KUR'AN-I KERİM MEALİ | RAHMAN SURESİ




Mekke döneminde inmiştir. 78 âyettir. Sûre ismini ilk âyette geçen ve Allahü teâlânın sıfatlarından biri olan “er-Rahmân” kelimesinden almıştır.
Sûrede başlıca yüce Allah’ın birliğini ve kudretini gösteren kâinat delilleri, çeşitli dünya nimetleri ile âhireti inkâr edenlerin karşılaşacakları acıklı azap ve Allah’a iman ve itâat edenlerin kavuşacakları cennet anlatılmaktadır. “O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?” âyeti, 31 kere tekrar edilmektedir.
Rahmân (ve) rahîm (olan) Allah’ın ismiyle.
55/1. Rahmân (yağmuru yağdırarak, çeşitli rızık ve nimetler göndererek bütün yaratılmışlara merhamet eden):
55/2. (Rahmân olan Allah,) Kur'ân’ı (mukarreb meleklere veya Muhammed aleyhisselâm’a, o da ümmetine) öğretti (yahut Allahü teâlâ Kur'ân'ı, Hazret-i Peygamber'in peygamberliğinin bir alâmeti ve mu’cizesi kıldı).
55/3. İnsanı yarattı.
55/4. Ona (insana) beyânı (konuşma kâbiliyeti vererek, konuşmayı) öğretti.
55/5. Güneş ve ay(ın hareketleri, kendiliğinden değil,) bir hesaba göre (her biri kendi yörüngesinde akıp gitmekte)dir.
55/6. Bitki(ler veya yıldızlar) ve ağaç(lar), (o Rahmân’a, beş duyu ile anlaşılamazsa bile tıpkı tesbih ettikleri1 gibi) secde ederler (emrine boyun eğerler).
Bk. 57 Hadîd, 1; 59 Haşr, 1; 61 Saff, 1; 62 Cumu’a, 1.
 55/7. Göğü yükseltti ve mîzânı (adâleti,dengeyi/ölçüyü,tartıyı) koydu.
55/8. Sakın mîzânda haddi aşmayın (haksızlık etmeyin; adâleti, dengeyi bozmayın).
55/9. Tartmayı adâletle (doğru) yapın, mîzânı (tartıyı, tartılanı) eksiklik yapmayın.
55/10 Yeryüzünü, bütün canlılar(ın faydalanması) için alçalttı.
55/11. Onda (çeşitli) meyve(ler), salkımlı (yemişleri kabuklarla örtülü) hurma ağaç(lar)ı,
55/12. (Buğday ve arpa gibi) samanlı tane(ler), hoş kokulu bitki(ler veya rızıklar) vardır.
55/13. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/14. O (Rahmân olan Allah), insanı (Âdem “aleyhisselâm”ı) pişmiş çamur (çömlek) gibi (tın tın eden) kuru bir balçıktan yarattı.
55/15. Cinleri (veya cinlerin babası olan İblîs’i) de dumansız (yalın, hâlis) bir ateşten yarattı.
55/16. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/17. O (Rahmân olan Allah), (yaz ve kış mevsimlerine göre) iki doğunun ve iki batının Rabbidir.
55/18. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/19. (Suları acı ve tatlı) iki denizi salıverdi. (Görünürde) birbirine kavuşuyorlar.
55/20. (Fakat, Allah tarafından) aralarında bir engel (perde) vardır, birbirine karışmazlar.
55/21. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/22 O iki (deniz)den de (büyük ve küçük) inci ve mercân çıkar.
55/23. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/24. Denizde koca dağlar gibi yükselen gemiler de O’nun (kâinata/evrene koyduğu kanunlar sayesinde akıp gitmekte)dir.
55/25. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/26. (Yer) üzerinde bulunan her şey (canlı ve cansız) fânidir (yok olacaktır).
55/27. (Ancak) azamet (yücelik) ve ikram sâhibi olan Rabbinin vechi (zâtı), bâki kalacaktır (yok olmayacaktır).
55/28. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/29. Göklerde ve yerde kim (ve ne) varsa, (diliyle, hâliyle, iş, kazanç, yiyecek, barınma, korunma, evlilik, af, ibâdet gibi her konuda hep Allahü teâlâ’ya yalvarır) O’ndan ister. O, her gün (her an) (yeni) bir iştedir (Diriltmek, öldürmek, azîz kılmak, zengin etmek, fakirleştirmek, duâ edene icâbet etmek, isteyene vermek ve benzeri gibi ezelde takdir ettiklerine uygun olarak irâde buyuracağı bir iş yaratmaktadır.1).
1Bu âyet-i kerîmede: “Allah, Cumartesi günü iş yapmaz.” diyen Yahûdîlere bir cevap vardır.).
55/30. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/31 Ey insan(lar) ve cin(ler)! (Kıyâmet günü) bizzat (sizin hesabınızı görmek için,size yöneleceğiz (sizi hesaba çekeceğiz).
55/32. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/33. Ey cin ve insan toplulukları! (Âhirette azaptan veya dünyada Allah’ın kazasından ve ölümden kurtulabilmek için) göklerin ve yerin sınırlarından çıkıp gitmeye (Allah'ın mülkünden dışarı çıkmaya, kaçmaya) gücünüz yetiyorsa, (haydi) geçin (dışarı çıkın)1! (Fakat Allah'ın verdiği) bir güç olmadan (o sınırı) geçemezsiniz.
1Bu bir ta’cîz (acze düşürme) emridir.
55/34. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/35. (Ey insanlar ve cinler, kabirlerinizden çıktığınız zaman) üzerinize saf ateşten bir alev ve (siyah) bir duman gönderilir. (O ateş ve duman, mücrimleri veya sizi mahşere sevkedecektir.) (Onları engelleyip) kurtulamazsınız1 (ve birbirinizle yardımlaşamazsınız.)
1Allah'ın lütfu sayesinde insan ve cin topluluğundan, bu ateş ve dumanın azâbından kurtulanlar olacaktır. Bk. Râzî ve Kurtubî.
55/36. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/37. Semâ (gök) yarılıp da erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman (artık asla yardımlaşamazsınız. Semâ yarıldığında, “ateşin üzerinize gönderilmesi” [Rahmân 55/35] ile ilgili azap vâki olur!)
(O gün, semâ [gök] beyaz bulutlar hâlinde yarılacak [parçalanacak] ve melekler [ellerinde amel defterleri bulunduğu hâlde hesap için] bölük bölük indirilecektir.
O gün gerçek hükümranlık Rahmân [olan Allah]'ındır. Kâfirler için o, çok zor bir gündür [Furkân 25/25-26] ).
55/38. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/39. İşte o (semânın yarıldığı) gün, insan(lar)a ve cin(ler)e günâhı sorulmayacaktır. (Çünkü onlar, sîmalarından tanınacaktır. Bu, kabirlerinden çıkıp da derecelerine göre bölük bölük mevkıfe sürülecekleri zamana âitir. Suâl [hesap], mahşerde olacaktır.)
55/40. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/41. Mücrimler (Allah’ın dinine göre suç/günah işleyenlersîmalarından (yüzlerinin siyahlığından ve gözlerinin morluğundan) tanınır da perçemlerinden (alın saçlarından) ve ayaklarından yakalanırlar.
(Biz o gün mücrimleri, gözleri [korkudan] morarmış bir hâlde haşrederiz. Bk. Tâhâ 20/102.
O günde kimi yüzler ağaracak [nur gibi parlayacak], kimi yüzler kararacak [simsiyah olacak]tır. Bk. Âl-i İmrân 3/106.)
55/42. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/43. İşte bu, mücrim (Allah’ın dinine göre suç/günah işleyen)lerin yalan saydıkları cehennemdir!
55/44. Onlar bununla (cehennem ateşiyle) kaynar su arasında dolaşır dururlar. (Ateşin sıcaklığı karşısında feryat ettikleri, “su, su!” diye bağırdıkları zaman, bu kaynar su verilir. Onlar ateş ve kaynar su olan iki azaptan birini seçmek zorunda oldukları için çığlık atarak bir oraya bir buraya koşuşurlar.)
(Eğer onlar [susuzluktan] feryat edip, su isterlerse, erimiş maden gibi yüzleri kavuran kaynar bir su verilir. Bk. Kehf 18/29.
 Çünkü onlar çıkacaklar ve imdat isteyecekler. Böylece gözlerine sıvı gibi görünen şey, aslında kendi vücutlarından akan kaynar irinlerdir. Bunu su sanacaklar ve ona doğru, tıpkı susuzluktan yanan kimselerin kapandığı gibi kapanacaklar. Bk. Râzî.)
55/45. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/46. Rabbinin huzurunda dur(up hesap vereceğini düşünerek günah işle)mekten korkan kimseler )biri insanlar, diğeri cinler veya biri kendisi, diğeri eşleri) için (yahut biri meskeni, diğeri bahçesi olan) iki cennet1 vardır.
1Âyet-i kerîme’de "iki cennet" lâfzının nekre (belirsiz) getirilmesi, cennet derecelerinin sınırsız olarak çokluğuna, nimetlerinin sayılamayacak kadar fazlalığına işaret eder. Bir de, azâbın en ilerisinin cehennem; mükâfât derecelerinin ilkinin ise cennet olduğuna, cennete girişten sonra, daha nice mertebeler ve lütf-ı ilâhî olarak fazladan verilen sevaplar bulunduğunun anlaşılmasına bir işarettir. Bk. Râzî.
55/47. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/48. (O cennetler), çeşitli ağaçlar (ve meyvalar)la doludur.
55/49. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/50. O iki (cennet)de akıp giden (tesmîm ve selsebîl adında) iki kaynak vardır.
55/51. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/52. O iki (cennet)de her (tür) meyveden (lezzetleri birbirinden üstün olmayan bilinen ve bilinmeyen veya yaş ve kuru olmak üzere) çift çift vardır.
55/53. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/54. (Rabbinin huzurunda hesap vereceğini düşünerek günah işlemekten korkanlar,) (dış tarafları, sündüs/yumuşak ve ince ipek) astarları, istebrak (atlas/kalın ipek) olan minderlere yaslanarak (zevklerine bakarlar). İki cennetin (meyvelerinin) toplanması da (o kadar kolaydır ki, ayakta olan, oturan, hatta yaslanan dahi zahmetsizce ulaşabilecek şekilde) yakındır.
55/55. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/56. Oralarda (o iki cennette ve onların saray ve köşklerinde), bakışları kısa (yalnız kocalarına bakan, onlardan başka kimseyi görmeyen öyle hûri/dilber)ler vardır ki, bunlardan (bu kocalarından) önce onlara ne bir insan, ne de bir cin dokunmuş (onlarla cinsel ilişkide bulunmuş)tur.
55/57. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/58. Sanki onlar (o dilberler)(yüzleri penbe, ciltleri beyaz birer) yâkut ve mercandırlar.
55/59. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/60. İyiliğin (tâat, zikir ve ibâdetlerin) karşılığı ancak iyilik (sevap ve cennet) değil midir?
55/61. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/62. (Rabbinin huzûrunda hesap vereceğini düşünerek günah işlemekten korkanlar için) bu ikisinden (iki cennetten) başka iki cennet1 daha vardır. (İlk iki cennet, cennet ehlinden mukarrebler için, diğer ikisi de ashâbu'l-yemîn içindir.)
1İlk iki cennet, Adn cenneti ile Na’îm cenne­ti; diğer iki cennet de Firdevs cenneti ile Me'vâ cenne­tidir. Bk. Kurtubî.
Cennette, dünyada mevcut olan olmayan, bilinen bilinmeyen, vasfedilen edilmeyen, maddî olan olmayan bir çok lezzet ve güzellikler vardır. Onun için o, âdeta iki cennet gibi olmuş olur.
Ağaçları, mekânları, nehirleri ve meskenleri çok ve çeşitli olduğu için “cennet”, iki cennet, oralarda [Rahmân 55/56] ve cennetler diye ifâde edilmiştir. Bk. Râzî.
55/63. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/64. (Her iki cennet,) koyu yeşil (renkte)dir.
55/65. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/66. İkisinde de (suları) durmadan fışkıran iki kaynak vardır.
55/67. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/68. İkisinde de türlü türlü meyve(ler), hurma(lıklar) ve nar (ağaçları) vardır.
55/69. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/70. Onlarda (her iki cennette ve onların köşk ve saraylarında) güzel huylu, güzel yüzlü kadınlar vardır.
55/71. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/72. (İçi oyulmuş inciden yapılmış, köşklere bitişik, köşkler içindeki kabinlere benzer) çadırlar içinde kapanmış (gözlerini yalnız kocalarına çevirmiş, hasretmiş) hûriler vardır.
55/73. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/74. Onlara (o hûrilere) daha önce ne bir insan, ne de bir cin dokunmuş (onlarla cinsel ilişkide bulunmuş)tur.
55/75. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/76. Onlar (cennettekiler orada) yeşil yastıklara ve güzel döşemelere yaslanarak (zevklerine bakarlar).
55/77. O hâlde (ey insanlar ve cinler,) Rabbinizin hangi nimetlerini yalanla(yabili)rsiniz?
55/78. Azamet (büyüklük, saltanat) ve ikrâm sahibi olan Rabbinin ismi, ne yücedir!