İslam Tarihi | 1-3. Bi'set / Nübüvvet Yılı: 3 Yıl Gizli Da'vet


 

1-3. Bi'set / Nübüvvet Yılı: 3 Yıl Gizli Da'vet

Vahyin Gelişi

Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselâma Vahiy ve Peygamberlik Gelmeden Birkaç Yıl Önce Cereyan Eden Hadiselerden Bazıları

1) Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâma vahiy ve peygamberlik gelmeden iki yıl kadar önce, 1 Şamlı Yahudi âlimlerinden İbn Heyyiban, Şam'dan Medine'ye gelip yerleşti ve çok geçmeden de Medine'de ölüm döşeğine düştü.

Öleceğini anlayınca, Medineli Yahudilere:

" Ey Yahudi cemaatı! Yemesi, içmesi bol biryerden, beni bu yoksulluk ve açlıkyurduna getiren şeyin ne olduğunu sanırsınız?" dedi.

Yahudiler

" Sen, daha iyi bilirsin! " dediler.

İbn Heyyiban:

" Ben, bu memlekete, ancak, gelme zamanı çok yaklaşmış bulunan ve buraya hicret edecek olan O Peygamberi gözlemek üzere gelmişimdir!

Onun, yakında peygamber olarak gönderilmesini ve benim de ona tâbi olmamı umduğum kendisinin gelme zamanı çok yakındır.

Ey Yahudi cemaatı! Ona tâbi olmakta hiç kimse sizi geçmesin!

Çünkü, o, kendisine karşı koyanların kanlarını dökmek, çocuklarını, kadınlarını esir etmek selahiyetiyle gönderilecektir.

Siz, bu hususta ondan korunamazsınız! " dedi ve sonra, öldü. 2

2) Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm, kırk yaşına gelmeden önce, 3 otuzsekiz yaşında iken, 4 ışık, nur görür, 5 sesler işitir, 6 endişelenir dururdu. 7

3) Yüce Allah, Muhammed aleyhisselâmın kerametini açıklamayı irade buyurduğu sıralarda idi ki, Muhammed aleyhisselâm, evinden çıkar, Mekke evlerinden uzaklaşır, vadilerin kuytu köşelerine doğru dalar giderken, hiçbir ağaç veya taşa rastlamazdı ki:

" Esselâmü aleyke yâ Rasûlallah! =Selam olsun sana, ey Allah'ın Resûlü! " diyerek kendisini selamlamamış olsun!

Peygamberimiz aleyhisselâm; hemen etrafına, sağına soluna, arkasına dönüp bakınır, fakat ağaç ve taştan başka birşey görmezdi. 8

Bu da, Peygamberimiz aleyhisselâmın peygamberlikle görevlendirilmesinden iki yıl önce idi. 9

Ashabdan Cabir b. Semure'nin rivayetine göre, Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Mekke'de bir taş tanırım ki, ben peygamber olarak gönderilmeden önce, bana selam verdi. Onu hâlâ tanıyorum! " buyurmuştur. 10

Sanıldığına göre, bu taş Hacerül-Esved idi. 11

Bunun, Hacerü'l-Esved'den başka bir taş olup Mekke'de Zükaku'l-Hacer diye tanınan sokakta bulunduğu12 ve " Peygamberimiz aleyhisselâmı selamladı! " diye halk tarafından ziyaret ve üzerine eller sürülerek tasdik ve teberrük edildiği de biIdiriImektedir. 13

------------------------------------------------------

1. Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 114.

2. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 226, 228, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 1, s. 160-161, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 81 -82, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 114, Zehebî, Târîhu’l-İslâm , s. 123-124.

3. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 104.

4. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 279-280.

5. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 224, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 294, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 161, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3. s. 5.

6. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 224, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 294, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 104, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 161 , Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 5, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 280.

7. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1 , s. 195, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 312.

8. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 250, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 157, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 104, Taberî, Târîh, c. 2, s. 204, Beyhakî, Delâil. c. 2, s. 146, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1 , s. 161, Zehebî, Târîhu'l-İslâm , s. 129-130.

9. Zürkânî, Mevâhibu'l-ledünniye Şerhi, c. 1, s. 219.

10. İbn Ebî Şeybe. Musannef, c. 11, s. 464, Ahmed b. Hanbel, Müsned. c. 5, s. 59, Müslim , Sahîh, c. 4, s. 1732, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 593, Dârimî, Sünen, c. 1, s. 19, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 397, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 388, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 161, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 83, 89, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 125, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 5.

11. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 388, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 361.

12. Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 220, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 361.

13. Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 221.

Hazret-i Muhammed Aleyhisselâmın Şekil ve Şemâili

Hazret-i Ali; Peygamberimiz Hazret-i Muhammed aleyhisselâm Efendimizin şekil ve şemailini şöyle tarif eder:

" Peygamber aleyhisselâm; ne öyle uzun boylu, ne de kısa idi. Uzuna yakın orta boylu idi.

Kendisinin el ve ayak parmaklan kalınca; başı, vücut yapısıyla dengeli biçimde, büyükçe idi.

Omuzlan, dizleri ve bilekleri, kemikli idi.

Göğsünde, göbeğine kadar çizgi halinde uzanan ince kıllar vardı.

Karnında ve göğsünde, bundan başka kıl yoktu.

Peygamber aleyhisselâm yürürken ayaklarını sürümez, adımlarını canlı ve uzun atar, sanki yüksekten iner gibi, önüne doğru eğilirdi.

Kendisinin saçı, ne kıvırcık, ne de düzdü.

Sakalı, sıktı.

Yüzü, az değirmi olup, yusyuvarlak değildi.

Boynu, uzun, gümüş gibi pâk, ve parlaktı.

Teni, kırmızı ile karışık aktı.

Yüzünün teri, inci gibi idi. Miskten daha güzel kokardı.

Gözleri, büyükçe idi.

Gözbebeklerinin siyahı, pek siyahtı.

Gözlerinin beyazında biraz kırmızılık vardı.

Vücudu, ne zayıf, ne de şişmandı.

Bakmak istediği tarafa, bütün vücudu ile dönerek bakardı.

İki küreğinin arası, enli idi.

Omuz küreklerinin arasında peygamberlik hâtemi vardı.

Peygamber aleyhisselâmı birdenbire görenler, onun manevî vakar ve heybetinden sarsılırlar, kendisini yakından tanıyınca da ona en derin sevgi ve saygı ile bağlanırlardı.

Onun yüce haslet ve meziyetlerini anlatmak isteyen kimse 'Ben, ne ondan önce, ne de sonra, onun bir benzerini daha gördüm! ' demekten kendini alamazdı." 14

Hazret-i Hatice'nin öz ve Peygamberimiz aleyhisselâmın üvey oğlu Hind b. Ebi Hâle'nin ve diğer saha-bilerin bildirdiklerine göre:

" Her ululuk, Resûlullah aleyhisselâmda toplanmıştı.

Onun yüzü, ayın ondördü gibi parlardı.

O, uzuna yakın orta boylu idi, kısa boylu değildi.

Kendisinin saçı, ne dümdüzdü, ne de kıvırcıktı.

Saçı, kendiliğinden ikiye aynlıp yanlarına dökülürse, oldukları gibi bırakırdı.

Birleştiklerinde de onları ayırmaz, oldukları gibi bırakırdı.

Saçını uzattığı zaman, onlar kulaklarının memesini aşardı.

Teni, kırmızıyla karışık, ak ve güzeldi.

Alnı, açık ve genişti.

Kaşları, uzun ve kavisli idi.

Kaşlarının uçları ince, araları çok yakındı, fakat çatık değildi.

İki kaşının arasında bir damar vardı ki, kızgınlık zamanında kabanr, görünürdü.

Yüzünün iki kaş arasında başladığı yer yüksekçe, burnunun ucu da ince idi.

Yüzündeki ölçülülük ve denklik, dikkat edenlerin gözünden kaçmazdı.

Burnunda, ayrı bir parlaklık da vardı.

Sakalı, sıktı.

Peygamberimiz aleyhisselâmın yanaklan düzdü, yumru değildi.

Ağzı, tabiî büyüklükte idi.

Dişleri, inci taneleri gibi idi.

Bütün uzuvlan düzgündü.

Vücudu sıkı etli idi.

Karnı ve göğsü bir seviye idi, çıkık değildi.

Göğsü ve iki küreğinin arası genişti.

İri yapılı ve iri kemikli idi.

Soyunduğu zaman, vücudundan nur saçıl irdi.

Vücudu kıllı değildi. Yalnız omuz başlarında, pazularında biraz kıllar vardı.

Bilek kemikleri uzun, el ayalan genişti.

El ve ayak parmaklan, kalınca ve uzunca idi.

Ayaklarının altı, düz değil, çukurca idi.

Ayakları, hafif etli idi.

Ayaklarının üzerine su döküldüğü zaman, etrafa yayılırdı.

Yürürken, ayaklarını yerden canlıca kaldırır, iki yanına salınmaz, adımlarını geniş atar, vakar ve sükûnetle, rahatça yürürdü.

Etrafına gelişigüzel bakınmazdı.

Yeryüzüne bakışı, semaya bakışından çoktu.

Yeryüzüne bakışı da, gözucuyla idi.

Yürürken, sahabilerinin gerisinde yürürdü.

Birisiyle karşılaştığı zaman, önce kendisi selam verirdi. 15

Resûlullah aleyhisselâmın yüzü ve sesi çok güzeldi. 16

Yüzünde sanki güneş çağlardı 117

Resûlullah aleyhisselâm, yüzce insanların en güzeli ve tence en parlağı idi. 18

Peygamberimiz aleyhisselâmın teri de, en güzel kokulardan daha güzel kokardı. 19

Peygamberimiz aleyhisselâmın eli, serinlikçe kardan daha serin, kokuca da miskten daha güzeldi." 20

Ümmü Ma'bed'e göre:

" Peygamberimiz aleyhisselâmın gözünün akı pek ak, siyahı da pek siyahtı ve Kudretten sürmeli idi. Sustuğu zaman kendisinde bir vakar ve ağırbaşlılık, konuştuğu zaman da güleryüzlülük görünür; sözleri, sanki dizilmiş birer inci gibi, ağzından tatlı tatlı dökülürdü. Sözü açık ve hak ile bât I arasını ayırıcı olup, ne acizlik sayılacak derecede az, ne de boş ve gereksiz sayılacak derecede çoktu. Uzaktan bakılınca, kendisi, insanların en heybetlisi idi. Yakınına gelince, herkesten daha tatlı ve çekici idi. Kendisi, ekşi ve asık suratlı değil, güleçti." 21

---------------------------------------------------

14. İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 1 , s. 410 412, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 89, 96, 117, 127, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 598, 600, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 386, Taberî, Târih, c. 3, s. 185, 186, İbn Esîr, Câmiu'l-usûl, c. 12, s. 11, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 305, Zehebî, Târîhu 'I-İslâm, s. 434, 435.

15. İbn Sa'd, Tabakâtü’l -kübrâ, c. 1, s. 422-423, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 628-629, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 286-287, Kadı Iyaz, eş-Şifâ, c. 1 , s. 117-118, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 387 401 , Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 6, s. 31-32.

16. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 376.

17. Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 406.

18. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 638.

19. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 376-377, Müslim , Sahih, c. 4, s. 1415-1416, İbn Esîr, Câmiu'l-usûl, c. 2, s. 22.

20. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 309.

21. İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 1, s. 230-231, Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 9-10, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 338, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 279.

Hazret-i Muhammed Aleyhisselâma Peygamberlik Vahyinin Ne Zaman ve Nasıl Gelmeye Başladığı

Hazret-i Muhammed AIeyhisselam, kırk yaşında bulunduğu22 ve Yüce Allah onun kerametini açıklamayı ve kullarına onunla rahmet etmeyi dilediği zaman, 23 kendisine ilk vahiy ve peygamberlik başlangıcı, uykuda sadık rüyalar görmekle olmuştur.

Hazret-i Muhammed aleyhisselâm hiçbir rüya görmezdi ki, sabahın aydınlığı gibi açıkça çıkmasın! 24 Peygamberimiz aleyhisselâm, Yüce Allah'ın dilediği kadar müddet, 25 altı ay, bu hal üzere kaldı. 26

Yüce Allah, bu altı ay içinde, peygamberine önce uykuda, sonra da uyanık iken vahyetti. 27

Sonra, kendisine halvet, yalnızlık sevdirildi. 28

Yüce Allah, böylece ona yalnızlığa çekilmeyi sevdirdi de, 29 kendisine halvetten, yalnız başına kalmaktan daha sevgili birşey olmadı. 30

Peygamberimiz aleyhisselâm bazı işleri için evlerden uzaklaşır, Mekke'nin dağ aralarındaki ıssız yerlerine, vadilerin içlerine doğru dalar giderdi. 31 Onun bu haline bakan Kureyşliler:

" Muhammed, Rabbine âşık olmuş! " derlerdi. 32

Peygamberimiz aleyhisselâm; her yıl Ramazan ayında, Hira (Nur) dağında* bir ay itikafa girer, Kureyşlilerin yapageldikieri gibi, yanına gelen yoksullara yemek de yedirirdi. 33

Kendisinin; itikattan çıktığı zaman, evine gelmeden önce ilk işi Kabe'yi yedi kere veya Allah'ın dilediği kadar tavaf etmek olur, sonra evine dönerdi. 34

Peygamberimiz aleyhisselâmın Hira'ya Hazret-i Hatice ile gittiği de olurdu. 35

Peygamberimiz aleyhisselâm; kavminin sürü sürü putlara tapıp durduklarını gördükçe, onlardan uzaklaşmayı, halvet ve uzlete çekilmeyi özler, 36 Hira dağına gider, 37 halvet ederdi. 38

Peygamberimiz aleyhisselâm, daha oniki yaşlarında iken bile; Rahip Bahîra'nın kendisine Lât ve Uzzâ putlan adına yemin vermek istemesi üzerine, ona:

" Lat ve Uzzâ adına yemin vererek bana birşey sorma! Vallahi, ben onlardan nefret ettiğim kadar, hiçbir şeyden nefret etmem! " demiştir. 39

Peygamberimiz aleyhisselâm, Hira dağında kaldığı müteaddit günlerin gecelerinde tehannüsle meşgul olurdu. 40

Sahih-i Buharî şârihi Bedrüddin Aynî, " 'Peygamber aleyhisselâmın tehannüsü, taabbüdü ne şekilde idi?' diye sorulacak olursa, 'Bu, düşünmek ve ibret almaktan ibaretti. Ulu atası İbrahim aleyhisselâmın ibret alması gibi' diye cevap veririm" der. 41

Hira dağında itikâfa giren kimsede üç ibadet toplanırdı:

1) Halvet,

2) Taabbüd,

3) Beytullah'a bakış. 42

Peygamberimiz aleyhisselâmın taabbüdü, peygamber olma arzusundan ileri gelmiyordu.

Zaten peygamberlik istemekle veya çalışmakla elde edilecek birşey olmayıp, 43 Yüce Allah onu kullarından seçip dilediğine veregelmiştir. 44

Kendisine vahiy ve peygamberlik gelmeden önce, Peygamberimiz aleyhisselâm " Kitab nedir? İman nedir?" bilmezdi ki, bu hususta herhangi bir emeli, bir arzusu bulunsun. 45

Peygamberimiz aleyhisselâm, Hira dağına giderken, azığını da yanında götürürdü.

Azığı tükenince Hazret-i Hatice'nin yanına döner, bir o kadar zaman için daha azık alır, giderdi. 46

Peygamberimiz aleyhisselâmın azığı süt ile et, 47ya da zeytinyağı ile çörek (kuru ekmek, peksimet) olup, orada gündüzleriyle birlikte üç gece, yedi gece ve hatta bazan bir ay kalır, taabbüdle meşgul olur-du. 48

Peygamberimiz aleyhisselâm; halvette, yalnız başına bulunduğu sıralarda ışıklar görür, sesler işitir; bunların, cinle, kehânetle ilgili olduklarını sanarak korkar durur, Hazret-i Hatice'ye:

" Ey Hatice! Ben bir ışık görüyor, bir ses işitiyorum.

Ben, bir kâhin olacağım diye korkuyorum.

Vallahi, ben, şu putlardan* ve kâhinlerden nefret ettiğim kadar, hiçbir şeyden nefret etmem! " der, Hazret-i Hatice de:

" Ey amcamın oğlu! Öyle söyleme!

Allah seni hiçbirzaman öyle yapmaz" diyerek teselli edendi. 49

İbn İshak'ın Ebu Meysene Amr b. Şurahbil'den rivayetine göre de:

Resûlullah aleyhisselâm, zevcesi Hazret-i Hatice'ye:

" Ben halvette, yalnız başıma bulunduğum zaman, bir ses işittim.

Bunun, benim için tehlikeli birhadise olabileceğinden korktum" dedi.

Hazret-i Hatice:

" Allah korusun! Yüce Allah'ın sana öyle kötü birşey yapması ihtimali yoktur. Vallahi, sen emaneti eda edersin. Akrabana iyilik yaparsın. Sözü, doğru söylersin! " dedi.

Sonra, Hazret-i Ebu Bekir geldi. 50

Hazret-i Ebu Bekir, çocukluk çağından beri, Peygamberimiz aleyhisselâmın arkadaşı ve dostu idi. 51

Hazret-i Ebu Bekir geldiği sırada, Peygamberimiz aleyhisselâm evde değildi.

Hazret-i Hatice; Peygamberimiz aleyhisselâmın söylediklerini ona anlatıp:

" EyAtfk! Muhammed'i yanına alıp da Varakaya kadar gitsene?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm gelince, Hazret-i Ebu Bekir onun elinden tutup:

" Haydi, bizimle birlikte Varaka b. Nevfel'e gidiver! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Başıma geleni sana kim haberverdi?" diye sordu.

Hazret-i Ebu Bekir:

" Hatice! " dedi.

Bunun üzerine, gidip hadiseyi Varaka'ya anlattılar.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Halvette, yalnız başıma bulunduğum sırada, arkamdan:

'Ey Muhammed! Ey Muhammedi' diye seslenildiğini işittim. 52

Sesi işittim, fakat hiçbir şey göremedim" dedi.

Varaka b. Nevfel:

" Bunda, senin için bir sakınca yoktur! " dedi. 53

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Sesi işitince, korkarak oradan uzaklaşıyor, başka yerlere doğru gidiyorum" dedi.

Varaka:

" Öyle yapma! Seslenen geldiği zaman, sana söyleyeceği şeyi dinleyinceye kadar, orada sebat edip dur! Sonra da, dinlediğin şeyleri gel bana haber ver" dedi. 54

Yine, yalnız başına bulunduğu sırada, Peygamberimiz aleyhisselâma " Yâ Muhammed! " diye seslenilmiş ve:

" 'Bismillâhirrahmânirrahîm. Elhamdülillahi Rabbil'âlemîn. Errahmanirrahîm. Mâliki yevmiddîn. İyyâke na'büdü ve iyyâke nestaîn. İhdinassıratalmüstakîm. Sıratallezîne en'amte aleyhim. Gayril-mağdûbi aleyhim veleddallîn' de; 'Lâ ilahe illallah' de! " buy uru I muştur. 55

Alkame b. Kays'tan rivayet olunduğuna göre, peygamberlere verilen şey I er-kalbi eri yaüşıncaya kadar-önce kendilerine uyku halinde verilir, sonra da uyanık iken, vahiy olarak indirilirdi. 56

Hazret-i Âişe'nin bildirdiği gibi, Peygamberimiz aleyhisselâma da ilk vahiy ve peygamberlik başlangıcı, uykuda sadık, görüldüğü gibi apaçık çıkan rüyalar görmekle olmuştur. 57

Peygamberlik; çok büyük ve ağır bir vazife olduğundan, Peygamberimiz aleyhisselâmın da bu ağır vazifeye alıştırılması, hazırlanması ve bunun kendisine kolaylaştırılması için, vahiy* meleği Cebrail aleyhisselâm, Peygamberimiz aleyhisselâma uyanık iken gelmeye başlamadan önce, rüyada gelmeye başlamıştır. 58

Zaten, vahiy, peygamberlere uyanık iken geldiği gibi, Sâffât sûresinin 102. âyetine göre, rüyada da gelirdi. 59

Peygamberlerin rüyası vahiydir. 60

Peygamberlerin gözleri uyur, kalbleri uyumaz. 61

Peygamberimiz aleyhisselâm, Hazret-i Âişe'ye:

" EyÂişe! Benim gözlerim uyur, kalbim uyumaz" buyurmuştur. 62

---------------------------------------------

22. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 194, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 591, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 104, İbn Kuteybe, Kitâbu'l-maarif, s. 66, Taberî, Târih, c. 2, s. 202, Mes’ûdî, Murûcu'z-zeheb, c. 2, s. 282, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 35, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 135, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 5, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 2, s. 174, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 46, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1 , s. 82, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 1 , s. 33, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 4, Heysemî, Mecmau'z-zeyâid, c. 8, s. 257.

23. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 246, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 596, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 82, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 377.

24. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 249, 250, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 321, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 232-233, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 194, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 3, Müslim , Sahîh, c. 1, s. 139-140, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 596, Belâzurî, Ensâbu'l-eşraf, c. 1, s. 105, Taberî, Târîh, c. 2, s. 205, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 213, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 6, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzûl, s. 5, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 392, Begavî, Mesâbıhu's-sünne, c. 2, s. 174, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1 , s. 162, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 48, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 82, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 1 , s. 33, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 2, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 6.

25. İbn İshak, Kitâbu'l-mübtedâ ve'l-meb'as, c. 2, s. 100, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 194, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 596.

26. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 433, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 1, s. 33, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 24, s. 131, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 12, s. 313, 321, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 280, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 278, Zürkânî, Mevâhibu'l-ledün-niye Şerhi, c. 1, s. 207.

27. İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 12, s. 321.

28. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 321, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 184, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 377, c. 6, s. 232, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 3, Müslim, Sahih, c. 1, s. 140, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 596, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 105, Taberî, Târih, c. 2, s. 205, Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 213, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 135, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzûl, s. 5, Begavî, Mesâbıhu's-sünne, c, 2, s. 174, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 162, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 63, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 2, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 6.

29. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 250, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 6, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 82.

30. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 1, s. 250, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 194, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 596, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 82, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 381.

31. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 250, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1 , s. 104, Taberî, Târîh, c. 2, s. 204, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 161.

32. Gazalî, el-Munkizu mine'd-dalâl, s. 33.

* Hira: Mekke'nin yukarı ta rafın dan, Mekke'ye 3 mil uzaklıkta (Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 233, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 5), otsuz ve susuz bir dağdır (Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 233).

33. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 1, s. 252, Taberî, Târîh, c. 2, s. 206, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 147, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 165, İbn Hacer, Fethu'l-bân, c. 12, s. 312.

34. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 252, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 147, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 165.

35. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 252, Taberî, Târîh, c. 2, s. 206, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 166, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 86.

36. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 5.

37. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 321, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 213, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 135, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 117, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 51 , Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 281.

38. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 196, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 3, Müslim, Sahih, c. 1, s. 140, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 105, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 6, Begavî, Mesâbıhu's-sünne, c. 2, s. 174, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 84, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 2.

39. İbn İshak, Kitâbu'l-mübtedâ ve'l-meb'as, c. 2, s. 54, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 153, Taberî, Târih, c. 2, s. 195, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 169, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 28, İbn Asâkir, Târih, c. 1, s. 271, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el -Vefâ, c. 1 , s. 133, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 42, Zehebî, Târîhu'l -İ slâ m, s. 59, Ebu’l-Fidâ, el -Bidâye ve'n -nihâye, c. 2, s. 284, Suyûtî, Hasâisü'l-kübrâ, c. 1, s. 2209, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1 , s. 258, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 194.

40. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 321 -322, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 194, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 233, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 3, Müslim, Sahih, c. 1, s. 140, Belâzurî, Ensâbu’l-esrâf, c. 1, s. 105, Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 213, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 6, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzûl, s. 5, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 2, s. 174, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 84, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 117, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 2, Kastalânî, c. 1, s. 51, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 281, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 381.

41. Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 1, s. 61.

42. Bed rüdd in Aynî, Umdetu'l -kârî, c. 24, s. 128, İbn Hacer, Fethu' l- bârî, c. 12, s. 312.

43. Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 53, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1 , s. 220.

44. Şûra: 52, Cum'a: 4, En'âm: 124.

45. Şûra: 52..

46. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 321 -322, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 194, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 233, Buhârî, Sahih, c. 1 , s. 3, Müslim, Sahih, c. 1, s. 140, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 105, Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 213, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 6, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzûl, s. 5, Begavî, Mesâbih, c. 2, s. 174, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 84, Zehebî, Târihu'l-İslâm, s. 117, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 2, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 51, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 281, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 381.

47. Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 24, s. 128, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 12, s. 12, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 381 , Zürkânî, Mevâhibu'l-ledünniye Şerhi, c. 1, s. 211.

48. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 381.

* Hazret-i Ali'den rivayet olunduğuna göre, Peygamber aleyhisselâma:

" Senin hiç puta taptığın oldu mu?" diye sorulunca;

" Hayır! " buyurmuştur.

" Senin hiç içki içtiğin oldu mu?" diye sorduklarında da, Peygamber aleyhisselâm:

" Hayır! Ben, daha 'Kitap nedir? İman nedir?' bilmezken bile, puta tapan, içki içenlerin küfür üzerinde olduklarını bilir dururdum! " buyurmuştur. (Ebu Nuaym'ın Delâil'inden ve İbn Asâkir'den naklen Suyûtî, Dürru'l-mensûr, c. 6, s. 13).

49. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 195.

50. İbn İshak, Kitâbu'l-mübtedâ ve'l-m eb'as, c. 3, s. 112, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1 , s. 105-106, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 158, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 407-408, Muhibbü't-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ, c. 1, s. 78, Kurtubî, Tefsîr, c. 1, s. 115, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 83.

51. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 165, Zehebî, Târîhu'l-İsla m, s. 137.

52. İbn İshak, Kitâbu'l-mübtedâ ve'l-meb'as, c. 3, s. 112, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 106, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c, 2, s. 158, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 408, Muhibbü't-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ, c. 1, s. 78-79, Kurtubî, Tefsîr, c. 1, s. 115, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 83-84, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 1, s. 64.

53. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 106.

54. İbn İshak, Kitâbu'l-mübtedâ ve'l-meb'as, c. 3, s. 112, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 165, Süheylî, Ravd, c. 2, s. 408, Kurtubî, Tefsîr, c. 1, s. 115, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 84, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 1, s. 64, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. s. 53-54, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 221.

55. İbn İshak, Kitâbu'l-mübtedâ ve'l-meb'as, c. 3, s. 112-113, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 106, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 408, Kurtubî, Tefsîr, c. 1, s. 115-116, Bedrüddin Aynî, Umdetu’l -kârî, c. 1, s. 64, Kastalânî, Mevahibu’l-Ledünniye, c. 1, s. 54.

56. Ebu Nuaym'dan naklen Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 4, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 377.

57. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 249-250, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 321, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 232-233, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 194, Buhârî, Sahih, c. 1 , s. 3, Müslim, Sahih, c. 1, s. 139-140, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 105, Tirmizî, Sünen, c, 5, s. 596, Taberî, Târîh, c. 2, s. 205, Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 213, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 6, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzûl , s. 5, Süheylî, Ravd, c. 2, s. 392, Begavî, M esâbıhu's-sünne, c. 2, s. 174, Ebu’l -Ferec İbn Cevzî, el -Vefâ, c. 1, s. 162, İbn Esf r, Kâmil, c. 2, s. 48, İbn Kayyım, Zâdü'l-mead, c. 1, s. 33, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 82, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c, 3. s. 2, 3, İbn Haldun, Târîh, c. 2, s. 2, s. 6, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 52, Diyarbekrî Hamîs, c. 1, s. 280.

* Vahiy; Yüce Allah'ın, dilediğini, peygamberlerine, dilediği tarzlarda bildirmesi demektir. (Şûra: 51)

58. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 392-393.

59. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 41, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 393

60. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 256, Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 431.

61. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 171, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 168.

62. Mâlik, Muvatta, c. 1, s. 120, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 36, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 48, Müslim, Sahih, c. 1, s. 509, Tirmizî, Sünen, c. 2, s. 303, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 7, s. 62.

Nebilik ve Resullük

Nübüvvet akıl sahibi kulların üzerlerindeki dünya ve âhiret işleri hakkında, Allah ile kulları arasında yapılan elçilik demektir. 63

Nebi; kendisine, melek tarafından vahiy veya kalbine ilham olunan, ya da sâlih rüya ile uyarılan zât demektir.

Resûl ise, resûl olması haysiyetiyle, nübüvvet vahyinin üstünde özel bir vahiy ile üstün kılınmış olan ve kendisine Cebrail aleyhisselâmın Yüce Allah tarafından özel olarak indirilmiş Kitab ile vahyetmiş olduğu;64 Allah'ın, hükümlerini halka tebliğ etmek üzere gönderdiği kâmil insan demektir. 65

Bunun için, " Her resûl nebidir, fakat her nebi resûl değildir" denilmiştir. 66

Nebilik ve resûllük Allah vergisi olup, bunu Yüce Allah'ın kullarından dilediğine ve lâyık olanına verdiği de, Kur'ân-ı Kerîm'de açıklanmıştır. 67

-------------------------------------------------

63. Râgıb, Müfredâtü'l-Kur'ân, s. 482.

64. Seyyid Şerif, Ta'rifât, s. 162.

65. Seyyid Şerif, Ta'rifât, s. 75.

66. Kadı Iyaz, eş-Şifâ, c. 1, s. 206, Fahru'r-Râzî, Tefsir, c. 23, s. 49, Kurtubî, Tefsîr, c. 12, s. 80, Seyyid Şerif, Ta'rifât, s. 75.

67. Cum'a: 4, En'âm: 124.

Peygamberlerin Sıfat ve Faziletlerinden Bazıları

1) Bütün peygamberler (salât ve selam olsun onlara), ancak erkekler arasından seçilip gönderilmişlerdir. 68

2) Bütün peygamberler babaları ve dinleri bir kardeştirler. 69

3) Küçük, 70 büyük günahlardan, küfürden uzaktırlar. 71

Ancak, onların bazısından zelle, makamlarına göre kusur sayılabilecek bazı davranış ve sürçmeler vuku bulabilir. 72

4) Peygamberler, en emîn. 73

5) Allah'ın emir ve nehiylerini, insanlara hiç eksiltmeden, arttırmadan ulaştıran, 74

6) Elçilik vazifesini yaparken, Allah'tan başka hiç kimseden korkmayan, 75

7) En doğru sözlü, en doğru özlü. 76

8) Kısa akıllılıktan ve77

9) Yanılgıdan uzak,

10) İnsanların bilmedikleri, bilemeyecekleri şeyleri-Allah'tan telakki eyledikleri vahiy ile-bilen, bildiren, 78

11) İnsanlara Allah'ın âyetlerini okuyan, Kitab ve Hikmeti öğreten, onları maddî ve manevî kirlerden temizleyen, 79

12) İnsanları doğru yola öğütleyen, onların esirgenmelerini dileyen, 80

13) Mükâfatlarını dünyada insanlardan değil, âhirette Rabbü'l-âlemîn'den alacaklarını açıklayan Allah elçileridir. 81

14) Peygamberlerin Yüce Alla'ın izniyle mucizeler göstermeleri hak ve gerçektir ve göstermişlerdir de. 82

Peygamberimiz aleyhisselâma ise, devamlı mucize olarak Kur'ân-ı Kerîm vahyedilmek suretiyle verilmiş olduğundan, kendisi Kıyamet günü peygamberlerin en çok ümmeflisi olacaktir. 83

----------------------------------------------------

68. Nahl: 43, Enbiyâ: 7.

69. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 541, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 142, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1837.

70. İmam-ı Âzam. Fıkh-ı Ekber, s. 15.

71. İmam-ı Âzam, Fıkh-ı Ekber, s. 15, Akaidi Adûdiye, s. 10.

72. İmam-ı Âiam. Fıkh-ı Ekber, s. 15.

73. Şuarâ: 107, 125, 142, 162, 178.

74. A'râf 62, 64, 79, 93.

75. Ahzâb: 39.

76. Meryem: 56.

77. A'râf 67.

78. A'râf 61-62.

79. Bakara: 129.

80. A'râf 63.

81. Şuarâ: 109, 127, 145, 164, 180, Furkan: 57, Sebe: 47.

82. İmam-ı Âzam. Fıkh-ı Ekber, s. 16.

83. Ahmed b. Hanbel. Müsned. c. 2. s. 341. Buhârî. Sahih. c. 6. s. 97. Müslim. Sahih. c. 1. s. 134.

Peygamberlerin Sayısı, İlki ve Sonuncusu

Hadis-i şerifte bildirildiğine göre; peygamberlerin sayısı yüzyirmi dört bin olup, 84 bunlardan üçyüz onbeşi resûl idi. 85

Peygamberlerin ilki Âdem aleyhisselâm, sonuncusu da Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmdır. 86

Peygamberimiz aleyhisselâm hem nebi, hem resûl idi. 87

--------------------------------------------------

84. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 266, Taberî, Târih, c. 1 , s. 75, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 4, Heysemî, Mecmau'z-zevâid. c. 8, 210.

85. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ. c. 1, s. 32, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 179, Taberî, Târih, c. 1, s. 75, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ , c. 9, s. 4, İbn Asâkir, Târih, c. 2, s. 361, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 8, s. 210.

86. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 32, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 178, İbn Kuteybe, Kitâbu'l-maârif, s. 26, Taberî, Târih, c. 1, s. 75, İbn Asâkir, Târih, c. 2, s. 361.

87. Ahiâb: 40.

Peygamberliğinin Hazret-i Muhammed aleyhisselâma Bildirilişi

Peygamberimiz aleyhisselâmin Yüce Allah tarafından peygamber olarak gönderileceği ve ilahî rahmetin kullara onunla ihsan olunacağı gün gelmişti.

Peygamberimiz aleyhisselâm; Ramazan ayının 15. Cumartesi ve 16. Pazar gecelerindeBS Hira mağarasında uyuduğu sırada, rüyasında vahiy meleği Cebrail aleyhisselâm, atlastan bir kap içinde bir Kitabla gelip Peygamberimiz aleyhisselâma:

" Oku! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Ben, okuma bilmem! " dedi.

Cebrail aleyhisselâm, Peygamberimiz aleyhisselâmı, nefesi kesilinceye kadar sıktı ki, Peygamberimiz kendisini ölecek sandı.

Bundan sonra, Cebrail aleyhisselâm bırakıp, Peygamberimize:

" Oku! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Ben, okuma bilmem! " dedi.

Cebrail aleyhisselâm, Peygamberimiz aleyhisselâmı tekrar nefesi kesilinceye kadar sıktı.

Peygamberimiz aleyhisselâm, kendisini ölecek sandı.

Sonra, Cebrail aleyhisselâm bırakıp, Peygamberimize yine:

" Oku! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm, Cebrail aleyhisselâmın sıkmasından kurtulmak için:

" Neyi okuyayım! " diye sorduğu zaman, Cebrail aleyhisselâm, Alâk sûresinin başındaki beş âyeti okudu.

Cebrail aleyhisselâm aynlıp gittiği ve Peygamberimiz aleyhisselâm uykudan uyandığı zaman, o âyetler sanki bir kitap olarak kalbine yazılmış gibi idi.

Peygamberimiz aleyhisselâm mağaradan aynlıp Hira dağının ortasına geldiği zaman, gökten bir ses işitti ki:

" Yâ Muhammedi Sen, Allah'ın Resûlüsün! Ben, Cebrail'im! " diyordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm, başını kaldırıp bakınca, Cebrail aleyhisselâmı, ayaklarını göğün ufkuna basmış bir insan suretinde gördü!

" Yâ Muhammedi Sen, Allah'ın Resûlüsün! Ben, Cebrail'im! " diyordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm duraklamış, ona bakakalırı işti.

Ne bir adım ilerleyebiliyor, ne de gerileyebiliyordu.

Cebrail aleyhisselâmı görmemek için, yüzünü göğün ufuklarından ne tarafa çevirip baksa, hep onu öylece görüyordu! 89

Cebrail aleyhisselâmın sesi, Peygamberimiz aleyhisselâma gâh gökten, gâh ağaçtan, gâh dağdan. , geliyordu. 90

------------------------------------------------

88. İbn İshak, İbn Hişam, Sıre, c. 1, s. 252, Taberî, Târîh, c. 2, s. 206-207, Beyhakı, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 147, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 165-166.

89. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 252-253, Taberî, Târih, c. 2, s. 206-207, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 147-148, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 86, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 12.

90. Yâkubî, Târih, c. 2, s. 22.

Hazret-i Hatice'nin Peygamberimizi Aratması, Teselli ve Tebşir Etmesi

Hazret-i Hatice'nin aratmaya gönderdiği adamları Mekke'nin yukarısına kadar Peygamberimiz aleyhisselâmı aradılarsa da, bulamayarak geri döndüler.

Peygamberimiz aleyhisselâm ise, hâlâ, olduğu yerde dikilip duruyordu.

Nihayet, Cebrail aleyhisselâm ayrılıp gidince, Peygamberimiz aleyhisselâm hemen evine döndü. 91

Hazret-i Hatice Peygamberimiz aleyhisselâma yemek yapıp göndermiş; gönderdiği adamlar Peygamberimiz aleyhisselâmı Hira mağarasında bulamamışlardı.

Bunun üzerine, amcalarının ve dayılarının evlerine de adam gönderip arattırmıştı.

Oralarda da bulamayınca, çok kaygılanmıştı. 92

Peygamberimiz aleyhisselâm eve geldiği zaman, Hazret-i Hatice:

" Ey Ebu'l-Kasım! Nerede idin? Vallahi, seni aramak için adamlar saldım. Onlar seni Mekke'nin yukarılarına kadar aradıkları halde, bulamayıp geri döndüler! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm, bütün gördükleri şeyleri ona birer birer anlattı.

Rüyada gördüğü, kendisine çok ağır gelen hadiseyi anlattığı zaman, Hazret-i Hatice:

" Sana müjdeler olsun! 93

Yüce Allah, sana hayırdan başka birşeyyapmaz! 94

Ey amcamın oğlu! Sebat et!

Hatice'nin varlığı Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, ben senin bu ümmetin peygamberi olacağını umuyorum! " dedi.

Hemen kalktı. Elbisesini derleyip toparladıktan sonra, Varaka b. Nevfel'e kadar gitti. 95

Varaka b. Nevfel; Hazret-i Hatice'nin amcasının oğlu idi.

Kendisi, Cahiliye devrinde Hıristiyanlığa girmişti; Arapça yazı yazmayı bilir, İncil'den birşeyleryazar dururdu.

Çok yaşlanmış ve gözleri de görmez olmuştu. 96

Tevrat ve İncil ehli olan Yahudi ve Hıristiyanlardan birçok şeyler dinlemişti.

Hazret-i Hatice; Peygamberimiz aleyhisselâmın görüp işitip de kendisine haber vermiş olduğu şeyleri Varaka'ya haber verince, Varaka:

" Kuddûs! Kuddûs! [Pâkve kusursuz! Pâk ve kusursuz! ]

Varaka'nın varlığı Kudret Elinde Bulunana yemin ederim ki: Ey H atice, bana doğru söyledinse, ona gelen Nâmûs-u Ekber" dir ki, o Musa'ya da gelmişti*

O (Muhammed aleyhisselâm), muhakkak, bu ümmetin peygamberidir.

Kendisine söyle: Sebat etsin! " dedi.

Hazret-i Hatice, dönüp Varaka b. Nevfel'in söylediklerini Peygamberimiz aleyhisselâma haber verdi.

-------------------------------------------------

91. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 253, Taberî, Târîh, c. 2, s. 207, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 148, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 86, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 12.

92. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 386.

93. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 1, s. 253, Taberî, Târih, c. 2, s. 2207, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 148, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 86, Ebu'l-Fidâ. c. 3, s. 12.

94. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 148, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 83, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 8, s. 255.

95. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 254, Taberî, Târîh, c. 2, s. 207, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 148.

96. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 323, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 233, Buharî, Sahîh, c. 1, s. 3-4, M üslim, Sahîh, c. 1. s. 142.

* Nâmûs; sahib-i sırr demektir (İbn Esîr, Nihâye, c. 5, s. 119).

Varaka b. Nevfel'in Peygamberimiz aleyhisselâmın Başına Neler Geleceğini Haber Verişi

Varaka b. Nevfel; Kabe'yi tavaf ederken, Peygamberimiz aleyhisselâma rastlayıp: " Ey kardeşimin oğlu! Gördüğün, işittiğin şeyleri bana haber ver bakayım! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselâm haber verince, Varaka:

" Varlığım Kudret Elinde Bulunana yemin ederim ki; sen, muhakkak, bu ümmetin peygamberisin! Sana gelen Nâmûs-u Ekber, senden önce Musa'ya da gelmiş olandır. Muhakkak, sen kavmin tarafından yalanlanacaksın! Sana işkence de yapılacaktır! Sen, yurdundan da çıkarılacaksın! Seninle çarpışılacak da!

Andolsun ki, eğer ben o günlere erişirsem, Allah'ın dinine-Kendisinin bildiği yardımlarla-yardımda bulunacağım! " dedikten sonra, Peygamberimiz aleyhisselâmin yanına varıp başının tepesinden öptü. Peygamberimiz aleyhisselâm da, ayrılıp evine gitti. 97

------------------------------------------------------

97. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 254, Taberî, Târih, c. 2, s. 207-208, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 148-149, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 87, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 12, 13, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 387.

Hazret-i Hatice'nin Cebrail aleyhisselâm Hakkında Addas'tan Bilgi Alışı

Hazret-i Hatice; Utbe b. Rebia'nın kölesi Addas'a gitti.

Addas, Hıristiyandı. Ninova halkındandı. 98

Ona:

" Allah aşkına! Sende, Cebrail hakkında, bana verebileceğin bir bilgi var mı?" diye sordu. 99

Addas:

" Kuddûs! Kuddûs! [Pâk ve kusursuz! Pâk ve kusursuz! ]

Halkı putlara tapan şu belde halkına Cebrail anılır mı hiç?" dedi. 100

Hazret-i Hatice:

" Sen, onun hakkında bildiğini bana haber ver! " dedi. 101

Addas:

" Cebrail, Allah'ın Nâmûs-u Ekber'idir. 102

O, Allah ile peygamberleri arasında, Allah'ın emîni, elçisidir.

Musa ve İsa aleyhisselâmların sahibidir. 103

O, peygamberden başkasına gelmez! " dedi. 104

-----------------------------------------------------

98. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 111, Taberî, Târih, c. 2, s. 230, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 143, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 4, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 128, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 13.

99. Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 143, Zehebî, Târîhu’l-İslâm, s. 128, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 13.

100. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 111, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 143. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 13.

101. Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 143, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 128, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 13.

102. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 111.

103. Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 143, Zehebî, Târih, s. 128, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 13.

104. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 111.

Hazret-i Hatice'nin Cebrail Hakkındaki Bir Denemesi

Varaka b. Nevfel, Hazret-i Hatice'ye:

" Cebrail; Allah ile peygamberler arasında, Allah'ın emînidir.

Sen, Muhammed'i, görmüş olduğu şeyleri gördüğü yere kadar götür.

Kendisine gelen şey gelince, başını saçını aç!

Eğer o Allah tarafından ise, Muhammed gördüğü şeyi göremez! " dedi.

Hazret-i Hatice öyle yaptı. 105

Peygamberimiz aleyhisselâma:

" Ey amcamın oğlu! Şu sana gelen sahibin (Melek) geldiği zaman, bana haber verebilir misin?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Evet! Haber verebilirim! " buyurdu.

Hazret-i Hatice:

" Öyle ise, o sana gelince bana haber ver! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Ey Hatice! İşte, Cebrail yanıma geldi" buyurdu.

Hazret-i Hatice:

" Kalk, gel de ey amcamın oğlu! Sol dizimin üzerine otur! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm oturunca, Hazret-i Hatice:

" Onu görüyor musun?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Evet! Görüyorum! " buyurdu.

Hazret-i Hatice:

" Kalk da sağ dizimin üzerine otur! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm, kalkıp onun sağ dizinin üzerine oturdu.

Hazret-i Hatice:

" Onu yine görüyor musun?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Evet! Görüyorum! " buyurdu.

Hazret-i Hatice:

" Kalk da, kucağıma otur! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm, kalkıp onun kucağına oturdu.

Hazret-i Hatice:

" Onu hâlâ görüyor musun?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Evet! Görüyorum! " buyurdu.

Hazret-i Hatice, başından başörtüsünü açtı ve:

" Yine onu görüyor musun?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Hayır! Görmüyorum! " buyurdu.

Bunun üzerine, Hazret-i Hatice:

" Ey amcamın oğlu! Sebat et! Müjdeler olsun ki, vallahi, bu sana gelen melektir; şeytan değildir! " dedi. 106

--------------------------------------------------

105. Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 164.

106. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 255, Taberî, Târih, c. 2, s. 208, Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 217, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve. c. 2, s. 151-152, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1820, Ebu'l-Ferec ibn Cevzî, el-Vefâ, c. 1 , s. 164, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 49, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1 , s. 87, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 134, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 15-16, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 8, s. 256, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1 , s. 283.

Cebrail aleyhisselâmın Peygamberimiz aleyhisselâma Uyanıkken Gelişi

Ramazan ayının 17'sinde, Pazartesi günü, Hira mağarasında, 107seher vakti, 108 uyanık bulunduğu sırada. 109 Peygamberimiz aleyhisselâma Hakkın emri geldi. 110

Vahiy meleği Cebrail aleyhisselâm bir insan suretine girmiş, 111 en güzel bir surete bürünmüş, en güzel kokular sürünmüş olduğu halde göründü. 112

Cebrail aleyhisselâmın üzerinde sırmalı atlastan elbise vardı. 113

Peygamberimiz aleyhisselâma:

" İkra! [Oku! ]" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Ben, okuma bilmem! " dedi.

O zaman, melek Peygamberimiz aleyhisselâmı tutup, takati kesilinceye kadar sıktı.

Sonra, bırakıp:

" Oku! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Ben, okuma bilmem! " dedi.

Yine, melek, Peygamberimiz aleyhisselâmı tutup, ikinci kez, takati kesilinceye kadar sıktı.

Sonra, bıraktı ve:

" Oku! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Ben, okuma bilmem! " dedi.

Sonra, melek, Peygamberimiz aleyhisselâmı tutup üçüncü kez sıktı.

Sonra da, bırakıp:

" Oku! Herşeyi yaratan Rabbinin ismiyle ki, O insanı bir alâktan (asılıp tutunan, ilişen birşeyden) yarattı.

Oku! Ki, senin Rabbin, kalemle yazı yazmayı öğreten, insana bilmediğini bildiren, bol kerem ve ikram Sahibidir" (Alâk: 1-5) dedi. 114

Cebrail aleyhisselâm:

" Yâ Muhammedi Yüce Allah, sana selam söylüyor ve senin için 'Sen, Benim, bütün cinlere ve insanlara resûlümsün! Onları 'Lâ ilahe illallah = Allah'tan başka ilâh yok' kelime-i tevhidine davet et! ' buyuruyor dedi. 115

Peygamberimiz aleyhisselâm da, bir hadis-i şeriflerinde:

" Benden önce, her peygamber münhasıran kendi kavmine gönderiliyordu.

Ben ise, bütün beyazlara ve karalara (insanlara ve cinlere) gönderildim" buyurmuslardır. 116

Peygamberimiz aleyhisselâm; Yüce Allah tarafından Cebrail aleyhisselâmın getirip tebliğ ettiği peygamberlik vazifesiyle evine dönerken, hiçbir ağaç ve taşa rastlamadı ki, kendisini selamlamasının 7

Yüreği titreyerek eve gelince, Hazret-i Hatice'ye:

" Beni sarıp örtünüz! Beni sarıp örtünüz! " buyurdu.

Korkusu, titremesi geçinceye kadar, vücudunu sanp örttüler. 118

Hazret-i Hatice'ye:

" Uykuda, rüyada görüp de sana söylemiş, anlatmış olduğum şeyi, Rabbim bana Cebrail'i göndererek açıkladı" buyurup, Yüce Allah tarafından gelenleri ve Cebrail aleyhisselâmdan işittiklerini haber verdi. 119

" Doğrusu, kendim hakkında, korktum! " buyurdu.

Hazret-i Hatice:

" Öyle söyleme! Vallahi, Allah seni hiçbir zaman utandırmaz, üzüntüye düşürmez.

Çünkü, sen akrabanı görür gözetirsin!

İşini görmekten âciz olanların yükünü taşırsın!

Yoksula verir, hiç kimsenin kazandıramayacağını kazandırırsın!

Misafiri ağırlarsın!

Hak yolunda karşılaştıkları musibet ve felaket hadiselerinde, halka yardımcı olursunM 20

Sözü doğru söylersin! 121

Emaneti yerine verirsinM 22

Güzel huylusun da! " dedi. 123

Sonra da, Peygamberimiz aleyhisselâmı, yanına alıp amcasının oğlu Varaka b. Nevfel'e götürdü. Ona:

" Ey amcamın oğlu! Dinle, bak! Kardeşinin oğlu ne söylüyor?" dedi.

Varaka b. Nevfel:

" Ne gördün kardeşimin oğlu?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm gördüklerini, işittiklerini haber verince, Varaka:

" Senin bu gördüğün, Allah tarafından, Musa aleyhisselâma indirilmiş olan Nâmûs-u Ekber (Cebrail)'dir!

Âh! Keşke kavminin seni (yurdundan) çıkaracakları zaman, ben sağ ve genç, dinç olsaydım! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Demek, onlar beni çıkaracaklar ha?! " deyince, Varaka b. Nevfel:

" Evet! Çıkaracaklardır!

Çünkü, senin gibi birşey getirmiş bir kimse yoktur ki, düşmanlığa ve işkenceye uğramasın!

Eğer ben senin davet günlerine erişirsem, sana son derecede yardım ederim! " dedi.

Kendisi, çok geçmeden de Vefât etti. 124

--------------------------------------------

107. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 194, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 104-105, Taberî, Târih, c. 2, s. 203, Mes’ûdî, M urûcu'z-zeheb, c. 2, s. 282, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 166, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 50, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1 , s. 88, Ebu’l -Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 6, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l -kârî, c. 24, s. 29, İbn Hacer, Fethu' l-bârî, c. 12, s. 313, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 51, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 280-281.

108. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 385, 389.

109. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 392, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 4, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 389.

110. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 322, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 232-233, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 88, Müslim, Sahih, c. 1, s. 140-141, Taberî, Târih, c. 2, s. 205, Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 213, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 6, Delâilü'n-nübüyve, c. 2, s. 135, Vahidî, Esbâbu’n-n üzül, s. 6, Begavî, Mesâbîhu’s-sünne, c. 2, s. 174, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1 , s. 162, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 48, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 85-86, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 117, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 3, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 51-52, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 281.

111. Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 111.

112. Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 57, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 424.

113. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 120, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 22.

114. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, 322, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 232-233, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 88, Müslim, Sahih, c. 1, s. 140-141, Taberî, Târîh, c. 2, s. 205, Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 213, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 6, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzûl, s. 5-6, Begavî, Mesâbîhu’s-sünne, c. 2, s. 174, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1 , s. 162, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 48, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1 , s. 85-86, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 117, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 3, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1 , s. 51-52, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 281.

115. Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 57, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c, 1, s. 424, Zürkânî, Mevâhibu'l-ledünniye Şerhi, c. 1 , s. 234.

116. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 304, c. 5, s. 145, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 86, Müslim, Sahih, c. 1, s. 371 , Dârimî, Sünen, c. 1, 5. 234.

117. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 143, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 128, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 13.

118. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 322, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 233, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 88, Müslim, Sahih, c. 1, s. 141, Taberî, Târih, c. 2, s. 205, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 6, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzûl, s. 6, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 2, s. 174, Ebu'l- Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1 , s. 162, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 85, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 118, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 3, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 52, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 281.

119. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 143, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 128, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 13.

120. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 322, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 233, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 3, Müslim, Sahih, c. 1, s. 141, Taberî, Târih, c. 2, s. 205, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 214, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 6, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzûl, s. 6, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 2, s. 174, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1 , s. 162, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 48, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 85, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 118, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 2-3, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 52, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 282.

121. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 322, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 195, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 233, Taberî, Târîh, c. 2, s. 205, Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 214, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 6, Vâhidî, Esbâb, s. 6, Begavî, c. 2, s. 174, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 408, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 163, İbn Esîr, c. 2, s. 48, İbn Seyyid, c. 1, s. 85, Zehebî, s. 118, Kastalânî, c. 1, s. 52, Diyarbekrî, c. 1 , s. 282.

122. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 195.

123. İbn Sa'd, Tabakât, 11, s. 195, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 408.

124. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 323, Ahmed b. Hanbel, c. 6, s. 233, Buhârî, c. 1, s. 3-4, c. 6, s. 88, Müslim, c. 1, s. 142, Ebu Nuaym, c. 1, s. 214, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 6, Begavî, c. 2, s. 174, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 163, İbn Esîr, c. 2, s. 49, Zehebî, s. 118-119, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 3, Diyarbekrî, c. 1, s. 282.

 

İslamda İlk Abdest ve İlk Namaz

Peygamberimiz aleyhisselâma vahyin açıktan geldiği günde, Cebrail aleyhisselâm Peygamberimiz aleyhisselâma abdest almayı ve namaz kılmayı da öğretti. 125

Mekke'nin yukarı tarafında 126 vadinin bir köşesinde ökçesini yene vurdu. Oradan bir su kaynadı. Cebrail aleyhisselâm, ondan abdest aldı.

Peygamberimiz aleyhisselâm, Cebrail aleyhisselâmın abdest alışına bakıyor, 127 Cebrail aleyhisselâm da namaz için nasıl abdest alınıp temizlenileceğini ona göstermek istiyordu: 128

Dirseklerine kadar, ellerini yıkadı.

Ağzını su ile çalkaladı.

Burnuna su çekti.

Sonra, yüzünü yıkadı.

Başını ve kulaklarının arkasını, ıslak eliyle meshetti.

Topuklarına kadar, ayaklarını yıkadı. 129

Abdest bittikten sonra, avucuna su aldı , 130 edeb yerine su serpti. 131

Peygamberimiz aleyhisselâm da, Cebrail aleyhisselâmdan gördüğü gibi abdest aldı. 132

Bundan sonra, Cebrail aleyhisselâm; namazın nasıl kılınacağını Peygamberimiz aleyhisselâma göstermek için, 133 kalkıp onunla birlikte iki rekat namaz kıldı ve bu namazda yüzünün üzerine dört secde yaptı. 134

Yüce Allah; Peygamberimiz aleyhisselâmın gözünü, yüzünü güldürmüş, Allahtan beklediği, gönlünün hoşlandığı ibadet emri gelmiş bulunuyordu. 135

Derin bir inanç ve sevinç içinde eve döndü.

Yüce Allah'ın kendisine olan üstün ikramını Hazret-i Hatice'ye haber verdi. 136

Hemen elinden tutup, onu suyun yanına götürdü. 137

Namaz için nasıl abdest alınıp temizlenileceğini göstermek üzere, Cebrail aleyhisselâmın kendisine gösterdiği gibi abdest aldı.

Hazret-i Hatice de Peygamberimiz aleyhisselâmın gösterdiği gibi abdest aldıktan sonra, Peygamberimiz aleyhisselâm, Cebrail aleyhisselâmın kendisine kıldırmış olduğu gibi, ona namaz kıldırdı. 138

Peygamberimiz aleyhisselâm, kendisine peygamberlik geldiği Pazartesi gününde ilk namazı kılmıştı.

Hazret-i Hatice de, aynı günde, günün sonuna doğru, ilk defa aynı namazı kılmak mutluluğuna ermişti. 139

---------------------------------------------------

125. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 161, İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 10, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 111, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 3, s. 13-14, Dârekutnî, Sünen, c. 1, s. 111, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 166, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 90-91, Suyûtî, Câmiu's-sağîr, c. 1, s. 7, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 57, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 426, Zürkânî, Mevâhibu'l-ledünniye Şerhi, c. 1, s. 235.

126. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 260, Taberî, Târih, c. 2, s. 210, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 50, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 1, s. 90, Zehebî, Târihu'l-lslâm, s. 135, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 24, Diyarbekıİ, Târîhu'l-hamîs, s. 1, s. 281.

127. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 1, s. 260, Taberî, Târih, c. 2, s. 210, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 160, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 50, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 1, s. 90, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 24, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 281, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1 , s. 425, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 235.

128. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 260-261 , Taberî, Târih, c. 2, s. 210, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 50, İbn Seyyid, UyÜnu'l-eser, c. 1, s. 90, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 281, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 425, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 235.

129. İbn İshak, Kitâbu'l-mübtedâ ve'l-meb'as, c. 3, s. 117, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 425.

130. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 161, Dârekutnî, Sünen, c. 1, s. 111, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 3, s. 14, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 166, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 91, Zürkânî, Mevâhibu'l-ledünniye Şerhi, c. 1, s. 235.

131. İbn İshak, Kitâbu'l-mübtedâ ve'l-meb'as, c. 3, s. 117, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 161, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 111, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 166, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 91, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 235.

132. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 1, s. 261, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 23, Taberî, Târih, c. 2, s. 210, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 50-51, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 90, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 24.

133. Yâkubî, Târih, c. 2, s. 23.

134. İbn İshak, Kitâbu'l-mübtedâ ve'l-m eb'as, c. 3, s. 117, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 160, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 24.

135. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 261, Taberî, Târih, c. 2, s. 210, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 51, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 90, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 24.

136. İbn İshak, Kitâbu'l-mübtedâ ve'l-meb'as, c. 3, s. 117, Beyhakî, Delâil. c. 2, s. 160, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 135, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 24, Diyarbekrî, c. 1, s. 281.

137. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 111.

138. İbn İshak, Kitâbu'l-mübtedâ ve'l-meb'as, c. 3, s. 117, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c, 2, s. 160, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 135, Ebu’l -Fidâ, el -Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 24, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 281.

139. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1Ş20, Muhibbü't-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ, c. 2, s. 209, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 9, s. 103, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 286, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 426.

Vahiy ve Vahiy Tarzları

Lügatte sür'atli işaret, kitabet, risalet, ilham ve gizli kelam gibi çeşitli mânâlara gelen140 vahy; Yüce Allah'ın, dilediğini, peygamberlerine, dilediği tarzlarla bildirmesidir. 141

Yüce Allah; daha önceki peygamberlere vahyettiği gibi, Peygamberimiz Hazret-i Muhammed aleyhisselâma da vahy etmiştir.

Bu gerçek, Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle açıklanır:

" Biz, Nuh'a, ondan sonraki peygamberlere variyetliğimiz ve İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, Yakub'un torunlarına, İsa'ya, Eyyub'a, Yûnus'a, Harun'a ve Süleyman'a vahyeylediğimiz ve Davud'a Zebur'u verdiğimiz gibi, şüphesiz, sana da vahyettik.

Öyle peygamberler (gönderdik ki), onların kıssalarını, önceden, sana bildirdik.

Yine, öyle peygamberler (gönderdik ki), sana onların kıssalarını bildirmedik.

Allah, Musa'ya da, hitab ile konuştu." 142

Vahiy, Peygamberimiz aleyhisselâma müteaddit tarzlarda gelmiştir.

1) Vahiy tarzlarından birisi, uykuda görülen ve görüldüğü gibi apaçık çıkan rüya tarzıdır. 143

Peygamberimiz Hazret-i Muhammed aleyhisselâmın peygamberliği, vahyin bu tarzı ile başlamıştır. 144 Zaten, vahiy peygamberlere uyanık iken geldiği gibi, uyurken rüyada da gelirdi. 145 Peygamberlerin rüyaları, vahiydir. 146

Nitekim, İbrahim aleyhisselâma, İsmail aleyhisselâm hakkındaki ilahî emr, rüyasında verilmişti. 147

Çünkü, peygamberlerin gözleri uyuşa da, kalbleri uyumaz. 148

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Bana: 'Yâ Muhammedi Gözlerin, uyusun! Kulağın, işitsin! Kalbin, ezberlesin! ' denildi.

Benim gözlerim uyudu. Kalbim ezberledi! Kulağım işitti. 149

EyÂişe! Benim gözlerim uyur, kalbim uyumaz! " buyurmuştur. 150

Uyuyanın uykusunda bazı şeyler görmesine rüya ve hulm (düş) denir. 151

Fakat, rüyada görülen şeyler, daha çok hayır ve güzel şeyler üzerine olur.

Hulmda ise, görülen şeyler, daha çok çirkin şeyler üzerine olur. 152

Peygamberimiz aleyhisselâm, rüya ve hulm hakkında şöyle buyurmuşlardır

" Salih rüya Allah'tan, hulm ise şeytandandır." 153

" Zamanın sonu yaklaşınca, Müslümanların rüyası hemen hemen yanlış çıkmayacaktır.

Sizin en doğru rüya göreniniz, en doğru söyleyeninizdir!

Rüya, üç çeşittir:

Yüce Allah tarafından, (kuluna) müjde olan salih rüya,

Şeytan tarafından, korku, üzüntü veren rüya,

Kişinin kendi nefsinden, kendisine telkin mahiyetinde vâki olan* rüya! " 154

Şeytan; Âdem oğullarına karşı beslediği şiddetli düşmanlık sebebiyle, herzaman onlara sataşır, her yönden tuzaklar kurar, her yolla onların işlerini bozmak ister.

Gördükleri rüyalarını da, ya içlerine yanlışlar karıştırmak, ya da onlardan gaflete düşürmek suretiyle, onları belirsiz ve yararsız hale getirir. 155

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Risalet de, nübüvvet de sona ermiştir!

Benden sonra (gelecek) ne resûl vardır, ne de nebi! " buyurunca, bu ashaba çok ağır geldi. 156

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Peygamberlikten, birşey kalmamıştır; 157 ama, mübeşşirat** vardır! " buyurdu.

" Yâ Rasûlallah! Mübeşşirat, nedir?" diye sordular. 153

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Müslüman kimsenin rüyasıdır, 159 salih rüyadır! 160

Salih rüya, peygamberlik işinin parçalarından bir parçadır. 161

Salih kişinin gördüğü rüya, 162 peygamberlik işinin kırkaltı parçasından bir parçadır! " buyurdu. 163

Salih rüyanın peygamberlik işinin kırkaltı parçasından bir parça oluşu; Peygamberimiz aleyhisselâmın peygamberlik süresinin, onüç yıl Mekke'de, on yıl da Medine'de olmak üzere, yirmiüç yıl olup, bunun ilk altı aylık kısmının sadık ve salih rüyalar görmekle geçmiş bulunduğuna ve bunun da yir-miüç yılın kırkaltıda birini teşkil ettiğine göredir. 164

2) Vahiy tarzlarından ikincisi, vahyedilecek kelamın, 165 melek görünmeksizin, 166 Peygamberimiz aleyhisselâmın kalbine ilka olunmasıdır. 167

Yüce Allah; Cebrail aleyhisselâmda, ilahî hitaba mutahap ve ilahî emri tebliğe memur olduğu hakkında zarurî bir ilim yarattığı gibi, Peygamberimiz aleyhisselâmın kalbinde de zarurî bir ilim yaratırdı da, Peygamberimiz aleyhisselâm kalbine ilka olunan şeyin mücerred bir ilhamdan ibaret olmayıp Cebrail aleyhisselâmın Allahtan getirdiği bir vahiy olduğunu kesin olarak bilirdi. 168

Peygamberimiz aleyhisselâmın:

" Hiç şüphesiz, Ruhu'l-Kudüs (Cebrail aleyhisselâm) kalbime şunu ilka ve vahy etti ki, hiçbir nefisi 69 eceli dolmadıkça, 170 rızkını tamam olarak almadıkça ölmez!

Öyle ise, Allahtan sakınınız da, onu güzel ve meşru yollardan arayınız. 171 Helal olanı alınız, haram olanı bırakınız! 172

Rızık gecikirse, onu Allah'a mâsiyetle elde etmeye kalkışmayınız! Çünkü, Allah katındaki şeye, Allah'a itaattan başkası ile nail olunamaz! " 173 hadis-i şeriflerinde olduğu gibi. 174

3) Vahiy tarzlarından birisi de, vahiy meleğinin insan suretine girerek, vahyedilecek şeyi, 175 bir insanın bir insana tevdi edişi gibi vahyedişidir. 176

Haris b. Hişam:

" Yâ Rasûlallah! 177 Sana vahiy nasıl gelir?" diye sormuştu.

Peygamberimiz aleyhisselâm; ona verdiği cevapta, vahyin bu tarzını şöyle cevaplamıştır:

" Bazı kere, melek, benim için insan suretine girer, benimle konuşur, ben de onun söylediklerini iyice bellerim. 178

Bu, bana vahyin en kolay gelenidir. 179

Cebrail aleyhisselâmı gördüm.

Gördüklerimden, ona en çok benzeyeni, Dıhye'dır! " buyurmuştur. 180

Cebrail aleyhisselâm, Peygamberimiz aleyhisselâma, çok kere Dıhye'nin suretinde gelirdi. 181

Vahyin bu tarzında, Ashab-ı Kiramın Cebrail aleyhisselâmı gördükleri de olurdu. 182

Hazret-i Âişe der ki:

" Dıhyetü'l-Kelbî'nin sakalı, başı ve yüzü, Cebrail'e benzerdi. 183

Ben şu odamda oturduğum sırada, 184 Resûlullah aleyhisselâm, birden sıçrayıp dışarı çıktı.

Bakınca, yanında bir adam bulunduğunu gördüm ki, kadana atının üzerinde duruyor, başına beyaz sarık sarmış, sarığının bir ucunu iki omuzunun arasına şarkıtmişti.

Resûlullah aleyhisselâm ise, elini onun kadanasının yelesinin bittiği yere koymuştu. 185

Resûlullah aleyhisselâm içeri girince: 186

'Yâ Rasûlallah! Birdenbire sıçradın, beni korkuttun! 187

Sana gizli birşey fısıldadığını gördüğüm kişi, kimdi?' dedim.

Resûlullah aleyhisselâm:

'Sen onu gördün mü?' diye sordu.

'Evet! Gördüm' dedim. 188

'Sen onu kime benzettin?' diye sordu.

'Dıhyetü'l-Kelbîye benzettim ! 189

Sen iki elini onun atının yelesinin bittiği yere koymuş olduğun halde, kendisiyle konuştuğumu gördüm! ' dedim. 190

'Sen, çok hayr görmüşsün! 191 O, Cebrail'dir! ' buyurdu. 192

Çok geçmeden, 'EyÂişe! 193 Cebrail sana selam veriyor' buyurdu.

Ben de:

'Ve aleyhisselamü ve rahmetullahi ve berekâtüh! Allah, o konuğu da, sahibini de hayırla mükâfatlandırsın!

Ne güzel sahip! Ne güzel konuk! ' dedim." 194

Abdullah b. Abbas da der ki:

" Babam Abbas'la birlikte, Resûlullah aleyhisselâmın yanında idim.

Resûlullah aleyhisselâmın yanında da, bir adam bulunuyor ve onunla fisıldaşıyordu.

Resûlullah aleyhisselâm babamdan yüz çevirmiş gibi idi (Onunla pek ilgilenmiyordu).

Resûlullah aleyhisselâmın yanından, dışarı çıktık. Babam, bana:

'Oğulcuğum! Amcanın oğlunun, benden yüz çevirir gibi olduğuna dikkat etmedin mi?' dedi.

Ben:

'Babacığım! O, yanında bulunan bir adamla fisıldaşıyordu' dedim.

Bunun üzerine, hemen Resûlullah aleyhisselâmın yanına döndük. Babam:

'Yâ Rasûlallah! Abdullah'a şöyle şöyle söylemiştim. O da, senin yanında bulunan bir adamla fısıl-daşüğını bana haberverdi. Senin yanında bir kimse var mıydı?' dedi.

Resûlullah aleyhisselâm, bana:

'Ey Abdullah! Sen onu gördün mü?' diye sordu. Ben:

'Evet! Gördüm' dedim.

Resûlullah aleyhisselâm:

'İşte o, Cebrail idi. Seninle ilgilenmekten, beni o meşgul etti! ' buyurdu." 195

Cebrail aleyhisselâmın, ashaba dinlerini öğretmek üzere, tanımadıkları bir beşer suretine girerek Peygamberimiz aleyhisselâmın yanına gelişini de, Hazret-i Ömer şöyle anlatır:

" Resûlullah aleyhisselâmla ashabından yanındaki bir cemaatla birlikte 196 Mescid'de oturduğumuz sırada, 197 güzel yüzlü, 198 başının saçı kulak yumuşaklarına kadar uzamış, 199 güzel saçlı, 200 saçına güzel koku sürünmüş, 201 üzerindeki202 elbisesi bembeyaz, 203 saçı simsiyah, 204 genç ve güzel, 205 üzerinde yolculuk eseri görülmeyen, bununla birlikte içimizden hiçbirinin tanımadığı bir adam206 çık-ageldi. 207

Orada bulunan cemaat, birbirlerine bakıştılar. 208

Adam:

'Esselâmü aleykeyâ Rasûlallah! ' diyerek Resûlullah aleyhisselâma ve 'Esselâmü aleyküm! ' diyerek bizlere selam verdi.

Resûlullah aleyhisselâm onun selâmına karşılık verdi.

Biz de, onunla birlikte, karşılık verdik. 209

Adam:

'Yâ Rasûlallah! Ben, sana geldim' dedi.

Resûlullah aleyhisselâm:

'Evet! ' buyurdu. 210

Adam, Resûlullah aleyhisselâmın yanına kadar vanp oturdu. 211

'Bana biraz yaklaş yâ Rasûlallah! ' dedi.

Resûlullah aleyhisselâm biraz yaklaştı.

Adam, tekrar:

'Yâ Rasûlallah! Biraz daha yaklaş! ' dedi.

Resûlullah aleyhisselâm biraz daha yaklaştı. 212

Adam:

'Yâ Rasûlallah! Biraz daha yaklaş! ' dedi.

Resûlullah aleyhisselâm; dizkapaklan onun dizkapaklarına değecek kadar yaklaştı. 213

Sonra, adam, ona (Resûlullah aleyhisselâma) saygı olmak üzere, ayağa kalkıp oturdu. 214

Adam; iki dizini Resûlullah aleyhisselâmın iki dizine bitiştirip dayadı, 215 ellerini kendi dizlerinin üzerine koydu. 216

'Yâ Rasûlallah! 217 Yâ Muhammed! 218 Bana imandan haber ver. İman, nedir?' diye sordu.

Resûlullah aleyhisselâm:

'İman; Allah'a, Allah'ın meleklerine, Allah'ın Kitablarına, Allah'ın resûllerine, âhiret gününe, bir de, hayr ve şer, kadere inanmandır! ' buyurdu. 219

Adam:

'Ben böyle yaparsam iman etmiş olur muyum?' diye sordu.

Resûlullah aleyhisselâm:

'Evet! ' buyurdu. 220

Adam:

'Doğru söyledin! ' dedi. 221

Adamın 'Doğru söyledin' diyerek biliyormuşcasına Resûlullah aleyhisselâmı tasdik edişine;222 'Hem soruyor, hem de onu tasdik ediyor?! ' diye şaştık.

Adam, bundan sonra:

'Yâ Muhammed! Bana İslâm'dan haber ver! 223 Nedir o?' diye sordu.

Resûlullah aleyhisselâm:

'İslâm; Allahtan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Resûlullah olduğuna şehadet etmen, namazı kılman, zekâtı vemnen, Ramazan orucunu tutman, yoluna gücün yeterse Beytullah'a haccetmen, 224 cünüplükten gusledip yıkanmandır! ' buyurdu. 225

Adam:

'Ben böyle yaparsam Müslüman olur muyum?' diye sordu.

Resûlullah aleyhisselâm:

'Evet! ' buyurdu. 226

Adam, yine: 'Doğru söyledin! ' dedi. 227

Biz, yine, adamın 'Doğru söyledin! ' deyişine;228 hem soruyor, hem de onu tasdik ediyor diye, haline şaştık. 229

Adam böyle her defasında 'Doğru söyledin! ' 'Doğru söyledin! ' dedikçe, cemaat:

'Biz Resûlullah aleyhisselâma bu adamdan daha fazla saygı gösterenini görmedik! Sanki Resûlullah aleyhisselâmı tanıyor! ' demekte idiler. 230

Bundan sonra, adam:

'Yâ Rasûlallah! 231 Sen bana ihsandan haberver! 232 Yâ Muhammed! 233 Yâ Rasûlallah! 234 İhsan nedir?' diye sordu. 235

Resûlullah aleyhisselâm:

'İhsan;236 Allah'a, O'nu görüyor gibi, ibadet etmendir. Sen O'nu görmesen de, iyi bil ki, O seni görür! ' buyurdu. 237

Adam:

'Ben böyle yaptığım zaman muhsin (ibadeti ihsan derecesinde yapan) olur muyum?' diye sordu.

Resûlullah aleyhisselâm:

'Evet! ' buyurdu. 238

Adam, yine:

'Doğru söyledin! ' dedi. 239

Adam böyle her defasında 'Doğru söyledin! ' 'Doğru söyledin! ' dedikçe, biz de, 'Doğrusu, Resûlullaha bundan daha çok saygı gösterenini görmedik! ' diyorduk.

Adam:

'Yâ Rasûlallah! 240 Bana Saat'ten (Kıyametten) haber ver! 241 O ne zaman kopacak?' diye sordu. 242

Resûlullah aleyhisselâm:

'Kıyamet hakkında, kendisine soru sorulan, sorandan daha bilgili değildir! ' buyurdu. 243

Adam:

'Doğru söyledin! ' dedi.

Resûlullah aleyhisselâm:

'Kıyametin vakti, Allahtan başka kimsenin bilmediği beş şeyden biridir! ' buyurdu. 244

Adam:

'Öyle ise, bana onun emare ve alâmetlerinden haber ver! 245 Kıyametin alâmetleri nedir?246 Bana onlardan haber ver?' dedi. 247

Resûlullah aleyhisselâm:

'Cariyenin kendi efendisini doğurduğunu; yalınayak, çıplak, yoksul davar çobanlarının (zenginleşip) yüksek bina kurmakta birbirleriyle yarıştıklarını ve övünmeye kalkıştıklarını görmendir' buyurdu. 248

Adam:

'Doğru söyledin! ' dedi.

Sonra da, dönüp gitti. 249

Resûlullah aleyhisselâm:

'Adamı bana geri çeviriniz! ' buyurdu. 250

Hemen kalkıp adamın ardına düştük. Ne kendisinin nereye yönelip gittiğini anlayabildik, ne de izini tozunu görebildik!

Bunu Peygamber aleyhisselâma anlattık. 251

Resûlullah aleyhisselâm:

'Ey İbn Hattab! 252 Ey Ömer! 253 Sen bana o sorulan soranın kim olduğunu biliyor musun?' diye sordu. 254

'Allah ve Resûlü bilir! ' dedim. 255

Bunun üzerine, Resûlullah aleyhisselâm:

'O, Cebrail idi. Size dininizi öğretmek için gelmişti! ' buyurdu." 256

4) Vahiy tarzlarından birisi de, vahyin dehşet saçan bir çan, çıngırak uğultusu gibi uğuldayarak gelişidir. 257

Haris b. Hişam'ın:

" Yâ Rasûlallah! 258 Sana vahiy nasıl gelir?" sorusuna Peygamberimiz aleyhisselâmın verdikleri cevapta, vahyin bu tarzı şöyle açıklanmıştır:

" Vahiy bazan bana çıngırak sesi gibi (müthiş bir madenî ses uğultusu ve alarm ile) gelir ki, vahyin bana en ağır geleni de budur!

Vahiy hali benden kalkınca, meleğin bana söylemiş olduğunu iyice bellemiş bulunurum" buyurmuş-tur. 259

Sanıldığına göre; işitilen bu şiddetli ses ya vahiy meleğinin kendi sesi, ya da, kanatlarının uğultusu idi. 260

Bunun hikmeti de, vahyi telakki ve hıfz için, Peygamberimiz aleyhisselâmın kalbini toparlamak ve hazırlamak, 261 kulaklarının ve kalbinin vahiy meleğinin sesinden başkasıyla meşgul olmasına meydan bırakmamak içindi. 262

Abdullah b. Amr b. Âs:

" Yâ Rasûlallah! Vahyin gelişini sezer misin?" diye sorduğu zaman, Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Evet! Sesi işitir ve susarım.

Bana hiçbir sefer bu tarzda vahyolunmamıştır ki, ruhumun alınıyor olduğunu sanmış olmayayım! " buyurmuştur. 263

Yüce Allah bir emri vahyetmek, vahiy suretiyle dile getirmek istediği zaman, Allah'ın emrinin korkusundan, gökleri, son derece şiddetli bir titreme alır. 264

Göklerin halkı olan meleklerde, İlahî Kelamı, düz ve sert bir kayaya çarpan demir zincir(in çıkardığı korkunç ses) gibi işitince, 265 Allah'ın Kelamı karşısında duydukları derin haşyetten dolayı kanatlarını çırparlar, 266 baygın düşüp secdeye kapanırlar!

Ayılıp secdeden başını ilk kaldıran, Cebrail aleyhisselâm olur.

Yüce Allah ona, vahiylerinden, dilediğini söyler. 267

Cebrail aleyhisselâm yanlarına gelinceye kadar, öteki melekler öylece baygın halde kalırlar.

Cebrail aleyhisselâm, bütün göklerdeki meleklere uğrar. 268

Her göğe uğradıkça, 269 kalblerinden korku kaldırılan270 o gök halkı olan271 melekler ona:

" Ey Cebrail! 272 Rabbimiz273 ne buyurdu?" diye sorarlar.

Cebrail de:

" Hakkı buyurdu. 274 En Yüce, en büyük olan O'dur! " der.

Meleklerin hepsi de, Cebrail aleyhisselâmın söylediği gibi söylerler. 275

Birbirlerine de:

" Rabbimiz ne buyurdu?" diye sorarlar ve:

" Hakkı buyurdu. En yüce ve en büyük olan O'dur! " derler. 276

Yüce Allah, vahyi nereye ulaştırmasını emir buyurunuşsa, 277 Cebrail aleyhisselâm, gökten yere kadar, gökten göğe geçe geçe, 278 götürüp oraya ulaştırır. 279

Zerkeşî'ye göre; vahyin bu tarzında, vahyin Peygamberimiz aleyhisselâmca telakkisi, iki yolla idi.

Onlardan birisi, Peygamberimiz aleyhisselâmın beşeriyet sıfat ve suretinden soyunup sıyrılıp, melekiyet sıfat ve suretine bürünerek vahyi Cebrail aleyhisselâmdan alması;

Diğeri de, Peygamberimiz aleyhisselâm vahyi alıncaya kadar, meleğin melekiyet sıfat ve suretinden soyunup beşeriyet sıfat ve suretine girmesi idi ki, birincisi, iki halden en güç ve en zor olanı idi. 280

Ashab-ı Kiramdan bazılarının görüp anlattıklarına göre; vahyin inişi sırasında Peygamberimiz aleyhisselâma ağır bir sıkıntı basar;

Yüzü, gül gibi olur;281

Gözlerini kapar;282

Başını önüne eğerdi.

Yanındakiler de, başlarını önlerine eğerlerdi. 283

Peygamberimiz aleyhisselâm, o hallerinde, çabuk çabuk nefies alırdı. 284

En soğuk günde bile, alnından inci taneleri gibi terler dökülürdü. 285

Vahiy hali sona erinceye kadar, yanındakilerden hiçbiri, başlarını kaldırıp Peygamberimiz aleyhisselâmın yüzüne bakmaya kadir olamazlardı. 286

Vahiy kâtiplerinden Zeyd b. Sabit'in bildirdiğine göre; Peygamberimiz aleyhisselâma gelen vahyin ağırlığı veya hafifliği, inen vahyin ağırlığı veya hafifiiğiyle mütenasip bulunurdu. 287

Yani, inen vahiy va'd ve tebşir mahiyetinde ise, Cebrail aleyhisselâm beşer suretinde gelir, hitap ve telakki Peygamberimiz aleyhisselâma bir güçlük vermezdi.

İnen vahiy azap ve korkutmaya taalluk ettiği zaman, dehşet saçan bir çan, çıngırak uğultusu ile gelirdi. 288

Peygamberimiz aleyhisselâm deve üzerinde bulunduğu sırada da vahiy geldiği olur; devenin inen vahyin ağırlığına dayanamadığı, 289 bacaklarının iki yana ayrıldığı, büküldüğü, kırılacak gibi olduğu, bazan da çöktüğü görülürdü. 290

Nitekim, Peygamberimiz aleyhisselâm Adba adlı devesinin üzerinde bulunduğu sırada Mâide sûresi inmeye başlayınca, vahyin ağırlığından, Adba'nın bacakları az kalsın kınlıverecekti! 291

Zeyd b. Sabit der ki:

" Resûlullah aleyhisselâmın yanında oturuyordum. Derken, vahiy durgunluğu gelip, Resûlullah aleyhisselâm baygınlaştı.

Kendisinin dizi, benim dizimin üzerine düştü.

Vallahi, Resûlullah aleyhisselâmın dizinden daha ağır basan birşey bulmamışımdır.

Sonra, üzerinden vahiy hali sıyrılınca:

'Yaz ey Zeyd! ' buyurdu.

Hemen, bir kürek kemiğinin üzerine, yazdım.

Resûlullah aleyhisselâmı, vahiy durgunluğu ve baygınlığı tekrar bürüdü.

Resûlullah aleyhisselâmın dizi, benim dizimin üzerine düştü.

Dizinin ağırlığını, öncekinden daha ağır buldum. 292

Neredeyse, dizim ezilecek sandım. 293 'Ayağımın üzerinde artıkyürüyemem! ' dedim. 294

Bir ve tek olan Yüce Allah'ın indirip de kemiğin üzerine eklemiş olduğum o istisna fıkrası na; -varlığım Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki-296 hâlâ bakıyor, onu görüyor gibiyimdir! " 297

Hazret-i Ömer de, " Resûlullah aleyhisselâma vahiy indirilirken, başucundan, arı uğultusuna benzeyen bir ses işitildiğini" söylemiştir. 298

5) Vahiy tarzlarından birisi de, vahiy meleği Cebrail aleyhisselâmın, Yüce Allah tarafından yaratıldığı aslî şekil ve suretinde, 299 inci ve yakut saçılan300 altıyüz kanadıyla görünerek. 301 Yüce Allah'ın dilediğini, Peygamberimiz aleyhisselâma vahyedişidir. 302

Bu da, iki kere vuku bulmuş;303 Peygamberimiz aleyhisselâm, Cebrail aleyhisselâmı, yaratılmış olduğu aslî heyet ve suretinde, altiyüz kanadı ile, 304 iki kere, 305 ufku kaplayan, 306 her bir kanadından renk renk inciler, yakutlar saçılır307 ve vücudunun büyüklüğü308 yerle gök arasını doldurur bir halde gömnüştür. 309

6) Vahiy tarzlarından birisi de; Yüce Allah'ın, İsrâ ve Miraç gecesinde olduğu gibi. 310 göklerin üstünde, 311 perde arkasından, Peygamberimiz aleyhisselâma-uyanık iken-hitapta bulunması, ya da hadis-i şerifte açıklandığı üzere-uyurken, arada vahiy meleği bulunmaksızın Peygamberimiz aleyhisselâmla konuşması di r. 312

Peygamberimiz aleyhisselâm bu hususu şöyle açıklamışlardır:

" Rabbim, bana uykuda en güzel surette geldi." 313

" Rabbimi, en güzel surette gördüm! 314 Bana:

'Yâ Muhammedi Mele-i Âlâ (Mukarreb Melekler), birbirleriyle ne hakkında konuşur, soruşurlar; bilir misin?' diye sordu. 315

'Hayır! Bilmiyorum yâ Rab! ' dedim.

Elini, iki küreğimin arasına koydu.

Rabbimin Elinin serinliğini, memelerimin arasında duydum 1316

Herşeyin ilmi benim için tecelli etti. 317 Gökte ve yerde olan şeyleri öğrendim. 318 Rabbim:

'Yâ Muhammedi Mele-i Âlâ (Mukarreb Melekler), birbirleriyle ne hakkında konuşur, soruşurlar; bilir misin?' diye tekrar sordu. 319

'Evet! Bilirim320 yâ Rab! 321 Keffanetler hakkında konuşurlar! ' dedim.

'Nedir onlar?' diye sordu. 322

'Dereceler, kefaretler, camiye ve cemaatlara yürüyerek gidiş, 323 namazlardan sonra namazları bekleyiş, 324 iyiliklere doğru adım atış... ' dedim. 325

'Doğru söyledin yâ Muhammed! 326

Kim böyle yaparsa, temiz olarak yaşar, temiz olarak ölür, günahtan temizlenir, anasından doğduğu gibi olur! 327

Yâ Muhammedi Namaz kıldığın zaman:

'Ey Allah'ım! Bana hayırlı işler işletmeni,

Kötülükleri bıraktırmanı,

Yoksulları sevdirmeni,

Beni yarlıgamanı,

Bana acımanı,

Benim tevbemi kabul etmeni,

Kullarını ibtilâya uğratmak istediğin zaman da, beni fitne ve ibtilaya uğramamış olarak huzuruna almanı,

Selamı yaymak,

Yem ek yedirmek,

Herkes uyurken geceleyin kalkıp namaz kılmak derecelerini bana nasip etmeni Senden dilerim! ' de! ' buyurdu." 328

7) Vahiy tarzlarından birisi de, Yüce Allah'ın, Peygamberimiz aleyhisselâmı hiçbir kulun hiçbir zaman erişemediği Yakınlık Makamına, ilahî kabul ve ikrama nail kılması; 329 arada vahiy meleği bulunmaksızın, kendisine doğrudan doğruya hitap buyurmuş olmasıdır. 330 Ki, bu da, Miraç gecesinde olduğu gibi, uyanık iken vahiy buyurulacak şeyi er ya perde arkasından ya da doğrudan doğruya, yüzyüze olarak vahiy buyurmak sûretiyle331 vuku bulmuştur.

Abdullah b. Abbastan sahih bir senedle332 rivayet edildiğine göre; bu mülakatta, Peygamberimiz aleyhisselâm, Rabbini görmüştür! 333

Yine ondan sahih bir senedle rivayet edilen hadiste de;

İbrahim aleyhisselâmın hainliğine,

Musa aleyhisselâmın kelîmliğine,

Muhammed aleyhisselâmın Rabbini gördüğüne, şaşırmayacağını söylemiştir. 334

Peygamberimiz aleyhisselâm da, bir hadis-i şeriflerinde, bu hususta açıklamalarda bulunmuşlardır:

" Göklerin ve yerin işlerinden bana emrolunan şeylerden boşaldığım zaman:

'Yâ Rab! Benden önce, kendisine ikramda bulunmadığın hiçbir peygamber yoktur. 335

Yâ Rab! İbrahim'i halil, Musa'yı da kelîm edindin. 336

Davud için dağları, Süleyman için rüzgâr ve şeytanları musahhar kıldın! İsa için de ölüleri dirilttin! 'dedim.

'Benim için, ne yaptın?' diye sordum.

Yüce Allah:

'Sana, bunların hepsinden daha üstününü vermedim mi?

Senin ismini Kendi ismimle birlikte anmadıkça, Kendi ismimi anmadım! ' buyurdu." 337

" Ve refa'nâ leke zikrek=Senin namını yükselttik" 338 âyetindeki nam yüksekliği; kelime-i tevhid ve kelime-i şehâdette. 339 ezanda, Kur'ân-ı Kerîm'de340 Peygamberimiz aleyhisselâmın isminin de Yüce Allah'ın ismiyle birlikte anılmasıdır diye tefsir edilmiştir. 341

Mekke'nin fethinde, Bilal-ı Habeşî Kabe'nin üzerine çıkıp Mekke'de ilk ezanı okurken " Eşhedü enne Muhammeden resûlullah! " şehadetini işiten Ebu Cehil'in kızı Cüveyriye de:

" Hayatıma yemin ederim ki;342 Allah Muhammed'in namını yükseltti. 343 Allah seni şereflendirdi ve senin namını yükseltti! 344 Senin adın, şanın yükseldi! " demekten kendini alamamıştır. 345

-------------------------------------------------------

140. Râgıb, Müfredâtü'l-Kur'ân, s. 515-516, İbn Esîr, Nihâye, c. 5, s. 163, Firuzâbâdi, Kâmûsu’l-muhît, c. 4, s. 401, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 1, s. 14.

141. Şûra: 51.

142. Nisa: 163-164.

143. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 393, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 1, s. 32, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 82, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 1, s. 40, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 55, Zürkânî, Mevâhibu'l-ledünniye Şerhi, c. 1, s. 225.

144. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 249-250, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 321, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 232-233, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 194, Buhârî, Sahîh, c. 1 , s. 3, Müslim, Sahîh, c. 1, s. 139-140, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 105, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 596, Taberî, Târîh, c. 2, s. 205, Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 213, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 6, Vâhidî, Esbâbu'n-rıüzûl, s. 5, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 392, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 2, s. 174, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 162, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 48, İbn Kayyım, Zad, c. 1, s. 33, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 82, Zehebî, Târîhu'l-İslâm , s. 117, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 2, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 6, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 51, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, 5. 280.

145. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 392, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 14, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 377.

146. Buhârî, Sahîh, c. 1, s. 209, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 256, Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 431.

147. Sâffât: 102.

148. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 171, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 274, Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 168.

149. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 197, Dârimî, Sünen, c. 1, s. 15.

150. Mâlik, Muvatta, c. 1, s. 120, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 36, Buhârî, Sahîh, c. 2, s. 48, Müslim, Sahîh, c. 1 , s. 509, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 40, Tirmizî, Sünen, c. 2, s. 439, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 371 -372.

151. İbn Esîr, Nihâye, c. 1, s. 434, Ffruiâbâdf, Kâmûsu’l-muhît, c. 4, s. 100.

152. İbn Esîr, Nihâye, c. 1, s. 434.

153. Mâlik, Muvatta, c. 2, s. 957, Abdurrezzak, Musannef, c. 11, s. 212, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 296, Buhârî, Sahîh, c. 8, s. 74, Müslim , Sahîh, c. 4, s. 1771, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 305, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1286, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 498, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 7, s. 181.

* Uyanık iken içinden geçirmiş oldukları şeyleri uyurken düşünde görmesi gibi (İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1285).

154. Abdurrezzak, c. 11, s. 211, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 269, Buhârî, c. 8, s. 77, Müslim , c. 4, s. 1173, Ebu Dâvud, c. 4, s. 304-305, Tirmizî, c. 4, s. 532, Dârimî, c. 1, s. 50.

155. İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 12, s. 311.

156. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 267, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 533.

157. Buhârî, Sahîh, c. 8, s. 69.

** Kulun Levh-i Mahfuzdaki hallerine göre Müekkel Melek tarafından yapılan temsiller, işlerinde basiretli davranması için, bir müjde veya inzar ya da bir azar olmak üzere, rüyasında o kula gösterilir. (Hakfm-i Tirmizî, Nevâdiru'l-usûl, c. 1 , s. 116-117).

158. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 267, Buhârî, Sahîh, c. 8, s. 69, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 533.

159. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 267, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 533.

160. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 267, Buhârî, Sahîh, c. 1, s. 52, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 533.

161. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 267, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 533.

162. M âlik, Muvatta, c. 2, s. 956, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 314, c. 3, s. 126, Buhârî, Sahîh, c. 8, s. 68, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1284.

163. Mâlik, Muvatta, c. 2, s. 956, Abdurrezzak, Musannef, c. 11, s. 212, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 369, Buhârî, Sahîh, c. 8, s. 68-69.

164. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 1, s. 33, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 24, s. 131-132.

165. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 393, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 1, s. 32, Kurtubî, Tefsîr, c. 16, s. 53, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 89-90, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 4, s. 121, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 55, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 413, Zürkanı, Mevahibu'l-ledünniye Şerhi, c. 1, s. 225.

166. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 1, s. 32, Kastalânî, c. 1, s. 55, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 225.

167. Süheylî, Ravd, c, 2, s. 393, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 1, s. 32, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 90, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 1, s. 40, Kastalânî, c. 1, s. 55, Halebî, c. 1, s. 413, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 225.

168. Fahru'r-Râzî, Tefsîr, c. 28, s. 288, Kastalânî, c. 1 , s. 53, Halebî, s. 407-408, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 225.

169. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 393, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 1, s. 32, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 90, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1 , s. 55. Alâuddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 4, s. 19-20, 22, 23, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1 , s. 413, Zürkânî, Mevâhibu'l-ledünniye Şerhi, c. 1, s. 225-226.

170. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 393, Kurtubî, Tefsîr, c. 16, s. 53, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 90, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 4, s. 121, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 413, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 226.

171. İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 725, Süheylî, Ravd. c, 2, s. 393-394, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 1 , s. 32, Kurtubî, Tefsîr, c. 16, s. 53, İbn Seyyid, Uyun, c. 1 , s. 90, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 4, s. 121 , Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 55, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 413, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1 , s. 226.

172. İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 725, Kurtubî, Tefsîr, c. 16, s. 53, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 413, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 226.

173. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 1, s. 32, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 413, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 226.

174. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 393-394, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 1, s. 32, Kurtubî, Tefsîr, c. 16, s. 53, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 90, Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 4, s. 121, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 55, Halebî, İ nsân, c. 1, s. 413, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 225-226.

175. Süheylî, Ravd, c. 2, s. 394, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c, 1, s. 32, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 55, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 227.

176. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c, 1, s. 197, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c, 1 , s. 414.

177. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 198, Buhârî, Sahîh, c. 1 , s. 2, Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 223, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 2, s. 175, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 168, Ebu’l -Fidâ, el -Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 21.

178. Mâlik, Muvatta, c. 1, s. 202-203, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 198, Ahmed b. Hanbel, Müsned. c. 6, s. 158, Buhârî, Sahîh, c. 1, s. 2-3, Müslim, Sahîh, c. 4, s. 1816-1817, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 597, Nesâî, Sünen, c. 2, s. 148, Taberî, Tefsir, c. 22, s. 91 , Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 223, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 2, s. 175, İbn Esîr, Câmiu'l-usûl, c. 12, 41.

179. Taberî, Tefsîr, c. 22, 5. 91.

180. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 250, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 334. Müslim, Sahîh, c. 1, s. 153.

181. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 250, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 107, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 55, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 227.

182. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 1, s. 32.

183. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 142.

184. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 67.

185. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 250.

186. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 67.

187. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 250.

188. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 250, c. 8, 67, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 146.

189. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, 67-68.

190. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 146.

191. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 68.

192. İbn Sa'd, c. 8, s. 8, Ahmed b. Hanbel, c. 6, s. 146, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 105.

193. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 68.

194. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 68, Ahmed b. Hanbel, c. 6, s. 146, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 105.

195. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 293-294, İbn Esîr, Câmiu'l-usûl, c. 12, s. 45, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 9, s. 276.

196. İmam-ı Âzam Ebu Hanîfe, Müsned, s. 2.

197. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 27, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 24.

198. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 27, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 1, s. 40.

199. Ebu Hanîfe, Müsned, s. 2.

200. Ebu Hanîfe, Müsned, s. 2, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 27.

201. Ebu Hanîfe, Müsned, s. 2, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 1, s. 40.

202. Ebu Hanîfe, Müsned, s. 2, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 27.

203. Ebu Hanîfe, Müsned, s. 2, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 27, 51, Müslim, Sahîh, c. 1, s. 37, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 7, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 24.

204. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 51, Müslim, c. 1, s. 37, Tirmizî, c. 5, s. 7, İbn Mâce, c. 1, s. 27.

205. Ebu Hanîfe, Müsned, s. 2.

206. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 51, Müslim, c. 1, s. 37, Tirmizî, c. 5, s. 7, İbn Mâce, c. 1, s. 24.

207. Ebu Hanîfe, Müsned, s. 2, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 27, 51, Müslim, c. 1, s. 37, Tirmizî, c. 5, s. 7, İbn Mâce, c. 1, s. 24.

208. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 27.

209. Ebu Hanîfe, Müsned, s. 2.

210. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 27.

211. Müslim, Sahîh, c. 1, s. 37, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 7, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 24, Nesâî, Sünen, c. 8, s. 97, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 1, s. 3.

212. Ebu Hanîfe, Müsned, s. 2, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 53.

213. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 53.

214. Ebu Hanîfe, Müsned, s. 2.

215. Ebu Hanîfe, s. 2, Ahmed, c. 1, s. 27, Müslim, c. 1 , s. 37, Tirmizî, c. 5, s. 7, İbn Mâce, c. 1, s. 24, Begavî, Mesâbih, c. 1 , s. 3.

216. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 27 Müslim, c. 1, s. 37, Tirmizî, c. 5, s. 7, İbn Mâce, c. 1, s. 24.

217. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 52.

218. Tirmizî, c. 5, s. 7, İbn Mâce, c. 1, s. 3.

219. Ebu Hanîfe, Müsned, s. 2, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 52, Müslim, Sahîh, c. 1, s. 37, Nesâî, Sünen, c. 8, s. 98, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 1, s. 3.

220. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 129, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 1, s. 43.

221. Ebu Hanîfe, Müsned, s. 2, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 52, Müslim, Sahîh, c. 1, s. 37, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 7, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 24, Nesâî, Sünen, c. 8, s. 98, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 1, s. 3.

222. Ebu Hanîfe, Müsned, s. 22.

223. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 51, Müslim, Sahîh, c. 1, s. 37, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 7, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 24, Nesâî, Sünen, c. 8, s. 98, Begavî, Mesâbih, c. 1, s. 3.

224. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 51, Müslim , Sahîh, c. 1, s. 37, Nesâî, Sünen, c. 8, s. 98.

225. Ebu Hanîfe, Müsned, s. 2, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 52.

226. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 129, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 1, s. 43.

227. Ebu Hanîfe, s. 2, Ahmed, c. 1, s. 52, Müslim, c. 1, s. 37, İbn Mâce, c. 1, s. 24.

228. Ebu Hanîfe, Müsned, s. 2.

229. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 51 Müslim, c. 1, s. 37, İbn Mâce, c. 1, s. 24.

230. Ebu Hanîfe, s. 2, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 52, Müslim, c. 1, s. 37, İbn Mâce, c. 1, s. 24.

231. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 53.

232. Ebu Hanîfe, Müsned, s. 3, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 53, Müslim, Sahîh, c. 1, s. 37. Nesâî, Sünen, c. 8, s. 99, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 1, s. 3.

233. İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 24.

234. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 129.

235. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 27, 51, c. 4, s. 129, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 7, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 24.

236. Ebu Hanîfe, Müsned, s. 3.

237. Ebu Hanîfe, s. 3, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 27, 51, Müslim, c. 1, s. 37, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 7, İbn Mâce, c. 1, s. 24, Nesâî, c. 8, s. 99, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 1, s. 3.

238. Ebu Hanîfe, Müsned, s. 3.

239. Ebu Hanîfe, Müsned, s. 3, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 129.

240. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 129.

241. Ebu Hanîfe, Müsned, s. 3, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 51, 53, Müslim, c. 1, s. 37, Nesâî, c. 8, s. 100, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 1, s. 3.

242. Ebu Hanîfe, s. 3, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 27, Tirmizî, c. 5, s. 7, İbn Mâce, c. 1, s. 24.

243. Ebu Hanîfe, s. 3, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 27, 51, 53, M üslim, c. 1, s. 37, Tirmizî, c. 5, s. 7, Nesâî, c. 8, s. 100, İbn Mâce, c. 1, s. 24, Begavî, c. 1, s. 3.

244. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 129.

245. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 52, 53, Nesâî, Sünen, c. 8, s. 100, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 1 , s. 3.

246. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 7, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 24.

247. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 52, Müslim, Sahîh, c. 1, s. 38, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 7, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 24-25, Nesâî, Sünen, c. 8, s. 100, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 1, s. 3.

248. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 52, Müslim, Sahîh, c. 1, s. 38, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 7, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 24-25, Nesâî, Sünen, c. 8, s. 100, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 1, s. 3.

249. Ebu Hanîfe, Müsned, s. 3.

250. Ebu Hanîfe, Müsned, s. 3, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 27, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 1, s. 40.

251. Ebu Hanîfe, Müsned, s. 3.

252. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 27.

253. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 52, Müslim, Sahîh, c. 1, s. 38, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 7, Nesâî, Sünen, c. 8, s. 101 , Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 1, s. 3.

254. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 27, 52, Müslim, Sahîh, c. 1 , s. 38, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 7, İbn Mâce, Sünen, c. 1 , s. 25, Nesâî, Sünen, c. 8, s. 101.

255. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 27, 52, Müslim, Sahîh, c. 1, s. 38, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 25, Nesâî, Sünen, c. 8, s. 101, Begavî, M esâbfhu's-sünne, c. 1, s. 3.

256. Ebu Hanîfe, Müsned, s. 3, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 27, 52, Müslim, Sahîh, c. 1, s. 38, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 7, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 25, Nesâî, Sünen, c. 8, 101, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 1, s. 3.

257. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 198, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 294, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 1, s. 32, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 1, s. 40 Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 55, Zürkânî, Mevâhibu'l-ledünniye Şerhi, c. 1 , s. 228.

258. İb Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 198, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 257, Buhârî, Sahîh, c. 1, s. 2, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 2, s. 175.

259. Mâlik, Muvatta, c. 1, s. 203, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1 , s 198, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 158, Buhârî, Sahîh, c. 1, s. 2-3, Müslim, Sahîh, c. 4, s. 1816-1817, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 597, Nesâî, Sünen, c. 2, s. 148, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 2, s. 175, İbn Esîr, Câmiu'l-usû I, c. 12, s. 41, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 1, s. 40-41, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 1, s. 49.

260. Zürkânî, Mevâhibu'l-ledünniye Şerhi, c. 1, s. 228.

261. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 394, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1 , s. 90, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 228.

262. Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 1, s. 40-41, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 1, s. 49.

263. Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 222, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 170, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 22, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 415.

264. Taberî, Tefsîr, c. 22, s. 91, Kurtubî, Tefsîr, c. 14, s. 296, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 537, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 7, s. 94.

265. Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 221, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 235, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 362, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 70, Taberî, Tefsîr, c. 22, s. 90, Kurtubî, Tefsîr, c. 14, s. 296, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 537, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 7, s. 94.

266. Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 221, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 362, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 70, Kurtubî, Tefsîr, c. 14, s. 296, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 537.

267. Taberî, Tefsîr, c. 22, s. 91, Kurtubî, Tefsîr, c. 14, s. 296, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. , s. 537, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 7, s. 294-295, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 1, s. 45, c. 25, s. 152.

268. Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 235, Hâzin, Tefsîr, c. 3, s. 488.

269. Taberî, Tefsîr, c. 22, s. 91, Kurtubî, Tefsîr, c. 14, s. 296, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 537, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 7, s. 94-95.

270. Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 221, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 235, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 362, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 70, Kurtubî, Tefsîr, c. 14, s. 296, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 537.

271. Taberî, Tefsîr, c. 22, s. 91, Kurtubî, Tefsîr, c. 14, s. 296, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 537, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 7, s. 95.

272. Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 235, Taberî, Tefsîr, c. 22, s. 91 , Kurtubî, Tefsîr, c. 14, s. 296, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, 0. 1, 3. 45, 0. 25, s. 152.

273. Taberî, Tefsîr, c. 22, s. 91, Kurtubî, Tefsîr, c. 14, s. 296, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 537, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 7, s. 95, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 25, s. 152.

274. Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 235, Taberî, Tefsîr, c. 22, s. 91, Kurtubî, Tefsîr, c. 14, s. 296, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 537, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 7, 95, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 25, s. 152.

275. Taberî, Tefsîr, c. 22, s. 91, Kurtubî, Tefsîr, c. 14, s. 296, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 537, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 7, s. 95.

276. Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 221, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 362, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 70.

277. Taberî, Tefsîr, c. 22, s. 91, Kurtubî, Tefsîr, c. 14, s. 296, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 537, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 7, s. 95.

278. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 7, s. 95.

279. Taberî, Tefsîr, c. 22, s. 91, Kurtubî, Tefsîr, c. 14, s. 296, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 537, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 7, s. 95.

280. Bedrüddin Zerkeşî, el-Bürhân, c. 1, s. 229.

281. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 197, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 327, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1316-1317.

282. İbn Esîr, Câmiu'l-usûl, c. 12, s. 42, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 416.

283. Müslim, Sahîh, c. 4, s. 1817, İbn Esîr, Câmiu'l-usûl, c. 12, s. 41.

284. Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 1, s. 43.

285. Mâlik, Muvatta, c. 1, s. 203, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 198, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 58, 202, Buhârî, Sahîh, c. 1, s. 3, Müslim, Sahîh, c. 4, s. 1816, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 597, Nesâî, Sünen, c. 2, s. 149.

286. İbn Esîr, Câmiu'l-usûl, c. 12, s. 42, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 416.

287. Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 169, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 416.

288. Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 57, Zürkânî, Mevâhibu'l-ledünniye Şerhi, c. 1, s. 234.

289. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c, 2, s. 176, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 22.

290. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 197, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 171 , Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 22.

291. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 445, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 171, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 22.

292. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 211, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 190-191, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 10.

293. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 212, Ahmed b. Hanbel, Müsned. c. 5, s. 190-191, Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 212, Nesâî, Sünen, c. 6, s. 10, Taberî, Tefsîr, c. 5, s. 29.

294. Taberânî’den naklen Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 56.

295. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 211, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 191, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 11.

296. Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 11.

297. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 211, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 191, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 11.

298. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 34, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 236, Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 392, İbn Esîr, Câmiu'l-usûl, c. 12, s. 41, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 237, Hâzin, Tefsîr, c. 3, s. 300.

299. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 395, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 1, s. 32, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 90, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 1, s. 40, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 56, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 416, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 230.

300. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 395, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 1, s. 40.

301. Süheylî, Ravd, c. 2. s. 395, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 1, s. 32, Bedrüddin Aynî, Umde, c. 1, s. 40, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 56. Halebî, c. 1, s. 416, Zürkânî, c. 1, s. 24.

302. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 1, s. 32, Kastalânî, c. 1, s. 56, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 230.

303. İbn Kayyım, c. 1, s. 32, Suyûtî, c. 6, s. 124, Kastalânî, c. 1, s. 56, Halebî, c. 1, s. 416-417, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1 , s. 230.

304. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 395, Buhârî, Sahîh, c. 6, s. 51, Müslim , Sahîh, c. 1, s. 158-159, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 395, Taberî, Tefsîr, c. 27, s. 46, 49, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve , c. 2, s. 366, Zehebî, Târihu’l -İslâm , s. 253, Ebu’l-Fidâ, Tefsîr, c. 4, s. 248.

305. Buhârî, Sahîh, c. 1, s. 50, Müslim, Sahîh, c. 1 , s. 159, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 395.

306. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 395, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 4, s. 251.

307. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 395, Taberî, Tefsîr, c. 27, s. 49, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 372, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 4, s. 251, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 1, s. 40, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 56, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 417.

308. Müslim, Sahîh, c. 1 , s. 159, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 4, s. 248.

309. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 418, Müslim, Sahîh, c. 1, s. 159.

310. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 395, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 1, s. 32, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 90, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 1, s. 40, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 56, Halebî, İnsânu’l -uyûn, c. 1, s. 407.

311. İbn Kayyım, Zâdü'l-mead, c. 1 , s. 32, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 56, Halebî, c. 1, s. 418, Zürkânî, Mevâhibu'l-ledünniye Şerhi, c. 1, s. 230.

312. Süheylî, Ravd, c. 2, s. 395, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 90, B. Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 1 , s. 40, Kastalânî, c. 1, s. 56, Halebî, İnşân, c. 1, s. 419, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 232.

313. Süheylî, Ravd, c. 2, s. 395, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 90, Bedrüddin Aynî, Um de, c. 1, s. 40, Kastalânî, c. 1, s. 56, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 232.

314. Taberî, Tefsîr, c. 27, s. 48, Suyûtî, Dürru'l-mensur, c. 6, s. 124, Halebî, c. 1, s. 419.

315. Taberî, Tefsîr, c. 27, s. 48, Süheylî, Ravd, c. 2, s. 395, İbn Seyyid, c. 1, s. 90, Bedrüddin Aynî, Umde, c. 1, s. 40, Suyûtî, Dürr, c. 6, s. 124, Kastalânî, c. 1, s. 56, Halebî, İnşân, c. 1, s. 419, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 232.

316. Taberî, Tefsîr, c. 27, s. 48, Süheylî, Ravd, c. 2, s. 395, Suyûtî, Dürru'l-mensûr, c. 6, s. 124, Halebî, İnşân, c. 1, s. 419, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 232.

317. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 395.

318. Taberî, Tefsîr, c. 27, s. 48, Suyûtî, Dürr, c. 6, s. 124, Halebî, c. 1, s. 419, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 232.

319. Taberî, Tefsîr, c. 27, s. 48, Suyûtî, Dürr, c. 6, s. 124.

320. Abdurrezzak ve Ahmed b. Hanbel'den naklen, Fethu'l-kebîr, c. 1, s. 21.

321. Taberî, Tefsîr, c. 27, s. 48, Suyûtî, Dürru'l-mensûr, c. 6, s. 124.

322. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 395.

323. Taberî, Tefsîr, c. 27, s. 48, Suyûtî, Dürr, c. 6, s. 124, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 232.

324. Taberî, Tefsîr, c. 27, s. 48, Süheylî, Ravd, c. 2, s. 395, Suyûtî, Dürr, c. 6, s. 124, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 232.

325. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 395.

326. Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 232.

327. Süheylî, Ravd, c. 2, s. 395, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 232.

328. Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 232.

329. Kadı Iyaz, eş-Şifâ, c. 1, s. 163.

330. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 1, s. 32, Kastalânî, Mevâhib, c. 1 , s. 56, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 417-418, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 232.

331. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 417.

332. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 1, s. 78.

333. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 285, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 1, s. 78, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 19, s. 198, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 468.

334. Taberî, Tefsîr, c. 27, s. 48, Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 469, Kurtubî, Tefsîr, c. 17, s. 92, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 1 , s. 79, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 468.

335. Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 4, s. 525, Suyûtî, Dürru'l-mensûr, c. 6, s. 364.

336. Taberî, Tefsîr, c. 27, s. 48, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 4, s. 525, Suyûtî, Dürru'l-mensûr, c. 6, s. 364.

337. Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 4, s. 525, Suyûtî, Dürru'l-mensûr, c. 6, s. 364.

338. İnşirah: 4

339. Taberî, Tefsîr, c. 30, s. 235, Zemahşerî, Keşşaf, c. 4, s. 266, Nesefî, Medârik, c. 4, s. 365.

340. Zemahşerî, Keşşaf, c. 4, s. 266, Fahru'r-Râzî, Tefsîr, c. 32, s. 5, Nesefî, Medârik, c. 4, s. 365, Kurtubî, Tefsîr, c. 20, s. 106, Hâzin, Tefsîr, c. 4, s. 389, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 4, s. 524-525.

341. Taberî, Tefsîr, c. 30, s. 235, Zemahşerî, Keşşaf, c. 4, s. 266, Fahru'r-Râzî, Tefsîr, c. 32, s. 5.

342. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 846, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 274-275, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 138.

343. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 356.

344. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 138.

345. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 846, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 274-275.

Peygamberimiz Hazret-i Muhammed aleyhisselâmın Tebligat ve İcraatının Kaynağının İlahî Vahiy Oluşu

Peygamberimiz Hazret-i Muhammed aleyhisselâmin tebligat ve icraatının kaynağı ilahî vahiy idi

Bu gerçek, Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle açıklanmıştır:

" İşte, Biz (ey Resûlüm! ), sana da böylece Emrimizden bir Ruh (Kur'ân) variyettik.

Halbuki, (vahiyden önce) sen, 'Kitab nedir? İman nedir?' bilmezdin.

Fakat, Biz, onu (Kur'ân'ı) bir nur yaptık.

Bununla, kullarımızdan kimi dilersek ona hidayet veririz.

Şüphe yok ki, sen muhakkak doğru bir yolun rehberliğini yapıyorsun! " 346

------------------------------------------------

346. Şûra: 52.

İbrahim ve İsmail aleyhisselâmların Peygamberimiz aleyhisselâm Hakkındaki Dilekleri ve Dileklerinin Kabul Olunuşu

İbrahim aleyhisselâmla oğlu İsmail aleyhisselâmın, Kabe'nin duvarlarını örüp yükseltirlerken, Yüce Allah'a:

" Ey Rabbimiz! Bizden sâdır olan şu hizmeti kabul buyur!

Şüphe yok ki, herşeyi işiten, herşeyi bilen Sensin Sen!

Ey Rabbimiz! Bizi, Sana teslimiyette sabit kıl!

Soyumuzdan da, yalnız Sana boyun eğen Müslüman bir cemaat yetiştir!

Ey Rabbimiz! Onların içinden de, kendilerine Senin âyetlerini okuyacak, onlara Kitabı ve hikmeti öğretecek, onları iyice temizleyecek bir peygamber de gönder..." diyerek dua ettikleri 347. ve Hazret-i Muhammed aleyhisselâmın peygamber olarak gönderilmesiyle bu dualarının kabul buyuru lduğu da:

" İçinizde, kendinizden bir peygamber gönderdik ki, size âyetlerimizi okuyor, sizi tertemiz yapıyor, size Kitabı ve hikmeti öğretiyor, bilmediğiniz şeyleri size bildiriyor;" 348.

'(Ey Resûlüm! ) Allah, sana Kitabı ve hikmeti indirdi. Daha önce bilmediklerini de sana öğretti. Allah'ın senin üzerindeki lütuf ve inayeti çok büyüktür" 349 mealli âyetlerle açıklanmıştır.

Bu âyetlerde anılan Kitabın Kur’ân-ı Kerîm olduğu ve Peygamberimiz aleyhisselâmın da onu ümmetine bıraktığı, tarihî bir vakıa ve gerçektir.

------------------------------------------------

347. Bakara: 129

348. Bakara: 151

349. Nisa: 113

Kur'an-ı Kerîm, Kur'an-ı Kerîm'in İnişi, Ezberlenişi ve Yazılışı

Kur'ân-ı Kerîm'in isimlerinden olan " Kur'ân" sözü, aslında masdar olup kıraat etmek, okumak demektir. 350

Kur'ân-ı Kerîm, âlemlerin Rabbi olan Yüce Allah tarafından, 351 insanları karanlıklardan aydınlığa, Allah'ın doğru yoluna çıkarmak için 352 son peygamber 353 Hazret-i Muhammed aleyhisselâmın kalbine, Cebrail aleyhisselâmın aracılığıyla, 354 hiç unutmamak, hafızasından silinmemek üzere 355 vahyedilmek. 356 okunmak suretiyle357 azar azar indirilen; 358 hiç kimsenin bir benzerini daha vücuda getiremeyeceği; 359 Allah katında çok şerefli, kadri yüce; tertemiz sahifelerde kıymetli, sevgili, takva sahibi katiplerin elleriyle yazılı;360 nesilden nesile tevatürle nakil olunagelen; doğruluğunda hiç şek ve şüphe bulunmayan Allah Kelamıdır. 361

Kur'ân-ı Kerîm Peygamberimiz aleyhisselâma, Ramazan ayında, 362 Kadir gecesinde inmeye başlamış, 363 yirmi üç yılda tamamlanmıştır. 364

İbn Abbas'ın bildirdiğine göre; Peygamberimiz aleyhisselâm, kendisine Cebrail aleyhisselâm tarafından indirilen âyetleri ezberlemek, unutmamak için acele eder, dudaklarını Cebrail'in okuyuşuna uydurarak kımıldatır dururdu. 365

Bunun üzerine, Yüce Allah, indirdiği âyetlerde şöyle buyurdu:

" (Ey Resûlüm! ) Onu (Kur'ân'ı Cebrail sana okuyup bitirmeden) ezberlemek için, dilini onunla (Kurbânla) depretme!

Onu, (göğsünde) toplamak (ezberletmek), okutmak Bize düşer.

O halde, Biz, onu sana (Cebrail'in dili ile) okuduğumuzda, sen onun okunuşuna sadece uy! (susup kulak ver, dinle! )

Sonra onu okuman, Bize aittir (okumanı Biz tekeffül ederiz)." 366

" Bundan böyle, Biz sana Kur'ân'ı okutacağız da, sen onu unutmayacaksın." 367

İşte bundan sonra, ne zaman Cebrail aleyhisselâm gelir, vahiy getirirse, Peygamberimiz aleyhisselâm susar, onu dinler; Cebrail aleyhisselâm dönüp gidince, onun okumuş olduğu âyetleri, o nasıl okumuş idiyse öylece, ezberinden okurdu. 368

Kur'ân-ı Kerîm'in Arapça olarak indirildiği de, Kur'ân-ı Kerîm'de açıklanmışür. 369

Kur'ân-ı Kerîm'in ilk hafızı, Peygamberimiz aleyhisselâmclı. 370

Cebrail aleyhisselâm her yıl Ramazan ayında, her gece gelir, Ramazan'ın sonuna kadar Kur'ân-ı Kerîm'i Peygamberimiz aleyhisselâmla mukabele eder; yani o okur, Peygamberimiz aleyhisselâm dinler, Peygamberimiz aleyhisselâm okur, Cebrail aleyhisselâm dinlerdi.

Peygamberimiz aleyhisselâmın Vefât ettiği yılda ise, bu mukabele iki kere yapı İm işti. 371

Yüce Allah Müslümanlara namazda Kur'ân'dan kolaylarına geleni okumalarını emir buyurduğu 372 ve Peygamberimiz aleyhisselâm da, Kur'ân'sız (kıraatsız) namaz olamayacağını haber verdiği için;373 erkek kadın her Müslümanın, en az, namazlarında okuyacakları kadar sûre veya âyetler ezberlemeleri gerekiyor, bununla yetinmeyip Kur'ân-ı Kerîm'in tümünü ezberlemeye koyulanlar da oluyordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm, kendisine Kur'ân-ı Kerîm âyetleri nazil oldukça, vahiy katiplerinden birini çağırır, ona " Yaz! " buyurup yazdırır, onun hangi sûreye ve sûrenin neresine konulacağını da bildirir, 374 bu da kendisine Cebrail aleyhisselâm tarafından bildirilmiş bulunurdu.

Nitekim, Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Bana Cebrail (aleyhisselâm) geldi. Şu 'İnnallâhe ye'muru bi'l-adli ve'l-ihsâni ve îtâi zi'l-kurbâ ve yenhâ ani'l-fahşâi ve'l-münkeri ve'l-bağyi yaizuküm lealleküm tezekkerûn' âyetini [Nahl: 90], şu sûrenin [Nahl sûresinin] şurasına [89. âyetin altına] koymamı bana emretti" buyurmuştur. 375

Zeyd b. Sabit der ki:

" Vahyi Resûlullah aleyhisselâmın huzurunda yazardım. Bitirdiğim zaman, bana:

'Yazdığını, oku! ' buyururdu.

Eğer onda yazılmayan birşey kalmışsa ekletir, fazla birşey olursa çıkarttınrdı." 376

Nisa sûresinin 95. âyeti nazil olunca da:

" Bana Zeyd'i çağırınız. Levhayı, diviti ve kürek kemiğini, veya kürek kemiğini ve diviti getirsin! " buyurmuş, 377 Zeyd gelince de, ona:

" Ey Zeyd! " 378 buyurarak379 yazdıracağı âyeti yazdırmış, 380 bu âyete ait olup o anda nazil olan " zarar görenler dışında" istisnasını da ona ekletmiştir.

Zeyd b. Sabit der ki:

" Bir ve tek olan Yüce Allah'ın indirip de kemiğin üzerine eklemiş olduğum o istisnaya, 381 varlığım Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki , 382 hâlâ bakıyor, onu görüyor gibiyimdir! " 383

Kur'ân-ı Kerîm, böylece, başından sonuna kadar, Peygamberimiz aleyhisselâmın huzurunda, hurma dallan, düz, yassı taşlar, kürek kemikleri ve yazı yazmaya elverişli daha başka şeyler üzerine yazılmış bulunuyordu. 384

Kur'ân-ı Kerîm'in vahyi Peygamberimiz aleyhisselâmın Vefâtına yakın bir zamana kadar devam ettiği için, 385 Kufârvı Kerîm'in yazılı sahifeleri mushaf haline getirilmemişti.

Kur'ân-ı Kerîm sûrelerden, sûreler de âyetlerden teşekkül etmiştir.

Kur'ân-ı Kerîm'in iki kapağı arasında yüz on dört sûre olup, 386 Berâe (Tevbe) sûresinden başka, bütün sûrelerin başında Besmele vardır.

Yani, her sûre diğerinden Besmele ile ayrı İmi ştır. 387

Sûre; lügatta, yüksek derece ve mertebeye, büyük bir şehri kuşatan sûra benzetilerek, Kur'ân-ı Kerîm'in de en az üç âyetten müteşekkil, hususi bir isim taşıyan müstakil bölümlerinden her birine de sûre denilmiştir. 388

Sûre sözü, Kur'ân-ı Kerîm'in müteaddit âyet ve sûrelerinde geçer. 389

Kur'ân-ı Kerîm'in en uzun sûresi Bakara, en kısa sûresi de Kevser sûresidir. 390

Âyet; lügatta açık alâmet, nişane, bellik demektir.

Din teriminde ise; Kur'ân-ı Kerîm'in bir hükme delâlet eden ve birbirlerinden birer fasıla ile ayrılmış bulunan uzun veya kısa cümlelerinden her birine âyet denir. 391

Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerinin sayısında, sûre başlarındaki Besmeleyi o sûrenin âyetlerinden sayıp saymamak, âyetlerdeki durak yerlerinde görüş birliğine varamamak gibi sebeplerle, altı binden sonrasında ihtilaf edilmiştir.

İbn Abbas'a göre, Kur'ân-ı Kerîm âyetlerinin toplamı altı bin altı yüz altmışaltı di r. 392

Şeyhülislam İbn Kemal de bunu benimsemiş ve:

" Bilmek istersen eğer sen aded-i âyâtı:

Cümlesi altı bin'ü altı yüz altmış altı" demiştir.

-------------------------------------------

350. Râgıb, Müfredâtü'l-Kur'ân, s. 402.

351. Vakıa: 80.

352. İbrahim: 1

353. Ahzâb: 40.

354. Bakara: 37.

355. A'lâ: 6.

356. Şûra: 7.

357. Kıyâme: 18.

358. İnsan: 23.

359. İsrâ: 88.

360. Abese: 13-16.

361. Seyyid Şerif, Ta'rifât, s. 116.

362. Bakara: 185.

363. Kadr. 1.

364. Bedrüddin Zerk es/, el-Bürhân, c. 1, s. 232.

365. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 343, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 4, Müslim , Sahih, c. 1, s. 330.

366. Kıyâme: 16-19.

367. A'lâ, 6.

368. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 198-199, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 343, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 4, Nesâî, Sünen, c. 2, s. 149-150.

369. Yûsuf 2, Tâhâ: 113, Şûra: 7.

370. A'lâ: 26, Kıyâme: 17.

371. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 248, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 231, 276, 326, 363, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 228, c. 4, s. 183, Müslim , Sahih, c. 4, s. 1803, 1905.

372. Müzzemmil, 20.

373. Müslim, Sahih, c. 1 , s. 297, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 2, s. 193.

374. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 57, Ebu Dâvud, Sünen, c. 1, s. 209, İbn Ebi Davud, Kitâbu'l-mesâhif, s. 30, Hâkim , Müstedrek, c. 2, s. 330, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 2, s. 48.

375. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 218, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 583, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 7, s. 4849, Suyûtî, Dürru'l-mensûr, c. 4, s. 128.

376. Sehavî, Irakî Elfiye, Şerhu Fethu'l-mugîs, c. 2, s. 165.

377. Buhârî, Sahih, c. 6, s. 99-100.

378. Buhârî, Sahih, c. 6, s. 100.

379. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 191.

380. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 191, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 100.

381. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 211 , Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 191, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 11.

382. Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 11.

383. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 211, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 191, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 11.

384. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 185, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 210, c. 8, s. 119.

385. Buhârî, Sahih, c. 6, s. 98.

386. Bedrüddin Zerkeşî, el-Bürhân, c. 1, s. 249.

387. Suyûtî, el-İtkân, c. 1, s. 65.

388. Râgıb, Müfredâtü'l-Kur'ân, s. 247-248, Zemahserf, Keşsâf, c. 1, s. 239-240, Suyûtî, el-İtkân, c. 1 , s. 52.

389. Bakara: 53, Tevbe: 64, 86, 124, 127, Yûnus: 38, Hud: 13, Nur: 1, Müizemmil: 20.

390. Bedrüddin Zerkeşî, el-Bürhân, c. 1, s. 252.

391. Râgıb, Müfredâtü'l-Kur'ân, s. 33.

392. Suyûtî, el-İtkân, c. 1, s. 67.

Kur'ân-ı Kerîm'in En Büyük ve En Devamlı Mucize Oluşu

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Peygamberlerden hiçbir peygamber yoktur ki, ona, insanların iman etmek zorunda kaldığı mucizelerin bir benzeri verilmemiş olsun!

Bana verilen mucize ise, Allah'ın bana vahyettiğidir, Kur'ân'dır!

Bunun için, Kıyamet günü, Peygamberlerin en çok ümmetlisi ben olacağımı umarım! " buyurmuştu r. 393

Her peygamberin, zamanına göre, peygamberlik dâvasını isbatlayacak bazı harikuladeleri, mucizeleri vardır; asanın yılana çevrilmesi gibi.

Musa aleyhisselâmın zamanında sihir yaygındı. Bunun için, Musa aleyhisselâm sihirden daha üstün ve baskın olan bir mucize getirip, muhataplarını iman etmek zorunda bırakti. 394

İsa aleyhisselâmın zamanında tıp (doktorluk) yaygın ye üstündü. Bunun için, İsa aleyhisselâm, doktorluktan daha üstün ve baskın olan bir mucize getirdi: Ölüyü diriltti.

Muhammed aleyhisselâmın zamanında ise, fesahat ve belagat yaygındı. 395 Bunun için, Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm, kavmine, bir fesahat ve belagat mucizesi olan Kur'ân-ı Kerîm'i getirdi.

Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmdan önceki peygamberlerin mucizeleri kendilerinin Vefât-larıyla sona ermiş, onları, o zaman hâzır bulunanlardan başkaları da görmemişlerdir.

Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmın mucizesi olan Kur'ân-ı Kerîm ise, Kıyamet gününe kadar devam edecektir. 396

Önceki peygamberlere verilen mucizelerin benzerleri ya suretçe, ya da hakikatça, kendilerinden öncekilere de verilmiş bulunuyordu.

Kur'ârvı Kerîm mucizesinin benzeri ise, daha önce hiçbir peygambere verilmemiştir. 397

Kur'ârvı Kerîm; yalnız fesahat ve belagat yönünden değil, her yönden de bir benzeri daha ortaya konulamayacak bir mucizedir.

Yüce Allah, bu gerçeği Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle açıklar:

" (Ey Resûlüm! ) de ki: Andolsun, insanlar ve cinler, şu Kitabın benzerini vücuda getirmek üzere biraraya toplansa ve birbirlerine yardımcı da olsalar, yine de onun benzerini getiremezler!

Şanıma andolsun ki, Biz bu Kur'ân'da, insanlar için her mânâda nice türlüsünü açıklamışızdır.

İnsanların pek çoğu ise, kâfirlikte ayak dirediler." 398

Ebu Ubeyd'in bildirdiğine göre; bir çöl Arabi, bir zâtı " Fasda' bimâ tü'meru ve a'riz ani'l-müşrikîn=Şimdi, sen, sana emrolunanı açığa vur! Müşriklerden yüz çevir! " (Hicr: 94) âyetini okurken işitince, hemen secdeye kapanır ve:

" Ben, onun fesahatindan dolayı secde ettim! " der.

Başka birisi de:

" Felemmestey'esû minhü halesû neciyyâ=Vaktâ ki, ondan umutlarını kestiler, fısıldaşarak bir yana çekildiler" (Yûsuf: 80) âyetini bir adamdan işitince:

" Ben şehadet ederim ki; bu sözün benzerini bir yaratık söylemeye güç yetiremez! " demiştir.

Bir cariyeden dinlediği kelamın fesahatına hayran olarak:

" Allah aşkına, sen ne kadar da fesahatlısın! " demekten kendini alamayan Asmaîye, cariye:

" Ve evhaynâ ilâ ümmi Mûsâ en erdnhife izâ hıfti aleyhi fe elkîhi fi'l-yemmi ve lâtehâff ve lâ tahzenî. İnnâ râddûhü ileyke ve câilûhü mine'l-mürserîn=Mûsâ'nın anasına: 'Onu, emzir. Sana onun hakkında bir tehlike gelince, kendisini denize bırak. Korkma. Kederlenme. Çünkü, Biz, onu yine sana geri döndüreceğiz. Hem onu peygamberlerden biri de yapacağız' diye vahyettik' (Kasas: 7) kavlinden sonra, şu benimki, bir fesahat mı sayılır?" demiştir.

Gerçekten de, bu bir tek âyette; iki emir, iki nehiy, iki haber ve iki müjde birieştirilmiştir. 399

Peygamberimiz aleyhisselâmın mucizesi sadece Kur'ân-ı Kerîm'den ibaret bulunmadığı ve daha birçok mucizeleri olduğu halde, hadis-i şeriflerinde yalnız Kur'ân-ı Kerîm'i anmakla yetinmeleri, onun mucizelerinin en büyüğü ve en yararlısı oluşundan; dine daveti, delil ve hücceti hâvi bulunuşundan; Kıyamet gününe kadar, hâzırve gaip, herkesin ondan yararianışındandır. 400

Kur'ân-ı Kerîm'e Kur" ân isminin verilişi; İlahî Kitablar arasında, Kitabların, belki bütün ilimlerin semerelerini içinde toplamış olduğu içindir. Nitekim, Yüce Allah:

" Ve tafsile külli şey'in=Herşeyin tafsilidir;" (Yûsuf: 111),

" Tibyânen li külli şey'in=Herseyin apaçık bir beyanıdır" (Nahl: 39) buyurmuştur. 401

Peygamberimiz aleyhisselâm da:

" Bana, Tevrat yerine es-Sebi' verildi.

Zebur yerine, Miun verildi.

İncil yerine, Mesâni verildi.

Mufassallar da, fazla olarak verildi" buyurmuştur. 402

Kur'ârvı Kerîm'in sûreleri, âyetlerinin çokluğuna göre dörde ayrılır:

1)Tuvel,

2) Miun,

3) Mesani,

4) Mufassal.

Bakara, Âl-i İmrân, Nisa, Mâide, En'âm, A'râf ve Yûnus sûrelerine uzunluklarından dolayı " Seb'u't-tuvel=Yedi uzunlar" denir.

Kur'ân-ı Kerîm'in yüzden fazla veya yüze yakın âyetli; Berâe (Tevbe), N ahi, Hûd, Yûsuf, Kehf, İsrâ, Enbiyâ, Tâhâ, Mü'minûn, Şuarâ ve Sâffât sûrelerine ise Miun (Yüz âyetliler) denir.

Miun sûrelerinden sonra gelen ve yüzden az âyetli sûrelere Mesani denir. 403

Kur'ârvı Kerîm'in yüzden az âyetli Mesani sûrelerini sık sık takip eden ve aralan Besmele ile ayrılmış bulunan kısa sûrelerine Mufassal sûreler; ve bunların uzunlarına uzun Mufassallar, orta uzunlukta olanlarına orta Mufassallar, daha az âyetli olanlarına kısa Mufassallar denir. 404

Hakikat ehline göre; Kur'ân-ı Kerîm bütün hakikatları kendisinde toplayan ledün ilminin de icmali ve özetidir. 405

Hazret-i Ömer'in " ilimle dolu dağarcık! " diyerek takdir ettiği, 406 Ashab-ı Kiramdan Abdullah b. Mes'ud:

" İlim isteyen, Kur’ân'ı incelesin! Çünkü, öncekilerin de, sonrakilerin de ilmi, onun içindedir! " demiştir. 407

Abdullah b. Mes'ud'un da " Kur’ân'ın ne güzel tercümanıdır! " diyerek takdir ettiği ve ilminin çokluğundan dolayı Bahr (deniz) diye anılan408 ve Hazret-i Ömer tarafından da müşkil meselelerde çağırılıp görüşü alınan409 Abdullah b. Abbas da:

" Eğer bana ait deve dizbağları yitecek olsa, muhakkak, orada, Yüce Allah'ın Kitabında bulurum! " demiştir. 410

--------------------------------------------

393. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 451, Buhârî, Sahîh, c. 6, s. 97, Müslim , Sahîh, c. 1, s. 134, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 543.

394. Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 20, s. 13, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 9, s. 5.

395. Kurtubı, Tefsîr, c. 1, s. 77-78, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 20, s. 13, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 9, s. 5.

396. Bedrüddin, Aynî, Umdetü'l-kârî, c. 20, s. 13, İbn Hacer, Fethu'l-bârî, c. 9, s. 6.

397. İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 9, s. 5, Kastalânî, İrşadü's-sârf, c. 7, s. 529.

398. İsrâ, 88-89.

399. Kadı Iyaz, eş-Şifâ, c. 1, s. 215-216.

400. Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 20, s. 13.

401. Râgıb, Müfredâtü'l-Kur'ân, s. 402.

402. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 107, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 475, Taberânî’den naklen Alâuddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 1, s. 572, Bedrüddin Zerkeşî, el-Bürhân, c. 1, s. 244, 258.

403. Bedrüddin Zerkesf, el-Bürhân, c. 1, s. 244, 245, Suyûtî, el-İtkân, c, 1, s. 202.

404. Suyûtî, el-İtkân, c. 1, s. 199-201.

405. Seyyid, Şerif, Ta'rifât, s. 116.

406. İbn Sa'd, Tabakâtü 'l-kübrâ, c. 2, s. 344.

407. Taberânî’den naklen Heysemî, Mecmau'z-zevâid. c. 7, s. 165, İbn Esîr, Nihâye. c. 1 , s. 229, Bedrüddin Zerkeşî, el-Bürhân, c. 1, s. 454, İbn Hacer, Metâlibu'l-âliye, c. 3, s. 133.

408. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 366, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 535.

409. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 365.

410. Suyûtî, el-İtkân, c. 2, s. 1028.

Kur'an-ı Kerîm'in Mushaf Haline Getirilişi ve Nüshalarının Çoğaltılışı

Peygamberimiz Hazret-i Muhammed aleyhisselâmın Vefâtından sonra vuku bulan Yemâme savaşında Kur'ân-ı Kerîm hafızlarından bir haylisinin şehit düşmesi, Kur'ân-ı Kerîm sahifelerinin biraraya toplanmasına sebep olmuştur.

Vahiy katiplerinden Zeyd b. Sabit der ki:

" Yemâme'de, birçok hafız sahabinin şehit düşmeleri üzerine, Ebu Bekir, bana adam gönderdi. Kendisinin yanında Ömer de bulunuyordu.

Ebu Bekir, bana dedi ki:

'Ömer, bana geldi:

'Yemâme vak'ası, Ashabdan birçoklarının ölümüne sebep oldu.

Başka yerlerdeki savaşlarda da böyle şehit düşmesiyle, Kur'ân'dan birçok kısmının zayi olup gitmesinden korkuyorum.

Kur'ân'ı toplamayı emretmeni uygun görüyorum' dedi.

Ömer'e:

'Resûlullah aleyhisselâmın yapmadığı birşeyi ben nasıl yaparım?! ' dedim. Ömer

'Vallahi, bu, büyük bir hayırdır! ' dedi.

Bana bu hususta o kadar ısrar etti ki, nihayet, ona Allah kalbimi açtı, yatıştırdı. Ömer'in görüşünü uygun gördüm.

'Sen genç ve akıllı bir adamsın.

Sana bizim emniyet ve itimadımız vardır.

Sen Resûlullah aleyhisselâma vahiy yazardın.

Binaenaleyh, Kur'ân'dan, gerek senin yanında, gerek başkaları yanında yazılı bulunanları araştır, topla, biraraya getir! ' dedi.

Vallahi, bana dağlardan bir dağı nakletme işini teklif etselerdi, Kur'ân'ı cem işinden daha ağır olmazdı.

'Peygamber aleyhisselâmın yapmadığı birşeyi nasıl yaparsınız?! ' dedim. 411

Ebu Bekir

'Vallahi, bu, büyük bir hayırdır! ' dedi.

Ebu Bekir'in ve Ömer'in kalbini yatıştıran Allah, ona benim de kalbimi açtı, yatıştırdı. 412 Bunun üzerine, Kur'ân'ı, yazılı bulunduğu yapraksız, kabuğu soyulmuş hurma dallarından, yassı, ince, beyaz taşlardan ve hafızların hıfzından araştırarak topladım.

Hatta, ezberlerde bulunan Tevbe (Berâe) sûresinin âhirindeki 'Le kad câeküm rasûlün min enfusiküm azîzün aleyhi mâ anittüm harîsun aleyküm bi'l-mü'minîne raûfun rahîm' âyetidir; Ebu Huzeyfetü'l-Ensârî'de buldum. Bunu, ondan başkasında yazılı olarak bulamadım.

Kur'ân'ın bu suretle toplanan sahifeleri, Vefâtına kadar, Ebu Bekir'in yanında; sonra, hayatı boyunca Ömer'in yanında; ondan sonra da, Resûlullahın zevcelerinden Hafsa binti Ömer'in yanında kaldı." 413

Peygamberimiz aleyhisselâm, ümmetine, Kur'ân-ı Kerîm'den, iki kapak arasındakinden başka birşey bırakmamış; Kur'ân-ı Kerîm'den olup da iki kapak arasına girmeyen birşey kalmamıştir. 414

Hazret-i Ebu Bekir, Kur'ân-ı Kerîm sahifelerini biraraya derletip toplattığı zaman:

" Ona, bir isim veriniz! " dedi.

Bazıları " İncil" ismini verdiler, beğenmediler.

Bazıları " Sifr" ismini verdiler.

Yahudiler kitaplarına Sifr dedikleri için, onu da beğenmediler.

Abdullah b. Mes'ud:

" Habeşlilere ait bir kitap görmüştüm ki, onlar onu Mushaf diye anıyorlardı" deyince, Mushaf ismini verdiler. 415

Hazret-i Ali:

" Allah, Ebu Bekir'e rahmet etsin!

Mushafı toplamak hususunda, insanların en büyük ecre nail olanı, o idi.

Kur'ân-ı Kerîm'i iki kapak arasında toplayan ilk kişi, o idi" demiştir. 416

Kur'ân-ı Kerîm'in, Hazret-i Osman devrinde nüshalarının çoğaltılışı da, şöyle olmuştur:

Fütuhata katılan gaziler arasında kıraat ihtilafları çıkmış ve her biri kendi telaffuzunun doğruluğunda ısrar etmiş, bu hususta birbirlerini bilgisizlikle suçlayacak kadar ileri gitmişlerdi.

Irak ordusu ile birlikte İrminiyye ve Azerbaycan fethinden sonra, Şam'a karşı yapılan savaşta bulunduğu sırada, Huzeyfe b. Yeman, Hazret-i Osman'a geldi.

Huzeyfe b. Yeman'ı, ordu efradının Kur'ân-ı Kerîm okuyuşundaki ihtilafları, telaşa düşürmüştü. Hazret-i Osman'a:

" Ey mü'minler emîn! Kitabları üzerinde, Yahudiler ve Nasranflergibi ihtilafa düşmeden, bu ümmete yetiş! " dedi.

Bunun üzerine, Hazret-i Osman:

" Mushaflara geçirmemiz için, Suhuf'u bize gönder! Sonra, sana iade ederiz! " diye, Hazret-i Hafsa'ya haber gönderdi.

Zeyd b. Sabit'e,

Abdullah b. Zübeyr'e,

Saîd b. Âs'a,

Abdurrahman b. Haris b. Hişam'a emretti.

Bunlar da, o suhufu mushaflara geçirdiler.

Hazret-i Osman, onlardan, Kureyşî olan üç âzâya:

" Siz, Kur'ân'dan herhangi bir şeyde, Kur'ân'ın imlâsında Zeyd b. Sabitle ihtilaf ettiğiniz vakit, onu Kureyş'in dili ile yazınız. Çünkü, Kur'ân, ancak Kureyş'in dili ile inmiştir! " dedi.

Onlar da, öyle yaptılar.

Suhuf'u mushaflara geçirdikten sonra, Hazret-i Osman Suhuf'u Hazret-i Hafsa'ya iade etti.

Yazdıklarından, her tarafa birer mushaf gönderdi.

Bunlardan başkasını, sahife olsun, mushaf olsun, yakmalarını emretti. 417

Hazret-i Osman, Hazret-i Hafsa'daki Suhuf'tan dört mushaf istinsah ettirmişti.

Onlardan birini, Küfeye,

Birini, Basra'ya,

Birini, Şam'a gönderdi.

Birisini da, yanında alıkoydu.

Çoğaltılan mushafların sayısının yedi olduğu,

Mekke'ye,

Yemen'e,

Bahreyn'e de birer mushaf gönderildiği de rivayet edilir. 418

Bir kısım Kûfelilerden başka, her insan bu işin faziletini anladı ve takdir etti.

Hazret-i Ali Kûfe'ye vardığı zaman, Kûfeli adamın biri Hazret-i Ali'nin yanına gelip mushaf istinsahı hususundaki hizmetinden dolayı Hazret-i Osman'ı ayıplamaya ve suçlamaya yeltenince, Hazret-i Ali ona bağırarak:

" Sus! O, bu işi, bizim ileri gelenlerimizden bir cemaatla yaptı.

Osman'ın üzerine almış olduğu vazifeyi ben üzerime almış olsaydım, muhakkak, ben de bu hususta onun yolunu tutardım! 419

Allah, Osman'a rahmet etsin!

Eğer idareyi ben üzerime almış olsaydım, muhakkak, mushaflar hakkında, onun yaptığını yapardım!

Ey insanlar! Mushaflar ve fazla mushafların yakılması hususunda Osman'a sakın kin beslemeyiniz! Onun hakkında, hayırdan başka bir söz de söylemeyiniz!

Vallahi, o, mushaflar hakkında yaptığı şeyi, ancak bizim ileri gelenlerimizden bir cemaat toplayarak yapmıştır! " dedi. 420

Gerçekten de, Hazret-i Osman, mushafları istinsah ettirmek istediği zaman, Kureyşîl erden ve Ensardan. -içlerinde Übeyy b. Ka'b ile Zeyd b. Sabit'in de bulunduğu-oniki kişilik bir danışma heyeti toplam işti. 421

Mushafları istinsaha memur edilenlerden:

Saîd b. Âs, halkın, dili en fasîh ve düzgün olanı,

Zeyd b. Sabit de, halkın, Kur'ân-ı Kerîm'in okunuş tarzlarını en iyi bileni idi. 422

--------------------------------------------

411. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 13, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 98, İbn Ebi Davud, Kitâbu'l-mesâhif, s. 20-21.

412. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 189, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 210, c. 6, s. 98, İbn Ebi Davud, Kitâbu'l-mesâhif, s. 20-21.

413. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 98-99, İbn Ebi Davud, Kitâbu'l-mesâhif, s. 20-21 , İbn Nedim, Fihrist, s. 43.

414. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 220, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 106.

415. Bedrüddin Zerkeşî, el-Bürhân, c. 1, s. 281 -282, Suyutı, el-İtkân, c. 1, s. 164.

416. İbn Ebi Davud, Kitâbu'l-mesâhif, s. 5, Bedrüddin Zerkeşî, el-Bürhân, c. 1, s. 239.

417. Buhârî, Sahih, c. 6, s. 97-98, İbn Ebi Davud, Kitâbu'l-mesâhif, s. 19-20.

418. İbn Ebi Davud, Kitâbu'l-mesâhif, s. 34, Bedrüddin Zerkesf, el-Bürhân, c. 1, s. 240.

419. İbn Esrr, Kâmil, c. 3, s. 112.

420. İbn Ebi Davud, Kitâbu'l-mesâhif, s. 22.

421. İbn Ebi Davud, Kitâbu'l-mesâhif, s. 25-26.

422. İbn Ebi Davud. Kitâbu'l-mesâhif. s. 22-23.

Kur'an-ı Kerîm'in Yüce Allah'ın Koruması Altında Bulunuşu

Yüce Allah; Kur'ân-ı Kerîm'i korumayı üzerine aldığını, Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle açıklar:

" Zikr'i (Kur'ân'ı) Biz indirdik Biz! Onun koruyucuları da, şüphesiz ki, Biziz! " 423

Ona, ne önünden, ne de ardından, hiçbir bâtıl yanaşamaz, gelemez!

O, bütün kâinatın hamd ettiği yegâne hüküm ve hikmet Sahibi Allah tarafından indirilmedir! " 424

" Doğrusu, O Kitab, çok şerefli bir Kur'ân'dır. Levh-ı Mahfuzdadır." 425

Yüce Allah; müşrik ve münkirlerin Kur' ân-Kerîm hakkındaki görüşlerinin yersizliğini ve yanlışlığını da, şöyle açıklar:

" O (Kur'ân) bir şair sözü değildir.

Siz, ne az inanır adamlarsınız!

O (Kur'ân), âlemlerin Rabbinden indirilmedir.

Eğer (Peygamber, zannettiğiniz gibi) bazı şeyleri Bize karşı kendiliğinden uydurmuş olsaydı, muhakkak, onun sağ elini (kuvvet ve kudretini) alıverirdik!

Sonra da, hiç şüphesiz, kendisinin kalb damarını koparırdık!

O vakit, sizden hiçbiriniz buna mani de olamazdınız! " 426

--------------------------------------------

423. Hicr: 9.

424. Fussilet: 42.

425. Buruc: 21-22.

426. el-Hâkka: 41-47.

Peygamberimiz aleyhisselâmın Getirip Tebliğ Ettiği Din ve Şeriat

Peygamberimiz Hazret-i Muhammed aleyhisselâmın Yüce Allahtan telakki edip insanlara ulaştırmakla görevlendirildiği din ve şeriat; ulu atası İbrahim aleyhisselâmın dini, 427

Dinden Nûh, İbrahim, Musa ve İsa Aleyhi sselamlara tavsiye buyurulan ve ayrıca kendisine devahy-olunan şeriatbr. 428

Din; lügatta ceza, İslâm, ibadet, tâat, inkıyad, tevhid, millet, şeriat, vera ve takva, hesap. , gibi türlü mânâlara gelir. 429

Şeriat dilinde din; peygamberin Allah tarafından getirip tebliğ ettiği şeyleri kabule akıl sahiplerini davet eden İlahî Kanundur. 430

Bu İlahî Kanuna, uyulduğu için, din denir. 431

Allah'ın açık ve geniş yolu olduğu. 432 kullar bağlansınlar diye konulan hükümlerden ibaret bulunduğu için de, şeriat denir. 433

Şeriata şeriat denilmesi; sıdk ve sadakatla bağlananın susuzluğunu gidereceği, günah kirlerinden de temizleyip arıtacağı içindir. 434

Dine millet denilmesi de, üzerinde toplanı İdi ğı, yüründüğü içindir. Din, millet, aslında bir olup aralarındaki fark itibarîdir ve dinin Allah'a, milletin de peygambere nisbet edilmiş olmasından ibaret-tir. 435 Din; iman, İslâm ve bütün şeriatları kapsayan umumî bir isimdir. 436

İnsanlara ilahî nimet olan şeriatlar, milletler, açık, aydınlık yollar ve sünnetler, son peygamber Hazret-i Muhammed aleyhisselâmın Yüce Allahtan telakki ve tebliğ ettiği İslâmiyetle en son ve mükemmel şeklini bulmuş; bu vakıa ve gerçek de, Mâide sûresinin üçüncü âyetinde açıklanmıştır. 437

Yani, İslâm dininin en son ve en mükemmel şeklini bütün insanlara ulaştırmak vazifesiyle gönderilen Hazret-i Muhammed aleyhisselâm hem kendisinden önceki peygamberlerin buyoldaki tebliğlerine aykırı olarak sonradan insanlar tarafından yapılmış olan katmaları, değişiklikleri, dinle ilgisi bulunmayan şeyleri kaldırıp onlan aslî şekillerine çevirmiş; hem de İslâm dininin kendisine bırakılan en önemli kısımlarının tebligatını yapmış; ve böylece, İslâm dinini, her bakımdan tamamlanmış olarak insanlık dünyasına sunmuş; bu vakıa, Yüce Allah tarafından:

" ... Bugün, sizin dininizi kemale erdirdim. Üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size, din olarak İslâm'ı verip ondan razı oldum..." buyurularak açıklanmıştır.

Allah katında din, İslâm dininden ibarettir. 438

İslâm dininden başka din arayanın dini kabul olunmayacaktır. 439

İnsanların ilk tuttukları, bağlandıkları tek ve genel din, İslâm dini idi.

Gelmiş geçmiş bütün peygamberler, İslâm dininin esaslarını tebliğe çalışmış, bu dinde can vermiş, bu dinde can vermeyi özlemişlerdir.

Âdem aleyhisselâmdan sonra, Ebu'l-beşer olan, 440 İkinci Âdem Baba diye tanınan Nûh aleyhisselâm, Müslümandı. 441

Peygamberler atası İbrahim aleyhisselâm da, onun oğulları ve torunları da, Müslümandılar. 442

Musa aleyhisselâmın; kavmi olan İsrail oğullarını ve Mısır Firavununu davet ettiği din de, İslâm dini idi.

Bunu, hem Musa aleyhisselâm, hem Firavunun iman ve ihtida eden sihirbazları ve hatta, hem de bizzat Firavun da, -denizde boğulacağını anlayınca, Musa ve Harun aleyhisselâmların inandıkları Allah'a inandığını ve Müslüman olduğunu söyleyerek-ifade etimiştir. 443

Musa aleyhisselâmdan sonra İsrail oğullarına peygamber olarak gönderilen İsa aleyhisselâm hakkında, Yüce Allah'ın havarilere:

" Bana ve peygamberime iman ediniz! " diye vahyettiği ve onların da:

" İman ettik! Müslüman olduğumuza şahit ol! " dedikleri;

İsa aleyhisselâm da, bu hususta İsrail oğullarından küfür ve inkâr taştığını hissedip:

" Allah'a doğru giden yolda bana yardım edecekler kimdir?" deyince, yine havarilerin:

" Biziz Allah'ın yardımcıları!

Biz, Allah'a inandık.

Sen de, ey İsa! Şahit ol ki: Biz, muhakkak, Müslümanlardanız! " diyerek Müslümanlıklarını açıkladıkları görülür. 444

Yine Kur'ân-ı Kerîm'de açıklandığına göre; Peygamberimiz Hazret-i Muhammed aleyhisselâmın zamanındaki Hıristiyan rahiplerinden de, Kufârvı Kerîm'e inanan ve kendilerine Kur'ân-ı Kerîm okunduğu zaman:

" Buna inandık! Şüphe yok ki, bu, Rabbimizden gelen bir haktır!

Gerçekten, biz, bundan önce de, İslâm'ı kabul etmiş kimselerdik! " diye ikrar ve şehadette bulunanlar olmuştur. 445

--------------------------------------------

427. Hacc 78, Bakara: 128-129.

428. Şûra: 13.

429. Firuzâbâdi, Kâmûsu’l-muhît, c. 3, s. 45.

430. Seyyid Şerif, Ta'rifât, s. 72.

431. Râgıb, Müfredâtü'l-Kur'ân, s. 175, Seyyid Şerif, Ta'rifât, s. 72-73.

432. Râgıb, Müfredâtü'l-Kur'ân, s. 258.

433. Firuzâbâdi, Kâmûsu’l-muhît, c. 3, s. 45.

434. Râgıb, Müfredâtü'l-Kur'ân, s. 258.

435. Seyyid Şerif, Ta'rifât, s. 73.

436. İmam-ı Âzam, Fıkh-ı Ekber, s. 17.

437. Şehristânî, el-Milel ve'n-nihâl, s. 1, s. 39.

438. Âl-i İmrân: 19.

439. Âl-i İmrân: 85.

440. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 5.

441. Yûnus 72.

442. Yûnus 130-133, Yûsuf 38-101.

443. A'râf 104, 126, Yûnus: 90, 91, 84.

444. Mâide: 111, Âl-i İmrân: 51-52.

445. Kasas: 52-53.

İslam Dininin Tevhid Dini Oluşu

İslâm dini, tevhid dinidir.

Kur'ân-ı Kerîm'de ve hadis-i şeriflerde açıklandığı üzere, İslâm dininde herşeyden önce, Allah'a ve Allah'ın birliğine iman etmek farzdır. 446

İslâm dininin bu tevhid akidesi; Allah'ın birliğine, O'ndan başka ibadet edilecek mâbud bulunmadığına inanmak demektir ki, bu akide, Kur'ân-ı Kerîm'de ve hadis-i şeriflerde " Lâ ilahe illallah=Allah'tan başka ilah yoktur" kelime-i tevhidi ile en veciz bir şekilde ifade buyurulmuştur.

Tevhid; Yüce Allah'ın Zâtını, zihinlerde tasavvur ve tahayyül edilen herşeyin dışında ve üstünde tutmak demektir.

Bu da, üç şeyle:

1) Yüce Allah'ın Rabliğini bilmekle,

2) Yüce Allah'ın Vâhidliğini, birliğini ikrar etmekle,

3) Yüce Allah'a, hiçbir şeyi eş, ortak tutmamakla olur. 447

Zaten, bütün Âdem oğullarının Rabbü'l-âlemînin Rabliğini tanımaları, asıldır.

Tanımamaları veya O'na şerik koşmaları, arızîdir, sonradandır. Çünkü:

" Yüce Allah Âdem (aleyhisselâm)ın zürriyetini zerreler halinde çıkarıp onları akıl sahibi yapmış, kendilerine:

'Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?' diye hitap etmiş, onlar da:

'Evet! Rabbimizsin! ' (A'râf: 172-173) demişler; bu ikrar, onlar için, ilk iman olmuştur.

İşte, bunun içindir ki, bütün Âdem oğulları, daima bu selîm fıtrat üzene dünyaya getirilmişlerdir.

Kim, bundan (bu ahidden) sonra küfür etmişse, muhakkak ki, o fıtrî imanını kendisi değiştirmiş;

Kim de iman ve tasdikte bulunmuşsa, o da ilk ikrarı üzerinde sebat ve devam etmiştir." 448

A'râf sûresinin 172-173. âyetlerinde açıklanmış olduğu üzere, Âdem oğullarının, daha dünyaya gelmeden ikrarlarının alınışı gerekçesi olarak da:

" Kıyamet günü, 'Bizim, bundan haberimiz yoktu! ' yahut 'Daha önce, ancak atalarımız Allah'a şirk koşmuştu. Biz de, onların ardından gelen bir nesiliz. Şimdi, o bâtılı kuranların işlediği günahlar yüzünden bizi helak eder misin?! ' dememeniz içindi" buy uru I m ustur.

--------------------------------------------

446. Bakara: 285, İmamn Âzam, Fıkhn Ekber, s. 2, 3, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 28, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 20, Müslim , Sahih, c. 1 , s. 37, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 224, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 7, Nesâî, Sünen, c. 8, s. 98, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 24-25.

447. Seyyid Şerif, Ta'rifât, s. 48.

448. İmarru Âzam. Fıkh-ı Ekber. s. 14-15.

Âdem Oğullarının, Tevhid Akidesinden Putperestliğe Ne Zaman ve Nasıl Saptıkları

Put ağaçtan veya altından veya gümüşten, insan şeklinde yapılmış olursa, ona Arapça sanem;

Taştan yapılmış olursa, ona da vesen denilir. 449

Rivayete göre; Şis b. Âdem oğulları önceleri, gelir, Âdem aleyhisselâmın Nevz veya Bevz dağındaki mağarada bulunan cesedini ziyaret eder, ona tazimde bulunurlar, kendisi için Allah'tan rahmet dileri erdi. 450

Kabil b. Âdem oğullarından bir adam:

" Ey Kabil oğulları! Şis oğulları, Âdem'in cesedinin çevresinde dönüp dolaşarak ona tazimde bulunuyorlar. Sizin ise, böyle birşeyiniz yok! " dedi ve onlar için bir put yonttu.

Tarihte ilk put yapan adam, bu oldu. 451

Kur'ân-ı Kerîm'de:

1)Vedd,

2) Süva',

3) Yağus,

4) Yauk,

5)Nesr adları ile anılan putlar, 452 rivayete göre, Âdem aleyhisselâmın oğulları453 veya oğullarının oğulları idiler. 454

Bunlar, iyi amelli kişilerdi. 455

Halk, bunlara uyarlardı. 456

Süha'm Şis aleyhisselâmın oğlu olduğu; Yağus, Yauk ve Nesr'in de Süva'ın oğulları oldukları da rivayet edilir. 457

Bunlar öldükleri zaman, adamlan:

" Keşke onların suretlerini bize biryapan olsaydı da, kendilerini hatırladıkça bizi ibadete teşvik etmiş olurdu! " 458 dediler. Onlara, yakınları çok ağladılar.

Kabil oğullarından bir adam:

" Ey kavmim! 459 Ben can vermeye güç yetiremem, ama size onların suretlerine göre beş tane heykel yapsam, yontsam olmaz mı?" dedi.

Onlar da:

" Olur! " dediler.

Bunun üzerine, Kabil oğullarının heykel yapıcısı, onlar için,

Vedd, Süva', Yağus, Yauk ve Nesr'in suretlerine göre, beş tane heykel yonttu, dikti.

Adlarına heykel dikilenlerin kardeşleri, amcalan ve amca oğulları, gelip bu heykellerin çevrelerinde koşarak dolaşırlar ve onlara tazimde bulunurlardı. O asır, böylece geçti.

Yerd b. Mehlâil, b. Kaynan, b. Şis, b. Âdem zamanında da böyle yapıldı. 460

Bazı kimseler İslâmiyetten döndü. 461

İkinci asır gelince, bu heykellere ilk çağdakinden daha çok tazimde bulundular.

Üçüncü asır gelince; " Bizden öncekilerin bu heykellere tazimleri, ancak Allah katında şefaat etmelerini umdukları içindi! " diyerek, onlara tapmaya başladılar ve küfürlerini artbrdılar.

Bunun üzerine, Yüce Allah, onlara İdris aleyhisselâmı peygamber olarak gönderdi.

İdris aleyhisselâm onları putlara tapmaktan men ve Yüce Allah'a ibadete davet etti. 462

Fakat, onlar İdris aleyhisselâmı yalanladılar.

Yüce Allah da, onu yüksek bir makama kaldırdı.

Putperestlik, Nûh aleyhisselâmın zamanına kadar, artmakta devam etti.

Yüce Allah, İdris aleyhisselâmdan sonra, Nûh aleyhisselâmı peygamber olarak gönderdi.

Nûh aleyhisselâm da, kavmini Yüce Allah'a ibadete uzun zaman davet etti.

Fakat, onlar Nûh aleyhisselâma karşı koydular ve onu yalanladılar. 463

Nûh aleyhisselâm, onlarla başa çıkamayınca, kendisini ve yanındaki mü'minleri onlardan kurtarması için, Yüce Allah'a dua etti. 464

Allah da, onları Tufan suyunda boğdu. 465

Tufan sulan; Nevz veya Bevz dağından beş heykel putu sürükleyip yere indirdi.

Suların şiddetli akışları onlan ülkeden ülkeye sürükledi. Nihayet, Cidde toprağına attı. Sonra, sular çekildi. Esen rüzgârlar, heykel putların üzerine toprak yığdı. 466

Putperestliğin Arabistan'da ne zaman ve nasıl yayıldığına gelince;

Mekke İsmail aleyhisselâmın oğullarına dar gelince başka ülkelerde bir yurt aramak üzere Mekke'den ayrılan herkes, Mekke Haremini tazim için, Harem taşlarından bir taşı muhakkak yanında taşır; ve her nereye gider, konarlarsa, onu yere koyarlar, Kabe'yi tavaf ettikleri gibi, onu da tavaf ederlerdi.

Bu tutum, kendilerini, taşlardan, güzel gördükleri, hoşlandıkları herhangi bir taşa tapınmaya kadar götürdü. 467

Bu Cahiliye devrinde, adam sefere çıkacağı zaman yanında dört taş taşır, üçü ile tenceresine ocak çatar, dördüncüsüne tapardı. 468

Bu dinî şaşkınlık, şöyle de anlatılır:

Bir kimse sefere çıkıp bir yerde konakladığı zaman dört taş alır, onlara göz gezdirip en yakışıklısını put edinir, ona tapar, kalan üçü ile de yemek tenceresi için ocak çatardı.

Oradan göç edeceği zaman onu orada bırakır, başka bir konak yerinde konaklayınca da böyle yapardı. 469

Yakışıklı taş bulunmazsa, kumlardan yığılıp tepe haline gelen, üzerinde sağmal devenin sağıldığı kum tepesine de tapılırdı. 470

İsmail aleyhisselâmın oğulları; hac ve umre için telbiye yapmak gibi, İbrahim aleyhisselâmdan kalma ibadetlere de-Allah'a şerik koşmak gibi bazı şeyler karıştırmakla birlikte-bağlı kalmakta devam ettiler. 471

Amr b. Luhay; Mekke'nin idaresini ele geçirdiği ve Cürhümîleri Mekke'den sürüp çıkardığı zaman, Kabe hizmetini de üzerine almıştı. 472

Amr b. Luhay'ın her sözü, Araplarca, itirazsız uyulur bir din hükmü olarak benimsenir, yerine getirilirdi.

Kendisi, din namına birtakım bid'aüar ihdas etmiş, Kabe'nin etrafına putları o dikmiş, İbrahim aleyhisselâmın dinini ilk defa o böylece bozup değiştirmişti. 473

Hübel putunu, Belka Meab yöresinden Mekke'ye getirip diken ve ona tapmalarını halka emreden, Amr b. Luhay'di. 474

İsaf ve Naile heykellerini putlaştıran,

Kureyşîleri Uzzâya taptıran da, o idi. 475

Lât'ı476 ve Menafi putlaştıran da o idi. 477

Nûh Tufanından kalma beş heykel putunu da, Cidde'ye gidip toprak altından çıkararak Mekke'ye o getirmiş, hacca gelen Arapları bu putlara tapmaya o davet ve teşvik etmiş ve davetine icabet edil-erek478 Vedd putu, Vâdi'l-Kura'da Dûmetü'l-Cendel'e, Yauk Yemen'de Hayvan karyesine, Yağus Yemen Ekemesine, Nesr Sebe bölgesinde Belha' mevkiine, Süva' da Nahle'de Ruhat'a götürülüp yerieştir-ilmişti. 479

Araplar bu putlara tapmakla kalmamışlar,

Devs kabileleri, Zülkeffeyn putuna;

Haris oğulları, Züşşera putuna;

Müzeyneler, Nühm putuna;

Anezeler, Suayr putuna;

Kudaalar, Lahmlar, Cüzamlar, Âmileler, Gatafan kabileleri, Ukaysır putuna;

Havlanlar, Umyanus putuna;

Beni Bekrlerle Kinaneler, Sa'd putuna;480

Beni Kinane'lerden Malik ve Milkânlar, Sa'd putuna;

Tayyi'ler, Füls putuna;

Ezdlerin Tayyi' ve Kudaalardan komşuları olan kabileler, Bacer putuna;

Beni Esedler, Ya'büb putuna;

Has'am, Becile, Ezdi S erat ve Hevazinlerie bunlara akraba olan kabileler, Zülhalasa putuna;

Kudaalardan Müleyh oğulları, cinlere481 tapıyorlardı.

Araplardan, meleklere tapanlar, 482 onların Allah'ın kızları olduğunu sananlar olduğu gibi;483

Şi'râ yıldızına, 484

Güneşe tapanlar da vardı 485

Yalnız Mekke'de, Kabe'nin çevresinde, tapılmak üzere dikilmiş, kurşunla berkitilmiş üçyüz altmış tane put bulunuyordu! 486

Bunlar Arap kabilelerine ait olup, zaman zaman gelinir, ziyaret edilip kendilerine kurbanlar kesilir-di. 487

Mekke'de, umumî putlardan başka, her ailenin kendi evinde taptığı özel bir putu da vardı.

Bir kimse, yola çıkmak istediği ve hayvanına bineceği zaman, puta el yüz sürer; bu, onun yola çıkmadan önce yapacağı ilk iş olurdu.

Yolculuktan döndüğü zaman da, yine puta el yüz sürer; bu da, onun daha ailesini görmeden yaptığı ilk iş olurdu. 488

Ashab-ı Kiramdan Mikdad b. Esved'in de yeminle teyid ederek dediği gibi; " Peygamberler arasında, Peygamber aleyhisselâm, şartları en ağır bir Fetrer ve Cahiliye devrinde peygamber gönderilmişti ki, insanlar o zaman putlara tapmaktan daha üstün birdin bulunabileceğini sanmıyorlardı." 489

Kan davaları, hatta en önemsiz hadiseler bile, aileleri, kabileleri birbirlerine düşürür, yıllarca birbirleriyle boğuştururdu. 490

Kabileler arasındaki kan davaları, son Ficar kavgasında olduğu gibi, belli bir yerde karşılaşıp birbirlerinin kanını akıtarak öç alınmak suretiyle halledilmeye çalışı lirdi. 491

Açlık ve geçindirememek bahanesi ile çocuklar öldürülürdü. 492

Adam, köpeğini besleyip büyütür, çocuğunu ise öldürürdü. 493

Kız çocuğu doğurmak yüzkarası sayılır, kız çocukları diri diri toprağa gömülürdü!

Biri bir kız çocuğunun doğumu ile müjdelendiği zaman, öfkesini sineye çekerek, hiddetinden yüzü kapkara kesilir; kendisine verilen, kötü saydığı müjdeden dolayı herkesten saklanır

" Onu, ne yapayım? Hakarete katlanarak alıkoyayım mı? Yoksa, toprağa mı gömeyim?" diye şaşırır kalırdı. 494

Kız çocukları, ellerinden tutulup su kuyularına bırakılır, onların boğulup gitmeleri karşısında acımasız, duyarsız kalınırdı! 495

Para kazanmak için cariyelerini fuhşa zorlayanlar;496

Asaletli bir adamdan evlat sahibi olmak için(! ), karılarını onunla yatıp kalkmaya teşvik eden şerefsiz erkekler bile vardı. 497

İçki düşkünlüğü aşırı derecelerde idi. 498

Kumar düşkünlüğü ise aile faciası halini almıştı:

Adam servetini, hatta ailesini ortaya koyup kumar oynar, servetini ve ailesini kaybederdi. 499

Yabancı ve koruyucusuz kimseler için can, mal ve hatta namus güvenliği kalmamıştı.

Yabancı satıcıların malları satın alınır, parasına ise dirsek çevirilirdi. 500

Hac veya umre yapmak üzere kızını yanına alarak Mekke'ye gelen yabancıların kızları ellerinden zorla alınıp kaçırılır, feryad ve istimdadlarına kulak aşılmazdı. 501

İşte, son peygamber Hazret-i Muhammed aleyhisselâmın ilahî vahyi telakki ettiği peygamberlik vazifesiyle mükellef kılındığı zaman, Arap dünyasının dinî ve içtimaî durumu bu kadar bozuktu.

Dış dünyanın durumu ise, bundan daha az bozuk değildi.

Hazret-i Muhammed aleyhisselâm; insanların elleriyle yaptıkları kötülükler yüzünden karaların, denizlerin bozulduğu502 böyle bir ortamda; yeryüzünde tevhid bayrağını açan ilk Müslüman, 503 Peygamberler Peygamberi, 504 Son Peygamber505 sıfatı ile, Mekke ve çevresinden başlayarak506 insanları Yüce Allah'ın İslâm dinine, önce hikmet ve güzel öğütlerle davet etmek;507

(Davetini kabul edenleri Cennet nimetleriyle) müjdelemekve (davetinden yüz çevirenleri Cehennem azabıyla) korkutup uyarmak;508

Sonra da, fitne ve fesat ortadan kalkıncaya, din tamamıyla Allah'ın oluncaya, 509 İslâm dini bütün dinlere üstün gelinceye, 510 insanlara " Lâ ilahe illallah=Allah'tan başka ilâh yoktur! " 511 " Muhammedürresûlullah=Muhammed Allah'ın Resûlüdür! " 512 dedirtnceye kadar savaşmak... 513 gibi, çok ağırve ağır olduğu kadar da şerefli bir vazifeyi tek başına yüklenmiş bulunuyordu.

Bundaki güçlüğü ve ağırlığı sadece düşünmek bile, insanı ürpertmeye ve titretmeye yeter!

--------------------------------------------

449. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu’l-esnam, s. 53.

450. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 50.

451. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 51, Yakut, Mu'cemu'l-buldan, c. 5, s. 367.

452. Nûh: 23.

453. Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 4, s. 426, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 97.

454. Taberî, Tefsîr, c. 29, s. 99.

455. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 51, Taberî, Tefsîr, c. 29, s. 99, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, Tabsıra, c. 1, s. 35.

456. Taberî, Tefsîr, c. 29, s. 99.

457. Zürkânî, Mevâhibu'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 348.

458. Taberî, Tefsîr, c. 29, s. 99.

459. Taberî, Tefsîr, s. 29, s. 99, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, Tabsıra, c. 1, s. 35.

460. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 51-52, Yakut, Mu'cemu'l-buldan, c. 5, s. 367.

461. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 39, Taberî, Târîh, c. 1, s. 85, İbn Esîr, Kâmil, c. 1, s. 29.

462. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 52, Ebu’l-Ferec, Tabsıra, c. 1, s. 35, Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 367.

463. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 52-53, Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 367.

464. Şuarâ: 118.

465. Müh: 25.

466. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 53, Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 367.

467. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 79-80, Ebu'l-Münzir Hişam , Kitâbu'l-esnâm, s. 6, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1 , s. 116.

468. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 217, Dârimî, Sünen, c. 1, s. 13-14.

469. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 33, İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 217, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 57.

470. Dârimî, Sünen, c. 1, s. 14.

471. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 80, Ebu'l-Münzir Hişam , Kitâbu'l-esnâm, s. 6-7, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 116.

472. Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 367.

473. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 100.

474. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 1, s. 79, Yâkubî, Târîh, c. 1 , s. 254, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 16, s. 91, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1 , s. 17.

475. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 119-120, 126.

476. Süheylî, Ravd, c. 1, s. 357, Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 4, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 16, s. 91.

477. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 125, Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 204.

478. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 54, Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 367-368.

479. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 55, 57, 58, Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 67, 68.

480. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 3743.

481. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 34-63.

482. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 318, Kalkaşandî, Nihâyetü'l-ereb, s. 452.

483. Mahl: 57, İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 318, Şehristânî, el-Milel ve'n-nihâl, c. 2, s. 238.

484. Taberî, Tefsîr, c. 27, s. 76-77, Zemahşerî, Keşşaf, c. 4, s. 34.

485. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 110, Yâkubî, Târîh, c. 1, s. 255.

486. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 832, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 136, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 377, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 92, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1408, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 333.

487. Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 204, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 30.

488. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 85, Ebu'l-Münzir Hişam , Kitâbu'l-esnâm, s. 32-33.

* Fetret Devri, Yüce Allah'ın gönderdiği peygamberlerden iki peygamber arasında, İsa aleyhisselam la Hazret-i Muhammed aleyhisselâm arasında olduğu gibi, peygamberliğin kesintiye uğradığı, peygambersiz zaman, durgunluk zamanı demektir. (İbn Esîr, Nihâye, c. 3, s. 408). İsa aleyhisselâm I a Peygamberimiz aleyhisselâm arasındaki fetret müddeti ise, altı yüz yıldır (Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 270).

489. Ebu Nuaym, Hilyetü'l-evliyâ, c. 1, s. 175-176, Taberânî’den naklen, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 17.

490. İbn Abdi Rabbih, Ikdu'l-ferîd, c. 3, s. 62-118, İbn Esîr, Kâmil, c. 1, s. 502-687.

491. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 1, s. 195-198, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 126-128, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 100-103, İbn Abdi Rabbih, Ikdu'l-ferîd, c. 3, s. 11-113, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 233-236, İbn Esîr, Kâmil, c. 1, s. 588-595, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 46-57, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâve ve'n-nihâye, c. 1, s. 255-260, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 51 -53.

492. En'âm: 151.

493. Dârimî, Sünen, c. 1, s. 14.

494. Nahi: 58-59.

495. Dârimî, Sünen, c. 1, s. 13.

496. Taberî, Tefsîr, c. 18, s. 133, Hâzin, Tefsîr, c. 3, s. 330, Ebu’l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 288, Suyûtî, Dürru'l-mensûr, c. 5, s. 46.

497. Buhârî, Sahîh, c. 6, s. 132, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 282, Dârekutnî, Sünen, c. 3, s. 216-217, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 69.

498. Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 292, İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 237, 240, Kurtubî, Tefsîr, c. 3, s. 56, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1295.

499. Taberî, Tefsîr, c. 2, s. 358, Zemahşerî, Keşşaf, c. 1, s. 359, Fahru'r-Râzî, Tefsîr, c. 6, s. 48, Hâzin, Tefsîr, c. 1, s. 149, Suyûtî, Dürru'l-mensur, c. 1, s. 253.

500. Mes’ûdî, MurÛcu'z-zeheb, c. 2, s. 276, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 72, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1 , s. 136, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 2, s. 291, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 215.

501. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 73-74, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 2, s. 292.

502. Rum: 41.

503. En'âm: 14, 163, Zümer: 11-12.

504. Âl-i İmrân, 81, Taberî, Tefsîr, c. 3, s. 332, Kadı Iyaz, eş-Şifâ, c. s. Fahru'r-Râzî, Tefsîr, c. 8, s. 115.

505. Ahzâb: 40.

506. Şûra: 7.

507. Mahl: 125.

508. Sebe: 28.

509. Enfâl: 39.

510. Feth: 28.

511. İmam-ı Azam , Müsned, s. 3, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 384, Buhârî, Sahîh, c. 1, s. 11, Müslim, Sahîh, c. 1, s. 52, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 3, 4. Nesâî, Sünen, c. 6, s. 4, 5, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 137.

512. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 384, Buhârî, Sahîh, c. 1, s. 11-12, Müslim, Sahîh, c. 1, s. 53, Tirmizî, Sahîh, c. 5, s. 5, Nesâî, Sünen, c. 6, s. 7.

513. Enfâl: 39, İmam-ı Azam , Müsned, s. 3, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 384, Buhârî, Sahîh, c. 1, s. 4, Tirmizî, Sünen, c. 5. s. 5. Nesâî. Sünen. c. 6. s. 7.

İslamiyetin Mekke'de Gizlice Yayılışı

İlk Mü'min ve Müslümanlar

1. Peygamberimiz Hazret-i Muhammed aleyhisselâm, (kendi zamanında) Yüce Allah'a iman ve ibadet edenlerin ilki idi.

Bu vakıa Kur’ân-ı Kerîm'de şöyle açıklanır:

" De ki: 'Ben, Allah'a, ihlas edici olarak ibadet etmemle emrolundum. Bana, Müslümanların evveli olmam emir buyuruldu. '" 514

" De ki: 'Hiç şüphesiz, Rabbim beni dosdoğru biryola, dimdik ayakta duran bir dine, İbrahim'in hakka yöneliktevhid dinine iletmiştir. Ben, (bu ümmette) Müslüman olanların ilkiyim! '" 515

İlk sıralarda; Kureyş müşriklerinin ulu kişilerinden aşın inkarcı ve itirazcı olmayanları, yanlarından ve meclislerinden geçtikçe, Peygamberimiz aleyhisselâma işaret ederek:

" Abdulmuttalib oğullarının gökten söz eden oğlu bu! " derlerdi. 516

Kureyş müşrikleri, ilk sıralarda, Peygamberimiz aleyhisselâmın Kabe Mescidinde namaz kılmasına da karışmamakta idiler. 517

Peygamberimiz aleyhisselâm gündüzün başlarında Kabe'ye gider, kuşluk namazı kılardı.

Kureyş müşrikleri, bu namazdan da hoşnutsuzluk göstermezlerdi. 518

Bundan sonra, Peygamberimiz aleyhisselâm namaz kılacağı zaman, Hazret-i Ali ile Zeyd b. Harise, oturup Peygamberimiz aleyhisselâmı beklerlerdi. 519

2. Peygamberimiz aleyhisselâmdan sonra, Yüce Allah'a ve O'nun Resûlüne ilk inanan, Müslüman kadın, Peygamberimiz aleyhisselâmın zevcesi Hazret-i Hatice idi.

Hazret-i Hatice; Peygamberimiz aleyhisselâm " Uykuda gördüğüm ve sana anlatmış olduğum şeyi, Yüce Rabbim bana Cebrail aleyhisselâmı göndererek açıkladı" buyurup Yüce Allah tarafından gelenleri ve Cebrail aleyhisselâmdan işittiklerini haber verdiği zaman, " Sana müjdeler olsun! Vallahi, Allah senin hakkında hayırdan başka birşey yapmaz! Sana Allahtan gelen, hak ve gerçektir..." diyerek520 Allah'a, Allah'ın Resûlüne ve ona Allah'tan gelenlere ilk inanan521 ve Peygamberimiz aleyhisselâma peygamberlik geldiği Pazartesi gününün sonuna doğru, herkesten önce namaz kılmak, 522 Yüce Allah'ın selamına nail olmak şerefine eren, 523 Allah tarafından Cennette inciden bir köşkle müjdelenen mutlu Cennet Hatunu idi. 524

Peygamberimiz aleyhisselâm, kavmi tarafından reddolunmak, yalanlanmak hakaretlerine uğratılmak gibi hiç sevmediği kaba ve katı davranışlarla karşılaşarak üzüntü içinde evine döndükçe, Yüce Allah, Resûlünün üzüntüsünü Hazret-i Hatice'nin teselli ve teskin edici sözleriyle hafifletir, sebatını sağlar, vazifesini kolaylaştırırdı. 525

Peygamberimiz aleyhisselâm, hadis-i şeriflerinde:

" Kendi zamanındaki kadınların hayırlısı, İmran'ın kızı Meryem'di. Bu ümmetin kadınlarının hayırlısı da Hatice'dir! " 526

" Cennet halkı kadınlarının üstünü, Huveylid'in kızı Hatice,

Muhammed'in kızı Fatma,

İmran'ın kızı Meryem,

Müzâhım'ın kızı ve Firavunun zevcesi Âsiye'dir! " buyurmuşlardır. 527

3-5. Hazret-i Hatice Müslüman olduğu zaman yanında bulunan kızları:

Hazret-i Rukayye,

Hazret-i Ümmü Külsûm,

Hazret-i Fâtıma da Müslüman olmuş, Peygamberimiz aleyhisselâma İslâmiyet üzerine bey'at etmiştir. 528

Allah hepsinden razı olsun!

6. Hazret-i Ali; Peygamberimiz aleyhisselâmla Hazret-i Hatice'nin namaz kıldıklarını görünce, " Nedir bu?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Bu; Allah'ın, Kendisi için seçtiği, 529 peygamberlerini onunla göndermiş olduğu530 dinidir!

Ben seni bir ve tek olan Allah'a imana ve O'na ibadete;

Ne yarar, ne de zarar veremeyecek olan Lât ve Uzzâyı inkâra davet ediyorum! " buyurdu.

Hazret-i Ali:

" Ben, bu dini bugüne kadar hiç işitmedim!

Ben, babam Ebu Talib'e söylemedikçe, danışmadıkça bir iş yapamam! " dedi

Peygamberimiz aleyhisselâm; peygamberlik işinin, açıklanmasından önce yayılmasını istemediğinden:

" Ey Ali! Sana söylediğimi yaparsan yap!

Yapmayacak, Müslüman olmayacaksan, sana söylediğim bu işi gizli tut, açığa vurma! " buyurdu.

Hazret-i Ali, o gece bekledi.

Yüce Allah, onun kalbine İslâm sevgisini düşürdü.

Sabahleyin, Peygamberimiz aleyhisselâmın yanına vardı ve: " Yâ Muhammed! Senin dün bana söylediğin şey ne idi?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" 'Lâ ilahe illallâhu vahdehû lâ şerîkeleh' diyerek, Kendisinden başka ilâh bulunmayan, bir olan, şerî-ki olmayan Allah'a şehadet getirecek;

Lât ve Uzzâ'yı red ve inkâr edecek,

Allah'a denk tutulan her çeşit putlardan uzak duracaksın! " buyurdu.

Hazret-i Ali Peygamberimiz aleyhisselâmın buyruğunu hemen yerine getirip Müslüman oldu. Allah ondan razı olsun!

Babası Ebu Talib'den korkarak, Müslümanlığını bir müddet gizli tuttu, açığa vurmadı. 531

Hazret-i Ali, Müslüman olduğu zaman, on yaşında idi. 532

Hazret-i Ali derki:

" Resûlullah aleyhisselâm; Pazartesi günü peygamber gönderildi. Ben de, Salı günü Müslüman oldum." 533

" Ben, Resûlullah aleyhisselâmla birlikte namaz kılan ilk adamım ! " 534

" Mekke'de, Peygamber aleyhisselâmla birlikte Mekke'nin bazı taraflarına gitmiştik.

Dağların ve ağaçların arasından geçip giderken, karşısına çıkan hiçbir dağ, hiçbir ağaç yoktu ki, Peygamber aleyhisselâma:

'Esselâmü aleyke yâ Rasûlallah=Selam olsun sana ey Allah'ın Resûlü! ' diyerek selam ver-mesin! " 535

Namaz vakti gelince, Peygamberimiz aleyhisselâm Mekke vadilerine doğru çıkıp gider; Hazret-i Ali de, babası Ebu Talib'den, bütün amcalarından ve halktan gizli olarak, Peygamberimiz aleyhisselâmla birlikte gider, namazlarını oralarda kılarlar, akşamleyin de dönerlerdi.

Allah'ın dilediği zamana kadar, böyle devam ettiler. 536

Bir gün, Hazret-i Ali'nin annesi Fatma Hatun, kocası Ebu Talib'e:

" Ali'nin, Muhammed'in yanına devam ettiğini görüyorum.

Senin başına, Muhammed tarafından, oğlun hakkında, güç vetiremeyeceğin bir iş gelmesinden korkuyorum! " dedi. Ebu Talib:

" Demek, oğlum bana bunun için mi görünmüyor?" dedi ve hemen Peygamberimiz aleyhisselâmla Hazret-i Ali'nin ardına düştü. Onlara Ebu Dübb vadisinde veya başka bir vadide, 537 Batn-ı Nahle'de, 538 namaz kıldıkları sırada rastladı

Biraz baktıktan sonra, Peygamberimiz aleyhisselâma:

" Ey kardeşimin oğlu! Senin edindiğini gördüğüm bu din ne dindir?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Ey amca! Bu Allah'ın dinidir! 539

Allah'ın meleklerinin dinidir!

Allah'ın peygamberlerinin dinidir!

Babamız İbrahim'in dinidir ki, Allah beni peygamber olarak bütün kullara bununla gönderdi!

Ey amca! Öğütleyeceğim, doğru yola kılavuzlayacağım kimselerden, buna en çok sen lâyıksın!

Bu yoldaki davetimi kabul etmeye ve bu hususta bana yardımcı olmaya da sen herkesten daha lâyıksın! " buyurdu. 540

Onu tevhide, Allah'ın birliğine inanmaya ve putlara tapmaktan vazgeçmeye davet etti. 541

Ebu Talib:

" Vallahi, yaptığınız veya söylediğiniz şeylerde bir sakınca yoktur. 542

Ey kardeşimin oğlu! Ben atalarımın dininden ve ona bağlı kalmaktan ayrılmaya güç yetiremeye-ceğim!

Fakat, sen gönderildiğin şey üzerinde dur!

Vallahi, ben sağ oldukça, yapmak istediğini tamamlayıncaya kadar, sana hoşlanmayacağın birşey erişmeyecektr! " dedi. 543

Hazret-i Ali'ye de, hoşlanmayacağı birşey söylemedi.

" Ey oğulcuğum! Üzerinde bulunduğun bu din nedir?" diye sordu.

Hazret-i Ali:

" Babacığım! Ben, Allah'a, Allah'ın Resûlüne iman ve onun Allah tarafından getirdiklerini de kabul ve tasdik ettim. Ona tâbi oldum ve kendisiyle birlikte namaz kıldım! " dedi.

Ebu Talib:

" O, seni ancak hayır ve iyiliğe davet eder. Sen, onun yolunu tutmakta devam et! 544 Oğulcuğum! Amcanın oğlunun girdiği şeye senin de girmen yaraşır! " dedi.

Ebu Talib'in sözleri, Peygamberimiz aleyhisselâmı sevindirdi.

Ebu Talib, dönüp eve gelince, zevcesi Fâtıma Hatun:

" Oğlun nerede?" diye sordu.

Ebu Talib:

" Ne yapacaksın ona?" dedi.

Fâtıma Hatun:

" Azadlı kadın kölem, Ecyad'da onu Muhammed'le birlikte namaz kılarken gördüğünü bana haber verdi.

Sen oğlunun dinini değiştirmesini uygun görüyor musun?! " diyerek çıkışınca, Ebu Talib ona:

" Sus! Sen onu bu işte kendi haline bırak!

Amcasının oğluna arka ve yardımcı olmak, elbette herkesten çok ona düşer!

Eğer nefsim Abdulmuttalib'in dinini bırakmak hususunda bana boyun eğmiş olsaydı, 545 eğer Kureyş kadınlarının kınamalarından korkmasaydım, 546 ben de muhakkak Muhammed'e tâbi olurdum!

Çünkü, o Halîm'dir, Emîn'dir, Tahindir! " dedi.

Fâtıma Hatun da sustu. 547

Ufeyfü'l-Kindî der ki:

" Ben ticaret adamı idim. Abbas b. Abdulmuttalib de ticaret adamı idi. 548

Abbas, Yemen'e gelir, ıtır satın alıp hac mevsiminde satardı. Kendisi dostumdu.

Cahiliye devrinde Mekke'ye gitmiş, Abbas b. Abdulmuttalib'in evine inmiştim. Aile halkıma, Mekke elbisesi ve ıtırından satın almak istiyordum. 549

Abbas'ın yanında oturuyor, güneş gökte yükseldiği zaman, Kabe'ye bakıp duruyordum.

O sırada, olgunluk çağına ermiş bir genç Kabe'nin yanına vardı, başını göğe kaldırıp baktı. Sonra da, ayakta, Kabe'ye yöneldi.

Sonra, bir çocuk gelip onun (biraz gerisinde) sağına (doğru) durdu.

Çok geçmeden, bir kadın gelerek onların arkalarına durdu.

Sonra, olgun genç eğilip rükûa varınca, çocuk da, kadın da rükû ettiler.

Olgun genç rükûdan başını kaldırıp doğruldu.

Çocuk da, kadın da, rükûdan başlarını kaldırıp doğruldular.

Olgun genç secdeye gitti.

Çocuk da, kadın da secdeye gittiler.

'Ey Abbas! Ben, büyük bir iş, şaşılacak bir hadise görüyorum! ?' dedim.

Abbas:

'Evet! Büyük bir iştir! ' dedi ve bana:

'Bu olgun genç kimdir, biliyor musun?' diye sordu.

'Hayır! Bilmiyorum' dedim.

Abbas:

'Bu, Muhammed b. Abdullah b. Abdulmuttalib'dir, kardeşimin oğludur' dedi ve bana:

'Onun yanındaki şu çocuk kimdir, biliyor musun?' diye sordu.

'Hayır! Bilmiyorum! dedim.

'Ali b. Ebi Talib b. Abdulmuttalib'dir kardeşimin oğludur dedi.

'Şu kadının kim olduğunu biliyor musun?' diye sordu. Ona:

'Hayır! Bilmiyorum! ' dedim.

'O da, Hatice bint Huveylid'dir ve şu kardeşimin oğlunun zevcesidir.

Kardeşimin oğlu, bize, senin şu gördüğün ve onların da sâlik bulunduğu bu dini kendisine göklerin ve yerin Rabbi olan Rabbinin emrettiğini söylemektedir.

Vallahi, ben bütün yeryüzünde bu dinde şu üçünden başka bir kimse bulunduğunu bilmiyorum! ' dedi. 550

Ah! Ne olurdu, o zaman itinan edeydim de, ikinci erkek mü'min ben olaydım!

Onların dördüncüleri olmayı, ne kadar arzu ederdim! " 551

Yüce Allah; Hazret-i Ali'den de, Ufeyfü'l-Kindî'den de, Hazret-i Abbastan da razı olsun!

7. Zeyd b. Harise, sekiz yaşında, 552 kısa boylu, karayağız, yayvan burunlu bir çocukken;553 annesi Sûdâ ile birlikte ziyaretlerine gittikleri Beni Maanlerin yurdunda Beni Kayn b. Cisr atlılarının baskınına uğrayıp esir edilmiş, Ukâz panayırında köle olarak satılırken, Hakîm b. Hizam tarafından halası Hazret-i Hatice için dört yüz dirheme satın alınmıştı. 554

Hazret-i Hatice onu Peygamberimiz aleyhisselâma bağışlayınca, Peygamberimiz aleyhisselâm tarafından hemen azad edilmiş, 555 daha sonra da evlat edinilmişti. 556

Zeyd b. Harise; Hazret-i Ali'den sonra Müslüman olmuş, namaz kılmış, 557 Peygamberimiz aleyhisselâmın yanından ve hizmetinden hiç ayrılmamış, Peygamberimiz aleyhisselâm için Tâifli ayak-takımının Peygamberimiz aleyhisselâma attıkları taşlara kendi vücudunu karşı tutarak kanlar içinde kalacak kadar fedakârlık göstermiş558 ve onun sevgisine mazhar olmuş bir insandı. 559

Yüce Allah ondan razı olsun!

8. Hazret-i Ebu Bekir, İslâmiyetten önce de Peygamberimiz aleyhisselâmın arkadaşı ve dostu idi. 560 Çocukluğundan beri, onun doğruluğunu, emînliğini, güzel ve üstün ahlâkını biliyordu. Kendisinin bu ahlâkı halka yalan söylemesine engel olup dururken, Allah'a karşı asla yalan söylemeyeceği kanaatinde idi. 561

Nitekim, Peygamberimiz aleyhisselâm İslâmiyete davet eder etmez, onun hemen Müslüman olduğu görülür.

Peygamberimiz aleyhisselâm, bu husustaki hadis-i şeriflerinde:

" İslâmiyete davet ettiğim herkes, ona karşı ağırdan davrandı, tereddüt etti ve düşündü.

Ancak, Ebu Bekir'dir ki; İslâmiyeti kendisine arz ve teklif ettiğim zaman, kabulde hiç gecikmedi ve tereddüde de düşmedi" buyurmuslardır. 562

Hiçbir şey, Peygamberimiz aleyhisselâmı, Hazret-i Ebu Bekr'in Müslüman oluşuna sevindirdiği kadar sevindi rmemiştir. 563

Hazret-i Ebu Bekir de, Müslüman olduğu zaman, hiç çekinmeden Müslümanlığını açıklamış ve halkı da, Yüce Allah'a ve Resûlüne imana davet etmeye başlamıştır. 564

Yüce Allah ondan razı olsun!

9-10. Bilal-i Habeşî ile annesi Hamâme Hatun köle idiler. 565

Bilal-i Habeşî Peygamberimiz aleyhisselâmın halkı İslâmiyete gizlice davete başladığı ilk sıralarda Müslüman olduğu gibi, 566 annesi de o sırada Müslüman oldu. 567

Bilal-i Habeşî, Müslümanlığını ilk açıklayan yedi Müslümandan birisi idi. 568

Dininden döndürülmek, Lât ve Uzzâ adı andırılmak için yapılan en ağır işkencelere katlanırdı.

" Haydi, sen de bizim gibi söyle! " diye zorlandıkça;

" Dilim onu söyleyemiyor (Ona dilim dönmüyor). Ehad! Ehad! (Birdir! Birdir! )" demekben geri durmazdı.

Müşrikler Bilâl-i Habeşî'ye " Lât ve Uzzâ mâbuddur" dedirtemezlerdi. 569

Bilal-i Habeşî Hazret-i Ebu Bekir tarafından satın alınıp azad edilerek kölelikten ve dayanılmaz işkencelerden kurtarıldı. 570

Hazret-i Ebu Bekir Bilal-i H abeşî'nin annesi Hamâme Hatunu da satın alıp azad ederek işkenceden kurtarmıştı r. 571

Yüce Allah hepsinden razı olsun!

11. Ebu Fükeyhe; Abduddar oğullarının572 veya Safvan b. Ümeyye'nin kölesi olup, 573 ilk sıralar-da574 Bilal-i Habeşî'nin Müslüman olduğu zaman, Müslüman oldu. 575

Dinlerinden döndürülmek için müşrikler tarafından en ağır işkencelere uğratılanlardandı. 576

Hazret-i Ebu Bekir, onu da satın alıp azad etti. 577

Allah, ikisinden de razı olsun!

12-13. Halid b. Saîd'in Müslüman oluşu çok eskidir. 578

Müslüman oluşuna, gördüğü korkulu rüyası sebep olmuştur:

Kendisi, bir gece, uykuda, Allah'ın bildiği kadar geniş bir ateşin kıyısında durduğunu ve babasının onu ateşin içine iterek düşürmek ister gibi davrandığını, Resûlullah (aleyhisselâm)'ın ise hemen belinden kavrayarak onu ateşin içine düşmekten koruduğunu gördü!

Gördüğü bu rüyadan çok korktu.

Kendi kendine:

" Vallahi, bu herhalde hak ve gerçek bir rüyadır! " dedi.

Hazret-i Ebu Bekir'e rastlayınca, rüyasını anlattı. Hazret-i Ebu Bekir:

" Hakkında hayırlı olmasını dilerim.

İşte, Resûlullah aleyhisselâm! Hemen gidip ona tâbi ol!

Ona tâbi olur, İslâmiyete girer, onun yanında bulunursan, o seni ateşe düşmekten korur!

Baban ise Cehennemliktir! " dedi.

Halid b. Saîd, Ciyad mevkiinde Peygamberimiz aleyhisselâmı buldu:

" Yâ Muhammedi Sen nelere davet ediyorsun?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Bir olan ve şerîki olmayan Allah'a iman ve ibadete, Muhammed'in de O'nun kulu ve resûlü olduğuna inanmaya;

İşitmez, görmez, bir zarar veya yarar vermez, kendisine tapınanları tapınmayanlan bilmez birtakım taş parçalarına tapmaktan-ki, sen de onlara tapmaktasın-vazgeçmeye davet ediyorum! " buyurdu.

Bunun üzerine, Halid b. Sâid:

" Ben, şehadet ederim ki: Allah'tan başka ilah yoktur!

Ve yine şehadet ederim ki: Sen de, O'nun resûlüsün! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm, onun Müslüman oluşuna sevindi. 579 Halid b. Saîd'in babası Ebu Uhayha, oğlunun Müslüman olduğunu öğrenince; Müslüman olmayan çocuklarını onun arkasından saldı.

Halid'i bulup getirdikleri zaman, Ebu Uhayha itip kakarak ona hakaret etti.

Elindeki değneği başında kırıncaya kadar, ona dayak attı!

" Sen Muhammed'in kendi kavmine aykırı hareket ettiğini ve onların ilahlarını yerdiğini, geçmiş atalarını ayıpladığını görüp duruyorsun da, ona tâbi oluyorsun ha?! " dedi. Halid:

" Vallahi, o doğru söylüyor! Doğru yapıyor!

Ben, bunun için kendisine tâbi oldum! " deyince, Ebu Uhayha büsbütün kızdı. Ona sövüp saydıktan sonra:

" Ey zelîl! Yaramaz! İstediğin yere git!

Vallahi, senin rızkını da keseceğim! " dedi. Halid:

" Sen benim rızkımı kesersen, Allah elbette bana geçineceğim şeyi ihsan eder! " dedi.

Ebu Uhayha, Halid'i dışarı çıkarttırdı. Öteki oğullarına:

" Eğer sizden biriniz onunla konuşacak olursa, ona yaptığım şeyi kendisine deyapanm! " dedi. Halid'i hapsettirdi.

Mekke'nin yakıcı sıcağı altında, aç, susuz bıraktırdı.

Halid bir gün bir kolayını bulup babasının elinden kurtuldu. Habeş ülkesine hicret edinceye kadar, babasına görünmedi, Peygamberimiz aleyhisselâmın yanından ayrılmadı. 580

Halid b. Saîd'in zevcesi Ümeyne Hatun da, ilk sıralarda Müslüman olmuştur. 581

Yüce Allah onlardan razı olsun!

14-15. Amr b. Saîd, kardeşi Halid b. Saîd'den biraz sonra Müslüman olmuştur. 582

Amr b. Sâid'in zevcesi Fâtıma Hatun da, ilk sıralarda Müslüman olmuştur. 583

Yüce Allah onlardan razı olsun!

Hazret-i Ebu Bekir'in teşvik ve delaletiyle:

16. Hazret-i Osman,

17. Zübeyr b. Avvam,

18. Abdurrahman b. Avf,

19. Sa'd b. Ebi Vakkas,

20. Talha b. Ubeydullah

Peygamberimiz aleyhisselâmın yanına geldiler. 584 Peygamberimiz aleyhisselâm onlara İslâmiyeti arz ve teklif etti.

Kur'ân-ı Kerîm okudu.

İslâm hukukunu (şeriatlarını) anlattı.

Yüce Allah'ın Müslümanlara va'd buyurduğu izzet ve ikramları haber verdi. Hepsi de, iman ve İslâm hukukunu ikrar ederek sabahladılar. 585

Hazret-i Osman:

" Yâ Rasûlallah! Şam'dan, yeni bir haberle geldim:

Maan ile Zerka arasında idik.

Uyur gibi bir halde olduğumuz sırada, birden, bir seslenici bize:

'Ey uykudakiler! Uyanınız! Çünkü, Ahmed Mekke'de zuhur etmiş bulunuyor' diyerek seslendi.

Mekke'ye gelince, seni (senin peygamber olduğunu) işittik" dedi. 586

Talha b. Ubeydullah da der ki:

" Busra panayırında bulunduğum sırada, bir rahip, manastırından, panayır halkına:

'İçinizde Harem halkından bir kimse var mı diye soruyorlar' diye seslendi.

'Evet! Ben varım' dedim. Rahip:

'Ahmed zuhur etti mi?' diye sordu.

'Hangi Ahmed?' dedim. Rahip:

'Abdulmuttalib'in oğlu Abdullah'ın oğlu Ahmed!

O, Mekke şehri içinde zuhur edecektir!

Kendisi, peygamberlerin sonuncusudur!

Harem'den ayrılıp çıkacak, hurmalık, taşlık ve çorak bir yere hicret edecektir!

Ona koşmanı, sana tavsiye ederim! ' dedi.

Rahibin söyledikleri kalbime tesir etti.

Oradan acele ayrılıp Mekke'ye geldim.

'Olan bitenlerden, yeni birşeylervar mı?' diye sordum.

'Evet, var! Abdullah'ın oğlu Muhammedü'l-Emîn peygamberliğe özeniyor.

Ebu Kuhafe'nin oğlu da ona tâbi oldu' dediler.

Hemen gidip Ebu Bekir'in yanına vardım. Ona:

'Sen şu zâta tâbi mi oldun?' diye sordum.

'Evet tâbi oldum. Sen de hemen ona git, tâbi ol!

Çünkü, o, hak ve gerçeğe davet ediyor' dedi."

Talha b. Ubeydullah, rahibin söylediklerini Hazret-i Ebu Bekir'e haber verdi. Peygamberimiz aleyhisselâmın yanına varıp Müslüman olunca, ona da haber verdi. 587

Sa'd b. Ebi Vakkas'ın bildirdiğine göre; Müslüman olmadan üç gün önce, uykuda, sanki karanlık içinde hiçbir şeyi göremez bir halde iken, kendisini aydınlatan bir ayın ışığını takip etmiş, bazı kimselerin de bu aya doğru gittiklerini görür gibi olup iyice bakınca, onların Zeyd b. Harise ile Hazret-i Ali ve Hazret-i Ebu Bekir olduklarını görmüş.

Kendilerine:

" Oraya ne zaman vanp yetişeceksiniz?" diye sormuş. Onlar da:

" Bir saatte! " demişler.

Sa'd b. Ebi Vakkas, o sırada, Peygamberimiz aleyhisselâmın İslâmiyete gizlice davete başladığını haber alınca, Mekke'nin Ecyad vadisinde ikindileyin namaz kılarken Peygamberimiz aleyhisselâmı buldu. Ona:

" Sen, nelere davet ediyorsun?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Resûlullah olduğuna şehadet edersin! " buyurdu.

Bunun üzerine, Sa'd b. Ebi Vakkas:

" Ben şehadet ederim ki: Allah'tan başka ilah yoktur!

Ve yine, şehadet ederim ki: Sen, Allah'ın resûlüsün! " diyerek Müslüman oldu. 588

21. Ebu Ubeyde b. Cerrah,

22. Ebu Seleme,

23. Erkam b. Ebi'l-Erkam,

24. Osman b. Maz'un,

25. Kudâme b. Maz'un,

26. Abdullah b. Maz'un,

27. Ubeyde b. Haris,

28. Saîd b. Zeyd,

29. Saîd b. Zeyd'in zevcesi Fâtıma binti Hattab,

30. Esma binti Ebu Bekir,

31. Habbab b. Enet,

32. Abdullah b. Mes'ud,

33. Mes'ud b. Rebi (Rebia),

34. Ayyaş b. Ebi Rebia,

35. Ayyaş b. Ebi Rebia'nın zevcesi Esma binti Selame,

36. Huneys b. Huzâfe,

37. Âmir b. Rebia,

38. Abdullah b. Cahş,

39. Ebu Ahmed b. Cahş,

40. Cafer b. Ebi Talib,

41. Cafer b. Ebi Talib'in zevcesi Esma binti Umeys,

42. Âmir b. Ebi Vakkas,

43. Ma'mer b. Haris,

44. Nahham Nuaym b. Abdullah,

45. Hâtıb b. Amr,

46. Ebu Huzeyfe b. Utbe b. Rebia,

47. Âmir b. Füheyre,

48. Vâkıd b. Abdullah, 589

49. Süheyl b. Beyzâ, 590

50. Salîtb. Amr, 591

51. Muttalib b. Ezher, 592

52. Muttalib b. Ezher'in zevcesi Remle binti Avf... 593

Bunların hepsi, Peygamberimiz aleyhisselâmın halkı Dârü'l-Erkam'da İslâmiyete gizlice davete başlamasından önce Müslüman olanlardandı. Allah hepsinden razı olsun!

Abdullah b. Mes'ud; Peygamberimiz aleyhisselâmın Dârü'l-Erkam'a girip halkı İslâmiyete gizlice davete başlamasından önce, 594 Saîd b. Zeyd ve zevcesi Fâtıma Hatunun Müslüman oldukları sırada 595 Müslüman olmuştur. 596

Abdullah b. Mes'ud der ki:

" Ben, Ukbe b. Ebi Muayt'ın davarlarını güden bir gençtim.

Bir gün, Peygamber aleyhisselâmla Ebu Bekir, bana uğradılar:

'Ey delikanlı! Yanında, bize içireceğin süt var mı?' diye sordular. 597

'Evet, var! Fakat598 ben emanetçiyim! 599 Size süt içirmeye mezun değilim' dedim. 600

Peygamber aleyhisselâm:

'Üzerine koç çekilmemiş bir davar var mı yanında?' diye sordu.

'Evet, var' dedim ve onu yanlarına götürdüm.

Peygamber aleyhisselâm onun bacaklarını ayırdı. Memelerini eliyle sıvazlayıp dua edince, memeleri sütle doldu.

Ebu Bekir ona içi çukur sıcak bir taş (kap) getirdi.

Peygamber aleyhisselâm sütü onun içine sağıp içti. Ebu Bekir de içti. Ben de içtim.

Peygamber aleyhisselâm sütlü memelere:

'Derlenip toplan! ' buyurunca, memeler eski sütsüz haline döndü! 601

Hemen, Müslüman oldum. 602

Bundan sonra, Peygamber aleyhisselâma gidip: 603

'Yâ Rasûlallah! 604 Şu605 güzel, tatiı606 Kelamdan, 607 şu Kur'ân'dan608 bana da öğretsen a! ' dedim. 609

Peygamber aleyhisselâm başımı okşadı , 610 ve:

'Allah, sana rahmetini ihsan etsin! 611 Allah, öğrenmek istediğin şeyi sana mübarek kılsın! 612 Hiç şüphesiz, sen, öğretilmiş, 613 çok bilgili614 bir genç olacaksın' buyurdu. 615

Bizzat Resûlullah'ın ağzından yetmiş sûre ahz ve hıfz ettim ki, bu hususta hiç kimse benimle çek-işemez! 616

Kur'ârvı Kerîm'in kalanını da, Resûlullah'ın ashabından ahz ve hıfz etmişimdir." 617

Aşağıda isimlerini sunduğumuz erkek ve kadın sahabiier de-kaynaklara göre-ilk sıralarda veya Dârü'l-Erkam'da Müslüman olmuşlardır:

53. Ümmü Seleme Hatun, 618

54. Utbeb. Mes'ud, 619

55. Ümmü Ruman Hatun620 (Hazret-i Ebu Bekir'in zevcesidir),

56. Umeyr b. Ebi Vakkas, 621

57. Salît b. Amr'ın zevcesi Fâtıma binti Alkame, 622

58. Hâtıb b. Hâris, 623

59. Hâtıb b. Hâris'in zevcesi Fâtima Hatun, 624

60. Hattab b. Hâris, 625

61. Hattab b. Hâris'in zevcesi Fükeyhe Hatun, 626

62. Sâib b. Osman, 627

63. Halid b. Hizam, 628

64. Esved b. Nevfel, 629

65. Amr b. Ümeyye, 630

66. Yezid b. Zem'a, 631

67. Ebu'r-Rum b. Umeyr, 632

68. Kays b. Abdullah, 633

69. Kays b. Abdullah'ın zevcesi Bereke binti Yesar, 634

70. Firas b. Nadr, 635

71. Cüheym b. Kays, 636

72. Cüheym b. Kays'ın zevcesi Harmele (Hureymele), 637

73. Muaykıb b. Ebi'l-Fâtıma, 638

74. Şurahbil b. Hasene, 639

75. Haris b. Halid,

76. Haris b. Halid'in zevcesi Reyta binti Haris, 640

77. Amr b. Osman, 641

78. Seleme b. Hişam, 642

79. Hâşim b. Ebi Huzeyfe, 643

80. Hebbar b. S üryan, 644

81. Abdullah b. Süfyan, 645

82. Ma'merb. Abdullah, 646

83. Adiyy b. Nadle, 647

84. Urve b. Üsâse, 648

85. Mes'ud b. Süveyd, 649

86. Abdullah b. Huzafe, 650

87. Kays b. Huzâfe, 651

88. Hişam b. Âs, 652

89. Ebu Kays b. Haris, 653

90. Mahmiyye b. Cez', 654

91. Süfyan b. Ma'mer. 655

92. Sekran b. Amr, 656

93. Sekran b. Amr'ın zevcesi Şevde Hatun, 657

94. Mâlik b. Zem'a, 658

95. Malik b. Zem'a'nın zevcesi Amre Hatun, 659

96. İbn Ümmi Mektum, 660

97. Amr b. Haris, 661

98. Osman b. Abdi Ganm , 662

99. Sa'd b. Abdi Kays, 663

100. Abdullah b. Hübeyb, 664

101. Abdurrahman b. Hübeyb, 665

102. Cuayl b. Sürâka, 666

103. Yâsirb. Âmir, 667

104. Yâsir b. Âmir'in zevcesi Sümeyye Hatun, 668

105. Âkil b. Ebi'l-Bükeyr,

106. Halid b. Ebi'l-Bükeyr,

107. İyas b. Ebi'l-Bükeyr,

108. Âmir b. Ebi'l-Bükeyr, 669

109. Ammarb. Yâsir, 670

110. Abdullah b. Yâsir, 671

111. Suheyb b. Sinan, 672

112. Utbe b. Gazvan, 673

113. Mikdadb. Amr, 674

114. Mus'ab b. Umeyr, 675

115. Ebu Sebre, 676

116. Ebu Sebre'nin zevcesi Ümmü Külsûm Hatun, 677

117. Şemmas Osman b. Osman, 678

118. Ebu Musa Abdullah b. Kaysu'l-Eş'arî, 679

119. Zinnîre Hatun, 680

120. Zinnîre Hatunun kızı Ümmü Ubeys681

Yüce Allah hepsinden razı olsun!

--------------------------------------------

514. Zümer: 11-12.

515. En'âm: 162-163.

516. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 325, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 199, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 24, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 181, Diyarbekrî, Târihul'l-hâmis, c. 1, s. 288, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 461.

517. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 17-18, Taberî, Târih, c. 2, s. 212, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 11243, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 49, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 93, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 25, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 487.

518. Belâzurî, Ensâbu'l-e şrâf, c. 1, s. 113, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 59, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 530.

519. Belâzurî, Ensâbu’l-eşraf, c. 1, s. 113, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 59.

520. Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 142, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 93, Zehebî, Târîhu’l-İslâm, s. 128, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 13.

521. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 257, İbn Kuteybe, Kitâbu'l-maârif, s. 73, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1820, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 82, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 91, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 24, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 432.

522. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1820, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 92, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 9, s. 103, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 286, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 426.

523. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1821.

524. İmam-ı Azam Ebu Hanîfe, Müsned, s. 38, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 231, Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 231, Müslim , Sahih, c. 4, s. 1887, Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 185, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 2, s. 204, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 84.

525. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 257, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1820, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 82, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 91, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 24, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 432.

526. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 84, Buhârî, c. 4, s. 230, Müslim, c. 4, s. 1886, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 702-703, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1824, İbn Esîr, Usd, c. 7, s. 84.

527. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 316, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1895.

528. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 36, 37, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 177.

529. İbn İshak, Kitâbu'l-mübtedâ ve'l-meb'as, c. 3, s. 118, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 112, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 161 , İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 4, s. 92, Zehebî, Târîh u'l-İslâm, s. 135, Ebu’l -Fidâ, el -Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 24, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 433.

530. İbn İshak, Kitâbu'l-mübtedâ ve'l-meb'as, c. 3, s. 118, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 161, İbn Esîr, Usd, c. 4, s. 92, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 135, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 24, Halebî, c. 1, s. 433.

531. İbn İshak, Kitâbu'l-mübtedâ ve'l-meb'as, c. 3, s. 118, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 112, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 161 , İbn Esîr, Usd, c. 4, s. 92, Zehebî, c. 2, s. 135, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 24, Halebî, c. 1, s. 433.

532. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 262, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 21, Taberî, Târih, c. 2, s. 213, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 111, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1093, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 128, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1 , s. 279.

533. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 9, s. 102.

534. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 141, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 9, s. 103.

535. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 593, Dârimî, Sünen, c. 1, s. 19, 20, Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 620, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 153-154, Ebu'l-Ferec, el-Vefâ, c. 1, s. 161, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 135, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 16.

536. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 263, Taberî, Târih, c. 2, s. 213, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ, c. 2, s. 210, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 93, Zehebî, Târîhu'l-İslâm , s. 137, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 437-438.

537. Belâzurî, Ensâbu’l-eşraf, c. 1, s. 113.

538. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 9, s. 102.

539. İbn İshak, İbn Hişam, c. 1, s. 263-264, Belâzurî, c. 1, s. 113, Taberî, Târih, c. 2, s. 213, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 58, Muhibbüt-Taberî, c. 2, s. 21 O, Ibn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 93-94, Zehebî, s. 137, Halebî, c. 1, s. 436.

540. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1 , s. 263-264, Taberî, Târih, c. 2, s. 213, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 58, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ, c. 2, s. 210, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 993-94, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 137, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1 , s. 436.

541. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 113.

542. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 113, Muhibbül-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ, c. 2, s. 211.

543. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 1, s. 264, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 113, Taberî, Târih, c. 2, s. 213, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 58, Muhibbüt-Taberî, Rıyâd, c. 2, s. 210, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 94, Zehebî, Tâıihu'l-İslâm, s. 137, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 433.

544. İbn İshak, İbn Hişam, c. 1, s. 264, Taberî, Târîh, c. 2, s. 213, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 58, Muhibbüt-Taberî, Rıyâd, c. 2, s. 210, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 94, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 137, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 433.

545. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 113.

546. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 436.

547. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 113.

548. İbn İshak, Kitâbu'l-mübtedâ ve'l-meb'as, c. 3, s. 119, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 209, Taberî, Târih, c. 2, s. 212, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 57, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 49, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 25.

549. İbn Sa|d, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 17, Taberî, Târih, c. 2, s. 212-213, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1243, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 49, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 93, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 25, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 487, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 439.

550. İbn Sa’d, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 17-18, Taberî, Târih, c. 2, s. 212, İbn Abdilberr, İstiâb, c3, s. 1243, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 49, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 25, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 487.

551. İbn Sa’d, Tabakât, c. 8, s. 18, Taberî, Târih, c. 2, s. 213, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1243, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 487.

552. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 3, s. 17, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 281 , Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 438-439.

553. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 44, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 476, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 161.

554. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 4041, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1 , s. 467, İbn Kuteybe, Kitâbu'l-maarif, s. 63, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 543-544, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 281, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 563.

555. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 264-265, İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 40, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 467, 476, İbn Kuteybe, Kitâbu'l-maârif, s. 63, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 281, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 94, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 162, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 563.

556. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 42, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1 , s. 469, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 545, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 3, s. 18, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 582-583, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 563-564.

557. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 264, Taberî, Târih, c. 2, s. 215, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 165, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 283, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 94, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 137-138.

558. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 212, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 212, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 52, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 134, Kastalânî, Mevâhibu'l-le dünniy e, c. 1, s. 73, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 303, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 52.

559. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 44.

560. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 165 Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ, c. 2, s. 71, 78, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 137, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 29.

561. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 27.

562. İbn İshak, Kitâbu'l-mübtedâ ve'l-meb'as, c. 3, s. 120, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 164, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 310-311, Muhibbüt-Taberî , Rıyâdu'n-nadrâ, c. 1, s. 71 -72, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 95, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 136-137, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 27.

563. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 313, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ, c. 1, s. 71, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye, c. 3, s. 30.

564. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 266-267, Taberî, Târîh, c. 2, s. 215, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 165, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 59, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu’n-nad râ, c. 1, s. 77, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 94, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 178, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 29.

565. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 184, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 66.

566. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 184.

567. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 283.

568. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 233, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 404, İbn Mâce Sünen, c. 1 , s. 53, Ebu Nuaym, Hilyetü'l-evliyâ. c. 1, s. 149, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 170, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 178-179, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 245, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ, c. 1, s. 74, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 251, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 28.

569. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 232, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 184-185.

570. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 340, İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 232, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 186, Ebu Nuaym , Hilye, c. 1, s. 148, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 284, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 178-179, İbn Esîr, Usd, c. 1, s. 243, İbn Hallikân, Vefeyâtü'l-ayân, c, 3, s. 70, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 253-254.

571. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1813, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 55, İbn Esîr, Usd, c. 7, s. 69, İbn Mâce, el-İsâbe, c. 4, s. 274, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1 , s. 481.

572. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 123, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1730, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 68-69, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 156.

573. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 194-195, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1730, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 68-69, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1 , s. 481.

574. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 6, s. 248, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 156.

575. Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 195, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 669, Halebî, c. 1, s. 481.

576. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 123, Belâzurî, c. 1, s. 195, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1730, İbn Esîr, Usd, c. 6, s. 248, İbn Hacer, c. 4, s. 156.

577. Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 195, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 69, İbn Hacer, c. 4, s. 156, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 481-482.

578. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 96, İbn Abdilberr, c. 2, s. 421, İbn Esîr, Usd, c. 2, s. 97, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 188, İbn Hacer, c. 1 , s. 406.

579. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 94, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 4, s. 125, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 173, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 248, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 423 424, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 97-98, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 32-33, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 424.

580. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 94-96, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 97-98, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 454.

581. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 286, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 199, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1790-1791 , İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 26, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 240.

582. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 101 , İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1177, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 230.

583. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 287, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 382.

584. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 266-269, Taberî, Târîh, c. 2, s. 215, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 165, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 59, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c, 1, s. 94-95, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 138, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 29.

585. İbn İshak, Kitâbu'l-mübtedâ ve'l-meb'as, s. 3, s. 121, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 165, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 29.

586. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 55.

587. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 214-215, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 166, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ, c. 2, s. 336, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 139-140, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 29, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 229, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1 , s. 448.

588. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 368, BegavPnin Mu'cem'inden naklen Muhibbüt-Taberî" , Rıyâdu'n-nadrâ, c. 2, s. 391.

589. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 267-278, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3 ve 4'ün sahabilere ait sahifeleri, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 173-174, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 95-97, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 138-139.

590. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 213.

591. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 1, s. 273, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1. S. 219.

592. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 368, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 307.

593. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 276, İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 368, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 307.

594. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 151, Hakim, Müstedrek, c. 3, s. 312, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 334.

595. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 983, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 385.

596. İbn Sa'd, c. 3, s. 151 , İbn Abdilberr, c. 3, s. 983, İbn Esîr, Usd, c. 3, s. 385, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 334.

597. İbn Sa'd, c. 3, s. 150, 151, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 379, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 329, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 171, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ye'n-nihâye, c. 3, s. 32.

598. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 379, İbn Abdilberr, c. 3, s. 988, İbn Esîr, c. 3, s. 385, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1 , s. 98, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 334-335.

599. İbn Sa'd, c. 3, s. 151, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 462, Ebu Nuaym, c. 2, s. 329, Beyhakî, c. 2, s. 171, İbn Abdilberr, c. 3, s. 988, İbn Esîr, Usd, c. 3, s. 385, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 98, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1 , s. 335, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 32.

600. İbn Sa'd, c. 3, s. 151, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 462, Ebu Nuaym, c. 2, s. 329, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 171, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ye'n-nihâye, c. 3, s. 32.

601. İbn Sa'd, c. 3, s. 151 , Ahmed b. Hanbel, c. 1 , s. 379, Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 329, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 171, İbn Abdilberr, c. 3, s. 988, İbn Esîr Usd, c. 3, s. 385.

602. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 335.

603. İbn Sa'd, c. 3, s. 151, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 379, Ebu Nuaym, c. 2, s. 329, Beyhakî, c. 2, s. 171, İbn Abdilberr, c. 3, s. 988, İbn Esîr, Usd, c. 3, s. 385.

604. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 379, Ebu Nuaym , c. 2, s. Beyhakî, c. 2, s. İbn Abdilberr, c. 3, s. 988, İbn Esîr, Usd, c. 3, s. 385, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 98, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 335.

605. İbn Sa'd, c. 3, s. 151, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 379, Ebu Nuaym, c. 2, s. 329, Beyhakî, c. 2, s. 171, İbn Abdilberr, c. 3, s. 988, İbn Esîr, Usd, c. 3, s. 385, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 335.

606. Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 329, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 171.

607. İbn Sa'd, c. 3, s. 151, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 462, Ebu Nuaym, c. 2, s. 329, Beyhakî, c. 2, s. 171, İbn Abdilberr, c. 3, s. 988, İbn Esîr, Usd, c. 3, s. 385, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 335, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 32.

608. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 379, Ebu Nuaym, c. 2, s. 329, Beyhakî, c. 2, s. 171. İbn Abdilberr, c. 3, s. 988, İbn Esîr, Usd, c. 3, s. 385, İbn Seyyid, c. 1, s. 98, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 32.

609. İbn Sa'd, c. 3, s. 151, Ahmed, c. 1 , s. 379, Ebu Nuaym, c. 2, s. 329, Beyhakî, c. 2, s. 171, İbn Abdilberr, c. 3, s. 988, İbn Esîr, c. 3, s. 385, İbn Seyyid, c. 1, s. 98, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1 , s. 335, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 32.

610. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 379, İbn Abdilberr, c. 3, s. 988, İbn Esîr, Usd, c. 3, s. 385, İbn Seyyid, Uyun, c. 1 , s. 98, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 335.

611. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 379, İbn Abdilberr, c. 3, s. 988, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 335.

612. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 98.

613. İbn Sa'd. c. 3, s. 151, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 379, Ebu Nuaym, c. 2, s. 329, Beyhakî, c. 2, s. 171, İbn Abdilberr, c. 3, s. 988, İbn Esîr, c. 3, s. 385, İbn Seyyid, c. 1, s. 98, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 335.

614. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 379, İbn Abdilberr, c. , s. 988, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 335.

615. İbn Sa'd, c. 3, s. 151, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 379, Ebu Nuaym, c. 2, s. 329, Beyhakî, c. 2, s. 171, İbn Abdilberr, c. 3, s. 988, İbn Esîr, c. 3, s. 385, İbn Seyyid, c. 1, s. 98, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 335.

616. İbn Sa'd, c. 3, s. 151, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 462, Ebu Nuaym, c. 2, s. 329, Beyhakî, c. 2, s. 171, İbn Esîr, c. 3, s. 385, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 335, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 32.

617. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 98.

618. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 458.

619. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 126.

620. İbn Sa’d, Tabakât, c. 8, s. 276, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 450.

621. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 272, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 35.

622. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 272.

623. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 201.

624. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 272, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 438.

625. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 202.

626. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 246.

627. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. , s. 318, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 11.

628. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 119, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 92.

629. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 120.

630. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 120.

631. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 121 , İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 488.

632. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 121 , İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1660.

633. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 104, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 255.

634. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 246.

635. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 122.

636. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 122.

637. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 246.

638. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 116, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1 , s. 200-201 , İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1478, İbn Esîr, Usd, c. 5, s. 240, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 451.

639. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 513, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 143.

640. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 128, 130, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 286, c. 2, s. 643, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 435.

641. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, 128.

642. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 130, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 251 , İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 643, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 435.

643. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 135.

644. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 385.

645. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 136, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 319.

646. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 139, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1434, İbn Esîr, c. 5, s. 236, İbn Hacer, c. 3, s. 448.

647. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 140.

648. İbn Sa'd, c. 4, s. 140, İbn Abdilberr, c. 3, s. 1064, İbn Esîr, c. 4, s. 26.

649. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 141.

650. İbn Sa'd, c. 4, s. 189, İbn Abdilberr, c. 3, s. 888, İbn Esîr, c. 3, s. 211.

651. İbn Sa'd, c. 4, s. 191 , İbn Esîr, c. 4, s. 418.

652. İbn Sa'd, c. 4, s. 191. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 240, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1539, İbn Esîr, c. 5, s. 401.

653. İbn Sa'd, c. 4, s. 194, İbn Esîr, c. 6, s. 259, İbn Hacer, c. 4, s. 160-161.

654. İbn Sa'd, c. 4, s. 198, İbn Esîr, c. 5, s. 119, İbn Hacer, c. 3, s. 388.

655. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 202.

656. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 204.

657. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 52.

658. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 204, İbn Esîr, c. 5, s. 46.

659. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 273.

660. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 205, İbn Hacer, c. 2, s. 523.

661. İbn Sa'd, c. 4, s. 213, İbn Abdilberr, c. 3, s. 1171 , İbn Esîr, c. 4, s. 210.

662. İbn Sa'd, c. 4, s. 214, İbn Abdilberr, c. 3, s. 1037, İbn Esîr, c. 3, s. 583.

663. İbn Sa'd, c. 4, s. 214, İbn Esîr, c. 2, s. 295.

664. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 245.

665. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 245.

666. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 245, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 338.

667. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 136, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 181, İbn Kuteybe, Kitâbu'l-maârif, s. 111, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1589, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 467, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 292, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 647.

668. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 264.

669. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 388.

670. İbn Sa'd, c. 3, s. 247, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 158, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 397, İbn Abdilberr, c. 2, s. 728, İbn Esîr, c. 4, s. 130.

671. İbn Sa'd, c. 4, s. 136, Belâzurî, c. 1 , s. 157, İbn Kuteybe, s. 111, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1589, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 221, İbn Hacer, c. 2, s. 382.

672. İbn Sa'd, c. 3, s. 227, Belâzurî, c. 1, s. 158, Hâkim, c. 3, s. 397, İbn Abdilberr, c. 2, s. 728, İbn Esîr, Usd, c. 4, s. 130.

673. İbn Sa'd, c. 3, s. 99, Hâkim, c. 3, s. 260, İbn Abdilberr, c. 3, s. 1026, İbn Esîr, Usd, c. 3, s. 565, Zehebî, Siyer, c. 1, s. 221 , İbn Hacer, c. 2, s. 455.

674. Ebu Nuaym, Hilyetü'l-evliyâ, c. 1, s. 172, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1480, İbn Esîr, Usd, c. 5, s. 252, Zehebî, Siyer, c. 1, s. 278, İbn Hacer, c. 4, s. 454.

675. İbn Sa'd, c. 3, s. 116, İbn Abdilberr, c. 4, s. 147.

676. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 84.

677. İbn Sa'd, c. 8, s. 272, İbn Hacer, c. 4, s. 490.

678. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 529.

679. İbn Sa'd, c. 4, s. 105, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1763, İbn Esîr, c. 6, s. 306.

680. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 123.

681. İbn Esîr, c. 7, s. 365, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 475.

Peygamberimiz aleyhisselâmın Dârü'l-Erkam'a Girip İslâmiyeti Orada Yaymaya Devam Edişi

İslâm tarihinde " Dârü'l-İslâm" diye anılan682 Dârü'l-Erkam, Ashab-ı Kiramdan Erkam b. Ebi'l-Erkam'ın683 Mekke'de, Safa tepeciğinin yanında bulunan evi olup684 Kabe'nin arsası, Harem'i içinde idi. 685

Peygamberimiz aleyhisselâm Kureyş müşriklerinden sakınarak686 bu mübarek evde gizlenir;687 yanına gelenleri orada İslâmiyete davet ederdi. 688

Peygamberimiz aleyhisselâmla ashabı Dârü'l-Erkam'da689 gizlice690 toplanırlardı. 691

Peygamberimiz aleyhisselâm, onlara orada Kur'ân-ı Kerîm okur ve öğretirdi. 692 Orada, topluca namaz da kılarlardı. 693

Yüce Allah; dinini halka açıklamasını emir buyuruncaya kadar, üç yıl, Peygamberimiz aleyhisselâm işini gizli yürütmüştür. 694

Bu müddet içinde, yanına gelenleri Allah'ın birliğine inanmaya ve O'na ibadet etmeye, kendisinin de peygamberliğini tasdike gizlice davet etmekle uğraşmış, 695 birçok insanlar Dârü'l-Erkam'a girip Müslüman olmuşlardır. 696

Dârü'l-Erkam Dârü'l-İslâm olarak seçilirken herhalde, Kabe'nin arsası üzerinde yapılı ve Kabe Haremine dahil bulunuşu;697 kalabalık bir çevrede oluşu; oraya giren, oradan çıkanların pek belli olmayışı; halk ile temas kolaylığı gibi bazı özellikleri gözönünde tutulmuş olabilir.

Peygamberimiz aleyhisselâmın Dârü'l-Erkam'a girişi hadisesi, ilk sıralarda, Müslüman olanların Müslüman oluşu tarihlerine de esas teşkil etmiş:

" Resûlullah aleyhisselâmın Dârü'l-Erkam'a girip halkı orada İslâmiyete gizlice davete başlamasından önce Müslüman olmuştu" denilerek tarih düşürülmüştür. 698

--------------------------------------------

682. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 243.

683. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 242, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 260, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 502, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 131, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 74, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 28.

684. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 243, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 502.

685. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 260, İbn Abdilberr, c. 1, s. 131, İbn Esîr, c. 1, s. 74.

686. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 74.

687. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 200, 260, İbn Abdilberr, c. 1, s. 131 , İbn Esîr, c. 1, s. 74, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamis, c. 1 , s. 293, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 456.

688. İbn Sa'd, c. 3, s. 242, Hâkim, c. 3, s. 502, İbn Abdilberr, c. 1, s. 131, İbn Esîr, c. 1, s. 74, Diyarbekrî, c. 1, s. 293.

689. Ezrakî, c. 2, s. 260, İbn Hazm, Cemhere, c. 1, s. 143.

690. İbn Hazm, Cemhere, c. 1 , s. 143.

691. Ezrakî, c. 2, s. 260, İbn Hazm, Cemhere, c. 1, s. 143, Diyarbekrî, c. 1, s. 293.

692. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 260.

693. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 457.

694. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 280, İbn Sa'd, c. 1, s. 199, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 116, Yâkubî, Târîh, c. 2, s. 24, Taberî, Târîh, c. 2, s. 216, Mes’ûdî, Murûcu'z-zeheb, c. 2, s. 282, İbn Abdilberr, c. 1, s. 35, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 181, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 60, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 1 , s. 34, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 99, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, 146, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 60, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 287.

695. Yâkubî, Târih, c. 2, s. 24.

696. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3 , s. 242, Hâkim, c. 3, s. 502, İbn Abdilberr, c. 1, s. 131, İbn Esîr, Usd. c. 1, s. 74, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 28.

697. İbn Sa'd, c. 3, s. 243, Hâkim, c. 3, s. 502.

698. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 243, Zehebî, Siyer, c. 1, s. 4.

Dârü'l-Erkam'a Ne Zaman Girildiği ve Orada Ne Kadar Kalındığı Meselesi

Peygamberimiz aleyhisselâmın Dârü'l-Erkam'a giriş sebebi olarak, her ne kadar, nübüvvetin dördüncü yılından itibaren başlayan mücadele devri içinde müşrikler tarafından yapılan baskı ve işkencelerin arttı nlışı ileri sürülmekte699 olup, bu hususta müşahhas bir misal verilmek istenilerek, Mekke vadilerinden bir vadide Sa'd b. Ebi Vakkas'ın bazı sahabilerle birlikte namaz kıldıkları sırada üzerlerine gelen müşriklerden bazı kimselerin Müslümanlarla münakaşaya ve hatta kavgaya tutuşmaları ve Sa'd b. Ebi Vakkas'ın da eline geçirdiği bir deve çene kemiğiyle vurup onlardan birisinin başını yarması hadisesi700 üzerine Peygamberimiz aleyhisselâmın ashabı ile birlikte Dârü'l-Erkam'da gizlenmek zorunda kaldığı açıklanırsa da;701 Sa'd b. Ebi Vakkas'la namaz kılan sahabiler arasında bulunan702 Ammar b. Yâsir'in Dârü'l-Erkam'a girildikten sonra Müslüman olduğu703 ve kendisinin Müslüman olmadan namaz kılmış olamayacağı gözönünde tutulursa, bu hadisenin Dârü'l-Erkam'a giriş sebebi olamayacağı açıktır.

Bu hususta, Müslümanlar ve gayrimüslimler tarafından kitap ve ansiklopedilerde ileri sürülen görüşler de gerçeği aksettirmekten uzaktırlar.

Meselâ, İngilizce'den Türkçe'ye çevrilen İslâm Ansiklopedisi'nde:

Springer'e ve Caetani'ye dayanılarak kaleme alınmış olan " Erkam" maddesinde:

" Ömer'in ihtidasından biraz sonra, Peygamber, Erkam'ın evini bırakmıştır.

Orada ne zaman ve ne kadar kaldığı, katî olarak malûm değildir.

Fakat, 615-617 seneleri arasında kalmış olması muhtemeldir.

İbn Hişam, el-Erkam'dan hiç bahsetmez.

Taberî'nin bu vak'adan haberdar olmasına göre, İbn Hişam'ın da bilmesi icab ederdi.

Taberî umumî tarihinde vak'adan bahsederse de, Peygamberin hayatına ait fasılda bu noktaya temas etmez" denilmektedir. 704

İngilizce, Fransızca ve Almanca " İslâm Ansiklopedisi" ! erine dayanılmak ve ilmî bir tahrir heyetince gerekli incelemeler yapılmak suretiyle Arapça olarak yazılıp yayınlanmış bulunan Dâiretü'l-Maârifu'l-İslâmiye'nin " Erkam" maddesinde de:

Peygamberin mihnetli günlerinde, emniyetli, davetini yapmaya elverişli ve yararlı bulduğu Dârü'l-Erkam'ı, Hazret-i Ömer'in Müslüman olması üzerine terkettiği açıklandıktan sonra:

" Peygamberin, bu eve ne sığındığı tarih, ne de içinde kaldığı müddet hakkında bize tahkikli rivayeti er zikre di İm iş değildir.

Fakat, biz, bunun 615 yılı ile 617 yıllan arasında olduğunu söyleyebiliriz" denilmekte ve İngilizce'den Türkçe'ye çevrilen İslâm Ansiklopedisi'nde olduğu gibi, İbn Hişam'ın bu evden hiç bahsetmediği ve Taberî'nin de, bu kıssayı bildiği halde, kitabının Peygamberimiz aleyhisselâmın siretine ait kısmında bundan hiç söz açmadığı görüşü tekrarlanmaktadır. 705

Halbuki, kaynaklarımızdan bazılarında bu hususun da açıklanmış bulunduğu görülür. Meselâ:

1. İbn Sa'd (d. 168-Ö. 230 Hicrî) Tabakâtü'l-Kübrâ'sında; Peygamberimiz aleyhisselâmın Dârü'l-Erkam'a girişinin İslâmiyetin evvelinde olduğunu, Erkam'ın oğlu Osman'dan gelen rivayetle açıklar. 706

2. Hâkim (d. 321-ü. 405 Hicrî) Müstedrek'inde, İbn Sa'd'in tesbitini-" evvel" kelimesini düşürmüş olarak-aynı senedle tekrarlar. 707

3. İbn Hazm (d. 334-Ö. 456 Hicrî) Cemhere'sinde, İslâmiyet daha Mekke'de ifşa edilmeden önce, Peygamberimiz aleyhisselâmın Dârü'l-Erkam'da Müslümanlarla birlikte toplandığını kaydeder. 708

4. İbn Abdilber (d ?-ö. 463 Hicrî] İstiâb'ında, İslâmiyetin evvelinde Peygamberimiz aleyhisselâmın Dârü'l-Erkam'da gizlenip, oradan çıkıncaya kadar insanları orada İslâmiyete davetle meşgul olduğunu bildirir. 709

5. İbn Hacer (d. 77E-ö. 852 Hicrî), bu hususta Hâkim'in söylediğini-ondan aldığını açıklamak suretiyle-tekrarlar. 710

6. Nihayet, Diyarbekrî de (ö. 990 Hicrî) İslâmiyetin başlangıcında Peygamberimiz aleyhisselâmın Dârü'l-Erkam'da gizlendiği ve Müslümanlarla toplandığı rivayetini de kaydeder. 711

Yukarıda sıraladığımız tarihî bilgilere göre; Peygamberimiz aleyhisselâmın Dârü'l-Erkam'a giriş tarihini nübüvvetin dördüncü yılı değil, nübüvvetin birinci yılı ve hatta Erkam'ın Müslüman oluş tarihine göre, birinci yılın da ilk ayı olarak kabul etmek gerekir.

Dârü'l-Erkam'dan ne zaman çıkıldığı ve orada ne kadar kalındığı meselesine gelince; Abdullah b. Ömer'in bildirdiği gibi, Hazret-i Ömer, nübüvvetin altıncı yılında, Zilhicce ayında Müslüman olmuş712 ve Dârü'l-Erkam'dan çıkış da bu hadiseyi takip etmiştir. 713

--------------------------------------------

699. Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 293, Ahmed Zeyni Dahlan, Sîretü'n-nebî, c. 1, s. 99.

700. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1 , s. 281 -282, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 116, Taberî, Târih, c. 2, s. 216, İbn Hazm , Cevâmiu's-Sîre, s. 51 , İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 367, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 33, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 456.

701. Halebî, İnsânu’l-uyun, c. 1, s. 456, Ahmed Zeyni Dahlan, Sîretü'n-nebî, c. 1, s. 99.

702. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. d, s. 281-282, Belâzurî, c. 1, s. 116, Taberî, c. 2, s. 216, İbn Hazm, s. 51, İbn Esîr, Usd. c. 2, s. 367, İbn Hacer, c. 2, s. 33.

703. Halebî, İnsânu’l-uyun, c. 1, s. 456.

704. İslâm Ansiklopedisi, c. 4, s. 316.

705. Dâiretü'l-maârif el-islâmiye, c. 4, s. 316.

706. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 242.

707. Hakim, Müstedrek, c. 3, s. 502.

708. İbn Hazm, Cemhere, c. 1 , s. 143.

709. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 131.

710. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1 , s. 28.

711. Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 293.

712. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 269-270, Zürkânî, Mevâhibu'l-ledünniye Şerhi, c. 1, s. 272.

713. İbn Sa'd, c. 3, s. 243, 269, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 502, Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 1, s. 132, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 132, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 74, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 31, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1 , s. 28.

Dârü'l-Erkam'ın Geçirdiği Safhalar

Erkam b. Ebi'l-Erkam; sonradan Dârü'l-Erkam'ı vakıf olarak oğluna bırakmış, bu husustaki Vakfiye'sinde şöyle demiştir

" Bismillâhirrahmânirrahîm,

Bu, Erkam'ın, Safâ'dan biraz ilerideki evi hakkında yaptığı ahd ve vasiyyetidir ki, onun arsası, Harem-i Şeriften mâdud bulunduğundan, o da, haremleşmiş, dokunulmazlaşmıştır: Satılmaz ve tevarüs olunmaz.

Hişam b. Âs ve Hişam b. Âs'ın azadlı kölesi filan, buna şahittir."

Erkam'ın bu mübarek evi, içinde oğulları ve torunları tarafından oturulmak veya icarlarından yararlanılmak suretiyle, Halife Ebu Cafer Mansur(ö. 158 Hicrî) zamanına kadar devam etti.

Halife Mansur; hac sırasında, Safa ile Merve arasında Sa'y ederken, Erkam'ın torunları, dedelerinin evinin arkasındaki bir çadırda bulunuyorlar, Mansur da onların alt taraflarından geçiyordu.

Aralarındaki mesafe çok kısa idi.

Mansur'un başındaki serpuşunu almak isteseler, elleriyle uzanıp alabilecek yükseklikte idiler.

Mansur; Merve'ye inip Safa tepeciğine çıkıncaya kadar, onlara baktı durdu.

Mansur; Abdullah b. Osman b. Erkam'ın, Muhammed b. Abdullah b. Hasan'a uyanlardan olduğu halde onunla birlikte hareket etmemiş olmasıyla ilgilendi.

Abdullah b. Osman b. Erkam'ı hapsetmesi ve zincire vurması için, Medine valisine yazı yazdı. Sonra da, Şihab b. Abdi Rab adındaki Kûfeli bir adamı Medine valisine gönderdi. Emrettiği şekilde hareket etmesi için valiye yazdığı mektubu da, Şihab'la gönderdi.

Şihab, Abdullah b. Osman'ın hapsedildiği yere vardı.

Abdullah b. Osman, o zaman, seksen yaşını aşmış bir ihtiyardı.

Zincire vurulmak onu son derecede üzmüş ve bunaltmıştı.

Şihab, ona:

" Ben seni içinde bulunduğun şu halden kurtarırsam, Dârü'l-Erkam'ı bana satar mısın? Çünkü, mü'minlerin emîri onu istiyor!

Eğer satacak olursan, senin hakkında onunla konuşayım, suçunu affettireyim?" dedi.

Abdullah b. Osman:

" O ev, sadakadır, vakıftır.

Benim ondan ancak bir intifa hakkım vardır. Buna da kızkardeşim ve başkaları ortaktırlar! " dedi.

Şihab:

" Sen, kendine düşen hakkını bize ver! Ondan ilişiğini kes, kurtul! " dedi.

Bunun üzerine, Abdullah'ın şehadetle sabit olan hakkı hesaplanarak onyedi bin dinarlık bir satış senedi yazıldı.

Onun arkasından, parasının çokluğuna aldanarak, kızkardeşi de hakkını sattı.

Mansur, bu evde intifa hakkı olan herkesin intifa hakkını satin alıp ondan ilişkisini kesti.

Dârü'l-Erkam; Ebu CaferMansur'dan sonra, oğlu Halife Mehdiye geçti.

O da, zevcesi Hayzuran'a (Musa ve Harun'un annesine) bağışladı.

Hayzuran Hatun, Dârü'l-Erkam'ın çevresindeki evleri ve arsaları satın alıp ona katmak suretiyle, Dârü'l-Erkam'ı yeniden yaptırdı. 714

Dârü'l-Hayzuran diye anılan ve içinde namaz kılınır mescid haline getirilen715 Dârü'l-Erkam, daha sonra, Halife Cafer b. Musa'ya geçti.

Orada, bir müddet de Mısırlılar ve Yemenliler oturdular.

Daha sonra, Gassan b. Abbad, Musa b. Cafer oğullarından, onun hepsini veya çok kısmını satın aldı. 716

En sonunda, onu Mısır Kahire Defterdarı İbrahim Bey, Sultan II. Selim'e hediye etti.

III. Murad da, Hicrî 999 yılında, onu mescid tarzında yeniledi. 717

Dârü'l-Erkam'in son yapılı durumuna göre;

Kapısı doğu tarafına açılır.

Kapıdan, üzeri tavanlı, sekiz metre uzunluğunda, dört metre eninde bir sahanlığa girilir.

Sahanlığın solunda, üzeri tavanlı, eni üç metreye yakın bir sofa bulunmaktadır.

Ortadaki duvarın sağındaki kapıdan da, sekiz metre uzunluğunda ve bunun yansına yakın eninde, tabanı hasırla döşeli bir kulübeye girilmektedir. 718

Dârü'l-Erkam'ın en son durumu

Dârü'l-Erkam; günümüzde, Suudî Arabistan Krallığınca, Harem-i Şerif için yapılan çevre düzenlemesinde yıkılarak arası haremin arasına katilmiş. aslına rucu etmiştir.

--------------------------------------------

714. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 243-244, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 502-503.

715. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 260.

716. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 244, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 503.

717. Eyyub Sabri Paşa, Mir'at-ı Mekke, s. 1050-1051.

718. İbrahim Rifat Paşa, M ir'atu'l-Haremeyn, c. 1, s. 193.

Nübüvvetin (Peygamberliğin) Beş Devresi, Davet ve İcabet Ümmetleri

Davetin beş devresi olup, birinci devresi; nübüvvet (peygamberlik) devresidir.

Davetin ikinci devresi; en yakın hısım ve akrabayı, âhiret azabıyla korkutup uyarma devresidir.

Davetin üçüncü devresi; kendi kavmini âhiret azabıyla korkutup uyarma devresidir.

Davetin dördüncü devresi; kendilerine daha önce âhiret azabıyla korkutup uyarıcı gelmemiş bulunan bütün Arap kavimlerini âhiret azabıyla korkutup uyarma devresidir.

Davetin beşinci devresi; zamanın sonuna kadar, cinlerden ve insanlardan, kendilerine davet erişebilecek olanları âhiret azabıyla korkutup uyarma devresidir. 719

Ümmet; bir dinde veya bir zamanda, ya da bir yerde toplanmış olan her topluluğa denir. 720

Ümmet kelimesi, yalnız insan toplulukları için değil, yerde yürüyen hayvanlar, iki kanadıyla uçan kuşlar için de kullanılınıştır. 721

Mütercim Âsim Efendi de, Kamus terceımesinde şöyle der:

" Ümmet; kendilerine peygamber gönderilen cemaata denir; gerek iman eylesinler, (onlara) ümmet-i icabet ıtlak olunur; gerek iman eylem esinler ki (onlara) ümmet-i davet ıtlak olunur ve her kabileden bir cemaata denürve hayvan cinsüne denür." 722

Kâfirler ümmet-i icabet değil, ümmet-i davettirler. 723

Peygamberimiz Aleyhiselam, yalnız Araplara değil, bütün insanlara peygamber olarak gönder-ilmiştir. 724

Peygamberimiz aleyhisselâm; Abdulmuttalib oğullarına yaptığı ilk hitabında da:

" Ey Abdulmuttalib oğulları! 725 Ben, özel olarak size, genel olarak da bütün insanlara peygamber gönderildim! " buyurmuştur. 726

Ehl-i Kitab olan Yahudilerin ve Hıristiyanların da, Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmın risalet ve daveti dışında kalmadıkları da, Kur’ân-ı Kerîm'de şöyle açıklanmıştır

" Ey Ehl-i Kitab! Peygamberlerin arası kesildiği birzamanda, size (gerçekleri) apaçık söyleyip duran resûlümüz gelmiştir.

Tâ ki 'Bize ne bir rahmet müjdecisi, ne de bir azap habercisi gelmedi' (demenize meydan kalmasın! )

İşte, size rahmet müjdecisi de, azap habercisi de geldi artk!

Allah, herşeye hakkıyla kadirdir! " 727

Bunun içindir ki, Peygamberimiz aleyhisselâm; Hıristiyan olan Rum kralı Herakliyus'a gönderdiği mektupta:

" ... Ben, seni İslâm davetiyle Müslümanlığa davet ediyorum! Müslüman ol, selameti bul da, Allah sana ecir ve mükâfatını iki kat versin! Eğer bu davetimi kabul etmezsen, yoksul çiftçilerin, teb'an olan bütün halkın günahı senin boynuna olsun! "

'De ki: 'Ey Kitaplılar! Geliniz: Aramızda ve aranızda eşit ve ortak olan bir kelimede birleşelim de, Allah'tan başkasına tapmayalım, O'na hiçbir şeyi eş, ortak tutmayalım. Allah'ı bırakıp da birbirimizi rab tanımayalım! '

Buna rağmen, onlar bu davetten yüz çevirirlerse, 'Siz şahit olunuz ki: Bizler, muhakkak, Müslümanlarız! ' deyiniz! ' [Âl-i İmrân: 64] buyurmuştur." 728

Nübüvvetin ilk üç yıllık devresi, halkı İslâmiyete gizlice davetle geçmiş;729 Peygamberimiz aleyhisselâm bu üç yıllık devrede Bir ve şeriksiz olan Yüce Allah'a iman ve ibadete, kendisinin de Allah'ın kulu ve resûlü olduğunu tasdike ve putlara tapmaktan vazgeçmeye halkı gizlice davetle meşgul o I muştur. 730

Bir yandan Peygamberimiz aleyhisselâmın, 731 bir yandan da Hazret-i Ebu Bekir'in, yanına gelenleri Allah'a imana ve İslâmiyete daveti neticesinde, 732 erkeklerden kadınlardan birçok insan İslâmiyete girmiş, İslâmiyet Mekke'de halk arasında konuşulur olmuştu. 733

--------------------------------------------

719. İbn Kayyım, Zâdü'l-mead, c. 1, s. 34.

720. İbn Kuteybe, Te'lffu muhtelifu'l-Kur'ân, s. 345-346.

721. En'âm: 38^

722. Mütercim Asım Efendi, Kamûsu'l-muhit Tercemesi, c. 3, s. 394.

723. Ebu'l-Beka, Külliyyat, s. 73.

724. A'râf 158, Sebe: 28.

725. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 159, Taberî, Târih, c. 2, s. 217, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 8, s. 302.

726. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 159, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 119, Taberî, Târih, c. 2, s. 217-218, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 61 , Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 8, s. 302.

727. Mâide: 19.

728. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 346, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 263, Buhâri, Sahih, c. 1, s. 6, c. 4, s. 4-5, c. 5, s. 169, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1396, Ebu Ubeyde, Kitâbu'l-emvâl, s. 34, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 77, Taberî, Târih, c. 3, s. 87, Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 345-346, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 2, s. 724, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 71, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 261, İbn Haldun, Târih, c. 2, s. ks. 2, s. 36, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1 , s. 290, Diyarbekrî, Hamîs, c. 2, s. 35, Suyûtî, Hasâisü'l-kübrâ, c. 2, s. 121, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 261.

729. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 280, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 199, Belâzuri, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 116, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 24, Taberî, Târih, c. 2, s. 216, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 265, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 35, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 181, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 60, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 1, s. 34, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 37, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 60, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 456.

730. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 94, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 248, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 161, 173, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 423-424, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 97-98, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 32-33.

731. İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 1, s. 199, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 115, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 181 , İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 60, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 98-99.

732. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 266-267, Taberî, Târih, c. 2, s. 215, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 165, Muhibbül-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ, c. 1, s. 77, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 59, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 585, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 94, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 138, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 29.

733. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 280, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 175, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 59, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 98.