İslam Tarihi | Hicrî 2. Yıl


 

Cihad Emri

Yüce Allah Tarafından Müşriklerle Savaşa İzin Verilişi

Peygamberimiz aleyhisselâm; Akabe bey'atından önce, müşriklerle savaşmaya mezun değildi.

Ancak müşrikleri Yüce Allah'ın birliğini kabule davet etmek, karşılaşılacak işkencelere katlanmak, cahillerin uygunsuz davranışlarına aldırış etmemek, göz yummakla memurdu.

Kureyş müşrikleri ise; Peygamberimiz aleyhisselâma tâbi olanları, dinlerinden döndürmek için, işkenceden işkenceye uğratmakta idiler. Müslümanlardan kimi işkenceler altında dinlerinden döndürülmüş, kimi yurtlarını yuvalarını bırakarak Habeşistan'a, kimisi de Medine'ye hicret etmiş, dağılmışlardı.

Kureyş müşrikleri; Yüce Allah'a karşı azgınlaştıkları, O'nun kendileri için dilediği nimetleri red ve Resûlünü tekzib ettikleri; Allah'ın tevhid ve ibadet ehli olan ve Resûlünü doğrulayan, dinine sarılan kullarını da işkenceden işkenceye uğrattıkları ve yurtlarında yuvalarında tedirgin ettikleri zaman, Yüce Allah Peygamberimiz aleyhisselâma onlarla savaşma izni verdi.

O zalimlere ve azgınlara karşı kendisine yardım edeceğini de va'd buyurdu. Müşriklerle savaşmaya ilk defa izin veren ve kan dökmeyi, Peygamberimiz aleyhisselâma mubah kılan âyetlerde 1 şöyle buyuruldu:

Kendileriyle çarpışılan (Müslüman)lara, zulme uğradıklarından dolayı, çarpışmaya izin verildi.

Şüphe yok ki, Allah onlara yardım etmeye her yerde her zaman kadirdir. Onlar (Müslümanlar), 'Rabbimiz Allah'tır' demelerinden başka bir sebep olmaksızın, haksız yere yurtlarından çıkarıldılar.

Eğer Allah insanların bazısının şerrini bazısıyla def'etmemiş olsaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içlerinde Allah'ın ismi çok anılan mescidler, muhakkak yıkılır giderdi.

Elbette ki, Allah kendisine yardım edenlere yardım eder.

Hiç şüphesiz, Allah Kavîdir. Kudretiyle herşeye üstün gelendir.

Onlara (Müslümanlara) yeryüzünde bir iktidar mevkii verirsek, namazı gereği gibi kılarlar, zekatı verirler. İyiliği buyururlar, kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar.

İşlerin sonucu, döne dolaşa, Allah'a vanr." 2 ]Hacc: 39-41[

Fitne kalmayıncaya kadar onlarla (müşriklerle) savaşın!

Vazgeçerlerse, artık, zalimlerden başkasına hiçbir husumet yoktur." ]Bakara: 193[

Peygamberimiz aleyhisselâm müşrikler tarafından Mekke'den çıkarıldığı, çıkmak zorunda bırakıldığı zaman, Hazret-i Ebu Bekir

" Onlar peygamberlerini Mekke'den çıkardılar.

İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn=Biz Allah'ın kullarıyız ve hep O'na dönücüleriz.

Onlar (müşrikler), muhakkak, helak olacaklar! " demişti.

Yüce Allah " Kendilerine zulüm ve haksızlık yapılmış, harb açılmış olanlara, savaş için izin verildi. Şüphe yok ki, Allah onlara (Müslümanlara) yardıma elbette kadirdir" (Hacc: 39) ayetini indirdiği zaman da:

" Anladım ki, yakında bir çarpışma olacak! " demiştir. 4

-------------------------------------

1. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 110-111.

2. Hacc: 39-41.

3. Bakara: 193.

4. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 216, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 325, Nesâî, Sünen, c. 6, s. 2, Taberî, Tefsîr, c. 17, s. 172, Târîh, c. 2, s. 242, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzül, s. 208.

Gazâ ve Seriyyelerin Sayıları ve Gayeleri

Gaza; düşmanla çarpışmaya gitmek, 5

Seriyye de; düşman üzerine gönderilen askerî birlikler demektir. 6

Bunların en azı 5, en çoğu da 300-400 kişilik olur. 7

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Seriyyelerin hayırlısı 400 kişilik,

Ordunun hayırlısı da 4000 kişilik olanıdır.

12000 kişilik olan bir ordu ise, azlıktan dolayı yenilmez" buyurmuştur. 8

Hadis ve siyercilerin genellikle kabul ettiklerine göre; Peygamberimiz aleyhisselâmın bizzat hâzır bulundukları askerî hareketlere gazve; kendileri bulunmayıp Ashabdan herhangi birisinin kumandası altında düşman üzerine saldıkları askerî birliklere de seriyye denilmektedir.

Sayı bakımından en az olan askerî birliğe cerîde,

50 kişiden 400 kişiye kadar olan askerî birliğe seriyye,

100 kişiden 1000 kişiye kadar olan askerî birliğe ketîbe,

1000 kişiden 4000 kişiye kadar olan askerî birliğe ceyş,

4000 kişiden 12000 kişiye kadar olan askerî birliklere hamîs,

Birliklerin tümünü içine alan birliğe ise asker denilir. 9

Peygamberimiz aleyhisselâmın bizzat katıldıkları gazaların sayısı 27, Ashabdan birisinin kumandası altında gönderdiği seriyyelerin sayısı da 47 idi. 10

Mes'ûdî, Hayber'den Vâdi'l-kurâ'ya dönüşü ayrı bir gazve saydığı için, gazaların sayısını 28, seriyyelerin sayısını da 35 olarak gösterir ve Vâkıdî'ye göre seriyye sayısının 48 olduğunu ve 66'dır diyenler de bulunduğunu açıklar. 11

Gazalardan 9'unda:

1. Bedir,

2. Uhud,

3. Müreysi',

4. Hendek,

5. Kurayza,

6. Hayber,

7. Mekke'nin fethi,

8. Huneyn,

9. Taif gazalarında çarpışma yapılmıştır.

Bazılarına göre; Beni Nadîr'de de, Hayber'den dönülürken uğranılan Vâdi'l-kurâ'da da, Gâbe'de de çarpışma olmuştur. 12

Peygamberimiz aleyhisselâm; bir gazaya gitmek isteyince, gideceği ciheti ve maksadını tevriyen (başka mânâya da gelebilecek) kelimeler içinde gizlemeyi âdet edinmişti. 13

Bunun içindir ki, kaynaklarda Bedir savaşından önceki seriyye ve gazvelerin gayeleri, cereyan tarzları ve neticeleriyle bağdaşamayacak şekilde telakki ve ifade edilmiştir.

Halbuki, bu seriyye ve gazveler, herşeyden evvel, Sa'd b. Muaz'ın da Ebu Cehil'e dediği gibi, hac yollarını Müslümanlara tıkayan Kureyş müşriklerine, buna karşılık Müslümanların da Suriye ticaret yollarını kesmek suretiyle kendilerini ticarî ve iktisadî sıkıntıya düşürebilecekleri uyarısında bulunmayı; ve aynı zamanda onların Müslümanlara karşı ne gibi bir hazırlıkta bulunduklarını öğrenmeyi, ileride yapılacak savaşlarda bazı kabilelerin Kureyş müşriki eriyle birleşmelerini önlemeyi amaçlıyordu. 14

Peygamberimiz aleyhisselâm da, vazifesinin esasını ve gayesini şöyle açıklamışlardır: "Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in de Resûlullah olduğuna şehadet getirinceye, namazı kılıncaya, zekat verinceye kadar, insanlarla savaşmak bana emrolundu. Onlar bunları yapınca, Müslümanlık hakkının gerektirdiği cezalar hariç olmak üzere, canlarını, mallarını elimden kurtarırlar." 15

Ashabdan Abdullah b. Amr:

" Ya Rasûlallah! Bana cihad ve gaza hakkında bilgi ver?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Ey Abdullah b. Amr! Eğer sen Allah'ın rızasını umarak ve güçlüklere katlanarak çarpışırsan, Allah da seni Kıyamet günü o hal üzere diriltir.

Eğer sen gösteriş ve övünme için çarpışırsan, Allah da seni Kıyamet günü o hal üzere diriltir! " buyurdu. 16

Peygamberimiz aleyhisselâma bir çöl Arabi gelip:

" Şeref ve şan kazanmak veya övülmek veya ganimet elde etmek veya gösteriş için çarpışan kimse hakkında ne buyurursun?" diye sordu. 17

Başka birisi de:

" Yâ Rasûlallah! Allah yolunda çarpışmak nedir? Kimi kızarak, kimi hamiyetinden dolayı çarpışıyor?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Kim yalnızca Allah'ın Kelimesi en yüce olsun diye çarpışırsa, işte onunkisi Allah yolundadır! " 18

Bir adam da:

" Yâ Rasûlallah! Bir adam Allah yolunda çarpışmak ve aynı zamanda dünya mallarından birşeyler de elde etmek isterse, buna ne buyurulur?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Ona bir ecir ve sevab yok! " buyurdu.

Halk, bu cevabı ağır bularak, adama:

" Sen Resûlullah aleyhisselâma sorunu tekrarla!

Herhalde cevabı iyi anlayamadın! " dediler.

Adam:

" Yâ Rasûlallah! Bir adam Allah yolunda savaşmak ve aynı zamanda dünya mallarından da birşeyler elde etmek isterse ne buyurulur?" diye tekrar sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Ona sevab yok! " buyurdu.

Adama:

" Sorunu bir kez daha tekrarla! " dediler.

O da üçüncü kez sorusunu tekrarladı, Peygamberimiz aleyhisselâm da:

" Ona sevab yok! " buyurdu. 19

-------------------------------------

5. Râgıb, Müfredâtu'l-Kur'ân, s. 360, Firuzâbâdi, Kâmûsu’l-muhît, c. 4, s. 372.

6. İbn Esîr, Nihâye, c. 2, s. 363.

7. Firuzâbâdi, Kâmûsu’l-muhît, c. 4, s. 343.

8. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 294, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 36, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 125, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 944, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 135.

9. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 355, 356.

10. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 5, 6.

11. Mes’ûdî, Murûcu'z-Zeheb, c. 2, s. 289.

12. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 6.

13. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 39, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 130, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 150.

14. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 400, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 2, 3.

15. Hemmam b. Münebbih, Sahile, 80. hadis, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 339, Buhârî, Sahih, c. 21, s. 11, 12, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 44, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 218.

16. Ebu Dâ'vud, Sünen, c. 3, s. 14, 15, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 168.

17. Müslim, Sahih, c. 3, s. 1512, 1513, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 14, Nesâî, Sünen, c. 6, s. 22.

18. Buhârî, Sahih, c. 1, s. 40, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1513.

19. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 290, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 14

Peygamberimiz aleyhisselâmın Savaş Birlikleri Kumandanlarına Emir ve Tavsiyeleri

Peygamberimiz aleyhisselâm; ezan sesi işitilen memleketler üzerine yürümezdi. 20

Gönderdiği askeri birliklere de:

" Bir mescid gördüğünüz veya müezzinin sesini işittiğiniz zaman, oradan hiç kimseyi öldürmeyiniz! " buyururdu. 21

Müslim b. Haris et-Temimî demiştir ki:

" Resûlullah aleyhisselâm bizi bir seriyye içinde göndermişti. 22

Megar mevkiine ulaştık. 23

Oradaki kavme hücum ettik. 24

Ben atımı şaha kaldırdım. 25 Arkadaşlarımı geçtim.

Feryad eden26 kadınlar ve çocuklarla karşılaştık. Onlara:

'Korunmak ister misiniz?' diye sordum.

'Evet! ' dediler. 27

'Öyleyse, Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abduhû ve rasûlüh, deyiniz28 de korununuz! ' dedim. 29

Dediler. 30

Arkadaşlarım bana:

'Sen bizi hem ganimetin üzerine getirdin, hem de bizi ondan men31 ve ganimeti bize haram ettin! '32 diyerek beni kınadılar.

Resûlullah aleyhisselâmın yanına döndüğümüz zaman da, 33 benim yapmış olduğum şeyi ona haber verdiler.

Resûlullah aleyhisselâm beni çağırıp, yaptığımı benim için güzel buldu34 ve:

'Hiç şüphesiz, Allah sana onlardan her bir insan için şu kadar şu kadar ecir ve sevab yazdı! ' buyur-du" 35

Peygamberimiz aleyhisselâm; bir orduya veya bir seriyyeye kumandan tayin ettiği, 36 bir orduyu veya askerî birliği göndereceği zaman, kumandana: 37

Allah'a karşı takvalı ve yanındaki Müslümanlara karşı hayırlı olmayı, iyi davranmayı tavsiye eder, sonra da şöyle buyururdu:

" Allah'ın ismiyle, Allah'ın yolunda gaza ediniz! Allah'ı tanımayanlarla çarpışınız! 38 Gaza ediniz! 39

Ganimet mallarına hıyanette bulunmayınız!

Gadr etmeyiniz! Burun, kulak kesmeyiniz! Küçük çocuk [Ebu Hanifeye göre; küçük çocuk ve yaşlı] öldürmeyiniz!

Müşriklerden olan düşmanımla [Ebu Hanife'ye göre; düşmanınızla] karşılaştığın [Ebu Hanife'ye göre; karşılaştığınız] zaman, onları40 üç haslete, 41 üç hasletten birini kabule davet et! 42

Onların hangisinde sana icabet ederlerse, icabetlerini kabul et ve kendilerini serbest bırak! :

1) Onları İslâmiyete davet et! 43

Davetine icabet ederlerse, onların icabetlerini kabul et ve kendilerini serbest bırak! 44 Sonra, onları kendi yurtlarından Muhacirlerin yurtlarına göçmeye davet et ve kendilerine bildir ki; onlar bunu yaparlarsa Muhacirlere olan onlara da olacak, Muhacirlere olmayan onlara da olmayacaktır! Yurtlarından göçmeyi kabul etmezlerse, onlara bildir ki; kendileri Müslümanların bedevileri gibi olacaklar, kendilerine Allah'ın bedevî olan Müslümanlar hakkında cari olan hükmü uygulanacak; -Müslümanlarla birlikte cihada katılmadıkları için-ganimet ve haraçta bir payları olmayacaktır. 45

2) Eğer onlar Müslüman olmayı kabul etmezlerse, 46 onları cizye [vergi] vermeye davet et! 47 Onlardan cizye vermelerini iste 48

Buna icabet ederlerse, icabetlerini kabul et ve kendilerini serbest bırak!

3) İcabet etmezlerse, Allah'tan yardım dile, onlarla çarpış! 49

Sen bir kale halkını muhasara ettiğin zaman, onlar senden kendilerine Allah'ın ahdini ve Allah'ın peygamberinin ahdini vermeni isterlerse, kendilerine Allah'ın ahdini de, peygamberinin ahdini de verme!

Fakat, kendi ahdini, 50 babanın ahdini, 51 arkadaşlarının ahdini ver!

Çünkü, sizin kendi ahidlerinizi, 52 babalarınızın ahidlerini, 53 arkadaşlarınızın ahidlerini54 bozmanız; Allah'ın ahdini ve Resûlünün ahdini bozmaktan55 daha iyidir.

Bir kale halkını muhasara ettiğin zaman, onlar senden kendilerini Allah'ın hükmüne göre indirmeni isterlerse, sen onları Allah'ın hükmüne göre indirme! Ancak kendi hükmüne göre indir!

Çünkü, sen onlar hakkında Allah'ın hükmüne isabet edip edemeyeceğini bilemezsin! " 56

-------------------------------------

20. Buhârî, Sahih, c. 1, s. 151, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 43, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 163, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 137.

21. İbn Ebi Şeybe, Musannef, c. 12, s. 367, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 448-449, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 43, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 108, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 352-353, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 315.

22. Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 321, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 166.

23. Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 321.

24. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 166.

25. Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 321.

26. Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 321, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 166.

27. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 166.

28. Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 321, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 166.

29. Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 321.

30. Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 321, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 166.

31. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 166.

32. Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 321.

33. Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 321, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 166.

34. Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 321.

35. Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 321, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 166.

36. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 352, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1357, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 135, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 69.

37. Ebu Hanife, Müsned, s. 33, İbn Ebi Şeybe, Musannef, c. 12, s. 328, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 37, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 162, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 49.

38. Ebu Hanife, Müsned, s. 33, İbn Ebi Şeybe, Musannef, c. 12, s. 328, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 352, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1357, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 162, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 135, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 49.

39. İbn Ebi Şeybe, Musannef, c. 12, s. 328, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 358, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1357, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 135, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 69.

40. Ebu Hanife, Müsned, s. 33, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 352, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1357, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 37, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 162, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 136, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 49.

41. Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1357, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 49.

42. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 352, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 37, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 162, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 136, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 49.

43. Ebu Hanife, Müsned, s. 33, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 352, Müslim, c. 3, s. 13357, Ebu Dâvud, c. 3, s. 37, Tirmizî, c. 4, s. 162, Dârimî, c. 2, s. 136

44. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 352, Müslim, c. 32, s. 1357.

45. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 358, Müslim, c. 3, s. 1357, Ebu Dâvud, c. 3, s. 37, Tirmizî, c. 4, s. 162, Dârimî, c. 2, s. 136, Beyhakî, c. 9, s. 49.

46. Dârimî, Sünen, c. 2, s. 137.

47. Ebu Hanife, Müsned, s. 33, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 352, Ebu Dâvud, c. 3, s. 37.

48. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 358, Müslim, c. 3, s. 1357.

49. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 352, Müslim, c. 3, s. 1357, Ebu Dâvud, c. 3, s. 37, Tirmizî, c. 4, s. 162, Dârimî, c. 2, s. 136, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 49.

50. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 358, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1357, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 162, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 136.

51. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 358, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 136.

 , c. 5, s. 358, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1358, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 162, 163,

52. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 358, Müslim , Sahîh, c. 3, s. 1357, Tirmizî, Sünen, c. 4, bs. 162, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 136.

53. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 358, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 136

54. Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1358, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 162.

55. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 358, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1358, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 162, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 136.

56. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 358, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1358, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 162, 163, Dârimî, Sünen, c. 2. s. 136.

Hazret-i Hamza'nın Sîfü'l-Bahr'e Gönderilişi

Seferin Tarihi ve Mevkii

Sîfü'l-Bahr seferi, Peygamberimiz aleyhisselâmın Medine'ye hicretinden yedi ay geçtikten sonra, Ramazan ayında idi. 57 Sîfü'l-Bahr, Iys nahiyesinde olup, 58 Cühenîlerin arazisindendir. 59

Seferin Gayesi ve Sebebi

Kureyş müşrikleri Peygamberimiz aleyhisselâmı Medine'de de rahat bırakmamakta; kendisini terketmeleri için, Medineli Müslümanlara tehditli mektuplar göndermekte; 60 onu öldürmeleri veya Medine'den sürüp çıkarmaları için de, Abdullah b. Übeyy b. Selûl ile Evs ve Hazrec kabilesi müşriklerine ültimatomlar vermekte idiler. 61

Aynı zamanda, Müslümanlara hac yollarını da kapamışlardı.

Bunun için, Suriye ticaret yollarını keserek, kendilerini ticarî ve iktisadî cihetten sıkıntıya düşürüp yola getirmek gerekiyordu. 62

-------------------------------------

57. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 9, İbn Sa'd, Tabakâtü'l -kübrâ, c. 2, s. 6.

58. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 245, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 6.

59. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 370.

60. İbn Habıb, Kitâbu'l-muhabber, s. 271.

61. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 358-359, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 156.

62. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 400, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 2, 3.

İslam Mücahidlerinin Sîfü'l-Bahr'de Müşriklerle Karşılaşmaları

Peygamberimiz aleyhisselâm, Sîfü'l-Bahr'e göndermek üzere, ilk defa olarak Hazret-i Hamza için bayrak bağladı. 63

Hazret-i Hamza'nın bayrağı beyazdı ve onu müttefiki Ebu Mersed b. Kennaz b. Husayn taşımakta idi.

Ebu Mersed, uzun boylu ve gür saçlı idi. 64

Peygamberimiz aleyhisselâm, Hazret-i Hamza'nın maiyyetine -hepsi de Muhacirlerden olmak üzere - 30 süvari vermişti. 65

Hazret-i Hamza'nın maiyyetine Ensardan hiç kimsenin verilmemesinin, Akabe Bey'atında Ensara sadece Peygamberimiz aleyhisselâmı Medine'de koruma şartı koşulmuş olmasından ileri geldiği; bunun için, Peygamberimiz aleyhisselâmın, Bedir savaşına çıkıncaya kadar, Ensardan hiç kimseyi askerî seferlere göndermediği, bu devrede onlara kendisini ve Muhacirleri korutmakla yetinmiş olduğu söylenir. 66

Hazret-i Hamza'nın maiyyetindeki 30 süvari arasında:

1. Ebu Ubeyde b. Cerrah,

2. Ebu Huzeyfe Utbe b. Rebia,

3. Salim Mevlâ Ebi Huzeyfe,

4. Âmir b. Rebia,

5. Amr b. Sürâka,

6. Zeyd b. Harise,

7. Kennaz b. Husayn,

8. Mersed b. Kennaz,

9. Peygamberimiz aleyhisselâmın azadlısı Enese de bulunuyordu. 67 İçlerinde Ebu Cehil b. Hişam'ın da bulunduğu, Mekkeli müşriklerden 300 süvarinin himayesinde Şam'dan dönüp Mekke'ye gitmek isteyen ticaret kervanı Sîfü'l-Bahr'e (deniz sahiline) gelmiş bulunuyordu. 68 İki taraf, çarpışmak için saf bağladılar. 69

-------------------------------------

63. İbn İshak. İbn Hişam, Sire. c. 2, s. 245, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 9, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 6.

64. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 6, 3, s. 47.

65. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre. c. 2, s. 245, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 10, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 6.

66. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 11, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 6.

67. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 9.

68. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 245, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 9, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 6.

69. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 9, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 6.

Mecdi b. Amr el-Cühenî'nin Arabuluculuk Edişi

O sırada, iki tarafın da dostu ve müttefiki olan Mecdi b. Aımr el-Cühenî, yetişip araya girdi.

Kâh onlara, kâh bunlara gide gele, en sonunda iki tarafı da çarpışmaktan vazgeçirdi.

Hazret-i Hamza, arkadaşlarıyla birlikte Medine'ye döndü.

Ebu Cehil de, ticaret kervanı ve arkadaşlarıyla birlikte Mekke'ye yöneldi. 70 Hazret-i Hamza; Peygamberimiz aleyhisselâmın yanına dönünce, Mecdi'nin araya girip yaptığı hizmetini haber verdi. 71

Peygamberimiz aleyhisselâm, Mecdi b. Amfin, Müslüman olmadığı halde 72 kendiliğinden bu arabuluculuğu yapıp çarpışmayı önleyişine memnun oldu ve bu husustaki başarısını tebrik ve takdir buyurduğunu açıkladı.

Mecdi'nin kendi cemaatından gönderdiği kimselere de elbiseler giydirdi. 73

-------------------------------------

70. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 10, İbn Sa'cj, Tabakât, c. 2, s. 6.

71. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 10, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 136.

72. Halebî, İnsânu'l-u-yûn, c. 3, s. 136.

73. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 10, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 136.

Ubeyde b. Hâris'in Râbığ'a Gönderilişi

Seferin Tarihi ve Mevkii

Râbığ seferi, Peygamberimiz aleyhisselâmın Medine'ye hicretinin 8. ayının başında, Şevval ayında idi. 74

Râbığ; hacıların Mekke'ye giderken geçtikleri, Ebvâ ile Cuhfe arasında bulunan bir vadi olup, 75 Cuhfe'ye uzaklığı üç mildir. 76

Seferin Sebep ve Gayesi

Râbığ seferinin sebep ve gayesi de, Sîfü'l-Bahr seferi için gösterilmiş olan sebep ve gayenin aynısıdır. 77

-------------------------------------

74. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 10, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 7.

75. Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 3, s. 11.

76. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 10, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 7.

77. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 358, 359, İbn Habîb, Kitâbu'l-m uhabber, s. 271, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 400, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 2, 3, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 156.

Râbığ Seferine Katılan Süvarilerin Sayısı

Peygamberimiz aleyhisselâm; Ubeyde b. Hâris'i Râbığ'a gönderirken, 78 ona bir bayrak bağlam işti. 79 Bağlanan bayrak beyaz bezdendi 80 ve Ubeyde b. Haris, Hazret-i Hamza'dan sonra, bayrağı bağlanan Müslümanların ilki idi. 81

Ubeyde b. Hâris'in bayrağını Mıstah b. Üsâse taşımıştır. 82

Ubeyde b. Hâris'in maiyyetine verilen süvarilerin sayısı 6083 veya 80 idi. 84

Onların hepsi Muhacirlerdendi.

İçlerinde Ensardan hiç kimse yoktu. 85

-------------------------------------

78. Vâkıdı, Megâzî, c. 1, s. 10, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 7.

79. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. , c. 2, s. 245.

80. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 7.

81. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 245, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 7

82. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 7, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 111.

83. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 241.

84. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 241, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 100.

85. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 241, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 7.

Mücahidlerin Müşriklerle Karşılaşmaları

Muhacir mücahidler Hicaz'da Seniyetü'l-mere'nin aşağısında, 86 Râbığ vadisinde Ahyâ diye anılan bir suya eriştiler. 87

Orada, Kureyşîlerden, büyük ve kalabalık bir cemaata rastladılar. 88

Kureyşîler, Ebu Süfyan Sahrb. Harb'in kumandası altında 200 kişi idiler. 89

Bu müşriklerin, İkrime b. Ebu Cehil'in veya Mikrez b. Hafs'ın kumandası altında bulundukları da söylenir. 90

İki taraf da, hayvanlarını otlatmak için, yoldan saptılar. 91

Çarpışmak için ne saf bağladılar, ne de kılıç sıyırdılar.

Ancak, aralarında hafif bir tutuşma, çatışma, ok gösterisi yapıldı. 92 Sa'd b. Ebi Vakkas o gün ilk oku attı ve İslâm'da ilk ok, onun tarafından orada atılmış oldu. 93

Sa'd b. Ebi Vakkas arkadaşlarının önüne geçti, ok çantasını açtı.

Arkadaşları da onu kalkanlarıyla siperiediler.

Sa'd b. Ebi Vakkas, ok çantasındaki oklarını atıp tüketinceye kadar, müşriklere ok yağdırdı.

Sa'd b. Ebi Vakkas'ın çantasında yirmi ok vardı.

Kendisinin attığı hiçbir ok boşa gitmiyor, insan veya hayvandan, hangisine değiyorsa, onu ya öldürüyor, ya da yaralıyordu. 94

Müşrikler, Müslümanlara yardımcı kuvvetler geleceğini sanarak korktular. 95

İki taraf da, adamlarını esirgeyerek, birbirlerinden aynldılar. 96

Sa'd b. Ebi Vakkas, Ubeyde b. Hâris'e:

" Ardlarına düşseydik, onları öldürürdük! Çünkü onlar korkarak dönüp gittiler" dedi. 97

-------------------------------------

86. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 241.

87. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 10, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 7, c. 3, s. 51.

88. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 241.

89. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 10, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 7, c. 3, s. 51.

90. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 242, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 101.

91. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 7.

92. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 10, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 7.

93. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 241, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 10, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 7.

94. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 10.

95. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 357.

96. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 241, 242, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 10, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 7.

97. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 11.

Mikdad b. Amr ile Utbe b. Gazvan'ın Müslümanlar Tarafına Kaçmaları

Müslüman oldukları halde o güne kadar Peygamberimiz aleyhisselâmın yanına gelmeye muvaffak olamayan Mikdad b. Amr ile Utbe b. Gazvan, Müslümanlara kavuşabilmek umudu ile, müşriklerin yanına katılıp yola çıkmışlardı.

Müslümanları görünce, onların yanına kaçtılar. 98

-------------------------------------

98. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 242, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 101.

Sa'd b. Ebi Vakkas'ın Harrar'a Gönderilişi

Seferin Tarihi ve Mevkii

Harrar seferi, Peygamberimiz aleyhisselâmın Medine'ye hicretinin 9. ayının başlarında, Zilkade ayında idi. 99

Harrar, Hicaz'da100 Cuhfe yakınında bir suyun adı olup, 101 Cuhfe'den Mekke'ye gelinirken Mahacca'nın solunda ve Gadîr-i Hum'un yakınındadır. 102

Seferin Gayesi ve Sefere Katılanların Sayısı

Peygamberimiz aleyhisselâm Sa'd b. Ebi Vakkas için beyaz bir sancak bağladı. Harrar seferinde sancağı Mikdad b. Amrtaşıdı. 103 Sefere katılanların sayısı 8 idi. 104 20 kişi oldukları da rivayet edilir. 105 Kervan halkı 60 kişi idi. 106 Sa'd b. Ebi Vakkas derki: " Resûlullah aleyhisselâm, bana: 'Ey Sa'd! Harrar'a vanp kavuşuncaya kadar git! Çünkü, Kureyşîlerin kervanı oradan geçecektir" buyurdu. 107 Harrar'dan ileri geçmemeyi de tavsiye etti. 108 Gündüzleri sinip gizlenmekte, geceleri yürümekte idik.

Beşinci günün sabahında Harrar'da sabahladığımız zaman, kervanı, oradan bir gün önce geçip gitmiş bulduk. Resûlullah aleyhisselâm Harrar'dan ileri geçmem ekliği mi bana emretmişti. Böyle olmasaydı, onlara yetişmeyi arzu ederdim." 109 Mücahidler, hiçbir çarpışma yapmadan, Medine'ye döndüler. 110

-------------------------------------

99. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 11, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 7, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 371.

100. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 251.

101. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 350.

102. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 7.

103. İbn Sa’d, Tabakât, c. 2, s. 7.

104. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 251.

105. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 11, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 7.

106. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 251, Belânın, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, 5. 371, Taberî, Târih, c. 2, s. 259.

107. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 11, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 7.

108. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 11, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 7, Taberî, Târih, c. 2, s. 259.

109. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 11.

110. İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 104, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 111.

Ebvâ (Veddan) Gazâsı

Gazanın Tarihi ve Mevkii

Ebvâ (Veddan) gazası, Peygamberimiz aleyhisselâmın Medine'ye hicretinin onbirinci ayının başlarında, Safer ayında vuku bulmuştur. 111

Hicretin onikinci ayının başlarında vuku bulduğu da rivayet edilir. 112

Ebv'â; Furu' ile Cuhfe arasında bir karye olup, Medine'ye uzaklığı 23 mil kadardır, yani beş günlüktür.

Peygamberimiz aleyhisselâmın annesi Hazret-i Âmine'nin kabri buradadır. 113

Peygamberimiz aleyhisselâm altı yaşlarında bulunduğu sırada, Hazret-i Âmine Medine'ye gidip zevci Hazret-i Abdullah'ın kabrini ziyaret ettikten sonra Mekke'ye dönerken Ebvâ'da Vefât etmiş ve oraya gömülmüştü. 114

Veddan ise, Medine ile Mekke arasında Füru' nahiyelerinden derli toplu biryer olup Herşâya 6 mil, Ebvâ'ya 8 mil uzaklıkta ve Cuhfe yakınında Damrâ, Gıfâr ve Kinanelere ait arazidendir.

Veddan'ın Cuhfe'ye uzaklığı bir merhaledir. 115

Gazanın Sebep ve Gayesi

Peygamberimiz aleyhisselâmın Ebvâ, Veddan seferinden maksadı; Kureyş müşriki eriyle karşılaşmak ve Damrâ b. Eiekr oğullarıyla da bir anlaşma yapmaktı. 116

Ebv'â gazası, Peygamberimiz aleyhisselâmın bizzat katıldıkları ilk gaza idi. 117 Peygamberimiz aleyhisselâm, Ensardan Sa'd b. Ubâde'yi Medine'de yerine vekil bıraktı. 118

Peygamberimiz Ateyhissefamm Sancağı ve Sancaktan

Ebv'â, Veddan gazasında Peygamberimiz aleyhisselâmın sancağı beyazdı ve onu Hazret-i Hamza taşımakta idi. 119

-------------------------------------

111. Vâkıdî, Megâzî, c. 1. s. 11, 12.

112. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 8, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 286.

113. Yakut, Mu'cemu'l-buldan, c. 1, s. 79, Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 4, 5. 1118, 1119.

114. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1 , s. 177.

115. Yâkût, M u'cemu'l-buldan, c. 5, s. 365.

116. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 241, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 176.

117. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 241, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 8, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 100, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks, 2, 5. 176.

118. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 8, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 287, Taberî, Târîh, c. 2, s. 261.

119. İbn Sa'd. Tabakât. c. 2. s. 8. Taberî. Târîh. c. 2. s. 261.

Mahşi b. Amr ed-Damrî ile Anlaşma Yapılışı

Ebva gazasında, Kureyş müşrikleriyle karşılaşılmadığından, bir çarpışma olmamış; ancak, Kinane soyundan gelen Damrâ oğulları kabilesinin o zaman seyyidi ve lideri bulunan Mahşi b. Amr ile Ebvâ'da bir anlaşma yapılmıştır. 120

Buna göre, Peygamberimiz aleyhisselâm onlarla çarpışmayacağı gibi, onlar da Peygamberimiz aleyhisselâmla çarpışmayacaklar; Peygamberimiz Aieyhisseiama karşı yığınakyapmayacakiar, bir düşmana da yardım etmeyeceklerdi. 121

Peygamberimiz aleyhisselâm, bu hususta aralarında bir yazı da yazdırdı. 122

Yazılan yazıda şöyle denildi:

" Bismillâhirrahmânirrahîm.

Bu, Muhammed Resûlullah'ın Benî Damrâlar için yazdığı yazıdır 123

Onların malları ve canları emniyettedir.

Onlar, Allah'ın dinine karşı çarpışmadıkça, düşmanlarının baskınına karşı yardım görecekler; deniz bir kıl parçasını ıslatabilecek suya malik olduğu müddetçe, Peygamber onlara yardım edecektir.

Peygamber onlan kendisine yardıma çağırdığı zaman da, onlar Peygamberin davetine icabet edeceklerdir. Bu, onlara, Allah'ın ve Resûlünün bir ahdi ve emânıdır. Yardım, onlardan, iyilik eden ve kötülüklerden sakınanları içindir." 124

Medine'ye Dönüş

Ebvâ seferi 15 gece sürdü. Peygamberimiz aleyhisselâm bu sürenin sonunda Medine'ye döndü. 125

-------------------------------------

120. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre. , c. 2, s. 241, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 12, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 8.

121. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 8, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 237.

122. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 12, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 8.

123. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 5, s. 78, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 98.

124. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 274, 275, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 5, s. 78

125. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 12, İbn Sad, Tabakât, c. 2, s. 8.

Buvat Gazâsı

Gazanın Tarihi ve Mevkii

Buvat gazası Peygamberimiz aleyhisselâmin Medine'ye hicretinin onüçüncü ayının başlarında 126 Rebiülevvel ayında vuku bulmuştur. 127 Rebiülâhir ayında vuku bulduğu da rivayet edilir. 128 Buv'at; Radvâ nahiyesinde, Zîrıuşub'un yakınında, Cüheynîlerin dağlarından bir dağdır. Bunun Medine'ye uzaklığı dört bürüd (36 mil) kadardır129 Üç bürüd olduğu da söylenir. 130 Buvat'ın Bevat diye okunduğu da vardır. 131

Radvâ; Yenbu yakınında, sulu, ağaçlı, vadili bir dağdır, Tihâme dağlarının ilkidir. Radvâ, Yenbu'ya bir günlüktür, Medine'ye yedi merhaleliktir. 132

Gazanın Sebep ve Gayesi

Peygamberimiz aleyhisselâmın maksadı bu sefierde Kureyş müşrikleriyle karşılaşmak, 133 o sırada yolda olup içlerinde Kureyş müşriklerinin ileri gelenlerinden Ümeyye b. Halefin de bulunduğu 100 kişilik bir kuvvetin himayesindeki 2500 develik Kureyş ticaret kervanına da rastlamaktı. 134

Peygamberimiz aleyhisselâm Ensardan Sa'd b. Muaz'ı Medine'de yerine vekil bıraktı. 135

Sâib b. Osman b. Maz'un'un vekil bırakıldığı da rivayet edilir. 136

Buvat seferinde Peygamberimiz aleyhisselâmın beyaz sancağını Sa'd b. Ebi Vakkas taşımıştır. 137

Buv'at seferine katılan mücahidlerin sayısı 200 idi. 138

Bu seferde Kureyşîlerle bir karşılaşma ve çarpışma olmadan Medine'ye dönülmüştür. 139

-------------------------------------------

126. Vâkıdı, Megâzî, c. 1, s. 12, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 8.

127. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre. c. 2, s. 248, Vâkıdî, Megâzî, c. 1 , s. 12, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 8.

128. Taberî, Târih, c. 2, s. 260.

129. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 9.

130. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 12.

131. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 112.

132. Şemhûdı, Vefâu'l-Vefâ, c. 4, s. 1218.

133. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre. c. 2, s. 248, Taberî, Târih, c. 2, s. 260, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 112.

134. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 12, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 9, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 287, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 112.

135. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 8, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 287, İbn Esîr, c. 2, s. 112.

136. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre. c. 2, s. 248.

137. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 8, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 112.

138. İbn Sa'd, c. 2, s. 8, 9, İbn Esîr, c. 2, s. 112.

139. İbn İshak. İbn Hişam, c. 2, s. 248, Vâkıdî, c. 1 , s. 12, İbn Sa'd, c. 2, s. 9.

Sefvan Gazâsı

Seferin Tarihi, İsmi ve Mevkii

Sefvan seferi; Peygamberimiz aleyhisselâmın Medine'ye hicretinin onüçüncü ayının başlarında, Rebiülevvel ayında vuku bulmuştur. 140

Sefvan seferine Bedrül-ûlâ, Bedrü'l-ewel=ilk Bedir seferi de denilir. 141 Sefvan; Bedir nahiyesinde bir vadinin adıdır. 142 Medine ile Bedir'in arası bir beridliktir. 143

Sefvan Seterinin Sebebi ve Gayesi

Bu sefer, Medine'ye üç mil uzaklıktaki Akîk nahiyesinin Cürüf'e kadar uzanan Cemmâ dağında yayılmakta bulunan deve ve sığır gibi büyükbaş hayvanları sürüp götürmüş olan Kürz b. Cabirel-Fihrî'yi yakalamak maksadıyla yapılmıştır. 144

Kürz b. Cabir bunu Müslüman olmadan önce yapmış, sonradan İslâmiyeti kabul etmiş, iyi bir Müslüman olmuştur. 145

Peygamberimiz aleyhisselâm, Sefvan seferine çıkarken, Medine'de yerine Zeyd b. Hâriseyi vekil bırakmıştır. 146

Sefvan seferinde Peygamberimiz aleyhisselâmın bağladığı beyaz sancağı Hazret-i Ali taşımıştır. 147

Peygamberimiz aleyhisselâm İslâm mücahidleriyle birlikte Kürz b. Cabir'in arkasından Sefvan'a kadar gitmiş ise de, Kürz oralardan daha önce savuşup gitmiş bulunduğundan kendisine yetişilememiş, Medine'ye geri dönülmüştür. 148

-------------------------------------

140. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 12, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 9.

141. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 2, s. 251 , Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 12, Taberî, Târih, c. 2, s. 60, Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 3, s. 225.

142. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 251, Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 3, s. 225, Semhûdî, Vefâu'l-refâ, c. 4, s. 1233.

143. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 1, s. 358.

144. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 9.

145. İbn Abclilberr, İstiâb, c. 3, s. 1310, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 468.

146. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 251, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s: . 9.

147. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 9, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 112.

148. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 251, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 9.

Zü'l-Uşeyre Gazâsı

Seferin Tarihi ve Mevkii

Zü'l-Uşeyre seferi, Peygamberimiz aleyhisselâmın Medine'ye hicretinin onaltıncı ayının başlarında, Cumâdelâhir ayında yapılmıştır. 149

Cumâdelûlâ ayında yapıldığı da rivayet edilir. 150

Zü'l-Uşeyre; Mekke ile Medine arasında Yenbu nahiyelerinden bir nahiye olup, Müdlic oğullarına aitti. 151

Zü'l-Uşeyre ile Medine'nin arası dokuz beridliktir. 152

Zü'l-Uşeyre; Hayberve Medine'nin meşhur hurmaları müstesna olmak üzere, Hicaz'da en üstün ve en iyi cins hurma yetiştiren bir yerdi. 153

Seferin Sebebi ve Gayesi

Zü'l-Uşeyre seferinden maksat, herşeyden evvel, oradaki Müdlic oğulları ve onların müttefikleri olan Damrâ oğullarıyla anlaşma yapmaktı. 154

Peygamberimiz aleyhisselâmın o sıralarda Kureyş müşriklerinin Şam'a yolladıklarını haber aldığı ticaret kervanlarına elkoymak istediği de rivayet edilir. 155

Zü'f-Uşeyre Seferine Kaütan ilflücahidferin Sayısı

Zü'l-Uşeyre seferine katılan mücahidi er yüzelli-ikiyüz kişi kadardı 156 ve hepsi de Muhacirlerdendi. Hiçbiri sefere katılmak için zorlanmadı.

Nöbetleşe binilmek üzere, yanlarında otuz kadar da devel 57 ve bir adet de at bulunuyordu. 158 Peygamberimiz aleyhisselâm, Ebu Seleme b. Abdulesed'i Medine'de yerine vekil bıraktı. 159 Zü'l-Uşeyre seferinde Peygamberimiz aleyhisselâmın beyaz sancağını Hazret-i Hamza taşıdı. 160

-------------------------------------

149. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 12, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 9.

150. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre. c. 2, s. 249, Belâiurı, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1. S. 287.

151. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 127.

152. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 10, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 2, s. 675

153. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 127.

154. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 249.

155. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 12, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 10, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 112.

156. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 12, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 9.

157. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 9, 10.

158. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 287.

159. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 248, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 9, Taberî, Târih, c. 2, s. 261.

160. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 9, Taberî, Târih, c. 2, s. 261, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 112.

Müdlic ve Damrâ Oğulları ile Anlaşma Yapılışı

Peygamberimiz aleyhisselâm Zü'l-Uşeyne'cie Mücilic oğullarına uğradı.

Müdlic oğulları Peygamberimiz aleyhisselâmı son derecede ağırladılar. 161

Peygamberimiz aleyhisselâm orada hem Müdlic oğullarıyla, hem de onların müttefikleri olan Damrâ oğullarıyla anlaşma yaptı. 162 Müdlic oğullarına da, daha önce Damrâ oğullarına yazılmış olan anlaşma yazısının bir nüshası yazıldı. 163

-------------------------------------

161. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 287.

162. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 249, İbn Sad, Tabakât, c. 2, s. 10..

163. Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 98.

Hazret-i Ali'ye Şehit Edileceğinin Haber Verilişi

Ammar b. Yâsir der ki:

" Zü'l-Uşeyre gazasında Ali b. Ebi Talib'le iki yoldaştık.

Resûlullah aleyhisselâm Zü'l-Uşeyre'de konaklayınca, Müdlic oğullarından bazılarının su ve hurma üzerindeki çalışmalarına baktık.

Ali b. Ebi Talib bana:

'Ey Ebu Yakzan! Şu kavmin yanına varıp nasıl çalışıyorlar bir baksak olmaz mı?' dedi.

Ben de:

'Gitmek istiyorsan, gidelim' dedim.

Gittik, onların yanlarına vardık. Yaptıkları işleri bir müddet seyrettik. Sonra, bizi uyku tuttu. Ben ve Ali, gidip küçük bir hurma ağacının altına, yumuşak toprak üzerine uzanınca, uyuya-kaldık.

Vallahi, Resûlullah aleyhisselâm yanımıza gelip ayağıyla kımıldatmadıkça, uyanamadık!

Uyuduğumuz sırada, toza toprağa bulanmışız!

Resûlullah aleyhisselâm, Ali b. Ebi Talib'i tozlara topraklara bulanmış görünce:

'Sana ne oldu Ebu Turab?' diye sordu. Sonra da:

'Size halkın en haydudu, yaramazı olan iki kişiyi haber vereyim, söyleyeyim mi?' buyurdu.

'Evet yâ Rasûlallah! Haber ver, söyle! ' dedik.

Resûlullah aleyhisselâm:

'Biri, Salih Peygamberin dişi devesini ayaklarını keserek öldüren Semud kavminin Uhaymir'idir; diğeri de ey Ali, seni şöylece vuracak olandır! ' buyurdu ve Ali'nin başının neresine vurulup nereye kadar kana boyanacağını sakalını tutarak işaret etti." 164

-------------------------------------

164. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 249-250, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 263, Taberî, Târih, c. 2, s. 261.

Abdullah b. Cahş'ın Nahle'ye Gönderilişi

Seferin Tarihi ve Mevkii

Nahle seferi Peygamberimiz aleyhisselâmın Medine'ye hicretinin onyedinci ayının başlarında, 165 Recep ayında idi. 166 Seferin mevkii olan Nahle vadisi Mekke'nin yakınındadır, İbn Âmir'in bostanı dır. 167 Mekke ile Taif arasındadır. 168

Seferin Sebep ve Gayesi

Nahle seferinin gayesi; Kureyş müşriklerini gözetlemek, denetlemek, onlar hakkında edinilecek bilgileri Peygamberimiz aleyhisselâma getirmekti. 169

Abdullah b. Cahş derki:

" Resûlullah aleyhisselâm, yatsı namazını kıldırınca, beni yanına çağırdı:

'Sabah vakti olur olmaz yanıma gel! Silahın da yanında bulunsun! Seni bir tarafa göndereceğim! ' buyurdu.

Sabah olunca, Mescide gittim.

Kılıcım, yayım, ok çantam, kalkanım da yanımda idi.

Resûlullah aleyhisselâm halka sabah namazını kıldırdıktan sonra evine döndü.

Ben ondan önce davranmıştım. Beni kapısının önünde dikilir buldu. Kureyşîlerden (Muhacirlerden) benimle birlikte gidecek bazı kişiler buldu. 170

Übeyy b. Ka'b'ı çağırdı.

Gelince, ona emretti. O da bir yazı yazdı.

Sonra beni çağırdı. Bana Havlan işi deri üzerine yazılmış bir mektup verdi.

'Seni şu kişiler üzerine tayin ettim' buyurdu." 171

Nahle seferine memur edildiği zaman, Abdullah b. Cahş'a, ilk defa olarak " mü'minler emîri" unvanı verildi. 172

Nahle Seferine Katılan Mücahidi erin Sayıları ve İsimleri

1. Abdullah b. Cahş,

2. Ebu Huzeyfe b. Utbe b. Rebia,

3. Vâkıd b. Abdullah,

4. Ükkâşe b. Mıhsan,

5. Halid b. Bükeyr,

6. Sa'd b. Ebi Vakkas,

7. Utbeb. Gazvan, 173

8. Süheyl b. Beyzâ, 174

9. Âmir b. Rebia, 175

10. Âmir b. Füheyre,

11. Ammarb. Yâsir, 176

12. Sa'db. Leys. 177

Bunların hepsi Muhacirlerdendi. 178

Mücahidlere Tahsis Edilen Binitler

Nahle'ye kadar nöbetle binmek üzere, her iki kişiye bir deve tahsis edildi. 179

-------------------------------------

165. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 13, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 10.

166. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 252, Vâkıdî, Megâzî, c. 1 , s. 13, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 10.

167. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 10.

168. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 252.

169. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 252, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 69-70, Taberî, Târih, c. 2, s. 262, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 113, Zehebî, Megâzî, s. 29, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 18, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 223.

170. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 13.

171. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 13, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 271.

172. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 19, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 11.

173. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 252, Vâkıdî, Megâzî, c. s. 19.

174. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s: . 252.

175. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s: . 19, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 18.

176. Taberî, Târih, c. 2, s: . 264.

177. İbn Haldun, Târih, c. 2, ks: . 2, s. 13.

178. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s: . 252, Vâkıdî, Megâzî, c. 1 , s: . 19, Zehebî, Megâzî, s: . 29.

179. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 17, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 10.

Abdullah b. Cahş'a Verilen Emir

Peygamberimiz aleyhisselâm, Abdullah b. Cahş'a, iki gün gitmedikçe mektubu açmamasını, açtığı zaman da onda buyurulana göre hareket etmesini ve arkadaşlarından hiçbirini de kendisiyle birlikte harekete zoriamamasını emir buyurdu. 180

Abdullah b. Cahş, Medine'den yola çıkacağı zaman da:

" Yâ Rasûlallan! Hangi taraftan gideyim?" diye sordu. 181

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Necdiyye yolunu tut! 182 Kuyuya yönel! " buyurdu.

Abdullah b. Cahş, İbn Dumeyre kuyusuna eriştiği ve mektubu açıp baktığı zaman, 183 onda şöyle yazıldığını gördü:

" B ismi llâhirrahm ânirrahîm.

Emmâ ba'd: 184

Benim bu mektubuma bakınca, yürümeye devam et! Mekke ile Taif arasındaki Nahle'ye in ve orada Kureyşîleri gözetle!

Onlar hakkında edineceğin haberleri bize bildir! "

Abdullah b. Cahş:

" İşittim ve buyruğuna boyun eğdim! " dedikten sonra, arkadaşlarına:

" Resûlullah aleyhisselâm, bana Nahle'ye kadaryürüyüp gitmemi ve orada Kureyşîleri gözetlememi ve onlar hakkında edineceğim haberleri kendisine götürmemi emr ve bu yolda sizden herhangi bir kimseyi zorlamaktan da beni nehy buyuruyor.

O halde, sizden herkim şehitlik ister ve onu arzularsa, benimle gitsin. Kim de bundan hoşlanmazsa, geri dönsün!

Ben, Resûlullah aleyhisselâmın buyruğunu yerine getiriciyim" dedi ve yürüdü.

Arkadaşları da onunla birlikte yürüdüler. Arkadaşlarından hiçbiri ondan geri kalmadı. Abdullah b. Cahş arkadaşlarıyla birlikte Hicaz üzerinden Medine'ye kadar ilerleyip Buhran'a vardılar.

O sırada Sa'd b. Ebi Vakkas'la Utbe b. Gazvan nöbetle bindikleri develerini kaybettiler, onu aramak için geri kaldılar. 185

Orada iki gün oyalandılar, arkadaşlarının arkasından gittilerse de buluşamadılar. 186

Abdullah b. Cahş ile yanındaki arkadaşları ise Nahleye kadar ilerleyip oraya indiler.

Orada, Kureyşîlere ait, kuru üzüm ve deri gibi ticaret malları yüklü bir kervana rastladılar ki; müşriklerden Amr b. Hadramî, Osman b. Abdullah b. MugiYe ve kardeşi Nevfel b. Mugîre ile Hişam b. Mugîre'nin azadlısı Hakem b. Keysan bu kervanda bulunuyorlardı. 187

Kervan Taiften gelip orada konaklamıştı. 188

Kervandaki müşrikler, Müslümanların yakınlarına indiklerini görünce, korktular.

Fakat, Ükkâşe b. Mıhsan'ın başını tıraş etmiş olduğunu görünce de:

" Bunlar umrecilerdir, bunlardan size bir zarar gelmez! " dediler. 189

Kervan halkı yüklerini çözüp develerini saldılar, yemek yapmaya da başladılar. 190 Mücahidler kervan hakkında kendi aralarında görüştüler, konuştular.

Gün, Recep ayının son günü idi.

" Vallahi, eğer bunları bu gece bırakırsanız, Harem'e girerler ve kendilerini bununla korurlar.

Eğer onları bu gece öldürürseniz, muhakkak, Haram olan ayda öldürmüş olursunuz! " dediler, tereddüde düştüler, onların üzerine yürümekten çekindiler. 191

İçlerinden birisi:

" Biz bugün haram olan aydan mıdır, değil midir; pek bilemiyoruz"

Başka birisi ise:

" Biz bugünün haram olan aydan başka bir gün olduğunu bilmiyoruz! Onu helalleştirmeyi uygun görmeyiz! " dedi. 192

-------------------------------------

180. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 252, Vâkıdî, c. 1, s. 13, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 69, Taberî, c. 2, s. 262, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 104, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 113, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 227, Zehebî, Megâzî, s. 29, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 18.

181. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 13.

182. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 13, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 371, 372.

183. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 13.

184. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 365.

185. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 2, s. 252, 253, Yâkubî, Târîh. c. 2, s. 69, 70, Taberî. Târîh, c. 2, s. 262, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 104, 105, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 113, 114, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 227, Zehebî, Megâzî, s. 29, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 248-249, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 18.

186. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 17, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 11.

187. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 253, Vâkıdî, c. 1, s. 14, Yâkubî, c. 2, s. 70, Taberî, c. 2, s. 262, 263, İbn Hazm, s. 105, İbn Esîr, c. 2, s. 114, İbn Seyyid, c. 1, s. 228, Zehebî, s. 29, 30, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 249, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 18.

188. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 16, İbn Sa'd, c. 2, s. 11.

189. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 253, Vâkıdî, c. 1, s. 14, İbn Sa'd, c. 2, s. 10, Taberî, c. 2, s. 263, İbn Esîr, c. 2, s. 114, Zehebî s. 29, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 249.

190. Vâkıdî, c. 1, s. 14, İbn Sa'd, c. 2, s. 10.

191. İbn İshak İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 253, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 14, Taberî, Târih, c. 2, s. 263, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 105, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 114, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 228, Zehebî, Megâzî, s. 29, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 18.

192. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 14.

Haram Olan Aylar

Peygamberimiz aleyhisselâm; Veda Haccı hutbesinde, haram olan aylar hakkında şöyle buyurmuştur:

" Allah katında ayların sayısı 12'dir* Bunlardan dördü haram aylardır. Üçü, birbiri ardınca gelir: Zilkade, Zilhicce ve Muharrem.

Biri de, iki Cumad ile Şaban arasında bulunan, Mudar'ın ayı Recep'tir." 193

-------------------------------------

* Tevbe: 26.

193. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 251, Vâkıdî, c. 3, s. 1112, İbn Sa'd, c. 2, s. 186, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 37, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 235, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 195, 196, Yâkubî, TârîVı, c. 2, s. 110, Taberî, Tefsir, c. 10, s. 125.

Mücahidlerin Kervan Mallarını İğtinam Edip Medine'ye Getirmeleri

Mücahidler, bir hayli tereddütten sonra, cesarete geldiler. Öldürebileceklerini öldürmeye ve yanlarındaki malları almaya kalktılar. Vâkıd b. Abdullah, Amr b. Hadram?yi bir okla vurup öldürdü, Osman b. Abdullah ile Hakem b. Keysan'ı esir aldı.

Nevfel b. Abdullah ise kaçıp onlardan kurtuldu, arkasından yetişemediler. Abdullah b. Cahş ve arkadaşları, ticaret kervanını ve iki esiri Medine'ye getirdiler.

Peygamberimiz aleyhisselâm, onlara:

" Ben size haram olan ayda çarpışmayı emretmedim! ?" buyurup, onlardan birşey almaktan çekindi.

Mücahidlerin elleri yanlarına düştü. Helak ve mahv olduklarını sandılar. 194

Peygamberimiz aleyhisselâm onlara ne haram olan ayda, ne de haram olan ayın başkasında çarpışmayı emretmiş değildi; ancak Kureyşîlere ait haberleri sezmeye çalışmalarını emretmişti. 195

Onlara, Medine'deki Müslüman kardeşleri de, yaptıkları bu işten dolayı çattılar: 196

" Siz, buyurulmadığınız birisi işlediniz!

Çarpışmakla emrolunmadığınız halde, haram olan ayda çarpışma yaptınız! " dediler. 197

Kureyş müşrikleri de:

" Muhammed ve ashabı haram olan ayı helalleştirdiler; onda kan döktüler, mal aldılar ve adamları esir ettiler! " diyerek, yapılan işi kınadılar. 198

Mekke'de bulunan bazı Müslümanlar ise:

" Onlar bu yaptıklarını ancak Şaban ayında yapmışlardır" diyerek, müşriklerin sözlerini reddetmeye çalıştılar. 199

Gerçekten de, Mücahidler, kervan halkının üzerine yürüdükleri günün haram olan aydan olup olmadığı hususunda şüphe ve tereddüt halinde idiler. 200

Medine'de Yahudiler bu hadiseden Peygamberimiz aleyhisselâm aleyhinde geleceğe ait birtakım kehanetlerde bulunmakta, yorumlar yapmakta idiler:

" Amr b. Hadramî'yi Vâkıd b. Abdullah öldürdü. Amr harbi geliştirdi, yaşattı! Hadramî harbe yaklaştı! Vâkıd b. Abdullah harbi ateşledi! " demekte idiler. 201

Halk bu hususta sözü çoğaltınca, Yüce Allah Resûlüne indirdiği âyette şöyle buyurdu:

" Sana haram olan ayı ve ondaki muharebeyi sorarlar.

De ki: O ayda muharebe etmek büyük günahtır.

İnsanları Allah yolundan men etmek, O'nu inkâr etmek, ziyaretçilerin Mescid-i Harama gitmelerine engel olmak, onun halkını oradan çıkarmak ise, Allah katında daha büyük günahtır.

Fitne, adam öldürmekten de beterdir!

Kâfirler, güçleri yetse, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle çarpışmaya devam edeceklerdir.

İçinizden kim dininden döner de kâfir olarak ölürse, o gibilerin yaptığı iyi işler, dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir.

Onlar o ateşin (Cehennemin) arkadaşlarıdır.

Onlar orada (hiç çıkmamak üzere) temelli kalıcıdırlar." 202

Yüce Allah bu âyeti indirip Müslümanların korku ve endişelerini dindirince, Peygamberimiz aleyhisselâm kendisine ayrılan ganimet payını ve iki esiri kabul etti. Kureyş müşrikleri esir edilen Osman b. Abdullah ve Hakem b. Keysan için kurtuluş akçesi gönderdiler. 203 Gönderilen kurtuluş akçesi, her birisi için 40 ukıyye gümüştü. 1 ukıyye, 40 dirhem di r. 204

Peygamberimiz aleyhisselâm, kurtuluş akçelerini getiren Kureyş elçilerine:

" İki sahabimiz Sa'd b. Ebi Vakkas'la Utbe b. Gazvan sağ salim gelinceye kadar, sizden kurtuluş akçenizi kabul edemeyeceğiz.

Çünkü, bu iki arkadaşımızın akıbetinden korkuyoruz.

Eğer siz onları öldürürseniz, biz de sizin iki esirinizi öldürürüz! " buyurdu. 205

Sa'd b. Ebi Vakkas derki:

" Nihayet, Resûlullah aleyhisselâmın yanına geldik ki, onlar bizim öldürülmüş olduğumuzu sanıyorlardı.

Biz bu seferimizde çok açlık çektik.

Müleyha'danyola çıktık.

Müleyha ile Medine'nin arası 6 beridliktir.

Müleyha'dan bir cemaatla yola çıktığımız zaman, yanımızda tadacak hiçbir şey yoktu..

Dikenli ağaçlara rastladıkça onları yemekte, üzerine de, su içmekte idik.

Nihayet Medine'ye geldik

Medine'ye gelince, orada Kureyşîlerden bazılarını, esir adamlarının kurtulmalıklarını getirmiş bulduk.

Biz gelince, Resûlullah aleyhisselâm onların getirdikleri kurtuluş akçelerini kabul etti." 206

-------------------------------------

194. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 253-254, Vâkıdî, c. 1 , s. 14-16, Taberî, c. 2, s. 263, İbn Seyyid, c. 1, s. 228, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 249.

195. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 16.

196. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 254, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 16, Taberî, Târih, c. 2, s. 263, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 114, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 228, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 249-250.

197. Taberî, Târih, c. 2, s. 263.

198. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 254, Vâkıdî, c. 1, s. 16, Taberî, c. 2, s. 263, İbn Seyyid, c. 1, s. 228, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 250.

199. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 254, Taberî, c. 2, s. 263, İbn Seyyid, c. 1, s. 228, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 250.

200. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 10.

201. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 254, Vâkıdî, c. 1, s. 16, Taberî, c. 2, s. 263, İbn Esîr, c. 2, s. 114, İbn Seyyid, c. 1, s. 228, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 250.

202. Bakara: 217.

203. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 254, 255, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 17, Taberî, Târih, c. 2, s. 263, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 105-106, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 114, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 228, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 250.

204. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 17.

205. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 255, Taberî, c. 2, s. 263, İbn Seyyid, c. 1, s. 229, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 250.

206. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 16, 17.

Hakem b. Keysan'ın Müslüman Oluşu ve Osman b. Abdullah'ın Kâfir Olarak Ölüşü

Peygamberimiz aleyhisselâm Hakem b. Keysan'ı İslâmiyete davet etti ve ona İslâmiyeti uzun uzadıya anlatmaya çalıştı.

Hazret-i Ömer:

" Yâ Rasûlallah! Bununla ne diye konuşup durursun? Vallahi bu hiçbir zaman Müslüman olmaz! Bırak beni, onun boynunu vurayım da anasının yanına (Cehenneme) kadar gitsin! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm Hazret-i Ömer'in sözüne bakmadı, Hakem'e İslâmiyeti anlatmaya devam etti.

Hakem:

" İslâm nedir?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" İslâm, Allah'a hiçbir şeyi eş, ortak koşmaksızın ibadet etmen ve Muhammed'in de O'nun kulu ve resûlü olduğuna şehadet getirmendir" Duyurunca, Hakem:

" Müslüman oldum! " dedi.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselâm, ashabına dönerek:

" Eğer ben demin bu hususta size uyup onu öldürmüş olsaydım, Cehenneme girmiş gitmişti o! " buy urdu. 207

Hakem, Müslüman olunca, Medine'de, Peygamberimiz aleyhisselâmın yanında kaldı; Mekke'ye gitmedi. 208

Hazret-i Ömer der ki:

" Hakem'in Müslüman olduğunu görünce, sanki bütün geçmiş ve gelecek şeyler beni tuttu ve sıktı! Kendi kendime:

'Peygamber aleyhisselâm, benden daha iyi bilirken, ben nasıl, ne diye ona karşı birşeyi dilemeye kalkarım?! ' dedim. Sonra da:

'Benim bu öğütten maksadım, ancak, Allah ve resûlünün rızasını kazanmaktı' diyerek kendimi teselli ettim.

Hakem Müslüman oldu. Vallahi, Müslümanlığını da güzelleştirdi: Allah yolunda cihad etti. Nihayet, Bi'r-i Maûne'de şehit edildi.

Resûlullah aleyhisselâm ondan hoşnut oldu, Hakem Cennetlere girdi." 209

Nahle'de esir edilip Medine'ye getirilmiş bulunan Kureyş müşriklerinden Osman b. Abdullah ise, kurtuluş akçesi ödenip serbest bırakılınca Mekke'ye gitti ve orada kâfir olarak öldü. 210

-------------------------------------

207. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 15, 16, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 4, s. 137.

208. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 255, Taberî, Târih, c. 2, s. 263, İbn Hazm, Cevâmiu's-sTre, s. 106, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 229, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 250.

209. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 15, İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 137.

210. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 255, Taberî, Târîh, c. 2, s. 263, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 106, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 229, Zehebî, Megâzî, s. 30, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 250.

Abdullah b. Cahş ile Arkadaşlarının Nahle Seferinden Dolayı Ecir Ummaları

Abdullah b. Cahş ve arkadaşları, haklarında âyet indiği zaman, Allah yolundaki cihadlarından dolayı ecir ve sevaba nail olmayı da ummuşlarve:

" Yâ Rasûlallah! Mücahidlere verilecek ecirden bizler de-gazamızdan dolayı-umabilir miyiz?" diye sormuşlardı. 211

Yüce Allah, indirdiği âyette şöyle buyurdu:

" Şüphe yok ki, iman edenler ve Allah yolunda hicret edip de cihad edenler, işte onlar, muhakkak Allah'ın rahmetini umarlar.

Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir." 212

-------------------------------------

211. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 255, Taberî, Tefsir, c. 2, s. 356, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 229, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ye'n-nirıâye, c. 3, s. 250.

212. Bakara: 218.

Şam'dan Medine'ye Gelen İbn Heyyiban'ın Yahudilere Peygamberimiz aleyhisselâmın Geleceğini Haber Verişi ve Ona Uymayı Vasiyet Edişi

Şam Yahudilerinden İbn Heyyiban, İslâmiyetten birkaç yıl önce, Medine'ye gelip yerleşmişti.

Kendisi hayırlı ve salih bir zâttı.

Vefât edeceği sırada, Yahudilere:

" Ey Yahudi cemaat! Siz benim o yiyecekleri, içecekleri bol ülkeden şu yoksulluk ve açlık yurduna gelişimin sebebini biliyor musunuz?" diye sordu.

Yahudiler

" Sen daha iyi bilirsin! " dediler.

Bunun üzerine, İbn Heyyiban:

" Ben, buraya, ortaya çıkması çokyaklaşan peygamberin gelmesini beklemek üzere gelmiş bulunuyorum. Bu şehir, onun hicret yurdu olacaktır! Ben onun daha evvel gönderilmesini, benim de kendisine tâbi olmamı çok arzu ederdim! Onun geleceği zaman, çok yaklaşmıştır. Ey Yahudi cemaatı! Sakın, ona inanmak ve tâbi olmakta başkaları sizi geçmesin! O, kendisine muhalefet edecek olanların kanlarını dökmeye, çoluk çocuklarını ve kadınlarını esir almaya da memurdur. Siz bu hususta ona engel olamaz, ondan korunamazsınız da! " dedi, sonra da öldü. 213

Allah ondan razı olsun!

İbn Heyyiban'ın vasiyeti ve öğüdü Yahudilerce dinlenmiş, fakat tutulmamış, bilakis Peygamberimiz aleyhisselâma düşmanlıklarını arttırmaktan başka bir işe yaramamıştır.

Nitekim, Beni Nadîr Yahudilerinin başkanı ve bilgini Huyey b. Ahtab'la kardeşi Ebu Yâsir b. Ahtab, Peygamberimiz aleyhisselâmı Küba'ya geldiği zaman gidip dinledikleri ve gelmesini bekledikleri peygamberin bütün sıfatlarını kendisinde gördükleri ve bunu itiraf da ettikleri halde, Yahudilerin İslâmiyete girmelerini önlemek için olanca gayretlerini sarfetmekten geri durmamışiardır. 214

-------------------------------------

213. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 1, s. 227-228, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 160-161, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvvec. 1, s. 81-82, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 114.

214. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 165, 166, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 212.

Yahudilerin, Gelmesini Bekleyip Durdukları Peygamberi, Gelince İnkâr Etmeleri

Evs ve Hazrec kabilelerinden oluşan Ensar, önce putperest idiler. Bunlar, kendi yurtlarında, Yahudilerle zaman zaman çarpışır dururlardı.

Yahudilerle aralan bozuldukça, Yahudiler:

" Bir peygamber gönderilmek üzeredir. Onun geleceği zamanın gölgesi düşmüştür.

O peygamber gelince biz ona tâbi ve onunla birlik olup, Âd ve İrem kavminin öldürüldükleri gibi, biz de sizi öldüreceğiz! " derlerdi. 215

Yüce Allah, Hazret-i Muhammed aleyhisselâmı Araplardan gönderince, Yahudiler onu inkâr ettiler.

Muaz b. Cebel ile Bişr b. Berâ' b. Ma'rur:

" Ey Yahudi cemaatı! Allah'tan korkunuz ve Müslüman olunuz!

Biz putperest iken, siz Muhammed aleyhisselâmla size yardım geleceğini umuyor, onun gönderilmek üzere bulunduğunu haber veriyor ve bize onun sıfatlarını belirtiyordunuz" dediler.

Sellam b. Mişkem:

" Bize, bildiğimiz birşey gelmemiştir ve gelen, bizim size anlattığımız peygamber değildir! " dedi.

Bunun üzerine, Yüce Allah, indirdiği âyette216 şöyle buyurdu:

" Vaktâ ki, onlara-yanlarındakini tasdik edici (ve doğrultucu)-bir Kitab geldi ki, daha önce, küfredenlerin aleyhine böyle bir fetih istiyorlardı.

İşte, tanıdıkları o şey gelince, inkâra kalkıştılar.

Artık Allah'ın laneti o kâfiri ere dir." 217

Peygamberimiz aleyhisselâm Yahudileri İslâmiyete davet edip Allah'tan başkasına tapmaktan ve bunun akıbetinden sakındırdığı zaman, Yahudiler Peygamberimiz aleyhisselâmın davetine icabetten kaçındılar. Onun Allahtan getirip tebliğ ettiklerini inkâr ettiler.

Bunun üzerine, Muaz b. Cebel ile Sa'd b. Ubâde ve Ukbe b. Vehb, onlara:

" Ey Yahudi cemaatı! Allah'tan korkunuz! Vallahi, siz elbette bilirsiniz ki, o Allah'ın resûlüdür.

Andolsun ki; onun peygamber olarak gönderilmesinden önce, siz onu bize anıyor ve sıfatını bize tarif edip duruyordunuz! " dediler.

Râfi' b. Hüreymile ile Vehb b. Yahuza:

" Bunu, biz size hiçbir zaman söylemedik!

Allah da, Musa'dan sonra ne bir Kitab indirmiş, ve ondan sonra ne bir müjdeleyici, ne de bir korkutucu göndermiştir! " dediler.

Bunun üzerine, Yüce Allah, indirdiği âyette218 şöyle buyurdu:

" Ey ehl-i kitab! Peygamberlerin arası kesildiği bir zamanda, size gerçekleri apaçık söyleyip duran Resûlümüz gelmiştir. Tâ ki, 'Bize ne bir rahmet müjdecisi, ne de bir azab habercisi gelmedi! ' demenize meydan kalmasın.

İşte, size rahmet müjdecisi de, azab habercisi de, geldi artık!

Allah herşeye hakkıyla kâdirdir." 219

Yahudi bilginlerinden Ebu Yâsir b. Ahtab, Nâfi' b. Ebi Nâfi', Azer b. Ebi Azer, İzar b. Ebi İzar ve Eşya', Peygamberimiz aleyhisselâma gelerek; peygamberlerden kimlere iman edileceğini sordular.

Peygamberimiz aleyhisselâm da, onlara:

" 'Biz Allah'a ve bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yâkub'a ve torunlara indirilenlere, Musa'ya ve İsa'ya verilenlere ve peygamberlere Rableri tarafından verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırd etmeyiz. Biz Allah'a teslim olmuş Müslümanlarız' deyin" (Bakara: 136) mealli âyeti okudu.

İsa b. Meryem aleyhisselâm anılınca;

" Biz İsa b. Meryem'e iman etmeyiz!

Ona iman edene de iman etmeyiz! " dediler.

Bunun üzerine, Yüce Allah, indirdiği âyette220 şöyle buyurdu:

" De ki: Ey ehl-i kitab! Sizin bizden hoşlanmayışınızın sebebi; bizim Allah'a ve bize indirilen ile daha önce indirilenlere iman ettiğimizden ve sizin de birçoğunuzun fâsık kimseler oluşunuzdan başka birşey değildir." 221

Yahudi bilginlerinden Râfi' b. Harise, Sellam b. Mişkem, Malik b. Sayf, Râfi' b. Hureymile de:

" Ey Muhammed! İbrahim'in milleti ve dini üzerinde bulunduğunu ve Tevrat'tan yanımızdakilere inandığını söyleyen ve onların Allah tarafından gelen hak ve gerçek olduğuna şehadet eden sen değil misin?" diye sordular.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Evet! Amma, siz onda bulunmayan şeyleri ihdas ve onda Allah'ın sizden almış olduğu ahdi inkâr ettiniz. Onda insanlara açıklamakla emrolunduğunuz şeyleri de, ketmedip gizlediniz.

Ben sizin kendiliğinizden ihdas ettiğiniz şeyleri kabul ve tasdikten uzağım! " buyurdu.

Onlar:

" Biz elimizde bulunan şeyle amel ederiz! Biz hidayet ve hak üzereyiz. Sana ne iman eder, ne de tâbi oluruz! " dediler.

Bunun üzerine, Yüce Allah, indirdiği âyette şöyle buyurdu:

" De ki: Ey ehl-i kitab! Tevrat'ı ve İncil'i ve Rabbinizden size indirileni dosdoğru tatbik ve icra edinceye kadar, siz hiçbir şey üzere değilsiniz! Andolsun ki; sana Rabbinden indirilen, onlardan birçoğunun taşkınlığını ve küfrünü arttıracaktır. O halde, o kâfirler güruhuna karşı gam çekme! " 222

Yahudilerden Nahham b. Zeyd, Kardem b. Ka'b ve Bahri b. Amr, Peygamberimiz aleyhisselâma gelerek:

" Ey Muhammed! Allah ile beraber ondan başka ilah bulunduğunu biliyor musun?" diye sordular.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Allah ki, O'ndan başka hiçbir ilah yoktur ve ben bunun için gönderildim ve buna davet ediyorum" buyurdu.

Bunun üzerine, Yüce Allah, indirdiği âyette223 şöyle buyurdu:

" De ki: Şahit olmak bakımından, hangi şey daha büyük?

De ki: Benim aramla sizin aranızda Allah hakkıyla şahittir.

Şu Kur'ân, bana, sizi de, (sizden sonra kendilerine) erişecek olanları da inzar etmekliğim için vahy-olundu.

Allah ile beraber başka ilahlar da olduğuna gerçekten siz mi şahitlik ediyorsunuz?!

De ki: Ben buna asla şahitlik etmem!

De ki: O, ancak bir tek ilahtır. Sizin eş tutmakta olduğunuz şeylerle, muhakkak ki, benim hiçbir ilişiğim yoktur! " 224

Seleme b. Selâme der ki:

" Abduleşhel oğulları mahallesinde, bizim Yahudi bir komşumuz vardı.

Bu Yahudi bir gün evinden çıkarak Abduleşhel oğullarının toplandıkları yere gelip durdu.

O zaman ben Abduleşhel oğulları içinde yaşça en genci idim.

Üzerimde Yemen işi bir aba vardı. Abaya bürünmüş olduğum halde, avlumuzda yere uzanmıştım.

Yahudi; Kıyamet gününden, ölülerin tekrar dirilmesinden, ahiret hesabından, Mizandan, Cennet ve Cehennemden bahsediyordu.

O, bunları inkâr eden, puflara tapan ve insanların öldükten sonra tekrar dirileceklerine inanmayan kimselere anlatıyordu.

Onlar, Yahudiye dönüp:

'Ey filan! Yazıklar olsun sana!

Sen insanların öldükten sonra tekrar dirilip Cennet veya Cehenneme gideceklerine inanıyor musun?' dediler.

Yahudi:

'Evet! Yemin ederim ki, inanıyorum! Oradaki Cehennemde yanacağım müddet yerine, bu dünyada en büyüktandırı kızdırarak beni içine atıp sonra ağzını kapatıp sıvasalar, oradaki Cehennem azabından kurtulmak için, kabul ederdim! ' dedi.

Yahudiye:

'Yazıklar olsun sana! Ey filan! Bu söylediğin şeylerin bir delili var mı?' diye sordular.

Yahudi:

'Evet, var! Şu beldelerden çıkacak olan bir peygamber bunun delilidir' dedi ve eliyle de Mekke ve Yemen tarafına işaret etti.

Onlar, Yahudiye:

'Peki, sen bu peygamberin ne zaman ortaya çıkacağını tahmin ediyorsun?' diye sordular.

Yahudi, bana baktı-ki, ben o zaman orada bulunanların yaşça en küçüğü idim.

'Şu çocuk, yaşarsa, onu görecektir! ' dedi.

Vallahi, çok geçmeden Yüce Allah resûlü Muhammed aleyhisselâmı peygamber gönderdi ki, o Yahudi o zaman aramızda yaşıyordu.

Biz Resûlullaha iman ettik, o ise azgınlığı ve kıskançlığı yüzünden onu inkâr etti.

Kendisine:

'Yazıklar olsun sana ey filan! Onun hakkında bize söylemiş olduğun şeyleri söyleyen sen değil miydin?' dedik.

'Evet! Fakat, bu, o gelecek olan değildir! " dedi. 225

Safvan b. Assai der ki:

" Ehl-i Kitabdan226 iki Yahudi227den biri, öbürüne, 228 arkadaşına:

'Haydi, şu peygambere gidelim de, İsrail oğullarının men olundukları şeyleri soralım' dediler. 229 Arkadaşı:

'Sen ona peygamber deme! O senin kendisine peygamber dediğini duyarsa (memnuniyetinden) dört gözlü olur! ' dedi.

Gelip soracaklarını sordular. 230

Peygamber aleyhisselâm:

'1. Allah'a hiçbir şeyi şerik koşmayınız!

2. Çalmayınız!

3. Zina yapmayınız!

4. Allah'ın haram kılmış olduğu nefsi, haksız yere öldürmeyiniz!

5. Sihir (büyü) yapmayınız!

6. Riba (faiz) yemeyiniz!

7. Bir suçsuzu, öldürmesi için, devlet adamına götürmeyiniz!

8. Namuslu, iffetli bir kadına zina isnad etmeyiniz!

9. Savaştan kaçmayınız!

10. Siz Yahudilere mahsus olmak üzere, Cumartesi günü yasağına da tecavüz etmeyiniz! ' buyu-runca, onlar Resûlullah aleyhisselâmın ellerini ve ayaklarını öptüler ve:

'Biz şehadet ederiz ki; sen, hiç şüphesiz, peygambersin! ' dediler.

Resûlullah aleyhisselâm, onlara:

'Sizin bana tâbi olmanızı , 231 Müslüman olmanızı232 engelleyen nedir?' diye sordu.

Onlar:

'Davud aleyhisselâm, soyundan devamlı olarak peygamber gelip durması için Allah'a dua etmiştir. 233

Eğer biz sana tâbi olur, 234 Müslüman olursak, 235 Yahudilerin bizi öldürmelerinden korkarız' dedil-er." 236

-------------------------------------

215. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 70, Taberî, Târih, c. 2, s. 234, Tefsir, c. 1, s. 410, Ebu Nuaym , Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 298, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 434, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 156, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 290, Ebu’l-Fidâ, el -Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 148, 149, Kastalânî, Mevâhibu’l-ledünniye, c. 1, s. 76, Diyarbekrî, Târîhu’l-hamîs, c. 1, s. 306.

216. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 196, Taberî, Tefsîr, c. 1, s. 411, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 212, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 1, s. 124.

217. Bakara: 89.

218. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 212, Taberî, Tefsîr, c. 6, s. 166, Kurtubî, Tefsîr, c. 6, s. 122.

219. Mâide: 19.

220. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 216, Taberî, Tefsir, c. 1, s. 576, Kurtubî, Tefsîr, c. 2, s. 141.

221. Mâide: 59.

222. Mâide: 68.

223. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 217, Taberî, Tefsîr, c. 1, s. 164.

224. En'am: 19.

225. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 417, 418, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 467, 468, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 429.

226. Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 8, s. 166.

227. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 306, Kurtubî, Tefsîr, c. 10, s. 334.

228. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 306, Kurtubî, Tefsîr, c. 10, s. 334.

229. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 239, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 306, Taberî, Tefsîr, c. 15, s. 172, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 8, s. 166, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 1, s. 6, Kurtubî, Tefsîr, c. 1, s. 335, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 67.

230. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 239, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 306, Taberî, Tefsîr, c. 15, s. 172, Beyhakî, Sünen, c. 8, s. 166, Begavî, M esâbfh, c. 1, s. 6, Kurtubî, c. 10 s. 335, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 67.

231. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 239, Taberî, c. 15, s. 173, Beyhakî, c. 8, s. 166, Begavî, c. 1 , s 6, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 67.

232. Tirmizî, c. 5, s. 306, Taberî, c. 15, s. 172, Kurtubî, c. 10, s. 336.

233. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 239, Tirmizî, c. 5, s. 306, Taberî, c. 15, s. 172, Beyhakî, c. 8, s. 166, Begavî, c. 1, s. 6, Kurtubî, c. 10, s. 336, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 67.

234. Taberî, Tefsîr, c. 15, s. 173, Beyhakî, Sünen, c. 8, s. 166, Begavî, c. 1, s. 6.

235. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 239, Tirmizî, c. 5, s. 306, Kurtubî, c. 10, s. 336, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 67.

236. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 239, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 306, Taberî, Tefsîr, c. 15, s. 173, Beyhakî, Sünen, c. 8, s. 166, Begavî, M esâbfhu's-sünne, c. 1, s. 6, Kurtubî, Tefsîr, c. 10, s. 336, Ebu’l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 67.

Yahudi Bilginlerinden Zebîr b. Bata'nın Gerçeği Önce İkrar ve Sonra İnkâr Edişi

Yahudi bilginlerinin büyüklerinden Zebir b. Bata; babasının ölümünden sonra ve Peygamberimiz aleyhisselâmın peygamber olarak gönderilişinden önce;

" Ben babamın bana okuduğu bir kitap buldum ki, içinde 'Peygamber Ahmed karaz (selem ağacı) yurdundan çıkacaktır. Onun sıfatı da şöyle şöyle olacaktır! ' diye anılmaktadır" der dururdu.

Peygamberimiz aleyhisselâmın Mekke'de zuhur ettiğini işitir işitmez, elindeki kitabı imha etti ve Peygamberimiz aleyhisselâmın hal ve şanını gizledi:

" Onun hakkında hiçbir bilgi mevcut değildir" dedi. 237

-------------------------------------

237. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 159.

Yahudilerin Peygamberimiz aleyhisselâmın Sıfatlarını Kitaplarında Okudukları ve Çocuklarına da Öğrettikleri

Peygamberimiz aleyhisselâmın peygamber olarak gönderilmesinden biraz önce, Kurayza, Nadir, Fedek ve Hayber Yahudileri de, onun sıfatlarını, hicret edeceği yerin Medine olacağını yanlarındaki kitaplarda yazılı bulmuşlardı. 238

Benî Kurayza Yahudileri bunu çocuklarına da öğretiri erdi. 239

-------------------------------------

238. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 159-160.

239. İbn Sa'd. Tabakât. 11. s. 160.

Ölüm Döşeğinde Müslüman Olan Yahudi Genci

Peygamberimiz aleyhisselâm, bir gün, Hazret-i Ebu Bekir'le Hazret-i Ömer'in arasında yürüyüp gittiği sırada, kardeşinin veya kendisinin hasta olan oğluna şifa için Tevrat okuyan bir Yahudiye rastladı.

Peygamberimiz aleyhisselâm, ona:

" Ey Yahudi! Musa'ya Tevrat'ı indirmiş ve İsrail oğullarına denizi yarmış olan Allah aşkına doğru söyle! Sen Tevrat'ında benim na'tımı, sıfatımı ve zuhur edeceğim yeri yazılı bulmadın mı?" diye sordu.

Yahudi, başıyla işaret ederek:

'Hayır! ' demek istedi.

Yahudinin yeğeni veya oğlu, bu inkâra dayanamadı:

" Musa'ya Tevrat'ı indiren, İsrail oğullarına denizi yaran Allah için şehadet ederim ki; o, senin natını, sıfatını, zamanını ve zuhur edeceğin yeri kitabında yazılı bulmuştur.

Ben şehadet ederim ki; Allah'tan başka ilah yoktur.

Sen de Allah'ın resûlüsün! " dedi.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Yahudiyi arkadaşınızın başucundan kaldırınız! " buyurdu.

O sırada, hasta gencin de ruhu kabzolundu.

Allah ondan razı olsun!

Peygamberimiz onun cenaze namazını kıldı. 240

-------------------------------------

240. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1. S. 185, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 6, s. 171.

Necidlinin Peygamberimiz aleyhisselâm Hakkında Tevrat ve İncil'de Bildirilenleri İtiraf Edişi

Ashabdan Feletan b. Âsım'ın bildirdiğine göre; Peygamberimiz aleyhisselâm, bir gün Mescidinde ashabıyla birlikte otururken, birisinin gezindiğini gördü. Ona:

" Ey filan! " diyerek seslendi.

O da:

" Buyuryâ Rasûlallah! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Sen benim Resûlullah olduğuma şehadet ediyor musun?" diye sordu.

Adam:

" Hayır! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm, ona:

" Sen Tevrat okur musun?" diye sordu.

Adam:

" Evet! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm, ona:

" Sen İncil de okur musun?" diye sordu.

Adam:

" Evet! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm, ona:

" Sana and veriyorum: Sen beni Tevrat ve İncil'de yazılı bulmadın mı?" diye sordu.

Adam:

" Senin sıfatında, senin gibi birinin, senin çıktığın yerden ortaya çıkacağını yazılı bulduk.

Amma, biz onun içimizden çıkmasını umuyorduk.

Sen ortaya çıkınca, baktık ki, sen bizim umduğumuz değilsin! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm, ona:

" Sen nerelisin?" diye sordu.

Adam:

" Necidliyim! O çıkacak peygamberin-korkusuz olarak Cennete girecek-yetmiş bin kişilik ümmetindenim.

Sizler ise azıcıklarsınız! " dedi.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselâm, kelime-i tevhid ve tekbir getirerek:

" Varlığım Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; ben, o peygamberim!

Benim ümmetim de yetmiş binden, yetmiş binden, yetmiş binden çoktur! " buyurdu. 241

-------------------------------------

241. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 368, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 209.

Hıristiyan Kıskançlığı ve İnkârcılığından da Bir Örnek

Uteybe'nin azadlı kölesi Sehl, anası ve amcasının himayesinde bir yetim olup, Hıristiyandı ve İncil okurdu.

Sehl der ki:

" Amcamın (İncil) Mushaf'ını alıp okurken, bir yaprağı geçeceğim sırada, yazısı hoşuma gitmedi. Yaprağı elimle yokladığım zaman, yaprağın diğerine tutkalla yapıştırılmış olduğunu gördüm.

Yaprağı birbirinden ayırınca, içinde Muhammed aleyhisselâmın sıfatlarını yazılı buldum:

'O, ne kısa, ne de uzun boyludur.

Ak tenlidir.

İki bölük halinde örgülü saçlıdır.

İki omuzunun arasında peygamberlik hâtemi vardır.

Çoğu zaman, dizlerini dikip iki elini kavuşturarak oturur.

Sadaka kabul etmez.

Merkebe ve deveye biner.

Davar sağar.

Eskimiş gömleği giyer. Böyle yapan kişi kibirden uzak olur; işte o böyle yapar.

O İsmail'in soyundandır.

Kendisinin ismi Ahmed'dir! "

Kendisinin sıfatlarını buraya kadar okuyup bitirdiğim zaman, amcam geldi. Yapışık yaprağı ayırdığımı görünce, beni dövdü ve:

'Şu yaprağı açmak, okumak senin neyine gerek?! ' dedi.

Ben:

'Onun içinde Ahmed Peygamber (aleyhisselâm)ın sıfatları var! ' dedim.

Amcam:

'O artık bundan sonra gelmeyecektir' dedi." 242

-------------------------------------

242. İbn Sa'd. Tabakâtü'l-kübrâ. c. 1. s. 363.

Peygamberimiz aleyhisselâmın Yumuşak Huyluluğunun Bir Yahudiyi Müslüman Edişi

Peygamberimiz aleyhisselâm bir Yahudiden belli bir vade ile 30 dinar borç almıştı.

Yahudi borç vadesinin bitmesine daha bir gün varken, Peygamberimiz aleyhisselâmın yanına gelip:

" Ey Muhammedi Hakkımı öde!

Zaten siz Abdulmuttalib oğulları borcunuzun vaktini geçirir, uzatır durursunuz! " dedi.

Hazret-i Ömer, ona:

" Ey habis Yahudi! Vallahi, eğer Resûlullahın evinde olmasaydın, gözünü patlatırdım! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm, Hazret-i Ömer'e:

" 'Allah seni yarlıgasın ey Hafs'ın babası! Biz, senden, bu davranışından başkasını beklerdik:

Sen bana borcumu güzellikle ödememi söyleyecek, ona da, hakkının tahsilinde yardımcı olmakla birlikte, alacağını isterken daha nazik davranmasını tavsiye edecektin! ?" buyurdu.

Peygamberimiz aleyhisselâmın bu derece uysal ve yumuşak davranışı, Yahudinin Peygamberimiz aleyhisselâmın yumuşak huyluluğu hakkında Tevrat'tan edinmiş olduğu bilgiyi azaltmadı, arttırdı.

Peygamberimiz aleyhisselâm, Yahudiye:

" Ey Yahudi! Senin bendeki alacağının müddeti ancak yarın sabah dolacaktır! " buyurduktan sonra, Hazret-i Ömer'e:

" Ey Hafs'ın babası! Onunla birlikte bahçeye git!

Beğenirse, ona şu kadar sa' hurma ver ve hakkından biraz fazla da ver.

Verirken, 'Sana şu kadar da fazla veriyorum' de!

Razı olmazsa, ona bahçeden şu kadar daha fazla ver! " buyurdu.

Yahudi, bahçeye gidip gördü ve beğendi.

Hazret-i Ömer ona Peygamberimiz aleyhisselâmın dediği kadar hurma verdi.

Emir buyurulan fazlayı da ödedi.

Yahudi, hurmaları teslim alınca:

" Ben şehadet ederim ki; Allahtan başka ilah yoktur! Muhammed de Allah'ın Resûlüdür! " dedikten ve Peygamberimiz aleyhisselâmın bütün sıfatlarıyla ve özellikle hilm sıfatıyla tavsif buyurulduğunu gördüğünü ve sırf bunu anlamak için ona bu şekilde davrandığını açıkladıktan sonra, Hazret-i Ömer'e:

" Sen şahit ol ki; bu hurma ile birlikte, malımın bir kısmını Müslümanların yoksullarından bir kısmına bağışladım" dedi.

Yüz yaşlarında bulunan tek ihtiyar dışında, bütün ev halkıyla birlikte Müslüman oldu. 243

Allah ondan ve onun Müslüman olan ev halkından razı olsun!

-------------------------------------

243. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 361.

Yahudi Bilginlerinden Başlıcaları

Peygamberimiz aleyhisselâm Medine'ye hicret edip geldiği zaman, Medine'de ve Medine'nin çevresinde pek çok Yahudi bilgini vardı.

Bunlar, Peygamberimiz aleyhisselâma ve İslâmiyete karşı açıktan cephe almışlardı.

Yahudi bilginlerinin bütün düşmanlıkları, peygamberliğin kendilerinden alınıp Araplara verilmesinden duydukları kıskançlık ve kinden ileri geliyordu.

Bunlar; Evs ve Hazrec kabilesi müşrik ve münafıklarından birçoklarını da kandırarak kendi saflarına çekmeye muvaffak olmuşlar, Peygamberimiz aleyhisselâmı yalanlamak ve İslâmiyeti reddetmekte birleşmişlerdi.

Yahudi bilginleri, Peygamberimiz aleyhisselâmı uğraştırmak, müşkil duruma düşürmek, sıkıntıya sokmak maksadıyla birçok karışık, dolaşık sorular sormaktan da geri durmazlardı.

Muhtelif kabilelere mensup bulunan bu Yahudi bilginlerinden başlıcalan şunlardı:

Nadir oğulları kabilesinden olanlar:

1. Huyey b. Ahtab,

2. Ebu Yâsir b. Ahtab,

3. Cüdeyyb. Ahtab,

4. Sellam b. Mişkem,

5. Kinane b. Rebi' b. Ebi Hukayk,

6. Sellam b. Ebi Hukayk (Ebû Râfi' AVer)

7. Rebi' b. Rebi' b. Ebi Hukayk,

8. Amr b. Cahhaş,

9. Ka'b b. Eşref,

10. Haccac b. Amr,

11. Kardem b. Kays. 244

" Şu muhakkak ki, küfredenleri inzaretsen de, etmesen de, onlarca birdir; inanmazlar. Allah onların kalbleri üzerine de, kulakları üzerine de mühür basmış, gözlerinin üzerine bir de perde çekmiştir. En büyük azab da onlar içindir" 245 mealli âyetlerin Huyey b. Ahtab'la kardeşleri hakkında nazil olduğu rivayet edilir. 246

Kureyş müşriklerinin ileri gelenlerinden Ebu Süfyan Sahr b. Hart Medine'ye geldikçe Sellam b. Mişkem'e konuk olur, ondan gördüğü bol ikramdan memnun kalırdı.

Peygamberimiz aleyhisselâma zehirli koyun kebabı ikram eden de, bu Sellam b. Mişkem'in karısı Zeyneb binti Haris idi.

Sa'febe oğuiian kabilesinden o tan Yahudi bifginfeh:

12. Abdullah b. Suriya AVer,

13. İbn Saluba,

14. Muhayrık.

Hicaz'da, o zaman, Tevrat'ı İbn Suriya kadar iyi bilen Yahudi bilgini yoktu. Başlangıçta İslâm'a düşmanlık gösteren Muhayrık ise daha sonra Müslüman olmuş ve Uhud savaşında şehit düşmüştür. Allah ondan razı olsun!

Kaynuka oğuiian kabilesinden olan Yahudi bilginleri:

15. Zeyd b. Lasit (veya Lusayt),

16. Sa'd b. Huneyf,

17. Mahmud b. Seyhan,

18. Uzeyz b. Ebi Uzeyz,

19. Abdullah b. Sayf (veya Dayt),

20. Süveyd b. Haris,

21. Rifaa b. Kays,

22. Finhas,

23. Eşya',

24. Numan b. Eda',

25. Bahri b. Amr,

26. Şe's b. Adiyy,

27. Şe's b. Kays,

28. Zeyd b. Haris,

29. Sükeyn b. Ebi Sükeyn,

30. Adiyy b. Zeyd,

31. Numan b. Ebi Evfa,

32. Numan b. Amr,

33. Ebu Enes,

34. Mahmud b. Dahya,

35. Malik b. Sayf (veya Dayf),

36. Ka'bb. Raşid,

37. Âzer,

38. Râfi'b. Ebi Râfi',

39. Helid,

40. Ezar b. Ebi Ezar (veya Âzer b. Âzer),

41. Râfi' b. Haris,

42. Râfi' b. Hureymile,

43. Râfi' b. Hârice,

44. Malik b. Avf,

45. Rifaa b. Zeyd,

46. Abdullah b. Selam,

Abdullah b. Selam Yahudi bilginlerinin en bilgilisi olup, Müslüman olunca, Husayn olan adını Peygamberimiz aleyhisselâm Abdullah'a çevirmiştir. Allah ondan razı olsun!

BenîKurayza kabilesinden olan Yahudi bilginleri:

47. Zebir b. Bata,

48. Gazzal b. Şemvil,

49. Ka'b b. Esed,

50. Şemvil b. Zeyd,

51. Cebel b. Amr,

52. Nehham b. Zeyd,

53. Kardem b. Ka'b,

54. Vehb b. Zeyd,

55. Nafi'b. EbiNafi',

56. Ebu Nafi',

57. Adiyy b. Zeyd,

58. Haris b. Avf,

59. Kardem b. Zeyd,

60. Üsame b. Habib,

61. Rafi' b. Rümeyle,

62. Cebel b. Ebi Kuşeyr,

63. Vehb b. Yehuda,

Zurayk oğulları kabilesinden olan Yahudi bilgini:

64. Lebid b. A'sam.

Harise oğulları kabilesinden olan Yahudi bilgini:

65. Kinane b. Suriya.

Amr b. Avf oğulları kabilesinden olan Yahudi bilgini:

66. Kardem b. Amr.

Neccar oğulları kabilesinden olan Yahudi bilgini:

67. SiItıile b. Berham.

Bunlardan, Abdullah b. Selam ile Muhayrık hariç, hepsi Peygamberimiz aleyhisselâma, ashabına düşmanlık, kötülük eden, kötü maksatlarla sorular soran Yahudi bilginlerinden başlıcalan idiler. 247

-------------------------------------

244. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 160.

245. Bakara: 6-7.

246. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 283.

247. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 160-163.

Yahudi Bilginlerinin Birtakım Sorular Sorarak Peygamberimiz aleyhisselâmı Oyalamaya Çalışmaları

1. Rivayete göre İbn Abbas demiştir ki:

" Bir gün, 248 Yahudi bilginlerinden bir topluluk, Resûlullah aleyhisselâma geldiler: 249

'Ey Ebu'l-Kâsım! 250 Ey Muhammed! 251 Peygamberden başka kimsenin bilemeyeceği252 dört şeyi sana soracağız. 253

Sen bunu yapar (sorularımızı cevaplarsan, biz sana tâbi olur, seni doğrular, sana inanırız' dedil-er. 254

Resûlullah aleyhisselâm, onlara:

'Siz istediğiniz şeyi sorunuz.

Eğer ben sizin sorduğunuz şeyi söyler, 255 size haber verirsem, beni doğrulayacağınıza, 256 İslâmiyet üzere bana tâbi olacağınıza257 Allah ahd ve misakıyla258 ve Yâkub (aleyhisselâm)'un oğullarından aldığı söz üzere259 söz veriniz' buyurdu.

Yahudi bilginleri:

'Olur. 260

1. Tevrat indirilmeden önce, İsrail'in (Yâkub aleyhisselâmın) kendisine haram kıldığı yemeğin hangisi olduğunu bize haber ver?

2. Kadının dölsuyu, erkeğin dölsuyu nasıldır, bize haber ver?

3. Dölsuyundan erkek nasıl olur ve dişi nasıl olur, bize haber ver?

4. Son zamanda gelecek olan şu ümmf peygamberin uykusu nasıldır ve meleklerden dostu hangisidir, bize haber ver?' dediler.

Resûlullah aleyhisselâm:

'Ben sorduğunuz şeyleri size haber verecek olursam muhakkak bana tâbi olacağınıza, Allah ahdiyle söz veriniz' buyurdu.

Yahudi bilginleri Resûlullah aleyhisselâma istediği sözü verdiler.

Bunun üzerine, Resûlullah aleyhisselâm:

'Musa'ya Tevrat'ı indiren Allah aşkına, 261 Allah'ın İsrail oğullarıyla geçen günleri aşkına! 262

Siz İsrail (Yâkub aleyhisselâm)'in şiddetli bir hastalığa tutulup hastalığının uzaması üzerine, Yüce Allah şifa verirve hastalığından kurtarırsa kendisine en sevdiği içeceği ve en sevdiği yiyeceği haram kılmayı adadığını ve en sevdiği yiyeceğin deve eti, en sevdiği içeceğin de deve sütü olduğunu bilmez misiniz?' diye sordu.

Yahudi bilginleri:

'Allah için, evet! ' dediler.

Resûlullah aleyhisselâm:

'Allah'ım! Onların üzerine şahit ol! ' dedi. 263

'Musa'ya Tevrat'ı indiren ve Kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah aşkına!

Erkeğin dölsuyunun beyaz ve yoğun, kadının döl suyunun ise sarı ve ince olduğunu;

Erkeğin dölsuyu kadının dölsuyuna üstün gelirse, Allah'ın izniyle çocuğun erkek olup ona benzediğini;

Kadının dölsuyu erkeğin dölsuyuna üstün gelirse, Allah'ın izniyle çocuğun kız olduğunu bilmez misiniz?' diye sordu.

Yahudi bilginleri:

'Allah için, evet! ' dediler.

Resûlullah aleyhisselâm:

'Allah'ım! Onların üzerine şahit ol! ' dedi ve:

'Tevrat'ı Musa'ya indiren Allah aşkına!

Şu ümmî olan peygamberin gözünün uyuduğunu, fakat kalbinin uyumadığını bilmez misiniz?' diye sordu.

Yahudi bilginleri:

'Allah için, evet! ' dediler.

Resûlullah aleyhisselâm:

'Allah'ım! Şahit ol! 'dedi.

Yahudi bilginleri:

'Şimdi, sen bize, meleklerden dostun olanı da söyle!

Onun hakkında seninle ya birleşiriz, ya da ayrılırız' dediler.

Resûlullah aleyhisselâm:

'Benim dostum Cebrail aleyhisselâmdır.

Allah hiçbir peygamber göndermemiştir ki, Cebrail (aleyhisselâm) onun dostu olmasın! ' buyurdu.

Yahudi bilginleri:

'İşte, biz bu hususta senden ayrılırız!

Eğer senin dostun ondan başka bir melek olsaydı, muhakkak sana uyar ve seni doğrulardık' dediler.

Resûlullah aleyhisselâm:

'Sizin onu doğrulamanıza engel olan nedir?' diye sordu.

Yahudi bilginleri:

'O, bizim düşmanımızdır' dediler. 264

Resûlullah aleyhisselâm:

'Allah aşkına! Allah'ın İsrail oğullarıyla geçen günleri aşkına!

Siz bana Cebrail'in geldiğini bilmez misiniz?' diye sordu.

Yahudi bilginleri:

'Allah için, evet! Biliriz!

Fakat, ey Muhammedi O bize düşmandır!

O ancak şiddet için, kan dökmek için gelen bir melektir.

Eğer o böyle olmasaydı, biz sana tâbi olurduk' dediler." 265

Bunun üzerine, inen âyetlerde266 şöyle buyuruldu:

" De ki: Kim Cibril'e düşmansa, bilsin ki; o Kur'ân'ı, kendisinden önceki kitablan tasdik edici ve mü'minlere bir hidayet ve müjde kaynağı olmak üzere senin kalbine-Allah'ın izniyle-o indirmiştir.

Her kim Allah'a, Allah'ın meleklerine ve peygamberlerine, Cebrail ve Mîkâil'e düşman olursa, bilsin ki; Allah da, kâfirlerin düşmanıdır.

Andolsun ki; Biz sana apaçık mucizeler indirdik. Bunları ancakfâsıklar inkâr ederler.

Ne zaman bir andlaşma ile bağlansalar, içlerinden bir grup onu bozup atıverecek, öyle mi?!

Zaten onların çoğu inanmazlar." 267

-------------------------------------

248. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 174, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 278.

249. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 191, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 174, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 278, Taberî, Tefsir, c. 1, s. 431, Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 1, s. 129.

250. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 174, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 278, Taberî, Tefsîr, c. 1, s. 431 , Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 1, s. 129.

251. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 191.

252. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 174, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 278, Taberî, c. 1, s. 431 Ebu'l-Fidâ, c. 1, s. 129.

253. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 191, İbn Sa'd, c. 1, s. 174, Ahmed b. Hanbel, c. 1 , s. 278, Taberî, c. 1, s. 431, Ebu'l-Fidâ, c. 1, s. 129.

254. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 191.

255. İbn Sa'd, c. 1, s. 174, 175, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 278, Taberî, c. 1, s. 431, Ebu'l-Fidâ, c. 21, s. 129.

256. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 191.

257. İbn Sa'd, c. 1, s. 175, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 278, Taberî, c. 1, s. 431, Ebu'l-Fidâ, c. 1, s. 129.

258. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 1891, İbn Sa'd, c. 1, s. 175, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 278, Taberî, c. 1, s. 431, Ebu'l-Fidâ, c. 1, s. 129.

259. İbn Sa'd, c. 1, s. 175, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 278, Taberî, c. 1, s. 431, Ebu'l-Fidâ, c. 1, s. 129.

260. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 191, İbn Sa'd, c. 1, s. 175, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 278, Taberî, c. 1, s. 431, Ebu'l-Fidâ, c. 1, s. 129.

261. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 175, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 278, Taberî, Tefsir, c. 1, s. 431, 432, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 1 , s. 129

262. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 192.

263. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 175, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 278, Taberî, Tefsîr, c. 1, s. 432, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 1 , s. 129.

264. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 175, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 278, Taberî, Tefsîr, c. 1, s. 432, Ebu’l-Fidâ, Tefsir, c. 1, 5. 129.

265. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 192, Taberî, Tefsîr, c. 1, s. 432-433, Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 1, s. 129-130.

266. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 192, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 175, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 278, Taberî, Tefsîr, c. 1, s. 432, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 1, s. 130.

267. Bakara: 97-100.

Yahudi Bilgini Şe's b. Kays'ın Ensarı Birbirine Düşürüşü

Kaynuka oğulları Yahudilerinin bilginlerinden olan Şe's b. Kays, yaşlı kalbinde Müslümanlara karşı çok kin ve kıskançlık bağlayan, küfrü katı bir adamdı.

Peygamberimiz aleyhisselâmın Evs ve Hazrec kabilelerine mensup sahabilerinden bir cemaatın oturup konuştuklarını, Cahiliye devrinde aralarında varolan düşmanlığın İslâmiyet sayesinde kalkarak aralarının düzeldiğini görünce, kızdı ve:

" Bu beldelerde Kayle oğullarının [Ensarın] ileri gelenleri biraraya gelip toplandılar hal?

Hayır! Vallahi onların cemaat ve eşrafı oralarda toplandı mı, biz onlarla hiçbir zaman karar kıla-mayız" dedi.

Müslümanların yanında bulunan Yahudi gencini çağırdı ve ona:

" Ş unların yanına var, yanlarında otur.

Sonra da, daha önce Buas gününde aralarında geçenleri an; o zaman birbirlerine karşı söylemiş oldukları şiirlerden bazılarını da oku" dedi.

Buas gününde zafer Hazrecîlere karşı Evste idi.

O gün, Evs'in başında Hudayrb. Simakel-Eşhelî, Hazrecilerin başında da Amrb. Numan el-Beyâzî vardı.

İkisi de öldürülmüşlerdi.

Yahudi genci, Şe's'in emrini yerine getirdi.

Bunun üzerine, orada bulunan, Evs ve Hazrec'e mensup sahabiler konuşmaya, tartışmaya ve birbirlerine karşı övünmeye başladılar.

Evs kabilesinden Evs b. Kayzî ile Hazrec kabilesinden Cebbarb. Sahr, birbirlerine meydan okudular ve birbirlerine:

" İsterseniz başa dönelim! " dediler.

Her iki kabile mensupları kızdılar ve:

" Yapalım! Buluşma yeriniz Sahîre (Harre)'dir! Silah başına! Silah başına! 268 Ey Âl-i Evs! Ey Âl-i Hazrec! " diyerek, iki taraf kabilelerine seslendiler, silahlandılar, çarpışmak için toplandılar! 269

Peygamberimiz aleyhisselâm, bunu haber alır almaz, Muhacirlerden, yanında bulunan sahabi-leriyle birlikte hemen oraya vardı ve:

" Ey Müslümanlar cemaatı! Allah! Allah!

Allah sizi İslâmiyete hidayet ettikten ve onunla şereflendirdikten, Cahiliye işlerini sizden kesip attıktan ve sizi küfürden kurtardıktan, kalblerinizi birbirinize ısındırıp birleştirdikten sonra ve ben de aranızda bulunduğum halde, demek siz o Cahiliye davasıyla ayaklandınız ha?! " buyurunca;270 Evs ve Hazrec kavmi, kendilerini birbirine düşürecek, aralarını bozacak olan bu davranışlarının şeytandan geldiğini, Yahudi düşmanlarının kurdukları tuzaklardan olduğunu anladılar. Ağlayarak birbirlerinin boyunlarına sarıldılar.

Peygamberimiz aleyhisselâmla birlikte, söz dinler ve itaat eder oldukları halde oradan ayrıldılar. 271

Yüce Allah, Allah düşmanı Şe's b. Kays'ın tuzağını böylece söndürdü. 272 İndirdiği âyette273 şöyle buyurdu:

" De ki: Ey Ehl-i Kitab! Kendiniz (İslâm dininin hak olduğunu kitablarınızda okuyan) şahitler olduğunuz halde, iman edenleri Allah yolundan-onda bir eğrilik aramaya yeltenerek-niçin döndürmeye çalışıyorsunuz?! Şüphe yok ki, Allah yaptıklarınızdan gafil değildir." 274 Yüce Allah, Evs b. Kayzî ile Cebbar b. Sahr ve her ikisinin kabilelerinden yanlarında bulunanlar hakkında indirdiği âyetlerde de: 275

" Ey iman edenler! Eğer kendilerine Kitab verilenlerin içinden herhangi bir zümreye boyun eğecek olursanız, sizi imanınızdan sonra döndürüp kâfirler yaparlar.

Halbuki, siz nasıl küfredersiniz ki; hepinizin karşısında Allah'ın âyetleri okunup durmakta, O'nun resûlü de içinizde bulunmaktadır.

Kim Allah'a sımsıkı tutunursa, muhakkak ki, o doğru yola iletilmiştir.

Ey iman edenler! Allahtan, nasıl korkmak lazımsa, öylece korkunuz!

Sakın, siz Müslümanlar olmaktan başka bir sıfatla can vermeyiniz!

Hepiniz toptan Allah'ın ipine sımsıkı sanlınız, parçalanıp ayrılmayınız.

Allah'ın, üzerinizdeki nimetini düşününüz.

Hani, siz birbirinizin düşmanlan idiniz de, O, kalblerinizi İslâm'a ısındınp birleştirmişti.

İşte, O'nun bu nimeti sayesinde din kardeşleri olmuştunuz.

Ve yine, siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken, oradan da sizi O kurtardı.

İşte, Allah size âyetlerini böylece, apaçık bildiriyor-tâ ki doğru yola eresiniz.

Bir de, içinizden öyle bir cemaat bulunsun ki, onlar herkesi hayra çağırsın; iyiliği emretsin, kötülükten vazgeçirmeye çalışsın!

İşte onlar, murada erenlerin ta kendisidirler.

Siz, kendilerine apaçık deliller, âyetler geldikten sonra parçalanıp aynlanlar, ihtilafa düşenler gibi olmayınız!

İşte onların hali! En büyük azab onlarındır." 276

-------------------------------------

268. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 204, Taberî, Tefsir, c. 4, s. 23.

269. Kurtubî, Tefsir, c. 4, s. 155.

270. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 205, Taberî, Tefsîr, c. 4, s. 23.

271. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 205, Taberî, Tefsîr, c. 4, s. 23, Kurtubî, Tefsîr, c. 4, s. 155.

272. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 205, Taberî, c. 4, s. 23.

273. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 205, Taberî, c. 4, s. 23, Kurtubî, c. 4, s. 155.

274. Âl-i İmrân: 99.

275. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 205, Taberî, c. 4, s. 24.

276. Âl-i İmrân: 100-105.

Yahudi Bilginlerinin Müşrikliği Müslümanlıktan Üstün Göstermeye Kalkışmaları

Yahudi bilginlerinden:

1. Huyey b. Ahtab,

2. Sellam b. Ebi Hukayk,

3. Ebu Ammar,

4. Vahvah b. Âmir,

5. Hevze b. Kays, Mekke'de Kuneyş müşriklerinin yanına vardıkları zaman, Kureyş müşrikleri birbirlerine:

" Bunlar Yahudilerin bilginleridir, ilk Kitabı bilenlerdir.

Bunlara sizin dininizin mi, yoksa Muhammed'in dininin mi daha hayırlı olduğunu bir sorun bakalım?" dediler.

Sordular.

Yahudi bilginleri, Kureyşlilere:

" Bilakis, sizin dininiz onun dininden daha hayırlıdır.

Siz ondan ve ona uyanlardan daha doğru yoldasınız" dediler.

Bunun üzerine, Yüce Allah, indirdiği âyetlerde277 şöyle buyurdu:

" Bakmadın mı, şu kendilerine Kitabdan biraz nasip verilenlere?

Kendileri cibt ve tâğuta (Allah'tan başka şeylere) inanırlar (taparlar).

Küfredenler için de:

'Bunlar iman edenlerden (Müslümanlardan) daha doğru bir yoldadır' derler.

Bunlar Allah'ın kendilerine lanet ettiği kimselerdir.

Allah kime lanet ederse, artık ona hakikî hiçbir yardımcı bulamazsın! " 278

-------------------------------------

277. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 210, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 1. S. 513.

278. Nisa: 51-52.

Yahudi Bilginlerinden Münafık Olarak Müslüman Olanlar

Yahudi bilginlerinden, kötü maksatla* İslâm'a sığınan ve münafık olarak Müslüman olanlar vardı.

Kaynuka oğulları Yahudi bilginlerinden münafık olanlar:

1. Sa'd b. Huneyf,

2. Zeyd b. Lusayt. 279

3. Numan b. Evfa b. Amr,

4. Osman b. Evfa, 280

5. Süveyd,

6. Dâis,

7. Malik b. Ebi Kavkal. 281

Peygamberimiz aleyhisselâm; Hicr'den kalkıp Tebük'e doğru gittiği ve bir konak yerinde konaklayıp sabaha çıktığı zaman, Peygamberimiz aleyhisselâmın devesi Kasvâ kayboldu.

Ashabı onu aramaya gittiler. 282

Ensardan Umâre b. Hazm'ın konvoyu içinde Yahudi münafıklarından Zeyd b. Lusayt bulunuyordu.

Umâre b. Hazm Peygamberimiz aleyhisselâmın yanında bulunduğu sırada, Zeyd b. Lusayt:

" Kendisinin peygamber olduğunu söyleyen ve size gök haberlerinden haberler veren, Muhammed değil midir? Halbuki o, devesi nerededir; bilmiyor! ?" diyerek söylendi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Adamın, münafıkın biri:

'Muhammed, kendisinin bir peygamber olduğunu, size gök emriyle haber verdiğini söylüyor.

Halbuki, devesi nerededir; bilmiyor! ' diyor.

Vallahi, gerçekten de ben birşeyi, Allah bana bildirmedikçe, bilemem!

Fakat, Allah şimdi onu bana gösterdi:

O, işte şu vadinin içinde, vadinin içindeki şı'bda ve şı'b'ın da şöyle şöyle olan tarafında; bir ağaç onu yularından tutmuş bulunuyor!

Haydi, gidiniz de, onu bana getiriniz! " buyurdu.

Hemen gittiler, deveyi getirdiler.

Umare b. Hazm, konvoyuna döndü ve:

" Vallahi, Resûlullah aleyhisselâm az önce bize şaşılacak birşey söyledi. Bir adamın söylemiş olduğu sözü, Allah, resûlüne haber vermiş! Adam şöyle şöyle söylemiş! " diyerek Zeyd b. Lusayt'ın söylediklerini tekrarlayınca, o sırada Umâre b. Hazm'ın konvoyunda olup Peygamberimiz aleyhisselâmın yanında bulunmayanlardan bir adam, (Umare b. Hazm'ın kardeşi) Amr b. Hazm:

" Vallahi, bu sözü, sen yanımıza gelmeden önce Zeyd söyledi! " dedi.

Amr b. Hazm hemen Zeyd'in üzerine yürüyüp boynuna vurmaya başladı ve:

" Ey Allah'ın kulları! Yanıma geliniz!

Meğer Allah'ın belası benim konvoyumun içinde imiş de, ben bilmiyormuşum!

Hemen çık, git konvoyumdan ey Allah düşmanı! Sakın bana arkadaş olma! " dedi. 283

Malik b. Ebi Kavkal, Peygamberimiz aleyhisselâmın haberlerini Yahudilere taşırdı. 284

Kurayza oğulları Yahudi bilginlerinden münafık olanlar.

8. Rafi' b. Hureymile,

9. Silsile b. Şerham,

10. Kinane b. Suriya,

11. Rifaa b. Zeyd b. Tâbût. 285

Rafi' b. Hureymile öldüğü zaman, Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Bugün, münafıkların büyüklerinden bir büyük münafık öldü! " 286

Rifaa b. Zeyd b. Tâbut hakkında da:

" O, kâfirlerin büyüklerinden biridir! " buyurmuştur.

Beni Mustalık gazasından dönülürken, esen rüzgârdan Müslümanlar korktuğu sırada, Peygamberimiz aleyhisselâm " Korkmayınız! " buyurup kâfirlerin büyüklerinden birisinin öldüğünü haber vermiş; Medine'ye gelinince, Rifaa b. Zeyd'in rüzgâr estiği günde öldüğü anlaşılmıştır. 287

-------------------------------------

* Onların maksatları, Kur'ân-ı Kerim'de şöyle açıklanır:

" Kitaplılardan bir güruh şöyle dediler 'Kendilerine indirilene iman edenlere, gündüzün ewelinde iman ediniz; âhirinde inkâr ediniz! Olur ki, (mü'minler, dinlerinden dönerler)" ' (Âl-i İmrân: 72).

279. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 174, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1. S. 284, 285.

280. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 174.

281. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 173, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1. S. 285.

282. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1009.

283. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 166-167, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1009, 1010, Taberî, Târih, c. 3, s. 145.

284. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 285.

285. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 175, Belâzurî, Ensâbu'l-esrâf, c. 1, s. 285.

286. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 174.

287. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 174-175.

Yahudilerle Düşüp Kalkan Ensar Münafıkları

Amr b. Avf oğullarından:

1. Züvey b. Haris,

Hubeyb oğullarından:

2. Cülas b. Süveyd,

3. Haris b. Süveyd.

Cülas; Tebük gazasında Peygamberimiz aleyhisselâmdan geride kalan kimselerden olup, Peygamberimiz aleyhisselâm aleyhinde:

" Andolsun, bu adam doğru ise, biz eşeklerden daha kötüyüzdür! " demişti.

Cülas'ın üvey oğlu olan Umeyr b. Sa'd:

" Vallahi ey Cülas! Sen bana insanların en sevgilisisin ve cömertlik bakımından benim katımda insanların en iyisi ve en güzelisin ve hoşa gitmeyen birşeyin kendisine isabet etmesi bana en ağır ve en güç gelenisin!

Fakat sen öyle bir söz söyledin ki, eğer onu senin aleyhine açıklarsam, seni perişan ve rüsvay ederim!

Eğer o sözünün karşısında susarsam, dinim helak olur!

Bunlardan biri, bana ötekinden daha kolaydır! " dedikten sonra, Peygamberimiz aleyhisselâma gidip Cülas'ın söylediği şeyi anlattı.

Cülas, Peygamberimiz aleyhisselâmın huzurunda Allah'a yemin ederek:

" Umeyr benim hakkımda muhakkak yalan söylemiştir. Ben Umeyr b. Sa'd'ın söylediği şeyi söylemedim! " dedi.

Bunun üzerine, Yüce Allah, Cülas hakkında indirdiği âyette288 şöyle buyurdu:

" Onlar (söyledikleri sözü) söylemedikleri hakkında Allah'a yemin ediyorlar.

Andolsun ki, onlar o küfür kelimesini söylemişlerdir.

Onlar Müslümanlıklarını açıkladıktan sonra da kâfir oldular.

Onlar, başaramadıklar birşeye de yeltendiler.

Halbuki, intikam almaya yeltenmeleri için, Allah ile peygamberinin lütuf ve inayetiyle onlan zengin-leştirmiş olmasından başka da (bir sebep) yoktu.

Eğer (nifaktan) tevbe ederlerse, onlar için hayırlı olur.

Yüz çevirirlerse, Allah onlan dünyada da, ahirette de pek acıklı bir azaba uğratır; yeryüzünde onlar için ne bir yar, ne de bir yardımcı vardır artık! " 289

Levzan oğullarından:

4. Nebtel b. Haris.

Peygamberimiz aleyhisselâm, bunun hakkında:

" Kim şeytana bakmak isterse, Nebtel b. Hâris'e baksın! " buyurmuştur.

Nebtel; iri yapılı, uzun boylu, tepesinin saçı kabarık, kıpkızıl gözlü, siyahımsı kızıl yanaklı bir adamdı.

Peygamberimiz aleyhisselâmin yanına gelir, onunla konuşur, onu dinler, onun sözlerini münafıklara nakleder ve:

" Muhammed ancak bir kulaktır!

Kim ona birşey haber verirse, onu doğrular! " derdi.

Cebrail aleyhisselâm, Nebtel'in sakınılacak bir adam olduğunu bildirmiştir.

Yüce Allah, onun hakkında indirdiği âyette 290 şöyle buyurdu:

" (Yine o münafıkların) içinde öyleleri vardır ki, peygamberi incitirler ve 'O bir kulaktır! ' derler.

De ki: O sizin için bir hayır kulağıdır!

Allah'a inanır, mü'minler(in sözün)e inanır.

İçinizden, iman edenler için de, bir rahmettir o!

Allah Resûlünü incitenler (yok mu, işte) en acıklı azab onlarındır." 291

Dubay'a oğullarından:

5. Ebu Habibe b. Ez'ar,

Ebu Habibe, Dırar mescidini yapanlardandı.

6. Muatfib b. Kuşayr,

7. Rafi' b. Zeyd,

8. Bişr.

Bunlarla Müslümanlar arasında çıkan bir ihtilaf üzerine, Müslümanlar Peygamberimiz aleyhisselâma, bunlar da kâhinlere başvurmuşlardı.

Bunun üzerine, Yüce Allah, indirdiği âyette 292 şöyle buyurdu:

" Sana indirilene de, senden önce indirilmiş olanlara da her halde iman ettiklerini boş yere iddia edenlere bakmadın mı ki, - onlar, kendini inkâr etmeleriyle emrolundukları halde - yine sihirbazın huzurunda muhakeme olunmalarını isterler. Şeytan da onları (bir daha dönemeyecekleri kadar) uzak bir sapkınlıkla büsbütün saptırmak ister." 293

Muattib b. Kuşayr, Uhud gününde de, şöyle demişti:

" Eğer bize bu işten birşey (bir pay) olsaydı, burada öldürülmezdik! "

Yüce Allah, bu hususta indirdiği âyette 294 şöyle buyurdu:

" ... Bir zümre de, canları sevdasına düşmüş, Allah'a karşı, Cahiliye zannı gibi, hakka aykırı bir zan besliyorlar ve 'Bu işten bize ne?' diyorlardı.

De ki: Bütün iş Allah'ındır!

Onlar, sana açıklayamayacaklarını içlerinde saklıyorlar ve:

'Bu işten birşey (bir pay) olsaydı, burada öldürülm ezdik! ' diyorlardı.

Onlara de ki: 'Siz evlerinizde olsaydınız bile, üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar, yine muhakkak, yatacakları (vurulup düşecekleri) yerlere çıkıp gidecekti.

(Allah, bunu) sinelerinizin içindekini yoklamak, yüreklerinizdekini temizlemek için (yaptı). '

Allah, sinelerdeki özü hakkıyla bilendir." 295

Muattib b. Kuşayr, Hendek savaşı gününde de;

" Muhammed bize Kayserin hazinelerini yiyeceğimizi va'd ediyor. Halbuki bizden birisi abdest bozmaya giderken bile güvenlik içinde bulunamıyor! " demişti.

Bunun üzerine, Yüce Allah, indirdiği âyette 296 şöyle buyurdu:

" O vakit, münafıklar ile kalblerinde bir hastalık bulunanlar; Allah ve Resûlü bize bir aldatıştan başka birşey va'd etmemiş!' demişlerdi." 297

9. Sehl b. Huneyf'in kardeşi Abbad b. Huneyf,

10. Bahzac,

11. Amr b. Hizam,

12. Abdullah b. Nebtel.

Bunlar, Dırar mescidini yapanlardandı.

Sa'lebe oğullarından:

13. Cariye b. Âmir,

14. Yezid b. Cariye b. Âmir,

15. Mücemmi' b. Cariye b. Âmir.

Bunlar da, Dırar mescidini mescid edinenlerdendi.

Ümeyye oğullarından:

16. Vedia b. Sabit.

Dırar mescidini yapanlardan ve:

" ... Andolsun ki, biz ancak lafa dalmış, şakalaşıyorduk! " diyenlerdendi.

Yüce Allah, haklarında indirdiği âyette298 şöyle buyurdu:

" Şayet kendilerine sorsan, 'Andolsun ki, biz ancak lafa dalmış bulunuyor, şakalaşıyorduk! ' derler. De ki: Allah ile, O'nun âyetleriyle, O'nun resûlü ile mi eğleniyordunuz?!

Siz özür dilemeye kalkmayın!

Siz, iman ettiğinizi söyledikten sonra, küfrettiniz!

İçinizden bir zümreyi affetsek bile, diğer zümreyi, onlar cürümlerinde ısrar eden kimseler oldukları için, azabımıza uğratacağız.

Münafık erkekler de, münafık kadınlar da birbirinin parçasıdırlar.

Onlar kötülüğü emreder, iyilikten vazgeçirmeye uğraşırlar.

Ellerini yumarlar.

Onlar Allah'ı unuttular. Allah da onları unuttu!

Şüphe yok ki, münafıklar fâsıkların ta kendisidirler!

Allah, erkek münafıklara da, kadın münafıklara da, bütün kâfirlere de, kendileri içinde temelli kalmak üzere, Cehennem ateşini va'd etti. Bu, onlara yeter!

Allah onları rahmetinden kovdu! Onlara bitmez tükenmez bir azab vardır." 299

Ubeyd b. Zeyd oğullarından:

17. Hizam b. Halid.

Dırar mescidi evinde yapılmış olan kişidir.

Nebit oğullarından:

18. Mirba' b. Kayzî.

Bu adam, Peygamberimiz aleyhisselâm Uhud'a giderken önüne çıkıp, bahçesinden geçirmek istememiş:

" Ey Muhammed! Eğer sen gerçekten peygambersen, bahçemin içinden geçmeni sana helal etmem! " diye konuşmuş ve eline bir avuç toprak alıp:

" Vallahi, ben bu toprağın senden başkasına değmeyeceğini bilsem, onu sana atardım! " demiş; Müslümanlar onu öldürmeye kalkıştıkları zaman, Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Bırakınız onu! O kördür! Onun kalbi de kördür! Görüşü de kördür! " buyurmuştur.

Abduleşhellerin kardeşi Sa'd b. Zeyd, yayı ile vurup onun başını yarmıştı.

19. Mirba' b. Kayzî'nin kardeşi Evs b. Kayzî.

Hendek savaşı gününde, Peygamberimiz aleyhisselâma:

" Yâ Rasûlallah ! Evlerimiz açık bir haldedir. Bize izin ver de onlara dönelim! " demiştir. Yüce Allah, bu hususta indirdiği âyette 300 şöyle buyurmuştur:

" ...Onlardan bir kısmı da, 'Gerçekten, evlerimiz açıktır!' diyerek Peygamberden izin istiyordu. Halbuki, onların evleri açık değildi. Onlar kaçmaktan başka birşey arzu etmiyorlardı." 301

Zafer oğullarından:

20. Hâtıb Ümeyye b. Râfi'.

İri yapılı ihtiyar bir kimse olup, kendisinin Yezid b. Hâtib isminde Müslüman ve hayırlı bir oğlu vardı ki, Uhud savaşı gününde yaralanmış ve Zafer oğullarının evine götürülmüştü.

Kendisi ölmek üzere iken, oradaki Müslüman erkek ve kadınlar onun yanına toplanmışlardı. Kendisini Cennetle müjdeledikleri zaman, babası Hâtıb, münafıklığını açığa vurarak: " Evet! Vallahi, yüzerlik otundan bir Cennet! Vallahi bu zavallıyı aldattınız! " demiştir.

21. Büşeyr b. Ubeynk.

Kendisi iki zırh hırsızı Ebu Tu'ma olup, Yüce Allah onun hakkında indirdiği âyette 302 şöyle buyurmuştur:

" Nefislerine hainlik etmiş kimselerden yana mücadele etme!

Çünkü, Allah hainlikte ileri gitmiş günahkarları sevmez." 303

Zafer oğullarının müttefiklerinden:

22. Kuzman.

Peygamberimiz aleyhisselâm, bunun hakkında:

" O muhakkak Cehennem ehlindendir! " buyurmuştu.

Uhud savaşı günü, şiddetli bir savaş oldu.

Müşriklerden birtakım kimseler öldürüldü.

Kuzman'da da yaralar açıldı.

Kendisini Zafer oğullarının evine götürdüler.

Müslümanlardan bazı kimseler, ona:

" Ey Kuzman! Müjdeler olsun, bugün ibtilâya uğradın. Sana, Allah yolunda, gördüğün şey isabet etmiştir! " dediler.

Kuzman:

" Ben ne diye müjdeleneyim? Vallahi, ben ancak kavmimden utandığımdan dolayı gayrete gelip savaştım! " dedi.

Kuzman, yaralarının ağrısına dayanamadığı zaman, ok çantasından bir ok alıp elinin damarlarını kesti ve intihar etti. 304

Hazrec Kabilesinden olan münafıklar.

23. Rafi' b. Vedia,

24. Zeyd b. Amr,

25. Amr b. Kays,

26. Kays b. Amr b. Sehl.

Cüşem oğullarından:

27. Cedd b. Kays.

Cedd b. Kays; Peygamberimiz aleyhisselâma:

" Yâ Muhammedi Bana izin ver, beni fitneye düşünme! " diyen kimsedir.

Yüce Allah, onun hakkında indirdiği âyetlerde305 şöyle buyurdu:

" Onlardan kimi de 'Bana izin ver! Beni fitneye düşürme! ' diyecektir.

Haberin olsun ki; onlar zaten fitne çukuruna düşmüşlerdir.

Cehennem ise, o kâfirleri her halde ve her halde çepeçevre kuşatıcıdır.

Sana bir iyilik gelirse, bu onların fenasına gider.

Sana bir musibet erişirse, 'Biz daha önceden ihtiyat tedbiri erim izi almışızdır! ' derler ve böbürlene böbürlene dönüp giderler.

De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası asla bize erişmez! O bizim Mevlâmızdır.

Onun için, mü'minler yalnız Allah'a güvenip dayansınlar.

De ki: Siz bizde iki güzelliğin birinden başkasını mı beklersiniz? Halbuki, biz sizde Allah'ın ya Kendi katından, ya da bizim elimizle bir azab getireceğini bekliyoruz. Haydi, siz bizim akıbetimizi bekleyedu-run; biz de sizinle beraber bekleyiciyiz.

De ki: Gerek gönül rızasıyla, gerek istemeyerek harcayın, sizden hiçbir şey kat'iyyen kabul olunmayacaktır. Çünkü, siz fâsıklar güruhu oldunuz!

Onların nafakalarının kabul edilmesine engel olan da, sırf şudur

Çünkü, onlar Allah'a ve resûlüne küfrettiler.

Namaza da, ancak üşene üşene gelirler.

İştihasız olmadıkça da, harcamazlar." 306

Abduleşhel oğullarından:

28. Dahhâk b. Sabit.

Hassan b. Sabit, söylediği bir şiirde Dahhâk b. Sabitin Yahudiliği sevdiğini ve Müslümanlığı sevmediğini açıklamıştır. 307

Avf b. Hazrec oğullarından:

29. Abdullah b. Übeyy b. Selûl. Münafıkların başı idi.

Yahudi bilginlerinin münafıklarından Vedia, Malik b. Ebi Kavkal, Süveyd ve Dâis, Abdullah b. Übeyy b. Selûl'ün yanında toplanırlardı.

Beni Mustalık gazasında:

" Medine'ye dönersek, andolsun ki, en şerefli ve en güçlü olan, en hakir ve en zayıf olanı, oradan mutlaka çıkaracaktır" diyen, o idi. 308

Yüce Allah, bu hususta indirdiği âyette şöyle buyurdu:

" Onlar, 'Eğer Medine'ye dönersek, andolsun ki, en şerefli ve güçlü olan, oradan en hakir ve zayıf olanı muhakkak çıkaracaktır' diyorlardı.

Halbuki, şeref, güç ve galibiyet Allah'ındır, Allah'ın resûlünündür ve mü'minlerindir.

Fakat münafıklar (bunu) bilmezler." 309

Peygamberimiz aleyhisselâm Beni Nadîr Yahudilerini muhasara altına aldığı zaman, bunlar dessaslık yapmışlar;

" Siz yerinizde sabit durunuz! Vallahi, eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız, biz de muhakkak sizinle birlikte çıkar gideriz! Sizin aleyhinizde, hiçbir kimseye itaat etmeyiz! Eğer sizinle çarpışılırsa, muhakkak ve muhakkak, biz size yardım ederiz! " demişlerdi. 310

Bunun üzerine, Yüce Allah, indirdiği âyetlerde şöyle buyurdu:

" Ehl-i kitabdan da küfreden kardeşlerine, 'Andolsun ki, eğer siz yurtlarınızdan çıkarılırsanız, biz de muhakkak sizinle birlikte çıkar gideriz. Sizin aleyhinizde, hiçbir kimseye, hiçbirzaman itaat etmeyiz! Eğer sizinle çarpışılırsa, muhakkak ve muhakkak, biz size yardım ederiz! ' demekte olan o münafıkları görmedin mi?

Halbuki, Allah şahitlik eder ki, onlar hakikaten ve kesin olarak yalancıdırlar.

Andolsun ki, onlar yurtlarından çıkanlacak olurlarsa, onlarla birlikte çıkmazlar, gitmezler.

Eğer onlar muharebeye tutulurlarsa, onlara yardım da etmezler.

Faraza yardım etseler bile, andolsun ki, mutlaka arkalarını dönerler.

Sonra da, kendileri yardım göremezler.

Herhalde sizin onların yüreklerinde yaşayan korkunuz, Allah'tan korkularından daha şiddetlidir.

Bu da, onların ince anlamazlar güruhundan oluşundandır.

Onlar müstahkem kasabalarda yahut duvarlar arkasında bulunmaksızın, sizinle toplu bir halde vuruşam azlar.

Kendi aralarındaki savaşları ise çetindir.

Sen onları derli toplu sanırsın. Halbuki, kalbleri darmadağınıktır.

Bu da, onların akıllarını kullanmaz bir kavim oluşundandır.

Onların hali, kendilerinden az zaman öncekilerin hali gibidir ki, onlar yaptıklarının akıbetini tatmışlardı.

Onlar için, âhirette de, çetin bir azab vardır.

Münafıkların hali de, şeytanın hali gibidir:

Çünkü, şeytan insana Küfret! ' derde, o küfredince; 'Ben âlemlerin Rabbi olan Allahtan korkanm' der.

Nihayet, ikisinin de akıbeti, hakikaten, temelli ateşin içinde kalmaları olmuştur.

İşte, zalimlerin cezası budur! " 311

Münâfıkûn sûresi de, işte, başta Abdullah b. Übeyy b. Selûl olmak üzere, bu münafıklar hakkında nazil olmuş 312 ve bu sünede şöyle buy uru I m ustur:

" Münafıklar, sana geldikleri zaman, 'Şehadet ederiz ki; sen, muhakkak ve mutlak, Resûlullah'sın' dediler.

Allah da bilir ki; sen elbette ve elbette O'nun resûlüsün.

Fakat, Allah o münafıkların hiç şüphesiz yalancılar olduğunu da biliyor.

Onlar yeminlerini bir kalkan edindiler de, Allah'ın yolundan saptılar.

Gerçekten, onların yapmakta olduklan şeyler ne kötüdür!

Onlar (zahiren) iman ettiler. Fakat, sonra da kâfir oldular.

Bu yüzden, kalblerinin üzerine (küfür) mühr(ü) basıldı.

Bunun için, onlar (imanın hakikatini) anlayamazlar.

Onları gördüğün zaman, gövdeleri (kalıplan, kıyafetleri belki) hoşuna gider.

Söyleseler, sözlerini dinlersin.

Halbuki, onlar (elbise) giydirilmiş kocaman odunlar gibidir!

Her gürültüyü kendi aleyhlerinde sanırlar.

Asıl düşman onlardır. Allah gebertsin onlan!

Nasıl olup da (haktan) döndürülüyorlar?

Onlara, 'Geliniz! Allah'ın Resûlü sizin için istiğfar ediversin' denildiği zaman, başlarını çevirdiler!

Gördün ki, onlar, kibirlerine yediremeyerek, hâlâ yüz döndürüyorlar!

Sen, onlar için ha istiğfar etmişsin ha etmemişsin, haklarında birdir Allah onlan kat'iyyen yariıga-maz!

Şüphe yok ki, Allah, fâsıklar güruhunu doğru yola iletmez.

Oniaröyie kimselerdir ki: 'Resûlullahm yanındaki kimseleri beslemeyiniz-tâ ki dağılıp gitsinler! ' diyorlardı.

Halbuki, göklerin ve yerin bütün hazineleri Allah'ındır!

Fakat o münafıklar ince anlamazlar.

Onlar, 'Eğer Medine'ye dönersek, andolsun ki, en şerefli ve güçlü olan, en hakir ve en zayıf olanı oradan muhakkak çıkaracaktır' diyorlardı.

Halbuki, şeref, kuvvet ve galibiyet Allah'ındır, Resûlullahındır ve mü'minlerindir.

Fakat o münafıklar bunu bilmezler." 313

-------------------------------------

288. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 166, Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 2, s. 371.

289. Tevbe: 75.

290. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 168.

291. Tevbe: 61.

292. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 172-173.

293. Nisa: 60.

294. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 169.

295. Al-i İmran: 154.

296. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 169.

297. Ahzâb: 12.

298. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 170.

299. Tevbe: 65-68.

300. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 170.

301. Ahzâb: 13.

302. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 171.

303. Nisa: 107.

304. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 171-172.

305. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 173.

306. Tevbe: 49-54.

307. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 172.

308. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 173, Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 112, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzül, s. 287.

309. Münâfikûn: 8.

310. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 173-174.

311. Haşr: 11-17.

312. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 173-174.

313. Münâfikûn: 1-8.

Müslümanların Yahudilerle Dost Olmaktan Men Edilmeleri

Müslümanlardan bazıları, vaktiyle antlaşma yaptıkları Yahudilerle dost idiler.

Yüce Allah, indirdiği, onları Yahudilerle dostluktan men ettiği âyetierde 314 şöyle buyurdu:

" Ey iman edenler! Sizden olmayanları dost edinmeyiniz!

Çünkü, onlar size şer ve fesad yapmakta hiç kusur etmezler.

Sizin sıkıntıya girmenizi arzu ederler.

Onların kinleri, kızgınlıkları ağızlarından taşmaktadır.

Göğüslerinde gizledikleri düşmanlıksa, daha büyüktür.

Siz o kimselersiniz ki, onları seversiniz; halbuki onlar sizi sevmezler!

Siz kitabların hepsine inanırsınız; onlar ise, sizinle buluştukları zaman 'İnandık' derler, aralarında başbaşa kaldıkları zaman da size olan kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar!

De ki: Kininizle geberin!

Hiç şüphesiz, Allah göğüslerin gizlediklerini hakkıyla bilir.

Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasaya düşürür.

Başınıza bir musibet gelse, onunla ferahlanırlar.

Eğer siz güçlüklere göğüs gerer, korunursanız, onların hileleri size hiçbir zarar vermez.

Çünkü, Allah onları kendi amelleriyle kuşatıcıdır." 315

Mü'min olmadıkları halde Müslüman görünen Yahudi bilginlerinden Rifaa b. Zeyd ile Süveyd, bazı Müslümanlarla dost olmuşlardı. Yüce Allah, bu hususta indirdiği âyetierde 316 şöyle buyurdu:

" Ey iman edenler! Kendilerine sizden önce kitab verilmiş olanlarla kâfirlerden, dininizi bir eğlence ve bir oyun yerine tutanları, sakın dost edinmeyin! Eğer mü'minlerseniz, Allah'tan korkun!

Onlar birbirinizi namaza ezanla davet ettiğiniz zaman, onu bir eğlence ve bir oyun yerine tutarlar.

Onların böyle yapmaları, kendilerinin hakikaten akıllarını kullanmaz bir kavim olmalarındandır.

De ki: 'Ey ehl-i kitab! Sizin bizden hoşlanmayışınızın sebebi, bizim Allah'a inandığımızdan ve bize indirilenle daha önce indirilmiş olanlara iman ettiğimizden, sizin ise birçoğunuzun fâsık kimseler olduğunuzdan başka bir şey değildir. '

De ki: 'Size bundan daha kötüsünü haber vereyim mi?

Allah'ın lanet ve gazab ettiği, aralarından maymunlar ve domuzlar çıkardığı kimseler ile şeytana tapanlardır ki, işte Allah katında bunların yeri daha kötü ve doğru yoldan daha sapıktır. Onlar size geldikleri zaman İman ettik! ' derler. Halbuki onlar muhakkak küfür ile girmişler, yine muhakkak küfür ile çıkmışlardır. Allah onların neler gizlemekte olduğunu çok iyi bilendir." 317

-------------------------------------

314. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 207.

315. Al-i İmran: 118-120.

316. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 217, Taberî, Tefsir, c. 6, s. 290.

317. Mâide: 57-61.

Gerekli Bir Açıklama

Yüce Allah, Kur'ân-ı Kerîminde Yahudileri de, Hıristiyanlar! da kendimize dost edinmememizi emretmekte, onların ancak birbirlerine dost olacaklarını haber vermektedir. 318

Yine Kur'ârvı Kerîm'de açıklandığına göre; Yahudiler Hıristiyanların dinen uymaya değer hiçbir şeye sahip olmadıklarını söylerler. Hıristiyanlar da, onlar hakkında aynı sözleri söyleyerek, birbirlerinin dinlerini red ve inkâr ederler. 319

Hatta, Yahudiler Hıristiyanların tanrılaştırıp taptıkları İsa aleyhisselâmı320 öldürdüklerini ve astıklarını da iddia ederler. 321 Ona ve annesine en ağır küfür ve iftirada bulunurlar. 322

Bütün bunlara rağmen, Hıristiyanların Yahudilerle dost olup gerek İsa aleyhisselâma ve gerek onun afif ve nezih annesine en derin saygıyı gösteren Müslümanlara düşman kesilmelerindeki mantıksızlığa şaşmamak elde değildir.

Kur'ân-ı Kerîm'in bin dörtyüz yıl sonra yaşanan bu i'cazkâr ihbarından Müslümanların hâlâ ibret alamamış olmaları karşısındaki hayretimiz de, bundan aşağı değildir.

-------------------------------------

318. Bakara: 51.

319. Bakara: 113.

320. Mâide: 116.

321. Nisa: 157.

322. Nisa: 156-158.

Kıblenin Kâbe'ye Çevrilişi

Kıble; aslında, herhangi bir tarafa yönelme haline denirken, namaz kılınacağı sırada yönelinen yere isim olmuştur. 323

İslâm'da ilk kıble, İbrahim aleyhisselâmın Kıblesi olan Kabe idi. 324

Kabe, İbrahim aleyhisselâmın kıblesi olduğu gibi, Arapların babası, atası olan İsmail aleyhisselâmın da kıblesi idi. 325

Kabe; insanlarve herkes için mübarek bir hidayet mahalli olmak üzere, yeryüzünde kurulmuş olan ilk mâbeddi. 326 İnsanların ilk kıblesi idi. 327 Kabe; ilk önce, Âdem aleyhisselâm tarafından yapılmıştı. 328 Sonra da, bu mabedin yeri İbrahim aleyhisselâma Yüce Allah tarafından gösterilmiş;329 o da oğlu İsmail aleyhisselâmla birlikte onun temellerini yükseltmişlerdi. 330

Kabe'nin; tavaf edenler, ibadet etmek üzere gelip orada kalanlar, rükû ve sücud edenler için temiz tutulması da, kendilerine Allah tarafından em rol unm ustu. 331

Musa aleyhisselâm da, Kudüste Sahra yanında namaz kılacağı zaman, Sahra'yı önünde bulundurarak Kabe'ye yönelirdi.

Salih Peygamber mescidi ile Zülkameyn mescidinin mihrablarının da Kabe'ye doğru olduğu rivayet edilir. 332

Ebu Zer-i Gıfârî:

" Yâ Rasûlallan ! Yeryüzünde ilk kurulan mescid hangisidir?" diye sormuştu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Mescid-i Haram'dır! " buyurdu.

Ebu Zer-i Gıfârî:

" Ondan sonra, hangisidir?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Ondan sonra, Mescid-i Aksâ'dır! " buyurdu. 333

Mekke'de bulunduğu sırada, Peygamberimiz aleyhisselâma önceleri Kabe'ye; Medine'ye gelince de, Beytü'l-Makdis'e (Kudüs'e) doğru namaz kılması emir buyuru İm ustur. 334

Bu, hikmet ve maslahat icabı idi: 335 Ehl-i kitabı, Yahudileri İslâmiyete ısındırmak içindi. 336

Peygamberimiz aleyhisselâmın Medine'ye hicretinden önce, Müslümanlar namazlarını Beytü'l-Makdis'e doğru yönelerek kılarlardı. 337

Peygamberimiz aleyhisselâm, Mekke'de bulunduğu sırada, namaz kılarken Beytü'l-Makdis'e doğru yönelir, Kabe de kendisinin önünde bulunurdu. 338

Medine'ye hicret edince, kıbleyi böylece birleştirmek mümkün olmadı. 339

Namazlarını Kabe tarafına yönelerek kılmayı ise, özlerdi. 340

Nitekim, Cebrail aleyhisselâma, bir gün:

" Ey Cebrail! Yüce Allah'ın yüzümü Yahudilerin kıblesinden Kabe'ye çevirmesini arzu ediyorum! " demiş, Cebrail aleyhisselâm da:

" Sen Rabbine niyaz et, bunu O'ndan iste! " demişti.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselâm, Beytü'l-Makdis'e doğru namaz kılacağı zaman, başını sık sık semaya çevirir dururdu. 341

Kıblenin Beytü'l-Makdis'ten Kabe'ye doğru çevirilişi, Peygamberimiz aleyhisselâmın Medine'ye hicretinin onsekizinci ayının başlarında, Şaban ayında, 342 Şaban ayının yarılandığı sırada idi. 343

Bunun, onyedinci ayın başlarında, Recep ayının ortalarında olduğu da rivayet edilir. 344

Peygamberimiz aleyhisselâmla ashabının Beytü'l-Makdis'e doğru namaz kılmaları, Yahudilerin hoşlarına gider, sevinirlerdi.

Kabe'ye yöneldikleri zaman, bu kıbleyi inkâr ettiler: 345

" Vallahi, Muhammed ve ashabı, biz kendilerine gösterinceye kadar, kıblelerinin de neresi olduğunu bilmiyorlardı! " diyerek yaygaraya başladılar;346 ve hatta, Peygamberimiz aleyhisselâmı dininden saptırmak maksadıyla, Yahudilerin bilginlerinden Rifaa b. Kays, Kardem b. Amr, Ka'b b. Eşref, Râfi' b. Ebi Râfi', Haccac b. Amr, Rebi' b. Rebi' b. Ebi Hukayk, Kinane b. Rebi' b. Ebi Hukayk gelerek:

" Ey Muhammed! Üzerinde bulunduğun kıbleden seni çeviren nedir?

Halbuki, sen İbrahim'in milleti, dini üzere bulunduğunu söylüyordun! ?

Sen yine o kıblene dön de, biz sana tâbi olalım ve seni doğrul ayali m! " dediler.

Bunun üzerine, Yüce Allah, indirdiği âyetlerde347 şöyle buyurdu:

" İnsanlardan, birtakım beyinsizler, 'Onları üzerinde durduklan kıblelerinden çeviren nedir?' diyeceklerdir.

Onlara de ki: 'Doğu da Allah'ındır, batı da! O, kimi dilerse, onu doğru yola iletir.

Biz sizi doğru bir yola çıkarıp orta yolda yürüyen bir ümmet kıldık ki, siz bütün insanlara şahitler olasınız, Peygamber de sizin üzerinize şahit olsun!

Senin halen üzerinde bulunduğun Kabe'yi tekrar kıble yapışımız da, Peygambere uyanlan, iki ökçesi üzerinde geri döneceklerden ayırd etmemiz içindir.

Elbette ki bu, Allah'ın hidayet ettiği, doğru yola erdirdiği kimselerden başkasına muhakkak ağır gelecektir.

Şüphesiz ki, Allah sizin imanınızı zayi edecek değildir.

Çünkü, Allah insanları çok esirgeyendir ve onlara rahmetini saçandır.

Biz senin yüzünü çok kere göğe çevirip durduğunu görüyoruz.

Seni artık hoşnut olacağın bir kıbleye çevireceğiz!

Sen namazda yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir!

Sizler de (ey mü'minler! ) nerede bulunursanız, namazda yüzlerinizi o tarafa çeviriniz!

Şüphe yok ki, kendilerine kitab verilenler, bunun Rablerinden gelen bir hak olduğunu çok iyi bilirler.

Allah onların yaptıklarından, yapacaklarından gafil değildir.

Andolsun ki; sen kendilerine kitab verilenlere her âyeti getirsen de, onlar senin kıblene uymazlar.

Sen de, onların kıblesine uyacak değilsin!

Zaten, onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar.

Andolsun ki, sana gelen bunca ilimden sonra faraza onların heva ve heveslerine uyacak olursan, o takdirde sen de muhakkak kendilerine yazık etmişlerden olursun!

Kendilerine kitab verdiklerimiz, onu kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Böyle iken, içlerinden bir kısmı hakikati bile bile gizlerler.

O hak, Rabbindendir; o halde, sakın şüpheye düşenlerden olma! " 348

-------------------------------------

323. Râgıb, Müfredatü'l-Kur'ân, s. 392.

324. Taberî, TefaY, c. 2, s. 5, 20.

325. Nesefî, Medârik, c. 1, s. 83, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 233.

326. ÂI-iİmran: 96.

327. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 76.

328. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 37, 43.

329. Hacc 26.

330. Bakara: 127.

331. Bakara: 125, Hacc 26.

332. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 237.

333. Ahmed b. Hanbel, Müsned. c. 5, s. 150, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 117, Müslim, Sahih, c. 1, s. 370, Nesâî, Sünen, c. 2, s. 33, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 248.

334. Taberî, Tefsîr, c. 2, s. 5, Ze mahşerî" , Keşşaf, c. 1, s. 318.

335. Zemahşerî, Keşşaf, c. 1, s. 317, Beyzâvî, TefaY, c. 1 , s. 86, Ebussuud, TefaY, c. 1, s. 172.

336. Taberî, TefaY, c. 2, s. 4, Zemahşerî, Keşşaf, c. 1, s. 318, Kurtubî, TefaY, c. 2, s. 150, Nesefî, Medârik, c. 1, s. 80, Beyzâvî, Tefsîr, c. 1, s. 87, Hâzin, TefaY, c. 1, s. 63, Ebussuud, Tefsîr, c. 1, s. 172.

337. Taberî, Tefsîr, c. 2, s. 12.

338. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 243, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 325, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 2, s. 12.

339. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 115.

340. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 241-243, Tirmizî, Sünen, c. 2, s. 169, Taberî, TefaY, c. 2, s. 5, 20, Târih, c. 2, s. 265.

341. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 241.

342. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 257, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 271.

343. Taberî, Târîh, c. 2, s. 265.

344. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 198, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 242, Taberî, Tefa>, c. 2, s. 3.

345. Taberî, TefaY, c. 2, s. 3-5, Ebu’l -Fidâ, TefaY, c. 1, s. 192.

346. Taberî, TefaY, c. 2, s. 20, Târih, c. 2, s. 265.

347. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 2, s. 199-200, Taberî, Tefsîr, c. 2, s. 3.

348. Bakara: 142-147.

Namaz İçinde Beytü'l-Makdis'ten Kâbe Tarafına Dönülüşü

Rivayete göre; Peygamberimiz aleyhisselâm, Benî Selime semtinde oturan Bişr b. Berâ' b. Ma'rur'un annesini ziyarete gitmişti.

Kendisine yemek yapıldı. Yenildi.

Öğle vakti girince, oradaki mescidde ashabıyla birlikte iki rekat kıldıktan sonra, namaz içinde, Kabe tarafına dönmesi emrolundu, döndü ve arkasındaki cemaat da döndüler; ki bu, Hicretin onyedinci ayının başlarına doğru, bir Pazartesi gününe rastlamıştı.

Bunun için Benî Selime mescidine " İki Kıbleli Mescid" adı verildi. 349 Bu namazı Peygamberimiz aleyhisselâmla birlikte kılanlardan bir zât, mescidden çıkıp başka bir mescide uğramıştı ki, onlar rükû-da idiler.

Onlara " Ben Allah için şehadet ederim ki; namazımı Resûlullah aleyhisselâmla birlikte Mekke'ye doğru yönelerek kıldım" deyince, onlar da namazlarını bozmadan oldukları yerde Beytullah'a doğru yönelmişlerdir. 350

Benî Selimelerden bir zât da, sabah namazının bir rekatını kılmış, rükûa varmış bir cemaata rastlayınca, onlara:

" Haberiniz olsun ki; kıble Kabe'ye çevrildi! " diyerek seslenmiş, onlar da oldukları yerde Kabe tarafına çevrilmişlerdi. 351

Küba mescidine de, sabah namazında birzât gelip, Kabe'ye dönmesi için Resûlullah aleyhisselâma vahiy geldiğini haber vermiş ve " Siz de o tarafa dönünüz! " deyince, Şam'a doğru yönelmiş bulunan cemaat, oldukları yerde yönlerini Kabe'ye çevirmişlerdir. 352

Ensar kadınlarından Nevle (Nüveyle) binti Eşlem de der ki:

" Biz Benî Harise mescidinde Beytü'l-Makdis'e doğru yönelerek öğle veya ikindi namazını kılarken, ikinci secdede bize birzât gelip Resûlullah aleyhisselâmın kıbleyi Beytü'l-Haram'a çevirdiğini haber verince, erkekler kadınların yerine, kadınlar da erkeklerin yerine geçti ve Beytü'l-Haram'a yönelmiş olarak namazımızı kıldık! " 353

-------------------------------------

349. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 241 -242, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 246, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 42, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 232, Diyarbekıi, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 368.

350. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 242, 243, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 15, c. 5, s. 150-151, Tirmizî, Sünen, c. 2, s. 170.

351. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1 , s. 242, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 284, Müslim , Sahîh, c. 1, s. 375.

352. Mâlik, Muvatta, c. 1, s. 195. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 113, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 151-153.

353. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1919-1920, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 284.

Mü'minlerin Kıble Hususunda Duydukları Endişelerin Giderilişi

Kıble değiştirilmeden önce, Beytü'l-Makdis'e doğru namaz kılarak Vefât etmiş veya herhangi bir suretle öldürülmüş olan Müslümanlar vardı.

Bunun için:

" Yâ Rasûlallah! Bundan önce ölen kardeşlerimiz nasıl olacak?

Onlar Beytü'l-Makdis'e doğru namaz kılıp dururlarken ölmüşlerdi?" dediler.

Yüce Allah, onların yaptıkları ibadetlerin de boşa gitmediğini Bakara sûresinin 143. âyetiyle haber vererek, duyulan endişeleri giderdi. 354

-------------------------------------

354. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 243-244, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 347, Buharî Sahih, c. 1, s. 15, Taberî, Tefsir, c. 2, s. 17.

Ebu'd-Derda Uveymir (Âmir)'in Müslüman Oluşu

Ebu'd-Derda Uveymir (veya Amir) b. Salebe, Bedir seferi sırasında Müslüman oldu. 355

Ensardan Müslüman olanların sonuncusu idi, evvelce puta tapardı. 356

Ebu'd-Derda'nın ev halkı, kendisinden önce Müslüman olmuşlardı. 357

Ebu'd-Derda, Abdullah b. Revâha ile, bir anneden doğma kardeş idi. 358

Ya da, Abdullah b. Revâha, Ebu'd-Derda'nın öteden beri kardeşliği idi. 359

Abdullah b. Revâha ile Muhammed b. Mesleme, Ebu'd-Derda'nın bulunmadığı bir sırada, evine girerek putunu kırdılar.

Ebu'd-Derda, eve dönüp putunun kırıldığını görünce, hem putun kırıklarını toplamaya, hem de:

" Yazıklar olsun sana! Sen ne diye mütecavizlere engel olmadın? Ne diye üzerinden defetmedin?" demeye başlamıştı.

Ebu'd-Derda'nın zevcesi Ümmü'd-Derda (Hayret) Hatun:

" Eğer o bir kimseye yarar verebilse veya gelecek bir zararı önleyebilse idi, kendisine gelen zararı önler, kendisine yarar verirdi! " deyince, Ebu'd-Derda uyandı360 ve kendi kendine:

" Eğer bunda bir hayır olsaydı, kendisini korurdu" diye söylendi361 ve Ümmü'd-Derda'ya:

" Gusletmek için bana su hazırla! " dedi.

Yıkanıp elbisesini giydikten sonra, Peygamberimiz aleyhisselâmın yanına varıp Müslüman olmak üzere, yola çıktı. Ebu'd-Derda gelirken, Abdullah b. Revâha Peygamber aleyhisselâmın yanında bulunuyordu ve:

" Yâ Rasûlallah! Bu, Ebu'd-Derda'dır! Ben onun ancak bizi aradığını sanıyorum! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" O, Müslüman olmak için geliyor! Çünkü, Rabbim Allah, Ebu'd-Derda'nın Müslüman olacağını bana va'd etti" buyurdu. 362

-------------------------------------

355. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 246.

356. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 245.

357. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 7, s. 391, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 6, s. 97.

358. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 166.

359. İbn Sa'd, Tabakât, c. 7, s. 391.

360. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 245-246.

361. İbn Sa'd, Tabakât, c. 7, s. 391.

362. Zehebî, Siyeri a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 246.

Ramazan Orucunun Farz Kılınışı

Orucun lügat ve şeriat dilinde mânâsı

Türkçesi oruç demek olan Arapça savm'ın lügatta mânâsı, tutmaktır.

Orucun şeriat dilinde mânâsı; sabahleyin tanyerinin ağarmaya başlamasından güneş batıncaya kadar olan müddet içinde, yemekten, içmekten, cinsel ilişkilerden-ibadet niyetiyle-geri durmak, nefsi alı koymaktır. 363

Ramazan orucunun ne zaman ve nasıl farz kılındığı

Ramazan orucu Peygamberimiz aleyhisselâmın Medine'ye hicretinin onsekizinci ayının başlarında, kıblenin Kabe tarafına çevrilişinden sonra, Şaban ayında farz kılınmıştır. 364

Ramazan ayında oruç tutulması, Kur'ân-ı Kerîm'de emredilmiş ve bu husustaki âyetlerde şöyle buy uru I m ustur:

" Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de-takvaya eresiniz, nefsinize hakim olasınız diye-oruç farz kılındı.

O, sayılı günlerdir.

İçinizden her kim o günlerde hasta olur, yahut seferde bulunursa, tutamadığı günler sayısınca, başka günlerde kaza eder, öder.

Oruç tutmaya güç yetiremeyenlerin de, bir yoksul doyumu fidye vermeleri gerekir.

Kim hayrına fidyesini arttınrsa, bu, onun için daha hayırlıdır.

Ramazan ayı öyle bir aydır ki, insanlara doğru yolu gösteren açık âyetleri kendisinde toplayan, hak ile bâtılı ayırd eden Kur'ân onda indirildi.

İmdi, sizden her kim o aya erişirse, onu oruçlu geçirsin.

Kim de hasta olur, yahut bir sefer üzerinde bulunursa, tutamadığı günler sayısınca, başka günlerde kaza etsin.

Allah size kolaylık diler, güçlük dilemez.

Bu da o sayıyı ikmal ve size olan hidayetine karşı Allah'ı tekbir etmeniz içindir; gerek ki şükre-desiniz!

Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı.

Onlar sizin için libastır. Siz de onlar için libassınız.

Allah nefislerinize karşı zaafınızı bildiği için, kabul etti, sizi bağışladı.

Artık onlara yaklaşınız da, Allah'ın sizin için yazdığını isteyiniz!

Fecrin siyah ipliğinden beyaz ipliğini seçinceye kadar, yiyiniz, içiniz. Sonra, ertesi geceye kadar, orucu tam tutunuz!

Mescidlerde itikatta bulunduğunuz zaman, kadınlarınıza geceleri de yaklaşmayınız!

Bu hükümler, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın, onlara yaklaşmayınız! İşte, Allah âyeti erin i-korunsunlar diye-insanlara böyle açıklar." 365

-------------------------------------

363. Râgıb, Müfredatü'l-Kur'ân, s. 291, Seyyid, Ta'rifât, s. 91.

364. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 248.

365. Bakara: 183, 185, 187.

Ramazan Orucunun İslâm Dininin Beş Temelinden Biri Oluşu

Ramazan orucu, İslâm dininin beş temelinden birisidir.

Abdullah b. Ömer, Peygamberimiz aleyhisselâmın bu hususta şöyle buyurduğunu bildirir:

" İslâm, beş şey üzerine kuruldu:

1. Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına ve Muhammed'in Resûlullah olduğuna şehadet etmek,

2. Namazı kılmak,

3. Zekâtı vermek,

4. Ramazan orucunu tutmak,

5. Hacc etmek." 366

-------------------------------------

366. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 26, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 8, Müslim, Sahih, c. 1, s. 45, Nesâî, Sünen, c. 8, s. 109.

Ramazan Orucuna Ait Bazı Hükümler

1. Ramazan orucu, kamerî aya göre tutulur. Bu da, bazan 30, bazan da 29 gün çeker.

2. Her yıl, Ramazan hilali görülünce tutulmaya başlanıp, Şevval hilalinin görülmesiyle sona erer.

3. Hava bulutlu veya kapalı olur da hilali görmek mümkün olmazsa, oruçların sayısı 30'a doldurulur. 367

4. Oruç, güneş batar batmaz, açılır. 368 Tanyeri ağarmaya başlamadan biraz evvele kadar da, 369 sahur yemeğine devam edilebilir. 370

Sahur vaktinin bitmesiyle sabah namazı vaktinin girmesi arasındaki müddet 50 âyet okuyacak kadar bir zaman 371 olup, bu da ortalama olarak 18-20 dakika tutar.

5. Kadınlar, hayız ve nifas hallerinde namaz kılamaz ve oruç tutamazlar. Ancak, orucu sonradan kaza eder, öderler. 372

6. Sefer halinde, oruçlu oruçsuzu, oruçsuz da oruçluyu kınamaz. 373

7. Hatırlanır hatırlanmaz geri durulup oruca devam edilmek şartıyla, unutarak birşey yemek ve içmekle oruç bozulmuş olmaz. 374

8. Oruçlu iken, hiçbir mazeret ve zaruret olmaksızın bile bile oruç bozmak, gününe gün oruç tutmakla birlikte, ayrıca keffaret ve ceza olarak da bir köle azad etmeyi; buna gücü yetmezse, ara vermeden iki ay oruç tutmayı; buna da gücü yetmezse, 60 yoksulu akşamlı sabahlı doyurmayı gerektirir. 375

9. Oruç açılırken, " Ey Allah'ım! Senin nzan için oruç tuttum. Senin verdiğin rızıkla da orucumu açtım! " denilerek iftar duası yapılır. 376

-------------------------------------

367. M âlik, Muvatta, c. 1, s. 287, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 256, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 229-230, Müslim, Sahih, c. 2, s. 760-762, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 298-299.

368. Mâlik, Muvatta, d, s. 288, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 173, Buharî, Sahih, c. 2, s. 241, Müslim, Sahih, c. 2, s. 771, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 305.

369. Bakara: 187.

370. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 173, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 231.

371. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 185, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 231 -232, Nesâî, Sünen, c. 4, s. 143, Dârimî, Sünen, c. 1 , s. 338.

372. Buhârî, Sahih, c. 2, s. 239.

373. Mâlik, Muvatta, c. 1, s. 295, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 238, Müslim, Sahih, c. 2, s. 787.

374. Abdurrezzak. Musannef, c. 4, s. 173, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 385, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 234, Müslim , Sahih, c. 2, s. 809, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 315, Dârekutnî, Sünen, c. 2, s. 178.

375. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 241, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 236, Müslim, Sahih, c. 2, s. 781-782, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 313.

376. Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 306.

Teravih Namazı

Ramazan gecelerinde Teravih namazı kılınması Peygamberimiz aleyhisselâmın sünnetidir.

Peygamberimiz aleyhisselâm bunu birhadis-i şeriflerinde:

" Yüce Allah, Ramazan ayında orucu farz kıldı.

Ben de, teravih namazını Müslümanlara sünnet kıldım! " buyurarak açıklamışlardır. 377

Hazret-i Âişe der ki:

" Resûlullah aleyhisselâm Mescidde geceleyin teravih namazı kıldı. Müslümanlar da, kendisine uyarak teravih namazı kıldılar.

Erteki günü sabah olunca, Müslümanlar bunu birbirlerine anlattılar.

İkinci gece, Müslümanlar Mescidde önceki gecekinden ziyade toplandılar.

Resûlullah aleyhisselâm, Mescide çıkıp onlara teravih namazı kıldırdı.

Sabah olunca, cemaat bunu da anlattılar.

Üçüncü gece, cemaat daha da çoğaldı.

Resûlullah aleyhisselâm çıkıp onlara teravih namazı kıldırdı.

Dördüncü gece Mescid cemaatı alamayacak bir hale gelince, Mescid cemaatla dolup taşınca, Resûlullah aleyhisselâm teravih namazını kıldırmak için cemaatın yanına çıkmadı.

Cemaattan bazıları namaz için toplandıklarını Resûlullah aleyhisselâma hatırlatmak istedilerse de, Resûlullah aleyhisselâm, sabah namazına kadar onların yanlarına çıkmadı.

Sabah namazını kıldırdıktan sonra, cemaata yöneldi. Şehadet getirdi ve:

'Biliniz ki; sizin, cemaatla teravih namazı kılmak hususunda yaptığınızı gördüm.

Beni sizin yanınıza çıkmaktan alıkoyan, ancak, bu namazın size farz kılınacağı, sizin de onun edasında acze düşeceğiniz, günaha gireceğiniz hakkındaki korkumdur' buyurdu." 378

Zeyd b. Sabit'in anlattığına göre de:

Cemaat Peygamberimiz aleyhisselâmın teravihi kıldırmak için Mescide çıkmadığını görünce, uyuyakaldığını sanarak, uyansın da yanlarına çıksın diye, bazıları öksürür gibi yapmaya başladılar.

Peygamberimiz aleyhisselâm cemaatın yanına çıkınca:

" Ey insanlar! Teravih namazını Mescidde cemaatla kılmak hususunda gösterdiğiniz arzu ve iştiyakın sonu gelmeyeceğini gördüm de, bunun size farz kılınacağından, farz kılınınca da onu kılamayacağınız-dan korktum.

Ey insanlar! Siz onu evlerinizde kılınız!

Çünkü, kişinin farz namazlardan başka namazları evlerinde kılmaları efdaldir" buyurdu. 379

İmam Zührî de, Peygamberimiz aleyhisselâmın Vefâtına kadar teravih namazının böyle evlerde kılındığını ve Hazret-i Ebu Bekir'in halifeliği devrinde de, Hazret-i Ömer'in halifeliği devrinin başlarına kadarda, bu şekilde hareket edildiğini bildirdikten sonra; Urve b. Zübeyr'den Abdurrahman b. Abdulkari'nin şöyle dediğini rivayet eder:

" Bir Ramazan gecesi, Ömer b. Hattab (r. a. ) ile Mescide gitmiştik.

Mescidde halk münferid ve dağınık bir halde teravih namazı kılıyordu.

Kimi kendi başına yalnızca namaz kılıyordu, kimi namaz kılıyor, bir kısım halk da onun namazına uyuyordu.

Ömer b. Hattab:

'Bunları bir kari' imam arkasında toplasam, daha iyi olur sanırım' dedi ve bunun üzerinde durdu.

Hakikaten, ertesi günü de, Übeyy b. Ka'b'ı teravih imamı tayin edip cemaati onun arkasında topladı.

Teravih namazı cemaatla kılınmaya başlandı.

Başka bir gece, yine, onunla birlikte Mescide gitmiştim.

Halk, imamları Ü beyy b. Ka'b'la birlikte teravih namazı kılıyorlardı.

Ömer b. Hattab:

'Şu namazın cemaatla kılınması ne güzel bir âdet oldu.

Fakat, namazlarını gecenin sonunda kılmak üzere erteleyip şu anda uyumakta olanlar, şimdi namaz kılanlardan daha ziyade fazileti haizdirler' dedi." 380

Übeyy b. Ka'b'ın teravih namazını halka 20 rekat olarak kıldırdığı,

Hazret-i Ömer'in, Hazret-i Ali'nin de, halka teravih namazını 20 rekat olarak kıldırmalarını görevlilere emrettikleri,

Abdullah b. Ömer'in de kendilerine İbn Ebi Müleyke'nin teravih namazını 20 rekat olarak kıldırdığını bildirdiği,

Hazret-i Ömer'in, Ramazan'da teravih imamlarını çağırıp sür'atli okuyanlara her rekatta 30,

Orta derecede sür'atli okuyanlara her rekatta 25,

Ağır okuyanlara da her rekatta 20 âyet okumalarını emrettiği de rivayet edilir. 381

Hazret-i Ömer'in teravih namazını böyle cemaatla kıldırmayı ihdas ve Medine'de biri erkeklere, diğeri kadınlara teravih kıldırmak üzere kari^Kur'ân okuyucu hafız tayin edişi ve bu hususta İslâm beldelerine de yazılı emirler verişi, Hicretin 14. yılı Ramazan ayında idi. 382

-------------------------------------

377. İbn Ebi Şeybe, Musannef, c. 2, s. 395-396, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 195, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 421.

378. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 169, 177, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 252, Müslim , Sahih, c. 1, s. 524-525.

379. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 182, Buhârî, Sahih, c. 8, s. 142, Begavî, Mesâbıhu's-sünne, c. 1, s. 64.

380. Buhârî, Sahih, c. 2, s. 252.

381. İbn Ebi Şeybe, Musannef, c. 2, s. 392-393.

382. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 281-282.

Peygamberimiz aleyhisselâmın Ashabı Ağlatan Konuşması

Birtakım kimseler istihza için, bazıları da ölen babaları hakkında, " Babam kim?" yahut, yitirdikleri develeri hakkında, "Devem nerede?" diyerek sorular sormaya başladılar. 383

Peygamberimiz aleyhisselâm, bu hususta ashabdan da bazı şeyler işitmiş bulunuyordu. 384

Peygamberimiz aleyhisselâm, hoşlanmadığı böyle şeyleri halkın gelip sormaya başladıklarını görünce, kızdı. 385

Güneş batıya doğru eğildiği zaman, evinden Mescide geçti.

Öğle namazını kıldırdıktan sonra, ayakta dikilerek Kıyameti ve Kıyametten önce de büyük işler olacağını anlattı. 386

Enes b. Malik der ki:

" O güne kadar bir benzerini daha işitmediğim bir hutbe irad buyurdu: 387

'Kim bana birşey sormak istiyorsa, hemen sorsun!

Vallahi, bana soracağınız şeyi, şu makamımda durduğum müddetçe, size haber vereceğim! ' buyurdu. 388

Cemaat, Resûlullah aleyhisselâmdan bunu işitir işitmez, sustular; bir felâketle karşılaşmaktan korktular.

Sağa sola dönüp baktım: Herkes, elbisesini başına çekmiş, ağlıyordu.

Resûlullahın ashabına, o günkünden daha çetin bir gün gelmemişti. 389

Resûlullah aleyhisselâm:

'Haydi, soracağınızı sorsanıza bana?' buyruğunu tekrarlayıp durduğu sırada, 390 bir adam ayağa kalktı:

'Yâ Rasûlallah! Benim gireceğim yer neresi?' diye sordu.

Resûlullah aleyhisselâm:

'Ateştir (Cehennemdir)! ' buyurdu. 391

Sonra, Abdullah b. Huzâfe ayağa kalktı:

'Yâ Rasûlallah! Benim babam kimdir?' diye sordu.

Resûlullah aleyhisselâm:

'Senin baban Huzâfe'dir! ' buyurdu. 392

Abdullah b. Huzâfe kiminle çekişecek olsa, hemen kendisini başkasına nisbet ile tahkir ederlerdi. 393

Başka bir adam da, kalkıp:

'Yâ Rasûlallah! Benim babam kimdir?' diye sordu.

Resûlullah aleyhisselâm:

'Senin baban, Şeybe'nin azadlısı Sâlim'dir! ' buyurdu.

Hazret-i Ömer, Resûlullah aleyhisselâmın yüzüne bakınca, 394 onun kızdığını anladı, 395 iki dizinin üzerine çökerek: 396

'Yâ Rasûlallah! Biz Yüce Allah'a tevbe ediyoruz! 397

Biz Allah'ı Rab, İslâm'ı din, Muhammed aleyhisselâmı resûl olarak kabul ettik! ' dedi.

Bunun üzerine, Resûlullah aleyhisselâm sustu, sakinleşti. Sonra da:

'Muhammed'in varlığı Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; bana, demin şu duvarın yüzünde Cennet ile Cehennem gösterildi!

Ben hayır ve şende bugünkü gibisini görmedim ! 398

Siz benim bildiğimi bilmiş olsaydınız, muhakkak ki, çok az güler, çok ağlardınız! ' buyurdu." 399

Rivayete göre; Yüce Allah, bunun üzerine indirdiği âyette400 şöyle buyurdu:

" Ey iman edenler! Siz öyle şeylerden sormayınız ki, onlar size açıklanırsa ağırınıza gidecektir.

Halbuki, Kur'ân indirilmekte iken, sorarsanız, onlar size açıklanır. Allah onlardan sizi affetmiş, mükellef tutmamıştır.

Allah çokyarlıgayıcıdır, cezalandırmakta da aceleci değildir." 401

-------------------------------------

383. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 190, Taberî, Tefsîr, c. 7, s. 80.

384. Müslim, Sahih, c. 4, s. 1832.

385. Buhârî, Sahih, c. 1, s. 32, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1834.

386. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 162, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 136, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1834.

387. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 190.

388. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 162, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 136, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1832.

389. Müslim, Sahih, c. 4, s. 1834.

390. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 162, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 136, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1832-1833.

391. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 162.

392. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 162, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 136, Müslim, Sahih, c. 4, s. 133.

393. Müslim, Sahih, c. 4, s. 1834.

394. Buhârî, Sahih, c. 1, s. 32, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1834.

395. Müslim, Sahih, c. 4, s. 1835.

396. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 162, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 32, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1835.

397. Buhârî, Sahih, c. 1, s. 32, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1835.

398. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 162, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 1, s. 136, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1832-1833.

399. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 180, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 190, Müslim , Sahîh, c. 4, s. 1832, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 216.

400. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 190, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1832, Taberî, Tefsîr, c. 18, s. 80.

401. Mâide: 101.

Sa'd b. Muaz'ın Kâbe'de Ebu Cehil ile Tartışması

Abdullah b. Mes'ud der ki:

" Sa'd b. Muaz ile Ümeyye b. Halef, eskiden beri tanışık ve dost idiler. Sa'd b. Muaz, Mekke'ye gidince, onun evine inerdi. O da, Şam'a gidince, Medine'ye uğrar, Sa'd b. Muaz'ın evine inerdi.

Resûlullah aleyhisselâm Medine'ye geldikten sonra, Sa'd b. Muaz umre yapmak üzere Mekke'ye gitmiş, Ümeyye b. Halefin evine inmişti.

Sa'd b. Muaz, Ümeyye b. Halefe:

'Benim için tenha bir zaman kollasan da, Beytullah'ı tavaf etsem' dedi.

Ümeyye de:

'Günün ortalandığı, herkesin uykuya daldığı sırayı bekle' dedi.

Sa'd b. Muaz, o vakitte gelip tavafa başladı.

O sırada, Ebu Cehil çıkageldi. Ümeyye b. Halefe:

'Şu yanında bulunan, Kabe'yi tavaf eden kim?' diye sordu.

Ümeyye b. Halef:

'Sa'd'dırol' dedi.

Sa'd b. Muaz da:

'Sa'd'ım ben! ' dedi.

Ebu Cehil, Sa'd b. Muaz'a:

'Bak! Sen Kabe'yi emniyet içinde tavaf ediyorsun.

Halbuki, siz ortaya yeni bir din çıkarmış olan Muhammed'in ashabını barındınyor, onlara yardım ediyorsunuz! ?

Vallahi, Ebu Salvan'ın yanında olmasaydın, sen buradan evine sağ salim dönemezdin! ' dedi.

Sa'd b. Muaz, bağırarak:

'Eğer sen beni tavaftan men edersen, ben de vallahi sana daha ağırını yapar, senin Medine'deki Şam ticaret yolunu keserim! ' dedi.

Ümeyye b. Halef, Sa'd b. Muaz'ı tutarak:

'Ey Sa'd! Sen bu vadi halkının büyüğü olan Ebu'l-Hakem'e karşı bağırma! ' deyince, Sa'd b. Muaz kızdı ve:

'Ey Ümeyye! Sen de beni tutma, bırak!

Vallahi, ben Allah'ın Resûlü Muhammed aleyhisselâmı, seni öldüreceğini söylerken işittim! ' dedi.

Ümeyye b. Halef:

'Beni mi?' diye sordu.

Sa'd b. Muaz:

'Evet! Seni! ' dedi.

Ümeyye b. Halef:

'Mekke'de mi?' diye sordu.

Sa'd b. Muaz:

'Bilmiyorum' dedi.

Bunun üzerine, Ümeyye b. Halef

'Vallahi, Muhammed yalan söylemez' diyerek, büyük bir korku ve heyecan içinde ailesinin yanına döndü ve ona:

'Ey Ümmü Salvan! Bizim Medineli kardeşlik Sa'd bana ne söyledi, bilir misin?' dedi.

Karısı:

'O sana ne söyledi?' diye sordu.

Ümeyye:

'Muhammed'i, beni öldüreceğini haberverirken işittiğini söyledi. Kendisine, 'Mekke'de mi?' diye sordum. 'Bilmiyorum' cevabını verdi' dedi.

Ümeyye b. Halefin karısı:

'Vallahi Muhammed yalan söylemez! ' deyince, Ümeyye:

'Ben de vallahi Mekke'den dışarı çıkmam' dedi.

Bedir'e çıkış gününde, Ebu Cehil halka 'Develerinize bininiz! ' dediği zaman, Ümeyye b. Halef Mekke'den çıkmak, ayrılmak istemedi.

Ebu Cehil geldi ve:

'Ey Ebu Safvan! Sen Mekke vadisinin eşrafındansın!

Halk senin geri kaldığını görürse, onlar da seninle birlikte geri kalırlar.

Sen, bir-iki gün olsun, sefere katıl! ' diyerek kandırıncaya kadar, Ümeyye'nin yanından ayrılmadı.

En sonunda, Ümeyye b. Halef Mekke'nin en iyi, en süratli devesini satın aldı. Karısının yanına gelip:

'Ey Ümmü Salvan! Beni sefere çabuk hazırla! ' dedi.

Karısı feryad ederek:

'Ey Ebu Safvan! Sana Medineli kardeşliğinin söylediğini unuttun mu?! ' dedi.

Ümeyye b. Halef:

'Hayır, unutmadım. Onlarla birlikte bulunmayı ben de istemiyorum. Ancak azıcık bir müddet aralarında bulunacağım' dedi.

Bedir harbine katıldı. Çok geçmeden de, Yüce Allah onu Resûlullahın eliyle öldürdü. 402

-------------------------------------

402. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 400, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 184-185, c. 5, s. 2, 3, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 203, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 258-259.

Bedir Gazâsı (Hicretin 2. yılı, Ramazan ayı)

Gazânın Adı ve Mevkii

Mekke ile Medine arasında bulunanı Bedir hakkında çeşitli rivayetler olup, bir su kuyusunun veya onu kazanın ismi olduğu bildirilmektedir. 2

Kureyş müşriki eriyle yapılan ilk savaşın yeri olan Bedir'in Medine'ye uzaklığı;

Medine'den Zâtülceyş'e kadar bir berid,

Zâtülceyş'ten Abud'a kadar bir berid,

Abud'dan Merg'a kadar bir berid,

Merg'dan Munsarafa kadar bir berid,

Munsaraftan Zâti Eczal'e kadar bir berid,

Zâti Eczal'den Ma'lâfa kadar bir berid,

Ma'lât'tan Üseyl'e kadar da bir berid olmak üzere, 7* beridliktir. 3

-------------------------------------

1. Taberî Tefsîr, c. 4, s. 75, Râgıb, Müfredâtü'l-Kur'ân, s. 38, Yakût, Mu’cemu’l -buldan, c. 1, s. 358.

2. Taberî, Tefsîr, c. 4, s. 75.

* Belâzurî’ye göre (Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 288).

3. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 1, s. 358.

Kur'ân-ı Kerîm'e Göre Bedir Seferinin Gayesi

Kur'ân-ı Kerîm'e göre; Bedir seferinin gayesi, müşriklerle çarpışıp onların İslâmiyete karşı olan mukavemetlerini kırmak, İslâmiyetin tutunmasını ve yayılmasını sağlamak, müşrikliği ortadan kaldırmaktı.

Nitekim, bu gerçek, Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle açıklanır:

" Hani, Allah, size iki taifeden birinin muhakkak sizin olacağını va'd etmişti. Siz ise, kuvveti ve silahı bulunmayanın (ticaret kervanının) size nasip olmasını arzu ediyordunuz. Halbuki Allah, emirleriyle, hakkı açığa vurmayı, kâfirlerin kökünü kesmeyi, hakkı yerleştirmeyi, bâtılı ortadan kaldırmayı istiyordu-mücrimler hoşlanmasa da! " 4

Bedir'de yapılacak çarpışmada müşriklerin bozulup kaçacakları da, Peygamberimiz aleyhisselâm daha Mekke'de iken, Yüce Allah tarafından:

" Yakında o cemaat bozulacak, arkalarını dönüp kaçacaklar! " 5 buyurularak haber verilmiş bulunuyordu.

Hazret-i Ömer der ki:

" Bu âyet nazil olduğu zaman, kendi kendime:

'Acaba hangi cemaat bozguna uğratılacak ve kimlere galebe çalınacak?! ' demiştim.

Bedir günü gelip de Resûlullah'ın zırhını giyinmiş olduğu halde bu âyeti okuduğunu görünce, anladım ki, Yüce Allah meğer Kureyş müşriklerini bozguna uğratacakmış! " 6

-------------------------------------

4. Enfâl: 7-8.

5. Kamer 45.

6. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 25, Taberî, Tefsir, c. 27, s. 108, Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 4, s. 266, Beydâvi, Tefsir, c. 2, s. 439, Ebussuud. Tefsîr, c. 8, s. 174.

Bedir Seferinin Gayesini Açıklamamanın Sebebi

Kureyş müşrikleriyle Bedir'de savaşılacağı Müslümanlara Peygamberimiz aleyhisselâm tarafından önceden açıkça ve kesin olarak haber verilmiş olsaydı, muhakkak, anlaşmazlığa düşülecekti.

Bu gerçeğe de, Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle değinilir

" O vakit, siz vadinin yakın bir kenarında idiniz.

Onlar (Kureyş müşrikleri de, aynı yerin) uzak bir kıyısında,

Kervan ise (sizden) daha aşağıda(ki sahil tarafında) idiler.

Eğer böyle muayyen bir yerde buluşmak hususunda sözleşmiş olsaydınız, muhakkak ki ihtilafa düşerdiniz.

Fakat, işlenmesi gerekli olan emri yerine getirmek için (Allah böyle yaptı); tâ ki helak olan apaçık bir delilden (gözü ile gördükten) sonra helak olsun, diri kalan da apaçık bir delilden (gözü ile gördükten) sonra hayatta kalsın!

Şüphe yok ki, Allah herşeyi işiten, herşeyi bilendir." 7

Nitekim, Müslümanlardan, hakikat belli olduktan; Bedir'de Kureyş müşriki eriyle çarpışılacağı açıklandıktan sonra bile, çarpışmaya ölüme sürüklenir gibi isteksiz gidenler olduğu gibi, 8 kervan üzerine gidildiğini sanarak daha Medine'de iken ağırdan alan, hatta seferden geri kalanlar da vardı. 9

Bilakis, müşriklerle çarpışıp şehit olmak için Bedir seferine katılmaya can atanlar ve bu yolda babalarıyla kur'a çekişenler de vardı. Nitekim, Sa'd b. Hayseme, babasına:

" Eğer bu seferin mükâfatı Cennetten başka birşey olsaydı, senden geri kalırdım! Ben burada bana şehitlik nasip olmasını umuyorum! " demişti. Babası Hayseme ise:

" Sen benden geri kal da, hamile kadınının yanında bulun! " dediği zaman Sa'd kabul etmemiş, Hayseme:

" İkimizden birisinin herhalde burada kalması lazım! " deyince de, aralarında kur'a çekmişler, kur'a Sa'd'a çıkmış, Bedir savaşına katılarak muradına ermiştir! 10 Allah ondan razı olsun!

Ebu Ümâme b. Sa'lebe de hasta bulunan annesini bırakarak Bedir seferine katılmak istediği zaman, dayısı Ebu Bürde b. Niyar:

" Sen ananın yanında otur da, onunla ilgilen! " demiş, o da:

" Kızkardeşinin yanında sen otur da, onunla ilgilen! " diyerek karşılık vermiş; durum Peygamberimiz aleyhisselâma duyurulunca, Peygamberimiz aleyhisselâm Ebu Ümâme'ye annesinin yanında kalmasını emretmişti.

Peygamberimiz aleyhisselâm Bedir savaşından döndüğü sırada Ebu Ümâme'nin annesi ölmüş ve cenaze namazı Peygamberimiz aleyhisselâm tarafından kıldırılmıştır. 11

Henüz Müslüman olmamış bulunan Hubeyb b. Yesaf da, Kureyş müşriki eriyle çarpışılacağım anlayıp, Peygamberimiz aleyhisselâma:

" Kavmim benim savaşta ne derece başarılı olduğumu ve düşmanın bağrında yaralar açan bir kahraman olduğumu bilir.

Ben, Müslüman olmaksızın, ganimet maksadıyla senin yanında çarpışayım?" demişti.

Peygamberimiz aleyhisselâm, ona:

" Hayır! Sen önce Müslüman ol! Sonra da, çarpış! " buyurdu. 12

Bedir'de Kureyş müşrikleriyle çarpışılacağım, yalnız erkeklerden değil, kadınlardan da bilenler vardı.

Ümmü Varaka Hatun bunlar arasında idi.

Ümmü Varaka Hatun, Bedir seferine çıkılırken, Peygamberimiz aleyhisselâma:

" Bana izin ver de, seninle birlikte ben de çıkayım.

Yaralarınızı tedavi eder, hastalananlarınıza bakarım.

Olur ki, Allah beni şehitliğe erdirir! " demişti.

Peygamberimiz aleyhisselâm, ona:

" Sen evinde Kur'ân oku! Muhakkak ki, Allah sana şehitlik nasip eder! " buyurdu; ve onu Şehide diye anardı. 13

Allah ondan razı olsun!

-------------------------------------

7. Enfâl: 42.

8. Enfâl: 5-6.

9. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 288.

10. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 482, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 20, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 189, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 588, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 346.

11. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1601-1602, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 6, s. 17.

12. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 47, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 588.

13. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 457, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 405, Ebu Dâvud, Sünen, c. 1, s. 161, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1965, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 408.

Bedir Savaşında Sözkonusu Olan Kervan

Hicretin 2. yılında Kureyş kabilelerinden kadın erkek herkesin sermaye veya mal koyarak katıldığı 50. 000 dinar kadar sermayeli, 1000 develik mal yüklü büyük ticaret kervanı, Şam'ın Gazze pazarına gönderilmişti.

Kervandaki malın en çok kısmı Ebu Uhayha Saîd b. Âs ailesine aitti. Kervana yüklenen malların ya bütünü onlarındı, ya da onlar malların kazancına Kureyş kavmiyle yarı yarıya ortaktılar.

Mahzum oğulları, kervana 5000 veya 4000 miskal altın ve 200 deve ile,

Haris b. Âmir b. Nevfel, 1000 miskal altınla,

Ümeyye b. Halef, 2000 miskal altunla,

Abdi Menaf oğulları 10. 000 miskal altınla katı İm ıslardı. 14

Kervanda Ebu Süfyan Sahr b. Harb, 15 Muhammed b. Nevfel ve Amr b. Âs... gibi, Kureyş müşriklerinden 30, 16 veya 40, 17 ya da 70 kişi bulunuyor; 18 kervan Ebu Süfyan tarafından yönetiliyordu. 19

Kureyş müşrikleri, Müslümanların hac yapmalarına engel olduklan için, onların da Şam ticaret yollarını kesmek isteyeceklerini biliyorlardı.

Nitekim, Sa'd b. Muaz dostu Ümeyye b. Halefin yanında Kabe'yi tavaf ederken üzerlerine gelen Ebu Cehil'in:

" Vallahi, sen şimdi Ebu Salvan'ın yanında olmasaydın, buradan evine sağ dönemezdin! " tehdidine, onun:

" Eğer sen beni tavaftan men edersen, ben de vallahi sana daha ağırını yapar, senin Medine'deki Şam ticaret yolunu keserim! " diyerek bağınşını Ebu Cehil henüz unutmamış bulunuyordu. 20

Bunun için, Mekkeli müşrikler ticaret kervanları hakkında onlardan korkup duruyorlar, uyanık ve tedbirli olmaya çalışıyorlardı.

Mahreme b. Nevfel'in bildirdiğine göre; Şam'dan, korku içinde yola çıktılar. 21

Ebu Süfyan, kervanda bulunan Zamzam (Damdam) b. Amr'ı, 22 20 miskal altın (Belâzurî'ye göre 20 dinar)23 ücretle kiralayıp, 24 Tebük'ten acele Mekke'ye gönderdi. 25

Kureyşîlere, Peygamberimiz ve ashabının önlerine çıktığını, kervandaki mallarını korumalarını haber vermesini emretti. 26

-------------------------------------

14. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 27, 28.

15. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 257, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 288, Taberî, Târîh, c. 2, s. 267, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 107, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 116, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 241, Zehebî, Megâzî, s. 31, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 256.

16. İbn İshak, İbn Hişam, c. 257, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 28, İbnHazm, s. 107, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 116, İbn Seyyid. c. 1 , s. 241, Zehebî s. 31, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 256, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 19.

17. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 257, İbn Hazm. s. 107, İbn Esîr, c. 2, s. 116, İbn Seyyid, c. 1, s. 241, Zehebî, Megâzî, s. 31.

18. Taberî, Târîh, c. 2, s. 267, İbn Hazm, s. 107, İbn Esîr, c. 2, s. 116, İbn Seyyid, c. 1, s. 241.

19. İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 107, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 19.

20. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 35, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 400, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 184-185, c. 5, s. 2, 3, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 203, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 258-259.

21. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 28, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 290.

22. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 2, s. 258, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 28, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 290.

23. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 28, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 290.

24. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 258, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 28, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 290.

25. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 28, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 290.

26. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 258, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 242, Zehebî, Megâzî, s. 31, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 257.

Hazret-i Âtike'nin Rüyası

Peygamberimiz aleyhisselâmın halası Hazret-i Atike binti Abdulmuttalib, Damdam'ın Mekke'ye gelişinden üç gece önce bir rüya gördü ve ondan korktu.

Kardeşi Hazret-i Abbas'a haber gönderip, onu yanına çağırdı ve:

" Kardeşim! Vallahi, geceleyin gördüğüm rüya beni çok sarstı. Kavminin başına bir felaket ve musibet gelmesinden korkuyorum!

Sana anlatacağım bu rüyayı gizli tut, kimseye söyleme! " dedi.

Hazret-i Abbas:

" Ne gördün, anlat" dedi.

Hazret-i Âtike:

" Gördüm ki; deveye binmiş bir adam gelip Ebtahta [Muhassab ile Mekke arasında] durduktan sonra, yüksek sesle:

'Ey Vefâsız cemaat! Üç güne kadar, muharebe mahalline, vurulup düşeceğiniz yerlere yetişiniz! ' diyerek üç kere bağırdı!

Onu gören halk, onun başına toplandılar.

Sonra o adam Mescid-i Haram'a girdi.

Halk da kendisini takip ediyordu.

Halk etrafını sarmış olduğu halde, devesi Kabe'nin arkasında durunca, o yine aynı şekilde yüksek sesle:

'Ey Vefâsız cemaat! Üç güne kadar, muharebe mahalline, vurulup düşeceğiniz yerlere yetişiniz! ' diyerek üç kere bağırdı.

Sonra, devesi Ebu Kubeys dağının başında durup, orada da aynı şekilde yüksek sesle:

'Ey Vefâsız cemaat! Üç güne kadar, muharebe mahalline, vurulup düşeceğiniz yerlere yetişiniz! ' diyerek üç kere bağırdı.

Sonra da, bir kaya tutup yuvarladı.

Kaya yukarıdan aşağıya doğru yuvarlanarak, dağın dibinde parçalandı.

Mekke evlerinden, o parçaların girip isabet etmediği ne bir ev, ne bir mahal kaldı! " dedi.

Hazret-i Abbas:

" Vallahi, bu çok mühim bir rüyadır! Sen onu gizli tut, hiç kimseye anlatma! " dedi.

Hazret-i Abbas, Hazret-i Âtike'nin yanından ayrılınca, dostu Velid b. Utbe ile karşılaştı.

Ona rüyayı anlatıp, gizli tutmasını söyledi.

Velid de, babası Utbeye nakletti.

Bu rüya, Mekke'de yayıldı. Kuneyşîlerin toplantılarında konuşulmaya başlandı.

Hazret-i Abbas der ki:

" Ertesi gün, Kabe'yi tavaf ediyorken, Ebu Cehil b. Hişam Kureyşîlerden bir cemaatla oturup, Âtike'nin rüyasını konuşuyorlardı.

Ebu Cehil, beni görünce:

'Ey Ebu'l-Fadl! Tavafını bitirince yanımıza gel! ' dedi.

Tavafı bitirince, varıp yanlarına oturdum.

Ebu Cehil, bana:

'Ey Abdulmuttalib oğulları! Sizin şu kadın peygamberiniz de ne zaman türedi?! ' dedi.

Ona:

'Nedir bu?' dedim.

'Âtike'nin gördüğü şu rüya meselesi! ' dedi.

'O ne görmüş de?' dedim.

Ebu Cehil:

'Siz, erkeklerinizin peygamberliklerine kanaat etmediniz de, kadınlarınız da mı peygamberliğe kalkıştı?! Güya Âtike, birinin 'Üç güne kadar, vurulup düşeceğiniz yerlere yetişiniz! ' dediğini rüyasında gördüğünü söylüyormuş! Bu üç gün içinde, sizi bekleyeceğiz.

Eğer söylemiş olduğu söz doğru ise, elbette birşey zuhur edecektir. Eğer üç gün dolarda birşey zuhur etmezse, hakkınızda yazacağımız bir yazıda, Araplar arasında sizin kadınlarınızdan daha yalancı kadın bulunmadığını yayacağız' dedi.

Vallahi, benim için, bunu inkâr etmemden daha ağır birşey olmamıştır.

Onun herhangi birşey görmüş olduğunu inkâr ettim. 27

Bundan sonra, birbirimizden ayrıldık.

Akşamleyin, Abdulmuttalib oğulları kadınlarından yanıma gelmedik hiçbir kadın kalmadı.

Onlar:

'Demek, siz şu fâsık, pis herifin erkeklerinize dil uzatmasını hoş gördünüz!

Sonra da, sen onun kadınlarınıza da dil uzattığını işittiğin halde, işittiğin şeylerden seni gayrete getirecek birşey bulamadın ha?! ' dediler.

Onlara:

'Vallahi, öyle yaptım. Benim için bundan daha ağır birşey olmamıştır. Allah'a andolsun ki, o sözünü tekrarlayacak olursa ona saldıracağım ve sizin hesabınıza onun hakkından geleceğim' dedim.

Âtike'nin rüyasının üçüncü günü sabaha çıkınca, kaçırdığım fırsatı elde etmek arzusu ile çok kızgın ve hiddetli bir halde Mescid-i Haram'a girdim.

Onu görünce, vallahi, ona doğru yürüdüm.

Evvelce söylediklerinden bazılarını tekrarlayıp kendisine saldıracaktım.

Ebu Cehil zayıf yapılı, asık suratlı, acı dilli, sert bakışlı bir adamdı.

O Mescid-i Haram'ın Sehm oğulları kapısına doğru fırlayıp çıkınca, kendi kendime 'Allah'ın lanetine uğrayasıca, benim kendisine hakaret edeceğimden korktu da, benden uzaklaşıyor' dedim.

Halbuki, benim Damdam b. Amr" ın işitmemiş olduğum sesini, o işitmiş bulunuyormuş!

Damdam; devesinin bumunu kesmiş! Semerini tersine çevirmiş! Gömleğinin önünü, arkasını yırtmış! Mekke vadisinin ortasında, deve üzerinde, avazının çıktığı kadar bağırıyor

'Ey Kureyş cemaatı! Muhammed ve ashabı, ticaret kervanınızın, Ebu Süfyan'ın yanındaki mallarınızın önüne gerildiler! Ona erişebileceğinizi sanmıyorum! İmdad! İmdad! ' diyerek haykırıyordu. Başa gelen iş, beni de, onu da birbirimizle uğraşmaktan alıkoydu."

-------------------------------------

27. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 2, s. 258-260, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 29-30, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kütorâ, c. 8, s. 43-44, Taberî, Târîh, c. 2, s. 270, 271, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 19, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 116-117, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 242-243, Zehebî, Megâzî, s. 53-54, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 257.

Kureyş Müşriklerinin Acele Hazırlanmaları

Halk, acele hazırlandı ve:

" Muhammed ve ashabı, bunun da Hadramî'nin kafilesi gibi olacağını mı sanıyor?!

Hayır! Vallahi, bunun ondan başka türlü olduğunu öğrenecektir! " diyorlardı.

Sefere bütün Kureyş erkekleri katıldılar, katılamayanlar da, yerlerine adam tutup gönderdiler.

Kureyş eşrafından, Ebu Leheb'den başka hiç kimse geri kalmadı.

O da, iflas etimiş tüccarlardan Âs b. Hişam'ı 4000 dirhem alacağına karşılık kiralayarak, yerine bedel gönderdi.

Hasta olduğu için, kendisi Mekke'de kaldı.

Ümeyye b. Halef ise, oturduğu yerden kalkamaz, yaşlı, ağır gövdeli bir kimse olduğundan, seferden geri kalmak istemişti.

Mescid-i Haram'da, kavminin ortasında otururken, Ukbe b. Ebi Muayt, içinde ateş ve öd ağacı bulunan bir buhurdanlığı götürüp onun önüne koydu ve:

" Ey Ali'nin babası! Sen artık kadınlardan sayılırsın! Buhur yak! " deyince, Ümeyye b. Halef kızdı ve:

" Allah, senin de belanı versin; senin getirdiğin şeyin de belasını versin! " dedi. 28

Bedir'e çıkış gününde Ebu Cehil halka " Develerinize bininiz! " dediği zaman, Ümeyye b. Halef Mekke'den çıkmak, ayrılmak istememişti.

Ebu Cehil geldi ve, onu kandırıncaya kadar, Ümeyye'nin yanından ayrılmadı. 29

Ümeyye b. Halef de hemen hazırlanıp halk ile birlikte sefere çıktı. Kureyş müşrikleri hazıriıkl arını iki veya üç günde bitirdiler. Silahlarını ortaya çıkardılar. Silahsızlar için silah satın aldılar. Zenginler, zayıflara ellerinden gelen yardımı yaptılar.

Kureyş'in ileri gelenlerinden Süheyl b. Amr:

" Ey Kureyş topluluğu! Muhammed ve gençlerinizden dinlerini bırakıp onun dinine girmiş ve yanına gitmiş olanlar, Yesriblilerle (Medinelilerle) birlikte sizin kervanınızın, Kureyşîlerin ticaret kervanının önüne gerildiler! Deve isteyene, işte deve! Yiyecek isteyene, işte yiyecek! " dedi.

Zem'a b. Esved:

" Lât ve Uzzâ'ya andolsun ki, sizin başınıza, Muhammed ve Yesriblilerin ticaret kervanınıza ve onda bulunan geçimliklerinize, hazinelerinize tamah ederek önüne gerilmeleri kadar büyük bir iş gelmemiştir!

Hepiniz çarpışmaya çıkınız! Sizden hiç kimse geri kalmasın!

Yiyeceği olmayana, işte yiyecek!

Vallahi, Muhammed ticaret kervanınızı ele geçirecek olursa, muhakkak, onunla üzerinize yürür, Mekke'ye de girer! " dedi.

Tuayme b. Adiyy de:

" Ey Kureyş cemaatı! Vallahi, başınıza bundan; içinde servetiniz, geçimliğiniz bulunan ticaret kervanınızın mubah sayılmasından, yağmalanmasından daha ağır bir iş gelmemiştir.

Vallahi ben, Abdi Menaf oğullarından bu kervana bir neşş (20 dirhem) ile olsun katılmamış ne bir erkek, ne de bir kadın kaldığını bilmiyorum.

Kimin yiyeceği yoksa, bizim yanımızda yiyecek var.

Onu bindirelim ve güçlendirelim" dedi.

Onlardan yirmi kişiyi yirmi deveye bindirip güçlendirdi.

Onların geride bıraktıkları ev halklarına da yardımda bulundu.

Yalnız Hanzale b. Ebi Süfyan ile Amr b. Ebi Süfyan:

" Vallahi, bizim şahsımıza ait malımız yoktur. Bu mallar Ebu Süfyan'a aittir! " diyerek, ne para verdiler, ne de binit!

Nevfel b. Muaviye, Kureyşlilerin varlıklı olanlarının yanlarına varıp, binitleri ve yiyecekleri bulunmadığı için sefere çıkamayanlara bağışta bulunulması hususunu konuştu.

Abdullah b. Ebi Rebia ortaya 500 dinar (altın) koydu.

Huvaytıb b. Abduluzzâ'dan da 200 veya 300 dinar aldı.

Utbe b. Rebia ile Şeybe b. Rebia zırh gömleklerini çıkarıp onları ve savaş âletlerini onarmaya başladıkları zaman, köleleri Addas, onlara:

" Ne yapıyorsunuz?" diye sordu.

" Taif'teki üzüm bağımızda kendisine üzüm gönderdiğimiz zâtı bilmiyor musun?" dediler.

Addas:

" Evet! Biliyorum! " dedi.

" İşte, biz gidip onunla çarpışacağız! " dediler.

Addas:

" Gitmeyiniz! Vallahi, o muhakkak peygamberdir! " dedi.

Fakat, Utbe ve Şeybe dinlemediler, gittiler. 30

Müşriklerden çarpışmaya gidenlerin sayısı 950 idi. 31

700 develeri, 32

100 33 veya 200 34 atları vardı. 35

Atlılar zırh gömlekli idi.

Kureyş müşrikleri, Amr b. Hâşim'in azadlı cariyesi Sâreyi,

Esved b. Muttalib'in azadlı cariyesi Azze'yi,

Ümeyye b. Halefin azadlı şarkıcı cariyelerini de yanlarına aldılar. 36

Defler çaldırarak, 37 Müslümanları yeren şiirler okutarak yola çıktılar. 38

-------------------------------------

28. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 260-261, Taberî, Târih, c. 2, s. 271-272, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 117-118, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 243-244, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 257-258.

29. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 400, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 184-185, c. 5, s. 3, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 203, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 258-259.

30. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 31-33.

31. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 39, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 290, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 32, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 118, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 260.

32. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 39, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 290, İbn Esîr, c. 2, s. 118, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 260.

33. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 39, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 290, İbn Esîr, c. 1, s. 118.

34. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 32, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 260.

35. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 39, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 290, İbn Esîr, c. 2, s. 118, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 260.

36. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 39, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 290.

37. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 39, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 290, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 32.

38. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 32, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 260.

Addas'ın Utbe ve Şeybe'yi Peygamberimiz aleyhisselâmla Çarpışmaktan Vazgeçirmeye Çalışması

Hakîm b. Hizam der ki:

" Beyzâ akabesine (yokuşuna) eriştiğimiz sırada, Addas'ın orada oturduğunu ve Utbe b. Rebia ile Şeybe b. Rebiayı görünce, sıçrayıp onların ayaklarına sarılarak:

'Babam, anam sizlere feda olsun!

Vallahi, o Resûlullah'tır!

Siz ancak vurulup düşeceğiniz yerlere gidiyorsunuz! ' diyerek ağladığını ve gözyaşlarının yanaklarına döküldüğünü gördüm."

Addas'ın yanına Âs b. Münebbih b. Haccac uğradı. Ona:

" Sen ne için ağlıyorsun?" diye sordu.

Addas:

" Mekke vadilerinin efendileri olan efendilerime ağlıyorum!

Onlar, vurulup düşecekleri yerlere gidiyorlar! Resûlullah ile çarpışacaklar! " dedi.

Önce Müslüman olmuş ve fakat kendisini şüphelerden kurtaramam iş gençlerden bulunan Âs b. Münebbih, ona:

" Muhammed gerçekten Resûlullah mıdır dersin?" deyince, Addas'ı bir titreme ve ürperti tuttu, tüyleri diken diken oldu. Sonra da, ağlamaya başladı.

" Vallahi, o, bütün insanlara gönderilen peygamberdir! " dedi.

Addas oradan geri döndü. Bedir savaşında bulunmadı. 39

Allah ondan razı olsun!

-------------------------------------

39. Vâkıdî, Megâzî. c. 1, s. 35, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 467.

Utbe ve Şeybe'nin Geri Dönmeye Meyletmeleri

Mekke'den ayrıldıkları sırada, Utbe b. Rebia ve Şeybe b. Rebia, Hazret-i Atike'nin rüyasını konuşuyorlar; biri öbürüne:

" Âtike binti Abdulmuttalib'in rüyasını bilmiyor musun? Andolsun ki, ben o rüyadan korkuyorum! " diyordu.

O sırada, Ebu Cehil onlara erişti ve:

" Ne konuşuyorsunuz?" diye sordu.

" Âtike'nin rüyasını anıyoruz! " dediler.

Ebu Cehil:

" Ne acayip şey! Abdulmuttalib oğullarının erkekleri bize peygamberlik taslamalarına kanaat getirmediler de, kadınları da mı bize peygamberlik taslayacaklar?!

Vallahi, Mekke'ye dönecek olursak, biz onlara yapacağımızı biliyoruz! " dedi.

Utbe:

" Onlarla aradaki hısımlık, akrabalık nerede kalacak?! " dedikten sonra, biri öbürüne:

" Dönecek misin?" diye sordu.

Ebu Cehil:

" Siz yola çıktıktan sonra geri dönüp de kavminizi rezil mi edeceksiniz?

Bari öcünüzün alındığını gözlerinizle gördükben sonra kavminizden ayrılın!

Siz Muhammed'in ve ashabının sizinle karşılaşabileceğini mi sanıyorsunuz?

Hayır! Vallahi, benim yanımda, kavmimden ve ailemden 180 kişi var ki, onlar benim indiğim yerde inerler, bindiğim yerde binerler!

Siz isterseniz dönün! " dedi.

Utbe ve Şeybe, ona:

" Vallahi sen kavmini helâka sürüklüyorsun! " dediler.

Ebu Cehil çıkıp gidince, Utbe, kardeşi Şeybe'ye:

" Bu, uğursuz bir adamdır!

Onun Muhammed ile yakın bir akrabalığı yoktur.

Fakat bizim Muhammed ile akrabalığımız vardır.

Hem de, oğlum onun yanındadır.

Sen onun lafını bırak! Hadi, biz dönelim?" dedi.

Şeybe:

" Ey Velid'in babası! Biz, hareket ettikten sonra geri dönecek olursak, vallahi âlemi kendimize sövdürürüz! " dedi.

Cuhfeye kadar gittiler. 40

-------------------------------------

40. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 41, 42, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 291.

Cüheym b. Salt'ın Rüyası ve Ebu Cehil'in İddiası

Kureyş müşrikleri Cuhfe'de konakladıkları zaman, Cüheym b. Salt, b. Mahreme, b. Muttalib, b. Abdi Menaf, bir rüya gördü ve:

" Ben, uyuyan bir kimsenin gördüğü gibisini gördüm: Uyku ile uyanıklık arasında idim. Bir adam gördüm ki, at üzerinde gelip durdu, yanında da bir devesi vardı. Sonra da:

'Utbe b. Rebia,

Şeybe b. Rebia,

Ebu'l-Hakem b. Hişam,

Ümeyye b. Halef,

Filan filan... öldürüldü! ' diyerek, Bedir gününde Kureyş eşrafından öldürülen kimselerin isimlerini birer birer saydı.

Sonra, gördüm ki, o adam, devesinin göğsüne vurduktan sonra, onu ordunun içine saldı.

Çadırlardan, onun kanından bulaşmadık hiçbir çadır kalmadı! " dedi.

Bu haber Ebu Cehil'e erişince:

" Al sana! Bir başka peygamber de Muttalib oğullarından!

Biz yarın sabah karşılaşırsak, kimlerin öldürüleceği görülecektir! " dedi. 41

Bazı müşrikler de, Cüheym'e:

" Şeytan uykunda seninle oynamış!

Sen yarın sabah rüyada gördüğün şeyin ancak aksini, Muhammed'in ashabının en şereflilerinin öldürüldüklerini ve esir edildiklerini göreceksin! " dediler.

Utbe b. Rebia, ortalıktenhalaşınca, kardeşi Şeybe'ye:

" Sen geri dönmek hususunda ne dersin?

Bu rüya da Âtike'nin rüyasına benziyor!

Addas'ın sözüne benziyor!

Vallahi, Addas bize yalan söylemez!

Vallahi, eğer Muhammed davasında yalancı ise, Araplar içinde bizim adımıza onun hakkından bir gelen bulunur.

Eğer davasında sadıksa, biz, onun akrabası olduğumuz için, onun sayesinde Arapların en mutlusu oluruz! " dedi.

Şeybe'nin:

" Peki! Askerler arasından ne diyerek geri dönelim?" dediği sırada, Ebu Cehil üzerlerine çıkageldi ve:

" Ne yapmak istiyorsunuz?" diye sordu.

" Geri dönmek istiyoruz! Sen Âtike'nin rüyasını ve Cüheym b. S altın rüyasını ve bunlarla birlikte Addas'ın bize söylediği sözü bilmiyor musun?! " dediler.

Ebu Cehil:

" Vallahi, siz geri dönecek olursanız, kavminizle ilginizi kesmiş, onları rezil etmiş olursunuz! " dedi.

Utbe ve Şeybe de:

" Vallahi, sen de helak olacak ve kavmini de helak edeceksin! " dediler ve yollarına devam ettiler. 42

-------------------------------------

41. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 270, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 42, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 292, Taberî, Târîh, c. 2, s. 275-276, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 121, İbn Seyyid, Uyûnu 'l-eser, c. 1 , s. 250, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 265 -266.

42. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 4243.

Ebu Süfyan'ın Mekke'ye Dönmeleri İçin Kureyşîlere Haber Salışı

Ebu Süfyan, ticaret kervanını koruyup kurtardığı zaman, Kureyş ordusuna adam gönderdi ve: " Siz ancak kervanınızı, adamlarınızı ve mallarınızı korumak için yola çıkmıştınız. İşte, Allah onları kurtarmış bulunuyor. Artık geri dönünüz! " dedi. Ebu Cehil:

" Vallahi, Bedir'e varmadan geri dönmeyeceğiz! Biz orada üç gün oturacağız.

Develer keseceğiz, yiyeceğiz, içeceğiz. Oyuncu kadınlar oynayacaklar, şarkılar söyleyecekler. Çevredeki Araplar bizi işitecekler, bundan sonra hep bizden korkup duracaklar! Yürüyünüz! " dedi. 43

Kureyş ordusunun Ebu Cehil'e uyarak geri dönmeyip Bedir'e gittiklerini elçi Hedde'de yetişip Ebu Süfyan'a haber verdiği zaman, Ebu Süfyan:

" Vâh kavmime! Bu Amr b. Hişam'ın [Ebu Cehil] işidir!

Kendisinin geri dönmek istememesi, halka baş olmak içindir! Azgınlıktır!

Azgınlık ise, eksikliktir ve uğursuzluktur! " dedi. 44

-------------------------------------

43. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre. c. 2, s. 270, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 43, 44, Taberî, Târih, c. 2, s. 276.

44. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 43.

Kureyş Müşriklerinden Ayrılıp Geri Dönenler

Zühre oğullarının müttefiki erin den Ahnes b. Şerik, Kureyş cemaatının Cuhfie'cie bulundukları sırada:

" EyZühre oğulları! Allah sizin mallarınızı kurtardı.

Adamınız Mahreme b. Nevfel'i de kurtardı.

Siz onu ve malınızı korumak için yola çıkmıştınız.

Siz korkaklığı bana yükleyiniz, geri dönünüz!

İhtiyaç olmadıkça, sefere çıkmanızın size bir gerekliliği yoktur.

Siz onun [Ebu Cehil'in] sözüne bakmayınız! " dedi.

Bunun üzerine, Zühre oğulları, Ahnes b. Şerikle birlikte döndüler. Zühre oğullarından hiçbir kimse Bedir'de bulunmadı.

Çünkü, Ahnes b. Şerik, onların arasında sözü dinlenir bir kişi idi. 45

Diğer rivayete göre; Ahnes b. Şerik, Zühre oğullarına:

" Muhammed sizdendir, kızkardeşinizin oğludur.

Eğer o gerçekten peygamberse, siz onunla saadete erersiniz!

Eğer yalancı ise, onun hesabını sizden başkaları görsün!

Siz geri dönünüz! " demişti.

Zühre oğulları:

" Geri dönmek için nasıl yapalım?" diye sordular.

Ahnes b. Şerik:

" Biz Kureyş ile birlikte çıkarız, akşam olunca ben deveden düşerim. Size 'Haydi, hareket ediniz! 'dedikleri zaman, 'Ahnes'i yılan soktu! Biz onun yaşayacağını veya öleceğini öğrenmeden, ölürse kendisini gömmeden, adamımızdan ayrılamayız! ' dersiniz. Onlar hareket ettikleri zaman, geri döneriz" dedi.

Zühre oğulları böyle yaptılar. 46

Dönenlerin sayısı 100'dü veya 100'den biraz eksikti.

Adiyy b. Ka'b oğulları da, Left seniyesinden, Merruz-Zahran'dan geri dönmüşlerdir.

Adiyy b. Ka'b oğulları Mekke'ye dönünce, Ebu Süfyan onların yanına vardı ve:

" Siz, kervanda da, seferde de bulunmadığınıza göre, nasıl geri döndünüz?" diye sordu.

Onlar da:

" Sen Kureyş'in geri dönmesi için adam gönderdiğin zaman geri döndük! " dediler. 47

-------------------------------------

45. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre. c. 2, s. 271, Vâkıdî, c. 1, s. 44, İbn Sa'd, c. 2, s. 14.

46. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 4445, İbn Sa'd, Tabakâtü' l-kübrâ, c. 2, s. 14.

47. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 45, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 14.

Müşriklerin Ordusunu Develer Kesip Doyuranlar

Müşriklerin ordusunu, aşağıda isimleri yazılı Kureyş eşrafından her gün birisi, develer keserek doyurdu:

Hâşim oğullarından:

1. Abbas b. Abdulmuttalib,

Abduşşems oğullarından:

2. Utbe b. Rebia,

Nevfel oğullarından:

3. Haris b. Âmir,

Esed oğullarından:

4. Hakîm b. Hizam,

Abduddar oğullarından:

5. Nadr b. Haris,

Mahzum oğullarından:

6. Ebu Cehil Amr b. Hişam,

Cumah oğullarından:

7. Ümeyye b. Halef,

Sehm oğullarından:

8. Nübeyh b. Haccac, Münebbih b. Haccac,

Âmir oğullarından:

9. Süheyl b. Amr.

Mahzum oğullarından Ebu Cehil, Merru'z-Zahran'da 10 deve kesti.

Âmir oğullarından Süheyl b. Amr, Kudeyd'de 10 deve kesti.

Abduşşems oğullarından Şeybe b. Rebia, deniz sahilinde yollarını şaşınp bir su başında oturduklarında, 9 deve kesti.

Utbe b. Rebia, Cuhfe'de 10 deve kesti.

Cumah oğullarından Kays, Revha'da 9 deve kesti.

Kesenin ismi ve kestiği yer bilinmeyen bir kimse tarafından 10 deve kesildi.

Nevfel oğullarından Haris b. Âmir 9 deve kesti.

Ebu'l-Bahterî, Bedir suyu başında 10 deve kesti.

Esed oğullarından Nübeyh b. Haccac ile Münebbih b. Haccac'ın kestikleri develerin sayısı ve kestikleri yerin adı bilinmemektedir. 48

-------------------------------------

48. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 144-145, İbn Habto, Kitâbu'l-muhabber, s. 161, 162, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 249, 250.

Kureyş Müşriklerinin Bedir'deki Karargâhları

Kureyş müşrikleri ilerleyerek Bedir'de kum tepelerinin arkasında bulunan Yelyel vadisinin en uzak kıyısının içinde konakladılar.

Yelyel vadisi; Bedir ile kum tepeleri arasında olup, Kureyşflerin kondukları yer kum tepelerinin arkasında idi.

Bedir'deki su kuyuları da, Yelyel vadisinin Medine'ye daha yakın kıyısında bulunuyordu. 49

-------------------------------------

49. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 271, Taberî, Târih, c. 2, s. 276, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 266.

Peygamberimiz aleyhisselâmın Medine'den Yola Çıkışı

Peygamberimiz aleyhisselâm; Ramazan ayından 8 gece 50 veya 12 gece geçtikten sonra, 51 Cumartesi 52 veya Pazar günü, 53 Abdullah b. Ümmi Mektum'u Medine'de halka namaz kıldırmak üzere yerine vekil bırakarak, 54 Muhacir ve Ensar sahabileriyle birlikte yola çıktı. 55

Yola çıkan sahabilerin sayılan - rivayete göre - 310 küsur olup, onlardan:

1. Hazret-i Osman, hasta olan zevcesine bakmak üzere, geri bırakıldı.

2. Ebu Lübâbe b. Abdulmünzir, Medine yönetimiyle görevlendirildi.

3. Âsim b. Adiyy, Medine'nin Âliye kısmında, Küba'da görevlendirildi.

4. Haris b. Hâtıb, Amr b. Avf oğulları ile ilgilenmek üzere görevlendirildi.

5-6. Talha b. Ubeydullah ile Saîd b. Zeyd'e, Kureyş kervanını gözetleme görevi verildi. 7-8. Haris b. Sımme ile Havvat b. Cübeyr, yolda hayvandan düşüp sakatlandıkları için geri çevrildiler. 56

Peygamberimiz aleyhisselâm; beyaz sancağını Mus'ab b. Umeyr'e verdi.

İki siyah bayraktan Ukab adındakini Hazret-i Ali, öbürünü de Sa'd b. Muaz taşıyordu. 57

-------------------------------------

50. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 263.

51. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 23, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 12, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 288.

52. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 12, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 288.

53. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 12.

54. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 263.

55. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 12.

56. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 12, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 289, Taberî, TârfVı, c. 2, s. 296, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 245, 246.

57. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 263, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 246, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 260.

İslam Mücahidlerinin Buku'da Durdurulup, Yaşları Küçük Olanların Geri Çevirilişi

Peygamberimiz aleyhisselâm; Bedir seferine çıkarken, Medine'den Mekke'ye giden dağ yolunu takip etti. 58

Medine'ye 1 mil uzaklıkta bulunan, Medine evlerine bitişik Buyûtu's-Sukyâ'da, Ebu İnebe kuyusu yanında mücahidleri durdurdu.

Yaşlarını küçük gördüğü:

1. Abdullah b. Ömer'i,

2. Üsâme b. Zeyd'i,

3. Rafi' b. Hadic'i,

4. Bera' b. Âzib'i,

5. Useyd b. Züheyr'i,

6. Zeyd b. Erkam'ı,

7. Zeyd b. Sâbit'i,

8. Umeyrb. Ebi Vakkas'ı oradan Medine'ye geri çevirdi. 59

Sa'd b. Ebi Vakkas derki:

" Resûlullah aleyhisselâmın küçüklerimizi geri çevirmesinden biraz önce, kardeşim Umeyr b. Ebi Vakkas'ı göze görünmemeye çalışırken gördüm:

'Kardeşim! Sana ne oldu?' dedim.

'Resûlullah aleyhisselâmın beni küçük görüp geri çevirmesinden korkuyorum! Halbuki, ben sefere çıkmayı arzu ediyor, Allah'ın bana şehitlik nasip etmesini umuyorum! ' dedi.

Kendisi Resûlullah'a arzedilince, küçük görüp, ona:

'Sen geri dön! ' buyurdu.

Umeyr ağlamaya başladı. Resûlullah aleyhisselâm da, müsaade buyurdu. Umeyr'in kılıcı uzun, kendisi de boysuz olduğu için, kılıcını bağlayamamış, ben bağlamıştım. Bedir'de şehit düştüğü zaman, 16 yaşlarında idi." 60

Allah ondan razı olsun!

Hallad b. Amr Buyûtu's-Sukyâ'dan geceleyin ailesi yanına dönünce, babası Amr b. Cemuh:

" Siz gitmiştiniz, burada ne arıyorsun?! " dedi.

Hallad:

" Buku'da halk Resûlullah aleyhisselâma arzolunuyor! " deyince, Amrb. Cemuh:

" Ne güzel! Ne hayırlı fal!

Vallahi, Kureyş müşriklerine karşı zafere ve ganimete kavuşulacağını umarım!

Vaktiyle biz de bir gün bu yerimizden Huseyke'ye yürümüştük! " dedi.

Ensardan Abdullah b. Amr b. Haram da, Müslümanların böyle Buku'da durdurulup gözden geçirilerek yaşı küçük olanların geri çevrildiğini görünce, Peygamberimiz aleyhisselâmın yanına vardı:

" Yâ Rasûlallah! Senin bu yerde konaklamanı, ashabının orada durdurulup sana arzedilmesini, ben hayra yordum.

Biz de, vaktiyle bu yere, Selime oğullarına inip adamlarımızı şuracıkta gözden geçirmiş, silaha dayanabileceklere müsaade etmiş, silah taşımaktan aciz küçükleri geri çevirmiştik. Sonra da, Huseyke Yahudilerinin üzerine yürümüştük.

O zaman, onlar bizden daha kuvvetli ve kudretli oldukları halde, onları öldürmüştük.

Artık, öteki Yahudiler, nasıl istedikse, bize öylece boyun eğmişlerdi!

Yâ Rasûlallah! Umarım ki, biz de Kureyşlilerle karşılaşırsak, Allah senin gözünü aydın edecektir! " dedi. 61

-------------------------------------

58. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 264.

59. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 21, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 288.

60. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 21, İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 149-150, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 36.

61. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 22-23.

Bedir Seferinde Nöbetleşe Binilen Develerle Atlar ve Teçhizat

İslâm mücahidlerinin Bedir seferinde 70 develeri vardı. 62

İki attan biri Mikdad b. Amr'a, diğeri Mersed b. Ebi Mersed'e aitti.

Develere ikişer, üçer, dörder kişi nöbetle binmekte idiler63

1. Peygamberimiz aleyhisselâm bir deveye Hazret-i Ali, Mersed b. Ebi Mersed veya Zeyd b. Harise ile nöbetle bindiler. 64

Yürüme sırası Peygamberimiz aleyhisselâma geldiği zaman:

" Yâ Rasûlallan! Sen bin! Biz senin yerine yürürüz! " derler, Peygamberimiz aleyhisselâm ise:

" Siz yürümekte benden daha güçlü değilsiniz!

Ecir ve mükâfat hususunda da, ben sizden daha müstağni, ihtiyaçsız değilim! " buyurdu. 65

2. Hazret-i Hamza; Zeyd b. Harise ve Peygamberimiz aleyhisselâmın azadlılarından Ebu Kebşe ve Enese ile bir deveye, 66

3. Ubeyde b. Haris, Tufeyl b. Haris ve Husayn b. Haris bir deveye,

4. Osman b. Maz'un, Kudame b. Maz'un, Abdullah b. Maz'un ve Sâib b. Osman bir deveye, 67

5. Mıstarı b. Üsâse Ubeyde b. Hâris'in su taşıma devesine,

6. Afra' oğulları Muaz, Avfve Muavviz ve mevlâlan Ebu'l-Hamra bir deveye,

7. Übeyy b. Ka'b, Umâre b. Hazm, Harise b. Numan bir deveye,

8. Hıraş b. Sımme, Kutbe b. Âmir, Abdullah b. Amr b. Haram bir deveye,

9. Utbe b. Gazvan, Tuleyb b. Umeyr, Suveybit b. Hamnele, Utbe b. Gazvan'ın devesine,

10. Mus'ab b. Umeyr, Suveybit b. Sa'd b. Hureymile, Mes'ud b. Rebi', Mus'ab'ın devesine,

11. Ammar b. Yâsir, Abdullah b. Mes'ud bir deveye,

12. Abdullah b. Ka'b, Ebu Davud, Salît b. Kays, Abdullah b. Ka'b'ın devesine,

13. Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer, Abdurrahman b. Avf bir deveye,

14. Sa'd b. Muaz, kendisine ait su taşıma devesine, kendisi, kardeşi ve kardeşi Haris b. Evs'in oğlu ve Haris b. Enes ile nöbetleşe,

15. Sa'd b. Zeyd, kendisine ait su taşıma devesine Seleme b. Selâme, Abbad b. Bişr, Rafi' b. Yezid, Haris b. Hazeme ile nöbetleşe binmekte idiler.

Sa'd b. Zeyd ve arkadaşlarının bir sa' (1040 dirhem) hurmadan başka azıkları yoktu. 68

Mücahidlerden 9 veya 6'sında zırh gömlek vardı. 69

Sa'd b. Muaz, zırh gömlek yerine sırbna softan bir cübbe giyinmiş ve müşriklerle çarpışmaya öyle çıkmıştı.

Ölüm döşeğine düştüğü zaman, yanına çağırdığı kimselere:

" Beni bu cübbeye sarıp defnediniz!

Çünkü, ben Bedir günü müşriklerle karşılaştığım zaman, üzerimdeki bu cübbe idi ve yalnız ona bürünmüş bulunuyordum" diye vasiyet etmişti. 70

-------------------------------------

62. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 264, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 26, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 12, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 289.

63. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 26, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 12, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâ f, c. 1, s. 289.

64. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 264, Vâkıdî, Megâzî, c. 1 , s. 24, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 12, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 289.

65. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 21, Ahmed b. Hanbel, Müsned. c. 1, s. 422.

66. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 264, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 24, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 289.

67. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 24-27, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 289.

68. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 24.

69. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 371.

70. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 610.

Mücahidlerin Sayılıp Peygamberimiz aleyhisselâma Tekmil Verilişi

Peygamberimiz aleyhisselâm; Ebu İnebe kuyusu yanında, Kays b. Ebi Sa'saa'yı yayalar (piyadeler) üzerine çavuş tayin etti ve Müslümanların sayılmasını ona emir buyurdu.

O da onları orada durdurup saydı ve Resûlullah aleyhisselâma tekmil haberi verdi: 71

Muhacirlerden Olanlar

Hâşim ve Muttalib oğullarından:

1. Hazret-i Muhammed aleyhisselâm,

2. Hazret-i Hamza b. Abdulmuttalib,

3. Hazret-i Ali b. Ebi Talib,

4. Peygamber aleyhisselâmın azadlısı ve evlatlığı Zeyd b. Harise,

5. Peygamber aleyhisselâmının azadlısı Enese,

6. Peygamberimiz aleyhisselâmın azadlısı Ebu Kebşe,

7. Ebu Mersed Kennaz b. Husayn,

8. Mersed b. Ebi Mersed,

9. Ubeyde b. Haris,

10. Tufeyl b. Haris,

11. Husayn b. Haris,

12. Mıstarı Avf b. Üsâse.

Abduşşems oğullarından:

13. Hazret-i Osman b. Affan,

14. Ebu Huzeyfe Mihşem (Müheşşim) b. Utbe,

15. Salim (Ebu Huzeyfe'nin mevlâsı; azadlısı),

16. Subeyh (Ebu'l-Âs b. Ümeyye'nin azadlısı).

Abduşşems ve Esed oğullarının müttefiklerinden:

17. Abdullah b. Cahş,

18. Ükkâşe b. Mıhsan,

19. Süca'b. Vehb,

20. Ukbe b. Vehb,

21. Yezid b. Rukayş,

22. Ebu Sinan b. Mıhsan,

23. Sinan b. Ebi Sinan,

24. Muhriz b. Nadla,

25. Rebia b. Eksem,

Kebir oğullarının müttefiklerinden:

26. Sakf b. Amr,

27. Malik b. Amr,

28. Müdlic (Midlac) b. Amr,

29. Ebu Mahşiyy Süveyd b. Mahşiyy.

Nevfel oğullarından:

30. Utbe b. Gazvan,

31. Habbab (Utbe b. Gazvan'ın azadlısı)

Esed oğullarından:

32. Zübeyr b. Avvam,

33. Hâtıb b. Ebi Beltea,

34. Sa'd (Hâtib b. Ebi Beltea'nın azadlısı).

Abduddar oğullarından:

35. Mus'ab b. Umeyr,

36. Suveybıt b. Sa'd b. Hureymile.

Zühre oğullarından:

37. Abdurrahman b. Avf,

38. Sa'd b. Ebi Vakkas,

39. Umeyr b. Ebi Vakkas.

Zühre oğullarının müttefiklerinden:

40. Mikdad b. Amr,

41. Abdullah b. Mes'ud,

42. Mes'ud b. Rebi',

43. Züşşimaleyn Umeyr,

44. Habbab b. Enet.

Teym oğullarından:

45. Hazret-i Ebu Bekir, Abdullah b. Atik b. Osman,

46. Bilal b. Rebah (Hazret-i Ebu Bekir'in azadlısı),

47. Âmir b. Füheyre (Hazret-i Ebu Bekir'in azadlısı),

48. Suheyb b. Sinan (Abdullah b. Cüd'an'ın azadlısı)

49. Talha b. Ubeydullah.

Mahzum oğullarından:

50. Ebu Seleme Abdullah b. Abdulesed,

51. Şemmas b. Osman,

52. Erkam b. Ebi'l-Erkam,

53. Ammarb. Yâsir,

54. Muattib b. Avf,

Adiyy oğulları ve müttefiklerinden:

55. Hazret-i Ömerb. Hattab,

56. Zeydb. Hattab,

57. Mıhca' (Hazret-i Ömer'in azadlısı),

58. Amr b. Süraka,

59. Abdullah b. Süraka,

60. Vâkıd b. Abdullah,

61. Havlîb. Ebi Havlî,

62. Malik b. Ebi Havlî,

63. Âmir b. Rebia,

64. Âmir b. Bükeyr,

65. Âkil b. Bükeyr,

66. Halid b. Bükeyr,

67. İyas b. Bükeyr,

68. Saîd b. Zeyd (Hazret-i Ömer'in eniştesi).

Cumah oğulları ve müttefiklerinden:

69. Osman b. Maz'un,

70. Kudâme b. Maz'un,

71. Abdullah b. Maz'un,

72. Sâib b. Osman b. Maz'un,

73. Ma'mer b. Haris.

Sehm oğullarından:

74. Huneys b. Huzafe.

Âmir oğullarından:

75. Ebu Sebre b. Ebi Rühm,

76. Abdullah b. Mahreme,

77. Abdullah b. Süheyl,

78. Umeyr b. Avf (Süheyl b. Avf’ın azadlısı),

79. Sa'd b. Havle.

Haris oğullarından:

80. Ebu Ubeyde Âmir b. Abdullah b. Cerrah,

81. Amr b. Haris,

82. Süheyl b. Vehb (Beyzâ),

83. Safvan b. Vehb (Beyzâ),

84. Amr b. Ebi Şerh, 72

85. İyaz b. Züheyr,

86. Ma'mer b. Ebi Şerh,

87. Amr b. Ebi Şerh. 73

Bedir Seferine Katılan Ensar Mücahidleri

Evs Kabilesinden

Abduleşhel oğullarından:

1. Sa'd b. Muaz,

2. Amr b. Muaz,

3. Haris b. Evs,

4. Haris b. Enes.

Ubeyd b. Ka'b oğulları ve müttefiklerinden:

5. Sa'd b. Zeyd.

Zeûrâ oğullarından:

6. Seleme b. Selâme,

7. Abbad b. Bişr,

8. Seleme b. Sabit,

9. Rafi'b. Yezid,

10. Haris b. Hazeme,

11. Muhammed b. Mesleme,

12. Seleme b. Eşlem,

13. Ebu'l-Heysem b. Teyyihan,

14. Ubeyd (Atîk) b. Teyyihan,

15. Abdullah b. Sehl.

Zafer (Ka'b) oğullarından:

16. Katâde b. Numan,

17. Ubeyd b. Evs.

Ubeyd b. Rizah oğulları ve müttefiklerinden:

Nasr b. Haris,

Muattib b. Ubeyd,

Abdullah b. Târik.

Harise oğulları ve müttefiklerinden:

Mes'ud b. Abdi Sa'd,

Ebu Abs b. Cebr,

Ebu Bürde b. Niyar (Hâni').

Amr oğullarından:

Âsim b. Sabit,

Muattib b. Kuşeyr,

Ebu Müleyl b. Ez'ar,

Amr (Umeyr) b. Ma'bed,

Sehl b. Huneyf,

Ümeyye oğullarından:

Mübeşşir b. Abdulmünzir,

Rifaa b. Abdulmünzir,

Uveym b. Sâide,

Rafi' b. Uncede,

Ubeyd b. Ebi Ubeyd,

Salebe b. Hâtıb,

Ebu Lübabe Beşirb. Abdulmünzir,

Haris b. Hâtıb,

Sa'd b. Ubeyd.

Ubeyd oğulları ve müttefiklerinden:

Üneys b. Katâde,

Ma'n b. Adiyy,

Sabit b. Aknem (Erkam),

Zeyd b. Eşlem,

Rib'î b. Râfi',

Âsim b. Adiyy.

Sa'lebe oğullarından:

Abdullah b. Cübeyr,

Âsim b. Kays,

Ebu Dayyah b. Sabit,

Ebu Habbe b. Sabit,

Salim b. Umeyr,

Haris b. Numan,

Havvat b. Cübeyr.

Cahcaba oğulları ve müttefiklerinden:

Münzir b. Muhammed,

Ebu Akîl b. Abdullah.

Ganm oğullarından:

Sa'd b. Hayseme,

Münzir b. Kudâme,

Malik b. Kudâme,

Haris b. Arîece,

Temim (Sa'd b. Hayseme'nin azadlısı).

Muaviye oğulları ve müttefiklerinden:

Cebr (Cabir) b. Atîk,

Malik b. Sabit b. Nümeyle,

Numan b. Asar.

Hazrec Kabitesinden

İmriu'l-Kays oğullarından:

Hârice b. Zeyd,

Sa'd b. Rebi',

Abdullah b. Revâha,

Hallad b. Süveyd.

Zeyd oğullarından:

Beşirb. Sa'd,

Simâkb. Sa'd.

A diyy oğullarından: 1. Sübey' b. Kays, S. Abdullah b. Kays,

9. Abbad b. Kays.

A hm er oğullarından:

10. Yezid b. Haris.

Cüşem oğullarından:

11. Hubeybb. İsaf (Yesaf),

Abdullah b. Zeyd,

Hureyş b. Zeyd,

Süfyan b. Beşr (Nesr),

Cidâre oğullarından:

Temim b. Yi ar,

Abdullah b. Umeyr,

Zeyd b. Müzeyyen,

Abdullah b. Urfuta.

Hudre oğullarından:

19. Abdullah b. Rebi'.

Avf b. Hazrec (Hublâ) oğullarından:

20. Abdullah b. Abdullah b. Übeyy b. Selûl,

21. Evs b. Havlî.

Cez' b. Adiyy oğullarından ve müttefiklerinden: 22. Zeyd b. Vedia,

Ukbe b. Vehb,

Rifaa b. Amr,

25. Âmir(Amr) b. Seleme,

Ebu Humeyde Ma'bed b. Abbad (Ubâde),

Âmir b. Bükeyr (Âsim b. Ekber).

Salim oğullarından:

28. Nevfel b. Abdullah b. Kavkal.

Asram oğullarından:

Ubâde b. Samit,

Evs b. Samit.

Da'd oğullarından:

31. Numan b. Malik.

Kuryuş oğullarından:

32. Sabit b. Hezzal.

Merdaha oğullarından:

33. Malik b. Duhşum.

Levzan oğulları ve müttefiklerinden:

Rebi' b. İyas,

Varaka b. İyas,

Amr b. İyas,

Mücezzir b. Ziyad,

Ubâde b. Haşhaş,

Nehhab (Bahhas) b. Salebe,

Abdullah b. Sa'lebe,

Utbe b. Rebia.

Sâide oğullarından:

Ebu Dücâne Simâk b. Haneşe,

Münzir b. Amr.

Bediyy b. Âmir oğulları ve müttefiklerinden: AA. Ebu Useyd Malik b. Rebia, 45. Malik b. Mes'ud.

Tarif oğulları ve müttefiklerinden: 46. Abdi Rabbih b. Hakk,

Ka'b b. Hımar (Cemmaz),

Damrâ b. Amr(Bişr),

Ziyad b. Amr,

Besbes b. Amr,

Abdullah b. Âmir.

Cüşem oğullarından:

Hıraş b. Sımme,

Hubab b. Münzir,

Umeyr b. Humam,

Temim (Hıraş b. Sımme'nin azadlısı),

Abdullah b. Amr b. Haram,

Muaz b. Amr,

Mes'ud b. Amr,

59. Halladb. Amr,

Ukbe (Utbe) b. Âmir,

Habib b. Esved (bu ailenin azadlılan),

Sabit b. Sa'lebe (Ciz'),

Umeyr b. Haris.

Ubeyd oğulları ve müttefiklerinden:

Bişrb. Berâ' b. Ma'rur,

Tufeyl b. Malik,

Tufeyl b. Numan,

Sinan b. Sayfı,

Abdullah b. Cedd,

Utbe b. Abdullah,

Cebbar b. Sahr b. Ümeyye,

Hârice b. Humeyr,

Abdullah b. Humeyr.

Hunas oğullarından:

Yezid b. Münzir,

Ma'kıl b. Münzir,

Abdullah b. Numan,

Dahhâk b. Harise,

Sevad b. Zurayk (Rizn),

Ma'bed b. Kays,

Abdullah b. Kays.

Numan oğullarından:

Abdullah b. Abdi Menaf,

Cabirb. Abdullah,

Cüleyde b. Kays,

Numan b. Sinan (Yesar) (bu ailenin azadlılan dır).

Sevad oğullarından:

Ebu'l-Münzir Yezid b. Âmir,

Süleym b. Amr,

Kutbe b. Âmir,

Antere (Süleym b. Amr'ın azadlısıdır).

Adiyy b. Nâbi oğullarından:

Abs b. Âmir,

Sa'lebe b. Ganeme,

Ebu'l-Yeser Ka'b b. Amr,

Sehl b. Kays,

Amr b. Talk,

Muaz b. Cebel.

Zurayk oğullarından:

Kays b. Mıhsan (Hısn),

Ebu Halid Haris b. Kays,

Cübeyrb. İyas,

Ebu Ubâde Sa'd b. Osman,

Ukbe b. Osman,

99. Zekvan b. Abdi Kays,

100. Mes'ud b. Halde.

Halid oğullarından:

101. Abbas b. Kays.

Haide oğullarından:

102. Es'ad b. Yezid,

103. Fâke b. Bişr(Büsrb. Fâke),

104. Muaz b. Mâıs,

105. Âiz b. Mâıs,

106. Mes'udb. Sa'd.

Adan oğullarından:

107. Rifâa b. Râfi',

108. Hallad b. Râfi',

109. Ubeydb. Zeyd.

Beyaza oğullarından: 110. Ziyad b. Lebid, 111. Ferve b. Amr, 112. Halidb. Kays,

113. Rüceyle (Ruhayle) b. Salebe,

114. Atıyye b. Nüveyne,

115. Huleyfe (Uleyfe) b. Adiyy.

Habfb oğulları ndan:

116. Râfi' b. Muallâ.

Neccar oğullarından:

117. Ebu Eyyub Halid b. Zeyd.

Üseyre oğullarından:

118. Sabit b. Halid.

Amr oğullarından:

119. Umâre b. Hazm,

120. Sürâka b. Ka'b.

Ubeyd b. Sa'lebe oğullarından:

121. Harise b. Numan,

122. Süleym b. Kays.

Âiz oğulları ve müttefiklerinden:

123. Süheyl b. Râfi',

124. Adiyy b. Zağbâ.

Zeyd oğullarından:

125. Mes'ud b. Evs,

126. Ebu Huzeyme b. Evs,

127. Râfi' b. Haris.

S ev ad oğulları ve müttefiklerinden:

128. Avfb. Haris,

129. Muavviz b. Haris,

130. Muaz b. Haris,

131. Numan (Nuayman) b. Amr,

132. Âmir b. Muhalled,

133. Abdullah b. Kays,

134. Usayma,

135. Vedia b. Amr,

136. Sabit b. Amr,

137. Ebul-Hamra' (Haris b. Afrâ'nın veya Rifaa'nın azadlısıdır).

Âmir b. Malik oğullarından:

138. Sa'lebe b. Amr,

139. Seril b. Atîk,

140. Haris b. Sımme (Revhâ'da deveden düşüp sakatlanmış, geri dönmüştür).

A mr b. Malik oğulları ndan:

141. Übeyyb. Ka'b,

142. Enes b. Muaz.

Adiyy b. Amr oğullarından:

143. Evs b. Sabit,

144. Ebu'ş-Şayh Übeyy b. Sabit,

145. Ebu Talha Zeyd b. Sehl.

A diyy b. Neccar oğulları ndan:

146. Amr b. Sa'lebe,

147. Salîtb. Kays,

148. Ebu Salît Üseyre b. Amr,

149. Amr Ebu Hârice b. Kays,

150. Sabit b. Hansa,

151. Âmir b. Ümeyye,

152. Muhriz b. Âmir,

153. Sevad b. Gaziyye.

Haram b. Cündüb oğullarından:

154. Ebu Zeyd Kays b. Seken,

155. Ebu AVer b. Haris (Haris b. Zâlim),

156. Süleym b. Milhan,

157. Haram b. Milhan.

Mazin b. Neccar oğulları ve müttefikien'nden:

158. Kays b. Ebi Sa'saa,

159. Abdullah b. Ka'b,

160. Usayma.

Hansa b. Mebzul oğulları ndan:

161. Ebu Davud Umeyr b. Âmir,

162. Sürâka b. Amr.

Sa'lebe b. Mazin oğulları ndan:

163. Kays b. Muhalled.

Dinar b. Neccar oğullarından:

164. Numan b. Abdi Amr,

165. Dahhâkb. Abdi Amr,

166. Süleym b. Haris,

167. Cabirb. Halid,

168. Sa'd b. Süheyl.

Kays oğullarından:

169. Ka'b b. Zeyd,

170. Büceyr b. Ebi Büceyr. 74

Adan oğullarından:

171. Itbanb. Malik,

172. Müleyl b. Vebere,

173. Isma b. Husayn,

Bunlardan başka, Güşem oğullarından:

174. Hilal b. Muallâ'nın da, Bedir seferine katı İdi ğı rivayet edilir. 75

-------------------------------------

71. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 333-341 , Vâkıdî, Megâzî, c. 1 , s. 153-156, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 6-408, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 114-123, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 272-274.

72. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 341-342, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 157, İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 409-418.

73. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 157, İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 417-418.

74. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 342-362, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 156-172, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 419-601.

75. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 263.

Peygamberimiz aleyhisselâmın Mücahidler Hakkındaki Duası

Peygamberimiz aleyhisselâm, Buyûtu's-Sukyâ'dan ayrıldıkları sırada mücahidlerin haline baktı da:

" Allah'ım! Onlar yayadırlar! Sen onları bindir!

Onlar çıplaktırlar! Sen, onları giyindir!

Allah'ım! Onlar açtırlar! Sen onları doyur! " diyerek dua etti.

Peygamberimiz aleyhisselâmin duası, Bedir zaferiyle kabul buyurulmuş oldu. 76

-------------------------------------

76. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 26, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 20, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 79, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 57.

Hubeyb b. Yesaf (İsaf)'ın Müslüman Olarak Bedir Seferine Katılışı

Peygamberimiz aleyhisselâm Buyûtu's-Sukyâ'dan kalkıp Akîk vadisine vardı. Orada, Medinelilerden Hubeyb b. Yesaf (İsaf) ile Kays b. Muharriş gelip Peygamberimiz aleyhisselâma yetiştiler.

Hubeyb çok cesaretli, cenkçi bir adamdı.

Her ikisi de henüz Müslüman olmamışlardı, kendi dinlerinde bulunuyorlardı.

Peygamberimiz aleyhisselâm, Hubeyb'i-miğferiyle yüzünü saklamış olmasına rağmen-tanıdı.

Sa'd b. Muaz'a dönerek:

" Sağında giden, Hubeyb b. Yesaf (İsaf) değil mi?" diye sordu.

Sa'd b. Muaz:

" Evet! " dedi.

Hubeyb gelip Peygamberimiz aleyhisselâmın devesinin yularından tuttu.

Peygamberimiz aleyhisselâm, Hubeyb ile Kays b. Muharris'e:

" Siz bizimle mi yola çıktınız?" diye sordu.

Onlar:

" Sen bizim kızkardeşimizin oğlusun ve komşumuzsun!

Biz, kavmimizle birlikte, ganimet için çıktık. 77

Hem biz, kavmimizin bulunduğu bir savaşta bulunmayışımızdan da utanırız" dediler.

Peygamberimiz aleyhisselâm, onlara:

" Siz Müslüman oldunuz mu?" diye sordu.

Onlar:

" Hayır! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Biz, müşriklere karşı, müşriklerden yardım istemeyiz! " buyurdu. 78

Hazret-i Âişe'nin bildirdiğine göre; Peygamberimiz aleyhisselâm Bedir'e doğru yola çıkıp Harretü'l-Vebere'ye varınca, bir adam (Hubeyb b. Yesaf [İsaf]) gelip yetişti ki, kendisi güçlülüğü ve cesaretiyle tanınırdı. Ashab, onu gördükleri zaman, sevindiler.

Hubeyb, Peygamberimiz aleyhisselâma:

" Sana tâbi olmak, senin yanında bulunup elde edilecek ganimetten yararlanmak için geldim! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm, ona:

" Sen Allah'a ve Resûlüne iman ediyor musun?" diye sordu.

Hubeyb:

" Hayır! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Öyleyse geri dön! Ben asla bir müşrikten yardım alamam! " buyurdu.

Hubeyb geri döndü.

Sonra, bir ağacın yanında, Peygamberimiz aleyhisselâma tekrar gelip yetişti ve ilk defa söylemiş olduğu sözü söyledi.

Peygamberimiz aleyhisselâm, ona:

" Sen Allah'a ve Resûlüne iman ediyor musun?" diye tekrar sordu.

Hubeyb:

" Hayır! " dedi.

" Öyleyse geri dön! Ben bir müşrikin bana yardım etmesini istemem! " buyurdu.

Hubeyb geri döndü.

Peygamberimiz aleyhisselâm'ın Beyda'da bulunduğu sırada ona tekrar yetişti ve ilk defa söylemiş olduğu sözünü tekrarladı.

Peygamberimiz aleyhisselâm da, yine ona:

" Sen Allah'a ve Resûlüne iman ediyor musun?" diye sordu.

Hubeyb:

" Evet! " dedi.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Öyleyse, bizimle birlikte yürü, git! " buyurdu. 79

Allah ondan razı olsun!

-------------------------------------

77. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 47.

78. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 534-535, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 418.

79. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 535, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 149, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1449-1450, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 359.

Bedir'e Giderken Uğranılan, Durulan Yerler

1. Peygamberimiz aleyhisselâm; Medine'den Mekke'ye doğru giden dağ içindeki yolu takip ederek Akîk'e vandı. 80

2. Akîkten İbn Ezher deresine kadar da, ıssız yollardan gitti. İbn Ezher deresinde bir ağacın altına indi.

Hazret-i Ebu Bekir, kalkıp taşlarla küçük bir mescid yaptı.

Mescidin içinde Peygamberimiz aleyhisselâm la birlikte namaz kıldı.

Pazartesi sabahına kadar orada kaldılar.

Peygamberimiz aleyhisselâm, İbn Ezher deresinden kalkıp. 81

3. Zü'l-huleyfie'ye, Zü'l-huleyfe'den sonra,

4. Zâtü'l-ceyş'e, Zatü'l-ceyş'ten sonra,

4. Türban'a vardı. Turhan'dan sonra,

5. Melel'e, Melel'den sonra,

6. Merereyn'den olan Gamîsü'l-hamam'a, Gamîsü'l-hamam'dan sonra,

7. Suhayratü'l-yemam'a, Suhayratü'l-yemam'dan sonra,

8. Seyyâle'ye, Seyyale'den sonra,

9. Feccü'r-revhâ'ya, Feccü'r-revhâ'dan sonra,

10. Senûkeye uğradı ki, mutedil yoldur. Nihayet,

11. Irku'z-zabya'ya vardı. Sonra,

12. Secsec'e indi ki, burası Revhâ kuyusudur. Sonra, Secsec'den ayrıldı.

13. Munsarafa vardı, Munsaraf'a varınca,

14. Mekke yolunu solda bırakarak sağ taraftan, Naziye üzerinden Bedir'e doğru gitmeye devam etti.

15. Naziye ile Mazîk-ı Safra arasındaki Ruhkan vadisini geçti.

16. Mazîk'a vardı. Mazîktan sonra

17. Safra yakınına vardı.

Orada bulunduğu sırada Cühenilerden Besbes ile Adiyy b. Ebi'z-Zağba'yı; Ebu Süfyan b. Harb ve başkaları hakkında edinecekleri haberleri getirsinler diye Bedir'e gönderdi.

18. İki dağ arasında bir köy olan Saffa'ya varınca, Safra'yı solda bırakarak,

19. Sağ taraftan Zefiran vadisine doğru ilerledi.

20. Zefiran vadisini geçtikten sonra, konakladı. 82

-------------------------------------

80. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 264.

81. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 26.

82. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 264-266.

Besbes'le Adiyy'in Bedir'e Uğradıklarını Anlayan Ebu Süfyan'ın Kureyş Ticaret Kervanını Bedir'den Deniz Sahiline Kaçırışı

Besbes b. Atmr ile Adiyy b. Ebi'z-Zağba Bedir'e gelip develerini suya yakın bir tepeciğe ıhdındıktan sonra, suyun başına vardılar. Kırbalarına su doldurdular.

O sırada, Cühenîlerden Mecdi b. Amr da su başında bulunuyordu. Su başına gelen kadınlardan ikisinin, aralarındaki bir borç ilişkisini konuşurken, borçlu olanın arkadaşına:

" Yarın ya da yarından sonra kafile gelir ve ben onlara iş görür, senin alacağın olan borcumu sana o zaman öderim! " dediğini, Mecdi'nin de bunu " Doğru söylüyorsun! " diyerek doğruladığını işittiler. 83 İşittiklerini gelip Peygamberimiz aleyhisselâma haber verdiler. 84

Ebu Süfyan, kervandan önce, suyun başına geldi. 85

Orada gördüğü Mecdi b. Amr'a:

" Muhammed'in gözcülerinden herhangi birini gördün mü?

Vallahi, Mekke'de yarım ukıyyesi (20 dirhemi) olup da onu bizimle ticarete sürmeyen kadın erkek hiçbir Kureyşî kalmamıştır.

Eğer sen düşmanımız hakkında birşey saklayacak olursan, denizler kıl parçasını ıslatmaya devam ettiği müddetçe, Kureyşilerden hiçbir kimse seninle barışmaz! " dedi.

Mecdi:

" Vallahi, seninle Yesrib arasında bir düşman yoktur!

Ben hoşlanmadığım, şüphelendiğim hiçbir kimse görmedim.

Eğer seninle Yesrib arasında bir düşman olsaydı, onu sana açıklamak bizi asla korkutmazdı. Onu senden saklamazdım. 86

Ben tanımadığım hiç kimse görmedim. Anca, iki binitli kişi gördüm ki, onlar şu tepeciğe hayvanlarını ıhdırdıktan sonra, eski su kırbalarıyla gelip su aldılar ve gittiler" dedi.

Ebu Süfyan onların develerini ıhdırdıklan yere varıp develerin kığılarından aldı ve onu ezdi. Bir de bakü ki, onda hurma çekirdeği var!

" Bu vallahi Medine yemleridir! " dedi. 87

Hemen arkadaşlarının yanına dönüp kervanın yönünü Bedir yolundan çevirdi. Bedirl solunda bırakarak sahile doğru hızla ilerledi. 88

-------------------------------------

83. İbn İshak, İbn H işam, Sîre, c. 2, s. 269, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 41 , Taberî, Târih, c. 2, s. 275, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 33, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 250, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 265.

84. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 269, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 40

85. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 269.

86. Vâkıdi, Megâzî, c. 1, s. 41.

87. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 269-270, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 41, Taberî, Târih, c. 2, s. 275, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 33, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 250, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 265, İbn Haldun, TânTı, c. 2, ks. 2, s. 19-20.

88. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 2, s. 270, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 41, Taberî, c. 2, s. 275, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 33, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 250, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 265.

Kureyş Ordusunun Kervanlarını Korumak Üzere Gelmekte Olduğu Haberi Üzerine, Durumun Ashab ile Konuşuluşu

Kureyş müşriklerinin kervanlarını korumak üzere gelmekte oldukları haberi alınınca, Peygamberimiz aleyhisselâm durumu ashabına duyurdu89 ve Müslümanları müşriklerle çarpışmaya hazırlamak istedi: 90

" Yüce Allah, iki taifeden birisini bana va'd etti: ya kervan, ya Kuneyş ordusu! Kureyş ordusu Mekke'den çıkmış, size doğru geliyor! Ne dersiniz? Size kervan mı, yoksa Kureyş ordusu mu daha iyidir?" diye sordu.

" Hayır! Bize düşmanı karşılamaktan ise, kervanın üzerine düşmek daha iyidir! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselâmın yüzünün rengi değişti ve:

" Kureyş ordusu Mekke'den çıkmış, size doğru geliyor!

Ne dersiniz? Size kervan mı, yoksa Kuneyş ordusu mu daha iyidir?" diyerek, sorusunu tekrarladı ve:

" Kervan deniz sahiline doğru geçti, gitti!

Şu Ebu Cehil ise, üzerinize geliyor! " buyurdu.

" Yâ Rasûlallah! Sen kervana bak! Düşmanı bırak! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselâm kızdı, ayağa kalktı. 91

Bunun üzerine, önce Hazret-i Ebu Bekir, sonra da Hazret-i Ömer, kalkıp güzel sözler söylediler. 92

Sonra, Mikdad b. Amr kalktı ve:

" Yâ Rasûlallah! Allah'ın emrettiği şeyi yerine getir! Biz senin yanındayız!

Vallahi, biz sana, İsrail oğullarının Musa aleyhisselâma dediği gibi, 'Sen ve Rabbin gidip savaşın! Biz muhakkak burada oturucuyuz! ' demeyiz.

Fakat, 'Sen ve Rabbin gidip savaşın! Biz de sizinle birlikte savaşıcılarız! ' deriz.

Seni hak din ve Kitabla peygamber gönderen Allah'a yemin ederiz ki, sen bizi Birkü'l-gımad'a kadar yürütecek olsan, oraya varıncaya kadar seninle birlikte gider, senin önünde savaşırız! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Hayra eresin! " diyerek onun için hayır diledi. 93

Peygamberimiz aleyhisselâm, Ensan da konuşturmak isteyerek:

" Ey insanlar! Siz de bana görüşünüzü açıklayınız! " buyurdu. 94

Çünkü, onların sayılan çoktu. Akabe'de Peygamberimiz aleyhisselâmla yaptıkları bey'atta:

" Yâ Rasûlallah! Sen bizim diyarımıza gelinceye kadar, biz senin himayenden uzağız.

Bize gelip kavuştuğun zaman, bizim himayemizdesin. Çocuklarımızı ve kadınlarımızı koruyup savunduğumuz şeylerden seni de korur ve savunuruz! " diye taahhütte bulunmuşlardı.

Bunun için, Peygamberimiz aleyhisselâm, Ensarın Medine dışında düşmanla savaşmak istemeyeceklerinden endişe ediyordu.

Çünkü, onlar Peygamberimiz aleyhisselâmı ancak Medine içinde koruyacaklarına, savunacaklarına söz vermiş bulunuyorlardı. 95

Muaz b. Cebel:

" Yâ Rasûlallah! Sen galiba bizi konuşturmak istiyorsun gibi?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Evet! " buyurdu.

Bunun üzerine, Sa'd b. Muaz:

" Biz sana iman etmiş, seni doğrulamış, bize getirdiklerinin hak ve gerçekliğine şehadet getirmiş, bu yolda dinlemek ve itaat etmek üzere sana kesin sözler de vermiş bulunuyoruz!

Yâ Rasûlallah! Sen, istediğini yap! Seni hak peygamber gönderen Allah'a yemin ederim ki, sen bize şu denizi gösterip dalsan, seninle birlikte biz de dalarız, içimizden hiç kimse geri kalmaz!

Senin yarın bizi düşmanımızla karşılaştırmandan da hoşnutsuzluk göstermeyiz.

Savaşta sabır ve sebat göstermek, düşmanla karşılaşınca da sadakatten ayrılmamak, bizim şiarımızdır.

Umulur ki, Allah, sana bizden, gözünü aydın edecek şeyler gösterecektir!

Yürüt bizi Allah'ın bereketine doğru! " dedi.

Sa'd b. Muaz'ın sözleri Peygamberimiz aleyhisselâmı sevindirdi, neşelendirdi ve:

" Haydi, yürüyünüz Allah'ın bereketine doğru!

Size müjdelerim ki; Allah, bana iki taifenin birini va'd buyurdu.

Vallahi, şu anda, sanki o kavmin vurulup düşecekleri yerlere bakıyor gibiyim! " buyurdu. 96

-------------------------------------

89. İbn İshak, İbn H işam, Sîre, c. 2, s. 266, Vâk ıdf, Megâzî, c. 1, s. 48, Taberî, Târîh, c. 2, s. 273, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 3, s. 33-34, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 120, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 247.

90. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 293.

91. Zemahşerî, Keşşaf, c. 2, s. 143, Fahru'r-Râzî, Tefsir, c. 15, s. 126, Nesefî, Medârik, c. 2, s. 94, 95, Hâzin, Tefsîr, c. 2, s. 385, Ebussuud, Tefsîr, c. 4, s. 5.

92. İbn İshak, İbn H işam, Sîre, c. 2, s. 266, Vâk ıdf, Megâzî, c. 1, s. 48, Taberî, Târîh, c. 2, s. 273, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 3, s. 34, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 120, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 247, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 262.

93. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre. c. 2, s. 266, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 48, Taberî, Târih, c. 2, s. 273, 274, Ebu Nuaym, Hilyetü'l-evliyâ, c. 1, s. 173, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 34, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 120, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 247, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 262.

94. İbn İshak, İbn H işam, Sîre, c. 2, s. 267, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 48, Taberî, Târîh, c. 2, s. 274, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 3, s. 34, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 120, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 247, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 262.

95. İbn İshak, İbn Hişam , c. 2, s. 267, Taberî, c. 2, s. 274, Beyhakî, c. 3, s. 34, İbn Esîr, c. 2, s. 120, İbn Seyyid, c. 1, s. 247, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 262.

96. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 267, Vâkıdî, c. 1, s. 4849, Taberî, c. 2, s. 274, Beyhakî, c. 3, s. 34, İbn Esîr, c. 2, s. 120, İbn Seyyid, c. 1, s. 247, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 262.

Kureyş Müşrikleri Hakkında Süfyan-ı Damrî'den Bilgi Alınışı

Peygamberimiz aleyhisselâm, Zefiran'dan ayrılıp,

21. Esâfir diye anılan sarp yokuşlara doğru ilerledi. Oralardan da,

22. Debbe diye anılan bir beldeye indi.

23. Dağlar gibi büyük kum tepeleri olan Hannan'ı sağda bırakarak,

24. Bedir'in yakınına indi.

Peygamberimiz aleyhisselâmla Hazret-i Ebu Bekir, hayranlarına binerek, çevrede rastladıkları Süfyan-ı Damrî adındaki bir ihtiyarın yanında durdular.

Ona Kureyşten, Muhammed ve ashabından, oralarda kendisine gelen haberleri sordular.

İhtiyar

" Sizin kimlerden olduğunuzu bana haber vermedikçe, sorduğunuz şeyleri size haber vermeyeceğim" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Sen bize haber verdiğin zaman, sana haber veririz! " buyurdu.

İhtiyar

" Buna karşı bu olur mu?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Olur! " buyurdu.

Bunun üzerine, ihtiyar:

" Bana haber geldi ki, Muhammed ve ashabı şu ve şu günde Medine'den çıktılar. Eğer bana haber veren doğru söylemişse, onlar bugün şu şu yerdedirler" dedi. (Peygamberimizle ashabının bulundukları yerleri söyledi. )

Bana şu haber de geldi ki, Kureyş şu şu günde çıktılar. Eğer bana haber veren doğru söylemişse, onlar bugün şu şu yerdedirler" dedi. (Kureyşflerin bulunduğu yeri söyledi. )

İhtiyar, vereceği haberi verdikten sonra:

" Peki, ya siz kimlerdensiniz?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Biz sudan [dölsuyundan]ız! " buyurup, onun yanından ayrılarak sahabilerinin yanlarına döndü.

İhtiyar

" 'Sudanız! ' demek, ne demektir? Irak'ın suyundan mı?" diye kendi kendine sordu durdu. 97

24. Peygamberimiz aleyhisselâm Bedir'in yakınında bir yere indi.

-------------------------------------

97. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 267-268, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 50-51 , Taberî, Târih, c. 2, s. 274-275, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 248-249, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 264.

Bir Keşif Birliğinin Bedir Suyuna Gönderilişi

Peygamberimiz aleyhisselâm; akşamleyin,

1. Hazret-i Ali,

2. Zübeyr b. Avvam,

3. Sa'd b. Ebi Vakkas ve

Ashabdan daha bazılarını, Kureyş müşrikleri hakkında bilgi edinmeleri için Bedir suyuna gönderdi.

Onlar, Kureyşîlere develerle su taşıyanlardan Benî Haccac'ın kölesi Eşlem ile Benî Âs b. Saîd'in kölesi Arîz Ebu Yesar'ı yakalayıp getirdiler ve onları sorguya çektiler.

O sırada, Peygamberimiz aleyhisselâm namaz kılıyor ve kıyamda bulunuyordu.

Sucu köleler:

" Biz, Kureyşîlerin su taşıyıcılarıyız!

Onlar bizi kendileri için su alalım diye gönderdiler! " dediler.

Ashab, onların verdikleri haberden hoşlanmadılar; onları, Ebu Süfyan'ın adamlarından olabileceklerini sanarak, dövdüler.

" Biz, Ebu Süfyan'ın adamlarıyız! " demek zorunda kalınca, bıraktılar.

Peygamberimiz aleyhisselâm, rükû etti, iki secdeyi de yaparak selam verdi ve:

" Size doğru söyledikleri zaman, onları dövdünüz!

Size yalan söyledikleri zaman, onları bıraktınız! ?

Onlar doğru söylediler.

Vallahi, onlar Kureyş ordusunun adamlarıdırlar! " buyurduktan sonra, onlara:

" Bana Kureyşîlerden haber veriniz?" buyurdu.

Onlar:

" Vallahi, Kureyşîler işte şu gördüğünüz kum tepesinin arkasındaki vadinin öbür yakasındadıriar! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Ordunuz ne kadardır?" diye sordu.

" Çoktur! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Sayıları ne kadardır?" diye sordu.

" Bilmiyoruz! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Her gün, ne kadar deve boğazlıyorlar?" diye sordu.

" Bir gün 9, bir gün 10! " dediler.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Demek, 900 ile 1000 arasındadırlar! " buyurduktan sonra:

" Onların içlerinde, Kureyşîlerin eşrafından kimler var?" diye sordu. Sucular:

" 1. Utbe b. Rebia,

2. Şeybe b. Rebia,

3. Ebu’l-Bahterî b. Hişam,

4. Hakîm b. Hizam,

5. Nevfel b. Huveylid,

6. Haris b. Âmir b. Nüfeyl,

7. Tuayme b. Adiyy b. Nevfel,

8. Nadr b. Haris,

9. Zenrı'a b. Esved,

10. Ebu Cehil Amrb. Hişam,

11. Ümeyye b. Halef,

12. Nübeyh b. Haccac,

13. Münebbih b. Haccac,

14. Süheyl b. Amr,

15. Amr b. Abdi Vedd vardır" dediler.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselâm, sahabilerine dönüp: 98

" Mekke ciğerparelerini size atmış demektir! " buyurdu. 99

Peygamberimiz aleyhisselâm, suculara:

" Kureyşîlerden, gelirlerken, yolda onlardan ayrılıp geri dönen kimseler oldu mu?" diye sordu.

Sucular:

" İbn Şerîk, BenîZührelerle geri döndü! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Kendisi doğru yolda olmadığı halde, BenîZührelere doğru yolu göstermiştir! " buyurdu ve:

" Onlardan başka, kimler geri döndü?" diye sordu. Sucular:

" Adiyy b. Ka'b oğulları! " dediler. 100

-------------------------------------

98. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 268-269, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 52-53, Taberî, Târih, c. 2, s. 275, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve. c. 3, s. 43, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 119-120, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1 , s. 249, Zehebî, Megâzî, s. 32-33, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 265.

99. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 269, Vâkıdî, c. 1, s. 53, Taberî, c. 2, s. 275, İbn Esîr, c. 2, s. 119-120, İbn Seyyid, c. 1 , s. 249, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 265.

100. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 53.

Müşriklerin ve Müslümanların Bedir'deki Karargâhları

Kureyş müşrikleri Bedir'e daha önce gelerek bir kum tepesinin arkasındaki Yelyel vadisinin Medine'ye en uzak olan kıyısında konaklamışlardı.

Su kuyuları ise, Yelyel vadisinin Medine'ye en yakın olan kıyısında bulunuyordu. 101

25. Peygamberimiz aleyhisselâm mücahidlerle birlikte Bedir'e en yakın olun suyun başına gelip ineceği zaman, 102 konak, karargâh hakkında Ensar ile istişarede bulundu. 103

Hubab b. Münzir, bu hususta görüş sahibi olarak tanınırdı. 104

Kendisi:

" Ben buraları, buralardaki kuyuları bilirim: Onların tatlı sulu, sulan çekilmez, kesilmiş olanları da benim mâlûmumdur! " 105

" Biz harp ehliyiz 106 Yâ Rasûlallah! Burası, konak yeri olmaya elverişli değildir. Sen bizi buradan kaldır!

Kureyşîlere en yakın olan bir suyun başına gidelim ve orada konaklayalım. Başında konakladığımız suyun gerisindeki bütün kuyuları kapatalım.

Başına indiğimiz suyun üzerinde bir havuz yapalım ve içini su ile dolduralım.

Kureyşîlerle savaşırken biz havuzumuzdan içelim, onlar içemesinler (susuz kalsınlar)" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm, Hubab'ın görüşünü, önerisini beğendi.

26. Hemen Müslümanlarla birlikte kalkıp Kureyşîlere en yakın yere indiler.

Başına inilen suyun üzerinde bir havuz yapılarak içi su ile dolduruldu ve su içmek için, havuza kaplar da atıldı.

-------------------------------------

101. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 271, Taberî, c. 2, s. 276, Beyhakî, c. 3, s. 34-35, İbn Esîr, c. 2, s. 121, İbn Seyyid. c. 1, s. 251, Zehebî, s. 33, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 266.

102. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 272, Taberî, c. 2, s. 276, Beyhakî, c. 3, s. 34-35, İbn Seyyid, c. 1, s. 251.

103. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 567, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 293.

104. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 293.

105. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 53, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 15.

106. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 567.

İslam Karargâhında Peygamberimiz aleyhisselâm İçin Bir Gölgelik Yapılışı

Sa'd b. Muaz:

" Ey Allah'ın Peygamberi! Biz sana107 hurma dallarından108 içinde duracağın bir gölgelik yapalım.

Bineklerini de yanında bulunduralım.

Sonra, biz düşmanımızla karşılaşır, çarpışırız.

Eğer Allah, onlara karşı güç, kuvvet verir, bizi onlara galip kılarsa-ki, zaten arzu ettiğimiz şey de budur-ne âlâ!

Başka türlüsü olursa, sen binitine atlar, geride bıraküğımız ve bizden olan kimselerin yanına varır, ulaşırsın!

Ey Allah'ın Peygamberi! Onlar da seni bizim kadar çok severler.

Onlardan birçok cemaat geride kalmışlardır.

Eğer onlar senin savaşla karşılaşacağını bilselerdi, senden asla geride kalmazlardı.

Allah seni onlarla korur.

Onlar sana candan bağlıdırlar ve senin yanında cihad edicidirler" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm, Sa'd b. Muaz'a senada ve hayırla duada bulundu. 109

Peygamberimiz aleyhisselâm, Hazret-i Ebu Bekir ile birlikte bu gölgeliğin içine girip oturdu. 110

Sa'd b. Muaz de, kılıcını sıyırıp, gölgeliğin kapısı önünde dikildi. 111

-------------------------------------

107. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 272, Taberî, Târîh, c. 2, s. 277, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 35, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 122, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 251, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 292.

108. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 55, İbn Sa'd. Tabakât, c. 2, s. 15.

109. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 272-273, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 49, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 15, Taberî, Târih, c. 2, s. 277, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 44, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 122, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 252, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 268.

110. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 55, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 15, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 44, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 255

111. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 5, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 15.

Müslümanların ve Müşriklerin Sancaktarları

Muhacirlerin en büyük sancağı Mus'ab b. Umeyr'de,

Hazrecîlerin sancağı Hubab b. Münzir'de, Evsîlerin sancağı Sa'd b. Muaz'da idi. Müşriklerin sancaktarları ise; Abduddar oğullarından Nadr b. Haris, Talha b. Ebi Talha, Ebu Aziz b. Umeyr idi. 112

-------------------------------------

112. Vâkıdî, c. 1, s. 58, İbn Sa'd, c. 2, s. 14-15, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 293.

Müslümanların Bedir Savaşında Parolaları

Bedir savaşında Muhacirlerin parolası " Yâ Benî Abdurrahman! " ,

Hazrecîlerin parolası " Yâ Benî Abdullah! " ,

Evsîlerin parolası " Yâ Benî Ubeydullah! " , 113

Müslümanların genel parolaları da " Yâ Mansur! Emit! " 114 veya " Ehad! Ehad! " idi. 115

-------------------------------------

113. Vâkıdî, c. 1, s. 71-72, İbn Sa'd, c. 2, s. 14, Beyhakî, c. 3, s. 70, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 274.

114. Vâkıdî, c. 1. s. 71-72, İbn Sa'd, c. 2, s. 14, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1 , s. 378.

115. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 287, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 274, Diyarbekrî, c. 1, s. 378.

Savaşta Nasıl Çarpışılacağının Belirlenişi

Peygamberimiz aleyhisselâm, Bedir gecesinde, yanındaki mücahidlene:

" Siz, nasıl çarpışırsınız?" diye sordu.

Âsim b. Sabit kalkıp yay ve ok aldı. 116

" Ey Allah'ın Resûlü! 117 Kureyş kavmi 200 zira' [arşın]118 veya bunayakın119 mesafede bulundukları zaman, 120 yayla121 ok atışı olur!

Kureyş kavmi bize ve onlara mızrak erişecek kadar yakınımıza geldikleri zaman, kırılıncaya kadar, mızraklarla çarpışılır.

Mızraklar kırılınca, onlan bırakır, kılıçlan alırız! " 122 dedi. Kılıcı aldı, kuşandı, sıyırarak: 123

" Çarpışma, kılıçlarla olur! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" İşte, çarpışmanın usûlü böyledir!

Çarpışacak kimse, Âsım'ın çarpışması gibi çarpışsın! " buyurdu. 124

-------------------------------------

116. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 244, Alâüddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 10, s. 403.

117. Alâüddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 10, s. 403.

118. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 245, Alâüddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 10, s. 403.

119. Alâüddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 10, s. 403.

120. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 245, Alâüddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 10, s. 403.

121. Alâüddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 10, s. 403.

122. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 245, Alâüddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 10, s. 403.

123. Alâüddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 10, s. 403 404.

124. İbn Hacer. el-İsâbe. c. 2. s. 245. Alâüddin Ali. Kenzu'l-ummâl. c. 10. s. 404.

Peygamberimiz aleyhisselâmın Bedir'de Müşrik Ulularının Vurulup Düşecekleri Yerleri Birer Birer Gösterişi

Hazret-i Ömer, Bedir savaşını anlatırken;

" Resûlullah aleyhisselâm, Bedir'de akşamleyin, müşrik ulularının vurulup düşecekleri yerler hakkında:

'Şurası, yarın inşaallah filanın vurulup düşeceği yerdir! 125

Şurası, yarın inşaallah filanın vurulup düşeceği yerdiril26

Şurası, yarın inşaallah filanın vurulup düşeceği yerdir! ' buyurdul 27 ve elini de onların vurulup düşecekleri yerlere birer birer koydu. 128

Onu hak ile peygamber gönderen, 129 varlığım Kudret Elinde bulunanı 30 Allah'a yemin ederim ki; onlardan hiçbiri, Resûlullah aleyhisselâmın elini, avucunu koyduğu yerden öteye geçmemiştir! " demiştir. 131

-------------------------------------

125. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 26, Müslim, Sahîh, c. 4, s. 2203, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 58, Nesâî, Sünen, c. 4, s. 109, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 48.

126. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 26, c. 3, s. 219, Ebu Dâvud, c. 3, s. 58, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 48.

127. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 219, Müslim, c. 3, s. 1404, Ebu Da\ud, c. 3, s. 58.

128. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 219, Müslim, c. 3, s. 1404, Ebu Da\ud, c. 3, s. 58.

129. Müslim, c. 4, s. 2203, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 48.

130. Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 58.

131. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 219, Müslim, c. 3, s. 1404, Ebu Dâvud, c. 3, s. 58, Beyhakî, c. 3, s. 48.

Müslümanları Bedir'de Düştükleri Sıkıntılardan Allah'ın Kurtarışı

Müslümanların Bekir'deki karargâhları kumluktu, kolaylıkla yürünemiyor, yürürken ayaklar kuma gömülüyordu.

Ayrıca, su sıkıntısı da vardı.

Müslümanlardan bazıları ihtilam olmuşlardı.

Abdest ve gusül için bol su bulmakta zorluk çekiyorlardı.

Şeytan da, gerek bunlarla, gerek müşriklerin çokluğu ve güçlülükleri ile korku verip duruyordu.

O sırada, Yüce Allah, gökten yağmur yağdırdı. Vadiden seller aktı. Müslümanlar kaplarını doldurdular, abdest aldılar, guslettiler. Hayvanlarını suladılar.

Yağan yağmur, aynı zamanda, yerin tozlarını yatıştırdı ve pekiştirdi.

Yer, kumlara batmadan üzerinde yürünür hale geldi.

Kureyş müşrikleri ise, yağan yağmurdan, yerlerinden ayrılmaya güç yetiremediler, hareketsiz kaldılar.

Yüce Allah, Müslümanlara sükûnet verici, dinlendirici bir uyuklama da verdi. 132

Hazret-i Ali'nin bildirdiğine göre; Bedir'de geceleyin yağan bir yağmura tutuldular, kalkanların ve ağaçların altında siperlendiler. Sonra, hepsi de, tatlı bir uykuya daldılar.

Yalnız Peygamberimiz aleyhisselâm idi ki, bütün gece namaz kılmak ve Yüce Allah'a dua etmekle meşgul olmuş:

" Ey Allah'ım! Şu bir avuç topluluğu helak edecek olursan, artık yeryüzünde Sana ibadet olunmaz! " demiş; şafak sökünce, tanyeri ağarmaya başlayınca da:

" Ey Allah'ın kulları! Namaza! " diyerek seslenmiş, sabah namazını kıldırıp onları savaşmaya teşvik buyurmuştur. 133

Yüce Allah, Bedir gecesinde Müslümanlara olan lütfünu Kur'ân-ı Kerîm'inde şöyle açıklar:

" O (Allah), size o vakit Kendisinden bir eminlik olmak üzere, hafif bir uyku buruyordu.

Sizi tertemiz yapmak, sizden şeytanın murdarlığını gidermek, kalblerinize rabıta vermek, ayaklarınızı pekiştirmek için de, gökten, üstünüze bir su indiriyordu." 134

-------------------------------------

132. Taberî, Tefsîr, c. 9, s. 194, 197, Zemarış erf, Keşşaf, c. 2, s. 147, Fahru'r-Râzî, Tefsir, c. 15, s. 133, Nesef, M ed âri k, c. 2, s. 97, Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 2, s. 291 , 292, Beyzâvî, Tefsir, c. 1, s. 387, Ebussuud, Tefsir, c. 4, s. 9.

133. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 117-138, Taberî, Târîh, c. 2, s. 269, Tefsir, c. 9, s. 194-195, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 278, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 75.

134. Enfâl: 11.

Hazret-i Ömer'in Kureyş Müşriklerine Elçi Olarak Gönderilişi

Peygamberimiz aleyhisselâm Hazret-i Ömer'i Kureyşîlere göndererek:

" Geri dönüp gidiniz!

Sizden başkasıyla çarpışmak, bana, sizinle çarpışmaktan daha yeğdir! " buyurdu.

Hakîm b. Hizam:

" Bu, insaflı bir davranıştır! Onu hemen kabul ediniz!

Vallahi, bu insaflı davranıştan sonra, sizin hakkınızda insaflı davranılmaz! " dedi.

Ebu Cehil:

" Allah bize onlardan öç almak fırsatını verdikten sonra, öcümüzü almadıkça, andolsun ki, geri dönmeyeceğiz; onlara hadlerini bildireceğiz ki, bundan sonra ne gözcü çıkanlabilsin, ne de kervanımızın önüne geçilebilsin! " dedi. 135

-------------------------------------

135. Vâkıdı, Megâzı, c. 1, s. 61.

Müşriklerin İslam Mücahidleri Hakkındaki Keşif ve İntibaları

Kureyş müşrikleri, Cumah oğullarından Umeyr b. Vehb'i, Müslümanların sayılarını ve yanlarında bulunan şeyleri tahmin etmekle göreviendirip136 gönderdiler.

" Bizim için, git! Muhammed'in ashabını tahmin et! " dediler.

O da, hemen atına atlayıp İslâm karargâhının çevresini dolaştıktan sonra, müşriklerin yanına döndü ve:

" 300 kişidirler!

Bundan ya biraz fazla, ya da biraz eksiktir! er! 137

70 develeri, 2 de atları vardır. 133

Yalnız, siz bana müsaade ediniz de, onların gizlenmiş veya arkalarında yardımcı olanları da var mı, bir bakayım?" dedi. 139

Vadinin en uzak taraflarını gezip dolaştı.

Birşey göremeyince, müşriklerin yanına döndü:

" Ben birşey bulamadım 1140 Fakat, ey Kureyş cemaatı! Ben kabirlere ölü indirilen keçeler, çullar, Yesrib'in [Medine'nin] saka develerinin ölüler taşıdıklarını gördüm (görür gibi oldum)!

Öyle bir cemaat gördüm ki; onların yanlarında kılıçlarından başka ne bir savunacakları, ne de bir sığınacakları var! 141

Onların, dilsiz gibi, konuşmadıklarını; engerek yılanlarının ağızlarındaki yiyecek kırıntılarını bulmak için dillerini dolaştırdıklarını görmüyor musunuz?!

Vallahi, benim gördüğüm şey; bizden bir adam öldürülmedikçe, onlardan bir adam öldürülmeyecektir! 142

Vallahi, onlar sizden bir adamı öldürmedikçe, kendilerinden bir adamın öldürüleceğini sanmıyorum! 143

Onlar sizden sayıları kadar adam öldürdükten sonra, yaşamakta ne hayır kalır?" dedi.

Kureyş müşrikleri, Umeyr b. Vehb'den sonra, süvarilerinden Ebu Üsâme el-Cüşemî'yi de gönderdiler.

Dolaşıp gelince, ona:

" Ne gördün?" diye sordular.

Ebu Üsâme el-Cüşemî:

" Vallahi, ben ne kısır, iri develer, ne atlar, ne de sayıca çokluk ve hazırlık gördüm!

Fakat, vallahi öyle bir cemaat gördüm ki, onlar ailelerine dönüp gitmeyi istemeyen, ölmeyi isteyen bir cemaattırlar!

Kendilerinin kılıçlarından başka ne bir savunakları, ne de bir sığınakları var!

Onlar, sanki, kalkanlar altında parıldayan gök gözler! " dedikten sonra, " Onların gizlenmiş olanları veya yardımcıları da bulunmasından korkarım! " deyip vadiyi tekrar dolaşarak geldi ve:

" Onların ne gizlenmiş olanları, ne de yardımcıları var!

Artık, siz gereğini ona göre düşününüz! " dedi. 144

-------------------------------------

136. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 292.

137. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 274, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 62, Taberî, Târîh, c. 2, s. 277, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 64, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 123, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 253, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 269.

138. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 62.

139. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 274, Taberî, Târih, c. 2, s. 278, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 253, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 269.

140. İbn İshak, İbn Hişam. c. 2, s. 274, Ta beri', c. 2, s. 278, Beyhakî, c. 3, s. 64, İbn Seyyid, c. 1, s. 253, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 269.

141. İbn İshak, İbn Hişam. c. 2, s. 274, Vâkıdî, c. 1, s. 62, Taberî, c. 2, s. 278, Beyhakî, c. 3, s. 64, 65, İbn Esîr, c. 2, s. 123, İbn Seyyid, c. 1, s. 253, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 269.

142. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 62.

143. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre c. 2, s. 274, Taberî, Târîh, c. 2, s. 278, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 65, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 123, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 253, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 269.

144. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 62.

Hakîm b. Hizam'ın İyiniyetli Teşebbüs ve Temasları

Hakîm b. Hizam; Umeyr b. Vehb'in söylediklerini dinledikten sonra, halkın arasından geçip Utbe b. Rebia'nın yanına vardı.

Ona:

" Ey Velid'in babası! Sen Kureyşîlerin büyüğü, seyyidi, içlerinde sözü dinlenirisin! Sen zamanın sonuna kadar hayırla anılmanı istemez misin?" dedi.

Utbe:

" Ey Hakîm! Nedir o?" diye sordu.

Hakîm:

" Halkı seferden geri çevir! Müttefikin Amr b. Hadramî'nin işini (diyetini) üzerine al! " dedi.

Utbe:

" Yaptım gitti! Sen bunu bana bırak! Çünkü o benim müttefikim di r. Onun diyetini, kaybettiği malını ödemek bana düşer. 145

Yalnız, sen Hanzaliye'nin oğluna [Ebu Cehil'e] git de, onunla bir görüş, konuş.

Ben buna ondan başkasının muhalefetinden korkmuyorum! " dedi. Sonra da, kalkıp bir nutuk irad etti ve nutkunda şöyle dedi:

" Ey Kureyş cemaatı! Vallahi, siz Muhammed ve ashabıyla karşılaşırsanız, birşey yapamazsınız!

Vallahi, onlardan birini öldürecek olan, ya amcasının, ya dayısının oğlunu ya da kabilesinden bir kimseyi öldürmüş, yüzüne hiç bakmak istemeyeceği bir kimsenin yüzüne bakmak zorunda kalmış olacaktır.

Siz geri dönünüz!

Muhammed ile sair Araplar arasından çekiliniz, onu onlarla başbaşa bırakınız!

Eğer onlar onu öldürürlerse-ki, zaten sizin de istediğiniz bu idi-istediğiniz olmuş olur.

Eğer bunun aksi olur (Muhammed onlara galebe çalar), size gelir kavuşursa, onun aleyhinde istediğiniz şeyden dolayı, size ondan bir zarar gelmez."

Hakîm b. Hizam, hemen Ebu Cehil'in yanına vardı.

Ebu Cehil o sırada zırhını hazırlıyordu.

Ona:

" Utbe, beni sana şöyle şöyle söyleyeyim diye gönderdi" diyerek, Utbe'nin söylediklerini nakletti.

Ebu Cehil:

" Vallahi, Muhammed'i ve ashabını görünce, Utbe'nin ödü kopmuş!

Hayır! Vallahi, Allah Muhammed'le bizim aramızda hükmünü verinceye kadar geri dönmeyeceğiz!

Utbe bu sözü ancak deve eti yiyici Muhammed ve ashabını görünce korktuğu için söylemiştir.

Onun oğlu da onların içindedir.

O sizleri bundan dolayı korkutuyor! " dedi. 146

Hakîm b. Hizam, Mervan'ın sorusu üzerine, bu hadiseyi şöyle anlatır:

" Utbe b. Rebia'nın yanına gidip, ona:

'Ey Velid'in babası! Sen, sağ olduğun müddetçe, bugünün bütün şerefini alıp götürmez misin?' dedim.

Utbe:

'Nedir o, söyle bakayım?' dedi.

Ona:

'Siz Muhammed'den ancak Hadramî'nin oğlunun kanını istemiyor musunuz? O senin müttefikindir. Onun diyetini ödemeyi üzerine al! Halkı geri çevir! ' dedim.

Utbe:

'Ben onun diyetini ödemeyi üzerime alıyorum. Sen de Hanzaliye'nin oğluna [Ebu Cehil'e] git! Ona:

'Yanındakilerle birlikte, amcanın oğlu ile uğraşmaktan vazgeçip, bugün geri dönecek misin?' diye sor! ' dedi. Hemen gittim.

Kendisi, önünü ardını sarmış bir cemaat içinde oturuyordu.

O sırada, İbn Hadramî de onun başında dikiliyor ve:

'Ben Abduşşems oğullarıyla olan antlaşmamı bozdum. Manzum oğullarıyla antlaştım! ' diyordu.

Ebu Cehil'e:

'Utbe b. Rebia, sana:

'Sen, yanındakilerle birlikte, amcanın oğlu ile uğraşmaktan vazgeçip, bugün geri dön! ' diyor' dedim.

Ebu Cehil:

'Utbe senden başka gönderecek elçi bulamadı mı?' dedi.

Ona:

'Hayır! Bulamadı. Zaten, ben ondan başkasına elçi olmayı kabul edecek değilim! ' dedim.

Ebu Cehil'in yanından ayrılıp, vakit geçirmeden haberi yetiştirmek için, Utbe'nin yanına vardım.

O sırada, Utbe, İmâ' b. Rahasatü'l-Gıfârî'ye dayanmış duruyordu.

İmâ'; Kureyş müşriklerine boğazlanacak 10 deve hediye etmişti.

Ebu Cehil, yüzünde şer tüter bir halde, Utbe'nin yanına çıkageldi. Utbeye:

'Senin ciğerin korkudan şişmiş, ödün kopmuş! ' dedi.

Utbe:

Kiminkinin şiştiğini, koptuğunu öğreneceksin! ' diyerek karşılık verince, Ebu Cehil kılıcını sıyırıp sirtoyla Utbe'nin atının sırtna hızlıca vurdu!

İmâ' b. Rahasa:

'Bu, ne kötü fal! ' dedi." 147

İmâ', Utbe'ye:

" Ey Velid'in babası! Nereye bu gidiş?" diye sordu.

Utbe:

" Bilmiyorum vallahi! " dedi.

İma':

" Sen, kavminin ulususun. Halkı geri döndürmekten ve müttefikinin kan bedelini üzerine almaktan seni alıkoyacak ne var?

Nahle'de müsadere edilen kervanı tazmin etmeyi üzerine alır, kavmine salma yaparsın.

Vallahi, Muhammed'den önce, onların istedikleri budur!

Ey Velid'in babası! Muhammed ve ashabıyla çarpışmayınız. Kendinizle çarpışmış olursunuz! " dedi. 148

-------------------------------------

145. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 274, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 63, Taberî, Târîh, c. 2, s. 278, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 65, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 123-124, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 253, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 270.

146. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 274, Taberî, Târih, c. 2, s. 278, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 65-66, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 124, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 253-254, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 270.

147. ZübeyrB. Bekkâr, Cemheretu Nesebi Kureyş, c. 1, s. 359-360, Taberî, Târîh, c. 2, s. 278, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, 5. 270-271.

148. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 60.

Ebu Cehil ile Âmir b. Hadramî'nin Harbi Kızıştırmaya Çalışmaları

Ebu Cehil, Amir b. Hadramî'ye:

" Müttefikin olan şu Uttıe, kardeşinin öcünün alındığını gözünle görmüş olacağın bir sırada, halkı geri çevirmek istiyor!

Kalk da, kardeşinin öldürülmüş olduğunu dile getir, müttefiklerin haklarına riayet ve ahde Vefâ etmelerini Kureyşîlerden iste! " dedi.

Bunun üzerine, Âmir b. Hadramî ortaya çıkıp:

" Vâh Amr! Vâh Amr! " diyerek bağırmaya başlayınca, sinirler gerildi, harp kızışmaya başladı.

Halk, üzerinde bulundukları serde toplandılar.

Utbe'nin davet ettiği görüş ters anlaşıldı, olumsuz sonuç verdi.

Utbe, Ebu Cehil'in:

" Vallahi, ciğeri korkudan şişmiş! " sözüne kızdı ve:

" Kimin ciğeri korkudan şişmiş? Benim mi, yoksa onun mu, öğrenecektir! " dedi.

Sonra, başına geçirmek için bir miğfer aradı. Başı büyük olduğu, kimsenin miğferi onun başına uymadığı için, miğfer yerine, başına bürüdünden sank sardı. 149

-------------------------------------

149. İbn İshak, İbn Hişam, Sire, c. 2, s. 275-276, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 64-65, Taberî, Târîh, c. 2, s. 279, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 65-66, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 124, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 253-254, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3. s. 270.

Peygamberimiz aleyhisselâmın Yardıma Gelen Huzeyfe ile Babasını Geri Çevirişi

Kureyş müşrikleri, Huzeyfie el-Yeman'la babası Huseyl veya Hısl'ı Bedir'e giderlerken yakaladılar ve onlara:

" Herhalde siz Muhammed'in yanına gitmek istiyorsunuzdur?" dediler.

Onlar da:

" Bizim Medine'ye gitmekten başka bir maksadımız yok! " dediler.

Bunun üzerine, Medine'ye gitmek, Peygamberimiz aleyhisselâmla birlikte bulunmamak ve çarpışmaya katılmamak üzere, kendilerinden kesin söz aldılar.

Fakat, Huzeyfe ile babası, Peygamberimiz aleyhisselâmın yanına geldiler.

Başlarından geçeni Peygamberimiz aleyhisselâma anlattılar.

Peygamberimiz aleyhisselâm, onlara:

" Medine'ye dönünüz! Onlara vermiş olduğunuz sözü yerine getiriniz!

Biz de, müşriklere karşı, Allah'ın yardımını dileriz! " buyurdu. 150

-------------------------------------

150. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 395, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1414, Zehebî, Siyeru a'lâm i'n-nübelâ, c. 2, s. 262.

Peygamberimiz aleyhisselâmın Mücahidleri Saf Nizamına Koyuşu ve Saydırışı, Sevad'ın Mücahidleri Şaşırtan Bir Davranışı

Kureyş müşrikleri kondukları yerlerinden kalkıp Müslümanların karşısında yer almadan önce, Peygamberimiz aleyhisselâm, elindeki ok çubuğu ile mücahidleri:

" Beri gel! " " Geri git! " diyerek hizaya getirdikten sonra, saydırdı. 151

Peygamberimiz aleyhisselâm, elindeki ok çubuğu ile safları düzeltirken, saftan ileri çıkmış bulunan Sevad b. Gaziyye'nin kamına dokunup:

" Ey Sevad! Hizaya gel! " buyurmuş, 152 çubuğun izi Sevad'ın kamında iz yapmıştı. 153

Sevad:

" Yâ Rasûlallah! 154 Canımı acıttın! Allah seni hakla, 155 adaletle156 gönderdi. 157 Yâ Rasûlallah! Kısas! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Kısas ha?! " buyurdu158 ve hemen kamını açtı. 159

Ensar:

" Ey Sevad! Allah'ın Resûlüdür o! ?" dediler.

Sevad:

" Adalette, hiçbir beşerin diğer bir beşere karşı üstünlüğü ve farkı yoktur! " dedi. 160

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Haydi, kısasını benden al! " buyurdu.

Sevad, boynunu uzatıp Peygamberimiz aleyhisselâmın kamından öptü! Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Ey Sevad! Sen niçin böyle yaptın?" 161 diye sordu. 162

Sevad:

" Görüyorsun ki, 163 savaşmaya hazırlanmış bulunuyoruz!

İstedim ki; benim en son anım, seninle olan an, 164 tenimin senin tenine değdiği an, 165 seni öptüğüm an olsun! " dedi. 166

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselâm, ona hayırla dua etti. 167

-------------------------------------

151. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 15.

152. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 2, s. 278, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 56, Taberî, Târih, c. 2, s. 280, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 484, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 271.

153. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 516.

154. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 278, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 484, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 271.

155. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 278, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 57, Taberî, Târih, c. 2, s. 280, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 484, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 271.

156. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 278, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 271, Diysrbekrf, Târîhu'l-hamîs, c. 1 , s. 379.

157. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 278, Vâkıdî, c. 1 , s. 57, Taberî, c. 2, s. 280, İbn Esîr, c. 2, s. 484, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 271.

158. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 516.

159. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 278, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 57, İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 516, Taberî, Târih, c. 2, s. 280, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 484, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye -vie'n-nihâve, c. 3, s. 271.

160. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 516.

161. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 278, Vâkıdî, c. 1 , s. 57, Taberî, c. 2, s. 280, İbn Esîr, c. 2, s. 484, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 271.

162. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 278, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe. , c. 2, s. 484 Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 271.

163. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 278, Vâkıdî, c. 1 , s. 57, İbn Esîr, c. 2, s. 484, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 271.

164. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 278, Vâkıdî, c. 1 , s. 57, Taberî, c. 2, s. 280, İbn Esîr, c. 2, s. 484, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 271.

165. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 278, Taberî, c. 2, s. 280, İbn Esîr, c. 2, s. 484, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 271.

166. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 57.

167. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 484, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 271.

Peygamberimiz aleyhisselâmın Ebu Eyyub Halid b. Zeyd'i Maiyyetine Alışı

Ebu Eyyub Halid b. Zeyd el-Ensârî der ki:

" Bedir günü, saf olduğumuz ve Resûlullah aleyhisselâm bizleri gözden geçirdiği sırada, beni ön safta görünce:

'Sen, benim yanımda, benim yanımda bulun! ' buyurdu." 168

-------------------------------------

168. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 278, Taberî, c. 2, s. 280.

Peygamberimiz aleyhisselâmın Kureyş Müşriklerini Görünce Allah'a Dua ve Münâcatta Bulunuşu

Peygamberimiz aleyhisselâm; Kureyş müşriklerinin harp meydanına geldiklerini görünce:

" Ey Allah'ım! İşte Kureyşliler! Olanca kibir ve gururları, kendilerini beğenmişlikleri ve övünücülük-leriyle gelmişler, Sana düşmanlık etmekte ve Senin Resûlünü yalanlamaktalar!

Biz, Senden, onlara karşı bana va'd buyurmuş olduğun yardımını diliyoruz.

Ey Allah'ım! Sabahleyin onları helak et! " diyerek, Allah'a dua ve münâcatta bulundu. 169

Hazret-i Ömer der ki:

" Bedir savaşı olduğu gün, Peygamberimiz aleyhisselâm, ashabına baktı: Onlar 300 küsurdu.

Bir de, müşriklere baktı: onlar 1000'di ve daha da çoktu.

Kıbleye döndü. İki elini uzattı (kaldırdı).

Üzerinde ridası ve izan vardı.

'Allah'ım! Bana yaptığın va'dini yerine getir!

Allah'ım! Şu bir avuç İslâm cemaatını helak edersen, artık Sana yeryüzünde ibadet olunmaz! ' diyor, hiç durmadan Rabbinden yardım diliyor ve O'na yalvanyordu.

Ridası omuzundan kayıp düştü.

Ebu Bekir gelip onu Resûlullah aleyhisselâmın omuzuna koydu ve arkasından ayrılmadı.

Nihayet, Ebu Bekir dayanamadı:

'Ey Allah'ın Peygamberi! Rabbine niyaz ettiğin yetişir artk!

O, sana olan va'dini muhakkak yerine getirecektir! ' dedi." 170

Bunun üzerine Yüce Allah Peygamberimiz aleyhisselâma indirdiği âyette:

" Hani, siz Rabbinizden imdad istiyordunuz da, o da, 'Muhakkak ki, ben size meleklerden birbiri ardınca bin melekle imdad edeceğim! ' diyerek duanızı kabul etmişti" buyurdu. 171

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Müjdeli 72 Ey Ebu Bekir! Sana Allah'ın yardımı geldi!

İşte, şu Cebrail'dir. Nak' yokuşlarının üzerinde, atının gemini tutmuş, 173 harp silahı ve zırhı üzerindedir! H ucuma hazır haldedir! " buyurdu. 174

-------------------------------------

169. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 273, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 59, Taberî, Târih, c. 2, s. 277, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 35, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 122-123, Zehebî, Megâzî, s. 80, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 268.

170. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 30, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 601-602, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1383-1384, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 269, Taberî, Târih, c. 2, s. 280, Beyhâki, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 51.

171. Enfâl: 9.

172. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 279, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 54, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 255, Zehebî, Megâzî, s. 37, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 276.

173. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 279, Vâkıdî, c. 1, s. 81 , Taberî, c. 2, s. 281, Beyhakî, c. 3, s. 54, İbn Esîr, c. 2, s. 125-126, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 255, Zehebî, Megâzî, s. 37, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 276.

174. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 14, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 54, İbn Seyyid, c. 1, s. 256.

Mücahidlerin Başlarına ve Göğüslerine Alâmet Takmaları

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Melekler alâmetlidirler. Siz de kendinize birer alâmet yapınız! " buyurdu.

Bunun üzerine, mücahidler, miğferlerine, takyelerine alâmetler taktılar. 175

Hazret-i Hamza deve kuşu kanadımı 76 goğsünel 77 taktı.

Hazret-i Ali ak yünden alâmet yaptı.

Zübeyr b. Avvam başına sarı bir bez,

Ebu Dücâne kırmızı bez, 178

Ukbe b. Âmir de miğferinin üzerine yeşil bir bez bağladı. 179

-------------------------------------

175. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 75, 76, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 16.

176. Vâkıdî, 11, s. 76, İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 23, 103.

177. Taberî, Târih, c. 2, s. 283, Zehebî, Megâzî, s. 39.

178. Vâkıdî, c. 1, s. 76, İbn Sa'd, c. 3, s. 23, 103.

179. İbn Sa'd. Tabakât. c. 3. s. 568.

Utbe b. Rebia'nın Son Gayretinin de Boşa Gidişi

Hazret-i Ali der ki:

" Kureyş müşrikleri toplandılar ve bize çok yakındılar.

O sırada, deve üzerinde bir adam, Kureyş müşrikleri arasında dolaşıyordu.

Resûlullah aleyhisselâm, bana:

'Yâ Ali! Hamza'yı bana çağır! ' buyurdu.

Hamza, müşriklerin çok yakınında bulunuyordu.

Ona:

'Şu kırmızı develi kimdir? Onlara ne söylüyor?' diye sordu.

Sonra da:

'Eğer şu cemaat arasında hayn emreden bir tek adam olsaydı, şu kırmızı develi adam olurdu! ' buyurdu.

Hamza, gelince:

'O, Utbe b. Rebia'dır. Kureyşîleri çarpışmaktan sakındırıyor ve onlara:

'Ey kavmim! Ben karşımda ölmeyi arzulayan bir kavim görüyorum!

Onlarla karşılaşmamanız, onlara yaklaşmamanız, sizin için hayırlıdır! Ey kavmim! Bugün siz benim başıma toplanınız ve 'Utbe b. Rebia, korktu! ' deyiniz, (razıyım). Bilirsiniz ki; ben hiç de sizin en korkağınız değilim! ' diyor' dedi.

Ebu Cehil, Utbe'nin söylediği bu sözleri işitince, ona:

'Vallahi, senin bu söylediğini senden başkası söyleseydi, onu dişlerimle parçalardım! Senin ciğerin ve kamın korku dolmuş! ' dedi.

Utbe:

'Beni sen mi ayıplıyorsun ey sarı koku sürünen adam? Bugün hangimizin korkak olduğunu öğreneceksin! ' dedi." 180

-------------------------------------

180. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 117, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 278, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 75-76.

Abdullah b. Süheyl'in Müslümanlar Tarafına Kaçması

Kureyş müşriklerinin ileri gelenlerinden Süheyl b. Atnr; Müslüman olan oğlu Abdullah'ı, Habeş ülkesinden Mekke'ye döndüğü zaman yakalayıp dininden döndürmek için bağlamış, Bedir seferine de kendisiyle birlikte çıkarmıştı.

Müslümanlarla müşrikler karşılaştıkları ve birbirlerini gördükleri zaman, Abdullah181 Peygamberimiz aleyhisselâmın yanına kaçmaya muvaffak oldu. 182

Süheyl b. Amr oğlunun bu hareketine son derecede kızdı ve ona ağır sözler söyledi.

Abdullah ise:

" Yüce Allah bunu benim hakkımda çok hayırlı kıldı! " diyerek karşılık verdi.

Abdullah o zaman 27 yaşında idi. 183

Allah ondan razı olsun!

-------------------------------------

181. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 406.

182. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 341.

183. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 406.

Bazı Müşriklerin İslâm Havuzundan Su İçmeye Gelmeleri

İçlerinde Hakîm b. Hizam'in da bulunduğu birtakım müşrikler İslâm havuzundan su içmeye geldiler. Müslümanlar onlara engel olmak istedikleri zaman, Peygamberimiz aleyhisselâm: " Bırakınız, içsinler! " buyurdu. İçtiler.

Hakîm b. Hizam'dan başka, su içenlerin hepsi, Bedir savaşında öldürülmüşlerdir. 184 Hakîm b. Hizam sonradan Müslüman olmuş ve Müslümanlığını İslâm amelleriyle güzelleştirmiştir. Yeminine önem vermek istediği zaman:

" Hayır! Beni Bedir'de öldürülmekten kurtaran Allah'a yemin ederim ki! " derdi. 185 Allah ondan razı olsun!

-------------------------------------

184. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 273, 274, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 61 , Taberî, Târih, c. 2, s. 277, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 123, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 252, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 268.

185. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 274, Taberî, Târîh, c. 2, s. 277, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 123, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 252, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 268.

Esved b. Abdulesed'in Kendisini Havuza Atışı ve Öldürülüşü

Ebu Cehil'in mensup bulunduğu Manzum oğulları kabilesinden Esved b. Abdulesed, yaramaz ve kötü huylu bir adamdı.

Bedir günü:

" Ben Allah'a Ya onların havuzundan su içeceğim, ya onu yıkacağım, ya da onun önünde öleceğim'diye and içtim! " diyerek havuza doğru gelirken, Hazret-i Hamza havuzun önünde karşılayıp ona kılıçla bir darbe indirdi, ayağını baldırının yarısıyla birlikte kesti.

Esved sırtının üzerine düştü, ayağından, arkadaşlarına doğru kan fışkırmaya başladı.

Yeminini yerine getirmek için, havuza kadar elleri ve dizleri üzerinde sürünerek kendisini havuza attı.

Hazret-i Hamza da, arkasından yetişti. Kılıçla bir darbe daha indirip, onu havuzun içinde öldürdü. 186

-------------------------------------

186. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 276, 277, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 68, Taberî, Târih, c. 2, s. 276, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 124, İbn Seyyîd, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 254, Zehebî, Megâzî, s. 36, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 273.

İslam Mücahidlerine Emirler Verilişi, Teşvik ve Tebşirlerde Bulunuluşu

Ramazan'ın 17. günü, Cuma günü, çok sıcak bir gündü. Güneşin harareti pek fazla idi. İki taraf, çarpışmak için, birbirlerine yaklaşmışlardı.

Peygamberimiz aleyhisselâm, emir vermedikçe Kureyş müşriklerine saldırmamalarını mücahidlere emrederek: 187

" Eğer Kureyş kavmi sizi sarar, kuşatırlarsa, onlan oka tutunuzu 88 Onlar sizi sarıp kuşatmadıkça, kılıçlarınızı sıyırmayınız! " buyurdu. 189

Mücahidleri çarpışmaya teşvik etti ve:

" Muhammed'in varlığı Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; bugün her kim sabır ve sebat ederek ve ecrini Allah'tan beki ey erek varıp şu müşriklerle çarpışır ve öldürülürde geri dönemezse, Allah onu muhakkak Cennete koyar! 190

Kalkınız! Genişliği göklerle yer kadar olan191 ve müttakîler [Allah'ın buyruklarını yerine getiren, yasakladıklarından sakınanlar] için hazırlanmış bulunan192 Cennete! " * buyurunca, Umeyr b. Humam:

" Yâ Rasûlallah! Genişliği göklerle yer kadar olan Cennete hâ! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Evet! " buyurdu.

Umeyr b. Humam:

" Bak hele! Bak hele! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Sana 'Bak hele! Bak hele! ' dedirten şey nedir?" diye sordu.

Umeyr b. Humam:

" Hayır! Vallahi, yâ Rasûlallah! Cennet ehlinden olmamı ummaktan başka bir maksadım yok! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Öyleyse, sen onun ehlindensin! " buyurdu.

Bunun üzerine, Umeyr b. Humam, azık torbasından birkaç hurma çıkarıp yemeye başladı. Sonra da, kendi kendine:

" Eğer ben bu hurmaları yiyinceye kadar yaşayacaksam, bu gerçekten uzun bir yaşamdır! " diyerek hemen elindeki hurmaları attı, şehit oluncaya kadar müşriklerle çarpıştı. 193

Allah ondan razı olsun!

-------------------------------------

187. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 278, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 67, Taberî, Târîh, c. 2, s. 280, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 125.

188. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 278, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 498, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 227, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 155, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 125, Zehebî, Megâzî, s. 66.

189. Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 52, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 155.

190. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 279, Taberî, Târîh, c. 2, s. 281, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1214, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 126, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 1 , s. 257, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 278.

191. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 565, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 136-137, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1510, Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 426

192. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 565. Hadfd: 21.

193. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 565, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 137, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1510, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 426, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 43, Zehebî, Megâzî, s. 66.

Yüce Allah'ın Mü'minlere Emir ve Tavsiyeleri

Yüce Allah, Kur'ân-ı Kerîm'inde şöyle buyurur:

" Ey iman edenler! Toplu bir halde kâfirlerle karşılaştığınız zaman, onlara arkalarınızı çevirmeyiniz (kaçmayınız)!

Tekrar çarpışmak için bir tarafa çekilenin, yahut diğer bir fırkaya ulaşıp mevki tutanın hali müstesna olmak üzere, kim öyle bir günde onlara arka çevirirse, o muhakkak ki Allah'ın gazabına uğramıştır. Onun yurdu Cehennemdir. O ne kötü bir sonuçtur! " 194

" Ey iman edenler! Bir düşman topluluğuna çattığınız zaman, sebat ediniz ve Allah'ı çok anınız ki, umduğunuza kavuşasınız!

Allah'a ve O'nun resûlüne itaat ediniz!

Birbirinizle çekişmeyiniz. Sonra, korku ile zaafa düşersiniz, rüzgârınız kesilir, elden gider.

Bir de, sabır ve sebat ediniz!

Çünkü, Allah sabreden, güçlüklere göğüs gerenlerle beraberdir.

Sizler, yurtlarından çalım satarak, insanlara gösteriş yaparak çıkanlar, halkı Allah'ın yolundan men edenler gibi olmayınız!

Onlar ne yaparlarsa, Allah hepsini çepeçevre kuşatıcıdır! " 195

-------------------------------------

194. Ental: 15-16.

195. Ental: 45-47.

Kutbe b. Âmir'in, Yere Attığı Taş Kaçmadıkça Savaştan Kaçmayacağını Söylemesi

Kutbe b. Amir, düşman saflarıyla İslâm safları arasına bir taş atarak: " Şu taş kaçmadıkça, ben de savaştan kaçmayacağım! " dedi. 196

-------------------------------------

196. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 578, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1282, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 406.

Müşriklerin Müslümanlar Karşısında Saf Bağlayıp Kılıçlarını Sıyırmaları

Kureyş müşrikleri, İslâm mücahidlerinin karşısında saf bağlayıp kılıçlarını sıyırdılar. Ebu Cehil, safta kısrağının üzerinde idi.

Başkumandan Utbe b. Rebia, kılıcını sıyırıp Ebu Cehil'in atının ayaklarına çarpınca, at arkasının üzerine çöktü!

Utbe b. Rebia, Ebu Cehil'e:

" İn! Bugün, binme günü değildir!

Senin bütün kavmin atlı değillerdir! " dedi.

Ebu Cehil atından hemen indi.

Utbe b. Rebia:

" Sabahleyin hangimizin kavmi için uğursuz olduğu belli olacak! " dedi. 197

-------------------------------------

197. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 66- 67.

Müşriklerin Mekke'de ve Bedir'deki Duaları

Kureyş müşrikleri, Bedir'e çıkıp gelmeden önce, Mekke'de Kabe'nin örtüsüne yapışarak Allah'tan yandım istemişler

" Ey Allah! İki ordudan en azîzine, iki cemaattan en kıymetlisine, iki kabileden en hayırlısına yandım et! " diyenek dua etmişlendi. 198

Kuneyş müşriki eni ve Müslümanlan Bedin'de birbirleriyle karşılaştı klanı zaman, Ebu Cehil de:

" Ey Allah'ım! Muhammed hısımlık ilişkilenini bize kestindi ve bize bilinmeyen binşeyle geldi.

Sabahleyin onu helak et! " dedi.

Kendisi aleyhinde ilk hüküm venen, kendisi oldu. 199

-------------------------------------

198. Taberî, Tefsîr, c. 9, s. 208, Ebu’l-Fidâ, Tefsir, c. 2, s. 296.

199. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 280, Vâkıdî, Megâzî, c. 1 , s. 70, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 431, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 129, Taberî, Tâ rfh, c. 2, s. 281, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 74, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 257, Zehebî, Megâzî, s. 68, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 282.

Mücahidlere Meleklerin Yardıma Geldiklerinin Müjdelenişi

İslâm mücahidlerinin güçlü ve kalabalık düşman karşısında zayıf bir durumda bulundukları sırada Peygamberimiz aleyhisselâmı bürüyen vahiy hali açılınca, Peygamberimiz aleyhisselâm, meleklerin yardıma geldiklerini mücahidlere müjdeledi. 200

Önce, benzeri görülmedik bir rüzgâr geldi, sonra geçip gitti.

Arkasından, ikinci bir rüzgâr geldi. O da geçip gitti.

Daha sonra, üçüncü bir rüzgâr geldi.

Birinci rüzgârda, Cebrail aleyhisselâm 1000 melekle gelip Peygamberimiz aleyhisselâmın yanında yer aldı.

İkinci rüzgârda Mikâil aleyhisselâm 1000 melekle gelip Peygamberimiz aleyhisselâmın sağında yer aldı.

Üçüncü rüzgârda İsrafil aleyhisselâm 1000 melekle gelip Peygamberimiz aleyhisselâmın solunda yer aldı. 201

Melekler başlarına beyaz sank sarmışlar, sarıklarının uçlarını arkalarına salmışlardı.

Cebrail aleyhisselâmın sarığı ise san idi. 202

Meleklerin hepsi de kır atlı idiler.

Atlarının alınlarında, sarkan perçemleri vardı. 203

Şeytanın Sürâka b. Cu'şum'un suretinde müşriklere görünüp204 Kinane oğullarının da kendilerine yardım için arkalarından gelmekte olduklarını söylediği205 ve Müslümanların az ve zayıf olduklarını da haber verdiği ve " Bugün, halktan, sizi yenebilecek yok! " diyerek cesaretlendirmeye çalıştığı sırada, melek ordularının Bedir'e geldiklerini görür görmez, iki ökçesinin üzerinde arkasına dönüp oradan kaçtığı rivayet edilir. 206

Bu hususta Kur'ân-ı Kerîm'de şu açıklama yapılır

" Hani, (müşriklerle) karşılaştığınız zaman, onları gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözünde azaltıyordu.

Çünkü, Allah, işlenmesi gereken işi yerine getirecekti.

Bütün işler ancak Allah'a döndürülür." 207

" Siz düşmandan (sayı ve teçhizatça) zayıf iken, Allah size Bedir'de kat'î bir zafer verdi.

Allah'tan sakınınız ki, şükretmiş olasınız.

O vakit, sen mü'minlere:

'İndirilen üç bin melekle Rabbinizin size imdad etmesi yetmez mi size?' diyordun." 208

" O zaman, şeytan da onların yaptıklarını süslüyor; 'Bugün, size insanlardan galebe edecek hiç kimse yok! Ben de sizin muhakkak ki yardımcınızım! ' diyordu.

Vaktâ ki, iki ordu (birbirine) göründü, şeytan onlara (müşriklere) 'Ben sizden uzağım! Gerçekten, ben, sizin göremeyeceğinizi görüyorum! Ben elbette Allahtan korkanm! Allah ukubetinde çok şiddetlidir! ' diyerek iki ökçesi üzerinde arkasına dönüp kaçtı." 209

-------------------------------------

200. Vâkıdî, Megâzî, d, s. 70.

201. Vâkıdî, Megâzî, c. 1 , s. 57, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 16, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 55, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 256, Zehebî, s. 62.

202. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 286, Taberî, Târih, c. 2, s. 284, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 260.

203. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 76, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 16

204. Musa b. Ukbe'nin Megâzîsinden naklen Zehebî, Megâzî, s. 80, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 71.

205. Musa b. Ukbe'nin MegâzPsinden naklen Zehebî, Megâzî, s. 80.

206. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 70-71, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 283.

207. Entâl: 44.

208. Âli-iİmran: 123-124.

209. Enfâl: 48.

Meleklerin İslam Mücahidlerine Nasıl Yardım Ettikleri

Bedir savaşında; leğenlerin içine düşen ufak ve sert taşların çıkardıkları mâdenî sesler gibi, gökten yere sesler gelmeye başladı!

Bu sesler, müşriklerin önlerinde ve arkalarında çınlamakta, yüreklerini titretmekte idi. 210

Abdullah b. Abbas'a, Gıfâr oğullarından bir zât şöyle anlatmıştır

" Amcamın oğlu ile gelip dağa çıkmıştık ki, dağın üzerinden Bedir görünüyordu.

O zaman, ikimiz de müşriktik.

Çarpışmada kimin yenileceğini gözetliyor, yenenlerle birlikte biz de yağmalayalım diye bekliyorduk.

Dağda bulunduğumuz sırada idi ki, bize yaklaşan bir bulutun içinde atların kişnemelerini işittik!

Ben, birisinin:

'Hayzum! İleri! '* dediğini de işittim.

Amcamın oğlu, korkudan yüreğinin zarı yırtılıp, olduğu yerde oluverdi!

Ben de az kalsın ölecektim, kendimi zor tuttum ! " 211

Gıfârî, Bedir'de bulutun altındaki yere kadar gidip Peygamberimiz aleyhisselâmla ashabını görmüş, fakat onların yanında buluttan işittiği şeylerden hiçbirini göremediğini söylemiştir. 212

Bedir savaşında bulunanlardan Ebu Useyd Malik b. Rebia da:

" Eğer bugün Bedir'de olsaydım ve gözüm de yanımda görür halde bulunsaydı, ben size meleklerin çıkıp geldikleri dağ boğazını muhakkak gösterirdim! Bunda şek ve şüphe etmiyorum! " demiştir. 213

İslâm mücahidlerine yardıma gelen melekleri, kaçan ve esir edilen müşriklerden görenler ve anlatanlar da vardır.

Huvaytıb b. Abduluzzâ der ki:

" Ben Bedir'de müşriklerle birlikte bulunmuş, ibret verici şeyler görmüş, melekleri görmüştüm ki, onlar gökle yer arasında Kureyşîleri öldürüyor, esir ediyorlardı. 214

O zaman, kendi kendime:

'Bu adam [Muhammed aleyhisselâm] muhakkak Allah tarafından korunuyor! ' dedim. 215 Gördüğüm şeyleri hiç kimseye anmadım." 216

Süheyl b. Amr da:

" Bedir günü, gökle yer arasında alaca atlar üzerinde ak benizli ve sarıklı adamlar gördüm ki, onlar bizleri öldürüyorlar ve esir ediyorlardı! " demiştir. 217

Hakîm b. Hizam da; Bedir günü, semadan ufku kaplayan alaca kilim gibi birşeyin vadiye düştüğünü ve dikkat edince, vadide siyah karınca seli gibi meleklerin aktığını gördüklerini ve bunun da gökten Muhammed aleyhisselâmın desteklendiğini gösteren birşey olduğunun kalbine doğduğunu söylemiştir. 218

Ebu Davud el-Mâzinf der ki:

" Bedir gününde, müşriklerden bir adamı, vurup öldüreyim diye takip ettim.

Kılıcım daha onun başına erişmeden, başının yere düştüğünü gördüm!

Anladım ki; onu benden başkası öldürdü! " 219

Sehl b. Huneyf de:

" Bedir gününde, herhangi birimiz bir müşrikin başına kılıcımızı vuracağımız zaman, kılıcımız daha onun başına erişmeden, başının bedeninden yere düştüğünü görüyorduk! " demiştir. 220

İbn Abbas'ın bildirdiğine göre; " O gün (Bedir günü), Müslümanlardan birzât, önündeki müşriklerden bir adamın arkasından koşarken, onun üzerinde birdenbire bir kırbaç darbesi işitti ve bir süvarinin de:

'İlerle ey Hayzum! ' diye seslendiğini işitti.

Bir de önündeki müşrike bakınca, onun boylu boyunca yere serilmiş, bumunun berelenmiş, yüzünün-kırbacın vurduğu şekilde-yanlmiş olduğunu gördü!

Ensarî gelip hadiseyi Resûlullah aleyhisselâma anlattı.

Resûlullah aleyhisselâm:

'Doğru söyledin! Bu, semadan gelen üçüncü imdaddandır! ' buyurdu." 221

Sâib b. Ebi Hubeyş:

" Vallahi, beni halktan hiç kimse esir etmedi! " deyince, kendisine:

" Öyleyse seni kim esir etti?" diye sorulmuştu.

Sâib:

" Kureyşîler bozguna uğrayınca, ben de onlarla bozguna uğradım.

Uzun boylu, ak benizli, gökle yer arasında, kır at üzerinde bir adam yetişip beni bağladı.

Abdurrahman b. Avf gelip beni bağlı bulunca, Müslümanlara:

'Bu, kimin esiri! ' diye seslendi.

Hiç kimse beni esir ettiğini söylemedi.

Nihayet beni Resûlullah aleyhisselâma kadar götürdüler.

Resûlullah aleyhisselâm, bana:

'Ey Ebu Hubeyş! Seni kim esir etti?' diye sordu.

'Bilmiyorum! ' dedim. Gördüğümü söylemek istemedim.

Resûlullah aleyhisselâm:

'Seni meleklerden şerefli bir melek esir etti!

Ey İbn Avf! Al git esirini! ' buyurdu." 222

-------------------------------------

210. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 95, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 80, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 283-284.

* Hayzum; Cebrail aleyhisselâmın atı nın adıdır (Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 281).

211. İbn İshak. İbn Hişam. Sîre, c. 2, s. 285, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 76, 77, Taberî, Târih, c. 2, s. 283, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 129, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 259-260, Zehebî, Megâzî, s. 39, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 279-280.

212. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 77.

213. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 286, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 76, Taberî, Tefsir, c. 4, s. 77, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 3, s. 81, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 260, Zehebî, Megâzî, s. 40, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 280.

214. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 492, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 400, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 76.

215. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 492.

216. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 492, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 400, İbn Esid, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 76.

217. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 76, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 57, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 281.

218. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 80, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 61 , Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, C. 3, S. 281.

219. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 286, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 450, Taberî, Târih, c. 2, s. 283, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1644, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 95, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 260.

220. Taberî, Târih, c. 2, s. 283-284. Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 409, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 129.

221. Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1384-1385.

222. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 79, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 281.

Peygamberimiz aleyhisselâmın Müşrikler Arasında Bulunan Bazı Kişilerin Öldürülmemesini Tavsiye Buyuruşu

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Anladım ki, Hâşim oğullarından ve başkalarından bazı kişiler, Bedir'e zorlanarak çıkarılmışlardır. Bizim onlarla çarpışmamız gerekmez.

O halde, sizden her kim Hâşim oğullarından herhangi birisiyle karşılaşırsa, onu öldürmesin! Kim Ebu'l-Bahterî ile karşılaşırsa, onu öldürmesin! Kim Abbas b. Abdulmuttalib'le karşılaşırsa, onu öldürmesin! Çünkü, onlar ancak isteksiz olarak, zorlanarak Bedir'e çıkarılmışlardır" buyurdu. Bunun üzerine, Ebu Huzeyfe b. Utbe b. Rebia:

" Biz babalarımızı, oğullarımızı, kardeşlerimizi ve aşiretimizi öldüreceğiz de, Abbas'ı mı bırakacağız?!

Vallahi, eğer onunla karşılaşırsam, muhakkak onun yüzüne kılıçla vuracağım! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm, Ebu Huzeyfe'nin böyle söylediğini işitince, Hazret-i Ömer'e:

" Ey Hafsa'nın babası! Resûlullah'ın amcasının yüzüne kılıçla vurulur mu?! " buyurdu.

Hazret-i Ömer:

" Yâ Rasûlallah! Beni bırak, onun boynunu kılıçla vurayım?

Vallahi o münafıklık yapmıştır! " dedi.

Ebu Huzeyfe, ağzından çıkan bu sözünden hayatı boyunca korkmuş durmuş ve:

" Benim o günde söylemiş bulunduğum o sözden eman içinde değilim!

Ondan hâlâ korkup duruyorum!

Buna ancak şehitlik keffaret olabilir! " derdi.

Yemâme savaşında da şehit olup, muradına erdi. 223

Allah ondan razı olsun!

Peygamberimiz aleyhisselâmın Ebu'l-Bahterî'yi öldürmekten mücahidleri nehy buyurması da, Ebu'l-Bahterî'nin Mekke'de Peygamberimiz aleyhisselâmı çok savunan bir kişi olmaşırıdandı.

Kendisi Peygamberimiz aleyhisselâma hiç eziyet etmezdi. Peygamberimiz, ondan, hoşuna gitmeyen bir hareket görmemişti.

Ebu'l-Bahterî, Kureyş müşriklerinin Hâşim ve Muttalib oğulları aleyhinde yazdıkları Sahifeyi bozmak için ayaklanan kişilerdendi.

İslâm mücahidlerinden Mücezzer b. Ziyad, savaş meydanında Ebu'l-Bahterî'ye rastlayınca:

" Resûlullah aleyhisselâm seni öldürmekten bizi nehy buyurmuştur! " dedi.

Ebu'l-Bahterî'nin terkisinde Cünâde b. Müleyha adında bir binek arkadaşı bulunuyordu.

Ebu'l-Bahterî:

" Bu arkadaşım ne olacak?" diye sordu.

Mücezzer:

" Hayır! Vallahi, biz senin arkadaşını bırakacaklardan değiliz!

Resûlullah aleyhisselâm bize ancak bir tek senin hakkında emir verdi" dedi.

Ebu'l-Bahterî:

" Hayır! Vallahi, ölürsek, o ve ben birlikte ölürüz!

Ben binek arkadaşımı yaşamaya düşkünlüğümden dolayı bıraktığımı Mekke kadınlarına söyletmem! " dedi.

Mücezzer, Ebu'l-Bahterî'yi deveden indirip de o çarpışmaktan başkasına yanaşmadığı zaman, çarpıştılar ve Mücezzer onu vurup öldürdükten sonra Peygamberimiz aleyhisselâma geldi ve:

" Seni hak ile peygamber gönderen Allah'a yemin ederim ki; onu esir edip sana getireyim diye çok uğraştım.

O ise yanaşmadı, ancak benimle çarpıştı. Ben de onunla çarpıştım ve kendisini öldürdüm! " dedi. 224

Peygamberimiz aleyhisselâm, Haris b. Âmirb. Nevfel hakkında da:

" Onu esir ediniz! Öldürmeyiniz! Çünkü, o Bedir'e gönülsüz olarak çıkarıldı" buyurmuştu.

Fakat, Hubeyb b. Yesaf, onu bilmeyerek öldürdü.

Peygamberimiz aleyhisselâm, onun öldürüldüğünü haber alınca:

" Eğer ben onu öldürülmeden önce bulsaydım, kendisini kadınlarına bırakırdım! " buyurdu. 225

Hazret-i Ali derki:

" Abbas b. Abdulmuttalib'i Ensardan kısacık boylu bir zât esir edip Resûlullah aleyhisselâmın yanına getirince, Abbas:

'Yâ Rasûlallah! Vallahi beni bu adam esir etmedi.

Beni insanların en güzel yüzlüsü, başının saçı iki yana ayrılmış, kır bir ata binmiş, şu cemaat arasında göremediğim bir kimse esir etti! ' dedi.

Ensârî:

'Yâ Rasûlallah! Onu ben esir ettim! ' diyerek ısrar edince, Peygamberimiz aleyhisselâm, ona:

'Sesini çıkarma! Allah seni şerefli bir melekle destekledi! ' buyurdu." 226

Hazret-i Abbas'ı esir ettiğini söyleyen zât, Ensardan Ebu'l-Yeser Ka'b b. Amr olup, kendisi çelimsiz, kısa boylu idi.

Hazret-i Abbas ise gövdeli, iri yarı idi.

Peygamberimiz aleyhisselâm, Ebu'l-Yeser'e:

" Ey Ebu'l-Yeser! Abbas'ı sen nasıl esir edebildin! ?" diye sordu.

Ebu'l-Yeser:

" Yâ Rasûlallah! Onu esir edebilmek için, ne bundan önce, ne de bundan sonra hiç görmediğim bir zât bana yardımda bulundu. Onun şekil ve şemaili şöyle şöyle idi! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Sen Abbas'ı esir alırken, Allah sana şerefli bir melekle yardım etmiş! " buyurdu. 227

Ebu'l-Yeser Hazret-i Abbas'la karşılaştığı zaman, o, ayakta donmuş gibi duruyordu.

Ebu'l-Yeser, ona:

" Resûlullah aleyhisselâm seni öldürmekten bizi nehy buyurdu" deyince, Hazret-i Abbas " Bu, onun akraba hakkını ilk gözetmesi, onlara ilk iyiliği değildir! " dedi. 228

-------------------------------------

223. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 281, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 10-11, Taberî, Târîh, c. 2, s. 282, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 140-141, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 128-129, Zehebî, Megâzî, s. 90-91.

224. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 281-282, Taberî, Târih, c. 2, s. 282, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1459-1460, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 64-65, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 285.

225. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 81.

226. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 117, Zehebî, Megâzî, s. 65, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 278, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 76.

227. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 12, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 353, Taberi, Târih, c. 2, s. 288, 289, Ebu Nuaym , Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 471-472.

228. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 12.

Harp Ateşini İlk Önce Âmir b. Hadramî'nin Tutuşturuşu

Harp ateşini müşriklerden ilk önce tutuşturan, Amir b. Hadramî oldu. 229 Ona, Hazret-i Ömer'in azadlısı Mihca' b. Salih karşı çıktı. Âmir b. Hadramî onu şehit etti. 230

Mihca'ın, kimin tarafından atıldığı bilinmeyen bir okla vurulup şehit edildiği de rivayet edilir. 231 Mihca', Muhacir Müslümanların Bedir'de verdikleri ilk şehitti. 232

Mihca', Yemenli, 233 Âk b. Adnânîlerden bir köle olup, 234 sabah akşam Allah'ın rızasını ve cemâlini uman ve En'am sûresinin 52. âyetinin nüzulüne sebep olan Müslümanlar arasında idi. 235 Allah ondan razı olsun!

Ensardan ilk şehid de Harise b. Sürâka olup, 236 havuzdan su içerken237 Hibban b. Arika veya bir başkası tarafından233 atılan bir okla boğazından vurularak239 şehit edildi. 240

Allah ondan razı olsun!

Harise b. Sürâka'nın annesi Ümmü'r-Rebi' Hatun, Peygamberimiz aleyhisselâma gelip: 241

" Yâ Rasûlallah! Oğlum Harise Cennette ise, 242 hayra uğradı ise243 sabreder, 244 Allah'ın nzasını dilerim. 245

Eğer onun hakkında bundan başkası olursa, olanca gücümle246 Allah'a yalvarır, yakarır, 247 hüngür hüngür ağlar dururum! " dedi. 248

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Ey Hârise'nin annesi! Şu muhakkak ki, Cennet içinde Cennetler vardır! Senin oğlun Firdevs-i âlâ'ya ermiştir! " buyurdu.

Firdevs; Cennetin en üstün, en yüce yeridir. 249

Bunun üzerine, Hârise'nin annesi gülerek dönüp giderken, kendi kendine:

" Bak hele! Bak hele senin şu yüce nasibine ey Harise! " diyordu. 250

-------------------------------------

229. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 16.

230. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 65, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 16, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 296, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, 5. 257.

231. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 279, Ta beri', Târih, c. 2, s. 281, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1486, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 280.

232. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 219, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 16.

233. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1486, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 280.

234. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1486.

235. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 280.

236. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 279, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 65, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 17, Taberî, Târih, c. 2, s. 281, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 308, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 126, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 257, Zehebî, Megâzî, s. 37, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 304.

237. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 279, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 65, Taberî, Târih, c. 2, s. 281, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1 , s. 308, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1 , s. 425, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 257.

238. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 65, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 17, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 425, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 257.

239. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 279, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 65, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 17, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 308, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 425, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 274.

240. İbn İshak İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 279, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 65, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 17, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 296, Taberî, Târih, c. 2, s. 281 , İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 308, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 425, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 257, Zehebî, Megâzî, s. 37, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 274.

241. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 260, Buhâri, Sahih, c. 3, s. 206, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 327, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 167.

242. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 215, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 206, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 167, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 308, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 425.

243. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 210, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 327.

244. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 215, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 206, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 327, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 308, İbn Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 327.

245. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 215, Buhâri, Sahih, c. 5, s. 9, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 327, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1 , s. 308.

246. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 260, Buhâri, Sahih, c. 3, s. 206, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 167.

247. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 327.

248. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 260, Buhâri, Sahih, c. 3, s. 206, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 167.

249. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 260, Buhâri, Sahih, c. 3, s. 206, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 327, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 167.

250. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 426.

Utbe b. Rebia, Şeybe b. Rebia ve Velid b. Utbe b. Rebia'nın Meydana Çıkıp Çarpışmak İçin Er Dilemeleri

Utbe b. Rebia çarpışmaya hazırlandığı zaman, Hakîm b. Hizam ona:

" Velid'in babası! Biraz bekle!

Yoksa, men ettiğin birşeyi ilk işleyen sen olursun! " dedi. 251

Fakat, Utbe ve kardeşi Şeybe ve Utbe'nin oğlu Velid, Hazret-i Ali'nin dediği gibi, sadece Cahiliye gururu ve gayretiyle meydana çıktılar ve:

" Bizimle çarpışacak kim var?" dediler. 252

Onlara karşı, Ensar gençlerinden üçü;

Avf,

Muawiz, 253

Muaz254 ya da Abdullah b. Revana meydana çıktı. 255

Peygamberimiz aleyhisselâm, Müslümanlarla müşrikler arasındaki bu ilk savaşta, Ensarın müşriklerle karşılaşmalarını istemiyordu. 256

Kureyş müşrikleri, karşılarına çıkan Ensara:

" Siz, kimlersiniz?" diye sordular.

Ensar gençleri:

" Ensardanız! " dediler.

Müşrikler:

" Bizim sizinle bir işimiz yok! " dediler.

Onlardan birisi. 257 Utbe b. Rebia:

" Biz bunlarla çarpışmak istemiyoruz! 258

Ey Muhammedi Sen kavmimizden, dengimiz olanları karşımıza çıkar! 259

Biz, Abdulmuttalib oğullarından, amcalarımızın oğullarıyla çarpışacağız! " dedi. 260

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselâm, saflarına dönmelerini Ensar gençlerine emir ve kendilerine dua ettikten sonra:

" Kalkınız ey Hâşim oğulları! Allah'ın nurunu, bâtıllanyla söndürmek için gelenlere karşı, hak yolunda çarpışınız-ki, zaten Allah peygamberinizi de bunun için göndermiş bulunuyor! 261

Kalk ey Ubeyde b. Haris!

Kalk ey Hamza!

Kalk ey Ali! " buyurdu. 262

Ubeyde b. Haris, Hazret-i Hamza ve Hazret-i Ali hemen kalkıp müşriklerin karşılarına vardıkları zaman, müşrikler:

" Siz, kimlersiniz?263 Konuşunuz ki, sizi tanıyalım.

Eğer dengimiz iseniz, sizinle çarpışalım! " dediler. 264

Ubeyde b. Haris:

" Ben, Ubeydeyim! "

Hazret-i Hamza:

" Ben, Hamzayım! "

Hazret-i Ali:

" Ben, Ali'yim! " dedi.

Bunun üzerine, Utbe b. Rebia:

" Değerli birer denklersiniz! " dedi. 265

Kavmin en yaşlısı olan Ubeyde b. Haris, Utbe b. Rebia ile,

Hazret-i Hamza, Şeybe b. Rebia ile,

Hazret-i Ali de, Velid b. Utbe ile karşılaştı ve çarpıştı.

Hazret-i Hamza, Şeybe b. Rebiayı,

Hazret-i Ali de, Velid b. Utbe'yi öldürmekte gecikmedi.

Ubeyde b. Haris ile Utbe b. Rebia ise, karşılaştılar ve çarpıştılar.

İkisi de, ayakta duramayacak derecede birbirlerini yaraladılar.

Hazret-i Hamza ve Hazret-i Ali, kılıçlarıyla Utbe'nin üzerine yürüyüp, kendisinin ölümünü hızlandırdılar.

Ubeyde b. Hâris'i yüklenip, İslâm karargâhına getirdiler. 266

Ubeyde'nin kesilen ayağının bileğinden kan ve ilikleri akmakta idi. 267

Ubeyde b. Haris, o halinde yanağını Peygamberimiz aleyhisselâmın ayağının üzerine koyarak: 268

" Yâ Rasûlalları! Ben şehit değil miyim?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Evet! Şehitsin! " buyurdu.

Ubeyde b. Haris:

" Vallahi, Ebu Talib sağ olsaydı, söylediği söze kendisinden ziyade benim lâyık olduğumu anlardı! " dedi ve Ebu Talib'in:

" Biz onun çevresinde, bize çoluklarımızı, çocuklarımızı unutturacak derecede çarpışıp yerlere ser-ilmedikçe, onu size teslim edeceğimizi mi sanıyorsunuz?" mealli beytini okudu. 269

Ne mutlu o kişiye ki

Hayatının sonucunda

Bulur Şanlı Peygamberi

Kendisinin başucunda.

Ubeyde b. Haris, Bedirden dönülürken, 270 Safra'da Vefât etti ve oraya gömüldü. 271

Allah ondan razı olsun!

Peygamberimiz aleyhisselâm, Nâziye'de konakladığı ve ashabın:

" Biz, bir misk kokusu duyuyoruz! ?" diyerek hayret ettikleri zaman:

" Duymanıza ne engel var? İşte, Ebu Muaviye'nin [Ubeyde b. Hâris'in] kabri oradadır! " buyurmuştur. 272

-------------------------------------

251. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 67.

252. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 117, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 71 Zehebî, Megâzî, s. 65, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 278, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 76.

253. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 277, Vâkıdî, Megâzî, c. 1 , s. 68, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 17, Taberî, Târih, c. 2, s. 279, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 72, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 125, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 54, Zehebî, Megâzî, s. 36.

254. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 68, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 17, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 273.

255. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 277, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 68, Taberî, Târîh, c. 2, s. 279, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 72, İbn Esîr, Kamil, c. 2, s. 125, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 254, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 273.

256. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 68, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 17.

257. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 277, Taberî, Târîh, c. 2, s. 279, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 72, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 254, Zehebî, Megâzî, s. 36, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 273.

258. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 117, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 71, Zehebî, Megâzî, s. 65.

259. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 277, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 68, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 17, Taberi, TârıTı, c. 2, s. 279, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 72, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 254, Zehebî, Megâzî, s. 36.

260. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 117, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 72, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 278.

261. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 68, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 17.

262. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 277, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 117 Taberî, Târîh, c. 2, s. 279, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 71-72, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 125, İbn Seyyid, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 254, Zehebî, Megâzî, s. 37, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 278.

263. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 277, Taberî, Târîh, c. 2, s. 279, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 71-72, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 125, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 254, Zehebî, Megâzî, s. 37, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 273.

264. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 68, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 17, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 273.

265. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 277, Taberi, Târîh, c. 2, s. 279, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 255, Zehebî, Megâzî, s. 37, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 277.

266. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 277, Taberî, Târih, c. 2, s. 279, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 125, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 255, Zehebî, Megâzî, s. 37, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 277.

267. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 69, Taberî, Târih, c. 2, s. 279.

268. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 274.

269. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 69-70, Taberî, Târih, c. 2, s. 279, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 188, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 125, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 274, Diyarbekri, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 278.

270. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 188, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1021, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 557.

271. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 50, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 188, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1021, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 554.

272. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1021, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 554.

Ebu Cehil'in Müşrikleri Müslümanlarla Çarpışmaya Kışkırtışı

Ebu Cehil; müşrikleri Müslümanlarla çarpışmaya kışkırtıyor ve:

" Sürâka b. Cu'şum'un ayrılıp yardımını kesmesi sizi aldatmasın!

O, ancak Muhammed'e ve ashabına vermiş olduğu sözün üzerinde durmuştur.

Kudeyd'e dönünce, onun kavmine ne yapacağımızı biliyoruz!

Utbe b. Rebia'nın, Şeybe b. Rebia'nın ve Velid b. Utbe'nin öldürülmeleri de, sizi korkutmasın!

Onlar çarpışacakları sırada acele ettiler, böbürlendiler.

Allah'a yemin ederim ki; bugün, Muhammed ve ashabını tutup urganlara bağlamadıkça dönmeyeceğiz!

Sizden her biriniz, onlardan birisini öldürebilirsiniz!

Fakat, onları öldürmeyiniz, yakalayınız!

Dinlerinden ayrılmak için yaptıkları şeylerin, atalarının yapageldikleri ibadetlerinden, Lât ve Uzzâ'dan yüz çevirmelerinin ne demek olduğunu onlara öğreteceğiz! " diyordu. 273

-------------------------------------

273. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 71, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 283.

Hazret-i Ebu Bekir'in Müşrikler Tarafından Çarpışmaya Çıkan Oğluna Kızıp Çarpışmaya Çıkmaktan Alıkonuluşu

Hazret-i Ebu Bekir'in oğlu Abdurrahman, Kureyş müşriki eriyle birlikte Bedir'e gelmişti. 274 Kendisi, müşriklerin en cesaretlilerinden ve keskin ok atıcı lan ndandı. 275

Abdurrahman, meydana çıkıp kendisiyle çarpışacak er dileyince, Hazret-i Ebu Bekir hemen ayağa kalktı.

Peygamberimiz aleyhisselâm, ona:

" Biz, senden yararlanıyoruz! " buyurarak, onun oğlu ile çarpışmasına müsaade etmedi. 276

Hazret-i Ebu Bekir, oğlu Abdurrahman'a seslenerek:

" Ey habîs! Bana olan nisbetin nerede kaldı?! " dedi.

Abdurrahman:

" Aramızda; silahtan, uzun endamlı, hızlı koşan attan ve yolunu sapıtmış ak saçlı ihtiyarları öldüren keskin kılıçtan başka birşey kalmadı! " dedi. 277

-------------------------------------

274. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 414.

275. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 825, Halebî, İnsanu'l-uyûn, c. 2, s. 414.

276. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 824, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 414.

277. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 291, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 291-292.

Müşriklerin Üzerine Kum Saçılıp Mücahidlerin Hücuma Kaldırılışı

Peygamberimiz aleyhisselâm; eline bir avuç kum alıp278 Kureyş müşriklerine yöneldi ve:

" Kara olsun yüzleri! " 279

Allah'ım! Onların kalblerine korku doldur! Ayaklarını, titret (tutmaz et! )" 280 diyerek elindeki kumu müşriklere doğru saçtı. 281

Saçılan kumdan, yüzlerine, gözlerine dolmayan kimse kalmadı ! 282 Bundan sonra, Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Hep birden müşriklere hamle ediniz! " buyurup, İslâm mücahidlerini hücuma kaldırdı. 283

Müşrikler, bozulmaya başladılar.

Yüce Allah; Kureyş müşriklerinin ulularından ve eşrafından öldürteceklerini öldürttü, esir ettireceklerini de esir ettirdi. 284

Bu hususta Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurulur:

" Hani, Rabbin, meleklere:

'Şüphesiz ki, Ben sizinle beraberim!

Haydi, iman edenlere sebat ilham ediniz! ' diye vahyediyordu.

'Ben kâfirlerin yüreklerine korku salacağım.

Hemen vurunuz boyunlarının üzerine! Vurunuz onların her bir parmağına! ' buyuruyordu.

Bunun sebebi, şudur: Çünkü, onlar Allah'a ve Allah'ın Resûlüne karşı koydular.

Kim Allah'a ve Allah'ın Resûlüne karşı koyarsa, Allah'ın cezası, cidden çok çetindir." 285

" Onları siz öldürmediniz! Fakat, Allah öldürdü onlan!

Attığın zaman da, sen atmadın, ancak Allah attı ve bunu, mü'minleri Kendi tarafından güzel bir nimet imtihanı ile denemek için yaptı.

Şüphesiz, Allah herşeyi işiten ve bilendir." 286

-------------------------------------

278. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 2, s. 280, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 81, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 126, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 257, Zehebî, Megâzî, s. 37, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 281.

279. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 281, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 81, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 81, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 126, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 257, Zehebî, Megâzî, s. 37, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 281.

280. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 81.

281. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 280, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 81, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 81, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 126, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 2, 7, Zehebî, Megâzî, s. 37, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 284.

282. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 81, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 257, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 284, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 84.

283. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 280, Taberî, Târîh, c. 2, s. 281, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 81, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 126, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 257, Zehebî, Megâzî, s. 37, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 284.

284. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 280, Taberî, Târîh, c. 2, s. 281, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 81, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 126, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 257, Zehebî, Megâzî, s. 37, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 281.

285. Entâl: 12-13.

286. Entâl: 17.

Tarafların Çarpışmaya İsteklenmeleri

Müslümanlarla müşrikler karşılaştıkları zaman, Allah tarafından, mü'minler müşrikleri az, müşrikler de mü'minleri az ve zayıf görmüşler ve iki taraf da çarpışmaya ısınmış ve isteklenmişlerdi.

Bu husus, Kur'ârvı Kerîm'de şöyle açıklanır:

" Hani, karşılaştığınız zaman, Allah onları (müşrikleri) gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu.

Çünkü, Allah, işlenmesi gereken işi yerine getirecekti.

Bütün işler Allah'a döndürülür." 287

-------------------------------------

287. Entâl: 44.

Peygamberimiz aleyhisselâmın Cesaret ve Metaneti

Hazret-i Ali der ki:

" Bedir günü, savaş şiddetlendiği zaman, Resûlullah aleyhisselâma sığınmıştık. O gün, insanların en cesaretlisi ve en kahramanı o idi. Müşriklerin saflarına ondan daha yakın olan kimse yoktu! " 288

" Bedir günü, biraz çarpıştıktan sonra;

'Ne yapıyor bir bakayım?' diye acele Peygamberimiz aleyhisselâmın yanına geldim.

Peygamberimiz aleyhisselâm, secdeye kapanmış, durmadan:

'Yâ Hayy yâ Kayyûm! Yâ Hayy yâ Kayyûm! ' diyordu.

Çarpışmak için, savaş meydanına döndüm.

Resûlullahın yanına tekrar dönüp geldiğim zaman, o yine secdeye kapanmış, Yâ Hayy yâ Kayyûm! ' diyordu. Sonra, tekrar çarpışmaya gittim. Tekrar dönüp geldiğim zaman, kendisi yine secdede bunu söylüyordu.

Yüce Allah, ona fetih ve zaferi ihsan etti." 289

-------------------------------------

288. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 23, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 126.

289. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 26, c. 1, s. 223, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 49, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihale, c. 3, s. 275-276.

Ashabın Bedir'de Gösterdikleri Kahramanlıklardan Örnekler ve Ebu Cehil'in Öldürülüşü

Ümeyye b. Halef esir edildiği zaman, Abdurrahman b. Avf'a:

" Sizden, kendisine deve kuşu kanadıyla alâmetlenmiş olan o adam kimdir?" diye sormuştu.

Abdurrahman b. Avf:

" O, Hamza b. Abdulmuttalib'dir! " deyince, Ümeyye b. Halef:

" İşte, bize yapılanları, o yaptı! " dedi. 290

Ebu Cehil'in mensup bulunduğu Manzum oğulları, birçok kimsenin öldürüldüğünü görünce:

" Ebu'l-Hakem b. Hişam'ın yanına yaklaşılamaz! Rebia'nın oğulları acele ettiler ve ölüp gittiler! Onlan, kabileleri koruyamadılar! " dediler ve Ebu Cehil'in etrafında deve sürüsü veya orman gibi oldular, onu ortalarına aldılar.

İçlerinden birisini Ebu Cehil'e benzetmeyi ve onun gibi giydirmeyi kararlaştırdılar. EbuKays b. Fâke b. Mugîreyi Ebu Cehil'e benzeterek giydirdiler.

Hazret-i Hamza, onun üzerine yürüdü ve:

" Al bunu da, Abdulmuttalib'in oğlundan, benden! " diyerek, Ebu Cehil'in gözleri önünde vurup öldürdü!

Hazret-i Ali de, Ebu Cehil gibi giydirilen Abdullah b. Münzir'in üzerine:

" Al bunu da, Abdulmuttalib'in oğullarından, benden! " diyerek, Ebu Cehil'in gözleri önünde öldürdü. Mahzum oğulları, Harmele b. Amfi Ebu Cehil gibi giydirdiler. Hazret-i Ali ona doğru vardı. Onun da işini bitirdi.

Bunun üzerine, Ebu Cehil ve adamları, Halid b. A'lem'i Ebu Cehil gibi giydirmek istedilerse de, Halid yanaşmadı, kaçındı. 291

Hazret-i Ali'nin anlattığına göre; o gün, gündüz ilerleyince, Müslümanlarla müşriklerin saflan birbirine karıştı.

Kum tepesinin üzerinde müşriklerin birisiyle Sa'd b. Hayseme çarpışıyordu. Müşrik, nihayet Sa'd b. Hayseme'yi şehit etti.

Müşrik başına miğfer geçirmişti ve atlı idi.

Hemen attan indi.

Hazret-i Ali'yi tanıdı.

Hazret-i Ali ise onu tanıyamadı.

Müşrik:

" Ebu Talib'in oğlu! Çarpışmak için, gel! " dedi.

Hazret-i Ali onunla çarpışmaya niyetlenince, müşrik yüksekten aşağı inip Hazret-i Aliye doğru geldi.

Hazret-i Ali, orta boylu olduğu için, o da müşrikin yaptığı gibi yapmak istedi.

Müşrik:

" Ey Ebu Talib'in oğlu! Kaçıyor musun?" dedi.

Hazret-i Ali:

" Hayır! Senin yakınında yer alacağım! " dedi ve ayağını pekiştirdikten sonra, döndü.

Müşrik, yaklaşıp Hazret-i Ali'ye kılıçla vurdu.

Hazret-i Ali kalkanına siperlendi.

Müşrikin kılıcı kalkana saplanıp kaldı.

Vurma sırası Hazret-i Ali'ye gelince, onu omuzundan göğsüne doğru kılıçla çaldı. Zırhını enlemesine biçti!

Müşrik, titredi ve sarsıldı.

Hazret-i Ali, kılıcının onu öldürdüğünü sandı.

O sırada, arkasından bir kılıcın parladığını ve şakıdığını görünce, Hazret-i Ali başını eğdi.

Kılıcı parlatan:

" Al bunu da, ben Abdulmuttalib'in oğlundan! " derken, müşrikin kellesi miğferiyle birlikte yere yuvarlandı!

Hazret-i Ali, dönüp arkasına baktığı zaman, Hazret-i Hamzayı gördü. 292

Nevfel b. Huveylid, Müslümanlarla karşılaştığı zaman:

" Ey Kureyş cemaatı! Bugün, ululuk, yücelik günüdür! " diyerek haykırmaya başlayınca, Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Allah'ım! Nevfel b. Huveylid'e karşı bana yardımcı ol, onun hakkından gel! " diyerek dua etmişti.

Nevfel b. Huveylid, Kureyş cemaatının dağılmaya başladığını görünce de; Ensar mücahidlerine seslendi:

" Kanlarımızı dökmekten, size ne fayda var? Sizin süte ihtiyacınız yok mu?" dedi.

Cebbar b. Sahr onu esir etti. Önüne düşürüp götürürken, Nevfel, Hazret-i Ali'nin kendisine doğru seğirterek geldiğini gördü ve:

" Ey Ensârî kardeş! Şu gelen, kimdir? Lât ve Uzzâ'ya and ederim ki; gördüğüm o adam beni öldürmek istiyor! " dedi.

Cebbar b. Sahr:

" O, Ali b. Ebi Talib'dir! " dedi.

Hazret-i Ali, yetişip onu kılıçla çaldı. Kılıç onun kalkanına battı.

Kılıcını kalkandan kurtardıktan sonra, vurup bacaklarını zırhıyla birlikte kesti. Sonra da, başını gövdesinden ayırdı.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Nevfel b. Huveylid hakkında kimde bilgi var?" diye sorunca, Hazret-i Ali " Ben onu öldürdüm! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Allâhu ekber! " diyerek tekbir getirdi ve:

" Allah, onun hakkındaki duamı kabul buyurdu" dedi. 293

Hazret-i Ömer der ki:

" Bedir günü, Âs b. Saîd b. Âs'ı, arslan gibi topraklan yırtıp saçarken gördüm. 294 Öküzün boynuzu ile kaşındığı, kazındığı gibi kaşınıyor, kazınıyordu. Ben ondan uzak durdum. Amcasının oğlu295 Ali b. Ebi Talib, üzerine yürüyüp296 onu öldürdü! " 297

Hazret-i Ali, Bedir'de müşriklerin başlarını vurup vurup düşürüyordu. 298

Ebu Cehil; uzun kuyruklu bir at üzerinde bulunuyor, 299 müşriklerin ordusu içinde, recezler söyleyerek, kendisinden hiçbir savaşta öç alınamayacağını iddia edip, " Beni anam bu gibi işler için doğurdu! " diyerek övünüp duruyordu. 300

Abdurrahman b. Avf der ki:

" Bedir günü, sağıma soluma baktım, gördüm ki; Ensar gençlerinden, çok genç ikisinin arasındayım.

Ben ise, onlardan daha güçlü olanlar arasında bulunmak isterdim.

Onlardan biri bana:

'Ey amca! Sen Ebu Cehil'i tanır mısın?' diye sordu.

Ben de:

'Evet! Tanınm! Senin ona ne hacetin var ey kardeşimin oğlu?' dedim.

Genç:

'Haber aldım ki; o, Resûlullah aleyhisselâma sövermiş! ?

Varlığım Kudret Elinde olan Allah'a yemin ederim ki; ben onu bir görecek olursam, ikimizden, eceli gelen ölmedikçe, şahsım onun şahsından ayrılmayacaktır! ' dedi.

Gencin bu sözüne şaştım.

Öbür genç de, berikinin söylediği gibi söyledi.

Çok geçmeden, Ebu Cehil'i halkın arasında dönüp dururken gördüm ve:

'Görüyor musunuz? İşte, sorduğunuz adam! ' dedim.

Gençler hemen kılıçlarını sıyırdılar. Ebu Cehil'e doğru seğirtip gittiler ve onu kılıçtan geçirdiler.

Bu gençler, Muaz b. Afra' ile Muaz b. Amr b. Cemuh idi." 301

Ebu Cehil ile ilk karşılaşan, Muaz b. Amr b. Cemuh oldu. 302

Muaz b. Amr b. Cemuh der ki:

" Ben kavimden işitmiştim. 303 Onlar:

'Ebu'l-Hakem [Ebu Cehil] orman içindedir! Hiç kimse ona erişemez! Ona yol bulamaz! ' diyorlardı. 304

O, orman içinde korunmaya alınmış gibi idi. 305

Kureyş müşriklerinin onun hakkında söylediklerini işittiğim zaman, 306 onu kendime hedef yaptım, ona doğru vardım. Fırsat bulunca, ona saldırdım.

Kılıcımla bir darbe indirip, ayağını baldırının yarısından uçundum!

Vallahi, düştüğü zaman, onu, yem için hurma çekirdeği ufaltan değirmenin altına giden hurma çekirdeklerinin o değirmende döğülürken sıçramasına benzettim.

Onun oğlu İkrime de, bana, omuzumun üzerinden kılıçla vurup kolumu kesti.

Elim, yanımdan, derime asılı kaldı!

Bunun üzerine, çarpışmak bana zor ve çetin geldi.

Gün boyunca, elim arkamda sürünür olduğu halde, savaşmaya devam ettim.

Beni rahatsız edince de, üzerine ayağımla bastım, onu koparıp attım! 307

Sonra, her yere sığınmaya çalıştığı sırada İkrimeye rastladım.

Eğer kolum yanımda (yerinde) olsaydı, o gün, muhakkak onu öldürmeyi arzu ederdim! " 308

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Acaba Ebu Cehil ne yapıyor? Kim gidip bir bakar?" buyurdu. 309

Ebu Cehil'in ölüler arasında araştırılmasını emretti. 310

Bunun üzerine, Abdullah b. Mes'ud onu aramaya gitti ve buldu.

" Â! Ebu Cehil! Sensin hâ! " dedi ve onun sakalından tuttu. 311

Abdullah b. Mes'ud der ki:

" Ben onu son dakikalarını yaşadığı sırada buldum ve tanıdım, boynuna ayağımla bastım ve:

'Ey Allah düşmanı! Allah seni zelil ve hakîr kıldı, değil mi?' dedim. O, 'Allah beni ne ile zelil ve hakîr kıldı? Kavminin öldürdüğü adamdan, benden daha üstün kim var? Ey koyun çobancığı! Sen çetin ve erişilmesi çok güç olan bir yere çıkmışsın! Sen onu bırak da, bana haber ver ki, bugün devran kimindir?' dedi.

'Allah'ın ve Resûlullahındır! ' dedim. 312

Kendisine 'Seni öldüreceğim! ' dediğim zaman, bana:

'Efendisini öldüren ilk köle sen değilsin!

Benim için en ağır gelen şey, beni senin, 313 çiftçilerin [Medinelilerin] öldürüp314 Mutayyibîn'den veya Ah lâftan bir adamın* öldürmüş olmamasıdır! ' dedi. 315

Ebu Cehil'in yanında iyi bir kılıç vardı.

Benim yanımdaki kılıç ise, eski ve işe yaramaz bir kılıçtı.

Kendi kılıcımla onun başını kesemeyince, elime Ebu Cehil'in kılıcını aldım. Kendisini kendi kılıcıyla öldürdükten sonra, Resûlullah aleyhisselâmın yanına vardım:

'Ebu Cehil'i öldürdüm! ' dedim.

'Kendisinden başka ilah olmayan Allah aşkına, doğru mu?' diyerek bana üç kere yemin ettirdi. 316 Secdeye kapandı. 317 Allah'a hamd ü sena etti. 318 'Allâhu ekber! ' diyerek tekbir getirdikten sonra:

'Hamdolsun O Allah'a ki, va'dini doğruladı, kuluna yardım etti. Toplanan toplulukları, tek başına, hezimete, bozguna uğrattı' dedi. 319

Ebu Cehil için de:

'Bu, bu ümmetin Firavunu idi' buyurdu." 320

Abdulkays kabilesinden Ma'bed b. Vehb de, Bedir savaşında, iki elinde iki kılıç kullanarak çarpışmıştır. 321

Peygamberimiz aleyhisselâm, gerek Ma'bed'i ve gerek Abdulkays kabilesinin öteki yiğitlerini: " Onlar, Allah'ın yeryüzündeki arslanlarıdır! " diyerek tebrik ve takdir buyurmuştur. 322

Abdullah b. Mes'ud:

" Bedir günü, çarpışırken, Sa'd b. Ebi Vakkas'ı gördüm.

Piyadeler arasında atlı gibi çarpışmakta idi! " demiştir. 323

Zübeyr b. Avvam derki:

" Bedir günü, ben, Ubeyde b. Saîd b. Âs'la karşılaştım.

O, baştan ayağa kadar zırha bürünmüş, gözlerinden başka bir yeri görünmez halde, at üzerinde bulunuyordu.

Büyük karınlı olduğu için, kendisine 'Ebu Zâtülkiriş' denilirdi.

'Ben, Ebu Zâtülkiriş'im! Ben, Ebu Zâtülkiriş'im! ' diyerek, herkese meydan okuyordu.

Elimdekimi mızrağımı, hemen onun gözüne sapladım, yıkılıp öldü! Ayağımı yanağına bastım, mızrağımı olanca gücümle çekip çıkardım. Fakat, mızrağımın iki tarafı eğilmişti." 324

Ükkâşe b. Mıhsan'ın, Bedir savaşı gününde, elindeki kılıcı kırılmıştı. Peygamberimiz aleyhisselâm ona ağaç dallarından bir dal verip:

" Ey Ükkâşe! Çarpış bununla! " buyurdu.

Ükkâşe o dalı alıp salladığı zaman, dal, elinde uzun boylu, dayanıklı, parlak bir kılıç oluverdi! Ükkâşe; Peygamberimiz aleyhisselâmla birlikte bulunduğu bütün savaşlarda bu kılıcı kullandı. Avn diye anılan bu kılıç, hayatı boyunca, kendisinin yanında kaldı. 325

Müşriklerden Âsim b. Ebi Avf:

" Ey Kureyş cemaatı! Akrabalık haklarını gözetmeyen, topluluğunuzu dağıtan, bilinmeyen şeyi size getiren Muhammed'le çarpışınız! O kurtulursa, ben kurtulmayayım! " diyerek haykırırken, Ebu Dücâne Simâkb. Hareşe ile karşılaştılar ve çarpıştılar.

Ebu Dücâne onu bir vuruşta öldürdü.

Üzerindeki silahını, ötesini berisini almaya durunca, Hazret-i Ömer üzerlerine geldi:

" Bırak şimdi onun ötesini berisini! Biz daha düşmanla uğraşıp duruyoruz..." dedi.

O sırada, müşriklerden Ma'bed b. Vehb* gelerek Ebû Dücâne'ye arkasından kılıçla bir darbe indirdi.

Ebu Dücâne, deve çöker gibi, yere çöktü!

Hemen kalkıp, ona kılıç vurmaya başladı. Fakat onu öldüremedi.

Ma'bed, önünde göremediği bir çukura düşünce, Ebu Dücâne onun üzerine çöktü ve başını kesti. 326

-------------------------------------

290. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 284, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 83, Taberî, Târîh, c. 2, s. 283, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 127, Zehebî, Megâzî, s. 37, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 286.

291. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 86-87.

292. Vâkıdı, Megâzı, c. 1, s. 92-93.

293. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 91 -92.

294. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 622.

295. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 288.

296. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 622.

297. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 288, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 622.

298. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s: . 97.

299. İbn EsPr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s: . 203.

300. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 286-287.

301. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 193, Buhârî, Sahih, c. 4, s: . 22, c. 5, s: . 11, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1372, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, 5. 1413.

302. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 287, Taberî, Târih, c. 2, s. 284.

303. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 287, Taberî, Târih, c. 2, s: . 284, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s: . 84, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1410, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 202, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 260, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s: . 287.

304. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s: . 287, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s: . 87, Taberî, Târih, c. 2, s: . 284, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s: . 84, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1410, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 202, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 260, Zehebî, Megâzî, s: . 40, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 287.

305. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 87.

306. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 287, Taberî, Târih, c. 2, s: . 284, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s: . 84, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1410, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s: . 202, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s: . 260, Zehebî, Megâzî, s. 40, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 2, s. 287.

307. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 287, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 87, Taberî, Târih, c. 2, s: . 284, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, s: . 3, s. 84-85, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1410, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 127, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 260-261, Zehebî, Megâzî, s. 40, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 287.

308. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 87.

309. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 115, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 6, 20, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 86, Zehebî, Megâzî, s. 70, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 288.

310. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 115, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 6, 20.

311. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 115, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 6, Zehebî, Megâzî, s. 70, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 288.

312. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 288-289, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 89-90, Taberî, Târîh, c. 2, s. 284, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 85-86, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 127, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 261 , Zehebî, Megâzî, s. 41, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 288.

313. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 90, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 299, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 127.

314. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 20.

* M. Âsım Koksal, İslâm Târihi, c. 1, 18, Mekke Devri, c. 1 , s. 87-90'da Mutayyibfn ve Ahlâf hakkında izahat vardır.

315. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 90, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 299, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 127.

316. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 444, Zehebî, Megâzî, s. 70-71, Ebul -Fidâ, el -Bidâye ve'n-nihâ ve, c. 3, s. 288-289.

317. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 127, Zehebî, Megâzî, s. 71, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 289.

318. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 289, Taberî, Târih, c. 2, s. 284, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 86, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 261.

319. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 444, Zehebî, Megâzî, s. 71, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 289, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 88.

320. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 444, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 88, Zehebî, Megâzî, s. 71, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 289.

321. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 1428, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 223.

322. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 223, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 441

323. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 141, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 67.

324. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 85, 86, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 14, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 290.

325. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 290, Vâkıdî, Megâzî, c. 1 , s. 93, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 188, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 98, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1080, İbn Hazm, Cevâmiu's-are, s. 113, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 262, Zehebî, Megâzî, s. 74, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 290.

* Benf Kelb b. Avf b. Ka'b b. Amr b. Leylerden olup Benf Âmir b. Lüeyierin müttefiki, antlaşmalıa idi (İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 2, 5. 372).

326. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 86.

Ümeyye b. Halef'in Esir Edilişi ve Öldürülüşü

Abdurrahman b. Avf der ki:

" Ümeyye b. Halef, 327 Mekke'de, 328 Cahiliye devrinde329 dostumdu.

İsmim de, Abdi Amr idi. 330

İslâmiyet geldiği, 331 Müslüman olduğum zaman, Abdurrahman olarak isimlendim. 332

Bizim Mekke'de bulunduğumuz sırada, o bana rastlarve:

'Ey Abdi Amr! Babanın seni isimlendirdiği bir isimden yüz mü çevirdin?! ' der, ben de kendisine:

'Evet! 333 Allah beni İslâmiyete erdirdi. Abdurrahman olarak isimlendim'334 derdim.

O da:

'Ben Rahman'ı tanımıyorum! 335 Yemâme'deki Müseylime de Rahman adıyla adlanmışür. Ben seni bu adla çağırmam. 336

Sen aramızda bundan başka bir isim kulları ki, ben seni onunla çağırayım.

Seni ilk isminle çağırdığım zaman, bana cevap vermiyorsun. Ben de seni bilmediğim birşeyle çağıramam! ' derdi.

Gerçekten de, beni 'Ey Abdi Amr! ' diye çağırdığı zaman, ona cevap vermezdim.

Kendisine:

'Ey Ali'nin babası! Dilediğini yap! ' dedim.

Bunun üzerine, o bana:

'Sen, Abdulilâh'sın! ' dedi.

Ona:

'Evet! ' dedim.

Rastladıkça, bana 'Ey Abdulilâh! ' dediği zaman ona cevap verir ve kendisiyle konuşurdum.

Bedir gününde, ona rastladım:

Oğlu Ali b. Ümeyye'nin elinden tutmuş, duruyordu.

Ben de, savaşta ele geçirdiğim birtakım zırhları yanımda taşıyordum.

Ümeyye b. Halef, beni görünce: 337

'Ey Abdi Amr! ' diye seslendi.

Kendisine cevap vermedim.

Bunun üzerine, bana:

'Ey Abdulilâh! ' diye seslendi.

'Evet! ' dedim. 338

Ümeyye b. Halef, bana:

'Senin bende alacak birşeyin yok mudur?

Ben senin yanındaki zırhlardan daha hayırlı değil miyim?! ' dedi.

Ona:

'Evet! Öyledir! ' dedim.

Ellerimden zırhları atıp onun ve oğlunun ellerinden tuttum.

Ümeyye b. Halef:

'Doğrusu, ben bugünkü gibisini şimdiye kadar hiç görmemişimdir! 339 Sizin süte ihtiyacınız yok mudur?' dedi. 340

Ümeyye b. Halef, bu sözüyle, 'Beni kim esir ederse, ona fidye (kurtuluş akçesi) olarak bol sütlü deve veririm' demek istemişti. 341

Ben; Ümeyye b. Halef ile onun oğlu arasında, onların ellerinden tutmuş olduğum halde giderken, Ümeyye b. Halef, bana:

'Ey Abdulilâh! Sizden, 342 göğsünde deve kuşu kanadıyla alâmetlenmiş olan o adam kimdir?' diye sordu.

Ona:

'O, Hamza b. Abdulmuttalib'dir! ' dedim.

İşte, bizim başımıza bütün bu işleri getirmiş olan odur! ' dedi. 343

Vallahi, ben onlan önlerine düşüp götürüyordum ki, Bilal onu benimle birlikte gördü.

Ümeyye b. Halef Mekke'de ona İslâm'ı bırakması için işkence yapar, onu Mekke'nin güneşten kızmış kumluğuna yatırarak büyük bir kaya parçası getirip onun göğsünün üzerine konulmasını emreder, sonra da:

'Ya işte böylece devam edersin, ya da Muhammed'in dininden ayrılırsın! ' derdi.

Bilal ise, bu işkencelere karşı:

'Allah birdir! Allah birdir! [Ehad! Ehad! ] ' demekten geri durmazdı.

Bilal, onu görür görmez:

'Küfrün başı Ümeyye b. Halef ha!

O kurtulursa, ben kurtulmam! ' dedi.

Ona:

'Ey Bilal! O şimdi benim esirimdir! ' dedim.

Bilal:

'O kurtulursa, ben kurtulmam! ' dedi.

Bilal'e:

'Beni dinlemiyor musun, ey karanın oğlu! ' dedimse de, o:

'Eğer o kurtulursa, ben kurtulmam! ' dedi ve sesinin çıkabildiği kadar:

'Ey Allah'ın Ensarı! İşte, küfrün başı Ümeyye b. Halef!

O kurtulursa, ben kurtulmam! ' diyerek bağırmaya başladı.

Birden, bizi kuşattılar, bilezik gibi halka içine aldılar.

Ben ise, onu korumaya ve savunmaya çalışıyordum.

İçlerinden bir adam, kılıcını sıyırdı.

Ümeyye'nin oğlunu, ayağından vurup yere düşürdü.

Ümeyye ise, şimdiye kadar bir benzerini daha işitmediğim bir çığlık kopardı.

Ona:

'Artık sen kendini kurtar! Senin için kurtuluş yoktur! Vallahi, ben senden hiçbir şeyi gideremem! 'dedim.

Ümeyye b. Halef ile oğlunu kılıçtan geçirdiler, işlerini bitirdiler.

Allah Bilal'e rahmet etsin ki, onun yüzünden hem zırhlarım elimden gitti, hem esirlerim ! " 344

Abdurrahman b. Avf'in Ümeyye b. Halefe göstermek istediği Vefâkârlık, aralarındaki yazılı bir sözleşmeden ileri geliyordu.

Bu sözleşmeye göre:

Abdurrahman b. Avf'm Mekke'deki mallarını ve akrabalarını korumayı Ümeyye b. Halef,

Ümeyye b. Halefin Medine'deki mallarını ve akrabalarını korumayı da Abdurrahman b. Avf üzerine almış bulunuyordu. 345

-------------------------------------

327. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 283, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 82, Taberî, Târih, c. 2, s. 282, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 91, Zehebî, Megâzî, s. 39, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 286.

328. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 283, Taberî, c. 2, s. 282, Beyhakî, c. 3, s. 91, Zehebî s. 39, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 286.

329. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 82.

330. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 283, Vâkıdî, c. 1 , s. 82, Taberî, c. 2, s. 282, Beyhakî, c. 3, s. 91, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 286.

331. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 82.

332. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 283, Vâkıdî, c. 1 , s. 82, Taberî, c. 2, s. 282, Beyhakî, c. 3, s. 91, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 286.

333. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 283, Taberî, c. 2, s. 282, Beyhakî, c. 3, s. 91, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s.. 286.

334. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 91.

335. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 283, Taberî, c. 2, s. 282, Beyhakî, c. 3, s. 91, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 286.

336. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 82.

337. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 283, Taberî, Târîh, c. 2, s. 282, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 91 , Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 286.

338. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 283-284, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 83, Taberî, c. 2, s. 283, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 91, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 286.

339. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 284, Taberî, c. 2, s. 283, Beyhakî, c. 3, s. 91, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 259, Zehebî, Megâzî, s. 39, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 286.

340. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 284, Vâkıdî, c. 1, s. 83, Taberî, c. 2, s. 283, Beyhakî, c. 3, s. 91, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 259, Zehebî, s. 39, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 286.

341. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 284, Zehebî, s. 39.

342. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 284, Taberî, c. 2, s. 283, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 286.

343. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 2, s. 284, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 83, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 127, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 259, Zehebî, Megâzî, s. 39, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 286.

344. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 284, Taberî, Târih, c. 2, s. 283, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 91, 92, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 259, Zehebî, Megâzî, s. 39, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 286.

345. Buhârî. Sahih. c. 3. s. 60.

Peygamberimiz aleyhisselâmın Kureyş Müşriklerinin Bozulup Kaçacakları Hakkındaki Âyeti Okuyarak Çadırından Çıkışı

Peygamberimiz aleyhisselâm, zırh gömleğini üzerine giyinmiş olduğu halde çadırından dışarı çıkarken, Kamer sûresinin:

" Yakında o cemaat bozguna uğrayacak, onlar arkalarını dönüp kaçacaklar! " mealli 45. âyetini okumuştu. 346

Bu âyet Mekke'de nazil olmuştur. 347

Hazret-i Ömer der ki:

" Bu âyet nazil olduğu zaman, kendi kendime:

'Acaba hangi cemaat bozguna uğratılacak? Kime galebe çalınacak ola?! ' demiştim.

Bedir günü gelip de Resûlullah aleyhisselâmın zırhını giyinmiş olduğu halde bu âyeti okuduğunu görünce, anladım ki, Yüce Allah meğer Kureyş müşriklerini bozguna uğratacakmış! ' dedim. 348

Bu âyetin tefsirini o gün öğrendim! " 349

-------------------------------------

346. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 329, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 230, Taberî, Târih, c. 2, s. 280-281 , Tefsir, c. 27, s. 108-109, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 50, Zehebî, Megâzî, s. 60, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 276.

347. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 276.

348. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 25, Taberî, Tefsîr, c. 27, s. 108, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 4, s. 266, Beyzâvî, Tefsir, c. 2, s. 439, Ebussuud. Tefsîr, c. 8, s. 174.

349. Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 4, s. 266, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 276.

Müşriklerin Öldürülmeyip Esir Edilmelerinden Sa'd b. Muaz'ın Hoşnutsuzluk Göstermesi

Müşrikler bozguna uğradığı zaman, Müslümanlardan bir kısmı müşrikleri takip ve esir ediyor, bir kısmı da ganimet mallarını topluyordu. 350

Peygamberimiz aleyhisselâm, Sa'd b. Muaz'ın yüzünde, halkın yaptıkları şeyden (müşrikleri öldürmeyip esir etmelerinden) hoşnutsuzluk gösterdiğini gördü.

Ona:

" Vallahi, ey Sa'd! Halkın yaptığı şeyden hoşlanmıyor gibisin?" buyurdu.

Sa'd b. Muaz:

" Evet! Vallahi yâ Rasûlallah! Bu, Allah'ın Kureyş müşriklerinin başına getirdiği ilk musibetti. Bence onları öldürmek sağ bırakmaktan daha makbuldür! " dedi. 351

-------------------------------------

350. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 98, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 301.

351. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 280-281, Taberî, Târih, c. 2, s. 281, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 126, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 258, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 284.

Bedir Savaşında Öldürülen ve Esir Edilen Müşriklerin Sayısı

Bedir savaşında Kuneyş müşriklerinden 70 kişi öldürüldü ve bir o kadar da esir edildi. 352 Ebu Cehil, öldürülen müşriklerin altmışdokuzuncusu idi. 353

-------------------------------------

352. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 374, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 144, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 17-18, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1384-1385, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 124, Zehebî, Megâzî, s. 37, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 300.

353. Ebu’l-Fidâ, Tefsir, c. 2, s. 293.

Müşrik Ölülerinden Yirmidördünün Bedir'deki Pis Bir Kuyuya Atılışı

Peygamberimiz aleyhisselam; Kureyş müşriklerinin ulularından yirmidört kişinin cesetlerinin birara-da kaldırılmasını emir buyurdu da, onlar Bedir kuyularından pis bir kuyuya atıldılar. Böylece, pis kuyu yeni pislikleri de içine almış oldu. 354

-------------------------------------

354. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 29, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 8, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 92, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 283.

Babasının Cesedi Kuyuya Atılırken Ebu Huzeyfe'nin Üzüntü Duyuşu ve Üzülmesinin Sebebi

Peygamberimiz aleyhisselam, Ebu Huzeyfe'nin babası Utbe'nin cesedi sürünüp kuyuya atılırken, Ebu Huzeyfe'nin üzüldüğünü ve yüzünün renginin değiştiğini görünce:

" Ey Ebu Huzeyfe! Galiba, babanın durumundan dolayı kalbine birşeyler girdi?" buyurdu.

Ebu Huzeyfe:

" Hayır! Vallahi, yâ Rasûlallah! Bana ne babamdan, ne de onun vurulup düşeceği yerden dolayı bir şüphe gelmiştir.

Fakat, ben babamda bulunduğunu bildiğim isabetli görüşlülük, usluluk ve faziletin kendisini er geç İslâmiyete kılavuz I a maya yeteceğini sanmakta ve ummakta idim.

Onun uğradığı musibeti görünce, küfür üzerine ölüp gittiğini düşündüm, bu bana üzüntü verdi" dedi.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam Ebu Huzeyfe için hayırla dua etti ve hayır diledi. 355

-------------------------------------

355. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 294, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 111, 112, TaberP, Târîh, c. 2, s. 285.

Peygamberimiz aleyhisselamın Bedir Kuyusuna Cesetleri Atılan Müşriklere Hitabı

Düşman bir kavme galip olduğu zaman, oranın açık bir sahasında üç gün kalmak Peygamberimiz aleyhisselamın âdeti idi.

Bedir savaşının üçüncü günü olunca da, Peygamberimiz aleyhisselam devesinin getirilmesini emir buyurdu. Yol ağırlığı deveye yüklenip bağlandı. Bundan sonra, Peygamberimiz aleyhisselam, yaya olarak yürümeye başladı.

Ashabı da, kendisinin ardı sıra yürüdüler ve birbirlerine:

" Herhalde, Resûlullah aleyhisselam bir iş için gidiyor, sanırız" dediler.

Nihayet, Peygamberimiz aleyhisselam, müşriklerden öldürülenlerin atıldığı kuyunun bir tarafında durdu ve onlara:

" Ey filanın oğlu filan! Ey filanın oğlu filan! 356

EyUtbe b. Rebia!

Ey Şeybe b. Rebia!

Ey Ümeyye b. Halef!

Ey Ebu Cehil b. Hişam! ... ' diye isimlerini birer birer sayarak seslendi357 ve:

" Siz Allah'a ve Resûlullaha itaat etmiş olsaydınız, itaatiniz sizi sevindirir mi idi? (Elbette sevindirirdi. )358

Peygamberine en kötü davranan peygamber aşireti siz oldunuz:

Siz beni yalanladınız, başka insanlar ise beni doğruladılar!

Siz beni yurdumdan çıkardınız, başka insanlar ise beni barındırdılar!

Siz benimle çarpıştınız, başka insanlar ise bana yardım ettiler! 359

Allah'ın ve Resûlünün, 360 Rabbinizin361 size va'd ettiği şeyi siz hak ve gerçek buldunuz mu?362 Bulmuş bulunuyorsunuz, değil mi?363 Ben, Rabbimin bana va'd ettiği şeyi hak ve gerçek buldum ! 364

Biz, Rabbimizin bize va'd ettiği şeyi hak ve gerçek bulduk! " buyurdu. 365

Hazret-i Ömer366 ve bazı sahabiler: 367

" Ya Rasûlallah! Ölmüş, 368 ruhsuz cesetlere, 369 ölmüş. 370 kokmuş bir hale gelmiş371 bir topluluğa mı sesleniyorsun?! 372 Onlarla mı konuşuyorsun?! " 373 dediler.

Hazret-i Ömer:

" Yâ Rasûlallah! Onlar senin sözlerini nasıl işitsinler, sana nasıl cevap versinler ki, hepsi leş olmuşlar?! " dedi. 374

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Nefsim, 375 Muhammed'in nefsi376 Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki;377 benim söylediklerimi, siz onlardan daha iyi işitir değilsiniz! 378 Fakat, onlar cevap vermeye kadir olamazlar! 379

Onlar, Rablerinin kendilerine va'd ettiği akıbetin hak ve gerçek olduğunu öğrenmiş bulunuyorlar! " buyurdu. 380

-------------------------------------

356. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 145, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 8, Müslim , Sahih, c. 3, s. 2203, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 92, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 129, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 263, Ebu'l-Fidâ. el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 293, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 91.

357. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 292, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 112, Taberî, Târih, c. 2, s. 285, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 92, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 129, Zehebî, Megâzî, s. 41, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 292.

358. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 145, c. 4, s. 29, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 8, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 92, Zehebî, Megâzî, s. 72, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 293.

359. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 293, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 112, Taberî, c. 2, s. 285, Zehebî, Megâzî, s. 42, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 292.

360. Müslim, Sahih, c. 3, s. 2203, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 1, s. 263.

361. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 292, Vâkıdî, c. 1, s. 112, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 29. Buhârî, c. 5, s. 8, Müslim , c. 3, s. 2203, Taberî, c. 2, s. 285, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve. , c. 3, s. 92, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 129, Zehebî, Megâzî, s. 41, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 293.

362. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 292, Vâkıdî, c. 1, s. 112, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 145, Buhârî, c. 5, s. 8, Müslim, c. 3, s. 2203, Taberî, c. 2, s. 285, Beyhakî, c. 3, s. 92, İbn Esîr, c. 2, s. 129, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1 , s. 263, Zehebî, s. 41, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 293.

363. Müslim, Sahih, c. 3, s. 2203.

364. İbn İshak, İbn Hişam, Şfre, c. 2, s. 292, Vâkıdî, Megâzî, c. 1 , s. 112, Müslim, Sahih, c. 3, s. 2203, Taberî, Târih, c. 2, s. 285, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 129, İbn Seyyid, Uyûnu’l-e ser, c. 1 , s. 393, Zehebî, Megâzî, s. 41, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve' n-nihâye, c. 3, s. 292.

365. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 29, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 8, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 92, Zehebî, Megâzî, s. 72, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 293.

366. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 145, c. 4, s. 29, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 8, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 2203, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s 92, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 263, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 293.

367. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 292, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 112, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 170, Taberî, Târîh, c. 2, s. 285, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 129, Zehebî, Megâzî, s. 41, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 292.

368. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 292, Vâkıdî, Megâzî, c. 1 , s. 112, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 129, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 292.

369. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 145, c. 4, s. 29, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 8, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 2203, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 92.

370. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 292, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 112.

371. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 292, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 170, Zehebî, Megâzî, s. 41.

372. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 292, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 112, Taberî, Târîh, c. 2, s. 285, Zehebî, Megâzî, s. 41 , Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ye'n-nihâye, c. 3, s. 292.

373. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 292, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 145, c. 4, s. 29, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 8, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 2203, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 92, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 263, Zehebî, Megâzî, s. 59, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 293.

374. Müslim, Sahîh, c. 3, s. 2203.

375. Müslim, Sahîh, c. 3, s. 2203, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 92, Zehebî, Megâzî, s. 59, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 294.

376. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 145, c. 4, s. 29, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 8, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 293.

377. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 145, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 8, Müslim , Sahîh, c. 3, s. 2203, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 92, Zehebî, Megâzî, s. 59, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 294.

378. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 292, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 145, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 8-9, Müslim, Sahih, c. 3, s. 2203, Taberî, Târîh, c. 2, s. 285, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 92, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 263, Zehebî, Megâzî, s. 59, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye, c. 3, s. 293.

379. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 2, s. 292, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 2203, Taberî, Târîh, c. 2, s. 285, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 129, İbn Seyyid, Uyûn. c. 1, s. 263, Zehebî, Megâzî, s. 59, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 294.

380. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 292, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 112.

Toplanan Ganimetler Hakkında Mücahidler Arasında Çıkan Anlaşmazlığın Giderilişi

Peygamberimiz aleyhisselam; mücahidlerin karargâhta topladıkları malların biraraya getirilmesini emretti.

Mücahidler, bunun üzerinde anlaşmazlığa düştüler.

O malları toplayanlar

" Onlar bizimdir! " dediler.

Düşmanla savaşanlar, onları kovalayanlar:

" Vallahi, biz olmasaydık, siz o ganimetleri elde edemezdiniz! Kureyş müşriklerini oyalayıp sizin onu toplamanıza imkân veren biziz! " dediler.

Müşriklerin arkadan gelmesinden korkarak Resûlullah aleyhisselamı koruyanlar da:

" Vallahi, siz bizden daha fazla hak sahibi değilsiniz! Allah onları bize yendirdiği zaman, biz de düşman öldürmesini ve o malları koruyan kimse bulunmadığı zaman onu almasını biliyorduk. Fakat, biz düşmanın Resûlullah aleyhisselama saldımnasından korktuk da, onun önünde durduk. O halde, siz o mallara bizden daha müstahak değilsiniz! " dediler. 381

Ubâde b. Sâmit der ki:

" Bedir ashabı olarak ganimet üzerinde anlaşmazlığa düştüğümüz ve onda ahlâkımızın kötüleştiği sırada, Enfâl sûresi hakkımızda nazil oldu.

Böylece, Allah o ganimetleri ellerimizden çıkarttı ve onu Resûlünün eline verdi.

Resûlullah aleyhisselam da, onu Müslümanlar arasında eşit olarak bölüştürdü." 382

Savaşta büyük yararlılık ve kahramanlık gösterenler, kendilerine, zayıf Müslümanlardan farklı bir hisse verileceğini sanıyorlardı.

Peygamberimiz aleyhisselam ganimetlerin eşit olarak bölüştürülmesini emir buyurunca, Sa'd b. Ebi Vakkas:

" Yâ Rasûlallah! Zayıfların koruyucuları olan süvarilere de, zayıflar gibi mi hisse vereceksin?! " demişti.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Anan ağlasın383 Sa'd'ın anasının oğlu! 384 Sizler, yardıma ve rızka, zayıflarınız yüzünden nail olmuyor musunuz?! " buyurdu. 385

Müslümanların bu hususta Allahtan korkmaları. Allah'a ve Resûlüne itaatleri, aralarını düzeltti. 386

-------------------------------------

381. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 295, Taberî, Târîh, c. 2, s. 285, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 130, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 1, s. 264, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 301, 302.

382. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 296, Taberî, Târih, c. 2, s. 286, Zehebî, Megâzî, s. 42, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 302.

383. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 99, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 173.

384. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 173.

385. Vâkıdı, Megâzî, c. 1, s. 99, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 173, Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 225.

386. Taberî, Târîh, c. 2, s. 286.

Cebrail aleyhisselamın Peygamberimiz aleyhisselamdan Müsaade Alıp Bedir'den Ayrılışı

Bedir'de savaş sona erince, Cebrail aleyhisselam, kısrak üzerinde, zırhlı, mızraklı olduğu halde Gubar seniyesinde görünüp:

" Ey Muhammedi Rabbin olan Yüce Allah beni sana gönderdi.

Sen razı oluncaya kadar senden ayrılmamamı da, bana emir buyurdu. Razı oldun mu?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! Razı oldum! " buyurunca, Cebrail aleyhisselam dönüp gitti. 387

-------------------------------------

387. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 113, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 26, 27, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 131, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 304.

Bedir Şehitleri

Bedir savaşında, altısı Muhacirlerden, sekizi de Ensardan olmak üzere 14 şehit verildi.

Muhacirlerden olan şehitler

1. Ubeyde b. Haris,

2. Umeyr b. Ebi Vakkas,

3. Züşşimaleyn b. Abdi Amr,

4. Âkil b. Bükeyr,

5. Mihca',

6. Safvan b. Beyzâ.

Ensardan olan şehitler

1. Sa'd b. Hayseme,

2. Mübeşşir b. Abdulmünzir,

3. Yezid b. Haris,

4. Umeyr b. Humam,

5. Râfi' b. Mualla,

6. Harise b. Sürâka,

7. Avf b. Haris,

8. Muavviz b. Hâris. 388

-------------------------------------

388. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 2, s. 364, 365, Vâkıdî, Megâzî. d, s. 145-147, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 17-18.

Bedir'den Ayrılıp Üseyl Vadisinde Gecelenişi ve Zekvan'ın Gece Bekçiliği Edişi

Peygamberimiz aleyhisselam; ganimet mallarının toplanıp taşınmasına Abdullah b. Ka'b'ı memur edip, 389 kendisine Ashabdan birisinin de yardımcı olmasını emir buyurdu. 390

İkindi namazını Bedir'de kıldıktan sonra hareket edip Üseyl'e varıldı ve orada kalındı.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Geceleyin bizi koruyacak (bekleyecek) kim var?" diye sordu.

Herkes sustu.

Hemen, bir adam ayağa kalktı.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Sen, kimsin?" diye sordu.

O:

" Zekvan b. Abdi Kays! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Otur! " buyurdu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bizi geceleyin koruyacak (bekleyecek) başka kim var?" diye tekrar sordu.

Bir adam ayağa kalktı.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Sen, kimsin?" diye sordu.

O:

" İbn Kays! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona da:

" Otur! " buyurdu.

Bir müddet bekledikten sonra, Peygamberimiz aleyhisselam sorusunu tekrarladı.

Yine, bir adam ayağa kalktı.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Sen, kimsin?" diye sordu.

Adam:

" Ebû Sebu' (Ebû Süba')! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona da:

" Otur! " buyurdu.

Bir müddet sonra, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Üçünüz de kalkınız! " buyurdu.

Zekvan b. Abdi Kays yalnız başına ayağa kalkınca, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Öteki arkadaşların nerededir?" diye sordu.

Zekvan b. Abdi Kays:

" Yâ Rasûlalları! Bu gece senin bütün sorularını cevaplayan ben idim! " dedi.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Allah da seni korusun! " diye dua buyurdu.

Zekvan b. Abdi Kays, böylece gece bekçiliği yaptı. 391

Allah ondan razı olsun!

-------------------------------------

389. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 112, Taberî, Târih, c. 2, s. 286.

390. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 112.

391. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 113.

Seyer'de Durulup Ganimet Mallarının Mücahidlere Bölüştürülmesi

Peygamberimiz aleyhisselam; ganimet malları ve esirlerle birlikte Medine'ye doğru ilerleyerek Safra boğazından çıkınca, boğazla Naziye arasındaki Seyerdiye anılan otlak yerde konakladı.

Allah'ın müşriklerden Müslümanlara kazandırdığı harp ganimet mallarını orada mücahidlere bölüştürdü. 392

Harp ganimet mallan şunlardı:

1. 150 adet deve,

2. 10 at (Belâzurî'ye göre 30 at),

3. Çok miktarda kırmızı kadife,

4. Çok miktarda harp âlet ve edevatı,

5. Sahtiyan,

6. Ev eşyası,

7. Giysiler...

Peygamberimiz aleyhisselam, ganimet malları arasından Ebu Cehil'in devesini, safiyy (başkumandan hakkı) olarak aldı.

Peygamberimiz aleyhisselam, bu deve üzerinde, Hudeybiye umresine kadar, savaşa çıkardı.

Hudeybiye umresinde, ona, kurbanlık olmak üzere nişan vurmuştu. Müşrikler o zaman 100 deve verip onu almak istedilerse de, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Eğer kurbanlık diye ayırmamış, anmamış olsaydık, dileğinizi yerine getirirdim" buyurmuştur.

Ganimet malları 317 hisseye ayrıldı.

İzinli veya vazifeli bulunan 8 kişi ile Bedir'de şehit düşenler de hisseye katıldılar.

Mücahidlerden kimine bir deve ile birlikte ev eşyası,

Kimine iki deve,

Kimine sahtiyan vesaire düştü. 393

Münebbih b. Haccac'ın kılıcı Zülfikâr da Peygamberimiz aleyhisselama düştü. 394

Peygamberimiz aleyhisselam, Bedir savaşına ya Sa'd b. Ubâde'nin hediye ettiği kılıçla, ya da kılıçsız olarak çıkmıştı. 395

-------------------------------------

392. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 297, Taberî, Târih, c. 2, s. 286.

393. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 100-103.

394. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 103, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 486, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 316.

395. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 103.

Nadr b. Hâris'in Boynunun Vuruluşu

Kureyş müşriklerinden esir edilmiş olanlar, Üseyl'de Peygamberimiz aleyhisselama arzedilmislerdi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Nadr b. Hâris'i görünce, ona uzun uzun baktı.

Nadr, yanındaki adama:

" Muhammed vallahi beni öldürecek! O, bana, öldürecek gibi baktı! " dedi.

Yanındaki adam:

" Vallahi, korktuğun için, sana öyle geliyor! " dedi.

Nadr, Mus'ab b. Umeyr'e:

" Ey Mus'ab! Sen bana akrabalık yönünden bunlardan daha yakınsın.

Arkadaşlarım hakkında ne yaparsa, bana da öyle yapması için, sahibine söyle!

Vallahi, sen benim dediğimi yapmazsan, o beni öldürür! " dedi.

Mus'ab:

" Allah'ın Kitabında zikredildiği üzere, şöyle şöyle söyleyen; Peygamberine de şöyle şöyle söyleyen sen değil miydin?" dedi.

Nadr b. Haris, Mus'ab b. Umeyr'in söylediklerini duymazdan gelerek:

" Bana arkadaşlarım gibi muamele yapsın!

Onlar öldürülürse, ben de öldürüleyim.

Onlara eman verilirse, bana da eman verilsin! " dedi.

Mus'ab b. Umeyr, ona:

" Sen onun ashabına da çok işkence yapardın! " dedi.

Nadr b. Haris:

" İyi amma, vallahi, sen esir olsaydın, ben sağ oldukça seni hiçbir zaman Kureyş'e öldürtmezdim! " dedi.

Mus'ab b. Umeyr

" Senin bunu doğru söylediğine inanıyorum.

Fakat, ben senin gibi değilim.

İslâmiyet aramızdaki akrabalık bağlarını kesmiştir! " dedi. 396

Peygamberimiz aleyhisselam; Safra'da397 Nadrb. Hâris'in boynunun vurulmasını Hazret-i Ali'ye emir buyurunca, 398 Mikdad:

" O, benim esirimdir! Ben ondan kurtuluş akçesi alarak yararlanacağım" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Ali'ye:

" Vur onun boynunu! " buyurduktan sonra:

" Allah'ım! Mikdad'ı fazi u kereminle zengin yap! " diyerek, Mikdad hakkında dua buyurdu. 399

-------------------------------------

396. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 106-107.

397. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 298, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 265, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 305.

398. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 298, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 107, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1 , s. 265, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 305.

399. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 107.

Ukbe b. Ebi Muayt'ın Boynunun Vuruluşu

Ukbe b. Ebi Muayt; müşriklerin, Peygamberimiz aleyhisselama Mekke'de secdede iken yapılmayacak işkenceleri yapan azılılarından olup, 400 Kabe'de secdede iken Peygamberimiz aleyhisselamı boğmaya kalkışmış, Peygamberimiz aleyhisselam Hazret-i Ebu Bekir tarafından kurtarılmıştı. 401

Peygamberimiz aleyhisselam Mekke'den Medine'ye hicret ettiği zaman da, söylediği iki beyitte: 402

" Hicret edip bizden uzaklaştın ey Kasvâ adındaki devenin binicisi!

Göreceksin pek yakında beni atlı olarak karşında!

Saplayıp duracağım mızrağımı, sulayacağım onu kanınızla!

Kılıç da, bırakmayacak sizin hiçbir örtülü yerinizi! " demişti. 403

Peygamberimiz aleyhisselam, onun bu sözlerini işitince:

" Allah'ım! Onu boğazlanacak yerinin üzerine yüzükoyun düşür! " diyerek ilenmişti.

Ukbe b. Ebi Muayt, Kureyş ordusunun bozguna uğradığı sırada, atının başını yenip kaçamamış; Abdullah b. Selime de onu yakalayarak esir etmişti. 404

Irkuz-zabya'da bulunulduğu sırada, Peygamberimiz aleyhisselam Ukbe b. Ebi Muayt'ın boynunun vurulmasını emir buyurunca, 405 Ukbe b. Ebi Muayt:

" Vâh, yazık bana ey Kureyş cemaat! Şunlar arasında, burada ne diye bir tek ben öldürülüyorum?! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah'a ve Resûlüne olan düşmanlığından dolayı! " buyurdu. 405

Ukbe b. Ebi Muayt:

" Yâ Muhammedi Kavminden herkese yaptığını, bana da yap!

Onları öldürürsen, beni de öldür!

Onlara eman verirsen, bana da eman ver!

Onlardan kurtuluş akçesi alırsan, benden de onlar gibi kurtuluş akçesi al! 406

Yâ Muhammedi Sen beni öldürürsen, küçük çocuklara kim bakacak?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ateş! 407 Git ey Âsim b. Sabit! Vur onun boynunu! " buyurdu.

Âsim b. Sabit, gidip onun boynunu vurdu. 408

Ukbe b. Ebi Muayt'ın boynunun Hazret-i Ali tarafından vurulduğu da rivayet edilir. 409

Ukbe b. Ebi Muayt öldürülünce, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Vallahi, Allah'ı, Resûlünü ve Kitabını inkâr eden, Peygamberini işkenceden işkenceye uğratan, senin kadar kötü bir adam bilmiyorum! Allah'a hamd ederim ki; O seni öldürdü! Senin ölümünden dolayı gözümü aydın etti" buyurdu. 410

-------------------------------------

400. Ahmed b. Hanbel Müsned, c. 1, s. 417, Buhârî, Sahih, 11, s. 65, 131, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1418, Nesâî, Sünen, c. 1 , s. 162, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1 , s. 125, Zehebî, Târihu'l-İslâm, s. 215, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 44, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 16.

401. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 204, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 240, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 274, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 215.

402. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 82, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 94.

403. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 82.

404. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 82, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 94.

405. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 114, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 64, 65, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 305.

406. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 114, Beyhakî, Sünen ü'l-kübrâ, c. 9, s. 64, 65.

407. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 298, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 116, Beyhakî, Sünen ü'l-kübrâ, c. 9, s. 65, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 131, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 265, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 305.

408. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 298, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 114, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 65.

409. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 298, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 306.

410. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 114, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 65.

Ebu Hind'in Peygamberimiz aleyhisselama Yemek Getirişi

Peygamberimiz aleyhisselam'ın Irku'z-zabya'da bulunduğu sırada, Ferve b. Amr'ın azadlısı Ebu Hinci, içinde hays* yemeği dolu bir tulumla Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldi. 411

Ebu Hinci, Peygamberimiz aleyhisselamın hacamatçısı idi.

Peygamberimiz aleyhisselam, onun hakkında:

" Ebu Hind, Ensardandır. Ona kız veriniz! Ondan da kız alınız! " buyurmuş412 ve Peygamberimiz aleyhisselamın bu buyruğu yerine getirilmiştir. 413

-------------------------------------

* Çekirdeği çıkarıl mı ş hurma, tereyağı, yoğurt kurusu ve kavurulmuş unla iyice karıştırılarak yapılan yemektir (Ebu'l-Fidâ, eI-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 306, Fîruzâbâdî, Kâmûsu’l-muhît, c. 2, s. 217).

411. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 298, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 116, Taberî, Târih, c. 2, s. 286, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 306.

412. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 298-299, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 114-116, Taberî, Târih, c. 2, s. 286-287, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1772, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 6, s. 322, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 306.

413. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 299, Taberî, Târih, c. 2, s. 287.

Abdullah b. Revâha ile Zeyd b. Hârise'nin Medine'ye Müjdeci Olarak Gönderilişi

Peygamberimiz aleyhisselam; Üseyl'den, 414 Yüce Allah'ın Resûlullah aleyhisselama ve Müslümanlara ihsan buyurduğu fetih ve zaferi müjdelemek üzere, 415 Abdullah b. Revâha'yı Medine'nin Âliye kesimindeki halka, Zeyd b. Hârise'yi de Medine'nin aşağı kesimindeki halka göndermişti. 416

Onlar, Pazar günü kaba kuşluk vaktinde, Akîk mevkiine gelince, Abdullah b. Revana Medine'nin Âliye tarafına, yani Amr b. Avf oğulları, Hatma, Vâil oğullarının oturdukları semte ayrıldı. Hayvanının üzerinde:

" Ey Ensar cemaatı! Müjdelerim size ki; Resûlullah aleyhisselam selâmettedir! Müşrikler öldürüldüler ve esir edildiler!

Rebia'nın oğulları, Haccac'ın oğulları, Ebu Cehil öldürüldü!

Zem'a b. Esved, Ümeyye b. Halef öldürüldü!

Süheyl b. Amr esir edildi!

Esirler içinde birçok dişli kişiler de var! " diyerek seslenmeye başladı.

Âsim b. Adiyy:

" Ey Revâha'nın oğlu! Söylediğin gerçek midir?" diye sordu.

Abdullah b. Revâha:

" Evet! Vallahi gerçektir! İnşaallah, yarın Resûlullah aleyhisselam da elleri bağlanmış bulunan esirlerle birlikte gelir! " dedi.

Abdullah b. Revâha, Âliye'deki Ümeyye b. Zeyd oğullarına kadar, Ensar mahallelerini ev ev dolaşıp onlara zaferi müjdeledi.

Çocuklar, sevinçlerinden koşuyorlar ve:

" Ebu Cehil fâsık öldürüldü! " diyerek bağırıyorlardı.

Zeyd b. Harise de, Peygamberimiz aleyhisselamın devesi Kasvâ'nın üzerinde Medine'ye girip musallada (namazgahta) durdu.

Etrafını saran halka: 417

" Utbeb. Rebia,

Şeybe b. Rebia,

Ebu Cehil b. Hişam,

Zem'a b. Esved,

Ebu'l-Bahterî b. Âs b. Hişam,

Ümeyye b. Halef,

Haccac'ın oğulları Nübeyh ve Münebbih öldürüldüler" diyordu. 418

Halk ise, Zeyd b. Hârise'nin söylediklerini pek doğru I ayamı yor; 'Vallahi, bu ancak kaçarak gelmiştir! " diyorlardı. 419

Münafıklar ise, Zeyd'in oğlu Üsâme'ye:

" Sahibiniz [Muhammed aleyhisselam demek istiyorlar] ve onunla birlikte bulunanlar öldürülmüşlerdir! " demişlerdi.

Münafıklardan birisi de, Medine valisi Ebu Lübabe b. Abdulmünzir'e:

" Adamlarınız öyle dağıldılar ki, artık onlar bir daha biraraya toplanamazlar!

Ali ve arkadaşları da öldürüldüler!

Muhammed ve ashabı öldürüldüler!

Muhammed'in öldürüldüğünü, bu devesinden anlıyoruz!

Zeyd, korkusundan ne söylediğini bilmiyor!

Kendisi, geldi.

Muhammed de, sağ olsaydı, gelirdi! " dedi.

Ebu Uübabe, ona:

" Allah senin sözünü yalanlayacaktır! " dedi.

Yahudiler de:

" Muhammed sağ olsaydı, Zeyd gelmezdi" diyorlardı.

Üsâme b. Zeyd, babasının yanı tenhalaşınca, 420 ona:

" Babacığım! Söylediklerin gerçek midir?" diye sordu.

Zeyd:

" Evet! Vallahi gerçektir yavrucuğum! " dedi. 421

Üsâme, münafıkın yanına dönüp:

" Sen Resûlullah ve Müslümanlar hakkında halkı sarsmak, ıztıraba düşürmek istiyorsun!

Resûlullah aleyhisselam gelince, senin boynunu vurduracağım! " dedi.

Münafık:

" Ben onu konuşurlarken halktan işittim! " dedi. 422

Zeyd b. Harise ile Abdullah b. Revâha, müşriklerden Bedir'de öldürülenleri Medine'de yüksek sesle birer birer ilan edince, Yahudi şairi Ka'b b. Eşref de:

" Bu, gerçek midir?

Bu iki adamın, Abdullah b. Revâha ile Zeyd b. Hârise'nin isimlerini andıkları kimseleri Muhammed'in öldürdüğünü mü sanıyorsunuz?!

Nasıl olur bu?

Onlar, Arapların kralları ve halkın ulularıdırlar!

Vallahi, eğer Muhammed o kavmi musibete uğrattı ise, sizin için, yerin altı üstünden hayırlıdır! " demiş; ve verilen haberin doğruluğunu anlayınca da kalkıp Mekke'ye gitmiş, Muttalib b. Ebi Vedâa'nın evine inmiş, Bedir'de öldürülüp kuyuya atılan müşrik uluları üzerine mersiyeler söyleyerek ağlayıp ağlatmış, Mekkelileri Peygamberimiz aleyhisselam aleyhinde ayaklandırmaya çalışmıştır. 423

-------------------------------------

414. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 114, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 131, Ebu’l-Fidâ el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 304.

415. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 296, Taberî, Târih, c. 2, s. 287.

416. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 296, Taberî, Târih, c. 2, s. 88, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 187, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 130, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 265.

417. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 114, 115.

418. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 296-297, Vâkıdî, Megâzî, c. 1 , s. 114.

419. Zührî, Megâzî, s. 65.

420. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 115.

421. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 297, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 115, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 187.

422. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 115.

423. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 54-55, Taberî, Târih, c. 3, s. 3, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 188, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 298, Zehebî, Megâzî, s. 126.

Bedir Savaşında Bulunmayan Bazı Müslümanların Peygamberimiz aleyhisselamı Karşılayıp Zafer Tebrikinde Bulunmaları

Medine'de kalan Ensardan Useyd b. Hudayr, Peygamberimiz aleyhisselamı karşılayarak:

" Yâ Rasûl ali ah! Allah'a hamd olsun ki, seni muzaffer ve gözünü aydın kıldı.

Vallahi, yâ Rasûlallah! Ben senin düşmanla çarpışacağını sanmıyor, kervan üzerine gideceğini sanıyordum.

Düşmanla çarpışacağını bilseydim, senden asla geri kalmazdım" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Doğru söyledin! " buyurarak onu doğruladı. 424

Abdullah b. Üneys de, Peygamberimiz aleyhisselamı Türban'da karşıladı.

" Yâ Rasûlallah! Selâmetle dönüşün ve zafere erişinden dolayı Allah'a hamd olsun! " diyerek tebrikte bulundu. 425

-------------------------------------

424. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 116-117, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 3, s. 605.

425. VâkıdîıMegâzîıc. 1, s. 117.

Süheyl b. Amr'ın Kaçmaya Teşebbüs Edişi ve Yakalanışı

Kureyş müşriki erinden Süheyl b. Amr, Malik b. Duhşum tarafından esir edilmişti. Sukya ile Melel arasında bulunan Şenuke'de veya Revha'da426 bulunulduğu sırada, Malik b. Duhşum'a:

" Beni def-i hacet için serbest bırak! " dedi.

Malik b. Duhşum onu serbest bırakıp başucuna dikilince, Süheyl b. Amr

" Ben utanıyorum. Yanımdan uzaklaş! " dedi.

Malik b. Duhşum uzaklaştığı zaman, Süheyl b. Amr yüzünün doğrusuna doğru çekip gitti.

Ellerindeki ipi de çözüp attı.

Süheyl b. Amr'ın dönüşü gecikince, Malik b. Duhşum halka seslendi.

Halk da, Peygamberimiz aleyhisselam da, onu aramaya başladılar.

Peygamberimiz aleyhisselam onu ağaçların arasına gizlenmiş olduğu halde buldu.

Elleri boynuna bağlandı.

Ceza olarak Medine'ye kadar da yürütüldü, hayvana bindirilmedi. 426

-------------------------------------

426. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 105, 117.

Şukran'ın Esirler Üzerine Çavuş Tayin Edilişi ve Esirleri Medine'ye Getirişi

Peygamberimiz aleyhisselam; azadlı kölesi Şukran'ı, esirlerin üzerine çavuş tayin etmişti.

Mücahitlerden, kendilerine esir teslim edilenler de, Şukran'a bahşiş verdiler. 427

Esirler Medine'ye gelince, Peygamberimiz aleyhisselam onları ashabı arasında dağıttı ve:

" Esirlere iyi davranınız! " buyurdu.

Mus'ab b. Umeyrln kardeşi Ebu Aziz der ki:

" Beni Bediiden Medine'ye getirdikleri zaman, ben Ensardan bir aile içine düşmüştüm.

Onlar sabah akşam yemeklerini getirdikleri zaman, ekmeği özellikle bana verirler, kendileri hurma yerlerdi.

Çünkü, Resûlullah (aleyhisselam) bizi onlara tavsiye etmişti.

Onlardan bir adamın eline bir ekmek kırığı düşmezdi ki, onu ikram olarak bana vermesin!

Ben ise, utanır, onu onlardan birine verirdim.

O da, onu hiç dokunmadan bana geri verirdi." 428

Esirlerden Ebu'l-Âs b. Rebi' ve Velid b. Velid de, kendilerine aynı şekilde yapıldığını söylerler.

Hatta, Kureyş esirlerinden Yezid'in bildirdiğine göre; Medine'ye gelirken, esirler hayvanlara binmişler, Müslümanlar yaya olarak yürümüşlerdir. 429

-------------------------------------

427. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 105, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 49, 50.

428. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 299-300, Taberî, Târîh, c. 2, s. 287, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 306-307.

429. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 119.

Bedir Savaşında Müslümanlar Tarafından Esir Edilenler

1. Hazret-i Abbas, 430

2. Akîl b. Ebi Talib,

3. Nevfel b. Haris,

4. Ubeyde b. Amr,

5. Sâib b. Ubeyd,

6. Ukbe b. Ebi Muayt (yolda boynu vurulmuştur),

7. Haris b. Ebi Vecze,

8. Amr b. Ebi Süfyan,

9. Ebu'l-Âs b. Rebi',

10. Ebu'l-Âs b. Nevfel,

11. Ebu Rîşe b. Ebi Amr,

12. Amr b. Ezrak,

13. Ukbe b. Haris,

14. Adiyy b. Hıyar,

15. Osman b. Abdüşşems,

16. Ebu Sevr,

17. Ebu Aziz b. Umeyr,

18. Esved b. Âmir,

19. Sâib b. Ebi Hubeyş,

20. Huveyris b. Abbad,

21. Salim b. Semmah,

22. Halid b. Hişam,

23. Ümeyye b. Ebi Huzeyfe,

24. Velid b. Velid b. Mugîre,

25. Osman b. Abdullah,

26. Sayfi b. Ebi Rifaa,

27. Ebu'l-Münzir b. Ebi Rifaa,

28. Ebu Atâ Abdullah b. Ebi Sâib,

29. Muttalib b. Hantab,

30. Halid b. Alem,

31. Ebu Vedaa b. Dubeyre,

32. Ferve b. Kays,

33. Hanzale b. Kabfsa,

34. Haccac b. Kays,

35. Abdullah b. Übeyy b. Halef,

36. Ebu Azze Amr b. Ubeyd,

37. Fâke (Ümeyye b. Halefin azadlısı),

38. Vehb b. Umeyr,

39. Rebia b. Derrac,

40. Süheyl b. Amr,

41. Abd b. Zem'a,

42. Abdurrahman b. Meşnu' (Menşu'),

43. Tufeyl b. Ebi Kuney',

44. Utbe b. Amr, 431

45. Akîl b. Amr,

46. Temim b. Amr,

47. Temim b. Amfin oğlu,

48. Halid b. Esîd,

49. Ebu'l-Arîz Yesar (Âs b. Ümeyye'nin azadlısı),

50. Nebhan (Nevfel oğullarının azadlısı),

51. Abdullah b. Humeyd,

52. Akîl,

53. Müsafi' b. İyaz,

54. Cabir b. Zübeyr,

55. Amr b. Übeyy,

56. Kays b. Sâib,

57. Ebu Rühm b. Abdullah

58. Cumah oğullarının müttefiki (ismi unutulmuştur),

59. Cumah oğullarının müttefiki (ismi unutulmuştur),

60. Nastas (Ümeyye b. Halefin azadlısı),

61. Ebu Râfi' (Ümeyye b. Halefin azadlısı),

62. Eşlem (Nübeyh b. Haccac'ın azadlısı),

63. Habib b. Cabir,

64. Sâib b. Malik,

65. şâfi',

66. Şefi', 432

67. Nadr b. Haris (yolda boynu vurulmuştur),

68. Abdullah b. Osman,

69. Hişam b. Velid,

70. Umeyr b. Avf (Süheyl b. Amr'ın azadlısı),

71. İbn Cahdem. 433

Müşriklerden öldürülenler yetmişten fazla idi, esir edilenlerde yetmişten fazla idi. 434

-------------------------------------

430. İbn Sa’d, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 10, 14, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 117, Taberî, Târih, c. 2, s. 288-289.

431. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 3, s. 3-7, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 138-144.

432. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 7, 8.

433. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 138, 143.

434. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 144, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 348, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1 , s. 305.

Süheyl b. Amr'ın Ön Dişlerinden İkisinin Çekilmesi Hakkındaki Teklifin Peygamberimiz aleyhisselam Tarafından Kabul Edilmeyip, Kendisinin İleride Hoşa Gidebilecek Bir Konuşma da Yapabileceğinin Haber Verilişi

Esirler arasında bulunan Süheyl b. Amr, Kureyşlilerin hatibi idi. 435 Kendisinin üst dudağı da yarıktı. 436 Hazret-i Ömer: " Yâ Rasûlallah! 437 Şu Süheyl b. Amr, Kureyşlilerin hatibidir. 438

Bırak beni, onun iki ön dişlerini çekeyim de, 439 dili dışarı sarksın! 440 Artık hiçbir zaman hiçbir yerde senin aleyhinde hutbe irad edemesin" dedi. 441

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bırak onu! 442 Ben, onun uzuvlarına, böyle birşey yaparak bir zarar vermem.

Eğer bunu yaparsam, peygamber olmama rağmen, Allah da bunu bana yapar. 443

Belki o senin yermeyeceğin, 444 öveceğin bir makamda da bulunur, sen onu översin! 445

Belki bir gün o seni sevindirir de! " buyurdu. 446

Süheyl b. Amr, Peygamberimiz aleyhisselamın haber verdiği o övülmeye lâyık konuşmasını da, zamanı gelince yapmıştır.

Peygamberimiz aleyhisselamın Vefâtı üzerine bazı Arap kabileleri temsilcilerinin Medine'ye gelerek zekât vermeyeceklerini açıkladıkları ve bunda direndikleri;447

Yer yer irtidad hareketlerinin görüldüğü, Mekke'nin çalkalandığı, Mekkelilerden bazılarının ağızlarının suyunun akmaya başladığı, Mekke halkının da az kalsın irtidad ed ive re çekleri; 448

Mekke'nin genç valisi Attâb b. Esîd'in de korkup gizlendiği449 bir sırada idi ki, Süheyl b. Amr halka bir hutbe irad etti. 450

Kabe'nin yanında kalkıp irad ettiği hutbesinde:

" Muhammed aleyhisselam kimin ilahı idiyse, Muhammed (aleyhisselam) ölmüş bulunmaktadır.

Allah ise, Diridir ve hiç ölmez! 451

Ey Kureyş cemaatı! Sizler, Müslüman olanların en sonuncusu olmuş bulunduğunuz halde, irtidad edenlerin en öncüsü olmuş olmayınız! 452

Vallahi, ben iyi biliyorum ki; bu din, güneşle ayın doğuşu ve batışı devam ettikçe, devam edecek-tir! 453

Şu kendinizden olan kişi, sakın sizi aldatmasın!

Muhakkak ki, benim bu iş hakkındaki bildiklerimi o da biliyor.

Fakat, kendisinin Hâşim oğullarına olan kıskançlığı göğsünü, kalbini kaplamıştır!

Ey insanlar! Ben Kureyşlilerin mal bakımından en varlıklı olanıyım.

Siz emîrinizi büyük tanıyınız! Ona zekâtlarınızı ödeyiniz!

Eğer İslâmiyet işi sonuna kadar devam etmezse, ben sizin ödemiş olduğunuz zekâtlarınızı size geri vermeyi tekeffül ediyorum! " dedi ve ağladı. 454

Süheyl b. Amr hutbesini bitirdiği zaman455 halk yatıştı. 456 Vali Attâb b. Esîd de ortaya çıktı.

Kureyşlilerin İslâmiyette sebatları, Süheyl b. Amr'ın bu konuşmasıyla sağlanmış oldu. 457

Allah ondan razı olsun!

Hazret-i Ömer, Süheyl b. Amr'ın bu konuşmasını işittiği zaman, Peygamberimiz aleyhisselamın vaktiyle onun hakkındaki ihbarını hatırlamış ve:

" Senin Resûlullah olduğuna bir kez daha şehadet ederim! " demekten kendini alamamıştır. 458

-------------------------------------

435. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 303, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 669, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 480.

436. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 2, s. 304, Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 418, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 670, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 480, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 300.

437. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 289, İbn Abdilberr, c. 12, s. 669, İbn Esîr, c. 2, s. 480, Zehebî, Megâzî, s. 45, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 310.

438. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 303.

439. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 303.

440. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 304, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 107, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 303, Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 418, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 310.

441. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 304, Vâkıdî, c. 1 , s. 107, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 303, Taberî, Târih, c. 2, s. 289, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 282, Zehebî, Megâzî, s. 46, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 310.

442. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 303, Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 282.

443. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 304, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 107, Taberî, Târîh, c. 2, s. 289, Zehebî, Megâzî, s. 46, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 310.

444. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 304, Vâkıdî, c. 1 , s. 107, Taberî, c. 2, s. 289, Zehebî, s. 46, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 310.

445. Mus’abu’z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 418, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 303, İbn AbdiIberr, İstiâb, c. 2, s. 670. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 480.

446. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 282.

447. Taberî, Târih, c. 3, s. 223.

448. Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 418, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 670, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 480.

449. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 480.

450. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 282, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 670, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 480.

451. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 282.

452. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 480.

453. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 670, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 480.

454. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 304.

455. Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 418, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 480.

456. Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 418, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 304, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 480.

457. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 480.

458. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 107.

Esir Edilen Müşrikler Hakkında Ne Yapılacağının Konuşulması

Hazret-i Ömer'in bildirdiğine göre; Bedir günü Müslümanlar müşriklerle karşılaşınca, Yüce Allah müşrikleri hezimete, bozguna uğrattı.

Onlardan 70 kişi öldürüldü, 70 kişi de esir edildi.

Peygamberimiz aleyhisselam esirlerin işini Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ali ve Hazret-i Ömer'le istişare etti. 459

Hazret-i Ebu Bekir:

" Ey Allah'ın Peygamberi! Bunlar amca oğulları, akraba 460 ve kardeşlerdir. 461 Ben onlardan fidye (kurtuluş akçesi) almanı uygun görürüm. 462 Onlardan aldıklarımız, 463 kâfirlere karşı bizim için bir güç, kuvvet olur. Belki de, Allah onlan doğru yola, 464 İslâmiyete 465 erdirir 466 de, onlar bizim için destek olurlar" dedi. 467

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Ömer'e:

" Ey İbn Hattab! Senin görüşün nedir?" diye sordu.

Hazret-i Ömer:

" Hayır! 468 Vallahi 469 yâ Rasûlallah! 470 Ben, Ebu Bekir'in görüşünde değilim 1471

Benim bu husustaki görüşüm, 472 onların boyunlarını vurmamıza izin vermendir! 473

Bana müsaade buyur! (Akrabamdan) filanın boynunu ben vurayım!

Ali'ye müsaade buyur! (Kardeşi) Akîl'in boynunu o vursun! 474

Hamzaya müsaade buyur! Kardeşi filanın [Hazret-i Abbas'ın] boynunu o vursun! 475

Tâ ki, Allah, kalblerimizde müşriklere karşı bir yumuşaklık ve zaaf bulunmadığını belli etsin! 476

Bu esirler müşriklerin eşrafı, önderleri, 477 küfür elebaşılarıdırlar! " dedi. 478

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Ebu Bekir'in görüşüne meyletti, Hazret-i Ömer'in görüşüne meyl etmedi. 479

Müşriklerden Bedir" de alınan esirler, Medine'ye getirildikleri ve Peygamberimiz aleyhisselam tarafından sahabilerine " Bu esirler hakkında ne dersiniz?" diye görüşleri sorulduğu zaman, Ensardan Abdullah b. Revâha da:

" Yâ Rasûlallah! Bak; ağacı çok bir vadi bulup onları oraya soktuktan, ağaçları tutuşturduktan sonra, ateşin içine at, yak onları! " demişti.

Hazret-i Abbas:

" Allah senin akrabalık bağını kesmiş! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, hiç cevap vermeyip sustuktan sonra, kalkıp kapalı bir yere girdi.

Müslümanlardan kimisi:

" Resûlullah aleyhisselam Hazret-i Ebu Bekir'in sözünü kabul buyuracak! "

Kimisi:

" Ömer'in sözünü kabul buyuracak! "

Kimisi de:

" Abdullah b. Revâha'nın sözünü kabul buyuracak! " demekte idiler.

Nihayet, Peygamberimiz aleyhisselam onların yanlarına çıktı ve:

"Muhakkak ki, Yüce Allah bazı kimselerin kalblerini sütten daha yumuşak oluncaya kadar yumuşatmış, bazılarının kalblerini ise taştan daha sert oluncaya kadar sertleştirmiştir.

Ey Ebu Bekir! Senin halin İbrahim aleyhisselamın haline benzer ki, o, Allah'a:

'Kim bana uyarsa, o bendendir. Kim de bana karşı gelirse, şüphe yok ki, Sen çok yarlıgayıcı ve esirgeyicisin! ' [İbrahim: 36] demişti.

Ey Ebu Bekir! Senin halin İsa aleyhisselamın haline de benzer ki, o, Allah'a:

'Eğer onları azaba uğratırsan, Senin kullarındır. Eğer onlan yarlıgarsan, şüphe yok ki, kudretiyle herşeye üstün gelen, hikmetiyle her yaptığını yerli yerince yapan Sensin Sen! ' [Mâide: 118] demişti.

Ey Ömer! Senin halin de, Nuh aleyhisselamın haline benzer. O, Allah'a:

'Ey Rabbim! Yeryüzünde kâfirlerden yurt tutan hiç kimse bırakma! ' demişti. [Nuh: 26]

Senin halin Musa aleyhisselamın haline de benzer. O, Allah'a:

'Sen onların mallarını mahvet! Rabbimiz! Yüreklerini şiddetle sık ki, onlar, inletici azabı görünceye kadar iman etmeyeceklerdir! ' [Yunus: 88] demişti" buyurdu. 480

Cebrail aleyhisselam, Peygamberimiz aleyhisselama gelip şöyle buyurdu:

" Ey Muhammedi Yüce Allah, senin ashabının esir almalarını hoş görmedi. Allah, onları şu ikiden birini yapmakta muhayyer bırakmanı sana emrediyor: Ya ellerindeki esirleri getirirler, sen onların boyunlarını vurursun; ya da, ileride kendilerinden esirlerin sayısınca adam şehit olmak üzere, fidye alırlar! "

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, Müslümanları çağırıp, bunu onlara anlattı: 481

" Bu Cebrail, esirler hakkında, onların boyunlarını vurmanız, ya da fidye (kurtuluş akçesi) alıp gelecek yıl içinizden onların sayısı kadar kişinin şehit olması hususunda sizi muhayyer kıldı. 482

İsterseniz onları öldürünüz, isterseniz fidyelerini (kurtuluş akçelerini) alıp onunla yararlanınız.

Fidye alırsanız, sizden, onların sayısı kadar kişi şehit olacaktır! " buyurunca, 483 Müslümanlar

" Yâ Rasûlallah! Onlar bizim akrabalarımız ve kardeşlerimizdir. 484

Hayır! Biz onlardan fidye alalım. 485

Bununla, düşmanımıza karşı güçlenelim, bizden de, esirlerin sayısı kadar şehit olacaksa, olsun!

Bu, hiç de, hoşlanmayacağımız birşey değildir! " dediler. 486

-------------------------------------

459. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 30, Taberî, Târih, c. 2, s. 294, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 475, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 137, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 297.

460. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 30, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1385, Taberî, Târih, c. 2, s. 294, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 475, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 68, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 297.

461. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 30, Taberî, c. 2, s. 294, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 68, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 297.

462. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 30, Müslim, c. 3, s. 1385, Taberî, c. 2, s. 294, Ebu Nuaym, c. 2, s. 475, Beyhakî, c. 3, s. 137, Zehebî, s. 87, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 297.

463. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 30, Taberî, Târih, c. 2, s. 294, Zehebî, Megâzî, s. 87, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 287.

464. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 30, 31, Taberî, Târih, c. 2, s. 294, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 475, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 297.

465. Müslim, Sahih, c. 3, s. 1385, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 475, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 68, Zehebî, Megâzî, s. 87.

466. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 31. Müslim, Sahih, c. 3, s. 1385, Taberî, Târih, c. 2, s. 294, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 475, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 68, Zehebî, Megâzî, s. 87, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 297.

467. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 31 , Taberî, Târîh, c. 2, s. 294, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 68, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 297.

468. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 31 , Müslim, Sahih, c. 3, s. 1385, Taberî, Târîh, c. 2, s. 294, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 475, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 68, Zehebî, Megâzî, s. 68, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 297.

469. Müslim, Sahih, c. 3, s. 1385, Taberî, Târih, c. 2, s. 294, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 475, Zehebî, Megâzî, s. 87.

470. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 31, Müslim , Sahih, c. 3, s. 1385, Taberî, c. 2, s. 294, Ebu Nuaym, c. 2, s. 475, Zehebî, s. 87, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 297.

471. Müslim, Sahih, c. 3, s. 1385, Zehebî, Megâzî, s. 87.

472. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 31, Müslim, c. 3, s. 1385, Taberî, c. 2, s. 294, Ebu Nuaym, c. 2, s. 475, Beyhakî, c. 9, s. 68, Zehebî, s. 87, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 297.

473. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 31 , Müslim, c. 3, s. 1385, Taberî, c. 2, s. 294, Beyhakî, c. 9, s. 68, Zehebî, s. 87, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 297.

474. Müslim, c. 3, s. 1385, Ebu Nuaym, c. 2, s. 475, Zehebî, s. 87.

475. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 31, Müslim, c. 3, s. 1385, Taberî, c. 2, s. 294-295, Ebu Nuaym , c. 2, s. 475.

476. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 31, Müslim, c. 3, s. 1385, Taberî, c. 2, s. 295, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 297.

477. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 31, Taberî, c. 2, s. 295, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 297.

478. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 31, Müslim, c. 3, s. 1385, Taberî, c. 2, s. 295, Ebu Nuaym, c. 2, s. 475, Beyhakî, c. 9, s. 68, Zehebî, Megâzî, s. 87, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 287.

479. Müslim, Sahih, c. 3, s. 1385, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 475, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 68, Zehebî, Megâzî, s. 87.

480. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 383, Taberî, Târih, c. 2, s. 295, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 21-22, Zehebî, Megâzî, s. 87-88, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 297, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 86-87.

481. Taberî, Tefsîr, c. 4, s. 166, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 1, s. 425.

482. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 107.

483. İb. Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 22, Taberî, Tefsîr, c. 4, s. 166, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 68, Kurtubî, Tefsîr, c. 4, s. 265, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 1 , s. 287.

484. Taberî, Tefsîr, c. 4, s. 166, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 1, s. 425.

485. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 107, Taberî, Tefsîr, c. 4, s. 166, Ebu’l-Fidâ, Tefsîr, c. 1, s. 425.

486. Taberî, Tefsîr, c. 4, s. 166, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 1, s. 425.

Esirlerden Kurtuluş Akçesi Alınmaya Başlanması

1-3. Hazret-i Abbas; esirler arasında Medine'ye getirilince, Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Ey Abbas! Kendin ve kardeşinin oğlu Akîl b. Ebi Talib ve Nevfel b. Haris ile antlaşmalın Utbe b. Amr için fidye (kurtuluş akçesi) öde! 487 Sen servet sahibisin! " buyurdu. 488 Hazret-i Abbas:

" Yâ Rasûlallah! Ben, Müslümandım.

Kureyş kavmi beni zorlayarak yola çıkardılar! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Senin Müslümanlığını Allah bilir, dediğin doğru ise, Allah elbette onun ecrini sana verir. Amma, senin işin, görünüşte, bizim aleyhimize idi. Sen hele kurtuluş akçelerini ödemeye bak! " buyurdu ve onun yanında bulunan 20 ukiyye (800 dirhem) altına da, harp ganimeti olarak elkoydu.

Hazret-i Abbas:

" Yâ Rasûlallah! Bari bunu kurtuluş akçeme mahsub et! " deyince, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hayır! O Allah'ın senden bize nasip ettiği birşeydir, ganimettir! " buyurdu. 489

Hazret-i Abbas:

" Yâ Rasûlallah! Demek, sen beni geri kalan şu ömrüm boyunca halktan dilenmeye terk ediyorsun?! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Abbas! Zevcen Ümmü Fadl'a verdiğin, 490 gömmüş olduğun 491 o mallar, 492 o altınlar 493 nereye gitti (ne oldu)?" diye sordu. 494

Hazret-i Abbas:

" Hangi altınlar?" dedi. 495

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hani, sen Mekke'den yola çıkacağın gün, yanınızda zevcen Hâris'in kızı Ümmü Fadl ile ikinizden başka birkimse bulunmadığı sırada, Ümmü Fadl'a: 496

'Bu seferimde başıma ne geleceğini bilmiyorum. 497 Eğer bir musibete uğrarsam, 498 şu kadarı senin içindir! Şu kadarı Ubeydullah içindir! 499 Şu kadarı Fadl içindir! Şu kadarı Kuşem içindir! Şu kadarı da Abdullah içindir! ' dediğin 500 mallar, 501 altınlar! " buyurdu.

Hazret-i Abbas:

" Bunu sana kim haber verdi?! Vallahi, bunu benden ve Ümmü Fadl'dan başka, halktan hiçbir kimse bilmiyordu! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bunu bana Allah haber verdi" buyurdu. 502

Hazret-i Abbas:

" Seni hak ile peygamber gönderen Allah'a yemin ederim ki; bunu benden başka, Ümmü Fadl'dan başka, insanlardan hiçbir kimse bilmiyordu.

Ben iyi biliyorum ki; sen, hiç şüphesiz, Allah'ın resûlüsün! 503

Ben şehadet ederim ki; sen Allah'ın gerçekten resûlüsün ve doğrusun! 504 Ben şehadet ederim ki; Allah'tan başka ilah yoktur ve sen de, hiç şüphesiz, Allah'ın resûlüsün! " dedi. 505

Ensardan bazı zâtlar 506 Peygamberimiz aleyhisselamdan izin istediler de: 507

" Yâ Rasûlallah! 508 Bize müsaade buyur da, kızkardeşimizin oğlu Abbas 509 b. Abdulmuttalib'in 510 kurtuluş akçesini kendisine bırakalım" dediler. 511

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hayır! 512 Vallahi, 513 bir dirhemini bile bırakamazsınız! " buyurdu. 514

Hazret-i Abbas, kendisinin ve yeğeni Akîl'in kurtuluş akçeleri olmak üzere, Medine'ye 80 ukiyye altın veya 1000 dinar gönderdi.

Antlaşmalısınınkini göndermedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Abbas'ın elçisi Ebu Râfi'i geri çevirdi.

Hazret-i Abbas, Ebû Râfi'e:

" Sen, yine ne demeye geldin?" dedi.

Ebu Rafi' de, anlaşmalısının kurtuluş akçesini almaya geldiğini haber verdi. Hazret-i Abbas, ister istemez, onun kurtuluş akçesini de gönderdi. 515

Denilir ki; " Ey Peygamber! Ellerinizdeki esirlere de ki: 'Eğer, Allah'ın ezelî ilmine göre, yüreklerinizde bir hayır (iman ve ihlas) varsa, O, size alınandan daha hayırlısını verir ve sizi yarlıgar da! Allah çok yarlıgayıcıdır, çok merhametlidir." (Enfâl: 70) mealli âyet Hazret-i Abbas hakkında nazil olmuştur.

Hazret-i Abbas der ki:

" Allah, bana, o 20 ukiyye altın yerine, her biri ortaklıktan 20 ukiyye kazandıran 20 köle verdi. 516

Bana, ayrıca Zemzem'i (Zemzem'in idaresini) de verdi ki, onun karşılığında da, Mekkelilerin bütün servetini verseler, istemem! 517

Artık ben Rabbimden, va'd ettiği yarlığamasını da diliyor ve bekliyorum." 518

Hazret-i Abbas Müslümanlığını gizli tutardı. 519

Mekke'de bulunduğu müddetçe, müşriklerin tutum ve davranışlarını Peygamberimiz aleyhisselama yazar, bildirir, Mekke'deki Müslümanlara güç ve destek de olurdu.

Medine'ye, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelmek istediği zaman, Peygamberimiz aleyhisselam ona: 520

" Senin Mekke'de bulunman daha hayırlıdır. 521 Sen, bulunduğun yerde güzel, yararlı cihad etmektesin! " 522 diye yazmış; 523 Mekke'de oturmasını emir buyurmuştu. 524

4. Peygamberimiz aleyhisselam, Nevfiel b. Hâris'e de:

" Ey Nevfel! Kurtuluş akçesi ödeyip kendini esirlikten kurtar! " buyurunca, Nevfel:

" Yâ Rasûlallah! Kendimi esirlikten kurtarmak için verecek hiçbir şeyim yok! " demişti.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Cidde'de bulunan süngülerini versen ya! " buyurdu. 525

Nevfel:

" Vallahi, benim Cidde'de süngülerim bulunduğunu benden ve Allah'tan başka kimse bilmiyordu! 526

Şehadet ederim ki; sen, Resûlullahsın! " dedi ve süngüleri verip kendisini esirlikten kurtardı ki, onlar

1000 tane idi. 527

5. Sâib b. Ubeyd,

6. Ubeyd b. Amr,

Bu ikisinin malları olmadığından, hiç kimse de kendileri için kurtuluş akçesi göndermediğinden, Peygamberimiz aleyhisselam tarafından serbest bırakılmışlardır.

7. Haris b. Ebi Vecze,

Bunun 4000 dirhem kurtuluş akçesini Velid b. Ukbe getirmiştir.

8. Ebu Rişe; kurtuluş akçesini Amr b. Rebi' getirmiştir.

9. Amr b. Ezrak; kurtuluş akçesinin gönderileceğine Amr b. Rebi' tarafından söz verilince, serbest bırakılmıştır.

10. Ukbe b. Haris; kurtuluş akçesini Amr b. Süfyan getirmiştir.

11. Ebu'l-Âs b. Nevfel; kurtuluş akçesini amcasının oğlu getirmiştir.

12. Adiyy b. Hıyar,

13. Osman b. Abdüşşems,

14. Ebu Sevr,

Bu üçünün kurtuluş akçelerini Cübeyr b. Mut'im getirmiştir.

15. Ebu Aziz b. Umeyr,

16. Esved b. Âmir,

Bu ikisinin dört biner dirhemlik kurtuluş akçeleri, Talha b. Ebi Talha tarafından ödenmiştir.

17. Sâib b. Ebi Hubeyş,

18. Haris (Huveyris) b. Abbad,

19. Salim b. Şemmah,

Bu üçünün dört biner dirhemlik kurtuluş akçelerini Osman b. Ebi Hubeyş getiriştir.

20. Malik b. Abdullah b. Osman, Medine'de esir iken ölmüştür.

21. Halid b. Hişam b. Mugîre,

22. Ümeyye b. Ebi Huzeyfe b. Mugîre,

23. Osman b. Abdullah b. Mugîre,

Bu üçünün kurtuluş akçelerini Abdullah b. Ebi Rebia göndermiştir.

24. Velid b. Velid b. Mugîre,

Kurtuluş akçesini kardeşi Halid b. Velid ile Hişam b. Velid getirmiş, Velid Zü'l-huleyfe'de bulundukları sırada kaçıp Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelmiş ve Müslüman olmuştur.

25. Kays b. Sabit; 4000 dirhemlik kurtuluş akçesi Ferve b. Sabit tarafından gönderilmiştir.

26. Sayfi b. Ebi Rifaa,

Malı olmadığından, serbest bırakılmıştır.

27. Ebu'l-Münzir b. Ebi Rifaa,

2000 dirhem kurtuluş akçesi ödemiştir.

28. Ebu Atâ Abdullah b. Ebi Sâib,

1000 dirhem kurtuluş akçesi ödemiştir.

29. Muttalib b. Hantab b. Haris,

Malı olmadığından, serbest bırakılmıştır.

30. Halid b. Alem,

Kurtuluş akçesi İkrime b. Ebu Cehil tarafından gönderilmiştir.

31. Abdullah b. Übeyy b. Halef,

Kurtuluş akçesi babası Übeyy b. Halef tarafından gönderilmiştir.

32. Vehb b. Umeyr b. Vehb.

Kurtuluş akçesini babası Umeyr b. Vehb Medine'ye getirmiş, Umeyr Medine'de Müslüman olunca, oğlu kurtuluş akçesi alınmaksızın serbest bırakılmıştır.

33. Rebia b. Derrac b. Anbes,

Malı olmadığından, kendisinden ehemmiyetsiz birşey alınıp, serbest bırakılmıştır.

34. Fâke, Ümeyye b. Halefin azadlısı idi.

35. Ebu Vedâa b. Dubeyre,

4000 dirhemlik kurtuluş akçesi, oğlu Muttalib tarafından gönderilmiştir.

36. Ferve b. Huneys b. Huzâfe,

4000 dirhem kurtuluş akçesini Amr b. Kays göndermiştir.

37. Süheyl b. Amr,

4000 dirhem kurtuluş akçesini Mikrez b. Hafs getirmiştir. 528

38. Amr b. Ebi Süfyan, Bedir'de Hazret-i Ali tarafından esir edilmişti. 529

Ebu Süfyan'a:

" Oğlun530 Amr'ın531 kurtuluş akçesini532 ödesene?533 Ödemeyecek misin?! " 534 denil-ince: 535

Benim üzerimde, kan ve mal musibeti mi birleşecek?! Hanzaleyi öldürdüler! 536 Hanzale öldürüldü. 537 Bir de, Amr için kurtuluş akçesi ödeyeyim ha?538 Ben bunu yapamam!

Fakat, onlardan bir adamı elime geçirinceye kadar bekler, onu oğluma kurtuluş yaparım 1539

Bırakınız, varsın onlar oğlumu ellerinde istedikleri kadar tutsunlar! " dedi.

İşte, Amr b. Ebi Süfyan Medine'de Peygamberimiz aleyhisselamın yanında tutuklu bulunduğu sıralarda, Amr b. Avf oğullarının kardeşi Muaviye oğullarından Müslüman ve yaşlı bir zât olan Sa'd b. Numan b. Ekkâl zevcesiyle birlikte umre yapmak üzere Mekke'ye gitmişti. Mekke'de tutuklanacağını sanmıyordu. 540

Çünkü, Kureyşlilerin hac veya umre için gelenlere hiç dokunmayacakları, bilakis iyi davranacakları hakkında verilmiş sözleri vardı. 541

Sa'd b. Numan b. Ekkâl, Münzir b. Amr ile birlikte umrelerini yapıp dönecekleri sırada, Ebu Süfyan b. Harb arkalarına düştü.

Sa'd b. Numan'ı yakalayıp esir etti. 542 Kendisini, oğlu Amr'ın yerine tutukladı. 543

Söylediği bir kıt'ada da:

" Ey Ekkâl oğlunun cemaatı! Siz kır sakallı ulu kişinizi teslim etmeyeceğiniz hakkında antlaşmıştınız!

Onun çağrısına icabet ediniz!

Eğer Amroğulları bağlanmış esirlerinden bağını çözmezlerse, onlar en asâletsiz, en zelil kişilerdir! " dedi. 544

Amr b. Avf oğulları Peygamberimiz aleyhisselama geldiler, Amr b. Ebu Süfyan'ı kendilerine vermesini istediler. Onun karşılığında adamlarını serbest bırakacaklarını bildirdiler.

Peygamberimiz aleyhisselam Amr b Avf oğullarının dileklerini yerine getirdi. Onlar da, Amr b. Ebu Süfyan'ı babasına gönderdiler. Sa'd b. Numan, böylece, tutukluluktan kurtarılmış oldu. 545

39. Bedir esirleri arasında, Peygamberimiz aleyhisselamın damadı, yani Hazret-i Zeyneb'in kocası Ebu'l-Âs b. Rebi' de bulunuyordu.

Ebu'l-Âs Mekke'de zenginlikte, eminlikte, ticarette sayılı kişilerdendi.

Ebu'l-Âs'ın annesi Hâle binti Huveylid, Peygamberimiz aleyhisselamın zevcesi Hazret-i Hatice'nin de kızkardeşi idi.

Hazret-i Hatice yeğeni Ebul-Âs'ı kızı Hazret-i Zeyneb'le evlendirmesini Peygamberimiz aleyhisselamdan istemiş, Peygamberimiz aleyhisselam da buna muhalefet etmemişti.

Bu evlenme işi, Peygamberimiz aleyhisselama peygamberlik ve vahiy gelmeden önce idi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Zeyneb'i Ebu'l-Âs'la evlendirmişti.

Hazret-i Hatice Ebu'l-Âs'ı oğlu yerinde tutardı.

Yüce Allah Peygamberimiz aleyhisselamı peygamberlikle şereflendirdiği zaman, Hazret-i Hatice ile kızları Peygamberimiz aleyhisselama iman ve kendisinin Allah'tan getirip tebliğ ettiği şeyleri tasdik ve ikrar ederek İslâmiyet üzere yaşamaya başladıkları halde, Ebu'l-Âs müşriklikte kalmıştı.

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Zeyneb gibi, kızları Hazret-i Rukayye ve Hazret-i Ümmü Külsûm'u da, Ebu Leheb'in oğullarına nişanlamıştı.

Peygamberimiz aleyhisselam Yüce Allah'ın emirlerini açıklamaya başladığı zaman, Kureyş müşrikleri:

" Siz, Muhammed'in kızlarını almakla, onu derdinden kurtardınız!

Kızlarını geri çeviriniz de, o onlarla meşgul olsun, oyalansın! " dediler.

Ebu'l-Âs'a gittiler ve ona:

" Zevcenden ayrıl! Biz, Kureyş kadınlarından hangisini istersen, seni onunla evlendiririz! " deyince, Ebu'l-Âs:

" Hayır! Vallahi ben zevcemden ayrılmam ve onun yerine Kureyş kadınlarından bir kadının benim zevcem olmasını istemem! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Ebu'l-Âs'ın hayırlı bir damat olduğundan bahis buyururdu.

Hazret-i Zeyneb'in Müslüman olmayan kocası Ebu'l-Âs'la yaşamalarına İslâmiyet mani olduğu halde, Peygamberimiz aleyhisselam onları Mekke'de bulundukları müddetçe birbirlerinden ayırmak imkânını bulamamıştı. 546

Kureyş müşrikleri Bedir'de bozguna uğradıkları zaman, Ebu'l-Âs b. Rebi' de esir edilen müşrikler arasında bulunuyordu.

Mekkeliler esirleri için kurtuluş akçeleri göndermeye başladıkları zaman, Hazret-i Zeyneb de, Ebu'l-Âs b. Rebi' için biraz mal ile annesi Hazret-i Hatice'nin kendisine evlendiği sırada hediye etmiş olduğu gerdanlığı* göndermişti.

Peygamberimiz aleyhisselam, gerdanlığı görür görmez, son derecede rikkate geldi ve:

" Eğer onun [Hazret-i Zeyneb'in] esirini serbest bırakmayı ve malını da geri vermeyi uygun bulursanız, öyle yapınız! " buyurdu.

Müslümanlar

" Olur yâ Rasûlallah! " diyerek, Ebu'l-Âs'ı serbest bıraktılar.

Gönderilen mal ile gerdanlığı da, Hazret-i Zeyneb'e iade ettiler. 547

Peygamberimiz aleyhisselam Hazret-i Zeyneb'in Medine'ye gelmesine izin vermesi için ya Ebu'l-Âs'tan söz almış, yahut o kendiliğinden söz vermiş, ya da Ebu'l-Âs serbest bırakılırken böyle bir şart koşulmuştu.

Fakat, bu haber ne ondan, ne de Peygamberimiz aleyhisselamdan çıkmayacak ve ne olduğu bilin-meyecekti. 548

-------------------------------------

487. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 13, 14, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 353, Taberî, Târih, c. 2, s. 290, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 324, Ebu Nuaym , Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 476, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 142, Ebu’l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 327, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 85, 86.

488. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 14 Taberî, Târih, c. 2, s. 20, Ebu Nuaym , Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 476.

489. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 13-14, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 353, Ta beri" , Târih, c. 2, s. 290, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 476, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 142-143, Zehebî, Megâzî, s. 89, Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 2, s. 327, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 85-86

490. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 156, Ebu Nuaym , Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 476.

491. Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 3, s. Ebu’l-Fidâ, Tefsir, c. 2, s. 327.

492. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 353, Taberî, Târih, c. 2, s. 290, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 476, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 142, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 133, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 327, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 86.

493. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 15.

494. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 15, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 353, Taberî, Târih, c. 2, s. 290, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 476, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 142, İbn Esîr, c. 2, s. 133, Ebu'l-Fidâ, c. 2, s. 327, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 86.

495. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 15.

496. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 353, Taberî, Târih, c. 2, s. 290, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 476.

497. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 15.

498. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 353, Taberî, Târih, c. 2, s. 290, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 324, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 476, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 142, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 86.

499. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 15.

500. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 15, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 353, Taberî, Târih, c. 2, s. 290, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 476, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 142, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 86.

501. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 353, Taberî, Târih, c. 2, s. 290, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 476, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 142, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 86.

502. İbn Sa'd, Tabakâtü 'l-kübrâ, c. 4, s. 15, Vahidî, Esbâbu’n-n üzül, s. 162.

503. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 353, Taberî, Târih, c. 2, s. 290, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 476, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 142-143, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 86, Ebu’l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 327.

504. İbn Sa'd, Tabakâtü 'l-kübrâ, c. 4, s. 15, Vahidî, Esbâbu’n-n üzül, s. 162.

505. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 15.

506. İbn Sa'd, Tabakât, c. 5, s. 14, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 30, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 22, Zehebî, Megâzî, s. 91, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 299.

507. Buhârî, Sahih, c. 4, s. 30, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 22, Zehebî, Megâzî, s. 91, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 29.

508. Buhâri, Sahih, c. 4, s. 30, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 22.

509. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 14, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 30, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 22, Zehebî, Megâzî, s. 91, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ye'n-nihâye, c. 3, s. 299.

510. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 14.

511. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 14, Buhâri, Sahih, c. 4, s. 30, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 22, Zehebî, Megâzî, s. 91, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 299.

512. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 14, Zehebî, Megâzî, s. 91, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 299.

513. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 22, Zehebî, Megâzî, s. 91, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 299.

514. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 14, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 30, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 22, Zehebî, Megâzî, s. 91 Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 299.

515. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 14.

516. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 15, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 324, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 143, Zehebî, Megâzî, s. 89, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 327.

517. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 15, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 390.

518. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 15, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 324, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzûl, s. 162, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 143, Zehebî, Megâzî, s. 89, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 327.

519. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 812, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 165.

520. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 31, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 812, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 165.

521. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 812, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 165.

522. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 31.

523. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 31, İbn Abdilberr, c. 2, s. 812, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 165.

524. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 31.

525. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 46, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1512, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 268.

526. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1512, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 269, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 577.

527. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 46, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1512, 13, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 269, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 577.

528. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 138, 143, Be lâzuri, Ensâbu’l -e şrâf, c. 1, s. 301 -305.

529. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 305, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 139, Mus’abu’z-Zübeyrî, N esebi Kureyş, s. 126, Belâzurî, Ensâbu’l -eşraf, c. 1, s. 301.

530. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 305, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 378.

531. İbn İshak, İbn H i şam, Sîre, c. 2, s. 305, Mus’abu’z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 126, Taberî, Tâ rih, c. 2, s. 290, İbn Ab dil berr, İstiâb, c. 2, s. 606, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 378.

532. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 305, Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 126, Taberî, Târih, c. 2, s. 290, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 606, İbn Esîr, Usd, c. 2, s. 378.

533. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 305, Taberi, c. 2, s. 290, İbn Esîr, c. 3, s. 378.

534. Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 126, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 606.

535. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 305, Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 126, Taberî, Târih, c. 2, s. 290, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 606, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 378.

536. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 305, Taberî, Târih, c. 2, s. 290, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 378.

537. Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 126, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 606.

538. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 305, Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 126, Taberi, c. 2, s. 290, İbn Abdilberr, c. 2, s. 606, İbn Esîr, c. 2, s. 378.

539. Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 126.

540. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 305, Taberi, c. 2, s. 290, İbn Esîr, c. 2, s. 378.

541. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 305, Taberi, c. 2, s. 290.

542. Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 126, İbn Abdilberr, c. 2, s. 606.

543. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 305, 306, Taberî, c. 2, s. 290, İbn Esîr, c. 2, s. 378.

544. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 305, 306, Mus'abu'z-Zübeyri, Nesebi Kureyş, s. 126, 127, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 301, Taberi, c. 2, s. 290, İbn Abdilberr, c. 2, s. 606, İbn Esîr, c. 2, s. 378.

545. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 306, Taberî, Târih, c. 2, s. 290, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 378.

546. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 306, 307, Taberî, Târih, c. 2, s. 290, 291, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 311 , 312.

* Gerdanlık, Yemen işi gözboncuğundandı (İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 31).

547. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 308, Vâk ıdf, Megâzî, c. 1, s. 130, 131 , İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 31, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 276, Taberî, Târih, c. 2, s. 291 , Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 6, s. 322, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 154, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 134, Zehebî, Megâzî, s. 46, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 312.

548. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 308, Taberî, Târih, c. 2, s. 291.

Kurtuluş Akçelerinin Miktarları ve Bunu Ödemeyecek Durumdakilerden Yazı Yazmayı Bilenlerin Her Birinin Ensar Oğullarından On Çocuğa Yazı Yazmayı Öğretmekle Mükellef Kılınmaları

Müşriklerin esirlerinden, malî durumlarına göre, 1000 dirhemden 4000 dirheme kadar kurtuluş akçesi alınmış; hiç malları olmayanlar, kurtuluş akçesi alınmaksızın serbest bırakılmışlardır. 549

Ancak, böylelerinden okur-yazar olanlardan her birinin, Ensarın erkek çocuklarından 550 on çocuğa yazı yazmayı iyice öğretmesi şart kılınmıştır. 551

Zeyd b. Sabit, yazı yazmayı onlardan öğrenmiş olanlar arasında idi. 552

-------------------------------------

549. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 2, s. 316, Vâkıdî, Megâzî, c. 1 , s. 129.

550. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 22, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 247.

551. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 22, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 247, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 287, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 395.

552. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 22, Diyarfcıekrf, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 395.

Bedir Hezimeti Haberinin Mekke'ye Ulaşması

Kureyş müşriklerinin Bedir'de uğradıkları hezimeti Mekke'ye ulaşıp ilk haber veren, Huzâalardan Haysuman b. Abdullah oldu. 553

Mekkeliler, ona:

" Arkandakilerden ne haber var?" diye sordular.

Haysuman:

" Utbe b. Rebia,

Şeybe b. Rebia,

Ebu'l-Hakem b. Hişam [Ebu Cehil],

Ümeyye b. Halef,

Zem'a b. Esved,

Haccac'ın iki oğlu Nübeyh ile Münebbih,

Ebu'l-Bahterî b. Hişam... öldürüldüler! " diyerek Kureyşflerin eşrafını saymaya başlayınca, o sırada Hicr'de oturmakta olan Safvan b. Ümeyye:

" Vallahi, bunun aklı varsa, benim durumumu da ona sorunuz! " dedi.

Onlar da, Haysuman'a:

" Salvan b. Ümeyye ne yapıyor?" diye sordular.

Haysuman da:

" İşte, o burada, Hicr'de oturmaktadır!

Vallahi, ben, onun babasını ve kardeşini, öldürdükleri sırada görmüşümdür! " dedi. 554

Peygamberimiz aleyhisselamın azadlısı Ebu Râfi' der ki:

" Ben Abbas b. Abdulmuttalib'in kölesi idim.

Bütün ev halkı Müslüman olduk:

Abbas Müslüman oldu. Ümmü Fadl da Müslüman oldu.

Ben de Müslüman oldum.

Abbas Kureyş kavminden korkarve onlara aykırı davranır görünmek istemez, Müslüman olduğunu gizlerdi.

Kendisi çok mal sahibi idi, malları da kavmine veresiye dağılmış bulunuyordu.

Ebu Leheb Bediiden geri kalmış ve yerine Âs b. Hişam b. Mugîreyi vekil göndermişti. Çünkü, Kureyşliler savaştan geri kalınca yerlerine adam tutarlardı.

Kureyşlilerden Bedir seferine katılanların uğradıkları musibetin haberi Ebu Leheb'e gelince, Allah onu zelil ve hakir kıldı.

Biz de kendimizde kuvvet ve izzet bulduk.

Ben zayıf, cılız bir kimse idim.

Oklar yapar, onları Zemzem'in yanındaki çadırımda yontardım.

Yine, biraz orada oturup oklarımı yontuyordum.

Yanımda da Ümmü Fadl oturuyordu.

Gelen haberin bizi sevindirdiği bir sırada, Ebu Leheb iki ayağını şerle sürüyerek geldi ve çadırın bir tarafına oturdu.

Kendisinin sırtı, benim sırtıma karşı idi.

O sırada, halk:

'İşte, Ebu Süfyan b. Haris b. Abdulmuttalib geldi! ' dediler.

Ebu Leheb, ona:

'Yanıma gel! Hayatıma andolsun ki; haber muhakkak sendedir! ' dedi.

Ebu Süfyan gelip onun yanına oturdu. Halk da ayakta dikildiler.

Ebu Leheb:

'Ey kardeşimin oğlu! Bana haber ver: Kureyş halkının işi nasıl oldu?' diye sordu.

Ebu Süfyan:

'Vallahi, biz, karşılaştığımız kavme omuzlarımızı, arkalarımızı teslim ettik: Onlar bizi nasıl istedilerse öyle öldürdüler! Onlar bizi nasıl istedilerse öyle esir ettiler!

Vallahi, bununla birlikte, Kureyş kavmini kınamadım: Gökle yer arasında alaca (kır) atlar üzerinde, ak benizli adamlarla karşılaştık ki, vallahi onlar hiçbir şeyi bırakmaz, onlara hiçbir şey de karşı koyamaz! ' deyince, çadırımın kenarını elimle kaldırıp:

'İşte, vallahi onlar meleklerdir! ' dedim.

Ebu Leheb elini kaldırdı ve yüzüme sert bir şamar indirdi.

Ben de ona doğru sıçradım.

Zayıf bir adam olduğum için, beni tutup yere yıktı ve dövmek için üzerime çöktü.

Ümmü Fadl hemen çadırın direklerinden bir direği alıp ona bir darbe indirdi, başını fena halde yardı ve:

'Efendisi burada olmayan bir köleyi zayıf mı buldun?! ' diyerek ona çıkıştı.

Ebu Leheb kalkıp zelil bir halde gerisin geri gitti.

Vallahi, o ancak yedi gece yaşadı.

Allah, onu 'adese' denilen taun gibi öldürücü bir yara ile vurdu ve onunla öldürdü. 555

Oğullan, iki veya üç gün, onu kabre gömmediler. Babalarının ölüsü, evinde koktu.

Kureyşîler, karahasba hastalığından, taundan sakındıkları gibi sakınıriardı.

Kureyşîlerden birisi, Ebu Leheb'in oğullarına:

" Yazıklar olsun size! Babanızın ölüsü evinde koktuğu halde, onun yanına uğramamaktan utanmıyor musunuz?! " dedi.

Onlar:

" Biz onun hastalığından korkuyoruz! " dediler.

Kureyşî:

" Hadi gelin; ben size yardım edeyim! " dedi.

Birlikte gittiler. Ebu Leheb'in ölüsünü yıkamadılar ve ona ellerini de sürmediler. Ancak, uzaktan üzerine su serptiler.

Mekke'nin yukarı taraflarında bir yere gömdüler, üzerini taşla kapattılar. 556

-------------------------------------

553. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 300, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 120, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 19, Taberî, Târih, c. 2, s. 287, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 79, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 266, Zehebî, Megâzî, s. 44, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 308.

554. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 300, Taberî, Târih, c. 2, s. 287, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 266, Zehebî, Megâzî, s. 44, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 308.

555. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 301-302, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 73-74, Taberî, Târih, c. 2, s. 287-288, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 321-322, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 145-146, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s 266-267, Zehebî, Megâzî, s. 4445, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 308-309.

556. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 74, Taberî, Târih, c. 2, s. 288.

Alınan Kurtuluş Akçeleri Hakkında Âyetler İnişi

Yüce Allah, esirlerve onlardan alınan kurtuluş akçeleri hakkında indirdiği âyetlerde şöyle buyurdu:

" Hiçbir peygamberin, yeryüzünde ağır basıp zaferler kazanıncaya kadar, esirler alması vâki olmamıştır.

Siz, geçici dünya malını arzu ediyorsunuz! Allah ise, sizin için, ahireti ister.

Allah, kudretiyle herşeye üstün gelen Azîz, her yaptığını yerli yerince yapan Hakîm'dir.

Eğer Allah'ın bu hususta geçmiş bir yazısı olmasaydı, aldığınız fidyede size her halde büyük bir azab dokunurdu!

Artık, elde ettiğiniz ganimetten helal ve temiz olarak yiyiniz! Allahtan korkunuz!

Şüphe yok ki, Allah çokyariıgayıcıdır, çok esirgeyicidir." 557

Hazret-i Ömer der ki:

" Sabahleyin Resûlullah aleyhisselamın yanına geldiğimde, o ve Ebu Bekir, oturmuşlar, ağlıyorlardı.

'Yâ Rasûlallah! Seni ve arkadaşını ağlatan nedir? Bana haber ver! Onu ağlanacak bir hal bulursam, ben de ağlayayım. Ağlanacak bir hal bulmazsam, ikinizin ağlamasına katılmaya çalışayım?' dedim.

Resûlullah aleyhisselam:

'Senin arkadaşlarının esirlerden aldıkları kurtuluş akçelerinden dolayı, vay benim başıma gelene!

Uğrayacağınız azabın şu yakınındaki ağaçtan daha yakın olduğu bana gösterildi! ' buyundu." 558

-------------------------------------

557. En lal: 67-69.

558. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 31, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1385, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 475, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 137, Zehebî, Megâzî, s. 87, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 297.

Bedir Savaşına Katılan Müslümanların Üstünlüğü

Rifâa b. Râfi'in Bedir ashabından olan babası Râfi'den rivayetine göre; Cebrail aleyhisselam Peygamberimiz aleyhisselama gelip:

" Bedir ashabının, aranızdaki mevkii nasıldır?" diye sormuştu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onlar, Müslümanların üstün kişilerindendir! " buyurdu.

Cebrail aleyhisselam da:

" Meleklerden, Bedir savaşında bulunanlar da bunun gibidir! " dedi. 559

-------------------------------------

559. Buhârî, SahıTı, c. 5, s. 13-14, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 226, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 287.

 

Bedir Zaferinin Medineli Müşrikleri, Münafıkları ve Yahudileri Sindirişi

Bedir esirleri elleri boyunlarına bağlı olarak Medine'ye getirildikleri zaman, Yüce Allah, bununla Medine'deki müşrik, münafık olanlarla Yahudileri zillete uğrattı. 560

Bedir savaşında müşriklerin en azılılarından birçokları öldürülünce, Abdullah b. Übeyy b. Selûl ile Medineli müşriklerden onunla birlikte hareket edenler " Artık, bu, zafer ve galebenin ona yöneldiğini açıkça gösteren bir vakıadır! " demişler, Peygamberimiz aleyhisselama İslâmiyet üzere bey'at etmek zorunda kalmışlardır. 561

-------------------------------------

560. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 121.

561. Buhârî, Sahîh. c. S, s. 172, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 10, Kurtubî, Tefsir, c. 2, s. 72-73, Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 1 , s. 435-436.

Esir Olan Oğlunu Kurtarmak Bahanesiyle Medine'ye Gelip Peygamberimiz aleyhisselamı Öldürmek İsteyen Umeyr b. Vehb'in Müslüman Olarak Mekke'ye Dönüşü

Umeyr b. Vehb, Kureyş müşriklerinin şeytanlarından 562 ve kahramanıarındandı. 563

Kendisi Mekke'de Peygamberimiz aleyhisselamla ashabına ezâ eder dururdu. 564

Umeyr'in oğlu Vehb, Bedir'de esir edilen müşrikler arasında bulunuyordu. 565

Umeyr b. Vehb Bedir'de karnından kılıçla yaralanarak ölüler arasına düşmüş, ölmüş sanılarak bırakılmıştı.

Gecenin serinliği çökünce ayılmış, ölüler arasından çıkıp Mekke'ye dönmüş ve yarası iyileşmişti. 566

Umeyrb. Vehb, Hicr'de Safvan b. Ümeyye ile oturup Bedir'de kuyuya atılanları ve uğradıkları musibetleri anlatınca, 567 Safvan b. Ümeyye:

" Vallahi, onlardan sonra, yaşamakta hayır yoktur! 568

Bedir'de ölenlerden sonra yaşamanın, Allah belâsını versin! " dedi. 569

Umeyr b. Vehb:

" Vallahi doğru söyledin!

Vallahi eğer üzerimde olan ve ödeyecek karşılığı da bulunmayan borçla, benden sonra açlıktan ölmelerinden korktuğum çoluk çocuk olmasaydı, muhakkak gider, Muhammed'i öldürürdüm! 570

Hem benim için, onların kabul edecekleri571 bir mazeret, bahane de vardır: 572 Oğlum onların ellerinde esirdir. 573 'Şu esir olan oğluma geldim' derim. 574

Haber aldığıma göre; o çarşılarda da dolaşırmış" dedi. 575

Umeyr'in bu sözleri Salvan b. Ümeyye'yi sevindirdi576 ve ona:

" Senin borcun bana aittir. Senin adına, onu ben öderim!

Çoluk çocuğuna da, kendi çoluk çocuğumla birlikte, sağ oldukları müddetçe bakar, geçimliklerini en geniş şekilde sağlarım! 577

Mekke'de çoluk çocuğunu benden daha geniş geçindiren bir kimse bulunmadığını sen de bilirsin! " dedi.

Umeyr b. Vehb:

" Ey Ebu Vehb! Biliyorum bunu! 578 Sen benim işimi de, kendi işini de gizli tut! " dedi.

Safvan b. Ümeyye:

" Öyle yapan m! " dedi.

Umeyr, kılıcının keskinleştirilmesini ve zehirlenmesini emretti. 579

Safvan b. Ümeyye, Umeyr'in hayvanını ve yolluğunu hazırlattı. 580

Umeyr, Salvan'a:

" Medine'ye varıncaya kadar, haberimi gizli tut, hiç anma! " dedi.

Umeyr b. Vehb, Medine'ye gelip, Mescidin kapısında devesini ıhdırdı ve bağladı.

Kılıcını kuşandı. 581

Hazret-i Ömer, Müslümanlardan bazılarıyla birlikte Bedir gününden bahsediyorlar, Allah'ın kendilerine olan ikramlarını ve düşmanlarına gösterdiklerini konuşuyorlardı.

O sırada, Hazret-i Ömer Umeyr b. Vehb'i Mescidin kapısı önünde, hayvanını ıhdırmış, kılıcını kuşanmış görünce:

" Bu köpek, Allah düşmanı Umeyr b. Vehb'dir!

Vallahi, ancak şer için gelmiştir!

Aramızı bozan, Bedir gününde de Kureyşliler için sayımızı tahminleyen o değil miydi?" dedikten sonra, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına girdi ve:

" Ey Allah'ın Peygamberi! Şu Allah düşmanı Umeyrb. Vehb, kılıcını kuşanmış olarak gelmiş! ?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onu benim yanıma gönder! " buyurdu.

Hazret-i Ömer geri geldi. Onun boynundaki kılıcının kayışını sımsıkı tutup göğsünde topladı. Ensardan, yanında bulunan zâtlara da:

" Resûlullah aleyhisselamın yanına giriniz, yanında oturunuz ve kendisini bu habîsten koruyunuz!

Çünkü, o güvenilir bir kimse değildir! " dedikten sonra, onu Peygamberimiz aleyhisselamın yanına soktu.

Peygamberimiz aleyhisselam Hazret-i Ömer'in Umeyr b. Vehb'in kılıcının kayışını sımsıkı tuttuğunu görünce, ona:

" Ey Ömer! Onu serbest bırak!

Sen de ey Umeyr! Bana yaklaş! " buyurdu.

Umeyr b. Vehb, Peygamberimiz aleyhisselama yaklaşıp:

" Sabahınız hayrola! " diyerek Cahiliye devri selamı ile selam verdi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Umeyr! Allah bize senin selamlaşmandan daha hayırlı bir selamlaşmayı, Cennetliklerin selamlaşmasıyla selamlaşmayı ikram etmiştir! " buyurdu.

Umeyr:

" Vallahi, ey Muhammedi Ben bu selamlaşmayı yeni işitiyorum! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Ey Umeyr! Seni buraya getiren nedir?" diye sordu.

Umeyr:

" Şu elinizde bulunan esir oğlum için geldim! 582 Onun hakkında ihsanda bulununuz! " dedi. 583

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Öyle ise, şu boynunda asılı kılıcın işi ne?! " diye sordu.

Umeyr:

" Allah kılıçların belâsını versin! Onlar bize ne sağladı, ne işimize yaradı ki?" dedi. 584

Peygamberimiz aleyhisselam, Umeyr b. Vehb'e:

" Bana doğru söyle: Sen buraya ne için geldin?" diye tekrar sordu.

Umeyr:

" Ben bundan başka birşey için gelmedim!

Ancak, esir oğlumun işi için geldim! " dedi. 585

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Senin Hicr'de Safvan b. Ümeyye'ye koştuğun şart ne idi?" diye sorunca, Umeyr korktu ve:

" Ben ona ne şart koşmuşum da?! " dedi. 586

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! Sen ve Safvan b. Ümeyye Hicr'de oturdunuz! Kureyş'ten, kuyuya atılan ölüleri andınız. Sonra da, sen:

'Eğer üzerimde borç olmasa, yanımda da geçindirilecek çoluk çocuk bulunmasa, muhakkak çıkar gider, Muhammed'i öldürürdüm! ' dedin.

Safvan da, beni öldürmene karşılık, senin borcunu ödemeyi ve çoluk çocuğunu geçindirmeyi üzerine aldı!

Allah ise, yapacağın işle senin arana girdi, gerildi! " buyurdu. 587

Umeyr:

" Sana bunu kim haber verdi?!

Vallahi, yanımızda bir üçüncü kişi bulunmamıştı ! ?588

Bu söz, senin dediğin gibi, benim aramla Safvan'ın arasında idi.

Buna, benden ve ondan başka hiç kimse vâkıf değildi.

Buraya gelinceye kadar geçireceğim geceleri de gizli tutup benden hiç söz etmemesini de Safvan'a emretmiştim" dedi. 589

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bunu bana Cebrail haber verdi! " buyurdu. 590

Bunun üzerine, Umeyr b. Vehb:

" Ben şehadet ederim ki; sen, muhakkak Allah'ın resûlüsün591 ve doğrusun! 592

Yâ Rasûlallah! Biz, göğün haberinden, bize getirmiş olduğun şeylerde ve sana inen vahiyde seni yalanlardık.

Bu işte, benden ve Safvan'dan başka kimse yoktu.

Vallahi, bu haberi sana ancak Allah getirmiştir!

Beni İslâmiyete hidayet eden ve işte şu yere sevkeden Allah'a hamd olsun! " dedikben sonra, hak şehadetiyle şehadet getirdi: 593

" Ben şehadet ederim ki; Allah'tan başka ilah yoktur! 594

Ve yine şehadet ederim ki; Muhammed, Allah'ın kulu ve resûlüdür! " dedi. 595

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Kardeşinize, dinini iyice öğretiniz! 596

Kendisine Kur'ân da okuyunuz, 597 öğretiniz! 598

Onun esirini de serbest bırakınız! " buyurdu.

Buyruğu yerine getirildi.

Umeyr b. Vehb:

" Yâ Rasûlallah! Ben, Allah'ın nurunu söndürmeye çalışan ve dinindeki kimselere şiddetle işkence yapan birisi idim.

Ben şimdi istiyorum ki; bana izin veresin de, Mekke'ye gidip Mekkeli müşrikleri Allah'a, Resûlullaha ve İslâmiyete davet edeyim! Umulur ki, Allah onlara hidayet eder. Hidayet nasip olmayanlara da, daha önce senin ashabına dinleri hususunda yaptığım gibi işkence yapayım" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam da, ona izin verdi.

Umeyr b. Vehb, Medine'ye doğru yola çıktığı zaman, Safvan b. Ümeyye Mekkeli müşriklere:

" Birkaç gün içinde, gelecek olan haberle müjdeleneceksiniz. O, size, Bedir vak'asının acısını unutturacaktır! " der, gelen kafilelerden haber sorar dururdu.

Nihayet, gelen bir süvari, ona Umeyr'in Müslüman olduğunu haber verdi!

Safvan da, Umeyr ile hiç konuşmamaya ve kendisine hiçbir iyilik ve yardımda bulunmamaya yemin etti.

Umeyr ise, Mekke'ye gelince, halkı İslâmiyete davet etmeye koyuldu.

Kendisine karşı koyanlara şiddetle işkence yaptı.

Umeyr'in sayesinde birçok insan Müslüman oldu. 599

Allah ondan razı olsun!

Umeyr b. Vehb, bir gün Kabe'nin yanında Salvan b. Ümeyye ile karşılaşıp, ona:

" Sen büyüklerimizden birisin! Bizim taşlara taptığımızı ve onlar için kurbanlar kestiğimizi görmüyor musun?! Din mi bu?!

Ben şehadet ederim ki; Allahtan başka ilah yoktur! Muhammed de, Allah'ın kulu ve resûlüdür! " dedi.

Safvan ona bir kelime ile bile cevap vermedi, sustu. 600

-------------------------------------

562. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre. c. 2, s. 316, Taberî, Târîh, c. 2, s. 293, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 479, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 149, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1221, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 135, Zehebî, Megâzî, s. 49, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 313.

563. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1221, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 300.

564. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 316, Taberî, Târih, c. 2, s. 293, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 479, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 149, İbn Abcliltoerr, İstiâb, c. 3, s. 1221, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 135, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 313.

565. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 316, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 199, Taberî, Târîh, c. 2, s. 293, Ebu Nuaym, c. 2, s. 479, Beyhakî, c. 3, s. 149, İbn Abdilberr, c. 3, s. 1221, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 135, Zehebî, Megâzî, s. 49, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 313.

566. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 200.

567. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 316, Taberî, c. 2, s. 293, Ebu Nuaym, c. 2, s. 479, Zehebî, Megâzî, s. 49, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 313.

568. İbn İshak, İbn Hişam , c. 2, s. 316, Taberî, c. 2, s. 293, Ebu Nuaym, c. 2, s. 479-480, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 135, Zehebî, Megâzî, s. 49, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 313.

569. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 125, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 147, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 36.

570. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 316, Taberî, c. 2, s. 293, Ebu Nuaym, c. 2, s. 480, İbn Esîr, c. 2, s. 135, Zehebî, s. 49, Ebu'l-Fidâ, c. 3, 5. 313.

571. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 316, Taberî, Târîh, c. 2, s. 293, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 480.

572. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 316, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 125, Taberî, Târîh, c. 2, s. 293, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve , c. 2, s. 480, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 147, Zehebî, Megâzî, s. 49, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 313.

573. İbn İshak. İbn Hişam, c. 2, s. 316, Taberî, c. 2, s. 293, Ebu Nuaym, c. 2, s. 480, Zehebî, s. 49, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 313.

574. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 125, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 147, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 36.

575. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 125, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 304.

576. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s 125, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 147, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 36.

577. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 2, s. 316, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 1256, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 480, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 313.

578. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 125.

579. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 316, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 125, Taberî, c. 2, s. 293, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 480, Zehebî, Megâzî, s. 49, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 313.

580. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 147, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 36.

581. Vâkıdî, Megâzî, c 1, s. 125, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 147, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 36.

582. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 317, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 126, Taberî, Târîh, c. 2, s. 293, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve , c. 2, s. 480, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 147, 148, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 270, Zehebî, Megâzî, s. 49, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 313.

583. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 317, Taberî, Târîh, c. 2, s. 294, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 481, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 313.

584. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 317, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 126, Taberî, Târîh, c. 2, s. 294, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 481, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 270, Zehebî, Megâzî, s. 49, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 313.

585. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 317, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 126, Taberî, Târîh, c. 2, s. 294, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 481, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 148, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 135, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 270, Zehebî, Megâzî, s. 49, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 313.

586. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 126, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 200, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 148.

587. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 317, Vâkıdî, c. 1, s. 126, Taberî, c. 2, s. 294, Ebu Nuaym, c. 2, s. 481, Beyhakî, c. 3, s. 148, İbn Seyyid, c. 1, s. 270, Zehebî, s. 49, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 313.

588. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 201.

589. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 127.

590. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 201.

591. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 317, Vâkıdî, c. 1, s. 126, İbn Sa'd, c. 4, s. 201, Taberî, c. 2, s. 294, Ebu Nuaym, c. 2, s. 481 , Beyhakî, c. 3, s. 148, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 136, İbn Seyyid, c. 1 , s. 270, Zehebî, s. 49, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 313.

592. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 126.

593. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 317-318, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 126-127, Taberî, Târîh, c. 2, s. 294, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 481, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 149, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 270, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 314.

594. Vâkıdî, Megâzî, c. 1 , s. 126, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 201, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 148, Zehebî, Megâzî, s. 49.

595. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 201.

596. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 318, Taberî, c. 2, s. 294, Ebu Nuaym, c. 2, s. 481, Beyhakî, c. 3, s. 149, İbn Esîr, c. 2, s. 136, Zehebî, s. 50, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 314.

597. İbn İshak. İbn Hişam, c. 2, s. 317, Taberî, c. 2, s. 294, Ebu Nuaym, c. 2, s. 481, Beyhakî, c. 3, s. 149, Zehebî s. 50.

598. Vâkıdî, c. 1, s. 127, Taberî, c. 2, s. 294, Beyhakî, c. 3, s. 149, İbn Esîr, c. 2, s. 136, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 270, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 314.

599. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 318, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 127, Taberî, Târîh, c. 2, s. 294, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 481, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 149, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 136, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 270, Zehebî, Megâzî, s. 50 Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 314.

600. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 127-128, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1 , s. 305.

Hazret-i Zeyneb'in Medine'ye Getirilişi

Bedir esirlerinden Ebu'l-As, serbest bırakılıp Mekke'ye ulaşınca, Hazret-i Zeyneb'in yolunu açtı.

Bedir savaşından bir ay veya biraya yakın bir müddet sonra, Peygamberimiz aleyhisselam Zeyd b. Harise ile Ensardan bir zâtı göndererek, onlara:

" Zeyneb yanınıza gelinceye kadar, siz Ye'cec vadisinde bulununuz.

Zeyneb size orada rastlayacaktır, siz onu bana getirirsiniz" buyurdu.

Görevliler, Ye'cec vadisine gittiler.

Ebu'l-Âs, Hazret-i Zeyneb'e, babasının yanına gitmesini emretti.

O da hazırlığını görüp yola çıkacağı zaman, Ebu'l-Âs'ın kardeşi Kinane b. Rebi', Hazret-i Zeyneb'in bineceği deveyi getirdi.

Hazret-i Zeyneb devenin üzerindeki hevdecin içine girdi.

Kinane; yayını ve ok çantasını aldıktan sonra, güpegündüz devenin yularını çekerek Mekke'den yola çıktı.

Bu hadise Kureyş müşrikleri arasında konuşulmaya başlayınca, birtakım kimseler, Hazret-i Zeyneb'i geri çevirmek için acele yola çıktılar. Zftuvâ mevkiinde ona yetiştiler.

İlk yetişen de, Hebbar b. Esved ile Nâfi' b. Abdi Kays idi.

Hebbar, hevdec içinde bulunan Hazret-i Zeyneb'i mızrağı ile korkuttu.

Hazret-i Zeyneb, o zaman hamile idi.

Korkusundan, kamındaki çocuğu düştü.

Kinane yere çöküp ok çantasını açtı.

" Vallahi, bana hiçbir adam yaklaşmasın! Yoksa, ona bir ok saplarım! " deyince, gelenler dönüp takip etmekten vazgeçtiler.

Ebu Süfyan b. Harb, Kureyş müşriklerinin büyüklerinden bazılarıyla birlikte, oraya kadar geldi. Kinaneye:

" Ey adam! Bize ok atmaktan vazgeç. Seninle konuşacağız! " dedi.

Kinane ok atmayı bıraktı.

Ebu Süfyan, Kinane'nin yanına gelip üzerine dikildi ve:

" Sen doğru yapmadın!

Bir kadını halkın gözü önünde apaşikâryola çıkardın.

Halbuki, sen zahmet ve meşakkatlerimizi ve Muhammed'den başımıza gelenleri biliyorsun!

Onun kızını halkın gözü önünde böyle açıktan açığa aramızdan çıkarıp ona götürdüğün zaman, halk bunu uğradığımız musibetten ileri gelen bir zillet eseri, zaafımızın ve güçsüzlüğümüzün bir neticesi sanacaktır.

Hayatıma yemin ederim ki; Zeyneb'in babası yanına gönderilmeyip Mekke'de tutulmasına bizim için hiçbir hacet ve zaruret yoktur.

Bunda, bizim için, bir öç alma da sözkonusu değildir.

Sen beni dinle de, kadını şimdi geri çevir!

Söylentiler, sesler kesildikten, bizim onu geri çevirdiğimiz halk arasında konuşulmaya başladıktan sonra, gizlice Mekke'den çıkar, babasına kavuştur! " dedi.

Kinane de böyle yaptı.

Birkaç gece Mekke'de oturduktan ve itiraz seslerinin ardı arkası kesildikten sonra, bir gece, Hazret-i Zeyneb'le birlikte yola çıktı.

Onu, Ye'cec'de bulunan Zeyd b. Harise ile arkadaşına teslim etti. Onlar da, Hazret-i Zeyneb'i Peygamberimiz aleyhisselamın yanına getirdiler. 601

-------------------------------------

601. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 2, s. 308-310, Taberî, Târih, c. 2, s. 291 -292, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 154-156, Zehebî, Megâzî, s. 46-47, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 330.

Velid b. Velid'in Mekke'de Tutuklu Bulunan Ayyâş b. Ebi Rebia İle Seleme b. Hişam'ı Kurtarıp Medine'ye Getirişi

Bedir esirleri arasında bulunup kurtuluş akçesi ödendikten sonra, kardeşleri tarafından Mekke'ye götürülürken Cuhfe'den Medine'ye kaçarak Müslüman olan Velid b. Velid b. Mugîre'ye, Peygamberimiz aleyhisselam Ayyaş b. Ebi Rebia ile Seleme b. Hişam'ın durumunu sormuştu. 602

O da:

" Ben onları birinin ayağı diğerinin ayağına bağlanmış oldukları halde603 bırakmıştım! " dedi. 604

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Benim için, Ayyaş b. Ebi Rebia ile Seleme b. Hişam'a kim gider?" diye sordu.

Velid b. Velid:

" Senin için, onlara ben giderim yâ Rasûlallah! " dedi. 605

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Velid! 606 Sen Mekke'ye kadar607 git!

Demirci filanın evine in!

O, Müslüman olmuştur. Onun evinde gizlen! 608

Ayyaş ve Seleme ile buluşmaya çalış! 609

Onlara, senin benim elçim olduğunu ve kendilerine benim yanıma gelmelerini emrettiğimi, Allah'ın hiç şüphesiz bu yolda onlara yardım ve kolaylık ihsan buyuracağını haber ver! " buyurdu. 610

Velid b. Velid, Mekke'ye gitmek üzere, hemen yola çıktı.

Gizlice, Mekke'ye vardı.

Mekke'de rastladığı, yemek taşıyan bir kadına:

" Sen, nereye gitmek istiyorsun?" diye sordu.

Kadın da:

Ayyaş ve Seleme'yi kastederek:

" Şu iki tutukluya gidiyorum! " dedi.

Velid b. Velid, kadının ardından gitti ve onların yerlerini öğrendi. Ayyaş b. Ebi Rebia ile Seleme b. Hişam, tavansız bir odanın içinde hapsedilmiş idiler.

Velid b. Velid, akşam olunca, onların yanlarına indi.

Aldığı taşı ayaklarının altına koyup kılıçla ayak bağlarını kestikten sonra, onları devesinin üzerine bindirerek Medine yolunu tuttu. 611

Kureyş müşriklerine onların kaçtıkları haberi gelince, Halid b. Velid, kavminden bazı kişilerle birlikte hemen aramaya çıktı. Usfan'a kadar gittilerse de, ne izlerine rastladılar, ne de kendileri hakkında bir haber alabildiler.

Velid b. Velid ve arkadaşları, deniz yolunu tutarak Emec'in üzerine ulaştılar ki, bu, Peygamberimiz aleyhisselamın Medine'ye hicret ederken tutmuş olduğu yoldu.

Müşrikler tarafından yakalanmak ve dinlerinden döndürülmek korkusu ile, hiç durmadan dinlenmeden yola devam ettiler. 612

Velid b. Velid, hep yaya olarak yürüdüğü için, ayaklan yarıldı. 613

Medine'nin Harre mevkii arkasına gelip kavuştukları zaman, 614 Velid b. Velid'in ayağı sürçtü (kaydı), parmağı yarıldı, kanamaya başladı.

Velid b. Velid:

" Sen ancak kanayan bir parmak değil misin?

Başına gelen ise, Allah yolunda olan birşeydir! " dedi. 615

Medine'ye bir mil uzaklıktaki Ebu İnebe kuyusu yanında Vefât etti. 616

Yüce Allah ondan razı olsun!

Peygamberimiz aleyhisselamın zevcesi Hazret-i Ümmü Seleme, akrabası olan Velid b. Velid hakkındaki mersiyesinde şöyle demiştir:

" Ey göz, ağla Velid b. Velid b. Mugîre'ye ki, onun gibi bir zât kavim ve kabileye yeter! " 617

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Ümmü Seleme! Böyle söyleme! Fakat, 'Bir gün bakarsın ki, ölüm baygınlığı gerçek olarak gelmiş, İşte bu, senin kaçıp durduğun şeydir (denilmiştir)' [Kaf: 19] de! " buyurdu. 618

-------------------------------------

602. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 132, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 210.

603. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 132.

604. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 132, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 210.

605. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 120.

606. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 210.

607. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 132.

608. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 132, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 210.

609. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 132.

610. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 210.

611. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 120.

612. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 133.

613. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1559, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 455.

614. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 133.

615. İbn İshak, İbn Hişam, Sıre, c. 2, s. 120, İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 132, İbn Atodiltaerr, İstiâb, c. 4, s. 1559, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 455.

616. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1559, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 455.

617. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 133-134, Mus'abu'z-Zübeyn, Nesebi Kureyş, s. 329, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 210, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1559, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 455.

618. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 133, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 211.

Bedir'den Sonra

İşkence ile Dinlerinden Döndürülenler Hakkında İlahî Af Çıkışı ve Hişam b. Âs'ın Medine'ye Gelişi

Hazret-i Ömer der ki:

" Fitneye uğratılarak dinlerinden döndürülenler hakkında:

'Allah artık bu kavmin ne fidyelerini, ne de tevbesini kabul eder.

Çünkü, bunlar, Allah'ı öğrendikten sonra, uğradıkları işkence üzerine küfre döndüler' derdik.

Onlar da, kendileri hakkında tıpkı böyle söylerler, İslâmiyete bir daha kabul olunmayacaklarını sanırlardı.

Resûlullah aleyhisselam Medine'ye gelince, Yüce Allah'ın bu hususta gerek bizim söylediğimiz ve gerek onların kendileri hakkında söyledikleri söz üzerine indirdiği şu:

'(Tarafımdan) de ki: Ey nefislerine karşı hadden aşırı davranan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz! Çünkü Allah bütün günahları yarlıgar! Şüphesiz ki O çok yarlıgayıcıdır, çok esirgeyicidir.

Size azab gelip çatmadan, Rabbinize dönün, O'na teslim olun; sonra, yardıma mazhar olamazsınız!

Rabbinizden size indirilenin en güzeline-kendiniz farkında olmayarak ansızın başınıza azab gelme-den-tâbi olunuz! ' (Zümer: 53-55) âyetlerini kendi elimle bir sahifeye yazıp Hişam b. Âs'a gönderdim."

Hişam b. Âs da der ki:

" Mektup bana geldiği zaman, onu Zîtuvâ'da okuyup anlamaya çalışıyor, çabalıyor, fakat bir türlü anlayamıyordum. Nihayet 'Allah'ım! Bundakini, bana anlat! ' dedim.

Yüce Allah bunun ancak bizim hakkımızda indiğini; gerek bizim kendimiz hakkında söylediklerimiz, gerek bizim hakkımızda söylenenler hakkında olduğunu kalbime düşürdü, doğdurdu.

Hemen devemin yanına döndüm, üzerine oturdum, Medine yolunu tutup Resûlullah aleyhisselama kavuştum." 1

Allah ondan razı olsun!

Peygamberimiz aleyhisselamın azadlısı Sevban da:

" Resûlullah aleyhisselamdan işittim: 'Bana dünyadan ve dünyadakilerden daha sevgilisi, şu 'Ey nefislerine karşı hadden aşın davranan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz! Çünkü Allah bütün günahları yarlıgar! Şüphe yok ki, Allah çok yarlıgayıcı ve çok esirgeyicidir' âyetidir' buyurdu" demiştir. 2

-------------------------------------

1. İbn İshak, İbn Hişam, Sıre, c. 2, s. 119-120, Taberî, Tefsîr, c. 27, s. 15, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 462, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzûl, s. 249, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 4, s. 60.

2. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 275, Taberî, Tefsîr, c. 24, s. 16, Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 4, s. 58, Suyûtî, Câmiu's-sağîr, c. 2, s. 141-142.

Cündeb b. Damrâ'nın Medine'ye Hicret Ederken Ten'im'de Vefât Edişi

Cündeb b. Datnrâ, Mekke'de otururdu. Hasta 3 ve çok yaşlı idi. 4 Kendisinin dört oğlu vardı. 5

Peygamberimiz aleyhisselam Medine'ye hicret etmiş, 6 Mekke'de kalan Müslümanların da Medine'ye hicret etmelerini emir buyurmuştu. 7

Cündeb b. Damrâ ise hicrette gecikmişti. 8

Nisa sûresinin 97. âyeti nazil olunca:

" Ey Allah'ım! Sen, mazeret sebep ve delillerini tebliğ ettin. 9

Mekke'deki yerimde bulunduğum müddetçe, 10 benim için ne bir mazeret sebebi var, ne de mazeret delilim

Allah'ım! Beni müşriklerin yurdundan çıkarıp hicret yurduna, Muhacirlerle Ensarın yurduna kavuştur da, Peygamber aleyhisselamın yanında bulunayım ve ona yardım edeyim" diyerek yalvardı. 12

Oğullarına da: 13

" Beni buradan, 14 Mekke'den15 çıkarın! 16 Belki biraz rahatlık bulurum! " dedi. 17

Oğullan:

" Seni nereye götürelim?18 Hangi tarafa götürmemizi istersin?" diye sordular.

" Ten'im'e doğru! " dedil 9 ve Medine'ye doğru eliyle işaret ederek: 20

" Beni hicret yurduna taşıyın! Ben Peygamber aleyhisselamın yanında bulunayım" dedi. 21

Oğullan, onu Ten'im'e kadar götürdüler. Cündeb b. Damrâ, oraya ulaşınca:

" Allah'ım! Ben Sana hicret ediyorum! " dedikten sonra22 sağ elini sol elinin üzerine koydu ve:

" Allah'ım! Şu Senin, şu da Resûlünün elidir. Resûlün Sana nasıl bey'at etti ise, ben de Sana öyle bey'at ediyorum! " diyerek, orada Vefât etti.

Allah ondan razı olsun!

Ashab, onun halini haber alınca:

" Medine'ye kavuşup Vefât etmiş olsaydı, ecri tastamam olurdu! " dediler. 23

Bunun üzerine, inen âyette24 şöyle buyuru I m ustur:

" ... Her kim, Allah'a ve Peygamber'e hicret niyetiyle evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, muhakkak ki, onun ecri Allah'a düşer.

Allah çokyariıgayıcı ve çok esirgeyicidir! " 25

-------------------------------------

3. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 73, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 265.

4. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 257, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 360.

5. İbn Esir, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 360.

6. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 251.

7. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 265.

8. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 251.

9. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 257, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 360.

10. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 73.

11. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 73, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1 , s. 257, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 360.

12. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1. S. 359.

13. Belâzurî, Ensâbu’l -eşraf, c. 1, s. 265, İbn Esîr, Usdu'l-gâb e, c. 1, s. 359.

14. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 73, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 265.

15. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 251.

16. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 73, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 265, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 251.

17. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 73.

18. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 265.

19. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 73.

20. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 265.

21. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 359.

22. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1. S. 359.

23. Vâkıdî, Esbâbu'n-nüzûl, s. 119.

24. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 73, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 265, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1 , s. 257, Vahidî, Esbâbu’n-nüzûl, s. 119, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 359, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 251.

25. Nisa: 100.

Münafıkların Teşhir ve Mescidden Tard Edilişi

Münafıklar, bir gün toplanıp, İslâmiyet ve Müslümanlar aleyhinde konuşmuşlardı. 26

Peygamberimiz aleyhisselam, Mescidde irad buyurduğu hutbesinde, Allah'a hamd ü senada bulunduktan sonra, 27 münafıklara hitaben:

" Sizlerden bazı kimseler toplandılar, şöyle şöyle söylediler!

Kalkın! Allahtan yarlıganmanızı dileyin! Ben de sizin için yarlıganmanızı dileyeyim" buyurdu.

Hiçbiri yerlerinden kımıldamadılar, ayağa kalkmadılar.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Siz niçin kalkmıyorsunuz? Kalkın ve Allah'tan yariıganmanızı dileyin! Ben de sizin için Allah'tan mağfiret dileyeyim" buyurdu ve sözünü üç kere tekrarlayıp

"Siz ya kendiliğinizden kalkarsınız, ya da ben sizi isimlerinizi anarak kaldıracağım! " buyurduktan sonra: 28

Münafıklardan, ismini andığım ayağa kalksın!

Kalk ey filan!

Kalk ey filan!

Kalk ey filan! buyurarak 36 kişinin ismini andı. 29

İsimleri anılanlar, hor ve hakîr bir halde, ayağa kalktılar. 30

Peygamberimiz aleyhisselam onlara:

" Allah'tan korkunuz! " buyurdu. 31

Yine bir gün, münafıklardan bazıları Mescidde toplanmışlardı.

Peygamberimiz aleyhisselam onların birbirlerine kafa kafaya vermiş bir halde fısıldaştıklarını görünce, Mescidden dışarı çıkarılmalarını emir buyurdu.

Onlar Mescidden itilerek, sürüklenerek dışarı çıkarıldılar.

Ebu Eyyûb Halid b. Zeyd el-Ensarî kalkıp Ganm b. Neccar oğullarından, Cahiliye devrinde onların putlarının bakıcısı olan Amr b. Kays'a doğru vardı.

Onu ayağından tutup sürükleyerek Mescidden dışarı çıkardı. Çıkarılırken, o, Ebu Eyyûb'a:

" Ey Ebu Eyyûb! Beni Salebe oğullarının hurma kurutma yerinden mi çıkarıyorsun?" diyordu.

Bundan sonra, Neccar oğullarından bir kimse olan Râfi' b. Vediaya doğru vardı, onu boynundan ridasıyla tutup şiddetli bir şekilde çektikten ve yüzüne bir şamar indirdikten sonra, Mescidden dışarı çıkardı. Dışarı çıkarırken de, ona:

" Ey habîs münafık! Yuh sana! Ey münafık! Resûlullah aleyhisselamın Mescidinden, geldiğin yoldan geri dön! " diyordu.

Umâre b. Hazm kalkıp Zeyd b. Amr'a doğru vardı. Zeyd, uzun sakallı bir adamdı. Umâre onu sakalından tutup şiddetle çekti, mescidden dışarı çıkardıktan sonra, iki avucunu birleştirip göğsüne hızlıca bir yumruk indirdi.

Zeyd b. Amr, yere serildiği zaman:

" Ey Umâre! Beni çok hırpaladın! " dedi.

Umâre de, ona:

" Ey Zeyd! Allah seni rahmetinden uzak kılsın! Allah'ın senin için hazırladığı azab bundan daha şiddetlidir! Sen bir daha sakın Resûlullah aleyhisselamın Mescidine yaklaşma! " dedi.

Neccar oğullarından Ebu Mes'ud b. Evs kalkıp Kays b. Amr b. Sehl'e doğru vardı.

Kays genç biriydi, ondan başka genç münafık yoktu.

Ebu Mes'ud kafasını sürterek onu Mescidden dışarı çıkardı.

Belhadre b. Hazreclerden Ebu Saîd el-Hudrînin kavminden Abdullah b. Haris kalkıp Haris b. Amr'a doğru vardı ki, Haris perçemli bir adamdı, onu perçeminden hızlıca tutup çekti. Yerden sürükleyerek Mescidden dışarı çıkardı.

Haris b. Amr, çıkarılırken, Abdullah b. Hâris'e:

" Ey Hâris'in oğlu! Andolsun ki, sen bana çok katı davrandın! " diyordu.

Abdullah b. Haris ise ona:

" Sen buna lâyıksın! Ey Allah düşmanı! Allah senin hakkında 'Resûlullah aleyhisselamın Mescidine asla yaklaşma! ' diye âyet indirdi. Çünkü sen necissin, pissin! " dedi.

Amr b. Avf oğullarından bir adam kalktı, kardeşi Züveyy b. Hâris'e doğru vardı. Onu şiddetli bir şekilde Mescidden dışarı çıkardı, ve: " Yuh sana! Şeytan ve şeytanın işi sana hâkim olmuş! " dedi.

İşte bunlar, o gün Mescidde bulunan ve dışarı çıkarılmaları Peygamber aleyhisselam tarafından emir buyurulan münafıklardandı. 32

-------------------------------------

26. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 176.

27. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 273.

28. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 176.

29. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 273.

30. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 176.

31. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 273.

32. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 175-177.

Sevık Gazası

Kureyş müşrikleri Bedir savaşında hezimete uğrayıp Mekke'ye döndükten sonra, Ebu Süfyan Sahr b. Harb;

Peygamberimiz aleyhisselamla bir çarpışma yapıncaya, 33 Bedir'de Kureyş kavminden öldürülenlerin öcü 34 Peygamberimiz aleyhisselam ile ashabından alınıncaya, 35 Medinelilerin hurmalık ve ekinliklerini ateşe verip yakıncaya kadar 36 başına su değdimnenneyi, yıkanmamayı, 37 başına yağ sürün-memeyi, 38 ailesine yaklaşmamayı 39 adamış, 40 bütün bunları kendisine yasaklamıştı. 41

Ebu Süfyan, bu yeminini yerine getirmek üzere, Kureyşlilerden 200 kişilik bir süvari birliğiyle42 Mekke'den korka korka yola çıktı. 43

Necdiye'yi tuttu. Medine'ye bir beridlik veya buna yakın bir yerde konakladı. Gece karanlığından yararlanarak Benî Nadîr Yahudilerinin yurtlarına kadar ileriedi. 44

Peygamberimiz aleyhisselam ile ashabının haberlerini almak için, 45 Huyey b. Ahtab'ın kapısını çaldı.

Huyey b. Ahtab, Ebu Süfyan'a kapısını açmaktan çekindi ve korktu.

Ebu Süfyan oradan ayrılıp Sellam b. Mişkem'in kapısına vardı.

Sellam b. Mişkem, o zaman, Benî Nadîr Yahudilerinin lideri ve hazine bakanı idi.

Ebu Süfyan, yanına girmek için, ondan izin istedi.

Sellam b. Mişkem izin verip Ebu Süfyan'ı evine aldı. yedirip iç irip ağırladı. Kendisine Müslümanların bazı gizli hususları hakkında bilgiler verdi.

Ebu Süfyan, geceleyin Sellam b. Mişkem'in yanından ayrılıp arkadaşlarının yanına geldi. Onlardan bir kısmını Medine'nin Urayz* mevkiine saldı. 46 Rivayete göre; kendisi de, birlikte gitti. 47

Urayz'daki hurmalığı yaktılar. Orada buldukları iki Müslümanı da şehit ettiler. 43

Ebu Süfyan bununla kendisini yeminini yerine getirmiş sayarak ve takip edilmekten de korkarak hemen geri döndü.

Peygamberimiz aleyhisselam, hadiseyi haber alınca, ashabını savaşa çağırdı. 49 Ebu Lübabe Beşir b. Münzirl Medine'de yerine vekil bırakarak, 50 200 kişilik bir askerî birlikle51 Ebu Süfyan'ı takibe çıktı. Karkaratü'l-küdr'e ulaşıldığı zaman, Ebu Süfyan ve arkadaşlarının, yüklerini hafifletmek, sür'atle kaçıp kurtulmak için yiyecekleri olan kavutlarını azık dağaraklarıyla birlikte ekinler arasına atarak kaçıp gittikleri anlaşıldı.

Müslümanlar, bırakılan pek çok sevık dağarcıklarını almaya koşuştuklarından, bu gazaya Sevık Gazası adı verildi. 52

Sevık gazasına Zilhicce ayından 5 gece geçtikten sonra çıkılmış, 5 gün sürmüştür. 53

Peygamberimiz aleyhisselam Müslümanlarla birlikte geri döndükleri zaman, Müslümanlar:

" Yâ Rasûlallah! Bizim için bir gazvenin olmasını umuyor musun?" diye sormuşlardı.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet" buyurdu. 54

-------------------------------------

33. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 47, Taberî, Târih, c. 2, s. 299, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 139, İbn Esîr, Uyûnu'l-eser, c. 1 , s. 296, Zehebî, Megâzî, s. 109-110, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 344.

34. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 181, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 310.

35. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 181, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 30.

36. Zehebî, Megâzî, s. 109.

37. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 47, Taberî, Târîh, c. 2, s. 299, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 296, Zehebî, Megâzî, s. 109.

38. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 181, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 30, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 310, Zehebî, Megâzî, s. 109.

39. Zehebî, Megâzî, s. 109.

40. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 47, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 30, Taberî, Târîh, c. 2, s. 299, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 296, Zehebî, Megâzî, s. 109.

41. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 181, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 30, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 310.

42. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 47, Taberî, Târîh, c. 2, s. 299, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 139, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 296, Zehebî, Megâzî, s. 109, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 344.

43. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 47, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 181, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 30, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 310, Taberî, Târîh, c. 2, s. 299, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 153, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 139, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1 , s. 296, Zehebî, Megâzî, s. 110, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 344, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 22.

44. Zehebî, Megâzî, s. 109.

45. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 47, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 181, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 30, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 310, Taberî, Târîh, c. 2, s. 399, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 296, Zehebî, Megâzî, s. 110, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 344.

* Urayz'ın Medine'ye uzaklığı 3 mildir. (İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 30).

46. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 47-48, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 181, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 30, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 310, Taberî, Târih, c. 2, s. 299, İbn Seyyid, UyÜnu'l-eser, c. 1, s. 296-297, Zehebî, Megâzî, s. 110, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 344.

47. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 30, Taberî, Târîh, c. 2, s. 299.

48. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 47-48, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 181, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 30, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 310, Taberî, Târîh, c. 2, s. 299, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 296-297, Zehebî, Megâzî, s. 110, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 344.

49. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 181, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 30, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 310.

50. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 48, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 182, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 310, Taberî, Târîh, c. 2, s. 300, İbn Hazm , Cevâmiu's-Sîre, s. 153, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 297, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 344.

51. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 30, Taberî, Târîh, c. 2, s. 300, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 297.

52. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 48, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 181-182, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 30, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 310, Taberî, Târîh, c. 2, s. 299-300, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 153, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 140, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 297, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 344, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 22.

53. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 181, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 30, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 297.

54. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 48, Taberî, Târîh, c. 2, s. 30, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 140, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 297, Zehebî, Megâzî, s. 110, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 344.

Ebu Âfek'in Öldürülüşü

Ebu Âfek'in Kimliği, Öldürülüş Sebebi ve Tarihi

Ebu Âfek, Amr b. Avf oğullarından olup, 55 120 yaşındaydı 56 ve Yahudi idi. 57

Peygamberimiz aleyhisselam Medine'ye geldiği zaman, 58 şiirler söyler, 59 halkı Peygamberimiz aleyhisselama karşı 60 düşmanlığa 61 tahrik ve teşvik eder, 62 Peygamberimiz aleyhisselamı incitir dururdu. 63

Peygamberimiz aleyhisselam Bedir savaşına çıktığı ve Yüce Allah'ın ihsan buyurduğu zaferle Medine'ye döndüğü zaman, Ebu Âfek kıskançlık ve azgınlığını 64 söylediği bir şiirde şöyle açığa vurdu:

" Ben, uzun bir zamandan beri, yüzyıldan fazla yaşamış bulunuyorum.

İnsanlardan, fert ve cemaat olarak, çağrıldıkları zaman, akidleştikleri kimselere Kayle oğullarından [Evs ve Hazreclerden] daha sadık ve daha Vefâlı ne bir ev halkı, ne de bir cemaat gördüm!

Onların içinde dağlan devirenler, hiç kimseye boyun eğmeyenler vardır!

Onlara deve üstünde bir kimse geldi, onları darmadağın etti! Kendisiyle birlikte türlü helâller ve haramlar da geldi.

Siz izzet veya saltanatı benimser, doğrular olsaydınız [Yemen hükümdarlarından] Tübba'a tâbi olur, ona boyun eğerdiniz! " dedi. 65

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Benim için, şu pis adamın hakkından kim gelir?" buyurdu.

Bunun üzerine, Amr b. Avf oğullarının kardeşi 66 Salim b. Umeyr.

" Andım olsun ki; ben ya Ebu Âfiek'i ya öldüreceğim, ya da onun yanında öleceğim! " diyerek adakta bulundu 67 ve Şevval ayında 68 fırsat kollamaya başladı.

Salim b. Umeyr, Ebu Âfek'in bir yaz gecesinde Amr b. Avf oğulları mahallesindeki evinin önünde uyuduğu sırada, 69 yavaşça yanına vardı, göğsünün üzerine kılıcını koyup üstüne bastırdı. Kılıç ciğerini kesti, döşeğe işledi.

Ebu Âfek acı bir çığlık kopardı. 70

Salim b. Umeyr hemen oradan uzaklaşıp kayboldu. 71

Ebu Âfek'in çığlığını işitenler koşup yanına geldiler.

" Acaba kim öldürdü bunu? Vallahi bunu kimin öldürdüğünü bilseydik, biz de muhakkak onu öldürürdük! " dediler. 72

Onu kimin öldürdüğünü bilemediler. 73

Ebu Âfek'in ölüsü evinin içine alındı ve gömüldü. 74

Salim b. Umeyr böylece adağını yerine getirmiş, Peygamberimiz aleyhisselamı Ebu Âfek'in dilinden kurtarmış oldu.

Allah ondan razı olsun!

-------------------------------------

55. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 284, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 174, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 28, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 373, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 293.

56. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 174, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 28, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 293, Zehebî, Megâzî, s. 108.

57. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 28, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 293, Zehebî, Megâzî, s. 108.

58. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 174, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 28.

59. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 28, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 293, Zehebî, Megâzî, s. 108.

60. Vâkıdî, c. 1, s. 174, İbn Sa'd, c. 2, s. 28, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 373, İbn Seyyid, c. 1, s. 293, Zehebî, s. 108.

61. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 174.

62. Vâkıdî, c. 1. S. 174, İbn Sa'd, c. 2, s. 28, Belâzurî, c. 1, s. 373, İbn Seyyid, c. 1, s. 293, Zehebî, s. 108.

63. Zehebî, Megâzî, s. 108.

64. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 174-175.

65. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 285, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 175.

66. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 285.

67. Vâkıdî, c. 1, s. 174, İbn Sa'd, c. 2, s. 28, İbn Seyyid, c. 1, s. 293, Zehebî, s. 108.

68. Vâkıdî, c. 1, s. 175, İbn S a'd, Tabakât, c. 2, s. 28, Belâzurî, Ensâbu " l-eşrâf, c. 1, s. 373, İbn S eyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1 , s. 293, Zehebî, Megâzî, s. 108.

69. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 175, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 28, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 293.

70. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 175, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 28, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 293.

71. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 373.

72. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 175.

73. Belâzurî, Ensâbu’l-es. râf, c. 1, s. 373-374.

74. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 175, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 28.

Asma' binti Mervan'ın Öldürülüşü

Asma'ın Kimliği, Öldürülüş Sebebi ve Tarihi

Asma' binti Mervan, Ümeyye b. Zeyd oğullarından Yezid b. Zeyd'in karısı idi. 75

Bu Yahudi kadın, 76 söylediği şiirlerle İslâmiyeti, 77 Müslümanları 78 ayıplar, 79 Peygamberimiz aleyhisselam aleyhinde kışkırtmalarda bulunmaktan geri durmaz. 80 hatta Peygamberimiz aleyhisselamı öldürmeye de teşvik eder, 81 onu incitir, üzer dururdu. 82

Ebu Âfek öldürüldüğü zaman, Asma' içini ve içinde taşıdığı niyeti şöyle açığa vurdu: 83

" Düşman üzerine seğirterek birbirinizle yarışırcasına yürüyünüz Malik, Nebit, Avf oğulları! Düşman üzerine seğirterek birbirinizle yarışırcasına yürüyünüz Hazrec oğulları! Sizler, sizden olmayan, yanınıza gelen bir kimseye itaat ettiniz, boyun eğdiniz ki, o ne Mudar'dandır, ne de Mezhic'dendir! Başlan kestikten sonra, hâlâ ondan pişmiş çorba umulduğu gibi umuyorsunuz! Ondan birşey uman aldanır, umudundan kesilir" dedi. 84

Peygamberimiz aleyhisselam, Asma'ın bu sözlerini haber alınca:

" Benim için Mervan'ın kızının hakkından gelecek bir kimse yok mu?" buyurdu.

Hatma oğullarından olup onlardan ilk önce Müslüman olmuş bulunan Umeyr b. Adiyy, Peygamberimiz aleyhisselamın bu sözünü işitti ve:

" Nezrim olsun ki, o kadını öldüreceğim! " diyerek adakta bulundu. 85

Peygamberimiz aleyhisselamın Bedir savaşından dönüşünden sonra, 86 geceleyin Asma'ın evine girip yatağında onu öldürdü.

Sabahleyin Medine'ye gelip sabah namazını Peygamberimiz aleyhisselamla kıldı. 87

Peygamberimiz aleyhisselam, namazdan sonra ona bakıp: 88

" Mervan'ın kızını öldürdün mü?" diye sordu.

Umeyr b. Adiyy:

" Evet 89 yâ Rasûlallah! Anam babam sana feda olsun, 90 o kadını öldürdüm" dedi. 91

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah'a ve Resûlullaha yardım ettin! " buyurdu. 92

Umeyr b. Adiyy, Asmâ'ı öldürmekle Resûlullaha karşı bir kusur işlemiş olmaktan korkuyordu.

" Yâ Rasûlallah! Bana bunda birşey, bir sorumluluk var mı?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onun hakkında sana iki dişi keçi bile lâzım gelmez! 93 [Yani, bu hususta sana ne bir itirazda bulunulabilir, ne de birşey sorulabilir. ] Çünkü onun kanı heder kılınmıştır" buyurdu. 94

Peygamberimiz aleyhisselam, çevresindekilere dönüp:

" Allah'a ve Resûlullaha gizlice yardım eden bir adama bakmak istediğiniz zaman, Umeyr b. Adiyy'e bakınız! " buyurdu. 95

Umeyr b. Adiyy'in gözleri zayıftı. 96

Hazret-i Ömer:

" Allah'a ibadet ve tâatta bulunan şu âmâya bakınız hele! " deyince, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ona âmâ deme! 97 O basîrdir, çok iyi görüşlüdür! " buyurdu. 98

Umeyr b. Adiyy, Peygamberimiz aleyhisselamın yanından ayrılıp Hatma oğulları yurduna döndüğü zaman, oğullarıyla birlikte bir topluluk, Asmâ'ı gömmekte idiler.

Onlar, Umeyr'i görünce:

" Bunu sen mi öldürdün?" dediler.

Umeyr:

" Evet! Ben öldürdüm! 99 Ey Hatma oğulları! Mervan'ın kızını ben öldürdüm! 100 Bana istediğinizi yapınız! Haydi, beni bekletmeyiniz! 101

Varlığım Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; 'Bunu sen mi öldürdün?' sözünü bütününüz söylüyor olsanız da, ya kendim ölünceye kadar, ya da sizin tümünüzü öldürünceye kadar şu kılıcımı size vuracağım! " dedi. 102

İşte o gün, İslâmiyet Hatma oğulları yurdunda açıklığa kavuştu, yaygınlaştı.

Halbuki, Müslüman oldukları halde, kavim ve kabilelerinden korkarak Müslümanlıklarını gizleyenler vardı ki, onlar da o gün ortaya çıkabildiler. 103

Umeyr b. Adiyy, Hatma oğulları içinde Müslümanlığı kabul edenlerin ilki idi. 104 Ondan başka, Abdullah b. Evs ile Huzeyme b. Sabit de Müslüman olmuşlardı. 105

Umeyr b. Adiyy, Huzeyme b. Sabitle birlikte Hatma oğullarının putlarını kırmışlardır. 106 Umeyr b. Adiyy, Kâri' diye anılır. 107 Hatma oğullarına imamlık eder, namaz kıldırırdı. 108 Allah ondan razı olsun!

Mervan'ın kızının öldürüldüğü gün, artık, İslâmiyetin güçlendiğini gördükleri için, Hatma oğullarından bazı kimseler daha Müslüman olmuşlardır. 109

-------------------------------------

75. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 285, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 172, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 27, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 373, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 293.

76. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 373.

77. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 285-286, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 172, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 27, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 373, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 293, Zehebî, Megâzî, s. 106.

78. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 285.

79. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 285, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 172, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 27, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 373, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 293, Zehebî, Megâzî, s. 106.

80. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 172, İbn Sa'd. c. 2, s. 27, İbn Seyyid, c. 1, s. 293, Zehebî, Megâzî, s. 106.

81. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1218.

82. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 373, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1 , s. 293, Zehebî, Megâzî, s. 106, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1 , s. 114.

83. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 285-286.

84. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 286, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 172, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 373.

85. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 286-287.

86. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 173.

87. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 173, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 27, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 293.

88. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 173.

89. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 173, İbn Sa'd, Tabakât ü'l-kübrâ, c. 2, s. 28, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 293.

90. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 173.

91. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 173, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 28, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 373, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 293.

92. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 286.

93. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 286, Vâkıdî, c. 1 , s. 173, İbn Sa'd, c. 2, s. 28, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 373, İbn Seyyid, c. 1, s. 293, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 114.

94. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 114.

95. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 173.

96. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1218.

97. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 173.

98. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 173, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 28.

99. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 173.

100. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 287.

101. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 287, Vâkıdî, Megâzî, c. 1 , s. 173.

102. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 173.

103. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 287, Vâkıdî, Megâzî, c. 1 , s. 173-174.

104. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 287, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 293.

105. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 287.

106. İbn Sa'd, Tabakâtül-kübrâ, c. 4, s. 378, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1218.

107. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 287, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1218.

108. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1218, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 293.

109. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 287

Fıtır Sadakası ve Bayram Namazları

Peygamberimiz aleyhisselam; mal zekatı farz kılınmadan önce. 110 Ramazan Bayramına bir-iki gün kala irad buyurduğu hutbesinde: 111

" Küçük-büyük, hür-köle, 112 erkek-kadın, 113 zengin-fakir 114 her Müslüman için. 115 bayram namazına çıkmadan önce 116 yoksullara 117 kuru hurmadan bir sa' (1040 dirhem),

Veya arpadan bir sa', 118

Veya buğdaydan iki müdd (yanm sa'), 119

Veya kuru üzümden bir sa', 120 fitir sadakası verilmesini teşri ve vacib kıldı. 121

" Onları bu günde aç dolaşmaktan müstağni kılınız! " buyurdu. 122

Fitir sadakasının; küçük veya büyük,

Erkek veya kadın,

Hür veya köle,

Şehirde veya çölde oturan her Müslümanın üzerine düşen bir hak ve vacib (borç) olduğunu ilan da ettirdi. 123

Yoksulların yiyeceğini sağlayan, oruçluyu söylediği boş sözlerden, işlediği çirkin işlerden arıtan fitir sadakasının bayram namazından önce verilirse makbul bir sadaka olacağı, namazdan sonra verilirse fitir sadakası dışındaki sadakalardan bir sadaka sayılacağı da açıklandı. 124

Enes b. Malik'in bildirdiğine göre; Peygamberimiz aleyhisselam Medine'ye geldiği zaman, Medinelilerin Cahiliye devrinden iki günleri vardık, onlar o günlerde oyun oynarlardı. 125

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ne yaparsınız bu iki günde?" diye sordu.

Onlarda:

" Cahiliye devrinde bu iki günde oyun oynardık! " dediler. 126

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Yüce Allah, size, iki bayramınıza bedel, onlardan daha iyilerini, hayırlılarını; Fitir [Ramazan] ve Kurban Bayramı günlerini tahsis kıldı" buyurdu. 127

-------------------------------------

110. Abdurrezzak, Musannefıc. 3ıs. 322ılbnSa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 248, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 23, c. 6, s. 6, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 585, Nesâî, Sünen, c. 5, s. 49.

111. Abdurrezzak, Musannef, c. 3, s. 318, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 248, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 432, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 139, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 114, Dârekutnî, Sünen, c. 2, s. 148, Taberî, Târih, c. 2, s. 266.

112. Abdurrezzak, c. 3, s. 312, İbn Sa'd, c. 1, s. 248, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 55, Buhârî, c. 2, s. 138, Müslim, Sahîh, c. 2, s. 677, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 112, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 585, Nesâî, c. 5 s. 48, Dârimî, Sünen, c. 1, s. 329-330.

113. Abdurrezzak, c. 3, s. 311, İbn Sa'd, c. 1, s. 248, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 63, Buhârî, c. 2, s. 138, Müslim, c. 2, s. 677, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 61, Nesâî, c. 5 s. 48, Dârimî, c. 1, s. 329.

114. Abdurrezzak, c. 3, s. 311, Ebu Dâvud, c. 2, s. 114.

115. Abdurrezzak, c. 3, s. 312, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 63, Müslim, c. 2, s. 677, Ebu Dâvud, c. 2, s. 112, Tirmizî, c. 3, s. 61 , Nesâî, c. 5 s. 48, Dârimî, c. 1, s. 329.

116. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 248, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 97, Buhârî, c. 2, s. 138, M (islim, c. 2, s. 679, Ebu Dâvud, c. 2, s. 111, Tirmizî, c. 3, s. 62, İbn Mâce, c. 1, s. 585, Nesâî, c. 5, s. 54.

117. İbn Sa'd, c. 1, s. 248.

118. Abdurrezzak, c. 3, s. 311, İbn Sa'd, c. 1, s. 248, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 63, Buhârî, c. 2, s. 138, Müslim, c. 2, s. 677, Ebu Dâvud, c. 2, s. 112, Tirmizî, c. 3, s. 61, İbn Mâce, c. 1 , s. 584, Dârimî, c. 1, s. 329.

119. Abdurrezzak, c. 3, s. 311 , 318 İbn Sa'd, c. 1 , s. 248, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 351, Buhârî, c. 2, s. 139, Müslim, c. 2, s. 677, Ebu Dâvud, c. 2, s. 114, Tirmizî, c. 3, s. 60, 61 , İbn Mâce, c. 1, s. 584, Nesâî, c. 5, s. 52-53.

120. Abdurrezzak, c. 3, s. 316, İbn Sa'd, c. 1, s. 248, Buhârî, c. 2, s. 138, Müslim, c. 2, s. 678, Ebu Dâvud, c. 2, s. 113, Tirmizî, c. 3, s. 59, İbn Mâce, c. 1, s. 585, Nesâî, c. 5, s. 51, Dârimî, c. 1, s. 330.

121. Abdurrezzak, c. 3, s. 311, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 55, 63, 64, Buhârî, c. 2, s. 138, Müslim, c. 2, s. 677-678, Ebu Dâvud, f, c. 2, c. 2, s. 112, Tirmizî, c. 3, s. 61, İbn Mâce, c. 1, s. 586, Nesâî, c. 5, s. 48, Dârimî, c. 1, s. 329.

122. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 248.

123. Dârekutnî, Sünen, c. 2, s. 141.

124. Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 111, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 585, Dârekutnî, Sünen, c. 2, s. 138, Hâkim, Müstedrek, c. 1 , s. 409.

125. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 103, Ebu Dâvud, Sünen, c. 1, s. 295, Nesâî, Sünen, c. 5, s. 179, Hâkim, Müstedrek, c. 1, s. 294, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 1, s. 70.

126. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 250, Ebu Dâvud, Sünen, c. 1, s. 295, Hâkim, Müstedrek, c. 1, s. 294, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 1, s. 70.

127. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 250, Ebu Dâvud, c. 1, s. 295, Nesâî, Sünen, c. 5, s. 179-180, Hâkim , c. 1, s. 294, Begavî, c. 1. s. 70.

Bayram Namazlarının Kılınışı

Şevval ayının hilali zevalden sonra görülürse oruç açılır, fakat bayram namazının ertesi gün sabahleyin güneş doğduktan sonra kılınması gerekir. 128

Peygamberimiz aleyhisselam; Necran'da vazifeli bulunan Amr b. H azm'a gönderdiği yazıda:

" Kurban Bayramı namazını acele edip hemen kıldır.

Ramazan Bayramı namazını ise, biraz geciktirip halka vaz ve nasihatta bulun! " buyurmuştur. 129

Bunun için, Kurban Bayramı namazı güneş bir mızrak boyu yükselince, Ramazan Bayramı namazı ise güneş iki mızrak boyu yükselince kılınır. 130

Peygamberimiz aleyhisselam, Ramazan Bayramında birşey yemeden namaza çıkmaz, Kurban Bayramında ise namazı kılmadıkça birşey yemezdi. 131 Namazı kıldırıp eve dönünce de, kurbanın etinden yerdi. 132

Peygamberimiz aleyhisselamın Ramazan Bayramında namazgaha çıkmadan önce yediği de, tek sayıda birkaç hurmadan ibaretti. 133

Peygamberimiz aleyhisselam, Ramazan ve Kurban Bayramı için, namazdan önce guslederdi. 134

Hazret-i Ali de böyle yapar135 ve:

" Biz ancak Muhammed aleyhisselamdan yaptığını gördüğümüz şeyi yaparız! " derdi. 136

Peygamberimiz aleyhisselam bayram namazını daima Kesîr b. Sait'in evinin yanındaki Musalla (namazgâh)'da kıldırırdı. 137

Yalnız, bir defa, bayram günü yağmur yağdığı için, bayram namazını Mescidde kıldırmıştır. 138

Namazgaha gidilirken, Peygamberimiz aleyhisselamın önünde bir mızrak taşınır, 139 namazgahta sütre olarak önüne dikilir, Peygamberimiz aleyhisselam bayram namazını ona doğru yönelerek kıldınrdı. 140

Mızrağı taşıma vazifesi Bilal-i Habeşî tarafından yerine getirilirdi. 141

Peygamberimiz aleyhisselam bayram namazlarını bayramın birinci gününde iki rekat olarak kıldırır, bu iki rekattan ne önce, ne de sonra hiçbir namaz kılmazdı. 142

Hazret-i Ali'nin bildirdiğine göre; bayram namazları için namazgaha yürüyerek gitmek sünnettendir. 143 Peygamberimiz aleyhisselam; Ramazan ve Kurban Bayramı namazlarına bir yoldan gider, başka bir yoldan dönerdi. 144

Cabir b. Semûre de:

" Ben Resûlullah aleyhisselamla birlikte bayram namazlarını, bir değil, iki değil, birçok defalar, ezan-sız ve ikametsiz olarak kiImısırrıdır" buyurur. 145

Peygamberimiz aleyhisselam, Ramazan ve Kurban Bayramı namazlarının birinci rekatında 7, ikinci rekatında ise 5 defa: " Allahuekber! " diyerek tekbir alırdı. 146

7 tekbiri kıraattan önce, 5 tekbiri ise kıraattan sonra alırdı. 147

Peygamberimiz aleyhisselam; bayram namazının birinci rekatında Fâtiha'dan sonra Kaf sûresini,

İkinci rekâtında Fâtiha'dan sonra Kamer sûresini okurdu. 148

Peygamberimiz aleyhisselamın bayram namazının birinci rekatında Fâtiha'dan sonra A'lâ sûresini,

İkinci rekatında Fâtiha'dan sonra Ğaşiye sûresini okuduğu da olurdu. 149

Ebu Saîd el-Hudrî der ki:

" Resûlullah aleyhisselam, Ramazan ve Kurban Bayramı gününde namazgaha çıkar, ilk başladığı şey namaz kıldırmak olurdu.

Sonra, namazdan çıkıp, cemaat oldukları yerde saflarında otururlarken kendisi ayakta onlara dönüp vaz eder, tavsiyelerde bulunur, ne emredecekse emrederdi.

Hatta, o sırada kimleri nereye gönderecek olursa gönderir, yahut başka birşeyin yapılmasını emredecek olursa emreder, bundan sonra namazgahtan döner, evine giderdi." 150

Peygamberimiz aleyhisselam; Zilhicce ayının onuncu günü, namazgaha gitti.

Ezansız ve ikametsiz olarak iki rekat Kurban Bayramı namazını kıldırdıktan sonra irad buyurduğu hutbede kurban kesmelerini Müslümanlara emretti. 151

Bu, Peygamberimiz aleyhisselamın kıldırdığı ilk Kurban Bayramı namazı, 152 o gün kestiği kurban da ilk kurbandı. 153

O gün, Selime oğulları mahallesinde kesilen kurbanların sayısı 17 idi. 154

Peygamberimiz aleyhisselam; Medine'de on yıl her Kurban Bayramında kurban kesti. 155

Peygamberimiz aleyhisselam kestiği kurbanları çift çift keser, birisini kesemeyen ümmeti için, diğerini de hem kendisi, hem ev halkı için keserdi. 156

Hazret-i Ali de, kendisinin Peygamberimiz aleyhisselamdan sonra iki koçu birden kurban ettiğini gören ve " Nedir bu?" diye soran Haneş'e:

" Resûlullah aleyhisselam, Vefâtından sonra, kendisi için de kurban kesmemi bana vasiyet buyurmuştu.

İşte, ben onun vasiyetini yerine getirmek üzere kesiyorum! ! 57 Daima da keseceğim! " demiştir. 158

-------------------------------------

128. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 57-58, Ebu Dâvud, c. 1, s. 300, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 529, Nesâî, Sünen, c. 3, s. 180, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 3, s. 316, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 1, s. 70.

129. Begavî, Mesâbıhu's-sünne, c. 1, s. 71, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 1, s. 151.

130. Kâşânî, Bedâyiu's-sanâyi', c. 1, s. 276, İbn Hümam, Fethu'l-kadîr, s. 424.

131. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 352, Tirmizî, Sünen, c. 2, s. 426.

132. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 353, Dârimî, Sünen, c. 1, s. 314.

133. İbn Ebî Şeybe, Musannef, c. 2, s. 160, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 126, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 23, Tirmizî, Sünen, c. 2, s. 427.

134. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 78.

135. Abduıreiiak, Musannef, c. 3, s. 309, İbn Ebî Şeybe, Musannef, c. 2, s. 181.

136. Mâlik, Muvatta', c. 1, s. 145, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 94, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 339, Nesâî, Sünen, c. 3, s. 117.

137. İbn Ebî Şeybe, Musannef, c. 2, s. 170, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 232.

138. Ebu Dâvud, Sünen, c. 1 s. 301, İbn Mâce, Sünen, c. 1 , s. 416, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 1, s. 71, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 1, s. 150.

139. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 249, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 413, 414, Taberî, Târih, c. 2, s. 266.

140. Abdurrezzak, Musannef, c. 3, s. 288, Buhârî, Sahîh, c. 2, s. 8, Nesâî, Sünen, c. 3, s. 183, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 414.

141. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 524.

142. Abdurrezzak, c. 3, s. 275, İbn Ebî Şeybe, c. 2, s. 177-178, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 280, Buhârî, c. 2, s. 13, Müslim, c. 2, s. 606, Ebu Dâvud, c. 1, s. 301, Tirmizî, c. 1 , s. 365-366, İbn Mâce, c. 1, 5. 410, Nesâî, c. 3, s. 193, Dârimî, c. 1. S. 315.

143. Abdurrezzak, c. 3, s. 289, İbn Ebî Şeybe, c. 2, s. 410, Tirmizî, c. 1, s. 410, İbn Mâce, c. 1, s. 411.

144. Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 109, Ebu Dâvud, c. 1, s. 300, İbn Mâce, c. 1 , s. 412.

145. İbn Ebî Şeybe, Musannef, c. 2, s. 161, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 91, Müslim, Sahîh, c. 2, s. 604, Ebu Dâvud, c. 1, s. 298, Tirmizî, c. 2, s. 412, 413.

146. Ahmed b. Hanbel, c. 6, s. 70, Ebu Dâvud, c. 1, s. 299, İbn Mâce, c. 1, s. 407, Dârimî, c. 1, s. 315.

147. Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 357, Dârimî, c. 1, s. 315.

148. Mâlik, Muvatta', c. 1, s. 180, Abdurrezzak, Musannef, c. 3, s. 298, İbn Ebî Şeybe, Musannef, c. 2, s. 607, Ebu Dâvud, Sünen, c. 1, s. 300, Tirmizî, Sünen, c. 2, s. 414, 415, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 408, Nesâî, Sünen, c. 3, s. 184.

149. Abdurrezzak, c. 3, s. 298, İbn Ebî Şeybe, c. 2, s. 176, Tirmizî, c. 2, s. 413, İbn Mâce, c. 1 , s. 408, Dârimî, Sünen, c. 1, s. 315.

150. Buhârî, Sahîh, c. 2, s. 4.

151. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 249.

152. Taberî, Târih, c. 2, s. 298.

153. Taberî, Târih, c. 2, s. 298, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 138.

154. Taberî, Târih, c. 2, s. 298.

155. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 248, 249, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 92.

156. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 356, 375, c. 6, s. 78, Müslim , Sahih, c. 3, s. 1557, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 94-95.

157. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 107, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 94, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 82.

158. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 107.

Teşrik Tekbiri ve Alınışı

Kurban Bayramının arefe sabah namazından bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar, 23 vakitte, yalnız başına veya cemaat]e kılınan farzların arkasından birer defa " Allahuekber! Allahuekber! La ilâhe illallâhu vallahu ekber! Allahuekber ve lillâhilhamd! " diyerek tekbir getirmek, erkek kadın, imam cemaat, mukim misafir... her Müslümana vacibdir.

Buna, teşrik tekbirleri denir. 159

-------------------------------------

159. Mâlik, Muvatta', c. 1, s. 404, Tahâvî, Muhtasar, s. 28.

Kurbana Ait Bazı Hükümler

1. Peygamberimiz aleyhisselam malî durumu elverişli olan160 her Müslüman ev halkının her yıl Kurban Bayramında kurban kesmelerini emretmiştir. 161

2. Kurban; bayramın birinci, ikinci ve üçüncü günleri kesilir. 162 Kurbanı, bayramın birinci günü kesmek daha faziletli ve sevaplıdır. 163

3. Kurban, bayram namazı kılınmadan önce, kesilmez. Kesilecek olursa, onun yerine, bir kurban daha kesilmesi gerekir. 164

4. Kurban, ancak deveden, sığırdan ve davardan olur. 165 Kurbanlık hayvanların yaş ve diş cihetinden kurban olabilecek yaşta bulunmaları şarttır. 166

5. Devenin beş yaşını, sığırın iki yaşını, davarın da bir yaşını tamamlamış bulunmaları gerekir. 167 Ancak, davarın bir yaşını tamamlayanını bulmak kolay olmazsa, gösterişli 6-7 aylık toklusu da kurban edilebilir. 168

6. Deve ve sığır, yedi kişiye kadar ortaklaşa kurban edilebilir. 169

7. Ebu Eyyûb Halid b. Zeyd el-Ensarî; bir Müslümanın kurban olmak üzere keseceği bir koyunun hem kendisi, hem ev halkı için yeterli olduğunu söylem iştir. 170

8. Körlüğü açıkça belli olan tekgözlü, Hastalığı açıkça belli olan hasta, Topallığı açıkça belli olan topal,

İlikleri kurumuş, zayıf, cılız hayvanların kurban edilmeleri caiz değildir. 171

Kurbanlık hayvanların kulaklarının ön ve arka taraflarının kesik ve kesiklerin yarıdan fazla olup olmadıklarına, kulaklarının uzunlamasına ve enlemesine delinmiş olup olmadıklarına da dikkat edilmelidir. 172

9. Peygamberimiz aleyhisselam; kurbanın, keskin, bilenmiş bıçakla, zahmet vermeksizin kesilmesini emir buyurmuştur 173

10. Kurban kesilirken " Bismillâhi vallâhu ekber! " denilmesi gerekir. 174

11. Kurbanın eti hem yenir, yedirilir, hem de fakirlere dağıt lir. Azıklık olmak üzere, evde de bir miktar bırakılabiliri 75

12. Kurbanın ne eti, ne de derisi satılmaz. Ancak derisi evde kullanılabilir. 176

13. Peygamberimiz aleyhisselam bir hadis-i şeriflerinde:

" Âdemoğlu, Kurban Bayramı gününde, Allah katında, Allah için kurban kesip kan akıtmaktan daha sevgili bir amel işlememiştir.

Muhakkak ki, o kurban, Kıyamet günü, boynuzları, tüyleri, tımakları ve herşeyiyle dirilip Mahşere gelir! Kesilen kurbanın kanı, daha yere düşmeden, Yüce Allah'ın kabul ve rıza dergâhına düşer!

O halde kurbanınızı Yüce Allah'ın kabul buyurup sevabını bol bol vereceği bilinci ve inancıyla, gönüllü olarak, gönlünüzden kopa kopa kesiniz! " buyurmuşlardır. 177

-------------------------------------

160. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 321, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1044.

161. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 215, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 93, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 99, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1045.

162. Mâlik, Muvatta', c. 2, s. 487, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 21, s. 148.

163. Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 21, s. 148.

164. Mâlik, Muvatta', c. 2, s. 484, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 113, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 235, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1555, Nesâî, Sünen, c. 7, s. 214, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1053.

165. Serahsî, M ebsüt, c. 12, s. 9.

166. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 312, c. 5, s. 368, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 95, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1049, Nesâî, Sünen, c. 7, s. 219.

167. Serahsî, M ebsüt, c. 12, s. 9-10.

168. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 312, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1555, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 95, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1049, Nesâî, Sünen, c. 7, s. 218.

169. Mâlik, Muvatta', c. 2, s. 486, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 335, Müslim, c. 3, s. 1555, Ebu Dâvud, c. 3, s. 98, Tirmizî, c. 4, s. 89, İbn Mâce, c. 2, s. 1047, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 6.

170. Mâlik, Muvatta', c. 2, s. 486, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 91.

171. Mâlik, Muvatta', c. 2, s. 482, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 284, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 97, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 85-86, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1050, Nesâî, Sünen, c. 7, s. 215, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 4.

172. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 108, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 97-98, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 86-87, Nesâî, Sünen, c. 7, s. 216-218, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 4-5.

173. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 123, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1548, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 100, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 23, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1058, Nesâî, Sünen, c. 7, s. 229-230, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 9.

174. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 356, Buhârî, Sahîh, c. 6, s. 237-238, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1057, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 95, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 84.

175. Mâlik, Muvatta', c. 2, s. 484-485, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 51, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1561 -1562, Nesâî, Sünen, c. 7, s. 235, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 6.

176. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 15, Buhârî, Sahîh, c. 2, s. 186.

177. Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 83, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1045, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 361, Münzirf, et-Tergîb vet-terhîb, c. 2, s. 153-154.

Karkaratü'l-küdr Gazası: Seferin Tarihi, Mevkii, Niçin ve Nasıl Yapıldığı

Peygamberimiz aleyhisselam, Bedir savaşından döndükten yedi gece kadar sonra idi ki, 178 Süleym ile Gatafanların Medine'ye 8 beridlik mesafedeki Karkaratü'l-küdr mevkiinde toplandıklarını haber alınca, Abdullah b. Ümmi Mektum'u Medine'de yerine vekil bırakarak 200 kişilik bir kuvvetle Medine'den yola çıktı.

Beyaz sancağını Hazret-i Ali'ye taşıttı.

Küdr suyunun başına geldikleri zaman, hiç kimseyi bulamadılar. Fakat birçok hayvan izleri gördüler.

Peygamberimiz aleyhisselam, ashabından bazılarını keşifle görevlendirip vadinin yukarı kısmına gönderdi. Kendisi de vadinin içine doğru ilerledi. Orada Yesar adında genç bir çobana rastladı. Ona halkın nerede olduklarını sordu.

Yesar:

" Benim onların nerede bulundukları hakkında bir bilgim yok! Ben ancak beş günlüğüne, develeri suya bırakmamak üzere buraya inmiş bulunuyorum. Bugün, dördüncü gündür. Halk su başlarına doğru çıkıp gitmişlerdi. Biz bekârlar, hayvanları görüp gözetmekle görevliyiz! " dedi. 179

Gatafanlarla Süleymler, Peygamberimiz aleyhisselamın hareketini haber alır almaz, dağılmışlardı. 180

Onlarla hiçbir çarpışma olmadı.

Peygamberimiz aleyhisselam, orada üç gece kaldı. 181

Süleymler ile Gatafanların orada bulunan develeri iğtinam edilerek oradan dönüldü.

Peygamberimiz aleyhisselam; Medine'ye 3 mil uzaklıktaki Sirer mevkiine geldiği zaman, develerin beşte birini ayırdıktan sonra, kalan beşte dördünü mücahidler arasında bölüştürdü. 182 Mücahidlerden her birine 2'şer deve düştü. 183

Peygamberimiz aleyhisselam; develerin esir edilen çobanı Yesar'ın Müslümanlarla namaz kıldığını görünce, kendisini azad etti, serbest bıraktı. 184

Peygamberimiz aleyhisselam, kısa bir müddet sonra, Galib b. Abdullah el-Leysî'nin kumandası altındaki bir askerî birliği de, Süleym oğulları ile Gatafanlar üzerine gönderdi.

Mücahidler yaptıklan çarpışmada onlardan bazılarını öldürdüler. Müslümanlardan da, üç kişi şehit oldu.

İğtinam ettikleri bir miktar deve, sığır ve davarla Medine'ye döndüler. 185

-------------------------------------

178. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 46, Taberî, Târîh, c. 2, s. 298, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 152, Zehebî, Megâzî, s. 107, Ebu'l-Fidâ. el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 344, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 21.

179. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 182-183, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 31 , İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 297.

180. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 310.

181. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 46, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 152, Zehebî, Megâzî, s. 107, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 344, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 21-22.

182. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 183, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 31, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 297-298.

183. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 31, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 298.

184. Vâkıdi, Megâzî, c. 1, s. 183, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 31, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 298.

185. Taberî, Târîh, c. 2, s. 299, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 139, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 22.

Kaynuka Oğulları Yahudileri Medine'den Niçin ve Nasıl Sürüldüler?

Medineli olmayan ve Ensardan birisiyle evli bulunan, 186 Araplardan bir kadın; Kaynuka oğulları Yahudilerinin çarşısına gelip satacağı malı satmış, 187 ziynet eşyasını yaptırmak için de188 bir kuyumcu Yahudinin dükkanına oturmuştu. 189

Yahudiler kadının yüzünü açmasını istediler. Kadın ise yüzünü açmaktan kaçındı. 190 Kuyumcu191 veya Kaynuka oğulları Yahudilerinden bir adam, kadının haberi olmadan, arka tarafına oturup kadının eteğini bir dikenle sırtına iliştirdi. 192 Kadıncağız ayağa kalkıp edeb yeri açılınca, Yahudiler gülüşmeye başladılar.

Kadının feryadı üzerine, Müslümanlardan bir zât sıçrayıp193 kuyumcunun ardına düştü194 ve onu öldürdü. Yahudiler de, toplanıp o Müslümanı şehit ettiler. 195 Müslümanlar da, Yahudilere karşı, Müslümanları imdada çağırdılar.

Böylece, Müslümanlarla Kaynuka oğulları Yahudilerinin araları bozuldu. 196

Kaynuka oğulları Yahudileri, Yahudilerin en cesaretlileri idiler.

Peygamberimiz aleyhisselam, Medine'ye hicret edip geldiği zaman, onlarla da anlaşma yap-mışü. 197

Yüce Allah'ın Peygamberimiz aleyhisselama Bedir'de ihsan buyurduğu fetih ve zafer onların kıskançlıklarını ve taşkınlıklarını açığa vurdurdu.

Aradaki anlaşmayı bozdular. 198

Kaynuka oğulları Yahudileri, Bedir'le Uhud arasında andlaşma bozan ve Peygamberimiz aleyhisselamla çarpışmaya kalkan Yahudilerin ilki idi. 199

Peygamberimiz aleyhisselam, bunu haber alınca, 200 onları Kaynuka çarşısında topladı ve:

" Ey Yahudi topluluğu! Allah'ın Kureyş'e indirdiği ukubet ve musibet gibi bir ukubet ve musibetin sizin başınıza da gelebileceğinden sakınınız ve Müslüman olunuz!

Çünkü, siz benim gönderilen peygamber olduğumu biliyor ve bunu Kitabınızda ve Allah'ın size gönderdiği Ahd'de bulmuş bulunuyorsunuz" buyurdu.

Kaynuka oğulları Yahudileri:

" Ey Muhammedi Sen bizi kendi kavmin mi zannediyorsun?!

Kendilerinde harp ilmi olmayan bir kavimle karşılaşman seni mağrur etmesin, aldatmasın!

Sen onlardan bir fırsata nail oldun (onları yenmiş bulundun).

Vallahi, biz eğer seninle harp edersek, muhakkak, bizim nasıl insanlar olduğumuzu o zaman öğrenirsin! " diyerek Peygamberimiz aleyhisselama meydan okudular.

Bunun üzerine, inen âyet]erde201 şöyle buyuruldu:

" O küfreden (Yahudi)lere de ki: Yakında, siz de mağlup olacaksınız ve (toptan) Cehenneme sürüleceksiniz! O ne kötü yataktır!

(Bedir'de) karşılaşan iki cemiyet hakkında sizin için muhakkak bir ibret vardır.

Onlardan bir cemiyet Allah yolunda dövüşüyordu. Diğeri ise kâfirdi.

Onlar, öbürlerini (Müslümanları) dış gözleriyle kendilerinin iki katı olarak görüyorlardı.

Allah, kimi dilerse, onu yardımı ile destekler.

Şüphe yok ki, bunda kalb gözleri açık olanlar için kesin bir ibret vardır." 202

Kaynuka oğulları Yahudilerinin ne arazileri, ne ziraatları, 203 ne de hurmalıkları vardı. 204 Hepsi kuyumcu205 ve tüccar idiler. 206

Kaynuka oğulları Yahudileri hakkında ne yapılacağı da, bu hususta nazil olan âyette207 şöyle açıklandı:

" Muahede eden bir kavmin hainliğini (anlar), kesin olarak endişeye düşersen, önce hak ve adalet üzere keyfiyeti kendilerine bildir ve ahitlerini at! Çünkü Allah hainleri sevmez! " 208

Kaynuka oğulları Yahudilerinin 700 savaş erleri vardı. 209 Bunların 300'ü zırhlı, 400'ü zırhsızdı. 210

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ben, Kaynuka oğulları Yahudilerinden korkuyorum! " buyurdu. 211

Şevval ayının ortasında, Cumartesi günü, 212 Ebu Lübabe b. Abdulmünzir'i Medine'de yerine vekil bıraktı. 213

Beyaz sancağını Hazret-i Hamza'nın eline verip, 214 Kaynuka oğulları Yahudilerinin üzerine yürüdü. Yahudiler kalelerine çekildiler. Ne ok attılar, ne de çıkıp çarpıştılar. 215

Kalelerine çekilip sığınmalarını Kaynuka oğullarına Abdullah b. Übeyy b. Selûl emretmiş ve kendilerinin de onlarla birlikte kaleye gireceklerini söylemişse de, girmemişlerdir. 216

Peygamberimiz aleyhisselam onları on beş gece sıkı bir muhasara altında tuttu. 217

Yüce Allah onların kalblerine korku düşürdü. 218 Peygamberimiz aleyhisselamın emir ve hükmüne boyun eğerek kalelerinden inip teslim oldular.

Peygamberimiz aleyhisselam onların bağlanmalarını emretti ve Münzir b. Kudâme'yi bununla görevlendirdi. Hepsinin elleri arkalarına çekilip bağlandı. 219 Kaynuka oğulları Yahudileri Abdullah b. Übeyy b. Selûl'ün andlaşmalısı idiler. 220

Abdullah b. Übeyy, Münzir b. Kudâme'ye bağlanmış Kaynuka Yahudilerinin yanında rastlayınca:

" Çözün bağlarını ve serbest bırakın onlan! " dedi.

Münzir b. Kudâme:

" Resûlullah aleyhisselamın bağlattığı bir kavmi mi çözdüreceksin?! Vallahi, onlardan hiçbir adam, boynu vurulmadıkça çözülemez! " dedi.

Bunun üzerine, Abdullah b. Übeyy b. Selûl fırlayıp Peygamberimiz aleyhisselamın yanına vardı, arkasından, elini zırh gömleğinin cebine soktu. 221 Peygamberimiz aleyhisselama:

" Ey Muhammedi Andlaşmalarım hakkında ihsanda bulun (affet onları)! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam kızdı, yüzünü ondan çevirdi. Yüzünün rengi değişti. Ona:

" Yazıklar olsun sana! Bırak beni! " buyurdu.

Abdullah b. Übeyy:

" Hayır! Vallahi, 222 beni Hadâikve Buas günü223 aklara ve karalara karşı savunmuş olan 300 [veya 400] zırh gömlekli, 400 [veya 300] zırh gömleksiz andlaşmalılarım hakkında ihsanda bulunmadıkça, seni bırakmam! 224

Sen onları bir tek sabahta öldüreceksin, 225 öldürmek istiyorsun! 226

Ey Muhammedi Sen devrin aleyhimize dönmesinden, başa musibetler gelmesinden korkmaz mısın?227

Vallahi, ben devrin aleyhimize dönmesinden ve başımıza musibetler gelmesinden korkan bir kimseyim. 228 Ben devrin aleyhimize dönmeyeceğinden, başımıza musibetler gelmeyeceğinden emin değilim! " dedi. 229

Peygamberimiz aleyhisselam, Abdullah b. Übeyy'in onları affettirmek için direnip durduğunu görünce: 230

" Çözün onların bağlarını! Allah onlara lanet etsin ve onlarla birlikte olanlara da lanet etsin! " diyerek, Medine'den sürülüp çıkarılmalarını emir buyurdu. 231

Abdullah b. Übeyy b. Selûl Kaynuka oğulları Yahudilerini öldürülmekten böylece kurtardıktan sonra, onları Medine'den sürülmekten de affettirip yerlerinde bıraktırmak için, Yahudilerle birlikte Peygamberimiz aleyhisselamla konuşmak istedi.

Kapıda Uveym b. Sâideyi buldu.

İçeri girmek isteyince, Uveym b. Sâide, onu geriye itip:

" Resûlullah aleyhisselam sana izin vermedikçe içeri giremezsin! " dedi.

Abdullah b. Übeyy içeri girmek için Uveym'i itti.

Uveym de kızıp onu itince, Abdullah b. Übeyy'in duvara çarpan yüzünden kan akmaya başladı.

Yahudi andlaşmalılarından, yanında bulunanlar, bağırarak:

" Ey Ebu Hubab! Biz senin yüzünü bu musibete uğratan bir yurtta hiçbir zaman oturmayız ve durumu değiştirmeye de gücümüz yetmez! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam Kaynuka oğulları Yahudilerinin mallarını teslim almaya Ubâde b. Sâmit'i memur etti. 232 Ubâde b. Sâmit de, Abdullah b. Übeyy b. Selûl gibi, Kaynuka oğulları Yahudilerinin andlaşmalısı idi.

Kaynuka oğulları Yahudileri Peygamberimiz aleyhisselamla andlaşmalarım bozup savaşmaya kalkıştıkları zaman, Abdullah b. Übeyy onların işleriyle ilgilenmiş, onların yanında yer almış; Ubâde b. Sâmit ise Peygamberimiz aleyhisselama gelip:

" Yâ Rasûlallah! Ben Allah'ı ve Allah'ın Resûlünü ve mü'minleri dost edindim! Kaynuka oğulları kâfirlerinin andlaşmalısı olmaktan ve onların dostluklarından kendimi uzak kıldım! " demiştir.

Bunun üzerine inen âyetlerde233 şöyle buyurulmustur:

" Ey iman edenler! Yahudileri de, Nasranîieri de kendinize yârve dost edinmeyiniz! Onlar ancak birbirlerinin yaranıdırlar. İçinizden kim onları dost edinirse, o da onlardandır! Şüphesiz ki, Allah o zalimler güruhuna muvaffakiyet vermez.

İşte, kainlerinde bir maraz bulunan kimselerin 'Musibetin aleyhimize dönmesinden korkuyoruz! 1 diyerek onların arasında koşuştuklarını görürsün. Belki Allah fetih veya kendi katından bir emir getirecek de, onlar yüreklerinde gizledikleri şeye karşı pişman olacaklardır.

İman edenler de, diyecekler ki: 'Her halde, sizinle beraber olduklarına dair yeminlerini te'kide çalışarak Allah'a and içenler, bunlar mı? Onların bütün yaptıkları boşa gitmiş, bu suretle onlar en büyük zarara uğrayan kimseler olmuşlardır! 1

Ey iman edenler! İçinizden kim dininden dönerse, Allah mü'minlere karşı alçakgönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve zorlu, Kendisinin onları seveceği, onların da Kendisini seveceği bir kavim getirir ki, onlar Allah yolunda savaşırlar ve hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmezler.

Bu, Allah'ın lütuf ve inayetidir ki, onu, kime dilerse ona verir. Allah ihsanı bol olan, en çok bilendir.

Sizin yârınız ancak Allah'tır, onun Resûlüdür, Allah'ın emirlerine boyun eğici olarak namazı dosdoğru kılan, zekatı veren o mü'minlerdir. Kim Allah'tan, Peygamberinden ve iman edenlerden yüz çevirirse, hiç şüphe yok ki, galebeyi kazanacak olanlar, Allah'ın yardımcılarının ta kendisidirler." 234

Kaynuka oğulları Yahudileri, Ubâde b. Sâmit'e:

" Ey Velid'in babası! Biz senin andlaşmalın idik. Sen bize ne diye böyle yaptın?! " dediler.

Ubâde b. Sâmit, onlara:

" Siz Resûlullah aleyhisselama savaş açtığınız zaman, ben Resûlullah aleyhisselama gidip:

'Yâ Resûlullah! Ben onlardan ve onlarla yapmış olduğum andlaşmadan uzağım! ' dedim" dedi.

Abdullah b. Übeyy de,

" Sen andlaşmalılarından uzaklaşün ha?! Onların bu hususta sende tutuştuğu eli vardı! ?" dedi.

Ubâde b. Sâmit:

" Ey Hubab'ın babası; kalbler değişti. İslâmiyet ahidleri yok etti! " dedi.

Kaynuka oğulları Yahudileri ne üç gün içinde Medine'yi terketm eleri emredildi.

Verilen üç günlük mühlet bitince, Kaynuka oğulları Yahudileri Şam'a doğru yola çıktılar.

Ubâde b. Sâmit onlarla birlikte Zübab'ın arkasına kadar gidip oradan geri döndü.

Kadınlar ve çocuklar develere bindirilmişlerdi. Erkekler yaya yürümekte idiler.

Vadi'I-kura'ya varınca, orada bir ay oturdular.

Vâdi'l-kurâ Yahudileri onların yayalarına binek, kendilerine de yiyecek verdiler.

Kaynuka oğulları Yahudileri Ezriat'a kadar gidip orada yerleştiler. 235 Orada yaşamları da pek az sürdü. 236 Yok olup gittiler. 237

Kaynuka oğulları Yahudilerinin kalelerinde pek çok silah ve kuyumculuk âlet ve edevatı bulunuyordu.

Peygamberimiz aleyhisselam; kendisi için: Ketum, Revha', Beyzâ diye anılan 3 yay ile, 2 adet zırh gömlek, 3 adet kılıç, 3 adet de mızrak aldı. Muhammed b. Mesleme ile Sa'd b. Muaz'a da birer zırh gömlek hediye etti.

Peygamberimiz aleyhisselam; Kaynuka oğulları Yahudilerinin bıraktıkları mallarından başkumandanlık hakkı olarak beğendiği yay, kılıç ve zırh gömlekler ve mızraklarla beşte birini ayırdıktan sonra, kalan beşte dördünü Müslümanlar arasında bölüştürdü. 238

Sağdıye diye anılan zırh gömlek, Davud aleyhisselamın Calut'la çarpışmaya çıktığı zaman üzerinde bulunan zırh gömlekti. 239

-------------------------------------

186. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 176, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 309.

187. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 51, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 176.

188. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 176, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 309.

189. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 51, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 176, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 309.

190. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 51, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 176.

191. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 51.

192. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 176, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 309.

193. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 51, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 176-177, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 309.

194. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 176, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 309.

195. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 51, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 177, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 309.

196. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 176, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 29, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 308, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 137.

197. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 178, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 29.

198. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 176, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s: . 29, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 308, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 137.

199. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 51, Zehebî, Megâzî, s. 116.

200. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 137.

201. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 50-51, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 176-177, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 154-155, Belâzurî, Ensâbu’l -eşraf, c. 1, s. 308, Taberî, Târih, c. 2, s. 297, Vâ hidf, E stoâb u'n-nüzûl, s. 62, Beyhakî, Sünen ü'l-küb râ, c. 9, s. 183, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 137, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 294, Zehebî, Megâzî, s. 176, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 3, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 23.

202.. ÂJ-iİmran: 12-13.

203. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 179, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 309, Taberî, Târîh, c. 2, s. 298, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 154.

204. İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 154.

205. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 29, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 309, Taberî, Târîh, c. 2, s. 298, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 154.

206. İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 154.

207. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 177, 180, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 29, Taberî, Târih, c. 2, s. 297, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 295, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 23.

208. Enfâl: 58.

209. İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 23.

210. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 52, Vâkıdî, Megâzî, d, s. 177, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 309, Taberî, Târih, c. 2, s. 297, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 138, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 2996, Zehebî, Megâzî, s. 117, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 4, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 23.

211. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 29, Taberî, Târih, c. 2, s. 297, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, 11, s. 295.

212. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 176, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 28-29.

213. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 3, s. 52, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 29, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 309, Taberî, Târih, c. 2, s. 298, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 154, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 295.

214. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 29, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 295.

215. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 177, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 29.

216. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 178.

217. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 52, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 177, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 29, Belâzurî, Ensâb, c. 1 , s. 309, Taberî, Târih, c. 2, s. 297, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 138.

218. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 177, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 29, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1 , s. 295, Zehebî, Megâzî, s. 117-118.

219. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 177, İbn Sa'd, Tabakâtü’l -kübrâ, c. 2, s. 29, Belâzurî, Ensâbu’l -eşraf, c. 1, s. 309, Taberî, T âıih, c. 2, s. 297, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 138, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1 , s. 295, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 23.

220. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 51, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 177, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 309, Taberî, Târih, c. 2, s. 297, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 138, Zehebî, Megâzî, s. 117.

221. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 51-52, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 177, Belâzurî, Ensâb, c. 1 , s. 309, Taberî, Târih, c. 2, s. 297, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 139, Zehebî, Megâzî, s. 116-117.

222. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 52, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 177, Taberî, Târih, c. 2, s. 297.

223. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 177, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, 11, s. 309.

224. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 52, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 177, Taberî, Târih, c. 2, s. 297-298, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 138, Zehebî, Megâzî, s. 117, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 4.

225. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 52, Taberî, Târih, c. 2, s. 297-298, Zehebî, Megâzî, s. 117.

226. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 177, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 309.

227. Belâzurî, Ensâbu’l-eşraf, c. 1, s. 309.

228. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 52, Vâkıdî, Megâzî, c. 1 , s. 178, Taberî, Târih, c. 2, s. 298, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 4.

229. Taberî, Târîh, c. 2, s. 298.

230. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 29.

231. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 178, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 29.

232. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 178.

233. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 52-53, Taberî, Tefsir, c. 6, s. 275-276, Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 2, s. 68-69.

234. Mâide: 51-56.

235. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 179-180.

236. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 180, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 296, Zehebî, Megâzî, s. 118.

237. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 309, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 138.

238. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 178-179, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 29-30, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 309.

239. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 318, Zehebî, Târîhu'l-İslâm , s. 513, Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 1, s. 279.

Osman b. Maz'un'un Vefât Edişi

Ensar kadınlarından Ümmül-A'lâ'nın bildirdiğine göre; Mekkeli Muhacirler Medine'ye hicret edip geldikleri zaman, Ensar (Medineli Müslümanlar) onları evlerine indirip ağırlamak için paylaşamadılar, nihayet kur'a çekiştiler.

Kur'ada Osman b. Maz'un kendilerine düştü. 240

Osman b. Maz'un, onların yanlarında iken hastalanıp, 241 Bedir savaşından sonra, 242 Hicretin 30. ayında, Şaban ayının başlarında243 Vefât etti. 244

Vefât ettiği zaman, Peygamberimiz aleyhisselam onun yanına girdi. 245 İki gözünün arasından246 öptü. 247 Ağladı. 248 Gözlerinden akan yaşlar onun yanağına damladı. 249

Osman b. Maz'un yıkandı, giydiği elbisesi ile de kefenlendi. 250

Peygamberimiz aleyhisselam, onun üzerine dört tekbirle namaz kıldı. 251

Ümmü'l-A'lâ, Osman b. Maz'un'a:

" Ey Ebu Sâib! Allah seni rahmetine kavuşturdu! Allah'ın sana ikramda bulunduğuna ben şehadet ederim! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah'ın ona ikramda bulunduğunu sen nereden biliyorsun?" diye sordu.

Ümmü'l-A'lâ:

" Bilmiyorum! Babam, anam sana feda olsun yâ Rasûlallah! Allah ona ikram etmez de, kime eder?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ona Rabbinden ölüm gelmiş, şimdi o ölmüş bulunuyor.

Vallahi, ben onun hakkında ancak hayır dilerim.

Ben, Allah'ın Resûlü olduğum halde, bana ne yapılacağını ben bilmem! " buyurdu. 252

Osman b. Maz'un'un zevcesi de:

" Osman b. Maz'un! Cennet sana kutlu olsun! " demişti.

Peygamberimiz aleyhisselam ona hiddetli bir bakışla bakıp:

" Sen bunu nereden biliyorsun?! " diye sordu.

Kadın:

" Yâ Rasûlallah! O senin süvarin ve sahabin ya! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Vallahi, ben onun iyiliğinden başka birşey bilmiyorum!

Ben Resûlullah olduğum halde, bana ne yapılacağını ben bilmem! 253

Onun hakkında, 'O Allah'ı ve Resûlünü severdi' demen yetişir! " buyurdu. 254

Ümmü Hârice de Osman b. Maz'un'un Vefâtında onun mutluluğa erdiğini tebrik ve tebşir edince, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Kim bu konuşan?" diye sordu.

Ümmü Hârice:

" Yâ Rasûlallah! Osman b. Maz'un'durbu! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! Osman b. Maz'un'dur bu! Onda biz hayırdan başka birşey görmedik!

Bununla birlikte, Resûlullah olduğum halde, vallahi bana ne yapılacağını ben bilmem! " buyurdu. 255

Peygamberimiz aleyhisselamın Osman b. Maz'un gibi faziletli bir sahabi hakkında böyle buyurması ashaba çok ağır geldi, onları kaygılandırdı. 256

Peygamberimiz aleyhisselam, Osman b. Maz'un için:

" Sen dünyadan hiçbir şeye bürünmeden çıkıp gittin! " buyurdu ve onu Bakiyy kabristanında hazırlanan kabrine gömdürdü. 257

" Osman b. Maz'un; o, bizim ne güzel selefimizdir! " ' buyurdu. 258

Allah ondan razı olsun!

Osman b. Maz'un'un kabrinin başında, Peygamberimiz aleyhisselamla birlikte, Osman b. Maz'un'un oğlu Sâib, Osman b. Maz'un'un iki kardeşi Abdullah ve Kudâme ile Hâris'in oğlu Ma'mer de ayakta dik-ildiler. 259

Bakiyy kabristanına Muhacir Müslümanlardan ilk gömülen, Osman b. Maz'un oldu. 260

Peygamberimiz aleyhisselam kızı Hazret-i Rukayyeyi kabre koydururken de:

" Hayırlı selefimiz Osman b. Maz'un'a katıl! " buyurmuştur. 261

Ümmü'l-A'lâ der ki:

" Osman b. Maz'un'dan dolayı mahzun bir halde uyuduğum zaman, rüyamda ona ait akar bir su gördüm. Gidip bunu Peygamber aleyhisselama haberverdim. Peygamber aleyhisselam 'Bu, onun amelidir! ' buyurdu." 262

-------------------------------------

240. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 396, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 436, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 71.

241. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 436, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 71.

242. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 464.

243. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 396, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1053.

244. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 396, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 436.

245. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 436, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 71, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1055, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 600.

246. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1053.

247. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 396, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 436.

248. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 206, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 315, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1055, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 3, s. 600, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 464.

249. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 396, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 206.

250. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 436, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 71.

251. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 397.

252. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 398, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 436, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 71.

253. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 398, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 237, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 190, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1056, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 600.

254. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 399.

255. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 436.

256. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 398, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 335, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 190, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1056.

257. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 397, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1055, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 600.

258. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1053.

259. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 399-400.

260. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 397, Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureys, s. 393.

261. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 395, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 335.

262. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 398, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 436, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 601.

Hazret-i Fâtıma'nın Hazret-i Ali ile Nikâhlanışı ve Evlenişi

Hazret-i Fâtıma'nın Talipleri

Hazret-i Fâtıma'ya ilk önce Hazret-i Ebu Bekir talip oldu.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Ey Ebu Bekir! Ben onun hakkında ilahî hükmü bekliyorum" buyurdu.

Hazret-i Ömer Hazret-i Ebu Bekir'in yanına gelince, Hazret-i Ebu Bekir bunu ona haber verdi.

Hazret-i Ömer:

" Ey Ebu Bekir! Resûlullah aleyhisselam seni reddetmiş! " dedi.

Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer'e:

" Fâtıma'yı Peygamber aleyhisselamdan sen de iste! " dedi.

Hazret-i Ömer gidip isteyince, Peygamberimiz aleyhisselam Hazret-i Ebu Bekir'e söylediği gibi:

" Ben onun hakkında ilahî hükmü bekliyorum! " buyurdu.

Hazret-i Ömer Hazret-i Ebu Bekir'e haber verdi.

Hazret-i Ebu Bekir ona:

" Ey Ömer! Resûlullah aleyhisselam seni reddetmiş! " dedi. 263

Kureyş eşrafından daha başka zâtlar da, Hazret-i Fatma'yı Peygamberimiz aleyhisselamdan istediler.

Peygamberimiz aleyhisselam, hepsine de, Hazret-i Ebu Bekir'e verdiği cevap gibi cevaplar verdi. 264

Hazret-i Ali der ki:

" Azadlı kadın kölem, bana:

'Fâtıma'nın Resûlullah aleyhisselamdan istenildiğini biliyor musun?' diye sormuştu. Ona:

'Bilmiyorum! ' dedim.

'Resûlullah aleyhisselama gidip Fâtımayı sana nikahlamasını istemekten seni alıkoyan nedir?' diye sordu.

'Yanımda, onunla evlenebileceğim birşeyim yok! ' dedim.

'Resûlullah aleyhisselama gidersen, onu muhakkak sana nikâhlar! ' dedi.

Vallahi, bu hususta bana yalvarmaktan geri durmadı." 265

Hazret-i Ali'ye akrabaları (Hâşim oğulları) da:

" Fâtıma'yı, Resûlullah aleyhisselama gidip, bir de sen iste bakalım! " dediler.

Hazret-i Ali:

" Ebu Bekir ve Ömer'den sonra ha! ?266 Ebu Bekir ve Ömer reddedildikten sonra benim de reddedilmeyeceğimden emin değilim! 267 Resûlullah aleyhisselam, Fâtıma'yı, isteyen Kureyş eşrafından hiçbirine nikahlamadı" dedi. 268

Hazret-i Ali'ye, akrabaları, kendisinin Resûlullah aleyhisselamla olan yakın akrabalığını ileri sürerek269 Hazret-i Fâtıma'yı ondan istemesi için baskı yaptılar. 270 Sa'd b. Muaz da, bu hususta Hazret-i Ali'yi teşvik ve ikna etti. 271

Hazret-i Ali derki:

" Nihayet, Resûlullah aleyhisselamın huzuruna girdim. Kendisinin bütün manevî vakar ve heybeti üzerindeydi.

Önüne oturdum, susup durdum, konuşmaya kadir olamadım.

Bana:

'Sen neye geldin, senin bir hacetin mi var?

Herhalde Fâtıma'yı istemeye geldin! ' buyurdu.

'Evet! ' diyebildim." 272

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Ali'ye:

" Fâtıma'ya mehir olarak verebileceğin, yanında birşey var mı?" diye sordu.

Hazret-i Ali:

" Atım ve küçük bir zırh gömleğim var! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Atın sana lâzımdır. Zırh gömleğini sat! " buyurdu. 273

Bunun üzerine, Hazret-i Ali zırh gömleğini Hazret-i Osman'a274 480 dirheme sattı. 275 Hazret-i Osman da, onu hediye olarak Hazret-i Ali'ye geri verdi.

Hazret-i Ali dirhemlerve zırh gömlekle gelince, Peygamberimiz aleyhisselam Hazret-i Osman'a dua etti. 276

Hazret-i Ali, 480 dirhemi Peygamberimiz aleyhisselamın önüne koydu.

Peygamberimiz aleyhisselam ondan bir avuç alarak Bilal-i Habeşî'ye verip koku alınmasını ve Hazret-i Fâtıma'ya çeyiz hazırlamalarını emir buyurdu. 277

-------------------------------------

263. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 19.

264. Muhibbül-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ, c. 2, s. 240.

265. İbn İshak, Kitâbu’l-mübtedâ ve'l-meb’as, c. 4, s. 230, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve , c. 3, s. 160, İbn Esir, Usdu’l-gâbe, , c. 7, s. 221, Zehebî, Megâzî, s. 111, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 346.

266. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 19.

267. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 402.

268. Muhibbül-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ, c. 2, s. 240-241.

269. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 119.

270. Belâzurî, Ensâb, c. 1 , s. 402.

271. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 20, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 403, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 221.

272. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 160, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 221, Zehebî, Megâzî, s. 111, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 346.

273. Muhibbül-Taberî, Rıyâdu’n-nadrâ, c. 2, s. 238, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 116, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 3.

274. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 3.

275. Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu’n-nadrâ, c. 2, s. 238, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 116, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 3.

276. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 3.

277. Muhibbül-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ, c. 2, s. 238, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 116, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 34.

Hazret-i Fâtıma'nın Çeyizi ve Ev Eşyası

1. 1 adet kadife yorgan, 278

Bunu uzunluğuna örtündükleri zaman sırtları açılır, enine örtündükleri zaman başları açılırdı. 279

2. Yüzü deri, içi lif dolu, dayanılacak, yaslanılacak 1 adet yüz yastığı , 280

3. İkisinin içi lif, ikisinin içi de yün dolu 4 adet yastık,

4. Birinin yüzü keten bezi içi lif, diğerinin yüzü keten bezi içi ot dolu 2 adet döşek, 281

5. Tabaklanmamış 1 adet koç postu. 282

Uyuyacakları zaman, bu postun yünlü tarafını üstüne çevirip döşek yaparlar, başlarını da yüzü deriden, içi lif dolu yastığa koyarlardı. 283

6. Hurma yaprağından bükülü iple örülmüş 1 adet şerir (somya), 2&4

7. Gönden dikilmiş 1 adet su kırbası (tulumu), 285

8. Topraktan (saksıdan) yapılmış 2 adet çanak çömlek,

9. Gönden dikilmiş 1 adet su bardağı , 286

10. 1 adet elek,

11. 1 adet silgi bezi. 287

12. 2 adet el değirmeni, 288

13. Ensar kadınlarından birisi tarafından Hazret-i Fâtıma ile Hazret-i Ali'ye hediye edilen, eski Yemen işi, sanatlı, üzerleri gümüşle işlenmiş 2 kat elbise. 289

-------------------------------------

278. İbn Sa'd, Tabakâtü'l -kübrâ, c. 8, s. 25, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 84, 108, Belâzurî, Ensâbu’l-eşraf, c. 1, s. 403, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 161, İbn Esîr, Nihâye, c. 2, s. 23, Zehebî, Megâzî, s. 112, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 346, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 117.

279. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 25, Diyarbekrî, Târihu’l -hamîs, c. 1, s. 411, Zürkânî, Mevâhibü’l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 7.

280. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 25, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 84, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 403, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 161, İbn Esîr, Nihâye, c. 2, s. 23, Zehebî, Megâzî, s. 112, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 346, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1 , s. 117.

281. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 411, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 4.

282. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 23, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ, c. 2, s. 240, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 411 , Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 7.

283. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 23.

284. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 23, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu’n-nadrâ, c. 2, s. 238, Kastalânî, Mevâhibü'l -Ledünniye, c. 1, s. 116, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 4.

285. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 25, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 84, Belâzurî, Ensâbu'l-esrâf, c. 1, s. 403, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 161, İbn Esîr, Nihâye, c. 2, s. 23, Zehebî, Megâzî, s. 112, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 346, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 117.

286. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 24, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 106.

287. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 24.

288. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 25, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 106.

289. İbn Sa'd. Tabakâtü'l-kübrâ. c. 8. s. 24.

Peygamberimiz aleyhisselamın Nikâhta Hutbe İrad Edişi ve Nikâh Kıyışı

Enes b. Malik der ki:

" Günlerce sonra, Peygamberaleyhisselam, beni yanına çağırıp:

'Ey Enes! Git, bana Ebu Bekri's-Sıddfk'ı, Ömerb. Hattab'ı, Osman b. Affan'ı, Abdurrahman b. Avf'ı, Sa'd b. Ebi Vakkas'ı, Talhayı, Zübeyr'i ve Ensardan bir hayli sayıda Ensarı benim yanıma çağır! ' buyurdu.

Ben de gidip onları çağırdım.

Onlar Peygamber aleyhisselamın yanında toplandıkları zaman, Peygamber aleyhisselam:

'Hamd olsun Allah'a ki, verdiği nimetlerle övülen O'dur!

Kuvvet ve kudretinden dolayı kendisine ibadet edilen O'dur!

Mülk ve saltanatından dolayı kendisine boyun eğilen O'dur!

Azabından korkulan, yanındaki nimetleri umulan O'dur!

Yerde ve göklerde hükmünü yürüten O'dur!

Kudretiyle halkı yaratan, hikmetiyle mümtaz kılan, izzetiyle sağlamlaştırman O'dur!

Gönderdiği dini ve Peygamberi Muhammed'le halkı şereflendiren O'dur!

Yüce Allah karşılıklı hısımlıkla nesebleri birbirine katmayı emir buyurmuş, Tarz kılmış ve bununla günahları ortadan kaldırmıştır.

Yüce Allah kazanın kadere göre, kaderin de kazaya göre cereyanını emir buyurmuştur.

Her kaderin eceli, her ecelin de Kitab'da yeri vardır.

Yemhullâhü mâ yeşâu ve yusbitu ve indehû ummu'l-kitâb [Ra'd: 39= Allah ne dilerse (onu yapar. Bazısını) imha eder (vücûda getirmez, bazısını da) vücuda getirir. Ana Kitab (LevM Mahfuz) O'nun nez dindedir].

Yüce Allah, Hatice'nin kızı Fatma'yı Ebu Talib'in oğlu Ali'ye nikahlamamı bana emir buyurdu.

Sizler şahit olunuz: Fâtıma'yı 400 miskal gümüş mehirle Ali'ye nikahladım' buyurdu.

Sonra da, bir tabak hurma koruğu, çağlası getirtip önümüze koydurdu ve kapıştırdı.

Fâtıma ile Ali hakkında da:

'Allah sizin dağınık işlerinizi toplasın! Nikâhınızı mübarek kılsın! İkinizden güzel ve pek çok nesil çıkarsın! 290 Allah'ım! Bu evliliği ikisi hakkında da mübarek kıl! ' diyerek dua etti." 291

-------------------------------------

290. Muhibbüt-Taberî, Rıyâdun-nadrâ, c. 2, s. 241 -242, Kastalânî, Mevahibü’l-Ledünniye, c. 1, s. 116-117, Zürkânî, Mevâhibü’l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 5-6.

291. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 222, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 411, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 7.

Gerdek Töreni ve Dua

Peygamberimiz aleyhisselamın dadısı Ümmü Eymen Bereke Hatunun anlattığına göre; Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Fâtıma'yı gerdeğe koyacağı zaman, kendisi gelinceye kadar Hazret-i Fâtıma'nın yanına girmemesini Hazret-i Ali'ye emir buyurmuştu.

Peygamberimiz aleyhisselam gelip kapıyı çaldı.

Ümmü Eymen Hatun karşıladı.

Peygamberimiz aleyhisselam selam verdi. İçeri girmek için izin istedi. İzin verilince, içeri girdi ve:

" Kardeşim burada mı?" diye sordu.

Ümmü Eymen Hatun:

" Babam, anam sana feda olsun yâ Rasûlallah! Senin kardeşin kim?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ali b. Ebi Talib! " buyurunca, Ümmü Eymen Hatun:

" Sen kızını onunla nikahladığına göre, o senin nasıl kardeşin olur?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! Bu, böyledir! [Yâni, o benim dinde kardeşim olur, Fâtıma ile evlenmesinde dinen sakınca yoktur.]" buyurdu. 292

Sonra da, bir kapla su getirtti, abdest aldı. 293

Hazret-i Ali'yi çağırdı. Abdest suyundan onun göğsüne ve iki omuzunun arasına serpti.

Sonra Hazret-i Fâtıma'yı çağırdı.

Ona da aynısını yaptıktan, göğsüne ve iki omuzunun arasına su serptikten sonra, kendisini ev halkının en hayırlısına nikahladığını söyledi. 294

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Fâtıma için, önünden ve ardından:

" Ey Allah'ım! Fâtıma ve zürriyeti hakkında, kovulmuş şeytandan sana sığınırım! " diyerek dua etti.

Hazret-i Ali için de aynı şekilde dua ettikten sonra, ona:

" Allah'ın ismi ve bereketiyle gir zevcenin yanına! " buyurdu. 295

Peygamberimiz aleyhisselam, evlenen bir kimseyi tebrik edeceği zaman :

" Allah bunu senin için mübarek kılsın!

Allah'ın bereketi senin üzerinde olsun!

Allah ikinizi hayırda birleştirsin! " diyerek dua ederdi. 296

-------------------------------------

292. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 24.

293. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 222.

294. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 24, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 411.

295. Muhibbül-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ, c. 2, s. 239, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 116, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 411, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 4.

296. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 381, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 241 , Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 400, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 614, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 59.

Velime Cemiyeti ve Ziyareti

Peygamberimiz aleyhisselam, Bilal-i Habeşî'ye:

" Ey Bilal! Ben evlenme sırasında ümmetimin yemek yedirmelerini sünnet edinmelerini arzu ediyorum 1297 Ali için bir velime ziyafeti gerekir! " buyurunca, Ensardan Sa'd b. Muaz:

" Benden bir koç var! "

Kimisi

" Benden şu var! "

Kimisi de:

" Benden şu kadar darı var! " dedi. 298

Hazret-i Ali yarım ölçek arpa almak için zırh gömleğini bir Yahudiye rehin olarak bıraktı. 299

Düğün yemeği hays diye anılan tatlı bir yemekti 300 ki, çekirdeği çıkarılmış hurma, saf yağ ve yoğurt kurusu ile iyice karılıp karıştırılmak, bazan içine sevık (kavut) da katılmak suretiyle yapılan bir yemek-ti. 301

Muhacirler ile Ensar takım takım gelerek yemek yiyip dağıldılar. 302

Hazret-i Fâtıma'nın Hazret-i Ali ile evlenişi Hicretin 2. yılında, Bedir savaşından sonra, 303 Zilhicce ayında idi. 304

-------------------------------------

297. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 487.

298. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 359.

299. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 23, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 117, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 411 , Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 7.

300. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 117, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 411, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 7.

301. Firuzâbâdi, Kâmûsu’l-muhît, c. 2, s. 217, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 7.

302. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 488.

303. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 22.

304. Taberî. TariTi. c2. s. 300.

Peygamberimiz aleyhisselama Ev Halkı İçinde En Sevgili Olanları

Peygamberimiz aleyhisselama, ev halkı içinde kadınlardan en sevgilisi Hazret-i Fâtıma, erkeklerden de

Hazret-i Ali idi. 305

Peygamberimiz aleyhisselam bir gazadan, bir seferden dönüp Medine'ye geldiği zaman, ilk önce Mescide gidip iki rekat namaz kılar, sonra Hazret-i Fâtıma'ya uğrar, daha sonra zevcelerinin yanına giderdi. 306

-------------------------------------

305. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 698, Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 155, İbn Abdi Iberr, İstiâb, c. 4, s. 1897.

306. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 155, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1895.

Yeni Evlilerin Dilekleri

1. Yeni evliler bir müddet sonra Peygamberimiz aleyhisselama başvurarak kendilerine bir ev vermesi için Neccar oğullarından Harise b. Numan'a söylemesini rica ettiler.

Peygamberimiz aleyhisselam onların bu isteğini Hârise'ye duyurmaktan utandı.

Fakat, Harise b. Numan bunu haber alınca, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldi ve:

" Yâ Rasûlallah! Haber aldım ki, Fâtıma ayrı bir eve taşınmak için sana başvurmuş. Neccar oğulları evlerinin en yakını olan benim şu evlerim, senindir! Benim canım ve malım ancak Allah'ın ve Resûlünündür!

Vallahi yâ Rasûlallah! O mülkü benden alman, bana bırakmandan daha hoş, daha makbuldür" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam;

" Doğru söyledin! Allah senin mallarını bereketlendirsin! " buyurdu. Verilen eve Hazret-i Fâtıma'yı yerleştirdi. 307

2. Hazret-i Ali, bir gün, Hazret-i Fâtımaya:

" Vallahi, değirmen taşı dişemek, bilemekten göğsüm rahatsızlaştı, ağnr oldu.

Yüce Allah babana esir göndermiştir. Gitsen de, esirin bana yardım etmesini babandan istesen! " dedi.

Hazret-i Fâtıma:

" Vallahi, benim de un öğütmekten ellerim kabardı" dedi ve kalkıp Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gitti.

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Fâtımaya:

" Ey kızcağızım! Ne için geldin?" diye sordu.

Hazret-i Fâtıma:

" Sana selam vereyim diye geldim! " dedi, isteğini dile getirmekten utanıp geri döndü.

Hazret-i Ali, ona:

" Ne yaptın?" diye sordu.

Hazret-i Fâtıma:

" İsteğimi dile getirmekten utandım" dedi.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına ikisi birlikte gittiler.

Hazret-i Ali:

" Vallahi yâ Rasûlallah! Değirmen taşı dişemek, bilemekten göğsüm rahatsızlaştı, ağnr oldu" dedi.

Hazret-i Fâtıma da:

" Ün öğütmekten ellerim kabardı. Allah'ın sana gönderdiği esiri bize hizmet ettirsen de, biraz fer-ahlasak, güçlensek! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Vallahi, onu size hizmet ettirmek için veremem!

Ben daha Ehl-i Suffayı çağırıp da karınlarına sokacak, kendilerini giyindirecek birşey bulamadım.

Ben onu satıp Ehl-i Suffayı geçindireceğim! " buyurdu.

Hazret-i Fâtıma ve Hazret-i Ali, evlerine döndüler.

Peygamberimiz aleyhisselam, onların yanlarına vardı ve:

" Ben size benden istediğiniz şeyden daha hayırlısını haber vereyim mi?" diye sordu.

" Olur! Haber ver! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Döşeğinize gireceğiniz zaman 33 defa 'Sübhânallah' diyerek teşbih ediniz.

33 defa 'Elhamdülillah' diyerek Allah'a hamd ediniz.

34 defa da 'Allahuekber! ' diyerek Allah'ı tekbir ediniz. 308

Ey Fâtıma! Allah'tan kork! Rabbinin emrini yerine getir! Kocanın hizmetini de gör! " buyurdu. 309

Bunun üzerine, Hazret-i Fâtıma:

" Ben Allahtan ve Allah'ın Resûlünden razıyım! " dedi310 ve bunu iki kere tekrarladı. 311

-------------------------------------

307. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 22-23.

308. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 25, Ahmed b. Hanbel, Müsned. c. 1, s. 106-107.

309. Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 151.

310. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 153, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 151.

311. Ahmed b. Hanbel. Müsned. c. 1. s. 153.

Yeni Evlilerin Altı Ay Sabah Namazlarına Kaldırılışı

Peygamberimiz aleyhisselam; altı ay, sabah namazına çıkarken Hazret-i Fâtıma'nın kapısının önünde durup:

" Ey Muhammed'in ev halkı! Haydi namaza! " buyurmuş ve Ahzab sûresinin " ... Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden günah kirini gidermek, sizi tertemiz yapmak ister! " mealindeki 33. âyetini okumuştur. 312

-------------------------------------

312. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 52, Taberî, Tefsir, c. 22, s. 6, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 158, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 223, Zehebî, Siyeru alâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 97.

Ziynet Eşyası Hususunda Hazret-i Fâtıma'nın Uyarılışı

Peygamberimiz aleyhisselam bir gün Hazret-i Fâtıma'nın kapısına geldiği zaman, Hazret-i Hasan ile Hazret-i Hüseyin'in üzerlerine gümüşten birer bilezik dikildiğini görür görmez, içeri girmeden geri döndü.

Hazret-i F âtıma, Peygamberimiz aleyhisselamın bu bileziklerden dolayı içeri girmediğini tahmin ederek, onları Hazret-i Hasan ile Hazret-i Hüseyin'in üzerlerinden söktü.

Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin ağlaşmaya başlayınca, onları aralarında bölüştürdü. Ağıtları dinlemeden, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına vardılar.

Peygamberimiz aleyhisselam bilezikleri alıp Sevban'a:

" Ey Sevban! Şunları filan oğullarına götür!

Fâtıma'ya deniz hayvanı dişlerinden yapılan bir gerdanlıkla fil kemiğinden yapılan iki bilezik satın al!

Çünkü, bunlar benim ev halkımdır!

Onların dünya hayatlarında, dünya metal arının üstünlerinden nasiplenmelerini arzu etmem! " buyurdu. 313

Resûlullah aleyhisselam bir gün Hazret-i Fâtıma'ya gelmişti. Kapının işlemeli, süslü perde ile perdelenmiş olduğunu görünce, içeriye girmeden dönüp geri gitti. Hazret-i Ali gelip Hazret-i Fâtıma'yı üzüntülü görünce: " Sana ne oldu?" diye sordu. Hazret-i Fâtıma da:

" Resûlullah aleyhisselam bana gelmişti. Fakat içeri girmedi. Buna üzülüyorum! dedi. Hazret-i Ali hemen Resûlullah aleyhisselamın yanına vardı ve:

" Yâ Rasûlallah! Sen Fâtıma'ya gelmiş, içeriye girmemişsin. Bu onu son derece üzmüş! " dedi. Resûlullah aleyhisselam:

" Benim dünya ile ne işim var? Benim işlemeli perde ile ne işim var?" buyurdu. Hazret-i Ali Hazret-i Fâtıma'ya gelip Resûlullah aleyhisselamın sözünü haberverdi. Hazret-i Fâtıma:

" Resûlullah aleyhisselama sor: O perdeyi ne yapmamı emrediyor?" dedi. Resûlullah aleyhisselam: " Fâtıma'ya söyle! O perdeyi filan oğullarına göndersin! " buyurdu. 314

-------------------------------------

313. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 275, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 87.

314. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 21, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 72.

Zekat Farizası

Zekat ve Sadakanın Anlam ve Hikmetleri

Zekat; lugatta, temizlik, nema (artma, çoğalma), medih (övgü) demek olup, Kur'ân-ı Kerîm'de ve hadis-i şeriflerde bütün bu anlamlarda kullanılmıştır. 315

Zekata zekat denilmesi, zekatı verilen malın dünyada halefi ile çoğalıp artmasından, ahirette de sevaba vesile olmasından dolayıdır. 316

Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de:

" ... (Hayır için), ne harcarsanız, O (Allah), bunun ardından (daha iyisini) lutfeder;" 317

" Onların mallarından bir sadaka al ki, bununla kendilerinin (günahlardan) temizlenmelerine ve hasenelerinin çoğalarak muhlisler derecesine yükselmelerine sebep olur" buyumnuştur. 318

Mallar zekatla, bedenler de fitır sadakası ile arınır. 319

Sadaka da, zekat gibi, insanın malından bir kısmını Allah'a yakınlık maksadıyla ayırıp yoksullara verdiği şeye denilmekle birlikte; zekat, genel olarak farzlarda, sadaka ise nafilelerde kullanılagelmiştir.

Kur'ân-ı Kerîm'de bazan zekat yerine sadaka sözü de kullanılmıştır. 320

-------------------------------------

315. İbn Esîr, Nihâye, c. 2, s. 307.

316. Serahsî, M ebsût, c. 2, s. 149.

317. Nisa: 39.

318. Tevbe: 103.

319. İbn Esîr, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 307.

320. Râgıb, Müfredâtu'l-Kur'ân, s. 278.

Zekatın Daha Önceki Peygamberlerin Şeriatlarında da Yer Alışı

Kur'ân-ı Kerîm'de açıklandığına göre; İbrahim, İshak ve Yâkub aleyhisselamlara da zekat emredilmiş;321 İsrail oğullarından da zekat için kesin söz alınmış, 322 zekat verenler azaptan kurtulup ilahî rahmete ermişlerdir. 323

İsmail aleyhisselamın da kavmine zekatı emrettiği;324 İsa aleyhisselama da zekatın emmiunduğu görülür. 325

-------------------------------------

321. Enbiyâ: 73.

322. Bakara: 83.

323. A'râf 156.

324. Meryem: 55.

325. Meryem: 31.

İslam Dininin Beş Temelinden Birisi Olan Zekatın Mahiyeti ve Farz Kılınış Tarihi

Zekat ve sadaka aslında zenginlerin fakirlere bir bağışlan değil, Yüce Allah'ın zenginlerin mallarına yoksullar için koymuş olduğu bir haktır, 326 İslâm dininin beş temelinden birisini oluşturan bir zenginlik vergisidir. 327

Zekat, zengin Müslümanlara farz olarak emredilmiş, 328 Kur'ân-ı Kerîm'de 32 defa namazla birlikte anılmıştır.

Zekat, Hicretin 2. yılında, Ramazan'dan ve fıtır sadakasının vacib kılınmasından sonra farz kılın-mıştir. 329

Zekat, farz ve vacib olmak üzere ikiye ayrılır. Farz olan zekat, mal zekatıdır. Vacib olan zekat da, fıtır sadakasıdır. 330

-------------------------------------

326. Zâriyât: 19, Meâric: 25.

327. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 26, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 8, Müslim, Sahih, c. 1, s. 45, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 5, Nesaî, Sünen, c. 8, s. 109.

328. Nur: 56, Müzzemmil: 20, Hacc: 78, Bakara: 110.

329. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 248, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 585, Nesâî, Sünen, c. 5, s. 49.

330. Kâşânî, Bedâyiu's-sanâyi', c. 1, s. 2.

Zekatın Nelerden ve Ne Kadar Verileceğinin Allah'ın Emriyle Peygamberimiz aleyhisselam Tarafından Bir Yazı ile Tesbit ve Tahsil Edilişi

Peygamberimiz aleyhisselam, Yüce Allah'tan telakki eylediği emir üzerine, 331 zekat (in nelerden, kaçta kaç verileceği ve ne kadar malı olana farz kılındığı) hakkında yazdırdığı yazıyı kılıcına bağladı, Vefâtına kadar yanında bulundurdu ve ona göre amel etti.

Peygamberimiz aleyhisselamdan sonra Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ebu Bekir'den sonra Hazret-i Ömer de ona göre amel etti. 332

İmam Zührî (Vefâtı: 124 Hicrî) şöyle der

" Bu, Resûlullah aleyhisselamın zekat hakkında yazdırdığı yazının bir nüshasıdır ki, (aslı) Ömer b. Hattab ailesi yanında bulunmaktadır.

Onu bana Salim b. Abdullah b. Ömer okuttu da, hepsini olduğu gibi ezberledim.

O, Ömer b. Abdülaziz'in, Abdullah b. Abdullah b. Ömer ile Salim b. Abdullah b. Ömer'e istinsah ettirdiği nüshadır." 333

Ömer b. Abdülaziz; Medine valisi olduğu zaman, buna göre amel etmelerini zekat memurlarına emretmiş, Halife Velid b. Abdülmelik'e de bu hususta bir yazı yazmış, o da bu hususta yazılanlara göre amel etmelerini zekat memurlarına emretmiştir.

En sonunda, Hişam b. Hâni', bütün zekat memurlarına bu zekat yazısından birer nüsha göndererek buna göre amel etmelerini ve bunun dışına çıkmamalarını onlara emretmiştir. 334

Hazret-i Ali de, Peygamberimiz aleyhisselamın zekat hakkındaki yazısından yazdığı yazıyı kılıcına bağlamıştı. 335

-------------------------------------

331. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 11, Buharî, Sahîh, c. 2, s. 124, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 96, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 575, Nesâî, Sünen, c. 5, s. 18-19, Dârekutnî, Sünen, c. 2, s. 115, Hâkim, Müstedrek, c. 1, s. 390, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 4, s. 86, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 1, s. 86.

332. Ebu Yûsuf, Kitâbu'l-haraç, s. 76, Abdurrezzak, Musannef, c. 2, s. 25, İbn Ebî Şeybe, Musannef, c. 3, s. 131, 133, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 11-14, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 98, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 17, Dârimî, Sünen, c. 1, s. 221, Hâkim, Müstedrek, c. 1, s. 392, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, , c. 4, s. 88.

333. Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 98-99, Dârekutnî, Sünen, c. 2, s. 116, Hâkim, Müstedrek, c. 1 , s. 393, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 4, s. 90.

334. Dârekutnî, Sünen, c. 2, s. 116, Hâkim, Müstedrek, c. 1, s. 393, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 4, s. 90-91.

335. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 100.

Deve Zekatı

1. Beş devede bir koyun,

2. On devede iki koyun,

3. Onbeş devede üç koyun,

4. Yirmi devede dört koyun verilir.

5. Develerin sayısı yirmibeşe erişince, otuzbeşe kadar, bir tane bint-i mehad (bir yaşını doldurmuş, iki yaşına basmış dişi deve),

6. Develerin sayısı otuzaltıya erişince, kırkbeşe kadar, bir tane bint-i lebun (iki yaşını doldurmuş, üç yaşına basmış dişi deve),

7. Develerin sayısı kırkaltıya erişince, altmışa kadar, bir tane hıkka (üç yaşını doldurmuş, dört yaşına basmış, puğur basacak dişi deve),

8. Develerin sayısı altmışbire erişince, yetimibeşe kadar, bir tane cezea (dört yaşını doldurmuş, beş yaşına basmış dişi deve),

9. Develerin sayısı yetmişaltıya erişince, doksana kadar, iki tane bint-i lebun (iki yaşını doldurmuş, üç yaşına basmış dişi deve),

10. Develerin sayısı doksanbire erişince, yüzyirmiye kadar, iki tane hıkka (üç yaşını doldurmuş, dört yaşına basmış dişi deve)'yi zekat olarak vermek vaciptir.

11. Develerin sayısı yüzyirm iden fazla olunca, her kırk devede, zekat olarak bir tane bint-i lebun (iki yaşını doldurmuş, üç yaşına basmış dişi deve),

12. Her elli devede de, bir tane hıkka (üç yaşını doldurmuş, dört yaşına basmış dişi deve)'yi zekat olarak vermek vardır. 336

13. Sayısı dörtten fazla olmayan develer için zekat yoktur. Fakat, sahibi kendiliğinden vermek isterse, verir.

14. Bir kimsenin develerinin sayısı zekat olarak bir tane cezea (dört yaşını doldurmuş, beş yaşına basmış dişi deve) vermeyi gerektirir de develeri arasında bu yaşta dişi deve bulunmaz ve fakat hıkka (üç yaşını doldurmuş, dört yaşına basmış dişi deve) bulunursa, zekat olarak bunu ve bununla birlikte ya iki tane koyunu ya da yirmi dirhemi daha verir.

15. Bir kimsenin develerinin sayısı zekat olarak bir tane hıkka (üç yaşını doldurmuş, dört yaşına basmış dişi deve) vermeyi gerektirir de, develeri arasında hıkka bulunmaz, cezea (dört yaşını doldurmuş, beş yaşına basmış dişi deve) bulunursa-zekat tahsil memuru tarafından tahsil olunduğuna göre- memur mal sahibinden cezeayı kabul eder, aradaki fark için mal sahibine ya yirmi dirhem ya da iki koyun verir.

16. Bir kimsenin develerinin sayısı bir tane hıkka (üç yaşını doldurmuş, dört yaşına basmış dişi deve)'yi zekat olarak vermeyi gerektirir de, develeri arasında böylesi bulunmaz, bint-i lebun (iki yaşını doldurmuş, üç yaşına basmış dişi deve) bulunursa, bunu zekat olarak vermekle birlikte aradaki fark için de ayrıca ya iki koyun daha ya da yirmi dirhem daha verir.

17. Bir kimsenin develerinin sayısı zekat olarak (1) tane bint-i lebun (İki yaşını doldurmuş üç yaşına basmış dişi deveyi vermeyi gerektirirde, develere arasında hıkka (üç yaşını doldurmuş dört yaşına basmış dişi deve) bulunursa-zekatın zekat memuru tarafından tahsil olunduğuna göre-bu hıkka kabul olunur, aradaki fark için de mal sahibine ya yirmi dirhem ya da iki koyun verilir.

18. Bir kimsenin develerinin sayısı zekat olarak bir tane bint-i lebun (iki yaşını doldurmuş, üç yaşına basmış dişi deve) vermeyi gerektirir, develeri arasında böylesi bulunmaz da bint-i mehad (bir yaşını doldurmuş, iki yaşına basmış dişi deve) bulunursa, mal sahibi zekat olarak onu ve aradaki fark için de ya yirmi dirhem ya da iki koyunu daha verir. 337

19. Bir kimsenin develerinin sayısı zekat olarak bir tane bint-i mehad (bir yaşını doldurmuş, iki yaşına basmış dişi deve) vemneyi gerektirir de, yanında böylesi bulunmaz, ibn lebun (iki yaşını doldumnuş, üç yaşına basmış erkek deve) bulunursa, zekat olarak o verilir, onunla birlikte başka birşey verilmez. 338

-------------------------------------

336. Ebu Yûsuf, Kitâbu'l-harac, s. 76, Abdurrezzak, Musannef, c. 4, s. 5-6, İbn Ebî Şeybe, Musannef, c. 3, s. 121-122, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 11-12, c. 3, s. 35, Buhârî, Sahîh, c. 2, s. 124, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 96, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 17, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 574, Nesâî, Sünen, c. 5, s. 18-20, Dârimî, Sünen, c. 1, s. 321, Tahâvı, Muhtasar, s. 43.

337. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 12, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 124, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 97, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 575, Nesâî, Sünen, c. 1, s. 20.

338. Ebu Yûsuf, Kitâbu'l-harac, s. 79, Abdurrezzak, Musannef, c. 4, s. 24, İbn Ebî Şeybe, Musannef, c. 3, s. 126.

Sığır Zekatı

1. Her otuz sığırda zekat olarak bir tane tebi' veya tebia (bir yaşını doldurmuş erkek ve dişi buzağı),

2. Sığırların sayısı kırka erişince; bir tane müsinne (üç yaşına girmiş dişi düve), 339

3. Sığırların sayısı altmışa erişince; iki tane tebi' veya tebia (biryaşını bitirmiş erkekveya dişi buzağı).

4. Sığırların sayısı yetmişe erişince; bir tane tebi' (bir yaşını doldurmuş erkek buzağı) ile bir tane müsinne (üç yaşına girmiş dişi düve),

5. Sığırların sayısı seksene erişince; iki tane müsinne (üç yaşına girmiş dişi düve),

6. Sığırların sayısı doksana erişince; üç tane tebi' (bir yaşını bitirmiş buzağı),

7. Sığırların sayısı yüze erişince; iki tane tebi' (bir yaşını bitirmiş erkek buzağı) ile birtane müsinne (üç yaşına girmiş dişi düve),

8. Sığırların sayısı yüzona erişince; iki tane tebi' (bir yaşını bitirmiş erkek buzağı) ile bir tane müsinne (üç yaşına girmiş dişi düve),

9. Sığırların sayısı yüzyirmiye erişince; üç tane müsinne (üç yaşına girmiş dişi düve) verilir.

10. Mandaların zekatları da böyle hesaplanır. 340

-------------------------------------

339. Ebu Yûsuf, Kitâbu'l-harac, s. 79, Abdurrezzak, Musannef, c. 4, s. 24.

340. Abdurezzak, Musannef, c. 4, s. 24.

Koyun Zekatı

1. Koyun zekatı; kırk koyundan yüzyimni koyuna kadar, bir tane koyundur.

2. Yüzyimni koyundan ikiyüz koyuna kadar, iki tane koyundur.

3. İkiyüz koyundan üçyüz koyuna kadar, üç tane koyundur.

4. Üçyüz koyundan sonra, her yüz koyunda bir tane koyundur.

5. Üçyüz koyundan sonra, her yüzden eksik olan miktar yüze doluncaya kadar birşeyvermek lazım gelmez. 341

6. Bir kimsenin otlakta yayılan koyunları kırktan bir tane eksik olursa, zekat vermek gerekmez. 342 Fakat, kendiliğinden vermek isterse, verir. 343

7. Yaşlı, kör, ağır derecede kusurlu hayvanlar, zekat olarak verilmez. 344

8. Zekata tâbi malların zekatları, sahibinin yanında bir yıl bulunduktan sonra, verilir. 345

9. Zekatlık hayvanların ne en iyisi, ne de en kötüsü verilmeyip, orta hallisi verilir. 346

-------------------------------------

341. Ebu Yûsuf, Kitâbu'l-harac, s. 76, Mâlik, Muvatta', c. 1, s. 258-259, İbn Ebî Şeybe, Musannef, c. 3, s. 132, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 12, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 124, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 97, Tirmizi, Sünen, c. 3, s. 17, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 577, Nesâî, Sünen, c. 5, s. 21, Dârimî, Sünen, c. 1 , s. 320.

342. Ebu Yûsuf, Kitâbu'l-harac, s. 76, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 12, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 124.

343. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 12, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 124.

344. Ebu Yûsuf, Kitâbu'l-harac, s. 78, Abdurrezzak, Musannef, c. 4, s. 7, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 12, Buhârî, c. 2, s. 124, Ebu Dâ'vud, Sünen, c. 2, s. 99, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 19.

345. Ebu Yûsuf, Kitâbu'l-harac, s. 78, Mâlik, Muvatta', c. 1, s. 245, Abdurrezzak, c. 4, s. 75, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 148, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 101.

346. Ebu Yûsuf, s. 77-78, Abdurrezzak, c. 4, s. 13, Tirmizî, c. 3, s. 19, 21 , c. 4, s. 393, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 4, s. 88.

Altın ve Gümüş Zekatı

1. İkiyüz dirhem güm üsten-kırkta bir hesabıyla-beş dirhem zekat olarak verilmesi gerekir.

2. İkiyüz dirhemden az olanından birşey verilmesi gerekmezse de, sahibi kendiliğinden vermek isterse, verir. 347

3. İkiyüz dirhemden ziyadesinin zekatı da kırkta bir esasına göre hesaplanır. 348

4. Her kırk dinar altında bir dinar, 349

5. Her yirmi dinar altında da zekat olarak yarım dinar (altın) verilmesi gerekir. 350

6. Yirmi dinar (altın)dan, 351 yirmi miskalden352 az olanından zekat vermek gerekmez. 353

Kırk dinardan fazlasının zekatı ise, kırkta bir esasına göre hesaplanır. 354 Mücevherat, 355 yakut, parlak inci, zeberced gibi madenierden-ticaret maksadıyla olmadıkça-zekat vermek gerekmez. 356 Boncuklar da böyledir. 357

-------------------------------------

347. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 12, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 124, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 97, Nesâî, Sünen, c. 5, s. 23, Dârimî, Sünen, c. 1, s. 322, Dârekutnî, Sünen, c. 2, s. 114, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 4, s. 85.

348. Abdurrezzak, Musannef, c. 4, s. 88, 89, Dârekutnî, Sünen, c. 2, s. 92.

349. Mâlik, Muvatta', c. 1, s. 246, Abdurrezzak, Musannef, c. 4, s. 4, s. 89, Dârekutnî, Sünen, c. 2, s. 92, Hâkim, Müstedrek, c. 1, s. 396, Beyhakî, Sünen, c. 4, s. 92.

350. Abdurrezzak, Musannef, c. 4, s. 89, İbn Ebî Şeybe, Musannef, c. 3, s. 119, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 100-101 , Dârekutnî, Sünen, c. 2, s. 92.

351. Mâlik, Muvatta', c. 1, s. 246, Abdurrezzak, Musannef, c. 4, s. 89, İbn Ebî Şeybe, Musannef, c. 3, s. 119, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 92.

352. İbn Ebî Şeybe, Musannef, c. 3, s. 119, Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emval, s. 606, Tahâvî, Muhtasar, s. 47, Dârekutnî, Sünen, c. 2, s. 93.

353. Mâlik, Muvatta', c. 1, s. 246, Abdurrezzak, Musannef, c. 4, s. 89, İbn Ebî Şeybe, Musannef, c. 3, s. 119, Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emval, s. 606, Ebî Dâvud, Sünen, c. 2, s. 101, Dârekutnî, Sünen, c. 2, s. 93.

354. Abdurrezzak, Musannef, c. 4, s. 89-91 , İbn Ebî Şeybe, Musannef, c. 3, s. 119, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 101, Dârekutnî, Sünen, c. 2, s. 93, Beyhakî, Sünen, c. 4, s. 89.

355. Abdurrezzak, Musannef, c. 4, s. 84, İbn Ebî Şeybe, Musannef, c. 3, s. 123, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 4, s. 146.

356. Abdurrezzak, Musannef, c. 4, s. 84, İbn Ebî Şeybe, Musannef, c. 3, s. 144, Beyhakî, Sünen, c. 4, s. 146.

357. Abdurrezzak, Musannef, c. 4, s. 85, İbn Ebî Şeybe, Musannef, c. 3, s. 143.

Ticaret Malları, Hububat ve Meyve Zekatı

Bakara sünesinin:

" Ey iman edenler! İnfakı, kazandıklarınızın en güzellerinden ve sizin için yerden çıkardıklarımızdan yapın! Kendinizin göz yummadan alıcısı olmadığınız pek adi, bayağı şeylerden vermeye yeltenmeyin! İyi bilin ki, hiç şüphesiz, Allah herşeyden müstağnîdir, asıl hamde, övülmeye lâyık olan O'dur! " mealli 267. âyeti ile;358

En'am sûresinin:

" O çardaklı ve çardaksız, Cennet gibi (üzüm) bağlarını, o meyveleri ve tatları çeşitli hurmaları, mezruatı, zeytinleri, narları, birbirine hem benzer, hem benzemez bir halde yaratıp yetiştiren O'dur (Allahtır). Her biri mahsul verdiği zaman, mahsulünden yiyin! Onlar devşirildiği, toplandığı gün de, hakkını (sadakasını, zekatını) verin! İsraf etmeyin! Çünkü, O (Allah), israf edenleri sevmez! " mealli 141. âyeti, ticaret mallan, hububat ve meyve zekatları hakkında nazil olmuştur. 359

Semüre b. Cündüb'ün bildirdiğine göre; Peygamberimiz aleyhisselam da, " satmak için hazırladıkları şeylerin zekatını vermelerini sahabilerine emrederdi." 360

1. Her çeşit ticaret malının üzerlerinden bir yıl geçince, altın veya gümüş nisabından-fukaranın lehinde olanına göre-zekatlan hesaplanarak verilir. 361

2. Zekata tâbi hububat ve meyvelerden başlıcaları; buğday, arpa, kuru üzüm, kuru hurma... dır. 362

3. Peygamberimiz aleyhisselam, Mekke valisi363 Attâb b. Esîd'e364 Taif halkının365 üzüm asmalarındaki yaş üzümlerin zekatı hakkında:

" Yaş hurmayı ağacında tahmin ettiğin gibi, yaş üzümü de tahmin et! Sonra da, ağacından tahmin-lenen yaş hurmanın kuru hurma olarak zekatını aldığın gibi, yaş üzümün zekatını da kuru üzüm olarak al! " buyurdu. 366

Peygamberimiz aleyhisselam; asmalardaki yaş üzümlerden tahmin edilirken, üçte birinin, hiç olmazsa dörtte birinin tahmin dışında bırakılmasını da emretti. 367

4. Peygamberimiz aleyhisselam, Muaz b. Cebel'e de, vazife mahallinde; buğdaydan, arpadan, kuru üzümden, kuru hurmadan zekat almasını emir buyurdu: 368

a) Yağmurun, pınar (ırmak gibi akar sular)'ın ya kökünü ya da ince damarlarını suladığı ağaçlar ve ekinlerde vacib olan zekatın uşr (onda bir),

b) Dolapla sulananlarda ise yarım uşr (yirmide bir) olduğunu bildirdi. 369

-------------------------------------

358. Taberî, Tefsîr, c. 4, s. 80, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 4, s. 146.

359. Abdurrezzak, Musannef, c. 4, s. 145, Taberî, Tefsîr, c. 8, s. 53-54.

360. Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 95, Dârekutnî, Sünen, c. 2, s. 128, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 4, s. 146-147, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 1, s. 88.

361. Tahâvî, Muhtasar, s. 50.

362. Abdurrezzak, Musannef, c. 4, s. 135, İbn Ebî Şeybe, Musannef, c. 3, s. 140.

363. Abdurrezzak, Musannef, c. 4, s. 127.

364. Abdurrezzak, Musannef, c. 4, s. 127, İbn Ebî Şeybe, Musannef, c. 3, s. 195, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 110, Nesâî, Sünen, c. 5, s. 109, Dârekutnî, Sünen, c. 2, s. 132, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 4, s. 122.

365. Dârekutnî, Sünen, c. 2, s. 132.

366. Abdurrezzak, Musannef, c. 4, s. 127, İbn Ebî Şeybe, Musannef, c. 3, s. 195, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 110, Nesâî, Sünen, c. 5, s. 109, Dârekutnî, Sünen, c. 2, s. 132-133, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 4, s. 1122.

367. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 448, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 110, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 35, Nesâî, Sünen, c. 5, s. 42, Hâkim, Müstedrek, c. 1, s. 402, Beyhakî, Sünen, c. 4, s. 123.

368. Abdurrezzak, Musannef, c. 4, s. 119, İbn E bf Şeybe, Musannef, c. 3, s. 144-145, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 228.

369. Abdurrezzak, Musannef, c. 4, s. 134-136, İbn Ebî Şeybe, Musannef, c. 3, s. 145-146, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 341, 353, Buhârî, Sahîh, c. 2, s. 133, Müslim, Sahîh, c. 2, s. 675, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 109-110, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 52, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 581, Nesâî, Sünen, c. 5, s. 41, 42.

Zekatın Sarf Yerleri

Zekatın nerelere harcanacağı hakkında da, Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle Duyurulur " Sadaka (zekat)lar, Allah'tan, bir farz olarak, ancak:

1. Fakirlere,

2. Miskinlere,

3. Zekat, sadaka tahsil memurlarına,

4. Kalbleri İslâmiyete ısındırılmak istenilenlere,

5. Kölelere,

6. Esirlere,

7. Borçlulara (borç içinde boğulup kalmış olanlara),

8. Allah yolunda harcamalara ve yolda kalmış yolculara mahsustur. Allah, herşeyi bilen ve heryaptığını, yerli yerince yapandır." 370

-------------------------------------

370. Tevbe: 60.

Zenginliğin ve Fakirliğin Ölçüsü

Elli dirhem gümüşü veya bunun değerinde altını bulunan kimseler, zekat vermekle mükellef olmasalar bile, dinen zengin sayılırlar.

" Yâ Rasûlallan! Zenginliğin ölçüsü nedir?" sorusuna, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Elli dirhem gümüş veya bunun değerinde altın! " 371

" Kırk dirhem gümüş veya bunun değerinde altın! "

" Elli dirhem gümüşü veya bunun değerinde altını olana, sadaka, zekat almak helal olmaz! " buyur-du. 372

-------------------------------------

371. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 388, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 116, TirmizT, Sünen, c. 3, s. 41, Nesâî, Sünen, c. 5, s. 97, Dârimî, Sünen, c. 1, s. 325.

372. Dârekutnî, Sünen, c. 2, s. 122.

Zenginin ve Güçlü Kuvvetli Olan Fakirin Zekat Almasının Doğru Olmadığı

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Zengine, ve güçlü kuvvetli ve sağlam vücutlu olana, zekat almak helal olmaz! " buyurmuştur. 373

Enes b. Malik'in bildirdiğine göre; Ensardan bir adam Peygamberimiz aleyhisselamdan birşeyler istemeye gelince, Peygamberimiz aleyhisselam ona:

" Evinde hiçbir şeyin yok mu?" diye sordu.

Adam:

" Hayır! Ancak bir çul var ki, onun bir kısmını örtünüyor, bir kısmını da altımıza seriyoruz. Bir de, su içtiğimiz bir bardak var! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onları bana getir! " buyurdu.

Adam onları getirince, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bunları kim satın alır?" diye sordu.

Bir adam:

" Ben bunlan bir dirheme alırım! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, iki ve üç kere:

" Bunlara kim bir dirhemden fazla verir?" diye sordu.

Bir başka adam:

" Onları ben iki dirheme alırım! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam onları o adama verip ondan iki dirhemi aldı, Ensarîye verdi ve kendisine:

" Dirhemin biri ile yiyecek satın al da ailene götür, ver; diğer dirhemle de bir keser satın alıp bana getir! " buyurdu.

Ensarî keseri getirince, Peygamberimiz aleyhisselam kesere bir sap taktı ve Ensarîye:

" Git, odun topla ve sat! Seni, onbeş güne kadar, görmeyeyim! " buyurdu.

Adam gitti. Odun toplayıp satmaya başladı. On dirhem biriktirmiş olarak geldi. Onun bir kısmıyla elbise, bir kısmı ile de yiyecek satın aldı.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bu, senin için, Kıyamet gününde yüzünde dilencilik lekesiyle gelmenden hayırlıdır. Dilencilik ancak şu üç kişi için:

1. Şiddetli fakirlik çeken,

2. Çok ağır bir borç altında bulunan,

3. Can yakıcı kan diyeti ödemeyi yüklenen kişi için caiz olabilir! " buyurdu. 374

-------------------------------------

373. İbn Ebî Şeybe, Musannef, c. 3, s. 207, 208, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 164, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 118, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 42, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 589, Nesâî, Sünen, c. 5, s. 99, Dârekutnî, Sünen, c. 2, s. 118-119, Hâkim, Müstedrek, c. 1, s. 407.

374. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 114, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 120-121, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 522, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 740-741.

Zekatı Verilen veya Verilmeyen Mallar Hakkında İki Meleğin Duaları

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Kulların sabahladıkları hiçbir gün yoktur ki, iki melek inerek, 375 birisi:

'Allah'ım! Malını infak edene halef ver, '

Diğeri de:

'Allah'ım! Malını vermeyene telef ver' demesin! " buyurmuştur. 376

-------------------------------------

375. Buhârî, Sahih, c. 2, s. 120, Müdim, Sahih, c. 2, s. 700, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 4, s. 187, Begavî, Mesâbihu’s-sünne, c. 1, s. 90, Deylemf, Firdevs, c. 4, s. 51.

376. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 197, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 120, Müslim, Sahih, c. 2, s. 700, Begavî, Mesâbıhu's-sünne, c. 1, s. 90.

Miskin Sözünün Anlamı ve Miskinin Durumu

Miskin; geçimlikten hiçbir şeyi bulunmayan kimseye cienir. 377

Yüce Allah, bunlar hakkında indirdiği âyette şöyle buyurur:

" Sadakalar (zekatlar), Allah yoluna kendilerini vakfetmiş yoksullar içindir. Onlar yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler.

Bilmeyen; iffet ve istiğnalarından dolayı, onları zengin sanır. Sen onları simalarından tanırsın. Onlar yüzsüzlük edip de insanlardan birşey istemezler.

Siz ne mal harcarsanız, şüphesiz ki, Allah onu hakkıyla bilicidir." 378

Peygamberimiz aleyhisselam da:

" Miskin, bir-iki hurma veya bir-iki lokma ile geri çevrilen dilenci değildir. Miskin, insanlardan birşey istemeyen, onlar tarafından hali bilinmediği için kendisine birşey verilmeyen kimsedir" buyumnuştur. 379

-------------------------------------

377. İbn Esir, Nihâye, c. 3, s. 462.

378. Bakara: 273.

379. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 384, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 132, Müslim, Sahih, c. 2, s. 719, Ebu Dâvucl, Sünen, c. 2, s. 118, Nesâ f, Sünen, c. 5, s. 85, Dârim f, Sünen, c. 1, s. 318.

Zekatı Geciktirilen Zinet Eşyasından Dolayı Azaba Uğranılacağı

Hazret-i Aişe der ki:

" Bir gün, Resûlullah aleyhisselam yanıma geldi. Ellerim(in parmaklarındaki büyük gümüş yüzükleri gördü ve:

'Nedir bu yâ Âişe?' diye sordu.

Ben de:

'Yâ Rasûlallah! Onlan senin için süsleneyim diye yaptım! ' dedim

Resûlullah aleyhisselam:

'Onların zekatını veriyor musun?' diye sordu.

Ben:

'Hayır! ' dedim veya buna benzer, Allah'ın söylememi dilediği birşey söyledim.

Bunun üzerine, Resûlullah aleyhisselam:

'Bu, ateşten (nasiplenmen için) sana yeter! ' buyurdu." 380

-------------------------------------

380. Ebu Dâ'vud, Sünen, c. 2, s. 95-96, Hâkim, Müstedrek, c. 1, s. 389-390, Dârekutnî, Sünen, c. 2, s. 105-106, Münzirf, et-Tergıb vettertîb, c. 1, s. 556.

Malının Zekatını Vermekten Kaçınan Sa'lebe'nin Akıbeti

Medineli Müslümanlardan Salebe b. Hâtıb, 381 Peygamberimiz aleyhisselama gelip: 382

" Yâ Rasûlallah! 383 Bana mal vermesi için, Allah'a dua et! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Yazıklar olsun sana ey Salebe! Şükrünü yerine getirdiğin az, şükrünü yerine getiremeyeceğin çoktan hayırlıdır. 384 Ey Salebe! Hakkını ödeyeceğin az, hakkını ödemeye güç yetiremeyeceğin çoktan hayırlıdır! " buyurdu. 385

Salebe, dönüp gittikten sonra, geri geldi. 386

" Yâ Rasûlallah! Bana mal vermesi için, Allah'a dua et! " diyerek 387 dileğini tekrarladı. Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sen Allah'ın Peygamberi gibi davranışlı olmaya razı değil misin? 388 Ben sana en güzel ömek değil miyim? 389

Varlığım Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; dağların altın ve gümüş olarak benimle birlikte yürümüş olmalarını istemiş olsaydım, muhakkak yürürlerdi! " buyurdu. 390

Salebe:

" Yâ Rasûlallah! Sen, bana mal vermesi için, Allah'a dua et! 391 Seni hak ile peygamber gönderen Allah'a andolsun ki; 392 sen bana dua edecek olursan, 393 Allah da bana mal verecek olursa. 394 her hak sahibine hakkını vereceğim! " dedi. 395

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Allah'ım! Salebeye mal ver! " diyerek dua etti.

Salebe bir koyun edindi.

Koyun bereketlendi.

Küçük böceklerin, kurtların üreyip çoğaldıkları gibi, çoğaldığı zaman, Medine ona dar geldi. Medine'den uzaklaşmak zorunda kaldı. Medine vadilerinden bir vadiye gidip kondu.

Öğle ve ikindi namazlarını cemaatle kılıp diğerlerini terketmeye başladı.

Koyunlar daha da arttıkları zaman, Salebe Medine'den büsbütün uzaklaştı.

Cuma namazları dışında bütün namazları bıraktı.

Koyunlar küçük böceklerin, kurtların üreyip çoğaldıkları gibi çoğalınca, Salebe Cuma namazını da bıraktı.

Cuma günü, oradan geçen yolculardan, Medineliler hakkında haberler sormakla yetinir oldu.

Peygamberimiz aleyhisselam, ashaba:

" Salebe ne yapıyor?" diye sordu.

Ashab:

" Salebe bir koyun edinmişti. Koyun üreyip çoğalınca, Medine ona dar geldi. O da Medine'den uzaklaşmak, Medine vadilerinden birine gidip konmak zorunda kaldı..." diyerek, Sa'lebe'nin işini haber verdiler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Vâh Salebeye! Vâh Salebe'ye! Vâh Salebe'ye! " buyurdu. 396

Yüce Allah:

Onların mallarından bir sadaka (zekat) al ki, bununla kendilerini (günahlarından) temizlemiş, bununla onları(n mallarını, hasenelerini) bereketlendirmiş olasın! .." mealindeki âyeti indirdi. 397

Bu sadaka ve zekat âyeti inince, Peygamberimiz aleyhisselam; biri Cüheyne, diğeri de Süleyım kabilesinden iki kişiyi zekat tahsildarı olarak çevredeki mal sahiplerine gönderdi.

Müslümanların mallarından zekat ve sadakalarını ne kadar alacakları hakkında bir yazı yazdırıp onlara:

" Sa'lebeye ve Süleym oğullarından da filan zâta uğrayınız! Onlardan, zekat ve sadakalarını, buna göre alınız! " buyurdu.

Tahsildarlar gittiler, Salebeye vardılar. Ona Resûlullah aleyhisselamın yazısını okuyup, kendisinden mallarının sadaka ve zekatını istediler.

Salebe:

" Bu da ne?! Bu ancak bir cizyedir! Onun kızkardeşidir! Bu da ne? Bu, cizyeden başka birşey değil! Ben bilmiyorum bu nedir? Hele siz şimdi gidin! İşinizi bitirdikten sonra yanıma dönün! " dedi.

Tahsildarlar, Sa'lebe'nin yanından ayrılıp, Sülemî'nin yanına vardılar.

Sülemî, sadaka ve zekat hakkındaki yazıyı dinledikten sonra, develerinin en iyisine baktı ve onu sadaka ve zekat olarak ayırıp teslim etmek üzere tahsildarları karşıladı.

Tahsildarlar zekat için ayrılan deveyi gördükleri zaman:

" Senin bunu vermen gerekmez! Biz bunu senden almayı istemiyoruz! " dediler.

Sülemî:

" Hayır! Alınız bunu! Ben bunu gönül hoşluğuyla (gönlümden koparak) veriyorum. O da benimdir (Allah'ın emriyle verildiği için, benim demektir), " dedi.

Bunun üzerine, tahsildarlar Sülemî'nin ayırdığı zekat ve sadakasını aldılar.

Zekat toplama işini bitirince, dönüp Sa'lebe'ye tekrar uğradılar.

Salebe:

" Yazınızı bana gösterin! " dedi.

Yazının içine baktı:

" Nedir bu?! Ancak cizyedir!

Nedir bu? Ancak cizyenin kızkardeşi!

Siz, hele şimdi bir dönüp gidin! Ben bir düşüneyim bakayım! " dedi.

Tahsildarlar, Sa'lebe'nin yanından ayrılıp, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldiler.

Peygamberimiz aleyhisselam, daha onlar konuşmadan:

" Vâh Salebeye! 398 Vâh Sa'lebe'ye! " buyurdu. 399

Sülemî için de, bereket duası yaptı.

Tahsildarlar Sa'lebe'nin yaptığını da, Sülemî'nin yaptığını da, Peygamberimiz aleyhisselama haber verdiler.

Bunun üzerine, Yüce Allah, indirdiği âyetlerde meal olarak şöyle buyurdu:

" İçlerinden kimi de, Allah'a şöyle ahdetmişti:

'Bize lütuf ve kereminden ihsan ederse, andolsun, zekatını vereceğiz! Muhakkak, salihlerden olacağız! '

Allah, kendilerine fazl ve inayetinden verince de, onunla cimrilik edip arka çevirdiler. Onlar öyle dönektirler."

Nihayet, Allah'a karşı va'd ettiklerini tutmadıkları, yalan söylemekte oldukları için, O da (bu fiillerinin) akıbetini kalblerinde, Kendisinin huzuruna çıkarılacakları güne kadar sürecek bir nifak yaptı." (Tevbe: 75-77)

Sa'lebe'nin akrabalarından olup Resûlullah aleyhisselamın yanında bulunan bir zât, bunu işitince, Sa'lebe'nin yanına vardı ve:

" Yazıklar olsun sana ey Salebe! Allah senin hakkında şöyle şöyle âyetler indirdi! " dedi.

Salebe, hemen kalkıp Peygamberimiz aleyhisselama geldi. Zekatını kabul buyurmasını istedi.

Peygamber aleyhisselam:

" Allah senin zekatını kabul etmekten beni men etti! " buyurdu.

Salebe başına toprak saçınca, Resûlullah aleyhisselam:

" Bunu sen kendin yaptın. Ben sana emretmiştim, beni dinlemedin! " buyurdu, onun zekatını almaya yanaşmadı, Vefâtına kadar da ondan hiçbir şey kabul etmedi.

Hazret-i Ebu Bekir halife olunca, Salebe onun yanına geldi:

" Sen benim Resûlullah aleyhisselamın yanındaki mevkiimi, Ensar içindeki yerimi biliyorsun, zekatımı kabul et! " dedi.

Hazret-i Ebu Bekir:

" Resûlullah aleyhisselamın kabul etmediğini ben kabul edeceğim ha! " dedi ve Vefâtına kadar onun zekatını kabul etmedi.

Hazret-i Ömer, halife olunca, Salebe ona geldi ve:

" Ey mü'minler emîri! Zekatımı kabul et! " dedi.

Hazret-i Ömer:

" Resûlullah aleyhisselam senin zekatını kabul etmemiş, Ebu Bekir de etmemiş! Ben kabul edeceğim ha! Ben senin zekatını kabul edemem! " dedi ve Vefâtına kadar da, onun zekatını kabul etmedi.

Hazret-i Osman halife olunca, Sa'lebe onun yanına geldi ve zekatını kabul etmesini istedi.

Hazret-i Osman:

" Resûlullah aleyhisselamın da, Ebu Bekir'in de, Ömer'in de kabul etmedikleri zekatı, ben de senden kabul edemem! " dedi ve kabul etmedi.

Sa'lebe, Hazret-i Osman'ın halifeliği devrinde ölüp gitti. 400

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Münafıkın alâmetleri üçtür

1. Söz söylerken, yalan söyler,

2. Va'd ettiği zaman, sözünde durmaz,

3. Kendisine birşey emniyet edildiği zaman, hıyanet eder! " buyurmuşlardır. 401

-------------------------------------

381. Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 189-190, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 289-290, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzûl, s. 170-172, Zemahşerî, Keşşaf, c. 2, s. 203, Fahru'r-Râzî, Tefsîr, c. 16 s. 138-139, İbn Esir, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 283-285, Kurtubî, Tefsîr, c. 8, s. 209, Nesefî, Medârik, c. 2, s. 136-137, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 374, Ebussuud, Tefsîr, c. 4, s. 85, Suyûtî, Dürru'l-mensur, c. 3, s. 260.

382. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 290, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzûl, s. 170, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 284, Suyûtî, Dürru'l-mensûr, c. 3, s. 260.

383. Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 290, Vahidî, Esbâbu’n-nüzül, s. 170, Zemahşerî, Keşşaf, c. 2, s. 203, Fahru’r-Râzî, Tefsîr, c. 16, s. 138, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 284, Nesefî, Medârik, c. 2, s. 137, Ebussuud, Tefsîr, c. 4, s. 85, Suyûtî, Dürru'l-mensûr, c. 3, s. 260.

384. Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 189, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 290, Vahidî, Esbâb, s. 170, Zemahşerî, Keşşaf, c. 2, s. 203, Fahru’r-Râzî, c. 16, s. 138, İbn Esîr, Usd, c. 1, s. 284, Kurtubî, Tefsîr, c. 8, s. 209, Nesefî, Medârik, c. 2, s. 137, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 374.

385. Ebussuud, Tefsîr, c. 4, s. 85.

386. Zemahşerî, Keşşaf, c. 2, s. 203, Fahru'r-Râzî, c. 16, s. 138, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 284, Kurtubî, c. 8, s. 209, Nesefî, Medârik, c. 2, s. 137.

387. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 290, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 284.

388. Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 189, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzûl, s. 170, Kurtubî, Tefsîr, c. 8, s. 209, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 374.

389. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 284.

390. Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 189, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzûl, s. 170, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 290, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 374.

391. Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 290, Zemahşerî, Keşşaf, c. 2, s. 203, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 284, Kurtubî, Tefsîr, c. 8, s. 209.

392. Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 189, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 290, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzûl, s. 170, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 284, Kurtubî, Tefsîr, c. 8, s. 209, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 374, Ebussuud, Tefsîr, c. 4, s. 85.

393. Taberî, c. 10, s. 189, Vâhidî, Esbâbu’n-nüzûl, s. 170, Kurtubî, c. 8, s. 209, Ebu'l-Fidâ, c. 2, s. 374, Suyûtî, Dürru'l-mensûr, c. 3, s. 260.

394. Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 290, Zemahşerî, Keşşaf, c. 2, s. 203, Fahru'r-Râzî, Tefsîr, c. 16, s. 138, Nesefî, Medârik, c. 2, s. 137, Ebussuud, Tefsîr, c. 4, s. 85.

395. Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 189, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 290, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzûl, s. 170-171, Zemahşerî, Keşşâ f, c. 2, s. 203, Fahru’r-Râzî, Tefsîr, c. 16, s. 138, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 1, s. 284, Kurtubî, Tefsîr, c. 8, s. 209, Nesefî, Medârik, c. 2, s. 137, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 374.

396. Taberî, c. 10, s. 189, Beyhakî, c. 5, s. 290, Vâhidî, s. 171, Zemahşerî, c. 2, s. 203, Fahru'r-Râzî, c. 16, s. 138, İbn Esîr, c. 1, s. 284, Kurtubî, c. 8, s. 209, Nesefî, Medârik, c. 2, s. 137, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 374, Ebussuud, Tefsîr, c. 4, s. 85.

397. Tevbe: 103.

398. Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 189-190, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzûl, s. 171, Zemahşerî, Keşşaf, c. 2, s. 203, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 284, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 374.

399. Zemahşerî, Keşşaf, c. 2, s. 203, Nesefî, Medârik, c. 2, s. 137.

400. Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 190-191, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 291-292, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzûl, s. 171-172, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 284, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 374.

401. Ahmed b. Hanbel. Müsned. c. 2. s. 357. Buhârî. Sahîh. c. 1. s. 14. Müslim. Sahîh. c. 1. s. 78. Nesâî. Sünen. c. 8. s. 117.

Ka'b b. Eşref'in Öldürülmesine Karar Verilmesi

Ka'b b. Eşrefin öldürülmesi hükmüne, şu sebepler yol açmıştı:

1. Ka'b b. Eşref, Benî Nadîr Yahudilerinden ve yöneticilerinden olup, 402 Yahudi şeytanlarındandı. "Onlar iman edenlerle karşılaştıkları zaman, 'Biz de iman ettik! ' derler, ayrılıp şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında ise 'Biz gerçekten sizinleyiz! Biz ancak alay ediyoruz! ' derler" âyetindeki (Bakara: 14) şeytanlardan maksat:

a. Ka'b b. Eşref,

b. Huyey b. Ahtab,

c. Ebu Bürdetü'l-Eslemî,

d. İbnü's-Sevdâ,

e. Abduddar b. Hudayb idi. 403

2. Ka'b b. Eşref şairdi. Söylediği hiciv şiirleriyle Peygamberimiz aleyhisselamı ve Ashabı yererek incitir, müşrikleri Peygamberimiz ve Ashabı aleyhine kışkırtır dururdu. 404

3. Ka'b b. Eşref, Yahudilerden bir cemaata yemek hazırlatmış, öldürtmek için, Peygamberimiz aleyhisselamı davet ettirmişti.

Cebrail aleyhisselam onların maksatlarını haber verince, Peygamberimiz aleyhisselam onların yanlarından hemen ayrılmıştı. 405

4. Ka'b b. Eşref, Bedir zaferini öğrenince:

" Vallahi, eğer Muhammed bu ulu kişileri öldürmüş ise, 406 bugün 407 yerin altı üstünden daha hayırlıdır! " diyerek 408 Mekke'ye çekip gitti. Bedir'de öldürülmüş olan müşrikler üzerine söylediği mersiyelerle ağladı ve Mekkelileri ağlattı.

Peygamberimiz aleyhisselama karşı ayaklandırmaya çalıştı 409 Peygamberimiz aleyhisselamla çarpışmalarını onlara emretti ve:

" Biz de, sizin yanınızda, onunla çarpışırız! " dedi.

Kureyş müşrikleri:

" Siz Kitablısınız, o da Kitab sahibidir. Bu sözünüzün bize karşı bir hileniz olmayacağından emin değiliz! Bizim seninle birlikte gitmemizi istiyorsan, şu iki puta secde ve onlara iman et! " dediler.

Ka'b b. Eşref, onların istediklerini yaptı. 410

5. Ka'b b. Eşref, Mekkeli müşrikleri Peygamberimiz aleyhisselamla çarpışmaya kararverdirmedikçe Mekke'den ayrılmadı. Medine'ye gelince de, düşmanlığını açığa vurmaktan, 411 Müslüman kadınlarını hicvederek incitmekten geri durmadı. 412

6. Ka'b b. Eşref, bütün bu kötü tutum ve davranışlarıyla; aradaki anlaşmayı bozmak, çiğnemek ile, öldürülmeyi haketmişti. 413

Kendisinin bu cezayı çarptırılması, Yahudilerin kutsal kitapları Tevrat'ın hükmüne de uygun bulunuyordu. 414

-------------------------------------

402. Be yhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 190.

403. İbn Habıb, Kitâbu'l-muhabber, s. 390.

404. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 184, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 32.

405. Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 1, s. 280, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 413, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 148.

406. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 55, Taberî, Târih, c. 3, s. 3, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 298, İbn Haldun, Târih, c. 2, s. ks. 2, s. 22.

407. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 185, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 32.

408. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 55, Vâkıdî, Megâzî, c. 1 , s. 185, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 32, Taberî, Târih, c. 3, s. 3, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 298, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 6, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 22.

409. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 54-55, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 32, Taberî, Târîh, c. 3, s. 3, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 188, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 298, Zehebî, Megâzî, s. 126, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 22.

410. Taberî, Tefsîr, c. 5, s. 134.

411. Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 6.

412. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 58, Taberî, c. 3, s. 3, İbn Esîr, c. 2, s. 143, İbn Seyyid, c. 1, s. 298, Zehebî, s. 126, Ebu'l-Fidâ, c. 4, 5. 6-7.

413. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 193.

414. Ahd-i nîk, Tesniye. Bab: 20, Fıkra: 10-16.

Ka'b b. Eşref'in Öldürülüşü

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah'ım! Beni, dilediğin şekilde, Eşrefin oğlundan kurtar! Çünkü o kötülüğünü şiirleriyle ilan ve neşr etmektedir" diyerek Allah'a dua etti. 415

" Benim için, 416 Ka'b b. Eşrefin hakkından gelecek kim var? Çünkü o Allah'ı ve Resûlünü incitmiştir. 417 Bizim için, kim Eşrefin oğlunun hakkından gelir? Çünkü o bize karşı düşmanlığını ve hicivlerini açığa vurmuş, Kureyş müşriklerine gidip onları bizimle çarpışmaya hazırlamış bulunmaktadır. Bunu, Yüce Allah bana haber verdi" buyurdu. 418

Abduleşhel oğullarının kardeşi Muhammed b. Mesleme:

" Yâ Rasûlallah! Senin için, onun hakkından gelecek, ben varım! 419 Onu öldürmemi istiyorsan, 420 onu ben öldürürüm" dedi. 421

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Buna gücün yeterse, 422 evet, 423 yap! " buyurdu. 424

Muhammed b. Mesleme, evine döndü. Üç gün bekledi. Birşey yemedi, içmedi. Kendi kendine düşündü durdu.

Bu durum Peygamberimiz aleyhisselama anılınca, Peygamberimiz aleyhisselam onu çağırdı ve kendisine:

" Sen ne için yemeyi içmeyi bıraktın?" diye sordu.

Muhammed b. Mesleme:

" Yâ Rasûlallah! Sana bir söz söylemiştim. Onu yerine getirebilecek miyim, yoksa getiremeyecek miyim; bilemiyorum" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sana ancak gücünün yetebileceğini yapmak düşer! 425

Sen onun işini Sa'd b. Muaz'la bir istişare et! " buyurdu. 426

Muhammed b. Mesleme:

" Yâ Rasûlallah! Her halde, Ka'b'a, senin aleyhinde birşeyler de söylememiz gerekecek! ?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" İstediğinizi söyleyiniz! Siz bu hususta serbestsiniz! " buyurdu. 427

Muhammed b. Mesleme Sa'd b. Muaz'a gidip durumu anlatınca, Sa'd b. Muaz:

" Allah'ın bereketiyle git!

Kardeşimin oğlu Haris b. Evs b. Muaz ile Abbâd b. Bişr, Ebu Abs b. Cebr ve Ebu Naile b. Silkân'ı da yanına al! " dedi. 428

Bunun üzerine;

Muhammed b. Mesleme,

Ebu Naile Silkân b. Selâme (Ka'b'ın sütkardeşi idi),

Abbâd b. Bişr,

Haris b. Evs b. Muaz,

Ebu Abs b. Cebr toplanarak Ka'b b. Eşrefi öldürme işini konuşup kararlaştırdı la r. 429

Muhammed b. Mesleme, Ka'b'ın yanına vardı. Ona (Peygamberimizi kasdederek):

" Şu kişi, bizden sadaka istedi ve bize ağır vergi teklif etti. Ben de, ödünç birşey almak için sana geldim! " dedi.

Ka'b b. Eşref de, Muhammed b. Mesleme'nin dediği gibi söylendi ve:

" Muhakkak, o, sizin usancınızı daha da arttıracaktır! " dedi.

Muhammed b. Mesleme:

" Ne yapalım ki, bir kez ona uymuş bulunduk!

Kendisini derhal bırakmak istemiyoruz.

Bakacağız: Onun hali ne olur? Sonuna kadar bekleyeceğiz!

Şimdi, biz senin bir vesk veya iki vesk* ödünç hurma vermeni istiyoruz! " dedi.

Ka'b b. Eşref:

" Peki! Siz bana bu hususta rehin veriniz! " dedi.

Muhammed b. Mesleme ile arkadaşlan:

" Rehin olarak ne istersin?" diye sordular.

Ka'b b. Eşref:

" Kadınlarınızı! " dedi.

Muhammed b. Mesleme ve arkadaşları:

" Kadınlarımızı sana nasıl rehin verebiliriz?! Sen bugün Arabın en yakışıklı simasısın! " dediler.

Ka'b b. Eşref:

" Öyle ise, oğullarınızı rehin ol arak veriniz! " dedi.

Muhammed b. Mesleme ve arkadaşları:

" Oğullarımızı nasıl rehin olarak verebiliriz?! Sonradan, bunlardan herhangi biri 'Bir-iki deve yükü hurmaya rehin olundu! ' diye yerilir ki, bu, bizim için temelli bir ayıp olur.

Fakat, biz sana silahlarımızı, zırhlarımızı terhin edelim 430 Silahta, borcu ödemede yeterlilik vardır" dediler.

Ka'b b. Eşref de:

" Silahta, borç ödeme yeterliliği var! " dedi. 431

Kendisine gelmeleri için bir zaman da tayin etti.

Muhammed b. Mesleme, belirlenen gece, Ka'b b. Eşrefe geldi, kale dışarısından seslendi.

Yanında Ka'b'ın sütkardeşi Ebu Naile de vardı.

Ka'b, onlan kale içine davet etti ve karşılamak için de yanlarına indi.

Ka'b'ın karısı, Ka'b'a:

" Sen bu saatte nereye çıkıyorsun?! " diye itiraz etti ise de, Ka'b:

" Bu seslenen, Muhammed b. Mesleme ile sütkardeşim Ebu Nâile'dir! " diye karşılık verdi.

Kadın:

" Emin ol; ben bir ses işittim ki, ondan kan damlıyor! " dedi.

Ka'b:

" O, benim kardeşim Muhammed b. Mesleme ile sütkardeşim Ebu Nâile'dir!

Hem, kerim olan genç, geceleyin kılıç darbesine çağrılsa bile, o çağrıya muhakkak icabet eder! " dedi.

Muhammed b. Mesleme, kendisiyle birlikte Ebu Abs b. Cebfi, Haris b. Evs'i ve Abbâd b. Bişr'i de kaleye soktu.

Muhammed b. Mesleme bu arkadaşlarına önceden şöyle direktif vermişti:

" Ka'b gelince, ben onun başını tutup saçını koklarım. Siz, Ka'b'ın başını benim sıkıca yakaladığımı görünce, hemen kılıçlarınızı sıyırıp Ka'b'a vurun! "

Ka'b b. Eşref; üstün giyimli, kuşamlı, hamâilli (kayışlı) olarak, etrafına güzel kokular saçarak misafirlerin yanına inince, Muhammed b. Mesleme:

" Bugünkü gibi güzel koku duymadım! " diyerek ona yaklaştı.

Ka'b b. Eşref:

" Sen ne sanıyordun? Arabın en güzel kokulu kadınlan benim göğsümde yaşıyor! " dedi.

Muhammed b. Mesleme:

" Senin başını, saçını koklamama müsaade eder misin?" diye sordu.

Ka'b b. Eşref:

" Evet! Ederim" dedi.

Muhammed b. Mesleme, onun saçını kokladı.

Arkadaşlarına da koklattıktan sonra, Ka'b b. Eşrefe:

" Senin saçını bir kez daha koklamama müsaade eder misin?" diye sordu.

Ka'b b. Eşref:

" Evet! Ederim" dedi.

Muhammed b. Mesleme, Ka'b'ın başını sımsıkı yakalar yakalamaz, arkadaşlarına:

" Vurun! " dedi.

Vurup öldürdüler. 432

Ka'b vurulup yere düştüğü zaman öyle bir çığlık kopardı ki, çevredeki kalelerden, çıralarını yakmayan kalmadı.

Fedailer hemen oradan uzaklaştılar.

Haris b. Evs b. Muaz, Ka'b'a vurulan kılıçlardan birisinin dokunmasıyla yaralanmıştı. Arkadaşlarına yetişmekte güçlük çekiyor, gittikçe geride kalıyordu.

İslâm mücahidleri; Benî Ümeyye b. Zeyd mahallesi üzerinden, Benî Kurayzalara doğru gittiler, Buas mevkii üzerinden, Urays namesine yükseldiler.

Gerilerinde kalan Haris b. Evs'i orada biraz beklediler.

Onu taşıyarak gecenin sonuna doğru Medine'ye eriştiler. 433

Yahudiler kaleden inip mücahidleri takipte başka bir yola saptıklarından, onları yakalamaya muvaffak olamadılar. 434

Mücahidler, Allah düşmanı Ka'b'ı öldürdüklerini Peygamberimiz aleyhisselama haber verdiler.

Ka'b b. Eşrefin öldürülüşü, Yahudileri korkuttu. 435

Peygamberimiz aleyhisselam, sahabilerine:

" Yahudi ricalinden, öldürmeye fırsat bulabildiklerinizi öldürün! " buyurdu. 436

Çünkü, onlar Peygamberimiz aleyhisselam ve ashabıyla yapmış olduklan anlaşmayı bozmuş, Allah ve Resûlullahla çarpışma yolunu tutmuşlardı. 437

Ka'b'ın öldürülüşü, yalnız Yahudileri değil, 438 aynı zamanda, onlarla işbirliği yapan müşrikleri de439 korkuttu. 440

Ka'b b. Eşrefin öldürüldüğü gecenin sabahı olunca, Yahudilerden bir topluluk, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldiler441 ve:

" Büyüklerimizden birisi olan adamımız geceleyin442 hiç sebepsiz ve suçsuz olarak öldürüldü! ?" dediler. 443

Peygamberimiz aleyhisselam; Ka'b b. Eşrefin yaptıklarını, 444 Kureyş müşriklerini Müslümanlarla çarpışmaya kışkırtıp hazırladığını, Müslümanlan rahatsız etmekten geri durmadığını hatırlattı445 ve:

" O, kendinden olan diğer kimseler gibi yerinde ve kabında durmuş olsaydı, öldürülmezdi. Fakat, o bizi hep rahatsız eder, şiirle yerer dururdu. Sizden her kim böyle yaparsa, cezası kılıçtır! " buyurdu446 ve onlan Müslümanlarla aralarında bir musalaha yazısı yazmaya davet etti. 447

Bunun üzerine, Remle binti Hâris'in evinde, hurma ağacının altında bir musalaha yazısı yazıldı. 448

Bu yazı, Hazret-i Ali'nin yanında bulunduruldu. 449

Ka'b b. Eşref, Hicretin 25. ayında, 450 Rebiülevvel ayından 14 gece geçtikten sonra öldürülmüştür. 451

-------------------------------------

415. Vâkıdî, c. 1, s. 187, İbn Sa'd, c. 2, s. 32, Belâzurî, c. 1, s. 374, Beyhakî, c. 3, s. 191.

416. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 58, Vâkıdî, Megâzî, c. 1 , s. 187, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 32, Taberî, Târih, c. 3, s. 3, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 143, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 299, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 7.

417. Buhârî , Sahih, c. 5, s. 25, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1425, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 434, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 195, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 101, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 5.

418. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 191 , İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 298-299.

419. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 58, Vâkıdî, Megâzî, c. 1 , s. 187, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 32, Taberî, Târih, c. 3, s. 3, Hâkim, Müstedrek, s. 435, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 143, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 299, Zehebî, Megâzî, s. 128.

420. Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 25, Müslim , Sahih, c. 3, s. 1425, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 435, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 195, Zehebî, Megâzî, s. 128.

421. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 3, s. 58, Vâkidî, Megâzî, c. 1, s. 187, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 32, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 25, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1425, Taberî, Târih, c. 3, s. 3, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 191, 195, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 143, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 299, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 7.

422. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 58, Taberî, c. 3, s. 3, İbn Esîr, c. 2, s. 143, İbn Seyyid, c. 1, s. 299, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 7.

423. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 25, Müslim , Sahih, c. 3, s. 1425, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 191 , Zehebî, Megâzî, s. 128.

424. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 58, Vâkıdî, Megâzî, c. 1 , s. 187, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 32, Taberî, Târih, c. 3, s. 3, İbn Esîr 1, c. 2, s. 143, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1 , s. 299, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 7.

425. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 58, Vâkıdî, c. 1, s. 187, Taberî, c. 3, s. 3, İbn Seyyid, c. 1 , s. 299, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 7.

426. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 187, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 32, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 434.

427. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 58, Taberî, c. 3, s. 3, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 143, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 299, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 7.

428. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 435.

429. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 58, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 187, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 32, Taberî, Târih, c. 3, s. 4, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 435, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 199, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 143, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 299, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 7.

* 1 vesk: 60 sa'dır. 1 sa': 4 müd'dür. 1 müd: 1, 5 veya 2 rıtl'dır. (Abdurrezzak, Musannef, c. 4, s. 142-143) 1 rtl: 12 ukiyyedir. 1 ukiyye: 40 dirhem'dir. (Firuzâbâdi, Kâmûsu’l-muhît, c. 3, s. 396).

430. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 25, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1425, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 195-196, Zehebî, Megâzî, s. 128, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 5-6.

431. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 59, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 188, Taberî, Târih, c. 3, s. 4, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 143, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 299, Zehebî, Megâzî, s. 131.

432. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 25-26, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1425-1426.

433. İbn İshak, İbn H i şam, Sîre, c. 3, s. 60, Vâkıdî, Megâzî, c. 1 , s. 189-191, İbn Sa'd, Tabakâtü’l -kübrâ, c. 2, s. 32-33, Taberî, Târih, c. 3, s. 4-5, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 155, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 144, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 300, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 7-8.

434. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 466.

435. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 3, s. 60, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 189-191, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 32-33, Taberî, Târih, c. 3, s. 4-5, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 155, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 144, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 300, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 7-8.

436. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 62, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 191, Taberî, Târih, c. 3, s. 5, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 144, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 301, Zehebî, Megâzî, s. 131, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 5.

437. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 1, s. 102.

438. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 192, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 34, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 154, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ. c. 9, s. 183.

439. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 192.

440. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 192, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 34, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 154, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 183.

441. Aynı kaynaklar.

442. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 192, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 154, Beyhakî, Sünen, c. 3, s. 183.

443. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 192, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 34.

444. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 34, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 154, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 183.

445. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 34.

446. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 192.

447. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 192, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 34, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 154, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 183.

448. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 192, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 183.

449. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 34, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 183.

450. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 3, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 31.

451. İbn Sa'd. Tabakât. c. 2. s. 31.

Gatafan Gazâsı: Tarihi, İsimleri ve Sebebi

Peygamberimiz aleyhisselamın bu sefere çıkışı, Hicretin 3. yılındaydı. 452

Bu gaza; kaynaklarda Gatafan, Enmar, Zu Emerr, Necid gibi türlü isimlerle anılmış ve bazısı ayrı seferler sanılmıştır.

Peygamberimiz aleyhisselam; Gatafan kabilesinden Salebe oğulları ile Muhariblerin Necid bölgesindeki Zu Emerr'de toplanıp Medine çevresini vurmaya, yağmalamaya hazırlandıkların haber aldı.

Bu baskını düzenleyen de, Du'sur (Gavres) b. Haris b. Muharib idi.

Peygamberimiz aleyhisselam, durumu Müslümanlarla görüşüp konuştuktan sonra, Hazret-i Osman'ı Medine'de yerine vekil bırakarak, aralarında atlılar da bulunan 450 kişilik bir kuvvetle yola çıktı. 453

Münakka'yı ve Hubeyt boğazını geçtikten sonra Zülkassa'ya vardı. 454 Zülkassa'da, Benî Sa'lebelerden Cebbar adında bir adama rastladılar. 455

Ona:

" Sen nereye gitmek istiyorsun?" diye sordular.

Cebbar

" Yesrib'e (Medine'ye) gitmek istiyorum" dedi.

Ona:

" Sen Yesrib'e gidip de ne yapmak istiyorsun?" diye sordular.

Cebbar

" Kendime bir elbise çaresine bakacağım" dedi.

Ona:

" Sen bir topluluğa rastladın mı?" diye sordular.

Cebbar

" Hayır! Ancak, Du'sur b. Hâris'in kavminden birtakım kişilerle ayrılıp gittiklerini haber aldım" dedi. 456

Bunun üzerine, Cebbar'ı Peygamberimiz aleyhisselamın huzuruna çıkardılar. 457

Cebbar, Gatafanların haberlerini Peygamberimiz aleyhisselama da verdi458 ve:

" Yâ Muhammedi Onlar senin geldiğini işitirlerse, seninle karşılaşamazlar, korkarlar, dağ başlarına kaçarlar!

Ben seninle birlikte gidip onların gizlendikleri yerleri sana göstereyim mi?" dedi. 459

Peygamberimiz aleyhisselam Cebbar'ı İslâmiyete davet etti.

O da hemen Müslüman oldu.

Peygamberimiz aleyhisselam Bilal-i Habeşî'yi Cebbar'a İslâmiyeti öğretmekle görevlendirdi. 460

İslâm mücahidleri, Cebbardın kılavuzluğu ile, Muhariblerin üzerlerine kadar uzanan kum tepeleri yolunu tuttular.

Muharibler, daha önce, bütün hayvanlarını dağ kuytularına gizlemişler, çoluk çocuklarını da dağ başlarına yerleştirmişlerdi. 461

Peygamberimiz aleyhisselam, orada, onlardan hiçbir kimseye rastlamadı. Ancak, onların dağ başlarında bulunduklarını gördü. 462

Peygamberimiz aleyhisselam, Zu Emerr'de konakladı, karargâhını kurdu. 463 Orada, şiddetli bir yağmura tutuldular ve ıslandılar.

-------------------------------------

452. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 311, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 142.

453. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 194, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 34-35, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1 , s. 311, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 168, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 303, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 118, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 415.

454. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 194.

455. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 194, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 35.

456. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 194.

457. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 194, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 35.

458. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 35.

459. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 194.

460. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 194, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 35.

461. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 194-195.

462. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 195, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 35.

463. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 195, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 168.

Du'sur'un Peygamberimiz aleyhisselama Suikastı

Peygamberimiz aleyhisselam, kazâ-yı hacet için, vadinin içerilerine kadar gitti. Islak elbisesini, kurutmak için, bir ağacın üzerine gerdi. Kendisi de, ağacın altına uzandı. 464

Dağ başlarındaki çöl Arapları, Peygamberimiz aleyhisselamın bütün yaptıklarını görüyor, seyrediyorlardı.

Seyyidleri ve en cesaretlileri olan Du'sur'a:

" İşte, Muhammed'i öldürme fırsatı eline geçti: O, ashabının yanından ayrılıp yalnız başına kaldı. Ashabı kurtarmaya gelip yetişinceye kadar, sen onu öldürürsün! " dediler. 465

Du'sur, Muhariblerin kılıçlarından en keskinini seçip kuşandı.

Yavaş yavaş ilerleyerek Peygamberimiz aleyhisselamın yanına kadar vardı. Kılıcını sıyırıp, 466 üzerine dikildi. 467

" Yâ Muhammedi Bugün468 seni benden savunacak kim var?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah! " buyurunca, Gavres'in (Du'sur'un) kılıcı elinden yere düştü! 469

Peygamberimiz aleyhisselam yere düşen kılıcı hemen eline alıp Gavres'in üzerine dikildi 470 ve:

" Bugün, 471 seni benden savunacak kim var?" buyurdu. 472

Gavres:

" Hiç bir kimse! 473 Sen kılıç tutucunun hayırlısı ol! " dedi. 474

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Sen Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim de Resûlullah olduğuma şehadet ediyor musun?" diye sordu.

Du'sur

" Hayır! Fakat, hiçbir zaman seninle çarpışmamak ve seninle çarpışan toplulukların yanlarında da bulunmamak üzere, sana söz veriyorum! " dedi.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam onu serbest bıraktı. 475

Du'sur

" Vallahi, sen benden daha hayırlısın! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Elbette, ben, böyle olmaya senden daha layıkım! " buyurdu. 476

Du'sur, kavminin yanına varırken de:

" Ben, sizin yanınıza, insanların en hayırlısının yanından geliyorum! " dedi. 477

Du'sur'un Müslüman olduğu ve kavmini İslâmiyete davet ettiği de rivayet edilir. 478 Gatafen seferi 11 gece sürmüş ve hiçbir çarpışma olmadan Medine'ye dönülmüştür. 479

Bu Du'sur'un her ne kadar Gavres olduğu ve bu hadisenin Zâtü'r-Rika' gazasında vuku bulduğu da rivayet edilmekte ise de, 480 Gavres'in Müslüman olduğuna dair bir kayda rastlanmamakta; bu husustaki zan, kesinlik kazanmamaktadır.

-------------------------------------

464. Vâkıdî, c. 1, s. 195, İbn Sa'd, c. 2, s. 35, Beyhakî, c. 3, s. 168, İbn Esîr, c. 2, s. 16Ü, İbn Seyyid, d, s. 303.

465. Vâkıdî, c. 1, s. 195, Beyhakî, c. 3, s. 168, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 160, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 118, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 415.

466. Vâkıdî, c. 1, s. 195, İbn Sa'd, c. 2, s. 35.

467. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 195, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 35, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 390, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 168, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 160, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 303, Zehebî, Megâzî, s. 202.

468. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 1195, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 35, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 311, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 168, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. Kadı Iyaz, eş-Şifâ, c. 1, s. 80, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 303.

469. Vâkıdî, c. 1, s. 195, İbn Sa'd, c. 2, s. 35, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 365, Belâzurî, c. 1, s. 3111, Beyhakî, c. 3, s. 168, Kadı Iyaz, c. 1, s. 80, İbn Esîr, c. 2, s. 160, İbn Seyyid, c. 1 , s. 303, Zehebî, Megâzî, s. 202, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 85.

470. Vâkıdî, c. 1, s. 195, İbn Sa'd, c. 2, s. 35, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 365, Belâzurî, c. 1 , s. 311.

471. Vâkıdî, c. 1, s. 195, İbn Sa'd, c. 2, s. 35, Belâzurî, c. 1, s. 311.

472. Vâkıdî, c. 1, s. 195, İbn Sa'd, c. 2, s. 35, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 390, Belâzurî, c. 1 , s. 311, Beyhakî, c. 3, s. 169, Kadı Iyaz, c. 1, s. 80, İbn Esîr, c. 2, s. 160, İbn Seyyid, c. 1, s. 304, Zehebî, s. 202, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 85.

473. Vâkıdî, c. 1 , s. 195, İbn Sa'd, c. 2, s. 35, Belâzurî, c. 1, s. 311, Beyhakî, c. 3, s. 169, Kadı Iyaz, c. 1, s. 80, İbn Esîr, c. 2, s. 160, İbn Seyyid, c. 1, s. 304.

474. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 365, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 29, Kadı Iyaz, eş-Şifâ, c. 1, s. 80, Zehebî, Megâzî, s. 202, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 85, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 415.

475. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 365.

476. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 1, s. 195, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 169, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 160.

477. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 365, H â kim , Müstedrek, c. 3, s. 29-30, Zehebî, Megâzî, s. 202, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 85, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 415.

478. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 195-196, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 35, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 169, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 304.

479. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 196, İbn S a'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 35, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 311, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 169, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 304, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 118.

480. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 215-216, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 61-62, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 364-365, 390, Taberî, Târîh, c. 3, s. 40, İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sîre, s. 183, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 374, 375, 376, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 174, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 52, Zehebî, Megâzî, s. 201-202, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 84-85.

Ebu Râfi'in Öldürülüşü

Ebu Râfi'in Kimliği

Ebu Râfi' Sellam b. Ebi'l-Hukayk; Benî Nadîr Yahudilerinin din adamlarından olup, 481 Hayber'de kendisine mahsus kalede otururdu. 482 Hicaz'ın baş faizcisi idi. 483

Ebu Râfi'in Öldürülüşünün Sebeplen

1. Ebu Râfi'; Peygamberimiz aleyhisselam ile ashabına düşmanlıktan, oyalamak için birtakım sorular sormaktan, İslâmiyeti önlemek ve söndürmek için çalışmaktan geri durmayan kötü kişilerdendi. 4&4

2. Peygamberimiz aleyhisselamı üzer, incitir ve,

3. Peygamberimiz aleyhindeki her harekete malî yardımda bulunurdu. 485

4. Ka'b b. Eşref gibi, bu da, düşmanlık, münkirlik ve yaramazlıktan geri durmazdı. 486

5. Gatafanlaria çevredeki Arap müşriklerini Peygamberimiz aleyhisselamla çarpışmak üzere toplamıştı. 487

Evs kabilesinden olan sahabiler Uhud savaşından önce Ka'b b. Eşrefi Resûlullah aleyhisselama olan düşmanlıkları488 ve müşrikleri onunla çarpışmaya kıskırtmaları 489 yüzünden öldürdükleri zaman, Hazrec kabilesine mensup sahabiler, kendi kendilerine:

" Acaba hangi adam, Resûlullah aleyhisselama, Ka'b b. Eşref gibi düşmandır?" dediler ve böyle bir adamın ancak Hayber'de oturan İbn Ebu'l-Hukayk olacağını hatırladılar, onu öldürmek için Peygamberimiz aleyhisselamdan izin istediler,

Peygamberimiz aleyhisselam da, onların onu öldürmelerine izin verdi. 490

Ebu Râfi' Ne Zaman, Kimler Tarafından ve Nasıl Öldürüldü?

Hicretin üçüncü yılında Cumâde'l-âhire ayının ortasında, 491

1. Abdullah b. Atîk,

2. Mes'ud b. Sinan,

3. Abdullah b. Üneys,

4. Ebu Katâde Haris b. Rib'î,

5. Ve müttefikleri olan Huzâî b. Esved'den oluşan beş kişilik bir birlik, Abdullah b. Atîk'in kumandası altında Hayber'e gitti. 492 Bu harekette, küçük çocuklarla kadınların öldürülmesinden sakınılması da emir buyuruldu. 493

Abdullah b. Atîk ile arkadaşları Hayber'e yaklaştıklarında güneş batmış, Hayber halkı da yaylım yerinden yaylım hayvanlarıyla birlikte dönmüşlerdi.

Abdullah b. Atîk, arkadaşlarına:

" Siz yerinizde durunuz da, ben Ebu Râfi'in kalesine gideyim ve kale kapıcılarına nezakette bulunayım. Bu suretle kaleye girebileceğimi umuyorum" dedi.

Kale kapısına doğru yürüdü ve kalenin kapısına yaklaşt. Kendisini belirsiz etmek için maşlahına büründü, sanki hacetini gideriyordu!

Halk, tamamıyla kaleye girmişti.

Bu sırada, kale kapıcısı:

" Ey Allah'ın kulu! Sen kaleye girmek istiyorsan, hemen gir! Ben kalenin kapısını kapamak istiyorum" dedi.

Abdullah b. Atîk hemen içeri girdi ve merkep ahırına gizlendi.

Halk kaleye girince, kapıcı kalenin kapısını kilitleyip anahtarları bir direğe astı.

Abdullah b. Atîk, kalkıp anahtarları alarak kapıyı açtı.

Ebu Râfi'in yanında, akşamdan sonra, gece sohbeti yapılırdı.

Bu sohbet, kalenin üst katlarında yapılırdı.

Bu gece sohbeti sona erip dostları Ebu Râfi'in yanından ayrılınca, Abdullah b. Atîk hemen onun yanına çıktı.

Ebu Râfi'in adamlarının kendisinin onun yanına girdiğini anlarlarsa onu öldürmesine fırsat vermeyeceklerini, engel olacaklarını düşünerek, her kapıyı açtıkça, içeriden sürgüledi.

Abdullah b. Atîk, böylece, Ebu Râfi'in yattığı odaya kadar vardı.

Ebu Râfi', karanlık bir oda içinde, ailesinin arasında uykuya yatmış bulunuyordu.

Abdullah b. Atîk; Ebu Râfi'in odanın neresinde olduğunu kestiremediğinden, anlamak için:

" Ebu Râfi'! " diyerek seslendi.

Ebu Râfi':

" Kim o?" dedi.

Abdullah b. Atîk, ses gelen tarafa yaklaşıp ona kılıçla ilk darbeyi indirdi. Fakat, bir iş görememiş olmanın heyecanı ve dehşeti içinde kaldı.

Ebu Râfi' çığlık koparınca, Abdullah b. Atîk, hemen dışarı çıktı.

Kısa bir müddet sonra, tekrar içeri girip sesini değiştirerek:

" Nedir bu feryad ey Ebu Râfi'?" dedi.

Ebu Râfi':

" Anan Cehenneme! Sen seslenmeden önce, birisi bana oda içinde kılıçla vurdu! " dedi.

Abdullah b. Atîk, ona kılıçla bir darbe daha indirip iyice yaraladı. Fakat, yine öldüremedi.

Sonra, kılıcın keskin ucunu karnına basınca, Ebu Râfi' arkasına devrildi.

Abdullah b. Atîk, onu öldürdüğünü anlayıp hemen kapıları birer birer açmaya ve kaçmaya başladı.

Kale merdivenlerinin son basamağına eriştiğini sanarak ayağını atınca merdivenden düşüp bacağı kırıldı.

Kırılan bacağını bir sargı ile sarıp kapıya kadar vardı. Orada oturdu.

Kendi kendine:

" Şu adamı öldürüp öldürmediğimi iyice anlayıncaya kadar, bu gece kaleden çıkmam! " dedi.

Horoz ötmeye başlayınca, ölü Hancısı, kale surunun üzerine durup:

" Hicaz ahalisinin taciri Ebu Râfi'in ölümünü bildiririm! " diyerek ilanatta bulundu.

Abdullah b. Atîk de, hemen arkadaşlarının yanına gitti ve:

" Artık halâs! Allah Ebu Râfi'i öldürdü! Haydi, yürüyün! " dedi. 494

Kalede hemen ışıklaryandı. Yahudiler her tarafı aradılar. Umutlan kesilince, dönüp kalelerine girdiler.

Mücahidler de, Medine'ye gelip Allah düşmanı Ebu Râfi'i öldürdüklerini Peygamberimiz aleyhisselama müjdelediler. 495

Hassan b. Sabitin Mücahidieri Övüşü

Şair Hassan b. Sabit de, Ebu Râfi' ile Ka'b b. Eşref hakkında söylediği bir şiirde; İslâm mücahidlerinin Peygamberimiz aleyhisselama yardım için herşeyi göze alarak zağlı kılıçlarla orman arslanlan gibi gidip kendilerine ölüm şerbetini içirdiklerini dile getirmiştir. 496

-------------------------------------

481. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 160-163.

482. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 3, s. 286, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 381, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 26, Taberî, Târih, c. 3, s. 6, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 37.

483. Taberî, Târih, c. 3, s. 7.

484. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 160-163.

485. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 26, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 37, Zehebî, Megâzî, s. 285, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 138.

486. İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 24.

487. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 91.

488. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 286, Taberî, Târîh, c. 3, s. 7, İbn Hazm , Cevâmiu's-Sîre, s. 198, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 34, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 146, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 137.

489. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 286, Taberî, Târîh, c. 3, s. 7.

490. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 286-287, Taberî, c. 3, s. 7, İbn Hazm, s. 198, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 34, İbn Esîr, c. 2, s. 146, Zehebî, Megâzî, s. 283, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 137.

491. Taberî, Târîh, c. 3, s. 6.

492. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 287, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 391, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 91, Taberî, Târîh, c. 3, s. 7, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 34, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 198, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 146, Zehebî, Megâzî, s. 283-284, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 137.

493. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 287, Taberî, Târih, c. 3, s. 7.

494. Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 26-28, Taberî, Târîh, c. 3, s. 6-7, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 80, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 37-38, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 147-148, Zehebî, Megâzî, s. 285-286.

495. İbn İshak, İ bni H i şam, Sîre, c. 3, s. 288, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 393, İbn S a'd, Tabakâtü'l-kü brâ, c. 2, s. 91, Taberî, Târîh, c. 3, s. 8, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 38, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 148, Zehebî, Megâzî, s. 284, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 137-138.

496. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 288-289, Taberî, Târîh, c. 3, s. 8, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 138.

İbn Süneyne (Sübeyne)'nin Öldürülüşü

İbn Süneyne Ka'b b. Yehuza, Yahudi tüccarlarındandı. 497

Ensardan Muhayyısa b. Mes'ud, Peygamberimiz Aleyhiselamın:

" Yahudilerin ileri gelen adamlarından, öldürmektirsatını bulduğunuzu öldürünüz! " buyurduğunu işitince, 498 İbn Süneyne'yi öldürdü.

Muhayyısa'nın henüz Müslüman olmayan ağabeyi Huvayyısa b. Mes'ud ona vurmaya başladı ve:

" Ey Allah düşmanı! Onu öldürdün ha?! Vallahi, senin karnında onun malından pek çok içyağı vardır! " dedi.

Muhayyısa:

" Vallahi, onun öldürülmesini bana öyle bir zât emretti ki, eğer o seni öldürmemi de bana emretseydi, muhakkak senin boynunu da vururdum! " dedi.

Huvayyısa'nın İslâmiyete girmesine ilk sebep, bu cevap oldu.

Huvayyısa:

" Şaşılacak şey! Eğer Muhammed öldürülmemi sana emretse, gerçekten beni öldürür müsün?" dedi.

Muhayyısa:

" Evet! Vallahi, o senin boynunu vurmayı bana emretseydi, muhakkak, senin de boynunu vururdum! " dedi.

Huvayyısa:

" Vallahi, seni bu duruma getiren bir din, hayrete şayandır! " dedi ve Müslüman oldu. 499

Allah ondan da, kardeşinden de razı olsun!

-------------------------------------

497. İbn İshak, İbn Hişam. Sîre, c. 3, s. 62-63, Taberî, Târih, c. 3, s. 5, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1463, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 200, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 144, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1 , s. 301, Zehebî, Megâzî, s. 131.

498. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 63, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 191, Taberî, Târih, c. 3, s. 5, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 200, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1463, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 144, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 301, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 5.

499. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 62, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 191-192, Taberî, Târih, c. 3, s. 5, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 200, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1464, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 144, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 301, Zehebî, Megâzî, s. 131, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 5.

Hazret-i Hafsa ve Hazret-i Ümmü Külsûm'un Evlenmeleri

Hazret-i Ömer'in kızı Hazret-i Hafsa; ashabdan Huneyş b. Huzafe ile evli iken onun Bedir savaşında yaralanarak Medine'de Vefât etmesi üzerine, dul kalmıştı. Hazret-i Ömer; Hazret-i Osman'ın zevcesi Hazret-i Rukayye'nin Vefâtından dolayı son derecede üzüldüğünü görünce, 500 ona:

" İstersen, Ömer'in kızı Hafsayı sana nikahlayayım?" dedi.

Hazret-i Osman:

" Ben bu işi bir düşüneyim" diyerek cevap verdi.

Hazret-i Osman, aradan birkaç gün geçtikten sonra, karşılaştıklarında, Hazret-i Ömer'e:

" Ben, şu günümde evlenmemin doğru olmadığını anladım" dedi.

Hazret-i Ömer, Hazret-i Ebu Bekir'e rastladığı zaman, ona da:

" İstersen, Ömer'in kızı Hafsayı sana nikahlayayım?" dedi.

Hazret-i Ebu Bekir susup hiç cevap vermeyince, ona, Hazret-i Osman'a kızdığından daha çok kızdı.

Çünkü, Hazret-i Osman hiç olmazsa cevap vermiş, özür dilemişti.

Hazret-i Ebu Bekir, bundan sonra, Hazret-i Ömer'e rastlayınca:

" Ey Ömer! Hani sen Hafsa'yı bana teklif etmiştin de, sana cevap vermediğime darılmıştın sanırım, öyle mi?" dedi.

Hazret-i Ömer:

" Doğrudur! " dedi.

Hazret-i Ebu Bekir:

" Senin teklifine cevap vermekten beni birşey men edemezdi. Ancak, şu var ki, ben Resûlullah aleyhisselamın Hafsa'yı almak istediğini bana söylediğini biliyordum da, Resûlullah aleyhisselamın sırrını duyurmak istememiştim.

Eğer Resûlullah aleyhisselam Hafsa hakkındaki düşüncesini bırakmış olsaydı, onu muhakkak ben kabul ederdim" dedi. 501

Hazret-i Ömer, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına vardığı zaman:

" Yâ Rasûlallah! Ben Osman'a şaşıyorum. Hafsa'yı kendisine teklif ettim de, kaçındı, yanaşmadı! ?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ben sana Osman'dan daha hayırlı bir damat, Osman'a da senden daha hayırlı bir kayınpeder salık vereyim mi?" buyurdu.

Hazret-i Ömer:

" Salık veryâ Rasûlallah! " deyince, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sen kızın Hafsa'yı bana nikâhlarsın, ben de kızım Ümmü Külsûm'u Osman'a nikâhlarım.

Çünkü, Allah Osman'ı senin kızından daha hayırlısına, senin kızını da Osman'dan daha hayırlısına nikahladı! " buyurdu.

Zâten, Hazret-i Osman da Peygamberimiz aleyhisselamın kızı Hazret-i Ümmü Külsûm'la evlenmeyi umduğu için Hazret-i Ömer'in teklifini kabul etmekten kaçınmıştı. 502

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Hafsa ile, Uhud savaşından önce evlendi. 503

Peygamberimiz aleyhisselamın kızı Hazret-i Ümmü Külsûm, Hazret-i Fâtıma'nın büyüğü idi. 504

Peygamberimiz aleyhisselam, bir gün, Hazret-i Osman'a:

" Ben seni son derece üzgün görüyorum! ?" buyurdu.

Hazret-i Osman:

" Yâ Rasûlallah! Bana olan, hiç kimseye olmadı. Resûlullah aleyhisselamın yanımdaki kızının Vefâtıyla aramızdaki hısımlık, akrabalık ilişkisi kesilmiş oldu! " dedi. 505

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Osman! Şu Cebrail; Rukayye'nin kızkardeşi Ümmü Külsûm'u da aynı miktarda mehirle sana nikahlamamı, Yüce Allah tarafından, bana emretti" buyurdu506 ve Hazret-i Ümmü Külsûm'u Hicretin 3. yılında Hazret-i Osman'a nikahladı.

-------------------------------------

500. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 82.

501. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 82, Ahmed b. Hanbel, Müsned. c. 1 , s. 12, Buhârî, SahîVı, c. 5, s. 17, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 423, Nesâî, Sünen, 6, s. 78, Ebu Nuaym, Hilyetü'l-evliya, c. 1, s. 361.

502. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 82-83, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 423.

503. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 83.

504. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 384.

505. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 402, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 384.

506. İbn Sa'd. Tabakâtü'l-kübrâ. c. 8. s. 83.

Buhran Gazası

Gazânın Tarihi, Mevkii ve Sebebi

Buhran gazasına Hicretin 3. yılında, 507 Hicretin 27. ayının başlarında Cumâde'l-ûlâ ayının508 6'sında çıkılmıştır. 509

Buhran; Hicaz'ın Füru' nahiyelerinden olup. 510 Medine'ye uzaklığı 8 beridlik (konaklık)tır. 511

Büyûtu's-sukyâ'nın solunda ve Mekke yolu üzerindedir.

İsmail aleyhisselamla annesi Hazret-i Hacer'in Mekke'ye giderken uğramış oldukları ilkyerdir. 512

Peygamberimiz aleyhisselam; Süleym oğullarının Buhran'da büyük bir toplantı yaptıklarını haber alınca, 513 hemen hazırlandı. Medine'de yerine İbn Ümmi Mektum'u vekil bırakarak, ashabından 300 kişilik bir kuvvetle yola çıktı. 514 Peygamberimiz aleyhisselam bu gazada Kureyş müşrikleriyle de karşılaşmayı istiyordu. 515

Buhran'a doğru hızla ilerlediler. 516 Buhran yakınlarında, bir gece, Süleym oğullarından bir adama rastladılar. Kendisinden, Süleym oğulları ve toplantılarının sebebi hakkında bilgi istediler.

Adam; Süleym oğullarının bir gün önce dağıldıklarını ve sularının başlarına döndüklerini haber verdi. 517

Buhran'a ulaştıkları zaman, gerçekten de, Süleym oğullarını oradan su başlarına dağılmış buldu-lar. 518

Hiçbir karşılaşma ve çarpışma olmaksızın oradan Medine'ye döndüler. 519 Buhran seferi on gece sürdü. 520

-------------------------------------

507. Belâzurî, Ensâbu'l-esrâf, c. 1, s. 311, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 154.

508. Vâkıdî, c. 1, s. 196, İbn Sa'd, c. 2, s. 35, İbn Seyyid, c. 1, s. 304.

509. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 196, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 35, Zehebî, Megâzî, s. 115.

510. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 50, İbn Sa'd, c. 2, s. 35, Belâzurî, c. 1, s. 311.

511. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 35.

512. Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 252.

513. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 196, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 35, Belâzurî, Ensâb, c. 1 , s. 311, İbn Esîr, Kâmil, c. 1, s. 142, İbn Seyyid, Uyun, c. 1 , s. 304..

514. Vâkıdî, c. 1, s. 196, 197, İbn Sa'd, c. 2, s. 35-36, Belâzurî, c. 1, s. 311, İbn Esîr, c. 2, s. 142, İbn Seyyid, c. 1, s. 304, Kastalânî, c. 1, s. 119, Diyarbekrî, c. 1, s. 416.

515. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 50, Taberî, c. 3, s. 2, Beyhakî, c. 3, s. 172.

516. Vâkıdî, c. 1, s. 196, İbn Sa'd, c. 2, s. 36, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 304.

517. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 196.

518. Vâkıdî, c. 1, s. 196, İbn Sa'd, c. 2, s. 36, Belâzurî, c. 1, s. 311, İbn Esîr, c. 2, s. 142, İbn Seyyid, c. 1, s. 304, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 119, Diyarbekrî, c. 1, s. 416.

519. İbn İshak, İbn Hişam , c. 3, s. 50, Vâkıdî, c. 1, s. 197, İbn Sa'd, c. 1, s. 36, Belâzurî, c. 1, s. 311, Taberî, c. 3, s. 2, Beyhakî, c. 3, s. 172, İbn Hazm. s. 153-154, İbn Esîr, c. 2, 5. 142, İbn Seyyid, c. 1, s. 304, Zehebî, s. 115, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 3.

520. Vâkıdî, c. 1, s. 197, İbn Sa'd, c. 2, s. 36, Belâzurî, c. 1, s. 311, Beyhakî, c. 3, s. 172, İbn Esîr, c. 2, s. 142, İbn Seyyid, c. 1. s. 304. Zehebî. s. 115.

Zeyd b. Hârise'nin Karde Seferi

Seferin Tarihi, Mevkii ve Sebebi

Karde (Karade) seferi, Hicretin 28. ayının başında Cumâde'l-âhire ayında521 ve kış mevsiminde idi. 522

Karde (Karade) Necid sularından bir sudur523 ve Rebeze ile Zât-i Irk'ın nahiyesi Gamer arasın-dadır. 524

Kureyş müşrikleri Bedir hezimetinin öcünü almak üzere yapılacak savaşa Ebu Süfyan'ın Bedir'den kaçırıp kurtardığı ticaret kervanındaki mallarıyla yardımcı olmaya hazırlanmışlardı525 ve yapacakları her ticaret seferiyle savaş güçlerini arttırmaya yönelmiş bulunuyorlardı.

Fakat, Bedir'de uğradıkları hezimetten sonra, korkarak, Şam'a gidemez, ticaret yapamaz olmuşlardı. 526

Bir gün, Safvan b. Ümeyye:

" Muhammed ile ashabı ticaretimizi felce uğrattı. Onlara karşı ne yapacağımızı, nasıl hareket edeceğimizi bilmiyoruz.

Onun adamları sahil yollarını tutmuşlar, hiç bırakmıyorlar. Sahil boyu halkı da anlaşıp onlarla birlik olmuşlar, birlikte hareket ediyorlar. Nereye gideceğimizi bilmiyoruz! Yurdumuzda oturup duracak olursak, şu sermayelerimizi yiyip tüketeceğiz.

Halbuki, biz bu sermayeleri yazın Şam, kışın da Habeşistan ticaretinde işletirdik! " diyerek şikâyetlendi.

Esved b. Muttalib:

" Sahil yolu tehlikeli ise, sen de Irak yolunu tut, ticaretine o yolla devam et! " dedi.

Safvan:

" Ben o yolu biliyor değilim ki! " dedi.

Esved b. Muttalib:

" Ben sana bir kılavuz salık vereyim mi ki, o seni gözü yumulu olarak oraya hiç şaşmadan götürü versin?" dedi.

Safvan b. Ümeyye:

" Kimmiş o?" diye sordu.

Esved b. Muttalib:

" Furat b. Hayyânü'l-İclî'dir! " dedi.

Safvan b. Ümeyye:

" Öyle ise, sen şimdi onu bana gönder! " dedi.

Furat gelince de, ona:

" Ben Şam'a gitmek istiyorum. Muhammed bizim Şam ticaretimizi felce uğrattı. Ticaret kervanımızın oraya gidecek yolunu kapattı. Şimdi ben oraya Irak yoluyla gitmek istiyorum" dedi.

Furat:

" Ben seni öyle bir Irak yoluyla götüreyim ki, oraya Muhammed'in ashabından hiçbiri inmeyi göze alamaz. Çünkü orası Necid arazisidir, susuz çöllerdir! " dedi.

Safvan, çölü kışın geçeceklerini ve suya pek az ihtiyaçları olacağını gözönünde tutarak hemen hazırlandı.

Hazırlanan ticaret kervanına Esved b. Muttalib 300 miskal altın ve ayrıca gümüş külçeleriyle,

Safvan b. Ümeyye 30. 000 dirhem tutarında pek çok mal, gümüş külçeleri ve kaplarla,

Öteki Kureyşliler de çeşitli ticaret mallarıyla katılmış bulunuyorlardı. 527

Ebu Süfyan da bu kervana külliyetli miktarda gümüşle katılmıştı. Zaten, Kureyş müşriklerinin ticaretlerinin büyük bir kısmını gümüş ticareti teşkil ediyordu. 528

Kureyş müşriklerinden Salvan b. Ümeyye,

Abdullah b. Ebi Rebia,

Huvaytıb b. Abduluzzâ, 529

Ebu Süfyan b. Harb de, kervanla birlikte gidenler arasında idi. 530

Kureyş müşriklerinin ticaret kervanı, kiraladıkları Furat b. Hayyân'ın kılavuzluğumla Irak yol unu tutup gitti. 531

O zaman müşrik olan Nuaym b. Mes'ud el-Eşcâî Medine'ye gelmiş, Nadîr oğulları Yahudilerinden Kinane b. Ebi'l-Hukayk'ın evine inmişti.

Nuaym b. Mes'ud ev sahibiyle içki içmiş, Müslümanlardan S al ît b. Numan da içki meclisinde bulun-m ustu.

Nuaym b. Mes'ud, konuşma sırasında, Safvan b. Ümeyye'nin ticaret kervanıyla yola çıktığını, yanında pek çok ticaret malı bulunduğunu ağzından kaçırmıştı.

Salit b. Numan, hemen gelip bunu Peygamberimiz aleyhisselama haberverdi. 532 Peygamberimiz aleyhisselam da Zeyd b. Hârise'nin kumandası altında 100 kişilik bir askerî birliği yola çıkardı. 533

Zeyd b. Harise Kureyş müşriklerinin ticaret kervanını Necid sularından Karde'de yakaladı.

Kervandaki adamlar kaçtılar, yakalanamadılar. 534

Yalnızca kılavuz Furat b. Hayyân, yakalanıp esir edildi. Medine'ye getirildi.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Müslüman olursan, seni öldürmeyelim" buyurdu.

O da Müslüman oldu. 535

El konulan ticaret kervanındaki malın beşte biri 20. 000 dirhem tutmuştu.

Kalan beşte dördü de, askerî birliğe katlan mücahidler arasında bölüştürüldü. 536

-------------------------------------

521. Vâkıdî, c. 1, s. 3, İbn Sa'd, c. 2, s. 36, Beyhakî, c. 3, s. 171, İbn Sey/id, c. 1, s. 305, Zehebî, s. 124, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 5.

522. Taberî, Târîh, c. 3, s. 6, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 23.

523. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 53, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 171, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1 , s. 416.

524. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 36, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 374.

525. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 64, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 199-200, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 37, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 312, Taberî, Târîh, c. 3, s. 9-10, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 2, Zehebî, Megâzî, s. 134-135.

526. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 53, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 197, Taberî, Târîh, c. 3, s. 5, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 170, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 304, Zehebî, Megâzî, s. 124, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 23.

527. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 197-198, Taberî, Târîh, c. 3, s. 5-6.

528. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 53, Taberî, Târîh, c. 3, s. 5, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 170, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 304.

529. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 198, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 36, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 305, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 416.

530. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 53, Taberî, Târîh, c. 3, s. 5, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 170, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 304, Zehebî, Megâzî, s. 124, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 4, s. 4, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 416.

531. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 53, Taberî, Târîh, c. 3, s. 5.

532. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 197-198, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 171.

533. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 198, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 36, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 171.

534. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 53, Vâkıdî, Megâzî, c. 1 , s. 198, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 36, Taberî, TânTı, c. 3, s. 6, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 171, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1 , s. 305.

535. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 198, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 36, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 376, Taberî, Târîh, c. 3, s. 6, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 171, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1 , s. 305.

536. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 198, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 36, Taberî, Târîh, c. 3, s. 6, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 171, İbn S eyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 305, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 5, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 416.

Hazret-i Hasan'ın Doğumu

Hazret-i Hasan, Hazret-i Ali ile Hazret-i Fâtıma'nın oğlu olup, 537 Hicretin 3. yılında, Şaban ayının ortasında doğmuştur. 538

-------------------------------------

537. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 19.

538. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 166.

Hazret-i Hasan'ın Ümmü'l-Fadl Hatun Tarafından Emzirilişi

Peygamberimiz aleyhisselamın amcası Hazret-i Abbas'ın zevcesi Ümmü'l-Fadl Hatun, önce Hazret-i Hasan'ı, sonra da Hazret-i Hüseyin'i, oğlu Kuşem ile bir müddet emzirdi. 539

-------------------------------------

539. Ibn Sa'd. Tabakât. c. 8. s. 278. 279. Ahmed b. Hanbel. Müsned. c. 6. s. 339.

Hazret-i Hasan'a Akîka Kurbanı Kesilişi ve İsim Takılışı

Doğan erkek ve kız çocukları için, doğumlarının 7. gününde kurban kesilir ve buna akîka kurbanı denir, çocuğun saçı kesilir ve ismi takılır.

Kesilecek kurban, erkek çocuklar için iki, kız çocuklar için bir koyundur. 540

Abdullah b. Ömer'e göre; erkek veya kız çocukları için akîka kurbanı birer koyun kesilir. 541

Akîka kurbanı doğumun 14. ve 21. günü de kesilebilir.

Kurban kesilirken, " Bismillâhi vallâhu ekber! Allah'ım! Bu, senin rızan için kesilen... nın akîka kurbanıdır" denir.

Peygamberimiz aleyhisselam; Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin'in akîka kurbanlarından bir but gönderilmesini, kalanının da kemikleri kırılmaksızın yenilmesini ve başkalarına da yedirilmesini tavsiye buyurmuştur.

Akîka kurbanı pişirilerek konuya komşuya hediye edilebilir. 542

Hazret-i Ali derki:

" Ben harbi darbı sever bir adamdım. 543

Hasan doğduğu zaman, ona Hart ismini koydum.

Resûlullah aleyhisselam geldi ve:

'Oğlumu gösteriniz banal' buyurup, 'Ne isim koydunuz ona?' diye sordu.

Ben:

'Harb ismini koydum' dedim.

Resûlullah aleyhisselam:

'Hayır! O, Hasan'dır' buyurdu." 544

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Koyacağınız isimleri, peygamberlerin isimlerinden koyunuz!

İsimlerin Allah'a en sevimli olanı Abdullah ve Abdurrahman'dır.

İsimlerin güzeli, Haris ve Hemmam'dır.

Çirkini de, Harb ve Mürre'dir." 545

" Muhakkak ki, siz, Kıyamet günü, kendi isimleriniz ve babalarınızın isimleri ile çağrılacaksınız!

Öyle ise, isimlerinizi güzel koyunuz! " buyurmuştur. 546

Hazret-i Fâtıma:

" Yâ Rasûlallah! Oğlum için, akîka kurbanı olarak bir deve veya iki koç kesmeyeyim mi?" diye sormuştu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hayır! Sen onun saçını kes! Saçının ağırlığında gümüşü, yoksullara sadaka olarak dağıt! " buyur-du. 547

Hazret-i Hasan'ın kesilen saçının ağırlığınca gümüş, sadaka olarak dağıtıldı. 548

Dağıtılan gümüş, bir dirhem veya bir dirhemin bir kısmı kadardı. 549

Hazret-i Hasan'ın doğumunun 7. günü de iki koç kesildi. 550

Hazret-i Hasan, aynı zamanda sünnet de ettirildi. 551

Çünkü, erkekler için sünnet, sünnettir552 ve fıtrat hasletlerindendir. 553

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Hasan'ın kulaklarına ezan okudu. 554

-------------------------------------

540. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 12, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 105-107, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1056-1057, Nesâî, Sünen, c. 7, s. 166.

541. Mâlik, Muvatta', c. 2, s. 501.

542. Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 302-304.

543. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 165.

544. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 98, Buhârî, Edebü'l-müfred, s. 213-214, Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 165, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 384, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 10, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 165, Hatîb et-Tebrizî, Mişkâtü'l-Mesâbih, c. 2, s. 440.

545. Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 288, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 306.

546. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 194, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 287, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 204.

547. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 166, Hatîb et-Tebrizî, Sünenü'l-kübrâ, c. 2, s. 439.

548. Mâlik, Muvatta', c. 2, s. 501, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 383, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 9, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 304.

549. Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 99, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 304.

550. Nesâî, Sünen, c. 7, s. 166, Hâkim, Müstedrek, c. 4, s. 237, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 383, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 9, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 164.

551. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 418.

552. Abdurrezzak, Musannef, c. 11, s. 174, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 75.

553. Abdurrezzak, Musannef, c. 11, s. 174, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 264, Buhârî, Sahîh, c. 7, s. 143, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 107.

554. Ahmed b. Hanbel. Müsned. c. 5. s. 9.

Hazret-i Hasan ve Hazret-i Fâtıma'nın Peygamberimiz aleyhisselama Benzerlikleri

Hazret-i Fâtıma ile Hazret-i Hasan kadar Peygamberimiz aleyhisselama benzeyen hiç kimse yoktu. 555 Hazret-i Hasan, Peygamberimiz aleyhisselama çok benzerdi. Hiç kimse, Peygamberimiz aleyhisselama onun kadar benzer değildi. 556

Hazret-i Ebu Bekir, bir gün, Peygamberimiz aleyhisselamın Mescidinde ikindi namazını kıldırdıktan sonra, çıkıp Hazret-i Ali ile birlikte biraz yürümüşler, Hazret-i Hasan'ın çocuklarla oynadığını görünce, Hazret-i Ebu Bekir onu tutup omuzuna almış ve:

" Babam feda olsun buna ki, bu, Peygamber'e benzer, Ali'ye değil! " demiş; Hazret-i Ali de, onlara bakarak gülümsemiştir. 557

Hazret-i Fâtıma da, Hazret-i Hasan'a:

" Peygamber'e benzeyen, Ali'ye benzemeyen yavru! " derdi. 558

Hazret-i Ali'nin bildirdiğine göre; Hazret-i" Hasan'ın Resûlullah aleyhisselama benzerliği başında göğsüne kadar olan kısmında, Hüseyin'in benzerliği ise bundan aşağı kısmında idi." 559

-------------------------------------

555. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 164.

556. Abdurrezzak, Musannef. c. 11, s. 453, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 307, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 217, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 659.

557. Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 164, 217, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 168.

558. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 283.

559. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 108, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 660, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 384, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ. c. 3. s. 167.

Peygamberimiz aleyhisselamın Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin'e Sevgisi

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin hakkında:

" Bunlar, benim oğullarım ve kızımın oğullarıdır." 560

" Allah'ım! Ben onları seviyorum, onlan Sen de sev! " 561

" Onları seveni de sev! " 562

" Onlar benim dünyada öpüp kokladığım iki reyhanımdır! " 563

" Hasan ve Hüseyin'i seven beni sevmiş, onlara kin besleyen de bana kin beslemiş olur! " 564

" Hasan ve Hüseyin, Cennetlik gençlerin iki seyyididir! " buyurmuştur. 565

Sa'd b. Ebi Vakkas'ın bildirdiğine göre; Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Ali'yi, Hazret-i Fâtımayı, Hazret-i Hasan'ı ve Hazret-i Hüseyin'i yanına çağırıp:

" Ey Allah'ım! Bunlar, benim Ehl-i Beytim, ev halkımdır! " buyurmuştur. 566

Hazret-i Âişe de der ki:

" Peygamber aleyhisselam; üzerinde siyah yünden dokunmuş nakışlı bir örtü olduğu halde, sabahleyin evden çıktı.

Derken, Hasan b. Ali geldi.

Peygamber aleyhisselam, onu örtünün içine aldı.

Sonra Hüseyin geldi.

O da Hasan'ın yanına girdi.

Sonra Fâtıma geldi.

Peygamber aleyhisselam, onu da örtünün içine aldı.

Sonra Ali geldi.

Peygamber aleyhisselam, onu da örtünün içine aldıktan sonra, Ahzâb sûresinin 33. ayetinden:

'Ey Ehl-i Beyt! Allah, sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister! ' [mealli] bölümünü okudu." 567

Yüce Allah, hepsinden razı olsun!

-------------------------------------

560. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 657, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 167.

561. Ahmed b. Hanbel, Müsned. c. 5, s. 369, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 661 , İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 391, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 19, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 168, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 9, s. 180.

562. Ahmed b. Hanbel, Müsned. c. 2, s. 331, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 657, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 168, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 9, s. 180.

563. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 85, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 217, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 657, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1 , s. 391, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 29.

564. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 288, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 51, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 171, İbn Asâkîr, Târih, c. 4, s. 205, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 9, s. 179.

565. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 62, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 656, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 391, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 19, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 168, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 9, s. 184.

566. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 185, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1871, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 225.

567. Müslim, Sahih, c. 3, s. 1883, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 147.

Zekat ve Sadaka Yemenin Peygamberimiz aleyhisselam ile Ehl-i Beytine Helâl Olmayışı

Peygamberimiz aleyhisselam, bir gün, Hazret-i Hasan'ın Beytülmâl'e ait zekat, sadaka hurmasından bir tane alıp ağzına götürdüğünü görünce: 568

" Kaka! Kaka! Kaka! " diyerek ağzından dışarı çıkarttırdı ve:

" Zekat, sadaka bize; 569 ne Muhammed'e, ne de Muhammed hanedanına helâl değildir! 570 Sen bizim zekat, sadaka yemediğimizi bilmiyor musun?" buyurdu. 571

Hazret-i Hasan da, bu husustaki hatırasını şöyle anlatır:

" Zekat, sadaka hurmasından bir tane hurma alıp ağzımda çiğnerken, Resûlullah aleyhisselam hemen onu ağzımdan ıslak ıslak çıkardı, hurma kümesinin içine attı.

'Yâ Rasûlallah! Şu yavrucuğun aldığı şu bir tek hurmadan sana ne sorumluluk olacak?! ' denildi.

Resûlullah aleyhisselam:

'Biz Muhammed hanedanıyız! Bize zekat, sadaka helâl değildir! ' buyurdu. 572

-------------------------------------

568. İbn Ebî Şeybe, Musannef, c. 3, s. 215, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 409, 476, Buhârî, Sahîh, c. 2, s. 134.

569. İbn Ebî Şeybe, c. 3, s. 214, 215, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 476, Buhârî, c. 2, s. 134, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 325.

570. Mâlik, Muvatta', c. 2, s. 1000, Nesâî, Sünen, c. 5, s. 106.

571. Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 409, Buhârî, c. 2, s. 135, c. 4, s. 36, Müslim, c. 2, s. 751, Dârimî, c. 2, s. 325.

572. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 200.