İslam Tarihi | 8. Bi'set Yılı


 

Acem-Rum Savaşı Hakkında Müşriklerle Bahse Girişilmesi

Nübüvvetin sekizinci yılında icii 96 ki, İran ordusu ile Rum ordusu, 97 Şam toprağı ile İran toprağı arasında, 98 Ezriat'ta* Busra'da 99 karşılaşarak çarpışmışlar; İranlılar Rumları ağır bir yenilgiye uğratmışlardı. 100

Rumların şehirlerini yakıp yıkmışlar, 101 ağaçları kesmişler, 102 hatta İstanbul'a kadar ilerlemişler. 103 Halic'in üzerine konmuşlardı. 104 İstanbul'u uzun müddet kuşattıkları halde, yarısı denizde, yansı karada olduğu için, ele geçirememişlerdi.

İran Şahı, Kayserden tazminat olarak, dünya hükümdarlarından hiçbirinin sağlamaya güç yetinemeyeceği kadar çok altın, mücevherat, kumaşlar, hizmetçi kadınlar, uşaklar ve daha pek çok türlü mallar da istemiş; o da, muvafakat etmişti. 105

Kureyş müşrikleri, Farslıların (İranlıların) Rumları yenmelerini isterlerdi.

Çünkü, onlar putperest idiler.

Müslümanlar ise, Rumların Farslılan yenmelerini isterlerdi.

Çünkü, onlar Kitab ehli idiler. 106

Rumların mağlubiyet haberi Peygamberimiz aleyhisselâmla ashabına çok ağır geldi.

Peygamberimiz aleyhisselâm; Kitabsız Mecusilerin Kitab ehli olan Rumlara galip gelmelerini istemezdi.

Kureyş müşrikleri, Müslümanlara:

" Siz ehl-i Kitabsınız, Hıristiyanlar da Kitab ehlidirler.

Biz Kitabsız ümmîleriz.

Farslı kardeşlerimiz sizin Kitab ehli olan kardeşlerinize galip gelmişlerdir.

Siz de bizimle çarpışacak olursanız, muhakkak, biz size galip geliriz! " dediler. 107

Hazret-i Ebu Bekir müşriklerin bu sözlerini Peygamberimiz aleyhisselâma anınca, Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Şu muhakkak ki, onlar (Farslılar, er geç) mağlup olacaklardır! " buyurdu. 108

Yüce Allah da, bu hususta indirdiği âyetlerde şöyle buyurmuştur:

" Elif Lâm Mîm!

Rum(lar) mağlup oldu yakın bir yerde.

Halbuki, onlar, bu yenilmelerinin ardından, galip olacaklar. Bid'-i sinînde (üçten dokuza kadar olan yıllar içinde)*

Önünde de, sonunda da, emr Allah'ındır.

O gün, mü'minler de Allah'ın yardımıyla ferahlanacak.

O (Allah), kime dilerse yardım eder.

O (Allah) kudretiyle herşeye üstün gelen Azîz, rahmetiyle mü'minleri esirgeyen Rahîm'dir.

Bu, Allah'ın va'didir.

Allah va'dinden caymaz.

Fakat, insanların çoğu (bunu) bilmezler." 109

Bunun üzerine, Hazret-i Ebu Bekir Kureyş müşriklerinin yanına varıp:

" Sizler (putperest) kardeşleriniz (Farslılar)ın, bizim (Kitab ehli) kardeşlerimiz (Rumlar)a galip gelmesine seviniyor musunuz? Hiç de sevinmeyin!

Allah sizin gözlerinizi aydın etmeyecektir!

Vallahi, Rumlar muhakkak Farslılara galip geleceklerdir!

Bunu bize Peygamberimiz aleyhisselâm haber verdi! " deyince, Übeyy b. Halef kalkıp Hazret-i Ebu Bekir'e doğru vardı ve:

" Sen yalan söyledin! " dedi.

Hazret-i Ebu Bekir:

" Ey Allah düşmanı! Sensin yalancı olan!

Eğer üç yıla kadar, Rumlar Farslılara galip gelirse, bana on deve vermeyi borçlan!

Fakat, Farslılar Rumlara galip gelirse, ben sana on deve vermeyi borçlanayım! " diyerek bahse giriştiler.

Bundan sonra, Hazret-i Ebu Bekir Peygamberimiz aleyhisselâmın yanına gelip, Übeyy b. Halef ile aralarında geçeni haber verince, Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Ben, böyle mi andım?!

Âyetteki 'bid'i' sözü ancak üç ile dokuz arasındaki müddeti ifade eder.

Sen hemen gidip devenin sayısını da, müddeti de (ona göre) uzat! " buyurdu.

Hazret-i Ebu Bekir gitti. Übeyy b. Halefle karşılaştı.

Übeyy b. Halef:

" Sen galiba (bahse giriştiğine) pişman oldun?! " dedi.

Hazret-i Ebu Bekir:

" Hayır! Pişman olmadım!

İstersen, aramızdaki bahiste alınacak, verilecek develerin sayısını arttırai im, müddeti de uzatalım:

Bahiste kazanacak olan, yüz deve alsın! Kaybeden de yüz deve versin!

Müddet de dokuz yıla kadar uzatılsın! " dedi.

Übeyy b. Halef:

" Öyle yaptım! " dedi. 110

Hazret-i Ebu Bekir'in Peygamberimiz aleyhisselâmla gizlice Mekke'den ayrılıp Medine'ye hicret edeceği sıralarda idi ki, Übeyy b. Halef Hazret-i Ebu Bekir'e:

" Bahiste yenilecek olursan bana ödeyeceğin develer hakkında bir kefil ver" dedi.

Hazret-i Ebu Bekir de, oğlu Abdurrahman'ı kefil verdi.

Übeyy b. Halef de Uhud savaşına gitmek istediği zaman, Abdurrahman ondan bir kefil istedi, o da verdi. 111

Übeyy b. Halef Uhud'da Peygamberimiz aleyhisselâmı öldürmek isterken, Peygamberimiz aleyhisselâmın mızrağından aldığı yaradan kurtulamayarak, Mekke yakınındaki Şerifte öldü. 112

Rumlar belirlenen müddet içinde 113 birdenbire kalkınarak İranlıları ağır bir hezimete uğrattığı zaman; 114 Hazret-i Ebu Bekir Übeyy b. Halefin veresesinden yüz deveyi alıp. 115 Peygamberimiz aleyhisselâma getirdi. 116

Peygamberimiz aleyhisselâm da Hazret-i Ebu Bekir'e:

" Bunları fakirlere dağıt! " buyurdu. 117

O da fakirlere dağıttı. 118

Rumların İranlıları dokuz yıl içinde mağlup edecekleri hakkındaki ihbar-ı Kur’âniyenin böylece gerçekleşmesi üzerine, Mekkeli müşriklerden birçok kimseler Müslüman oldular. 119

-------------------------------------

96. Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 295.

97. Taberî, Tefsîr, c. 21, s. 18, Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 3, s. 424.

98. Taberî, Tefsîr, c. 21, s. 21.

* Eiriat, Şam taraflarında, Belka ve Anman araanda bulunan Şam kasabalarındandır (Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 1, s. 130).

99. Taberî, Tefsir, c. 21, s. 18, Zemahşerî, Keşşaf, c. 3, s. 214, İbn Esîr, Kâmil, c. 1, s. 476, Kurtubî, Tefsir, c. 14, s. 4, Nesefî, Medârik, c. 3, s. 265, Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 3, s. 424, Beyzâvî, Tefsir, c. 2, s. 215, Hâzin, Tefsîr, c. 3, s. 427, Ebussuud, Tefsir, c. 7, s. 49.

100. Taberî, c. 21, s. 18, İbn Esir, c. 1, s. 476, Kurtubî, c. 14, s. 4, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 423, Beyzâvî, c. 2, s. 215-216, Hâzin, c. 3, s. 427.

101. Taberî. c21, s. 18, İbn Esîr, c. 1, s. 475, Kurtubî, c. 14, s. 4, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 423 424 425.

102. Taberî. c21, s. 18, İbn Esîr, c. 1, s. 475, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 423 424.

103. İbn Esîr, Kâmil, c. 1, s. 475, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 425.

104. Taberî, c. 21, s. 18, İbn Esîr, c. 1, s. 475, Kurtubî, c. 14, s. 4.

105. Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 425.

106. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 276, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 343, Taberî, c. 21, s. 16, Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 410, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 391, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 330, Kurtubî, c. 14, s. 1, Zehebî, Târîhu'l-islâm , s. 227, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 422, Suyûtî, Dürru'l-mensur, c. 5, s. 150.

107. Taberî, Tefsîr, c. 21, s. 17-18, Zemahşerî, Keşşaf, c. 3 , s. 214, Nesef, Medârik, c. 3, s. 265, Hâzin, Tefsîr, c. 3, s. 427, Ebussuud, Tefsîr, c. 7, s. 49, Suyûtî, Dürru'l-mensur, c. 5, s. 152, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 298.

108. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 276.

109. Rûm, 1-6.

110. Taberî, Tefsîr, c. 21, s. 18, Ebu’l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 424, H âzi n, Tefsîr, c. 3, s. 427, Suyûtî, D ürru'l -mensûr, c. 5, s. 152.

111. Kurtubî, Tefsîr, c. 14, s. 3, Hâzin, Tefsîr, c. 3, s. 427, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 298.

112. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 89, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 251-252, Taberî, Târih, c. 3, s. 26, Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 327.

113. Kurtubî, Tefsîr, c. 14, s. 3.

114. Zemahşerî, Keşşaf, c. , s. 214, Kurtubî, Tefsîr, c. 14, s. 3, Ebussuud, Tefsîr, c. 7, s. 49, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 298.

115. Zemahşerî, c. 3, s. 214, Kurtubî, c. 14, s. 3, Ebussuud, c. 7, s. 49, Diyarbekrî, c. 1, s. 298.

116. Zemahşerî, c. 3, s. 214, Beyzâvî, Tefsîr, c. 2, s. 216, Hâzin, c. 3, s. 428, Ebussuud, c. 7, s. 49, Diyarbekrî, c. 1, s. 298.

117. Zemahşerî, c. 3, s. 214, Kurtubî, c. 14, s. 3, Nesefî, c. 3, s. 265-266, Beyzâvî, c. 2, s. 216, Hâzin, c. 3, s. 428.

118. Kurtubî, Tefsîr, c. 14, s. 3.

119. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 345, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 422.

Dımâdu'l-Ezdî'nin Peygamberimiz aleyhisselâmı Tedaviye Kalkışı ve Müslüman Oluşu

Ezd-i Şenûe kabilesinden 120 Dımâd b. Sa'lebe, umre yapmak üzere 121 Mekke'ye gelmişti. 122

Kendisi, Cahiliye devrinde, Peygamberimiz aleyhisselâmın tanışı, dostu idi. Doktorluğa özenir, 123 delilere okur, 124 ilim elde etmeye çalışırdı. 125

Dımâd, Mekke'ye gelince, Ebu Cehil, Utbe b. Rebia ve Ümeyye b. Halefin bulunduğu bir mecliste oturdu.

Ebu Cehil:

" Şu adam bizim topluluğumuzu dağıttı. Akıllarımızı akılsızlık, ölüp gitmiş baba ve atalarımızı dalâlete düşmüş saydı. İlahlarımıza dil uzattı" dedi.

Ümeyye b. Halef de:

" O, hiç şüphesiz, deli bir adamdır! " dedi. 126

Dımâd, müşriklerin " Muhammed delidir! " dediklerini işitince, 127 kendi kendine: 128

" Ben gidip 129 şu zâtı bir görseydim, 130 tedavi etseydim, 131 belki Allah ona benim ellerimle şifa verirdi" 132 diyerek, müşriklerin meclislerinden kalktı.

O gün, Peygamberimiz aleyhisselâmı aradı, bulamadı.

Ertesi gün, tekrar aramaya çıktı. 133 Buldu134 ve:

" Yâ Muhammed! Ben deliliği tedavi ederim. 135 İstersen seni de tedavi edeyim. 136 Belki Allah sana fayda verir! 137

Ben delilere okurum. Belki Allah benim elimle senin deliliğine de şifa verir!

Okumamı istersen, gel, sana da okuyayım. 138

Sen, üzerindekini, gözünde büyütme!

Ben sendekinden daha ağırını tedavi etmişimdir, kurtulmuştur!

Ben senin hakkında;

Kavminin akıllarını akılsızlık saymak,

Toplululuklarını dağıtmak,

Onlardan ölüp gitmiş olanların dalâlet içinde bulunduklarını ileri sürmek,

İlahlarını ayıplamak... gibi birtakım kötü huylardan söz ettiklerini işittim.

Bunu, kendisinde delilik bulunan adamdan başkası yapmaz! " dedi. 139

Peygamberimiz aleyhisselâm, Dımâd'a şöyle mukabele buyurdu:

" Hamd Allah'a mahsustur.

Biz O'na hamdeder; yardımı, 140 yarlıganmayı da141 O'ndan dileriz. 142

Nefislerimizin şerlerinden de Allah'a sığınırız. 143

Allah'ın doğru yola eriştirdiğini saptıracak yoktur!

Saptırdığını da doğru yola eriştirecek yoktur!

Şüphesiz bilir ve bildiririm ki: Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur!

O, birdir, tektir!

O'nun eşi, ortağı yoktur!

Yine, şüphesiz bilir ve bildiririm ki: Muhammed, O'nun kulu ve resûlüdür! " 144

Peygamberimiz aleyhisselâmın söyledikleri, Dımâd'ın çok hoşuna gitti: 145

" Ben, hiçbirzaman, bundan daha güzel bir kelam dinlememişimdir! 146

Sen şu sözlerini bana tekrarı asana?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm tekrarladı. 147

Dımâd onu Peygamberimiz aleyhisselâma iki kere daha tekrarlattı. 148

" Vallahi, 149 ben kâhinlerin sözlerini de, sihirbazların sözlerini de, şairlerin sözlerini de din-lemişimdir. Fakat, senin şu sözlerin gibi hiçbir söz işitmemişimdir. Bunlar, denizin dibine kadar varıp dayanmıştır! " dedi." Sen nelere davet ediyorsun?" diye sordu. 150

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Seni boynundan putları atıp, eşi, ortağı olmayan, bir ve tek olan Allah'a iman etmeye ve benim de Allah'ın resûlü olduğuma şehadet getirmeye davet ediyorum" buyurdu.

Dımâd:

" Ben bunu yaparsam, bana ne var?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Sana Cennet var! " buyurdu,

Dımâd:

" Ben, boynumdan putları atıp onlardan uzaklaşarak151 şehadet ederim ki: Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur!

O, birdir; O'nun eşi, ortağı yoktur!

Yine şehadet ederim ki: Sen de, Allah'ın kulu ve resûlüsün!

Getir, ver elini, sana İslâmiyet üzerine bey'at edeyim! " dedi. 152

Peygamberimiz aleyhisselâm elini uzattı. Dımâd bey'at etti. 153

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Bu bey'at kavmin adına da mı?" diye sordu.

Dımâd:

" Kavmim adına da! " dedi. 154

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Kendin adına da, kavmin adına da mı?" diye sordu.

Dımâd:

" Hem kendi adıma, hem kavmim adına! " dedi. 155

Dımâd, böylece, hem kendi adına, hem kavmi adına bey'at edip Müslüman oldu. 156

Yüce Allah ondan razı olsun!

-------------------------------------

120. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 241 , Müslim, Sahih, c. 2, s. 593, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 751, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 200, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 3, s. 26, Zehebî, Târihu’l -İslâm, s. 197, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 36, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 210.

121. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 241 , Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 235.

122. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 241, Ahmed b. Hanbel, Müsned. c. 1, s. 302, Müslim, Sahih, c. 2, s. 593, Ebu Nuaym, c. 1, s. 235, İbn Abdilberr, c. 2, s. 751 , Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 200, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 56, Zehebî, s. 197, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 36, İbn Hacer, c. 2, s. 210.

123. İbn Abdilberr, c. 2, s. 751, İbn Hacer, c. 2, s. 210.

124. İbn Abdilberr, c. 2, s. 751, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 200, İbn Hacer, c. 2, s. 210.

125. İbn Abdilberr, c. 2, s. 751, İbn Hacer, c. 2, s. 210.

126. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 235.

127. İbn Sa'd, c. 4, s. 241, Müslim, c. 2, s. 593, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe. c. 3, s. 56, Zehebî, s. 197, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 36, İbn Hacer, c. 2, s. 210.

128. İbn Sa'd, c. 4, s. 241 , Müslim, c. 2, s. 593, Ebu Nuaym, c. 1 , s. 235, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 200, İbn Esîr, c. 3, s. 56, Zehebî, s. 197.

129. İbn Sa'd, c. 4, s. 241 , Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 2, s. 177, Zehebî, s. 197.

130. Müslim, Sahîh, c. 2, s. 593, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 200, İbn Esîr, c. 3, s. 56.

131. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 241.

132. Müslim, c. 2, s. 593, Begavî, Mesâbih, c. 2, s. 177, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 200, İbn Esîr, c. 3, s. 56, Zehebî, s. 197, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 56.

133. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 235.

134. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 241, Müslim, c. 2, s. 593, Ebu Nuaym, c. 1, s. 235, İbn Esîr, c. 3, s. 56, Zehebî, s. 197, İbn Hacer, c. 2, s. 210.

135. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 241, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 302, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1 , s. 235, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 210.

136. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 241 , Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 235.

137. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 241.

138. Müslim, Sahîh, c. 2, s. 593, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vfefâ, c. 1, s. 200, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 56, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 197, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 36.

139. Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 235.

140. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 302, Müslim, c. 2, s. 593, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 2, s. 177, Ebu'l-Ferec, c. 1 , s. 200, İbn Esîr, c. 3, s. 56, Zehebî, s. 197, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 36.

141. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 302.

142. Ahmed b. Hanbel, c. 1 , s. 302, Müslim, c. 2, s. 593, Ebu Nuaym, c. 1, s. 235, Begavî, c. 2, s. 177, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 200, İbn Esîr, c. 3, s. 56, Zehebî, s. 197, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 36.

143. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 302.

144. Ahmed b. Hanbel, c. 1 , s. 302, Müslim, c. 2, s. 593, Ebu Nuaym, c. 1, s. 236, Begavî, c. 2, s. 177, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 200, İbn Esîr, c. 3, s. 56, Zehebî, s. 197, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 36.

145. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 241.

146. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 236.

147. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 241, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 302, Müslim, Sahîh, c. 2, s. 593, Ebu Nuaym , Delâil, c. 1, s. 236, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 2, s. 177, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 200, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. , s. 56, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 197, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 36.

148. Müslim, c. 2, s. 593, Begavî, c. 2, s. 177, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 200, İbn Esîr, c. 3, s. 56.

149. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 56, Zehebî, s. 197, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 36.

150. İbn Sa'd, c. 4, s. 241, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 302, Müslim, c. 2, s. 593, Begavî, c. 2, s. 177, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 200, İbn Esîr, c. 3, s. 56.

151. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 236.

152. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 302, Müslim, c. 2, s. 593, Ebu Nuaym, c. 1, s. 236, İbn Esîr, c. 3, s. 56.

153. Müslim, Sahîh, c. 2, s. 593, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 56.

154. Müslim, c. 2, s. 593, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 200, İbn Esîr, c. 3, s. 57, Zehebî, s. 197, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 36.

155. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 302.

156. İbn Sa'd. Tabakât. c. 4. s. 241.

Peygamberimiz aleyhisselâmın Halkı İslamiyete Davetten Geri Durmaması ve İman Ettirmek İçin Kureyş Pehlivanı Rükâne ile Güreşmesi

Kureyş müşriklerinin İslâmiyeti önlemek için her tedbire başvurmalarına bakmayarak, Peygamberimiz aleyhisselâm, Yüce Allah'ın emriyle, hiç kimseden korkmaksum, gece gündüz, gizli açık, halkı İslâmiyete davet ve teşvik etmekten geri durmamakta idi. 157

Rükâne b. Abdi Yezid, 158 Kureyşlilerin en güçlü ol anlarından, 159 sırtı yere getirilmeyen pehlivanlarındandı. 160

Rükâne, bir gün, Mekke vadilerinden161 veya dağlarından birisinde, 162 Peygamberimiz aleyhisselâma rastlamıştı. 163

Peygamberimiz aleyhisselâm ona:

" Ey Rükâne! Sen hâlâ Allah'tan, korkmamakta ve seni davet ettiğim şeyi kabul etmemekte direnip duracak mısın? 164 Müslüman ol! " diyerek, 165 kendisini İslâmiyete davet etti. 166

Rükâne:

" Eğer söylediklerinin hak ve gerçek olduğunu bilseydim, sana tâbi olurdum 1167

Yâ Muhammedi Sen beni yıkarsan, sana iman ederim! " dedi. 168

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Ben seni yıkarsam, ne dersin? Söylediklerimin hak ve gerçek olduğunu bilir ve kabul eder misin?" diye sordu. Rükâne:

" Evet. 169 Sen beni yıkacak olursan, ben ya Müslüman olurum, ya da şu koyunlarım senin olur! Ben seni yıkacak olursam, sen şu peygamberlik işinden vazgeç! " dedi. 170

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Kalk haydi! Seninle güreşelim! " buyurdu.

Rükâne, Peygamberimiz aleyhisselâmla güreşmeye kalktı.

Peygamberimiz aleyhisselâm, onu tutar tutmaz yere yıkıverdi!

Rükâne kendisini korumaya, savunmaya kadir olamadı. 171

" Yâ Muhammedi Bir daha güreşelim! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm tekrar güreşti ve onu yine yıkıverdi. 172 Rükâne:

" Ey amcamın oğlu! Haydi bir kez daha güreşelim?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm onu üçüncü güreşte de yi ki verdi. 173

Rükâne:

" Vallahi, yâ Muhammedi Bu çok şaşılacak bir iş! Sen beni nasıl yıkabiliyorsun, anlayamadı m. 174

Şehadet ederim ki, sen muhakkak bir sihirbazsın! " dedi. 175

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Bundan daha çok şaşılacak olanı davar. İstersen, sana onu da göstereyim-Allahtan korkar ve davetime uyarsan! " buyurdu.

Rükâne:

" Ne imiş o daha acaib olan şey?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Şu gördüğün ağacı senin için çağıracağım. O da bana gelecektir! " buyurdu.

Rükâne:

" Haydi çağır, gelsin bakayım?! " dedi. 176

Peygamberimiz aleyhisselâm, kendilerine yakın bir yerdeki, dallı budaklı 177 semüre 178 veyatalha ağacını " Allah'ın izniyle, gel benim yanıma! " diyerek çağırınca, 179 ağaç yeri yi ita yi ita gelip, 180 Peygamberimiz aleyhisselâmın önünde durdu! 181

Rükâne:

" Doğrusu, ben şimdiye kadar bugünkü gibi büyük bir sihir görmedim! 182 Ona emret de, yerine dönsün! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm ağaca:

" Allah'ın izniyle, 183 dön yerine! " buyurdu.

Ağaç eski yerine döndü. 184

Peygamberimiz aleyhisselâm, Rükâne'ye:

" Yazıklar olsun sana! Müslüman olsana! " buyurdu.

Rükâne:

" Hayır! Müslüman olmam" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Öyle ise, ben de senin davarlarını alırım! " buyurdu.

Rükâne:

" Kureyşlilere bu hususta ne söyleyeceksin?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" 'Onunla güreştim. Kendisini yıkıp, davarlarını aldım' diyeceğim" buyurdu.

Rükâne:

" Böyle söylersen, beni rezil rüsvay etmiş olursun! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Öyle ise, onlara ne söylemeliyim?" diye sordu.

Rükâne:

" Onlara 'Rükâne ile bahse girişip, bahsi, kumarı kazandım' dersin" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" O zaman ben yalan söylemiş olurum" buyurdu.

Rükâne:

" Sabahtan akşama kadar hep yalan içinde bulunuyor, yalan söyleyip duruyor değil misin?" deyince, Peygamberimiz aleyhisselâm Rükâne'nin bu çirkin sözlerinden çok müteessir oldu ve ona:

" Al git davarını! " buyurdu.

Bunun üzerine, Rükâne:

" Sen, vallahi, benden daha hayırlı ve daha şereflisin! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Böyle olmaya, elbette, ben senden daha layı ki m! " buyurdu. 185

Rükâne, kavminin yanına gidip:

" Ey Abdi Menaf oğulları! Sahibinizin sayesinde, bütün yeryüzü halkıyla sihir yarışması yapın! Vallahi, ben şimdiye kadar ondan daha üstün sihirbaz görmedim! " dedi. Sonra da, onlara, Peygamberimiz aleyhisselâmın yaptığını gördüğü şeyleri haber verdi. 186

Rükâne Mekke'nin fethinde Müslüman olmuş, Medine'ye de giderek, orada yerleşmiştir. 187

Allah ondan razı olsun!

-------------------------------------

157. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre. c. 1, s. 380, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 276, Zehebî, Târîhu'l-islâm , s. 223-224.

158. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 31, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 155, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 507, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 236.

159. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 31, Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 96, Belâzurî, c. 1, s. 155, İbn Abdilberr, c. 2, s. 507, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 6, s. 250, İbn Esir, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 236, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 107, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 521, Suyûtî, Hasâisü'l-kübrâ, c. 1, s. 322.

160. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 155.

161. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 31, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 103.

162. Belâzurî, c. 1, s. 155, İbn Hacer, c. 1, s. 520.

163. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 31, Belâzurî, c. 1 , s. 155, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 103, İbn Hacer, c. 1, s. 522.

164. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 31, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 103.

165. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 6, s. 250.

166. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 155.

167. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 31, Beyhakî, c. 6, s. 250, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 103.

168. Mus'abu'z-Zübeyrî, s. 96, İbn Hacer, c. 1, s. 521.

169. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 31, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 103, Süyutf, Hasâisü'l-kübrâ, c. 1, s. 322.

170. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 155.

171. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 31, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 103.

172. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 31, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 103, Suyûtî, Hasâisü'l-kübrâ, c. 1 , s. 322.

173. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 155.

174. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 31, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 103.

175. Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 96, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1 , s. 521.

176. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 31, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 103.

177. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 236, Suyûtî, Hasâis, c. 1, s. 323.

178. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 155.

179. Belâzurî, c. 1, s. 155, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 236.

180. Belâzurî, c. 1, 5. 155.

181. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 31, İbn Esîr, c. 2, s. 236, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 103.

182. Belâzurî, Ensâb, c. 1 , s. 155.

183. Belâzurî, c. 1, s. 155, İbn Esîr, c. 2, s. 236.

184. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 31, Belâzurî, c. 1 , s. 155, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 103.

185. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 155.

186. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 31, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye, c. 3, s. 103.

187. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 236.