İslam Tarihi | 09. Yıl Haccı


 

Peygamberimiz aleyhisselamın Hacca Niyetlenip Vazgeçişi

Peygamberimiz aleyhisselam, Ramazan ayında Tebükten döndükten sonra, hac yapmak istedi.

Sonra da:

" Beytullah'ta müşrikler bulunacaklar ve onu çırılçıplak tavaf edecekler! Bu hal ortadan kalkmadıkça, ben haccetmek istemem! " buyurdu. 1

Müşrikler, geceleyin üzerlerine hiçbir örtü almadan Kabe'yi çırılçıplak tavaf ederler ve böyle yapmayı Kabe'ye bir tazim ve saygı sayarlar

" Beytullah'ı anamın beni doğurmuş olduğu hal üzere tavaf ederim. Üzerimde dünyadan zulüm kansan hiçbir şey yok! " derlerdi. 2

Kadınlardan da, böyle yapanlar olurdu.

Elbiseli tavaf etmek isteyenler, Kureyşîlerden emaneten veya kira ile alacakları elbiseden başka elbise ile tavaf etmeyi pek istemezlerdi. Müşriklerden biri, herhangi bir elbise ile tavaf ettiği zaman, onu tavaf ettikten sonra atar, lânetlik adını taktığı o elbiseye artık ne kendisi, ne de başkası hiçbir zaman el sürmezdi. 3

-------------------------------------

1. Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 62, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 332.

2. İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 2, s. 231, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 233, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 4, s. 90.

3. Halebî. c. 3. s. 233.

Hazret-i Ebu Bekir'in Hac Âmiri Olarak Gönderilişi

Peygamberimiz aleyhisselam, Hicretin 9. yılı Ramazan ayının kalan günleri ile Şevval ve Zilkade aylarını geçirdikten sonra, Müslümanlara hac yaptırmak üzere Hazret-i Ebu Bekir'i hac amirliğine tayin buyur-du. 4

Hazret-i Ebu Bekir üçyüz Müslümanla birlikte Medine'den yola çıktı.

Peygamberimiz aleyhisselam, kurbanlık olmak üzere boyunlarına nişan taktığı ve sağ yanlarına işaretler yaptığı yirmi deveyi de, Naciye b. Cündübü'l-EslemPye teslim edip, birlikte yolladı. Hazret-i Ebu Bekir, kendisi için ayrıca kurbanlık beş deve götürdü. 5 Abdurrahman b. Avf da kendisi için kurbanlık gönderen hacılar arasında idi. 6 Hazret-i Ebu Bekir, Zül huleyfe'de ihrama girip, " Lebbeyk! " diyerek telbiyeye başladı. 7

-------------------------------------

4. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 188, Taberî, Târih, c. 3, s. 154, Ebu'l-Fidâ, Sîre, c. 4, s. 68, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 3, s. 30, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 228, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 111.

5. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1077, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 3, s. 168, Taberî, c. 3, s. 154, İbn Seyyid, c. 2, s. 231, İbn Kayyım, c. 3, s. 30.

6. Vâkıdı, c. 3, s. 1077, Taberî, c. 3, s. 154.

7. Vâkıdı, Megâzî. c. 3, s. 1077.

Hazret-i Ali'nin Berâe Sûresi ile Bazı Hususları Halka Tebliğe Memur Edilişi

Hazret-i Ebu Bekir hac emîn olarak Mekke'ye gönderildikten sonra, Peygamberimiz aleyhisselama Berâe (Tevbe) sûresi nazil olmuştu.

" Yâ Rasûlullah! Bu sûreyi halka okumak üzere Ebu Bekir'e göndersene! " denildi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" ButebliğiS benden veya9 ev halkımdan olan bir adamdan başkası benim yerime eda edemez, yerine getiremez! " buyurdu. 10

Çünkü, Arapların âdet ve geleneğine göre, herhangi bir muahedeyi ancak kabilenin reisi veya onun akrabasından biri akd veya naks edebilirdi.

Hazret-i Ali de, Peygamberimiz aleyhisselama, bu bakımdan Hazret-i Ebu Bekir'den daha yakın bulunuyordu. 11

Bunun için, Peygamberimiz aleyhisselam Hazret-i Ali'yi yanına çağırdı ve ona şöyle buyurdu:

" 1. Berâe (Tevbe) sûresinin baş tarafından şu yazılmış olanları götür!

2. Kurban kesme günü, Mina'da toplandıkları zaman halka bağırarak ilan et ki: Hiçbir kâfir Cennete giremeyecektir!

3. Bu yıldan sonra, hiçbir müşrik hac yapmayacaktır.

4. Hiçbir çıplak Beytullah'ı tavaf etmeyecektir.

5. Kimin Resûlullah aleyhisselamla anlaşması varsa, onun anlaşması, müddeti bitinceye kadar, muteber olacaktır." 12

Zeyd b. Üsey' de:

" Alib. EbuTalib'e:

'Sen Mekke'ye hangi şeyle (direktifle) gönderildin?' diye sordum.

'Şu dört şeyi tebliğ etmekle gönderildim:

1. Cennete ancak Müslüman olan kişi girecektir!

2. Çıplak (kişi) Beytullah'ı tavaf etmeyecektir,

3. Bu yıldan sonra, Müslümanlar ve müşrikler biraraya gelmeyeceklerdir.

4. Herkim ki kendisiyle Peygamber aleyhisselam arasında ahid vardır, onun ahdi müddetine kadar muteberdir ve müddeti olmayanların müddeti dört aydır' dedi" demiştir. 13

Peygamberimiz aleyhisselam Hazret-i Ali'ye:

" Bunları muhakkak ya ben götüreceğim (tebliğ edeceğim), ya da sen götürecek (tebliğ edecek)sin! Olmazsa ben gideceğim.

Fakat, sen git! Hiç şüphesiz, Allah senin diline sebat, kalbine hidayet verir! " buyurduktan sonra, onun göğsünü eliyle sığadı. 14

Hazret-i Ali, hemen Peygamberimiz aleyhisselamın devesine binerek yola çıktı. 15 Ebu Hureyre de Hazret-i Ali'yle birlikte gitti. 16

Hazret-i Ali, Hazret-i Ebu Bekir'e yolda yetişti. 17

Hazret-i Ebu Bekir, seher vakti Arc'da bulunduğulS ve tekbir getirmek için dikildiği sırada arkasındanla Peygamber aleyhisselamın devesi Kasvâ'nın (Dârimî'ye göre Ced'â'nın) böğürtüsünü işitti. 20

Peygamberimiz aleyhisselamın geldiğini sandı. 21

" Bu, 22 Kasvâ'dır! 23 (Ced'â'nın böğürtüsüdür! )

Belki de, Resûlullah aleyhisselam hacca gelmiştir.

Keşke gelseydi, namazı kendisiyle birlikte kılardık! " dedi. 24

Telaşla gitti. 25 Bir de baktı ki, Kasvâ'nın üzerinde gelen Ali'dir! 26

Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ali'yi görünce: 27

" Âmir misin?28 Yoksa memur musun?29 Ya da elçi misin?30 Resûlullah aleyhisselam, hacca seni mi âmir tayin etti?" diye sordu.

Hazret-i Ali:

" Hayır! 31 Memurum. 32 E İçiyim. 33

Resûlullah aleyhisselam beni haccın durak yerlerinde34 halka Berâe sûresini okuyayım35 ve her ahd sahibine ahdinin tamamlanacağını da bildireyim diye gönderdi" dedi36 ve Peygamberimiz aleyhisselamın mektubunu Hazret-i Ebu Bekir'e verdi.

Peygamberimiz aleyhisselam, mektupta yazılı sözleri Hazret-i Ali'nin halka ilan etmesini emir buyurmuştu. 37

Hazret-i Ebu Bekir'e de; müşriklere muhalefet edilmesini, Arefe günü Müzdelife'de değil, Arafatta vakfe yapılmasını, güneş batmadıkça Arafat'tan dönüşe geçilmemesini, Müzdelife'den ise güneş doğmadan önce dönüşe geçilmesini söylemişti. 38

İkisi birlikte gittiler. 39

Hazret-i Ebu Bekir, Mekke'ye ifrad haccına niyetlenmiş olarak girdi. 40

Terviye'den önceki günde (Zilhicce'nin yedinci gününde)41 öğleden sonra42 halka bir hutbe irad etti. 43 Hutbesinde halka hac amellerini anlattı.

Hazret-i Ebu Bekir hutbesini bitirince, Hazret-i Ali kalktı, halka Berâe (Tevbe) sûresini okudu. 44

Rivayete göre; Peygamberimiz aleyhisselam, Berâe sûresinin başından otuz veya kırk âyet yazdırıp Hazret-i Ali ile göndermişti. 45

Yüce Allah'ın Peygamberimiz aleyhisselama indirdiği Berâe sûresinde şöyle Duyurulmuştur

" Müşriklerin içinden (kendileriyle) muahede yaptıklarınıza karşı, Allah'tan ve Resûlünden bir ültimatomdur bu!

Ey müşrikler! Haydi, yeryüzünde dört ay daha güvenlikle dolaşın!

Bilin ki; siz Allah'ı âciz bırakacak değilsiniz!

Allah, herhalde, kâfirleri dilediği zaman rüsvay edicidir.

Bu, hacc-ı ekber günü, Allah'tan ve Resûlünden insanlara şöyle bir tebliğdir

Allah ve Resûlü, müşrikleri himaye etmekten artık kesin olarak uzaktır!

Bununla birlikte, ey kâfirler! Küfürden ve muahedelere riayetsizlikten tevbe ederseniz, bu, sizin için hayırlıdır.

Yine, yüz çevirirseniz şunu bilin ki, elbette siz Allah'ı âciz bırakacak değilsiniz!

Sen, o küfredenleri elem verici bir azapla müjdele!

Muahede yaptığınız müşriklerden, size karşı ahidlerine riayette hiçbir eksiklik yapmamış, aleyhinizde düşmanlarınızdan hiçbir kimseye yardım etmemiş olanlar bundan müstesnadır!

O halde, onların müddetleri bitinceye kadar ahidlerini tamamlayın.

Çünkü, Allah haksızlıktan sakınanları sever.

Dokunulması haram olan o aylar çıktığı zaman, artık o müşrikleri nerede bulursanız öldürün!

Onları esir olarak yakalayın, onlan hapsedin, onların bütün geçit yollarını tutun!

Eğer onlar tevbe edip müşriklikten dönerler, namaz kılarlar, zekat verirlerse, kendilerini serbest bırakın.

Çünkü, Allah çokyarlıgayıcı, çok esirgeyicidir.

Eğer kendilerine taarruz edilmesi emredilen müşriklerden biri eman dilerse ona eman ver ki, Allah'ın kelâmını dinlesin. Sonra onu emin olduğu yere kadar selametle ulaştır

Çünkü, onlar gerçeği bilmeyen bir kavimdir.

O müşriklerin Allah yanında, Allah'ın Resûlü yanında nasıl bir ahdi olabilir ki?

Mescid-i Haram'm yanında muahede yaptıklarınız müstesnadır.

O halde, bunlar size karşı doğrulukla hareket ederlerse, siz de kendilerine öylece doğrulukla muamele edin!

Şüphesiz ki, Allah ahde Vefâsızlıktan sakınanları sever.

Onların nasıl ahdi olabilir ki, size galebe çalsalar hakkınızda ne biryemin, ne de bir vecibe tanırlar.

Onlar, sizi ağızlarıyla güya hoşnut ederler, fakat kalbleri dayatır.

Onların çoğu fâsık kimselerdir.

Onlar, Allah'ın âyetleri karşılığında az bir bahâyı satın aldılar da, onun yolundan halkı zorla men ettiler!

Gerçekten de, onların yapmakta oldukları şeyler ne kötüdür!

Onlar, bir mü'min hakkında ne biryemin, ne de bir vecibe tanırlar!

Onlar, taşkınların ta kendisidirler.

Bununla birlikte, onlar tevbe edip müşriklikten dönerler, namaz kılarlar, zekat verirlerse, artık onlar dinde kardeşlerinizdir.

Biz, âyetleri, öğrenecek bir kavim için açıklarız.

Eğer ahidlerinden sonra yine andlarını bozarlar ve dininize saldınrlarsa, küfrün önderlerini de hemen öldürün!

Çünkü, onlar aslında andları olmayan adamlardır.

Bu suretle umabilirsiniz ki vazgeçerler.

Ey mü'minler, andlarını bozan, Peygamberi sürüp çıkarmayı kuran ve bununla birlikte sizinle muharebeye ilk defa kendileri başlayan bir kavim ile çarpışmaz mısınız?

Onlardan korkacak mısınız?

Eğer gerçekten inanmış kimseler iseniz, kendisinden korkmanıza lâyık olan bir Allah vardır.

Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onlan azaplandırsın, rüsvây etsin. Onlara karşı size yardım etsin. Mü'minler zümresinin göğüslerini ferahlandırsın, kalblerindeki öfkeyi gidersin.

Allah kimi dilerse ona tevbe nasip eder.

Allah hakkıyla bilendir ve her yaptığını yerli yerince yapandır.

Yoksa siz kendi halinize bırakılıvereceğinizi, içinizden cihad edenleri, Allah'tan, Allah'ın Resûlünden ve mü'minlerden başkasını sır dostu edinmeyenleri Allah'ın bilmediğini, Allah yolundaki fedakârlıklarınızın mükâfatsız kalacağını mı sandınız?

Allah, ne yaparsanız hepsinden haberdardır.

Allah'a eş koşanların kendi küfürlerine kendileri şahit olup dururken Allah'ın mescidlerini onarmaya yeterlikleri yoktur.

Onların hayır namına bütün yaptıkları boşa gitmiştir.

Onlar ateşte temelli kalıcıdırlar.

Allah'ın mescidlerini, ancak Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler onarır.

İşte, doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.

Siz hacı sakalığını, Mescid-i Haram'ın onarımını, Allah'a ve ahiret gününe inanan, Allah yolunda cihad eden kimselerin amelleri gibi mi tuttunuz?

Bunlar, Allah yanında bir olamazlar.

Allah zâlimler güruhuna hidayet vermez.

İman eden, hicret eden, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşan kimselerin Allah yanında dereceleri daha büyüktür.

İşte, onlar kurtuluşa erenlerin ta kendisidirler.

Rableri, kendinden bir rahmet, bir rıza ile, onlara içlerinde tükenmez ve temelli bir nimet bulunan Cennetleri müjdeler!

Onlar orada ebedî ve temelli olarak kalıcıdırlar.

Çünkü, büyük ecirve mükâfat Allah'ın yanındadır.

Ey iman edenler! Babalarınızı, kardeşlerinizi-eğer küfrü sevip iman üzerine tercih ediyorlarsa-ve I iler edinmeyin!

İçinizden kim onların velilikleri altına girerse, işte onlar zâlimlerin ta kendisidirler.

De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, kabileniz, elinize geçirdiğiniz mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticaret ve hoşunuza giden meskenler size Allah'tan, O'nun Peygamberinden ve O'nun yolundaki bir cihaddan daha sevgili ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyedurun!

Allah fâsıklar güruhunu hidayete erdirmez.

Andolsun ki; Allah birçok savaş yerlerinde ve Huneyn gününde size yardım etmiştir.

O Huneyn gününde ki, sayıca çokluğunuz o zaman kibirlenme, kendinizi beğenme, kendinize güvenme duygusu vermişti de, bu, size gelecek kazadan birşeyi gidermeye yaramamıştı.

Yeryüzü o genişliğine rağmen başınıza dar gelmişti.

Nihayet, bozularak gerisin geri dönüp gitmiştiniz.

Sonra, Allah Resûlü ile mü'minlerin üzerine sekînetini indirdi, görmediğiniz melek ordularını indirdi ve kâfirleri azaplandırdı.

Bu, o kâfirlerin cezası idi.

Sonra, Allah bunun ardından kimi dilerse onun tevbesini kabul eder. Allah çok yarlıgayıcıdır. Çok esirgeyicidir.

Ey mü'minler! Müşrikler ancak bir necis ve murdardır.

O halde, bu yıllarından sonra, onları Mescid-i Haram'a yaklaştırmayın.

Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse sizi yakında fazlından zenginleştirir. Çünkü, Allah herşeyi bilen ve her yaptığını yerli yerince yapandır." 46

-------------------------------------

8. Ibn Ishak, Ibn Hişam, Sîre, c. 4, s. 190, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 383.

9. Belâzurî, c. 1, s. 383.

10. İbn İshak, c, s. 190, Belâzurî, c. 1, s. 383.

11. Hâzin, Tefsir, c. 2, s. 204.

12. İbn İshak, c. 4, s. 190, Taberî, Tefsir, c. 10, s. 65.

13. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 79, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 222.

14. İbn Kesfr, Tefsir, c. 2, s. 333.

15. İbn İshak, c. 4, s. 190, Taberî, Tefsir, c. 10, s. 65.

16. Mesaî, Sünen, c. 5, s. 234, Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 65.

17. İbn İshak, c. 4, s. 190, Taberî, c. 10, s. 65.

18. Vâkıdî, c. 3, s. 1077, Dârimî, Sünen, c. 1, s. 393.

19. Dârimî, c. 1, 3. 393.

20. Vâkıdî, c. 3, s. 1077, Dârimî, c. 1, s. 393.

21. Tirmizî, c. 5, s. 275.

22. Vâkıdî, c. 3, s. 1077, Dârimî, c. 1, s. 393.

23. Vâkıdî, c. 3, s. 1077.

24. Dârimî, c. 1, s. 393, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 229, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 4, s. 93.

25. Tirmizî, c. 5, s. 275.

26. Vâkıdî, c. 3, s. 1077, Dârimî, c. 1, s. 393, Tirmizî, c. 5, s. 275.

27. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 190, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 30.

28. İbn İshak, c. 4, s. 190, Dârimî, Sünen, c. 1, s. 393, Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 65, Zemahşerî, Keşşaf, c. 2, s. 712, Ebu'l-Fidâ, Sîre, c. 4, s. 69, İbn Kayyım, c. 3, s. 30.

29. İbn İshak, c. 4, s. 190, Taberî, c. 10, s. 65, Zemahşerî, c. 2, s. 172, Ebu'l-Fidâ, Sîre, c. 4, s. 69, İbn Kayyım, c. 3, s. 30.

30. Dârimî, c. 1, s. 393, Kastalânî, c. 1, s. 229, Diyarbekrî, Târîhu'l-Hamîs, c. 2, s. 141.

31. İbn İshak, c. 4, s. 190, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1077, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 168, Dârimî, c. 1, s. 393.

32. İbn İshak, c. 4, s. 190, Zemahşerî, c. 2, s. 172, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 69.

33. Dârimî, c. 1, s. 393, Kastalânî, c. 1, s. 229, Diyarbekrî, c. 2, s. 141.

34. Dârimî, c. 1, 3. 393.

35. Vâkıdî, c. 3, s. 1077, İbn Sa'd, c. 2, s. 168, Dârimî, c. 1 , s. 393.

36. Vâkıdî, c. 3, s. 1077, İbn Sa'd, c. 2, s. 168.

37. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 275.

38. Vâkıdî, c. 3, 5. 1077.

39. İbn İshak, c. 4, s. 190, Tirmizî, c. 5, s. 275.

40. Vâkıdî, c. 3, s. 1077.

41. Vâkıdî, c. 3, s. 1077, Dârimî, c. 1, s. 393.

42. Vâkıdî, c. 3, s. 1077.

43. Vâkıdî, c. 3, s. 1077, Dârimî, c. 1, s. 393.

44. Dârimî, Sünen, c. 1, s. 393, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 229.

45. Taberî, c. 3, s. 154, Zemahşerî, c. 2, s. 172, Nesefî, c. 2, s. 115.

46. Berâe (Tevbe) sûresi: 1-28.

Mina'ya Gidiş ve Arafat'a Çıkış

Terviye (Zilhicce'nin sekizinci) günü gelip güneş gökte batıya doğru ağınca Hazret-i Ebu Bekir Kabe'yi yedi defa tavaf etti. Sonra, Benî Şeybe kapısında hayvanına binip Minaya gitti.

Öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını orada kıldı.

Güneş Sebir dağının üzerinden doğunca, hayvanına bindi. Nemire'ye varıp ulaştığı zaman, orada bir kıl çadıra indi.

Güneş batıya doğru eğilince, hayvanının üzerinde Batn-ı Urene'de halka bir hutbe irad etti. Hayvanını ıhdırdı, öğle ile ikindi namazını bir ezan, iki kametle kıldırdı.

Sonra, hayvanına bindi, Arafat'ta vakfe yaptı. Öğleden önce bir hutbe irad etti. 47

Hutbesinde Müslümanlara hac amellerini anlattı. 48

Hazret-i Ali'ye dönüp:

" Kalk yâ Ali! Resûlullah aleyhisselamın elçiliğini yerine getir! " dedi.

Hazret-i Ali kalkıp Berâe sûresinin başından kırk âyet kadar okudu. 49

Hazret-i Ebu Bekir oruçlu orucunu açtığı vakitte Arafat'tan dönüşe geçti, Müzdelife'ye erişti.

Tanyeri ağarmaya başlayınca, sabah namazını erkence kıldırdıktan ve Müzdelife vakfesini yaptıktan sonra:

" Ey insanlar! Erkence davranınız! Ey insanlar! İnsanca davranınız! " diyerek Müslümanları oradan kaldırıp Minaya yollandırdı.

Muhassir vadisine erişinceye kadar durmadan gittiler.

Hayvan üzerinde Akabe Cemresine gelerek birer birer yedi taş attıktan ve kurban kesme yerine dönüp kurbanını kestikten sonra da, hayvan üzerinde bir hutbe irad etti. 50 Hutbesinde; Arafattan topluca nasıl akıp gelineceğini, kurban hükümlerini ve sair hac amellerini anlattı.

Hazret-i Ebu Bekir hutbesini bitirince, Hazret-i Ali kalktı. 51

" Ey insanlar! Ben sizlere Resûlullah aleyhisselamın elçisiyim! " dedi.

Müşrikler:

" Ne hakkında?" diye sordular. 52

Hazret-i Ali, Berâe (Tevbe) sûresini okudu. 53

Peygamberimiz aleyhisselamın emri gereğince, halka tebliğ ve ilan edeceği şeyler hakkında: 54

" Ben sizlere dört şeyi bildirmeye memurum: 55

1. Hiçbir kâfir Cennete giremeyecektir,

2. Bu yıldan sonra hiçbir müşrik hac yapmayacaktır,

3. Hiçbir çıplak Beytullah'ı tavaf etmeyecektir,

4. Kimin Resûlullah aleyhisselamla anlaşması varsa, onun anlaşması, müddeti bitinceye kadar muteber olacaktır. 56

Bunlar dışında kalan her müşrike, emniyet ve selamet yerlerine, yurtlarına dönebilmeleri için kendilerine tebligat yapıldığı günden itibaren dört ay mühlet verilmiştir.

Bundan sonra, hiçbir müşrik için ne ahid, ne de himaye vardır. 57

Allah ve Allah'ın Resûlü, müşrikleri himayeden uzaktır! " dedi. 58

Müşrikler:

" Biz, senin ahdinden de, senin amcanın oğlundan da uzağızdır! 59 Amcanın oğluna tebliğ et ki, biz ahdimizi arka tarafı miza atmışızdır. Bizimle onun arasında, 60 mızraklarla savaşmaktan, kılıçlarla çarpışmaktan başka ahid yoktur! " dediler. 61

Dönüp giderlerken de, birbirlerine:

" Yahu, siz ne yapıyorsunuz?! Kureyşîler bile Müslüman olmadılar mı?! " diyerek kendilerini kınadılar ve nihayet Müslüman oldular. 62

Hazret-i Ali, teşrik günlerinde kalkıp:

" Allah ve Resûlünün himayesi her müşrikten uzaktır!

Ey müşrikler! Bundan böyle, yeryüzünde dört ay daha gezip tozunuz!

Bu yıldan sonra hiçbir müşrik hac yapmayacaktır!

Hiçbir çıplak Beytullah'ı tavaf etmeyecektir!

Cennete ancak mü'min olan girecektir!

Bu yıllarından sonra müşrikler ve Müslümanlar biraraya gelmeyecekler! " diyerek sesleniyor, yorulduğu zaman da Hazret-i Ebu Bekir kalkıp bunları tebliğ ve ilan ediyordu. 63

Ebu Hureyre de, bunları Hazret-i Ali ile birlikte olanca kuvvetiyle bağırarak ilan etmekteydi. 64

Hazret-i Ebu Bekir, Medineye dönünce, tebliğ vazifesinin Hazret-i Ali'ye veriliş sebebini Peygamberimiz aleyhisselamdan öğrenmek istedi ve:

" Yâ Rasûlallah! Yoksa benim hakkımda birşey mi hadis ve nazil oldu?" diye sordu. 65

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hayır! 66 Senin hakkında hayırdan başka birşey hadis olmamıştır!

Fakat, bunu kendimden veya ev halkımdan başkasının tebliğ ve ilan edemeyeceği bana emrolun-du. 67

Onu benden veya ev halkımdan olan bir kimseden başkası tebliğ ve edâ edemezdi! " buyurdu. 68

-------------------------------------

47. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1077.

48. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 229.

49. İbn Kesfr, Tefsir, c. 2, s. 334.

50. Vâkıdî, c. 3, 5. 1077-1078.

51. Dârimî, Sünen, c. 1, s. 393, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 229.

52. Zemahşerî, Keşşaf, c. 2, s. 172, Nesefî, Medârik, c. 2, s. 115.

53. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1078, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 168, Dârimî, c. 1, s. 393, Kastalânî, c. 1, s. 229.

54. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 190, Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 65.

55. Zemahşerî, c. 2, s. 172, Nesefî, c. 2, s. 115.

56. İbn İshak, c. 4, s. 190-191, Taberî, c. 10, s. 65, İbn Kayyım, c. 3, s. 30.

57. İbn İshak, c. 4, s. 191.

58. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 299, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 383, Nesâî, Sünen, c. 5, s. 234, Taberî, c. 10, s. 64.

59. Taberî, Târîh, c. 3, s. 154.

60. Zemahşerî, c. 2, s. 173, Nesefî, c. 2, s. 115.

61. Taberî, Târîh, c. 3, s. 154, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 291.

62. Taberî, Târîh, c. 3, s. 154, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 291.

63. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 275-276.

64. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 999, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 202, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 383, Nesâî, Sünen, c. 5, s. 234, Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 63 Ebu'l-Fidâ, İbn Kesir, Sîre, c. 4, s. 71, Tefsîr, c. 2, s. 332.

65. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 3, Belâzurî, c. 1, s. 383, Yâkubî, Târîh, c. 2, s. 76, Taberî, Târîh, c. 3, s. 154.

66. Belâzurî, c. 1, s. 383, Yâkubî, c. 2, s. 76, Taberî, c. 3, s. 154.

67. Ahmed, c. 1, s. 3.

68. Belâzurî. c. 1. s. 383. Taberî. c. 3. s. 154.

Medine'ye Gelenler ve Medine'den Gönderilen Elçiler

Benî Tayyi' Temsilcilerinin Medine'ye Gelip Müslüman Oluşu

Benî Tayyi'lerin Kimlikleri. Yurtları ve Medine'ye Geliş Tarihleri Benî Tayyi'ler; Kahtan'ın soyundan gelme Kehlan kabilelerindendirler. 1

Benî Tayyi'lerin ata soyları şöyle sıralanır Benî Tayyi' (Cülhüme) b. Üded, b. Zeyd, b. Yeşcüb, b. Arib, b. Zeyd, b. Kehlan, b. Sebe', b. Yeşcüb, b. Ya'rüb, b. Kahtan. 2 Tayyi' (Cülhüme) b. Üded'in üç oğlu vardı:

1. Futra,

2. Gavs,

3. Haris. 3

Tayyi' kabileleri, Tayyi'in Futra ve Gavs adındaki oğullarının soyundan türemiştir. Futra=Tayyi'in soyundan gelen kabileler:

1. Cedîle,

2. Benî Hârice b. Sa'd, b. Futra, b. Tayyi';

Cedîle'den gelen kabileler:

1. Salebe b. Ruman, b. Cündüb, b. Hârice, b. Sa'd,

2. Salebe b. Zühl, b. Ruman,

3. Sa'lebe b. Ced'â, b. Zühl, b. Ruman,

4. BenîAhmed b. Haris, b. Sümâme, b. Malik, b. Ced'â, b. Zühl, b. Ruman, b. Cündüb, b. Hârice kabileleridir.

Gavs b. Tayyi'in soyundan gelen kabileler:

1. Benî Sual b. Amr, b. Gavs,

2. Benî Cerm Sa'lebe b. Amr, b. Gavs,

3. Benî Nebhan b. Amr, b. Gavs,

4. Benî Heniyy b. Amr, b. Gavs kabileleridir.

Sual b. Amr b. Gavs'ın soyundan gelen kabileler

1. Benî Buhter b. Atüd, b. Uneyn, b. S el âmân, b. Sual,

2. Ma'n b. Atüd, b. Uneyn, b. Selâman, b. Sual,

3. Benî Sinbis b. Muaviye, b. Sual,

4. BenîAhzem b. Rebia, b. Cervel, b. Sual,

5. Necd b. Ebi Ahrem, b. Rebia, b. Cervel, b. Sual kabileleridir.

Nebhan ve Sa'dlardan gelen kabileler

1. Sa'd b. Nebhan,

2. Nâbil b. Nebhan kabileleridir. 4

Tayyi'lerin yurtları Yemen'de idi.

Tayyi'ler Ezelîlerin ardından Hicaz'a gelip Sümeyrve Feyd'e konmuşlar, Ecâ've Selmâ dağlarını ele geçirmişlerdi.

Hicaz'da, Şam'da, Irak'ta ovaları, dağları dolduran cemaatler haline gelmişlerdi. 5

Sümeyr bir dağ, 6 Feyd de Mekke yolunda bir yerdir. Ecâ' ve Selmâ dağlarına yakındır.

Feyd'le Vâdi'l-kurâ arası altı geceliktir. 7

Benî Tayyi' temsilcilerinin Medine'ye gelişi H icretin 9. yılında idi. 8

Benî Tayyi' temsilcileri onbeş kişi idiler9

LZeydü'l Hayl, 10

2. Vüzer b. Câbir, b. Südus, b. Asmâu'n-N ebhânî,

3. Kabîsa b. Esved, b. Âmir, b. Cerm,

4. BenîMa'nlardan Malik b. Abdullah, b. Hayberî, 11

5. Kuayn b. Huleyf (Halid b. Cedîle), 12

6. Benî Devlanlardan bir adam , 13

7. Kays b. Kesefietü't-TarÎTÎ,

8. Kays b. Huleyfü't-Tarîfî temsilciler arasında bulunuyordu. 14

Temsilcilerin reisi ve seyyidi, Benî Nebhanlardan Zeydü'l-Hayl b. Mühelhel idi. 15

Temsilciler Medine'ye geldikleri zaman, Peygamberimiz aleyhisselam Mescidde idi.

Temsilciler, Mescidin önünde ve yanında hayvanlarının dizlerini bağladıktan sonra, Mescide girdiler.

Peygamberimiz Aleyhiselamın yanına vardılar. 16

Peygamberimiz aleyhisselam, onlara bakıp:

" Ben, size hiçbir yararı bulunmayan Uzzâ'dan, ondan ve Allah'tan başka tapmakta olduğunuz siyah deveden daha hayırlı olanı tavsiye ederim! " buyurdu. 17

Zeydü'l-Hayl:

" Yâ Rasûlallah! Ben sana dokuz konaklık yerden hayvanımı yorarak geldim. Gecelerimi uykusuz, gündüzlerimi susuz geçirdim" dedi. 18

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Seni yamaçlardan ve düzlerden buraya kadar getiren, kalbini imana yaklaştıran Allah'a hamdol-sun! " buyurdu ve Zeyd'in elini avucunun içine alıp:

" Sen kimsin, ismin nedir?" diye sordu.

Zeyd:

" Ben, Zeydü'l-Hayl'ım! Şehadet ederim ki, Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur! Sen de O'nun kulu ve resûlüsün! " dedi. 19

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sen Zeydü'l-Hayl değil, Zeydü'l-Hayr'sın! " buyurdu.

Zeyd'in Zeydü'l-Hayl diye anılması, atlardan çok iyi anladığı ve onlarla çok uğraştığı içindi. 20

Peygamberimiz aleyhisselam Benî Tayyi' temsilcilerine İslâmiyeti anlatıp Müslüman olmalarını teklif edince, onlar hemen Müslüman oldular. 21

Allah onlardan razı olsun!

-------------------------------------

1. Kalkaşandî, Nihâyetü'l-ereb, s. 326.

2. İbn Hazm, Cemhere, s. 484 485.

3. İbn Hazm, s. 398.

4. İbn Hazm, Cemhere, s. 476.

5. Kalkaşandî, Nihâyetü'l-ereb, s. 326.

6. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 282.

7. Yâkût, c. 4, s. 282.

8. İbn Abdilberr, c. 2, s. 559, İbn Esîr, c. 2, s. 301, İbn Hacer, c. 1 , s. 572.

9. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 321, İbn Haldun, Târih, c. 2, s. 2, s. 58.

10. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 224, İbn Sa'd, c. 1, s. 32, Taberî, c. 3, s. 166.

11. İbn Sa'd. c. 1, s. 32, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 448, İbn Esîr, c. 5, s. 448, İbn Hacer, c. 3, s. 222.

12. İbn Sa'd, c. 1, s. 321, Süheylî, c. 7, s. 448, İbn Hacer, c. 3, s. 240.

13. İbn Sa'd, c. 1, s. 321.

14. İbn Hacer, c. 3, s. 222.

15. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 224, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 1, s. 321 , Taberî, Târih, c. 3, s. 166, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 299, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 236, Zehebî, Megâzî, s. 570, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 63, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 39.

16. İbn Sa’d, c. 1, s. 321.

17. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 448.

18. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 301.

19. Süheylî, c. 7, s. 449, Halebî, c. 3, s. 256, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 4, s. 25.

20. İbn Esîr, c. 2, s. 301.

21. İbn İshak, c. 4, s. 224, İbn Sa'd, c. 1, s. 321, Taberî, c. 3, s. 166.

Zeyd'in Üstün Kişiliği ve Kendisine Yerler Verilişi

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Arap adamlarından bana fazileti anılanlardan hiçbiri yoktur ki, yanıma gelince onu hakkında söylenilen faziletin dûnunda görmüş olmayayım!

Ancak, Zeyd bundan müstesnadır Ondaki her fazilet bana eriştirilmiş değildir! " buyurdu ve kendisine Zeydü'l-Hayr adını taktı. 22

Bu görüşünü kendisine de açıkladı. 23

Zeydü'l-Hayr' m künyesi Ebu Müknif idi. 24

Kendisi şair, hatib, babayiğit, 25 güzel yüzlü ve güzel ahlâklı idi.

İri ve uzun bir ata bindiği zaman, merkebe binmiş gibi, ayakları yerde sürünürdü. 26

Peygamberimiz aleyhisselam ona Feyd ile birlikte iki arazi de verdi ve bu hususta onun için bir ferman yazısı da yazdırdı. 27

Peygamberimiz aleyhisselam Vüzer(veyaVezr) b. Südus'tan başka temsilcilerden her birisi için de, kavimlerine yazılar yazdırdı.

Vüzer b. Südus, Peygamberimiz aleyhisselamın kendilerini Araplara boyun eğdirmek istediğini sanarak kızdı ve:

" Vallahi ben hiçbirzaman boynumu bir Araba eğmem! " diyerek Şam'a çekti gitti. Hıristiyanlığa girdi ve başını kazıttı. 28

Temsilcilerin her birine bahşiş olarak beşer ukiyye, Zeyd'e ise oniki buçuk ukiyye gümüş verildi. 29

-------------------------------------

22. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 224, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c, c. 1, s. 321, Taberî, Târîh, c. 3, s. 166, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 337, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 450, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 236, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 63, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 39, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 4, s. 25.

23. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 559, Süheylî, c. 7, s. 449, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 301, Halebî, İnsânu'l-uyun, c. 3, s. 257, Zürkânî, c. 4, s. 25.

24. Süheylî, c. 7, s. 448.

25. İbn Abdilberr, c. 2, s. 559, Süheylî, c. 7, s. 449, İbn Esîr, c. 2, s. 301, Zürkânî, c. 4, s. 25.

26. Süheylî, c. 7, s. 449, Zürkânî, c. 4, s. 25.

27. İbn İshak, c. 4, s. 224, İbn Sa'd, 11, s. 321, Taberî, c. 3, s. 166, Beyhakî, c. 5, s. 337 Süheylî, c. 7, s. 449, İbn Kayyım, c. 3, s. 39.

28. Süheylî, c. 7, s. 449.

29. İbn Sa'd, c. 1, s. 321, Halebî, c. 3, s. 257, Zerkanî, c. 4, s. 26.

Zeydü'l-Hayr'ın Yolda Hastalanıp Vefât Edişi

Zeydü'l-Hayr kavminin yanına dönmek üzere Peygamberimiz aleyhisselamın yanından ayrılıp giderken, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Zeyd muhakkak Medine hummasına tutulur, kurtulmaz. Kurtulmasa da, kınanmaz! " buyurdu.

Zeydü'l-Hayr, Necd ülkesindeki sulardan bir suyun başına ulaştığı, 30 Ferde (Karde) diye anılan yerde bulunduğu sırada31 hummaya tutuldu ve orada Vefât etti. 32

Yüce Allah ondan razı olsun!

Zeyd Vefât edince, Kabîsa b. Esved onun üzerine bir yıl ağıt ağlattıktan sonra, ona ait hayvan ve eşyaları onun evine gönderdi.

Peygamberimiz aleyhisselamın Feyd ve iki arazi hakkındaki ferman yazısı da eşya içinde bulunuyordu. 33

Zeyd'in karısı, Zeyd'in hayvanının üzerinde bulunmadığını görünce. 34 bilgisizliği, aklının ve dininin kıtlığı sebebiyle, 35 Zeyd'in eşyasını, Peygamberimiz aleyhisselamın Zeyd'e verdiği arazinin ferman yazısı da içinde bulunduğu halde, hemen ateşe verip yaktı. 36

-------------------------------------

30. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 224, Taberî, Târih, c. 3, s. 166, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvye, c. 5, s. 338, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 449, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 236, Zehebî, Megâzî, s. 570, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 63, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 4, s. 26.

31. İbn İshak, c. 4, s. 224, İbn Sa'd, c. 1, s. 321, Taberî, c. 3, s. 166, Beyhakî, c. 5, s. 338, İbn Kayyım , c. 3, s. 39, Zürkânî, c. 4, s. 26.

32. İbn İshak, c. 4, s. 224, Taberî, c. 3, s. 166, Beyhakî, c. 5, s. 338, İbn Seyyid, c. 2, s. 236, Zehebî, s. 570, Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 63, İbn Kayyım, c. 3, s. 39, Kastalânî, c. 1, s. 313, Zürkânî, c. 4, s. 26.

33. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 257.

34. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 573, Zürkânî, c. 4, s. 26.

35. Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 63.

36. İbn İshak, c. 4, s. 224, İbn Sa'd, c. 1, s. 321 -322, Taberî, c. 3, s. 166, Beyhakî, c. 5, s. 338, İbn Seyyid, c. 2, s. 237, Zehebî, s. 570. Ebu'l-Fidâ. c. 5. s. 63. İbn Hacer. c. 1. s. 573. Halebî. c. 3. s. 257. Zürkânî. c. 4. s. 26.

Sa'd-ı Hüzeym Temsilcilerinin Medine'ye Gelişi ve Müslüman Oluşu

Sa'd-ı Hüzeymlerin Soyları ve Yurtları

Sa'd-ı Hüzeymlerin soyları şöyle sıralanır: Sa'd-ı Hüzeym b. Zeyd, b. Leys, b. Sûd, b. Eslüm, b. Elhâfî, b. Kudâa. 37

Kudâa'dan şu kabileler türemiştir

1. Benî Mehre b. Haydan, b. Amr, b. Elhâfî, b. Kudâa,

2. Beni Behrâ b. Amr, b. Elhâfî, b. Kudâa,

3. Benî Beliyy, b. Amr, b. Elhâfî, b. Kudâa,

4. Benî Cüheyne, b. Zeyd, b. Leys, b. Sûd, b. Eslüm, b. Elhâfî, b. Kudâa,

5. Benî Selâman,

6. Haris,

7. Dınne,

8. Uzre,

9. Benî Sa'd-ı Hüzeym b. Zeyd, b. Leys, b. Sûd, b. Eslüm, b. Elhâfî, b. Kudâa,

10. Benî Selîh Amr b. Hulvan, b. İmran, b. Elhâfî, b. Kudâa,

11. Tenuh Benî Teymullah b. Esed, b. Vebere, b. Tağlib, b. Hulvan, b. İmran, b. Elhâfî, b. Kudâa,

12. Benî Huşeyn b. Nemir, b. Vebere, b. Tağlib, b. Hulvan, b. İmran, b. Elhâfî, b. Kudâa. 38

Bunların her birinden de birçok kabileler türem iştir. 39

Sa'd-ı Hüzeym'in:

1. Uzre

2. Dınne,

3. Haris,

4. S el âmân,

5. Muaviye,

6. Vâil,

7. Sa'b adlarında yedi oğlu vardı. 40 Sa'd-ı Hüzeymler Yemen halkındandı. 41

-------------------------------------

37. Ibn Hazm. Cemhere, s. 447.

38. İbn Hazm, s. 485-486.

39. İbn Hazm, s. 478-479.

40. İbn Hazm, s. 447.

41. Ebu'l-Ferec İbn Cevzî el-Vefâ. c. 2. s. 571.

Sa'd-ı Hüzeym Temsilcilerinin Müslüman Oluşu

Yemen halkından Sa'd-ı Hüzeym temsilcileri Hicretin 9. yılıncia. 42 Peygamberimiz aleyhisselamin ashabıyla oturduğu sırada, Medine'ye geldiler.

" Yâ Rasûlallah! Bizi İmriü'l-Kays'ın iki beyti diriltti! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Nedir onlar?" diye sordu.

Temsilciler:

" Seninle buluşmak üzere geliyorduk. Şöyle şöyle olan yerde bulunduğumuz sırada, su bizi yanılttı. Onu bulmaya güç yetiremedik.

Gide gide, mugaylan ve dikenli ağaçlı bir yere vardık.

İçimizden her bir adam, susuzluktan ölmek üzere bir ağacın gölgesine gitti.

Ölmek üzere olduğumuz bir sırada bir süvari çıkageldi.

Süvari bazımızı görünce iki beyit okudu ki, okuduğu beyitlerde suyun Dâric yanında bulunduğu bildiriliyordu.

" Bu şiiri kim söylemiş?" diye sordu.

Bazımız:

" İmriü'l-Kays! " dedi.

Süvari:

" İşte, vallahi Dâric önünüzdedir! " dedi.

Hemen dönüp onun yanına vardık. Onunla aramızdaki yakınlık elli zira kadardı.

İmriü'l-Kays'ın tarif ettiği gibi, su yosunu o suyun üzerini gölgelemekte idi" dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Dünyada ünlü, önemli olan bu kişi, ahirette ünsüz ve önemsizdir! " buyurdu. 43

Sa'd-ı Hüzeym temsilcilerinin Medine'ye gelişi Hicretin 9. yılının sonuna doğru idi. 44

Sa'd-ı Hüzeymlerden Ebu Numan'ın rivayetine göre, babası demiştir ki:

" Kavmimden birkaç kişinin başında Resûlullah aleyhisselamın yanına vardım. 45

Resûlullah aleyhisselam, ülkelere ve Araplara galebe çalmış, halktan bir kısmı isteyerek, bir kısmı da kılıç korkusuyla İslâmiyete girmiş bulunuyordu. 46

Medine'nin bir köşesine indiktan sonra, Mescide doğru gittik. Mescidin kapısına vardık.

Resûlullah aleyhisselamı Mescidde cenaze namazı kıldırdığı sırada bulduk. 47

Resûlullahın arkasında48 bir köşede ayakta dikildik.

Resûlullah aleyhisselamla görüşüp kendisine bey'at edinceye kadar halk ile birlikte namaza dur-madık. 49

Resûlullah aleyhisselam, namazı kıldırıp dönünce, 50 bize baktı. 51

'Siz kimsiniz?" diye sordu.

'Benî Sad-ı Hüzeymlerdeniz! ' dedik. 52

Resûlullah:

'Siz Müslüman mısınız?' diye sordu.

'Evet! ' dedik.

Resûlullah:

'Kardeşinizin üzerine namaz kılmadınız mı?' diye sordu.

'Yâ Rasûlallah! Biz, sana bey'at edinceye kadar bunun bize caiz olmayacağını sanıyorduk' dedik.

Resûlullah aleyhisselam:

'Siz, nerede Müslüman olursanız olun, Müslümansınız! " buyurdu.

'Müslüman olduk! ' dedik. 53

Müslüman olup İslâmiyet üzerine bey'at ettik, sonra konak yerimize döndük. 54 Resûlullah aleyhisselam konuklanmamız ve ağırlanmamız için emir verdi. 55

Yaşı en küçük olanımızı gerimizde bırakmıştık.

Resûlullah aleyhisselam bizi arattı, yanına götürüldük.

Adamımız ilerleyip Resûlullah aleyhisselama İslâmiyet üzerine bey'at etti.

'Yâ Rasûlallah! Bu, bizim en küçüğümüz ve hizmet edenimizdir! ' dedik.

Resûlullah aleyhisselam:

'Cemaatin en küçüğü, onların hizmet edicisidir!

Allah ona bereketini ihsan etsin! " buyurdu.

Vallahi, Resûlullah aleyhisselamın ona duası yüzünden, o, en hayırlımız ve Kur'ân'ı en iyi okuyanımız oldu.

Sonra, Resûlullah aleyhisselam onu üzerimize vali yaptı.

Bize imamlık ederdi. 56

Medine'de üç gün oturduktan sonra, vedalaşmak üzere Resûlullah aleyhisselamın yanına vardık. 57

Döneceğimiz sırada, Resûlullah aleyhisselam Bilal'e emretti. 58

O da içimizden her birine59 bahşiş olarak ukiyyelerle gümüş verdi.

Kavmimizin yanma döndük.

Allah onlara da İslâmiyeti nasip etti." 60

-------------------------------------

42. Taberî, Târîh, c. 3, s. 155, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 248, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 53.

43. Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, Vefâ, c. 2, s. 751 -752.

44. Taberî, c. 3, s. 155.

45. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 329-330, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 55, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 248, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 319, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 266.

46. İbn Kayyım, c. 3, s. 55, İbn Seyyid, c. 2, s. 248, Halebî, c. 3, s. 266-267.

47. İbn Sa'd, c. 1, s. 330, İbn Kayyım, c. 3, s. 55, İbn Seyyid, c. 2, s. 248, Halebî, c. 3, s. 267.

48. İbn Seyyid, c. 2, s. 248.

49. İbn Kayyım, c. 3, s. 55, İbn Seyyid, c. 2, s. 248, Kastalânî, c. 1, s. 319.

50. İbn Sa'd, c. 1, s. 330, İbn Kayyım, c. 3, s. 55, İbn Seyyid, c. 2, s. 248, Halebî, c. 3, s. 267.

51. İbn Kayyım, c. 3, s. 55, İbn Seyyid, c. 2, s. 248, Halebî, c. 3, s. 267.

52. İbn Sa'd, c. 1, s. 330, İbn Kayyım, c. 3, s. 55, İbn Seyyid, c. 2, s. 248, Halebî, c. 3, s. 267.

53. İbn Kayyım, c. 3, s. 55, İbn Seyyid, c. 2, s. 248, Halebî, c. 3, s. 267.

54. İbn Sa'd, c. 1, s. 330, İbn Kayyım, c. 3, s. 55, İbn Seyyid, c. 2, s. 248, Kastalânî, c. 1, s. 319, Halebî, c. 3, s. 267.

55. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 330.

56. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 55, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 248, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 319, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 267.

57. İbn Sa'd, c. 1, s. 330.

58. İbn Sa'd, c. 1, s. 330, İbn Kayyım, c. 3, s. 55, İbn Seyyid, c. 2, s. 248.

59. İbn Kayyım, c. 3, s. 55, İbn Seyyid, c. 2, s. 248, Halebî, c. 3, s. 267.

60. İbn Sa'd, c. 1, s. 330, İbn Kayyım, c. 3, s. 55, İbn Seyyid, c. 2, s. 248 Kastalânî, c. 1, s. 319, Halebî, c. 3, s. 267.

Benî Âmir b. Sa'saalardan Bazılarının Medine'ye Gelişi

Benî Âmir b. Sa'saaların Kimlikleri

Adnan'ın soyundan gelen61 Benî Âmir b. Sa'saaların ata soyları şöyle sıralanır. Âmir b. Sa'saa, b. Muaviye, b. Bekr, b. Hevâzin, b. Mansur, b. İkrime, b. Hasafa, b. Kays, b. Aylan, b. Mudar. Âmir b. Sa'saa'nın:

1. Rebia,

2. Hilal,

3. Nümeyr,

4. Süvâet isimlerinde dört oğlu vardı. 62

Peygamberimiz aleyhisselamın amcası Haris b. Abdulmuttalib'in annesi Safiyye Hatun, Benî Âmir b. Şaşaalardandı. 63

-------------------------------------

61. Kalkaşandî, Nihâyetü'l-eneb, s. 298.

62. İbn Hazm, Cemhere, s. 272.

63. İbn Hazm. s. 15.

Benî Âmir b. Sa'saalardan Medine'ye Kimlerin, Ne Zaman ve Niçin Geldikleri

Benî Amirlerden temsilci olarak Medine'ye ilk gelenler arasında bulunan Amir b. Tufeyl, Erbed b. Kays (Mıkyes) ve Cebbar b. Selmâ; bu üçü, Benî Âmirlerin reisleri ve şeytanları idiler.

Benî Âmir halkı Âmir b. Tufeyl'e:

" Ey Âmir! Herkes Müslüman olmuştur. Sen de Müslüman ol! " dedikleri zaman:

" Vallahi Araplar bana tâbi oluncaya kadar uğraşıp durmaya azimliyimdir! Ben mi Kureyşîlerin şu gencine tâbi olacağım?! " dedikten sonra, Erbed'e:

" Şu adamın yanına vardığımızda ben karşısına geçer, onu lafa tutarım! Ben böyle yaptığım zaman sen onu arkasından kılıçla vurup öldür! 64

Muhammed öldürüldüğü zaman, halk savaşmak istemezler, diyetten fazlasına nza göstermezler. Biz de onlara diyeti öderiz! " dedi. 65

Benî Âmir temsilcileri Hicretin 10. yılında Medine'ye geldiler. 66

Ebu Mutarrif Abdullah b. Şıhhîr der ki:

" Peygamber aleyhisselama gelen Benî Âmir heyeti içinde vanp kendisine selam verdik. 67

'Yâ Rasûlallah! 68 Sen bizim velîmizsin. 69 Sen bizim seyyidimizsin. 70 Sen bizim babamızsın. 71 Sen bizim üzerimize en uzananımızsın! 72 Sen bizim fazilette en üstünümüzsün! Sen bizim için içi et-yağ dolu çanaksın! Sen susun, sen busun! ' dedik. 73

Resûlullah:

'Yeter! Yeter! 74 Siz, söylemeniz gerekeni, lâyık olanı söyleyin. Bana 'Resûl ve Peygamber" diye hitab edin de, şeytan sizi kolayca aldatmasın! 75

Seyyid, Allahtır! Seyyid, Allah'tır! Seyyid, Allah'tır! ' buyurdu. 76

-------------------------------------

64. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 213-214, Taberî, Târîh, c. 3, s. 165, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, Vefâ. c. 2, s. 755-756, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 232.

65. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 207, Ebu'l-Fidâ Sîre, c. 4, s. 115.

66. Taberî, Târîh, c. 3, s. 165, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 57.

67. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 25.

68. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 311, c. 7, s. 34.

69. Ahmed, c. 4, s. 25.

70. İbn Sa'd, c. 1, 5. 311, 0. 7, s. 34, Ahmed, c. 4, s. 25, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 275.

71. İbn Esîr, c. 3, s. 275.

72. İbn Sa'd, c. 1, s. 311, c. 7, s. 34, Ahmed, c. 4, s. 25, İbn Esîr, c. 3, s. 275.

73. İbn Esîr, c. 3, s. 275.

74. İbn Sa'd, c. 7, s. 34.

75. İbn Sa'd, c. 1, s. 311, c. 7, s. 34, Ahmed, c. 4, s. 25, İbn Esîr, c. 3, s. 275.

76. İbn Sa'd. c. 1. s. 34.

Âmir'le Erbed'in Peygamberimiz aleyhisselama Suikasta Yeltenmeleri

Peygamberimiz aleyhisselam oturduğu sırada, Amir b. Tufeyl ile Erbed varıp Peygamberimiz aleyhisselamın önüne oturdular. 77

Peygamberimiz aleyhisselam, Âmir'in oturması için bir döşek, minder getirtti. 78

" Ey Âmir! Müslüman ol! " buyurdu. 79

Âmir b. Tufeyl:

" Yâ Muhammedi Müslüman olursam bana ne olacak?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Müslümanların yararlandıkları şeylerden sen de yararlanacaksın. Onların mükellef bulundukları şeylerle sen de mükellef olacaksın" buyurdu. 80

Âmir b. Tufeyl:

" Müslüman olursam, senden sonra bu işe beni memur edecek misin?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bu, ne senin için, ne de kavmin için mümkün değildir. S 1

Fakat, ben seni süvari kumandanı yapayım. 82 Çünkü, sen süvari adamsın! " buyurdu. 83

Âmir:

" Ben zaten bugün Necd süvarilerinin başında bulunuyorum. 84

Ben sana üç şeyi teklif ediyor, seni şu üç şeyi seçmekte serbest bırakıyorum:

Ya çöller halkı senin olur, şehir ve köyler halkı benim olur.

Ya ben sana halife olurum.

Ya da Gatafan halkından bin al atlı, bin de al kısraklı süvarilerle gelir, seninle savaşırım. 85

Vallahi, süvarileri, piyadeleri senin üzerine yığarım! " dedi. 86

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah seni bunu yapmaktan men eder! " buyurdu. 87

Âmir, Erbed'le birlikte dönüp gidince, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah'ım! Şunlara karşı bana yet! 88

Âmir b. Tufeyl'i istediğin şeyle-ki, o benim de istediğimdir-uğraştır (başımdan def et)! 89

Allah'ım! Benî Âmir'in kavmine doğru yolu göster! " diyerek dua etti. 90

Âmir b. Tufeyl, Erbed'e:

" Yazıklar olsun sana ey Erbed! Sana emretmiş olduğum şey nerede kaldı?

Vallahi, yeryüzünde kendim hakkında en çok korkup çekindiğim bir adam varsa, o da sendin!

Vallahi, bugünden sonra hiçbir zaman senden korkar değilim! " dedi.

Erbed:

" Hakkımda hüküm vermekte acele etme! 91

Vallahi, onun hakkında bana emretmiş olduğun şeyi yerine getirmeye kaç defa davrandımsa, her defasında ya onunla benim arama sen girdin! Arada senden başkasını göremedim! Kılıçla sana mı vuraydım?! 92 Yahut, onunla benim arama demir bir sur gerildiğini gördüm ! 93 Yahut, kılıcımın kınına el attığımda sanki elim kuruyup kaldı, elimi kımıldatamadım! 94

Ya da, kılıcımı sıyırmak istediğim zaman, puğur bir devenin önümde ağzını açıp bana doğru yöneldiğini gördüm! Vallahi, ona kılıcımı sıyıramadım, başımı yutar diye korktum! " dedi. 95

-------------------------------------

77. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 207, Ebu'l-Fidâ, Sîre, c. 4, s. 114.

78. Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, Vefâ, c. 2, s. 756, Halebî, c. 3, s. 246.

79. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 321, Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 756, Zehebî, Megâzî, s. 563, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 57.

80. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 310, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 207.

81. İbn Sa'd, c. 1 , s. 310, Ebu Nuaym, c. 1, s. 207, Ebu’l-Fidâ, c. 4, s. 59, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 57, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 246, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 4, s. 11.

82. İbn Sa'd, c. 1, s. 310, Ebu Nuaym , c. 1, s. 207, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 59, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 58.

83. İbn Sa'd, c. 1, s. 310, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 58.

84. Ebu Nuaym, c. 1, s. 207, Ebu’l-Fidâ, c. 4, s. 59.

85. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 42, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 320, Zehebî, Megâzî, s. 564, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 58.

86. İbn İshak. c. 4, s. 214, İbn Sa'd, c. 1 , s. 310, Taberî, c. 3, s. 165, Ebu Nuaym, c. 1, s. 207, Beyhakî, c. 5, s. 321, İbn Seyyid, c. 2, s. 232, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 57.

87. Ebu Nuaym, c. 1, s. 207, Halebî, c. 3, s. 246.

88. İbn Sa'd, c. 1, s. 310.

89. Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 756, Halebî, c. 3, s. 247, Zürkânî, c. 4, s. 11.

90. İbn Sa'd, c. 1, s. 310, Beyhakî, c. 5, s. 321, Ebu'l-Ferec, c. 3, s. 756, Zehebî, s. 563, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 57, Zürkânî, c. 4, s. 11.

91. Taberî, Târîh, c. 3, s. 166, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 319, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 57, İbn Kayyım, c. 3, s. 35, Halebî, c. 3, s. 247, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 4, s. 11.

92. Taberî, c. 3, s. 166, Beyhakî, c. 5, s. 319, Zehebî, s. 564, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 57, İbn Kayyım, c. 3, s. 35, Halebî, c. 3, s. 247.

93. Süheylî, c. 7, s. 438.

94. Beyhakî, c. 5, s. 319, Ebu’l-Fidâ, c. 4, s. 60, Halebî, c. 3, s. 247, Zürkânî, c. 4, s. 11.

95. Beyhakî, c. 5, s. 319, Halebî, c. 3, s. 247, Zürkânî, c. 4, s. 11-12.

Useyd b. Hudayr'ın Âmir'le Erbed'i Kovması

Useyd b. Hudayr, Amir b. Tufeyl ile Erbed'in başlarına dürterek:

" Hemen buradan çıkın gidin maymunun dölleri! " diyerek onları Medine'den kovdu.

Âmir b. Tufeyl, ona:

" Sen kimsin?" diye sordu.

Useyd b. Hudayr

" Useyd b. Hudayr'ım! " dedi.

Âmir b. Tufeyl:

" Hudayr b. Simâk'ın oğlusun hâ?! " dedi.

Useyd b. Hudayr

" Evet! " dedi.

Âmir b. Tufeyl:

" Baban senden daha hayırlı ve iyi idi! " dedi.

Useyd b. Hudayr

" Hayır! Ben senden de, babamdan da hayırlıyımdır!

Çünkü, babam müşrikti, sen de müşriksin! " dedi. 96

-------------------------------------

96. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 438, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 246.

Âmir'le Erbed'in Başına Gelenler

Amir b. Tufeyl ile Erbed yürü arına doğru çıkıp gittiler. 97

Âmir b. Tufeyl, yolda rastladığı Benî Selûllerden bir kadının çadırına indi, yatıp uyudu. 98

Yüce Allah onun boynunda bir taun (veba) peyda etti. 99

Dili, koyun memesi gibi dışarı sarktın00

Âmir b. Tufeyl, boynunda çıkan ve hıyarcığa benzeyen şişten öleceği sırada:

" EyÂmir oğulları! Demekbenim gibi biradam hem deve taununa benzeyen bir kabarcığa, hıyarcığa tutulacak; hem de Selûllerden bir kadının çadırında ölecek hâ?l

Olamaz böyle şey! " dedi. 101

O kadının evinde ölmek istemedi. 102

" Getirin bana atımı! " dedi. 103

Hemen atının sırtına atladı, mızrağı eline aldı. 104

" Ey ölüm! 105 Ey ölüm meleği! 106 Çık karşıma! " diye semaya doğru haykırarak atını koşturdu durdu. 107

En sonunda, atından ölü olarak yere düştü. 108

Benî Âmirlerin yurduna vardığı zaman, Erbed'e kavmi:

" Ey Erbed! Ardında ne haber var?" diye sordular.

Erbed:

" Vallahi, birşey yok! O (Peygamberimiz aleyhisselam) bizi öyle birşeye ibadete davet etmişti ki, onun şimdi yanımda bulunmasını ve kendisini okla vurup öldürmemi ne kadar isterdim! " dedi.

Erbed, bu sözü söyledikten bir veya iki gün sonra, kendisine ait devesinin üzerinde giderken, Yüce Allah bir yıldırım salıp onu ve devesini yaktı, yok etti. 109

-------------------------------------

97. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 214, Taberî, Târih, c. 3, s. 166, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 2, s. 232, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 3, s. 35.

98. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 207-208, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 321, Zehebî, Megâzî, s. 563, Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 57.

, c. 5,

99. İbn İshak. c. 4, s. 214, Taberî, c. 3, s. 166.

100. İbn Sa’d, c. 1, s. 311.

101. İbn İshak, c. 4, s. 214, İbn Sa'd, c. 1, s. 311, Taberî , c. 3, s. 166, Ebu’l-Ferec, c. 2, s. 756, İbn Esîr, c. 2, s. 266, İbn Seyyid, c. 2, s. 232.

102. Ebu Nuaym, c. 1, s. 208, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 60.

103. Buhârî , c. 5, s. 42, Beyhakî, c. 5, s. 320, Zehebî, s. 564, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 58.

104. Beyhakî, c. 5, s. 321, Zehebî, s. 563, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 57, Halebî, c. 4, s. 247.

105. Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 757, Halebî, c. 3, s. 247.

106. Zürkânî, c. 4, s. 12.

107. Ebu'l-Ferec, c. 7, s. 757, Halebî, c. 3, s. 247-248, Zürkânî, c. 4, s. 11.

108. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 321, Zehebî, Megâzî, s. 563, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 57, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 247, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 4, s. 12.

109. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 215, Taberî, Târîh, c. 3, s. 166, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 319-320, İbn Seyyid, c. 2, s. 233, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 58, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 3, s. 35, Zürkânî, c. 4, s. 12.