EL-İTKÂN | MEKKÎ VE MEDENÎ ÂYETLER


 

1 - MEKKÎ VE MEDENÎ ÂYETLER

20 Bu konu ile ilgili eser verenler olmuştur. Mekkî ve İzzu’d-dîrînî bunlardandır.

Mekkî-Medenî âyetleri bilmenin faydası, önceden veya sonradan inen âyetleri öğrenmektir. Böylece, sonradan inen âyetin nâsih, Bazılarına göre de muhassis âyet olduğu anlaşılır.

21 Ebû'l-Kâsım el-Hasan b. Muhammed b. Habîbi'n-Nîsâbûri, «K i t â b u' t - T e n b î h  a l â- F a d l i  U l û m i' l-K u r' â n» adlı eserinde şöyle den «Kur­an ilimlerinin en şereflisi; nüzûl sebeplerini, yerlerinin, Mekke ve Medine'de nâzil olanların tertibini, Mekke'de nâzil olup hükmü Medeni olanları Medine'de nâzil olup hükmü Mekkî olanları, Medine'liler hakkında Mekke'de nâzil olanları, Mekke'liler hakkında Medine'de nâzil olanları, Mekke'de nâzil olup Medine'de nâzil olanlara benzeyenleri, Medine'de nâzil olup Mekke'de nâzil olanlara benzeyenleri, Cuhfe'de, Beytu'l-Makdis'de, Tâifde, Hudeybiye'de nâzil olanları, gece ve gündüz nâzil olanları, melekler refakatinde veya yalnız iken nâzil olanları, Mekkî sûrelerdeki Medenî âyetleri, Medeni sûrelerdeki Mekkî âyetleri, Mekke'den Medine'ye nakledilenleri, Medine'den Mekke'ye nakledilenleri, Me­dine'den Habeşistan'a nakledilen âyetleri, mucmel, mufasser ve Mekkî veya Medenî oluşunda ihtilaf edilen âyetleri, öğrenmektir. Bu yirmibeş özelliği bilmeyen, bunları birbirinden ayıramayan kimsenin, Kur’ân-ı Kerim hakkında söz söylemesi helâl olmaz.»

22 Bu özellikler hakkında geniş bilgi vererek bir kısmını ayrı, bir kısmını da iç içe katarak işleyeceğimi söylemiştim.

23 İbnu'l-Arabi «e n - N â s i h v e'l - M e n s û h» adlı kitabında şöyle der. «Kur’ân-ı Kerim genel olarak anladığımıza göre; âyetlerin bir kısmı Medine'de, bir kısmi yolculuk anında, bir kısmı ikâmet yerinde, bir kısmı gece, bir kısmı gündüz, bir kısmı gökte, bir kısmı yerde, bir kısmı gökle yer arasında, bir kısmı da mağarada inmiştir.»

24 İbn-i Nakîb, Tefsirinin mukaddimesinde, konu ile ilgili şu bilgiyi verir:

«Kur'ân-ı Kerim'in sûreleri dört kısma ayrılır. Mekkî-Medenî, bir kısmı Mekki, bir kısmı Medenî, ne Mekkî ne de Medenî olan sûreler».

25 Mekki ve Medenî sûrelerle ilgili olarak ulemâ üç görüş ileri sürmüştür:

1 - Bunların en meşhuru; Mekke'de veya Medine'de, Mekke'nin fethi veya Veda Haccı senesinde, yahut gazvelerden birinde olsun, hicretten önce inenler Mekkî, hicretten sonra inenler de Medenî'dir.

Osman b. Saîdi'r-Râzî, Yahya b. Sellâm'a dayanarak şu rivâyette bulunur. Mekke'de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) henüz Medine'ye varmadan yolda inen âyet­ler Mekkî, Medine'ye vardıktan sonra Resûlüllah'a, gazveleri esnasında inen âyetler Medenidir.

Bu, ıstılah olarak, hicret yolculuğunda inen âyetleri Mekke'de inen âyetlere katma hükmünü sağlayan güzel bir delildir.

2- Hicretten sonra olsa bile Mekke'de inen âyetler Mekkî, Medine'de inen âyetler Medenî'dir. Buna göre gazveler esnasında inen âyetler, ne Mekkî, ne de Medenîdir.

Taberânî «S ü n e n-i K e b î r»inde, Velîd b. Müslim tariki ile Ufeyr b. Mi'dan, Selim b. Âmir ve Ebû Umâme'den rivâyet ettiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur «Kur’ân; Mekke, Medine ve Şam'da (el-Velid'in ifadesine göre Beytü'l-Makdis'de) olmak üzere, üç yerde inmiştir.» imaduddîn b. Kesir, Şam'dan kastedilen yerin Tebük olduğunu söylemenin daha iyi olacağını ifade eder.

Buna ilâveten; Mina, Arafat ve Hudeybiye'de inen âyetler Mekkî âyetlere, Bedir, Uhud ve Sal'a'da inen âyetler, Medenî âyetlere dahil olduğunu söylemek isterim

3- Mekkelilere hitaben inen âyetlere Mekkî, Medinelilere hitaben inen âyetlere de Medenî âyetler denir. İbn-i Mesûd'un biraz sonra gelecek sözü buna hamledilir.

26 Kadı Ebû Bekir «e l-İ n t i s â r» adlı kitabında şöyle den «Mekkî ve Medenî âyetleri bilmek, Eshâb-ı Kirâm ve Tâbiûn'un sözlerine dayanır. Bu konuda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan her hangi bir bilgi gelmemiştir. Çünkü O'na bu görev verilmemiştir. Her ne kadar nâsih ve mensûh âyetlerin tarihini bilmek bazı ilim eh­line gerekli ise de, Allah (celle celalüh) Mekkî veya Medeni âyetleri bilmeyi, ümmetin hepsine yüklememiştir. Bu konu, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dan bir nas olmaksızın bilinir.» .

27 Buharı, İbn-i Mesûd'dan rivâyetle şu sözünü nakleder: «Allah'a yemin ederîm ki, Kur’ân'da hangi âyetin, kimin hakkında ve nerede indiğini bütünüyle bilirim.»

28 Eyyûb'un dediğine göre: Bir kimse Kur’ân âyetlerinden biri hakkında İkri me'ye sordu, ikrime, Sela dağını işaret ederek «Şu dağda nâzil oldu» cevabını verdi. Bu rivâyeti Ebû Nuaym, «H ı l y e» adlı eserinde zikreder.

29 Âyetlerin Mekkî veya Medenî olmalarına dair İbn-i Abbâs'dan olduğu kadar, başkalarından da rivâyetler mevcuttur. Bunlardan elde ettiklerimi zikrede­rek, hakkında ihtilaf edilen âyetleri de belirteceğim.

30 İbn-i Sa'd «T a b a k â t'»ında şöyle der: «Ebû Selemeti'l-Hadramî, İbn-i Abbâs'dan işitmiş, Ebû Seleme'den de Kudâme b. Musa rivâyet etmiş, bundan da Vakıdî bize haber verdiğine göre İbn-i Abbâs şöyle demiştir: Ubeyy b. Kab'a, Medine'de nâzil olan âyetleri sordum. Kur’ân'ın 27. sûresi burada, diğerleri de Mekke'de nâzil oldu, cevabını verdi».

31 «Ebû Ca'fer'in-Nahhâs, «e n-N â s i h v e' l-M e n s û h» adlı kitabında şöyle der «Bana, Yemût b. Muzarrâ, ona Ebû Hâtim Sehl b. Muhammed es-Sicistani, ona Ebû Ubeyde Ma'mer İbni'l-Musennâ, ona da Yunus b. Habîb rivâyet etmiştir, o da Ebû Amr b. Alâ'dan şöyle dediğini işitmiştir. Mücahid'den, Mekkî ve Medeni âyetleri birbirinden ayırma hususunu sordum. Oda; İbn-i Abbâs'a sormuştum, cevaben En'am sûresinin tamamı bir defada Mekke'de nâzil oldu, ancak ******* (151-152-153.) ile başlayan üç âyetin, Medine'de indiğini söylemişti. Bundan önceki sûreler Medenîdir. A'raf, Yûnus, Hûd, Yusuf, Ra'd, İbrahim, Hicr, sonundan üç âyet hariç Nahl sûresi, Mekke'de nâzil olmuştur. Fakat bu üç âyet, Uhud gazvesinden dönerken, Mekke ile Medine arasın­da inmiştir.

«Beni isrâil (İsrâ), Kehf, Meryem, Enbiyâ ***** ile başlayan üç âyetin tamamı hariç (Hac sûresi, 19-21. âyetler) Hac sûreleri, Mekke'de nâzil olmuştur. Ancak Hac sûresindeki bu üç âyet, Medine'de inmiştir».

«Mü'minûn, Furkân, sonundan beş âyet hariç Şuarâ sûreleri Mekke'de, son beş âyet ise Medine'de nâzil olmuştur. Şuarâ sûresinin son dört âyeti, Neml, Kasas, Ankebût, Rûm sûreleri ile Lokman sûresinin 27. âyetinden itibade sûresinin 32. âyetinden itibaren üç âyeti hariç, Sebe Fatır, Yasin, Sâffât, Sad sûreleri ile Zumer sûresinin 39. âyetten itibaren üç âyetin tamamı hariç, birbirine takip eden 7 Hâmim, Kâf, Zâriât, Tür, Necm, Kamer, Rahmân, Vakıa, Saff, sonundan bazı âyetler hariç Teğâbûn sûresi. Mülk, Hâkka, Meâric, Nûr, Cin, 73 ve 74. âyetleri hariç Müzemmil sûresi, Zilzâl Nasr, ihlâs, Muavvizeteyn sûreleri hariç Müddesir sûresinden Kur’ânın sonuna kadar devam eden sûreler, Medenî sûrelerdir. Aynı şekilde Enfal, Berâe (Tevbe), Nûr, Ahzâb, Muhammed, Feth, Hucurât ve Hacfid'den itibaren Tahrim sûresine kadar gelen sûreler, Medine'de nâzil olmuştur.»

İbn-i Sa'd bu rivâyetin tamamını, bu şekilde nakletmiştir. Senedi sağlam, râvilerin hepsi, meşhur Arap ulemasından sika kimselerdir.

32 Beyhaki, «D e l â i l u' n-N u b u v v e» adlı eserinde şu rivâyeti nakleder «Bize Ebû Abdillah el-Hâfız, ona Ebû Muhammed b. Zeyyâdi'l-Adl, ona Muhammed b. ishak, ona Yakub b. İbrahim ed-Devraki, ona Ahmer b. Nasr b. Mâlik el-Huzâ'î, ona Ali b. Husayn b. Vâkıd, o da babasından, babası da Yezid en-Nahvî'den, oda İkrime ve Husayn b. Ebî'l-Hasen'den şöyle rivâyet etmişlerdir Şu sûreleri Allah Teâlâ Mekke'de indirmiştir. Bunlar: Alak, Nûr, Müzzemmil, Müddessir, Tebbet, Tekvir, A'lâ, Leyl, Fecr, Duhâ, İnşirah, Asr, Âdiyat, Kevser, Mâûn, Kâfirûn, Fîl, Felak ve Nas, ihlas, Necm, Abese, Kadr, Şems, Burûc, Tin, Kureyş, Kâri'a, Kıyame, Hümeze, Mürselât, Beled, Kâf, Târık, Kamer Sâd, Cin, Yâsin, Furkân, Melâike, Tâhâ, Vakıa, Şuâra, Neml, Kasas, İsrâ Hûd, Yusuf, Hicr, En'âm, Sâffât, Lokman, Sebe', Zumer, Mü'min, Duhâ, Fussilet, Şûra, Zuhruf, Câsiye, Ahkaf, Zâriyat, Gâşiye, Kehf, Nahl, Nûh, İbrahim, Enbiya, Mü'minûn, Secde, Tûr, Mülk, Hakka, Meâric, Nebe', Naziât, İnşikâk, Fâtır, Rûm ve Ankebût sûreleridir.»

«Medine'de nâzil olan sûreler şunlardır Mutaffifîn, Bakara, Âl-i İmran, Enfal, Ahzab, Maide, Mumtehine, Nisa, Zilzâl, Hadîd, Muhammed, Ra'd, Rahmân, Talâk, Beyyine, Haşr, Nasr, Nûr, Hâc, Munafikûn, Mucâdile, Hucurât, Tahrim, Sâf, Cuma, Tegâbûn, Feth ve Tevbe.»

Beyhakî şunu da ilâve eder.

«Bu rivâyette; Mekke'de nâzil olan Fatiha, A'raf, Meryem sûreleri yoktur.»

Gene Beyhakî şu rivâyeti nakleder

33 «Bize Ali b. Ahmed b. Abdan, ona Ahmed b. Ubeydi's-Saffâr, ona Muhammed b. Fadl, ona İsmail b. Abdillah b. Zurârati'r-Rakıy, ona Abdülaziz b. AbdurRahmân el-Kureşî, ona Husayf, ona Mücahid, ona da İbn-i Abbâs rivâyet etmiştir. İbn-i Abbâs şöyle den Allahu Teâlâ Resûlüne Kur’ân'dan ilk indirdiği sûre; Alâk sûresidir.»

Beyhakî, İbn-i Abbâs'dan gelen bu rivâyetin mânasını açıklar, Mekke'de nâzil olduğunu ifade ettiği ilk rivâyetinde olmayan sûreleri, ilâve eder. İbn-i Abbâs'dan gelen bu rivâyeti mürsel sahih olarak Mukâtil ve diğer müfessirlerin tefsirlerinden şahit getirir.

34 İbn-i Durays «F e d â i l u' l- K u r' a n» adlı eserinde şu rivâyeti nakleder.

«Bize; Muhammed b. Abdillah b. Ebî Ca'feri'r-Razi, ona Amr b. Harun, ona Osman b. Ata el-Horasanî, ona babası, o da İbn-i Abbâs'dan duyduğuna göre İbn-i Abbâs şöyle demiştir Sûre başlan Mekke'de nâzil olduğunda Mekke'de yazılırdı. Sonra da bu sûrelerle ilgili âyetleri Allah Teâla dilediği zaman indirirdi. Kur’ândan ilk inen, Alâk sûresidir. Sonra sıra ile, Müzemmil, Müddessir, Tebbet, Tekvir, A'la, Leyl, Fecr, Duhâ, İnşirah, Asr, Adiyat, Kevser, Tekâsür, Mâûn, Kâfirûn, Fil, Felâk, Nâs, ihlâs, Necm, Abese, Kadr, Şems, Burûc, Tin, Kureyş, Kâri'a, Kıyame, Hümeze, Mürselât, Kâf, Beled, Târık, Kamer, Sâd, A'râf, Yâsîn, Furkân, Melâike, Meryem, Tâhâ, Vâkıâ, Şuarâ, Neml, Kasas,İsrâ, Yunus, Hûd, Yûsuf, Hicr, En'âm, Sâffât, Lokmân, Sebe', Zümer, Mü'min, Fussilet, Şûrâ, Zuhruf, Duhân, Câsiye, Ahkaf, Zâriat, Gaşiye, Kehf, Nahl, Nûh, İbrahim, Enbiya, Mü'minûn, Secde, Tûr, Mülk, Hâkka, Meâric, Nebe', lnfitâr, inşikâk, Rûm, Ankebût, Mutaffifin sûreleri inmiştir.»

«Medine'de inen sûreler de şunlardır Bakara, Enfâl, Âli İmrân, Ahzab, Mümtehine, Nisa, Zilzâl, Hadîd, Kıtal, Ra'd, Rahmân, Dehr, Talâk, Beyyine, Haşr, Nasr, Nûr, Hâc, Münâfikûn, Mücadele, Hucurât, Tahrîm, Cum'a, Teğâbun, Sâf, Feth, Maide ve Tevbe.»

35 Ebû Ubeyde, «F e d â î l u' l - K u r' â n» adlı eserinde şu rivâyeti nakleder.

«Bize; Abdullah b. Salih ve Muaviye b. Salih, onlara da Ali b. Ebî Talha rivâyet etmiştir. Ali b. Ebî Talha şöyle der. Bakara, Âli İmrân, Nisa, Maide, Enfâl, Tevbe, Hâc, Nûr, Ahzâb, Muhammed, Feth, Hadîd, Mücadile, Haşr, Mümtehine, Sâf, Teğâbûn, Talâk, Tahrim, Fecr, Leyl, Kadr, Beyyine, Zilzâl, Nasr sûreleri Medine'de, diğerleri de Mekke'de inmiştir.»

36 Ebû Bekr İbnu'l-Enbâri, şu rivâyeti nakleder:

«Bize; İsmail b. İshâk el-Kâdî, ona Haccâc b. Minhâl, ona Abdurrezzak b. Hemmâm, o da Katâde'den rivâyet etmiştir. Katâde şöyle der Bakara, Âli İmrân, Nisâ, Maide, Tevbe, Ra'd, Nahl, Hâc, Nûr, Ahzâb, Muhammed, Feth, Hucurât, Hadîd, Rahmân, Mücadele, Haşr, Mümtehine, Sâf, Cum'a, Münafikûn, Tegabûn, Talâk, Tahrîm'in ilk dokuz âyeti, Zilzâl, Nasr sûreleri Medine'de, diğer sûreler de Mekke'de nâzil olmuştur.»

37 Ebû'l-Hasan b. el-Hassâr, «K i t â b u' n-N â s i h v e' l-M e n s û h» adlı eserinde: 20 sûrenin ittifakla, 12 sûrenin de ihtilafla Medine'de, geri kalanlarının da ittifakle Mekke'de nâzil olduğunu söyler, bunları aşağıdaki beyitlerde dile getirir

Şiirin Tercemesi

Ey bana, Allah'ın Kitabını ve okunan sûrelerin iniş sıralarını soran çalışkan!

Beni Mudar kabilesinden seçilen Peygamber, bu süreleri bize ne şekilde sunmuştur? Ona selât ve selam olsun.

Hicretten evvel ve hicretten sonra ister seferde olsun, ister hazerde, nâzil olan sûreleri bana soran kimse!

(Soruluyor ki) şerî hükümleri tarih ve ictihadla ispatlayan müçtehit neshi ile tashihi öğrensin.

Fatiha hakkındaki rivâyetler çelişmektedir. (Yani Mekke'de mi nâzil olmuş, Medine'de mi diye ihtilaf olunmuştur. Fakat ittifakla Mekke'de nâzil olan) hicr sûresi (seksen yedinci âyeti hariç, Fatiha ile Mekke'de nâzil olduğudur.) Düşünen insana ders vermektir.

Kur’ânın anası olan Fatiha, şehirlerin anası sayılan Mekke'de nâzil olmuştur. Çünkü Fatiha'dan önce beş (vakit namaz)dan eser bile yoktu. (Namazlarsa Mekke'de nâzil olmuştur.)

Hazret-i Peygamberin hicretinden sonra otuz sûre nâzil olmuştur.

Dört tanesi, yedi uzun surenin ilk dördüdür. Beşincisi ibretler taşıyan Enfâl suresidir.

Sayılırsa Tevbe sûresi altıncı olur. Şöhretli Nur ve Ahzab sûreleridir.

Nesholunmamış Muhammed sûresi, Fetih ve şanlı Hucurat sûreleri başda yer almaktadır.

Sonra Hadid sûresi, ondan sonra da Mücadele sûresi gelir. Haşr sûresinden sonra Mümtehine gelir.

Münafıklığın rüsvay edilmesine vesile olan sûre (Münafikun sûresi) Allah'ı anmak için yapılan toplantı sûresi (Cumua sûresi)

Boşamanın ve bir şeyi haram kılmanın ayrı ayrı hükümleri var, (Talak, Tahrim sûresi) Peygamberin eceline işaret eden Zafer (Nasr sûresi) ve Fetih sûresi.

Buraya kadar râvileri ittifak halinde olan sûrelerdir. (Yani geçenler ittifakla Medine'de nâzil olan sûrelerdir.) Geriye kalanlar ise rivâyetler muhteliftir.

Ra'd sûresinin nüzûlu hakkında ihtilaf vardır. Ekseriyete göre Ra'd sûresi.Kamer sûresi gibidir. (Mekke'de nâzil olmuştur.)

Rahmân sûresi de Kamer sûresi gibidir. (Mekke'de nâzil olmuştur), bunun isbatı cinlerin sözünü ihtiva eden hadistir.([1])

Havariler sûresi olarak bilinen sûre (Saf sûresi), sonra Tegâbun, bir de tehdidler taşıyan Tatfif sûresi.

Müslümanlara tahsis edilen Kadir gecesi (Kadir sûresi), ***** (Beyyine) ondan sonra Zilzal sûresi

Hâlikımızın vasıflarından olan ***** sûresi, Allah'ın takdiriyle şiddet ve sıkıntıları kaldıran, Felak ve Nas sûreleri.

Bunlar hakkında râvilerin ihtilafa düştükleri sûrelerdir. Bazan bir takım âyetler sûrelerden istisna edilmiştir. Mesela, Medine'de nâzil olan bir surenin bazı âyetleri Mekke'de nâzil olmuştur.

Bu otuz surenin dışında kalanlar ise Mekke inişlidir. Sen bir takım insanların muhalefetinden dolayı canını sıkma

Her ortaya çıkan muhalefet değerli değildir. Ancak dikkate değer bulunan tenkid değerlidir.

Sûrelerin Mekkî-Medenî Oluşundaki İhtilâf

38 Fâtiha Sûresi:

Çoğu alimler, bu sûrenin Mekkî olduğunu kabul eder. Hatta ileride seferi ve hazari bahsinde görüleceği üzere, Fâtiha'nın ilk inen sûre olduğu ileri sürülür. Buna delil olarak Hicr sûresinin (87.) âyeti olan ***** «Andolsunki sana ikişerlerden yedi verdik..» âyeti misal getirilir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu âyeti, Buhârî'nin ifadesine göre, Fâtiha sûresi olarak tefsir etmiştir.

Hicr Sûresi:

İttifakla Mekkî'dir. Cenab-ı Hak Resûlüne, bu sûrede Fâtihayı zikretmesi, Fâtiha'nın bu sûreden önce indiğini gösterir. Çünkü, henüz indirmediği bir âyetten söz etmesi mümkün değildir. Ayrıca namazın Mekke'de farz olduğunda da ihtilaf yoktur, Öyle ki, islâmda Fâtihasız namaz kılındığı görülmemiştir. Bunu, İbn-i Atiyye ve başkaları söylemişlerdir.

39 Vahidî ve Sa’lebî, Alâ' İbnu'l-Museyyeb'den, o Fadl b. Amr'dan, o da Aliyy İbn-i Ebî Tâlib'den rivâyet ettiğine göre şöyle demiştin «Fâtiha sûresi Mekke'de nâzil olmuştur.»

40 Mücâhid'in, bu sûrenin Medine'de indiğine dair sözü, şöhret bulmuştur. Bu konudaki rivâyeti, Firyâbî tefsirinde, Ebû Ubeyd, Sahih bir senedle «F e d â i l u' l-K u r' â n»ında nakleder. Buna karşılık Husayn b. Fadl, Mücahid'in bu sözünü, doğru kabul etmez. Çünkü ekseri ulemâ, sûrenin Mekke'de nâzil olduğu görüşündedir

İbn-i Atiyye bu konudaki sözü, Zührî, Atâ, Sevâdetu'bnu Ziyâd ve Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr'den nakletmiştir.

41 Ebû Hureyre'den sağlam bir senedle gelen sözü Taberânî «E v s a tonda naklederek: Bize Ubeyd b. Ganem, ona Ebû Bekr b. Ebû Şeybe, ona Ebû'l Ahvas, ona Mansûr, ona Mücahid, o da Ebû Hureyre'den şöyle rivâyet ettiğini belirtir. Ebû Hureyre şöyle demiştir. «Fâtiha sûresi nâzil olduğunda şeytan kendini yere vurdu. Fâtiha Medine'de nâza oldu.» Son cümlenin, Mücahid tarafından ilâve edilme ihtimali mevcuttur.

42 Bazılarına göre bu sûre, üstün şerefi ve değeri bakımından, bir kere Mekke'de, bir kere Medine'de olmak üzere iki defa inmiştir. Bu konuda bir dördüncü görüş vardır. Sûre'nin yarısı Mekke'de, gerisi Medine'de nâzil olmuştur. Bunu Ebû'l-Leys es-Semerkandi nakletmiştir.

43 Nisâ Sûresi

Nahhâs, Nisâ sûresinin 58. âyetinin ***** Kâbenin anahtarı hakkında ittifakla Mekke'de nâzil olduğunu ileri sürerek sûrenin, Mekke'de nâzil olması gerektiğine inanır. Nahhâs'm bu sözü, gerçeğe uymamaktadır. Çünkü, âyetlerinin büyük bir kısmı Medine'de inen uzun bir sûrenin, bir veya birkaç âyetinin Mekke'de inmesi, onun Mekkî olmasını gerektirmez, Özellikle en çok tercih edilen görüşe göre hicretten sonra inen sûreler, Medenî'dir. Sûredeki âyetlerin sebebi nüzûlünü araştıran kimse, bunun böyle olmadığını, aynı zamanda Buhârînin Hazret-i Aişe'den rivâyet ettiği şu sözün de, bunu reddettiğini gösterecektir. Hazret-i Aişe şöyle demiştir «Bakara ve Nisâ sûreleri, Resûlüllahla evlendikten sonra nâzil olmuştur.» Resûlüllahın Hazret-i Aişe ile evlenmesi ittifakla hicretten sonradır.

Bir rivâyete göre, hicret esnasında nâzil olduğu da söylenir.

44 Yûnus Sûresi

Meşhur kavle göre, Mekke'de nâzil olmuştur, İbn-i Abbâs'dan bu konuda iki rivâyet vardır. Yukarıda geçen rivâyetlerin birinde; sûrenin Mekki olduğu söylenmişti. Diğerinde ise İbn-i Merdeveyh, Avfî, İbn-i Cureyc, Atâ, Hasif, Mücahid ve İbn-i Zübeyr

45 Osman b. Atâ babası tarikiyle İbn-i Abbâs'dan bu sûrenin Medenî olduğunu rivâyet etmişlerdir.

Dahhâk tarikiyle İbn-i Ebî Hâtim'in İbn-i Abbâs'dan rivâyeti, meşhur olanı kuvvetlendirmektedir. Buna göre İbn-i Abbâs şöyle den «Hazret-i Peygamber elçi olarak gönderildiğinde Arablardan elçiliğini kabul etmeyenler; Allah, kendisine insanlardan bir elçi seçmeyecek kadar yücedir, demişlerdi. Bunun üzerine Allah, Yûnus sûresinin 2. âyetini ***** indirdi.»

46 Ra'd Sûresi

Mücahid tariki ile İbn-i Abbâs'dan ve Ali b. Ebî Talha'dan gelen önceki rivâyetlere göre bu sûre, Mekki'dir. Diğer rivâyetlere göre de Medenî'dir.

Ayrıca İbn-i Merdeveyh, Avfi tariki ile İbn-i Abbâs'dan, İbn-i Cüreyc Osman b. Atâ tariki ile İbn-i Abbâs'dan, Mücahid, İbn-i Zubeyr tariki ile, İbn-i Abbâs'dan Medenî olduğuna dair rivâyette bulunmuşlardır.

47 Ebû’ş-Şeyh, Katâde'den, benzerini rivâyet etmiştir.

Sûrenin Mekkî olduğu hükmü, Saîd b. Cübeyr'den rivâyet edilmiştir.

Said b. Mensur «S ü n e n» inde şu rivâyeti nakleden.

Bize Ebû Avâne, ona da Ebû Bişr rivâyet ettiğine göre şöyle demiştir. Said b. Cübeyr'e Allahu Teâlâ'nın Ra'd sûresi 43. âyetindeki «men»in Abdullah b. Selâm olup olmadığını sorduğumda: «Nasıl olur, bu sûre Mekkidir» demiştir.

Öte yandan Taberânî ve diğerlerinin Enes'den yaptıklan rivâyet, surenin Medeni olduğunu teyid etmektedir. Enes Ra'd sûresinin 8-13. âyetlerinin, Erbed b. Kays ve Amir b. Tufeyl'in Resûlüllahı görmek üzere Medine'ye geldikleri sırada cereyan eden hadise üzerine nâzil olduğunu söyler.

Bu sûrenin Mekkî ya da Medeni oluşundaki ihtilafı kaldırmak için, bazı âyetleri hariç, sûrenin Mekkî olduğunu söylemek yeterlidir.

49 Hâc sûresi

İbn-i Abbâs'dan Mücahid tariki ile önceden geçen rivâyete göre bazı âyetleri hariç, sûre Mekkî'dir. Diğer rivâyetlere göre de Medenî'dir.

50 İbn-i Merdeveyh, İbn-i Abbâs'dan Avfi tariki ile, İbn-i Cüreyc ve Osman, Atâ tariki ile İbn-i Abbâs'dan, İbn-i Zübeyr'den Mücahid tariki ile yaptığı rivâyete göre sûre Medenî'dir.

İbnu'l-Feres «A h k â m u' l-K u r' a n» ında, «aynı sûrenin 19. âyetinden sonrakiler hariç Mekkî olduğu veya 10. âyet hariç Mekkî olduğu, veya 52-55. âyetler hariç Mekkî olduğuna dair bir sözü nakleder.

Katâde ve diğerleri, sûrenin bütünüyle Medenî olduğu sözünü söyler. Dahhâk ve başkaları da bu söze katılırlar.

Cumhur Ulemaya göre bu sûre, Mekkî ve Medeni olmak üzere karışıktır.

İbnu'l-Feres'in cumhura dayadığı deliller; «E s b â b u' n-N u z û l» adlı kitabımızda belirttiğimiz gibi bu sûrenin pek çok âyetinin Medine'den nâzil olduğunu desteklemektedir.

51 Furkân Sûresi

İbnu'l-Feres'in ifadesine göre, sûrenin Mekkî olduğunu, Dahhâk ise Medenî olduğunu söyler.

52 Yasîn Sûresi

Ebû Süleyman ed-Dımeşkî'nin meşhur olmadığını ifade ettiği bir rivâyetine göre sûre, Medenî'dir.

Sâd Sûresi

Ca'berî cumhurun Mekki olduğuna dar icma ı hilafına, sûrenin Medenî olduğunu belirten bir söz nakleder.

Muhammed Sûresi

Nesefî, sûrenin Mekkî olduğunu ifade eden garib bir nakilde bulunur.

Hucurât Sûresi

Saz bir söze göre bu sûre Mekkî'dir

56 Rahmân Sûresi

Cumhur, sûrenin Mekkî olduğu görüşündedir. Doğru olanı da budur. Bunu; Tirmizî ve Hâkim'in Câbir'den rivâyet ettikleri şu söz doğrular. «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ashâbına, Rahmân sûresini sonuna kadar okuduktan sonra şöyle dedi: «Neden sessiz duruyorsunuz? Bu sûreyi cinlere okuduğumda sizden daha iyi cevap verdiler, sizin gibi susmadılar. Onlara Allanın hangi nimetini yalanlıyorsunuz, meâlindeki âyetini her okuyuşumda, 'Ey Rabbimiz, nimetlerinden hiç birini inkâr etmiyor, ancak Sana hamdediyoruz' cevabını verdiler»

Hâkim, Buhârî ve Müslim'in şartlarına göre, rivâyetin sahih olduğunu söyler.

Cin kıssası, Mekke'de vukûbulmuştur. Bunu teyid eden daha açık delil ise, kuvvetli bir sened ile Ahmed b. Hanbel'in «M u s n e d»inde Hazret-i Ebû Bekirin kızı Esmâ'dan gelen rivâyettir. Esmâ: «Resûlüllah bir köşede namaz kılarken kendisine Hicr sûresinin 94. âyeti nâzil olmadan önce 'Allah'ın hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz' meâlindeki âyeti okuduğunu işittim,» demiştir. Esmâ'nın bu sözü, Rahmân sûresinin, Hicr sûresinden önce indiğini gösterir.

58 Hadîd Sûresi

İbnu'l-Feres'in ifadesine göre, cumhur, sûrenin Medenî olduğu görüşündedir. Diğerleri de Mekkî olduğunu söyler. Sûrenin ilk âyetleri Mekkî âyetlere benzemekle birlikte, içinde Medenî âyetler olduğunda ihtilaf yoktur.

İbnu'l-Feres'in bu görüşüne katılırım.

Bezzâr «M ü s n e d»inde, Hazret-i Ömer'den gelen şu rivâyeti nakleder. «Hazret-i Ömer, Müslüman olmadan önce kız kardeşinin evine uğradığında, Hadîd sûresinin ilk âyetlerini ihtiva eden bir sahife görür, hayretinden hemen alıp okur. Okuduğu bu âyetler, Müslüman olmasına vesile olur.»

Hâkim ve diğerlerinin rivâyet ettiklerine göre İbn-i Mesûd şöyle den Hazret-i Ömer'in Müslüman oluşu ile Ehlikitab'ı ağır şekilde suçlayan sûrenin: Onlar, daha evvel kendilerine Kitâb verilip de üzerlerinden uzun zaman geçmiş kalbleri kararanlar gibi olmasınlar.. meâlindeki 16. âyetin inişi arasında, sadece dört sene geçmişti.

Saf Sûresi

Muhtar kavle göre sûre Medenî'dir. İbnu'l-Feres bu kavli cumhura nisbet eder. Kendi tercihi de bu olmuştur. Buna, Hâkim'in ve diğerlerinin Abdullah

b. Selâm'dan rivâyet ettikleri nakil, delâlet eden Abdullah b. Selâm şöyle düşündük: Allah'ın sevdiği en iyi ameli bilseydik onu mutlaka yapardık. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak: «Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allahı teşbih eder. O gerçekten azîz ve hakimdir. Ey îman edenler, yapamayacağınız şeyleri niçin söylersiniz.» meâlindeki ilk iki âyetini indirmiştir. Abdullah b. Selâm: «Resulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize bu sûrenin tamamını okudu» diye ilâve eder.

62 Cum'a Sûresi

Sahih kavle göre Medenî'dir. Buhârî Ebû Hureyre'den şöyle rivâyet eder «Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) birlikte otururken Cenâb-ı Hak O'na Cum'a sûresinin ilk âyetlerinden olan ***** "Henüz onlara katılmamış olan diğer insanlar da...» âyetini indirince, onlar kimdir ya Resûlallah diye sordum» şeklindeki hadisini buyurdular. Bilindiği gibi Ebû Hureyre, hicretten sonra Medine'de Müslüman olmuştu. Sûrenin 6. âyeti olan ***** «De ki: Ey Yahudi olanlar...» hitabı, Medine'de yaşayan Yahudilere idi.

Sûrenin sonu da, sahih hadislerde ifade edildiği gibi ticaret kervanı geldiğinde, kendilerine hitab edildiğini duyunca kaçanlar hakkında inmiştir. Böylece, sûrenin bütünüyle Medine'de nâzil olduğu anlaşılır.

Tegâbûn Sûresi

■ Sûrenin bütünüyle Medenî olduğu söylendiği gibi, son âyetleri hariç, Mekkî olduğu da söylenir.

Mülk Sûresi

Sûrenin Medenî olduğuna dair garip bir rivâyet vardır.

Dehr (İnsan) sûresi

Sûrenin bütünüyle Medenî olduğu söylendiği gibi,***** «...ve onlardan hiçbir günahkâra yahut nanköre itaat etme.» 24. âyeti hariç, Mekke'de indiği de söylenir.

66 Mutaffifîn Sûresi

İbnu'l-Feres içinde efsanelerin geçmesi sebebiyle sûrenin Mekke'de nâzil olduğunu, ölçü-tartıda en hileli davranan insanların da Medine'liler olduğu yolundaki ifadeye dayanarak Medine'de nâzil olduğunu belirten iki görüşü nakleder.

Sûrenin, ölçü ve tartıdaki hileyi ifade eden ilk âyetleri hariç, Mekke'de nâzil olduğu söylenir.

Bazıları da sûrenin, Mekke ile Medine arasında indiğini söyler.

Bu görüşlerin yanında sunuda belirtmek isterim. Nesâî ve diğer muhaddisler, sahih senedle rivâyet ettiklerine göre İbn-i Abbâs şöyle demiştin «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye gelince ahalinin, ölçü-tartıdaki hileleri yüzünden çok kötü davrananlar olduğunu gördü, Cenâb-ı Hak bunun üzerine Mutaffifîn sûresini indirdi.» Sûrenin nüzûlünden sonra hemen, ölçü-tartıdaki hileyi bıraktılar.

A'lâ Sûresi

Cumhura göre bu sûre Mekkî' dir. İbnu'l-Feres: «Ramazan bayramı ile bu ayda verilen fitrenin bu sûrede geçtiğinden dolayı, Medine'de nâzil olduğu» yolundaki rivâyeti nakleder.

İbnu'l-Feresin sûrenin Medeni olduğuna dair bu naklini, Buhârî'nin Berâ b. Âzib'den yaptığı şu rivâyeti doğrulamadığını belirtmek isterim. Berâ şöyle demiştir «Resûlün ashabından bize ilk gelen; Mus'ab b. Umeyr ile İbn-i Ummi Mektûm'dur. Bu ikisi bize Kur’ân okurken, Ammâr, Bilâl, Sa'd, sonra yirmi kişiyle birlikte Ömer b. Hattâb, daha sonra da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geldiler. Şimdiye kadar Medinelilerin bu derece sevindiğini görmemiştim. Resûlüllah'ın gelişi üzerine, aynı sûreyi kendilerine okudum.»

70 Fecr Sûresi

İbnu'l-Feres'in rivâyetine göre bu sûre hakkında iki görüş vardır. İbnu'l-Feres, Ebû Hayyân'a dayanarak sûrenin cumhura göre Mekki olduğunu ifade eder.

Beled Sûresi

İbnu'l-Feres bu sûrede de iki görüş olduğunu söyler. Sûredeki âyeti, sûrenin Medenî olduğu sözünü reddeder.

Leyl Sûresi

Meşhur kavle göre sûre Mekkî'dir. «Esbâbu'n-Nuzûl» adlı eserimizde naklettiğimiz gibi, sûrenin sebeb-i nüzûlünde geçen hurma bahçesi rivâyetinden dolayı, Medeni olduğu da söylenir.

Bir görüşe göre de, sûrede Mekkî ve Medenî âyetler olduğu ileri sürülür.

Kadr Sûresi

Sûre hakkında iki görüş vardır. Çoğunluk, Mekkî olduğu görüşündedir. Medeni olduğuna delil ise; Hasan b. Ali'den Tirmizî ve Hâkim'in rivâyet ettikleri şu sözdür «Nebî (sallallahü aleyhi ve sellem) Beni Umeyyeyi minberde işaret edince, bu hal kötülenmesine sebeb oldu. Bunun üzerine Kevser sûresi ite Kadr sûresi indi.»

Mezzi, bu hadisin «münker» olduğunu belirtir.

Beyyine sûresi

İbnu'l-Feres, meşhur kavle göre sûrenin Mekkî olduğunu söyler.

Buna karşı Ahmed b. Hanbel'in Ebû Habbeti'l-Bedri'den rivâyet ettiği nakli belirtmek isterim. Ebû Habbeti'l-Bedrî şöyle der: «Resûlüllah Cebrâil bana gelerek: Ya Resûlallah, Rabbin sana bu âyeti Ubeyy'e okumanı emretti..' dedi.» İbn-i Kesir buna dayanarak sûrenin Medeni olduğunu kesinlikle ifade eder.

76 Zilzâl Sûresi

Bu sûre hakkında da iki görüş vardır. Medeni olduğuna delil, Ebû Saîdi'l-Hudrî'den İbn-i Hâtim'in şu rivâyetidir: «Kim zerre kadar hayır işlerse onu görecektir, mealindeki âyet inince Resûlüllaha: Ben yaptığım hayırları görür gibi oluyorum..» dedim.

Ebû Saidi'l-Hudri bu sırada Medine'de idi, buraya Uhud savaşından son­ra gelmişti.

Âdiyat Sûresi

Bu sûre hakkında da iki görüş vardır. Medeni olduğuna delil, Hâkim ve diğerlerinin İbn-i Abbâs'dan yaptıkları şu rivâyettir. İbn-i Abbâs: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir yere süvârilerden müteşekkil bir bölük gönderdi. Aradan bir ay geç­mesine rağmen onlardan bir haber gelmedi. Bunun üzerine Âdiyat sûresi nâzil oldu..» dedi.

Tekâsur Sûresi

Meşhur olan kavle göre Mekkî'dir. İbn-i Bureyde'den naklen İbn-i Ebî Hâtim'in naklettiği görüşe göre sûre Medenî'dir, Muhtar olan da budur. İbn-i Bureyde şöyle den «Bu sûre birbirlerine karşı öğünen Ensârdan iki kabile hak­kında inmiştir.»

Katâde'den gelen bir rivâyete göre de Yahûdiler hakkında nâzil olmuştur.

Buhârînin bir rivâyetine göre Ubeyy b. Ka'b şöyle demiştir: «Tekâsur sûresi nâzil olana kadar; 'insanoğlunun altından bir vâdisi olsa..' hadisini Kur'ândan sanıyorduk.».

Tirmizî'nin bir rivâyetine göre Hazret-i Ali şöyle buyurmuştur «Kabir azabı ile ilgili âyet nâzil oluncaya kadar, kabir azabının olup olmadığında şübhe ederdik.»

Yahûdilik kıssası hakkında Buhârî'de mevcut hadise göre kabir azabından ancak Medîne'de söz edilir olmuştur.

Mâûn Sûresi

İbnu'l-Feres'in ifadesine göre bu sûre hakkında iki görüş vardır.

83 Kevser Sûresi

Gerçek olan, sûrenin Medenî oluşudur. Nevevî Müslim şerhinde, Müslim'in Enes b. Mâlik'den rivâyet ettiği şu hadise dayanarak bu görüşü tercih eder. Enes şöyle demiştir: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanımızda bulunduğu bir sırada bir müddet uyuklamıştı, uyanınca tebessüm ederek başını kaldırdı: Az önce bana bir sûre indirildi, dedi; besmele çekerek Kevser sûresini sonuna kadar okudu...»

İhlâs Sûresi

Sebeb-i nüzûlünde birbirine zıd iki hadiseden dolayı sûre hakkındaki iki görüş vardır. Bazı ulema iki kere indiğini ileri sürerek birbirine zıd dan iki görüşü uzlaştırmışlardır.

«Esbâbu'n-Nuzûl» adlı eserimde beyan ettiğim gibi, sûrenin Medeni olduğunu tercih etmek bana daha uygun geldi.

Muavvizeteyn Sûreleri

Muhtar olan kavle göre her iki sûre de Medenî'dir. Çünkü bunlar Beyhakînin «D e l â î l» adlı eserinde zikrettiği gibi Lebîd b. A'sam'ın Resûlüllah'a sihir yapması hakkında nâzil olmuştur.

Âyetlerinin Bir Kısmı Mekke'de Bir Kısmı Medine'de Nâzil Olan Sûreler

86 Beyhakî «D e l â i l u' n - N u b u v v e» adlı eserinde, Mekke'de nâzil olan bazı sûrelerin âyetleri, Medine'de tamamlanmış, sonradan bunlar ilgili sûrelere ilâve edilmiştir.

İbnu'l-Hassâr. «Mekke'de ve Medine'de nâzil olan sûrelerin bazı âyetleri müstesna edilmiştir, şu kadar var ki Bazıları bu âyetleri istisna ederken nakli bırakarak ictihada dayanmışlardır» der.

İbn-i Hacer ise Buhârî Şerhinde şunu söyler «Bazı ulema, Mekkî sûrelerde bulunan Medenî âyetleri, özellikle belirtmeye özen verirler. Fakat bunun aksi de mevcuttur. Buna göre sûrenin bazı âyetleri Mekke'de nâzil olduğu halde geri kalan kısmı Medine'de tamamlanabilir. Fakat bu şekildeki nüzûlün çok az olduğunu gördüm.»

Bu iki çeşit istisnadan elde ettiğim bilgileri, birinci görüşe dayanarak genişçe dile getirmeyi, yukarıda geçen İbnu'l-Hassâr'ın sözünü esas alarak, yapılan istisna için ileri sürülen delillere işaret etmeyi, uygun buldum Bu konuda ileri sürülen delillerin tamamını, «Esbâbu'n-Nuzûl» adlı kitabımızda genişçe ele aldığımızdan, burada kısaca bahsettik.

89 Fâtiha Sûresi

Daha önce ifade ettiğimiz gibi, sûrenin yarısı Medine'de nâzil olmuştur. Zâhir olan bunun sûrenin ikinci yarısı olduğudur. Fakat buna da açık bir delil yoktur.

Bakara Sûresi

Sûrenin ***** «...affedin hoşgörün...» (109.) ve ***** «(Ey Muhammed) onları yola getirmek sana düşmez...» (272.) âyetleri istisna edilmiştir.

En'am Sûresi

İbnu'l-Hassâr «Bu sûreden 9 âyet istisna edilmiştir, sûrenin bir defada nâzil olduğu bilindiğinden, bu nakil doğru olmaz,» der. ifade edeyim ki bu nakil doğrudur. Çünkü İbn-i Abbâs'dan rivâyet edildiğine göre o, sûrenin ***** den itibaren (151-153) üç âyetinin istisna olduğunu söyler. Geri kalanlardan ***** «Allah'ı onun şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar...» (91.) âyeti, İbn-i Ebî Hâtim'in rivâyetine göre Mâlik b. Sayf, ***** ***** «Allah'a yalan uyduran, ya da O'nun âyetlerini yalanlayandan daha zalim kim olur.» (Enâm, 21-22.) âyetleri Müseyleme hakkında inmiştir***** ***** «Kendilerine kitap verdiklerimiz, oğullarını taradıkları gibi onu tanırlar.» (20.) ve ***** indilerine kitap verdiklerimiz O (Kur’ânın) gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler.» (114.) âyetleri de müstesna olan âyetlerdir, demiştir. Ebû’ş-Şeyh'in naklettiğine göre Kelbî şöyle der: «Allah beşere hiçbir şey indirmedi diyen bir Yahudi hakkında, Medine'de nâzil olan iki âyet hariç, En'âm sûresinin tamamı, Mekke'de nâzil olmuştur.» Firyâbî; bize Süfyan, ona Leys, ona da Bişr rivâyet ettiğine göre Bişr'in şöyle dediğini nakleder ***** «De ki 'Geliri okuyayım...» ile başlayan iki âyet (151-152) müstesna Enam sûresinin tamamı Mekke'de nâzil olmuştur.»

95 A'raf Sûresi

Ebû’ş-Şeyh İbn-i Hayyân'ın rivâyetine göre Katâde şöyle der. ***** «Onlara, deniz kıyısında bulunan şehir -halkının durumunu sor...» (163.) âyeti hariç, sûrenin tamamı Mekkî'dir.» Diğerleri ise bu âyetten *****«Rabbin...almış...» (173.) âyetine kadarki âyetler Medenî, geri kalan kısmı da Mekkî'dir,» der.

Enfâl Sûresi

Bu sûreden ***** «İnkar edenler ...sana tuzak kuruyorlardı...» (30.) âyeti istisna edilmiştir. Mukâtil bunun, Mekke'de nâzil olduğunu söyler. «Esbâbu'n-Nuzûl» adlı kitabımızda zikrettiğimiz gibi, fonu Abbâs'ın, bu âyetin Medine'de nâzil olduğunu söylediğine bakılırsa, Mekke'de indiği sözü kabul edilmez. Bazıları, sûrenin ***** «Ey Peygamber, Allah sana ve sana tabi olan müminlere yeter.» (64.) âyetini istisna etmiştir. İbn-i Arabi ve diğerleri, bu görüşü doğrular. Bezzâr'ın İbn-i Abbâs'dan yaptığı rivâyete göre yukarıdaki âyetin, Hazret-i Ömer'in Müslüman olmasından sonra indiğine dair sözünün, bunu doğruladığını belirtmek isterim.

Tevbe Sûresi

İbnu'l-Feres, ***** «Andolsun, içinizden size öyle bir

Peygamber geldi ki».» den itibaren iki âyetin (128-129) dışında, sûrenin Medenî olduğunu söyler. Ben, bu sözü garip karşılarım. Adı geçen iki âyetin, Kuranda son inen âyetlerden olduğu söylendiği halde, bu nasıl olur? Bazıları, aynı sûrenin, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ebû Tâlib'e: «Yasaklanmadığım müddetçe senin için istiğfar dilerim» sözü üzerine inen ***** «Peygambere yaraşmaz...» (113.) âyetini sûreden istisna kılarlar.

100 Yûnus Sûresi

İbnu'l-Feres ile «C e m â i u' l - K u r r â» adlı eserinde Sehâvî'nin naklettiklerine göre sûrenin ***** «Eğer sana indirdiğimizden kuşkuda isen» ile başlayan (94-95.) âyetleri, Yahudiler hakkında indiği söylenen ***** «Onlardan kimi ona -içinden- inanır...» (40.) âyeti hariç Mekkî veya sûre başından 40. âyete kadar Mekkî, diğer âyetler de Medenî olduğu belirtilmiştir.

Hûd Sûresi

 «Belki sen....terk edeceksin...» (12.) ***** «Hiç böyleleri şu kimse gibi olur mu ki o. Rabbinden bir delil Üzere bulunmaktadır.» (17.) ve ***** «Gündüzün iki tarafında... namaz kıl...» (114.) âyetleri hariç, sûre Mekkî'dir. Sûrenin (114.) âyeti, Ebû'l-Yusr hakkında Medine'de nâzil olduğu, değişik tarikle gelen sahih rivâyetlerle sabittir.

Yûsuf Sûresi

Ebû Hayyân'ın ifadesine göre sûrenin ilk üç âyeti Medenî, geri kalan âyetleri de Mekki'dir. Bu söz, dikkate alınmayacak kadar asılsızdır.

Ra'd Sûresi

Ebû’ş-Şeyh'in Katâde'den rivâyetine göre sûrenin ***** ***** «Yaptıktan yüzünden inkâr edenlerin başlarına ani bir bela gelecek...bu böyle sürüp gidecek...» (31.) âyeti hariç, Medeni'dir. Bir kavle göre de Mekkî'dir. ***** «Allah bilir» ile başlayıp ***** «Allah pek kuvvetli..» ile biten (8-13.) âyetler ise, önceden geçtiği gibi Medenî'dir. İbn-i Merdeveyh Cundeb'in şu sözünü nakleden Abdullah b. Selam Mescid-i Haram'a geldi, iki kanadını tutarak şöyle dedi: ***** «-.yanında -ilahî- kitabın bilgisi bulunanların...» (43.) âyetinin kimler hakkında nâzil olduğunu biliyor musunuz? diye sorduğunda Evet, biliyoruz, dediler.

İbrahim Sûresi

Ebû’ş-Şeyh'in Katâde'den rivâyetine göre ***** «Baksana şunlara Allah'ın nimetini nankörlüğe çevirdiler...» den itibaren ***** «...ne kötü bir duraktır o!» da biten (28-29.) âyetler hariç sûre Mekkî'dir.

Hicr Sûresi

Bazıları, ***** «Andolsun, sana ikişerlerden yedi.verdik.» (87.) âyeti dışında, sûrenin Mekkî olduğunu söyler. Şunu ilâve ederim ki, Tirmizî ve diğer muhaddisînin rivâyetine göre namazda saf bağlama hakkında nâzil olan, sûrenin ***** «Andolsun, sizden önce geçenleri de bildik...» (24.) âyeti de hariç tutulmalıdır.

Nahl Sûresi

Önceden geçtiği gibi İbn-i Abbâs, sûrenin son âyeti müstesna, Mekkî olduğunu söylemiştir. Buna, seferi bahsinde ayrıca temas edilecektir. Ebû’ş-Şeyh'in Şa'biden rivâyetine göre ***** «Eğer bir topluma azab edecekseniz...» âyetiyle başlayan, (126-128.) âyetleri hariç, sûrenin tamamı Mekkî'dir. Katâde'den rivâyet olunduğuna göre ***** «Kendilerine zulüm edildikten sonra Allah uğrunda göç edenleri...» (41.) âyetinden itibaren sûrenin sonuna kadar Medeni, bu âyetten öncekiler ise Mekkî'dir.

Câbir b. Zeyd'den rivâyet edildiğine göre, sûrenin baştan 40 âyeti Mekke'de, bundan sonrakiler de Medine'de nâzil olmuştur. Bunu Ahmed b. Hanbelin Osman b. Ebî'l-As'dan ***** «Allah adaleti, ihsanı... emreder.» (90.) âyetin nuzûlü hakkındaki rivâyeti reddeder. Bu konu, Sûrelerin Tertibi bahsinde ayrıca ele alınacaktır.

111 İsrâ Sûresi

Buharî'nin İbn-i Mesûd'dan rivâyetine göre, Yahudilerin ruh hakkındaki sorusuna cevap olarak inen ***** «Sana ruhtan sorarlar...» (85.) âyeti hariç, sûrenin tamamı Mekkî'dir. Esbâbu'n-Nuzûl adlı eserde rivâyet ettiğimiz gibi, ***** «Az daha onlar seni,... fitneye düşüreceklerdi.» (73.) âyetten, ***** «...zaten batıl yok olmağa mahkumdur." (81.) âyete kadar ve ***** «De ki: *Eğer toplansalar...» (88.) âyet, *****«...rüyayı... yaptık...» (60.) âyet ile ***** «..kentlilerine bilgi verilenlere..» (107.) âyeti de Medenî'dir.

Kehf Sûresi

Baştan 8 âyet ile ***** «Nefsini beraber tut.» âyeti, bir de ***** ***** «îman edenler...» ile başlayan (30.) âyetten sonuna kadar olan âyetler hariç, sûre Mekkîdir

Meryem Sûresi

Secde âyeti (58.) âyet ile «içinizden oraya girmeyecek kimse yok...» (71.) âyeti hariç, sûre Mekkîdir.

Tâhâ Sûresi

***** «Onların dediklerine sabret...» (130.)âyeti hariç, sûre Mekkidir. Bezzâr ve Ebû Ya’lâ'nın rivâyet ettiklerine göre Ebû Râfî şöyle der: «Resûlüllah, kendisine gelen bir misafirine ikramda bulunmak istedi ve beni, Recep ayında ödemek üzere bir miktar borç para vermesi için Yahudilerden birine gönderdi. Yahudi: 'Hayır, bir rehin almadıkça vermem' dedi. Geri dönerek Resûlüllah'a, Yahudinin bu sözünü naklettim. Bunun üzerine Resûlüllah: 'Ben, yerin ve göğün emini- değil miyim? buyurdu. Henüz yanından ayrılmamıştım ki surenin ***** «Rabb'inin rızkı daha hayırlı ve daha süreklidir..» (131.) âyeti nâzil oldu. Bu âyetin de hariç tutulması gerekir

Enbiyâ Sûresi

***** «Bizim yere gelip.- görmüyorlar mı?...» (44.) âyeti hariç, sûrenin tamamı Mekkîdir.

Hac Sûresi

Sûreden hâriç tutulan Medenî âyetler, daha önce geçmişti.

Mu'minûn Sûresi

*****«Nihayet varlıklılarını azab ile yakaladığımız zaman...» (64.) âyetinden ***** (77.) âyetine kadar olanlar Medenî, sûrenin diğer kısmı Mekkîdir.

Furkân Sûresi

***** «Ve onlar ki Allah ile beraber başka tanrıya yalvarmazlar...» (68.) âyetinden itibaren ***** (70.) âyetine kadar ki âyetler hariç, sûre Mekkîdir.

120 Şuarâ Sûresi

İbn-i Abbâs, önceden ifade edildiği gibi, ***** (224.) âyetinden sonuna kadar olan âyetler hariç, sûrenin Mekkî olduğunu söyler. İbnu'l-Feres'in naklettiğine göre başkaları buna ***** İsrail oğulları bilginlerinin onu bilmesi de onlar için bir delil değil mi?» (197.) âyetini de ilâve ederler.

Kasas Sûresi

***** «...kendilerine kitap verdiklerimiz...» (52.) âyetinden itibaren ***** (56.) âyetine kadar Medenî, diğerleri Mekkîdir. Taberânî, İbn-i Abbâs'dan rivâyet ettiğine göre, bu âyetlerle ileride gelecek olan Hadîd sûresinin son âyetleri, Uhud harbine katılan Necâşi'nin askerleri hakkında nâzil olmuştur. İleride tekrar geleceği gibi ***** «Kur’ânı sana farz kılan...» (85.) âyeti de Medenîdir.

Ankebût Sûresi

Âyetlerin sebeb-i nüzûlünde, İbn-i Cerîr et-Taberînin rivâyet ettiği gibi, ilk üç âyet hâriç, sûre Mekkidir. İbn-i Ebî Hâtim'in âyetin sebeb-i nüzûlünde rivâyet ettiği ***** «Nice canlı var ki...(60) ayetinin de buna ilâve edildiğini belirtmek isterim.

Lokman Sûresi

İbn-i Abbâs, bu sûrenin ***** «Yer yüzünde bulunan ağaçlar...» (27.) âyeti ile başlayan üç âyetin Medenî olduğunu söyler.

Secde Sûresi

İbn-i Abbâs, önceden de geçtiği gibi, ***** «Hiç îman eden kimse fasık gibi olur mu?» ile başlayan (18-20) üç âyetin, Medenî olduğunu söyler. Başkaları buna ***** «Yanlan yataklarından uzaklaşır...» (16.) âyetini de ilâve eder. Bezzâr'ın Bilâl'i Habeşî'den yaptığı şu rivâyet, bunu destekler. Bilâl şöyle den «Mescid-i Haram'da otururken, Eshâbdan Bazılarının akşam namazından sonra yatsıya kadar namaz kıldıklarını görürdüm. Bunun üzerine, adı geçen âyet nâzil olmuştur.»

Sebe' Sûresi

Sûrenin ***** «Kendilerine bilgi verilenler ...görürler.» (6.) âyeti hariç, Mekke'de nâzil olmuştur. Tirmizî'nin Fervetu'bnu Museyki'l-Muradiden rivâyet ettiğine göre Ferve Resûlüllaha gelerek şöyle demiştir: «Ya Resûlallah, kavmimden İslâm'a yüz çevirenlerle savaşayım mı?» şeklinde başlayan hadisteki bu soru, Sebe' hakkında sorulmuştur.

İbnu'l-Hassâr. «Bu da kıssanın Medine'de cereyan ettiğini gösterir. Çünkü Ferve'nin Medine'ye hicreti, hicretin 9. yılında Sakif kabilesinin Müslüman olmasından sonra gerçekleşmiştir» der. Aynca buna, hadisde geçen 'unzile' sözünün Medine'ye hicret etmeden önce inen âyetleri hikâye etmiş olabildiğini, ilâve eder.

Yâsin Sûresi

Sûrenin *****«Biziz biz ki ölüleri diriltiriz...» (12.) âyeti, Tirmizî ve Hâkim'in, Ebû Saîd'den yaptığı rivâyete dayanılarak, müstesna kılınmıştır. Ebû Saîd şöyle der «Benû Seleme, Medine'nin uzak bir semtinde otururdu. Mescid-i Nebevinin yakınına taşınmak istediklerinde bu âyet nâzil olmuştu. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara 'Bıraktığınız, ayak izleri adedince sevap yazılacaktır demiş' onlar da taşınmaktan vaz geçmişlerdir»

Bazıları, münafıklar hakkında nâzil olduğu söylenen ***** ***** «Onlara: 'Allah'ın size verdiği rızıktan -Allah için- verin.» (47.) âyetin de Medine'de nâzil olduğunu ifade ederler.

130 Zümer Sûresi

İbn-i Abbâs'dan rivâyet edildiğine göre ***** «-Tarafımdan- De ki:

'Ey kullarım...» ile başlayan (53-55.) âyetler müstesna, sûre Mekkî'dir. Taberânî, bir başka tarikle İbn-i Abbâs'dan rivâyet ettiğine göre âyet, Hazret-i Hamza'yı öldüren Vahşi hakkında inmiştir. Sehâvî'nin «C e m â l ü' l - K u r r â» da belirttiğine göre Bazıları buna, ***** «(Tarafımdan) de ki: Ey Mü'min kullarım, Rabbinizden korkun...» (10.) âyetini de ilâve etmişlerdir. İbnu'l-Cezerî de Bazılarının *****«Allah sözün en güzelini ..indirdi.» (23.) âyetini de ilâve ettiklerini nakleder.

Gâfir (Mü'min) Sûresi

***** «...tartışanlar...» (35.) âyetiyle başlayıp ***** (58.) âyetine kadar devam eden âyetler, Medine'de nâzil olmuştur. «E s b a b u' n - Nüzûl» adlı eserimde açıkladığım üzere bu âyetler, İbn-i Ebî Hâtim'in Ebû'l-Âli'ye ve başkalarından rivâyet ettiğine göre, Yahudilerin Deccâl'ı dile getirmeleri üzerine nâzil olmuştur.

Şûra Sûresi

***** «Yoksa: 'Allaha yalan uydurdu' mu diyorlar?» ile başlayıp ***** de biten (24-26.) âyetler hariç, sûre Mekkîdir. Bu üç âyetin sebeb-i nüzûlünde, Taberânî ve Hâkim'in rivâyetlerine dayanarak ensâr hakkında nâzil olduğunu söylemek isterim.

 (27.) âyeti de Ashâb-ı Suffa hakkında nâzil olmuştur. İbnu'l-Feres'in rivâyetine göre *****«Bir zulüm ve saldırıya

res'in rivâyetine göre *****

 e kadarki

uğradıkları zaman kendilerini savunurlar.» den itibaren ***** (39-41.) âyetler, Mekkî âyetlerden hariç tutulmuştur.

Zuhruf Sûresi

Sûrenin ***** «Senden önce gönderdiğimiz elçilerimize sor: Rahmândan başka tapılacak tanrılar yapmış mıyız?» (45.) âyeti istisna kılınmıştır. Bunun Medine veya Resûlüllah'ın mi'râc'ı sırasında, semâda nâzil olduğu söylenir.

Câsiye Sûresi

Sehâvî «C e m â l u' l - K u r r â» da sûrenin ***** «Mü’minlere söyle...» (14.) âyetinin müstesna kılındığını nakleder.

Ahkâf Sûresi

Sûrenin ***** «De ki: Hiç düşündünüz mü: Eğer bu Kur­an Allah katından ise...»(10.) âyeti müstesna kılınmıştır, taberanî'nin sahih senedle Avf b. Mâliki'l-Eşca'î'den rivâyetine göre bu âyet, Abdullah b. Selâm'in Medine'de Müslüman oluşu sırasında inmiştir.

Bu konuda başka tarikler de vardır. Fakat Mesrûk'dan İbn-i Ebî Hâtim'in rivâyetine göre bu âyet, Mekke'de nâzil olmuştur. Abdullah b. Selâm'ın Müslüman oluşu Medine'dedir. Halbuki İbn-i Selâm Mekke'de iken, Resûlüllah ile aralarında husûmet vardı.

Şa'bi'den rivâyet edildiğine göre âyet, Mekke'de nâzil olmuştur, Abdullah hakkında değildir. Sehâvî «C e m a l u' l - K u r r â» da belirttiğine göre ***** «Biz insana tavsiye ettik...» den itibaren (15-18.) âyetler ile *****«O halde sen de, peygamberlerden azim -ve ira­de- sahiplerinin sabrettikleri gibi sabret...» (35.) âyeti, Medîne'de nâzil olmuştur.

Kâf Sûresi

Sûrenin ***** «Andolsun ki biz gökleri yarattık...» (38.) âyeti istisna kılınmış, gerisi Mekke'de nâzil olmuştur. Hâkim ve diğer muhaddislerin rivâyetine göre âyet, Yahudiler hakkında nâzil olmuştur.

140 Necm Sûresi

***** «Onlar ki günahın büyüğünden... kaçınırlar..» (32.) âyetten ***** (52.) âyetine kadar istisna kılınmıştır ***** «Gördün mü şu adamı aldırış etmedi.» (33.) âyetinden itibaren dokuz âyetin istisna kılındığı da söylenir.

Kamer Sûresi

Sûrenin ***** «O topluluk bozulacak...» (45.) âyeti istisna kılınmıştır. Kitabımızın 12. Bölümünde görüleceği gibi, bu rivâyet merdûddur. Sûrenin sondan iki âyetinin istisna kılındığı da söylenir.

Rahmân Sûresi

«C e m â l u' l - K u r r â» da belirtildiğine göre ***** (29.) âyeti istisna kılınmıştır.

Vakıa Sûresi

Müslim'in rivâyetine göre ***** «-Defteri sağ tarafından verilen bu sağcıların- birçoğu önceki -ümmetlerdendir. Birçoğu da sonrakilerden.» (39-40.) âyetleri ile ***** «Yıldızların yerlerine yemin olsun ki.» den itibaren ***** âyetine kadarki (75-82.) âyetler müstesna, sûre tamamıyla Mekkîdir.

Hâdîd Sûresi

Sûrenin Mekkî olduğunu söyleyen kavle göre, son âyet Medenidir.

Mücadele Sûresi

İbnu'l-Feres'in ifadesine göre ***** «...üç kişi gizli konuşsa mutlaka dördüncüleri O -Allah-'dur...» (7.) âyeti müstesna, sûre Mekkîdir.

Teğâbûn Sûresi

Sebeb-i Nüzûlü hakkında Tirmizî ve Hâkim'in rivâyetlerine göre sûrenin sonu hâriç, geri kalan kısmı Mekkîdir.

Tahrifti Sûresi

Katâde'nin önceden geçen rivâyetine göre sûrenin ilk dokuz âyeti Medeni, geri kalanı ise Mekkîdir.

Mülk Sûresi

Saîd b. Cübeyr Tefsirinde Dahhâk tariki ile İbn-i Abbâs'dan rivâyeti ettiğine göre Mülk sûresi; üç âyeti hariç, Mekkeliler hakkında nâzil olmuştur, der.

Nûn Sûresi

Sehâvî «C e m â l u' l - K u r r â» da belirttiğine göre ***** «Biz bunlara da bela verdik...» dan itibaren*****(17-33.) âyetleri ile ***** den itibaren ***** kadarki (48-50.) âyetler Medenîdir.

150 Müzzemmil Sûresi

isbahânî'nin rivâyetine göre ***** «Onların dediklerine sab­ret..» ile başlayan (10-11.) âyetler istisnadır. İbnu'l-Feres'in rivâyetine göre, son âyet müstesnadır. Fakat Hâkim'in Hazret-iAşe'den rivâyeti, İbnu'l-Feres'in bu sözünü geçersiz kılar. Hazret-i Âişe: Bu âyetin, İslâm'ın zuhurunda beş vakit namaz farz kılınmadan önce, gece ibadeti emredildiğinde, surenin ilk âyetlerinden bir sene sonra nâzil olduğunu söyler.

Dehr Sûresi

***** «O halde.Rabbinin hükmüne sabret..» (24.) âyeti müstesna, sûre Mekkîdir.

Mürselât Sûresi

İbnu'l-Feres ve başkalarının rivâyetine göre *****«Onlara secde edin dendiğinde...» (48.) âyeti hariç sûre Mekkîdir.

Mutaffifîn Sûresi

Sûrenin ilk altı âyeti hariç Mekkî olduğu söylenir.

Beled Sûresi

Sûrenin ilk dört âyet hariç Medenî olduğu söylenir.

Leyl Sûresi

Sûrenin ilk âyetleri hariç Mekkî olduğu söylenir.

Mâûn Sûresi

Sûrenin ilk üç âyeti Mekke'de diğerleri de Medine'de nâzil olduğu söylenir.

Mekkî ve Medenî Âyetlerin özellikleri

Hâkim Müstedrek'inde, Beyhakî «Delâilu'n-Nubuvve» sinde, Bezzâr «M ü s n e d» inde A'meş tarikiyle İbrahim'den, İbrahim Alkame'den, Alkame de Abdullah b. Mes'ud'dan rivâyet ettiklerine göre:... *****, «Ey mü'minler...» hitabı bulunan âyetler Medine'de,... ***** «Ey insanlar...» hitabı bulunan âyetler de Mekke'de nâzil olmuştur» Bunu, Ebû Ubeyd de Alkame'den mürsel olarak «Fedâilu'l-Kur'ân» ında rivâyet eder.

Meymûn b. Mihrân'dan rivâyet edildiğine göre ***** «Ey İnsanlar..» veya ***** «Ey Adem oğulları.-» hitabı bulunan âyetler Mekkî, ***** ***** «Ey mü'minler...» hitabı bulunanlar da Medenî'dir.

160 İbn-i Atıyye, İbnu'l-Feres ve diğerleri: ...***** hitabı bulunan âyetlerin Medeni olduğu doğrudur. Fakat ...***** hitabı bulunan âyetler Mekkî olduğu gibi, Bazen de Medeni olabilirler» demişlerdir.

İbnu'l-Hassâr «Nasih ve mensûha uğraşanlar bu hadise önem vermiş, zayıf olmasına rağmen itimad etmişlerdir. Oysa ulemâ. Nisâ sûresinin ilk âyeti ibaresiyle başladığı halde sûrenin Medenî, içinde ***** «Ey mü'minler rüku edin, secde edin...» hitabı olmasına rağmen Hac sûresinin Mekkî olduğunda ittifak etmişterdir» der.

Bazı ulemâ da «Her ne kadar bu söz genel olarak söylenmişse de, üzerinde durmağa değer bir sözdür; Çünkü Bakara sûresi Medenî olmasına rağmen onda *****«Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin...» (21.) âyet ile ***** "Ey insanlar, yeryüzünde bulunan helal ve temiz şeylerden yiyin..» (168.) hitabın taşıyan âyetler vardır. Nisâ sûresi Medenîdir ama, ilk âyeti ***** hitabıyla başlamaktadır» demişlerdir.

Ebû Tâlibi'l-Mekkî ise: «Bu görüş çoğu kez böyle ise de, genel bir hüküm değildir. Çünkü, Mekkî sûrelerin pek çoğunda ***** hitabını taşıyan âyetler mevcuttur» demektedir.

Bir diğeri ise: «En uygun olanı, bu hitab veya cümlelerde kastedilenler Mekkeliler ise Mekkî, Medineliler ise Medeni olduğuna hamledilmektedir.» demiştir.

Fahruddin er-Râzi, Tefsirinde naklettiğine göre Kâdî şöyle demiştir: «Bu konudaki rivâyet nakle dayanıyorsa, kabul edilir. Ama bu, Medine'deki Müslümanların Mekke'dekilerden daha fazla olmaları sebebine dayatılıyorsa, zayıftır. Zira, Mü'minlere, cinslerine, isimlerine ve sıfatlarına göre hitab etmek câiz olduğu gibi, Mü'min olmayanların da ibadetle emrolunmaları caizdir. Nitekim Mü'minlere ibadete devam etmeleri, ibadetlerini arttırmaları emrolunmuştur.»

Beyhakî «D e l â i l» inde Yûnus b. Bekir tarikiyle Hişâm b. Urve'den, oda babasından rivâyet ettiğine göre: İçinde geçmiş ümmetlerin ve kavimlerin adı geçtiği sûreler Mekke'de, farzlan ihtiva eden sûrelerin de Medine'de nâzil olduğunu, söyler.

Caberî şöyle der «Sûrelerin Mekkî veya Medeni olduğunu bilmek için semaî ve kıyası olmak üzere, iki yol vardır. Bunlardan, iki yerden birinde indiği bize ulaşmışsa semaîdir, içinde yalnız ***** veya ***** veya Zehrâveyn sûreleri ile Ra'd hâriç, başında el-hurûfu'l-mukattaa bulunan Bakara hariç içinde Hazret-i Âdem ve iblîs kıssası bulunan sûreler, Mekkî'dir. İçinde, peygamberlerin ve geçmiş milletlerin kıssası bulunan sûreler de Mekkî'dir. Gene içinde farz ve cezaların bulunduğu sûreler, Medenî'dir.»

Ebû Tâlibi'l-Mekkî; içinde münafıklann adı geçtiği sûreleri Medenî kabul eder. Başkaları bundan, Ankebût sûresini hariç tutar.

Huzelî «e l - K â m i l» inde: «İçinde secde âyeti bulunan sûrelerin Mekkî olduğunu» söyler.

170 ed-Dîrînî, şiirinin bir beytinde şöyle demiştir:

«İyi bil ki, Medine'de 'kella' ile başlayan âyet inmemiştir. Kur’ânın büyük bölümünde 'kella' gelmemiştir.» demiştir.

Bunun hikmeti şudur Kur’ân'ın son yansı Mekke'de nâzil olmuştur. Buradakilerin çoğu zâlim kişiler olduğundan, onları tehdid etmek, onları zorlamak, aptıklarını kınamak için ***** ifadesi tekrar edilmiştir, ilk yansı ise bunun hilafınadır. Bu kısımda, Yahudiler hakkında inen âyetlerde ***** nın kullanılmasına gerek yoktu. Çünkü Yahudiler, güçsüz ve zayıf kişilerdi. Bunu Ammâni zikretmiştir.

Konu ile ilgili Faydalı Bilgiler

Taberânî, İbn-i Mes'ud'un şu sözünü rivâyet eder: «Mufassal sûreler, Mekke'de nâzil oldu. Bir müddet bu âyetleri okuduk, bunlardan başka nâzil olmadı.»

Tenbih

Mekki-Medenî ile Mekki-Medenî olduğunda ihtilaf edilen sûreler, bunların nüzûlündeki tertib, Mekkî sûrelerdeki Medeni âyetler, Medenî sûrelerdeki Mekkî âyetlerle ilgili görüşler, İbn-i Habib'in yukarıda naklettiğimiz sözünden anlaşılmaktadır.

Bu bölümle ilgili diğer görüşleri, misalleriyle birlikte belirtmeğe çalışalım.

Mekke'de inen, hükmü Medenî olana misâl: ***** «Ey insanlar, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık...» (Hucurât, 13.) âyetidir. Bu âyet, Mekke fethinde nâzil olmasına rağmen, Medenîdir. Çünkü, hicretten sonra nâzil olmuştur.

***** «...Bugün sizin dininizi kemâle erdirdim...» (Mâide,3.) âyeti de aynen önceki misal gibidir. ***** «Allah size emanetleri ehline vermenizi...emreder...» (Nisâ,58.) ayetinin, buna benzer âyetlerden olduğunu belirtmek isterim.

Mümtehine sûresi Medine'de nâzil olduğu halde, hükmü Mekkî olan sûrelerdendir. Sûre, Mekkeli'lere hitaben Medine'de nâzil olmuştur.

Nahl sûresinin *****«...hicret edenleri...» (41.) âyeti, Mekkelilere hitaben Medine'de nâzil olmuştur.

Tevbe sûresinin ilk âyeti, Mekkeli müşriklere hitaben Medine'de nâzil olmuştur.

Mekkî sûrelerdeki âyetlere benzeyen, Medenî âyetlere misal, Necm sûresinin ***** «Onlar ki günahın büyüklerinden ve çirkin işlerden kaçınırlar...» (32.) âyetidir. Çünkü fuhşiyet, hakkında cezayı gerektiren, kebâir ise, sonucu cehenneme sürükleyen günahlardandr. Lemem olan günahlar da, iki günah şekli arasında sayılan günahlardır. Mekke'de, ceza veya benzerini getirecek hüküm yoktu.

Medenî sûrelerde Mekkî âyetlere benzeyen âyetlere misal, Âdiyat sûresinin ilk âyeti ile Enfâl sûresinin ***** "Ve: 'Allahım, eğer bu, senin yanından gelmiş bir gerçekse..» (32.) âyetidir.

inzali, Mekke'den Medine'ye nakledilen sûrelere misal, Yûsuf ve ihlâs sûreleridir. Buna, Buhârî'nin yukarıda geçen hadisinde görüldüğü gibi, A'lâ suresini de ilâve edebiliriz.

İnzâli, Medine'den Mekke'ye nakledilen âyetlere misal: Bakara sûresinin ***** «Sana haram ayından, onda savaştan soruyorlar.» (217.) âyeti ile ***** «Faiz yiyenler ancak şeytanın dokunup çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar...» (275.) âyeti, Tevbe sûresinin ilk âyetleri ile ***** «Allah ve Resulünden bir uyandır...» Nisâ sûresinin ***** «Melekler, kendilerine yazık eden kimselere...» (97.) âyetidir.

182 İnzali Habeşistan'a nakledilen âyetler; ***** «De ki: 'Ey kitap ehli, sizinle bizim aramızda müsavi olan bir söze gelin...» (Âli imrân 64.) âyetinden itibaren inen âyetlerdir.

Bunların inzalini, Rûma hamletmek daha doğrudur. Meryem sûresinin nüzûlünü de Habeşistan'a nakletmek gerekir, çünkü Ahmed b. Hanbel «M ü s n e d» inde rivâyet ettiği gibi, Cafer b. Ebî Tâlib bu sûreyi Necâşi'ye okumuştu.

Cuhfe'de, Taif de, Beytu'l-Makdis'de ve Hudeybiye'de indirilen âyetler ise, bundan sonraki bölümde ele alınacaktır. Aynca; Mina'da, Arafat'ta, Asfânda, Tebûk'de, Bedirde, Uhud'da, Hirâ'da ve Hamrâu'l-Esed'de inen âyetler de bunlara ilâve edilecektir.