EL-İTKÂN | MANTUK VE MEFHUM ÂYETLER


 

50 - MANTUK VE MEFHUM ÂYETLER

1- Mantuk

4191 Mantuk; konuşma sırasında, cümleden anlaşılan mânadır. Eğer cümle bir tek mâna ifade ederse, nas olur. Buna misal; ***** «..üç gün hacda, yedi gün de döndüğünüz zaman olmak üzere tam on gün oruç tutar..» (Bakara, 196.) âyetidir. Bazı mütekellimin Kur’ân ve Sünnet'te bu çeşit nassın pek nadir olduğunu söylemişlerdir. İmâmu'l-Haremeyn ve müntesipleri bu görüşü reddederek, şöyle demişlerdir: Nasdan murad başka bir tevil ciheti bulunmaksızın, cümlenin müstakilen kesin bir mâna ifade etmesidir. Her ne kadar lügatlere bakmakla cümlede geçen kelimelerin mâna­sını bulmak zor olsa bile, siyak ve sibaktan hareket ederek, bunlara pek çok misal bulmak mümkündür.

Veya eğer cümle, tercih edilen başka bir mâna ifade ederse, zâhir olur. Buna misal ***** «..Ama kim mecbur kalırsa saldırmadan ve sınırı aşmadan.» (Bakara, 173.) âyetidir. Âyette geçen ***** kelimesi, hem cahil, hem de zalim mânasına gelmekle beraber zalim mânası daha açık ve daha uy­gun gelmektedir. Buna misal; ***** «..temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın..» (Bakara, 222.) âyetidir. Bu âyette geçen tuhr kelimesi hayzın kesilmesi sonucu meydana gelen temizlik mânasına geldiği gibi abdest ve gusül ile yapılan temizlik mânasına da gelmektedir. Fakat burada tercih edi­len mâna, ikincisidir.

Bu durumda olan bir kelime, delile dayanarak, tercih edilmeyen mânaya hamledilirse, buna tevil denilir, kelime de müevvel olur. ***** «..Nerede olursanız O sizinle beraberdir..» (Hadid, 4.) âyeti buna misaldir. Bu âyet­teki beraberliği, bizzat kurbiyet mânasındaki beraberliğe hamletmek imkânsız­dır. Âyetin bu mânadan uzak tutulması, Allah'ın kudretine, ilmine veya himaye­sine hamledilmesi gerekir. ***** «..onlara acıyarak teva­zu kanadını indir..» (İsrâ, 24.) âyeti bunun bir misalidir. Bu âyetin mânasını, in­sanın kanadı olmadığından zâhirine hamletmek imkânsızdır. Ancak tevazu ve iyi muameleye hamledilir.

Mantuk kelimedeki mâna, ya iki hakiki mâna arasında veya biri hakiki, diğeri mecâzi mânada müşterek olur. Kelimenin mânasının aynı zamanda müştereken her iki mânaya hamli de doğru olur. Kelimenin iki ayrı mânada kullanılması caizdir, veya değildir, desek bile, bu iki mânaya hamli mümkündür. Şöyle ki, iki mânası bulunan bu kelimenin bir kere bir mânada, bir kere de bir mâna­da, iki ayrı cümlede kullanılması mümkündür. ***** «..yazana da, şahide de asla zarar verilmesin..» (Bakara, 282.) âyeti buna misaldir. Bu âyetteki ***** fiili, malum sigasıyle okunursa, katiple şahidin, yazdığı senet ve yaptığı şahadette haddi aşarak hak sahibine zarar vermedikleri mânası anlaşılabileceği gibi, meçhul olmadıkları halde katipliğe ve şahidliğe zorlamakla ken­dilerine zarar vermediği mânası da anlaşılabilir.

Ayrıca, kelimenin delalet ettiği mâna, takdiri bir mânaya dayanırsa buna zaruri delalet denilir. ***** «..şehirdekilere sor..» (Yûsuf, 82.) âyeti buna misaldir. Yani o şehrin sakinlerine sor, demektir. Eğer kelimenin delalet ettiği mâna takdiri bir mânaya dayanmıyor ve kastedilmeyen bir mânaya delalet edi­yorsa, buna işari delalet denilir. ***** «Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı..» (Bakara, 187.) âyeti buna misal­dir. Bu âyet, cünüb olarak sabahlayan bir kimsenin tuttuğu orucun sıhhatına delalet etmektedir. İmsak vaktine kadar cimaya müsaade edilmesi, orucun sıh­hati bozulmaksızın imsakten sonra kısa bir müddet cünüp kalınabileceğine işa­rettir. Âyetten böyle bir hükmü, Muhammed b. Ka'bi'l-Kurazi çıkarmıştır.

2- Mefhum

4196 Mefhum; telaffuz durumu olmadan, kelimeden anlaşılan mânadır. Bu da, mânaya uygun düşen mefhum ve muhalif olan mefhum olmak üzere ikiye ayrılır.

Birincisi: Hükmü, mantuk lâfza uygun olan mefhumdur.

Bu mefhum mâna, mantuk mânadan üstün olursa buna, fehve'l-hitap adı verilir. ***** «..sakın onlara 'öf!' bile deme..» (İsrâ, 23.) âyeti buna misaldir. Bu âyet, ebeveyni dövmenin haram olduğuna işaret etmektedir. Çünkü dövmek, öf demek­ten daha şiddetlidir. Mefhum mâna, mantuk mâna ile müsavi olursa buna, lahnu'l-hitap adı verilir. ***** «..yetim malını haksız olarak yiyenler karınlarına sadece ateş doldurmaktadırlar.» (Nisâ, 10.) âyeti buna misaldir. Bu âyet, malı yakmanın haram olduğuna işaret etmektedir. Çünkü yakmak yetim malını telef etme bakımından, yemekle müsavidir.

Bu delaletin kıyasi mi, lafzi mi, mecâzi mi, yoksa hakiki mi olduğu husu­sunda ihtilaf edilmiştir. Bu husustaki görüşleri, usulle ilgili kitabımızda açıklamış bulunuyoruz.

İkincisi; hükmü, mantuk lâfza muhalif olan mefhumdur. Bu da çeşitli kı­sımlara ayrılmaktadır.

1- Naat, hal, zarf veya sayı durumunda olan sıfatın mefhumudur. ***** «..size fasıkın biri bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın..» (Hucurat, 6.) âyeti buna bir misaldir. Âyetin mefhumu, fasık olmayan kimseden duyulan haberin araştırılmaması, adil bir kimseden duyulan haberin kabul edilmesidir. ***** «..mescidlerde ibadete çekilmişken kadınlara yaklaşmayın..» (Bakara, 187.) âyeti buna ayrı bir mi­saldir. ***** «..hac ibadeti bilinen aylardadır..» (Bakara, 197.) Bu son âyetin mefhumu, bu aylar dışında ihramın giyilmeyeceğidir. ***** «Meşari Haramda Allah'ı anın..» (Bakara, 198.) âyetinin mefhumu, bu aylar dışında yapılan zikrin, matlup olan zikrin yerini tutmayacağına işarettir. ***** «..onlara seksen değnek vurun..» (Nûr, 4.) âyetinin mefhu­mu ise, bu sayıdan ne az ne de çok olmayacağıdır.

2- Şartın mefhumudur. ***** «..şayet hamile ise­ler, yüklerini bırakıncaya kadar onları besleyin..» (Talak, 6.) âyeti buna misaldir. Âyetin mefhumu, hâmile olmayan kadınlara infakın gerekmediği mânasındadır.

3- Gayenin mefhumudur. ***** «..artık bundan sonra kadın başka bir kocaya varmadan kendisine helal olmaz..» (Bakara, 230.) âyeti buna misaldir. Âyetin mefhumu, kadının bir başka erkekle ni­kahlanmak kaydıyla ilk zevcesine yeniden nikah hakkına sahip olduğudur.

4- Hasr'ın mefhumudur. ***** «Allah'tan başka (gerçek) tanrı yoktur.» (Sâffât, 35.) âyeti ile ***** «..tanrınız ancak kendisinden başka (gerçek) ilâh olmayan Allah'tır..» (Tâhâ, 98.) âyeti buna misaldir. Bun­ların mefhumu; Allah'ın dışında (gerçek) ilâh olamayacağıdır. ***** «..veli yalnız Allah'tır..» (Şûrâ, 9.) âyetinin mefhumu ise, Allah'tan başkasının veli olamayacağıdır, ***** «..Allah'ın huzuruna çıkarılacaksınız..» (Âl-i İmrân,158.) âyetinin mefhumu ise, Allah'dan başkasına değil, mânasınadır. ***** «Ancak Sana kulluk ederiz..» (Fatiha, 4.) âyetinin mefhumu, Senden başkasına
değil, mânasındadır.

Bu mefhum mânaları delil olarak kullanma hususunda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bunların en doğrusu, aşağıda zikredilen şartlarla, hepsinin hüccet olarak kullanılabilmesidir.

Birincisi; mefhum mânanın, galip mânayı aşmamasıdır. Bu yüzden çoğu ulema ***** «..yanınızda kalan üvey kızlarınız..» (Nisâ, 23.) âyetindeki mefhum mânaya itibar etmemişlerdir. Çünkü âyetin galip olan mânası, üvey kız çocuğunun zevcin odasında olmasıdır. Burada üvey kız ço­cuğunun zikredilmesi onun odada bulunmasının akla daha çok gelmesindendir.

Diğeri ise; mefhum mânanın gerçeğe uygun düşmemesidir. Bu yüzden ***** «Kim Allah ile beraber varlığını kanıtlayacak hiçbir delil bulunmayan bir tanrıya taparsa..» (Mü’minûn, 117.), ***** «Mü’minler, Müslümanları bırakıp, Kâfirleri dost edinmesinler..» (Âl-i İmrân, 28.), ***** «..iffetli ol­mak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın..» (Nûr, 33.) âyetlerinin mefhum mânası olamaz.

Bu hususu daha iyi kavramak, esbabı nüzûlü bilmekle sağlanır.

İbnu'l-Hassar'ın naklettiğine göre Bazı ulema, kelimeler ya mantuk, ya mefhum, ya zaruret veya kendisinde bulunan makul bir mâna ifade eder, de­mişlerdir. İbnu'l-Hassar bu sözün doğruluğuna inanır.