KUR'AN-I KERİM MEALİ | KADİR VE BEYYİNE SURESİ





KADR SURESİ

Rahmân (ve) rahîm (olan) Allah’ın ismiyle.
97/1. Şüphesiz biz onu (Kur'ân'ı), (Levh-i Mahfûz'dan dünya semâsına bir defada) Kadir gecesinde indirdik.
(Sonra Cebrâîl aleyhisselâm vasıtasıyla yirmi üç senede de Peygamber “aleyhisselâm”a nücûmen [parça parça/âyet âyet, sûre sûre] indirildi. Bk. Beydâvî.)
[O sayılı günler] Ramazan ayıdır ki, onda Kur’ân[-ı Kerîm’in tamamı Kadir gecesinde Levh-ı Mahfûz’dan dünya semâsına, oradan da peyderpey Muhammed “aleyhisselâm”a] indirildi [Bakara 2/185].
Gerçekten biz, onu [Kur’ân’ı], mübarek bir gecede [Kadir veya Berâet gecesinde] indirdik. Duhân 44/3.)
97/2. (Ey Resûlüm!) Kadir gecesini(n o büyük fazilet ve şerefini) sana bildiren nedir? (Sen o gecesinin ne olduğunu bilir misin?)
97/3. Kadir gecesi (içinde Kadir gecesi bulunmayan) bin aydan daha hayırlıdır.
97/4. O gecede melekler ve Rûh (Cebrâîl aleyhisselâm veya meleklerin koruyucu sınıfı), Rablerinin izni ile (o seneden gelecek seneye kadar Hak teâlâ’nın takdir ettiği) her iş için (yere veya dünya semâsına yahut Mü’minlerin yakınına bölük bölük) iner(ler).
(Kuşeyrî'nin naklettiğine göre "ruh" meleklerden bir sınıftır. Bunlar diğerlerinin koruyucula­rı olarak yaratılmışlardır. İnsanların melekleri görmediği gibi, melekler de bunları görmezler. Mukâtil dedi ki: Bunlar meleklerin en şereflileri ve yüce Allah'a en yakın olanlarıdır. Bunların, meleklerin dışında Allah'ın ordularından bir ordu olduğu da söy­lenmiştir. Bk. Kurtubî.)
97/5. O gece, fecrin doğuşuna (tan yeri ağırana) kadar selâmet (hastalık, belâ ve şeytanın şerrinden uzaklık veya hayır ve bereket)tir. (Allahü teâlâ, o gece yalnız selâmet [hayır ve bereket] takdir eder veya fecre kadar melekler uğradıkları her mü’mine selâm verirler.)


BEYYİNE SURESİ

Rahmân (ve) rahîm (olan) Allah’ın ismiyle.
98/1. (Allah’a çocuk isnat etme gibi O’nun sıfatları konusunda sınırı aşarak) kâfir olan ehl-i kitap (Yahûdilerle Hıristiyanlar) ve müşrikler1 (puta tapanlar), kendilerine açık bir beyyine (apaçık delil/Muhammed aleyhisselâm veya Kur’ân yahut Peygamberin ahlâkı ile ilgili mu’cize) gelinceye kadar (üzerinde bulundukları dinden) ayrılacak değillerdi.
1Âyette geçen “min” teb’îd için değil, tebyîn içindir [Beydâvî]. Yani ehl-i kitap (Yahûdilerle Hıristiyanlar) ve müşriklerin bazısı değil, Resûlüllah’a ve Kur’ân’a îman etmeyenlerin hepsikastedilmiştir. Bk. Elmalılı.
98/2. (O delil, yalan ve sapıklık gibi bâtıldan uzak) “tertemiz (olanlardan başkasının dokunamayacağı1”, çok kıymetli ve şerefli) sahifeleri okuyan, Allah (tarafın)dan (gönderilmişMuhammed “aleyhisselâm” isimli) bir peygamberdir.
1Bk. Vâkı’a 56/79.
98/3. O (Kur’ân) sahifeler(in)de, (hakkı) dosdoğru açıklayan yazılı hükümler vardır.
98/4. Fakat kitap verilmiş olan (Yahûdi ve Hıristiyan)lar, kendilerine (Peygamber gelmeden önce, ona îman etmeleri konusunda ittifak hâlinde iken) beyyine (açık delil/Muhammed “aleyhisselâm” yahut Kur'ân) geldikten sonra ayrılığa düştüler. (Kimi ona îman etti, kimi kıskançlığından dolayı onu inkâr etti, kimi de dininde şüpheye düştü.)
98/5. Hâlbuki onlar (kitapları olan Tevrat ve İncil’de), hanif (bâtıl inanışlardan uzaklaşmış ve peygamberlerin bildirdiği îman esaslarına inanmış veya İbrâhîm “aleyhisselâm”ın dini üzere olan kişi)ler olarak ve dini Allah'a hâs kılarak (O'nun dininde ihlâs sahipleri olarak1) ancak O'na ibâdet etmek, namazı gerektiği gibi kılmak ve zekâtı vermek ile emrolunmuşlardı. İşte (uymakla yükümlü olduğunuz) dosdoğru din budur!
1 (Ey Resûlüm,) de ki: Dini yalnız Allah'a hâs kılarak (O'nun dininde ihlâs sahibi olarak) O'na ibâdet etmekle emrolundum (Zümer 39/11).
98/6. Muhakkak ki (bir beyyine olarak gelen Muhammed “aleyhisselâm”ı ve Kur’ân’ı reddederek) kâfir olan o ehl-i kitap ve müşrikler(in tamamı1), cehennem ateşindedirler. Orada ebedî (sonsuz) olarak kalacaklardır. İşte yaratıkların en kötüsü onlardır.
1Bk. Elmalılı.
98/7. (Fakat Muhammed “aleyhisselâm”ın peygamberliğini kabul ederek) îman eden ve sâlih amel (beş vakit namaz başta olmak üzere Kitap, sünnet ve akla uygun iş)ler yapanlar(a gelince:) İşte yaratıkların en hayırlısı da onlardır.
98/8. Onların Rableri katındaki mükâfâtı, içinde temelli ve sonsuz kalacakları, (ağaçları) altından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah (tâatleri sebebiyle) onlardan râzıdır. Onlar da (kavuştukları sevap bakımından) Allah'tan râzıdırlar. (Çünkü Allahü teâlâ, onlara umduklarının en yükseğini vermiştir.) (Bütün) bu (nimetler, günah işlemekten kaçınarak) Rabbinden korkan(lar)a mahsustur.