İslam Tarihi | Hicrî 4. Yıl


 

Reci' Seferi Ne Zaman, Ne İçin ve Nasıl Yapıldı?

Seferin Tarihi

Reci' seferi, Peygamberimiz aleyhisselamın Medine'ye hicretinin 36. Safer ayında, 343. yılın sonunda, Safer ayının ortalarında idi. 35

Seferin Adı ve Mevkii

Seferin adı Reci'dir.

Reci'; H icaz'da Hüzeyl kabilesine ait bir su olup, Hed'et'in yukarısındadır. 36 Mekke ile Usfan arasın-dadır. 37

Reci'in Hed'et'e uzaklığı 7 mil, Hed'et'in Usfan'a uzaklığı da 7 mildir. 38

Seferin Sebebi

1. Hun b. Hüzeyme b. Müdrike soyundan, Adal ve Kare kabilesinden birtakım kişiler, Medine'ye gelerek:

" Yâ Rasûlallah! İslâmiyet kabilemiz içinde yer almaya başladı. Ashabından bazı kimseleri bizimle birlikte gönder de, onlar bize dinî bilgileri öğretsinler, Kur'ân okusun ve okutsunlar! Bize İslâm şeriatını öğretsinler! " dediler. 39

2. Kureyş müşriklerinin lideri Ebu Süfyan b. Harb; Hamrâü'l-Esed'den ayrılıp Mekke'ye giderken, Abdulkays oğullarından rastladığı bir kafile ile, Peygamberimiz aleyhisselama:

" Biz, onun ve ashabının üzerine yürümeye ve köklerini kazımaya karar verdik" ! diyerek haber göndermiş bulunuyordu. 40

Peygamberimiz aleyhisselam, Kureyş müşriklerinin Müslümanlara karşı askerî bir hareket hazırlığı içinde bulunup bulunmadıklarından vaktinde haberdar olmak için. 41 ashabından bazılarını Mekke taraflarına gözcü olarak göndermek niyetinde idi. 42

Bunun için, Adal ve Kare kabilesinden gelip Müslüman olduklarını söyleyen kişilerin kabilelerine din öğretmeni gönderilmesi hakkındaki dileklerini, Peygamberimiz aleyhisselam müsait karşıladı. 43

-------------------------------------

34. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 3-4, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 55, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 323, İbn Seyyid, Uyûnu'l-es: er, c. 2, s. 40.

35. İbn Hazm, Cevâm iu's-Sîre, s. 176.

36. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 179.

37. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 40.

38. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 55.

39. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 178, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 354, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 55, Taberî, Târih, c. 3, s. 39, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 328, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 167, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 41, Zehebî, Megâzî, s. 189.

40. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 109, Vâkıdî, c. 1, s. 339-340, Taberî, c. 3, s. 29, Beyhakî, c. 3, s. 316-317, İbn Esîr, c. 2, s. 164-165, Zehebî, s. 182-184, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 49-50, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 121.

41. Vâkıdî, c. 1. S. 354, Beyhakî, c. 3, s. 323, Zehebî, s. 187, Heysemî, c. 6, s. 199.

42. Zührî, Megâzî, s. 67, Vâkıdî, c. 1, s. 354, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 353, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 294, Buhâri, Sahih, c. 5, s. 40, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 51, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 506, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 323-324.

43. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s: . 178, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s: . 354, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 55, Taberî, Târih, c. 3, s: . 39, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s: . 328, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s: . 167, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 41. Zehebî, Megâzî, c. 189, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 63.

Gözcü ve Din Öğretmeni Olarak Gönderilenlerin Sayısı

Adal ve Kare kabileleri temsilcilerinin istekleri üzerine gönderilen sahabilerin sayısı altı44 yahut yedi45 ya da on idi. 46

İçlerinden Mersed b. Ebi Mersed47 yahut Asım b. Sabit kumandan tayin edilmişti. 48 Kastalânî, en doğrusunun bu olduğu söyler. 49

-------------------------------------

44. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 178, Taberî, c. 3, s. 29, Beyhakî, c. 3, s. 327, İbn Esîr, c. 2, s. 167, İbn Seyyid, c. 2, s. 41 , Zehebî, s. 189, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 63, Heysemî, c. 6, s. 199, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 27, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, C. 1. S. 130.

45. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 355.

46. Vâkıdî, c. 1, s. 355, İbn Sa'd, c. 2, s. 55, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 294, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 51 , Beyhakî, 0. 3, 3. 324, 327, Zehebî, s. 187.

47. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 178, Vâkıdî, c. 1, s. 355, Belâzuri, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 375, Taberî, c. 3, s. 30, İbn Esîr, c. 2, s. 167, Zehebî, s. 189, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 63, Heysemî, c. 6, s. 199, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 27.

48. Zührî, Megâzî, s. 67, Abdurrenak, Musannef, c. 5, s. 353, Vâkıdî, c. 1 , s. 355, İbn Sa'd, c. 2, s. 55, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 294, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 40, Ebu Dâvud, c. 3, s. 51, Belâzurî, c. 1, s. 375, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 506.

49. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 130.

Gözcü ve Din Öğretmeni Olarak Gönderilen Sahabilerden Bazılarının İsimleri ve Nasıl Gadr ve Hıyanete Uğradıkları

1. Mersed b. Ebi Mersed,

2. Asım b. Sabit,

3. Halici b. Bükeyr,

4. Hubeyb b. Adiyy,

5. Zeyd b. Desinne,

6. Abdullah b. Târık, 50

7. Muattib b. Ubeyd... olup, bunlar Mekke ile Usfan arasında bulunan ve Hüzeyllere ait olan su başına, Hed'et'in yakınına vardıkları zaman, Adal ve Kare temsilcilerinin gadr ve hıyanetine uğradılar. 51

Adal ve Kare kabileleri, Lihyan oğulları diye anılan Hüzeyl kabilesine haber salıp, onlardan, Müslümanlara karşı kendilerine yardım etmelerini istediler.

Gelen yüze yakın Hüzeyl okçuları, İslâm gözcü ve irşad birliğini izlemeye ve aramaya başladılar.

Onların indikleri ve Medine hurmasını yiyip çekirdeklerini attıkları yeri buldular.

" İşte, Yesrib (Medine) hurması çekirdekleri! " diyerek bağrışıp, Müslüman gözcü ve irşad birliğinin izlerini sürmeye başladılar. En sonunda, Asım b. Sabitle arkadaşlarına-sığındıklan dağın tepesinde-kavuştularve çevrelerini sardılar. Onlara:

" Eğer yanımıza inerseniz, sizlerden hiçbir kimseyi öldürmeyeceğimize kesin söz veriyoruz! 52

Vallahi, biz sizi öldürmek istemiyoruz!

Biz sizi ancak Mekkelilere teslim edip onlardan birşeyler* almak istiyoruz.

Sizi öldürmemek üzere, Allah'a söz veriyoruz! " dediler.

Asım b. Sabit, Mersed b. Ebi Mersed ve Halid b. Bükeyr:

" Vallahi, biz müşrikten hiçbir zaman ahd ve akd kabul etmeyiz! " dediler. 53

Asım b. Sabit:

" Allah'ım! Günün başında ben senin dinini korudum!

Günün sonunda da, sen benim etimi, tenimi koru! 54

Allah'ım! Halimizden, Peygamberini haberdar et! " diyerek dua etti ve:

" Vallahi, ben kâfirin himayesine girmem ve aşağı inmem! " dedi.

Müşrikler onları oka tuttular.

İçlerinde Asım b. Sabit'in de bulunduğu yedi sahabiyi şehit ettiler. 55

Yüce Allah bu şehitleri ilahî rahmet ve rızasına mazhar kılsın!

-------------------------------------

50. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 178, Vâkıdî, c. 1, s. 355, İbn Sa'd, c. 2, s. 55, Taberî, c. 3, s. 29-30, Beyhakî, c. 3, s. 327, İbn Seyyid, c. 2, s. 41, Zehebî, s. 189, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 63-64, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 27.

51. İbn İshak, İbn Hişam , c. 3, s. 179, Vâkıdî, c. 1, s. 355, Taberî, c. 3, s. 30, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, c. 176, İbn Seyyid, c. 2, s. 4142, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 64, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 27.

52. Zührî, Megâzî, s. 67, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 353-354, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 294, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 29-30, c. 5, s. 40, Ebu Nuaym , Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 506, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 324, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 120-121, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 2, s. 40, Zehebî, Megâzî, s. 187, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 62.

* Fidye İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 27).

53. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 179, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 355, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 55, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 42, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 64.

54. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 463.

55. Zührî, Megâzî, s. 67, Abdurrezzak, c. 5, s. 354, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 294, Buhârî, c. 4, s. 29, c. 5, s. 40, Ebu Nuaym , c. 2, s. 506, Beyhakî, c. 3, s. 324, İbn Esîr, c. 2, s. 120, İbn Seyyid, c. 2, s. 40, Zehebî, s. 187, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 62.

Sülâfe'nin Asım b. Sabit Hakkındaki Adağı

Asım b. Sabit, Uhud savaşında müşrik kadınlarından Sülâfe'nin iki oğlunu okla vurup öldürmüş, Sülâfe de Asım b. Sabit'in başını ele geçirecek olursa kafatası ile şarap içmeyi adamış56 ve onun başını kendisine getirecek olana da yüz deve vermeyi vaad etmişti.

Bunu bütün Araplar ve Lihyan oğulları bilmekte idiler. 57

Asım b. Sabit ise, kendisine hiçbir müşrikin dokunmaması, kendisinin de hiçbir müşrike el sürmemesi hakkında Allah'a söz vermiş bulunuyordu.

Hüzeyller Asım b. Sabit'in başını alıp Sülâfe'ye satmak için cesedine doğru vardıkları zaman, aralarına giren anlardan, cesede yaklaşamadılar.

" Bırakın onu! Akşam olup arılarbaşından dağılınca alırız! " dediler.

Fakat, Yüce Allah'ın gökte bul ut yokken gönderdiği sel Asım'ın cesedini hiç bulunamayacak biryere alıp götürdü! 58

-------------------------------------

56. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 79, Vâkıdî, c. 1, s. 228, İbn Sa'd, c. 3, s. 462, Taberî, c. 3, s. 19, Beyhakî, c. 3, s. 328, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 168, İbn Seyyid, c. 2, s. 42, Zehebî, s. 189, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 64.

57. Vâkıdî, Megâzî. c. 1, s. 228, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 462, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 42.

58. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 180, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 356, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 463.

Hubeyb b. Adiyy İle Zeyd b. Desinne'nin Başlarına Gelenler

Hubeyb b. Adiyy ile Zeyd b. Desinne ve Abdullah b. Târik müşriklerin sözlerine kanarak bulundukları yerden yanlarına inip teslim oldukları zaman, müşrikler onların ellerini yay telleriyle sımsıkı bağladılar. 59

Mekkelilere satmak için, Mekke'ye doğru götürdüler.

Mekke yakınındaki Zahran'a vardıkları zaman, Abdullah b. Tank, bağladıkları ipten elini çıkarıp kılıcına yapıştı.

Hüzeylîler geri çekildiler, onu taşa tuttular ve taşla şehit ettiler.

Kendisinin kabri Zahran'da bulunmaktadır. 60

Yüce Allah ondan razı olsun!

Hüzeylîler, Hubeyb b. Adiyy ile Zeyd b. Desinne'yi Mekke'ye götürüp satılığa çıkardılar.

Hubeyb'i Huceyr b. Ebi İhab, öldürülmüş olan babasının karşılığı olarak öldürmek üzere, satın aldı.

Zeyd b. Desinne'yi de, babası Ümeyye b. Halefin karşılığı olarak öldürmek üzere, Salvan b. Ümeyye satın aldı.

Hubeyb b. Adiyy, Maviye adlı kadının evindeki bir hücrecikte; Zeyd b. Desinne de Salvan b. Ümeyye'nin kölesi Nıstas'ın evinde hapsedildi. 61

Huceyr b. Ebi İhab'ın (sonradan Müslüman olan) kölesi Maviye Hatun der ki:

" Hubeyb, benim yanımda, evimde hapsolunmuştu.

Bir gün, Hubeyb'in yanına varınca gördüm ki, elinde adam başı gibi büyük bir üzüm salkımı bulunuyor ve o ondan yiyordu! 62

O zaman, Mekke'de, 63 hatta Allah'ın bütün yeryüzünde üzümün tanesi bile var mıydı, bilmiyorum ! 64

Kendisi zincirle bağlı olduğu halde, bunu ona nzık olarak ancak Allah veriyordu!

Ben Hubeyb'den daha hayırlı bir esir görmedim! 65

Hubeyb Kur'ân okur, teheccüd namazı kılardı.

Onun okuduğu Kur'ân'ı dinleyen kadınlar rikkate gelir, ağlarlardı.

Hubeyb'e:

'Ey Hubeyb! Senin herhangi bir ihtiyacın var mı?' diye sormuştum.

'Hayır! Senin bana tatlı su içirin enden, putlar adına kesilen hayvanların etlerini tattırmamandan, bir de, öldürülmek istenildiğim zamanı bana haber vermenden başka birşeye ihtiyacım yok! ' dedi.

Haram olan aylar çıkıp kendisini öldürmeye karar verdiklerini bildirdiğim zaman, vallahi, onun bundan hiçbir korku ve kaygı duyduğunu görmedim. 66

Öldürüleceği gün gelip çatınca, Hubeyb:

'Bana bir bıçak (ustura) gönder ki, onunla (ölüm için) etek temizliği yapayım?' dedi. 67

Bunun üzerine, üvey oğlum Ebu Hüseyn'e68 bir ustura verdim ve:

'Bunu, şu evdeki adamın yanına gir de, kendisine ver! ' dedim.

Sonra da, kendi kendime:

'Ben ne yaptım?! Vallahi, adam bu çocuğu öldürmekle öcünü alır, böylece adama karşı adam öldürülmüş olur! ?' dedim.

Hubeyb usturayı çocuğun elinden aldı. 69

Çocuğun Hubeyb'in dizine oturmuş ve usturayı da Hubeyb'in elinde olduğunu görür görmez, son derece korktum.

Hubeyb, korktuğumu anlayınca, bana:

'Çocuğu öldürürüm diye mi korkuyorsun?!

Korkma! İnşaallah, ben böyle birşey işlemem ! 70

Haksız yere cana kıymak bizim hal ve şanımızdan değildir! ' dedi. 71

Bunun üzerine, ona:

'Ey Hubeyb! Ben sana Allah'ın emânıyla emniyet ettim.

Sana verdiğim usturayı senin İlâhın için verdim. Yoksa, oğlumu öldüresin diye vermedim! ' dedim.

Hubeyb:

'Ben senin oğlunu öldürecek bir kimse değilim! Dinimizde haksız yere cana kıymak bize helâl değildir! ' dedi.

Kendisini, hapisten çıkaracaklarını ve ertesi günü sabahleyin de, öldüreceklerini haber verdim."

Müşrikler; öldürmek üzere kararlaştırdıkları gün gelince, Hubeyb ile Zeyd'in zincirlerini çözdüler ve kendilerini Mekke Haremi dışında bulunan, Mekke'ye iki fersah uzaklıkta olan Ten'im'e götürdüler. Kadın, çocuk, köle.. Mekke halkının hemen hepsi, seyretmek için birlikte gittiler. 72 Hubeyb ile Zeyd Ten'im'e götürülürlerken, başlarına gelene karşı sabırlı olmayı, katlanmayı birbirlerine tavsiye ettiler. 73

Müşrikler Ten'im'de bir çukur kazdılar, kuru ve uzun bir ağaç gövdesini o çukura diktiler.

Hubeyb'i onun yanına götürdüler. 74

Hubeyb:

" İki rekat namaz kılmak için bana müsaade ediniz! " dedi.

Kendisini, namaz kılmak için, bıraktılar.

Hubeyb, hafifçe iki rekat namaz kıldıktan sonra:

" Vallahi, eğer hakkımda ölümden korktu da namazı bunun için uzatıyor diye zannetmeyecek olsaydınız, namazımı uzatırdım! " dedi ve:

" Bunların hepsini helak et, birer birer canlarını al! Hiçbirini sağ bırakma! 75

İlâhî! Ben şuracıkta düşman yüzünden başka yüz göremiyorum ! 76

İlâhî! Şuracıkta, Resûlüne elçi olarak gönderilecek bir kimse bulamıyorum! Resûlüne selâmımı sen tebliğ et! 77

İlâhî! Biz Senin Resûlünün elçiliğini tebliğ ettik.

Sen de bize yapılanı sabahleyin Resûlüne tebliğ et! " diyerek dua etti. 78

Cebrail aleyhisselam, gelip bunu Peygamberimiz aleyhisselama haber verdi. 79

Hubeyb'i darağacına kaldırıp sıkıca bağladılar. 80

Urve b. Zübeyr ve Musa b. Ukbe'den rivayet edildiğine göre;81 Bediide öldürülen müşriklerin oğulları darağacında bağlı olan Hubeyb'i silahlarıyla yarmaya, yırtmaya giriştiler. 82

Hubeyb, okuduğu beyitlerde:

Her taraftan birçok halkın, çoluk çocukların kendisinin başına toplandığını,

Asılmak üzere uzun bir ağaç gövdesine yaklaştırıldığını,

Bağlı olduğu için herkesin elinden geldiği kadar kendisine düşmanlık ettiğini,

Hem çektiği mihnet ve meşakkat, hem de garipliğinden dolayı Cenab-ı Hakka şikayetlendiğini,

Din düşmanlarının yaptıkları, özellikle etlerini yarıp yırtmak suretiyle reva gördükleri işkencelerden dolayı kurtuluş ümidi kalmadığından Yüce Arş Sahibinden sabır istediğim,

Uğradığı bu musibetin Allah yolunda olduğu cihetle, kesilen, biçilen, yarılan, yırtılan uzuvlarından dolayı me'curolacağını,

Teklif ettikleri küfür ve irtidadı kabul etmektense, ölümün kendisine daha kolay olduğunu,

Her ne kadar bir ara gözleri yaşla dolar gibi olmuşsa da yaş akmadığını ve er geç öleceği cihetle, kendisinin ölümden çekincesi olmayıp ancak Cehennem ateşinin hararetinden korktuğunu, hiçbir suretle düşmanlara boyun eğmeyeceğini,

Sabırsızlık göstermeyeceğini,

Dönüş yerinin huzûr-u ilahî olacağını... dile getirdi. 83

Beyitlerinin sonunda da:

" Ben Müslüman olarak öldürülmüş olduktan sonra, ölümüm ne suretle olursa olsun, aldırış etmem!

Çünkü, onların hepsi Allah yolundadır!

O, dilerse, bu tarumar olan vücuduma feyiz ve bereket ihsan eder! " dedi. 84

Haris b. Bersâ der ki:

" Hubeyb b. Adiyy beddua ederken, ben de hâzır bulunmuştum

Vallahi, bizden hiç kimsenin sağ kalmayacağını sanmıştım! " 85

Muaviye b. Ebu Süfyan da:

" Hubeyb b. Adiyy'in öldürüleceği gün hâzır olanlar içinde, (babam) Ebu Süfyan'la birlikte orada ben de bulundum.

Hubeyb'in duasından korkarak yere yattım.

'Bir adamın üzerine beddua edildiği zaman, adam yanının üzerine yatarsa, o beddua ondan gider' derlerdi" demiştir. 86

Diğer rivayete göre; babası Ebu Süfyan hemen yere yatmış ve oğlu Muaviye'yi de birden çekip arkasının, kuyruk sokumunun üzerine düşürdüğü için onun rahatsızlanmasına sebep olmuş, rahatsızlığı bir müddet geçmemiştir. 87

Huvaytıb b. Abduluzzâ, yapılan duayı işitmekten korkarak parmaklarını kulaklarına tıkamış, oradan kaçmıştır!

Cübeyr b. Mut'im, o zaman, Hubeyb'in bedduasından korkup, adamların arasına kanşmıştır. 88

Saîd b. Amir'e, arada sırada baygınlık gelirdi.

Hazret-i Ömer, halifeliği sırasında, Saîd b. Âmirin bu halini işitip sebebini sorunca, Saîd b. Âmir: " Ey mü'minler emîri! Bende bir hastalık yoktur.

Fakat, ben Hubeyb b. Adiyy'in öldürülmesi sırasında orada hâzır olanlar içinde bulunmuş, onun bedduasını dinlemiştim.

Vallahi, bunu ne zaman bir mecliste hatırlasam, muhakkak, üzerime baygınlık gelir! " dedi. 89

Nevfel b. Muaviye de der ki:

" Hubeyb beddua ederken, ben de orada ve ayakta idim. Onun bedduasından korkarak hemen yere yattım!

Orada bulunup da Hubeyb'in bedduasından korkarak kaçışmayan bir kimse görmedim! Bir ay ve daha da fazla bir zaman, Kureyş'in meclislerinde Hubeyb'in bedduasından başka bir söz konuşulmamıştır." 90

-------------------------------------

59. Zührî, Megâzî, s. 67, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 354, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 294, Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 29, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 506, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 324, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 120, İbn Seyyid, c. 2, s. 40, Zehebî, Megâzî, s. 187, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 62, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 199.

60. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 180, Vâkıdî, c. 1, s. 357, İbn Sa'd, c. 2, s. 56, Taberî, c. 3, s. 30, Beyhakî, c. 3, s. 327, İbn Seyyid, c. 2, s. 42, Zehebî, s. 190, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 64-65.

61. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 357, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 56.

62. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 181, Vâkıdi, Megâzî, c. 1, s. 357, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 302, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 331, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 65.

63. Zührî, Megâzî, s. 68, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 354, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 41, Taberî, Târîh, c. 3, s. 31, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 440, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 121, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 325, Zehebî, Megâzî, s. 188, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 63.

64. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 181, Vâkıdî, c. 1, s. 357, İbn Sa'd, c. 8, s. 302, Beyhakî, c. 3, s. 331, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 65.

65. Zühri, Megâzî, s. 68, Vâkıdî, c. 1, s. 357, Abdurrezzak, c. 5, s. 354, İbn Sa'd, c. 8, s. 301-302, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 294, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 4, 1 Taberî, c. 3, s. 31, İbn Abdilberr, c. 2, s. 440, Beyhakî, c. 3, s. 325, İbn Esîr, c. 2, s. 121, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 41, Zehebî, s. 188, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 63.

66. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 358, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 302.

67. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 181, Vâkıdî, c. 1, s. 358, İbn Sa'd, c. 8, s. 302.

68. Vâkıdî, c. 1, 5. 358, İbn Sa'd, c. 8, s. 302.

69. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 181, Vâkıdî, c. 1, s. 358, İbn Sa'd, c. 8, s. 302.

70. Zührî, Megâzî, s. 68, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 354, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 294, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 41, Taberî, Târîh, c. 3, s. 31, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 440, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 325, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 120-121, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 41 , Zehebî, Megâzî, s. 188, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 63.

71. Taberî, Târîh, c. 3, s. 31.

72. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 358, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 302.

73. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 362, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 456.

74. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 358, İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 302.

75. Zührî, Megâzî, s. 68, İmam Muhammed, Siyer, c. 1, s. 227, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 355, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 294, Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 29, c. 5, s. 41, Taberî, Târîh, c. 3, s. 31 , Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 507, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 325, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 121 , İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 41, Zehebî, Megâzî, s. 189, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 63, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 200.

76. İmam Muhammed, Siyer, c. 1, s. 226, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 360, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 326, İbn Seyyid, c. 2, s. 43, Heysemî, c. 6, s. 200.

77. İmam M uhammed, Siyer, c. 1, s. 226, Vâkıdî, c. 1, s. 360, Ebu Nuaym, c. 2, s. 508, Beyhakî, c. 3, s. 326, 331, İbn Seyyid, c. 2, 5. 43.

78. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 182, Zehebî, s. 178, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 66.

79. Vâkıdî, c. 1, s. 360, Ebu Nuaym , c. 2, s. 508, Beyhakî, c. 3, s. 326.

80. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 182, Vâkıdî, c. 1, s. 360, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 66.

81. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 66.

82. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 200.

83. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 185-186, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 328-329, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 441 , İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 121 -122, Zehebî, Megâzî, s. 190, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 121 -122, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 67.

84. Zührî, Megâzî, s. 68, İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 185-186, İmam Muhammed, Siyer, c. 1, s. 227, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 355, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 294, Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 30, c. 5, s. 41, İbn Abdilberr, c. 2, s. 441, Beyhakî, c. 3, s. 325, İbn Esîr, c. 2, s. 121, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 41, Zehebî, s. 188, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 63, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 200.

85. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 359, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 177.

86. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 182, Zehebî, Siyer, c. 1, s. 177, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 66.

87. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 359.

88. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 359, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 456.

89. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 182-183, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 359-360, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 392, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 66.

90. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 360.

Hubeyb'in Darağacında Can Verişi

Müşrikler, Bedir savaşında öldürülmüş bulunanların oğullarından kırk çocuk bulup, her birine birer mızrak verdiler ve:

" Sizin babalarınızı bu öldürdü! Onu hafif hafif mızraklayınız! " dediler. 91

Ukbe b. Haris, darağacında bağlı bulunan Hubeyb'e doğru vardı, onu mızrakladı. 92

Hubeyb'in göğsünden saplanan mızrağın ucu, sırtından dışarı çıktı!

Hubeyb:

" Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûlüh=Şehadet ederim ki; Allah'tan başka ilah yoktur! Ve yine şehadet ederim ki; Muhammed (aleyhisselam) O'nun kulu ve resûlüdür! " diyerek şehadet getirdikten sonra, ruhunu Yüce Allah'a teslim etti. 93

Peygamberimiz aleyhisselam:

" O benim Cennette refîkimdir! " buyurmuştur. 94

Yüce Allah, onu rahmet ve rızasına mazhar kılsın!

Ukbe b. Haris ise: " Vallahi, Hubeyb'i ben öldürmedim! Çünkü, ben daha küçüktüm. 95 O zaman, çocuktum. 96

Fakat, Abduddar oğullarının kardeşi Ebu Meysere, mızrağı alıp benim elime verdi. Sonra, elimden tutup, mızrağı ona sapladı ve onu öldürdü! " demiştir. 97

-------------------------------------

91. Vâkıdı, Megâzî, c. 1, s. 361.

92. Zührî, Megâzî, s. 68, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 355, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 294, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, s. 325, Zehebî, Megâzî, s. 188, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 63, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 200.

93. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 361, Diyarbekıf, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 458.

94. İmam Muhammed, Siyeru'l-kebîr, c. 1, s. 227.

95. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 182, Vâkıdî, Megâzî, c. 1 , s. 361, Zehebî, Megâzî, s. 190, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 66.

96. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 361.

97. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 182, Vâkıdî, c. 1, s. 361, Zehebî, s. 190, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 66.

Zeyd b. Desinne'nin Tutukluluk Hayatı ve Şehit Edilişi

Zeyd b. Desinne'yi, Salvan b. Ümeyye, babası Ünneyye'nin karşılığında öldürmek üzene satın almıştı. 98 Zincirle bağlı ve tutuklu olarak bulunduruyordu.

Zeyd b. Desinne, geceleri teheccüd namazı kılar, gündüzleri oruç tutardı.

Kendisine getirilen et yemeklerini yememesi, Safvan b. Ümeyye'nin ağırına gitti.

Safvan b. Ümeyye, ona et yemeğini ne için yemediğini sordu.

Zeyd b. Desinne:

" Ben Allahtan başkasının adına kesilen hayvanın etini yemem. Fakat, sütü içerim" dedi.

Bunun üzerine, Safvan, ona her gün büyükçe bir kapla süt götürülmesini emretti.

Zeyd b. Desinne sütle oruç tutar, orucunu da onunla açardı. 99

Zeyd b. Desinne'nin şehit edileceği zaman, Safvan b. Ümeyye onu kölesi Nıstas'la-Harem dışındaki-Ten'im'e gönderdi.

Orada, müşriklerden birçok kimse toplanmıştı. 100

Ten'im'e aynı günde götürülen Zeyd b. Desinne ile Hubeyb b. Adiyy, karşılaştıkları ibtilâ hakkında birbirlerine sabır tavsiye ettiler. Ten'im'de kendisi için darağacı dikildiği zaman, Zeyd b. Desinne de:

" İki rekat namaz kılayım! " dedi, kıldıktan sonra, kendisini darağacına kaldırıp bağladılar.

Müşrikler, Zeyd b. Desinne'ye:

" Gel, şu sonradan ortaya çıkarılan dininden dönüp bizim dinimize bağlan da, seni serbest bırakalım" dediler.

Zeyd b. Desinne:

" Hayır! Vallahi, ben hiçbirzaman dinimden ayrılmam! " dedi. 101

Ebu Süfyan:

" Sana Allah adına and veriyor ve soruyorum: Şimdi yanımızda, senin yerine Muhammed bulunup da onun boynunu vurmamızı, senin ise ailenin içinde sağ salim yaşamanı arzu etmez misin?" dedi.

Zeyd b. Desinne:

" Vallahi, ben ailem içinde sağ salim oturup da Muhammed (aleyhisselam)'ın-değil sizin yanınızda, hatta şimdi bulunduğu yende bile-ayağına bir dikenin batmasına, batıp incitmesine razı olamam! " dedi.

Ebu Süfyan:

" Ben, insanlar içinde, ashabının Muhammed'i sevdiği gibi, hiçbir kimsenin hiçbir kimseyi sevdiğini görmemişimdir! " demekten kendini alamadı. 102

Müşrikler, Zeyd b. Desinne'yi, dininden döndürmek için oka tuttular.

Fakat, bu da onun imanını ve İslâmiyete bağlılığını arttırmaktan başka bir işe yaramadı. 103

Zeyd b. Desinne'yi Safvan'ın kölesi Nıstas şehit etti. 104

Yüce Allah, Zeyd b. Desinneyi rahmet ve rızasına mazhar kılsın!

Reci' haberi Medine'de yayılınca, münafıklardan bazı adamlar: " Yazık oldu şu işkenceye uğratılan ve öldürülenlere!

Onlar ne çoluk çocuklarının içinde sağ salim oturdular, ne de adamlarının elçiliğini yerine getire-bildiler! " diyerek bozgunculuğa ve yaygaraya başladılar. 105

-------------------------------------

98. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 180-181, Vâkıdî, c. 1, s. 357, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 56, Taberî, Târîh, c. 3, s. 30, Beyhakî, Delâil. c. 3, s. 327, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 42, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 65.

99. Vâkıdî, Megâzî. c. 1, s. 361-362.

100. İbn İshak, İbn Hişam , c. 3, s. 181, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 56, Taberî, c. 3, s. 31 , İbn Seyyid, c. 2, s. 42, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 65.

101. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 361 -362.

102. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 3, s. 181, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 362, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 56, Taberî, Târih, c. 3, s. 31, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 178, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 287, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 42, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 65.

103. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 326, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 43, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 66.

104. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 181, Taberî, c. 3, s. 31 , Beyhakî, c. 3, s. 327, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 168, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 42, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 65.

105. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 183, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 67.

Bi'r-i Maûne Seferi Ne Zaman, Ne İçin ve Nasıl Yapıldı?

Uhud savaşından dört ay sonra, Hicretin dördüncü yılı Safer ayında, Ebu Berâ' Amir b. Malik b. Cafer, Medine'ye gelerek, Peygamberimiz aleyhisselamı ziyaret etmişti. 106

Kendisi Âmir b. Sa'saa oğulları kabilesinin seyyidi, lideri idi. 107

Ebu Berâ', getirdiği iki afla iki deveyi 108 hediye etmek istedi ise de, Peygamberimiz aleyhisselam onun hediyesini kabul etmedi109 ve:

" Ey Ebu Berâ'! 110 Ben müşrikten hediye kabul edemem 1111 Eğer hediyeni kabul etmemi istiyorsan, Müslüman ol! " buyurdu ve İslâmiyette neler olduğunu, Allah'ın mü'min kullarına vereceğini va'dettiği sevap ve mükâfatları haber verdi ve Kur'ân-ı Kerîm okudu. 112

Ebu Berâ' ne Müslüman oldu, ne de ondan uzak kaldı. 113

" Ey Muhammedi Ben senin işini pek güzel ve pek şerefli görüyorum! 114 Kavmim benim arkam-dadır, ne dersem yaparlar. 115

Ashabından, Necid halkına birtakım adamlar göndersen ve onlar da onları senin işine davet etsel-er, 116 umarım ki onlar senin davetine icabet ederler, işine tâbi olurlar. 117 Tâbi olunca da, arbk davet ettiğin işin öyle parlar ve güçlenirsin ki, diyecek yok! 118

Sen istediğin kişileri Necid halkına gönder! " dedi. 119

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ben göndereceğim kişilere Necidlilerin fenalık etmelerinden korkarım! " buyurdu. 120

Ebu Berâ':

" Ben onları himayeme alır, korurum. 121 Korkma! Necid halkından hiç kimse onlara engel olamaz, dokunamaz! 122 Göndereceğin kişileri gönder! Halkı senin işine davet etsinler! " dedi. 123

Rı'l, Zekvan, Usayya ve Lihyan oğullarından da bazı kimseler, gelip Müslüman olduklarını söylemişler; 124

" Bize Kur'ân ve sünneti öğretecek;" 125 aynı zamanda kavimlerinden muhalefet edenlere karşı kendilerine yardım edecek adamlar göndermesini Peygamberimiz aleyhisselamdan istemişlerdi. 126

Ebu Berâ', Peygamberimiz aleyhisselama:

" Ben kavmimin yanına döner, göndereceğin kişileri görür gözetirim! " diyerek, 127 Medine'den ayrılıp Necid bölgesine doğru gitti.

Peygamberimiz aleyhisselamın ashabını himayeye aldığını bildirerek, onlara dokunmamalarını Necidlilere sıkı sıkı tenbih etti.

Necidliler de:

" Ebu Berâ'ın himaye taahhüdü bozulmayacak, onun taahhüdüne aykırı davranışlarda bulunulmayacaktır" dediler.

Fakat, Ebu Berâ'ın yeğeni Âmir b. Tufeyl amcasının isteklerini yerine getirmeye yanaşmadı, ona aykırı davrandı. 128

-------------------------------------

106. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 193, Taberî, Târih, c. 3, s. 33, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 338, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 43, Zehebî, Megâzî, c. 1, s. 192, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 72, Heysemî, M eanau'z-zevâid, c. 6, s. 128.

107. Taberî, Târîh, c. 3, s. 33, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 171.

108. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 346.

109. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 52, Taberî, Târîh, c. 3, s. 33.

110. Taberî, Târîh, c. 3, s. 33.

111. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 346, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 382, Taberî, c. 3, s. 33-34, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 512, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 343, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 171, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 127.

112. Taberî, Târih, c. 3, s. 33.

113. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 193, Vâkıdî, c. 1, s. 346, Taberî, c. 3, s. 34, Beyhakî, c. 3, s. 338-339, İbn Esîr, c. 2, s. 171 , İbn Seyyid, c. 2, s. 44, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 73, Heysemî, c. 6, s. 128.

114. Vâkıdî, c. 1, s. 346, Taberî, c. 3, s. 34, İbn Esîr, c. 2, s. 171.

115. Vâkıdî, c. 1, s. 346.

116. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 193-194, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 339, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 27.

117. Vâkıdî, c. 1, s. 346, İbn Sa'd, c. 2, s. 52, Beyhakî, c. 3, s. 339.

118. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 346.

119. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 383.

120. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 194, Vâkıdî, c. 1, s. 346, İbn Sa'd, c. 2, s. 52, Taberî, c. 3, s. 34, Beyhakî, c. 3, s. 329, İbn Esîr, c. 2, s. 171, İbn Seyyid, c. 2, s. 44, Zehebî, s. 192-193, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 72, Heysemî, c. 6, s. 128, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 27.

121. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 194, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 346, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 383, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 52, Taberî, Târîh, c. 3, s. 34, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 339, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 171, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 2, s. 44, Zehebî, Megâzî, s. 192, Ebu’l -Fidâ, el -Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 73, Heysemî, M e an au 'z-zevâid, c. 6, s. 127, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 27.

122. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 346-347, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 52.

123. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 194, Taberî, c. 3, s. 34, Beyhakî, c. 3, s. 339, İbn Esîr, c. 2, s. 171, İbn Seyyid, c. 2, s. 44.

124. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 109.

125. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 514, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1511, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 343.

126. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 109, Beyhakî, c. 3, s. 348, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 71, Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 1, s. 296.

127. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 375.

128. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 347.

İslâm İrşad Birliğinin Gönderilişi

Peygamberimiz aleyhisselam; Ebu Berâ'ın gönderilecek irşad birliğini koruyacağı hakkında verdiği kesin söz üzerine, Sâide oğullarının kardeşi Münzirb. Amr'ın kumandası altında kırk kişilik129 veya otuz kişilikl 30 veya yetmiş kişilikl 31 irşad birliğini o taraflara yolladı. 132

İrşad birliğine katılan ashabın dördü Muhacirlerden, diğerleri Ensardandı. 133

Gönderilen irşad birliğinin önce kırkının, arkasından da otuzunun takviye olarak gönderilmiş olduğu ve gönderilenlerin sayısının böylece yetmişi bulduğu gözönünde tutulacak olursa, her üç rivayetin de doğru olduğu anlaşılır.

İrşad birliği; Süleym oğullarından Muttalib'in kılavuzluğu ile Maûne Kuyusuna doğru yollarına devam edip, bir sabah Bi'r-i Maûne'nin başına indiler. 134

Bi'r-i Maûne; Âmir oğulları yurdu ile Süleym oğulları yurdu arasında olup, her ikisinin bölgesine yakındır. Fakat, Süleym oğullarının kara taşlıklarına daha yakındır. 135

Bi'r-i Maûne, Süleym oğullarına ait sulardandır. 136 Mekke ile Usfan arasındaki bölgededir. 137

İslâm irşad birliği Bi'r-i Maûne'nin başına indikleri zaman, binek develerini otlatmak üzere, Amr b. Ümeyye ile Münzirb. Muhammed'i mer'aya gönderdiler. 138

Peygamberimiz aleyhisselam; Necid halkı ve Âmir oğulları liderlerine verilmek üzere, bir mektup da göndermişti. 139

İslâm irşad birliği, Bi'r-i Maûne'nin üst tarafında bulunan bir mağarada oturup dinlendikten sonra, birbirlerine:

" Hanginiz şu su çevresi halkına Resûlullah aleyhisselamın elçiliğini yapar?" diye sordular.

Haram b. Milhan:

" Ben yaparım! " dedi. 140

Biri Benî Ümeyye'den, diğeri de topal olan iki arkadaşını yanına alıp gitti. 141

Benî Âmirlerin kardeşi Âmir b. Malikle karşılaştı. İzin verilince, Peygamberimiz aleyhisselamın mektubunu onlara okudu. 142

Haram b. Milhan; Âmir b. Tufeyl'in topluluğuna yaklaşınca, arkadaşlarına: 143

" Ben size gelinceye kadar, siz yerinizde durunuz. 144

Ben onların yakınına varıncaya kadar, benden uzak durmayınız.

Eğer onlar bana Resûlullah aleyhisselamdan aldığımız emri kendilerine tebliğ edinceye kadar eman ve imkân verirlerse ne âlâ!

Yok eman vermezler, beni öldürürierse, siz zaten benden uzakta değilsiniz, hemen gider, durumu arkadaşlara haber verirsiniz! " dedi.

Haram b. Milhan; Âmir b. Tufeyl'in topluluğuna:

" Resûlullah aleyhisselamın elçiliğini tebliğ için bana eman ve izin verir misiniz, yanınıza gelip sizinle konuşayım?" dedi.

" Olur! " dediler. 145

Bunun üzerine, Haram b. Milhan yanlarına vardı ve onlara:

" Ey Maûne Kuyusunun çevresi halkı! Ben size Resûlullah aleyhisselamın gönderdiği elçisiyim!

Ben şehadet ederim ki; Allah'tan başka ilah yoktur! Muhammed aleyhisselam da Allah'ın kulu ve resûlüdür!

O halde, siz de Allah'a ve Resûlüne iman ediniz! " dedi. 146

Âmir b. Tufeyl, Haram b. Milhan'ın sunduğu, Peygamberimiz aleyhisselamın mektubuna hiç bakmadı bile!

Hemen üzerine saldırıp Haram b. Milhan'ı şehit etti. 147

Diğer rivayete göre; Haram b. Milhan konuşurken, Amir b. Tufeyl'in işaret ettiği bir adam Haram b. Milhan'a arkasından mızrağını sapladı. Mızrağın ucu Haram b. Milhan'ın göğsünden dışarı çıktı! 148

Mızrak vücuduna saplanır saplanmaz, Haram b. Milhan:

" Allahuekber! Kabe'nin Rabbine andolsun ki* kazandım gitti! " dedi149 ve fışkıran kanından avuçlayıp, onu yüzüne ve başına sürdü! 150

Âmir b. Tufeyl:

" Andolsun ki, bu tek başına gelmemiştir! " dedi. 151

Haram b. Milhan'ın gerisinde bulunan Müslüman topluluğunu da kuşatıp imha etmek için Âmir oğulları kabilesini yardıma çağırdı.

Âmir oğulları, Âmir b. Tufeyl'in davetine icabet etmekten çekindiler:

" Biz, Ebu Berâ'ın ahdini asla bozmayız! 152 Ebu Berâ'ın onlar için bir ahdi ve kendilerini koruyacağı hakkında bir taahhüdü var! " dediler. 153

Bunun üzerine, Âmir b. Tufeyl, Süleym oğullarından Usayya, Ri'1, 154 Zekvan, 155 Kare156 kabilelerine başvurup kendisine fiilî yardımda bulunmalarını istedi.

Onlar Âmir b. Tufeyl'in davetine icabet ederek toplanıp, Müslümanlan kuşattılar. 157

İslâm irşad birliği:

" Vallahi, bizim sizinle hiçbir işimiz yok! Biz ancak Peygamber aleyhisselamın bir işi için yolumuza gidiyoruz. Biz Resûlullahın elçileriyiz! " dedilerse de, müşriklere dinletemediler. 158

-------------------------------------

129. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 194, Vâkıdı, c. 1, s. 347, Belâzurı, c. 1, s. 375, Taberî, c. 3, s. 34, Beyhakı, c. 3, s. 339, İbn Esîr, c. 2, s. 171, Zehebî, s. 193, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 73, Heysemı, c. 6, s. 128, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 27.

130. İbn Habıta, Kitâbu'l-muhabber, s. 118, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 134, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 452.

131. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 347, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 52, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 109, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 42, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1511, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 375, Taberî, Târih, c. 3, s. 34, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 342, İbn EsiY, Kâmil, c. 2, s. 171, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 44, Zehebî, Megâzî, s. 194, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 71, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 126.

132. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 194, Vâkıdî, c. 1, s. 347, İbn Sa'd, c. 2, s. 52, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 109, Buhârî, c. 5, s. 42, Müslim, c. 3, s. 1511, Belâzurî, c. 1, s. 375, Taberî, c. 3, s. 34, Beyhakî, c. 3, s. 339, 343, İbn Esîr, c. 2, s. 171, İbn Seyyid, c. 2, s. 44, Zehebî, s. 193-194, Ebu’l-Fidâ, c. 4, s. 71 , 73, Heysemî, c. 6, s. 126, 128.

133. İbn Habfb, Kitâbu'l-muhabber, s. 118, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 452.

134. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 347, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 127.

135. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 194, Vâkıdî, c. 1, s. 347, Taberî, c. 3, s. 34, Beyhakî, c. 3, s. 339, İbn Seyyid, c. 2, s. 44, Heysemî, c. 6, s. 128.

136. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 347.

137. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 133.

138. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 347, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 453.

139. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 194, Vâkıdî, c. 1 , s. 347.

140. Taberî, Târih, c. 3, s. 36.

141. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 210, Buharî, c. 3, s. 204, Zehebî, s. 195.

142. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 342.

143. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 210, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 204, Zehebî, Megâzî, s. 195.

144. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 473, Zehebî, Megâzî, s. 195.

145. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 210, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 204, Taberî, Târih, c. 3, s. 36, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 346, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 1, s. 473, Zehebî, Megâzî, s. 195.

146. Taberî, Târih, c. 3, s. 36, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 452.

147. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 194, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 347, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 52, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 339, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 171, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 44, Zehebî, s. 193, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 128, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 28, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 7, s. 19.

148. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 210, Buhârî, c. 3, s. 204, c. 5, s. 43, Beyhakî, c. 3, s. 347, Zehebî, s. 195, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 72.

* Cenneti (Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 349, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 353).

149. Zührî, Megâzî, s. 95, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 383-384, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 210, Buhârî, c. 3, s. 204, c. 5, s. 43, Beyhakî, c. 3, s. 347, 349, Zehebî, s. 195-196, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 72.

150. Zührî, Megâzî, s. 95, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 383-384, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 43, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 72.

151. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 348.

152. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 3, s. 194, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 347, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 52, Taberî, Târih, c. 3, s. 34, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 339, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 171, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 44, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 73, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 128, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 28.

153. Taberî, Târih, c. 3, s. 34, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 339-340, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 171, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 44, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 73, Heysemî, c. 6, s. 128.

154. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 194, Vâkıdî, c. 1, s. 347, İbn Sa'd, c. 2, s. 52, Taberî, c. 3, s. 34, Beyhakî, c. 3, s. 340, İbn Esîr, c. 2, s. 171, İbn Seyyid, c. 2, s. 44, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 73, Heysemî, c. 6, s. 128, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 28, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 7, s. 19.

155. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 194, İbn Sa'd, c. 2, s. 52, Taberî, c. 3, s. 34, Beyhakî, c. 3, s. 340, İbn Esîr, c. 2, s. 171 , Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 73, Heysemî, c. 6, s. 128, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 28, Aynî, c. 7, s. 19.

156. Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 340, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1351, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 73.

157. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 194, Vâkıdî, c. 1, s. 347, İbn Sa'd, c. 2, s. 52, Taberî, c. 3, s. 34, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1450-1451, Beyhakî, c. 3, s. 340, İbn Esir, c. 2, s. 171, İbn Seyyid, c. 2, s. 44, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 73, Heysemî, c. 6, s. 128.

158. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 41.

Urve b. Esmâ'nın Müşrikler Tarafından Verilen Emanı Reddedişi

Urve b. Esmâ'nın mensup bulunduğu Süleytm oğulları kabilesiyle Amir b. Tufeyl arasında dostluk vandı.

Bunun için, İslâm irşad birliğini çepeçevre kuşatan müşrikler, Urve'ye eman vererek kendisini kurtarmak istediler. Fakat, Urve:

" Ben ne onların emanını kabul ederim, ne de şu arkadaşlarımın vurulup düşecekleri yerden kendimi ayırmak, kayırmak isterim! " diyerek, onların emanlarını reddetti. 159

-------------------------------------

159. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 352, Ibn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 378, Ibn Abdilberr, Istiâb, c. 3, s. 1064-1065, Ibn Esîr, Usdu'l-gâbe, C. 4. S. 26.

Âmir b. Füheyre'nin Şehit Edilişi ve Göğe Çekilişi

Cebbar b. Sülma der ki:

" Müslümanlardan, beni İslâmiyete davet eden bir adama, iki dalı arasından, mızrağımı sapladım! Mızrağımın demirinin onun göğsünden çıktığını gördüm!

Kendisinin:

'Vallahi, kazandım gitti! ' dediğini işittim.

Kendi kendime:

'Neyi kazandı ki?! Ben adamı öldürmüş değil miyim?! ' dedim. 160

Müslümanlığı benimsememe de, ondan görmüş olduğum şey, cesedinin göğe yükseltil işini görmem sebep oldu." 161

-------------------------------------

160. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 196, Taberî, Târih, c. 3, s. 35.

161. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 349, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 514.

İslâm İrşad Birliğinin Son Kelam ve Selamları

Bi'r-i Maûne'cie müşrikler tarafından çepeçevre kuşatılan İslâm irşad birliği, şehit olacaklarını anlayınca:

" Ey Allah! Şuracıkta, Resûlüne bizim selamımızı tebliğ edecek, Senden başkasını bulamıyoruz. Ona bizden selam söyle! " dediler.

Cebrail aleyhisselam gelip bunu Peygamberimiz aleyhisselama tebliğ edince, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah'ın selamı, onlara da olsun! " buyurdu. 162

İslâm irşad birliği, Bi'r-i Maûne'de çevrelerini saran müşriklere karşı kendilerini savunmak için kılıçlarını sıyırdılar, son nefeslerine kadar çarpışa çarpışa şehit oldular.

İçlerinden, yalnız Ka'b b. Zeyd, can verir bir halde bırakıldığı için sağ kaldı. Hendek savaşında o da şehit oldu. 163 Yüce Allah onlardan razı olsun!

-------------------------------------

162. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 52, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 47, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 127.

163. İbn İshak. İbn Hişam, c. 3, s. 194, Vâkıdî, c. 1, s. 348, İbn Sa'd. c. 2, s. 52, Taberî, c. 3, s. 34, Beyhakî. Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 340, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 171, İbn Seyyid, Uyûnu' l-eser, c. 2, s. 44, Zehebî, Megâzî, s. 193, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 73, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 128, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 28, B. Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 7, s. 19.

Münzir b. Amr'ın Müşrikler Tarafından Verilen Emanı Reddedişi

İslâm irşad bitliğinden sağ kalan Münzir b. Amr'a:

" İstersen, sana eman verelim" dediler.

Münzir b. Amr da onların emanını kabul etmedi, reddetti. 164

-------------------------------------

164. 164. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 348, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 52.

İslâm İrşad Birliğinin Toptan Şehit Edildiklerinin Peygamberimiz aleyhisselama Haber Verilişi

Cebrail aleyhisselam gelip İslâm irşaci birliğinin şehit olarak Rablerine kavuştuklarını, Rablerinin onlardan razı olduğunu ve kendilerini de razı kıldığını haber verince; 165 Peygamberimiz aleyhisselam, Allah'a hamd ü sena ettikten sonra:

" Kardeşleriniz, müşriklerle karşılaşıp, kendilerinden bir kimse kalmaksızın şehit oldular!

'Ey Rabbimiz! Bizim Senden razı olduğumuzu, Senin de bizden razı olduğunu kavmimize tebliğ et! 'dediler.

Ben onların Allah'tan razı olduklarını, Allah'ın da onlardan razı olduğunu haber vermek için size elçiyim! " buyurdu. 166

Peygamberimiz aleyhisselam, Bi'r-i Maûne haberini aldığı zaman:

" Bu Ebu Berâ'ın işidir! Bu işi Ebu Berâ' getirdi başımıza! Ben zaten onları ancak Ebu Berâ'ın ısrarı üzerine, istemeye istemeye, korka korka göndermiştim! " buyurdu.

Ebu Berâ', vermiş olduğu himaye taahhüdünün yeğeni Âmir b. Tufeyl tarafından bozulmuş olmasına son derecede üzüldü.

Çünkü, Peygamberimiz aleyhisselamın ashabının başlarına gelene, kendisinin himaye taahhüdü sebep olmuş bulunuyordu. 167

Enes b. Malik der ki:

" Resûlullah aleyhisselamın Bi'r-i Maûne'de şehit olan ashaba yanıp üzüldüğü kadar, hiçbir şeye yanıp üzüldüğünü görmedim! " 168

Bi'r-i Maûne şehitlerinin hemen hepsi Ashab-ı Suffa'dan olup, Kur'ân ve sünnet öğrencileri ve öğreticileri idiler. 169

-------------------------------------

165. Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 204.

166. Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 111 , Beyhakî, Delâilü'n-nübüvye, c. 3, s. 344, Suyûtî, Hasâisu'l-kübrâ, c. 1, s. 556.

167. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 195-196, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 349, Taberî, Târih, c. 3, s. 35, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 341, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 45, Zehebî, Megâzî, s. 193, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 73, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 129.

168. Zührî, Megâzî, s. 95, Akıduırezzak, Musannef, c. 5, s. 384, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 54, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 137, Müslim , Sahîh, c. 1, s. 469, Beyhakî, c. 3, s. 349, İbn Seyyid, c. 2, s. 47.

169. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 514-515, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 109, Buhârî, c. 5, s. 4142, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1511.

Bi'r-i Maûne Katliamından Kurtulanlar

Bi'r-i Maûne'de müşriki er tarafından kuşatılan İslâm irşad birliğinde Ka'b b. Zeyd'i müşrikler şehitler arasında can çekişir bir halde, ölür diye bırakmışlardı.

Amr b. Ümeyye ile Münzir b. Muhammed ise, arkadaşlarının başlarına gelenlerden habersiz olarak uzaklarda develeri otlatmaktalar iken, arkadaşlarının bulundukları yerin havasında yırtıcı bir kuşun dönüp dolaştığını görünce:

" Vallahi, bu kuşun oralarda dönüp dolaşmasında bir iş var! " dediler. Yüksekçe bir yerden o tarafa bakınca, arkadaşlarının kanlar içinde yerlere serilmiş olduklarını gördüler!

Münzir b. Muhammed, Amr b. Ümeyye'ye:

" Şimdi ne yapalım dersin?" diye sordu.

Amr b. Ümeyye:

" Hemen dönüp başa gelen bu işi Resûlullah aleyhisselama haber vermemizi uygun görürüm! " dedi.

Münzir b. Muhammed:

" Fakat, ben ne Münzir b. Amfin şehit olduğu yerden kendimi ayırmayı, ne de sağ kalıp soranlara şehitlerin acı haberlerini haber vermeyi arzu ederim" dedi.

Şehit oluncaya kadar, müşriklerle çarpıştı.

Müşrikler Amr b. Ümeyye'yi yakaladılar, kendisinin Mudarlardan olduğunu anlayınca, Âmir b. Tufeyl anasının bir köle azad etme adağını yerine getirmek üzere, alnının perçemini kesip azad etti 170 ve: " Sahibine dön de, başınıza gelenleri kendisine anlat! " dedi. 171

-------------------------------------

170. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre. c. 3, s. 194-195, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 348-349, Taberî, Târih, c. 3, s. 34, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 340, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 122, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 44, Zehebî Megâzî, s. 193, Ebu’l-Fidâ, el -Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 73, Heysemî, M ean au " i-zevâid, c. 6, s. 128-129.

171. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 342.

Âmir b. Tufeyl'in Amr b. Ümeyye'den Şehitler Hakkında Bilgi Alması

Amir b. Tufeyl, Amr b. Ümeyye'ye:

" Sen bütün arkadaşlarını tanır mısın?" diye sordu.

Amr b. Ümeyye:

" Evet! Tanırım! " dedi.

Âmir b. Tufeyl, şehiüer arasında dolaşarak Amr b. Ümeyyeye her birinin isimlerini ve neseplerini sorduktan sonra:

" Arkadaşlarından, burada cesedini görmediğin kimse var mı?" diye sordu.

Amr b. Ümeyye:

" Ebu Bekir'in azadlısını göremedim! " dedi.

Âmir b. Tufeyl:

" Onun aranızda mevkii nasıldır?" diye sordu.

Amr b. Ümeyye:

" O, bizim üstün ve hayırlı olanlarımızdan ve Peygamberimizin ilk ashabındandı! " dedi.

Âmir b. Tufeyl:

" Ben onun işini, sana haber vereyim mi?" dedi ve bir adama (Cebbar b. Sülmaya) işaret ederek: " Şu adam ona mızrağını sapladı ve çekip çıkardıktan sonra, adam göklere yükseldi! Yükseldi ve kayboldu! Vallahi onu bir daha göremedim! " dedi.

Amr b. Ümeyye:

" İşte o, Âmir b. Füheyre'dir! " dedi. 172

-------------------------------------

172. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 348-349, Ebu Nuaym , Delâil ü'n-nübü vve, c. 2, s. 513, Beyhakî, Delâil ü'n-nübü vve, c. 3, s. 353, Suyûtî, Hasâisu'l-kübrâ, c. 1, s. 556.

Ebu Bera'ın Oğlu Rebia'nın Âmir b. Tufeyl'I Öldürmeye Teşebbüs Edişi

Ebu Berâ'ın oğlu Rebia, Amir b. Tufeyl'e rastlayıp onu mızraklayarak atından yere düşürdü ise de, öldüremedi.

Âmir b. Tufeyl:

" Bu, amcam Ebu Berâ'ın işidir! Ölürsem, kanım amcama helâl olsun! Onun peşine düşmesinler. Yaşarsam, başıma gelen şey hakkında ne yapacağımı kendim düşünür, icabına bakarım! " dedi. 173

-------------------------------------

173. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 197, Taberî, Târih, c. 3, s. 35-36, Beyhakî, Delâil. , c. 3, s. 3, s. 341, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 45, Zehebî, Megâzî, s. 193, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 74, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 129.

Peygamberimiz aleyhisselamın Allah'a ve Resûlüne Asi Olan Kabileler Aleyhinde Dua Edişi

Peygamberimiz aleyhisselam; kendisine Bi'r-i Maûne faciasının haberi eriştiği gece, sabah namazında, birinci rekattan sonra, ikinci rekatın rükûundan doğrulunca; 174 Allah'a ve Allah'ın Resûlüne asi olan Rı'l, Zekvan, Usayya ve Lihyan... kabileleri aleyhinde dua etti ve bu duasına bir ay devam etti. 175 Cemaat da, " Âmin! " dediler. 176

Bu asi kabileler, yanlarına gelecek İslâm irşad birliğine dokunmayacakları, bilakis onları koruyacakları hakkındaki taahhüdlerine rağmen, 177 Bi'r-i Maûne'de onları kuşatarak, son neferlerine kadar şehit etmişlerdir.

-------------------------------------

174. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 349, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 53, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 451.

175. Zührî, Megâzî, s. 95, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 384, Vâkıdî, Megâzî, c. 1 , s. 349, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 53, d b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 109, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 42, Müslim, Sah fh, c. 1, s. 468-469, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 348, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 2, s. 47, Zehebî, Megâzî, s. 195, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 72.

176. Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 68.

177. Buhârî. Sahih. c. 5. s. 44.

Ebu Süfyan Tarafından Peygamberimiz aleyhisselam İçin Bir Katil Kiralanıp Medine'ye Gönderilişi

Kureyş müşriki erinin lideri Ebu Süfyan b. Hattı, bir gün, Kureyş'ten bazı kişilere:

" Çarşıda gezerken Muhammed'i ansızın öldürecek bir kimse yok mudur?" diye sormuştu.

Çöl Araplarından bir adam, Ebu Süfyan'ın evine varıp:

" Ben kendimi adamların kalbce en katısı, tutuş ve yakalayışça en serti, saldırışça en hızlısı ve çabuğu bulmaktayım.

Eğer sen benim yiyeceğimi sağlarsan, gidip onu ansızın öldürürüm!

Yanımdaki kartal kanadını andıran hançeri onun tepesine vurur, sonra yolcu kafilesi içine karışırım, süratte herkesi geride bırakır geçerim!

Çünkü ben en tenha ve kestirme yolları da bilen kılavuz kişiyim! " dedi.

Ebu Süfyan:

" Sen bizim dostumuz, arkadaşımızsın! " dedi.

Ona bir deve ile yiyecek verdi ve:

" Haydi, göreyim seni! Maksadını gizli tut, bunu hiç kimseye açma! 178 Çünkü, ben bunu senden işitecek kimsenin Muhammed'e yetiştirmeyeceğinden emin değilim! " dedi.

Eiedevî:

" Bunu hiç kimse bilmeyecektir! " dedi. 179

Bedevî, hazırlanıp geceleyin yola çıktı.

Deve üzerinde beş gün gidip, sabahleyin Medine harresinin arkasına erişti. Altıncı günün sabahını orada geçirdikten sonra, Peygamberimiz aleyhisselamın nerede bulunduğunu soruşturmaya başladı. Nerede olduğu kendisine gösterildi.

Bedevî, devesini bağladıktan sonra, Peygamberimiz aleyhisselama doğru gitti. O sırada, Peygamberimiz aleyhisselam Abduleşhel oğullarının mescidinde bulunuyor, 180 ashabından bir topluluk içinde konuşuyordu. 181

Peygamberimiz aleyhisselam, bedevîyi görür görmez, ashabına:

" Şu adam muhakkak bir suikast yapmak istiyorM 82 Fakat, Allah onun ile yapmak istediği şey arasına geriliyor! " buyurdu. 183

Bedevî gelip dikilerek:

" İçinizde Abdulmuttalib'in oğlu hanginizdir?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Benim Abdulmuttalib'in oğlu! " buyurdu. 184

Bedevî Peygamberimiz aleyhisselama doğru yönelip giderken, Useyd b. Hudayr onu izarının eteğinden tutup hızla çekince, elbisesinin içinde gizlediği hançer göründü. Bedevînin elleri yanlarına düştü!

Useyd b. Hudayr, hemen onun boğazını şiddetle sıktı. 185

Bedevî:

" Yâ Muhammmed! 186 Kanımı! Kanımı! Bana bağışla! " dedi. 187

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sen bana doğruyu söyle! Buraya ne için geldin?188

Eğer sen bana doğruyu söylersen, doğruluk sana fayda verir.

Yalan söylersen, bu, senin için iyilik getirmez!

Senin yapmaya kalkıştığın işten, zaten haberim vardır! " buyurdu.

Bedevî:

" Ben eman verilmiş bulunuyor muyum? Emniyette miyim?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sen emniyettesin! " buyurunca, bedevî Medine'ye ne için geldiğini, Ebu Süfyan'ın yaptıklarını birer birer haber verdi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Useyd b. Hudayr'a, bedevîyi yanında tutmasını emretti.

Ertesi günü, sabahleyin, onu çağırttı ve:

" Ben sana eman vermiştim. Haydi, nereye gitmek istersen git! Yahut, istersen, senin için daha hayırlı olanı tercih et! " buyurdu.

Bedevî:

" Nedir o daha hayırlı olan?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim de Allah'ın Resûlü olduğuma şehadet etmendir! " buyurdu.

Bunun üzerine, bedevî:

" Şehadet ederim ki; Allah'tan başka ilah yoktur! Sen de, muhakkak, Allah'ın Resûlüsün! Vallahi yâ Muhammedi Ben senin yanındaki adamlardan korkmamı sırrıdır!

Fakat, ben seni görünce aklım başımdan gitti ve zaafa düştüm!

Sonra, sen benim yapmak istediğim şeyi de anladın!

Halbuki, bundan hiç kimsenin haberi olmamış, Medine'ye gelirken hiçbir atlı da beni geçmemişti.

Anladım ki, sen Allah tarafından korunmaktasın ve hiç şüphesiz hak üzeresin!

Ebu Süfyan'ın cemaatı ise, şeytan cemaatıdır! " dedi189 ve Müslüman oldu. 190

Medine'de bir müddet oturduktan sonra, Peygamberimiz aleyhisselamdan izin alarak Medine'den ayrıldı. 191

Allah ondan razı olsun!

-------------------------------------

178. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 93-94, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 333, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 2, s. 112, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 69, Suyûtî, Hasâisu'l-kübrâ, c. 1, s. 553.

179. Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 333, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 112, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 49, Suyûtî, Hasâisu'l-kübrâ, c. 1. S. 553.

180. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 94, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 333-334, İbn Seyyid, c. 2, s. 112, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 69.

181. Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 334, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 69.

182. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 94, Beyhakî, c. 3, s. 334, İbn Seyyid, c. 2, s. 112, Ebu’l-Fidâ, c. 4, s. 49, Suyûtî, Hasâisu'l-kübrâ, c. 1, s. 553-554.

183. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 334, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 69, Suyûtî, Hasâisu'l-kübrâ, c. 1, s. 554.

184. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 334, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 69.

185. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 94, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 2, s. 112, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 69.

186. Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 334, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 69.

187. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 94, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 334, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 112, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 69.

188. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 94, Beyhakî, c. 3, s. 334, İbn Seyyid, c. 2, s. 112, Ebu’l-Fidâ, c. 4, s. 69, Suyûtî, Hasâisu'l-kübrâ, c. 1, s. 554.

189. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 334, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 69, Suyûtî, Hasâisu'l-kübrâ, c. 1, s. 554.

190. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 94, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 213.

191. Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 334, Ebu’l-Fidâ, c. 4, s. 69, Suyûtî, Hasâisu'l-kübrâ, c. 1, s. 554.

Amr b. Ümeyye ile Bir Arkadaşının Mekke'ye Gönderilişi

Seferin Sebebi

Seferin iki sebebi olup, birisi Hubeyb b. Adiyy'in gelenler geçenler görsünler de her tarafa yaysınlar diye ağaçta asılı bırakılan, teşhir edilmek istenileni92 cesedinin ağaçtan indirilerek gömülmesini sağlamak;

İkincisi de, Ebu Süfyan tarafından Peygamberimiz aleyhisselama yaptırılmak istenilen suikasta mukabele etmekti.

Peygamberimiz aleyhisselam, Hubeyb b. Adiyy'in cesedini bağlandığı ağaç gövdesinden ayıran, indirenin Cenneti kazanacağını müjdeledi. 193

Seferin Tarihi

Peygamberimiz aleyhisselam; Hubeyb b. Adiyy ile arkadaşlarının şehit edilmelerinden sonra194 Mekke'ye gönderdiği Amrb. Ümeyye ile Ensârî arkadaşına, öldürmekfırsatını bulurlarsa195 Ebu Süfyan b. Harb'i öldürmelerini de emir buyurdu. 196

İbn Hişam'ın güvenilir ilim adamlarından rivayetine göre, Amr b. Ümeyye der ki:

" Hubeyb ve arkadaşlarının şehadetlerinden sonra, Resûlullah aleyhisselam beni Mekke'ye gönderdi ve benimle birlikte Ensardan bir zâtı da* gönderdi ve bize:

'Gidiniz de, Ebu Süfyan b. Harb'i öldürünüz! ' buyurdu.

Ben arkadaşımla birlikte yola çıktım.

Benim binit olarak devem vardı. Arkadaşımın devesi yoktu, kendisinin ayağı da rahatsızdı.

Onu da deveme bindirdim.

Ye'cec'e kadar vardık.

İki dağ arasında, ağaçlık bir yerde devemizi bağladık.

Biz de dağın yamacında siperlendik.

Arkadaşıma:

'Kalk, Ebu Süfyan'ın evine varalım.

Ben öldürmek için ona saldırırım.

Eğer aramızda çarpışma olduğunu görür veya herhangi birşeyden korkarsan, sen hemen dönüp devene atla, Medine'ye kavuş, Resûlullah aleyhisselamın yanına var, olanı biteni ona haber ver! Sen şimdi benim yanımdan ayrıl, beni kendi halime bırak!

Ben bu şehri çok iyi bilir, içerisinde cesaretle, bacakları sıvayarak gezebilirim! ' dedim.

Birlikte Mekke'ye girdik.

Kartal kanadını andıran hançerim yanımda bulunuyordu. Onu, bana karşı gelen insanı öldürmek için hazırlamıştım.

Arkadaşım, bana:

'Kabe'yi yedi defa tavaf edip iki rekat tavaf namazı kılmak suretiyle işe başlasak olmaz mı?' dedi.

Kendisine:

'Ben Mekkelileri senden daha iyi bilirim. Onlar karanlık basınca, evlerinin çevresine su serperler, orada otururlar. Ben onları ayaklan sekili attan daha iyi tanırım! ' dedim.

Nihayet, Kabe'ye vardık.

Onu yedi kere tavaf ettik. İki rekat da tavaf namazı kıldıktan sonra, Kabe'den çıktık.

Kureyş topluluklarından bir topluluğun yanından geçerken, içlerinden bir adam* beni tanıdı ve en yüksek sesiyle:

'İşte! Amr b. Ümeyye! ' diyerek bağırdı.

Bunun üzerine, Mekkeliler üzerimize üşüştüler ve:

'Vallahi, Amr hayra gelmemiştir! O hiçbir zaman kötülükten başka birşey için gelmez! '** dediler ve beni ve arkadaşımı aramaya koyuldular.

Arkadaşıma:

'Koş haydi! Korktuğum şey başımıza geldi işte! Artık adamın [Ebu Süfyan'ın] yanına varmaya yol bulmak mümkün değil! Sen hemen kendini kurtarmaya bak! ' dedim.

Hızla koşarak dağa çıktık.

Mekkeliler de dağa çıkmaya ve bizi aramaya başladılar.

Biz dağın tepesine doğru yükselince, bizi yakalamaktan ümitlerini kestiler.

Biz de, geri dönüp, dağda bir mağaraya girdik.

Mağaraya girince, mağaranın ağzını taşlarla kapatıp izleyicilerden gizlendik. Gecemizi mağaranın içinde geçirdik.

Bizi izleyenler, yakalamaktan âciz kalınca, geri döndüler.

Arkadaşıma:

'Vallahi, onlar bizi bu gece ve gündüzün akşama kadar arayacaklardır' dedim.

Mağarada bulunduğumuz sırada, atı için ot biçen Osman b. Malik b. Ubeydullah, mağaramızın kapısına kadar gelip dikildi.

Arkadaşıma:

'Vallahi, bu, Malik'in oğludur! Eğer o bizi görecek olursa, muhakkak Mekkelilere haber verir; yakalanırve öldürülürüz! ' dedim.

Hemen yanına çıkıp, kendisini memesinin altından hançerledim!

Osman b. Malik hançerlenince öyle bir çığlık kopardı ki, çığlığını Mekkelilere duyurdu.

Hcıııcıı duı ıufj maydı dddkı ycıııııc yııdıııı.

Arkadaşıma:

'Yerinde dur, hiç kımıldama! ' dedim.

Mekkeliler sesi takip ederek Osman'ın bulunduğu yere kadar geldiler, onu ölmek üzere buldular.

'Vâh senin başına gelene! Kim vurdu sana?' dediler.

'Amr b. Ümeyye! ' dedi ve öldü.

Mekkeliler bulunduğumuz yeri ondan öğrenmek imkânını bulamadılar.

'Vallahi, biz zaten onun hayır için gelmediğini biliyorduk! ' dediler*

Ölen adamlarıyla uğraşmaları, bizi aramaya devam etmelerine engel oldu.

Ölüyü oradan yüklenip götürdüler. 197

Arkadaşıma:

'Akşama kavuşursak, kurtulduk demektir! ' dedim. 198

Mağarada iki gün bekledik.

Bizi aramaları sona erince, geceleyin mağaradan çıkıp Ten'im'e vardık. Hubeyb'in asıldığı darağacı Ten'im'de bulunuyordu.

Arkadaşım, bana:

'Hubeyb'i darağacından indirmek istemez misin?' dedi.

'Nerededir o?' diye sordum.

Arkadaşım:

'İşte, o, şu gördüğün yerdedir! ' dedi.

'Olur! İndireyim onu darağacından! Yalnız, sen bana müsaade et ve yanımdan uzaklaş! ' dedim.

Hubeyb'in cesedini bekçiler kuşatmışlar, bekliyorlardı. 199

Bekçilerin yanından geçerken, onlardan biri:

'Vallahi, bu geceki gibi, Amrb. Ümeyye'nin yürüyüşüne benzeyen bir yürüyüş daha görmedim! Eğer kendisi Medine'de olmamış olsa, muhakkak bu odur, derdim' dedi.

Kendi kendime:

'Amr b. Ümeyye odur işte! ' dedim. 200

Ensârî arkadaşıma:

'Eğer sen birşeyden korkarsan, hemen deveye giden yolu tut, onun üzerine atla, Resûlullah aleyhisselama kavuş, olan bitenleri ona haber ver! ' dedim.

Ben de hemen darağacının yanına vardım. İplerini çözdüm. Hubeyb'in cesedini sırtıma aldım.

Vallahi ben kırk arşın (adım) yürümem iştim ki, andıma düşen bekçiler gelip bana kavuştular!

Cesedi hemen yere bıraktım.

Cesedin yere düştüğü zaman çıkardığı sesi hâlâ unutmamışımdır! 201

Sonra, cesedin üzerine, ayağımla çabuk çabuk toprak ittim. 202

Sanki yer onu yutuvermişti. 203

Bekçiler beni yakalamak için arkamdan hızla takip ettiler.

Ben Safra' yolunu tutunca, yoruldular, geri döndüler.

Arkadaşım devenin yanına varıp üzerine bindi, Peygamber aleyhisselama kavuştu. İşimiz hakkında kendilerine bilgi verdi.

Ben de, yürüyerek Galil'e geldim. Galil'in en yüksek kısmına kadar çıktım. Mekke yakınında bulunan Dacnan dağındaki bir mağaraya girdim.

Yayım ve oklarım yanımda idi.

Mağarada bulunduğum sırada, yanıma Di'l b. Bekroğullarından, bir gözü kör, uzun boylu, kendisine ait davarı sürüp götüren bir adam geldi.

Beni görünce:

'Kim bu adam?' diye sordu.

'Bekir oğullarından bir adamım' dedim.

O da:

Ben de, Di'l oğullarının Bekir oğullarındanım! ' dedi ve yanının üzerine uzanıp yattı.

Yüksek sesle teganni ediyor ve:

'Ben sağ oldukça ne Müslüman olurum, ne de Müslümanların dinine göre hareket ederim! ' diyordu.

Ona, içimden:

'Biraz sonra, Müslüman olmamayı görür, öğrenirsin! ' dedim.

Adam çok geçmeden uyudu, uykuya daldı, horlamaya başladı.

Yavaşça kalkıp yanına vardım. Kendisini hiç kimsenin hiç kimseyi öldürmediği kötü bir öldürüşle öldürdüm: Yayımın başındaki demiri onun sağ olan gözüne dayayıp kafasından öbür tarafa çıkıncaya kadar, yayımın üzerine yüklendim!

Bundan sonra, mağaradan çıktım, kartal gibi kanatlanıp geniş yolu tuttum ve kurtuldum. 204

Mekke yolunda bir menzil olan Arc'a geldim. 205

Sonra, Mekke ile Medine arasında sarp ve yokuş yerdeki Rakûbe yolunu tuttum. Medine'ye iki gecelik uzaklıkta ve Müzeynelere ait bir yer olan Nakı'a indim.

Resûlullah aleyhisselamın neler yaptığını öğrenmek maksadıyla Kureyş müşriklerinin Medine'ye yolladıkları Mekkeli iki adama Nakı'da rastlayıp kendilerini tanıdım ve:

'Ben sizi esir edeceğim! ' dedim.

Bana:

'Biz mi esir olacağız sana?! ' dediler.

Hemen onlardan birini okla vurup öldürdüm ve ötekine:

'Esir ol! ' dedim.

Esir olunca, ellerini sıkıca bağladım, Medine'ye geldim.

Medine'de Ensarın yaşlılarından bazılarının yanlarından geçip giderken, onlar:

İşte, vallahi Amr b. Ümeyye! ' dediler.

Çocuklar onların sözünü işitince, geldiğimi Resûlullah aleyhisselama koşup haber verdiler.

Ben esirimi yayımın kirişiyle başparmağından sıkıca bağlamıştım.

Peygamber aleyhisselam, onu görünce, azı dişleri görününceye kadar güldü.

Sonra, benden, bütün olan bitenleri sordu. Ben de kendilerine naklettim.

'Hayra eresin! ' diyerek bana hayır dua etti." 206

-------------------------------------

192. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 458, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 160.

193. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 458, Halebî, İnsânu'l-uyün, c. 3, s. 161.

194. İbn Hişam. Sîre. c. 4, s. 282, Taberî, Târih, c. 3, s. 32, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 169.

195. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 94, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 335, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 112, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 70.

196. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 282, İbn Sa'd, c. 2, s. 94, Taberî, Târih, c. 3, s. 32, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 335, İbn Esîr, c. 2, s. 169, İbn Seyyid, c. 2, s. 112, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 70.

* Cebbar b. Sahr (İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 282) veya Seleme b. Eşlem (İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 293).

* Muaviye b. Ebu Süfyan İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 94).

** Gerçektende, Amr b. Ümeyye, Cahiliye devrinde elinden her kötülük gelen cin gibi bir adamdı (Taberî, Târîh, c. 3, s. 32).

* Ebu Süfyan da, bunu söyleyenler arasında idi (Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 70).

197. Taberî, Târih, c. 3, s. 32.

198. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 283.

199. Taberî, Târih, c. 3, s. 32, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 336, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 170 , Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 70.

200. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 283, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 459.

201. Taberî, Târih, c. 3, s. 32, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 336, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 170, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 70.

202. Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 213, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 70.

203. Taberî, Târih, c. 3, s. 31, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 332, İbn Esîr, c. 2, s. 170, Zehebî, Megâzî, s. 191 , Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 67.

204. Taberî, Târih, c. 3, s. 32-33, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 336-337, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 170.

205. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 283.

206. Taberî, Târîh, c. 3, s. 33, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 336-337, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 170, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 70-71 , Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 459.

Cabir b. Abdullah'ın Hurma Mahsulünün Bütün Borçlarını Ödeyecek Kadar Bereketlenişi

Cabir'in babası Abdullah b. Amr b. Haram, Uhud savaşında şehit olmuş, arkasında altı kız çocuğu ile bir hayli de borç bırakmıştı. 207

Abdullah b. Amfin, içinde çeşitli hurma ağaçları bulunan iki bahçesi bulunmakla beraber, bunların mahsulü bıraktığı borçları karşılayacak derecede değildi. 208

Cabir'in borçtan bir kısmının düşülmesi isteği alacaklılarca kabul edilmediği gibi, 209 borcun ertelenmesi isteği de kabul edilmemişti. 210

Bunun üzerine, Cabir, Peygamberimiz aleyhisselama gelerek:

" Yâ Rasûlallah! Biliyorsun ki, babam Abdullah, Uhud günü şehit oldu.

Bana birçok borç bıraktı.

Alacaklılara, hurma bahçesinin bütün mahsulünü vermeyi teklif ettiğim halde, kabul etmediler! " dedi211 ve alacaklı Yahudi ile görüşüp aracılık etmesini, yardımcı olmasını rica etti.

Peygamberimiz aleyhisselam, Cabir'in boynundaki borca karşılık hurmalığın meyvesinin bütününü almasını Yahudiye teklif etti. Fakat, Yahudi buna yanaşmadı.

Peygamberimiz aleyhisselam Yahudi ile tekrar konuştu. Ona alacağını ertelemesini teklif etti. Yahudi bunu da kabul etmedi. 212

Peygamberimiz aleyhisselamın; bu yıl borcun bir kısmının, gelecek yıl da bir kısmının ödenmesi teklifini de kabul etmediler. 213

Hatta, ödenecek hurmanın hepsinin iyi cinsten olması hususunda da direndiler. 214

Ertesi gün, Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer'le birlikte, Cabifin hurma bahçesine gitti.

Cabir:

" Merhaba! Hoşgeldiniz, safa geldiniz! " diyerek Peygamberimiz aleyhisselam ile arkadaşlarını karşıladı.

Peygamberimiz aleyhisselam;

" Ey Cabir! Haydi, bizi şu hurma bahçende bir dolaştır, gezdir! " buyurdu.

Cabir:

" Olur" dedi.

Hurma bahçesini birlikte dolaştılar.

Cabir içi hurma lifinden doldurulmuş, yüzü kıldan dokunmuş bir yastık getirip Peygamberimiz aleyhisselamın altına koydu.

Sonra, ortaya, yeni kestikleri keçinin etinden pişirilmiş et yemeği ile, yaş ve kuru hurma getirildi.

Peygamberimiz aleyhisselam ile arkadaşları, onlardan yediler.

Cabir, edeb ve saygısından dolayı, sofraya birlikte oturmadı.

Bahçeden ayrılacakları sırada, Cabir'in hanımı:

" Yâ Rasûlallah! Senden dua bekleriz! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! Allah size mübarek kılsın!

Evet! Allah size mübarek kılsın! " diyerek bereket duası yaptı. 215

Cabir'e de:

" Git! Hurmanı toplayıp tasnif et: Acveyi (iyi cinsi) bir boy, Azk-ı Zeyd'i (erginini) de bir boy yaptıktan sonra, bana haber gönder! " buyurdu.

Cabir bu emri yerine getirdikten sonra, Peygamberimiz aleyhisselam geldi. 216

Cabir, aynı zamanda, alacaklılara da haber salmıştı.

Onlarda, eşekler ve çuvallarla bahçeye geldiler.

Cabir; başka bir yerden iyi cins hurma satın alıp babasının borcunu alacaklılara ödemeyi bile göze almıştı. 217

Peygamberimiz aleyhisselam hurma öbeklerinin en büyüğünün çevresini üç kere dolaştı. 218

Hurma harmanının başına veya ortasına oturduktan sonra, orada bekleşen alacaklılara işaret ederek, Cabir'e:

" Haydi, şu kavmin matluplarını ölç, ver! " buyurdu.

Cabir de, alacaklılara haklarını ölçüp ölçüp tamamıyla verdi.

Geri kalan hurma, sanki aslından birşey eksilmemiş gibi idi! 219

Tek babamın borcu ödensin de kızkardeşlerimin yanına bir tek hurma tanesiyle bile dönmeyeyim diye düşünen, buna razı olan220 Cabir'e, bütün borçlar ödendikten sonra, onyedi vesk (deve yükü) hurma kalmış bulunuyordu! 221

Cabir ikindi namazında buluşup durumu Peygamberimiz aleyhisselama arzedince, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah'ım! Hamd olsun sana!

Allah'ım! Hamd olsun sana! " diyerek Allah'a hamd etti. 222

Cabir'e de:

" Sen bunu Ömerb. Hattab'a da haber ver! " buyurdu.

Cabir gidip Hazret-i Ömer'e haber verince, Hazret-i Ömer:

" Ben zaten Resûlullah aleyhisselam hurma bahçesini gezip dolaştığı zaman, Allah'ın hurmalığı muhakkak bereketlendireceğini anlamıştım! " dedi. 223

O da Allah'a hamd etti. 224

Cabir Hazret-i Ömer'le oturduğu sırada da, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelip, hurma bahçesinin mahsulünden borçlan tamamen ödedikten sonra kendilerine bir hayli hurma kaldığını tekrar söyleyince, Peygamberimiz aleyhisselam Hazret-i Ömer'e dönerek:

" Ne söylüyor, dinle! " buyurdu.

Hazret-i Ömer de:

" Biz zaten senin Resûlullah olduğunu kat'iyyen biliyoruz!

Vallahi, sen muhakkak Allah'ın Resûlüsün! " dedi. 225

-------------------------------------

207. Buhârî , Sahih, c. 3, s. 199, Nesâî, Sünen, c. 6, s. 244.

208. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 373, 391, Nesâî, Sünen, c. 6, s. 246.

209. Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 21, Nesâî, Sünen, c. 6, s. 245.

210. Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 84, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 119, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 813.

211. Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 199.

212. Buhârî , Sahîh, c. 3, s. 84, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 119, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 813-814.

213. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 391, Nesâî, Sünen, c. 6, s. 246.

214. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 373.

215. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 373, 391.

216. Buhârî, Sahih, c. 3, s. 21-22, Nesâî, Sünen, c. 6, s. 245.

217. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 373.

218. Buhârî, Sahih, c. 3, s. 199.

219. Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 21-22, Nesâî, Sünen, c. 6, s. 245.

220. Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 199.

221. Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 84.

222. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 373.

223. Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 84, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 814.

224. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 373.

225. Buhârî. Sahih. c. 3. s. 138.

Benî Nadîr Yahudileri Medine'den Sürülüyor

Benî Nadîr Yahudilerinin Medine'den Sürülme Sebepleri

1. Kureyş müşrikleri, Medine'deki Benî Nadîr Yahudilerine, Bedir savaşından sonra bir yazı göndererek, onda:

" Sizler silah ve kale sahibi bir toplumsunuz.

Siz bizim adamımızı yanınızda barındırmış, korumuş bulunuyorsunuz!

Andolsun ki; siz ya onunla çarpışırsınız, ya da biz size şöyle şöyle yaparız da, bizim ile kadınlarınızın ayak bilezikleri arasına birşey giremez! " dediler.

Benî Nadîr Yahudileri, bu yazıyı alınca, Peygamberimiz aleyhisselama suikast düzenlemeye karar vererek:

" Sahabilerinden otuz kişi çıksın, bizim bilginlerimizden de otuz kişi çıksın! Seninle bizim aramızdaki filan yerde buluşulsun! Bilginlerimiz seni dinlesinler.

Eğer onlar seni doğrular, sana iman ederlerse, hepimiz sana iman ederiz! " diye haber gönderdiler.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam otuz sahabisiyle birlikte istenilen yere gitti.

Benî Nadîr Yahudileri de, otuz bilginleri ile oraya geldiler.

Peygamberimizi aleyhisselamı, önünde ölmeyi göze almış, ölmeyi özleyen otuz sahabisinin içinde görür görmez, menfur emellerini gerçekleştiremeyeceklerini anladılar ve:

" İki taraftan, otuzardan altmış kişi! Aramızda nasıl söz birliği olabilecek?!

En iyisi; sen ashabından üç kişi çıkar, biz de bilginlerimizden üç kişi çıkaralım. Bilginlerimiz seni dinlesinler.

Eğer onlar sana iman ederlerse, hepimiz sana iman ederiz! Seni doğrularız! " dediler.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam üç sahabisiyle birlikte Benî Nadîr Yahudilerinin yurduna doğru hareket etti.

Benî Nadîr Yahudilerinin temsilcileri, Peygamberimiz aleyhisselamı öldürmek için yanlarına hançer almışlardı!

Fakat, Benî Nadîr Yahudilerinden iyi halli, hayır öğütlü bir kadın, Müslüman olan kardeşinin oğluna gidip, Benî Nadîr Yahudilerinin bu menfur emellerini haber verdi.

O da, Benî Nadîr Yahudilerinin yurduna varmadan Peygamberimiz aleyhisselama yetişip bunu haber verince, Peygamberimiz aleyhisselam oradan geri döndü. 1

2. Amrb. Ümeyye Bi'r-i Maûne'de İslâm irşad birliğini Âmir oğullarının şehit ettiklerini sanarak onlardan öç almak maksadıyla Âmirîlerden iki kişiyi öldürmüştü ki, onların diyetlerinin ödenmesi gerekiyordu.

Çünkü, onlar Medine'ye gelerek Peygamberimiz aleyhisselamla görüşmüşler, Peygamberimiz aleyhisselam da onlara eman ve dokunulmazlık taahhüdünde bulunmuştu. 2

Benî Nadîr Yahudileri, Benî Âmirlerin de müttefiki idiler. 3

Medine'de yapılan umumî muahedeye göre de, bütün Medineli Yahudiler diyet ödeme halinde Peygamberimiz aleyhisselama yardım etmekle mükellef bulunuyorlardı. 4

Bunun için, Peygamberimiz aleyhisselam; Medine'ye hicretinin otuzyedinci ayının başında, Rebiülevvel ayında, Cumartesi günü, yanında Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer, Hazret-i Ali. Zübeyrb. Avvam, Talha, Sa'd b. Muaz, Useyd b. Hudayr ve Sa'd b. Ubâde olduğu halde Küba mescidine gidip orada namaz kıldıktan sonra, Benî Nadîr Yahudilerinin yurduna gitti.

Onları toplantı yerlerinde buldu, yanlarına oturdu. 5

Benî Nadîr Yahudileri:

" Olur ey Ebu'l-Kasım! 6 İstediğin yardımı yaparız! 7 Sen hele bir otur bakalım. Biz sana yemek yedirelim. 8 Senin için bir derlenip toparlanalım" dediler. 9

Peygamberimiz aleyhisselam; Benî Nadîr Yahudilerinin evlerinden bir evin duvarının dibine oturdu. 10

Hazret-i Ebu Bekir Peygamberimiz aleyhisselamın sağına, Hazret-i Ömer soluna, Hazret-i Ali de önüne oturdu. 11

O sırada, Benî Nadîr Yahudileri bir tenhaya çekilip Peygamberimiz aleyhisselamı öldürmeyi aralarında konuştular ve:

" Siz onu şu bulunduğu halden daha elverişli bir halde asla bulamazsınız!

Hemen şu evin damına çıkarak onun üzerine bir kaya atıp ondan bizi kurtaracak, rahata kavuşturacak kim var?" dediler. 12

Huyey b. Ahtab da:

" Ey Yahudi topluluğu! Muhammed, ashabından on kişiyi bile bulmayan kimselerle yanınıza gelmiş bulunuyor.

Şimdi şu evin dibinde bulunduğu sırada damdan bir kaya parçasını bırakın, kendisini öldürün!

O öldürülünce, Kureyşlilerden, onun yanına gelip katılmış olan yakın sahabileri dağılır giderler!

Evs ve Hazrec'den, şurada müttefikleriniz olan kişiler kalır, bir gün gelir, onlara da istediğinizi yaparsınız! " dedi. 13

Benî Nadîr Yahudilerinden biri olan14 Amr b. Cahhaş b. Ka'b: 15

" Bu iş için ben varımM 6 Ben hemen evin damına çıkar, onun üzerine kaya parçasını atar, bırakırım! " dedi. 17

-------------------------------------

1. İmam Zührî, Megâzî, s. 72-73, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 359-360, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 156-157, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 3, s. 179, Vahidî, Esbâbu’n-nüzül, s. 278-279, Zehebî, Megâzî, s. 119-120, Ebu’l -Fidâ, Tefsîr, c. 4, s. 330 -331 , Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 1, s. 297-298.

2. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 195-199.

3. İbn İshak, İbn Hişam , c. 3, s. 199, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 364, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 57, Taberî, Târih, c. 3, s. 37.

4. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 147-150, Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 290-297.

5. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 364.

6. Ebu Nuaym , Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 489.

7. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 199, Vâkıdî, c. 1 , s. 364, İbn Sa'd, c. 2, s. 57, Taberî, c. 3, s. 37, Ebu Nuaym, c. 2, s. 489, Beyhakî, c. 3, s. 354, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 173, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 48, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 75.

8. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 364, Ebu Nuaym, c. 2, s. 490, Zehebî, Megâzî, c. 121.

9. Ebu Nuaym , Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 489.

10. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 199, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 364, Taberî Târih, c. 3, s. 37, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 3, s. 354, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 173, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 48, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 75.

11. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 489.

12. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 199, Taberî, c. 3, s. 37, Beyhakî, c. 3, s. 354, İbn Seyyid, c. 2, s. 48, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 75.

13. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 364, Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 491.

14. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 199.

15. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 199, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 364.

16. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 199, Beyhakî, c. 3, s. 354, İbn Seyyid, c. 2, s. 48.

17. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 364-365, Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 491.

Sellâm b. Mişkem'in Benî Nadîr Yahudilerini Uyarışı

Yahudi bilginlerinden Sellâm b. Mişketm:

" Ey kavmim! Gelin, bu sefer bana itaat edip sözümü dinleyin de, tek, bütün devir boyunca bana karşı gelin! Vallahi siz böyle bir işe kalkışacak olursanız, bu ona vahiyle bildirilir! Biz bununla ancak kendimize yazık etmiş oluruz. Hem bu, onlarla bizim aramızdaki muahedeyi de bozar. Sakın böyle birşey yapmayın! Vallahi, eğer böyle birşey yapmaya kalkışacak olursanız, Yahudilerin köklerinin kazınmasını ve Müslümanların dini olan İslâmiyetin de yükselip Kıyamete kadar ayakta durmasını istemiş olursunuz! " dedi. 18

O sırada, Peygamberimiz aleyhisselamın üzerine atılmak üzere, büyük bir kaya parçası hazırlandı. 19

Amr b. Cahhaş; içlerinde Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer ve Hazret-i Ali'nin de bulunduğu bir topluluk arasında bulunduğu sırada Peygamberimiz aleyhisselamın üzerine bu kaya parçasını atmak için evin damına çıktı.

Cebrail aleyhisselam Benî Nadîr Yahudilerinin yapmayı tasarladıkları suikast haberini getirince, Peygamberimiz aleyhisselam oturduğu yerden20 acele bir haceti için davranır gibi kalkıverip, sezdirmeden Medine'nin yolunu tuttu. 21

Peygamberimiz aleyhisselam, oradan ayrılırken de, ashabına:

" Ben gelinceye kadar yerinizden ayrılmayın! " buyurdu. 22

Ashab; Peygamberimiz aleyhisselamın ihtiyacını gidermek için kalktığını sanarak bir müddet konuştular, durdular. 23

Fakat, Peygamberimiz aleyhisselamın dönüşü gecikince, kendisini aramaya kalktılar.

Medine'den gelen bir adama rastlayıp sordular.

Adam Peygamberimiz aleyhisselamı Medine'nin içinde gördüğünü söyleyince, oradan ayrılıp hemen Medine'ye geldiler. 24

Mescidde oturduğu sırada, Peygamberimiz aleyhisselamla buluştular. 25

Hazret-i Ebu Bekir:

" Yâ Rasûlallah! Sen hemen kalkıp gittin, sebebini anlayamadık?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Yahudiler beni öldürmeyi tasarladılar!

Allah bana bunu haber verince, kalktım! " buyurdu. 26

Yahudilerin kendisine ne yapmak istediklerini haber verdi ve Benî Nadîr Yahudileriyle çarpışmak için hazırlanmalarını emir buyurdu. 27

Benî Nadîr Yahudileri ise:

" Ebu'l-Kasım nerede tutulup kaldı ki?! " diyerek söylenmeye başladılar. 28

Huyey b. Ahtab:

" Ebu'l-Kasım acele etti. Halbuki biz onun dileğini yerine getirecek, kendisine yemek de yedirecektik! " dedi. 29

-------------------------------------

18. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 365, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 57, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 491, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 80-81.

19. Vâkıdî, c. 1, s. 365, Ebu Nuaym , Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 491-492.

20. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 199-200, Vâkıdî, c. 1, s. 365, İbn Sa'd, c. 2, s. 57, Taberî, Târih, c. 3, s. 37, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 2, s. 48.

21. Vâkıdî, c. 1, s. 365, İbn Sa'd, c. 2, s. 57, Taberî, c. 3, s. 37, Ebu Nuaym, c. 2, s. 492.

22. Taberî, c. 3, s. 37, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 355, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 173.

23. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 365.

24. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 200, Taberî, c. 3, s. 37, Beyhakî, c. 3, s. 355, İbn Esîr, c. 2, s. 173.

25. Taberî, Tanh, c. 3, s. 37.

26. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 366, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 57.

27. İbn İshak. İbn Hişam, c. 3, s. 200, Taberî, c. 3, s. 37, Beyhakî, c. 3, s. 355, İbn Esîr, c. 2, s. 173, İbn Seyyid, c. 2, s. 48.

28. Taberî, Târîh, c. 3, s. 37.

29. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 365, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 492.

Kinane b. Suriya'nın Benî Nadîr Yahudilerini Uyarışı ve Öğütleyişi

Kinane b. Suriya, Yahudilere:

" Muhammed'in ne için kalkıp gittiğini biliyor musunuz?" diye sordu.

Yahudiler

" Hayır! Vallahi biz bilmiyoruz! Sen biliyor musun?" dediler.

Kinane:

" Evet, biliyorum. Tevrat'a andolsun ki; ben, sizin tasarladığınız suikastın Muhammed'e haber verildiğini biliyorum!

Siz kendinizi boşuna aldatmayın. Vallahi, o Resûlullahtır!

O ancak sizin tasarladığınız suikast kendisine haber verilince kalkıp gitti! Hiç şüphesiz, o peygamberlerin sonuncusudur.

Siz onun Harun oğulları soyundan gelmesini umuyordunuz. Allah ise, dilediğinden seçip gönderdi.

Biz Tevrat dersimizde en son gelecek olan 'O Peygamberin doğum yeri Mekke'dir. Hicret yurdu Yesrib (Medine)'dir' diye hiç değiştirmeden yazmışızdır.

O gelecek peygamberin sıfatı da, buna tamamıyla uymaktadır. Kitabımızdakine bir harf bile aykırılığı yoktur.

Ondan önce sizinle çarpışan kimse olmayacaktır.

Ben sizin eşyalarınızı develere yükleyip göç ettiğinizi, çocuklarınızın feryatlarını, mallarınızı, evlerinizi barklarınızı arkanızda bırakarak gittiğinizi görür gibi oluyorum!

Halbuki, sizin şeref ve itibarınız ancak bırakıp gideceğiniz şeylerledir!

Gelin! Siz iki hususta bana itaat edip sözümü dinleyin! Üçüncüsünde hayır yoktur! " dedi.

Benî Nadîr Yahudileri:

" Nedir o hususlar?" diye sordular.

Kinane:

" Müslüman olmanız, Muhammed'in ashabı arasına girmenizdir.

Bu suretle mallarınızı ve evlatlarınızı emniyet ve selamete kavuşturmuş olur, Peygamberin sahabi-lerinin yükseklerinden olmuş bulunursunuz!

Mallarınız, servetiniz ellerinizde kalır, yurdunuzdan, yuvanızdan da sürülüp çıkarılmazsınız! " dedi.

Benî Nadîr Yahudileri:

" Biz Tevrat'tan ve Musa'nın ahdinden asla ayrılmayız! " dediler

Kinane:

" O size Yurdumdan çıkıp gidiniz! ' diye de haber gönderecektir! " dedi.

Benî Nadîr Yahudileri:

" Evet! " dediler.

Kinane:

" O zaman, size orada ne kan dökmek, ne de mala sahip olmak helâl olmaz. Elinizde kalan mallarınızı ise, isterseniz satarsınız, isterseniz elinizde tutarsınız! " dedi.

Benî Nadîr Yahudileri:

" İşte, bu ne güzeldir! " dediler.

Kinane:

" Fakat, vallahi, bana bundan başkası hayırlıdır.

Vallahi, ben sizin en çok kınanacak, yerilecek kişiniz olmasaydım, Müslüman olurdum! " dedi. 30

Sellâm b. Mişkem de, onlara:

" Siz bu işe teşebbüs ettiğiniz zaman, ben hoşlanmamıştım.

O bize 'Yurdumdan çıkıp gidiniz! ' diye haber gönderdiği zaman, ey Huyey! Arbk onun sözünün sonucunu bekleme! Yurdundan çıkmayı nimet bil, yurdundan çık, git! " dedi.

H uyey:

" Öyle yapacağım, çıkıp gideceğim! " dedi. 31

-------------------------------------

30. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 365-366, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 492 493.

31. Vâkıdı, Megâzı. c. 1, s. 366.

Benî Nadîr Yahudilerine Medine'yi Terketmelerinin Emredilişi

Peygamberimiz aleyhisselam, Benî Nadîr Yahudilerinin yurdundan Medine'ye dönünce:

" Muhammed b. Mesleme'yi bana çağırınız! " buyurdu. 32

Muhammed b. Mesleme gelince:

" Sen Benî Nadîr Yahudilerine git! Onlara:

'Resûlullah aleyhisselam, beni size 'Beldemden çıkıp gidiniz! 33 Artık burada benimle birlikte oturmayınız! Siz, bana suikast için, düşünülmeyecek şeyi düşündünüz, tasarlanmayacak şeyi tasarladınız! Size on gün mühlet veriyorum! Bu müddetten sonra buralarda sizlerden kim görülürse, onun boynunu vururum! ' diyeyim diye gönderdi' de! " buyurdu. 34

Muhammed b. Mesleme, Benî Nadîr Yahudilerinin yanına vardı ve:

" Resûlullah aleyhisselam beni size birelçilikle gönderdi.

Fakat, ben sizin bildiğiniz birşeyi size hatırlatmadıkça bu elçiliği size anmayacağım!

Mûsâ aleyhisselama Tevrat'ı indirmiş olan Allah aşkına doğru söyleyin!

Muhammed aleyhisselam peygamber gönderilmeden önce, Tevrat önünüzde iken, size geldiğim ve şu meclisinizde bana Yahudilik teklif ettiğiniz zaman 'Vallahi ben Yahudi olmam! ' dediğimde, siz de bana:

'Dinimize girmekten seni men eden nedir? Yahudi dininden başka din yoktur! Senin aradığın, istediğin, duyduğun, işittiğin hanif dininin tıpkı sı dır o! Ebu Âmir Rahib de hanif din üzere değildir!

Size gelecek peygamber, hem şeriat sahibidir, hem savaşçıdır! Onun gözlerinde biraz kırmızılık vardır. Kendisi Yemen tarafından gelecek, deveye binecek, ihrama bürünecek, az etli kemiğe bile kanaat edecek, kılıcı boynunda asılı bulunacak, kendisinde başka nişan ve alâmet bulunmayacak; konuştuğu zaman, hikmetli, yerli yerince konuşacak; vallahi, şu yurdunuzda çarpışmalar, ölenlerin elbiselerini soymalar, burunlarını, kulaklarını kesmeler... olacaktır! ' demediniz miydi?" dedi.

Benî Nadîr Yahudileri:

" Allah hakkı için, evet! Biz sana bunları söylemiştik, ama geleceğini sana haber vermiş olduğumuz peygamber bu değildir! " dediler.

Muhammed b. Mesleme, söyleyeceğini söyleyip bitirdikten sonra, onlara:

" Resûlullah aleyhisselam beni size gönderdi ve:

'Siz, aranızdaki ahdi, anlaşmayı bozdunuz ve beni öldürmeye teşebbüs ettiniz! ' diyor" dedi.

Bu hususta aralarında neler konuştuklarını ve en sonunda Amr b. Cahhaş'ın kayayı Resûlullah aleyhisselamın üzerine bırakmak için evin damına çıktığını haber verince, sustular, tek kelime bile konuşamadılar.

Muhammed b. Mesleme, sözlerine devamla:

" Resûlullah aleyhisselam, size:

'Artık yurdum dan çıkıp gidiniz!

Size on gün mühlet veriyorum. !

Bundan sonra buralarda kim görülürse, boynunu vururum! ' buyuruyor" dedi. 35

Benî Nadîr Yahudileri:

" Ey Muhammed b. Mesleme! Bize Evs kabilesinden bir kimsenin böyle çetin bir haber getireceğini hiç ummuyor, sanmıyorduk! " dediler.

Muhammed b. Mesleme:

" Kalbler değişti. İslâmiyet eski ahidleri ortadan kaldırdı, yok etti" dedi.

Benî Nadîr Yahudileri:

" Biz de, göçü yükleriz! " dediler. 36

-------------------------------------

32. Taberî, Târîh. c. 3, s. 37.

33. Vâkıdî, c. 1, s. 366, Taberî, c. 3, s. 37.

34. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 57, Taberî, Târih, c. 3, s. 37.

35. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 366-367, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 494 495.

36. Taberî, Târîh, c. 3, s. 37.

Abdullah b. Übeyy b. Selûl'ün Benî Nadîr Yahudilerini Direnmeye Teşvik Edişi

Benî Nadîr Yahudileri, birkaç gün içinde yol hazırlığına başladılar.

Zülcedr melasında bulunan binek develerini getirtmek için adam gönderdiler.

Eşca' kabilesi halkından da, develer kiraladılar.

Onların böyle hazırlanmakta oldukları sırada, münafıkların başı Abdullah b. Übeyy b. Selûl, onlara, adamlarından Süveyd ile Dâis'i gönderdi.

Bunlar, Nadîr oğulları Yahudilerine gidip:

" Abdullah b. Übeyy, size:

'Sakın yurdunuzu ve mallarınızı bırakıp gitmeyiniz! Kalenizde oturunuz!

Benim yanımda bulunan kavmimden ve başka Araplardan iki bin kişi sizinle birlikte kalenize girecekler, hepsi ölmeyi göze alacaklardır!

Kurayza oğulları Yahudileri de size yardım ederler, sizi bırakmazlar!

Gatafan'dan olan müttefikleriniz de size yardım ederler! ' diyor" dediler. 37

Abdullah b. Übeyy b. Selûl, Benî Nadîr Yahudi leriyle Peygamberimiz aleyhisselam arasında çarpışma olmasını çok istiyor, Huyey b. Ahtab'a haber gönderip onu çarpışmaya teşvik etmekten geri durmuyordu.

Huyey b. Ahtab da, onun sözüne aldanarak:

" 'Bizim yurdumuzu ve mallarımızı bırakıp gitmeyeceğimizi bilsin, elinden geleni geri koymasın, yapsın! ' diye Muhammed'e haber gönderirim.

Kalelerimizi onarır, içlerine gireriz.

Büyük kapı ve sokakları tutarız.

Kalelerimize taş taşırız.

Yanımızda bir yıl yetecek kadaryiyeceğimiz de var!

Kal elerim izdeki suyumuzun da kesilmesinden korkumuz yok!

Muhammed bizi bir yıl muhasara etmeyi göze alabilir mi? Bunu göze alamaz! " dedi. 38

Kardeşi Cüdeyy b. Ahtab'ı Peygamberimiz aleyhisselama gönderdi ve:

" Biz yurdumuzdan çıkıp gitmeyeceğiz, elinden geleni yap, geri bırakma! " dedirtti. 39

-------------------------------------

37. Vâkıdı, Megâzı, c. 1, s. 367-368, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 57.

38. Vâkıdı, Megâzî, c. 1, s. 368.

39. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 370, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 57, Taberî, Târih, c. 3, s. 38.

Sellâm b. Mişkem'in Huyey'e Tehditte ve Uyarıda Bulunuşu

Benî Nadîr Yahudilerinin bilginlerinden Sellâm b. Mişkem:

" Ey H uyey! Vallahi, hiç şüphesiz, nefsin seni boş şeylerle aldatıyor, gurura ve kuruntuya düşürüyor!

Eğer sen değersiz görüşünde ısrar edecek olursan, bana uyanlarla birlikte senden ayrılırım!

Yapma ey Huyey! Vallahi, hiç şüphesiz, sen de bilirsin, seninle birlikte olanlar da bilirler ve hepimiz biliriz ki; Muhammed, Resûlullahtır!

Onun vasıfları da, yanımızdaki kitablarda mevcuttur!

Ona tâbi olmayışımız, onu kıskandığımızdan, son peygamberin Harun oğulları arasından çıkmasını ummamızdandır!

Gel, bize verilen emanı kabul edelim ve yurdundan çıkıp gidelim!

Sen, benim suikast hususundaki karşı görüşüme muhalefet ettiğini de biliyorsun.

Emanı kabul edip gidersen, mahsul zamanı geliriz veya bizden bazı kimseler gelir, mahsulü satar veya dilediği gibi hareket eder, sonra yanımıza döner.

Sanki yurdumuzdan hiç çıkmamış gibi oluruz. Mülklerimiz, ellerimizde kalmış olur.

Bence, kavmimizin şeref ve itibarı, mallarımız ve üzüm bağlarımızladır.

Mallarımız ellerimizden çıkıp gitti mi, başka Yahudiler gibi, biz de zillet ve idama mahkûm oluruz!

Muhammed üzerimize yürürse, bizi bir günde şu kalelerimizde kuşatır! " dedi.

Huyey b. Ahtab:

" Muhammed kat'iyyen bizi kuşatamaz!

Bize mağlup olur, bizi yenmeye fırsat bulamayarak döner, gider!

Bana Abdullah b. Übeyy b. Selûl, hiç göremeyeceğin, düşünemeyeceğin şeyler va'detti! " dedi.

S el lam b. Mişkem:

" Übeyy'in oğlunun sözü birşey değildir.

Übeyy'in oğlu, seni ancak helak uçurumuna sürüklemek, bizi Muhammed'le harbe tutuşturmak ister!

O, seni harbe tutuşturduktan sonra, evine çekilip oturur, seni kendi haline bırakır!

Ka'b b. Esed'den yardım elde etme isteğine Ka'b yanaşmadı ve:

'Ben sağken, Kurayza oğullarından hiç kimse aradaki muahedeyi bozamaz! ' dedi ve somurttu.

Übeyy'in oğlu, müttefiklerinden Kaynuka oğullarına da, sana yaptığı vaad gibi vaadlerde bulun-m ustu.

Onlar Muhammed'le aralarındaki muahedeyi bozup savaşa kalkışınca, kalelerinde kuşatıldılar. Übeyy'in oğlundan yardım bekleyip durdular.

O ise, evine çekilip oturdu!

Muhammed de, Kaynuka oğullarının üzerine yürüdü. Onları kalelerinden indirinceye kadar kuşattı.

Übeyy'in oğlu bu müttefiklerine bir yardımda bulunamadı.

O kadar halktan hiçbir kimse de, onları Muhammed'e karşı koruyamadı.

Übeyy'in oğlu ne Yahudi dininde bulunan bir Yahudidir, ne Muhammed'in, hatta ne de kendi kavminin dinindedir!

Onun söylediği söz, nasıl kabul edilebilir?! " dedi.

Huyey b. Ahtab:

" Nefsim, Muhammed'e düşmanlıktan ve onunla çarpışmaktan başkasına yanaşmıyor! " dedi.

Sellâm:

" Vallahi, bu tutum, yurdumuzdan sürülmemize, mallarımızın elimizden gitmesine, şerefimizin kaybolmasına, nesil ve zü niyetlerim izin öldürülmesine ve esir edilmesine sebep olur! " dedi.

Huyey b. Ahtab, Peygamberimiz aleyhisselamla savaşmaktan başkasına yanaşmadı.

Ebu'l-Hukayk'ın kıt akıllı oğlu Sarük (Sazük):

" Ey Huyey! Sen uğursuz bir adamsın! NadTr oğullarını helak edeceksin! " dedi.

Huyey, kızdı ve:

" Biz yurdumuzdan ve mallanmızdan ayrılmayacağız! Sen ne yapabilirsen yap! " demek üzere, kardeşi Cüdeyy b. Ahtab'ı Peygamberimiz aleyhisselama gönderdi.

Peygamberimiz aleyhisselam ashabıyla otururken Cüdeyy b. Ahtab gelip söyleyeceğini söyleyince, Peygamberimiz aleyhisselam tekbir getirdi.

Müslümanlar da, Peygamberimiz aleyhisselamın tekbirine uyarak, tekbir getirdiler.

Cüdeyy b. Ahtab, hemen oradan ayrılıp, durumu habervermek üzere, evinde müttefiklerinden bazı kimselerle oturduğu sırada Abdullah b. Übeyy b. Selûl'ün yanına varmıştı ki, Peygamberimiz aleyhisselamın münâdisi Benî Nadîr Yahudilerinin üzerine yürüneceğinin İslâm mücahidlerine emir buyurulduğunu seslenerek duyurmaya başlamıştı.

Abdullah b. Übeyy b. Selûl'ün oğlu Abdullah, hemen sırtına zırh gömleğini giyinip kılıcını eline alarak dışarı çıktı.

Cüdeyy b. Ahtab; Abdullah b. Übeyy'in böyle evinin bir köşesinde rahatça oturduğunu ve oğlunun Benî Nadîrierle savaşmak üzere silahlandığını görünce, onun kendilerine yardım edeceğinden umudunu kesti, Huyey b. Ahtab'ın yanına döndü.

Huyey b. Ahtab, ona:

" Arkadan da ne haber var?" diye sordu.

Cüdeyy:

" Şer var! Ben senin kendisine söylememi istediğin şeyi haber verince, Muhammed tekbir getirdi, bizimle harb edeceğini söyledi" dedi ve Abdullah b. Übeyy b. Selûl'de bir hayır görmediğini, onun " Ben sizinle birlikte kalelerinize girmeleri için müttefiklerime haber salarım" demekle yetindiğini haber verdi. 40

-------------------------------------

40. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 368-370.

Benî Nadîr Yahudilerinin Kalelerinde Kuşatılışı

Peygamberimiz aleyhisselam; Benî Nadfr Yahudileriyle hattı etmek üzere hemen hazırlanmalarını İslâm mücahidlerine emretti. 41

Hicretin dördüncü yılında, 42 Rebiülevvel ayında, 43 Rebiülevvel'in onikisinde, Salı günü, 44 Medine'de yerine İbn Ümmi Mektum'u vekil bırakarak45 Benî Nadîr Yahudilerini Medine'nin ağaçlık bir nahiyesinde, Hatma oğulları makberesi yakınında bulunan yurtlarında, 46 kendileri evlerine ve kalelerine sığınmış oldukları halde, kuşattı. 47

Peygamberimiz aleyhisselam ikindi namazını Benî Nadîr Yahudilerinin bağ ve hurmalıkları arasındaki meydanda kıldı.

Benî Nadîr Yahudileri, yanlarında oklar ve taşlar bulunduğu halde, kalelerinin duvarları üzerine dik-ildiler. 48

Peygamberimiz aleyhisselam, onlara:

" Siz, benimle yeni bir muahede yapmadıkça, benim katımda güvenilir ve güvencede değilsiniz! " buy urdu. 49

Benî Nadîr Yahudileri, Peygamberimiz aleyhisselamla muahede yapmaya yanaşmadılar.

Peygamberimiz aleyhisselam, o gün, onlarla savaştı.

Ertesi günü sabahleyin, Benî Nadîr Yahudilerini kuşatmayı bırakıp Benî Kurayza Yahudilerinin üzerine yürüdü ve kendilerini muahedeye davet etti.

Benî Kurayza Yahudileri muahede yaptıkları zaman, Peygamberimiz aleyhisselam, onları bırakıp, Benî Nadîr Yahudilerini tekrar kuşattı. 50

-------------------------------------

41. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 200, Taberî, Târih, c. 3, s. 37, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 181 , İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 2, s. 48, Zehebî, Megâzî, s. 122.

42. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 199, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 57, İbn Habfb, Kitâbu'l-muhabber, s. 113, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 339, Taberî, c. 3, s. 36, İbn Hazm, s. 181 , Zehebî, s. 198, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 80.

43. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 200, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 4, İbn Sa'd, c. 2, s. 57, İbnHabfb, s. 113, Belâzurî, c. 1, s. 339, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 75, İbn Kayyım, c. 2, s. 180.

44. İbn Habfb, Kitâbu'l-muhabber, s. 113.

45. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 200, Vâkıdî, c. 1, s. 371, İbn Sa'd, c. 2, s. 58, Belâzurî, c. 1, s. 339, Taberî, c. 3, s. 39, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 174, İbn Seyyid, c. 2, s. 50, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 28.

46. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 57.

47. Zührî, Megâzî, s. 73, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 360, İbn Sa'd, c. 2, s. 58, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 157, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzûl, s. 279, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 232, Zehebî, s. 122.

48. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 371, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 58, İbn Seyyid, c. 2, s. 50.

49. Zührî, Megâzî, s. 73, Abdurrezzak, c. 5, s. 360, Ebu Dâvud, c. 3, s. 157, Beyhakî, c. 9, s. 232, Delâil, c. 3, s. 179.

50. Zührî, s. 73, Abdurrezzak, c. 5, s. 360, Ebu Dâvud, c. 3, s. 157, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzûl, s. 279, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 232.

Benî Nadîr Yahudilerine Yapılan Son Teklif

Peygamberimiz aleyhisselam, Benî Nadir Yahudileri ne:

" Medine'den çıkıp gidiniz! " buyurdu.

BenîNadîr Yahudileri buna yanaşmadılar ve:

" Ölüm, bize, senin teklif ettiğin şeyden daha kolaydır! " dediler ve çarpışmaya giriştiler. 51

Yahudilerden bir hayli insan öldürüldü. 52

Peygamberimiz aleyhisselam, Benî Nadîr Yahudileriyle çarpışırken, onların kapı üzerine, ev üzerine çıkıp savaştıklarını, yenilince de bunların arkasına sindiklerini görünce, çarpışma meydanını genişletmek için, duvarları yıktırdı. 53

Yüce Allah, Resûlünün işini korudu; ona doğru olanı gösterdi. O da, en yakınından başlayarak Yahudi evlerinin birer birer yıkılmasını, hurma ağaçlarının da kesilmesini ve yakılmasını emretti.

Bunun üzerine, Yahudiler, yıkılan evlerinin arkasından çıkıp Müslümanlara mani olma kudret ve cesaretini gösteremediler.

Yüce Allah, Yahudilerin de, onlara yardım vaadinde bulunan münafıkların da kalblerine korku düşürdü. 54

Benî Nadîr Yahudileri, son evleri yıkılıncaya kadar, münafıklardan ve başkalarından hep yardım bekleyip durdularsa da, Allah onlara yardım vaadinde bulunanların da kalblerine korku düşürdü. Onlar da, vaad ettikleri yardımı yapamadılar. 55

Hurma ağaçları kesilir ve yakılırken, Yahudiler:

" Ey Muhammedi Sen fesattan nehyetmekte ve onu işleyenleri ayıplamakta ve kınamakta idin. Şimdi onları kesmek ve yakmak nasıl olur?! " diyerek bağırdılar. 56

Yahudilerin bu sözleri, hurma ağaçlarını kesmek ve yakmak hususunda Müslümanlardan bazılarını tereddüde ve endişeye düşürmüştü.

İbn Abbas'ın bildirdiğine göre; Benî Nadîr Yahudilerinin mevzilendikleri kalelerinden indirilmeleri istenilip hurma ağaçları kesilmeye başlanınca, Müslümanlar:

" Biz hurma ağaçlarından bir kısmını kestik, bir kısmını da bıraktk. Kestiklerimizden dolayı bize ahirette bir ecir, veya kesmeyip bıraktıklarımızdan dolayı bir vebal var mıdır; Resûlullah aleyhisselamdan soracağız! " dediler. 57

Abdullah b. Ömer de, bu hususta şöyle der

" Resûlullah aleyhisselam Benî Nadîrlerin yaş hurma ağaçlarını (harp gereği olarak) yaktırdı ve kesilmesini emretti ki, bu yakılan ve kesilen ağaçlar Benî Nadîrlerin hurmalığı olan Büveyre'de idi." 58

Bunun üzerine, Yüce Allah, indirdiği âyette:

" Siz hangi hurma ağacını kestinizse veya kökleri üzerinde dikili bıraktınızsa, bu, hep Allah'ın izniyledir ve fâsıkları perişan etmek içindir" buyurdu. 59

Mü'minlerin duydukları endişeler, böylece giderilmiş oldu. 60

-------------------------------------

51. Vâkıdî, Megâzî, s. 289, 1367-1948, Mısır baskısı tek cilt, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 462, Halebî, İnsanu'l-uyûn, c. 2, s. 562.

52. Yâkubî, Târih, c. 2, s. 49.

53. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 358.

54. Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 180, Zehebî, Megâzî, s. 122.

55. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 200-201.

56. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 200, Taberî, Târih, c. 3, s. 37, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 335, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 49, Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 4, s. 331.

57. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 408, Taberî, Tefsîr, c. 18, s. 34.

58. Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 140, Buhârî, c. 6, s. 58, Tirmizî, c. 5, s. 408.

59. Haşr: 5, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 140, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 58, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 408.

60. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 359.

Benî Nadîr Yahudilerinin Yurtlarını Bırakıp Gitmeleri İçin Eman Dilemeleri

Peygamberimiz aleyhisselam; Benî Nadîr Yahudilerini onbeş gün, 61 hatta yirmiüç gün, 62 onlara ulaşabildikleri her yende ulaşıncasına sıkı bir kuşatma altında tuttu, onlarla çarpıştı. 63

Benî Nadîr Yahudileri; münafıklardan da, başkalarından da bekledikleri yardımlardan ümitlerini kesti ki eri 64 ve birçok hurma ağaçlarının kesilmeye ve yakılmaya başlandığını gördükleri zaman, 65 korktular. Keza, onlara yardım vaad edenler de korktular. 66

Benî Nadîr Yahudileri:

" Biz, artık yurdundan çıkıp gideceğiz! " dediler. 67

Yanlarında altın, gümüş ve silah götürmemek, ev eşyalarını develere yükleyerek yurtlarından çıkıp gitmek şartıyla sulh istediler. 68

İbn Haldun'a göre; Benî Nadîr Yahudilerinin kanlarının dökülmesinden vazgeçilip develere yükleye-bilecekleri mallarıyla sürülmelerini, Abdullah b. Übeyy b. Selûl, Peygamberimiz aleyhisselamdan dilemiş ve sağlamıştı. 69

Teklif ve kabul edilen sulh şartlarına göre;

Benî Nadîr Yahudil erinden her üç kişiye bir deve verilecek. 70

Verilecek develere, -her çeşit harp silahlan, zırh ve miğfer gibi harp eşyası hariç olmak üzere-71 istedikleri ev eşyası ile yiyecek içecek gibi şeyleri, 72 develerin kaldırabilecekleri kadar meta ve malı yükleyip götürebileceklerdi. 73

Benî Nadîr Yahudileri, Medine'den ayrılacakları zaman, Müslümanların harp gereği olarak yıkmış oldukları evleri dışında kalan evlerini de, kendi elleriyle yıktılar. 74 Müslümanlar oturmasınlar, yararlanmasınlar diye evlerinin direklerini devirdiler, tavanlarını çöktürdüler. 75 Evlerinin kapılarını, tahtalarını, 76 hatta kapılarının üzerindeki süslü şeyleri bile söküp develere yüklediler. 77

Ebu'l-Hukayk oğullarının yanlarında pek çok gümüş kaplar götürdükleri görüldü. 78

Sellâm b. Ebu'l-Hukayk, zinet eşyasını bir deve derisine doldurmuştu*

" Biz, bunu, dünyayı alçaltmak ve yükseltmek için hazırladık!

Burada hurma bahçelerimizi bıraktıksa, Hayber'deki hurma bahçelerimize varacağız! " diyerek bağırdı. 79

-------------------------------------

61. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 374, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 58, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 339, Taberî, Târî h, c. 3, s. 38, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 50, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 75.

62. İbn Habıb, Kitâbu'l-muhabber, s. 113.

63. Zü hrî, Megâzî, s. 73, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 374, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 358, 360, İbn S a'd, Tabakât, c. 2, s. 58, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 339, Taberî, c. 3, s. 38, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 359, Ebu’l -Ferec İbn Cevzî, el -Vefâ, c. 2, s. 690, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 50, Zehebî, Megâzî, s. 119.

64. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 201, İbn Sa'd, c. 2, s. 58, Beyhakî, c. 3, s. 181, 182.

65. Vâkıdî, c. l. s. 373, İbn Sa'd, c. 2, s. 58, Taberî, c. 3, s. 38, Beyhakî, c. 3, s. 181.

66. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 201, İbn Sa'd, c. 2, s. 58, Taberî, c. 3, s. 38, Beyhakî, c. 3, s. 181.

67. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 373, İbn Sa'd. c. 2, s. 58.

68. Yâkubî, Târih, c. 2, s. 49.

69. İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 28.

70. Vâkıdî, Megâzî, tek cilt, s. 289, M iar 1367-1948 baskıa, Taberî, Târih, c. 3, s. 38. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 359, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 4, s. 75, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 462.

71. Zührî, Megâzî, s. 73, İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 201, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 374, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 358, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 58, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 48, Taberî, Târih, c. 3, s. 38, İbn Hazm , Cevâmiu's-Sîre, s. 182, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 173, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 49, Ebu’l-Fidâ, c. 4, s. 75.

72. Vâkıdî, Megâzî, s. 289, tek cilt, 1367-1948 baskıa, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 48, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 179, Zehebî, Megâzî, s. 120.

73. Zührî, Megâzî, s. 73, İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 201, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 374, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 358, İbn Sa'd, c. 2, s. 58, Belâzurî, Ensâb, c. 1 , s. 339, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 48, Taberî, Târîh, C. 3, S. 38, Beyhakî, C. 3, S. 179, İbn Hazm, s. 182, İbn Esîr, c. 2, s. 173, İbn Seyyid, c. 2, s. 49, Zehebî, s. 120, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 75.

74. Zührî, Megâzî, s. 73, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 360, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 58.

75. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 462.

76. Zührî, Megâzî, s. 73, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 360, Beyhakî, c. 3, s. 179.

77. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 201, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 374, Taberî, c. 3, s. 38, Beyhakî, c. 3, S. 179, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 49, Zehebî, s. 120, Ebu’l-Fidâ, c. 4, s. 75.

78. Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 182, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 49, Zehebî, s. 122.

* Bu hazine, Hayber'in fethinde, gömüldüğü yerden çıkarıldı.

79. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 372, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 565-566.

Ensarın Yahudilerce Alınıp Büyütülmüş Olan Adak Oğulları Sorunu

İslâmiyetten önce, çocuğu yaşamayan bir kadın, çocuğu yaşadığı takdirde onu Yahudi olarak yetiştireceği hakkında adakta bulunurdu.

Yanlarında böyle adanmış, büyütülmüş birçok Ensar oğulları da bulunan Benî Nadir Yahudileri Medine'den sürülüp çıkarılacakları zaman, Ensar:

" Biz çocuklarımızı bırakmayız 180 Yâ Rasûlallah! Onların arasında bulunan oğullarımız ve kardeşlerimiz ne olacak?" dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam cevap vermeyip sustu.

Bunun üzerine, Yüce Allah:

" Zorlama, dinde yoktur! .." (Bakara: 256) âyetini indirdi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Ensara:

" Adamlarınızı, iki taraftan birisini tercihte serbest bırakınız!

Eğer sizi tercih ederlerse, onlar sizdendirler.

Eğer Yahudileri tercih ederlerse, onları Yahudilerle birlikte sürgün ediniz! " buyurdu. 81

-------------------------------------

80. Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 59, Taberî, Tefsîr, c. 3, s. 14-15, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzül, s. 52, Kurtubî, Tefsir, c. 3, s. 280, Suyûtî, Düırü'l-mensur, c. 1, s. 329.

81. Taberî, Tefsir, c. 3, s. 15, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 186, Hâzin, Tefsir, c. 1, s. 185-186, Suyûtî, Dürrü'l-m ensûr, c. 1, s. 329.

Benî Nadîr Yahudilerinin Medine'den Çıkış Gösterileri

Sürüldüklerine üzülmediklerini göstermek için, kadınlar atlas, ipek, deniz koyunu yününden dokunmuş, yeşil, kırmızı kadifeden elbiselerini giyinmişler, altın ve gümüş zinetlerini takınmışlardı. 82

Kadınlar ve çocuklar, develere bindirilmişlerdi. 83 Yanlarında davullar, zumalar, oynayan oyuncu kadınlar vardı. 84

Benî Nadîr Yahudileri altıyüz develik bir kafile teşkil ediyorlardı. Develer birbiri ardınca dizilmişlerdi. 85

Beni Nadîr Yahudileri, defler, düdükler çalarak, Medine çarşısından büyük bir gösteri ile geçip gittiler. 86

-------------------------------------

82. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 374-375, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 58.

83. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre. c. 3, s. 201, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 374, İbn Sa'd, c. 2, s. 58.

84. İbn İshak, İbn Hişam , c. 3, s. 201, Vâkıdî, c. 1, s. 375, Taberî, Târîh, c. 3, s. 38-39, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 76.

85. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 374, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 58.

86. Vâkıdi c. 1 s. 374-375, İbn Sa'd, c. 2, s. 58, Ebu'l-Fidâ, c. 4 s. 76.

Benî Nadîr Yahudilerine Mahşer'e Gitmelerinin Emredilişi

Peygamberimiz aleyhisselam, Benî Nadîr Yahudileri ne:

" Medine'den çıkıp gidiniz! " buyurduğu zaman, onlar:

" Ey Muhammedi Nereye gidelim?" diye sormuşlar, Peygamberimiz aleyhisselam da:

" Haşr'e, Mahşere (yani sürülecek yeriniz olan Şam'a) gidiniz! " buyurmuştu. 87

Benî Nadîr Yahudilerinden bir kısmı Hayber'e, bir kısmı da Şam'a doğru gittiler. Hayber'e gidenler içinde Benî Nadîr Yahudilerinin eşrafından Sellâm b. Ebu'l-Hukayk, Kinane b. Rebi' b. Ebu'l-Hukayk ve Huyey b. Ahtab vardı.

Bunlar, Hayber halkından hısımlarının evlerine indiler. 88

Şam'a doğru gidenler, Şam'a, Ezriat'a, 89 Eriha'ya kadar gittiler. 90

Benî Nadîr Yahudileri, Benî İsrail torunlarındandı.

Bunların Şam'a sürülmeleri, Yüce Allah'ın İsrail oğullarına yolsuzlukları yüzünden yazdığı ve o güne kadar uğramadıkları sürgün cezasının ilki idi.

Peygamberimiz aleyhisselam onlan sürgün etmemiş olsaydı, dünyada, Benî Kurayza Yahudileri gibi öldürülmek ve esir edilmek cezasıyla cezalandırılacaklardı. 91

-------------------------------------

87. Ebu Nuaym. Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 491, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 6, s. 233-234, İbn Asâkîr, Târih, c. 6, s. 1, 41.

88. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 201, Taberî, Târih, c. 3, s. 38, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, c. 182, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 77, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 28, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 566.

89. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 359, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 462.

90. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 462.

91. Zührî, Megâzî, s. 73, İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 202, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 358, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 177-178, Zehebî, Megâzî, s. 119.

Benî Nadîr Yahudilerinden Yamin ile Ebu Sa'd'ın Müslüman Oluşu

Benî Nadîr Yahudilerinden olan Yamin b. Umeyr ile Ebu Sa'd b. Vehb'den92 biri öbürüne: " Vallahi, hiç şüphesiz sen de biliyorsun ki, o [Muhammed aleyhisselam], Resûlullahtır! Daha ne duruyorsun? Hemen Müslüman olalım, kanlarımızı, mallarımızı güvenceye alalım! " dedi. Geceleyin indiler. 93 Müslüman oldular. Kanlarını ve mallarını korudular. 94

-------------------------------------

92. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 202.

93. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 373, Halebî, İnsânu'l-uvOn, c. 2, s. 566.

94. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 202, Vâkıdî, c. 1, s. 373, Taberî, Târîh. c. 3, s. 39, İbn Hazm, Cevâmiu's-are, s. 182, Mâverdî, Ahkâmu's-sultâniye, s. 169, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 172, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 49, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 76, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 28, Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 2, s. 299.

Benî Nadîr Yahudilerinden Kalan Menkul ve Gayrimenkuller

Benî Nadîr Yahudileri Medine'den sürgün edilince, onlardan Müslümanlara kalanlar

340 adet kılıç,

50 adet zırh gömlek,

50 adet miğfer gibi menkuller ile;95

Su kuyuları, 96

Araziler, ekinlikler,

Hurma bahçeleri gibi gayrimenkullerdi. 97

-------------------------------------

95. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 377, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 58, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 50, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, s. 137.

96. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 58, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1 , s. 463.

97. Zühri, Megâzî, s. 73, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 378, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 360, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 18, Mâverdr, Ahkâmu's-sultaniye, s. 169, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 76.

Benî Nadîr Yahudilerinden Kalan Malların Muhacirlere Bölüştürülmesi

Peygamberimiz aleyhisselam, Ensardan Sabit b. Kays'ı yanına çağınp, ona:

" Kavmini bana çağır! " buyurdu.

Sabit b. Kays:

" Yâ Rasûlallah! Hazrecileri mi çağırayım?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hepsini [Hazrecileri de, Evsîleh de] çağır! " buyurdu.

Sabit b. Kays, Evsfleri ve Hazrecîleri, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına çağırdı.

Peygamberimiz aleyhisselam, Allah'a hamd ve senada bulunduktan sonra, Ensarın Muhacirlere nasıl iyilikler yaptı klan nı; onları evlerine indirip nasıl barındırdıklarını, her hususta onları kendilerine nasıl tercih ettiklerini andı. 98 Sonra da:

" Muhacir kardeşlerinizin mallan yoktur. 99

İsterseniz, Nadîr oğulları mallarından Allah'ın bana verdiği malları sizinle Muhacirler arasında bölüştüreyim de, Muhacirler yine evlerinizde oturmakta ve mallarınızdan yararlanmakta devam etsinler.

İsterseniz, Nadîr oğullarının mallarını yalnız Muhacirlere vereyim de, onlar evlerinizden ve mallarınızdan çıksınlar, el çeksinler?" buyurdu 100

Ensardan Sa'd b. Ubâde ile Sa'd b. Muaz: 101

" Hayır yâ Rasûlallah! Sen Nadîr oğullarının mallarını Muhacirler arasında bölüştür!

Onlar, şimdiye kadar olduğu gibi, yine evlerimizde oturmakta devam etsinler. 102

Hatta, istersen, bizim mallanmızı da onlarla bölüştür! " dediler. 103

Peygamberimiz aleyhisselamın yanında bulunan Ensar topluluğu da, hep birden:

" Razıyız ve boyun eğiyoruz yâ Rasûlallah! " diyerek seslendiler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah'ım! Ensara ve Ensarın oğullarına rahmet et, acı! " diyerek dua etti. 104

Hazret-i Ebu Bekir de:

" Ey Ensar cemaatı! Allah sizi hayırla mükâfatlandırsın! Vallahi, bizim de benzerimiz yok, sizin de benzeriniz yok! " dedi. 105

Ensarın gösterdikleri bu yüksek semahat ve sehâvetleri üzerine inen âyette şöyle buyuruldu:

" Onlardan önce, Medine'yi yurt ve iman evi edinmiş olan kimseler (Ensar) da, kendilerine hicret edenlere sevgi beslerler.

Onlara (Muhacirlere) verilen şeylerden dolayı da, göğüslerinde hiçbir ihtiyaç meyli bulmazlar!

Kendilerinde bir ihtiyaç olsa bile, onlan (Muhacirleri), öz canlarından üstün tutarlar!

Kim nefsinin mala olan hırsından ve cimriliğinden korunursa, işte, korktuklarından kurtulan, umduklarına erenler onlardır! " (H aşr: 9). 106

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, Benî Nadîr Yahudilerinin mallarını yalnız ilk Muhacirlere bölüştürdü.

Biraz da, Ensardan, muhtaç olan iki zâta; 107 Sehl b. Huneyf ile Ebu Dücâne'ye verdi. 108

Sa'd b. Muaz'a da, İbn Ebul-Hukayk'ın kılıcını verdi. 109

Peygamberimiz aleyhisselam; Benî Nadîr Yahudilerinin Muhacirlere bölüştürdüğü mallar arasından kendisine ayrılan hurma bahçelerindeki hurma ağaçlarının altlarınal 10 ve tarlalara, arazilerem çokça ekin ektirirdi. 112

Peygamberimiz aleyhisselam, 113 Abdulmuttalib oğullarınınl 14 yıllık geçimlerinin 5 arpa ve hurma mahsulünden 116 karşılar, artanı ile de Allah yolunda yapılacak cihad için hayvanlar, atlar ve silahlar alırdı. 117

-------------------------------------

98. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 379, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 50, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 568.

99. Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1 , s. 22, Semhüdî, Vefâu'l-vefâ, c. 2, s. 299, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 463, Halebî, İnsan, c. 2, s. 568, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 86.

100. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 379, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 22, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 51, Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 2, s. 299, Halebî, İnşân, c. 2, s. 568, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 86, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 463.

101. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 379, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 50, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 463, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 568, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 86.

102. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 379, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 22, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 463.

103. Vâkıdî, c. 1, s. 379, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 22, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 51, Semhûdî, Vefâu'l-Vefâ, c. 2, s. 299, Diyarbekrî, c. 1, s. 463, Halebî, c. 2, s. 569, Zürkânî, c. 2, s. 86.

104. Vâkıdî, c. 1, s. 379, İbn Seyyid, c. 2, s. 51. Diyarbekrî, c. 1 , s. 463, Halebî, c. 2, s. 568.

105. Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 21, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 51, Semhûdî, c. 2, s. 299, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 86.

106. Vâkıdî, c. 1, s. 382, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 21, Semhûdî, c. 2, s. 299, Diyarbekrî, c. 1, s. 463, Halebî, c. 2, s. 568, Zürkânî, c. 2, s. 86.

107. Zührî, Megâzî, s. 73, İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 202, Vâkıdî, c. 1, s. 379, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 360, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 143.

108. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 201, Vâkıdî, c. 1, s. 379, Belâzurî, c. 1, s. 19, Taberî, Târîh. c. 3, s. 39, Beyhakî, Delâil. c. 3, s. 182, Mâverdî, Ahkâmu's-sultâniyye, s. 169, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 174, Zehebî, Megâzî, s. 122, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 76, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 28.

109. Vâkıdî, c. 1. S. 379, Beyhakî, c. 3, s. 182, İbn Seyyid, c. 2, s. 51, Zehebî, s. 122, Diyarbekrî, c. 1, s. 463, Halebî, c. 2, s. 568.

110. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 378, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 18, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 51 , Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 569.

111. Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 18, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 85.

112. Vâkıdî, c. 1, s. 378, Belâzurî, c. 1, s. 18, İbn Seyyid, c. 2, s. 51, Halebî, c. 2, s. 569.

113. Vâkıdî, c. 1, s. 378, Buhârî, Sahîh, c. 6, s. 58, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1376-1377, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 141, Tirmizî, Sahih, c. 4, s. 216, Belâzurî, c. 1, s. 18, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, S. 185, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, C. 2, S. 51.

114. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 378, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 85.

115. Vâkıdî, c. 1 , s. 378, Ebu Dâvud, c. 3, s. 141 , Belâzurî, c. 1, s. 18, Beyhakî, c. 3, s. 185, İbn Seyyid, c. 2, s. 51, Halebî, c. 2, s. 569, Zürkânî, c. 2, s. 85.

116. Vâkıdî, c. 1, s. 378, Zürkânî, c. 2, s. 85.

117. Vâkıdî, c. 1, s. 378, Buhârî, c. 6, s. 58, Müslim, c. 3, s. 1377, Ebu Dâvud, c. 3, s. 141 , Tirmizî, c. 4, s. 216, Belâzurî, c. 1 , s. 20, Beyhakî, c. 3, s. 185-186, İbn Seyyid, c. 2, s. 51 , Halebî, c. 2, s. 569, Zürkânî, c. 2, s. 85.

Münafıklar ile Benî Nadîr Yahudilerinin Tutum ve Davranışlarının Kur'ân-ı Kerîm'de Açıklanışı

Medineli münafıklarla Benî Nadîr Yahudilerinin tutum ve davranışları ve akıbetleri hakkında inen âyetlerde şöyle duyurulur

" Ehl-i Kitabdan o küfreden kardeşlerine:

'Andolsun, eğer siz yurdunuzdan sürülür, çıkarılırsanız, biz de muhakkak sizinle çıkar, gideriz!

Sizin aleyhinizde, hiçbir kimseye hiçbir zaman itaat etmeyiz!

Eğer sizinle harp edilirse, muhakkak ve muhakkak, biz size yardım ederiz! ' demekte olan o münafıkları görmedin mi?!

Halbuki, Allah şehadet eder ki, onlar muhakkak yalancıdırlar!

Andolsun ki; onlar yurtlarından çıkarılacak olurlarsa, bu münafıklar onlarla birlikte çıkıp gitmezler!

Eğer onlar muharebeye tutuşurlarsa, yardım da etmezler!

Şayet yardım etseler bile, andolsun ki, mü'minler karşısında dayanamayarak arkalarına dönüp kaçarlar!

Sonra da, kendileri hiçbir yerde yardım göremezler!

Muhakkak ki, onların yüreklerinde, Allah'tan ziyade, sizin korkunuz var!

Bu da, onların anlamaz bir kavim olmalarıdır.

O münafıklar ve Yahudiler, müstahkem kasabalarda yahut duvarlar arkasında, surlar, hisarlar içinde siperlenmeden, sizinle toplu bir halde çarpışamazlar.

Onların kendi aralarında çarpışmaları şiddetlidir.

Sen onları derli toplu sanırsın.

Halbuki, onların kalbleri darmadağınıktır.

Bu da, onların akıllarını kullanmaz bir kavim olmalarındandır.

O Nadîr oğullarının hali, kendilerinden az öncekilerin (Kaynuka oğullarının) hali gibidir ki, onlar yap-tıklarının kötü akıbetini dünyada tatmışlardır.

Onlar için, ahirette de çetin bir azap vardır.

Nadîr oğullarını muharebeye teşvik eden münafıkların hali de, şeytanın hali gibidir:

Çünkü, şeytan insana 'Küfret! ' der de, o küfredince:

'Ben gerçekten senden uzağım! Çünkü, ben Âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım! ' der.

Nihayet, ikisinin de akıbeti, gerçekten, temelli ateşin içinde kalmaları olmuştur!

İşte, zalimlerin cezası budur! " 118

Nadîr oğulları Yahudilerinin sürgün edilmeleri üzerine inen âyetlerde de, şöyle buyurulmustur:

" Ehl-i Kitabdan küfredenleri ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O'dur, Allah'tır!

Siz onların çıkıp gideceklerini sanmamıştınız.

Onlar da, kalelerinin Allah'ın azabına gerçekten mani olacağını sanmışlardı.

İşte, onlara hesaba katmadıkları cihetten Allah'ın azabı geliverdi!

O, bunların yüreklerine korku düşürdü.

Öyle ki, evlerini hem kendi elleriyle, hem mü'minlerin elleriyle harap ediyorlardı!

İşte ey akıl sahipleri! Siz bundan ibret alın!

Eğer Allah onlara bu sürgünü yazmamış olsaydı bile, hiç şüphesiz, dünyada kendilerini yine şiddetle azapl andıracaktı.

Çünkü, onlar gerçekten Allah'a ve Peygamberine aykırı hareket ettiler.

Kim Allah'a aykırı hareket ederse, şüphe yok ki, Allah çetin azaplıdır." 119

Benî Nadîr savaşı münasebetiyle inen âyetlerde mü'minlere de şöyle uyarı ve açıklama yapılmıştır:

" Siz herhangi bir hurma ağacını kestiniz yahut kökleri üzerinde bıraktınız ise, hep Allah'ın izniyledir. Bu izin de* fâsıkları rüsvay edeceği için (verilmiş)'dir.

Allah'ın onların mallarından Peygamberine verdiği fey'e (zahmetsiz ganimete) gelince, siz bunun için ne ata, ne deveye binip koşmadınız!

Fakat, Allah, peygamberlerini dileyeceği kimselere galip kılar.

Allah herşeye hakkıyla kadirdir.

Allah'ın fethedilen memleketler ahalisinden peygamberine verdiği fey (ganimet):

Allah'a,

Peygamberine,

Hısımlara,

Yetimlere,

Yoksullara,

Yolda kalmış olanlara aittir; tâ ki, bu mallar içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet olmasın!

Peygamber size ne verdi ise, onu alınız!

Size neyi yasak etti ise, ondan da sakınınız!

Allah'tan korkunuz! Çünkü, Allah'ın azabı çetindir.

Özellikle, fey; hicret eden fakiri ere aittir ki, onlar Allah'tan birfazl ve inayet ve hoşnutluk ararlar ve Allah'a ve Peygamberine (canlarıyla, mallarıyla) yardım ederler.

Onlar, Allah'a ve Peygamberine yardım ederlerken, yurtlarından ve mallarından mahrum edilerek çıkarılmışlardır.

İşte bunlar, sadıkların ta kendisidirler! " 120

-------------------------------------

118. Haşr: 11-17, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 382-383, Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 45-51.

119. Haşr: 2-4.

* Fesad için değil (İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 202, Taberî, Tefsir, c. 18, s. 35).

120. Haşr 5-8, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 380-382, Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 3240.

İçki Ne Zaman ve Nasıl Haram Kılındı?

İçkinin Haram Kılındığı Tarih

İçki, Hicretin dördüncü yılında Benî Nadîr Yahudilerinin Medine'den sürülüp çıkarıldıkları zamanda haram kılındı. 121

İçkinin Nelerden Yapıldığı

O zaman içki, genellikle üzümden, hurmadan, buğdaydan, arpadan, baldan yapı lirdi. 122 Medineliler, en çok büsr denilen hurma koruğu ile temr denilen kuru hurmadan yapıp fatih adını taktıkları içkiyi içerlerdi.

Medine'de üzüm içkisi az bulunurdu. 123

Yemenlilerin içkisi, baldan yaptıkları biti' ile arpadan ve darıdan yaptıkları mizr idi. 124

Habeşliler de, darıdan yaptıkları ve gubeyra=sükrüke dedikleri içkiyi içerlerdi. 125

İçkinin Üç Safhada Haram Kılınışı

İçki, tedricen ve üç safrıada haram kılınmıştır

1. Peygamberimiz aleyhisselam Medine'ye hicret buyurdukları zaman, Müslümanlar içki içer, kumardan elde ettikleri paralan da yerlerdi.

Peygamberimiz aleyhisselamdan, bunların hükmünü sordular.

Bunun üzerine, Yüce Allah, indirdiği âyette şöyle buyurdu:

" Sana şarabı ve kumarı sorarlar. De ki: 'Onlarda, hem büyük günah, hem insanlar için faydalar vardır. Günahları ise, faydalarından daha büyüktür... '" 126

Halk:

" Bu âyete göre, içki ve kumar bize haram kılınmış değildir. Ancak, bunlarda büyük günah olmakla birlikte, halkın menfaatinin de bulunduğu bildirilmiştir. 127 Bu gelen âyette bir müsaade ve ruhsat var gibidir. Kumarın kazancını yiyelim, içkiyi de içelim. Bunlardan dolayı da, Allahtan yarlıganmak dileyelim ! 128 Yâ Rasûlallah! Bırak da, Yüce Allah'ın buyurduğu gibi, bundan faydalanalım?" dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam onlara cevap vermedi, sustu. 129

Müslümanlardan bir kısmı içmeye davet ettiler, bir kısmı da bıraktılar. 130

2. Muhacirlerden veya Ensardan bir zât, akşam namazını kıldırırken, kıraati, yanlış mânâ çıkacak derecede karıştırdı.

Bunun üzerine:

" Ey iman edenler! Siz, sarhoş iken, ne söyleyeceğinizi bilinceye; ve cünüb iken de, yolcu olmanız müstesna, gusledinceye kadar, namaza yaklaşmayınız! " (Nisa: 43) mealli âyet nazil oldu. 131

Müslümanlar

" Yâ Rasûlallah! Biz namaz vakti yaklaşınca içmeyiz! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam, yine, onlara cevap vermedi, sustu. 132 Müslümanlardan içki içenler azaldı. 133 Namaz kılınacağı zaman, Peygamberimiz aleyhisselamın nida edicisi:

" Hiçbir sarhoş namaza yaklaşmasın! " diyerek seslenirdi. 134

3. Hazret-i Ömer:

" Allah'ım! İçki hakkında bize açık ve kesin bir beyanda bulun! " diyerek Allah'a dua etti.

Bunun üzerine:

" Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar ve fal okları, şeytanın murdar ve kötü işinden başka birşey değildir!

Bunun için, onlardan kaçınız ki, korktuklarınızdan kurtulup umduklarınıza erebilesiniz!

Şeytan; içkide ve kumarda, ancak, aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi Allah'ı anmaktan ve namaz kılmaktan alıkoymak ister!

Artık vazgeçtiniz, değil mi?" (Mâide: 90-91) mealindeki âyetler nazil oldu.

Hazret-i Ömer çağırılıp, ona bu mealdeki âyetler okundu. Âyetteki " Arbk vazgeçtiniz, değil mi?" sorusuna, Hazret-i Ömer:

" Vazgeçtik! Vazgeçtik yâ Rab! " dedi. 135

Yalnız Hazret-i Ömer değil, bütün Müslümanlar da:

" Artık içkiden, kumardan vazgeçtik Rabbimiz! " dediler. 136

-------------------------------------

121. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 200, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 181, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 123, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 2, s. 48, Zehebî, Megâzî, s. 198.

122. Abdurrezzak, Musannef, c. 9, s. 233-234, Buharî, Sahih, c. 6, s. 242-243, Nesâî, Sünen, c. 8, s. 295, Dârekutnî, Sünen, c. 4, s. 248, 252.

123. Buhârî, Sahih, c. 6, s. 242, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1572.

124. Abdurrezzak, c. 9, s. 220, Müslim, c. 3, s. 1586, Nesâî, c. 8, s. 300.

125. Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 329.

126. Bakara: 219.

127. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 351.

128. Taberî, Tefsîr, c. 7, s. 33.

129. Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 93.

130. Zemahşerî, Keşşaf, c. 1, s. 258.

131. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 351, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 325.

132. Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 93.

133. Zemahşerî, Keşşaf, c. 1, s. 258.

134. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 53, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 325, Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 143.

135. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 53, Nesâî, Sünen, c. 8, s. 287, Hâkim, Müstedrek, c. 4, s. 143.

136. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 351.

İçki Yasağının İlan Edilişi ve İçkilerin Sokaklara Dökülüşü

İçkiyi haram kılan âyetler nazil olunca, Peygamberimiz aleyhisselamin emriyle, münâdi:

" Haberiniz olsun ki, içki haram kılınmıştır! " diyerek Medine sokaklarında seslendi. 137

Tulumlarından delinip boşaltılanı38 ve küplerinden dökülen içkiler, Medine sokaklarında su gibi aktı 1139

Abdullah b. Ömer der ki:

" Resûlullah aleyhisselamla birlikte Mescidde bulunuyordum.

'Kimin yanında şu içkiden varsa, onu bana haber versin, getirsin' buyurdu.

Halk, yanlarındaki içkileri getirmeye başladılar.

Kimi:

'Benim yanımda büyük bir kırba içki var! '

Başka biri:

'Benim yanımda büyük bir kırba içki var! '

Daha başka biri de:

'Benim yanımda bir tulum yahut Allah'ın olmasını dilediği kadar içki var! ' diyordu.

Resûlullah aleyhisselam:

'Onları Bakiyy'e şöyle şöyle biraraya toplayınız! Sonra, bana haber veriniz! ' buyurdu.

Öyle yaptılar. Biraraya getirdikten sonra, Resûlullah aleyhisselama haberverdiler.

Resûlullah aleyhisselam, kalkıp yürüdü.

Ben de kalktım, sağ tarafında yürüdüm. Kendisi, yürürken, bana dayanıyordu.

Ebu Bekir arkamızdan gelip bize yetişince, ben Resûlullah aleyhisselamın yanından geriledim, soluna geçtim.

Ebu Bekir benim yerimi aldı.

Sonra, Ömer b. Hattab gelip bize kavuştu.

Ben yine geriledim, Resûlullah aleyhisselamın sol yanına o geçti.

Resûlullah aleyhisselam, ikisi arasında, içkilerin toplanmış olduğu yere kadar yürüyüp durdu.

Orada bulunan halka içkiyi göstererek:

'Bunu biliyor musunuz?' diye sordu.

'Evet yâ Rasûlallah! İçkidir bu! ' dediler.

Resûlullah aleyhisselam:

'Doğru söylediniz! ' buyurdu. Sonra da:

'Muhakkak ki, Allah,

İçkiye,

Onu sızdırana,

Onun sızdırıldığı yere,

Onu içene,

Onu içirene,

Onu taşıyana,

Onu satana,

Onu satın alana,

Onun bedelini, kazancını yiyene lanet etmiştir! " buyurdu. 140

-------------------------------------

137. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 190, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1570, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 325-326, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 36.

138. Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 133, Nesâı, c. 8, s. 287.

139. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 190, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1570.

140. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 71, 97, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 326, Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 32, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 5, s. 327.

İçkinin Her Kötülüğün Başı ve Kaynağı Oluşu

Peygamberimiz aleyhisselam içki hakkındaki hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır

" İçki her kötülüğün anahtarıdır." 141

" ... İçki her kötülüğün başıdır." 142

" ... İçki ümmü'l-habâistir; murdarlıkların, kötülüklerin anasıdır." 143

" Her sarhoşluk veren şey, içkidir. Her sarhoşluk veren içki de, haramdır." 144

" Çoğu sarhoşluk veren şeyin azı da haram dır." 145

" İçki içen, onu mü'min olarak içemez." 146

" İçki içenin kırk sabah namazı kabul olunmaz. Eğertevbe ederse, Allah onun tevbesini ve namazını kabul eder." 147

" Allah'a ve ahiret gününe inanan kişi, üzerinde içki içilen sofraya oturmaz." 148

" Allah'a ve ahiret gününe inanan kişinin, üzerinde içki içilen sofraya oturması helâl olmaz." 149

" İlmin ref'olunması, cehlin kökleşmesi, şarabın içilmesi, zinanın çoğalması, Kıyamet alamet-lerindendir. 150

" Ümmetimden birtakım kimseler, içkinin adını başka bir adla değiştirerek151 onu helâlleştjrmek isteyecekleri52 ve içecekler! " ! 53

-------------------------------------

141. İbn Ebî Şeybe, Musannef, c. 8, s. 10, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1119, Hâkim, Müstedrek, c. 4, s. 145.

142. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 238.

143. Dârimî, Sünen, c. 2, s. 7, Dârekutnî, Sünen, c. 247.

144. Mâlik, Muvatta', c. 2, s. 845, Abdurrezzak, Musannef, c. 9, s. 221, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 16, 29, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 242, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1587, 1588, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 327, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1124.

145. Abdurrezzak, c. 9, s. 221-222, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 167, Ebu Dâvud, c. 3, s. 327, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 292, İbn Mâce, c. 2, s. 1124-1125, Nesâî, c. 8, s. 300-301, Dârimî, c. 2, s. 39, Dârekutnî, c. 4, s. 250, -251, 254, Beyhakî, c. 8, s. 296.

146. İbn Ebî Şeybe, c. 8, s. 6-7, Buhârî, c. 6, s. 241, Nesâî, c. 8, s. 313.

147. Abdurrezzak. c. 9, s. 235, 238, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 35, Ebu Dâvud, c. 3, s. 327, Tirmizî, c. 4, s. 290-291, Mesâf, c. 8, s. 317, Dârimî, c. 2, s. 37.

148. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 20, Dârimî, c. 2, s. 37.

149. Abdurrezak, Musannef, c. 9, s. 248, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 20, Dârim f, Sünen, c. 2, s. 37.

150. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 176, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 28.

151. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 237, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 329, Mesâf, Sünen, c. 8, s. 312-313, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1223, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 39.

152. Abdurrezzak, c. 9, s. 234, Buhârî, c. 6, s. 243, Dârimî, c. 2, s. 39.

153. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 237, Ebu Dâvud, c. 3, s. 329, Nesâî, c. 8, s. 312-13.

Yahudilerin Müslümanları İçki Hususunda Üzüntüye Düşürmeleri

İçkiyi haram kılan âyetler inince, Yahudiler:

" İçki içip dururken ölmüş olanlar sizin kardeşleriniz değiller miydi?! " diyerek, Müslümanların zihinlerini kanştırmak, huzurlarını kaçırmak istediler. 154

Müslümanlar da:

" Yâ Rasûlallah! Bizden bazıları içki içer, kumar parası yiyip dururken Allah yolunda öldürüldüler yahut döşeklerinde öldüler.

Allah ise, içkiyi, kuman, şeytanın işlerinden birer murdar kötülük olarak tavsif etti ve saydı.

Hal böyle olunca, öldürülen veya ölenlerin hali ne olacak?155

Birtakım kimseler savaşlarda öldürüldüler ki, yasaklanan içki onların karınlarında bulunuyordu! " dediler. 156

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Eğeronlara da bunlar haram kılınmış olsaydı, sizin bıraktığınız gibi, onlarda bunları derhal bırakırlardı! " buyurdu. 157

Yüce Allah da, Müslümanları düşürüldükleri bu şüphe ve üzüntülerden kurtarmak için, indirdiği âyette şöyle buyurdu:

" İman edip de güzel amel ve hareketlerde bulunanlar, (bundan sonra haram olan şeylerden de) sakındıkları, iman(larında sebat ile) iyi işlere devam ettikleri, sonra (haram edilen şeylerden daima) sakınıp (haram olduklarına) iyice inandıkları şeylerden yine sakınmakta devam ve ısrar ile güzel işler(i arayıp onlar)la iştigal ettikleri takdirde, haram kılınmazdan önce tattıklarında, uhdelerine hiçbir beis, vebal yoktur.

Allah iyi hareket edenleri sever" (Mâide: 93). 158

-------------------------------------

154. Hâkim, Müstedrek, c. 4, s. 143-144.

155. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 351-352.

156. Buhârî, c. 5, s. 190, Müslim, c. 3, s. 1570.

157. Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 352.

158. Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 351 -352.

Amr b. Su'da ile İbn Heyyeban'ın Benî Kurayza Yahudileri Hakkındaki Öğüt ve Uyarıları

Benî Nadîr Yahudileri Medine'den sürülüp çıkarıldıktan sonra, Beni Kurayza Yahudilerinden Amr b. Su'da, Nadîr oğulları Yahudilerinin yurtlarına gitti. Oralarda bir müddet gezip dolaştı. Nadîr oğullarının evlerinin birer harabe haline geldiklerini görünce, düşünceye daldı.

Sonra, oradan ayrılıp Benî Kurayza Yahudilerinin yanına döndü. Onları, mabedlerinde buldu.

Davet borusu çalınınca, Kurayza oğulları orada toplandılar.

Zebir b. Bata, Amr. B. Su'da'ya:

" Ey Ebu Saîd! Sen şimdiye kadar nerelerde idin? Kiliseden hiç ayrılmazdın?" diye sordu.

Gerçekten de, Amr b. Su'da kiliseden hiç ayrılmaz, Yahudilik ibadetiyle meşgul olur dururdu.

Amr b. Su'da, Zebir b. Bataya:

" Bugün ben hepimize ders olacak bir ibret gördüm: İzzet, cesaret, üstün şeref, üstün akıl sahibi olan kardeşlerimizin yurtlarını boşaltarak; mallarını, mülklerini başkalarına bırakarak nasıl zilletle çıkıp gittiklerini düşündüm.

Tevrat'a andolsun ki; Allah o kavme hiçbir zaman böyle bir musibet vermemişti!

Bundan önce, Eşrefin oğlu evinde emin bir halde yatarken öldürüldü ki, onların izzet ve şeref sahibi adamı idi.

İbn Süneyne öldürüldü ki, onların seyyidi ve lideri idi.

Kaynuka oğulları öldürüldüler, yurtlarından sürüldüler ki, onlar Yahudilerin cedleri, ataları idi.

Halbuki, onlar cesaretli, silah ve mal bakımından da hazırlıklı kişiler idiler.

Fakat birden kuşatıldılar. Yerlerini, yurtlarını bırakarak Yesrib'den (Medine'den) sürülüp çıkarılacakları kendilerine söylenildi.

Ey kavmim! Siz hiç görmediğiniz şeyleri gördünüz!

Beni dinleyiniz! Geliniz! Muhammed'e tâbi olalım, Müslüman olalım!

Vallahi, siz de biliyorsunuz ki, o, geleceği ve dini bize müjdeleyen peygamberdir!

Yahudilerin en bilginleri olan İbn Heyyeban, Ebu Umeyr ile İbn Hıraş bize gelmişler, 'O Peygamberin hemen gelmek üzere bulunduğunu haber vermişler ve kendisine tâbi olmamızı da bize emirve tavsiye etmişlerdi.

Onlar, Beytü'l-Makdis (Kudüs)'ten gelmişler, kendilerinden 'O Peygamber'e selamlarını söylememizi de bize emretmişlerdi.

Sonra onlar 'O Peygamberin dini üzerinde öldüler ve şu kara taşlığımıza da gömüldüler" dedi.

Orada bulunan Yahudi topluluğu, hep sustular, durdular. İçlerinden hiçbir konuşan olmadı.

Amr b. Su'da, biraz sonra, bu sözünü tekrarladı ve ona benzer bazı sözler daha söyledi.

Kurayza oğulları Yahudilerini de, harple, esirlik ve yurtlarından sürülüp çıkarılmak gibi musibetlere uğramakla korkuttu.

Zebir b. Bata: " Tevrat'a and içerim ki; ben de 'O Peygamberin sıfatını Musa Peygambere inmiş olan ve babam Bata tarafından istinsah edilmiş bulunan Tevrat kitabında okumuşumdur! " dedi.

Ka'b b. Esed, Zebir b. Bata'ya:

" EyAbdurrahmanin babası! Seni 'O Peygamber'e tâbi olmaktan alıkoyan nedir?" diye sordu.

Zebir b. Bata:

" Sensin ey Ka'b! " dedi.

Ka'b b. Esed:

" Sen niçin böyle söylüyorsun? Tevrat'a andolsun ki; ben seninle 'O Peygamberin arasına hiçbir zaman girmedim, gerilmedim! " dedi.

Zebir b. Bata:

" Evet! Sen de bizim ahd ve akde yetkili adamımızsın.

Eğer sen 'O Peygamber'e tâbi olursan, biz de ona tâbi oluruz!

Sen 'O Peygamber'e tâbi olmaktan kaçınırsan, biz de kaçınınz! " dedi.

Amr b. Su'da, Ka'b b. Esed'e dönüp, bu hususta Zebir b. Bata ile aralarında konuşulan şeyleri ona da andı, ulaştırdı ve en sonunda:

" 'O Peygamberin işi hakkında, benim, söylediğimden başka söyleyecek sözüm yok! Benim gönlüm ona tâbi ve Müslüman olmayı özler! " dedi. 159

-------------------------------------

159. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 496 498, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 361 -362, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 80-81, Suyûtî, Hasâisu'l-kübrâ, c. 1, s. 526-527.

Üç Gencin Benî Kurayza Yahudilerini Uyarmaları ve Müslüman Olmaları

Asım b. Ömer b. Katâde'ye, Kurayla oğulları Yahudilerinden bir şeyh:

" Kurayza oğullarının kardeşi Hedl oğullarından Salebe b. Sa'ye, Useyd b. Sa'ye ile Esed b. Ubeyd-ki bunlar Cahiliye devrinde Benî Kurayza Yahudileriyle birlikte idiler, İslâmiyet devrinde onların seyyid-leri olmuslardır-ne için ve nasıl Müslüman olduklarını biliyor musun?" diye sormuştu.

Âsim b. Ömer de:

" Hayır! Vallahi, bilmiyorum! " deyince, Yahudi şeyh:

" İslâmiyetten birkaç yıl önce, Şamlı Yahudilerden İbn Heyyeban diye anılan bir adam yurdumuza geldi. Vallahi, beş vakitte namaz kılmayanlar içinde ondan daha faziletli bir adam görmemişizdir.

O, bizim yanımızda oturdu, yerleşti. Yağmur kesildiği zaman, ona:

'Ey İbn Heyyeban! Bizim için yağmur duasına çık! ' derdik.

O da:

'Hayır! Vallahi, siz mallarınızın sadakalarını takdim etmedikçe, yağmur duasına çıkış yerinize çıkmam! ' derdi.

Ona:

'Verilecek sadaka ne kadardır?' diye sorardık.

O:

'Hurmadan bir sa', yahut arpadan iki mü d' derdi.

Biz mallarımızdan bu sadakalan ayırıp verdikten sonra, kara taşlığımıza çıkar, bizim için Allah'tan yağmur dilerdi.

Vallahi, çok geçmeden gök bulutlanır ve bizi sulardı.

O bunu bize bir kere, iki kere, üç kere değil, birçok kereler yapmıştı.

Sonra o, yanımızda bulunduğu sırada, ölüm döşeğine düştü.

Öleceğini anladığı zaman, bize:

'Ey Yahudi cemaatı! Beni Şam gibi yiyecekleri, içecekleri bol bir yerden çıkarıp bu darlık, yoksulluk ve açlık yerine getiren nedir, bilir misiniz?' diye sordu.

Kendisine:

'Sen daha iyi bilirsin! ' dedik.

O:

'Ben bu beldeye ancak gelme zamanı yaklaşmış bulunan peygamberin gelmesini gözleyeyim diye gelmişimdir. Burası onun hicret edeceği yerdir. Ben onun gönderilmesini ve ona tâbi olmamı ne kadar arzu etmekte idim.

Size, onun zamanı çok yaklaşmıştır. Ey Yahudi cemaatı! Ona inanmak ve tâbi olmakta başkaları sizin önünüze geçmesin!

Çünkü, o, kendisine muhalefet edenlerin kanlarını dökmek, çocuk ve kadınlarını esir etmek yetkisiyle de gönderilecektir. Siz de bu akıbete düşmekten kendinizi koruyamayacaksınız! ' dedi.

Resûlullah aleyhisselam peygamber olarak gönderildiği ve Kurayza oğullarını yurtlarında kuşattığı zaman, pek genç olan Salebe b. Sa'ye, Useyd (Esid) b. Sa'ye ile Esed b. Ubeyd:

'Ey Kurayza oğulları! Vallahi, bu zât, muhakkak, İbn Heyyeban'ın size bahsetmiş olduğu ve kendisine uymanızı emir ve tavsiye etmiş olduğu peygamberdir! ' dediler.

Kurayza oğulları ise;

'Bu, İbn Heyyeban'ın geleceğini haber verdiği peygamber değildir! ' dediler.

Gençler

'Hayır! Vallahi, gelecek peygamberin Kitabda yazılı sıfatlan onda tamamıyla mevcuttur! ' dediler.

Kaleden indiler, Müslüman oldular.

Kanlarını, mallarını ve çoluk çocuklarını korudular." 160

İbn İshak bunun Yahudi bilginleri tarafından da haber verildiğini açıklar. 161

-------------------------------------

160. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. d, s. 226-228, Vâkıdî’den naklen İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 160-161, Ebu Nuaym , Delâilü'n-nübüyve, c. 1 , s. 81-82, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 31-32, Suyûtî, Hasâisu'l-kübrâ, c. 2, s. 7-8.

161. İbn İshak, İbn Hişam, Sire. c. 1, s. 228.

Ölümler, Evlilikler, Doğumlar

Hazret-i Ali'nin Annesi Fâtıma Hatunun Vefâtı

Fâtıma Hatunun Kimliği ve Fazileti

Hazret-i Ali'nin annesi Fâtıma Hatun, Hâşim oğulları kadınlarından olup, Peygamberimiz aleyhisselamin amcası Ebu Talib'in zevcesi idi.

Kendisinin gerek Ebu Talib'le ve gerek Peygamberimiz aleyhisselamla soyu Hâşim'de birleşir. 1

Fâtıma Hatun; Hâşim oğulları kadınları içinde, Hâşimî erkek sulbünden ilk erkek çocuğu dünyaya getiren hatundu. 2

Hâşim oğulları kadınlarından, halife annesi olanların da ilki idi.

Ondan sonra, Peygamberimiz aleyhisselamın kızı Hazret-i Fatma gelir ki, Hazret-i Hasan'ı dünyaya getir-miştir. 3

Fâtıma Hatun; Peygamberimiz aleyhisselama-dedesi Abdulmuttalib'in ölümü üzerine-sekiz yaşından itibaren mürebbilik, annelik yapmıştı: Kendi çocukları aç dururken Peygamberimiz aleyhisselamın kamını doyurur, kendi çocuklarının üstleri başları tozlu topraklı dururken, o önce Peygamberimiz aleyhisselamın saçını başını tarar, gülyağlanyla yağlardı. 4

Peygamberimiz aleyhisselam onu sık sık ziyaret ederdi. 5

Fâtıma Hatun, faziletli, salih amelli bir İslâm hatunu idi. 6

Kendisi, H icretin dördüncü yılında, 7 Medine'deS Vefât etti. 9

Allah ondan razı olsun!

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bugün annem Vefât etti! " buyurdu. 10

Kendi gömleğini ona kefen olarak sardırdı. 11 Cenaze namazını kıldırdı. Kabrinin içine indi. Sanki genişletir gibi, kabrin köşelerine eliyle işaret etti ve kabrin içine uzandıktan sonra kabirden çıktı.

Gözleri yaşarmış, gözyaşı kabre dam lam işti. 12

Peygamberimiz aleyhisselamın sahabileri:

" Senin buna yaptığını gördüğümüz şeyi hiç kimseye yaptığını görmemiştik! ?" dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ebu Talib'den sonra, bunun kadar bana iyiliği dokunan bir kimse olmamıştır!

Kendisine Cennet elbiselerinden giydirilsin diye, gömleğimi kefen olarak giydirdim!

Kabir hayatı kendisine mülayim ve kolay gelsin diye de, kabirde yanına uzandım! " buyurdu. 13

-------------------------------------

1. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 222.

2. Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 40.

3. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 217.

4. Yâkubî, Târih, c. 2, s. 14.

5. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 222.

6. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 222, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 14.

7. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 467.

8. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1891, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 217.

9. İbn /ûtıdiIberr, c. 4, s. 1891, İbn Esîr, c. 7, s. 217, Diyarbekrî, c. 1, s. 467.

10. Yâkubî, Târih, c2, s. 14.

11. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 108, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1891.

12. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 108.

13. İbn Abdilberr. İstiâb. c. 4, s. 1891, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 217, Zehebî, Siyer, c. 2, s. 87.

Peygamberimiz aleyhisselamın Torunu ve Hazret-i Osman'ın Oğlu Abdullah'ın Vefâtı

Peygamberimiz aleyhisselamin kızı ve Hazret-i Osman'ın zevcesi Hazret-i Rukayye'den bir erkek çocuk doğmuş, ona Abdullah adı konulmuştu.

Abdullah, altı yaşında bulunduğu sırada, bir horoz onun yüzünü ve gözünü gagalamış, şişirmişti.

Bunun üzerine tutulduğu hastalıktan kurtulamayarak, Hicretin dördüncü yılında Cumâdelûlâ ayında Vefât etti.

Peygamberimiz aleyhisselam onun cenaze namazını kıldırdı. Hazret-i Osman da onu kabrine indirdi. 14

Peygamberimiz aleyhisselam Abdullah'ın kabrinin başına bir taş dikti. Gözleri yaşarmış olduğu halde:

" Yüce Allah, kullarından, merhametli ve yufka yürekli olanlara rahmet eder! " buyurdu. 15

-------------------------------------

14. İbn Sa’d, Tabakâtü'l-kübrâıc. 3, s. 53-54, c. 8, s. 36, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1840, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 114.

15. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 401.

Zeyd b. Sabit'in Yahudi Yazısını Öğrenişi

Peygamberimiz aleyhisselam; Hicretin dördüncü yılında, Zeyci b. Sabit'e Yahudilerin yazısını öğrenmesini emredip: 16

" Ben, yazılarımı onların değiştirmeyeceklerinden emin değilim! " buyurdu. 17

Zeyd b. Sabit der ki:

" Resûlullah aleyhisselam, bana:

'Ey Zeyd! Sen benim için Yahudi yazısını öğrenil 8 Çünkü, vallahi, ben, yazacağım şeyler hakkında Yahudilere itimad edemem, güvenemem! ' buyurdu.

Bunun üzerine, ben de, yarım ay geçmemişti ki, onu öğrenmiş, hatta onda maharet kazanmıştım.

Peygamber aleyhisselam Yahudilere birşey yazacağı zaman onu ben yazar; kendisine Yahudilerden gelen yazıları da ben okurdum." 19

Yine Zeyd b. Sabit der ki:

" Resûlullah aleyhisselam, bana:

'Süryanice'yi güzelce okuyup yazabilir misin? Çünkü, bana Süryanice yazılar geliyor! ' buyurdu.

Ben:

'Hayır! İyi okuyup yazamam! 'dedim.

Resûlullah aleyhisselam:

'Sen onu iyice öğren! ' buyurdu.

Onyedi günde öğrendim." 20

Allah ondan razı olsun!

-------------------------------------

16. Buhâıî, Sahih, c. 8, s. 120, Taberî, Târih, c. 3, s. 42.

17. İbn Sa'd, Tabakâtü'l -kübrâ, c. 2, s. 358, Tabe ıî, Târih, c. 3, s. 42.

18. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 186.

19. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 186, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 358-359, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 67-68, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 3, s. 583.

20. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 182, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 422, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 307.

Hazret-i Zeyneb'in Vefâtı ve Peygamberimiz aleyhisselamın Hazret-i Ümmü Seleme ile Evlenişi

Peygamberimiz aleyhisselamın zevcesi Hazret-i Zeyneb binti Huzeyme, Hicretin dördüncü yılında Rebiülâhir ayının sonunda Vefât etti. 21

Allah ondan razı olsun!

Peygamberimiz aleyhisselam, cenaze namazını kıldırdıktan sonra, onu Bakiyy kabristanına defnet-ti. 22

Peygamberimiz aleyhisselamın hayatında, Hazret-i Hatice ile Hazret-i Zeyneb'den başka zevcesi Vefât etmem iştir. 23

Hazret-i Zeyneb, Cahiliye devrinde, yoksullara çok sadaka verdiği için, " Miskinler Annesi" diye anılırdı. 24

Ebu Seleme b. Abdulesed Hicretin dördüncü yılında Cumâdelâhir'in sonuna doğru Vefât edince, zevcesi Ümmü Seleme Hind dul kalmıştı. 25

Kendisinin Ebu Seleme'den Zeyneb, Seleme, Ömer, Rukayye isimlerinde dört çocuğu vardı. 26

Hazret-i Ümmü Seleme, okuma bilir, yazı yazmayı bilmezdi. 27

Kadın sahabilerin fıkhı en iyi bilenlerindendi.

Peygamberimiz aleyhisselamdan 378 hadis rivayet etmiştir. 28

Hazret-i Ümmü Seleme der ki:

" Ebu Seleme bir gün Resûlullah aleyhisselamın yanından yanıma geldi de:

'Resûlullah aleyhisselamdan bir söz işittim, ona sevindim: Müslümanlardan, musibete uğrayan bir kimse, musibete uğradığı zaman 'İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn=Biz Allah'ınız (Allah'ın kullarıyız) ve muhakkak O'na dönücüleriz! ' [Bakara: 156] der ve 'Musibetimin arkasından bana daha hayırlısını ihsan buyur! ' diye dua ederse, muhakkak, Allah bunun gereğini yapar, buyurdu' dedi.

Ebu Seleme'den, bunu ezberledim." 29

-------------------------------------

21. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 116, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 316.

22. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 116, Belâzurî, Ensâbu’l -eşraf, c. 1, s. 429.

23. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 154.

24. İbn Sa'd. Tabakât, c. 8, s. 115, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1853, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 129, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 315.

25. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 343-344.

26. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 294, İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 86-87, c. 3, s. 239.

27. Belâzurî, Fütûhu'lbuldan, c. 3, s. 581.

28. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 143, 148.

29. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 27.

Hazret-i Ümmü Seleme'nin Kocası Ebu Seleme ile Ahidleşmek İstemesi

Hazret-i Ümmü Seleme, bir gün, kocası Ebu Selemeye:

" Bana erişen habere göre; Cennetlik kocası ölen Cennetlik bir kadın, sonradan başka birisi ile evlenmezse, muhakkak Allah onu Cennette kocası ile biraraya getirecekmiş!

Yine bunun gibi, Cennetlik zevcesi ölen Cennetlik bir erkek de, sonradan başka bir kadınla evlenmezse, Allah muhakkak onu da Cennette kocası ile biraraya getirecekmiş!

Öyleyse, gel, seninle ahidleşelim: Ne sen benden sonra evlen, ne de ben senden sonra evleneyim! " demişti.

Ebu Seleme, ona:

" Sen bana itaat eder, sözümü dinler misin?" diye sordu.

Hazret-i Ümmü Seleme:

" Ben sana ancak itaat etmek, söylediğini dinlemek için danışırım" dedi.

Bunun üzerine, Ebu Seleme:

" Ben öldüğüm zaman sen evlen! " dedikten sonra:

" Allah'ım! Benden daha hayırlı, onu hor görmeyecek, incitmeyecek bir koca nasip et! " diyerek dua etti. 30

Hazret-i Ümmü Seleme der ki:

" Ebu Seleme Vefât ettiği zaman, Peygamber aleyhisselama gidip:

'Yâ Rasûlallah! Ebu Seleme Vefât etti. Ne diyeyim, nasıl dua edeyim?' diye sordum.

Resûlullah aleyhisselam:

" Allah'ım! Beni de, onu da yarlığa! Bana, onun ardından, ondan daha hayırlı, daha güzel bir bedel ihsan et! ' de' buyurdu. 31

Kendi kendime:

'Benim için, Resûlullah aleyhisselamın sahabisi Ebu Seleme'den daha hayırlı kim olabilir?32

Müslümanların hangisi Ebu Seleme'den daha hayırlıdır?

O; aiIesiyle birlikte Resûlullah aleyhisselama hicret eden ilk hanedir dedim. 33

Sonra, Allah bana bir azim verdi de, Resûlullah aleyhisselamın tavsiye buyurduğu duayı okumaya devam ettim." 34

Hazret-i Ümmü Seleme'nin iddeti; dört ay on günlük bekleme, evlenmeme müddeti (Bakara: 234) dolunca, ona Hazret-i Ebu Bekir talip oldu.

Hazret-i Ümmü Seleme onu reddetti.

Sonra, Hazret-i Ömer talip oldu.

Hazret-i Ümmü Seleme onu da reddetti. 35

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, kendisi için dünürlük yapmak üzere, Hâtıb b. Ebi Belteayı Hazret-i Ümmü Selemeye gönderdi. 36

Hazret-i Ümmü Seleme:

" Resûlullah aleyhisselama ve elçisine merhaba!

Tarafımdan Resûlullah aleyhisselama haber ver ki; ben kıskanç bir kadınım!

Aynı zamanda çoluklu çocukluyum.

Şahit olarak da, yanımda velilerimden bir kimse yok! " dedi. 37

Aradan kısa bir müddet geçmiş yahut geçmemişti ki, Peygamberimiz aleyhisselam Hazret-i Ümmü Seleme'ye gidip kapısına dikildi.

Ümmü Seleme Hatuna talip olduğunu, velisi bulunan kardeşinin oğluna veya onun kendi oğluna açtı.

Hazret-i Ümmü Seleme, velisine:

" Çoluklu çocuklu olduğumu ileri sür, Resûlullah aleyhisselama olumsuz cevap ver! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, ertesi günü sabahleyin gelip dileğini tekrarlayınca, Hazret-i Ümmü Seleme, önceki gibi söyledikten sonra, velisine:

" Eğer Resûlullah aleyhisselam tekrar gelirse, beni kendisine nikâhla! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam geri geldi. 33

Hazret-i Ümmü Seleme der ki:

" Resûlullah aleyhisselam, yanıma girmek üzere izin istedi.

O sırada, ben içeride deri tabaklıyordum. Ellerimi karaze yaprağı ile yıkadım, kendisine 'Buyur! ' dedim.

Yüzü deri, içi hurma lifi dolu yüzyastığını yere koydum. Yastığın üzerine oturdu. 39

Aramızda perde olduğu halde benimle konuştu ve evlenme teklifinde bulundu. 40

Sözlerini bitirdiği zaman:

'Yâ Rasûlallah! Benim için, sende rağbet edilmeyecek birşey yoktur. Fakat ben çok kıskanç bir kadınım. Korkarım ki, benden uygunsuz bir hareket görürsün de, Allah beni ondan dolayı azaba uğratır.

Aynı zamanda, ben yaşlıyım ve çoluk çocukluyum da! ' dedim.

Resûlullah aleyhisselam:

'Kıskançlıktan bahsettin. Senin çoluk çocuğun, benim de çocuğumdur! ' buyurdu." 41

Diğer rivayete göre:

" Resûlullah aleyhisselam:

'Sen dedin ki: 'Ben yaşlı bir kadınım. ' Kendisinden daha yaşlı erkekle evlenmesi, kadına ayıp değildir.

Sen dedin ki: 'Ben yetimler annesiyim! ' Onların geçimleri Allah'a ve Resûlüne aittir.

Sen dedin ki: 'Ben çok kıskancım! ' Ben onu senden gidermesi için Allah'a dua ederim. 42

Sen, 'Yanımda velilerimden kimse yok! ' dedin. Onlardan, hâzır veya gaib, bulunan veya bulunmayandan, bana razı olmayacak bir kimse yoktur! ' buyurdu."

Bunun üzerine, Hazret-i Ümmü Seleme, oğluna:

" Kalk! Beni Resûlullah aleyhisselama nikâhla! " dedi.

Resûlullah aleyhisselam:

'Zevcem filanca kardeşine mehir olarak verdiğim şeylerden, sana eksik vermeyeceğim! 43

Yanımızda, kendisine kışın elbise, yazın da mefruşat olmak üzere bir miktar kadife kumaş,

Yüzü deri, içi hurma lifi dolu bir yastık,

Hububat öğütmek için iki adet el değirmeni,

Topraktan yapılmış bir su testisi,

Bir adet un çömleği,

İçinde hamur yoğurulacak ve tirit yapılacak büyük bir çanak var! " buyurdu.

Hazret-i Ümmü Seleme:

" Kabul ettim! " dedi. 44

İşte, Hazret-i Ümmü Seleme'nin mehir ve çeyizi böyle idi. Yani:

2 adet el değirmeni,

1 adet su testisi,

1 adet yüzyastığı (ki yüzü deridendi, içine hurma lifi doldurulmuştu), 45

1 adet döşek (ki içine hurma lifi doldurulmuştu). 46

Hazret-i Ümmü Seleme derki:

" 'Ey Allah'ım! Beni ve Ebu Selemeyi yarlığa! Bana, onun ardından, ondan daha hayırlı, daha güzel bir bedel ihsan et! ' diyerek dua etmeye devam edince, Allah, bana ondan daha hayırlı olan Muhammed Resûlullah aleyhisselamı ihsan etti! " 47

Hazret-i Ümmü Seleme'nin iddeti Şevval ayının sonuna on gün kala tamamlanınca, Şevval'in son gecelerinde Peygamberimiz aleyhisselamla evlendi. 48

Kendisine, Vefât eden " Yoksullar Anası" Hazret-i Zeyneb'in odası verildi49

Hazret-i Ümmü Seleme'nin bildirdiğine göre:

Hazret-i Zeyneb'in odasında 1 adet toprak çanak, 1 adet el değirmeni, 2 adet çömlek (ki, birisi taştan yapılmıştı) bulunuyordu.

Çanağın içinde biraz arpa, çömlekten birisinin içinde de erimiş biraz yağ vardı.

Hazret-i Ümmü Seleme, arpayı el değirmeninde çektikten, öğüttükten sonra, onu çanak-çömlekte yağla kardı, karıştırdı.

Bu yemek, Peygamberimiz aleyhisselamın ve ev halkının düğün gecesindeki yemeği idi! 50

-------------------------------------

30. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 88, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 143.

31. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 88, Müslim , Sahih, c. 2, s. 633, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 146.

32. İbn Sa'd, c. 8, s. 89, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 27, c. 6, s. 309, Müslim, c. 2, s. 632.

33. Müslim, Sahih, c. 2, s. 632.

34. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 309, Müslim , Sahih, c. 2, s. 633.

35. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 89, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 313, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 144.

36. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 313, Müslim , Sahih, c. 2, s. 632.

37. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 313.

38. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 88.

39. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 27-28, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 91.

40. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 9, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 144, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 91.

41. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 27-28, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 91.

42. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 91 -92.

43. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 89-90, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 295, 313, 314.

44. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 431.

45. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 90, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 295, 314.

46. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 294.

47. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 88, Müslim , Sahih, c. 2, s. 633.

48. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 87.

49. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 92.

50. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 92, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 431.

Hazret-i Ümmü Seleme'nin Cebrail aleyhisselamı Görmesi

Üsâme b. Zeyd'den rivayet edildiğine göre; bir gün Cebrail aleyhisselam Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelmişti.

O sırada, Hazret-i Ümmü Seleme Peygamberimiz aleyhisselamla konuştuktan sonra kalkıp gitti.

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Ümmü Seleme'ye:

" Kimdir bu?" diye veya benzeri kelimelerle, kim olduğunu sordu.

Hazret-i Ümmü Seleme:

" Dıhye'dir bu! " dedi.

Hazret-i Ümmü Seleme:

" Allah'a yemin ederim ki; Peygamber aleyhisselamın Cebrail aleyhisselamdan aldığı vahyi ashaba haber vermek üzere irad buyurduğu hutbesini dinleyinceye kadar, Cebrail aleyhisselamı Dıhye san-mıştim! " demiştir. 51

-------------------------------------

51. Buhârî. Sahih. c. 4. s. 185.

Hazret-i Ümmü Seleme'nin Odasını Kerpiç Duvarla Ördürmesi Üzerine Uyarılışı

Abdullah b. Zeyd der ki:

" Ümmü Seleme'nin kerpiçten evini, odasını görmüştüm.

Ümmü Seleme'nin oğluna sordum.

Bana dedi ki:

'Resûlullah aleyhisselam Dûmetü'l-Cendel gazasında iken, Ümmü Seleme odasını kerpiçten yaptırdı.

Resûlullah aleyhisselam, Medine'ye dönünce, Ümmü Seleme'nin yanına vardı. Kerpiçten örülen duvarlara baktı da:

'Nedir bu bina?' diye sordu.

Ümmü Seleme:

'Yâ Rasûlallah! Halkın gözlerinden gizlenmeyi, korunmayı arzu ettim ve kerpiçten duvar ördürdüm! ' dedi.

Resûlullah aleyhisselam:

'Ey Ümmü Seleme! H iç şüphesiz, Müslümanların mallarının içinde şer bulunanı ve hayırsız olanı, yapıya giden, bağlanandır! ' buyurdu." 52

Fatebiru yâ uli'l-ebsâr! Ey basiret sahipleri, bundan ibret alınız!

-------------------------------------

52. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 499.

Hazret-i Hüseyin'in Doğumu

Hazret-i Hüseyin'in Doğum Tarihi

Hazret-i Ali'nin oğlu Hazret-i Hasan Hicretin üçüncü yılında Ramazan'ın ortasında doğduktan53 elli gece sonra, Hazret-i Fâtıma Hazret-i Hüseyin'e hamile kaldı. 54

Hicretin dördüncü yılında, Şaban ayından beş gece geçince de, Hazret-i Fâtıma'dan Hazret-i Hüseyin doğdu. 55

Hazret-i Hüseyin'in Ümmü't-Fadf Hatun Tarafından Emziritişi

Peygamberimiz aleyhisselamın amcası Hazret-i Abbas'ın zevcesi Ümmü'l-Fadl Hatun, hem Hazret-i Hasan'ı, hem de Hazret-i Hüseyin'i, oğlu Kusem'le birlikte bir müddet emzirdi. 56

Akika Kurbanı ve Hazret-i Hüseyin'e Akika Kurbanı Kesilişi

Akika kurbanı, çocuğun doğumunun yedinci günü kesilir, çocuğun ismi takılır ve başının saçı kestir-ilir. 57

Akika Kurbanı, çocuğun doğumunun ondördüncü ve yirmibirincigünü de kesilebilir.

Kurban kesilirken:

" Bismillâhi vallahu ekber! Allah'ım! Bu, Senin rızan için kesilen akika kurbanıdır" denilir. 58

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Hüseyin'in doğumunun yedinci günü akika kurbanı kestirdi, ismini koydu ve:

" Ey Fâtıma! Hüseyin'in saçını kes! Saçının ağırlığınca sadaka ver! " buyurdu.

Hazret-i Hüseyin'in saçı tartıldı, saçının ağırlığı bir dirhem geldi. 59

Hazret-i Fâtıma, kesilen saçın ağırlığınca gümüşü fakirlere dağıttı. 60

Peygamberimiz aleyhisselam, kesilen akika kurbanından, ebeye bir but gönderilmesini, kalanının da kemikleri kırılmadan pişirilip yenilmesini ve başkalarına da yedirilmesini tavsiye buyurdu. 61

-------------------------------------

53. Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 40.

54. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 4, 4, Taberî, Târih, c. 3, s. 29, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 393.

55. Mus’abuz-Zübeyrî, c. 40, Belâzurî, c. 1, s. 404, İbn Abdilberr, c. 1, s. 392, İbn Asâkîr, c. 4, s. 316, İbn Esîr, c. 2, s. 19, Zehebî, c. 3, s. 188, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 90.

56. İbn Sa'd, c. 8, s. 278, 279, İbn Asâkîr, c. 4, s. 316, Ahmed b. Hanbel, c. 6, s. 339.

57. Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 101.

58. Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 302-304.

59. Hâkim, Müstedrek, c. 4, s. 237.

60. Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 304, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 166.

61. Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 302.

Hazret-i Hüseyin'e İsim Takılışı

Hazret-i Ali derki:

" Ben, harbi-darbı sever bir adamdım. 62

Hasan doğduğu zaman, ona Harb ismini koymuştum.

Resûluiiah aleyhisselam geldi. 'Gösteriniz oğlumu bana! Ne isim taktınız ona?' buyurdu.

'Harb ismini koydum! ' dedim.

'Hayır! O, Hasan'dır! ' buyurdu.

Hüseyin doğduğu zaman da, ona Harb ismini koymuştum.

Resûluiiah aleyhisselam geldi. 'Gösteriniz oğlumu bana! Ne isim koydunuz ona?' buyurdu.

'Harb ismini koydum! ' dedim.

'Hayır! O, Hüseyin'dir! ' buyurdu.

Üçüncü oğlan doğduğu zaman, ona da, yine Harb ismini koydum.

Resûluiiah aleyhisselam geldi. 'Gösteriniz oğlumu bana! Ne isim koydunuz ona?' buyurdu.

'Harb ismini koydum! ' dedim.

'Hayır! O, Muhassin'dir!

Ben, bunlara, Harun aleyhisselamın oğulları olan Şebber, Şebirve Müşebbir'in isimlerini koydum. 63

Bunların her birinin ismini değiştirmekliğim bana emrolundu' buyurdu."

Hazret-i Alide:

" Allah ve Resûlü daha iyi bilir! " dedi. 64

Peygamberimiz aleyhisselam, isimlerle ilgili bazı hadis-i şeriflerinde de:

" ... İsimlerin Allah'a en sevimli olanı Abdullah ve Abdurrahman'dır. İsimlerin güzeli Haris ve Hemmam, çirkini de Harb ve Mürre'dir." 65

" Muhakkak ki, siz, Kıyamet günü kendi isimleriniz ve babalarınızın isimleri ile çağrılacaksınız. Öyle ise, isimlerinizi güzel koyunuz! " buyurmuşlardır. 66

Hazret-i Hüseyin'in İsmi Konulurken Kulağına Ezan Okunuşu

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Hüseyin'in ismini koyarken, kulağına ezan okudu. 67

Hazret-i Hüseyin'in Sünnet Ettirilişi

Cabir b. Abdullah'tan rivayet edildiğine göre; Hazret-i Hüseyin, doğumunun yedinci günü sünnet ettir-ilmiştir. 68

Sünnet olmak, erkekler için sünnettir. 69 Fıtrat hasletlerindendir. 70

-------------------------------------

62. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 165.

63. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 98, Buhârî, Edebü'l-müfred, c. 213-214, Hâkim, Müstedrek. c. 3, s. 165-166, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 8, s. 52.

64. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 159, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 8, s. 52.

65. Ebu Dâ'vud, Sünen, c. 4, s. 288, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 306.

66. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 194, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 287, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 204, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, 5. 306.

67. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 179.

68. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 418.

69. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 369, Tirmizî, c. 5, s. 75.

70. Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 229, Buhârî, Sahîh, c. 7, s. 56, Müslim, Sahih, c. 1, s. 221, Ebu Davud, Sünen, c. 4, s. 84, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 91, Nesai, Sünen, c. 8, s. 181.

Peygamberimiz aleyhisselamın Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin'e Olan Sevgisi

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin hakkında:

" Bunlar, benim oğullarım ve kızımın oğullarıdır. 71

Allah'ım! Ben onları seviyorum! Onları sen de sev! 72 Onları seveni de sev! " dedi73 ve bunu üç kere tekrarladı. 74

Ebu Eyyub el-Ensârî der ki:

" Bir gün, Resûlullah aleyhisselamın huzuruna girmiştim. Hasan ile Hüseyin, önünde oynuyorlardı.

'Yâ Rasûlallah! Sen bunları çok mu seviyorsun?' diye sordum.

Resûlullah aleyhisselam:

'Nasıl sevmem?! 75 Onlar benim dünyada öpüp kokladığım iki reyhanım dır?' buyurdu." 76

Peygamberimiz aleyhisselamın amcası Hazret-i Abbas, Peygamberimiz aleyhisselam hastalandığı sırasında, ziyaretine gelmişti.

Ondan sonra, Hazret-i Ali de, Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin'le birlikte içeri girdi.

Hazret-i Abbas:

" Yâ Rasûlallah! Bunlar, senin oğullarındır! " dedi.

" Evet, amca! Onlar senin de oğullarındır! " buyurdu.

Hazret-i Abbas:

" Ben onları seviyorum! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Senin onları sevdiğin gibi, Allah da seni sevsin! " buyurdu. 77

Peygamberimiz aleyhisselam şöyle buyurmuştur:

" Hasan ve Hüseyin'i seven beni sevmiş, onlara kin besleyen de bana kin beslemiş olur! " 78

" Hasan ve Hüseyin, Cennet halkı gençlerinin iki seyyidi, efendisidir! " 79

-------------------------------------

71. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 656-657, İbn Asâkîr, Târîh, c. 4, s. 319, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 167-168.

72. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 369, Tirmizî, c. 5, s. 657, İbn Asâkîr, c. 4, s. 319, Zehebî, c. 3, s. 168, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 9, s. 179.

73. Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 331 , Tirmizî, c. 5, s. 657, İbn Abdilberr, İstiâb. c. 1 , s. 191. Zehebî, c. 3, s. 168, Heysemî, c. 9, s. 180.

74. Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 331, İbn Asâkîr, c. 4, s. 205.

75. İbn Asâ kfr, Târîh, c. 4, s. 317, Zehebî, Siyeru a'l âm i' n-nü belâ, c. 3, s. 189.

76. Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 85, Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 217, Tirmizî, c. 5, s. 657, İbn Abdilberr, c. 1, s. 391, İbn Asâkîr, c. 4, s. 317, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 20.

77. Taberânî, Mu'cemu's-sağîr, c. 1, s. 90, İbn Asâkîr, Târîh, c. 4, s. 206.

78. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 288, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 51, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 171, İbn Asâkîr, Târîh, c. 4, s. 205, 207, 217, 311, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 9, s. 179.

79. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 3, 62, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 656, İbn Asâkîr, c. 4, s. 209, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 168, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 9, s. 184.

Peygamberimiz aleyhisselamın Ehl-i Beytini Örtü İçine Alıp Dua Edişi

Peygamberimiz aleyhisselamın üvey oğlu Ömer b. Ebu Seleme der ki:

" Şu 'Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden kiri, günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister' [Ahzab: 33] âyeti Peygamber aleyhisselama Ümmü Seleme'nin evinde nazil oldu.

Peygamber aleyhisselam, Fâtıma'yı, Hasan'ı, Hüseyin'i çağırdı.

Onları bir örtü ile bürüyüp örttü.

O sırada, Ali arkada, geride bulunuyordu.

Onu da örtü ile bürüdü, örttü. Sonra da:

'Allah'ım! Bunlar, benim Ehl-i Beyt’imdir! Bunlardan günah kirini gider, kendilerini tertemiz yap! ' diyerek dua etti.

Ümmü Seleme:

'Yâ Rasûlallah! Ben de onlarla birlikte miyim?' diye sordu.

Resûlullah aleyhisselam:

'Sen, yerindesin! Ve bana hayırlısın! ' buyurdu." 80

Bu hadise, Hazret-i Ü mmü Seleme ve daha başkaları tarafından da anlatılmıştır. 81

Hazret-i Âişe de, bu hadiseyi şöyle anlatır

" Peygamber aleyhisselam, üzerinde siyah yünden yapılmış nakışlı bir örtü (kilim) olduğu halde, sabahleyin erkenden çıkınca, yanına Hasan b. Ali geldi.

Peygamber aleyhisselam, onu örtünün içine aldı.

Sonra, Hüseyin geldi. Onu da örtünün içine aldı.

Sonra, Fâtıma geldi. Onu da örtünün içine aldı.

Sonra da:

'Ey Ehl-i Beyt! Allah, ancak ve ancak, sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister' [Ahzab: 33] âyetini okudu." 82

-------------------------------------

80. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 663, Taberî, Tefsir, c. 22, s. 8.

81. Ahmed b. Hanbel, c. 6, s. 304, Taberî, Tefsir, c. 22, s. 6-7, Hâkim , Müstedrek, c. 2, s. 416, Vahidî, Esbâbu’n-nüzûl, s. 239.

82. Müslim. Sahih. c. 4. s. 1883.

Hazret-i Hüseyin'in Şehit Edileceği Hakkındaki Müşahede ve Haberleri

Enes b. Malik'in bildirdiğine göre; yağmur meleği* Rabbimizden izin alarak Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelmişti.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Ümmü Seleme! Kapıyı üzerimize kapa, yanımıza kimseyi bırakma! " buyurdu.

O sırada, Hazret-i Hüseyin koşarak kapıya geldi.

Hazret-i Ümmü Seleme onu içeri bırakmadı.

Fakat, Hazret-i Hüseyin kapıyı zorlayıp içeri daldı, kendisini Peygamberimiz aleyhisselamın kucağına attı.

Peygamberimiz aleyhisselam onu boynuna, omuzuna aldı, öptü, sevdi.

Melek, Peygamberimiz aleyhisselama:

" Onu çok mu seviyorsun?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! " buyurdu

Melek:

" İyi ama, ümmetin onu öldürecektir! " dedi. 83

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Demek, onu öldürecek olanlar mü'minler ha?! " buyurdu.

Melek:

" Evet! 84 İstersen, onun öldürüleceği yeri de sana göstereyim" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! Göster! " buyurunca, melek orayı Peygamberimiz aleyhisselama gösterdi.

Oradan getirdiği bir avuç ıslak toprağı da, Peygamberimiz aleyhisselama verdi. Hazret-i Ümmü Seleme, onu alıp elbisesinin eteğine koydu. 85

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Ümmü Seleme'ye:

" Bu toprak, senin yanında emanettir!

O kana tahavvül ettiği zaman, bil ki, Hüseyin öldürülmüştür! " buyurdu. 86

Hazret-i Ümmü Seleme, onu bir çanağın içine koydu. Ona bakar dururdu. 87

-------------------------------------

* Veya Cebrail aleyhisselam (Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 194).

83. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 242, İbn Asâkîr, Târih, c. 4, s. 328, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 194, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 9, s. 187.

84. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 194.

85. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 242, 265, İbn Asâkîr, c. 4, s. 328, Zehebî, c. 3, s. 194, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 9, s. 187.

86. İbn Asâkîr, Târih, c. 4, s. 328.

87. Yâkubî. Târih. c. 2. s. 245-246. İbn Asâkîr. Târih. c. 4. s. 328.

Hazret-i Ali'nin ve Hazret-i Hüseyin'in Kerbelâ'daki Hatıraları

Hazret-i Ali'nin mataracısının anlattığına göre; Hazret-i Ali Sıffin'e giderken Ninova hizasına gelince:

" Ebu Abdullah! Fırat kıyısında biraz dur!

Ebu Abdullah! Fırat kıyısında biraz dur! " diyerek seslendi.

Mataracı Ebu Abdullah:

" Ne için duracağız?" diye sorunca, Hazret-i Ali:

" Ben bir gün Peygamber aleyhisselamın yanına gitmiştim. Gözlerinden yaşlar dökülüyordu.

'Ey Allah'ın Peygamberi! Seni gözlerinden yaşlar akıtacak dereceye bir getiren mi oldu?' diye sordum.

'Evet! Biraz önce, Cebrail yanımda idi. Hüseyin'in Fırat kıyısında şehit edileceğini bana haber verdi. Onun toprağından sen de koklar mısın?' dedi.

'Evet! ' dedim.

Bunun üzerine, elini uzattı. Bir avuç toprak avuçlayıp bana verdi. Gözlerimin yaşını tutmaya kadir olamadım" dedi. 88

Hazret-i Hüseyin de der ki:

" Babam, Sıffin'e giderken, buraya, Kerbelâ'ya uğramıştı. Ben de yanında idim. Durdu. Burasının neresi olduğunu sordu. İsmi kendisine haber verilince:

'Onların hayvanlarından aşağı indirilecekleri yer, işte burasıdır!

Kanlarının döküleceği yer, işte burasıdır! ' dedi.

Bunun ne demek olduğu kendisinden sorulunca da:

'Muhammed hanedanının yükleri, ağırlıkları, işte burada indirilecektir! ' dedi." 89

-------------------------------------

88. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 85, İbn Asâkîr, Târih, c. 4, s. 328, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 193, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 9, s. 187.

89. Dineverî, Kitâbu'l-ahbâr, s. 251-253.

Hazret-i Ümmü Seleme'nin Rüyası ve Çanaktaki Toprağın Kan Haline Gelişi

Selma Hatun der ki:

" Ümmü Seleme'nin yanına girmiştim. Ağlıyordu. Kendisine:

'Ne için ağlıyorsun?' diye sordum.

'Resûlullah aleyhisselamı rüyada gördüm. Başında ve sakalında toz toprak vardı. Kendisine:

'Ne oldu sana yâ Rasûlallah?' diye sordum. 'Az önce, Hüseyin'in öldürülüşüne şahit oldum! ' buyurdu' dedi." 90

Hazret-i Ümmü Seleme, Hazret-i Hüseyin'in şehit edildiği gün de, çanakta sakladığı Kerbelâ toprağının kan haline geldiğini gördü. 91

" Vâh Hüseyin'im! Vâh Resûlullahın oğlu! " diyerekferyad etti. 92

" Allah ona bunu yapanların evlerine ve kabirlerine ateş doldursun! " dedi ve bayıldı. 93

-------------------------------------

90. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 657.

91. İbn Esîr. Kâmil. c. 4, s. 93.

92. Yâkubî, Târih, c. 2, s. 246.

93. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 215.

Abdullah b. Abbas'ın Hazret-i Hüseyin Hakkındaki Rüyası

Abdullah b. Abbas, Hazret-i Hüseyin'in şehadeti ile ilgili rüyasını şöyle anlatmıştır:

" Resûlullah aleyhisselamı rüyada gördüm. Kendisi, son derece üzüntülü ve tasalı idi. Elinde sırça bir çanak, çanağın içinde de, toplanmış kan vardı. Kendisine:

'Yâ Rasûlallah! Bu nedir?' diye sordum.

'Bu, Hüseyin'in ve ashabının kanıdır. Allah'a götürüyorum! ' buyurdu."

İbn Abbas'ın rüyayı gördüğü gün sayılınca, Hazret-i Hüseyin'in Kerbelâ'da şehit edildiği güne rastladığı görülmüştJür. 94

Yüce Allah, Hazret-i Hüseyin'den ve Kerbelâ'da şehit olan ashabından razı olsun.

(Kerbelâ faciasının nasıl cereyan ettiği hakkında daha geniş bilgi için, Hazret-i Hüseyin ve Kerbelâ Faciası adlı kitabımızı okuyunuz. )

-------------------------------------

94. İbn Esîr, Kâmil, c. 4, s. 93, Zehebî, Siyer, c. 3, s. 213, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 6, s. 231.

Zeyd b. Hârise'nin Hazret-i Zeyneb'le Evlenişi ve Ondan Ayrılışı

Hazret-i Zeyneb, Peygamberimiz aleyhisselamın halası Ümeyme binti Abdulmuttalib'in kızı idi. 95

Peygamberimiz aleyhisselam Zeyd b. Harise için dünürlük ettiği halde, Hazret-i Zeyneb Peygamberimiz aleyhisselamın kendisi için dünürlük ettiğini sanarak razı olmuştu.

Fakat, Zeyd b. Harise için istenildiğini anlayınca: 96

" Yâ Rasûlallah! Ben nefsime danışıyorum; soy sopça ondan daha hayırlıyım. 97 Yâ Rasûlallah! Ben ona varmaya razı olmam! Ben Kureyş'ten bir bakireyim! " diyerek nikâhlanmaktan kaçındı.

Peygamberimiz aleyhisselam ise:

" Fakat, ben onu senin için kabul ettim! " buyurdu. 98

" Allah ve Allah'ın Peygamberi bir işe hükmettiği zaman, mü'min erkekle mü'min kadın için, işlerinde kendilerine muhayyerlik yoktur.

Kim Allah'a ve Allah Resûlüne isyan ederse, muhakkak ki, o apaçık bir sapkınlıkla yolunu saptir-mıştr" 99 âyeti nazil olunca, Zeyneb Hatun:

" Yâ Rasûlallah! Sen benim onunla evlenmemi istiyor musun?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! " buyurdu.

Zeyneb Hatun:

" Resûlullaha asi olmadığımı bildir, onunla evleneyim" dedi. 100

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam Zeyd'i Zeyneb Hatuna Kitabullahı ve Resûlullahın sünnetini öğretsin diye nikahladı. 101

-------------------------------------

95. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 101, İbn Habfb, Kitâbu'l-muhabber, s. 85, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1 , s. 199, Hâkim , Müstedrek, c. 4, s. 23, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1849.

96. Taberî, Tefsir, c. 22, s. 11 , Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 501.

97. Taberî, Tefsir, c. 22, s. 11 , 12, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 483.

98. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 101, Hâkim, Müstedrek, c. 4, s. 23.

99. Ahzâb: 36.

100. Ahzâb: 36.

101. Taberî, Tefsîr, c. 22, s. 11.

Zeyneb Hatunun Mehri ve Çeyizi

Peygamberimiz aleyhisselam; Zeyd tarafından Zeyneb Hatuna ımehr ve çeyiz olarak şunları takdir etti:

1. On dinar (altın lira), 102

2. Altmış dirhem gümüş,

3. Bir adet başörtüsü,

4. Bir adet çarşaf,

5. Bir adet gömlek,

6. Bir adet entari,

7. Elli müdd (ölçek) erzak, 103

8. On müdd 104 veya otuz sa' hurma. 105

-------------------------------------

102. Mukâtil'den naklen Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 145, Tefsîr, c. 3, s. 491.

103. Zemahşerî, Keşşaf, c. 3, s. 261, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 145, Tefsir, c. 3, s. 491.

104. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 145, Tefsir, c. 3, s. 491.

105. Zemahşerî, Keşşaf, c. 3, s. 261, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 145, Tefsir, c. 3, s. 491.

Zeyd b. Hârise'nin Zeyneb Hatundan Şikâyetlenişi ve Onu Boşamaya Kalkması

Zeyneb Hatun; Zeyd b. Hârise'nin yanında bir yi la yakın veya bir yıldan biraz fazla bir süre kaldı. 106

Zeyd b. Harise, bir gün, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelip:

" Yâ Rasûlallah! Ben ailemden ayrılmak istiyorum! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sen ondan niçin ayrılacaksın? Yoksa, kendisinden, şüpheleneceğin birşey mi gördün?" diye sordu.

Zeyd b. Harise:

" Hayır, vallahi yâ Rasûlallah! Ben ondan şüphelenebileceğim hiçbir şey görmüş değilim. Ondan, hayırdan başka birşey görmedim! 107

Fakat, o kendisini şerefçe üstün görüyor, bana karşı hep büyükleniyor ve dili ile beni üzüp duruy-or! 108 Kendisi, dayanı lam ayacak kadar hırçın huylu! " diyerek, boşamak istediğini söyledi. 109

Peygamberimiz aleyhisselam, Zeyd'e:

" Tut onu, boşama! Allah'tan kork! " buyurdu. 110

Halbuki, Peygamberimiz aleyhisselam, Zeyd'e bunu söylediği zaman, onun Zeyneb Hatunu muhakkak boşayacağını ve iddeti dolduktan sonra da onun kendisine zevce olacağını biliyor, Allah tarafından kendisine böyle haber verilmiş bulunuyor, 111 fakat münafık halkın:

" Muhammed, evlatlığın boşadığı kansı ile evlendi! ?" diyerek yaygara koparmalarından çekinerek, bunu kalbinde gizli tutuyordu. 112

Cahiliye devri geleneğine göre; bir kimse birisini evlat edinirse, halk evlatlığı onun adı ile anar; evlatlık, öz oğul gibi, o kimsenin mirasından da yararlanırdı.

Bu gelenek:

" Allah, evlatlıklarınızı, öz oğullarınız gibi tanımadı. Bu, sizin ağızlarınızdaki lafınızdır. Allah hakkı söyler ve O doğru yolu gösterir.

Siz onları öz babalarına nisbetle çağırınız. Bu, Allah katında daha doğrudur. Eğer onların babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, o halde, onlar, dinde kardeşleriniz olmakla beraber, dost-larınızdır da.

Hata ettiklerinizde ise, size bir vebal yoktur.

Allah çokyarlıgayandır, çok esirgeyicidir" (Ahzâb: 4-5) mealindeki âyetler indirilinceye kadar devam etti.

Bu âyetler inince, azadlı köleler ve evlatlıklar, öz babaları adına iade edildiler. Öz babaları bilinmeyenler de, eski efendilerine dinde dost ve kardeş oldular. 113

Fakat, münafıklar, Cahiliye devri geleneğine göre evlatlığın boşadığı karısını almayı haram sayıp, bunu Peygamberimiz aleyhisselam aleyhinde bir propaganda vesilesi yaptılar.

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Zeyneb'i zevceliğe kabul ettiği zaman:

" Muhammed, evladın boşadığı kansı ile evlenmeyi haram kıldı. Kendisi ise, evlatlığı Zeyd'in boşadığı kansı ile evlendi! ?" diyerek yaygaraya başladılar. 114

-------------------------------------

106. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 145, Tefsir, c. 3, s. 491.

107. Taberî, Tefsîr, c. 2, s. 132.

108. N eself, M e dârik, c. 3, s. 304, Diyarbekrî, Târîhu'l -hamîs, c. 1, s. 501.

109. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 434.

110. İbn Sa'd. Tabakât. c. 8, s. 102.

111. Taberî, Tefsîr, c. 22, s. 13, Zemahşerî, c. 3, s. 262, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 491.

112. Nesefî, Medârik, c. 3, s. 304.

113. Buharî, Sahih, c. 6, s. 122.

114. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1849-1850, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 126.

Peygamberimiz aleyhisselamın Hazret-i Zeyneb'le Evlenişinin Vahiyle Gerçekleşmesi ve Bu Yoldaki şı Yersiz Geleneğin Ortadan Kaldırılışı

Zeyd b. Hârise Hazret-i Zeyneb'i boşadıktan ve onun iddeti de dolduktan sonra, bir gün, Peygamberimiz aleyhisselamın Hazret-i Âişe ile oturup konuştuğu sırada, kendisine vahiy hali geldi ve vahiy hali açılınca, gülümseyerek:

" Zeyneb'e kim gidip Allah'ın onu bana gökte nikahladığını müjdeler?" buyurdu ve telakki eylediği vahyi okudu. 115

Okuduğu vahiyde şöyle buyuruluyordu:

" Hatırla o zamanı ki; Allah'ın kendisine nimet (İslâmiyet) verdiği, senin de yine (kölelikten azad etmek suretiyle) lutufta bulunduğum zâta (Zeyd'e):

'Sen zevceni tut, boşama! Allah'tan kork! ' diyordun da, Allah'ın açığa çıkaracak olduğu şeyi (onun boşandıktan sonra seninle evlendirileceği hususundaki ilahî emri) kalbinde gizliyor, insanların dedikodularından korkuyordun. Halbuki, Allah, Kendisinden korkmana daha çok layıktı.

Vaktâ ki, Zeyd o kadından ilişkisini kesti, onu boşadı. (O da iddetini tamamladı). Biz de, onu sana zevce yaptık. Tâ ki, oğullukların kendilerinden ilişkilerini kestikleri zevcelerini almakta mü'minler üzerine günah olmasın!

Allah'ın emri yerine getirilmiştir. Allah'ın, üzerine farz ve takdir ettiği herhangi birşeyi ifa etmesinde, peygambere hiçbir vebal olmaz. Nitekim, daha önceki peygamberlerde de, bu, Allah'ın uyguladığı âdetidir (kanunudur). Allah'ın emri, mutlaka yerini bulan bir kaderdir.

O peygamberler, Allah'ın gönderdiklerini tebliğ edenler, O'ndan korkanlar ve Allahtan başka hiçbir kimseden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah yeter.

Muhammed, adamlarınızdan hiçbirinin öz babası değildir. Fakat, o, Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur.

Allah, herşeyi hakkıyla bilendir." 116

-------------------------------------

115. Ibn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 102.

116. Ahzâb: 37-40.

Hazret-i Zeyneb'in Allah Tarafından Evlendirilmiş Olması ile İftihar Edişi

Hazret-i Aişe:

" İşlerin en büyüğü ve en üstünü, ona (Zeyneb'e) yapılan idi ki, Allah onu gökte nikahlamıştı.

'Zeyneb, bize karşı, bununla iftihar edecek, övünecektir' dedim" der. 117

Gerçekten de, Hazret-i Zeyneb, Peygamberimiz aleyhisselamın diğer zevcelerine karşı:

" Onları kendilerinin ev halkları evlendirmiştir. Beni ise, yedi kat göklerin üstünde, Allah evlendirdi! " diyerek övünürdü. 118

Çünkü, Yüce Allah, onu Kitabının nassı ile, velisiz ve şahitsiz olarak Peygamberine nikahlamıştı. 119 Hazret-i Zeyneb Peygamberimiz aleyhisselama, böyle, Allah tarafından nikahlanmış olunca, kendisine, öteki zevceler gibi bir mehir de verilmemiştir. 120

-------------------------------------

117. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 102.

118. İbn Sa'd. Tabakât. c. 8, s. 103, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 355.

119. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 149.

120. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 103.

Zeyd'in Hazret-i Zeyneb'e Peygamberimiz aleyhisselam İçin Dünürlük Edişi

Enes b. Malik der ki:

" Zeyneb binti Cahş, Zeyd'den boşandıktan sonra, iddeti tamamlanınca, Resûlullah aleyhisselam, Zeyd'e:

'Kendime senden daha emniyetli bir kimse bulamadım. Zeyneb'e git. Ona, benim için dünürlük et! 'buyurdu. 121

Zeyd, gidip Zeyneb'in kapısını çaldı.

Zeyneb:

'Kim o?' diye sondu.

Zeyd:

'Zeyd! ' dedi.

Zeyneb:

'Zeyd, beni boşadıktan sonra, benden ne ister?! ' dedi.

Zeyd:

'Beni sana Resûlullah aleyhisselam gönderdi' dedi.

Zeyneb:

'Öyleyse, hoşgeldi Resûlullahın elçisi! ' dedi, kapıyı açt. 122

Hazret-i Zeyneb, o sırada ekmek hamurunu mayalamakta idi." 123

Zeyd der ki:

" 'Ey Zeyneb! Sana müjdelerim: Resûlullah aleyhisselam beni kendisi için dünürlük edeyim diye sana gönderdi' dedim.

Zeyneb:

'Ben, Rabbime danışmadıkça, birşey yapmam' dedi ve hemen namaz kılma yerine gitti. 124

'Allah'ım! Resûlün beni istiyor. Layık isem, beni ona zevce kıl! ' diyerek dua etti."

Hazret-i Zeyneb'in Peygamberimiz aleyhisselamla evleneceğine çok sevindiği ve Allah'a şükür secdesi yaptığı, Allah rızası için iki ay oruç tutmayı adadığı, 125 hatta Allah tarafından nikâhlandığını müjdeleyene ziynetlerini bahşiş olarak verdiği de rivayet edilir. 126

-------------------------------------

121. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 104.

122. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 501.

123. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 104.

124. Nesâî, Sünen, c. 6, s. 79.

125. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 102, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 436.

126. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 436.

Peygamberimiz aleyhisselamın Mucizeli Düğün Ziyafeti

Enes b. Malik der ki:

" Resûlullah aleyhisselam. Zeyneb binti Cahş'la gerdeğe gireceği gün, annem Ümmü Süleym, bana:

'Ey Enes! Resûlullah aleyhisselam bugün gerdeğe girecektir. Sanıyorum ki, yanlarında hiç yiyecekleri de yoktur. Şu yağ tulumunu buraya getir! ' dedi.

Getirdim.

Annem, yalnız Resûlullah aleyhisselam ile zevcesine yetecek kadar halis Medine hurmasını toprak bir çanak içinde yağla karıştırarak, hays yaptı. 127

'Ey Enes! Bunu Resûlullah aleyhisselama götür de:

'Sana bunu annem gönderdi. Kendisi sana selam söylüyor. Bu sana tarafımızdan küçük, az bir hediyedir yâ Rasûlallah! ' diyor de' dedi.

Onu Resûlullah aleyhisselama götürdüm ve:

'Annem sana selam söylüyor. Bu sana tarafımızdan küçük, az bir hediyedir yâ Rasûlallah! ' diyor, ' dedim.

Resûlullah aleyhisselam:

'Bırak onu! ' buyurdu. 128

Onu, kendisi ile duvar arasındaki boş yere koydum.

Bana:

'Ebu Bekir'i, Ömer'i, Osman'ı ve Ali'yi çağır! ' buyurdu.

Ashabı olan halktan da, birçoklarının ismini andı, saydı. Resûlullah aleyhisselamın azıcık bir yiyecek için birçok kimseleri yanına çağırmayı bana emir buyurmasına şaştım! Bununla beraber, emrine aykın hareket etmeyi uygun görmeyip, onların hepsini çağırdım.

Bana:

'Bak! Mescidde kim varsa, onları da çağır! ' buyurdu.

Öyle yaptım. Mescide gidip, namaz kılan veya orada uyuyan kimi buldumsa, onlara:

'Resûlullah aleyhisselamın düğün ziyafetine buyurun! ' dedim.

Geldiler. Nihayet, sofa doldu.

Bana:

'Mescidde kimse kaldı mı?' diye sordu.

'Hayır! ' dedim.

Bana:

'Bak! Yolda kim varsa, onları da çağır! ' buyurdu.

Çağırdım.

Bana:

'Gelmeyen kimse kaldı mı?' diye sordu.

'Hayıryâ Rasûlallah! Kalmadı' dedim. 129

Sofa ve odalar doldu. Bana:

'Haydi, çanağı getir! ' buyurdu. 130

Çanağı getirip önüne koydum. 131

'Onar onar, herkes halka olsun ve herkes önüne konulan yemekten yesin! ' buyurdu.

Bu minval üzere cemaat takım takım gelip yemek yediler ve doydular. Bir takım çıktı, başka bir takım girdi. Böylece, herkes yemek yedi.

Bana:

Kaldır artık sofrayı ey Enes! ' buyurdu.

Ben de kaldırdım. Ama, çanaktaki yemek sofraya koyarken mi daha çoktu, yoksa kaldırırken mi daha çoktu, bilemiyorum. 132

Çanağı zevcesinin yanına koyduktan sonra, annemin yanına vardım, görmüş olduğum hadiseye şaşakaldığımı söyledim.

Annem, bana:

'Hiç şaşma! Eğer Allah bütün Medinelilerin yemesini murad buyurmuş olsaydı, hepsi de yerler ve doyarlardı! ' dedi " 133

O zaman gelip yemek yiyenlerin sayısının 300 kadar olduğu bildirilmiştir. 134

-------------------------------------

127. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 104.

128. Müslim, Sahih, c. 2, s. 1051.

129. Müslim, Sahih, c. 2, s. 1051.

130. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 105, Müslim, Sahih, c. 2, s. 1051.

131. İbn Sa’d, Tabakât, c. 8, s. 105.

132. Müslim, Sahih, c. 2, s. 1051.

133. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 105.

134. Müslim, Sahih, c. 2, s. 1051.

Hazret-i Zeyneb'in Peygamberimiz aleyhisselamla Evleniş Tarihi ve Bazı Faziletleri

Hazret-i Zeyneb, Peygamberimiz aleyhisselamla Hazret-i Ümmü Seleme'den sonra evlenmiştir. 135 Kendisi, o zaman, 35 yaşında idi. 136

Hazret-i Âişe der ki:

" Ben, dinde, Zeyneb'den daha hayırlı, ondan daha Allah korkulu, ondan daha doğru sözlü, akraba hakkını ondan daha çok gözeten, ondan daha eli açık, kendisini Yüce Allah'a yaklaştırmak için yoksullara sadakayı ondan daha çok saçan bir kadın görmemişimdir." 137

" Allah, Zeyneb binti Cahş'a rahmet etsin!

O, şu dünyada erişemeyeceği şerefe erişmiş; Allah onu dünyada peygamberine zevce yapmış ve Kur'ân'da zikretmiştir.

Bir gün, bizim Resûlullah aleyhisselamın çevresinde çevrelendiğimiz sırada, Resûlullah bize:

'Sizin kulacı en uzun olanınız, bana Cennette en önce gelip kavuşanınızdır! ' buyurmuştu.

Peygamber aleyhisselamın Vefâtından sonra evde toplanmış, duvara uzanarak, kollarımızın uzunluğunu ölçüşmüştük.

Biz bunu yaptıktan bir müddet sonra, içimizden, Zeyneb binti Cahş Vefât etti.

Kendisi kısa boylu idi, bizden uzun değildi.

O zaman anladık ki, en uzun elli, en uzun kollu olmak, hayra ve sadaka vermeye eli en çok uzanır olmak demekmiş! " 138

Bereze b. Râfi' der ki:

" Halka ihsan dağıtıldığı, Ömer b. Hattab'ın Zeyneb binti Cahş'a ihsanını gönderdiği sırada, Zeyneb'in yanına varmıştım.

Zeyneb:

'Allah Ömer'i yarlıgasın! Öteki kardeşlerimin hakkı da bunun içinde mi?' diye sordu.

'Bunun hepsi senindir! ' dediler.

Zeyneb:

'Sübhânallah! ' dedi ve elbisesine büründü, ihsanını göremez oldu.

İhsanı örttüler, üzerine bir örtü gerdiler.

Zeyneb, bana:

'Elini sok! Ondan birer avuç al! Filan oğullarına, filan oğullarına... götür, ver! ' diyerek, akrabalarına ve yetimlerine gönderdi.

Nihayet, örtünün altında ne kaldı ise, o kadarcık birşey kaldı!

'Ey mü'minlerin annesi! Allah seni yarlıgasın! Vallahi, bunda bizim de hakkımız vardı! ?' dedim.

Bana:

'Örtünün altında kalan da, sizindir! ' dedi.

Örtünün altında, ancak 85 dirhem bulduk.

Zeyneb binti Cahş, ellerini göğe kaldırıp:

'Ey Allah'ım! Artık, bu yılımdan sonra, beni Ömer'in ihsanını almaya eriştirme! ' diyerek dua etti."

Hazret-i Ömer, bunu haber alınca, ona nafaka (geçimlik) olmak üzere 1000 dirhem gönderdi. 139

Hazret-i Zeyneb'in tahsisatı 12. 000 dirhemdi.

Bunu bir yıl alıp dağıtılacak yerlere dağıtmış, ikinci yıl tahsisatını almadan Vefât etmiştir. 140

Vefât ettiği zaman, ne bir dirhem, ne bir dinar (altın) bırakmamış, eline geçeni yoksullara dağıtmıştır.

Kendisi, yoksulların sığınağı idi. 141

Hazret-i Âişe'nin dediği gibi; yetimler, dullar, onun ölümüyle, en övülmeye layık yardımcılarını, büyük hanım efendilerini kaybetmişlerdi. 142

Yüce Allah ondan razı olsun!

-------------------------------------

135. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 125.

136. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 114.

137. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1851.

138. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 108.

139. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 109-110.

140. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ. c. 8, s. 110

141. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 114.

142. İbn Sa'd. Tabakât. c. 8. s. 110