İslam Tarihi | Hicrî 6. Yıl


 

Hudeybiye Seferi (Hicrî 6. yıl, Zilka'de)

Seferin Tarihi, Mevkii, İsmi ve Sebebi

Sefer, Hicretin 6. yılında Zilkade ayında vuku bulmuş, 1 Peygamberimiz aleyhisselam, Zilkade ayının başında, Pazartesi günü, devesi Kasvâ'ya binip Müslümanlarla birlikte yola çıkmıştır. 2

Hudeybiye; ne büyük, ne de küçük, orta büyüklükte bir köy olup, altında Peygamberimiz aleyhisselama bey'at edilen ağaçtan* dolayı Şecere Mescidi diye anılan mescidin yanındaki kuyunun ismini almıştır.

Hudeybiye ile Mekke arası bir merhaleliktir. Medine ile arası ise dokuz merhaleliktir.

Hudeybiye'nin bir kısmı Harem, bir kısmı da Hıll'dir, yani Harem dışıdır.

Hudeybiye'nin Harem dışı kalan yerleri Beytullah'a daha uzaktır. 3

Peygamberimiz aleyhisselam; bir gece rüyasında ashabıyla birlikte korkusuzca girip Beytullah'ı (Kabe'yi) tavaf ettiklerini, ashabdan bazılarının saçlarını kazuttıklarını. bazılarınında saaçlarını kısalttıklarını görmüştü. 4

Peygamberimiz aleyhisselam. rüyasını ashabına:

" Ben rüyada gördüm ki; siz muhakkak Mescid-i Haram'a gireceksiniz, başlarınızı kazıtacak, saçlarınızı kısalttıracaksınız! " diyerek haber verdi. 5

Peygamberimiz aleyhisselam, gördüğü bu rüya üzerine, umreye, Kabe'yi tavaf ve ziyaret etmeye niyeti endi. 6

Ashab çok sevindiler. Hemen o yıl Mekke'ye gireceklerini sandılar ve umdular. 7

Peygamberimiz aleyhisselamın bu rüyası, Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle açıklanır

" Andolsun ki; Allah, Resûlünün gördüğü rüyanın hak ve gerçek olduğunu doğrulamıştır.

İnşaallah, hepiniz, emniyet içinde, kiminiz başlarınızı kazıtarak, kiminiz de saçlarınızı kısaltarak, Mescid-i Haram'a korkusuzca muhakkak gireceksiniz..." 8

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, umre için hazırlanmalarını ashabından bazılarını söyledi.

Onlar da, yola çıkmak üzere, hemen hazırlandılar.

-------------------------------------

1. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 321, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 5, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 95, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 349, Taberî, Târih, c. 3, s. 71 İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 207, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 91, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 200.

2. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 573, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 95.

* Sakız ağacından veya dikenli ağaçtan (Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 216).

3. Yâküt, c. 2, s. 229.

4. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 336, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 572, Taberî, Tefsîr, c. 26, s. 107.

5. Taberî, Tefsîr, c. 26, s. 107.

6. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 321, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 573, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 95, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 323.

7. Zemahşerî, Keşşaf, c. 3, s. 549, Nesefî, Medârik, c. 4, s. 163.

8. Feth: 27.

Ashabdan Bazılarının Medine'de Görevlendirilişi

Peygamberimiz aleyhisselam, ashabdan İbn Ümmi Mektum'u Medine'de yerine vekil bıraktı. 9

Nümeyle b. Abdullah el-Leysî'nin, 10 Ebu Rühm Külsûm b. Husayn el-Gıfârî'nin vekil bırakıldığı da rivayet edilir.

İbn Ümmi Mektum, namaz kıldırmakla görevlendirilmişti.

Her üçünün vekil bırakıldıkları da söylenmiştir. 11

Sanıldığına göre; Nümeyle b. Abdullah ile Külsûm b. Husayn, Medine'nin korunma ve idare işlerine bakacaklardı. 12

-------------------------------------

9. Vâkıdî, M egâzı, c. 2, s. 572, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 95.

10. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 321.

11. Belâzurî, Ensâb, c. 1 , s. 350.

12. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 689, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 180.

Medine'den Yola Çıkış ve Yola Çıkanların Sayısı

Peygamberimiz aleyhisselam, guslettikten sonra, Yemen işi iki elbise giydi. 13

Peygamberimiz aleyhisselamla birlikte yola çıkanların sayısı 1400 idi. 14 1500, 15 1525 veya 1600, 16 veya 1700 kişi oldukları da rivayet edilir. 17

Sanıldığına göre; 1400'den fazlası, Bedevî Arapların yolda gelip katılmalarından ileri gelmiştir. 18 Bunlardan 100 kişi, Eşlem kabilesindendi. 70 kişi oldukları da rivayet edilmiştir.

Sefere, kadınlardan da:

1. Peygamberimiz aleyhisselamın zevcesi Hazret-i Ümmü Seleme,

2. Ümmü Umâre,

3. Ümmü Meni',

4. Ümmü Âmirü'l-Eşheliyye de katılmış bulunuyordu. 19

-------------------------------------

13. Vâkıdî, Megâzî. c. 2, s. 573, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 95.

14. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 322, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 574, İbn Sa'd Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 95.

15. İbn Seyyid, c. 2, s. 113.

16. Vâkıdî, c. 2, s. 574, İbn Sa'd, c. 2, s. 95.

17. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 163.

18. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 180.

19. Vâkıdî, Megâzî. c. 2, s. 574.

Hazırlanan Kurbanlık Develerin Sayısı

Kurban edilmek üzere 70 deve hazırlanmıştı. 20

Ebu Cehil'in Bedir savaşı neticesinde ele geçirilen ve Zülcedr'de yayılan devesi de, kurban edilecek develer arasında bulunuyordu.

Hazret-i Ebu Bekir, Abdurrahman b. Avf, Hazret-i Osman, Talha b. Ubeydullah ve Sa'd b. Ubâde, kurbanlık develerini kendileri hazırlamış olan zengin sahabiler arasında idiler.

Zülcedr yaylımında yayılmakta bulunan develerin Medine'ye getirilip Zülhuleyfeye kadar sürülerek götürülmesi, Peygamberimiz aleyhisselam tarafından Naciye b. Cündüb el-Eslemî'ye emredilmişti. 21

-------------------------------------

20. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre. c. 3, s. 322, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 573, İbn Sa'd Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 95.

21. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 572, 573.

Müslümanların Atlıları ve Yanlarında Taşıdıkları Silahlar

Yola çıkan Müslümanlardan 200'ü atlı idi. 22

Müslümanların yanlarında, kınlarında sokulu olan kılıçlarından başka silahları da bulunmuyordu. 23

Bu da, yolcu silahı idi. 24

-------------------------------------

22. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 690, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 181.

23. Vâkıdî, Megâzî. c. 2, s. 572, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 95.

24. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 163.

Bir Süvari Birliğinin Öncü Olarak Yola Çıkarılışı

Peygamberimiz aleyhisselam, Muhacir ve Ensardan 20 kişilik bir süvari birliğini, Sa'c! b. Zeyd el-Eşhelî'nin kumandası altında öncü olarak yola çıkardı.

1. Mikdad b. Amr,

2. Ebu Ayyaş ez-Zürakî,

3. Hubab b. Münzir,

4. Âmir b. Rebia,

5. Saîd b. Zeyd,

6. Ebu Katâde,

7. Muhammed b. Mesleme... yola çıkarılan süvari birliği arasında bulunuyordu.

Peygamberimiz aleyhisselam, Abbâd b. Bişr" i de, 20 kişilik süvari birliği içinde, Kureyş müşriklerinin tutum ve davranışlarını gözetlemek üzere gönderdi.

Peygamberimiz aleyhisselam, yola çıkardığı öncü süvari birliğinin arkasından, Naciye b. Cündüb'ü de, yanına Eşlemlerden bazı gençleri katarak, kurbanlık develerle birlikte yola çıkardı. 25

-------------------------------------

25. Vâkıdî, Megâzî. c. 2, s. 574, 575.

Medine Çevresindeki Bedevî Arapların Sefere Katılmaktan Kaçınmaları

Medine çevresinde oturan Cüheyne ve Müzeyne bedevîlerinden, sefere katılmaları istenilmişti. 26

Gerek bunlar, gerek Bekr oğulları, mallarını ve çoluk çocuklarını bahane ettiler ve aralarında da:

" Muhammed, bizi atlar ve silahlarla desteklenmiş düşman bir kuvvetle çarpıştırmak mı istiyor?!

Muhammed'le ashabı, boğazlanacak yemlik develer gibidirler! Onlardan hiçbirisi, bu seferlerinden sağ olarak dönemeyeceklerdir!

Çünkü, kendileri, yanlarında silahlan bulunmayan, sayıca da çok olmayan bir cemaattirler.

Bedir'de öldürülmüş olan adamları için öç almaya and içmiş bir kavmin üzerine gidiyorlar! ?" diye kon ustu I ar. 27

Peygamberimiz aleyhisselamın yanına katılarak gitmekten kaçındılar.

Kureyş müşriklerinin, Peygamberimiz aleyhisselama karşı, ya çarpışmaya, ya da onun Beytullah'ı ziyaretine engel olmaya kalkışacaklarından korktular; Peygamberimiz aleyhisselamın bu yoldaki daveti karşısında hareketsiz kaldılar. 28

Yüce Allah, onların bu uygunsuz tutum ve davranışlarını Kur'ân-ı Kerîm'de açıklayıp yerdi. 29

-------------------------------------

26. Ta beri, Tefsîr, c. 26, s. 77.

27. Vâkıdî, Megâzî. c. 2, s. 374, 375.

28. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 322.

29. Feth: 11 , 12.

Hazret-i Ömer'le Sa'd b. Ubâde'nin Endişeleri

Peygamberimiz aleyhisselam, Zülhuleyfe'ye geldiği zaman, Hazret-i Ömer

" Yâ Rasûlallah! Seninle harp halinde bulunan bir kavmin üzerine silahsız ve atsız olarak varıp girecek misin?! 30 Ebu Süfyan ve adamlarının bize saldırmalarından endişe etmiyor musun? Gerektiğinde onlarla çarpışmak için yanımıza silahlarımızı almayalım mı?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bilmiyorum! Ben, umreye niyetlenmiş iken, silah taşımak istemem! " buyurdu.

Sa'd b. Ubâde de:

" Yâ Rasûlallah!

Keşke yanımızda silah taşısaydık, onların şüpheli bir hareketlerini görürsek, üzerlerine yürürdük! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ben silah taşımam! Ben ancak umreye niyetlenerek yola çıkmışım dır! " buyurdu. 31

-------------------------------------

30. Taberî, Târîh. c. 3, s. 72.

31. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 573, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 689, 690.

Zülhuleyfe'de İhrama Giriliş

Peygamberimiz aleyhisselam, Zülhuleyfe'de öğle namazını kıldı. 32 İhrama girdi. 33 İki rekat namaz kıldı. 34

Kıbleye döndü ve:

" Lebbeyk! Allâhümme lebbeyk!

İnnel hamde ve'n-nîmete leke vel mülke lâ şerîke lek! " diyerek telbiye etti.

Müslümanlar da, orada ihrama girdiler. 35

Zülhuleyfe'de ihrama girememiş olanlar ise, Cuhfe'de ihrama girdiler. 36

-------------------------------------

32. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 573.

33. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 330, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 163.

34. Züritânf, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 182.

35. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 574.

36. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 574, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 18.

Kurbanlık Develerin Alâmetlenişi

Peygamberimiz aleyhisselam, kurbanlık develerden getirtip üzerlerine çul örttü. Onlardan birisinin boynuna, kendisi için, boğmuklarını taktı. Hörgücünü bıçakla çizip kanatarak nişanladı, kalanlarını da nişanlaması, alâmetlemesi için, Naciye b. Cündüb'e emir buyurdu; nişanlandı. Müslümanlarda, kurbanlık develerini böylece nişanladılar. 37

-------------------------------------

37. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 573.

Büsr b. Süfyan'ın Tecessüs İçin Mekke'ye Gönderilişi

Peygamberimiz aleyhisselam, Büsr b. Süfyan'ı çağındı. Gözcü olarak Mekke'ye gönderdi ve: " Benim umre yapmak istediğimi Kureyşîlere ulaştır. Onlardan elde edebileceğin bilgileri de, dönüp bana bildir! " buyurdu. 38

-------------------------------------

38. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 573.

Peygamberimiz aleyhisselamın Zülhuleyfe'den İtibaren Uğradığı Yerler

Peygamberimiz aleyhisselam; Zülhuleyfe'den ayrılıp Beyda yolunu tuttu. 39

Beydâ: Zülhuleyfe ileZâtülceyş arasındadır. Beydâ'nın başlangıcı, Zülhuleyfe'nin sonudur. 40

Zâtülceyş, Zülhuleyfe'ye 6 mildir. Medine'nin Akik vadisine 10-12 mil kadardır.

Nizar b. Maadd ile oğlu Rebia b. Nizar'ın kabirleri Zatülceyştedir. 41

Peygamberimiz aleyhisselam, Salı günü Melel'de sabahladı. Akşam yemeğini Seyyâle'de yedi. 42

Melel; Mekke yolunda bir vadidir. Melel'in Medine'ye uzaklığı 28 mildir. 43 Başka rivayete göre; 21-22 mildir. 44

Seyyâle, sel vadisidir. Seyyâle'nin Medine'ye uzaklığı 30 mildir. 45

Peygamberimiz aleyhisselam, Melerden hareket ederek Revhâ'da sabahladı. 46

Revhâ; Medine'ye 36-40 mil kadar uzaklıkta bir vadi olup, Mudarb. Nizar'ın kabri buradadır.

Peygamberimiz aleyhisselam, Revhâ vadisi hakkında:

" Bu vadi, Cennet vadilerindendir! " buyurmuştur.

Musa aleyhisselam, yetmiş bin kişi ile buraya uğramış, yetmiş peygamber gelip bu vadide namaz kılmıştr. 47

Peygamberimiz aleyhisselam, Revhâ'da, Nehd oğulları aşiretinden bir cemaate rastladı, onları İslâmiyete davet etti.

Onlar İslâmiyeti kabul etmekten kaçındılar.

Nehd oğullarının yanlarında deve ve davarları da bulunuyordu.

Onlar, adamlarından birisiyle, Peygamberimiz aleyhisselama hediye olarak süt gönderdiler.

Peygamberimiz aleyhisselam, onların hediyelerini kabul etmedi ve:

" Ben müşriklerin hediyesini kabul etmem! " buyurdu. Fakat, onlardan sütün satın alınmasını emretti.

Bunun üzerine, bedevî Müslümanlar, sütü satin aldılar.

Nehd oğulları, buna memnun oldular.

Peygamberimiz aleyhisselam, Nehd oğullarından birisini yanına çağırdı ve ona:

" Siz nereye gitmek istiyorsunuz?" diye sordu.

O da:

" Yâ Muhammedi Bir aydan beri, Melel otlağına yağmur düştüğü bize haber verilmişti. Adamlarımızdan birisini gönderip yağmurlu ve otlu yerleri arattırdık. Adamımız yanımıza dönüp Melel'de davarların karınlarının doyduğunu, toplanmış su havuzlarından dolayı develerin yürümekte güçlük çektiklerini, sulama gölcüklerinin çokluğunu haber verdi. Oraya kavuşmak istiyoruz" dedi. 48

Peygamberimiz aleyhisselam, Revhâ'dan sonra, Ebvâya varıp kondu. 49

Ebv'â, Füru' ile Cuhfe arasında bir karyedir.

Ebvâ'nın Medine'ye uzaklığı 23 mildir, yani 5 günlüktür.

Peygamberimiz aleyhisselamın annesi Hazret-i Âmine'nin kabri Ebvâ'dadır. 50

Peygamberimiz aleyhisselamın altı yaşında bulunduğu sırada, Hazret-i Âmine, Medine'ye gidip eşi Hazret-i Abdullah'ın kabrini ziyaret ettikten sonra Mekke'ye dönerken Ebvâ'da Vefât etmiş ve oraya gömülmüştü. 51

-------------------------------------

39. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 574.

40. Semhûdî, Vefâu'l-Vefâ, c. 4, s. 1157, 1158.

41. Semhûdî, Vefâu'l-Vefâ, c. 4, s. 1180.

42. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 575.

43. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 194, Semhûdî, Vefâ, c. 4, s. 1312.

44. Semhûdî, Vefâu'l-Vefâ, c. 4, s. 1312.

45. Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 4, s. 1240.

46. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 575.

47. Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 4, s. 1222.

48. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 575, 576.

49. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 577.

50. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 1, s. 79, Semhûdî, Vefâu'l-Vefâ, c. 4, s. 1118-1119.

51. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 177, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 116-117, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 94, Taberî, TârîVı, c. 2, s. 131, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, Vefâ, c. 1 , s. 117, İbn Esîr, Kâmil, c. 1 , s. 467, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 37, Zehebî, TânTiu'l-İslâm, s. 50, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 2, s. 279.

Ebvâ'da ve Veddan'da Peygamberimiz aleyhisselama Getirilen Hediyeler

Peygamberimiz aleyhisselamın Ebvâ'da bulunduğu sırada, İmâ b. Rahasa, iki deveye süt yükleyip, bir miktar deveyi ve yüz kadar da davarı hediye olarak oğlu Hufafia birlikte Peygamberimiz aleyhisselama gönderdi.

Hufaf, gelince, Peygamberimiz aleyhisselama:

" Babam şu develeri ve sütü sana göndendi! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Hufaf a:

" Siz buralara ne zaman geldiniz?" diye sordu.

Hufaf:

" Yakında geldik! Bulunduğumuz yerde su vardır. Kuraklık olunca hayvanlarımızı oralardaki suya götürüp suluyoruz" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Oralardaki yerler nasıldır?" diye sordu.

Hufaf:

" Develerimizi besliyor; davarlara gelince, anmaya değmez! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Hufaf in getirdiği hediyeleri kabul etti. Davarların ashabına dağılmasını emir buyurdu. Sütü de, tükeninceye kadar, tas tas içtiler. Peygamberimiz aleyhisselam, Hufaf'a:

" Allah, mallarınızı size mübarek ve hayırlı kılsın! " diyerek dua etti.

Peygamberimiz aleyhisselam, Ebvâ'dan sonra, Veddan'a geldi. 52

Veddan; Damre, Gıfar ve Kinanelere ait Füru' nahiyelerinden bir karyedir. Veddan'ın Ebvâ'ya uzaklığı 8 mildir, Cuhfe'ye uzaklığı 1 merhaledir. 53

Peygamberimiz aleyhisselama, Veddan'da bulunduğu sırada, üç şey; ekmek, ıtr ve acur hediye edildi. 54

Itr; dağınık biten, kökü kesilince süt gibi su çıkan bir nebattır. 55 Bu, belki de, ciltlik dediğimiz veya o cinsten bir yeşilliktir.

Peygamberimiz aleyhisselam, o yeşillik ile acurdan yedi ve hoşlandı. Zevcesi Hazret-i Ümmü Seleme'ye de götürülmesini emretti. Kendisinin hoşuna giden bu turfanda hediyeyi ona da göstermek, tattırmak istedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Veddan'dan sonra, Cuhfe'ye gelip konakladı. 56

Cuhfe; ihrama girme yerlerindendir.

Cuhfe'nin Medine'ye uzaklığı 5 merhale ve 2 sülüs merhale kadardır.

Mekke'ye de dört buçuk merhaledir. 57

Peygamberimiz aleyhisselam, Cuhfe'de su bulamayınca, su kırbasıyla Harrar’a bir adam gönderdi. 58

Harrar, Cuhfe yakınında bir sudur. 59

Adam, gittikten biraz sonra, boş kırba ile geri döndü ve:

" Yâ Rasûl ali ah! Yürüyerek gitmeye güç yetiremedim, korktum! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Sen otur! " buyurdu.

Suya başka bir adam gönderdi.

O adam da, su kırbasıyla gitti. İlk adamın erişip korkuya düştüğü yere varınca, o da geri döndü.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Sana ne oldu?" diye sordu.

Adam:

" Seni hak din ve Kitabla peygamber gönderen Allah'a yemin ederim ki; korktum da, gitmeye güç yetiremedim! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Sen de otur! " buyurdu.

Bundan sonra, başka bir adam gönderdi. O adam da, kendisinden önceki kişilerin erişip korktukları yerde korkuya düşerek geri döndü.

Bundan sonra, Peygamberimiz aleyhisselam, ashabından birisini çağırarak onu su kırbasıyla gönderdi.

Bazı sucular da onunla birlikte gittiler.

Çünkü, bunlar, daha önceki kişilerin gidip geri döndüklerini görmüşlerdi. Bunun da, onlar gibi geri döneceğinden şüphe etmiyorlardı. Harrar'a vardılar. Su çektiler, kırbalarını doldurup geldiler.

-------------------------------------

52. Vâkıdî, Megâzî. c. 2, s. 577.

53. Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 4, s. 1330.

54. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 577.

55. İbn Esir, Nihaye, c. 3, s. 177.

56. Vâkıdî, Megâzî. c. 2, s. 577, 578.

57. Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 4, s. 1174.

58. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 579.

59. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 350.

Kureyş Müşriklerinin Kararları ve Bir Süvari Birliğini Kurâu'l-Gamîm'e Göndermeleri

Kureyş müşrikleri, Peygamberimiz aleyhisselamın Mekke'ye gelmek üzere bulunduğunu işitince, görüş sahibi olan adamlarını topladılar.

Durumu aralarında konuştular ve:

" Araplardan işitildiğine göre; o herhalde umre yapmak bahanesiyle askerlerini Mekke'ye sokmak istiyordur!

Mekke'ye sulhen girse de, onunla aramızda, çarpışmaktan başka birşey olmayacaktır!

Vallahi, kımıldayan gözlerimiz bulundukça, buna imkân verilmeyecektir!

Haydi, reylerinizi, görüşlerinizi ortaya koyunuz! " dediler.

Nihayet, aralarında görüş birliğine vardılar.

Bu işi yönetmeyi de, rey ve görüş sahibi adamlarından Safvan b. Ümeyye, Süheyl b. Amr ve İkrime b. Ebu Cehil'e havale ettiler.

Safvan, Kureyş müşriklerine:

" Biz, size danışmadıkça, hiçbir işi sonuçlandırmayacağız!

Biz, 200 atlıyı Kurâu'l-Gamîm'e göndermeyi ve üzerine de yavuz bir kişiyi kumandan tayin etmeyi uygun görüyoruz! " dedi.

Kureyş müşrikleri:

" Ne güzel görüşün var! " dediler. 60

Başlarında Halid b. Velid veya İkrime b. Ebu Cehil olmak üzere, süvarileri acele Kurâu'l-Gamîm'e yolladıl ar. 61

-------------------------------------

60. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 579.

61. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 579, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 95.

Kureyş Müşriklerinin Ehâbiş'ten Kendilerine Tâbi Olanlar ile Sakîf'leri Yanlarına Almaları ve Ehâbiş'e Evlerinde Ziyafet Çekmeleri

Kureyş müşrikleri Ehâbiş'ten kendilerine tâbi olanları ve Sakîf kabilelerini yanlarına aldılar.

Ehâbiş'ten kendilerine katılan kabileleri, yedirip içirmek için topladılar.

Dârü'n-NeoVe'de,

Safvan b. Ümeyye'nin evinde,

Süheyl b. Amr'ın evinde,

İkrime b. Ebu Cehil'in evinde,

Huvaytıb b. Abduluzzâ'nın evinde olmak üzere beş evde onlara ziyafet çektiler. 62

Ehâbiş, Kinane b. Huzeymelerden bir koldur.

Hun b. Huzeyme oğulları ile Mustalık oğulları, Mekke'nin aşağısındaki Hubşi dağının dibinde toplanıp; gecenin karanlığı ve gündüzün aydınlığı devam ettiği ve Hubşi dağı yerinde durduğu müddetçe, düşmanlarına karşı el ve iş birliği yapmak üzere, Kureyş müşrikleriyle antlaşmalardı.

Bunun için, onlara, Hubşi dağına izafetle, Ehâbiş adı verilmiştir. 63

Hubşi dağının Mekke'ye uzaklığı 6 mildir. 64

-------------------------------------

62. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 579, 581 , 582.

63. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 214, Kalkaşandî, Nihâyetü'l-ereb, s. 164.

64. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 214.

Kureyş Müşriklerinin Dağ Başlarına Gözcüler Dikmeleri ve Karargâhlarını Beldah'ta Kurmaları

Kureyş müşrikleri, Mekke dağlarından Vezer(Vir) ve Veza' dağlarına varıncaya kadar, dağ başlarına gözcüler diktiler.

Bunlar, on kişi idiler.

Gözcülerin başına Hakem b. Abdi Menafi koydular.

Gözcüler

" Muhammed şöyle şöyle yapıyor! " diye, gördüklerini birbirlerine fısıldamakta idiler.

Kureyş müşrikleri, Beldah'a kadar bu şekilde ilerlediler.

Beldah'a gelince, orada çadırlarını ve karargâhlarını kurdular. Kadınlarını ve çocuklarını da oraya götürdüler. 65

Beldah, Mekke'nin batı tarafında birvadidir. 66

-------------------------------------

65. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 579.

66. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 1, s. 480.

Peygamberimiz aleyhisselamın Gadîrü'l-Eştat'a Gelişi

Peygamberimiz aleyhisselam, Gadîrü'l-Eştat'a kadar ilerleyip geldi. 67

Gadîrü'l-Eştat, Usfan'a 3 mil uzaklıktadır. 68 Sel sularından kalma gölcükleri bulunan bir vadidir. 69 Hudeybiye hizasındadır. 70 Kuaykıan dağının yakınındadır. 71

-------------------------------------

67. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 67.

68. Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 4, s. 1277.

69. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 188.

70. Zürkânî, Mevâ hibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 181.

71. Taberî. Tefsir, c. 26. s. 97.

Büsr b. Süfyan'ın Kureyş Müşrikleri Hakkında Edindiği Bilgiler

İslâm gözcüsü Büsr b. Süfyan, Mekke'ye girip Mekkelilerin konuştuklarını, görüşlerini dinledikten sonra, dönüp Usfan'ın arkasındaki Gadîrü'l-Eştat mevkiinde Peygamberimiz aleyhisselama kavuştu.

Peygamberimiz aleyhisselam, onu görünce:

" Ey Büsr! Arkandakilerden ne haber var?" diye sordu.

Büsr:

" Yâ Rasûlallah! Senin kavmin olan Ka'b b. Lüeyy ile Âmir b. Lüeyy, senin geldiğini işitmişler.

Üzerlerine zorla gireceğinden korkarak, sana karşı, Ehâbiş ile kendilerine bağlı kabilelerin ittifaklarını sağlamış; Ehâbiş ile kendilerine katılanlara, develer keserek, yüksek binalarda ve evlerinde ziyafetler çekmiş; Halid b. Velid'in kumandası altında ikiyüz atlıyı ileri sürmüşler-ki, onlar şimdi Gamım 'deler.

Dağ başlarına gözcüler ve gözetleyiciler dikmiş; sütlerinden faydalanacakları sağmal ve yavrulu develerini. , hâsılı döllerini döşlerini yanlarına almış; seni Mescid-i Haram'dan men için kaplan postu giyinmiş; Beldah vadisine kadar gidip orada çadırlarını kurmuş oldukları halde, onları gerimde bırakmış bulunuyorum. 72

Gerimde bıraktığım Ka'b b. Uüeyyve Âmirb. Lüeyyler, senin için Ehâbiş'i toplamışlar. Beytullah'tan men etmek için seninle çarpışacaklar! 73

Müşrikler sana karşı pek çok yığınak yapmışlardır; muhakkak seninle çarpışacak, Beytullahtan, Beytullah'ı ziyaretten seni men edeceklerdir. 74

Seni Mekke'ye sokmamak için and içmişlerdir! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Eyvah! Kureyş helak oldu!

Zaten harp onları yiyip tüketmiştir.

Ne olurdu, kendileri, benimle öteki Araplar arasından çekilseydiler, beni onlarla başbaşa bıraksay-dılar!

Onlar beni yenecek olurlarsa, zaten kendilerinin de istedikleri bu olduğuna göre, istekleri gerçekleşmiş olurdu.

Eğer Allah beni onlara galip kılacak olursa, ya onlar akın akın İslâmiyete girerlerdi, yahut savaşırlardı.

Kureyş müşrikleri ne sanıyorlar?

Vallahi, Allah'ın yaymak üzere beni göndermiş olduğu din için çarpışmaya devamdan geri durmayacağım!

Allah ya bu dini galip ve üstün kılar, ya da bu yolda şu boynumun yanı gider! " buyurdu. 75

Peygamberimiz aleyhisselam, Müslümanlara:

" Halid b. Velid, birtakım Kureyş süvarileriyle gözcü olarak Gamîm mevkiinde bulunuyor.

Siz şimdi yolun sağ tarafını tutup gidiniz! " buyurdu.

Halid b. Velid, Peygamberimiz aleyhisselamla yanındakilerin orada olduklarını anlayamadı. Ancak, kalkan kara tozlan görünce, ayağıyla tepip hayvanını koşturarak, Müslümanların geldiğini Kureyşîlere haber vermeye gitti.

Peygamberimiz aleyhisselam da, Müslümanlarla biriikte yollarına devam etti. 76

-------------------------------------

72. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 580.

73. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 328.

74. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 330, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 67.

75. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 322, 323, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 323, Taberî, Târih, c. 3, s. 73, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 200, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 2, s. 114, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 4, s. 165.

76. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 331, 332, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 178.

Peygamberimiz aleyhisselamın Gamîm'de Durup Ashabına Hitabda Bulunması ve Durum Hakkındaki Görüşlerini Sorması

Peygamberimiz aleyhisselam, Gamîm mevkiine gelip kondu. 77

Gamîm; Usfan'la Dacnan arasında, Usfan'ın önünde bir vadidir.

Kura da, vadinin Harre tarafında, vadi boyunca uzanan kara bir dağdır.

Gamîm'in Usfan'a uzaklığı 8 mildir. 78

Peygamberimiz aleyhisselam, Müslümanların yanına varıp ayakta durdu. 79 Şehadet getirdi, Allah'a hamd etti, 80 O'na lâyık olduğu üzere senada bulundu.

" Emmâ ba'd=İmdi, bundan sonra81 ey Müslümanlar cemaati! " diyerek söze başladı ve şöyle buyur-du: 82

" Kureyş müşrikleri Ehâbiş'e (kabileler topluluğuna) tirit ye di re rek Beytullah'ı tavaftan bizi alıkoymak istiyorlar?83

Bu yoldaki görüşlerinizi bana söyleyiniz?84

Doğruca Beytullah'a yönelip ilerlememizi ve bizi ondan alıkoymak isteyenlerle çarpışmamızı mı uygun görüyorsunuz;85 yoksa bu yolda bize karşı Kureyş'e yardımcı olanları gerimizde bırakıp müşriklerin çoluk çocuklarının üzerlerine mi yürüyelim?

Bu takdirde, onlar oldukları yerde oturup kalırlarsa, yağmalanmış, tasalanmış olarak oturup kalmış olurlar.

Eğer bizi takibe kalkarlarsa, zayıf ve bitkin olarak takibe kalkmış olurlar.

Allah da onları rezil ve rüsvay eder" buyurdu. 86

Hazret-i Ebu Bekir:

" Allah ve Allah'ın Resûlü daha iyi bilir. 87

Yâ Rasûlalları! Sen şu Beyt-i Haram'ı tavaf, ziyaret maksadıyla yola çıktın.

Ne bir kimseyi öldürmek, ne bir kimse ile çarpışmak istemezsin.

Hal böyle olunca, sen Kabe'ye doğru yürü! 88

Kim bizi Kabe'den men etmeye kalkarsa, biz de onunla çarpışırız! 89

Yâ Rasûlallah! Biz Mekke'ye, Mekkelilere doğru yürümemizi uygun görüyoruz.

Şüphe yok ki, Yüce Allah sana yardım eder. O, senin yardımcındır" dedi. 90

Diğer sahabiler de:

" Allah ve Allah'ın Resûlü daha iyi bilir!

Ey Allah'ın Peygamberi! Biz ancak umre için ihrama girip buraya gelmiş bulunuyoruz. Yoksa, hiçbir kimse ile çarpışmaya gelmedik.

Fakat, Beytullah'la aramıza girecek, ziyaretimize engel olmaya kalkışacak olanlar olursa, onlarla çarpışırız! " dediler. 91

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Haydi, öyleyse, Allah'ın ismiyle yürüyünüz! " buyurdu. 92

Akşam olunca, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Kureysilerin gözcüleri, casusları, Merru'z-zahran'da veya Dacnan'dadırlar! " buyurdu ve:

" Zâtü'l-Hanzal seniyyesini hanginiz biliyor?" diye sordu.

Büreyde b. Husayb el-Eslemî:

" Yâ Rasûl allah! Ben biliyorum! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Düş önümüze! " buyurdu.

Büreyde b. Husayb, akşamdan önce, süvari dağlarının önündeki Asal'ı tuttu. 93

Biraz daha gidince, ayakları taştan yarıldı ve cerahatlandı. Kendisi, çalılara çırpılara takıldı kaldı.

Hararetten, hiçbir şeyi anlamaz hale geldi.

Peygamberimiz aleyhisselam, onun, böyle yürümekten kaldığını görünce:

" Haydi, sen hayvanına bin! " buyurdu.

Büreyde b. Husayb, hayvanına bindi. 94

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bizi müşriklerin bulunduğu yoldan başka bir yola çıkaracak kim var?95 Bize Zâtü'l-Hanzal yolunu kim gösterir?" diye sordu.

Amr b. Abdi Nühm el-Eslemî, hayvanından inip:

" Yâ Rasûl ali ah! Orayı sana ben göstereyim! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Haydi, önümüzden yürüyüp git! " buyurdu.

Amr öne düşüp gitti.

Peygamberimiz aleyhisselam, bir tepecik görünce:

" Yoksa, Zâtü'l-Hanzal tepeciği bu mu?" diye sordu.

Amr:

" Evet, yâ Rasûlallah! " dedi.

Zâtü'l-Hanzal tepesini aşmak için bir müddet durup dinlendiler.

Kılavuz Amr, içinde yürünmesi güç olan dağlar arasında, çukurluklar arasında, yürüyenler için çok meşakkatli taşlık bir yoldan götürdü.

Vadinin kesintisinde bir düzlüğe indiler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" 'Allah'tan yarlıganmak dileriz ve O'na tevbe ederiz! ' deyiniz" buyurdu.

Müslümanlarda, bunu söylediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Vallahi, bu söz Hıtta'dır ki, Allah tarafından İsrail oğullarına, " Ey Allah'ım! Bizden sâdır olan günahlarımızı bağışla' deyiniz' sözü olup, İsrail oğullarına teklif edildi de, onlar bunu söylememişlerdi" buy urdu. 96

-------------------------------------

77. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 200.

78. Yâkût, Mu’cemu’l-büldân, c. 4, s. 443, Semhûdî, Vefâu'l -Vefâ, c. 4, s. 1279.

79. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 580.

80. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 208.

81. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 208, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 580.

82. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 580.

83. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 208, İbn Ebi Şeybe, Musannef, c. 14, s. 430.

84. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 208, İbn Ebi Şeybe, c. 14, s. 430, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 328.

85. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 580.

86. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 208, Vâkıdî, c. 2, s. 580, İbn Ebi Şeybe, c. 14, s. 430.

87. Vâkıdî, c. 2, s. 580, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 328.

88. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 67.

89. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 328, Buhârî, c. 5, s. 67.

90. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 208.

91. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 331.

92. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 67.

93. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 583.

94. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 583, 584.

95. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 323.

96. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 323, 324.

Zâtü'l-Hanzal Tepesinin Fazileti ve Kızıl Develiden Başkalarının Yarlıganışı

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Varlığım Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; Yüce Allah'ın İsrail oğullarına " ... Kapıdan secde ederek giriniz ve Dileğimiz, günahlarımızın dökülüp düşmesidir' deyiniz! ' [Bakara: 58] diye haber verdiği kapı müstesna olmak üzere, bu tepedeki gecenin bir benzeri daha yoktur! Bu gece bu tepeyi aşacak olan kimseyi, Allah muhakkak yarlıgayaçaktır! " buyurdu. 97

İsrail oğullarının secde ederek girecekleri kapı, Beytü'l-Makdis'in kapısı idi. 98

Ebu Saîd el-Hudrî, tepenin üzerine dikilip:

" Resûlullah aleyhisselam:

'Hiçbir kimse, yarlıganmadıkça, bu tepeyi geçmeyecektir! ' buyuruyor" diyerek seslendi.

Bunun üzerine, Müslümanlar seğirterek tepeden aşağı inmeye başladılar.

Tepeyi halkın en sonunda geçeni, Ebu Saîd el-Hudrî'nin ana bir kardeşi olan Katâde b. Numan idi.

Tepeden inince, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Kimin yanında yol azığı varsa, onu pişirsin! " buyurdu.

Hemen herkesin yol azığı hurma idi. Peygamberimiz aleyhisselamın azıktan maksadı, un idi.

" Yâ Rasûlallah! Ateş yakarsak Kureyş müşrikleri tarafından görülmekten korkarız! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onlar sizi göremezler! Yüce Allah, onlara karşı size yardım edecektir! " buyurunca, beşyüzden fazla ateş yakülar.

Ekmek, yemek yapmak isteyenler, istediklerini yaptılar.

Sabaha çıkılınca, Peygamberimiz aleyhisselam, sabah namazını kıldıktan sonra:

" Varlığım Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; Yüce Allah, kızıl develi tek kişi müstesna olmak üzere, bütün binitlileri yariıgamiştir! " buyurdu.

İslâm cemaati arasında ve karargâhta böyle bir kişi arandı ise de, bulunamadı.

Zera nahiyesine varıldığı zaman, Sîfü'l-Bahr halkından Saîd b. Zeyd adında bir adama rastlandı.

Ona:

" Resûlullah aleyhisselam şöyle şöyle buyurdu" denildi.

Saîd b. Zeyd, bunu kendisine söyleyene:

" Yazıklar olsun sana! Resûlullaha sen git de, senin için yarlıganmak dilesin!

Benim devem, vallahi, benim için yariıganmak dilenmesinden daha önemlidir! " dedi.

Meğer, adam devesini yitirmiş, onu oralara kadar aramaya gitmiş imiş!

Adam;

" Devem sizin karargâhınızda bulunuyordu. Onu bulup bana veriniz! Benim başıma gelenin, büyük bir felâketten başka birşey olduğunu sanmıyor ve bilmiyorum! " dedi.

Karargâhta hacetini giderdikten sonra, tekrar, devesini aramaya gitti.

Sürâvi' dağlarında bulunduğu sırada, ayakkabısı kayarak yere düştü ve öldü.

Cesedi vahşi ve yırtıcı hayvanlar tarafından parçalanıp yenilinceye kadar, kendisi hakkında bilgi alınamadı. 99

Cabir b. Abdullah da, bu hadiseyi şöyle anlatmıştır

" Resûlullah aleyhisselam:

'Kim şu Seniyyetü'l-mirar'a çıkarsa, İsrail oğullarından düşürülen günahlar, ondan da düşürülür! ' buyurdu.

Bunun üzerine oraya ilk çıkanlar, bizim süvarilerimiz, yani Hazrec oğullarının süvarileri oldu.

Sonra, herkes çıkıp orada tamamlandılar.

Resûlullah aleyhisselam:

'Şu kızıl devenin sahibinden başka, hepiniz yarlıganmıştır! ' buyurdu.

Biz hemen o kızıl devenin sahibine gittik.

Kendisine:

'Gel de, Resûlullah aleyhisselam senin için yarlıganmak dilesin! ' dedik.

Adam:

'Vallahi, benim yitirmiş olduğum devemi bulm aklığı m, bana, sizin sahibinizin benim için yarlıganma dilemesinden daha sevimlidir! ' dedi.

Kendisi, bunu söylerken, yitirdiği devesini soruşturuyor ve arıyordu." 100

Peygamberimiz aleyhisselam, Hamd'ın iki sırtı arasındaki sağ taraf yolunu tutmalarını emretti ki, bu yol Mekke'nin aşağı kısmından Hudeybiyeye inen yer, Seniyyetü'l-mirar'a (Mirar'a) çıkan yoldur. 101

-------------------------------------

97. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 584, 585, İbn Sa'd, Tabakâtü'l -kübrâ, c. 4, s. 318, 319.

98. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 585.

99. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 584, 586.

100. Müslim, Sahih, c. 4, s. 2144, 2145.

101. İbn İshak. İbn Hişam Sıre, c. 3, s. 323, 324.

Kasvâ'nın Çöküşü ve Peygamberimiz aleyhisselamın Kureyş Müşrikleri Hakkındaki Va'di

Mekke Haremi hududuna ve hudut taşlarına erişilmiş, 102 Seniyetü'l-mirar'a (Mirar'a) gelinmişti ki, oradan Kureyş müşriklerinin karargâhları üzerine inilirdi.

Orada, Peygamberimiz aleyhisselamın bindiği Kasvâ adlı devesi çöktü!

Müslümanlar

" Kasvâ harınlaştı! Kasvâ harınlaştı! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Kasvâ harınlaşmaz! Onun böyle çökme huyu da yoktur! Fakat, vaktiyle Fil'i (yaptırılmak istenilen şeyden) tutup alıkoyan, şimdi de Kasvâyı tutup alıkoydu!

Varlığım Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; Kureyş müşrikleri Allah'ın Harem'inde* işlenmesini yasakladığı** şeylere tazim maksadıyla benden ne kadar müşkil talepte bulunurlarsa, muhakkak, ben onu kabul edeceğim, onların bu yoldaki isteklerini yerine getireceğim! " buyurdu. 103

Bundan sonra, Kasvâ, kaldırılmak istenilince, sıçrayıp kalktı. 104 Sonra, geri dönüp, başladığı yere kadar gitti. 105

Peygamberimiz aleyhisselam, onu Kureyşîlerden başka yana doğru sürdü. 106

Sahabilerine de, gidecekleri yeri eliyle işaret ederek:

" Oraya geliniz! " buyurdu. 107

Pek az sulu olan Semed çukuru yolu üzerindeki, Hudeybiye'nin en son, en uzak noktasına indi. 108 Müslümanlara da:

" Siz de hayvanlarınızdan ininiz! " buyurdu.

" Yâ Rasûlallah! Susuz bir vadiye iniyoruz! ?" denildi. 109

Müslümanlar, Semed kuyusundaki birikmiş azıcık suyu da alıp tükettiler. 110

-------------------------------------

102. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 208.

* Çarpışmak ve kan dökmek gibi (Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 693, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 2, s. 185). ** Akrabalık haklan nı gözetmemek gibi (İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 324).

103. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 324 Ebu Yûsuf, Kitâbu'l-haraç, s. 208, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 587, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 332, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 96, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 323, BuhârT, Sahih, c. 3, s. 178.

104. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 332, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 178.

105. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 587.

106. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 587, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 332.

107. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 208.

108. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 587, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 332.

109. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 3, s. 324, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 323, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 112.

110. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 587 Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 332, Buhârî, c. 3, s. 178.

Kasvâ'nın Çöküşündeki Hikmet

İlerlemeye devam edilip Mekke'ye zorla girilseydi, muhakkak, Müslümanlarla müşrikler arasında çarpışmalar olacak, kanlar dökülecek, mallar yağmalanacaktı. 111

Bundan başka, Mekke'de, Müslümanların henüz tanımadıkları, Müslümanlıklarını gizli tutan, erkek kadın birçok Müslüman da vardı. Onlardan birçokları, çarpışma sırasında, bilinmeden öloürüleleceklerdi. 112 Bunun için, Yüce Allah, vaktiyle Fil'i çöktürüp Kabe üzerine yürütmediği gibi, Kasvâyı da Mekke'ye girmekten alıkoymuştu. 113

-------------------------------------

111. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 184.

112. Feth: 25.

113. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 184.

Peygamberimiz aleyhisselamın Namazlarını Hudeybiye'nin Harem Hududu İçine Giren Yerinde Kılışı

Peygamberimiz aleyhisselamın çadırı, Hudeybiye'de Mekke Haremi dışında kalan bir yerde kurul-m ustu.

Fakat, Peygamberimiz aleyhisselam, Hudeybiye'de bulunduğu müddetçe, bütün namazlarını, Mekke Haremi sınırlarının içine giren yere giderek orada kılardı. 114

-------------------------------------

114. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 333, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 614, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 326..

Susuz Kuyudan Su Fışkırtılması Mucizesi

Müslümanlar, Hudeybiye'de, Peygamberimiz aleyhisselama su darlığından şikâyetlendiler.

Peygamberimiz aleyhisselam, ok çantasından bir ok çıkarıp onun Semed kuyusunun dibine saplanmasını emretti. 115

Oku ashabdan birisi alıp kuyunun içine indi. 116 Ok kuyunun dibine saplanır saplanmaz, su fışkırmaya başladı ! 117

Müslümanlar, kuyunun kıyısına oturarak, su kaplarını doldurdular. 118 Develerini de çöktürüp suvardılar.

Kuyunun içine okla inen sahabi, kurbanlık develerin sürücüsü Naciye b. Cündüb idi.

Naciye b. Cündüb'ün kuyunun içinde halkın salınan kovalarını doldurmakla uğraştığı sırada, bir kadın elinde bir kova ile kuyunun başına gelip:

" Ey kovalan dolduran kişi! Benim kovam öndedir. Onu da dolduruver! Görüyorum ki; halk seni övüyorlar, seni hayırla anıyorlar, sana tazimde bulunuyorlar" demişti.

Naciye b. Cündüb de, kuyunun içinde halkın kovalarını doldururken:

" Yemenli kadın, benim kovaları doldurduğumu ve adımın da Naciye olduğunu öğrenmiştir.

Ben oku düşmanların göğüslerine hızla sapladığım gibi saplayıp su sızma yerini genişletmişimdir! " diyerek şiir söylemiştir. 119

Berâ' b. Azib'in. 120 Halid b. Abbâd el-Gıfârî'nin* de o gün kuyuya okla girmiş oldukları söylenmiştir. 121

Bunların üçü de, gerek bu kuyudan, gerek başka kuyulardan su çıkarma işinde bir tek kişi başa çıkamayacağına göre, herhalde, birbirlerine yardımcı olmuşlardır. 122

Berâ' b. Âzib'in bildirdiğine göre; Hudeybiye kuyusunun suyu çekilmiş, içinde bir damla bile su kalmamıştı.

Durum Peygamberimiz aleyhisselama arzedildi.

Peygamberimiz aleyhisselam, kuyunun başına gelip oturdu. İçinde biraz su bulunan bir kab istedi. Getirilen su ile abdest aldıktan sonra, ağzını çalkaladı ve içinden, dua etti. Abdest aldığı ve ağzında çalkaladığı suyu kuyunun içine döktü.

Peygamberimiz aleyhisselamın emriyle, kuyu, biraz kendi haline bırakıldı.

Sonra, kuyu sulandı.

Müslümanlar da, Müslümanların hayvanları da, ondan kana kana içtiler. 123

Kuyunun suyundan içenler, 1400 kişi idi. 124

Seleme b. Ekvâ da der ki:

" Biz, Resûlullah aleyhisselamın maiyyetinde Hudeybiye'ye geldik.

Biz, o gün, yüzer kişilik ondört bölüktük.

Kuyunun yanında, henüz suvarılacak elli koyun da vardı ki, kuyu onları bile sulayamıyor, suya kandı ramıyordu.

Resûlullah aleyhisselam, kuyunun kıyısına oturup dua etti ve ağzına alıp çalkaladığı suyu kuyuya bırakınca, kuyunun suyu yükseldi.

Biz ondan hem hayvanları suladık, hem de kendimiz su aldık." 125

-------------------------------------

115. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 587 Aüdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 332 İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 96, İbn Ebi Şeyhe, Musannef, c. 4, s. 430, 431.

116. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 324, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 323.

117. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 324, Vâkıdî, c. 2, s. 587, İbn Sa'd, c. 4, s. 314, 315, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 323.

118. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 587, İbn Sa'd, c. 2, s. 96.

119. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 324, Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 209, Vâkıdî, c. 2, s. 587, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 323, Taberî, Târîh, c. 3, s. 73, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 112, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 200, 201, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 15, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 165, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 693.

120. İbni, İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 324, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 589.

* Veya Abbâd b. Halid el-Gıfârf (İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 315).

121. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 589.

122. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 185.

123. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 290, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 62, 63.

124. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 409, 410.

125. Ahmed b. Hanbel. Müsned. c. 4. s. 48. Müslim. Sahîh. c. 3. s. 433.

Peygamberimiz aleyhisselamın Parmağından Pınar Gibi Su Akıtması

Cabir b. Abdullah'ın bildirdiğine göre; Hudeybiye günü halk susuz kalmış, Resûlullah aleyhisselamın önünde bulunan su ibriğinden abdest aldığı sırada ona doğru varmışlardı.

Resûlullah aleyhisselam, onlara:

" Size ne oluyor! " diye sordu. 126

" Mahvoldukyâ Rasûlallah! Mahvoldukyâ Rasûlallah! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ben sizin aranızda iken, siz mahvolmayacaksınız! " buyurdu. 127

" Yâ Rasûlallah! Yanımızda, senin ibriğindekinden başka, ne abdest alacağımız, ne de içeceğimiz suvar! ?" dediler. 128

Bunun üzerine, Resûlullah aleyhisselam elini ibriğin üzerine koydu. 129

" Alınız, Bismillah=Allah'ın ismiyle" buyurdu. 130

Kaynaklardan kaynar gibi, hemen parmaklarının arasından su akmaya başladı!

Müslümanlar, ondan hem su içtiler, hem de abdest aldılar. 131

Cabir b. Abdullah'a:

" O zaman siz kaç kişi idiniz?" diye soruldu.

Cabir:

" Onbeş yüz kişi idik! " dedi. 132

-------------------------------------

126. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 63, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 407.

127. İbn Asâkîr'den naklen Alâüddin Ali, Kenzü'l-ummâl, c. 10, s. 475, 476.

128. Buhârî , Sahih, c. 5, s. 63, Ebu Nuaym, Delâil, c. 407.

129. Buhârî , Sahih, c. 5, s. 63, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 98, Ebu Nuaym , Delâil, c. 2, s. 467.

130. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 153.

131. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 98, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 63, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 407.

132. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 93, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 63, Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 407, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4. s. 115. 116.

Hudeybiye'de Peygamberimiz aleyhisselamın Duasıyla Yağmur da Yağışı ve Yağmuru Yıldızın Yağdırdığını Söylemenin İmansızlık Oluşu

Müslümanlar, Hudeybiye'de, Peygamberimiz aleyhisselamın duasının bereketiyle, yağmura da kavuştu I ar. 133

Ebu'l-Müleyh el-Hüzelî'nin babası Üsâme'den rivayetine göre; Hudeybiye'de yağmura tutulunca, Resûlullah aleyhisselamın emriyle, münadi:

" Namazlarınızı, ağırlığınızın yanında kılınız! " diyerek seslenmişti. 134

" Hudeybiye'de bir gece üzerimize yağmur yağmış, 135 geceleyin yağmış olan yağmurdan sonra, Resûlullah aleyhisselam bize sabah namazını ki İdi rm işti.

Sonra, halka yüzünü döndürüp:

'Bilir misiniz, Rabbiniz ne buyurdu?' diye sordu.

'Allah ve Allah'ın Resûlü daha iyi bilir! ' dediler.

Bunun üzerine, Resûlullah aleyhisselam:

'Allah; 'Kullarımdan kimisi bana iman etmiş, kimisi de kâfir olarak sabaha çıkmıştır! Kim ki, Allah'ın fazlve rahm etiyle üzerimize yağmur yağdı, dediyse o Bana iman etmiş; kim de, şöyle şöyle oldu da bize yıldız sayesinde yağmur yağdı, dedi ise, işte o, Beni inkâr, yıldızlara iman etmiştir! ' buyurdu' dedi." 136

Ebu Katâde de:

" Biz Hudeybiye'de bulunduğumuz ve üzerimize yağmur yağdığı sırada, Abdullah b. Übeyy'in, 'Bu, güz mevsimi yıldızının işidir! Şi'râ yıldızından dolayı bize yağmur yağdı! ' dediğini işittim" demiştir. 137

-------------------------------------

133. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 589, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 96.

134. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 589, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 105, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 74.

135. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 62.

136. Mâlik, Muvatta', c. 1 , s. 192, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 589, 590, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 117, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 62, Müslim, Sahih, c. 1 , s. 85, Beyhaki, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 131, 132.

137. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 599.

Büdeyl ile Arkadaşlarının Peygamberimiz aleyhisselama Kureyş Müşriklerinin Hazırlıkları ve Maksatları Hakkında Bilgi Vermeleri ve Peygamberimizin Söylediklerini Müşriklere Aktarmaları

Peygamberimiz aleyhisselamın Hudeybiye'de bulunduğu sırada, Huzâa kabilesinden Büdeyl b. Verka', Huzâalardan bazı adamlarla birlikte Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldi.

Mekke ve çevresindeki Tihâme kabileleri arasında, Huzâalar-Müslüman olsun, olmasın; hepsi-öte-den beri, Mekke'de olup biten herşeyi Peygamberimiz aleyhisselamdan saklamazlar, onları Peygamberimiz aleyhisselama gizlice bildirirlerdi. 138

Büdeyl ile arkadaşları, develerini ıhdırdıktan, çöktürdükten sonra, gelip Peygamberimiz aleyhisselama selam verdiler. 139 Oturdular, Peygamberimiz aleyhisselamla konuştular.

Hudeybiye'ye ne için geldiğini sordular. 140

Büdeyl:

" Biz, sana, kavmin olan Ka'b b. Lüeyy ile Âmirb. Lüeyy kabilelerinin yanlarından gelmiş bulunuyoruz. 141

Onları; Ehâbiş ile kendilerine bağlı bulunan birçok kabileleri sana karşı çağırıp toplamış, sütlü ve yavrulu develeri, kadınları ve çocukları da yanlarında bulundukları, 142 Hudeybiye'nin hiç kesilmeyen sularının başlarına konmuş oldukları halde geride bıraktım, geliyorum! 143

Onlar, muhakkak, seninle çarpışacaklar! 144

Cemaatleri dağılıncaya kadar, Beytullah ile senin arana gerilmeye and içmişlendir! 145 Beytullah'ı ziyaretten seni alıkoyacaklardır! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Biz, hiç kimse ile çarpışmak için gelmiş değiliz.

Ancak, umre yapmak, Beytullah'ı tavaf ve ziyaret etmek üzere gelmiş bulunuyoruz! 146

Bununla beraber, kim Beytullah'ı ziyaretten bizi men etmeye kalkışırsa, onunla çarpışınz! 147

Muhakkak ki, harpler Kureyşîleri çok yıpratmış, zayıflatmış, birçok zararlara uğratmıştır.

Eğer onlar isterlerse, yine de, taraflarca bir mütâreke, silahları bırakma müddeti belirleyeyim. 148

Bu müddet içinde, kendileri benden emniyet ve selamette bulunsunlar. 149

Kendileri, benimle sair halk arasına girmesinler, beni onlarla başbaşa bıraksınlar! 150

Benimle karşılaşacak olan insan toplulukları, kendilerinden daha kal abalı ktırlar. 151

Eğer ben o insan topluluklarına üstün gelir, kendilerini İslâm dinine sokarsam, eğer Kureyş müşrikleri de, halkın girdikleri dine girmeyi arzu ederlerse, girebilirleri52

Şayet ben, zannettikleri gibi, insan topluluklarına üstün gelemez, yenilirsem, o halde, kendileri de rahata kavuşmuş, güçlenmiş bulunurlar, benimle çarpışırlar Zaten, çarpışmak için toplanmışlardır 153

Eğer Kureyş müşrikleri böyle bir mütârekeden kaçınırlar, beni kendilerinin dışındaki insan topluluklarıyla başbaşa bırakmaya yanaşmazlar, benimle çarpışmaya kalkışırlarsa, varlığım Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; şu yaymaya çalıştığım din uğrunda, başım gövdemden ayrılıncaya kadar, onlarla çarpışacağım!

O zaman, Allah da, bana yardım edeceği hakkındaki va'dini muhakkak yerine getirecektir! " buyurdu. 154

Büdeyl b. Verka':

" Ben, senin söylediğin şeyleri onlara ulaştıracağım! " dedi. 155

-------------------------------------

138. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 325, 326, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 593, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 333, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 323.

139. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 593.

140. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 325.

141. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 593.

142. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 593, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 96.

143. Abdurrezzak, c. 5, s. 333, Buharî, c. 3, s. 179, Taberî, Târih, c. 3, s. 74, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 2, s. 201.

144. Vâkıdî, c. 2, s. 593, Abdurrezzak, c. 5, s. 333, İbn Sa'd, c. 2, s. 96.

145. Vâkıdî, c. 2, s. 593, İbn Sa'd, c. 2, s. 96.

146. Vâkıdî, c. 2, s. 593 Abdurrezzak, c. 5 s. 333, İbn Sa'd, c. 2, s. 96, Buhârî, c. 3, s. 179.

147. Vâkıdı, c. 2, s. 593, İbn Sa'd, c. 2, s. 96.

148. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 593, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 333, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 179, Taberî, Târih, c. 3, s. 74.

149. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 593.

150. Vâkıdî, c. 2, s. 593, Abdurrezzak, c. 5, s. 333, Buhârî, c. 3, s. 179, Taberî, c. 3, s. 74.

151. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 593.

152. Vâkıdî, c. 2, 5. 593, Abdurrezzak, c. 5, s. 333, Buhârî, c. 3, s. 179, Taberî, c. 3, s. 74.

153. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 593.

154. Vâkıdî, c. 2, s. 593, Abdurrezzak, c. 5, s. 333, Buhârî, c. 3, s. 179, Taberî, c. 3, s. 74, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 138.

155. Abdurrezzak, c. 5, s. 333, Buhârî, c. 3, s. 179, Taberî, c. 3, s. 74.

Kureyş Müşriklerinin Büdeyl ve Arkadaşlarına Karşı Kötü ve Sert Davranışları

Büdeyl b. Verka', Peygamberimiz aleyhisselamın söylediklerini ezberleyip hayvanına bindi ve arkadaşlarıyla birlikte Kureyş müşriklerine doğru yollandılar.

Amr b. Salim de bunların yanlarında bulunuyor ve kendi kendine:

" Vallahi, bu zâtın üzerine yürüyecek olanlar, hiçbir zaman yardım göremezler ve başarıya eremezler! " diye söyleniyordu.

Bunlar, Kureyş müşriklerinin yanına vardılar.

Müşriklerden bazıları:

" Bu gelenler, Büdeyl ve adamlarıdır.

Onlar ancak sizden haber sormak, toplamak maksadıyla gelmişlerdir.

Siz, onlardan tek harf bile sormayınız! " dediler.

Büdeyl ile arkadaşları, Kureyş müşriklerinin kendilerinden birşey sormak istemediklerini görünce, Büdeyl:

" Biz Muhammed'in yanından geldik. Size ondan haber vermemizi istemiyor musunuz?" diye sordu.

İkrime b. Ebu Cehil ile Hakem b. Âs:

" Hayır! Vallahi, senin ondan haber vermeni istemiyoruz! Bize ondan haber verilmesine bizim ihtiyacımız yoktur!

Fakat, sen bizden ona haber ver ki; o ne bu yıl, hatta ne de hiçbir zaman, bizden tek kişi sağ kalmayıncaya kadar, sakın yanımıza uğramasın! Mekke'ye girmesin! " dediler.

Urve b. Mes'ud:

" Vallahi, ben bugünkü kadar şaşılacak bir görüş görmedim!

Siz ne diye Büdeyl ve arkadaşlarını dinlemek istemiyorsunuz?

Onların söyleyecekleri şeyi, eğer hoşunuza gider, işinize gelirse, kabul edersiniz. Hoşunuza gitmez, işinize gelmezse, bırakırsınız!

Böyle dikkafalılık eden kavim, hiçbir zaman felah bulmaz! " dedi. 156

Bunun üzerine, Büdeyl, Kureyş müşriklerine:

" Biz şimdi o zâtın yanından çıkıp sizin yanınıza geldik.

Onun söylediğini işittiğimiz sözünü size arzetmemizi isterseniz, arzedelim?" dedi.

Kureyşflerin beyinsizleri tekrar atıldılar ve:

" Bizim ondan birşey haber verilmesine ihtiyacımız yoktur! " dediler.

Fakat, içlerinden görüş sahibi olanlardan birisi: *

" Haydi, ondan işittiğin ne ise, söyle bakalım?" dedi.

Büdeyl:

" Onun şöyle şöyle söylediğini işittim" diyerek, Peygamberimiz aleyhisselamın söylediklerini birer birer nakletti. 157 Kureyş müşriklerine, Peygamberimiz aleyhisselamın bir müddet için mütâreke yapılması teklifini de anlattı. 158

-------------------------------------

156. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 594, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 188.

* Safvan b. Ümeyye ve Haris b. Hişam gibi (Vâkıdî, c. 2, s. 594).

157. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 334, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 179, Taberî, Târih, c. 3, s. 74.

158. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 594.

Urve b. Mes'ud'un Konuşması

Urve b. Mes'ud, ayağa kalktı ve:

" Ey kavmim! Ben sizin evladınız değil miyim?" ** diye sordu.

Kureyş müşrikleri:

" Evet! " dediler.

" Ben sizin babanız yerinde değil miyim?" diye sordu.

" Evet" dediler. 159

Urve b. Mes'ud:

" Ey kavmim! Siz benim babam (yerinde) değil misiniz?" diye sordu.

Müşrikler:

" Evet! " dediler. 160

Urve b. Mes'ud:

" Siz beni herhangi bir kötülükle suçlar mısınız?" diye sordu.

Kureyş müşrikleri:

" Hayır! " dediler.

Urve b. Mes'ud:

" Ukâz panayırı halkını kitle halinde size yardıma çağırdığımı ve onların bundan kaçınmaları üzerine kendi ailem, çocuklarım ve sözümü dinleyenlerle birlikte size yardıma koşup geldiğimi de biliyorsunuz, değil mi?" diye sordu.

Kureyş müşrikleri:

" Evet! Öyle yapmıştın! " dediler. 161

Bunun üzerine, Urve b. Mes'ud:

" Ben sizin için öğütçüyüm ve size çok şefkat] iyim di r. Sizden, hiçbir öğüdü esirgememişimdir.

Doğrusu, Büdeyl size iyilik ve barış yolunu göstermek üzere gelmiştir ki, kötülük yolunu tutandan başka hiçbir kimse, hiçbirzaman onu reddetmez M 62

Siz onun tekliflerini kabul ediniz!

Beni de bırakınız, gidip onunla [Peygamberimiz aleyhisselamla demek istiyor] bir konuşayım. 163

Ey kavmim! Ben hükümdarlar görmüş ve onlarla konuşmuşumdur.

Siz beni Muhammed'e gönderiniz. 164

Size onun yanından en doğru haberi getireyim.

Onun yanındakilere de bakayım.

Sizin için bir casus olup onun haberini size getireyim?" dedi. 165

Kureyş müşrikleri Urveye, " Muhammed'e git! Fakat, kendi görüşünü bize haber verme! " dediler. 166

-------------------------------------

** Urve b. Mes'ud'un annesi Sübey'a binti Abduşşems idi (İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 327).

159. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 334.

160. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 594, Buharî, Sahih, c. 3, s. 179, Taberî, Târih, c. 3, s. 74.

161. Vâkıdı, Megâzî, c. 2, s. 594, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 334, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 179.

162. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 594.

163. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 334, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 179, Taberî, Târih, c. 3, s. 74.

164. İbn Hacer, Metâlibu'l-âliye, c. 4, s. 235.

165. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 594, 595.

166. Ebu Yusuf. Kitâbu'l-haraç. s. 209.

Urve b. Mes'ud Peygamberimiz aleyhisselamın Huzurunda

Urve b. Mes'ud, kalkıp Peygatn berim iz aleyhisselamın karargâhına doğru geldi. Devesini ıhdırdık-tan, çöktürdükten sonra, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldi. 167 Önüne oturdu. 168

" Yâ Muhammedi Sen birtakım derme, devşirme insanları başına toplamış, sonra da onları kavim ve kabilenin yanına kadar getirmişsin! ?169

Yâ Muhammedi Ben senin kavmin olan Ka'b b. Lüeyy ve Âmir b. Lüeyy kabilelerini, Hudeybiye'nin hiç kesilmeyen sularının başlarına konmuş; sütlü ve yavrulu develeri, kadın ve çocukları da yanlarında bulundurdukları, sana karşı Ehâbiş ile kendilerine bağlı bulunan birçok kabileleri de davet edip toplamış oldukları halde gerimde bıraktım geldim. 170 Onlar kaplan postu giymişler; 171 seninle Beytullah arasına gerilip ölmedikçe, seni oraya, 172 hiçbir zaman yanlarına sokmamak, 173 bırakmamak için and içmiş bulunuyorlar! " dedi. 174

-------------------------------------

167. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 595.

168. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 327, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 324.

169. İbn İshak. İbn Hişam, c. 3, s. 327, Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac, s. 09, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 324.

170. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 594, 595.

171. İbn İshak. İbn Hişam. c. 3, s. 327, Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac, s. 209, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 324, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 201.

172. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 595.

173. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 327.

174. İbn İshak. İbn Hişam, c. 3, s. 327, Vâkıdı, c. 2, s. 595.

Peygamberimiz aleyhisselamın Urve'ye Cevabı ve Teklifleri

Urve b. Mes'ud, sözlerini söyleyip bitirince, 175 Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Urve! Allah için söyle! Şu kurbanlık develerin kurban edilmelerine, şu Beytullah'ı ziyaret ve tavafa engel olunur mu?! 176

Biz savaşmak için gelmedik!

Biz ancak umremizi eda edip kurbanlarımızı kesmek için geldik.

Sen kavmine git! Onlar benim de kavim ve kabilemdir.

Harp onları korkutmuştur.

Onlar şunu iyi bilsinler ki, harpte bir hayır yoktur. Harp ancak onlardan yiyip tüketeceğini yiyip tüketir!

Onlarla benim aramda çarpışmayı bırakmak için bir müddet belirleyelim.

Böylelikle nesiller çoğalır, kötülüklerden de emniyet ve selamette kalınır.

Onlar benimle Beytullah arasından çekilsinler, umremizi eda edelim ve kurbanlık develerimizi keselim!

Sonra, onlar sair insanlarla benim arama girmekten de vazgeçsinler.

Eğer insanlar bana galip gelirlerse, zaten kendilerinin istedikleri de budur.

Eğer Allah beni insanlara galip kılarsa, o zaman, kendileri şu iki şeyden birisini seçerler: Ya hazırlanmış olarak benimle çarpışırlar, ya da toptan İslâmiyet dairesine katılırlar.

Vallahi, ben, bu din uğrunda, başım gövdemden ayrılıncaya (ölünceye), Allah'ın bu husustaki hükmü yerine gelinceye kadar, insanların aklarına, karalarına karşı savaşacağım! " buyurdu. 177

-------------------------------------

175. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 595.

176. Yâkubî, Târih, c. 2, s. 54.

177. Ebu Yusuf. Kitâbu'l-haraç. s. 209. 210.

Urve b. Mes'ud'un Tekrar Konuşmaya Başlaması

Urve b. Mes'ud:

" Sen onlarla çarpışmaya kalkışırsan, iki şey arasında bulunacak, muhakkak onlardan birisiyle karşılaşacaksın. 178

Söyle bakayım:

Sen kendi kavmini yok etmeni uygun görür müsün?! Sen, senden önce, Araplardan böyle kendi aslını, kökünü kazıyan bir kimse çıktığını hiç işittin mi?179 Biz işitmedikMSO Eğer ikinci durum ile karşılaşılacak olunursa, 181 yani senin yanında görünenlerin seni bırakıp dağılmaları gibi bir durumla karşılaşacak olursan, 182 hal nice olur?!

Gerçi, senin yanında Mekkeli ve Medineli bazı önemli kişiler görüyorum.

Fakat, her biri bir başka yerden gelmiş, derme, devşirme, karmakarışık, başları dara gelince başından dağılıp kaçışıverecek, seni yapayalnız bırakacak, ayaktakımı sayılabilecek insanlar da görüyorum 183 ki, ben onların ne eşraftan olduklarını, ne de soylarını biliyor değilim. 184

Allah'a yemin ederim ki; bunlar yarın başından dağılacaklardır! " dedi. 185

Urve b. Mes'ud konuşurken, Hazret-i Ebu Bekir Peygamberimiz aleyhisselamın arkasında ayakta dikilmiş, duruyordu. 186 Urve'nin sözüne çok kızdı 187 ve ona:

" Ashaba dil uzatmayı bırak! Sen Lât putunun* bilmemneresini emmene bak!

Biz mi onun başından kaçıp dağılacak ve onu yapayalnız bırakacağız?! " diyerek Urveye çıkıştı. 188

Urve b. Mes'ud:

" Yâ Muhammedi Bu da kim?! " diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bu, Ebu Kuhâfe'nin oğludur! " buyurdu. 189

Orada bulunan sahabiler de:

" Bu, Ebu Bekir'dir! " dediler.

Urve b. Mes'ud:

" Varlığım Kudret Elinde Bulunana yemin ederim ki; eğer senin üzerimde bulunup da henüz ödeyemediğim yardım elin, iyiliğin olmasaydı* elbette sana cevap verir, sözünün altında kalmaz, 190 bu hususta sana yeterdim!

Fakat, ne yapayım ki, o iyiliğin boynumu büküyor! " dedi. 191

-------------------------------------

178. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 595.

179. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 335, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 179.

180. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 595.

181. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 335, Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 179, Taberî, Târîh, c. 3, s. 74.

182. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 595.

183. Abdurrezzak, c. 5, s. 335, Buhârî, c. 3, s. 179, Taberî, c. 3, s. 74, 75.

184. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 595.

185. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 327, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 324, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 201.

186. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 327, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 324.

187. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 595.

* Lât putu Urve'nin ve kabilesin in taptığı puttu (Taberî, Târîh, c. 3, s. 75).

188. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 595.

189. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 595.

* Urve'nin yüklendiği kan diyeti için ona on deve vermişti (Vâkıdî, c. 2, s. 595).

190. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 595, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 335, Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 179, Taberî, Târîh, c. 3, s. 75.

191. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 327, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 324, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 201.

Urve b. Mes'ud'u Yeğeni Mugîre'nin Tehdit Edişi

Urve b. Mes'ud, Peygatm berim iz aleyhisselamla konuşmaya devam ettiği sırada eliyle Peygamberimiz aleyhisselamın sakalını okşuyor, ** Muğîre b. Şube de, yanında kılıç, başında miğfer bulunduğu halde, Peygamberimiz aleyhisselamın başucunda dikilip nöbet tutuyordu.

Urve b. Mes'ud'un Peygamberimiz aleyhisselamın sakalına her dokunuşunda, Muğîre hemen kılıç kınının ucu ile Urve'nın elini itip:

" Çek elini! Resûlullah'ın sakalından elin kesilip senden ayrılmadan önce! 192 Müşrik elinin ona dokunması lâyık değildir" demekte idi. 193

Urve b. Mes'ud ise, Muğîre'nin bu hareketine sinirlenip duruyordu. 194

En sonunda, başını kaldırıp ona baktı 195 ve:

" Yazıklar olsun sana! Sen ne kötü huylu, ne kaba adamsın! " dedi. 196 Sonra da:

" Yâ Muhammedi Ashabının arasında beni incitip duran bu adam kim?! Vallahi, içinizde, ondan daha yergin, daha üzücü, ondan daha kötü bir kimse bulunabileceğini sanmıyorum! 197 Onun kim olduğunu öğrenebilir miyim?" dedi. 198

Peygamberimiz aleyhisselam gülümsedi ve:

" Bu, senin kardeşinin oğlu Muğîre b. Şûbe'dir! " buyurdu. 199

Urve, Muğîre'nin babası Şûbe'nin amcası idi. 200

Urve büsbütün sinirlendi ve Muğîre'ye:

" Sensin hâ bunu bana yapan?! 201 Ey hain! 202 Ben hâlâ senin işlediğin cinayetin zararını ödemeye çalışıp duruyor değil miyim?" dedi. 203

-------------------------------------

** Böyle yapmak, baplarda âdet idi ve sam im iyet ifade ederdi (Zürkânî, Mevâ hibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 191).

192. İbn İshak. İbn Hişam, c. 3, s. 327, Vâkıdî, c. 2, s. 595, Abdurrezzak, c. 5, s. 335, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 324, Buhârî, c. 3, s. 187, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 85.

193. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 697, Zürkânî, Mevâ hibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 191.

194. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 595.

195. Abdurrezzak , c. 5, s. 335, Buhârî, c. 3, s. 180, Taberî, c. 3, s. 75.

196. İbn İshak. İbn Hişam, c. 3, s. 327, 328, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 324.

197. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 20, Halebî, c. 2, s. 697, Zürkânî, c. 2, s. 191.

198. Vâkıdî, c. 2, s. 595, Halebî, c. 2, s. 697.

199. İbn İshak. İbn Hişam, c. 3, s. 328, Vâkıdî, c. 2, s. 595, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 324.

200. Halebî, İnsânu'l-uyÜn, c. 2, s. 698, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 191.

201. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 595.

202. İbn İshak. İbn Hişam, c. 3, s. 328, Vâkıdî, c. 2, s. 595, Abdurrezzak, c. 5, s. 336, Buhârî, c. 3, s. 180, Taberî, Târîh, c. 3, s. 75.

203. Abdurrezzak, c. 5, s. 336, Buhârî, c. 3, s. 180, Taberî, c. 3, s. 75.

Urve'nin Peygamberimiz ve Peygamberimiz aleyhisselamın Ashabı Hakkındaki Müşahedelerini Müşriklere Anlatışı

Urve b. Mes'ud; ashabın Peygamberimiz aleyhisselama nasıl davrandıklarını, ne yaptıklarını gözu-cuyla süzmeye, inceleyip durmaya başladı. 204

Ashabın Peygamberimiz aleyhisselama bağlılıklarını, davranışlarını gözleriyle gördükten sonra, Peygamberimiz aleyhisselamın yanından ayrıldı , 205 hayvanına bindi, 206 Kureyş müşriklerinin yanına döndü ve onlara:

" Ey Kureyş cemaati! 207 Bilirsiniz ki; sizler benim dayılarım ve kabilem olursunuz ve bana halkın en sevgili olanısınız.

Halkı toplantı yerlerinde sizin için toplamaya çalışmış, onlar yardıma gelmedikleri zaman da, ev halkımla yanınıza gelmiş, size yardım etmek arzusu ile aranızda oturmuş durmuşumdur. Bilirsiniz ki; siz öldükten sonra, ben de yaşamak istemem 1208

Ey kavmi m! Vallahi, ben vaktiyle birçok hükümdarın; Kayser'in, Kisrâ'nın, Necaşî'nin huzurlarına elçi olarak çıkmışımdır. 209

Vallahi, ben bunlardan hiçbir hükümdarın adamlarının onları Muhammed'in ashabının Muhammed'i saydıkları, ululadıkları gibi saydıklarını, ululadıklarını görmedim 1210

Vallahi, ben kavmi arasında Muhammed'in ashabı arasındaki itibarı gibi itibarlı olan hiçbir hükümdar görmedim 1211

Bilirsiniz ki; ben birçok ulu kişiler görmüş, hükümdarların yanlarına varmışımdır.

Allah'a yemin ederim ki; ashabı arasında Muhammed'den daha büyük sayılan ne bir hükümdar, ne de bir ulu kişi görmüşümdür!

Muhammed'in ashabından herhangi birisi, konuşacağı zaman ondan izin istemekte; kendisine izin verilirse konuşmakta, izin verilmezse susmaktadır. 212

Vallahi, aksınr, öksürürken onun tükrüğü sıçrasa, ashabı hemen onu elleriyle yüzlerine ve derilerine sürüyorlar! 213

Muhammed'in başından bir kıl parçası düşse, hemen onu alıp saklıyorlar! 214

Muhammed onlara birşey buyurduğu, işaret ettiği zaman, onlar hemen onu yerine getirmek için üşüşüyorlar!

Abdest aldığı zaman, abdest suyunu, birbirlerine girercesine, birbirleriyle yarışırcasına kapışıyorlar!

Ashabı, onun yanında konuşurlarken, seslerini yükseltmiyor, kısıyorlar. Ona besledikleri derin saygılarından dolayı, onun yüzüne dikkatlice bakmıyorlar, gözlerini önlerine eğiyorlar! 215

Ben bu kavmi iyice ölçtüm biçtim.

Siz isterseniz ona karşı kılıçlarınıza el atabilirsiniz.

Fakat, ben öyle bir kavim gördüm ki, ne yapılsa, onlar onu koruyacaklar ve ona hiçbir zararın erişmesine meydan vermeyeceklerdir! 216 Ben öyle bir kavim gördüm ki, onlar hiçbir zaman onu bırakmayacaklar, onun bir kılını bile teslim etmeyecekler, kimseyi onun tenine dokundurmayacaklar.

Artık siz iyice düşününüz! 217

Görüşlerinizde zaafa ve gevşekliğe düşmekten sakınınız! 218

Muhammed size güzel bir barış ve iyilik yolu, mütâreke teklif etmiş bulunuyor.

Siz bunu hemen kabul ediniz. 219

Ey kavmim! Size yaptığım öğüdümü kabul ediniz!

Ben sizin için hayırlı bir öğütçüyüm.

Bununla beraber, ben bu hususta halk tarafından size değil ona yardım olunacağından korkarım.

Adamcağız şu Beytullah'ı tazim için gelmiştir, kendisinin yanındaki kurbanlık develeri kesecek ve dönecektir" dedi. 220

Bütün gördüklerini ve Peygamberimiz aleyhisselamın söylediklerini, onlara birer birer anlattı. 221

Kureyş müşrikleri, Urveye:

" Sen bir daha böyle konuşma ey Ebu Yâfur!

Eğer bunu senden başkası söyleseydi, onu kınar, rezil ve rüsvay ederdik! 222

Biz onu bu yılımızda Beytullah'ı ziyaretten alıkoyacağız!

Gelecek yıl, dönebilir ve Mekke'ye girip Kabe'yi tavaf edebilir" dediler. 223

Urve b. Mes'ud, Kureyş müşriklerine:

" Benim görüşüme göre, siz felâketten başka birşeye uğramayacaksınız! " dedi ve yanındakilerle birlikte dönüp Taife gitti. 224

-------------------------------------

204. Aynı kaynaklar.

205. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 328, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 324.

206. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 598.

207. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 328, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 324.

208. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 210.

209. Vâkıdî, c. 2, s. 598, Abdurrenak, c. 5, s. 336, Buhârî, c. 3, s. 180, Taberî, c. 3, s. 75.

210. Abdurrezzak, c. 5, s. 336, Buhârî, c. 3, s. 180, Taberî, c. 3, s. 75.

211. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 328, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 324.

212. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 210.

213. Abduırezzak, c. 5, s. 336, Buhârî, c. 3, s. 180, Taberî, c. 3, s. 75.

214. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 328, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 324.

215. Vâkıdî, c. 2, s. 598, Buhâıî, c. 3, 5. 180, Taberî, c. 3, s. 75, İbn Esir, c. 2, 5. 202.

216. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 598.

217. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 328, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 598, 599, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 24.

218. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 599.

219. Vâkıdî, c. 2, s. 599, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 336, Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 180, Taberî, Târîh, c. 3, s. 75.

220. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 599.

221. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 202.

222. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 599.

223. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 599, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 96.

224. İbn Hacer, Metâlibu'l-âliye, c. 4, s. 235, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 700, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 193.

Hıraş b. Ümeyyetü'l-Huzâî'nin Müşriklere Elçi Olarak Gönderilişi

Peygamberimiz aleyhisselam, Hıraş b. Ümeyyetü'l-Huzâî'yi, Sâleb adındaki devesine bindirip, ne için geldiklerini Kureyş eşrafına tebliğ etmek üzere elçi olarak gönderdi.

Hıraş, Peygamberimiz aleyhisselamın Kureyş müşriklerine gönderdiği ilk elçi idi. 225

Hıraş, Kureyş müşriklerinin yanına varıp:

" Biz buraya ancak umre yapmak maksadıyla ihrama girmiş olarak geldik.

Yanımızda da, kurban için alıkonulmuş develer bulunuyor.

Beytullah'ı tavaf edeceğiz, ihramdan çıkıp geri döneceğiz! " dedi. 226

Kureyş müşrikleri, elçi Hıraş'ın bindiği deveyi boğazladılar. 227

Bunu yapan da, İkrime b. Ebu Cehil'di. Hıraş'ı da öldürmek istedi ise de, Hıraş'ın kavminden orada bulunan bir adam onu himayesine alarak serbest bıraktırdı. 228

Başka rivayete göre; Hıraş'ı himayelerine alarak serbest bıraktıranlar, Ehâbiş idi. 229

Hıraş, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına güçbela dönebildi ve başına gelenleri haber verip:

" Yâ Rasûlallah! Sen onlara oradaki koruyucuları benimkinden daha çok olan birisini gönder! " dedi. 230

-------------------------------------

225. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 328, Vâkıdî, c. 2, s. 600, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 96.

226. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 600.

227. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 328, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 600, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 96, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 324.

228. Vâkıdî, c. 2, s. 600, İbn Sa'd, c. 2, s. 96, Taberî, Târih, c. 3, s. 77.

229. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 328, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 324.

230. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 600.

Huleys b. Alkame'nin Müşrikler Adına Peygamberimiz aleyhisselamla Konuşmaya Gelişi

Kinanelenden Huleys b. Al kame, Kureyş müşriklerine:

" Bırakınız, onun yanına bir de ben gideyim! " dedi.

Kureyş müşrikleri:

" Haydi, kalk git! " dediler. 231

Huleys, o zaman Ehâbiş'in başkanı idi. 232

Huleys, Peygamberimiz aleyhisselamla ashabına doğru gelirken, 233 Peygamberimiz aleyhisselam, onu görünce: 234

" Bu gelen, filan kişidir!

Kendisi, kurbanlık develere saygı gösteren, 235 ibadete ve Allah'ın emirlerini yerine getirmeye özenen bir kavimdendir. 236

Kurbanlık develerin hepsini ona doğru sürünüz de, görsün! " buyurdu. 237

Müslümanlar, kurbanlık develeri ona doğru sürdüler. Huleys'i de:

" Lebbeyk! Allahümme lebbeyk! .." diyerek karşıladılar. 238

Huleys, Harem'de kurban edilmek üzere nişan vurulmuş, boyunlarına boğmukları takılmış, uzun müddet tutulmaktan, yünlerini yiyip tüketmiş, vadiye doğru akıp giden kurbanlık develere bakınca, 239 gözleri yaşardı240 ve:

" Sübhânallah! Bunların Beytullah'ı tavaf ve ziyaretten alıkonulmaları hiç de lâyık ve yerinde bir hareket değildir! 241

Lahm, Cüzam, Kinde ve Himyer kabileleri halkının haccına engel olunmuyor da, Abdulmuttalib'in oğlunun haccına engel olunuyor! ?242

Kabe'nin Rabbine andolsun ki; Kureyşîler, bu uygunsuz tutum ve davranışlarıyla helak olacaklardır!

Halbuki, bunlar umre yapmaktan başka bir maksatla gelmemişlerdir! " diyerek bağırmaktan kendisini alamadı. 243

Peygamberimiz aleyhisselam, Huleys'in söylediği sözü uzaktan işitince:

" Evet! Öyledir ey Kinane oğullarından olan kardeş! " buyurdu. 244

Huleys, bütün bunları gördükten sonra, duyduğu saygıdan dolayı, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına kadar varmadı, varmaya gerek görmedi. 245

Peygamberimiz aleyhisselama ve ashabına tek kelime bile söylemedi. 246

Olduğu yerden, adamlarının (Kureyş müşriklerinin) yanına döndü. 247

Kureyş müşriklerine:

" Ey Kureyş cemaati! Ben onu Beytullah'tan alıkoymanın helâl olmadığı görüşündeyim! 248

Ben, kurban develerini, boyunlarına boğmuklar takılmış, hörgüçleri çizilip kanatılarak alâmetlen-miş, 249 kurban yerinde kurban edilmek üzere uzun müddet tutulmaktan yünlerini yiyip tüketmiş, 250 adamları da şu Beytullah'ı tavaf etmek maksadıyla koku sürünmeyi bırakmış, üstleri başlan kirlenmiş bir halde gördüm" dedi. 251

Huleys böyle konuşunca, Kureyş müşrikleri ona hakaret ettiler:

" Biz senden hoşnut değiliz! Seni tarafımızdan nereye gönderdikse, senden memnun olmadık! 252

Sen hele bir otur, yerinde dur! Sen nihayet bir çöl Arabısın! Cahilsin, bilgisizsin! Senin böyle şeylere aklın ermez! " dediler. 253

Huleys kızdı ve:

" Ey Kureyş cemaati! Vallahi, biz, Beytullah'ın Haremliğini gözeterek ona tazimde bulunmak ve onun hakkını yerine getirmek maksadıyla gelecek olanlara engel olalım diye sizinle ne antlaşmısızdır, ne de bu hususta bir bağlantı kurmuşuzdur!

Beytullah'a tazimde bulunmak üzere gelen bir kimse nasıl ondan alıkonabilir?! Huleys'in varlığını Elinde Bulundurana yemin ederim ki; ya Muhammed'le yapmak için geldiği şey arasına girilmeyecek, kendisinin Beytullah'ı tavaf ve ziyaretine engel olunmayacaktır; ya da bütün Ehâbiş'i, tek kişi bırakmamak üzere, buradan dağıtacağım, alıp götüreceğim! " dedi. 254

Bunun üzerine, Kureyş müşrikleri:

" Senin Muhammed'le ashabından görmüş oldukların, bir tuzaktan, bir aldatmadan başka birşey değildir! 255

Ey Huleys! Sen şimdi böyle birşey yapmaktan vazgeç!

Kendimiz için kabul edebileceğimiz bir anlaşma sağlayıncaya kadar, bizi kendi halimize bırak! " dediler. 256

-------------------------------------

231. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 336, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 18Ü, Taberî, c. 3, s. 75.

232. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 326, Vâkıdî, c. 2, s. 599.

233. Abdurrezzak, c. 5, s. 336, Buhârî, c. 3, s. 180, Taberî, c. 3, s. 75.

234. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 75.

235. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac, s. 209, Abdurrezzak, c. 5, s. 337, Ahmed b. Hanbel, c. 4 s. 324, Buhârî, c. 3, s. 180, Taberî, c. 3, s. 75.

236. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 326, Vâkıdî, c. 2, s. 599, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 324, Taberî, c. 3, s. 75.

237. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 326, Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac, s. 209, Vâkıdî, c. 2, s. 599, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 324.

238. Vâkıdî, c. 2, s. 599, Abdurrezzak, c. 5, s. 337, Buhârî, c. 3, s. 180.

239. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 326, Vâkıdî, c. 2, s. 599, İbn Sa'd, c. 2, s. 96, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 324, Taberî, c. 3, s. 75.

240. Vâkıdî, c. 2, s. 599, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 19.

241. Abdurrezzak, c. 5, s. 337, Buhârî, c. 3, s. 180, Taberî, c. 3, s. 75.

242. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 696, Zübeyr b. Bekkâr'dan naklen Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 193.

243. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 19, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 193.

244. Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 193.

245. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 326, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 599, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 324.

246. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac, s. 209.

247. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 326, Ebu Yusuf, s. 209, Vâkıdî, c. 2, s. 599.

248. Vâkıdî, c. 2, s. 599, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 324.

249. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 337, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 324 Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 180, Taberî, Târîh, c. 3, s. 75.

250. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 599, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 324.

251. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 599.

252. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac, s. 209.

253. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 326, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 324, Taberî, Târîh, c. 3, s. 75, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 202.

254. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 3, s. 326, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 599, 600, Taberî, Târîh, c. 3, s. 75, 76, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 302.

255. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 600.

256. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 326, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 600, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 96, Taberî, Târîh, c. 3. s. 76. İbn Esîr. Kâmil. c. 2. s. 202.

Müşriklerin Mikrez b. Hafs'ı Elçi Olarak Göndermeleri

Mikrez b. Hafs, Kureyş müşriklerine:

" Bırakınız, Muhammed'e bir de ben gideyim" dedi.

Müşrikler:

" Haydi, ona sen de git bakalım! " dediler, 257 Mikrez'i Peygamberimiz aleyhisselama gönderdil-er. 258

Peygamberimiz aleyhisselam, Mikrez b. Hafs'ın geldiğini görünce:

" Bu, Mikrez'dir; kötü ve gaddar bir adamdır! " buyurdu. 259

Mikrez gelince; Peygamberimiz aleyhisselam, ona da, ötekilere söylediklerine benzer sözler söyledi.

Mikrez kendisine söylenenleri müşriklere anlattı. 260

-------------------------------------

257. Abdurrezzak. Musannef, c. 5, s. 337, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 180, Taberî, c. 3, s. 76.

258. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 599.

259. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 599, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 337, Buhârî, c. 3, s. 180, Taberî, c. 3, s. 76.

260. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 599, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 96.

Hazret-i Ömer'in Kureyş Müşriklerine Elçi Olarak Gönderilmek İstenilişi ve Onun Yerine Hazret-i Osman'ın Gönderilişi

Peygamberimiz aleyhisselam; Mekke'ye gelmekteki maksatlarının ne olduğunu Kureyş müşriklerine gidip eriştirsin, açıklasın diye, önce Hazret-i Ömer'i yanına çağırdı. 261

Hazret-i Ömer:

" Yâ Rasûlalları! Ben hayatım hakkında Kureyş müşriklerinden korkarım.

Mekke'de, Adiyy b. Ka'b oğullarından olup beni koruyabilecek hiç kimsem yoktur.

Kureyş müşrikleri ise, benim kendilerine ne kadar düşman olduğumu, 262 ne kadar kat ve sert davrandığımı bilirler. 263

Bununla beraber, yâ Rasûlallah! Muhakkak benim gitmemi istiyorsan, onların yanlarına gideyim" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam hiçbir şey söylemedi, sustu.

Hazret-i Ömer:

" Bu işe, elçiliğe, Mekke'de benden daha sayılır, Mekkeliler yanında benden daha nüfuzlu, orada ailesi ve koruyucusu benden daha çok olan264 bir kimseyi sana gösterebilirim ki; Osman b. Affan'dır! " dedi.

Hazret-i Ömer'in böyle mazeretini arz ve elçiliğe Hazret-i Osman'ı tavsiye etmesi üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam Hazret-i Osman'ı yanına çağırttı, Ebu Süfyan'a ve Kureyş eşrafına elçi olarak onu gönderdi.

Gönderirken de:

" Kureyşîlere git! Onlara haber ver ki; biz buraya hiç kimse ile çarpışmak için gelmedik!

Biz ancak şu Beytullah'ı ziyaret ve onun Haremliğine riayet ve tazim edici olarak gelmiş bulunuyoruz. 265

Yanımızdaki kurbanlık develeri kesecek ve döneceğiz! 266

Sonra, onları İslâmiyete de davet et! " buyurdu.

Mekke'deki erkek kadın mü'minlerie görüşmesini, Mekke'nin yakında fethedileceğini kendilerine müjdelemesini, Yüce Allah'ın dinine yardımcı olduğunu, Mekke'de imanın gizlenmeyip açığa vurulacağı günün yakın olduğunu haber vermesini de emir buyurdu. 267

Hazret-i Osman kalkıp Beldah'a kadar gitti. Kureyş müşriklerini orada buldu.

Kureyş müşrikleri, ona:

" Sen nereye gidiyor ve ne yapmak istiyorsun?" diye sordular.

Hazret-i Osman:

" Resûlullah aleyhisselam beni size gönderdi. Sizi Allah'a ve İslâmiyete davet ediyor.

Hepiniz İslâm dinine gireceksiniz! Şüphe yok ki, Allah dinini yayacak, Peygamberini aziz kılacaktır!

Bu hususta ona karşı koyan siz olmayın, sizden başkası olsun.

Eğer sizden başkaları ona karşı koyar ve galebe çalarlarsa-zaten sizin istediğiniz de budur-iste-diğiniz yerine gelmiş olur.

Şayet Muhammed aleyhisselam onlara galebe çalarsa, siz o zaman muhayyersiniz: Ya halkın girdiği dine siz de girersiniz, ya da çarpışırsınız-ki, çarpışabilecek sayıda çokluksunuz.

Muhakkak ki, harpler sizi çok zayıflatmış ve zarara uğratmıştır. İçinizden, birçok seçkin kişileri silip süpürüp götürmüştür!

Bundan başka, Resûlullah aleyhisselam size haber veriyor ki; kendisi buraya hiç kimse ile çarpışmak için gelmemiştir, ancak umre yapmak için gelmiştir.

Yanında da, boyunlarına boğmuklar takılmış, nişanlar vurulmuş kurbanlık develer bulunuyor. Onları kesecek ve dönüp geri gidecektir! " dedi.

Kureyş müşrikleri, Hazret-i Osman'ı dinledikten sonra:

" Söylediklerini işittik.

Bunlar hiçbir zaman olamayacaktır!

Kendisi, üzerimize gelip zorla Mekke'ye giremeyecektir!

Sahibinin katına dön, ona haber ver de, sakın bize yaklaşmasın! " dediler.

Eban b. Saîd b. Âs gelip Hazret-i Osman'a doğru vardı ve:

" Hoşgeldin" dedi, istediğini yapmakta ona yetki tanıdı ve:

" Dilediğini hiç kısma! " dedi.

Kendi atından inip, Hazret-i Osman'ı atın eğerine bindirdi. Kendisi ise, onun terkisine bindi. Mekke'ye girdiler.

Hazret-i Osman, gerek Beldahta, gerek Mekke'de, Ebu Süfyan, Safvan b. Ümeyye ve diğer Kureyş esnafıyla birer birer buluşup konuştu.

Hepsi de Hazret-i Osman'ın tekliflerini reddettiler.

Hazret-i Osman, Mekke'de oturan zayıf ve koruyucusuz kadın erkek birçok mü'minin yanlarına vardı ve onlara:

" Resûlullah aleyhisselam size Mekke'nin fethedileceğini müjdeliyor!

'Mekke'de imanın gizlenmeyeceği, açığa vurulacağı günün gölgesi üzerinize düşmüştür! ' buyuruyor" dedi.

Hazret-i Osman der ki:

" Mekke'de görüştüğüm mü'minlerden bir erkekle bir kadına Resûlullah aleyhisselamın müjdesini haber verdiğim zaman, onlar sevinçlerinden hüngür hüngür ağlamaya başladılar. O kadar ağladılar ki, ağlamaktan ölecekler sandım.

Onlar:

'Resûlullah aleyhisselama bizden selam söyle! Onu Hudeybiye'ye indiren Allah, Mekke'nin içine girdirmeye de kadirdir! " dediler. 268

-------------------------------------

261. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 329, Vâkıdî, c. 2, s. 600, Taberî, c. 3, s. 77.

262. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 329, Vâkıdî, c. 2, s. 600, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 324, Taberî, c. 3, s. 77.

263. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 329, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 324.

264. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 600.

265. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 329, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 600, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 97, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 324, Taberî, Tarîh, c. 3, s. 77.

266. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 600, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 97.

267. İbn Kayym, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 137.

268. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 600, 601.

Hazret-i Osman'ın Kâbe'yi Yalnız Olarak Tavaf Teklifini Reddedip Müşrikleri Kızdırışı

Hazret-i Osman Kuneyş müşriklerine Peygamberimiz aleyhisselamın dilinden söylenilecek olanları söyledikten, elçilik vazifesini tamamıyla yerine getirdikten sonra, Kureyş müşriklerinin uluları ona: " Sen Beytullah'ı tavaf etmek istersen, tavaf et! " dediler. Hazret-i Osman:

" Resûlullah aleyhisselam onu tavaf etmedikçe, ben tavaf etmem! " dedi. 269 Kureyş müşrikleri Hazret-i Osman'a kızdılar. 270 Onu bir müddet yanlarında tuttular, bırakmadılar. 271 Hazret-i Osman Mekke'de üç gün kaldı. 272

-------------------------------------

269. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 329, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 324.

270. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 20.

271. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 329.

272. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 602.

Hazret-i Osman'ın Kâbe'yi Herkesten Önce Tavaf Etmiş Olmasına Ashabın İmrenmeleri

Sahabiler:

" Yâ Rasûlallah! Osman (Mekke'ye girip) Beytullah'a kavuştu, onu tavaf etti, ne mutlu! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bizi er tavaftan alıkonulmuş bir halde iken, sanmam ki Osman Beytullah'ı bizsiz tavaf etsin! " buyurdu.

Sahabiler

" Yâ Rasûlallah! Osman Beytullah'a varıp kavuşmuş iken, Kureyşîler ona ne diye engel olsunlar?" dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Benim bu husustaki zannıma göre, Beytullah'ı biz tavaf etmedikçe, Osman da tavaf etmez! " buyur-du. 273

-------------------------------------

273. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 601, 602, Alâüddin Ali, Kenzü'l-ummâl, c. 10, s. 483.

Hazret-i Osman'ın Öldürüldüğü Haberi Üzerine " Rıdvan Bey'atı" nın Yapılışı

Müslümanlar, müşriklerin Hazret-i Osman'ı Mekke'de tutup, bırakmamalarına çok kızdılar. 274

Kureyş müşriklerine elçi olarak gönderilmiş bulunan Hazret-i Osman'ın Mekke'de Kureyşîlerce bir müddet tutulduktan sonra öldürüldüğü hakkında haberler gelince, 275 Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hal böyleyse, bu kavimle (Kureyş müşriki eriyle) çarpışmadıkça, buradan ayrılmayacağız! " buyur-du. 276

Ümmü Umâre der ki:

" Resûlullah aleyhisselamla Kureyş müşrikleri arasında elçiler gelip gittiği sırada, bir gün, Resûlullah aleyhisselam bizim bulunduğumuz yere uğradı.

Ben kendisinin bir iş için geldiğini sandım.

O sırada, Osman b. Affan'ın öldürüldüğü haberi de kendisine gelmiş bulunuyordu.

Resûlullah aleyhisselam, yanımıza oturunca:

'Yüce Allah bana bey'at yapılmasını emretti! ' buyurdu. 277

Halkı kendisine bey'at'a çağırdı. 278

'Rûhu'l-Kudüs (Cebrail) Resûlullah aleyhisselama indi ve bey'at yapılmasını emretti. Allah'ın ismiyle gidip bey'at ediniz! ' diye sesleniimesini emir buyurdu." 279

O sırada, Müslümanlar ağaçların altlarına dağılmışlar, gölgeleniyorlardı. 280

Hazret-i Ömer zırh gömleğini giymiş;281 Müslümanlar yanlarında bulunan, yolcu silahı olan kılıçlarını kuşanmışlardı.

Ümmü Umâre'nin kocası Gaziyye b. Amr kılıcı kuşanmış, Ümmü Umâre de çadır için kullandıkları sırıka doğru varıp onu eline almış, ev bıçağını beline bağlamış, kendi kendine:

" Kim bana yaklaşırsa, umarım ki, onu bunlarla öldürebilirim! " demişti. 282

Abdullah b. Ömer der ki:

" Babam Ömer'le birlikte ben de gittim.

Kendisi bey'at için sesleniyor, 283 'Ey insanlar! Bey'ata geliniz! Bey'ata geliniz! ' diyordu. 284

Seslenmesini bitirdiği zaman, bey'at işinin halka haber verildiğini arzedeyim diye, beni Peygamber aleyhisselama gönderdi.

Resûlullah aleyhisselamın yanına vardığım zaman, halkı ona bey'at'a başlamış buldum.

Ben de, kendisine ikinci kez bey'at yaptı m. 285

O sırada, Resûlullah aleyhisselam, semüre ağacının altında oturuyordu. Halk da ona doğru akın akın geliyordu. 286

Bey'at için Resûlullah aleyhisselamın çevresini sarmışlardı. 287

Resûlullah aleyhisselamın üzerinde pamukludan bir gömlek, içi astarlı bir cübbe, bir de aba vardı. Kendisi, kılıcını da kuşanmış bulunuyordu. 288

Resûlullah aleyhisselama bey'at yapılırken, Numan b. Mukarrin el-Müzenî'nin Resûlullah aleyhisselamın başucuna dikilerek, ağacın dalını başının üzerine kaldırıp gölgelediğini gördüm.

Halkın ağaç altında Resûlullah aleyhisselama bey'atları sırasında, ben de ağacın dallarından bazısını tutup kendisini gölgelemişimdir." 289

Ma'kıl b. Yesar'la Abdullah b. Mugaffel de, ağacın dallarından bazılarını tutup Peygamberimiz aleyhisselamı gölgeleyen ve arkasına dokunan dalları yukarı kaldırmak suretiyle koruyan sahabiler arasında idi. 290

Müslümanlar Peygamberimiz aleyhisselama bey'at ederlerken, Hazret-i Ömer de Peygamberimiz aleyhisselamın elini tutup desteklik etmekte idi. 291

-------------------------------------

274. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 170.

275. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 329, 330, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 325.

276. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 330, Taberî, Târih, c. 3, s. 77, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 203.

277. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 603.

278. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 330.

279. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 604, İbn Ebi Şeybe ve İbn Asâkîr'den naklen Alâüddin Ali, Kenzü'l-ummâl, c. 10, s. 482.

280. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 69.

281. Aynı kaynak.

282. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 603.

283. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 604.

284. Taberî, Târih, c. 3, s. 78.

285. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 604.

286. Taberî, Tefsir, c. 26, s. 86.

287. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 69.

288. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 146.

289. Aynı kaynak.

290. İbn Sa'd, , c. 2, s. 99, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 25, 54, Müslim , Sahih, c. 3, s. 1485, Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 461.

291. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 603, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 100, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 355, Müslim , Sahîh, c. 3, s. 1485, Dârimî. Sünen. c. 2. s. 139.

Yapılan Rıdvan Bey'atının Şekli

Peygamberimiz aleyhisselam Hudeybiye günü ağaç altında halkı kendisine bey'ata davet ettiği zaman, Sinan b. Ebi Sinan:

" Yâ Muhammed! 292 Yâ Rasûlallah! 293 Uzat elini, bey'at edeyim sana?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Sen bana ne üzerine bey'at edeceksin?" diye sordu. 294

Sinan b. Ebi Sinan:

" Yâ Rasûlallah! Senin gönlünde ne varsa, onun üzerine sana bey'at ediyorum! " diyerek bey'at etti. 295

Diğer Müslümanlar da, Peygamberimiz aleyhisselama, Sinan b. Ebi Sinan'ın bey'atı üzere bey'at ettiler. 296

Bey'at ederken de:

" Biz de, Sinan'ın sana yaptığı bey'at üzere bey'at ediyoruz! " dediler. 297

Buna göre; Müslümanlar, çarpışmaktan kaçmaksızın, ya fetih ve zaferi gerçekleştirecekler, ya da şehit olacaklardı. 298 Bu yolda and içmişlerdi. 299

Müslümanlardan bir kısmı, Peygamberimiz aleyhisselama bey'atlarında:

" Senin önünde, ölünceye kadar çarpışmaktan geri durmayacağız! "

Diğer bir kısmı da:

" Senin önünde, çarpışmaktan yüz çevirip kaçmayacağız! " demişlerdi. 300

-------------------------------------

292. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1685.

293. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 146.

294. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1685, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 6, s. 157.

295. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 603, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1685, İbn Esir, Usdu'l-gâbe, c. 6, s. 157, Zehebî, Megâzî, s. 321.

296. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 603, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 125.

297. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 125, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 704.

298. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 701.

299. İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 209, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 34.

300. Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 15.

Münafık Cedd b. Kays'ın Bey'attan Kaçışı ve Kaçınışı

Hudeybiye'de bulunan herkes Peygatn berim iz aleyhisselama bey'at etmiş, ancak Seleme oğullarından münafık Cedd b. Kays bey'at yapmaktan kaçmış, kaçınmıştı.

Cabirb. Abdullah derki:

" Vallahi, ben onun devesinin kamının altında, halktan saklandığını gördüm! Sanki o devesinin kamına yapışmıştı! " 301 O sırada, Ebu Katâde de, bir arkadaşıyla birlikte Cedd'in yanına varmış ve:

" Yazıklar olsun sana! Seni buralara kadar sokan şey nedir?" diye sormuştu.

Cedd:

" Korkunç bir düşman sesi işittim de, korktum! " deyince, Ebu Katâde'nin arkadaşı, ona:

" Senden bu korku temelli ayrılmasın! Zaten sende hayır yoktur! " diyerek çıkışmıştir. 302

Rıdvan Bey'afı üzerine, Kureyş müşrikleri, Peygamberimiz ile ashabının Hudeybiye'den üzerlerine ansızın inivereceklerinden korkmaya başladılar. 303

-------------------------------------

301. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 330.

302. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 591.

303. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 133, İbn Ebi Şeybe ve İbn Asâkîrden naklen Alâüddin Ali, Kenzü'l-ummâl, c. 10 s. 481.

Peygamberimiz aleyhisselamın Hazret-i Osman İçin Bey'at Yapışı

Peygamberimiz aleyhisselama semüre (sakız) ağacının altında bey'at yapılırken, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Osman, Allah'ın işi, Allah'ın Resûlünün işi için gitmiştir304 Ben onun için de bey'at yapıyorum! " buyurdu. 305

Bey'at yaparken de, sağ elini tutup " Bu, Osman'ın eli yerindedir! " buyurduktan sonra, sol eliyle onun üzerine vurup, " İşte, bu bey'at da Osman içindir! " buyurdu. 306

Hazret-i Osman, müşrikler tarafından serbest bırakılınca, Hudeybiye'ye döndü. 307

O zaman, bey'at tamamlanmış bulunuyordu. 303

Hazret-i Osman, bey'at ağacının altında Peygamberimiz aleyhisselama yalnız başına tekrar bey'at yapti. 309 Abdullah b. Ömer:

" Resûlullah aleyhisselamın Osman için uzattığı eli, Osman'ın kendisi için uzattığı elinden daha hayırlı idi! " demiştir. 310

-------------------------------------

304. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 605, İbn Sa' d, Tabakatü'l-kü brâ, c. 2, s. 97, Hâkim, M üsted nek, c. 3, s. 98, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 3, s. 589.

305. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 605.

306. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 120, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 204, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 137.

307. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 605.

308. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 137.

309. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 605.

310. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1038.

Hazret-i Osman'la Müslümanlar Arasında Geçen İbretli Bir Konuşma

Hazret-i Osman Mekke'den Hudeybiyeye dönüp gelince, Müslümanlar ona:

" Ey Ebu Abdullah! Herhalde Beytullah'ı tavaf edip içini soğutmuş, yatıştırmışsındır?" dediler.

Hazret-i Osman:

" Siz benim hakkımda ne kadar kötü zanda bulunuyorsunuz!

Varlığım Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; Mekke'de bir yıl kalsaydım ve Resûlullah aleyhisselam da Hudeybiye'de oturur olsaydı, Resûlullah aleyhisselam onu tavaf etmedikçe, yine de kendim yalnız başıma tavaf etmezdim!

Gerçi Kureyşîler Beytullah'ı tavaf etmekte beni serbest bırakmışlardı, fakat ben tavaftan kaçındım! " dedi.

Bunun üzerine, Müslümanlar

" Vallahi, Resûlullah aleyhisselam bizden daha iyi bilendir ve bizden daha iyi zanlıdır! " dediler. 311

-------------------------------------

311. Vâkıdî, c. 2, s. 602, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 4, s. 134, 135, İbn Ebi Şeybe ve İbn Asâkîr'den nak len Alâüddin Ali, Kenzü’l-ummâl, c. 10, s. 483, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 137.

Bey'atta Bulunan Müslümanların Sayıları ve Faziletleri

Abdullah b. Ebi Evfâ; Hudeybiye'de ağaç altında Peygamberimiz aleyhisselama bey'at eden ve " Ashâbü'ş-Şecene" diye anılan Müslümanların 1300 kişi olduklarını ve Eşlem kabilesinden olanların da Muhacirlerin sekizde birini teşkil ettiklerini söylem iştir. 312

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ağaç altında bey'at yapanlardan hiçbiri Cehenneme girmeyecektir" buyurmuştur. 313

Peygamberimiz aleyhisselama Hudeybiye'de semüre ağacının altında bey'at yapan Müslümanlar hakkında Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurulmuştur

" Sana gerçekten bey'at yapmış olanlar, ancak Allah'a bey'at yapmış oluyorlar!

Allah'ın Eli, onların elleri üzerindedir!

Şu halde, kim bu bağı çözerse, kendi aleyhine çözmüş olur!

Kim de, Allah ile sözleştiği şeye Vefâ eder, onu yerine getirirse, O da ona büyük bir ecir verecektir. '314

" Andolsun ki, Allah mü'minlerdervağacın altında seninle bey'at ya parlarken-razı olmuştur da, kalb-lerindeki ihlas ve sadakati bilerek, üzerlerine sekîneti (sabır, sebat ve kalb rahatlığını) indirmiştir." 315

-------------------------------------

312. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 98, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 63, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1484.

313. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 350, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 213, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 695.

314. Feth: 10.

315. Feth: 18.

Müşriklerin Muhtemel Bir Saldırılarına Karşı Tedbir Alınışı

Peygamberimiz aleyhisselamla Kureyş müşrikleri arasında, elçiler birbiri ardınca gelip gidiyor-du. 316

Peygamberimiz aleyhisselam, Ensardan Evs b. Havlî, Abbâd b. Bişrve Muhammed b. Mesleme'yi, Hudeybiye'de, geceleri sabaha kadar sıra ile nöbet tutup karargâh çevresinde dolaşmak üzere kumandan tayin etmişti.

Hazret-i Osman'ın Mekke'de müşriklerce tutulup serbest bırakılmadığı sıralarda, bir gece, Muhammed b. Mesleme, Peygamberimiz aleyhisselamın atı üzerinde dolaşıyordu.

O gece, Kureyş müşrikleri, Mikrez b. Hafs'ın kumandası altında 50 kişi göndermişler. 317 bu baskın birliğini gönderirken de, onlara Peygamberimiz aleyhisselamın karargâhının çevresinde dönüp dolaşmalarını, Müslümanlardan herhangi birini yakalamalarını, 318 veya ansızın baskın yapıp onlara zarar verdirmelerini emretmişlerdi.

Muhammed b. Mesleme ile arkadaşları, onları yakalayıp Peygamberimiz aleyhisselamın yanına getirdiler. 319

Mikrez b. Hafs kaçtı, yakalanamadı.

Kureyş müşriklerinin esirleri, İslâm karargâhında bir müddet tutuklandılar. 320

Bunlar, İslâm karargâhını oka ve taşa tutmuşlardı.

Peygamberimiz aleyhisselam onları affetti, serbest bıraktı. 321

Adamlarının yakalanıp hapsedildiklerini haber alınca, Kureyş müşrikleri Peygamberimiz aleyhisselamla ashabının üzerine bir askerî birlik daha saldılar.

Taşlar ve oklarla çarpışıldı. 322

Peygamberimiz aleyhisselamla ashabının sabah namazını kılmakta oldukları sırada, Mekkeli müşriklerden silahlı 80 kişi, ansızın baskın yapmak üzere, Ten'im dağından iniverdiler.

Peygamberimiz aleyhisselam, onları da, yakalattıktan sonra serbest bıraktı323 ve kendilerine:

" Siz buraya herhangi bir kimsenin taahhüdü üzerine mi, yoksa emanı üzerine mi geldiniz?" diye sordu.

Onlar:

" Hayır! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam onları da serbest bıraktı. 324

-------------------------------------

316. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 603, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 97.

317. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 602.

318. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 329, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 602.

319. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 602.

320. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 705.

321. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 329.

322. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 602.

323. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 124, 125, Taberî, Tefsir, c. 26, s. 94.

324. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 87, Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 461.

Ebu Cehil'in Bedir'de İğtinam Edilen Devesinin Mekke'ye Kaçışı

Ebu Cehil'in Bedir savaşında ganimet malları arasında ele geçirilen, bumu gümüş halkalı iyi cins devesi de, kurban edilecek olan develer arasında bulunuyordu. 325

Bu deve, kurbanlık develerle yayıldığı sırada kaçıp hiç durmadan gitti, Ebu Cehil'in evine vardı, dayandı. Müşrikler, onu görünce, tanıdılar. Amrb. Ganemetü's-Sülemî de, devenin ardından gitti.

Mekke'nin beyinsiz, kıt akıllı delikanlılarından birtakımları, deveyi Amr'a teslim etmekten kaçındılar. Süheyl b. Amr:

" Onu Amr'a teslim ediniz! " dedi.

Amr'a, bu deveye karşılık 100 deve vermeyi teklif ettiler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Eğer biz ona kurbanlık adını takmamış olsaydık, dileğinizi yerine getirirdik" buyurdu. 326

-------------------------------------

325. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 334, Vâkıdî, c. 2, s. 614, İbn Sa’d. c. 2, s. 103.

326. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 614.

Hudeybiye Muahede ve Mütarekesi

Müslümanların semüre (sakız) ağacının altında Peygamberimiz aleyhisselama bey'at için üşüştükleri, bey'at yapanların da çarpışmak için hani harıl hazırlık yapmakta oldukları sırada, Kureyş müşriklerinin elçilerinden Süheyl b. Amr, Huvayöb b. Abduluzzâve Mikrez b. Hafs da, Kureyş casuslarıyla birlikte Hudeybiye'ye gelmiş bulunuyorlardı.

Bunlar durumu gözleriyle görünce, korkuları arttı ve biran önce anlaşmaya gayret ettiler. 327 Acele Kureyş müşriklerinin yanına döndüler. Sahabilerin Peygamberimiz aleyhisselama bey'at için nasıl üşüştüklerini, bey'at ettiklerini onlara haber verdiler.

-------------------------------------

327. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 604, 605, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 705.

Kureyş Müşriklerinin Süheyl b. Amr'a Yetki ve Direktif Vermeleri

Kureyş müşriki erinden rey ve görüş sahibi olanlar

" Bu yıl hemen geri dönüp gitmek, gelecek yıl dönmek üzere Muhammed'le barış yapmamız, doğru değildir.

Fakat, o bu yıl Mekke'ye, yanımıza girmeksizin yurdumuzda üç gün kalsın, kurbanlık develerini oldukları yerde kessin, geri dönüp gitsin. 328 Gitsin de, Araplardan herkes, onun Kabe'yi tavaf etmesine engel olduğumuzu işitsin! " dediler. 329

Bunun üzerinde görüş birliğine vardılar.

Barış yapmak üzere, Süheyl b. Anrır'! , yanına Huvaytıb b. Abduluzzâ ile Mikrez b. Hafs'ı katarak Hudeybiye'ye gönderdiler. 330 Gönderirken de:

" Muhammed'e git! Onunla barış yap!

Fakat, bu yılımızda buradan dönüp gitmedikçe de, onunla barış yapmak olamaz! 331

Yapacağın barışta, muhakkak, kendisinin bu yıl Mekke'ye girmeyeceği hükmü bulunsun! 332

Yoksa, vallahi, üzerimize yürünüp zorla boyun eğdirildik diye, Araplar bizi dillerine dolar, dedikodu ederler" dediler. 333

Peygamberimiz aleyhisselam, Süheyl'in gelmekte olduğunu görünce, isminin kolaylık ifade edişini hayra yorarak:

" Artık işiniz bir dereceye kadar kolaylaştı! 334 Kureyş müşrikleri, barış yapmak istedikleri zaman, hep bu adamı gönderirler! " buyurdu. 335

Kureyş müşriklerinin elçisi Süheyl b. Amr, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına kadar geldi. 336

Süheyl b. Amr, Kureyş müşrikleri tarafından gelen elçilerin sonuncusu idi. 337

Süheyl'in yanında, Huvaytıb b. Abduluzzâ ile Mikrez b. Hafs bulunuyordu. 338

Süheyl b. Amr, Peygamberimiz aleyhisselamın önünde iki dizinin üzerinde yere çöktü.

Müslümanlar da, Peygamberimiz aleyhisselamın çevresinde oturdular. 339 Hazret-i Ali, Peygamberimiz aleyhisselamın önünde oturdu. 340 Peygamberimiz aleyhisselam ise, bağdaş kurmuş olduğu halde oturmakta idi. Abbâd b. Bişr ile Seleme b. Eşlem, silahlı olarak, Peygamberimiz aleyhisselamın başucunda, ayakta dikilmiş duruyorlardı. 341

-------------------------------------

328. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 605.

329. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 210.

330. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 605.

331. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 331, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 325, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 145.

332. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 605.

333. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 3, s. 331, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 605, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 325, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 145, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 168.

334. Zührî, MegâzT, s. 54, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 603, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 337, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 181 , Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 145, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 138, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 166, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 21.

335. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 331, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 325, Taberî, Târîh, c. 3, s. 78, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 168, Diyarbekrî, c. 2, s. 21, Halebî, c. 2, s. 705.

336. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 331, Taberî, Târîh, c. 3, s. 78, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 208, Beyhakî, Delâilü'n-nübüVvE, c. 4, s. 105, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 203, 204.

337. İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 34.

338. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 605.

339. Vâkıdî, c. 2, s. 606, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 705, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 194.

340. Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 461.

341. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 605, 606.

Süheyl b. Amr'ın Konuşması

Süheyl b. Amr, konuşmaya başladı. Konuşurken, kendisinin üst dudağının yangından, altlı üstlü sivri dişleri gözüküyordu.

Süheyl sesini yükseltince, Abbâd b. Bişr ile Seleme b. Eşlem, ona:

" Resûlullah aleyhisselamın yanında sesini kıs! " diyerek ihtarda bulundular. 342

Süheyl b. Amr:

" Hudeybiye'ye gelip seninle çarpışanlar; ne bizim rey, görüş sahiplerimizdendirler, ne de akıllı uslu kişilerimizdendirler!

Biz onların yaptıklarını benimsemedik, işitinceye kadarda, bundan haberimiz yoktu.

Onlar, bizim beyinsiz, akılsız olanlarımızdandır" dedi. 343

Süheyl b. Amr, gelip gidip Peygamberimiz aleyhisselamla konuştu durdu. 344

Uzun uzadıya konuşmalardan, geliş gidişlerden sonra, 345 aralarında anlaştılar, kararlaştırılan hususların yazılı hale getirilmesinden başka iş kalmadı. 346

Süheyl b. Amr:

" Haydi, (hokka, kalem, kâğıt) getir! Bizimle sizin aranızda (yazılması gereken) bir yazı yaz! " dedi. 347

Yazı malzemesi hazırlanınca, Peygamberimiz aleyhisselam, aradaki anlaşmayı yazacak bir adam çağırmak istedi ve Evs b. H avlî'yi çağırdı.

Sühey b. Amr:

" Bunu iki kişiden; amcanın oğlu Ali'den veya Osman b. Affan'dan başkası yazmasın! " dedi. 348

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam Hazret-i Ali'yi çağırdı349 ve ona:

" Yaz! " buyurdu: " Bismillâhirrahmânirrahîm! " 350

Süheyl b. Amr hemen Hazret-i Ali'nin elini tuttu351 ve:

" Ben bunu bilmiyorum! 352 'Bismillâh'ı anladık ama, 'Bismillâhirrahmânirrahîm' nedir? Bilmiyoruz ! 353

Vallahi, ben Rahman sözünün mahiyeti nedir, bilmiyorum" dedi. 354

Kureyş müşriklerinin öteki elçileri de:

" Hayır! Vallahi, biz sulh yazısının başına hiçbir zaman bu Besmeleyi yazmayız, yazdırmayız! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Öyleyse, nasıl yazalım?" diye sordu. 355

Süheyl b. Amr:

" Sen, bizim bildiğimiz şeyi, 356 senin de yazılarında yazdığın, yazdırageldiğin gibi, 357 bizim de yazılarımızda yazdığımız gibi, 358 'Bismikallâhümme=Allah'ım! Senin İsminle başlarım! ' diye yaz, yazdır! " dedi. 359

Süheyl ve arkadaşlarının Besmeleye böyle itiraz etmeleri, Müslümanların canlarını sıkt. 360

" Vallahi, biz Besmeleden başkasını yazmayız! " dediler. 361

Süheyl b. Amr:

" Öyle ise, ben de, hiçbir şey üzerinde barış yapmam, işi olduğu yerde bırakırım! " dedi. 362

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bu 'Bismikallâhümme' de güzeldir! " buyurduktan sonra, 363 Hazret-i Ali'ye:

" Haydi, yaz" buyurdu: " Bismikallâhümme." 364

Hazret-i Ali öyle yazdı. 365

Bundan sonra, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Yaz366 yâ Ali! " buyurdu: 367 " Bu, Muhammed Resûlullahın, 368 Süheyl b. Amr1a369 üzerinde anlaşmaya vanp imzaladığı barış yazısıdır." 370

Süheyl b. Amr, tekrar Hazret-i Ali'nin elini tuttu371 ve Peygamberimiz aleyhisselama:

" 'Muhammed Resûlullah' yazma, yazdımna! 372 Vallahi, biz senin Resûlullah olduğunu bilseydik, doğrulasaydık, seni Beytullah'ı, Kabe'yi ziyaretten men etmez, seninle çarpışmaya kalkmazdık. 373

En iyisi, sen bildiğimiz şeyi yaz, yazdır! " dedi. 374

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Peki, nasıl yazalım?" diye sordu. 375

Süheyl b. Amr:

" 'Muhammed b. Abdullah' diye, kendi ismini ve babanın ismini yaz, yazdır! " dedi. 376

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bu da güzeldir! Öyle yazınız! 377

Ben vallahi hem 'Muhammed b. Abdullah'ım! Ben vallahi hem de 'Resûlullah'ım ! 378

Vallahi, siz beni ne kadaryalanlasanız da, ben hiç şüphesiz Resûlullahım. 379

Barış belgesine kendi ismimi ve babamın ismini yazmak, yazdırmak, benim peygamberliğimi gider-mez! " buyurdu. 380 Sonra da:

" Yâ Ali! Sil onu! 381 'Resûlullah' kelimesini sil de, 382 'Muhammed b. Abdullah' yaz! " buyurdu. 383

Müslümanlar kendilerini tutamadılar, seslerini yükselterek bağırıştılar.

Ashabdan bazıları, ayağa kalktılar ve:

" Biz 'Muhammed Resûlullah'tan başkasını yazmaz, yazdırmayız! ' dediler.

Useyd b. Hudayr ile Sa'd b. Ubâde, Hazret-i Ali'nin elini tutarak:

" Sen 'Muhammed Resûlullahtan başkasını yazma!

Aksi takdirde, aramızı ancak kılıç halleder!

Biz ne diye dinimiz uğrunda, bu eksikliği, bu hakareti kabul ediyoruz?! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam, onlara seslerini kısmalarını ve susmalarını eliyle işaret buyurdu, sus-tular. 384

Hazret-i Ali:

" Hayır! Vallahi, ben 'Resûlullah' kelimelerini silemem. 385

Varlığım Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; ben onu silemeyeceğim! 386

Hayır! Vallahi, ben senin Resûlullah sıfatını hiçbir zaman silemem! " dedi. 387

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Ali'nin yüzüne bakarak:

" Ey Ali! Senin de başına böyle birşey gelecek, 388 muhakkak sen de bunun gibisine davet olunacak, istenileni kabullenmek zorunda kalacaksın! " * buyurdu. 389

Hazret-i Ali " Resûlullah" kelimelerini silemeyeceğine yemin edince, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bana onların yerini göster! " buyurdu.

Hazret-i Ali de gösterince, 390 Peygamberimiz aleyhisselam onu eliyle sildi. 391

Onun yerine " Muhammed b. Abdullah" yazıldıktan sonra, Peygamberimiz aleyhisselam Hazret-i Ali'ye banş maddelerini şöyle yazdırmaya başladı:

" 1. Halkın [Müslümanlarla müşriklerin] emniyet ve selamet içinde yaşamaları ve birbirlerini zarar-landırmaktan el çekmeleri için, harp onlardan 10 yıl müddetle kaldırılmak üzere,

2. Bu anlaşma aramızda ağzı kilitli heybe gibi olup, anlaşma hükümleri herhangi bir suretle bozulmaktan veya geri bırakılmaktan korunmak; taraflar, birbirlerine karşı olan her türlü kinlerini, düşmanlıklarını heybede kilitlemek, onlan açığa vurmaktan kaçınmak üzere,

3. Aramızda ne hırsızlık, ne de hainlik olmamak üzere, 392

4. Muhammed ile ashabı bu yıl geri dönüp gitmek; gelecek yıl olunca, yanlarında yalnız yolcu silahı olarak kınlarında sokulu kılıçlar bulunduğu halde Mekke'ye girip orada üç gün kalmak üzere..." 393

Peygamberimiz aleyhisselam, bu 4. maddeyi, Süheyl b. Amr'a:

" Beytullah'ı bu yıl tavaf etmemiz için siz aradan çekilmek, onu tavafta bizi serbest bırakmak üzere" diye teklif etmişti.

Süheyl b. Amr:

" Vallahi, üzerimize yürünüp zorla boyun eğdirildik diye Araplar bizi dillerinden düşürmezler, temelli konuşur dururlar.

Fakat bu, gelecek yıl olur. 394

Sen bu yılında yanımızdan geri dönüp gidecek, yanımıza uğramayacak, Mekke'ye girmeyeceksin!

Gelecekyıl, girdiğinde, biz Mekke'den çıkacağız, sen ashabınla birlikte oraya girecek, orada üç gün kalacaksın.

Yanında da, yolcu silahı olarak kınında sokulu kılıçlar bulunacak, oraya bundan başka silahla girmeyeceksin! 395

Kurban edilecekleri yere bırakmayıp, oldukları yerde tuttuğumuz şu kurbanlık develeri de Mekke'deki kurban yerine salmayacaksın! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onları biz salarız, yüzlerini oradan siz geri çevirirsiniz! " buyurdu. Hazret-i Ali, maddeyi buna göre yazdı. 396

" 5. Muhammed, Mekkelilerden, kendisine tâbi ve Müslüman olmak isteyenlerden hiçbir kimseyi yanında götürmemek, Mekke'de oturmak isteyen ashabından hiçbirine de engel olmamak üzere, 397

6. Muhammed'in ashabından olup da, hac veya umre yapmak niyetiyle veya Yemen'e yahut Taife geçmek veya Allah'ın fazlından kazanç sağlamak maksadıyla gelen kimsenin canı ve malı emniyet ve selamette bulunmak üzere,

7. Müşriklerden, Şam'a veya Maşrık'a, Mısır'a geçmek için Medine'ye gelen kimsenin de canı ve malı emniyet ve selamette bulunmak üzere, 398

3. Muhammed'in akd ve ahdine girmek isteyen kimse, ona girmekte serbest olmak üzere,

9. Kureyş'in akd ve ahdine girmek isteyen kimse, ona girmekte serbest olmak üzere, 399

10. Kureyşîlerden, velisinin izni ve haberi olmaksızın Muhammed'in yanına gelecek kimseler Kureyşîlere geri çevrilmek üzere,

11. Muhammed'in yanında bulunanlardan Kureyşîlere gelecek olanlar Muhammed'e geri çevrilmemek üzere, muahede ve musalaha yapılmıştır."

Süheyl b. Amr, 10 ve 11. maddeleri, Peygamberimiz aleyhisselama şöyle teklif etmişti: " Sana bizden gelecek olan kişiyi, senin dininde bile olsa, muhakkak bize geri çevireceksin! 400 Sizden bize gelecek olan kişiyi ise, biz geri çevirmeyeceğiz! " Müslümanlar, Süheyl b. Amr'ın bu acayip teklifine şaştılar ve: " Sübhânallah! Müslümanların yanına gelmiş olan bir Müslüman nasıl geri çevrilir?401 Yâ Rasûlallah! Bu şartı da kabul edecek misin?! " dediler. 402 Hazret-i Ömer:

" Yâ Rasûlallah! Bu şartı da kabul edecek misin?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselam, gülümsedi403 ve: " Evet! Bizden onlara gidecek olanları, Allah bizden ırak etsin. 404

Onların yanından bize gelip geri vereceğimiz kimselere gelince; Allah kendilerini biliyordur ve onlar için elbette bir genişlik, bir çıkar yol yaratacaktır" buyurdu. 405

-------------------------------------

342. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 606.

343. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 604.

344. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 331, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 325.

345. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 610.

346. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 331, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 325, Taberî, Târih, c. 3, s. 78, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 145, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 168.

347. Zührî, Megâzî, s. 54, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 337, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 330, Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 181 , Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 105, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 138, 139, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 166, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 21.

348. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 610.

349. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 331, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 610, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 325.

350. Zührî, Megâzî, s. 54, İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 331, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 610, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 337, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 325, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 181, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1411, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 226, 227.

351. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 86.

352. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 332, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 349, Taberî, Târih, c. 3, s. 79.

353. Müslim, Sahih, c. 3, s. 1411.

354. Zührî, Megâzî, s. 54, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 337, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 330, Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 181.

355. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 210.

356. Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1411.

357. Zührî, Megâzî, s. 54, Abdurrezzak, c. 5, s. 337, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 330, Buhârî Sahîh, c. 3, s. 181.

358. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 610.

359. Zührî, Megâzî, s. 54, İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 332, Vâkıdî, c. 2, s. 610, Abdurrezzak, c. 5, s. 337, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 330, Buhârî, c. 3, s. 181.

360. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 610.

361. Zührî, Megâzî, s. 54, Abdurrezzak, c. 5, s. 337, Buhârî, c. 3, s. 181.

362. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 610.

363. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 210.

364. Zührî, Megâzî, s. 54, İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 332, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 610, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 337, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 86.

365. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 332, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 86.

366. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 332, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 342.

367. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 342.

368. Zührî, Megâzî, s. 55, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 611, Abdurrezzak, c. 5, s. 337, 338, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 342.

369. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 332, Vâkıdî, c. 2, s. 311, İbn Sa’d, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 97, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 325.

370. Zührî, Megâzî, s. 55, İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 332, Abdurrezzak, c. 5, s. 337, 338, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 97, Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 181, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1410, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 85, Taberî, Târih, c. 3, s. 80.

371. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 87.

372. Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 167.

373. Zührî, Megâzî, s. 55, Abdurrezzak, c. 5, s. 338, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 330, Buhârî, c. 3, s. 181, Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 233.

374. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 87, Taberî, Tefsir, c. 26, s. 94.

375. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 20.

376. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 332, Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac, s. 210, Vâkıdî, c. 2, s. 610, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 268, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1411.

377. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac, s. 210.

378. Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 71.

379. Zührî, Megâzî s. 55, Abdurrezzak, M usann ef, c. 5, s. 338, B uhârf, Sa hfh, c. 4. s. 71.

380. Yâkubî, Târih, c. 2, s. 54.

381. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 342.

382. Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1410.

383. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 342, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1410.

384. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 610, 611.

385. Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1410.

386. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 291, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1409.

387. Dârimî, Sünen, c. 2, s. 155.

388. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 23, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 707-708.

* Otuzbir yıl sonra, Hazret-i Ali, Muaviye b. Ebu Süfyan'ın elçisi Aınr b. Asla aralarında yazdırdığı barış yazısındaki " Emfrü'l-mü'minfn" kelimelerinin silinerek kendi ismiyle babasının isminin yazılması isteğini kabullenmek zorunda kalınca, Hudeybiye hadisesini hatırlayıp " Allâhuekber! " diyerek hayretini açıklamaktan kendisini alamamıştır (İbn Esîr, Kâmil, c. 3, s. 319, 32).

389. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 147, İbn Esîr, Kâmil, c. 3, s. 320, Suyûtî, Hasâis, c. 2, s. 40.

390. Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1411 , Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 21.

391. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 291.

392. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 332, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 611 , İbn Sa'd, c. 2, s. 97, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 325, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 350, Taberî, Târîh, c. 3, s. 79, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 145.

393. İbn Sa'd, c. 2, s. 101 , Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 350, 351 Taberî, Tesir, c. 26, s. 96.

394. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 338, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 330, Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 181.

395. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 332, Vâkıdî, c. 2, s. 611, 612, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 97, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 325, Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emval, s. 232. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 350, Taberî, Târîh, c. 3, s. 79.

396. Taberî, Tefsîr, c. 26, s. 97, İbn Ebi Şeybe'den naklen Alâüddin Ali, Kenzü'l-ummâl, c. 10, s. 480.

397. Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 233, Taberî, Târîh, c. 3, s. 80.

398. Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 231, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 351, Taberî Tefsîr, c. 26, s. 96.

399. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 332, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 611 , İbn Sa'd, c. 2, s. 97, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 325, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 350.

400. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 332, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 611, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 350, Taberî, Târîh, c. 3, s. 76.

401. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 338, Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 181.

402. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 268, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1411.

403. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 21.

404. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 268, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1411.

405. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 268, Müslim, c. 3, s. 1411, Taberî, Tefsîr, c. 26, s. 97, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 140, Alâüddin Ali. Kenzü'l-ummâl. c. 10. s. 480.

Muahede Belgesine Yazılan Şahitler

Peygamberimiz aleyhisselam, muahedeyi yazdırma işinden boşaldığı zaman, ona, Müslümanlarla müşriklerden şu kişileri şahit yazdırdı: Müslümanlardan:

1. Hazret-i Ebu Bekir,

2. Hazret-i Ömer,

3. Hazret-i Osman,

4. Hazret-i Ali,

5. Abdurrahman b. Avf,

6. Ebu Ubeyde b. Cerrah,

7. Sa'd b. Ebi Vakkas,

8. Muhammed b. Mesleme,

Müşriklerden de:

9. Mikrez b. Hafs,

10. Huvaytıb b. Abduluzzâ. 406

-------------------------------------

406. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 233, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 612, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 97, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 350, Taberî, Târih, c. 3, s. 80.

Süheyl b. Amr'ın Oğlu Ebu Cendel'in Mekke'den Kaçıp Hudeybiye'de Peygamberimiz aleyhisselama Sığınışı

Muahede maddeleri yazdırılıp bitirildiği sırada, Süheyl b. Amfin oğlu Ebu Cendel, ayaklarına bukağı, köstek vurulmuş bir halde, zincirini sürüyerek Peygamberimiz aleyhisselamın yanına kadar gelmişti. 407

Ebu Cendel, Müslüman olduğu için zincire vurulmuş, 408 Mekke'nin aşağı tarafından ıssız bir yerden kaçmış, 409 Hudeybiyeye kadar gelip kendisini Müslümanların arasına atmıştı. 410

Kureyş müşriklerinin elçisi Süheyl b. Amr, başını kaldırıp bakınca, oğlu Ebu Cendel'i gördü. Hemen kalkıp ona doğru vardı. Ebu Cendel'in boynundan tuttu. Elindeki dikenli, budaklı ağaç dalını onun yüzüne çarptı. 411

Peygamberimiz aleyhisselama:

" İşte, ey Muhammedi Üzerinde seninle anlaştığım anlaşma gereğince bana geri çevireceğin kişilerin ilki! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Biz, banş ve anlaşma yazısını daha imzalamadık! " buyurdu. 412

Süheyl b. Amr:

" Ey Muhammedi Aramızdaki muahede hükümleri, oğlum senin yanına gelmeden önce, kararlaşmış ve tamamlanrmştır. 413

Vallahi, ben de, seninle hiçbir madde üzerinde barış yapmış olmam! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onu benim için anlaşma hükmünün dışında tut ve yazıyı imza et! " buyurdu.

Süheyl b. Amr:

" Ben onu asla anlaşma dışında tutmam ve sana bırakmam! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hayır! Benim için bunu yapacaksın! " buyurdu.

Süheyl b. Amr:

" Yapamam! " dedi. 414

Ebu Cendel'i Peygamberimiz aleyhisselamın yanında bırakmaya yanaşmadı. 415

Mikrez b. Hafs ise:

" Haydi, onu biz senin için anlaşma ve işkence dışında tutuyoruz! " dedi. 416

Süheyl b. Amr, Ebu Genden çeke çeke Kureyşîlerin yanına götürdü. 417

Ebu Cendel, götürülürken:

" Ey Müslümanlar cemaati! Müslüman olarak yanınıza geldiğim halde, şimdi ben müşriklere iade mi ediliyor, geri çevriliyorum?!

Uğradığım işkenceleri görmüyor musunuz?! 418

Yâ Rasûlallah! Ey Müslümanlar cemaati! Siz bana işkence yapsınlar, beni dinimden döndürsünler diye mi müşriklere geri çeviriyorsunuz! ?" diyerekferyad ediyordu. 419

Ebu Cendel, Allah yolunda en ağır işkencelere uğratılmakta idi. 420

Müslümanlar, Ebu Cendel'in feryadına, sözlerine dayanamayarak ağladılar. 421

-------------------------------------

407. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 338, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 181.

408. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac, s. 211.

409. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 607.

410. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 338, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 181.

411. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 607, 608.

412. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 608, Abdurrezak, Musannef, c. 5, s. 338, Buhâıİ, Sahîh, c. 3, s. 181.

413. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 333, Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac, s. 211, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 325.

414. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 338, 339, Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 181.

415. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 608.

416. Ab durrezzak, Musannef, c. 5, s. 338, 339, Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 181.

417. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 333.

418. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 339, Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 182.

419. İbn İshak, İbn Hişam , c. 3, s. 333, Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac, s. 211, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 325, Taberî, Târîh, c. 3, s. 79.

420. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 339, Buhârî, c. 3, s. 182.

421. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 608.

Peygamberimiz aleyhisselamın Ebu Cendel'i Teselli Edişi ve Öğütleyişi

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Ebu Cendel! Şu kavimle (Kureyş müşrikleriyle) aramızda yazılan barış yazısı tamamlandı. 422

Ey Ebu Cendel!

Sen biraz daha katlan! Allah'tan da, bunun ecrini, mükâfatını dile!

Hiç şüphesiz, Yüce Allah senin için ve senin yanında bulunan zayıf Müslümanlar için bir genişlik ve çıkar yol yaratacaktır!

Biz şu kavim ile (müşriklerle) aramızda bir barış anlaşması yapmış ve bu yolda kendilerine Allah'ın ahdiyle söz vermiş bulunuyoruz.

Onlar da, bize Allah'ın ahdiyle söz vermiş bulunuyorlar.

Biz onlara vermiş olduğumuz söze Vefâsızlık edemeyiz. 423 Verdiğimiz sözde durmamak, bize yaraşmaz! " buyurdu.

Süheyl b. Amr'a da:

" Gel, etme! Sen onu (Ebu Cendel'i) bana bağışlayıver! " diyerek dileğini tekrarladı ise de, Süheyl b. Amr:

" Hayır! Bağışlayamam! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Öyle ise, onu benim için himayene al! " diye rica etti.

Süheyl b. Amr:

" Hayır! Onu himayeme de alamam! " dedi. 424

Süheyl b. Amfin, oğlu Ebu Cendel hakkındaki dilekleri kabul etmemekte direndiğini görünce, Mikrez b. Hafs ile Huvaytıb b. Abduluzzâ:

" Ey Muhammedi Senin hatırın için, onu biz himayemize alıyoruz! Ona işkence yaptırmayacağız! " dediler. 425

Peygamberimiz aleyhisselam, böylece, Huvaytıb'la Mikrez'in korumaları şartıyla, Ebu Cendel'i müşriklerle birlikte geri çevirmiş oldu. 426

Onlar da, Ebu Cendel'i kıldan dokunmuş bir Türk çadırına kapatıp korudular.

Bunun üzerine, Süheyl b. Amr da ondan elini çekti, ona işkenceden vazgeçti. 427

-------------------------------------

422. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 97.

423. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 333, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 608.

424. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 211.

425. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 608.

426. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 608, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 220.

427. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 608, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 221.

Huvaytıb'la Mikrez'in Peygamberimiz ve Ashabı Hakkındaki Görüşleri

Kureyş müşriklerinin elçi ve temsilcilerinden Huvaytıb b. Abduluzzâ, Mikrez b. Hafs'a:

" Muhammed'in ashabının Muhammed'e ve kendilerine tâbi olan Müslümanlara ve birbirlerine karşı gösterdikleri derin sevgi kadar sevgi gösteren hiçbir kavim görmedim!

Ben sana derim ki; arbk bundan sonra, gelip Mekke'ye zorla girinceye kadar, Muhammed'den hiçbir şey alamayacak, koparamayacaksın! " dedi.

Mikrez b. Hafs:

" Benim görüşüm de böyledir! " dedi. 428

-------------------------------------

428. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 608.

Hazret-i Ömer'le Ebu Cendel Arasında Geçen Konuşmalar

Ebu Cendel götürülürken, Hazret-i Ömer onun yanına sokulup onunla birlikte yürüyor ve ona:

" Sabret, katlan ey Ebu Cendel! Şüphe yok ki, onlar müşriklerdir ve onların her birinin kanı köpek kanı gibi değersizdir! " diyor, aynı zamanda, kılıcını Ebu Cendere doğru yaklaştırıyordu!

Hazret-i Ömer:

" Ben, " diyor, " Ebu Cendel'in kılıca el atıp babasının boynunu uçuracağını ummuştum. Ne çare ki, adam babasına pintilik etti, kıyamadı ! " 429

Hazret-i Ömer, nihayet, açıkça:

" Ey Ebu Cendel! İnsan Allah yolunda babasını da öldürebilir! 430

Sen de öldür gitsin şu babanı?431

Vallahi, biz babalarımıza yetişseydik, Allah yolunda, onları öldürürdük!

O (baban) bir adamsa, sen de bir adamsın!

Yanında da kılıcın var! " dedi.

Ebu Cendel, Hazret-i Ömer'e dönerek:

" Onu sen ne diye öldürmüyorsun?" diye sordu.

Hazret-i Ömer:

" Resûlullah aleyhisselam onu ve başkalarını öldürmekten beni men etti" dedi.

Ebu Cendel:

" Sen Resûlullah aleyhisselama itaate herhalde benden daha lâyık ve müstahak değilsindir! " dedi. 432

Ebu Cendel Kureyş müşriklerine teslim edilirken, Hazret-i Ömer

" Yâ Rasûlallah! Bunu Kureyşîlere ne için geri veriyoruz? Din işin hakkında bu hakarete ne diye razı oluyoruz?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Biz bu iş hakkında onlarla anlaşma yapmış bulunuyoruz. Dinimizde ahde Vefâsızlık yoktur! " buyur-du. 433

-------------------------------------

429. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 333, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 608, 609, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 325, 326.

430. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 609, Belâzurî, Ensâb, c. 1 s. 221.

431. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 221.

432. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 609.

433. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 221.

Peygamberimiz aleyhisselamla Kureyş Müşriklerinin Akit ve Ahitlerine Katılanlar

Hudeybiye muahede ve musalahasının yazdırma işi bittiği sırada idi ki, 434 Peygamberimiz aleyhisselam:

" Yanıma katılacak kişiler için de, bu yoldaki taahhüt ve şartlarımın tıpkısı vardır! " buyurunca, 435 Huzâalarve Ka'b oğulları sıçraştılar ve:

" Biz Muhammed'in akdine ve ahdine girdik! 436

Yâ Rasûlalları! Biz senin yanındayız!

Bizim bu sözümüz, gerimizdeki kavmimizden olan kişilerin de adınadır! " dediler. 437

Kureyş müşrikleri de:

" Yanımıza katılacak olan kişiler için de, bizim bu yoldaki taahhüt ve şartlarımızın tıpkısı vardır" dedil-er. 438

Bunun üzerine, Bekir oğulları:

" Biz de, Kureyşîlerin akdine ve ahdine girdik! 439 Biz de Kureyşîlerin yanındayız! 440

Bizim bu sözümüz, gerimizdeki kavmimizden olan kişilerin de adınadır! " dediler.

Huvaytıb b. Abduluzzâ, Süheyl b. Amr'a:

" Şu dayılarının bize düşmanlıklarına bak! Onlar bizim yanımıza hiç uğramamışlar, bizden saklanmışlardı da, şimdi Muhammed'in akit ve ahdine girdiler! ?" dedi.

Süheyl b. Amr:

" Senin dediğin kimseler, bunlar değildir, daha başkalarıdır.

Muhammed'in akit ve ahdine girmiş olan şu kişiler ise, bizim akrabalarımızdan ve kavim I erim izdendirler.

Bunlar kendileri için bir iş seçmişlerse, biz onlara ne diyebiliriz, ne yapabiliriz?" dedi.

Huvaytıb b. Abduluzzâ:

" Bunlara karşı, biz de müttefikimiz olan Bekir oğullarına yardım ederiz! " dedi.

Süheyl b. Amr:

" Sakın! Bekir oğulları senden böyle birşey işitmesinler! Çünkü, onlar uğursuz, yaramaz kişilerdir. Huzâalara musallat olurlar. Muhammed de, müttefiki olan Huzâalara yapılandan kızar, aramızdaki muahedeyi bozar! " dedi.

Huvaytıb:

" Vallahi, sen zaten her zaman her yönden dayılarına bir pay çıkarırsın! " dedi.

Süheyl b. Amr:

" Sen, dayılanmın bana Bekir oğullarından daha kıymetli, daha üstün olduğunu mu sanıyorsun?!

Vallahi, Kureyşîler ne zaman birşey yapmışsa, ben de onu yapmışımdır.

Huzâalara karşı Bekir oğullarına bir yardım yapılacağı zaman, ben de ancak Kureyşîlerden bir kişiy-imdir, o zaman, elimden geleni yaparım.

Kaldı ki, Bekir oğulları, bana dayı düşen şu kişilerden, soykütüğünce, daha yakındırlar. Bununla beraber, Bekir oğullarından senin de tanıdığın birtakım kimseler, heryerde ve bu cümleden olmak üzere Ukâz günü, bize hiç de iyilik etmiş değiller! " dedi. 441

-------------------------------------

434. Aynı kaynak.

435. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 210.

436. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 332, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, 5. 612, Belâzurî Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 350.

437. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 612.

438. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 210.

439. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 332, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 612, Belâzurî, c. 1, s. 350.

440. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 210.

441. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 612.

Muahede ve Musalaha Yazısından Bir Nüsha Daha Yazılarak Süheyl b. Amr'a Verilişi

Musalaha yazısı yazılınca, Süheyl b. Amr

" Bu yazı benim yanımda bulunacak! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hayır! Benim yanımda bulunacaktır! " buyurdu, Süheyl b. Amr için de, bir nüsha daha yazıldı.

İlk nüshayı Peygamberimiz aleyhisselam, ikincisini de Süheyl b. Amr aldı. 442

İkinci nüshayı, birincisine bakarak Muhammed b. Mesleme yazdı. 443

Muahede ve musalaha sona erince, Süheyl b. Amr ile arkadaşları, Hudeybiye'den ayrıldılar. 444

-------------------------------------

442. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 612.

443. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 709.

444. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 613, İbn Sa'd, c. 2, s. 98.

Peygamberimiz aleyhisselamın Muvaffak ve Muzaffer Olacağına Huvaytıb'ın Kanaat Getirişi

Hudeybiye'den dönüp giderlerken, Huvaytıb b. Abduluzzâ:

" Muhammed'in muvaffak ve muzaffer olacağına iyice kanaat getirdim! " dedi. 445

-------------------------------------

445. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 701, Suyuti, Hasâisü'l-kübrâ, c. 2, s. 40.

Hudeybiye Muahedesinin Ashabı Hayal Kırıklığına Uğratışı ve Hazret-i Ömer'in Peygamberimiz aleyhisselama İtiraz Yollu Sorular Soruşu

Sahabiler, Peygamberimiz aleyhisselamın görüp haber vermiş olduğu rüyaya bakarak, fetih ve zafer elde edeceklerinden hiç şüpheleri olmaksızın Hudeybiye'ye gelmişlerdi.

Peygamberimiz aleyhisselamın, böyle, Beytullah'ı (Kabe'yi) tavaf etmeden dönmek ve daha birtakım şartlar yüklenmek suretiyle muahede yapması gibi hiç beklemedikleri bir durumla karşılaşmaları, kendilerine çok ağır ve çetin geldi. Neredeyse helak olacaklardı 446

Hazret-i Ömer, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına varıp:

" Sen, Allah'ın hak ve gerçek peygamberi değil misin?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! Ben Allah'ın hak ve gerçek peygamberiyim! " buyurdu.

Hazret-i Ömer:

" Düşmanlarımız bâtıl üzerinde, biz ise hak üzerinde bulunuyor değil miyiz?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! Biz hak üzerindeyiz, düşmanlarımız ise bâtıl üzerindedirler! " buyurdu. 447

Hazret-i Ömer:

" Bizler Müslüman değil miyiz?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! Biz Müslümanız! " buyurdu. 448

Hazret-i Ömer:

" Karşımızdakiler müşrik değiller mi?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! Müşriktirler! " buyurdu. 449

Hazret-i Ömer:

" Bizim ölülerimiz Cennette, onların ölüleri Cehennemde değil midir?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! Bizim ölülerimiz Cennette, onların ölüleri Cehennemdedir! " buyurdu. 450

Hazret-i Ömer:

" Öyle ise, biz ne diye dinimizi aşağı düşürmeye meydan veriyoruz451 da, Allah onlarla aramızda daha bir hüküm vermemişken geri dönüyoruz?! " diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Hattab'ın oğlu! 452 Ben Allah'ın kulu453 ve resûlüyümdür. 454 Ben Allah'ın emrine aykırı hareket edemem! " buyurdu. 455

Hazret-i Ömer:

" Biz ne diye dinimizi aşağı düşürecek şeylere meydan veriyoruz?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ben Allah'ın Resûlüyüm!

Ben bu muahede hükümlerini kabul etmekle Allah'a isyan etmiş, karşı gelmiş değilim. 456 O, beni hiçbir zaman zayi etmez! " buyurdu. 457

Hazret-i Ömer:

" Sen bize 'Beytullah'a varıp onu tavaf edeceğiz! ' diye söylemiş değil miydin?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet, söylemiştim. Ama sana 'Biz bu yıl gidip onu tavaf edeceğiz! ' diye de haber verdim mi?" buyurdu.

Hazret-i Ömer:

" Hayır! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Yine de söylüyorum: Sen muhakkak Beytullah'a gidecek ve onu tavaf edeceksin! " buyurdu. 458

-------------------------------------

446. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 332, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 607, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 325, Taberî, Târih, c. 3, s. 79, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 204.

447. Zührî, Megâzî, s. 55, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 608, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 339, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 330, Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 182.

448. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 331, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 606.

449. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 331.

450. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 486, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 45, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1412.

451. Zührî, Megâzî, s. 55, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 339, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 486, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 45, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1412.

452. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 486.

453. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 331, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 606.

454. Zührî, Megâzî, s. 55, İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 331 , Vâkıdî, c. 2, s. 606, Buhârî, c. 3, s. 183.

455. Zührî, Megâzî, s. 55, İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 331 , Vâkıdî, c. 2, s. 606.

456. Zührî, s. 55, Vâkıdî, c. 2, s. 608, Abdurrezzak, c. 5, s. 339, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 330, Buhârî, c. 3, s. 182.

457. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 331, Vâkıdî, c. 2, s. 608, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 486, Buhârî, c. 5, s. 46, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1412.

458. Zührî, Megâzî, s. 55, 56, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 339, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 330, Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 182.

Hazret-i Ömer'in Hazret-i Ebu Bekir'e Başvuruşu

Hazret-i Ömer, sabırsızlığını ve kızgınlığını yenemeyerek Hazret-i Ebu Bekir'in yanına vardı459 ve ona:

" Ey Ebu Bekir! Bu zât (Peygamberimiz aleyhisselam) Allah'ın hak ve gerçek peygamberi değil midir?" diye sordu.

Hazret-i Ebu Bekir:

" Evet! Öyledir! " dedi. 460

Hazret-i Ömer:

" Biz hak üzerinde bulunuyor değil miyiz? Düşmanlarımız ise bâtıl üzerinde bulunuyor değiller mi?" diye sordu.

Hazret-i Ebu Bekir:

" Evet! Öyledir! " dedi. 461

Hazret-i Ömer:

" Bizim ölülerimiz Cennette, onların ölüleri Cehennemde değil mi?" diye sordu.

Hazret-i Ebu Bekir:

" Evet! Öyledir! " dedi. 462

Hazret-i Ömer:

" Öyle ise, biz ne diye dinimizi aşağı düşürmeye meydan veriyoruz463 da, Allah onlarla aramızda daha bir hüküm vermemişken geri dönüyoruz?! " dedi. 464

Hazret-i Ebu Bekir:

" Be adam! 465 Ey Hattab'ın oğlu! 466 Ey Ömer! 467 O, Allah'ın Resûlüdür! Kendisi, bu muahedeyi yapmakla Rabbine asi olmuş, karşı gelmiş değildir! Allah onun yardımcı sı di r. 468 Sen ölünceye kadar469 O'nun emrine sanl!

Vallahi, Muhammed (aleyhisselam) hak üzeredir! 470 Ona emrolunan da haktır.

Biz, Allah'ın emrine karşı gelemeyiz!

Allah onu zayi etmez! 471 Ben şehadet ederim ki; o, Resûlullah'tır! " dedi.

Hazret-i Ömer:

" Ben de onun Resûlullah olduğuna şehadet ediyorum ! 472

O, bize 'Beytullah'a varacağız ve onu tavaf edeceğiz! ' diye söylemiş değil miydi?" dedi.

Hazret-i Ebu Bekir:

" Evet! Ama sana 'Beytullah'a bu yıl gidecek ve tavaf edeceksin' diye de haber vermiş miydi?" dedi.

Hazret-i Ömer:

" Hayır! " dedi.

Hazret-i Ebu Bekir:

" Sen muhakkak Beytullah'a gidecek ve onu tavaf edeceksin! " dedi. 473

-------------------------------------

459. Müslim, Sahih, c. 3, s. 1412.

460. Zührî, s. 56, Abdurrezzak, c. 5, s. 339, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 330.

461. Aynı kaynaklar.

462. Müslim, Sahih, c. 3, s. 1412.

463. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 339, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 330, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 182, Müslim , Sahih, c. 3, s. 1412.

464. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 486, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1412.

465. Zührî, Megâzî, s. 56, Abdurrenak, Musannef, c. 5, s. 339, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 330, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 182.

466. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 486, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1412.

467. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 331.

468. Zührî, s. 56, Abdurrenak, c. 5, s. 339, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 330.

469. Zührî, Megâzî, s. 56, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 339.

470. Zührî, Megâzî, s. 56, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 339, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 330.

471. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 606.

472. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 331.

473. Zührî, Megâzî, s. 56, Abdurrezzak, c. 5, s. 340, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 330, 331 Buhârî, Sahih, c. 3, s. 182.

Peygamberimiz aleyhisselamın Hazret-i Ömer ve Arkadaşlarına Son Cevabı

Müşriklerle yapılan ve içinde Müslümanlar açısından bazı oldukça ağır şartlarda taşıyan muahede gereğince, tavaf edilmeden kurban kesip ihramdan çıkarak geri dönülecek olması ashaba çok güç ve ağır geliyor, bunu bir türlü içlerine sindiremiyorlardı. 474

Peygamberimiz aleyhisselama olanca bağlılıklarına ve saygılarına rağmen, Hazret-i Ömer, yanında bazı sahabilerle birlikte gelerek:

" Yâ Rasûlallah! Sen bize Mescid-i Haram'a girileceğini, Kabe anahtarının ele alınacağını söylememiş miydin?

Halbuki, ne kurbanlık develerimiz Beytullah'a kavuştu, ne de biz kavuştuk! ?" dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam, onlara:

" Ben size bunun bu seferiniz sırasında olacağını söyledim mi?" diye sordu.

Hazret-i Ömer " Hayır! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Yine de size söylüyorum: Beytullah'a girilecektir. Kabe'nin anahtarını alacağım! Mekke'de başımı kazıttıracağım! Siz de başlarınızı kazıttıracaksınız!

Ben, bunun olacağını, bilenlerle birlikte biliyorum! " buyurdu. 475

-------------------------------------

474. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 211.

475. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 609.

Ebu Ubeyde b. Cerrah'ın Hazret-i Ömer'i Öğütleyişi ve Hazret-i Ömer'in Davranışlarına Tevbe ve Nedamet Edişi

Ebu Ubeyde b. Cerrah da, Hazret-i Ömer'e:

" Ey Hattab'ın oğlu! Resûlullah aleyhisselamın söylediği sözü işitmiyor musun?!

Şeytandan Allah'a sığın, görüşünü kına! " diyerek öğütlüyordu.

Hazret-i Ömer der ki:

" Utancımdan, 'Eûzu billahi mineş şeytânir racîm! ' diyerek Eûzu çektim. Ben hiçbir zaman o günkü gibi bir musibete uğramadım, sürçüp kaymadım!

Peygamber aleyhisselama hiçbirzaman başvurmadığım biçimde, o gün başvurmuştum!

Vallahi, o gün düştüğüm şüphelerden dolayı, kendi kendime 'Eğer benim görüşümde yüz adam olsaydı, hiçbirzaman bu muahede ve musalahayı kabul etmezdik! ' diyordum! 476

Müslüman olduğum günden beri hiç duymadığım şüpheyi, o gün duymustum! 477

Nihayet, Yüce Allah işin sonunu hayır ve rahmet kıldı.

Resûlullah aleyhisselam, böyle olacağını çok iyi biliyormuş.

Resûlullah aleyhisselama karşı yapmış olduğum şeyi tenhalarda hatırladıkça, tasalarım büyüdü, arttı. 478

O gün Resûlullah aleyhisselama karşı sarfetmiş olduğum sözlerimden duyduğum korkudan dolayı, akıbetin hayrolmasını umarak oruçlar tutmaktan, sadakalar vermekten, nafile namazlar kılmaktan, köleler azad etmekten geri durmadım! " 479

-------------------------------------

476. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 606, 607.

477. Zührî, Megâzî, s. 55, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 607, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 339, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 6, s. 490.

478. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 607.

479. İbn Seyyid, c. 2, s. 119.

Çılgınlık Etmeye Kalkışıp Yakalanan Müşriklerin Serbest Bırakılışı

Seleme b. Ekvâ der ki:

" Bizler Mekkelilerle anlaşma yaptığımız ve birbirlerimize karıştığımız sırada, bir ağacın yanına gidip dallarından dökülen dikenlerini süpürmüş ve altına uzanmıştım.

Mekkeli müşriklerden dört kişi yanıma geldiler, Resûlullah aleyhisselama atıp tutmaya başladılar.

Onlara kızıp başka bir ağacın altına geçtim.

Onlarda silahlarını astılar ve ağacın altına uzandılar.

Böyle, uzanıp yatukları sırada idi ki, vadinin aşağısında bir seslenici:

'Yetişiniz ey Muhacirler topluluğu! Züneym'in oğlu öldürüldü! ' diyerek seslendi.

Hemen kılıcımı sıyırdım.

Sonra da, uyumakta olan dört kişinin ağaçta asılı silahlarını alıp elimde demetledim ve:

'Muhammed aleyhisselamı peygamberlikle şereflendiren Allah'a yemin ederim ki; eğer sizden birisi başını kaldıracak olursa, onun iki gözünün bulunduğu başına kılıcımı vururum! ' dedikten sonra, onları Resûlullah aleyhisselamın yanına götürdüm.

Amcam Âmir de, Kureyşîlerin Abele kolundan Mikrez'in oğlunu yetmiş kadar müşriğin başında, üzeri çullu bir at üzerinde bulunduğu halde, önüne katarak Resûlullah aleyhisselamın yanına getirdi.

Resûlullah aleyhisselam, onlara baktı da:

'Bırakınız onları! Varsın, kötülüğün başı da, sonu da onların olsun! ' buyurdu, hepsini affetti." 480

-------------------------------------

480. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 49, Müslim , Sahih, c. 3, s. 1434, 1435.

Kurbanlarını Kesip Tıraş Olmalarının Müslümanlara Emredilişi

Muahede ve musalaha işi bittikten ve Kureyş müşriklerinin elçileri çekilip gittikten sonra, 481 Peygamberimiz aleyhisselam, Hudeybiye'de ayağa kalkarak:

" Ey insanlar! 482 Kalkınız, kurbanlarınızı kesiniz! Sonra da, başlarınızı tıraş ediniz ve ihramdan çıkınız! 483 diyerek ashabına seslendi.

Onlardan hiç kimse, yerinden kımıldamadı! 484

Peygamberimiz aleyhisselam, bu emrini bir kez daha tekrarladı.

Yine, kalkan olmadı!

Peygamberimiz aleyhisselam, emrini üçüncü kez tekrarladı.

Yine, kalkan olmadı!

Peygamberimiz aleyhisselam, dönüp zevcesi Hazret-i Ümmü Seleme'nin yanına gitti. 485

Hazret-i Ümmü Seleme:

" Yâ Rasûlallah! Senin neyin var?! " diye sordu. 486

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Ümmü Seleme! Nedir halkın bu tutumu?! 487 Şaşılacak şey doğrusu! 488

Onlara; 'Kurbanlarınızı kesiniz! Başlarınızı tıraş ediniz de, ihramdan çıkınız! ' diye tekrar tekrar söylüyorum.

Onlar sözlerimi işitiyor, yüzüme bakıyorlar da, içlerinden hiçbiri benim emrimi yerine getirmeye kalkmıyor! ?" buyurup şikâyetlendi. 489

Hazret-i Ümmü Seleme:

" Yâ Rasûlallah! Görmüş olduğunuz hal, halka, her nasılsa gelmiş çatmış bulunuyor. 490

Ey Allah'ın Peygamberi! Sen bu işi yapmak istiyor musun?

Yapmak istiyorsan, hemen git, kurbanlık develerini kesinceye, berberini çağırıp tıraş oluncaya kadar ashabından hiçbir kimseye hiçbir şey söyleme! 491

Sen kurbanını kesecek, tıraş olacak olursan, halk da öyle yaparlar. 492 Muhakkak sana uyarlar! " dedi.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, ihramını sağ koltuğu altından çıkarıp sol omuzuna attı. Eline bir harbe alıp yüksek sesle 'Bismillâhi Allahuekber! ' diyerek kurbanlık develerini kesti. 493

Ashab, Peygamberimiz aleyhisselamın kurbanını kestiğini görür görmez, onlarda kalkıp develerini kesmeye koyuldular. 494

Hazret-i Ümmü Seleme der ki:

" Müslümanlar kurbanlıklara doğru öyle sıçraştılar ve öyle yığıldılar ki, birbirlerini ezeceklerinden korktum ! " 495

Talha b. Ubeydullah, Abdurrahman b. Avf ve Hazret-i Osman da, kendileri için Medine'den sürdürüp getirttikleri develeri kestiler. 496

O gün yetmiş deve kurban edildi. 497

Develer, Beytullah'ın yanında kurban edilmekben alıkonuldukları zaman, yavrularına böğürdükleri gibi böğürdüler! 498

Ebu Cehil'in Bedir savaşında ele geçirilen devesi de kurbanlıklar arasında bulunuyordu. 499 Onun kurban edilmesi Kureyş müşriklerini kızdırmıştı. 500

Her yedi kişi için bir deve kurban edilmiştir.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Kesilen kurbanlara sizden her fert muhakkak ortak olsun, katılsın! " buyurdu. 501

Kurbanlar, Hudeybiye kuyusunun üst tarafında kesildi. 502

Peygamberimiz aleyhisselam, o gün, kurbanların etlerinden istemek için oraya gelmiş olan genç dilencilere, kurban etlerini ve derilerini, kendileri istemeden verdi.

Müslümanlar, kestikleri kurbanların etlerinden hem kendileri yediler, hem de bulunan yoksullara yedirdiler. 503

Peygamberimiz aleyhisselam, Merve yanında kurban edilmek üzere, Eşlem kabilesinden Naciye ismindeki zâtla Mekke'ye yirmi deve gönderdi. Naciye onları Merve yanında kesti ve etlerini oradaki yoksullara dağıttı. 504

-------------------------------------

481. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 613, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 98.

482. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 211, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 326.

483. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 211.

484. Zührî, Megâzî, s. 56, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 340, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 326, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 182.

485. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 613, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 340, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 326, Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 182.

486. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 613.

487. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 326.

488. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 613.

489. İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 35.

490. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 326.

491. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 340, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 331, Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 182, Taberî, Târîh, c. 3, s. 80.

492. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 326.

493. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 613.

494. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 333, Vâkıdî, c. 2, s. 613, Abdurrezzak, c. 5, s. 340, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 331 , Buhârî, c. 3, s. 182.

495. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 613.

496. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 614.

497. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 614, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 103.

498. Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 4, s. 200, Suyûtî, Hasâisü'l-kübrâ, c. 2, s. 40, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 209.

499. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 334, Vâkıdî, c. 2, s. 614, İbn Sa'd c. 2, s. 103.

500. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 334.

501. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 103.

502. İbn Sa'd, c. 2, s. 100.

503. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 615, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 26, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 209.

504. Aynı kaynaklar.

Peygamberimiz aleyhisselamın Başını Kazıtması

Peygamberimiz aleyhisselam, kurbanlarını kestikten sonra, kırmızı meşinden yapılmış çadırına girdi. 505 Orada başının saçını kazıttı. O gün, Peygamberimiz aleyhisselamın başının saçını kazıyan Hıraş b. Ümeyye b. Fadlu'l-Huzâî idi. 506

Hıraş, Peygamberimiz aleyhisselamın başının kazımış olduğu saçlarını yanıbaşlarındaki yeşil semüre ağacının üzerine attı.

Ümmü Umâre; ağacın başına atılan saçları halkın alıp bölüştüklerini ve kendisinin de halkın aralarına sokulup saçlardan bir demet almış olduğunu bildirmiştir.

-------------------------------------

505. Vâkıdı, Megâzı, c. 2, s. 615.

506. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 233, Vâkıdı, c. 2, s. 615, 616.

Hazret-i Ümmü Seleme İle Ümmü Umâre'nin Saçlarını Kısaltmaları

Hazret-i Ümmü Seleme:

" O gün, ben de saçlarımı yanlarından kısalttım;"

Ümmü Umâre de:

" O gün, ben de yanımdaki makasla saçlarımı kısalttım" demiştir. 507

-------------------------------------

507. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 615.

Müslümanların Başlarını Tıraş Ettirmeye Koyulmaları

Sahabiler, Peygamberimiz aleyhisselamın başının saçlarını kazıttığını gördükleri zaman, onlarda başlarını tıraş ettirmeye koyuIdular. 508 Kimisi kurban kesiyor, kimisi kurbanını kestikten sonra başını tıraş ettiriyordu. Bir ara öyle yığıldılar ki, az kalsın birbirlerini ezivereceklerdi. 509

-------------------------------------

508. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 333.

509. Abdurrezzak, c. 5, s. 340, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 331, Buhârî, c. 3, s. 182.

Peygamberimiz aleyhisselamın Saçlarını Kazıtanlara Duası

Peygamberimiz aleyhisselam, ashabından kimisinin başını kazıtmakta, kimisinin saçlarını kırptırmakta, kısalttırmakta olduklarını görünce, 510 çadırından başını çıkarıp: 511

" Allah, başlarını kazıttıranIara rahmet etsin! " diyerek dua etti.

Sahabiler.

" Yâ Rasûlallah! Saçlarını kırptıran, kısalttıranlara da! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah, başlarını kazıttıranIara rahmet etsin! " diyerek dua etti.

Sahabiler

" Yâ Rasûlallah! Saçlarını kırptıran, kısalttıranlara da! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah, başlarını kazıttıranIara rahmet etsin! " diyerek dua etti.

Sahabiler

" Yâ Rasûlallah! Saçlarını kırptıran, kısalttıranlara da! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah, saçlarını kırptıran, kısalttıranlara da rahmet etsin! " diyerek dua etti.

Sahabiler

" Yâ Rasûlallah! Ne için saçlarını kırptıran, kısalttıranları hariç tutup, kazıttıranlara rahmet dileyerek yardım ettin?" diye sordular.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Çünkü, onlar (ötekiler gibi) şüpheye düşmediler! " buyurdu. 512

-------------------------------------

510. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 334.

511. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 615.

* Mağfiret (İbn Sa'd, c. 2, s. 103, 104).

512. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 334, Taberî, Târih, c. 3, s. 81.

Kasırganın Kesilen Saçları Havalandırıp Harem İçine Savuruşu

Gerek Peygamberimiz aleyhisselam, gerek sahabiler kurbanlarını kestikten, saçlarını kazıttırdıktan, kırptırdıktan sonra, Yüce Allah bir kasırga gönderdi. Ashabın Harem dışında kalan saçlarını havalandırıp Harem içine savurdu, ulaştırdı. 513

Sahabiler, bunu, umrelerinin kabul olunduğuna işaret olarak birbirlerine müjdelediler. 514

-------------------------------------

513. İbn Sa'd, , c. 2, s. 104, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 6, s. 493-494, Muğultaydan naklen Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 170, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 26, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 209.

514. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 6, s. 494, Halebt, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 713, Zürkânı, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 209.

Bir Açıklama

Başta Ashab-ı Kirâm olmak üzere, bütün Müslümanlar Peygamberimiz aleyhisselamın buyruklarını yerine getirmek, yasakladıklarından da sakınmakla mükellef bulunduklarına göre, (Haşr: 7) Peygamberimiz aleyhisselamın buyruklarını Müslümanların dinlemeyecekleri düşünülemez. 515

Verilen emri yerine getirmekte ağır davranmaları ise, nihayet, şartlarını ağır buldukları muahede hükümlerinin vahiy ile ortadan kaldırılacağını sanmalarından, 516 hiç değilse, bu yıl başladıkları umre amellerini tamamlayabilmek için Mekke'ye girmelerinin sağlanacağını ummalarından ve bunun gerçekleşmesi zamanını beklemelerinden ileri gelmekte idi. 517

Bu husustaki ümitleri kesilince, Peygamberimiz aleyhisselamın buyruklarını yerine getirmeye gir-işivermeleri bunu göstermektedir.

-------------------------------------

515. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 713, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 209.

516. İbn Kayyım, c. 2, s. 144.

517. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 209.

Hazret-i Ebu Bekir'in Hudeybiye Muahedesi Hakkındaki Görüşü

Hazret-i Ebu Bekir der ki:

" İslâm'da, Hu dey biye fethinden daha büyük bir fetih olmamıştır.

Fakat, Muhammed aleyhisselamla Rabbi arasındaki şey hakkında halkın görüşleri kısa ve dardı.

Kullar, acele ederler.

Yüce Allah ise, dilediği işi kıvamına gelip olgunlaşmadıkça yapmakta, kullar gibi acele etmez." 518

-------------------------------------

518. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 610, İbn Asâkir ‘den naklen Alâüddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 10, s. 472, Halebî, İnsân, c. 2, s. 721

Peygamberimiz aleyhisselamın Hudeybiye'den Ayrılışı ve Fetih Sûresinin Nazil Oluşu

Peygamberimiz aleyhisselam, Hudeybiye'de 19 gün kadar veya 20 gece oturduktan sonra, Medine'ye dönmek üzere oradan ayrıldı.

Merru'z-zahran'a, daha sonra Usfan'a gelip kondu. 519

Usfan'dan ayrılıp Kurâu'l-Gamîm'e doğru ilerledi.

Kurâu'l-Gamîm'de bulunulduğu sırada Fetih sûresi nazil oldu. 520

Hazret-i Ömer der ki:

" Hudeybiye'den dönerken, Resûlullah aleyhisselamın yanında gidiyordum. 521

Resûlullah aleyhisselamdan birşey sordum.

Resûlullah aleyhisselam bana cevap vermedi.

Tekrar sordum. Yine cevap vermedi.

Üçüncü kez sordum, yine cevap vermedi.

Kendi kendime:

'Ey Hattab'ın oğlu Ömer! Anan kaybetsin de, sana ağlasın!

Bak! Resûlullah aleyhisselama üç kez soru sordun durdun da, Resûlullah soruların hepsinde de sana cevap vermedi! 522

Sen aleyhinde nazil olmasını hakettin! ' dedim. 523

Aleyhimde Kur'ân nazil olmasından korkarak, devemi sürüp halkın tâ önüne geçtim. 524

Yakın, uzak. , herşey beni tuttu, sıktı ve bunalttı.

Halkın en önünde, tasalı, üzüntülü olarak gidiyordum. 525 Çok beklememiştim ki, 526 münâdi (seslenici):

'Ey Ömer b. Hattab! 527 Nerededir Ömer! ' diyerek sesleniyordu! 528

Münâdinin bana seslendiğini işitince, kendi kendime:

'Ben zaten aleyhimde Kur'ân nazil olmasından korkmuştum! ' dedim. 529

Kalbime ne kadar korku düştüğünü, Allah çok iyi biliyor. 530

Hemen döndüm.

Hakkımda birşey nazil olduğunu sanıyordum. 531

Resûlullah aleyhisselamın huzuruna vardım, Kendisine selam verdim. 532 O da selamıma karşılık verdi. Çok sevinçli idi. 533

Bana:

'Ey Hattab'ın oğlu! 534 Bana bu gece bir sûre indi ki, o, bana535 üstüne güneş doğan herşeyden536 daha sevgilidir! ' buyurduktan sonra, onu, 'İnnâ fetahnâ leke fethan mübînen=Biz gerçekten sana apaçık bir fetih ve zafer kapısı açtık! Bu da, geçmiş ve gelecek günahını Allah'ın bağışlaması, senin üzerindeki nimetini tamamlaması, seni bu sayede doğru yola iletmesi içindir'537 diyerek okudu." 538

-------------------------------------

519. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 616.

520. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 420.

521. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 617, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 31.

522. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 617, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 31, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 43, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 385.

523. Tirmizî, Sünen, c. 5, 385.

524. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 617, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 31 , Buhârî, Sahîh. c. 6, s. 43, 44.

525. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 617.

526. Buhârî, Sahîh, c. 6, s. 44, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 385.

527. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 617.

528. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 31.

529. Buhârî, Sahih, c. 6, s. 44.

530. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 617.

531. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 31.

532. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 617, Buhârî, Sahîh, c. 6, s. 44.

533. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 617.

534. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 385.

535. Vâkıdî, c. 2, s. 617, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 31, Buhârî, c. 6, s. 44, Tirmizî, c. 5, s. 385.

536. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 31.

537. Feth: 1 -2, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 31.

538. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 617, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 44.

Müslümanların Tutum ve Davranışlarından Dolayı Azaba Uğramaktan Korkuya Düşmeleri

Mücemmi' b. Câriye de, Fettı sûresinin inişi sırasında halkın nasıl korku geçirdiklerini şöyle anlatır: " Halk, korka korka, develerinin yanlarına dağılmışlardı. Birbirlerine:

'Halka ne oluyor?' diye soruyorlardı. 'Resûlullah aleyhisselama vahiy gelmiş! ' dediler.

Biz de, halk ile birlikte, korka korka Resûlullah aleyhisselamın yanına doğru vardık. Resûlullah aleyhisselam, Kurâu'l-Gamîm'in yanında ayakta duruyordu. Halk kendisinin yanında toplanınca, onlara:

İnnâ fetahnâ leke fethan mübînen... ' diyerek Feth sûresinin âyetlerini okudu. Sahabilerden birisi:

'Yâ Rasûlallah! Bu muahede bir fetih midir?' diye sordu. Resûlullah aleyhisselam:

'Evet! Varlığım Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; bu muahede muhakkak bir fetihtir! ' buyurdu." 539

-------------------------------------

539. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 105, Taberî, Tefsir, c. 26, s. 71, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 156, 157.

Cebrail aleyhisselamla Sahabilerin Peygamberimiz aleyhisselamı Tebrik Etmeleri

Cebrail aleyhisselam, Feth sûresini indirdiği zaman:

" Yâ Rasûl allan! Sana mübarek ve kutlu olsun! " diyerek Peygamberimiz Aleyhi sselamı tebrik etti. 540 Enes b. Malik'in bildirdiğine göre; Peygamberimiz aleyhisselam, sahabilerine: " Bana bir âyet indi ki, o bana yeryüzünde ki I erden daha sevgilidir! " buyurduktan sonra, onu okudu. Sahabiler

" Ey Allah'ın Peygamberi! Sana mübarek olsun!

Yüce Allah, senin için neler yapılacağını açıklamıştır. Acaba, bizlere ne yapacak?" diye sordular. Bunun üzerine, Yüce Allah, Resûlullah aleyhisselama:

" Bütün bu lütuflar, erkek mü'minlerle kadın mü’minleri, altlarından ırmaklar akan Cennetlere-içlerinde temelli olarak kalmak üzere-koymak, günahlarını da yarlıgamak içindir.

İşte bu, Allah katında en büyük kurtuluş ve saadettir! (Feth: 5) mealli âyeti indirdi. 541

-------------------------------------

540. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 618, Taberî, Tefsir, c. 26, s. 70, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 123, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 210.

541. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 385, Taberî, Tefsir, c. 26, s. 69, 70, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 157, 159.

Peygamberimiz aleyhisselamın Müslümanlara Eski Günlerini ve Hallerini Hatırlatışı

Müslümanlar arasında bulunan biradam:

" Beytullah'ı tavaftan alıkonulmuşuz!

Kurbanlıklarımızın Harem'de kurban edilmelerine de engel olunmuş! Müslüman olarak bize gelip sığınan iki kişiyi de, Resûlullah onlara (müşriklere) geri çevirmiş!

Bu nasıl, ne biçim fetihtir?! " diyerek söylenmişti.

Onun bu sözleri Peygamberimiz aleyhisselama haber verilince, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bu, ne kötü sözdür!

Evet! O [Hudeybiye muahedesi] en büyük fetihtir!

Müşrikler sizin kendi beldelerine gidip gelmenize ve işinizi görmenize razı olmuş, gidip gelirken de emniyet ve selamet içinde bulunmanızı istemiştir.

Onlar, şimdiye kadar istemedikleri, hoşlanmadıkları şeyi, İslâmiyeti de böylece sizlerde görecek, öğreneceklerdir.

Allah sizi onlara muzaffer kılacak, gittiğiniz yerden sağ salim, kazançlı olarak döndürecektir. Bu ise, fetihlerin en büyüğüdür! 542

Sizler, Uhud savaşı günü, savaş meydanından boyuna uzaklaştığınızı ve hiç kimseye dönüp bakmadığınızı ve o zaman benim de sizi arkanızdan çağırıp durduğumu unuttunuz mu?!

Ahzab (Hendek) savaşı günü de, onların (müşriklerin) hem üstünüzden, hem alt tarafınızdan size geldiklerini, o zaman gözlerin döndüğünü, yüreklerin gırtlaklara dayandığını ve sizlerin Allah'a karşı türlü zanlarda bulunmuş olduğunuzu unuttunuz mu?! 543

Sizler filan gün şöyle şöyle, filan gün şöyle şöyle yaptığınızı unuttunuz mu?" buyurarak, onlara, geçmişteki işlerini birer birer hüürlattı. 544

Müslümanlar, Peygamberimiz aleyhisselamı dinledikten sonra:

" Allah ve Allah'ın Resûlü doğrudur.

O muahede, fetihlerin en büyüğüdür!

Vallahi, ey Allah'ın Peygamberi! Bizler, bunu senin düşündüğün gibi düşünmemiştik!

Muhakkak ki, sen Allah'ı ve Allah'ın emrini bizlerden daha iyi bilirsin! " dediler. 545

Peygamberimiz aleyhisselam; Hudeybiye muahede ve musalahasının, Müslümanlar aleyhine imiş gibi görünmesine rağmen, Müslümanlar için genişlik ve rahmet, İslâmiyet için de bir yayılma olacağını biliyordu ve bunu kendisine Rabbi bildirmişti. 546

Hudeybiye'den dönülüp Medine'ye gelindiği zaman, Müslümanlardan birisi de:

" Yâ Rasûlallan! Sen bize 'Mekke'ye korkusuzca gireceksiniz! ' dememiş miydin?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet, dedim. Ama, size 'Bu yılımda gireceksiniz! ' dedim mi?" buyurdu.

Adam:

" Hayır! 'Bu yıl gireceksiniz! ' demedin" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" O, Cebrail'in (Allah tarafından) bana dediği gibidir" diyerek, 547 şu âyetleri okudu:

" Andolsun ki, Allah, Resûlünün gördüğü rüyanın hak ve gerçek olduğunu doğrulamıştır. İnşaallah, hepiniz emniyet içinde, kiminiz başlarınızı kazıtarak, kiminiz saçlarınızı kısaltarak, korkusuzca, mutlaka Mescid-i Haram'a gireceksiniz." 548

-------------------------------------

542. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 160, Musa b. Ukbe'den naklen İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 13, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 715.

543. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 609, Musa b. Ukbe'den naklen İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2 s. 123, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 165, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 715, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 211.

544. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 609.

545. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 609, İbn Seyyid, c. 2, s. 123, Halebî, c. 2, s. 715, Zürkânî, c. 2, s. 211.

546. İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 209, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 34.

547. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 341, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 122.

548. Feth: 27.

Peygamberimiz aleyhisselamın Medine'ye Gelişi ve Sefere Katılmayan Bazı Kabilelerin Özür Dilemeleri

Peygamberimiz aleyhisselamın Mekke'ye giderken kendileriyle birlikte gitmeye çağırdığı halde, şunu bunu bahane ederek gitmekten kaçınan Müzeyne, Cüheyne ve Benî Bekr kabileleri, Peygamberimiz aleyhisselamın sağ salim olarak Medine'ye geldiğini görünce, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldiler ve:

" Seninle birlikte gitmekten kaçındığımız için yariıganmamızı, Rabbinden dileyiver?" dediler. 549 Yüce Allah, onların gelip böyle söyleyeceklerini ve fakat bunda samimi olmadıklarını, yolda indirmiş olduğu Feth sûresinde Peygamberimiz aleyhisselama haber vermişti. 550

-------------------------------------

549. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 619.

550. Feth: 11.

Hudeybiye Muahedesi Üzerine Feth Sûresinin İnişi

Hudeybiye seferi ve muahedesi münasebetiyle nazil olan Feth sûresinde şöyle buyurulur: 1-3." Muhakkak ki, Biz sana apaçık bir fetih yolu açtık.

Tâ ki, Allah senin günahından geçmişini ve geleceğini bağışlaya, senin üzerindeki nimetini tamamlaya ve seni dosdoğru biryola ilete!

4. Allah, imanlarına iman katsınlar diye, Müslümanların kalbine sekînet indirdi. Göklerin ve yerin orduları hep Allah'ındır! Allah herşeyi hakkıyla bilendir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir.

5. (Bütün bu lütuf I ar) erkek mü'minlerie kadın mü'minleri, altlarından ırmaklar akan Cennetlere-içlerinde temelli kalmak üzere-koymak, günahlarını yarlıgamak içindir.

İşte, Allah katında en büyük kurtuluş budur.

6. Allah, bu fethi, bundan hoşlanmayan; 'Allah şu peygambere ve mü'minlere yardım etmeyecek!

Onlar evlerine de asla sağ dönemeyecekler! ' diyerek Allah'a karşı kötü zanda bulunan erkek münafıklarla kadın münafıkları, erkek müşriklerle kadın müşrikleri azaba uğratmak için ihsan etti.

O kötülük girdabı, onların başlarına gelsin!

Allah, onlara gazab etmiş, lanet etmiş; kendilerine Cehennemi hazırlamıştır. Ne kötü birvarış yeridir orası!

7. Evet! Göklerin ve yerin (azab) orduları da Allah'ındır! Allah, kudretiyle herşeye üstün gelen Azîz, hikmetiyle her yaptığını yerli yerince yapan Hakîm'dir.

8. Hiç şüphesiz, Biz, seni (Allah'ın birliğine) şahit, o şehadeti kabul ve gereğince hareket edenleri (Cennetle) müjdeleyici, kabul ve gereğince hareket etmeyenleri de (Cehennem azabıyla) korkutucu, uyarıcı olarak gönderdik.

9. Ki, hepiniz (ey insanlar), Allah'a ve Allah'ın Peygamberine iman edesiniz, ona yardım edesiniz ve onu büyük tanıyasınız; sabah akşam da, Allah'ı teşbih edesiniz diye.

10. Muhakkak ki, sana bey'at edenler, ancak Allah'a bey'at etmişlerdir!

Allah'ın Kudret Eli, onların ellerinin üzerindedir!

Şu halde, kim (bu bey'attan) cayarsa, sırf kendi aleyhine caymış olur!

Her kim de Allah'a verdiği sözü yerine getirirse, Allah da ona büyük bir ecir verecektir.

11. Bedevi'lerden olup da (Kureyş müşriklerinden korkarak) geride kalanlar; 'Bizleri mallarımız ve ailelerimiz oyaladı. Bunun için bize mağfiret dile! ' diyeceklerdir.

Onlar, kalblerinde olmayan şeyi ağızlarıyla söylüyorlar.

Sen onlara de ki:

'Eğer Allah size bir zarar dilerse, yahut bir yarar dilerse, Allah'a karşı, kim birşey yapabilir?

Muhakkak ki, Allah, yapmakta olduğunuz herşeyden haberdardır!

12. Doğrusu, siz Peygamberin de, mü'minlerin de ailelerine ebediyyen dönemeyeceklerini sandınız; bu, sizin kalblerinizde allandı pullandı da, kötü zanna düştünüz!

Bu yüzden, helâka mahkum bir kavim oldunuz!

13. Her kim Allah'a ve Allah'ın Resûlüne inanmazsa, iyi bilsin ki, Biz kâfirler için çılgın bir ateş hazırlamışızdır!

14. Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Allah dilediğini bağışlar, dilediğine de azab eder. Allah çok yarlıgayıcıdır, çok merhametlidir.

15. Siz ganimetler almak için gittiğiniz vakit, o geride kalanlar diyecekler ki: 'Bırakınız bizi, arkanızdan gelelim. '

(Allah o ganimetleri Hayber savaşına katılanlara va'd etmiş iken) onlar, Allah'ın kelamını değiştirmek isterler.

Onlara de ki: 'Siz bizim arkamızdan asla gelemeyeceksiniz! Sizin hakkınızda Allah daha önce böyle buyurdu. '

Onlar: 'Hayır! Siz bizi kıskanıyorsunuz! ' diyecekler.

Hayır! Onlar, ancak, pek az anlayan kimselerdir.

16. O (Hudeybiye'ye gelmeyip) geri kalan Bedevilere de ki:

'Siz yakında çetin bir savaş ehli olan bir kavme-kendileriyle savaşmak, yahut çarpışmasız onların Müslüman olmalarını sağlamak üzere-davet olunacaksınız. Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir. Eğer bundan önce döndüğünüz gibi dönerseniz, Allah sizi elem verici bir azapla azaplandırır.

17. Âmâya, gözsüze, savaştan geri kalmak hususunda sakınca yok! Topala sakınca yok! Hastaya sakınca yok!

Kim Allah'a ve Allah'ın Resûlüne itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan Cennetlere koyar. Kim de yüz çevirirse, onu da elem verici bir azabla azablandırır.

18-19. Andolsun ki; Allah mü'minlerden-ağacın altında seninle bey'at ederlerkervrazı ve hoşnut oldu da, kalblerindekini bilerek üzerlerine o sekîneti indirdi.

Onları yakın bir fetih ve zaferle ve daha binçok ganimetlerle mükâfatlandırdı.

Allah kudretiyle herşeye üstün gelen Azîz, her yaptığını yerli yerince yapan Hakîm'dir.

20. Allah, size daha birçok ganimeti er de va'd etti,

Şimdilik bunu (Hayber ganimetlerini) size peşin verdi, sizden insanların ellerini çekti; ki bu da, mü'minlere bir delil olması ve sizi dosdoğru biryola hidayet buyurması içindir.

21. Allah, size daha başka (ganimetler de va'd etti ki), o henüz elinize geçmemiştir. Allah, bütün bunları (ilmiyle) kesinlikle kuşatmıştır. Allah herşeye kadirdir.

22. Eğer kâfirler sizinle (Hudeybiye'de) savaşsalardı, muhakkak, arkalarına dönüp kaçarlardı.

23. Allah'ın öteden beri cari olan sünneti (kanunu) budur. Allah'ın sünnetinde (kanununda) bir değişiklik bulamazsın.

24. Allah Mekke vadisinde kâfirlere karşı size zafer verdikten sonra, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çeken de O (Allah) idi.

Allah, ne yaparsanız hakkıyla görendir.

25. Onlar o kimselerdir ki, hakkı inkâr etmişlerdir ve sizi Mescid-i Haram'dan o bekletilen kurbanlıkları da (Mina) mevkiine varmaktan men ettiler.

Eğer onların arasında sizin bilmediğiniz iman etmiş erkekler ve iman etmiş kadınlar bulunmasaydı ve onları bilmeyerek çiğnemenizden dolayı size bir vebal gelecek olmasaydı, o mü'minler (kâfirlerin içinden) seçilip ayrılabilselerdi, veya savaşın olmamasıyla Allah'ın dilediğini rahmetine sokma durumu olmasaydı, Biz, onlardan kâfir olanları, muhakkak elem verici bir azaba uğratırdık.

26. O vakit ki, o kâfirlerin kalblerinde asabiyet, Cahiliye asabiyeti kaynadığı sırada; ona karşı, Allah gerek Resûlünün, gerek mü'minlerin üzerine sekînetini indirdi ve onları takva sözü üzerinde durdurdu.

Zaten, onlar buna lâyık ve ehil idiler. Allah herşeyi hakkıyla bilendir.

27. Andolsun ki; Allah, Resûlünün gördüğü rüyasını doğru çıkardı.

İnşaallah, hepiniz Mescid-i Haram'a emniyet içinde, kiminiz başlarınızı kazıtarak, kiminiz saçlarınızı kısaltarak, korkusuzca, muhakkak gireceksiniz.

Allah sizin bilmediğinizi bildi de, size bundan önce yakın bir fetih verdi.

28. O Allah, Resûlünü hidayet ve hak din ile gönderdi ki, o dini bütün dinlerin üzerine çıkarsın. Senin bu gönderildiğine şahit olarak da, Allah, yeter!

29. Muhammed, Allah'ın Resûlüdür. Onun yanında bulunanlar da, kâfirlere karşı çok sert, çetin, kendi aralarında ise pek merhametlidirler.

Onların, daima rükû ve secde ederek, Allah'tan, lütuf ve rızasını istediklerini görürsün.

Yüzlerinde secdelerin eserinden dolayı nuranflik vardır.

Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır.

Onların İncil'deki vasıfları da; filizini çıkarmış, gitgide onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, sonra da sapları üzerine doğrulup kalkmış bir ekine benzer ki; bu, ekincilerin de hoşuna gider.

Ashab hakkında bu temsiller, onlarla kâfirleri öfkelendirmek içindir.

Allah, onlardan, iman edip iyi amel işleyenlere, hem bir mağfiret, hem büyük bir ecir va'd buyurmuştur." 551

-------------------------------------

551. Feth: 1-29.

Feth Sûresinin Bazı Âyetleri Hakkında Açıklama

Feth sûresinin 1. âyetinde geçen " feth" sözü; lügatta, kapalı şeyi açmak, kapalılığı gidermek demek-tir. 552

Feth; hüküm ve kaza mânâsına da kullanılır ki, müşkil ve kapalı dâvaları halletmek demek olur. 553

Kureyşîlerle yapılan anlaşma, nimetin en büyüğü olup, Peygamberimiz aleyhisselama apaçık bir hüküm ve hükümet yolunun açıldığını ifade eder. 554

Gerçekten de, müşrikler, Uhud'da ve Hendek'te kökünü kazımak istedikleri İslâm devlet ve hükümetini ilk defa olarak Hudeybiye muahedesiyle, ister istemez kabul etmiş, tanımış bulunuyorlardı.

İmam Zührî, Hudeybiye muahede ve musalahasının sonucunu, Peygamberimiz aleyhisselamın bu yoldaki hadislerinden* yararlanarak şu sözleriyle açıklar:

" İslâm'da, Hudeybiye musalahasından önce, ondan daha büyük bir fetih olmamıştır.

Müslümanlarla müşrikler nerede karşılaşırlarsa, aralarında ancak vuruşmalar, çarpışmalar olurdu.

Hudeybiye barışı olunca, harp ve çarpışma bırakıldı.

İki taraf, birbirlerinden emniyet ve selamette kaldılar. Birbirlerine kavuşup karıştılar. Sözde ve dâvalarda birbirlerine yardım etmeye başladılar.

İslâmiyetten kime söz açılsa, o biraz düşünmekte ve hemen ona girmekte idi.

İki yıl içinde İslâmiyete girenler, bundan önce o güne dek Müslüman olanların sayısı kadardı ve daha da çoktu. 555

İbn Hişam, buna şu sözleri ekler

" Cabir b. Abdullah'ın söylediğine göre; Resûlullah aleyhisselam, Hudeybiyeye 1400 kişinin başında gitmişti.

Bundan iki yıl sonra, Mekke'nin fethi yılında ise, 10. 000 kişinin başında gitmiştir ki, bu, Zührî'nin sözünün yerinde olduğunu gösterir. 556

Bu müddet içinde İslâmiyet, Arabistan'ın her köşesine yayılmış ve açıklanmış, müşriklerin harpte ve şirkte en ileri gidenlerinden Amr b. Âs, Halid b. Velid ve benzerleri Müslüman olmuşlardı. 557

Hudeybiye musalahası üzerine, Müslümanlar müşriklerle biraraya gelmeye ve onlara Kur'ân-ı Kerîm dinletmeye, İslâmiyet üzerinde onlarla açıktan açığa ve korkusuzca konuşmaya, Müslümanlıklarını gizleyenlerde onu açığa vurmaya başlamışlardı. 558

Halbuki, Hudeybiye barışından önce, iki taraf birbirine karışamıyordu. Barıştan sonra ise, müşrikler Medine'ye serbestçe geliyorlar, Müslümanlarda Mekke'ye serbestçe gidiyorlar; orada ev halkları, dostları ve başkalarıyla oturup kalkıyorlardı.

Artık, Peygamberimiz aleyhisselamın hal ve hareketleri, mucizeleri, ahlâkı ve yolunun güzelliği hakkında Müslümanların verdikleri bilgiler ve öğütler dinlenir olmuş, müşriklerin kalbleri yumuşayıp İslâmiyete meyletmeye başlamıştı.

Bâdiyelerde, çöllerde oturan Araplar da, Müslüman olmak için, Kureyş müşriklerinin Müslüman olmalarını bekliyorlardı. 559

Feth sûresinin 6. âyetinde anılan münafıklar ile, 11, 12, 15, 16. âyetlerinde sözü geçen bedeviler, Mekke ve Medine arasında oturan Müzeyne, Cüheyne ve Benî Bekr kabileleri halkı olup; Peygamberimiz aleyhisselam onları Hudeybiye'ye doğru götürmek istediği zaman, onlar Kureyş müşriklerinden korkmuşlar, ev halklarını ve mallarını bahane ederek Hudeybiye seferinden geri kalmışlardı.

Peygamberimiz aleyhisselamla ashabının sağ salim döndüklerini görünce de:

" Seninle gidemediğimiz için Allah'tan yarlıganmamızı dile" diyerek dil ucuyla niyazda bulunmuşlardı. 560

Hayber gazasına ise, ganimet almak için katılmak istemişlerdi.

16. âyette bahsi geçen sert ve çetin savaşçı kavim; Arap olmayan kavimler, veya Rumlar, yahut Hevâzin, ya da Benî Hanifelerdi. 561

18. âyette sözü geçen yakın fetih, Hudeybiye musalahası;

20. âyette çabuk olarak verildiği bildirilen ganimet de, Hayber ganimeti idi. 562

26. âyette geçen, " kalbleri taassupla kaplanmış olanlardan birisi de, Kureyş müşriklerinin elçisi Süheyl b. Amr idi.

Besmeleyi ve Peygamberimiz aleyhisselamın Resûlullah sıfatını yazdırmamak için, direnmiş dur-m ustu.

Âyette geçen takva sözü ise, " Lâ ilahe illallah Muhammedün resûlullah" kelime-i tevhidi ve kelime-i şehadet idi.

27. âyetteki yakın bir fetih, Hudeybiye musalahası, barışı idi. 563

29. âyette Ashab-ı Kiram için, İncil'de geçtiği açıklanan; " Filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerinde dimdik yükselmiş, ekincilerin hoşuna giden bir ekin gibidir! " mealli bir temsille, önce onların az olacakları, sonra artmaya başlayacakları, ondan sonra çoğalacakları, daha sonra da gövdeleşerek güçlüleşecekleri anlatılmıştır. 564

Bugün İncil tercemeleri olmak üzere ellerde dolaşan ve kutsal sayılan bazı kitaplarda da, şu temsiller görülmektedir:

" Anlara bir temsil daha irad edüp dedi ki: Semâ melekûtu, bir âdemin alup tarlasına ektiği hardal dânesine benzer.

Cümle tohumların en küçüğü ise de, büyüdüğü zaman, sebzevatın hepsinden büyük olup ağaç olur. Şöyle ki; hava kuşları gelüp anın dallarına konarlar." 565

" Ve dedi ki; Allah'ın melekûtu böyledir:

Güya, bir âdem tohumu yere atar ve gece gündüz uyuyup kalkar ve tohum anın bilmediği surette biterve büyür. Zira, yer kendiliğinden evvelâ otu, sonra başağı ve daha sonra, başakta mükemmel buğdayı husule getürür ve mahsul kemale erdüğü gibi, orağı salar. Zira, hasad vakti yetişmiştir." 566

" İsa dahi anlara hitaben: Yapıcıların reddettikleri taş, köşe taşı oldu! Bu, Rabb tarafından olup gözlerimiz önünde acâibdir! ' kelamını bir vakit kitaplarda okumadınız mı?

Bunun içün size derim ki: 'Melekûtullah, sizden alınıp mahsûlünü getüren bir ümmete verilecektir ve bu taş üzerine düşen, parçalanacaktır. Ol dahi, kimin üzerine düşerse, anı ezecektir! ' dedi. 567

-------------------------------------

552. Firuzâbâdi, Kâmûsu’l-muhît, c. 1, s. 247, Râgıb, Müfredâtü'l-Kur'ân, s. 370.

553. Râgıb, Müfredâtü'l-Kur'ân, s. 370, 371.

554. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 618.

* İbn Seyyid, c. 2, s. 123.

555. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 336, 337, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 624, Taberî, Târîh, c. 3, s. 81.

556. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 336, 337, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 624.

557. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 624.

558. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 144.

559. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 168.

560. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 619.

561. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 335, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 620.

562. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 621.

563. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 336, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 623.

564. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 623.

565. Matta İncili, 13: 31-33.

566. Markos İncili, 4: 26-29.

567. Matta İncili. 21: 42-44.

Ebu Basîr'in Mekke'den Kaçışı ve Kureyşîlerin Ticaret Yollarını Kesişi

Ebu Basîr'in İsmi, Soyu ve Kimliği

Ebu Basîr'in ismi ve soyu; Ubeyd (veya Utbe) b. Esîdb. Cariye olup Sakîf kabilesindendi. 568 Zühre oğullarının müttefiki idi. 569

Mekke'de müşriklerce hapsedilmiş olan Müslümanlar arasında bulunuyordu. 570

-------------------------------------

568. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1612.

569. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 624.

570. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 337, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 205.

Ebu Basîr'in Medine'ye Kaçışı ve Müşriklere İade Edilişi

Ebu Basîr, Peygamberimiz aleyhisselamın Hudeybiye'den Medine'ye dönüşünden sonra, 571 bir fırsatını bulup, Mekke'den yaya olarak kaçti. 572

Ahnes b. Şerik es-Sakafî ile Ezher b. Avf ez-Zührî; Âmir b. Lüeyy oğullarından İbn Lebun Huneys b. Cabir" i, erkek bir deve vermek üzere kiraladılar.

Peygamberimiz aleyhisselama da, aradaki musalaha ve muahedeyi hatırlatan ve Ebu Basîr'in kendilerine iadesini isteyen bir yazı yazdılar.

Huneys b. Cabir, azadlı kölesi Kevser'i devesinin terkisine alarak Medine yolunu tuttu.

Huneys ile Kevser, Medine'ye geldiler.

Huneys, Peygamberimiz aleyhisselama:

" İşte, sana yazı! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Übeyy b. Ka'b'ı çağırdı. Übeyy b. Ka'b, yazıyı Peygamberimizi aleyhisselama okudu.

Yazıda:

" Adamlarımızdan, senin yanına gelecek olanların bize geri çevrilmesi hakkında sana ne şart koştuğumuzu ve aramızdaki anlaşmaya da şahitler tuttuğumuzu biliyorsundur.

Öyleyse, adamımızı bize gönder" deniliyordu. 573

-------------------------------------

571. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 337, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 624.

572. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 624.

573. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 624, 625.

Peygamberimiz aleyhisselamın Ebu Basîr'I Öğütleyişi ve Teselli Edişi

Peygamberimiz aleyhisselam, Ebu Basîr'e:

" Ey Ebu Basîr! Biliyorsun ki, biz şu Kureyş kavmiyle bir anlaşma yapmış ve onlara söz vermiş bulunuyoruz.

Dinimize göre; verdiğimiz sözde durmamak bize yaraşmaz!

Hiç şüphe yok ki, Yüce Allah, senin için ve seninle birlikte bulunan zayıf, koruyucusuz Müslümanlar için, bir genişlik, bir çıkar yol yaratacaktır!

Haydi, kavminin yanına git! " buyurdu.

Ebu Basîr

" Yâ Rasûlallah! Bana işkence yapsınlar, beni dinimden döndürsünler diye mi müşriklere geri çeviriyorsun?! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Git diyorum sana! Hiç şüphesiz, Yüce Allah, senin için, seninle birlikte bulunan zayıf, koruyucusuz Müslümanlar için bir genişlik, bir çıkar yol yaratacaktır! " buyurdu. 574

Ebu Basîr' i Âmirî ile adamına teslim etti.

Ebu Basîr müşriklerin yanına düşüp giderken, Müslümanlar Ebu Basîrln yanında yürüyor ve:

" Ey Ebu Basîr! Sana müjdeler olsun! Hiç şüphesiz, Yüce Allah senin için bir çıkar yol yaratacaktır! Yerine göre, bir adam bin adamdan daha hayırlı olur! Sen de git, işini gör! Sen de git, işini gör! " diyorlar; sanki ona yanındakilerin bir çaresine bakmasını, ellerinden kurtulmasını duyuruyor, buyuruyorlardı.

-------------------------------------

574. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 337, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 625.

Ebu Basîr'in Kendisini Götürenlerden Birisini Öldürüp Kurtuluşu

Zülhuleyfe'ye varıp kavuştukları zaman, öğle vakti olmuştu.

Ebu Basîr, Zülhuleyfe Mescidine girip iki rekat yolcu namazı kıldı. Mescidin duvarının dibine oturdu. Yanında taşıdığı hurma azığındaki hurmalardan yemeye başladı.

İki arkadaşına da:

" Yaklaşınız, siz de yiyiniz! " dedi.

Onlar:

" Senin yemeğin bize gerekmez! " dediler.

Ebu Eiasîr.

" Fakat, siz beni yemeğinize davet etmiş olsaydınız, ben davetinizi kabul eder, yemeğinizden sizinle birlikte yerdim" dedi.

Bunun üzerine, utandılar, yaklaştılar, Ebu Basîr'le birlikte hurmaya ellerini uzatmaya başladılar.

Kendilerine ait sofradaki az etli kemiği de, getirip ortaya koydular ve hep birlikte yediler.

Ebu Basîr onlara ısındı.

Âmin de, boynunda taşıdığı kılıcını duvardaki taşın üzerine astı.

Ebu Basîr, Âmirî'ye:

" Ey Benî Âmirlerden olan kardeş! Senin ismin nedir?" diye sordu.

Âmirî:

" İsmim Huneys'tir! " dedi.

Ebu Basîr

" Kimin oğlusun?" diye sordu.

Huneys:

" Cabir'in oğluyum! " dedi. 575

Ebu Basîr

" Ey Benî Âmirlerden Cabir'in oğlu kardeş! Bu kılıcın keskin midir?" diye sordu.

Huneys:

" Evet! " dedi. 576

Ebu Basîr

" Ey Huneys! Vallahi, ben de şu kılıcının çok iyi olduğunu sanıyorum! " dedi.

Kılıç sahibinin arkadaşı, kılıcı kınından sıyırarak:

" Vallahi, bu kılıç çok iyidir! Onu ben tekrar tekrar denemişim di r! " dedi. 577

Ebu Basîr

" Ben ona bir bakabilir miyim?" diye sordu.

Huneys:

" İstiyorsan, al, bak! " dedi. 578

Kılıcın kabzasını Ebu Basîr, kınını da Huneys tutuyordu. 579

Ebu Basîr birden Huneys'in üzerine yürüyüp işini bitirdi. 580

Bunu gören Kevser, Medine'ye doğru hızla kaçmaya başladı.

Ebu Basîr Huneys'in elbisesini soyup onun ve Kevser'in eşyalarını deveye yükledikten sonra, Kevser'in ardına düştü. Fakat, Kevser onu kendisine yetişmekten âciz bıraktı.

Ebu Basîr

" Vallahi, yetişebilseydim, onu da muhakkak adamının yoluna düşürürdüm! " demiştir. 581

-------------------------------------

575. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 625.

576. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 337, Ebu Yusuf, s. 211, Vâkıdî, c. 2, s. 625.

577. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 341, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 183.

578. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 337.

579. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 626.

580. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 337, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 625, 626.

581. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 626.

Kevser'in Medine'ye Gelip Durumu Peygamberimiz aleyhisselama Haber Verişi

Peygamberimiz aleyhisselamın ikindiden sonra Mescidde ashabıyla oturduğu sırada, Kevser koşa koşa gelip Medine'ye kavuştu. 582 Koşarak Mescide girdi.

Peygamberimiz aleyhisselam, onu görünce:

" Muhakkak, şu adam korkunç birşey görmüştür! " buyurdu.

Kevser, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldi.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Yazıklar olsun sana! Ne oldu sana?" diye sordu.

Kevser:

" Adamınız adamımı öldürdü! 583 Ben ondan kaçtım! 584 Vallahi, o, efendimi öldürdü! Ele geçir-ilseydim, ben de öldürülmüş, gitmiştim! " dedi. 585

-------------------------------------

582. Aynı kaynak.

583. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 338, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 626.

584. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 626.

585. Abduırezzak. Musannef. c. 5. s. 341. Buhârî. Sahih. c. 3. s. 183.

Ebu Basîr'in Medine'ye Gelişi ve Kendisini Savunuşu

Kevser ayakta dikildiği yerinden daha ayrılmamıştı ki, Ebu Basîr de çıkageldi. 586

Devesini Mescidin kapısında çöktürdü. Huneys'in kılıcını kuşanmış olarak Mescide gindi. 587

Peygamberimiz aleyhisselamın yanına kadar ilerleyip ayakta durdu588 ve:

" Yâ Rasûlallah! Vallahi, sen üzerine düşeni yerine getirdin!

Vermiş olduğun sözü sana Allah eda ettirdi: Beni düşman kavmin eline teslim ettin! 589

Ben de dinim hakkında işkencelere tutulup dinimden döndürülmekten dinimi korudum! 590 Allah beni onlardan kurtardı! " dedi. 591

Peygamberimiz aleyhisselam, Ebu Basîr'in cesaret ve atılganlığına şaştı da: 592

" Ne adam yâhû! Sanki ateş köseğisi, savaş kışkırtıcısı, kızıştıncısı!

Hele, yanında birtakım adamlar da bulunsa, elinden gelmeyecek şey yok! " buyurdu. 593

Ebu Basîr, Peygamberimiz aleyhisselamın bu sözlerini işitince, kendisini tekrar Kureyş müşriklerine teslim edeceğini sandı. 594

Ebu Basîr, Huneys'in elbisesi, eşyası ve kılıcı hakkında:

" Yâ Rasûl ali ah! Bunların beşte birini ayır, al! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ben bunun beşte birini ayırıp aldığım zaman, onlarla bu yolda yapmış olduğum muahedeye riayet etmemiş olurum.

Fakat, senin tutumun da, öldürdüğün adamın soykası ve eşyası da, seni ilgilendirir! " buyurduktan sonra, Kevser'e de:

" Haydi, sen de adamlarının yanına dön! " buyurdu.

Kevser:

" Yâ Muhammedi Ben hayatımı düşünüyorum. Bende Ebu BasîVe karşı kendimi koruyacak ne bir güç, ne de eller var! " dedi.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, Ebu Basîr'e:

" Haydi, nereyi istersen, çık git oraya! " buyurdu. 595

-------------------------------------

586. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 338, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 626.

587. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 626.

588. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 338, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 626.

589. Aynı kaynaklar.

590. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 338, Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac, s. 211, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 626.

591. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. s. 341, Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 183.

592. İbn Esîr, Nihâye, c. 5, s. 236.

593. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 338, Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac, s. 211, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 626, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 341, Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 183.

594. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 341, Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 183.

595. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 626, 627.

Ebu Basîr'in İys Sahilinde Üstlenişi

Peygamberimiz aleyhisselam Ebu Basîr'i böyle istediği yere gitmekte serbest bırakınca, o da, Zülhuleyfeye indi. 596

Oradan da, deniz sahilindeki Zülhuleyfe nahiyesinin İys vadisine kadar gitti. 597 Giderken, bir avuç hurma azığı ile üç gün idare etti. 598

İys, Kureyş müşriklerinin Şam'a işleyen ticaret kervanlarının yolları üzerindedir. 599 Zülmerveye bir geceliktir. 600 Ağaçlık bir vadidir. 601

-------------------------------------

596. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 211.

597. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 338, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 267.

598. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 267.

599. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 338, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 627, Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 173.

600. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 87.

601. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 156.

Mekke'de Tutuklu Bulunan Müslümanların Kaçıp Ebu Basîr'in Yanında Toplanmaları

Mekke'de tutuklu bulunan Müslümanlar, Peygamberimiz aleyhisselamın, Ebu Basîr hakkında: " Ne adam yâhû! Sanki ateş köseğisi! Savaş kışkırtıcısı, kızıştirıcısı! Hele, yanında birtakım adamlar da bulunsa, arbk onun elinden gelmeyecek şey yok! " buyurduğunu işitmişlerdi. 602

Bunu onlara Hazret-i Ömer bir mektupla bildirmiş, Ebu BasîVin deniz sahilinde, Kureyş kervanlarının yolları üzerinde bulunduğunu da salık vermişti. 603

Müşriklerin arasından, ilk önce Ebu Cendel, kaçarak Ebu Basîr'le buluştu. 604 Mekke'deki Müslümanlar, birer birer kaçarak Ebu Basîr'in yanında toplandılar ve 70 kişi kadar oldu-lar. 605

Ebu Basîr'in arkadaşları, günden güne artmakta ve çoğalmakta idiler. 606 Gıfâr, Eşlem, Cüheyne ve sair kabile halkından birçok kimseler gelmişlerdi. 607 Ebu Basîr'in başında toplananların sayısı 300'ü buldu. 608

-------------------------------------

602. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 338, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 627.

603. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 627.

604. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 342, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 183.

605. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 338, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 627.

606. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 6, s. 493.

607. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1614, İbn Seyyid, c. 2, s. 129.

608. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1614, Süheylî, Ravdu'l -ünüf, c. 6, s. 493.

Ebu Basîr ve Arkadaşlarının Müşrikleri Tedirgin Etmeye Başlamaları

Ebu Basîr ve arkadaşları, Kureyş müşriklerini iyice sıkıştırmaya ve tedirgin etmeye başladılar.

Onlar, müşriklerden yakaladıklarını öldürüyorlar, müşriklerin oradan gelen ticaret kervanlarının hemen yollarını kesiyorlar, 609 mallarını iğtinam ediyorlardı. 610

Ebu BasîY'le arkadaşlarının en son yollarını kesip mallarını iğtinam ettikleri, Kureyş müşriklerinin Şam'a gitmek isteyen ve yanlarında 30 deve bulunan ticaret kervanı idi.

Bu kervandan, her birinin hissesine otuzar dinar düşmüştü.

İçlerinden bazıları:

" Bunun beşte birini ayırıp Resûlullah aleyhisselama gönderiniz! " demişlerdi.

Ebu Basîr.

" Resûlullah aleyhisselam bunu kabul etmez. Öldürdüğüm Âmirî'nin soyduğum elbisesini vesairesi-ni götürmüştüm de, kabul etmeye yanaşmamış ve 'Ben bunu yaparsam onlara karşı vermiş olduğum sözümü yerine getirmemiş olurum! ' buyurdu" dedi.

-------------------------------------

609. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 338, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 627.

610. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 342, Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 183.

Ebu Basîr'in İys'te Toplananlara Başkan Oluşu

Deniz sahilinde, İyste toplanmış bulunan Müslümanlar, Ebu Basîr'i kendilerine başkan ve kumandan seçtiler.

Ebu Eiasîr, onlara imam olup namazlarını kıldırıyor, şeriat hükümlerini uyguluyor, Cuma namazlarını kıldırıyordu.

Hepsi Ebu Basîr'i dinliyorlar, onun buyruklarına boyun eğiyorlardı. 611

Süheyl b. Amr Ebu Basilin H uneys'i öldürdüğünü haber alınca; bu kendisinin son derecede ağırına gitti ve:

" Vallahi, biz Muhammed'le böyle musalaha yapmadık! " dedi.

Kureyşîlerin ileri gelenleri:

" Muhammed bunun sorumluluğundan uzaktır: O size adamınızı teslim etmiş, adamınız da onu öldürmüştür! Bunda Muhammed'e ne sorumluluk var?" dediler. 612

Süheyl b. Amr, sırtını Kabe'nin duvarına dayayarak:

" Vallahi, o adamın (Huneys'in) diyeti ödenmedikçe, sırtımı Kabe'den ayırmayacağım! " diyerek yemin etti.

Ebu Süfyan b. Harb:

" Vallahi, bu, hiç şüphesiz, akılsızlıktır!

Vallahi, Müslümanlar diyeti ödemezler!

Vallahi, Müslümanlar diyeti ödemezler! 613

O diyeti ancak Kureyşîler öder.

Huneys'i Zühre oğulları göndermedi mi?" dedi.

Süheyl b. Amr:

" Vallahi, doğru söyledin! Huneys'in diyetini ödemek, ancak Zühre oğullarına düşer. Onu onlar gönderdiler. Onun diyetini de, onlardan başkaları çıkarmazlar, ödemezler. Çünkü, katil onlardandır, diyet ödemek de onlara düşer" dedi.

Ahnes b. Şerik:

" Vallahi, biz diyeti ödemeyiz: Huneys'i ne biz öldürdük, ne de onun öldürülmesini emrettik.

Onu öldüren, dinimize muhalif bulunan ve Muhammed'e uyan bir kimsedir.

Muhammed'e haber salınız! Onun diyetini o ödesin! " dedi.

Ebu Süfyan:

" Hayır! Muhammed'e ne bir diyet, ne de ödeme düşer.

Muhammed bu işin sorumluluğundan uzaktır. Muhammed üzerine düşeni fazlasıyla yapmış, iki elçiye onu teslim etmiştir" dedi.

Ahnes b. Şerik:

" Eğer umumiyetle Kureyş diyeti ödemeyi üzerine alırsa, Zühre oğulları da, Kureyş soyundan bir kol olmaları hasebiyle, onlarla birlikte diyeti ödemeye katılırlar. Eğer Kureyş diyeti ödemezse, biz de onu hiçbir zaman ödemeyiz! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselamın Mekke'yi fethe geldiği yıla kadar, Huneys'in diyeti ödenmedi. 614

-------------------------------------

611. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 627.

612. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 627, 628.

613. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 338, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 628, Taberî, Târih, c. 3, s. 82.

614. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 628.

Kureyş Müşriklerinin Muahedede Bir Değişiklik Yapılması İçin Peygamberimiz aleyhisselama Başvurmaları

Ebu Basîr'le arkadaşları Kureyş müşriklerini tedirgin ettikleri, canlarından bezdirdikleri zaman, 615 Kureyş müşrikleri Peygamberimiz aleyhisselama bir yazı yazdılar. 616

Yazdıkları yazıda şöyle dediler

" Allah ve akrabalık aşkına! Sen onlara [Ebu BasîYle arkadaşlarına] muhakkak haber sal ki, bundan böyle her kim Medine'ye, senin yanına gelirse, o emniyet ve selamettedir; onun için, geri çevrilme yok-tur! 617

Biz, muahede şartlarından, iade şartını düşürdük!

Mekke'den Muhammed'in yanına gelen kimse, emniyet ve selamette olacak, geri çevrilmeyecek-tir! 618

Ebu BasîYle arkadaşlarını Medine'ye alsan, koysan olmaz mı?619

Artık onların bize gereği yoktur! " dediler. 620

Onların Medine'ye kabul edilmelerini, 621 Medine'de barındın İm al arını and vererek dilediler. 622

Yazdıkları yazıyı da, bir adamla gönderdiler. 623

Rivayete göre; yazıyı Ebu Süfyan b. Harb getirmişti. 624

-------------------------------------

615. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 627.

616. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 338, Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac, s. 212.

617. Abdurrezzak. Musannef, c. 5, s. 342, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 183, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1613, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 206.

618. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 28.

619. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 629.

620. İbn İshak. İbn Hişam, c. 3, s. 338, Ebu Yusuf, s. 212, Vâkıdî, c. 2, s. 629.

621. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac, s. 212, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 211, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 35.

622. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 338, İbn Esir, c. 2, s. 206, İbn Seyyid, c. 2, s. 128.

623. Vâkıdı, c. 2, s. 629, Abdurrezzak, c. 5, s. 342, Buhârî, c. 3, s. 183.

624. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 27, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 720.

Peygamberimiz aleyhisselamın Ebu Basîr'e Yazılı Emri

Kureyş müşriklerinin müracaatları ve ricaları üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, Ebu Basîr ile Ebu Cendel'e ve Müslümanlardan yanlarında bulunanlara, artk memleketlerine, ailelerine dönmeleri, 625 Kureyşflerden herhangi bir kimseye veya onlara ait bir kervana rastladıkları zaman dokunmamaları için yazı yazdırdı. 626

-------------------------------------

625. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 1614 İbn Seyyid, Uynu'l-eser, c. 2, s. 129.

626. Diyarbekri, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 20.

Ebu Basîr'in Vefâtı

Peygamberimiz aleyhisselamin yazısı, Ebu Basîr'e, ölüm döşeğinde iken gelmişti.

Ebu Basîr, mektubu eline alıp okurken ruhunu teslim etti.

Ebu Cendel ile arkadaşları, onun cenaze namazını kıldılar ve cenazesini oraya gömdüler.

Allah ondan razı olsun!

Ebu Basîrın kabrinin üzerine bir mescid yapıldı. 627

-------------------------------------

627. Vâkıdî. Megâzî, c. 2, s. 629, Ibn Sa'd. Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 134, Ibn Atodiltaerr, Istiâb, c. 4, s. 1614, Ibn Seyyid, Uyûnu'eser, c. 2, s. 129.

Ebu Cendel ile Arkadaşlarının Medine'ye Dönüşü

Ebu Cendel, yanındaki arkadaşlarıyla birlikte, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına döndü. Diğerleri de, ailelerinin yanlarına döndüler. 628 Medine'ye dönenler, 70 kişi idi. 629

-------------------------------------

628. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 129.

629. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 629, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 134.

Kardeşlerinin Ümmü Külsum Hatûnu Götürmek İçin Medine'ye Gelişi

Ümmü Külsûm Hatunun Kimliği ve Medine'ye Hicret Edişi

Ümmü Külsûm Hatun, Peygamberimiz aleyhisselamın Mekke'deki azılı düşmanlarından Ukbe b. Ebi Muayt'ın kızıdır.

Ümmü Külsûm Hatunun annesi Erva binti Küreyz olup. 630 Hazret-i Osman'ın da annesi idi.

Ümmü Külsûm Hatun Mekke'de Müslüman olmuş, Peygamberimiz aleyhisselama bey'at etmişti. 631

Yüce Allah ondan razı olsun!

Allah yolunda Müslüman ve Muhacir olarak ana baba ocağından çıkıp giden, Ümmü Külsûm Hatundan başka Kureyşî bir kadın yoktur. 632

Ümmü Külsûm Hatun der ki:

" Ten'im veya Hashas nahiyesinde, kendimize ait olup ev halkımın bazısının oturduğu kıra sık sık gider, orada üç dört gün kalır ve ev halkımın yanına dönerdim.

Ev halkım benim oraya gidişimi yadırgamazlardı.

Oraya gidip gelmeyi sıklaştırdı m.

Yine, bir gün, her zaman gitmekte olduğum kıra gitmek istiyormusum gibi, Mekke'den çıkıp gittim.

Yolun en son noktasına vardığım zaman, Huzâalardan bir adam, bana:

'Sen nereye gitmek istiyorsun?' diye sordu.

Ona:

'Bir hacetim var. Sana sorabilir miyim? Sen kimsin?' dedim.

'Ben Huzâalardan bir adamım! ' dedi.

Huzâa adını anınca, ona içim ısındı.

Çünkü, Huzâalar Resûlullah aleyhisselamın muahedesine katılmışlardı.

Ona:

'Ben Kureyşîlerden bir kadınım. Resûlullah aleyhisselamın yanına gitmek istiyorum. Fakat yolu bilmiyorum! ' dedim.

Huzâî:

'Biz gece, gündüz gidilecekyolları iyi bilen kimseleriz. Ben, seni Medine'ye eriştirinceye kadar, sana yoldaş olurum! ' dedi.

Sonra, bana bir deve getirdi, ona bindim.

Devenin yularını tutup yola girdi.

Vallahi, adamcağız benimle tek kelime daha konuşmadı.

Deveyi ıhdırınca, hemen yanımdan uzaklaşıyor; deveden indiğimde, gelip deveyi ağaca bağladıktan sonra ağaçlar arasına çekiliyor, gidileceği ve deve açlıktan böğürdüğü zaman, onun yanına gelip bana arkasını dönüyor; deveye bindiğimde, devenin yularını tutup ininceye kadar arkasına bakmadan gidiyordu.

O, böyle yapmaktan geri durmadı.

Nihayet, Medine'ye geldik.

Allah o yoldaşı hayırla mükâfatlandırsın!

Huzâa kabilesi ne iyi kabiledir!

Peygamber aleyhisselamın zevcesi Ümmü Seleme'nin yanına vardım. Yüzüm örtülü olduğu için, beni tanıyamadı. Kim olduğumu söyleyip yüzümü açınca, beni tanıdı, bırakmadı.

Bana:

'Sen Allah'a ve Allah'ın Resûlüne hicret mi ettin?' diye sordu.

'Evet! ' dedim ve ilave ettim:

'Resûlullah aleyhisselam, erkeklerden Ebu Cendel b. Süheyl ile Ebu Basîr'i müşriklere geri gönderdiği gibi, beni de gönderir diye korkuyorum!

Ey Ümmü Seleme! Erkeklerin hali kadınların hali gibi değildir.

Mekkelilerin yanlarından ayrıldığım günden bu yana sekiz gün geçmiş, dönüşüm, bulunmayışım uzamıştır.

Şimdi, onlar nerede kaybolduğumu konuşacaklar, sonra da beni arayacaklar, bulamayınca da, bana doğru geleceklerdir! ' dedim."

-------------------------------------

630. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 491.

631. İbn Sa'd. Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 229, İbn Abclilberr, el-İsâbe, c. 4, s. 1954, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 8, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 491.

632. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 629, İbn Sa'd, Tabakât. , c. 8, s. 230.

Ümmü Külsûm Hatunun Peygamberimiz aleyhisselama Halini Arzedişi

Ümmü Külsûm Hatunun Hazret-i Ümmü Seletme'nin evinde bulunduğu sırada, Peygamberimiz aleyhisselam oraya geldi.

Hazret-i Ümmü Seleme, Ümmü Külsûm Hatunun işini, Peygamberimiz aleyhisselama haber verdi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Ümmü Külsûm Hatuna:

" Hoşgeldin! " dedi.

Ümmü Külsûm Hatun:

" Yâ Rasûlallah! Ben, dinim uğrunda, senin yanına kaçıp geldim. Beni koru! Müşriklere geri çevirme 1633

Beni kâfirlere geri çevirirsen, onlar bana işkence yaparlar ve beni dinimden döndürmeye uğraşırlar.

Ben işkenceye dayanamam. Ben, nihayet, bir kadınım!

İyi bilirsin ki; kadınların hali, zayıfların haline varır. 634

Müşriklere iki kişi iade ettiğini ve onlardan birisinin kendisini koruduğunu gördüm.

Fakat, ben nihayet bir kadınım! " dedi.

Resûlullah aleyhisselam:

" Şüphe yok ki, Yüce Allah, kadınlar hakkındaki ahdi bozar, hükümsüz bırakır! " buyurdu. 635

Bunun üzerine, inen âyette şöyle buyuruldu:

" Ey iman edenler! Size mü'min kadınlar muhacir olarak geldikleri zaman, onların gerçekten iman edip etmediklerini deneyiniz.

Allah onların imanlarını çok iyi bilendir.

Fakat, siz onların mü'min kadınlar olduklarına bilgi edinirseniz, artık, onları kâfirlere geri çevirmeyiniz!

Bunlar onlara helâl değildir, onlar da bunlara helâl olamazlar.

Kâfir olan kocalarının bu kadınlara sarfettikleri mehri onlara (kâfirlere) veriniz!

Mehirierini verdiğiniz takdirde, onları sizin almanızda size bir günah yoktur.

Artık, kâfir olan kadınlarınızı da, nikâhınız altında tutmayınız! Onlara sarfettiğiniz mehri de isteyiniz.

Kâfirlerde, size hicret eden kadınlara harcadıkları mehri istesinler. Bu, Allah'ın hükmüdür. Aranızda, O hükmeder.

Allah, herşeyi hakkıyla bilen, her yaptığını yerli yerince yapandır." 636

-------------------------------------

633. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 629, 631.

634. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 631, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 231.

635. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 631.

636. Mümtahine: 10.

Kardeşlerinin Ümmü Külsum Hatûnu Götürmek İçin Medine'ye Gelişi

Bir sabah, Ümmü Külsûm Hatunun kardeşleri Velid b. Ukbe ile Umare b. Ukbe, Medine'ye, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldiler ve:

" Yâ Muhammedi Muahedemizde, bizden senin yanına gelenleri bize geri vermek hususunda koşmuş olduğumuz şartımızı yerine getir! " dediler, Ümmü Külsûm Hatunu alıp götürmek istediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Muahededeki o şartın hükmünü, Allah kadınlar hakkında bozdu, ortadan kaldırdı! " buyurdu.

Ümmü Külsûm Hatunu onlara teslim etmedi.

Velid'le Umare de, Mekke'ye döndüler ve durumu Kureyş müşriklerine bildirdiler. 637

-------------------------------------

637. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 631, 632.

Ümmü Külsum Hatunun Zeyd b. Hârise ile Evlenişi

Ümmü Külsûm Hatun Medine'ye gelince, Zübeyrb. Avvatn, Zeyd b. Harise ve Abdurrahman b. Avf ona talip oldular.

Ümmü Külsûm Hatun, bir anneden doğma kardeşi olan Hazret-i Osman'a danıştı.

Hazret-i Osman da, bunu Peygamberimiz aleyhisselama danışmasını işaret etti.

Bunun üzerine, Ümmü Külsûm Hatun, bunu Peygamberimiz aleyhisselama gelip sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam da Zeyd b. Harise ile evlenmesini ona tavsiye buyurunca, Ümmü Külsûm Hatun Zeyd b. Harise ile evlendi.

Ümmü Külsûm Hatunun, Zeyd b. Hârise'den, Zeyd ve Rukayye isimlerinde bir oğlu ile bir kızı oldu. 638

-------------------------------------

638. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ c. 3, s. 45.

Ümmü Külsûm Hatunun Annesi Erva binti Küreyz Hatunun Medine'ye Hicret Edişi

Ümmü Külsûm Hatundan sonra, annesi Erva binti Küreyz de, Medine'ye hicret edip geldi.

Erva Hatunun annesi, Peygamberimiz aleyhisselamın halası Beyzâ binti Abdulmuttalib'di. 639

Erva Hatun, Mekke'de, ilk sıralarda; Talha, Ammar b. Yâsir, Hazret-i Ebu Bekir, Zübeyr b. Avvam ve Abdurrahman b. Avf'ın anneleriyle birlikte Müslüman olmuştu. 640

Yüce Allah hepsinden razı olsun!

Erva Hatun, ilk önce, Affan b. Ebi'l-Âs ile evlenmiş, ondan [Hazret-i ] Osman ile Âmine isminde iki çocuğu;

Sonra, Ukbe b. Ebi Muayt'la evlenip, ondan da, Velid, Umare, Halid, Ümmü Külsûm, Ümmü Hakim ve Hind adlarındaki oğulları ve kızları olmuştu. 641

-------------------------------------

639. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 229.

640. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 8, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 228.

641. İbn Sa'd. Tabakâtü'l-kübrâ. c. 8. s. 229.

Cüzamların Müslüman Oluşu

Cüzamların Kimliği

Kahtan'ın soyundan gelen Cüzamların ata soyları şöyle sıralanır:

Cüzam Amr b. Adiy, b. Haris, b. Mürre, b. Üded, b. Zeyd, b. Yeşcüb, b. Ureyb, b. Zeyd, b. Kehlan, b. Sebe'.

Cüzam Amfin Haram ve Cüşem adlarında iki; Haram'ın da, Gatafan ve Efsa adlarında iki oğlu vardı.

Benî Dubeybler ile Benî Ba'celer ve daha başkaları da, Cüzam'a mensup oymaklardandır.

Rifâa b. Zeyd ile Arkadaşlarının Medine'ye Gelişi

Rifâa b. Zeyd el-Cüzamiyyü'd-Dübeybî, Hudeybiye barışından sonra, Hayber gazasından önce, kavminden bir cemaatle Medine'ye geldi. Peygamberimiz aleyhisselama bir köle hediye etti ve Müslüman oldu. Kendisiyle gelen Cüzamîler de Müslüman oldular.

Allah hepsinden razı olsun!

Rifâa'nın hediye ettiği kölenin adı Mid'am (Med'am), doğum yeri Hışma idi. Künyesi Ebu Selam'dı. Kendisi, Zenci idi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Rifâa b. Zeyd için bir sancak bağlayıp, onu kavmine başkan yaptı.

Rifâa b. Zeyd, bir müddet Medine'de oturdu.

Yurduna döneceği zaman, yanında götürmek üzere bir yazı yazmasını Peygamberimiz aleyhisselamdan istedi.

Peygamberimiz aleyhisselam da, onun dileğini yerine getirdi, yazdırdığı yazıda şöyle buyurdu:

" B ismi İlâhirrahm ânirrahîm!

Bu, Muhammed Resûlullah'tan, Rifâa b. Zeyd için yazılan yazıdır:

Ben onu bütün kavmine gönderdim.

Onlar, aralarına girmiş, kendileriyle birlik kurmuş olanları, Allah'a ve Allah'ın Resûlüne (Müslümanlığa) davet edeceklerdir.

Onların davetine yönelenler, Allah'ın ve Resûlünün cemaati arasına girmiş olurlar.

İslâmiyetten yüz çevirenlere, kaçınanlara ise, iki ay eman mühleti vardır."

Rifâa b. Zeyd Peygamberimiz aleyhisselamın yazısını kavmine götürüp okuyunca, Cüzamlar Müslüman oldular>

Allah onlardan razı olsun!

Cüzamlar, Haneye, Recla Harresine gidip orada oturdular. 642

Cüzamlara zekat hakkında da yazı yazılıp; onda, hayvan zekatının nasıl ve ne kadar verileceği bildirildi. Bu zekat ile beşte bir verginin Übey b. Anbese'ye veya onların gönderecekleri kişilere teslimi de emir buyuruldu. 643

-------------------------------------

642. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 243.

643. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 270.

Ferve b. Amr el-Cüzamî'nin Müslüman Oluşu ve Şehit Edilişi

Ferve b. Amr'ın Kimliği ve Müslüman Oluşu

Ferve b. Amr el-Cüzamî; Rumların Arabistan'a doğru uzanan bölgelerinin valisi olup, Şam toprağından Muan ve çevresinde otururdu.

Müslüman oldu. 644 Müslüman olduğunu Peygamberimiz aleyhisselama bir yazı ile bildirdi. 645

Yazısında şöyle dedi:

" B ismi İlâhirrahm ânirrahîm

Peygamber Muhammed Resûlullah'a!

Ben İslâmiyeti (İslâmiyetin hak ve gerçekliğini) ikrar etmiş ve kalbimle de onu doğrulamış bulunuyorum.

Ben şehadet ederim ki; Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur.

Ve yine şehadet ederim ki; Muhammed, Allah'ın kulu ve resûlüdür.

O, İsa b. Meryem (aleyhisselam)ın kendisinden sonra geleceğini müjdelemiş olduğu peygamberdir!

Selam olsun sana! " 646

Ferve b. Amr, bu mektubu, kavminden Mes'ud b. Sa'd adındaki bir adamla gönderdi.

Aynı zamanda, Peygamberimiz aleyhisselama ak bir katır, bir at, bir merkep ile ince elbiseler ve altın sırmalı bir kaftan da hediye etti. 647

Peygamberimiz aleyhisselam, Ferve'nin mektubunu okuttu. Elçisinin ağırlanmasını Bilal-i Habeşî'ye emir buyurdu.

Elçi Mes'ud b. Sa'd dönmek istediği zaman, Peygamberimiz aleyhisselam, Ferve b. Amr'm yazısına şöyle cevap yazdırdı:

" Muhammed Resûlullah'tan Ferve b. Amr'a!

Selam olsun sana!

Ben senden dolayı Allah'a hamd ederim-ki, O'ndan başka hiçbir ilah yoktur! 648

İmdi, gönderdiğin elçin yanımıza geldi. Kendisiyle göndermiş olduğun hediyeler de bize erişti.

Elçin, bize, tarafınızdan gereken bilgileri verdi ve İslâmiyet haberini getirdi. Yüce Allah seni o doğru yoluna* hidayet etmiş bulunmaktadır.

Eğer sen işini, gidişini düzeltirsen, Allah'ın ve Resûlünün buyruklarına boyun eğersen, namazı kılar, zekat verirsen, 649 Cennete girersin!

Selam olsun sana! " 650

Peygamberimiz aleyhisselam, Ferve b. Amr'm elçisine oniki buçuk ukiyye gümüş bahşiş verilmesini de Bilal-i Habeşî'ye emir buyurdu. 651

-------------------------------------

644. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 237, 238, İbn Sa'd, c. 1, s. 355.

645. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 355.

646. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 147.

647. İbn, Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 281, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 2, s. 740, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 299, 300, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 147.

648. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 147.

* İslâmiyete (Diyarbekrî, c. 2, s. 147).

649. İbn Sa'd, c. 1, s. 281 , Ebu'l-Ferec. , c. 2, s. 741, Diyarbekrî, c. 2, s. 147.

650. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 147.

651. Ebu’l -Ferec İbn Cevzî, el -Vefâ, c. 2, s. 741, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 300, Diyarbekrî, Târîhu 'l-hamîs, c. 2,

Ferve b. Amr'ın Hapis ve İdam Edilişi

Rum Hükümdarı (Kayser), Ferve b. Amr'ın Müslüman olduğunu haber alınca, onu huzuruna getirtti ve kendisine:

" Dininden dön, valiliğini sana geri verelim" dedi.

Ferve b. Amr:

" Muhammed'in dininden hiçbir zaman ayrılmam!

İsa'nın kendisinden sonra onun geleceğini müjdelediğini, sen de pekâlâ biliyorsun.

Fakat, sen hükümdarlığını esirgeyip bunu açıklayamıyorsun! " dedi.

Bunun üzerine, Kayser, Ferve b. Amr'ı hapsetti. 652

Ferve b. Amr, boynu vurulmak üzere hapisten çıkarılıp götürülürken:

" Rabbim için varlığımdan ve makamımdan geçip selamete erdiğimi, Müslüman olduğumu, mü'min-lerin en yücesine tebliğ et! " diyordu. 653

Rumlar, Filistin'de Afra suyunun üzerinde toplandılar.

Ferve b. Amr'ın orada boynunu vurup, cesedini Afra suyunun üzerine astılar. 654

Yüce Allah ondan razı olsun!

-------------------------------------

652. İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 1, s. 281, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 2, s. 740, 741, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 263.

653. İbn İshak. İbn Hişam. Sîre, c. 4, s. 238, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 355, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 244, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 148.

654. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 238, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 357, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 244, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 147, 148.

Zıhar Hakkında Âyet Nazil Oluşu

Zıharın Mânâları

Zıhar, lügatta, iki şeyin birbirine tatbik edilmesi, sırt sırta gelmesi;

Şeriatta da, kocanın, eşine " Sen bana anamın sırtı gibi ol! " diyerek yemin etmesi demektir. 655

Cahiliye devrinde, bir kimse eşine " Sen bana anamın sırtı gibi ol! " dedi mi, artık eş ona haram olur, bu söz boşama sayılırdı. 656

İslâm'da ilkzıharı yapan, Ubâde b. Sâmit'in kardeşi Evs b. Sâmit idi. 657

Kendisi çok yaşlı ve hırçın huylu idi. 658 Kızdığı zaman, aklı başından gider, gelirdi.

Amcasının kızı Havle (Huveyle) binti Salebe ile evli idi. 659

Evs b. Sâmit bir gün Havle Hatundan bir istekte bulunmuş, 660 Havle Hatun onun isteğini yerine getimneyince, Evs kızmış, aklı başından gitmiş, 661 Havle Hatuna " Sen bana anamın sırtı gibi ol! " demiş, 662 evden çıkıp gitmiş; biraz sonra eve gelip dileğini tekrarlamış, Havle Hatun da:

" Hayır! Havle'nin varlığı Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; senin söylediğin söz üzerine Allah ve Resûlü hakkımızda hükmünü verinceye kadar dileğin yerine getirilemez! " diyerek Evs'e karşı koymuş663 ve:

" Vallahi, sen ağır bir söz söyledin. Bunun sonucunun nereye varacağını bilmiyorum" demişti.

Evs'in aklı başına gelip söylediğine pişman olunca:

" Zannetmem ki, sen bana haram olmuş olmayasın! " dedi. 664

Havle Hatun:

" Sen yine de böyle söyleme! Allah boşamayı sevmez! 665

Sen talaktan, boşamaktan hiç bahsetmedin ki!

Böyle bir yasaklama hükmü, ancak Yüce Allah'ın bize Resûlünü göndermesinden önceki zamanda idi.

Sen istersen git, yaptığın şeyi Resûlullah aleyhisselama bir sor! " dedi. Evs b. Sâmit:

" Ben bunu ondan sormaya utanırım! Resûlullah aleyhisselama sen git! Onun şu içine düştüğümüz şeyden bir çare bulup bize hayır kazandırması umulur. Bu işleri en iyi bilen odur! " dedi. 666

-------------------------------------

655. İbn Esîr, Nihâye, c. 3, s. 165, Firuzâbâdi, Kâmûsu’l-muhît, c. 2, s. 85.

656. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 379, Taberî, Tefsir, c. 28, s. 6, 8, İbn Esîr, Nihâye, c. 3, s. 165.

657. Taberî, Tefsir, c. 28, s. 6.

658. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 410.

659. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 378, 379.

660. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 41.

661. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 379.

662. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 379, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 410.

663. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 410.

664. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 378, 379.

665. Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 4.

666. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 379.

Havle Hatunun Peygamberimiz aleyhisselama Başvuruşu ve Yalvarıp Yakarışı

Havle Hatun, komşusundan emaneten bir elbise alıp giydi. 667

Hazret-i Âişe'nin odasında bulunduğu sırada, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına vardı. 668 Önüne oturdu669 ve:

" Yâ Rasûlallah! İyi bilirsin ki, Evs oğlumun babasıdır. Amcamın oğludur. Halkın, bana en sevgili olanıdır.

Kendisinin akıl muvazenesizliğine uğradığını, güçten kuvvetten düştüğünü, dilinin ağırlaştığını, konuşurken de incitir olduğunu; benim onun yanına dönmem, onun da benim yanıma dönmesi kadar uygun birşey olamayacağını da herkesten daha iyi bilirsin! 670

Yâ Rasûlallah! Evs b. S amit beni genç, zengin ve aile sahibi olduğum zaman aldı. Malımı, 671 gençliğimi yiyip bitirdi. Ben ona birçok çocuk da doğurdum.

Şimdi, kocayıp yaşlılar arasına girdim, çoluk çocuktan kesildim. 672 Kemiklerim inceldi. 673 Ailem dağıldı. 674

Ben bu duruma düştüğüm zaman, o bana zıhar yaptı. 'Sen bana anamın sırtı gibisin! ' dedi.

Sana Kitabı indiren Allah'a yemin ederim ki; o, boşama sözünü hiç anmadı" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Zannetmem ki, sen ona haram olmamış olasın! " buyurdu. 675

Havle Hatun:

" Böyle söyleme ey Allah'ın Peygamberi! Vallahi, o, boşama sözünü hiç anmadı" dedi. 676

Peygamberimiz aleyhisselam cevabını tekrarladı ve:

" Ey H üreyle! Senin işin hakkında bize Allah tarafından henüz birşey emrolunmadı. Sen şimdi evine dön! Eğer, inşaallah birşey emrolunursa, onu sana açıklarım! " buyurdu. 677

Havle Hatun:

" Yâ Rasûlallah! Kocamla birarada yaşamamı uzat! 678 Biz, ayrılırsak mahvoluruz! 679

Yâ Rasûlallah! Benim için bir çare bulursan, beni onunla birarada yaşat! " dedi. 680

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sen ona haram olmuşsundur! " buyurdu. 681

-------------------------------------

667. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 411.

668. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 379.

669. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 411.

670. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 379.

671. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 26.

672. İbn Mâce, Sünen, c. 1 s. 666, Taberî, Tefsir, c. 28, s. 2.

673. Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 2.

674. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 26.

675. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 379, Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 4.

676. Taberî, c. 28, s. 4.

677. Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 3.

678. Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 1.

679. Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 6.

680. Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 3.

681. Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 1.

Havle Hatunun Allah'a Yalvarışı ve Peygamberimiz aleyhisselama Vahiy Gelişi

Bunun üzerine, Havle Hatun Yüce Allah'a yöneldi ve:

" Ey Allah'ım! Ben bugün halimin perişanlığını, üzüntülerimi, kocamdan ayrılmanın üzerimdeki zahmet ve meşakkatini.. Sana şikâyet ediyorum! 682 Yoksulluğumu Sana şikâyet ediyorum 1683

Körpe çocuklarım var! Onları ona koysam, zayi olur, ölür giderler; kendi yanıma alsam, aç kalır-lar. 684

Ey Allah'ım! Şikâyetlerim ancak Sanadır! 685

Ey Allah'ım! Bu yolda bizim için genişlik, çıkar yol olacak şeyi, Peygamberinin diline indir! " diyerek ağlamaya başladı.

O sırada Hazret-i Âişe'nin odasında bulunanlar da, ona acıdıklarından, ağladılar.

Havle Hatun, Peygamberimiz aleyhisselamın önünde hem ağladığı, 686 hem de:

" Yâ Rasûlallah! Halime bak! Sana kurban olayım yâ Nebiyyallah! Bana bak! Allah beni sana feda etsin! " diyerek yalvarıp durduğu sırada, 687 vahiy hali Peygamberimiz aleyhisselamı bürüdü.

Peygamberimiz aleyhisselamın gözleri yumuldu. Alnından inci taneleri gibi terler dökülmeye başladı. 688

Hazret-i Âişe, Havle Hatuna:

" Sus! " diye işaret etti.

Havle Hatun konuşmaya devam edince:

" Ey Havle! Konuşmanı ve hitaplarını kes artık! Görmüyor musun, Resûlullaha vahyolunuyor! 689 Gelen vahiy herhalde senin hakkındadır" dedi.

Havle Hatun:

" Ey Allah'ım! Sen benim hakkımda hayırlı olanı ihsan et! Ben Senin peygamberinden ancak hayırlı olanı diler ve umarım" dedi.

Vahiy hali kendisinden sıyrılınca, Peygamberimiz aleyhisselam gülümseyerek doğruldu ve:

" Ey Havle! " diye seslendi.

Havle Hatun:

" Lebbeyk! =Buyur, emrine amadeyim! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Yüce Allah, ikinizin (senin ve kocanın) hakkında vahiy indirdi. 690 Seni müjdelerim! " buyurdu.

Havle Hatun:

" Hayırlı olmasını dilerim! " dedi. 691

Peygamberimiz aleyhisselam inen âyetleri ona okudu-ki, inen âyetlerde şöyle buyurulmakta idi:

" Ey Resûlüm! Kocası hakkında seninle direşip duran, halinden Allah'a da şikâyet etmekte olan kadının sözünü, Allah işitmiştir.

Allah, sizin konuşmanızı zaten işitiyordu.

Çünkü, Allah hakkıyla işitici, hakkıyla görücüdür.

İçinizdenzıharyapmakta olanların kanları, onların anaları değildir. Onların analan, kendilerini doğurandan başkası değildir.

Şüphe yok ki, zıhar yapmakla, onlar çirkin ve yalan bir söz söylemiş oluyorlar.

Elbette, Allah çok bağışlayıcı ve çokyariıgayıcıdır.

Kadınlardan zıhar ile ayrılmak isteyip de, sonra, dediklerini geri alacaklar için, birbirleriyle temas etmezden önce, bir köle azad etmek gerekir.

İşte, size bununla öğüt veriliyor.

Allah, ne yaparsanız, hakkıyla haberdardır

Fakat, kim bunu bulamazsa, yine, birbirleriyle temas etmezden önce, aralıksız olarak iki ay oruç tutsun!

Buna da güç yetiremezse, altmış yoksul doyursun!

Cezadaki bu hafifletme, Allah'a ve Allah'ın Peygamberine imanda sebat etmekte olduğunuz içindir.

Bu hükümler, Allah'ın koyduğu hadlerdir.

Bunları kabul etmeyen kâfirler için ise, elem verici bir azap vardır." 692

-------------------------------------

682. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 379, Taberî, Tefsir, c. 28, s. 4.

683. Taberî, Tefsir, c. 2, s. 2.

684. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 26.

685. Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 6.

686. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 379.

687. Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 4.

688. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 379.

689. Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 4.

690. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 379, 380.

691. Taberî, Tefsir, c. 28, s. 3.

692. Mücâdele: 1-4.

Keffâretler Hakkında Havle'nin Kocası Evs b. Samit'le Konuşma Yapılması

Zıhar hakkındaki âyetlerin inmesi üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, Havle Hatunun kocasına haber saldı.

Evs b. Sâmit gelince, ona:

" Sen Havle hakkında yapmış olduğun yeminini ne niyetle yapmıştın?" diye sordu.

Evs b. Sâmit:

" Onun için bir keffâret, bir kurtuluş var mıdır?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bir köleyi azad edeceksin! " buyurdu. 693

Havle Hatun:

" Hangi köleyi azad edecek?!

Vallahi, o azad etmek için köle bulamaz!

Onun benden başka hizmet edicisi yok! " diyerek söze karıştı. 694

Evs b. Sâmit de:

" Köle satın alıp azad etmek benim bütün servetimi götürür. Zaten, benim azıcık bir servetim var! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam; ona:

" Öyleyse, ardarda iki ay oruç tutmaya gücün yeter mi?" diye sordu. 695

Havle Hatun:

" Vallahi, yâ Rasûlallah! O buna güç yetiremez!

O her gün filan filan vakitlerde birer kere yer, içer.

Eğer o zayıf bedeniyle iki ay oruç tutacak olursa, gözlerini kaybeder, kendisinin hurdası, kaburgası çıkar! " diyerek yine söze karıştı. 696

Evs b. Sâmit:

" Hayır! Vallahi, yâ Rasûlallah! Tutamam!

Eğer ben günde üç öğün yemek yemeyecek olursam, gözlerimi kaybederim! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Öyleyse, altmış yoksulu doyurmaya gücün yeter mi?" diye sordu. 697

Havle Hatun:

" Altmış yoksulu doyurmak buna mı kalmış?!

Bu, ancak düşkün bir yiyicidir! " dedi.

Evs b. Sâmit de:

" Vallahi, bunu da yapacak gücüm yok!

Sen beni ancak yardımınla, duanla destekleyip bundan kurtarabilirsin! " dedi.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ben sana 15 sa' hurma yardım edeceğim ve senin için bereket duası yapacağım! " buyurdu. 698

Havle Hatuna da:

" Ümmü'l-Münzir binti Kays'a uğra! Ondan yanm vesk (15 sa') hurma al! Onu 60 yoksula sadaka olarak ver. 699 Altmış yoksulu doyurunca, kocanın evine dönersin! " buyurdu. 700

-------------------------------------

693. Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 3.

694. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 380.

695. Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 3.

696. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 300.

697. Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 3.

698. Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 3.

699. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 380.

700. Taberî. Tefsîr. c. 28. s. 3.

Havle Hatunun Ümmü'l-Münzir'e Başvuruşu

Havle Hatun, hemen Ümmü'l-Münzir Hatuna gitti. Onu, kapısının önünde oturmuş, kendisini bekler bir halde buldu. Ümmü'l-Münzir Hatun, ona:

" Ey Havle! Arkanda ne haber var?" diye, durumu sordu.

Havle Hatun, ona:

" Hayır var! Sen kırıkları sancı, yarı klan sıvayıcısın! Resûlullah aleyhisselam, bana, 'Ümmü'l-Münzir binti Kays'a git! Ondan yarım vesk hurma al. Onu 60 yoksula sadaka olarak dağıt! ' buyurdu" dedi. 701

Peygamberimiz aleyhisselam onlara böyle yardımda bulununca, Yüce Allah kendilerini biraraya getirdi, araları düzeldi. 702

Peygamberimiz aleyhisselam, Havle Hatuna:

" Ey Huveyle! Amcanın oğlu çok yaşlanmıştır. Onun hakkında Allah'tan kork! Ben sana amcanın oğluna karşı hayırlı olmanı, iyi davranmanı tavsiye ederim! " buyurdu.

Havle Hatun da:

" Öyle yapacağım! " diyerek söz verdi. 703

-------------------------------------

701. Ibn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 380.

702. Taberî, Tefsir, c. 28, s. 2, 3.

703. Ahmed b. Hanbel. Müsned. c. 6. s. 411.

Havle Hatunun Hazret-i Ömer'i Durdurup Onunla Uzun Uzun Konuşması

Hazret-i Ömer bir gün yanında bazı kişilerle birlikte giderken, yolda çok yaşlı bir kadına rastlamıştı.

Kadın Hazret-i Ömer'in durmasını istedi. Hazret-i Ömer durdu, onunla bir hayli konuştu.

Yanındaki adamlardan birisi, dayanamayarak, Hazret-i Ömer'e:

" Ey mü'minler emîri! Şu kocakarı için bu kadar halkı ayakta tuttun, beklettin! ?" dedi.

Hazret-i Ömer, ona:

" Yazıklar olsun sana! Kimdir bu kadın bilir misin?

Bu kadın, şikâyetlerini yedi kat göklerin üstünde Allah'a duyurmuş olan bir kadındır!

Bu Havle binti Sa'lebe'dir ki, onun hakkında, Yüce Allah, 'Ey Resûlüm! Kocası hakkında seninle direşip duran, halinden Allah'a da şikâyet etmekte olan kadının sözünü Allah işitmiştir..." buyurmuştur.

Vallahi, o, geceye kadar durup benimle konuşsaydı, namazdan başka birşey için onun yanından ayrılmaz; namazı kıldıktan sonra, tekrar onun yanına dönerdim! " dedi. 704

-------------------------------------

704. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1830, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 93, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 290.

Peygamberimiz aleyhisselamın Elçileri Hükümdarları İslamiyete Davet Ediyor

Elçilerin Gönderiliş Tarihi

Peygamberimiz aleyhisselam; Hicretin 6. yılında, Zilhicce ayında, Hudeybiye'den Medine'ye döndükten sonra 1 veya Hicretin 7. yılı Muharrem ayında2 bir gün, ashabının yanlarına varıp:

" Ey insanlar! Hiç şüphesiz, Yüce Allah, beni herkese rahmet olarak göndermiştir!

Havarilerin İsa b. Meryem'in emrinde ihtilaf ettikleri gibi, siz de benim emrimde ihtilaf etmeyiniz! " buyurdu.

Ashab:

" Yâ Rasûlalları! Havariler nasıl ihtilaf ettiler?" diye sordular.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Benim sizi davet edeceğim şeye, o da havarileri davet etmişti.

Yakındaki bir yere gönderdiği kimseler razı oldular ve selameti buldular. Uzak bir yere gönderdiği kimseler ise, suratlarını astılar ve ağır davrandılar.

İsa da bunu Allah'a şikâyet etti.

Bunun üzerine, ağır davrananlar, gönderildikleri halkın diliyle konuşur oldukları halde sabaha çıktılar! " buyurdu. 3

-------------------------------------

1. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 258, Taberî, Târih, c. 3, s. 84, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 180, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 290.

2. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 258.

3. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 254, 255, Taberî, Târîh, c. 3, s. 85.

İsa aleyhisselamın Kimleri, Nerelere Gönderdiği?

İsa aleyhisselam, havarilerden ve etbaından uzak yerlere gönderdiği kişilerden;

1. Butrus'u, havari olmayan etbaından Buluş ile birlikte, Rûmiye'ye,

2. Enderais ile Menta'yı, halkı adam yiyen Yamyamîler diyarına,

3. Tomas'ı, Maşrık'ta Babil diyarına,

4. Flübüs'ü, Kartacannaya (Afrika'ya),

5. Yuhannes'i, Efsus'a (Ashab-ı Kehf gençlerinin karyesine),

6. Yakubüs'ü, Oraşalim'e (Beytül-Makdis karyesi İlya'ya),

7. İbn Selmayı, göçebe Araplara (Hicaz toprağına),

8. Simun'u, Berber toprağına,

9. Havarilerden olmayan Yahuda'yı da, Yudis'in yerine, göndereceği yere göndermişti. 4

-------------------------------------

4. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 255.

Peygamberimiz aleyhisselamın Ashabdan Kimleri, Kimlere Gönderdiği?

Peygamberimiz aleyhisselamın Muhacir sahabileri, ayağa kalkarak:

" Sen bizi nereye göndermek istersen, oraya gönder! Biz senin emrini yerine getiririz! 5 Vallahi, hiçbir şey hakkında sana muhalefet etmeyiz. Bize emret ve göndereceğin yere gönder bizi! " dediler. 6 Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, ashabından:

1. Dıhye b. Halîfe el-KelbFyi, Rum hükümdarı Kayser'e;

2. Abdullah b. Huzâfe es-Sehmîyi, Acem şahı Kisrâ'ya,

3. Amr b. Ümeyye ed-Damrî'yi, Habeş hükümdarı Necaşî'ye,

4. Hâtıb b. Ebi Beltaa'yı, İskenderiye hükümdarı Mukavkıs'a,

5. Şüca' b. Vehb'i, Gassan hükümdarı Hevze b. Ali'ye gönderdi. 7

Yola çıkarılan bu elçiler de, Peygamberimiz aleyhisselamın bildirdikleri gibi, gönderildikleri milletlerin dillerini konuşur oldukları halde sabaha çıktılar. 8

Peygamberimiz aleyhisselam, gönderdiği elçilerin yanlarına varacakları hükümdarlara da, bireryazı yazdırdı. 9

-------------------------------------

5. Taberânî'den naklen Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 5, s. 305, 306, Alâüddin Ali, Kenzü'l-ummâl, c. 11 , s. 444, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 30, Halebî, İnsanu'l-uyûn, c. 3, s. 283.

6. Zehebî, Megâzî, s. 423.

7. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 254, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 1, s. 258, 262, Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 29, 32, 34, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 531, Yâkubî, Târîh, c. 2, s. 77, 78, Taberî, Târih, c. 3, s. 84, 91, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 29, 31, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 2, s. 717, 738, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 210, 215, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 71, 74, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 259, 271, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 180, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 289, 296, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 29, 40.

8. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 258, İbn Ebi Şeybe, Musannef, c. 14, s. 339.

9. İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 1, s. 259.

Peygamberimiz aleyhisselamın Yazdırdığı Yazıları Mühürlemesi

Peygamberimiz aleyhisselam Acem şahına, Rum Kayserine ve Habeş Necaşî'sine mektup yazdırmak istediği zaman: 10

" Yâ Rasûlallah! Onlar, bir mektubu, mühürlü olmadıkça, okumazlar! " denilmişti.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam gümüşten bir mühür yüzük edindi ki, kaşına, üç satır üzerine Allah nakşedilmişti. 11

Resûl

Muhammed

Mühür yüzükteki yazı; aşağıdan yukarıya doğru, 'Muhammed' bir satır, 'Resûl' bir satır, Allah' da bir satır olmak üzere üç satır halinde idi. 12

Peygamberimiz aleyhisselam, bu mühür yüzüğü sol elinin serçe parmağına takardı. 13

Sağ elinin parmağına taktığı da olurdu.

Peygamberimiz aleyhisselam, onun kaşlı tarafını avucunun içine çevirir, getirirdi. 14

Peygamberimiz aleyhisselam, bu mühür yüzük parmağında olduğu halde Vefât etmiştir. 15

Peygamberimiz aleyhisselamın bu mühür yüzüğünü, Hazret-i Ebu Bekir, ondan sonra Hazret-i Ömer, Hazret-i Ömer'den sonra Hazret-i Osman parmağına takmıştır.

Hazret-i Osman bir gün Eriş kuyusunun başında oturduğu sırada onu parmağından çıkarmış, elinde evirip çevirirken kuyunun içine düşürmüş, kuyunun bütün suyu çektirildiği, üç gün gidilip gelinip arandığı halde bu yüzük bulunamamıştır. 16

-------------------------------------

10. Müslim, Sahih, c. 3, s. 1657.

11. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 258, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 223, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 24, c. 3, s. 235, c. 7, s. 53, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1657, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 88.

12. Buhârî, Sahih, c. 7, s. 54.

13. Müslim, Sahih, c. 3, s. 1659.

14. Müslim, Sahih, c. 3, s. 1655, 1656, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1202.

15. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 250, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1178.

16. Buhârî, Sahih, c. 7, s. 54.

Peygamberimiz aleyhisselamın Hükümdarlara Elçiler Göndermesinin Sebebi

Hudeybiye'de Kureyş müşriklerine de açıklanmış olduğu üzere, Kureyş müşrikleri Peygamberimiz aleyhisselamı uğraştırmadıkları takdirde, Peygamberimiz aleyhisselam İslâmiyet] başka kavim ve kabileler arasında yaymaya çalışacaktı. 17

Peygamberimiz aleyhisselam Hudeybiye'de Kureyş müşrikleriyle yaptığı muahede ile çarpışmayı bırakarak on yıl barış içinde yaşamayı sağlayınca; 18 Yüce Allah'ın:

" De ki: 'Ey İnsanlar! Ben Allah'ın hepinize gönderdiği peygamberim! '" 19 buyruğuna uyarak, en yakınından en uzağına kadar, komşu hükümdarlara ve kabile başkanlarına İslâmiyeti duyurmak, kendilerini İslâmiyete davet etmek sırası gelmişti.

Bunun için, ashabından bazılarını hükümdarlara gönderdi ve yazdırıp ellerine verdiği mektuplarla onları İslâmiyete davet etti. 20

-------------------------------------

17. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 321 , Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 209, 210, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 323, Taberî, Târîh, c. 3, s. 73, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 200.

18. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 332, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 611, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 97, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 325, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 350, Taberî, Târîh, c. 3, s. 79, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 214, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 37.

19. A'râf. 158.

20. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 254.

Amr b. Ümeyye'nin Habeş Necaşi'sine Gönderilişi

Gönderiliş Tarihi

Amr b. Ümeyye ed-Damrî'nin Habeş Necaşî'sine gönderilişi, Hicretin 7. yılı Muharrem ayında idi. 21 Amr b. Ümeyye, hükümdarlara gönderilen elçilerin ilki idi. 22

Peygamberimiz aleyhisselam, Habeş Necaşî'sine gönderdiği, Muhammed Resûlullah mührü ile mühürlü mektubunda şöyle buyurdu:

" Bismillâhirrahmânirrahîm

Bu, Peygamber Muhammed'den, Habeşlerin ulusu Necaşî'ye yazılan yazıdır:

Doğru yola tâbi olanlara; Allah'a ve Allah'ın Resûlüne iman edenlere; Allahtan başka hiçbir ilah olmadığına, O'nun şeriksiz bir tek ilah olduğuna, kendisinin hiçbir eş ve oğul edinmediğine, Muhammed'in de O'nun kulu ve resûlü olduğuna şehadet getirenlere, selam olsun!

Ben seni Allah'ın davetiyle (İslâmiyete) davet ediyorum!

Ben O'nun Resûlüyüm!

Sen Müslüman ol ki, selamete eresin!

'Ey Ehl-i Kitab! Geliniz: Bizim aramızla sizin aranızda eşit ve ortak bir sözde (kelime-i tevhidde) birleşelim de, Allahtan başkasına ibadet etmeyelim ve O'na hiçbir şeyi şerik koşmayalım!

Allah'ı bırakıp da, birbirimizi rabler edinmeyelim!

Eğer bu davetten yüz çevirirsen, Hıristiyan kavminin vebali senin üzerindedir! " 23

İbn İshak'a ve daha başka kaynaklara göre; Peygamberimiz aleyhisselamın Necaşî'ye gönderdiği mektupta şöyle buyurdukları da rivayet edilir:

" Bismillâhirrahmânirrahîm

Allah'ın Resûlü Muhammed'den, Habeş Kralı Necaşî Ashama'ya!

Selam olsun sana!

Senin temelli selamette olmanı diler, 24 sana olan nimetinden dolayı Allah'a hamd ü sena ederim-ki, O'ndan başka ilah yoktur! O Melik'tir, Kuddûs'tür, Selam'dır, Mü'min'dir, Müheymin'dir! 25 Şehadet ederim ki; İsa b. Meryem, Allah'ın çok temiz, iffetli, dünyadan el etek çekmiş olan Meryem'e ilka ettiği Ruhu ve Kelimesidir ki, Meryem böylece ona gebe kalmış, Yüce Allah onu Ruhundan nefhedip yarat-mıştır. Nasıl ki, Âdem'i de, Kudret Eliyle ve nefhiyle öyle yaratmıştı.

Ben seni, Bir olan, eşi ortağı bulunmayan Allah'a ve O'na ibadet ve tâata, bana tâbi olmaya ve Allah'tan getirip tebliğ etmiş olduğum şeylere iman etmeye davet ediyorum.

Çünkü, ben Allah'ın Resûlüyüm!

Amcamın oğlu Cafer'i, bazı Müslümanlarla birlikte sana göndermiştim. Yanına geldikleri zaman, zulmü bırak, onları ağırlamaya bak!

Ben seni ve askerlerini Yüce Allah'a ibadet ve tâata davet ediyorum.

Sana gereken tebligatı yapmış, öğüdü vermiş bulunuyorum.

Öğüdümü kabul ediniz!

Doğru yola uyan gidenlere selam olsun! " 26

-------------------------------------

* Rum ülkesi krallarına Hrakl, Kayser; Fars (İran) krallarına Kisrâ, Mısır krallarına Firavun; Yemen krallarına Tübba'; Habeş krallarına Necaşf; Türk krallarına Hakan denirdi. (Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 78, Diyarbekıf, c. 2, s. 3).

21. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 258, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 531.

22. İbn Sa’d, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 258.

23. İbn İshak, Kitâbu'l-mübtedâ ve'l-meb'as, c. 4, s. 210.

24. Taberî, Târîh, c. 3, s. 89, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 264.

25. Taberî, Târîh, ç. 3, s. 89, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 2, s. 735, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 264, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 71, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 36, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 291, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 30, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 293.

26. İbn İshaktan naklen Taberî, Târîh, c. 3, s. 89, Vâkıdî’den naklen İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 264, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 71, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 36, 37, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 291 , 292, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 30, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 293.

Amr b. Ümeyye'nin Necaşi'nin Huzuruna Küçük Kapıdan Girmekten Kaçınışı

Amr b. Ümeyye, Habeş ülkesine gittiğinde, adamların Necaşî'nin huzuruna küçük bir kapıdan eğilerek girdiklerini gördü. Kendisi de, kapıya kadar vardı. Hemen oradan geri döndü.

Amr b. Ümeyye'nin bu davranışı oradakilerin ağırlarına gitti. Amrb. Ümeyyeyi hırpalamak, tartaklamak istediler.

Necaşî, Amr b. Ümeyye'ye:

" Seni küçük kapıdan içeri girmekten alıkoyan nedir?" diye sordu.

Amrb. Ümeyye:

" Bizler Peygamberimize böyle yapmayız! Onun yanına, eğilerek girmeyiz! " dedi.

Necaşî:

" Doğru söyledin! " dedi ve adamlarına da:

" Serbest bırakınız onu! " diye emir verdi. 27

-------------------------------------

27. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 120, 121.

Amr b. Ümeyye'nin Necaşi'nin Huzurundaki Hitabesi

Amr b. Ümeyye, Peygamberimiz aleyhisselamın mektubunu Necaşî'ye sunduktan sonra, şöyle hitab etti:

" Ey Ashama! Bana düşen söylemek, sana düşen de dinlemektir:

Sen bize ne kadar şefkat ve nezaket gösterdinse, bizim de sana o derece güvenimiz olmuştur.

Biz senden hangi hayrı ve iyiliği ummuşsak, muhakkak ona kavuşmuşuzdur.

Biz senden hiçbirzaman hiçbir hususta hiçbir korku ve endişe duymamış; daima emniyet ve güvenç içinde bulunmuşuzdur.

Zaten, biz senden, 'Sizinle bizim aramızda, İncil, reddolunmaz bir şahit, haksızlık etmez, bu yolda kesip aralayıcı hüküm verir bir hâkim olsun! Şu kadar ki, Yahudilerin İsa b. Meryem hakkındaki davranışları gibi, sen de şu ümmî peygamber hakkında kötü davranmayasın! ' diye bir hüccet ve teminat da almış bulunuyorduk.

Peygamber aleyhisselam elçilerini ayırıp hükümdarlara yolladığı zaman, ben, o elçilerin kendileri için ummadıkları şeyi senden umduğum ve onların korktukları şey hakkında ben senden emniyet içinde bulunduğum halde, geçmişteki hayır ve iyiliklere göre ecir ve mükâfat bekleyerek gelip huzuruna çıkmış bulunuyorum! " dedi. 28

-------------------------------------

28. İbn İshaktan naklen İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 71, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 264, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 294, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 344.

Peygamberimiz aleyhisselamın Mektubunun Okunuşu ve Necaşi'nin Müslümanlığını Açıklayışı

Necaşî, Peygamberimiz aleyhisselamın mektubunu Amr b. Ümeyye'den alınca, gözlerine sürdü. 29 Öpüp başına koydu. 30 Hemen tahtından indi, tevazu göstererek yere oturdu ve Müslümanlığını açıkladı. Şehadet getirdi ve:

" Eğer yanına kadar gitmeye imkân bulsaydım, muhakkak giderdim! 31

Allah'ı şahit tutarak söylerim ki: O, Kitab Ehli olan Yahudilerle Nasrânîlerin [Hıristiyanların] geleceğini bekleyip durdukları ümmî peygamberdir!

Musa Peygamber, 'Merkebe biner! ' diyerek İsa Peygamberin geleceğini müjdelediği gibi; İsa Peygamber de, Deveye biner! ' diyerek Muhammed Peygamberin geleceğini öylece müjdelemiştir!

Gözle görmek, bu müjde haberinden daha tatmin edici, daha içe sindirici değildir! 32

Fakat, ne yapayım ki, Habeşlilerden pek az yardımcılarım vardır. Yardımcılarımın çoğalmasını ve kalblerin İslâmiyete ısınmasını bekliyorum" dedi. 33

-------------------------------------

29. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 258, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 2, s. 735, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1 , s. 299, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 30, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 293, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 344.

30. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 293.

31. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 258, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 2, s. 735, 736, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 299, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 30, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 344.

32. İbn İshaktan naklen İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 71, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 264, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 294, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 344.

33. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 292, Halebî, İnşân, c. 3, s. 294, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 344.

Peygamberimiz aleyhisselamın Mektubunun Kutu İçinde Saklanışı

Necaşî, fil kemiğinden (dişinden) yapılmış bir kutu getirtip Peygaımberimiz aleyhisselamın mektuplarını onun içine koydu ve:

" Bu mektuplar aralarında bulundukça, Habeşlerde hayır ve bereket devam edecektir! " dedi. 34 Rivayete göre; Peygamberimiz aleyhisselamın mektupları, Habeş Necaşî'lerinin ellerinde bulunmakta devam etmiş, Necaşîler tarafından bu mektuplara büyük saygı ve itina gösterilegelmiştir. 35

-------------------------------------

34. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 258, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 299, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 31, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 293.

35. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 31.

Halen Şam'da Bulunan ve Peygamberimiz aleyhisselama Ait Olduğu Sanılan Mektup

D. M. Dunlop'un verdiği bilgiye göre; Peygamberimiz aleyhisselamın Necaşîye göndermiş olduğu mektuba benzeyen bir mektup halen Şam'da bir şahsın elinde bulunmaktadır.

Sözü edilen şahıs; bunu birkaç yıl önce, bir Habeş pazarından aldığını söylemiştir.

Mektup, yaklaşık olarak 23x33 cm. eb'âdında bir deri üzerine kahverengi mürekkeple yazılmıştır.

Mektubun 17. satırının sonunda yuvarlak mühür izi vardır.

Bu mühür, 2/5 cm. çapındadır ve aşağıdan yukarıya doğru 'Muhammed' bir satır, 'Resûl' bir satır, 'Allah' da bir satır olmak üzere üç satır halindedir. 36

-------------------------------------

36. Prof. M. Hamidullah, İslâm Peygamberi, c. 1, s. 201.

Amr b. Ümeyye'nin Öldürülmek Üzere Necaşi'den İstenilişi

Kureyş müşriklerinden Amr b. As, Hendek savaşından sonra, bazı kafadarlanyla birlikte, Habeş ülkesinde oturmayı, Peygamberimiz aleyhisselamla müşriklerden hangi taraf kazanırsa o tarafa katılmayı kararlaştırmışlar; tabaklanmış bir hayli meşin toplayıp Habeş ülkesine gitmişlerdi.

Bunların Habeş ülkesinde bulundukları sırada, Peygamberimiz aleyhisselam da, Amr b. Ümeyye'yi elçi olarak oraya göndermişti. Amr b. Âs, Amr b. Ümeyye'nin Necaşî'nin yanına girip çıktığını görünce, arkadaşlarına:

" Bu, Amr b. Ümeyye'dir!

Eğer Necaşf'nin yanına girersem, onu bana teslim etmesini, Necaşî'den isteyeceğim! Bana verdiği zaman da, onun boynunu vuracağım! " diyerek Necaşî'nin yanına girdi.

Öteden beri yaptığı gibi, Necaşî'nin huzurunda yere kapandı.

Necaşî, ona:

" Hoşgeldin dostum! Memleketinden bana hediye olarak birşeyler getirdin mi?" dedi.

Amr b. Âs:

" Evet! Ey hükümdar! Sana birçok meşin hediye edeceğim! " dedi, getirdiği meşinleri Necaşî'nin yanına yaklaştırdı.

Meşinler Necaşî'nin hoşuna gitti.

Bunun üzerine, Amr b. Âs:

" Ey hükümdar! Ben senin yanından bir adamın çıktığını gördüm ki, o, bize düşman bir adamın elçi-sidir!

Onu bana teslim et de, öldüreyim?

Çünkü, o, eşrafımızdan ve hayırlılarımızdan bazı kişileri öldürmüştür! " dedi.

Amr b. Âs derki:

" Ben bunu söyler söylemez, Necaşî kızdı; sonra da, elini uzatıp bumuma öyle bir çarptı ki, bumumu kırdı sandım!

Eğer o sırada yer benim için yanlsaydı, korkumdan yerin dibine girerdim! "

Bundan sonra, Amr b. Âs:

" Ey hükümdar! Vallahi, bundan hoşlanmadığını bilseydim, onu senden dilemezdim" dedi.

Necaşî:

" Demek, sen Musa Peygambere gelmiş olan Nâmûs-u Ekber (Cebrail)'in kendisine gelip durduğu bir zâtın elçisini öldürmek üzere sana vermemi istiyorsun ha?" dedi.

Amr b. Âs:

" Ey hükümdar! O, gerçekten, böyle bir peygamber midir?" diye sordu.

Necaşî:

" Yazıklar olsun sana ey Amr! Sen benim sözümü dinle de, ona tâbi ol!

Çünkü, o, vallahi hak üzeredir! Kendisine karşı koyanlara galebe çalacaktır-Musa Peygamberin Firavuna ve ordusuna galebe çaldığı gibi! " dedi.

Amr b. Âs:

" Öyleyse, sen benim ona İslâmiyet üzere bey' atı mı alır mısın?" diye sordu.

Necaşî:

" Olur! " dedi ve elini uzattı.

Amr b. Âs da, ona İslâmiyet üzere bey'at ettikten sonra, arkadaşlarının yanına döndü ve Müslüman olduğunu onlardan gizli tuttu. 37

-------------------------------------

37. Aynı kaynaklar.

Habeş Halkının Necaşi'ye Karşı Ayaklanışı

Habeş halkı toplanıp Necaşîye:

" Sen dinimizden ayrıldın! " diyerek ayaklandılar.

Necaşî, Hazret-i Cafer'le arkadaşlarına haber gönderdi, gemiler hazırlattı ve:

" Gemilere biner, bir müddet onların içinde bulunursunuz.

Eğer ben şu halka yenilirsem, siz istediğiniz yere kavuşmak üzere çıkıp gidersiniz.

Eğer ben onlan sindirir, kendime boyun eğdirmeyi başarabilirsem, yine burada kalırsınız! " dedikten sonra yazılı bir kağıdı eline aldı.

Kağıttaki yazıda:

" Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına, Muhammed aleyhisselamın Allah'ın kulu ve resûlü olduğuna, İsa b. Meryem aleyhisselamın da Allah'ın kulu ve resûlü ve Allah'ın Meryem'e ilka eylediği Ruhu ve Kelimesi olmaktan başka bir vasfı bulunmadığına şehadet" ediliyordu.

Necaşî, bu yazıyı kaftanının içinden sağ omuzuna doğru yerleştirdikten sonra, Habeş halkının yanlarına doğru vardı.

Onlar, Necaşî için sıralanmışlardı.

Necaşî, onlara:

" Ey Habeş cemaati! Ben size insanların en yakını ve en lâyıkı değil miyim?" diye sordu.

" Evet! Öylesin! " dediler.

Necaşî:

" Siz, benim aranızdaki hal ve gidişatımı nasıl buluyorsunuz?" diye sordu.

Habeşliler:

" En hayırlı bir hal ve gidişat olarak görüyor ve buluyoruz! " dediler.

Necaşî:

" O halde, siz benden ne istiyorsunuz?" diye sordu.

Habeşliler:

" Sen dinimizden ayrıldın, İsa'nın bir kul olduğunu söyledin! " dediler.

Necaşî:

" Ya siz, İsa hakkında ne dersiniz?" diye sordu.

Habeşliler:

" 'O, Allah'ın oğludur! ' deriz" dediler.

Bunun üzerine, Necaşî elini göğsüne ve kaftanına bastırarak:

" Bu, şehadet eder ki; İsa b. Meryem, bundan [göğsümdeki yazıda olandan] başka birşey değildir! " dedi.

Habeşliler, Necaşî'nin bu sözünden hoşnut oldular, karşısından çekilip gittiler. 38

-------------------------------------

38. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 365, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 315, 316.

Peygamberimiz aleyhisselamın Mektuplarını Necaşi'nin Cevaplayışı

Necaşî, Peygamberimiz aleyhisselamın mektuplarını şöyle cevaplandırdı:

" Bismillâhirrahmânirrahîm

Allah'ın Resûlü Muhammed'e Necaşî Ashama tarafındandır

Ey Allah'ın Peygamberi! *39

Kendisinden başka hiçbir ilah olmayan ve beni İslâmiyete hidayet eden Allah'ın selamı, rahmet ve bereketleri senin üzerine olsun! 40

Bundan sonra, arzederim ki yâ Rasûlallah! İçinde İsa'nın işi anılan mektubun bana erişti.

Göklerin ve yerin Rabbine yemin ederim ki; İsa da, kendisi hakkında, senin andığından zerre kadar fazla değildir.

O, ancak senin dediğin gibidir.

Senin bize neleri tebliğ etmek üzere gönderildiğini öğrenmiş, amcanın oğlu ve arkadaşlarıyla tanışmış, kendilerini ağırlamış bulunuyoruz.

Şehadet ederim ki; sen, muhakkak, sözlerinde doğru olan ve kendinden önceki peygamberleri de doğrulayıcı olarak gönderilmiş bulunan Resûlullahsın!

Ben sana bey'at için amcanın oğluna bey'at etmiş; âlemlerin Rabbi olan Allah'a, onun önünde boyun eğip Müslüman olmuşumdur.

Oğlum Erha b. Ashama b. Ebcer'i de sana gönderiyorum.

Ben, kendimden başkasına güç yetirememekte, söz geçirememekteyim.

Eğer benim de muhakkak yanına gelmemi istiyorsan, ben onu da yaparım yâ Rasûlallah!

Ben senin söylediğin şeylerin hak ve gerçek olduğuna şehadet ediyorum!

Selam olsun sana yâ Rasûlallah! " 41

-------------------------------------

* " Ey Allah'ın Resûlü! " İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 37, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 292, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 30.

39. Taberî, Târih, c. 3, s. 89, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 2, s. 735, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 71, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 264, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 293.

40. Taberî, Târih, c. 3, s. 89, Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 735, İbn Kayyım , c. 3, s. 71, İbn Seyyid, c. 2, s. 264, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 37, Kastalânî, c. 1, s. 292, Diyarbekrî, c. 2, s. 30, Halebî, İnşân, c. 3, s. 293.

41. İbn İshaktan naklen Taberî, Târih, c. 3, s. 89, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 2 s. 735, 736, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 71, 72, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 264, 265, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 37, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1 , s. 292, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 30, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 293.

Necaşi'nin Muhacir Müslümanları Gemilere Bindirip Medine'ye Yollayışı

Necaşî; Muhacir Müslümanların yol hazırlıklarının görülmesini, düzenlenmesini ve Amr b. Ümeyye ile birlikte iki gemiye bindirilmelerini adamlarına emretti. 42

Hemen, kaptanlanyla birlikte, iki gemi tahsis edildi. 43

Kureyş müşriklerinin liderlerinden Ebu Süfyan'ın kızı olup Habeşistan'da mürted kocası ölünce Peygamberimiz aleyhisselama nikahlanan Hazret-i Ümmü Habibe de, onlarla birlikte bu gemilere bindirildi. 44

Necaşî, Hazret-i Cafer'le arkadaşlarının yanına 70 kişi de kattı ki, bunların 62'si H abeşli, B'i Şamlı idi. 45

Hepsinin üzerlerinde softan cübbeleri vardı.

Hepsi de, kilise ve din adamlarının iyilerinden ve yürekleri yufka, gözleri yaşlı olanlarındandılar. 46

Hazret-i Ümmü Habibe'nin bildirdiğine göre;

Necaşî'nin gemicileri, Müslümanları Car limanına kadar getirip karaya çıkardılar. 47

Car; Kulzum denizinin sahilinde bir şehirdir.

Car ile Medine arası, bir gün bir geceliktir.

Car ile Eyle arası üç merhale, Cuhfe sahiline doğru da üç merhale kadardır.

Car; Habeş, Mısır, Aden, Çin ve diğer Hind beldelerinden gelen gemilerin çıkış yeri, limanıdır.

Car'ın yarısı denizde, ada üzerindedir; yarısı da sahildedir.

Pek çok köşkleri ve yalıları olan bir yerdir. 48

Yolcular, Car'a çıkınca, oradan, develere binerek Medine'ye gittiler. 49

-------------------------------------

42. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 259.

43. Taberî, Târîh. c. 3, s. 89, 90.

44. İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 37.

45. Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 292, Diyarbekrî, c. 2, s. 30, Zürkânî, c. 3, s. 345.

46. Taberî, Tefsîr, c. 7, s. 4, Diyarbekrî, c. 2, s. 31.

47. Taberî, Târîh. c. 3, s. 90.

48. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 92, 93.

49. Taberî, Târîh, c. 3, s. 90.

Necaşi'nin Peygamberimiz aleyhisselama Gönderdiği Bazı Hediyeler

Necaşî, Peygamberimiz aleyhisselama, hediye olarak gömlekler, donlar, kaftanlar, iki çift ince ve yumuşak mest.. gönderdi. 50

-------------------------------------

50. Sevâtiu'l-envar’dan naklen M. Hamidullah, el -Vesaiku's-siyâsiyye, s. 48.

Necaşi'nin Oğlu Erha ile Yanına Katılanların Gemilerinin Batıp Denizde Boğulmaları

Necaşî, Hazret-i Cafer'le arkadaşlarının arkasından, oğlu Erha'yı da, 60 Habeşli ile birlikte bir gemiye bindirip Peygamberimiz aleyhisselama yollamıştı.

Denizin ortalarına geldikleri zaman, bunların gemileri battı, hepsi de suda boğularak öldüler. 51

-------------------------------------

51. Taberî, c. 3, s. 89, Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 735, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 213, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 37, Kastalânî, c. 1, s. 292, Diyarbekrî, c. 2, s. 31.

Dıhye b. Halife'nin Rum Kayseri Herakliyus'a Gönderilişi

Gönderiliş Tarihi ve Gönderiliş Sebebi

Dıhye b. Halife'nin Rum Kayseri Herakliyus'a gönderilişi, Hicretin 7. yılı Muharrem ayında idi. 52 Peygamberimiz aleyhisselam, Kayser Herakliyus'u İslâmiyete davet etmek üzere, ashabından

Dıhye b. Halife'yi bir mektupla ona gönderdi. Mektubu, Kayser'e sunması için, Busra emîrine teslim etmesini de, Dıhyeye emir buyurdu. 53

Dıhye b. Halife, Peygamberimiz aleyhisselamın mektubunu alıp Busra'ya hareket etti. 54

-------------------------------------

52. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 258, c. 4, s. 251, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 30.

53. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 259, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 262, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 2, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2. s. 343.

54. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 29.

Kayser'in Adağı ve Adağını Yerine Getirişi

Kayser Herakliyus:

" Eğer Allah İranlıların askerlerini bozguna uğratırsa, Hımstan İlyaya (Kudüs'e) kadar yaya olarak yürüyeyim! " diye adakta bulunmuş;55 ülkesine giren Acem ordusunu yenip, onları toprağından çıkarmaya ve iğtinam ettikleri en büyük salibi, haçı da geri almaya muvaffak olmuştu. 56

Herakliyus, adağını yerine getirmek üzere, Hıms'tan İlya'ya kadar yaya yürümeye kalkmış, kendisinin yoluna döşekler serilmiş, 57 yürüyüp giderken üzerine kokular serpilmiş durmuş, böylece Kudüs'e erişmiş, adağını yerine getirmişti. 58

-------------------------------------

55. Müslim, Sahih, c. 3, s. 1367.

56. Taberî, Târîh, c. 3, s. 85.

57. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 262, Taberî, c. 3, s. 85, Beyhaki, c. 4, s. 381, 382.

58. Diyarbekrî, c. 2, s. 31, 32 Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 289, 290.

Dıhye'nin Gassan Emîrine Başvuruşu ve Kudüs'e Gönderilişi

Herakliyus'un Kudüste bulunduğu sıralarda, Dıhye b. Halife de, Peygamberimiz aleyhisselamin mektubunu Kayser'e sunmayı sağlamak üzere Busra'daki Gassan emîri Hâris'e başvurdu. 59

O da, Dıhye'yi Herakliyus'a götürmesi için, Adiyy b. Hâtim'i vazifelendirdi.

Adiyy b. Hatim de, Dıhye'yi alıp Kudüs'e götürdü. 60

Dıhye'ye, kavim ve kabilesinden bazı kişiler:

" Kayser'in yanına vardığın ve kendisini gördüğün zaman, yere kapan! Kayser izin verinceye kadar da, başını secdeden kaldırma! " dediler.

Dıhye:

" Ben bunu hiçbir zaman yapmam ve Allah'tan başkasına hiçbir zaman tapmam! " dedi.

" Eğer sen böyle yaparsan, o ne mektubunu alır, ne de sana bir cevap yazar! " dediler.

Dıhye:

" İsterse almasın! " dedi.

İçlerinden bir adam:

" Ben sana birşey daha salık vereyim mi ki, sen öyle yapınca hem mektubun alınsın, hem de ona secde etmek zorunda kalmayasın?" dedi.

Dıhye:

" Nedir o?" diye sordu.

Adam:

" Kayser'in her eşiğine oturacağı bir minberi vardır.

Sen gider, sahifeni minberin üzerine bırakırsın.

Kayser onu alınca sahibini çağırır; o zaman sen de Kayser'in yanına varırsın! " dedi.

Dıhye:

" Bak, işte bunu yapabilirim! " dedi. 61

-------------------------------------

59. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 31.

60. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 284.

61. Muhyiddin b. Arabî, Muhâdarâtu'l-ebrâr, c. 2, s. 129, 130, Diyarbekıi, Târîhu’l-Hamîs, c. 2, s. 32, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3. s. 284.

Kayser'in Tasalanışı

Kudüs'te oturan ve Şam Hıristiyanlarına piskopos tayin edilen İbn Nâtur'un bildirdiğine göre; Herakliyus, Kudüs'e geldiği sıralarda, 62 günün birinde, pek üzüntülü ve tasalı göründü.

Meclisindeki devlet adamlarından bazıları, ona:

" Biz senin halini başka türlü görüyoruz! ?" dediler. 63

Herakliyus, yıldızlara bakar, kâhinlikten anlardı.

" Ben, bu gece yıldızlara baktığımda, Hitan Melikini (Sünnetliler Hükümdarını)zuhur etmiş gördüm!

Bu ümmet içinde sünnet olanlar kimlerdir?" dedi.

" Yahudilerden başka, sünnet olan yoktur! Onlardan da, sakın endişelenme! Hükmün altındaki şehirlere yaz: Oradaki Yahudileri öldürsünler! " dediler. 64

-------------------------------------

62. Buhârî, Sahih, c. 1, s. 6, Taberî, Târih, c. 3, s. 85, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 382, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 362.

63. Zührî, Megâzî, s. 58, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 6, Taberî, Târih, c. 3, s. 85, 86, Beyhakî, D ela il, c. 4, s. 382, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 362.

64. Zührî, Megâzî, s. 58, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 343, Buhârî, Sah ıh, c. 1, s. 6, 7 Taberî, Târîh, c. 3, s. 85, 86, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 382, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye, c. 4, s. 362, 363.

Peygamberimiz aleyhisselamın Mektubunun Okutturuluşu

Kayser'in yıldızlara bakarak tasalandığı sırada, Dıhye gelip, Peygamberimiz aleyhisselamin mektubunu Kayser'in üzerinde oturup dinlendiği minberlerden birisinin üzerine bırakmıştı.

Kayser mektubu getirtti. Mektubun Arap dili ve yazısıyla yazıldığını görünce, Arapça yazıyı okumayı bilen bir tercüman çağırttı.

Mektuba:

" Allah'ın kulu ve resûlü Muhammed'den Rumların sahibi, büyüğü Herakliyus'a! " diye başlandığını görünce, Herakliyus'un kardeşinin oğlu kızdı, tercümanın göğsüne şiddetli biryumruk indirip adamı yere oturttu ve mektubu da elinden çekip aldı.

Herakliyus, ona:

" Sana ne oluyor ki, mektubu çalıp kaçıyorsun?! " dedi.

Yennek:

" Adamın mektubunu görmüyor musun?! Mektubuna hem senin isminden önce kendi ismiyle başlamış; hem de senin hükümdar olduğunu anmayarak 'Rumların sahibi, büyüğü Hrakl'a' demiş! ?

Neden 'Rumların Hükümdarı! ' diye yazmamış ve senin isminle başlamamış!

Onun mektubu bugün okunamaz! " dedi.

Herakliyus:

" Vallahi, sen ya küçük bir akılsızsın ya da büyük bir delisin!

Ben senin böyle olduğunu bilmiyordum.

Ben daha adamın mektubunun içindekine bakmadan, onu yırtıp atmak mı istiyorsun?!

Hayatıma yemin ederim ki; eğer o dediği gibi gerçekten Resûlullah ise, mektubuna benim ismimden önce kendi ismiyle başlamakta ve beni 'Rumların büyüğü ve sahibi' diye anmakta haklıdır. 65

Ben ancak onların (Rumların) sahibiyimdir, hükümdarları değilimdir.

Fakat, Allah onları bana uysal kılmıştır.

Allah dileseydi Farsların Kisrâ üzerine yürüyüp onu öldürdükleri gibi, onları da benim üzerime yürütürdü! " dedi. 66

Kardeşinin oğlu hakkında da:

" Dışarı çıkarınız bunu! " diye emretti.

Uskufu yanına çağırttı.

Uskuf; görüşü alınır, sözü dinlenir danışman kişi idi. 67

Hıristiyan bilginlerinin ve Hıristiyanların başkanı idi. 68

Peygamberimiz aleyhisselamın mektubu okunduğu zaman, uskuf Herakliyus'a:

" Vallahi, o, Musa ve İsa'nın bize geleceğini müjdelemiş olduğu peygamberdir. Zaten biz onun gelmesini bekleyip duruyorduk! " dedi.

Herakliyus:

" Sen bana bu yolda ne yapmamı tavsiye edersin?" diye sordu.

Uskuf:

" Benim görüşüm, ona tâbi olmanızdır! " dedi.

Herakliyus:

" Ben senin dediğin şeyi yapmanın gerekliliğini çok iyi biliyorum!

Fakat, ben ona tâbi olmaya güç yetinemeyeceğim!

Çünkü, hem hükümdarlığım elden gider, hem de Rumlar beni öldürürler! " dedi. 69

-------------------------------------

65. Muhyiddin b. Arabî, Muhâdarâtu'l-ebrâr, c. 2, s. 130, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 32, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 3, s. 288, 289, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 339.

66. Muhyiddin b. Arabî, Muhâdarâtu’l-ebrâr, c. 2, s. 130.

67. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 347.

68. İbn Esîr, Nihâye, c. 2, s. 279.

69. Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 347, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 267, Heysemî, Mecmau’z-ZBvâid, c. 5, s. 306, Suyûtî, Hasâisü'l-kübrâ, c. 2, s. 123.

Dıhye b. Halife'nin Sünnetli Olup Olmadığının Muayene Ettirilişi

Herakliyus, adamlarına:

" Gidiniz de, bu adam sünnetli midir, değil midir; bir bakınız! " dedi. 70

Dıhye'yi soyup baktıkları zaman, onun sünnetli olduğu görüldü.

Herakliyus:

" Vallahi, gördüm onu! Elbisesini veriniz de, giysin o! " dedi. 71

Herakliyus, Arapların sünnetli olup olmadıklarını, Dıhye'den sorunca, Dıhye:

" Araplar sünnet olurlar! " dedi.

Bunun üzerine, Herakliyus:

" Bu ümmetin meliki, hükümdarı zuhur etmiş bulunuyor! " dedi.

-------------------------------------

70. Buhârî, Sahih, c. 1, s. 7, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 263.

71. Taberî. Târih. c. 3. s. 86. Ebu'l-Ferec İbn Cevzî. el-Vefâ. c. 2. s. 720.

Herakliyus'un Roma'daki Dostu Dagatır'a Peygamberimiz aleyhisselam Hakkında Yazı Yazışı ve Şam Taraflarında Bulunan Ebu Süfyan'a Sorular Soruşu

Herakliyus Rûmiye'de (Roma'da) oturan ve bilgide kendisinin dengi olan bir dostuna (Dagatır'a) Peygamberimiz aleyhisselam hakkında yazı yazdı. 72

Herakliyus'un bu dostu, İbranice okur, yazardı. 73

Herakliyus, ayrıca:

" Peygamber olduğunu söyleyen şu kişinin kavminden, buralarda bir kimse var mıdır?" diye sor-m ustu.

" Vardır! " dediler. 74

Herakliyus, Kudüs emniyet amirini çağırdı ve ona:

" Peygamber olduğunu söyleyen şu kişinin soyundan, kabilesinden Şam'da bir adam bulunuz ve onu muhakkak benim yanıma getiriniz! " diye emir verdi. 75 Kendisi, kalkıp Hıms'a gitti.

Daha Hımstan ayrılmadan, Roma'daki dostundan, Peygamberimiz aleyhisselamın zuhuru ve gerçekten peygamber olduğu hakkındaki görüşüne uygun bir mektup geldi. 76

O sırada, Ebu Sülyan b. Harb, ticaret için Şam'a giden bir Kureyş kafilesinin içinde, Herakliyus da Kudüste bulunuyordu. 77

Ebu Süfyan'ın bildirdiğine göre; Gazze'de bulundukları sırada, Herakliyus'un emniyet amiri, üzerlerine saldırır gibi gelip:

" Siz, şu Hicaz'daki zâtın kavminden misiniz?" diye sordu.

Ebu Süfyan'la arkadaşları:

" Evet" deyince, emniyet amiri:

" Haydi, benimle birlikte hükümdarın yanına kadar gideceksiniz! " dedi. 78

Herakliyus'un emniyet âmiri, Ebu Süfyan'la arkadaşlarını oradan Kudüs'e götürüp Herakliyus'un huzuruna çıkardı.

Herakliyus, çevresinde Rumların büyükleri olduğu halde oturmuş, başına da tacını giymişti. 79

Herakliyus, Ebu Süfyan'la 30 kişi olan Mekkelileri, İlya (Kudüs) Kilisesinin içinde kabul etti. 80

Tercümanını çağırdı. 81

Ebu Süfyan'la arkadaşlarına:

" Peygamber olduğunu söyleyen o zâta soyca en yakın olan hanginizdir?" diye sordu.

Ebu Süfyan der ki:

" 'Onların soyca ona en yakın olanı benim' dedim.

Gerçekten de, kafile içinde, o zaman Abdi Menaf oğullarından benden başka kimse bulunmuyordu.

Bunun üzerine, Kayser:

'Onu benim yakınıma getiriniz. 82

Onun arkadaşlarını da ona yaklaştırınız!

Onlar bunun arkasında dursunlar' dedi. 83

Beni, Herakliyus'un önüne, arkadaşlarımı da benim arkama oturttu I ar. 84

Herakliyus:

'Aranızda zuhur edip peygamberlik davasında bulunan şu kişi hakkında bana bilgi ver' dedi.

Ben, onun işini ve gidişini küçültmek istedim de:

'Ey hükümdar! Sen onun işine pek o kadar önem verme! Onun hali, sana eriştirilmiş olandan düşük ve küçüktür! ' dedim.

Herakliyus benim bu sözümü hiç umursamadı.

'Sen onun hakkında soracağım şeylere cevap ver! ' dedi.

İstediğini sor' dedim. 85

Bundan sonra Herakliyus, tercümanına:

'Söyle onun arkadaşlarına: Peygamber olduğunu söyleyen o zât hakkında, ben bundan birtakım şeyler soracağım!

Eğer bu kişi, sorduğum şeyler hakkında bana yalan söylemeye kalkışırsa, kendisini yalanlasınlar! ' dedi.

Vallahi, onun (Peygamber aleyhisselamın) bana sorulacak şeyler üzerinde uyduracağım yalanımı, arkadaşlarımın orada-burada anlatıp durmalarından utanma saydı m* muhakkak yalan uydururdum!

Fakat, benim yalan söylediğimi anlatacaklarından utandığım için, Herakliyus'a doğrusunu söyledim ! 86

Bundan sonra, Herakliyus'un bana onun hakkındaki ilk sorusu, 87 tercümanına:

'Söyle ona: Peygamber olduğunu söyleyen o kişinin içinizdeki soyu nasıldır?' diye sormak oldu. 88

'O, aramızda en iyi soyludur. 89 Soy yönünden en seçkinimizdir' dedim. 90

Herakliyus:

'Sizden, bu peygamberlik sözünü ondan önce söylemiş hiçbir kimse var mıydı?' diye sordu.

'Yoktu! ' dedim.

Herakliyus:

'Onun ataları içinde hiçbir hükümdar gelmiş mi idi?' diye sordu.

'Hayır! ' dedim.

Herakliyus:

'Ona halkın eşrafı mı, yoksa zayıf ve fakirleri mi tâbi oluyorlar?' diye sordu.

'Hayır! Ona halkın zayıf ve fakirleri, 91 gençler ve kadınlar tâbi oluyorlar! Kavminin yaşlılarından ve eşrafından ona tâbi olan yoktur! ' dedim. 92

Herakliyus:

'Ona tâbi olanlar artıyor mu, yoksa eksiliyor mu?' diye sordu.

'Evet! Artıyor! ' dedim.

Herakliyus:

'Onlardan, onun dinine girdikten sonra, beğenmeyerek, kızarak ondan dönen bir kimse var mı?' diye sordu.

'Yoktur! ' dedim.

Herakliyus:

'Peygamberlik sözünü söylemeden önce, onu hiç yalanla suçladığınız, kötülediğiniz olmuş mu idi?' diye sordu.

'Hayır! ' dedim.

Herakliyus:

Kendisinin hiç ahdini bozduğu, sözünde durmadığı var mıdır?' diye sordu.

'Hayır! Ancak, biz şimdi onunla bir müddet için çarpışmayı bırakarak anlaşma yapmış bulunuyoruz. 93 Kendisinin bu müddet içinde ne yapacağını bilmiyoruz! 94 Bu yoldaki ahdini bozacağından korkuyoruz! ' dedim. 95

Vallahi, verdiğim cevaplara bu sözden başka birşey katmak imkân ve fırsatnı bulamadım ! 96

Arkadaşlarımın yalanımı anlatıp yaymalarından korkma s ay di m, yine de, onu başka şeylerle kusuriamaya çalışırdım!

Herakliyus:

'Siz onunla hiç çarpıştınız mı? Yahut, o sizinle hiç çarpıştı mı?' diye sordu.

'Evet! ' dedim.

Herakliyus:

'Sizin onunla yaptığınız, onun sizinle yaptığı harp nasıl sonuçlandı?' diye sordu.

'Yenme, aramızda sıra ve nöbetle sonuçlandı: Bir kez o bizi yendi, bir kez de biz onu yendik! ' dedim.

Herakliyus:

'O size ne emrediyor?' diye sordu.

'Yalnız bir Allah'a ibadet etmeyi ve O'na hiçbir şeyi eş, ortak tutmamayı bize emr, atalarımızın tapmış oldukları şeylerden de bizi nehy ediyor.

Namaz kılmayı, doğru olmayı, yoksullara sadaka vermeyi, haramlardan sakınmayı, verilen sözde durmayı, emaneti sahiplerine vermeyi, akraba ile ilgilenmeyi, onları görüp gözetmeyi emrediyor' dedim. 97

Ben bunları Herakliyus'a söylediğim zaman, Herakliyus, tercümanına:

'Ona de ki: Ben senden onun içinizde soyunun nasıl olduğunu sordum. Sen kendisinin içinizde en soylu* olduğunu söyledin.

Zaten, peygamberler de, böyle, kavimlerinin en soyluları içinden seçilip gönderilirler.

Ben sana 'Bu peygamberlik sözünü, ondan önce, içinizde söyleyen bir kimse var mı idi?' diye sordum. Sen 'Hayır! Yoktur' dedin.

Eğer ondan önce bu sözü söylemiş bir kimse olsaydı, 'Bu da, belki, kendisinden önce söylenmiş bir söze uymak istemiş bir kimsedir' diye söyleyebilirdim. Ben sana, 'Onun atalarından bir melik, bir hükümdar var mı idi?' diye sordum. Sen 'Hayır! Yoktur! ' dedin.

Eğer onun atalarından gelmiş bir melik, bir hükümdar olsaydı, 'Bu da, belki, babalarının saltanatını elde etmeye çalışan bir kimsedir' diye söyleyebilirdim.

Ben sana, 'Bu peygamberlik sözünü etmeden önce, onu hiç yalanla suçlamış mı idiniz?' diye sordum. Sen 'Hayır! ' dedin.

Benim bildiğime göre; insanlara karşı hiç yalan söylememiş olan kişi, Allah'a karşı asla yalan söylemez!

Ben sana, 'Ona tâbi olanlar insanların eşrafı mıdır? Yoksa, zayıf ve fakir takı mı mıdır?' diye sordum. Sen halkın zayıf ve fakir takımının ona tâbi olduklarını söyledin!

Zaten, Peygamberin tabileri de onlardır.

Ben sana, 'Ona tâbi olanlar artıyor mu, yoksa eksiliyor mu?' diye sordum. Sen onların arttıklarını söyledin.

Zaten, iman işi de, tamamlanıncaya kadar, hep böyle gider!

Ben sana, 'Onun dinine girdikten sonra, beğenmeyerek, kızarak dininden dönen oldu mu?' diye sordum. Sen 'Hayır! ' dedin.

Zaten, iman işi de böyle olur; taşıdığı ferahlık ve neşe kalbe karışıp kökleşince, hiç kimse onu beğenmemezlik etmez.

Ben sana, 'O hiç ahdini, sözünü bozar mı idi?' diye sordum. Sen 'Hayır! ' dedin.

Zaten, peygamberler de böyle olur!

Ben sana, 'Siz onunla hiç çarpıştınız mı ve o sizinle hiç çarpıştı mı?' diye sordum. Sen, sizin onunla çarpışma yaptığınızı, onun da sizinle çarpışma yaptığını ve bir kez onun sizi yendiğini, ikincisinde de sizin onu yendiğinizi söyledin.

Zaten peygamberlerde, böyledir İbtilâlara uğratılırlar. Sonunda, güzel akıbet ve sonuç onların olur.

Ben sana, 'O neler emrediyor size?' diye sordum. Sen de, onun Yüce Allah'a ibadet etmeyi ve ona hiçbir şeyi eş ve ortak koşmam ayı size emr, atalarınızın tapmış oldukları şeylerden de sizi nehy ettiğini; namaz kılmayı, sadaka vermeyi, doğru olmayı, haramlardan sakınmayı, verilen sözde durmayı, emaneti sahiplerine teslim etmeyi size emrettiğini söyledin.

Bunlar, peygamberde bulunan sıfatlardır.

Zaten, ben onun zuhur edeceğini biliyordum. Fakat, sizden olacağını ummuyor, sanmıyordum.

Eğer onun hakkında söylediklerin doğru ise, o, şu ayaklarımın bastığı yere yakında hâkim olacaktır!

Eğer onun yanına varabileceğimi bilsem, kendisine kavuşmak için her zahmete katlanırdım!

Yanında olsaydım, ayaklarını yıkardım! ' dedi. 98

Vallahi, ben bu gılıflı (sünnetsiz Herakliyus)'dan daha keskin görüşlü, daha zeki bir adam görmedim ! " 99

-------------------------------------

72. Buhârî, Sahih, c. 1, s. 7, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 263.

73. Taberî, Târîh, c. 3, s. 87.

74. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 344, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1394.

75. Taberî, Târîh, c. 3, s. 86, Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 720.

76. Buhârî, Sahih, c. 1, s. 7, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 266.

77. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 262, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 5.

78. Taberî, Târîh, c. 3, s. 86.

79. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 262,

80. Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 266,

81. Abdurrezzak, c. 5, s. 344, Buhârî, c. 4, s. 3, Müslim, c. 3, s. 1294

82. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 262, Ebu Nuaym, c. 2, s. 343-344.

83. Buhârî, c. 1, s. 5.

84. Abdurrezzak, c. 5, s. 344, Buhârî, c. 4, s. 3, Müslim, c. 3, s. 1294.

85. Taberî, c. 3, s. 86

* " Korkmasaydım" (Müslim, c. 3, s. 1394).

86. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 262, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 3, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 344, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 378.

87. Buhârî, Sahih, c. 1, s. 5.

88. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 344, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 262, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 3, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1394.

89. Abdurrezzak, c. 5, s. 344, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 262, Buhârî, c. 1, s. 5, c. 4, s. 3.

90. Taberî, Târîh, c. 3, s. 86.

91. Abdurrezzak, c. 5, s. 345, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 262, Buhârî, c. 1. s. 5, c. 4, s. 3.

92. Taberî, Târîh, c. 3, s. 86.

93. Abdurrezzak, c. 5, s. 344, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 262, Buhârî, c. 1, s. 5, c. 4, s. 3.

94. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 345, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 5, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1394.

95. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 262, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 3.

96. Abdurrezzak, c. 5, s. 345, Ahmed b. Hanbel, c. 1 , s. 262, Buhârî, c. 1, s. 5, c. 4, s. 3, Müslim, c. 3, s. 1395, Ebu Nuaym , Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 344.

97. Abdurrezzak, c. 5, s. 346, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 262, Buhârî, c. 1, s. 5, Müslim, c. 3, s. 1395.

* Soy yönünden en seçkininiz (Taberî, Târih, c. 3, s. 86).

98. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 345, 346, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 262, 263, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 3, 4, Müslim , Sahih, c. 3, s. 1395, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 344, 345 Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 382.

99. Taberî, Târîh, c. 3, s. 86, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 4, s. 382.

Peygamberimiz aleyhisselamın Herakliyus'a Hitaben Yazdırıp " Muhammed Resûlullah" Mührü ile Mühürlediği Mektubun Türkçe Tercemesi

" Bismillâhirrahmânirrahîm

Allah'ın kulu ve resûlü Muhammed'den Rumların büyüğü Herakliyus'a.

Hidayete uyan, doğru yolu tutanlara selam olsun!

Bundan sonra, derim ki: Ben seni İslâm davetiyle Müslümanlığa davet ediyorum.

Müslüman ol, selameti bul da, Allah sana ecrve mükâfatını iki kat versin!

Eğer bu davetimi kabul etmezsen, yoksul çiftçilerin, bütün tebaan olan halkın vebali senin boynuna olsun 100

'De ki: Ey Ehl-i Kitab! Gelinil, bizim aramızla sizin aranızda eşit ve ortak bir sözde (kelime-i tevhidde) birleşelim de, Allahtan başkasına ibadet etmeyelim ve O'na hiçbir şeyi eş, ortak tutmayalım! Allah'ı bırakıp da, birbirimizi rabler edinmeyelim!

Eğer onlar bu davetten yüz çevirirlerse: Siz şahit olunuz ki, bizler muhakkak Müslümanlarız, deyin! '" *

-------------------------------------

100. Zührî, Megâzî, s. 60, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 346, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 263, Buhârî, Sahih, c. 1 , s. 6, c. 4, s. 4, S. c. S, s. 169, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1369, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 77, Taberî, Târih, c. 3, s. 87, Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 345, 346, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 384, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 2, s. 724 İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 261, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 71, Zehebî, Megâzî, s. 415, 416, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 36, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 290, Diyarbekrî, Târîhu'l-Hamîs, c. 2, s. 33.

* ÂN İmran: 64.

Herakliyus'un Mektubu Saklayışı, Mektuba Rumların Tepkileri

Herakliyus:

" Ben, Süleyman Peygamberden sonra, böyle Besmele ile başlayan bir mektup görmemiştim! " dedi. 101 Mektubu okuttuktan sonra, dürüp beline soktu, sakladı. 102

Ebu Süfyan der ki:

" Herakliyus diyeceğini dedikten ve mektubu okutma işini bitirdikten sonra, Herakliyus'un yanında gürültüler çoğaldı, sesler yükselmeye başladı. 103

Fakat, ben ne söylediklerini anlayamadım. 104

Herakliyus bizim dışarı çıkarılmamızı emretti, dışarıya çıkarıldık.

Dışarıya çıkınca, arkadaşlarıma:

'İbn Ebi Kebşe'nin** işi iyice büyümeye başladı! Baksanıza! Benî Asf arlar in hükümdarı bile ondan korkuyor! ' dedim. 105

Vallahi, hiç de istemediğim halde, Yüce Allah kalbime İslâmiyeti sokuncaya kadar, onun davasının zafer ve başarıyla sonuçlanacağına kesin olarak inanmakta devam ettim." 106

-------------------------------------

101. Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 34.

102. Taberî, Târîh, c. 3, s. 85.

103. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 347, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 263, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 5, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1397, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 346.

104. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 263, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 5, Ebu Nuaym , Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 346.

** Ebu Kebşe Huzâa kabilesinden bir adam olup, putlara tapmakta Kureyş müşriklerinden ayrılarak Şi'râ yıldızına tapmıştı. Peygamberimiz aleyhisselam ise halkı putlara tapmaktan alıkoymaya kalkınca, Kureyş müşrikleri, Peygamberimiz aleyhisselamı ona benzeterek kendisine " İbn Ebi Kebşe=Ebu Kebşe'nin oğlu" künyesini takmışlardı. Başka bir rivayete göre de: Ebu Kebşe, Peygamberimiz aleyhisselamın anneleri taralından dedesi olup, Kureyş müşrikleri, Peygamberimiz aleyhisselama böyle söylemekle, kendisinin baba tarafından dedesine değil de, anne tarafından dedesine çektiğini anlatmak isterlerdi (İbn Esîr, Nihâye, c. 4, s. 144).

105. Ahmed b. Hanbel, c. 1 , s. 263, Buhârî, c. 4, s. 5, Müslim, c. 3, s. 1397, Ebu Nuaym , c. 2, s. 346, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 2, s. 724.

106. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 263, Buhârî, c. 4, s. 5, Ebu Nuaym, c. 2, s. 346.

Dıhye'nin Herakliyus'u Uyarışı ve İslâmiyete Davet Edişi

Peygamberimiz aleyhisselamın elçisi Dıhye b. Halife, Herakliyus'a:

" Ey Kayser! Beni sana Hıms'tan bir kimse gönderdi ki, o, senden hayırlıdır!

Allah'a yemin ederim ki; beni ona göndermiş olan zât ise, hem ondan, hem de senden daha hayırlıdır!

Sen benim sözlerimi tevâzuyla, alçakgönüllülükle dinleyip, verilen öğüdü kabul et!

Çünkü, sen tevazu gösterir, alçakgönüllülük edersen, öğütleri anlarsın. Öğüdü kabul etmezsen, insaflı olmazsın! " dedi.

Kayser Herakliyus:

" Devam et! " dedi.

Dıhye:

" Biliyor musun, Mesîh (İsa aleyhisselam) namaz kılar mıydı?" diye sordu.

Kayser:

" Evet! " dedi.

Dıhye:

" Öyleyse, ben seni Mesîh'in Kendisi için namaz kılmış olduğu Allah'a davet ediyorum!

Ben seni, Mesîh daha annesinin kamında iken gökleri ve yeri yaratıp idare etmekte bulunan Allah'a davet ediyorum!

Ben seni, önceden Musa'nın, ondan sonra Meryem oğlu İsa'nın geleceğini müjdelediği, haber verdiği şu ümmî peygambere imana davet ediyorum!

Eğer sende bu hususta eskiden kalma biraz ilim varsa, eğer kendin için dünya ve ahiret mutluluğunu elde etmek istiyorsan, onları gözlerinin önüne getir, dök!

Aksi takdirde, ahiret mutluluğu elinden gider, dünyada küfür ve şirk içinde kalırsın!

Şunu da iyi bil ki, senin Rabbin olan Allah, cebbarları helak edici ve nimetleri değiştiricidir! " dedi.

Kayser Herakliyus, Peygamberimiz aleyhisselamın mektubunu öpüp gözlerine sürdü, başına koydu. Sonra da:

" Vallahi, ben ne elime geçen biryazıyı okumadan, ne de yanıma gelen bir bilgini bilmediklerimi kendisine sorup öğrenmeden bırakırım!

Bunda da, ancak hayır ve iyilik görürüm.

Sen bana, Mesîh'in Kendisine namaz kılmış olduğu Zâtı düşünüp buluncaya kadar, mühlet ver!

Ben bugün senin davet ettiğin şeyi kabul etmeyi uygun bulmuyorum.

Yarın sabaha kadar, ondan daha iyisi var mı diye düşüneceğim! " dedi. 107

-------------------------------------

107. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 616, 617.

Kayser'in İtirafları, Endişeleri ve Dıhye'yi Dagatır'a Gönderişi

Kayser Herakliyus, Dıhye'ye:

" Allah senin iyiliğini versin, rahmetine endirsin!

Vallahi, ben çok iyi biliyorum ki; senin sahibin, Allah tarafından insanlara gönderilen peygamberdir!

Zaten, biz de onun gelmesini bekleyip duruyorduk.

Kitablarımızda da, onun ismini ve vasfını yazılı bulmuştuk.

Fakat, ben hayatım hakkında Rumlardan korkuyorum! Eğer korkm asaydı m, 108 kendisi ülkemde bulunsaydı, ona hemen tâbi olur ve yardım ederdim! " dedi. 109 Dıhyeyi Uskuf Dagatır'a gönderdi ve gönderirken de:

" Sahibinin işini ona anlat! Vallahi, o, Rumların içinde, benden daha ulu kişidir. Kendisinin sözü de, Rumlar katında, benim sözümden daha geçerlidir! O sana ne diyecek, bir bak! " dedi. 110

Bu hususta yazdığı bir mektubu da, Dıhye'nin eline verdi. 111

Peygamberimiz aleyhisselam da, Uskuf Dagatır'a bir mektup yazdırıp Dıhye'ye teslim etmiş ve onda şöyle buyurmuş bulunuyordu:

" İman edenlere selam olsun!

Hiç şüphesiz, İsa b. Meryem, Allah'ın pâk ve nezih Meryem'e ilka eylediği Ruhu ve Kelimesidir.

Ben Allah'a ve Allah tarafından bize indirilenlere, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yâkub'a ve esbâta indirilenlere, Musa'ya ve İsa'ya verilmiş olanlara ve bütün peygamberlere Rableri tarafından verilenlere inanırım.

Biz, onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırt etmeyiz; hepsinin peygamberliğine inanırız.

Biz, Allah'a boyun eğen Müslümanlarız!

Doğru yola tâbi olanlara selam olsun! " 112

-------------------------------------

108. İbn İshaklan naklen Taberî, Târîh, c. 3, s. 87, 88, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 2, s. 724, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 267.

109. İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 76.

110. Taberî, c. 3, s. 88, Ebu’l-Fidâ, c. 4, s. 267, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 34.

111. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 34.

112. İbn Sa'd. Tabakâtü'l-kübrâ. c. 1. s. 276.

Dagatır'ın Müslüman Oluşu ve Şehit Edilişi

Dıhye, Kayser'in yanından ayrılıp Dagatır'a gitti.

Peygamberimiz aleyhisselam tarafından Herakliyus'a ne için geldiğini ona haber verdi ve kendisini de İslâmiyete davet etti.

Dıhye'nin bildirdiğine göre, Dagatır:

" Vallahi, senin sahibin, Allah tarafından gönderilmiş peygamberdir!

Biz, onun sıfatlarını tanıyoruz, ismini de Kitablanmızda yazılı bulmuşuzdur! " dedi. 113

Nasrânîler, her Pazar toplanırlar; Uskuf Dagatır da, yanlarına vanp onlara öğütler verdikten, kıssalar anlattıktan sonra, öteki Pazara kadar evinde otururdu.

Pazar günü gelince, Nasrânîler Dagatır'ın dışarı çıkmasını beklediler.

Dagatır, hastalığını bahane ederek çıkmadı.

Bunu birkaç kez yaptı.

En sonunda, Nasrânîler

" Ya o bizim yanımıza çıkacaktır, ya da biz onun yanına gireceğiz!

Şu Arap geleliden beri, biz senin tutumundan hoşlanmıyoruz! " diyerek Dagatır'a haber saldılar.

Dıhye derki:

" Uskuf Dagatır, bana:

'Sahibine (Resûlullah'a) git, benden selam söyle. Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına, Muhammed'in Resûlullah olduğuna, İsa'nın da Allah'ın kulu ve temiz, iffetli, dünyadan el etek çekmiş Meryem'e ilka eylediği Ruhu ve Kelimesi olduğuna şehadet ettiğimi haber ver! ' dedi. 114

Dagatır odasına girip üzerindeki siyah elbiseyi attı, üzerine beyaz bir elbise giydi. Sonra, asasını eline aldı. Kilisede toplanmış bulunan Rumların yanına vardı115 ve:

'Ey Rum cemaati! Bize Ahmed Peygamberden bir mektup geldi.

Mektubunda, bizi Yüce Allah'a davet ediyor.

Ben şehadet ederim ki; Allahtan başka hiçbir ilah yoktur! Ahmed de, Allah'ın kulu ve resûlüdür! ' dedi.

Dagatır bunu der demez, Rumlar hep birden onun üzerine atıldılar. Döve döve onu şehit ettiler! " 116

Yüce Allah ondan razı olsun!

-------------------------------------

113. TaberP, Târîh, c. 3, s. 88, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 211, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 267.

114. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 347.

115. Taberî, Târih, c. 3, s. 86, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 267.

116. Taberî, c. 3, s. 88, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 211, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 55, 56, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 267.

Kayser Herakliyus'un Rumları İslâmiyete Davet Edişi

Kayser Herakliyus da, Hınıs'taki köşküne Rutin ulularını çağırıp, kapıların kapatılmasını emretti. Sonra, yüksek bir yere çıktı117 ve:

" Ey Rum cemaatin 18 Siz, temelli kurtuluşu ve doğru yola kavuşmayı, hâkimiyetinizin devamlı olmasını, 119 İsa b. Meryem'in söylediğine uymayı istemez misiniz?" dedi.

Rumlar

" Ey hükümdar! Bunları elde etmek için ne yapalım?" diye sordular.

Herakliyus:

" Ey Rum cemaati! Ben sizi, hayırlı bir iş için topladım:

Bana o zâtın mektubu geldi. Beni dinine davet ediyor!

Vallahi, o, gelmesini bekleyip durduğumuz, Kitablarımızda kendisini yazılı bulduğum uz, 120 alâmetlerini ve zamanını bildiğimiz121 peygamberdir!

Geliniz, ona tâbi olalım da, dünyamız ve ahiretimiz bize selamet olsun! " 122 der demez, homurdanarak, dışarı çıkmak için kapılara doğru koşuştular. Fakat, kapıları kapalı buldular. 123

Herakliyus, Rumların İslâmiyetten böyle tedirgin olduklarını görünce, iman etmelerinden ümidini kesti. 124 Kendi hayatı hakkında da, endişeye düştü. 125

Adamlarına:

" Onları geri çeviriniz! " diye emretti. 126

Rumlar geri dönüp gelince, onlara:

" Ey Rum cemaati ! 127 Ben size demin söylemiş olduğum sözlerimi, dininize bağlılığınızın sağlamlığını öğrenmek, sınamak için söylemiştim. 128

Dininize bağlılığınızın sağlamlığını gösteren ve beni sevindiren halinizi, tutum ve davranışınızı, 129 sizden umduğum, beklediğim şeyi gözlerimle görmüş bulunuyorum! " dedi. 130

Bunun üzerine, Rumlar Herakliyus'a secde ettiler ve kendisinden hoşnut oldular. 131

Herakliyus emretti, köşkün kapıları açıldı, Rumlar köşkten çıkıp gittiler. 132

-------------------------------------

117. Buhârî, Sahîh, c. 1, s. 7, Taberî, Târih, c. 3, s. 87.

118. Zührî, Megâzî, s. 61, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 259.

119. Zührî, s. 61 , İbn Sa'd, c. 1, s. 259, Buhâıî, c. 1, s. 7.

120. Taberî. c3, s. 87, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 2, s. 725.

121. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 384.

122. Taberî, c. 3, s. 87, Beyhakî, c. 4, s. 384, Ebu’l-Ferec, c. 2, s. 725.

123. Zührî, s. 61, Taberî, c. 3, s. 87, Beyhakî, c. 4, s. 384, Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 725.

124. Buhârî, Sahih, c. 1, s. 7.

125. İbn Sa'd, c. 1, s. 259, Taberî, c. 3, s. 87, Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 725.

126. Buhârî, Sahih, c. 1, s. 7.

127. Taberî, Târih, c. 3, s. 87, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 384, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-\tefâ, c. 2, s. 725.

128. Zührî, Megâzî, s. 61, İbn Sa'd, Tabakât ü'l-küb râ, c. 1, s. 259, Buh ârf, c. 1, s. 7.

129. İbn Sa'd, c. 1, s. 259, Taberî, c. 3, s. 87, Beyhakî, c. 4, s. 384, Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 725.

130. Zührî, s. 61 Abdurreziak, Musannef, c. 5, s. 347.

131. Zührî, s. 61 Buhârî, c. 1 , s. 7.

132. Taberî, c. 3, s. 87, Beyhakî, c. 4, s. 384, Ebu’l-Ferec, c. 2, s. 725.

Dagatır'ın Şehit Edilişinden Sonra Dıhye'nin Herakliyus'un Yanına Dönüşü

Dıhye b. Halife; Dagatır'ın Rumlar tarafından şehit edilmesi üzerine, oradan hemen dönüp Kayser Herakliyus'a durumu haber verdi. Herakliyus:

" Sana 'Biz hayatımız hakkında Rumlardan korkarız! ' demiştim ya! İşte, dediğim çıktı!

Vallahi, Dagatir Rumlar katında benden daha ulu kişi idi ve onun sözü de benim sözümden daha geçerli idi! " dedi. 133

Kayser Müslüman olmaya niyetlenmiş, fakat Rumların baskın çıkmaları üzerine bundan vazgeçmiş, Müslüman olmamıştır. 134

-------------------------------------

133. Taberî, c. 3, s. 88, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 211 Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 267, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 34.

134. İbn Hazm, Cevâ miu's-aYe, s. 30.

Kayser Herakliyus'un Peygamberimiz aleyhisselamın Mektubuna Cevap Yazışı

Herakliyus, Dıhye b. Halife'ye bahşişler, kıymetli hediyeler ve elbiseler verdi. 135

Peygamberimiz aleyhisselamin mektubuna da, cevap yazdı.

Yazısında şöyle dedi:

" İsa'nın müjdelemiş olduğu Allah'ın Resûlü Muhammed'e Rum Hükümdarı Kayser tarafındandır:

Elçin, mektubunla birlikte bana geldi.

Ben şehadet ederim ki; sen Allah'ın Resûlüsün!

Biz zaten seni yanımızdaki İncil'de yazılı bulmuştuk. İsa b. Meryem, seni bize müjdelemişti.

Rumları sana iman etmeye davet ettimse de, yanaşmadılar, kaçındılar. Onlar beni dinleselerdi, kendileri için muhakkak ki hayırlı olurdu.

Ben senin yanında bulunup da sana hizmet etmeyi, senin ayaklarını yıkamayı ne kadar arzu ederdim ! " 136

-------------------------------------

135. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 555, İbn Sa'd, c. 2, s. 88, Taberî, c. 3, s. 83, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 135.

136. Yâkubî, Târîh, c. 2, s. 77, 78, Feridun Bey Münşeatından naklen M. Hamîdullah, el-Vesaiku's-siyâsiyye, s. 51, 52.

Dıhye'nin Medine'ye Dönüşü ve Yolda Başına Gelenler

Dıhye b. Halife, Kayser Herakliyus'tan aldığı bahşişler, kıymetli hediyeler ve elbiselerle dönüp Hısma'ya geldi. 137 Cüzamlardan birtakım adamlar, üzerindeki eskimiş elbiseden başka, yanındaki herşeyi yağmaladılar.

Dıhye, Medine'ye gelince, daha evine girmeden, doğruca Peygamberimiz aleyhisselamın kapısına kadar vardı, kapıyı çaldı.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Kim o?" diye sordu.

Dıhye:

" Dıhyetü'l-Kelbf! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" İçeri gir! " buyurdu.

Dıhye içeri girdi.

Bütün olan bitenleri, başından sonuna kadar, Peygamberimiz aleyhisselama birer birer haber verdi. 138

Kayser'in mektubu okununca, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onun için, bir müddet daha kalmak vardır! Onlar bir müddet daha kalacaklardır! 139 Onun saltanatı bir müddet daha devam edecektir! 140

Mektubum yanlarında bulundukça, onların saltanatları sürecek, devam edecektir! " buyurdu. 141

Dıhye:

" Yâ Rasûlallah! Kayser'in yanından dönüp gelirken, Hısma'da bulunduğum sırada, Cüzamlardan bir cemaat beni baskına uğrattı. Hiçbir şey bırakmaksızın, yanımdaki şeyleri yağmaladılar. Nihayet, Medine'ye şu eski püskü elbisemle gelebildim! " dedi. 142

Dıhye'yi soyanlar, Cüzamlardan Huneyd b. Us (Vâkıdî ve İbn Sa'd'a göre Arız) ile oğlu Us (yahud Ârız)143 ile aynı kabileden bazı kimselerdi. 144

-------------------------------------

137. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 555, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 88, Taberî, Târîh, c. 3, s. 83, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 135.

138. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 555.

139. Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 34.

140. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 291.

141. Yâkubî, Târih, c. 2, s. 78.

142. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 556.

143. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre. c. 4, s. 260, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 556, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 88.

144. İbn Sa'd. Tabakâtü'l-kübrâ. c. 2. s. 88.

Peygamberimiz aleyhisselamın Mektubunun Kayser ve Kayser Hanedanınca Korunuşu

Kayser Herakliyus; Peygamberimiz aleyhisselamın gönderdiği mektubu atlas bir ipeğe sardı. 145 Altından bir kutunun içine koyup sakladı.

Kayser hanedanı katında nesilden nesile devredilegelen bu mübarek mektup, Alfons b. Ferdinand'ın Tulaytıla üzerine yürüyüp Endülüs memleketlerinden ele geçireceği yerleri ele geçirdiği tarihte (Hicrî 464) onun nezdinde idi.

Alfons'tan sonra da, kızının oğlunun nezdinde kaldı. 146

Yine Süheylî'nin (doğumu H. 508, Vefâtı H. 581) bir arkadaşından, onun da mektubu gören tanınmış İslâm kumandanlarından Abdülmelik b. Safd'den sorup öğrenmiş bulunan birzâttan rivayetine göre; Abdülmelik demiştir ki:

" Mektubu, kral getirip bana gösterdi. Ben onu okumak ve öpmek isteyince, mektubu korumak için elimi tutup beni men etti, yapmak istediğim şeyi benden esirgedi." 147

İbn Hacer el-Askalânîye (doğumu H. 773, ölümü H. 852) birçok kişinin Kadı Nûreddin b. Sâıgu'd-Dımaşkî'den rivayet ederek bildirdiklerine ve ona da Seyfeddin Kılıcu'l-Mansûrî'nin söylediğine göre; 148 Seyfeddin Kılıç demiştir ki:

" Melik Mansur Kılavunu's-Sâlihî (ölümü H. 689), beni bazı hediyelerle Mağrib ülkesi kralına gönderdi.

Mağrib kralı da, beni arabuluculuk için Efrenc (Avrupa) kralına yolladı.

Avrupa kralı, arabuluculuğumu kabul ve yanında kalmaklığımı bana teklif etti. Fakat, ben onun yanında kalmaktan kaçındım.

Bana:

'Ben sana yüce bir armağan sunacağım! ' deyip, altından kaplamalı bir kutu ve kutunun içinden altından bir boru, borunun içinden de bir mektup çıkarıp gösterdi. 149

Mektup, ipek bir beze yapıştırılmıştı. 150

Mektubun, zamanla, birçok harfleri silinmiş bulunuyordu.

Kral:

'Bu, sizin peygamberinizin atam Kayser'e göndermiş olduğu mektubudur!

Biz ona bugüne kadar elden ele tevarüs etmekten geri kalmadık.

Bize ata ve babalarımızdan tavsiye ve tenbih edilmiştir ki; bu mektup yanımızda bulundukça, saltanat bizden gitmeyecektir!

Biz onu son derecede titizlikle korumakta ve ona saygı göstermekteyiz.

Saltanatımızın sürüp gitmesi ve yaşaması için, onun yanımızda bulunduğunu, Nasranîlerden de gizli tutmaktayız! ' dedi." 151

-------------------------------------

145. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 347, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 339.

146. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 365, Bedrüddin Aynî, Umdetü'l-kârî, c, c. 1, s. 99, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 1, s. 42.

147. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 365 İbn Hacer, Fethu'l-bârî, c. 1, s. 42, Kettânî, et-Terâtfbu'l-idâriyye, c. 1, s. 157.

148. İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 1, s. 42, Kettânî, et-Terâtfb, c. 1, s. 157, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 342.

149. Bedrüddin Aynî, Umde, c. 1, s. 99, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 1, s. 42, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1 , s. 291 , Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 342.

150. İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 1, s. 42, Kastalânî, c. 1, s. 291, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 2289, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 342, Kettânî, c. 1 , s. 157.

151. Bedrüddin Aynî, c. 1 , s. 99, İbn Hacer, c. 1, s. 42, Kastalânî, c. 1, s. 291, Halebî, c. 3, s. 289, ZÜrkânî, C. 3, S. 343, Kettânî, c. 1, s. 157.

Abdullah b. Huzâfe'nin İran Şahı Kisra'ya Gönderilişi

Gönderiliş Tarihi ve Sebebi

Hicretin 6. yılında Zilhicce ayında Hudeybiye'den dönüldükten sonra, Hicretin 7. yılında Muharrem ayında İslâmiyete davet etmek üzere birer mektupla hükümdarlara gönderilen altı zâttan birisi de Abdullah b. Huzâfe olup, Acem Şahı Kisrâ'ya gönderilmişti. 152

Peygamberimiz aleyhisselam, mektubunu Kisrâya sunmak üzere, Bahreyn valisine vermesini de, Abdullah b. Huzâfe'ye emir buyurdu. 153

Peygamberimiz aleyhisselam; yazdırdığı " Muhammed Resûlullah" mührüyle mühürlü mektubunda şöyle buyurdu:

" B ismi İlâhirrahm ânirrahîm

Allah'ın Resûlü Muhammed'den Farsların büyüğü Kisrâya!

Hidayete uyan, doğru yolu tutanlara, Allah'a ve Resûlüne iman edenlere, Allah'tan başka hiçbir ilah ve mâbud olmadığına, O'nun eşi, ortağı bulunmadığına ve Muhammed'in de O'nun kulu ve resûlü olduğuna şehadet getirenlere selam olsun!

Ben seni Allah'a imana davet ediyorum!

Çünkü, ben, Allah'ın kalbleri diri ve akılları başında olanları uyarmak, kâfirler hakkında da o azap sözü gerçekleşmek üzere bütün insanlara göndermiş olduğu peygamberiyim!

Öyleyse, Müslüman ol, selameti bul!

Davetimden yüz çevirirsen, kaçınırsan, bütün Mecusîlerin günahı senin boynuna olsun! " 154

Abdullah b. Huzâfe; Peygamberimiz aleyhisselamın bu mektubunu, Kisrâya sunmak üzere, Bahreyn valisi Münzirb. Sâvâ'ya başvurdu. O da, onu Kisrâ'ya yolladı. 155

Abdullah b. Huzâfe'nin bildirdiğine göre; kendisi Kisrâ'nın kapısına kadar vardı, yanına girmek için izin istedi. 156

Kisrâ, önce köşk salonunun süslenmesini emretti. Sonra Fars devlet adamlarının, daha sonra da Peygamberimiz aleyhisselamın elçisinin içeri alınmasına müsaade etti. 157

Abdullah b. Huzâfe içeri girdi. 158

Kisrâ, mektubun elçiden alınmasını emretti.

Abdullah b. Huzâfe:

" Onu, Resûlullah aleyhisselamın buyruğu üzere, sana kendim vereceğim! " dedi.

Kisrâ:

" Öyleyse, haydi, yanıma yaklaş! " dedi.

Abdullah b. Huzâfe, yaklaşıp Kisrâ'ya mektubu verdi.

Kisrâ, mektubu okutmak için Hîre'li kâtibini çağırdı, mektubu ona okuttu.

Kâtip, mektubu:

" Allah'ın Resûlü Muhammed'den, Farsların büyüğü Kisrâ'ya! " diyerek okumaya başlayınca, Kisrâ mektuba Resûlullah aleyhisselamın ismiyle başlanmış olmasına son derecede kızdı, bağırdı, çağırdı.

Daha mektubun içinde ne denildiğini anlamadan, 159 mektubu alıp yi itti M 60 ve:

" O, benim bir kölem durumunda bulunduğu halde, bana böyle yazıyor ha?! " dedi. 161

-------------------------------------

152. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 258, 259.

153. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 189, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 305, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 136, Muhyiddin b. Arabî, Muhâdarâtu'l-ebrâr, c. 2. s. 164.

154. Yakubi, Târih, c. 2, s. 77, İbn İshaktan naklen Taberî, Târih, c. 3, s. 90, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 349, Ebu'l-Ferec İbn Cevzi, el-Vefâ, c. 2, s. 732, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 2, 3, Muhyiddin b. Arabî, c. 2, s. 184, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 262, 263, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 269, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 71, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 37, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 290, 291 , Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 34, 35, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 291 , Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 340, 341.

155. Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 341.

156. İbn Seyyid, c. 2, s. 263, Halebî, c. 3, s. 291.

157. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 268, 269.

158. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 263.

159. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 269, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 291.

160. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 260, Taberî, Târih, c. 3, s. 90, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 349, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 6, s. 590, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 213, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 269, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 71, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 34.

161. Taberî, Târih, c. 3, s. 90, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 349, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 213, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 269, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 37, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 34.

Abdullah b. Huzâfe İle Kisrâ'nın Karşılıklı Konuşmaları

Abdullah b. Huzâfe, Kisrâ'nın huzurunda yaptığı konuşmasında:

" Ey Fars cemaati! Sizler, peygambersiz, Kitabsız ve yeryüzünden ancak ellerinizde bulunan bir kısmına hakim olarak sayılı günlerinizi geçiriyor, bir düş hayatı yaşıyorsunuz!

Halbuki, yeryüzünün hakim olamadığınız kısmı daha çoktur.

Ey Kisrâ! Senden önce, nice dünyalık ve ahiretlik hükümdarlar gelmiş ve hüküm sürmüşlerdir.

Onlardan, ahiretlik olanlar, dünyadan da nasiplerini almışlardır.

Dünyalık olanlar ise, ahiret nasiplerini yitirmişlerdir.

Sana getirip teklif ettiğimiz bu iş sence küçümseniyor; amma, vallahi, nerede olursan ol, küçümsediğin şey gelince, ondan korkacak ve korunamayacaksın!

Sen, vaktiyle girmiş olduğun yerden sürülüp çıkarıldığını da yalanlayamazsın!

Zikar vak'asındaki durum, bunun delilidir! " dedi.

Kisrâ da, yaptığı konuşmasında, özet olarak:

" Mülkve saltanat bana münhasırdır!

Benim bu hususta ne yenilgiye uğramaktan, ne de bana bir ortak çıkacağından korkum vardır!

Firavun, İsrail oğullarına hakim olmuştu.

Siz, onlardan daha iyi, daha güçlü değilsiniz!

Benim sizi hemen hakimiyetim altına alıvermeme ne engel var?

Ben Firavun'dan daha iyi ve daha güçlüyüm dür! 162

Zikar vak'asına gelince, o, Şam vak'asıdır" dedi. 163

Kisrâ, Abdullah b. Huzâfe'nin dışarı çıkarılmasını adamlarına emretti, Abdullah b. Huzâfe dışarı çıkarıldı.

-------------------------------------

162. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 6, s. 589, 590, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 35.

163. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 6, s. 590.

Abdullah b. Huzâfe'nin Medine'ye Dönüşü

Abdullah b. Huzâfe, Kisrâ'nın huzurundan çıkar çıkmaz, hayvanının üzerine atlayıp Medine yolunu tuttu.

Kendi kendine:

" Vallahi, benim için, iki yoldan hangisi olursa, gam çekmem.

Resûlullahın mektubunu verilecek yere vermiş, vazifiemi yapmış bulunuyorum ya! " dedi.

Kisrâ, öfkesi geçtikten sonra, elçinin içeri alınmasını emretti ve onu Hîre'ye kadar arattırdı ise de, bulduramadı. 164

Abdullah b. Huzâfe, Medine'ye gelip, durumu Peygamberimiz aleyhisselama haber verdi. 165

-------------------------------------

164. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 269.

165. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 269, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 3, s. 291.

Peygamberimiz aleyhisselamın Kisrâ Aleyhindeki Duası

Abdullah b. Huzâfe Kisrâ'nın mektubu yırttığını söyleyince, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onlar da parça parça olsunlarM 66

O benim mektubumu parçaladı ha?! 167 Allah da onun mülk ve saltanatını parçalasın! 168

O, kendi eliyle mülk ve saltanatını parçalamış oldu! 169

Allah'ım! Onun mülk ve saltanatını parçala! " dedi. 170

-------------------------------------

166. Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 33, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 24, c. 3, s. 225, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 2, s. 732.

167. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 35.

168. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 71 , Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 269, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 37, Diyarbekrî, Târîhu’l-Hamîs, c. 2, s. 35.

169. Taberî, Târih, c. 3, s. 90, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 263.

170. İbn Sa'd. Tabakâtü'l-kübrâ. c. 1. s. 260.

Kisrâ'nın Peygamberimiz aleyhisselam Hakkında Yemen Valisine Emir ve Direktif Verişi

Kisrâ, Yemen valisi Bâzân'a Peygamberim iz aleyhisselam hakkında bir yazı gönderdi ve yazısında şöyle dedi:

" Mekke'de, Kureyşten biri ortaya çıkmış! Kendisinin peygamber olduğunu söylüyormuş 1171

Ona söyle: Kendisi ya bu peygamberlik dâvasından vazgeçer, ya da onu ve kavmini öldürecek adamları üzerlerine salarım! 172

Sen, yanındaki güçlü kuvvetli adamlarından ikisini ona sal 1173 Kavminin dinine muhalefet etmiş olan kişiye, kavminin dinine dönmesini emret! 174

Dönmekten kaçınırsa, kendisinin başını kesip bana gönder! " 175

Kisrâ'nın Yemen valisi Bâzân, Kisrâ'nın mektubunu alır almaz, yazıcı, muhasip ve Farsça okur yazar vekilharcı olan Bâbeveyh'i, yanına Farslılardan Hurre Hüsre adındaki bir adamı da katarak, Peygamberimiz aleyhisselama gönderdi.

Kisrâ'ya gitmesi için, Peygamberimiz aleyhisselama yazdığı bir yazıyı da, ellerine verdi. Vekilharcı olan Bâbeveyh'e, Peygamberimiz aleyhisselam için:

" Şu zâtın memleketine git! 176 Haline, gidişatına bir bak! 177 Kendisiyle konuş! 178 Kendisini imtihan et! 179 Onun haberini bana getir! 180 İşin içyüzünü anla, bana anlat! " dedi. 181

Bâbeveyhle Hurre Hüsre, Mekke'ye doğru yollandılar.

İlk önce, Taife vardılar.

Taif'in Nahb deresinde Kureyş müşriklerinden bazı adamlara rastladılar. 182

Kureyş eşrafından Ebu Süfyan'la Salvan b. Ümeyye ve daha başkaları, rastladıkları kişiler arasında idi. 183

Elçiler onlara Peygamberimiz aleyhisselamın nerede bulunduğunu sordular.

Kureyşfler de;

" O, Medine'dedir! " dediler.

Kureyş müşrikleri, vali Bâzân'ın mektubunda yazılı olanı elçilerden sorup öğrenince, çok sevindiler ve birbirlerine:

" Sevininiz! Hükümdarlar Hükümdarı olan Kisrâ onun karşısına dikilince, artık siz onun hakkından kolayca gelebilirsiniz! " dediler.

Bâzân'ın elçileri, Taif'ten Medine'ye, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldiler. 184

Peygamberimiz aleyhisselam, onların münasip bir yere kondurulup ağırlanmalarını ashaba emir buyurdu.

Onlar birkaç gün oturup dinlendikten sonra, haber salıp onlan yanına çağırdı. 185

Bâbeveyhle Hurre Hüsre, gelip Peygamberimiz aleyhisselamın yanına girdiler.

Peygamberimiz aleyhisselam, onlara:

" Oturunuz! " buyurdu.

Onlar, dizlerinin üzerine çöktüler. 186

Yemen valisi Bâzân'ın bu elçileri, sakallarını dibinden kazıtmışlar, bıyıklarını ise alabildiğine uzatmışlar, büyütmüşlerdi.

Peygamberimiz aleyhisselam onları böyle görünce, hoşlanmadı ve onlara:

" Yazıklar olsun size, bu kılığa girmenizi size kim emretti?" diye sordu.

Elçiler

" Böyle yapmamızı Rabbimiz Kisrâ emretti bize! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Fakat, benim Rabbim bana sakalımı salmamı, bıyığımı ise kesmemi emretti" buyurdu.

Elçi Bâbeveyh, şöyle konuşmaya başladı:

" Şahlar Şahı, Hükümdarlar Hükümdarı Kisrâ, vali Bâzân'a yazı yazıp, seni kendisine getirmek üzere sana adam göndermesini emretti.

Bâzân da, yanıma düşüp gitmen için, beni sana yolladı!

Eğer benimle birlikte gidersen, Yemen valisi, Hükümdarlar Hükümdarına senin lehinde mektup yazar, seni bağışlatır!

Eğer benimle gelmekten kaçınırsan, sen de bilirsin ki, Kisrâ seni de senin kavmini de yok eder, memleketini de yıkar! " dedi187 ve Bâzân'ın mektubunu Peygamberimiz aleyhisselama sundu. 188

Peygamberimiz aleyhisselam, Bâbeveyh'i dinledi, mektupta yazılanları da öğrendi. 189 Gülümsedi ve elçileri İslâmiyete davet etti.

Bâbeveyh'le Hurre Hüsre, Peygamberimiz aleyhisselamın huzurunda duydukları manevî heybetten hem titriyorlar, 190 hem de cesaretli cesaretli konuşmaktan geri durmuyorlardı.

Peygamberimiz aleyhisselama:

" Eğer bizimle gelmeyeceksen, vali Bâzân'ın mektubuna cevap yaz! " dediler. 191

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Eğer ben bu işi kendiliğimden yapmış olsaydım, vazgeçerdim!

Fakat, beni sânı yüce olan Allah gönderdi. 192

Siz bugün yanımdan ayrılıp konutunuza dönünüz! Yarın sabahleyin yanıma geliniz!

Ne yapmak istediğimi, o zaman size haber vereyim! " buyurdu. 193

-------------------------------------

171. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 8, s. 287, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 35.

172. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 8, s. 287, 288.

173. İbn Sa'd, Tabakâtü’l -kübrâ, c. 1, s. 260, Taberî, Târîh, c. 3, s. 80, Ebu Nuaym, Delâilü’n-nübüvve, c. 349, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 2, s. 732, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 214.

174. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 263.

175. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 263, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 35, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 291.

176. Taberî, Târîh, c. 3, s. 90, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 269.

177. Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 349, Ebu’l-Ferec, el-Vefâ, c. 2, s. 732, Diyarbekrî, c. 2, s. 35.

178. Taberî, c. 3, s. 90, Ebu Nuaym, c. 2, s. 349, Ebu’l-Ferec, c. 2, s. 732, Diyarbekrî, c. 2 s. 35.

179. İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 37.

180. Taberî, c. 3, s. 90, Ebu Nuaym, c. 2, s. 349, Ebu’l-Ferec, c. 2, s. 732, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 269.

181. İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 37.

182. Taberî, Târîh, c. 3, s. 90.

183. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 35.

184. Taberî, c. 3, s. 90, Ebu Nuaym, c. 2, s. 349, Ebu’l-Ferec, c. 2, s. 733, Ebu’l-Fidâ, c. 4, s. 269, Diyarbekrî, c. 2, s. 35, Halebî, c. 3, s. 291, 292.

185. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 263.

186. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 35.

187. Taberî, Târîh, c. 3, s. 90, 91, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 349, 450, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 2, s. 733, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 213, 214, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 269, 270, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 37, 38, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 35, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 292.

188. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 260, Diyarbekrî, Târîhu’l-Hamîs, c. 2, s. 35.

189. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 35.

190. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 260.

191. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 35.

192. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 8, s. 288.

193. İbn Sa'd. Tabakâtü'l-kübrâ. c. 1. s. 260.

Peygamberimiz aleyhisselamın Kisrâ Hakkında Allah'tan Aldığı Haberi Elçilere Bildirişi

Peygamberimiz aleyhisselama:

" Yüce Allah, Kisrâya oğlu Şfreveyh'i musallat kıldı: Şîreveyh onu filan ayda, filan gecede ve gecenin de filan filan saatleri geçince öldürdü! " diye vahiy geldi.

Ertesi gün, Peygamberimiz aleyhisselam, elçileri yanına çağırıp, bunu onlara haber verdi194 ve:

" Sahibinize (Bâzân'a) tebliğ ediniz ki; benim Rabbim olan Allah, onun rabbi Kisrâ'yı bu gece, geceden yedi saat geçince, gecenin yedinci saatinde öldürmüştür! " buyurdu. 195

Bâbeveyh'le arkadaşı şaşırdılar196 ve Peygamberimiz aleyhisselama:

" Sen ne söylediğini biliyor musun?!

Üzerine yürüyüp seni cezalandırmamız, bizim için, bu söylediğini vali Bâzân'a haber vermekten daha kolaydır!

Biz senden işittiğimiz bu sözü gerçekten ona yazalım ve hükümdara haber verelim mi?! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! Bunu benden işittiğinizi ona haber veriniz! Hem de ona deyiniz ki: 'Benim dinim ve hakimiyetim Kisrâ'nın mülk ve saltanatının ulaştığı yerlere kadar ulaşacak, atların ve develerin ayak basacakları en uzak yerlere kadar uzanacaktır! '

Yine ona deyiniz ki: 'Eğer sen Müslüman olursan, idaren altında bulunan yerleri sana vereceğim! Seni, Ebnâlardan, Yemen'deki Farslılardan olan kavmine hükümdar yapacağım! '" buyurdu.

Peygamberimiz aleyhisselam; elçilere söyleyeceklerini söyledikten sonra, Hurre Hüsre'ye altın ve gümüşle işlenmiş bir kemer verdi.

Bunu, Peygamberimiz aleyhisselama, hükümdarlardan birisi hediye etmişti.

Hurre Hüsre'ye, bu kemerden dolayı, " Zülmaceze=Kemerii" derlerdi.

Hurre Hüsre'nin soyundan gelen oğulları ve torunları da bu adla anıldılar.

-------------------------------------

194. Taberî, Târih, c. 3, s. 91 , Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 350, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 2, s. 733, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 214, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 270, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 38, Diyarbekrî, Târîhu'l-Hamîs, c. 2, s. 36.

195. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 260.

196. İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 38.

Elçilerin Gördüklerini ve Duyduklarını Vali Bâzân'a Anlatmaları

Bâbeveyh'le Hurre Hüsne, Peygamberimiz aleyhisselamın yanından ayrıldılar.

Bir hayli yolculuktan sonra Bâzân'ın yanına geldiler ve ona, Peygamberimiz aleyhisselamda gördüklerini ve kendisinden işittiklerini. , haber verdiler.

Bâzân:

" Vallahi, onun bu sözü hükümdar sözü değildir!

Ben öyle sanıyorum ki; bu zât, dediği gibi, bir peygamberdir!

Kendisinin Kisrâ hakkında söylemiş olduğu sözün neticesini bekleyelim.

Eğer kendisi bu husustaki sözünde doğru çıkacak olursa, o gerçekten Allah tarafından insanlara gönderilmiş bir peygamberdir.

Eğer onun söylediği doğru çıkmazsa, o zaman, hakkında gereğini düşünürüz! " dedi. 197

Bâzân, Bâbeveyh'le Hurre Hüsre'ye:

" Siz onu nasıl buldunuz?" diye sordu.

Bâbeveyh'le Hurre Hüsre:

" Biz, ondan daha heybetli, onun kadar hiçbir şeyden korkmayan, muhafızları bulunmayan, ondan daha tevazulu, alçakgönüllü, halk arasında yaya yürüyen bir hükümdar görmedik!

Ashabı, onun yanında, seslerini yükseltmiyor, kısıyorlar..." dediler. 198

-------------------------------------

197. İbn İshaklan naklen Taberî, Târih, c. 3, s. 91, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 350, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 2, s. 733, 734, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 214, 215, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 270, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2 s. 38, Diyarbekri, Târîhu'l-hamis, c. 2, s. 37.

198. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 348, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 5, s. 309.

Kisrâ Şîreveyh'in Vali Bâzân'a Mektubu, Bâzân'la Ebnâların Müslüman Olmaları

Aradan çok geçmemişti ki, Vali Bâzân'a, Kisrâ'nın oğlu Şîreveyh'ten bir yazı geldi.

Gelen yazıda şöyle deniliyordu:

" Bundan sonra, derim ki: Ben Kisrâyı öldürdüm!

Ben onu, ancak, Fars eşrafından birçok kimseleri öldürmeyi, onları hudut boylarında toplayıp tutuklamayı mubah saymasına kızdığım için öldürdüm!

Bu mektubum sana gelince, halkın benim için bey'atını al!

Kisrâ'nın sana yazı yazmış olduğu zât hakkında da, buyruğum gelinceye kadar bekle, onun üzerine pek düşme! "

Şîreveyh'in mektubu okunup sona erince, Vali Bâzân, Peygamberimiz aleyhisselam hakkında:

" Bu zât, muhakkak, Allah tarafından insanlara gönderilmiş bir peygamberdir! " diyerek Müslüman oldu.

Aslen Farslı olup Yemen'de oturan Ebnâlar da Müslüman oldular. 199

Allah hepsinden razı olsun!

Kisrâ'nın öldürüldüğü haberi geldiği sırada, Bâzân hasta idi.

Süvarileri, Bâzân'ın başında toplandılar ve:

" Sen birisini bizim başımıza vali tayin et! " dediler.

Bâzân:

" Sizin için gelecek bir hükümdar, herisin önünü sonunu gören, gözeten bir hükümdar vardır: Siz şu zâta uyunuz, O'nun dinine giriniz, Müslüman olunuz! " dedi.

Bâzân öldükten sonra, Ebnâların başkanı, Peygamberimiz aleyhisselama bir heyet göndererek, Müslüman olduklarını bildirdi. 200

-------------------------------------

199. Taberî, Târih, c. 3, s. 91, Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 350, 351 , Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 734, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 214, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 38.

200. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 263, 264, Diyarbekrî, Târîhu'l-Hamîs, c. 2, s. 37.

Peygamberimiz aleyhisselamın Kisrâ'ya Gönderdiği Mektubun Ele Geçişi

Peygamberimiz aleyhisselamın İran Şahına göndermiş olduğu mektubun aslı, Lübnan Dışişleri Bakanlığında bulunmuş olan Mr. Henri Pharaon'un babası tarafından Birinci Dünya Savaşı sonunda Şam'da 150 altına satın alınmış olup; 1962 yılı Kasım'ının sonuna doğru Dr. Selahaddin el-Müneccid'e okutturulmak için başvurulması üzerine ortaya çıkmıştır.

Dr. Selahaddin Müneccid'in tarif ve tasvirine göre; parşümen üzerine yazılmış bulunan bu mübarek mektubun rengi zamanla değişmiş ve dokuması eskimiş yeşil bir kumaşa yapıştırılmıştır.

Mahfaza, ayrıca, camdan bir çerçeve tarafından muhafaza edilmiş olup parşümen oraya yapışık kalmıştır.

Parşümen eski ve yumuşaktır.

Parşümenin rengi, koyu kahverengidir.

Sahife kenarları, bu yüzden, siyahlanın ıştır.

Mektubun boyu 28 cm, eni 21, 5 cm. dir.

Mektubun eb'âdı ince uzun ise de, üst kısmı alt kısmından geniştir.

Mektupta, yerine göre uzunlukları 21, 2 cm. den 21, 5 cm. ye kadar değişen 15 satır vardır.

Satırların en altında dairemsi bir mühür izi olup, bunun çapı 3 cm. dir.

Mektupta, yukarıdan aşağıya doğru akmış su izleri vardır.

Bunlar, bazı yerlerde harfleri veya kelimeleri silmiş, bazı yerlerde mürekkep izini hafifletmiş ve mührün ortasına doğru bulunan Resûl kelimesindeki R hani hariç olmak üzere, mühürdeki yazıyı da silmiştir.

Denilebilir ki; mektup yırtılmak istenilmiştir.

Gerçekten de, yırtık, başlangıçtaki ufkî 3. satırdan, bu satırın ortasına kadar inmekte; böylece, yırtık izi, tersine bir L harfi manzarası arz etmektedir.

Yırtık, mektubun yazıldığı parşümenden ayırt edilebilen ve daha sonraki devre ait deriden yapılmış ince bir iplikle dikilmiştir.

Mektubun yazı karakteri, Hendek savaşı sırasında Sel' dağındaki grafit kaya üzerine yazılmış bulunan en eski yazı karakterine uymaktadır. 201

-------------------------------------

201. Beyrut el-Hayat gazetesinin Hicrf 27. 12. 1382, M il adi" 22. 5. 1963 tarihli ve 5242 numaralı 1, 7. nüshasından naklen M. Hamfdullah, İslâm Peygamberi, c. 1, s. 237, 239.

Hâtıb b. Ebi Beltea'nın Mukavkıs'a Gönderilişi

Gönderiliş Tarihi ve Sebebi

Peygamberimiz aleyhisselamın İslâmiyete davet etmek üzere Hicretin 7. yılında202 Muharrem ayında203 hükümdarlara birer mektupla gönderdiği altı elçiden birisi de Hâtıb b. Ebi Beltea olup, Peygamberimiz aleyhisselam onu İskenderiye hükümdarı, Kıbtîlerin büyüğü Mukavkıs'a göndermişti. 204

Peygamberimiz aleyhisselam, onu göndermeden önce:

" Ey insanlar! Ecir ve sevabını Allah ödemek üzere, şu mektubu Mısır hükümdarına hanginiz götürür?" diye sorunca, Hâtıb b. Ebi Beltea sıçrayıp ayağa kalktı ve Peygamberimiz aleyhisselama doğru vardı ve:

" Yâ Rasûlallah! Ben götürürüm! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Hâtıb! Allah bu vazifeni senin hakkında mübarek kılsın! " buyurdu.

Hâtıb b. Ebi Beltea mektubu Peygamberimiz aleyhisselamdan aldı, vedalaşıp evine gitti. Hayvanının çulunu, kolanını sıkılaştirdı. Ailesiyle de vedalaştiktan sonra yola çıktı.

Hâtıb, önce Mısır'a gitti. Mukavkıs'ı orada bulamayınca, İskenderiye'ye gitti. 205 Mukavkıs'ın saray kapıcısının yanına vardı. Ne için geldiğini ona haber verdi. Kapıcı, Hâtıb'a çok hürmet etti. Onu hiç bekletmedi. 206

Mukavkıs, o sırada, deniz üzerinde bir mecliste bulunuyordu.

Hâtıb, bir sandala binip Mukavkıs'ın meclisi hizasına kadar vardı; Peygamberimiz aleyhisselamın mektubunu, baş ve şehadet parmağı arasına alarak ona gösterdi.

Mukavkıs, mektubu görünce, Hâtıb b. Ebi Beltea'yı önüne getirmelerini adamlarına emretti. 207

Mukavkıs, Peygamberimiz aleyhisselamın mektubunu Hâtıb'ın elinden aldı, 208 okuttu.

" Muhammed Resûlullah" mührü ile mühürlü mektupta şöyle buyuru I uy ordu:

" B ismi İlâhirrahm ânirrahîm

Allah'ın kulu ve resûlü Muhammed'den Kıbtîlerin büyüğü Mukavkıs'a!

Hidayete uyan, doğru yolu tutanlara selam olsun

İmdi, ben seni İslâm davetiyle Müslümanlığa davet ediyorum.

Müslüman ol, selameti bul da, Allah sana ecir ve mükâfatını iki kat versin!

Eğer bu davetimi kabul etmez, kabul etmekten kaçınırsan, Kıbtîlerin günahı senin boynuna olsun!

'De ki: Ey Ehl-i Kitab! Geliniz! Bizim aramızla sizin aranızda eşit ve ortak bir Kelime'de birleşelim de, Allah'tan başkasına tapmayalım! Ona hiçbir şeyi eş, ortak tutmayalım! Allah'ı bırakıp da, birbirimizi rab diye tanımayalım!

Buna rağmen, onlar bu davetten yüz çevirirlerse, onlara: Siz şahit olunuz ki, bizler muhakkak Müslumanlarız, deyiniz. '" 209

Peygamberimiz aleyhisselamın mektubu okununca, Mukavkıs, Hâtıb b. Ebi Beltea'ya " Hayırlı olsun! " dedi. 210

-------------------------------------

202. İbn Sad, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 258, Belâzurî, Ensâbu'l-esrâf, c. 1, s. 448.

203. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 258.

204. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 254, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 258, 260.

205. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 293, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 295, 296.

206. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 37.

207. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 530, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 293, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 296.

208. Diyarbekrî, Târjhu'l-Hamîs, c. 2, s. 37.

209. Âl-i İmran: 64, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 2, s. 265, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 72, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 292, 293, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 37, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 295, 296, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 347.

210. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 260.

Mukavkıs'ın Hâtıb b. Ebi Beltea ile Konuşmaları ve Tartışmaları

Hâtıb b. Ebi Beltea derki:

" İskenderiye hükümdarı Mukavkıs, haber gönderip beni yanına getirtti. Patriklerini de yanına topladı.

Bana:

'Ben anlamak istediğim bazı şeyleri sana soracak ve seninle konuşacağım! ' dedi.

Kendisine:

'Buyurunuz, konuşalım! ' dedim.

Mukavkıs:

'Bana haber ver: Senin efendin bir peygamber değil midir?' diye sordu.

'Evet! O, Allah'ın Resûlüdür! ' dedim.

Mukavkıs:

'O gerçekten böyle bir peygamber idi ise, kendisini öz yurdundan çıkarıp başka bir yurda sığınmak zorunda bırakan kavminin aleyhinde ne için Allah'a dua etmedi?' diye sordu.

Ona:

'Sen İsa b. Meryem'in Resûlullah olduğuna şehadet edersin değil mi?

O gerçekten peygamber olduğuna göre, kavmi onu yakalayıp asmak istedikleri zaman; kendisini dünya semasına kaldırıp yükselteceğine, kavmini helak etmesi için Allah'a dua etse olmaz mı idi?' dedim. 211

Mukavkıs söyleyecek söz bulamadı. Bir müddet sustuktan sonra:

'Sözünü tekrarla! ' dedi.

Tekrarladım. Mukavkıs yine sustu. 212 Sonra da:

'Güzel söyledin! Sen bir hakîmsin, yerli yerince konuşuyorsun. Hakîm olan, yerli yerince konuşanın da yanından geliyorsun! ' dedi." 213

Bundan sonra, Hâtıb la Mukavkıs, konuşmaya şöyle devam ettiler:

Hâtıb, Mukavkıs'a:

" Senden önce, burada bir adam, kendisinin en yüce Rab olduğunu iddia etmiş;214 o Firavun, kavmine, 'Ben sizin en yüce Rabbinizim! ' diyerek bağırmıştı. 215

Yüce Allah onu dünya ve ahiret azabıyla yakalayıp cezalandırdı, ondan intikam aldı.

Sen, senden başkasından ibret al da, başkasına ibret olma! " dedi. 216

Mukavkıs:

" Bizim için, bir din vardır! Biz, bu dinimizi, ondan daha hayırlısı olmadıkça, bırakmayız! " dedi. 217

Hâtıb:

" Senin bağlı bulunduğun ve daha hayırlısı olmadıkça bırakmayacağını söylediğin dininden daha hayırlı olan din, hiç şüphesiz İslâmiyettir! 218 Biz seni İslâmiyete davet ediyoruz ki, Allah din olarak insanlara onu yeterli kılmıştır, dahası da yoktur! 219

Bu peygamber [Muhammed aleyhisselam], İslâmiyete yalnız seni değil, bütün insanları davet etti.

Onlardan, kendisine karşı en katı, en sert ve kaba davrananlar, Kureyş müşrikleri oldu!

Ona karşı en azgın düşmanlığı da Yahudiler yaptılar!

İnsanlardan, ona en çok yakınlık gösterenler ise, Hıristiyanlar oldu.

Hayatım üzerine yemin ederim ki;220 Musa Peygamber nasıl İsa Peygamberi haber vermiş ve onun geleceğini müjdelemiş ise, İsa Peygamber de Muhammed aleyhisselamı öylece haber vermiş, geleceğini müjdelemiştir! 221

Bizim seni Kur'ân'ı kabule davet etmemiz, senin Tevrat'a bağlı olanları İncil'i kabule davet etmen gibidir.

Her peygamber bir kavme yetişmiş olup, o kavim o peygamberin ümmetinden sayılmış, o peygambere itaat edenler de o ümmete katılmıştır.

Sen ise, bu peygambere (Muhammed aleyhisselama) yetişenlerdensin! 222

Biz, seni İslâm dinine davet etmekle, İsa Peygamberin dininden men ediyor değiliz! Bilakis, onunla, onun gerçek tebligatıyla amel ve hareket etmeni sana teklif etmiş oluyoruz" dedi. 223

Mukavkıs:

" Ben bu peygamberin işini, dinini inceledim. Gördüm ki, onda ne dünyadan el etek çekilmesi emrediliyor, ne de mergub ve makbul şeyler yasaklanıyor!

Kendisini de, ne yolunu şaşırmış bir sihirbaz, ne de gaibden haberler aldığını iddia eden yalancı bir kâhin olarak bulmuş değilim!

Fakat, kendisinde benim bulduğum; gaibi, gizli, kapalı şeyleri keşfedip haber vermek gibi peygamberlik alâmetleridir.

Bununla beraber, ben biraz daha düşünmek isterim! " dedi. 224

Mukavkıs, bir gece haber salıp Hâtıb'ı huzuruna getirtti.

Mukavkıs'ın yanında, Arapça tercümanından başka kimse yoktu.

Mukavkıs, Hâtib'a:

" Onun (Muhammed aleyhisselamın) hakkında soracağım şeylere doğru cevap verir misin?

Ashabının arasından, sahibinin seni niçin seçip gönderdiğini biliyorum. 225

Ben sana üç şey soracağım! " dedi.

Hâtıb:

" İstediğini sor! Ben sana ancak doğruyu söyleyeceğim! " dedi. 226

Mukavkıs:

" Muhammed insanları nelere davet ediyor?" diye sordu.

Hâtıb:

" Yalnız Allah'a ibadet etmeye davet ediyor. Gece gündüz, beş vakitte namaz kılmayı emrediyor! Ramazan orucunu tutmayı, Beytullah'ı hacc ve ziyaret etmeyi, verilen sözde durmayı... emrediyor. Ölmüş hayvanın etini yemekten ve kandan men ediyor! " dedi. 227

Mukavkıs:

" Onun (Muhammed aleyhisselamın) şekil ve şemailini (fizikî yapısını) bana tarif et, anlat! " dedi.

Hâtıb kısaca tarif etti.

Mukavkıs:

" Anlatmadığın daha bazı şeyler kaldı: Gözlerinde biraz kırmızılık, sırtında iki omuzu arasında da peygamberlik hâtemi (mührü) vardır. Merkebe biner, sırtına harmani giyer, hurma ve az etli kemikle geçinir, amcaları ve amca oğulları tarafından korunur! " dedi.

Hâtıb:

" Bunlar da onun sıfatıdır! " dedi. 228

Mukavkıs:

" Ben, gelecek bir peygamber daha kaldığını biliyordum. Fakat, onun Şam'dan çıkacağını sanıyordum. 229 Çünkü, daha önceki peygamberler hep oradan çıkmışlardı.

Gerçi, son peygamberin Arabistan'da, sertlik, darlık, yoksulluk ülkesinden çıkacağını da Kitablarda görmüştüm. 230

Allah'ın Kitabında sıfatlarını yazılı bulduğumuz peygamberin zuhuru zamanı da, tam bu zamandır!

Biz, onun vasfını, İki kızkardeşi bir nikâh altında birleştirmez! Hediyeyi kabul eder, sadakayı kabul etmez! Fakiri er, yoksullarla oturur kalkar! ' diye de, Kitabda yazılı bulmuştuk! 231

Ona uymak hususunda Kıbtîler beni dinlemezler! 232

Ben saltanatımdan da ayrılmaya kıyam ayacağı m! Bu hususta çok cimriyim dir! 233

Ben Kıbtîlere bundan ne bir kelime ananm, ne de hiç kimseye bu konuşmamı bildirmeyi, duyurmayı isterim! " dedi234 ve Arapça yazı yazan bir yazıcı çağırdı.

Peygamberimiz aleyhisselamın mektubuna şöyle cevap yazdırdı:

" B ismi İlâhirrahm ânirrahîm

Muhammed b. Abdullah'a Kıbtîlerin büyüğü Mukavkıstan!

Selam olsun sana!

Bundan sonra, arzederim ki; mektubunu okudum.

Mektubunda andığın ve beni davet ettiğin şeyleri anladım. 235

Gelecek bir peygamber daha kaldığını biliyor ve fakat onun Şam'dan çıkacağını sanıyordum.

Elçini ağırladım.

Sana Kıbtîler katında mevkileri yüksek iki cariye ile elbiseler gönderdim.

Binmen için, sana bir de katır hediye ettim.

Selam olsun sana! "

Mukavkıs, bundan fazla ne birşey yaptı, ne de Müslüman oldu. 236

Mukavkıs, Hâtıb'a:

" Sakın hâ! Kıbtîler senin ağzından tek kelime bile işitmesinler! " diye tenbihatta bulundu. 237

-------------------------------------

211. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1 , s. 315, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 272.

212. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 531.

213. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 315, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 272.

214. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 265, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 72, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 531.

215. Nâziât: 23, 24.

216. İbn Seyyid, c. 2, s. 265, İbn Kayyım , c. 3, s: . 72, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s: . 293, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s: . 37, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 296.

217. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s: . 72, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 293.

218. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s: . 517, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 531.

219. Süheylî, c. 7, s. 517, İbn Kayyım, c. 3, s. 72, Kastalânî, c. 1, s. 293.

220. Süheylî, c. 7, s. 517, 518, İbn Kayyım, c. 3, s. 72, İbn Seyyid, c. 2, s. 265, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 293.

221. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 518, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 265, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 531, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 293.

222. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 518, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 72, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 265, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 293.

223. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 518, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 265, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 72, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 531, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 293.

224. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 518, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 265, 266, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 72, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 293, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 296.

225. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 37.

226. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 531, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 37, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 350.

227. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 531, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 350.

228. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 531, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 37.

229. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 260, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 531, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 37, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 350.

230. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 531, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 350.

231. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 531.

232. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 266, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 531 , Diyarbekrî Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 37, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 350.

233. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 266, Diyarbekrî, c. 2, s. 37, Zürkânî, c. 3, s. 350.

234. İbn Seyyid, c. 2, s. 266, İbn Hacer, c. 3, s. 531, Diyarbekrî, c. 2, s. 37, Zürkânî, c. 3, s. 350.

235. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 266, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 72, İbn Hacer, c. 3, s. 531 Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1 , s. 293, Diyarbekrî, c. 2, s. 37, Halebî, İnşân, c. 3, s. 296, 297, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 349.

236. İbn Sa'd, Tabakât. c. 1, s. 260, İbn Seyyid, c. 2, s. 266, İbn Kayyım, c. 3, s. 72, İbn Hacer, c. 3, s. 531, Kastalânî, c. 1 , s. 293, Diyarbekrî, c. 2, s. 37, Halebî, c. 3, s. 296, 297, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 349, 350.

237. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 266, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 38.

Hâtıb'ın Medine'ye Yollanışı

1. İki cariye (Mâriye ile kızkardeşi Şîrîn),

2. Bin miskal altın,

3. İki binit hayvanı (bir katırla bir merkep),

4. Yirmi kat Mısır işi ince elbise, 238

5. Bir adet billur kadeh, 239

6. Kokulu bal, 240

7. Sarık,

8. Kabâtî Mısır keten kumaşı,

9. Öd, misk gibi güzel koku,

10. Gülyağı,

11. Kutu içinde sürmelik,

12. Tarak,

13. Makas,

14. Misvak,

15. Ayna,

16. İğne,

17. İplik,

18. Baston.

Mukavkıs Hâtıb'a Peygamberimiz aleyhisselam hakkında:

" Sürme kullanır mı?" diye sormuştu.

Hâtıb:

" Evet! Aynaya bakar, saçını tarar; seferde ve hazerde, aynayı, sürmedanlığı, tarağı, misvağı yanından ayırmaz! " demişti. 241

Mukavkıs'ın Peygamberimiz aleyhisselama hediye ettiği iki cariyeye Hâtıb Müslüman olmalarını teklif etti, onlar da Müslüman oldular. Mâriye'yi Peygamberimiz aleyhisselam zevceliğe kabul etti, Sîrîn'i de Hassan b. Sabite verdi.

Peygamberimiz aleyhisselamın Hazret-i İbrahim adındaki oğlu, Hazret-i Mariye'den doğmuştur. 242

Mukavkıs'ın hediye ettiği katır Düldül, merkep de Ufeyr, Yâfur diye anılırdı. 243 Bunlar, iyi cins binit hayvanlarındandı. 244 Her ikisi de gri tüylü idi. 245 O güne kadar, Arabistan'da ak tüylü katır görülmemişti. İslâm'da ilk görülen ak tüylü katır, Düldül oldu. 246

Peygamberimiz aleyhisselam, hediye edilen billur kadehle de su içerdi. 247 Mukavkıs tarafından Hâtıb'a verilen hediye, 100 dinar (altın) ile 5 kat elbise idi. 248

-------------------------------------

238. Belâzurî, Ensâbu'l-esrâf, s. 449, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 266, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 38.

239. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 485, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 519, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 266.

240. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 531, Diyarbekrî, c. 2, s. 38, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 350.

241. Halebî, İnsan, c. 3, s. 296, 297.

242. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 212, 214, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 449, Taberî, Târih, c. 3, s. 139, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 225, 226.

243. İbn Sa'd, c. 1, s. 492, c. 8, s. 212, Belâzurî, c. 1, s. 449, Taberî, c. 3, s. 99, İbn Hacer, c. 3, s. 531.

244. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 531.

245. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 531.

246. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 261, 491.

247. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 485, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 519 Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 38, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 297, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 350.

248. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 266, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 38.

Hâtıb'ın Medine'ye Yollanışı

Hâtıb'ın bildirdiğine göre; kendisi, Mukavkıs'ın yanında, kısa bir müddet, beş gün kaldı ve son derecede ağırlandı. 249

Yabancı heyetler ise, Mukavkıs'ın yanında bir ay ve bir aydan da fazla kalmakta idiler. 250

Hâtıb, beş günden sonra, Mukavkıs'ın ülkesinden ayrıldı. 251

Mukavkıs Hâtıb'ı Cezîretü'l-Arab'a muhafız askerlerle yolladı.

Bunlar Arabistan'a ayak bastıkları sırada, Şam'dan Medine'ye gitmekte olan bir kafileye rastladılar.

Hâtıb, Mukavkıs'ın askerlerini geri çevirip kafileye katıldı. 252 Medine'ye gelip kavuştu.

Peygamberimiz aleyhisselam, Mukavkıs'ın hediyelerini kabul etti. 253

-------------------------------------

249. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 261, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 266.

250. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 266, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 38.

251. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 266.

252. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 299.

253. İbn Hacer. el-İsâbe. c. 3. s. 531.

Peygamberimiz aleyhisselamın Mukavkıs Hakkındaki Sözleri

Hâtıb b. Ebi Beltea Mukavkıs'ın sözlerini Peygamberimiz aleyhisselama anlatınca, 254 Peygamberimiz aleyhisselam: " Yaramaz adam saltanatına kıyamadı! Esirgediği saltanatı ise, kendisinde kalmayacaktır! " buyurdu. 255

-------------------------------------

254. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 266, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 299.

255. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 260, 261, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 266, Diyarbekrî, c. 2, s. 38, Halebî, c. 3, s. 299, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 350.

Peygamberimiz aleyhisselamın Mukavkıs'a Gönderdiği Mektubunun Saklanışı ve Son Zamanlarda Ele Geçişi

Mukavkıs, Peygamberimiz aleyhisselamın mektubunu fildişinden yapılmış bir kutu içine koyup kutuyu mühürledi ve cariyesine teslim etti. 256

Hicretin 1267. yılında Mısır'ın Ahmim beldesinde eski bir manastırdaki Kıbt kitapları arasında bulunan ve Peygamberimiz aleyhisselamın Mukavkıs'a gönderdiği mektup olduğu anlaşılan mektup, Abdülmecid Han tarafından satın alınarak İstanbul Topkapı Sarayı Müzesinde Mukaddes Emanetler Bölümünde saklanmaktadır.

Mektup; 16x19 cm. eb'âdında, kahverengi bir deri üzerine siyah mürekkeple yazılmış olup, oniki satırdır.

Mektubun altında Peygamberimizin mührü bulunmaktadır.

Mektupta yer yer güve yenikleri vardır. 257

-------------------------------------

256. İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 1, s. 260, 134, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 265, 266 İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 72, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 293, Halebî, İnsan, c. 3, s. 296, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 349.

257. Tahsin Öz. Hırka-i Saadet Dairesi ve E mânât-ı Mübâreke. s. 29. 30.

Şüca' b. Vehb'in Hâris b. Ebi Şimr el-Gassanî'ye Gönderilişi

Gönderiliş Tarihi ve Sebebi

Hicretin 7. yılında, 258 Muharrem ayında, 259 İslâmiyete davet etmek üzere hükümdarlara gönderilen altı elçiden birisi de Şüca' b. Ebi Vehb olup, Peygamberimiz aleyhisselam onu Şam sınırı hükümdarı Haris b. Ebi Şimr el-Gassanî'ye göndermişti. 260

Haris b. Ebi Şimr, Hıristiyan Arapların hükümdarı idi. 261

Peygamberimiz aleyhisselam, Haris b. Ebi Şimr'e gönderdiği " Muhammed Resûlullah" mührü ile mühürlü mektubunda şöyle buyurdu:

" B ismi İlâhirrahm âhirrahîm

Allah'ın Resûlü Muhammed'den Haris b. Ebi Şimr'e!

Doğru yola uyan, tâbi olanlara, Allah'a iman eden ve Resûlünü doğrulayanlara selam olsun!

Ben seni eşi, ortağı olmayan Bir Allah'a imana davet ediyorum!

Davetimi kabul edersen, hüküm ve saltanatın yine sende kalacaktır." 262

Şüca' b. Ebi Vehb, mühürlenip kendisine verilen bu mektupla yola çıktı. 263 Şüca' b. Ebi Vehb der ki:

" Haris b. Ebi Şimr'e gittim.

Kendisi, o sırada Dımaşk'ın Gota bölgesinde* bulunuyor, Kayser Herakliyus'a yapılacak kondurma, ağırlama ve armağan hazırlıklarıyla uğraşıyordu.

Kayser Herakliyus, Hıms'tan İlyaya (Kudüs'e) gelmişti. 264

Hâris'in kapısında iki veya üç gün kadar oturup onu bekledim.

Hâris'in kapıcısına:

'Ben Resûlullah aleyhisselamın Hâris'e gönderdiği elçisiyim! ' dedim.

Kapıcı:

'Sen onunla buluşamazsın! O ancakfilan gün, filan saatte çıkar! ' dedi.

Kapıcı Rum'du ve kendisinin adı da Mira idi.

Mira, Resûlullah aleyhisselamı benden sordu.

Ben de, Resûlullah aleyhisselamın sıfatlarını ve Haris b. Ebi Şimr'i nelere davet ettiğini anlatınca, içi kabardı, en sonunda kendisini tutamayarak ağlamaya başladı.

Ağlarken de;

'Ben İncil'i okudum. Bu peygamberin sıfatlarını265 ve onun insanları nelere davet edeceğini266 İncil'de aynen yazılı buldum! 267

Fakat, ben onun Şam'dan çıkacağını sanıyordum. Kurazîlerin yurdundan (Medine'den) çıktığını gördüm! 268

Ben ona iman ve kendisinin peygamberliğini tasdik ediyorum. Fakat, Haris beni öldürür diye, imanımı açıklamaktan korkuyorum! ' diyor, ondan hayır gelmeyeceğini üzülerek haber veriyor, bana ikramda bulunuyor, beni en güzel şekilde ağırlıyordu.

En sonra, Haris bir gün çıkıp tahtına oturdu, başına tacını koydu.

Kendisinin yanına girmeme izin verildi. Girip Resûlullah aleyhisselamın mektubunu ona sundum.

Haris, mektubu okuduktan sonra, yere attı ve:

'Saltanatımı benden kim sökebilecekmiş göreyim?!

O Yemen'de de olsa, halkla üzerime gelmeden, ben ona gideceğim! ' dedi.

Gece gelip kavuşuncaya kadar, oturduğu yerden ayrılmadı. Sonra, kalkıp atların nallanmasını emretti.

Bana da:

'Sahibine, gördüğünü haber ver! ' dedi.

Kayser'e bir mektup yazıp elçiliğimin haberini bildirdi ve Resûlullah aleyhisselamın üzerine yürümeye hazırlandı. 269

O sırada, Kayser Herakliyus Kudüste, Dıhyetü'l-Kelbî de Kayser'in yanında bulunuyordu. 270

Kayser Herakliyus, Hâris'in mektubuna yazdığı karşılıkta:

'Sakın, onun üzerine varayım deme! İlya'da benimle buluş! ' dedi.

Kayser'den mektubunun cevabı gelince, Haris beni huzuruna çağırdı ve bana:

'Sahibinin yanına ne zaman gitmek istiyorsun?' diye sordu.

'Yarın! ' dedim.

Bana yüz miskal altın bahşiş verilmesini emretti.

Hâris'in kapıcısı Mira da, bana yol için azık ve elbise yetiştirip:

'Resûlullah aleyhisselama benden selam söyle! 271 Dinine tâbi ve Müslüman olduğumu haber ver! ' dedi. 272

Medine'ye dönüp Haris b. Ebi Şimr'in dediklerini ve davranışını Peygamber aleyhisselama haber verdim.

Peygamber aleyhisselam:

'Onun saltanatı yok olsun! ' buyurdu.

Mira'nın selam söylediğini ve dediklerini de haber verdim.

Resûlullah aleyhisselam:

'Doğrudur! ' buyurdu." 273

Haris b. Ebi Şimr, Mekke'nin fethi (Hicretin 8. ) yılında öldü. 274

Onun ölümü ile Gassanî saltanatı Cebele b. Eyhem'e geçti ve onda da sona erdi. 275

-------------------------------------

258. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 258, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 351.

259. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 258.

260. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 254, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 261, c. 3, s. 94 Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 2, s. 737, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 270.

261. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 254, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 268.

262. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 270, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 72, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 268, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1 , s. 296, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 38, 39, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 304, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 356.

263. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 39.

264. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 261 , Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 737, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 270, Diyarbekrî, c. 2, s. 39.

265. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 261, Ebu'l-Ferec, el-Vefâ, c. 2, s. 737, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 270, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 39, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 305, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 357.

266. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 39, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 357.

267. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 261, Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 737, İbn Seyyid, c. 2, s. 270, Diyarbekrî, c. 2, s. 39, Halebî, c. 3, s. 405, Zürkânî, c. 3, s. 357.

268. Diyarbekrî, c. b. 2, s. 39, Halebî, c. 3, s. 305 Zürkânî, c. 3, s. 357.

269. İbn Sa'd. c. 1, s. 261, Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 737, 738, İbn Seyyid, c. 2, s. 270, 271. Diyarbekrî, c. 2, s. 39, Halebî, c. 3, s. 305, Zürkânî, c. 3, s. 357.

270. Diyarbekrî, c. 2, s. 39, Halebî, c. 3, s. 305, Zürkânî, c. 3, s. 357.

271. İbn Sa'd. c. 1, s. 261, Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 737, 738, İbn Seyyid, c. 2, s. 270, 271. Diyarbekrî, c. 2, s. 39, Halebî, c. 3, s. 305, Zürkânî, c. 3, s. 357.

272. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 271, Diyarbekrî, c. 2, s. 39, Halebî, c. 3, s. 305, Zürkânî, c. 3, s. 357.

273. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 261, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 271, Diyarbekrî, c. 2, s. 39, Halebî, İnşân, c. 3, s. 305, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 357.

274. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 261 , Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 738, Diyarbekrî, c. 2, s. 39.

275. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 305.

Salît b. Amr'ın Yemame Hükümdarı Hevze b. Ali'ye Gönderilişi

Gönderiliş Tarihi ve Sebebi

Hicretin 7. yılında276 Muharrem ayında277 İslâmiyete davet etmek üzere hükümdarlara gönderilen altı elçiden birisi de Salît b. Amr olup, Peygamberimiz aleyhisselam onu Yemâme hükümdarı Hevze b. Ali'ye göndermişti. 278

Peygamberimiz aleyhisselam, Hevze b. Ali'ye gönderdiği, " Muhammed Resûlullah" mührü ile mühürlü mektubunda şöyle buyurmuştu:

" B ismi İlâhirrahm ânirrahîm

Allah'ın Resûlü Muhammed'den Hevze b. Ali'ye!

Doğru yola tâbi olan, uyanlara selam olsun!

İyi bil ki; benim dinim develerin ve atların ayak basacakları en uzak yerlere kadar uzanacak, bütün dinlere galip ve üstün gelecektir! Sen de Müslüman ol, selameti bul!

Müslüman olursan, idaren altındaki yerlerin idaresini yine sana bırakırım ! " 279

Salît b. Amr Peygamberimiz aleyhisselamın bu mühürlü mektubu ile vardığı zaman, Hevze b. Ali Salît'i konukladı ve ağırladı.

Mektup kendisine okununca, Peygamberimiz aleyhisselamın davetini, redden başka türlü bir redle, yani kibarca reddetti. 280

-------------------------------------

276. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 258, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 351.

277. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 258.

278. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 254, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 262, Ebu'l-Ferec, el-Velâ, c. 2, s. 738, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 270, 271.

279. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 269, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 74, Kastalânî, Me vâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 295, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 39, Halebî, İnsânu'l-uyün, c. 3, s. 303, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 355.

280. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 262, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 269, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 74, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 295, Diyarbekrî, Târîhu'l-Hamîs, c. 2, s. 39, Halebî, İnsânu'l-uyün, c. 3, s. 303, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 255, 256.

Salît b. Amr'ın Hevze b. Ali'yi Öğütleyişi

Salît b. Amr, Hevze b. Ali'ye:

" Ey Hevze! Şüphe yok ki, sen de kavminin ulu kişisisin!

Senin ulu sandığın, kendilerine yöneldiğin kimselerin cesetleri çürümüş, canları da Cehenneme girmiş bulunmaktadır!

Seyyid, ulu kişi, ancak, imanla korunmuş, sonra da, Allah'ın emirlerini yerine getirmeyi, yasaklarından sakınmayı kendisine ahiret azığı edinmiş olan kişidir.

Eğer bir kavim iman mutluluğuna ermişse, sakın onları kendi görüşünle doğru yoldan saptırayım deme!

Ben yapılması emrolunan hayrı sana emr, yapılması yasaklanan şenden de seni men ederim!

Yani, ben Bir olan Allah'a ibadeti sana emr, şeytana tapmaktan da seni men ederim!

Çünkü, Allah'a ibadet insanı Cennete, şeytana tapmak da Cehenneme götürür!

Eğer bu öğütlerimi kabul edersen, umduğuna erer, korktuğundan da kurtulursun!

Öğütlerimi kabul etmekten kaçınır, yüz çevirirsen, bizim aramızla senin anandaki perde kalkar, aramız açılır! " dedi.

Hevze b. Ali:

" Ey Salît! Sen beni seyyidlikle, ulu kişilikle şereflendirip yücelttin! Benim görüşüm; işleri önce inceleyip düşünmem, sonra da onu dilememdir. Şimdi, sen bana biraz mühlet ve genişlik ver. Ben düşünür, danışırım; inşaallah, davetini kabul ederim! " dedi. 281

-------------------------------------

281. Süheyl, Ravdu'l-ünüf, c. 6, s. 590, 591 , Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 304, Züılîânf, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 355.

Hevze b. Ali'nin Durumu Eregün'le Konuşması

Hevze b. Ali'nin yanına, Hıristiyan ulularından Dımaşk ulusu Enegün gelmişti. Enegün, Hevze'den, Peygamberimiz aleyhisselamı sondu. Hevze:

" Onun bana mektubu gelmişti. Beni İslâmiyete davet ediyordu. Ben onun davetini kabul etmedim" dedi.

Enegün:

" Niçin kabul etmedin?" diye sordu.

Hevze:

" Dinimi esirgedim.

Bununla beraber, ben kavmimin hükümdarı bulunuyorum.

Ona tâbi olsaydım, hükümdarlık yapamayacaktım! " dedi.

Eregün:

" Hayır! Vallahi, sen ona tâbi olsaydın, o sana yine hükümdarlık yaptırırdı.

Senin için hayırlı ve yararlı olan, ona tâbi olmaktı.

Muhakkak ki, o, İsa b. Meryem'in geleceğini müjdelemiş olduğu Arap peygamberdir!

O, yanımızdaki İncil'de 'Muhammed Resûlullah' diye yazılı bulunmaktadır" dedi. 282

Hevze:

" Anlattığın şeyi ben de İncil'de okumuştum" dedikten sonra, Eregün'e:

" Peki, sen ona niçin tâbi olmuyorsun?" diye sordu.

Eregün:

" Ona kıskançlıktan ve içki içmekten vazgeçememekten! " dedi.

Hevze:

" Herakliyus bu hususta ne yaptı?" diye sordu.

Eregün:

" Kendi dininde kaldı, saltanattan ayrılmaya kıyamadı, cimrilik etti! " dedi. 283

-------------------------------------

282. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 270, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 3, s. 74, Diyarbekrî Târîhu’l-Hamîs, c. 2, s. 39, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 356.

283. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 355, 356.

Hevze b. Ali'nin Peygamberimiz aleyhisselamın Mektubuna Cevap Yazışı

Hevze b. Ali, Peygamberimiz aleyhisselamın mektubuna yazdığı karşılıkta:

" Davet ettiğin şey ne kadar güzel, ne kadar iyidir!

Ben kavmimin şairi ve hatibiyim!

Araplar, benim kavmimden korkar ve titrerler!

Sen bana işinden bazı yetkiler ver de, sana tâbi olayım" dedi.

Hevze b. Ali, elçi S al it b. Amr'a bahşişler ve iyi dokunmuş kumaştan elbiseler verdi.

Salıt b. Amr, Hevze'nin verdiği hediyeleri Peygamberimiz aleyhisselama getirdi. Hevze'nin sözlerini haber verdi ve mektubunu da okudu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Yerdeki bir hurma koruğunu bile dilese, ona vermem! Onun ellerindeki herşeyiyok olsun, yok! " diyerek dua etti.

Mekke'nin fethi yılında (Hicretin 8. yılında), Mekke'den dönerken, Cebrail aleyhisselam Hevze b. Ali'nin öldüğünü Peygamberimiz aleyhisselama haberverdi. 284

-------------------------------------

284. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 262, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 2, s. 738, 39, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 269, 270, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 74, Kastalânî, Mevâ hibü'l-ledünniye, c. 1, s. 295, 296, Diyarbekrî, Târîhu'l-Hamîs, c. 2, s. 40, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 303. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 356.

Apaçık Bir Zafere Doğru

Zeyd b. Hârise'nin Cüzamları Te'dib İçin Hısma'ya Gönderilişi

Seferin Tarihi, Mevkii ve Sebebi

Hısmâ seferi, Hicretin 7. yılı başlarında vuku bulmuştur. 1

Hısmâ; Şam toprağında bir kırdır. Vâdi'l-kurâ'ya iki gecelik uzaklıktadır. Cüzamların konak yeridir. 2

Peygamberimiz aleyhisselamın elçisi Dıhye b. Halife Kayser Herakliyus'un yanından Medine'ye dönerken, Hısma'ya geldiği sırada, Cüzamlardan Huneyd ve Huneyd'in oğlu ile daha bazı adamlar, önünü keserek Kayser'in vermiş olduğu birçok kıymetli hediyeleri soymuşlar, Medine'ye ancak üzerindeki eski elbise ile gelebilmişti. 3

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, Zeyd b. H ârise'yi, 500 kişilik askerî birte'dib birliğinin başında Cüzamlara yolladı.

Dıhye b. Halifeyi de Zeyd b. Hârise'nin yanına kattı.

Benî Uzrelerden bir adam da, kılavuz olarak yanlarına katıldı. 4

Zeyd b. Harise ve askerleri, kılavuzlarıyla birlikte, geceleri yürüyorlar, gündüzleri gizleniyorlardı. 5

İslâm mücahidi erinin Cüzamların yurtlarına geldikleri sırada, Cüzamların ileri gelenlerinden Rifâa b. Zeyd Müslüman olup Peygamberimiz aleyhisselamın mektubu ile kavminin yanına dönmüş, Cüzamlardan bütün Gatafanlarve Vâillerile Selaman ve Sa'd-ı Hüzeymlerden ve Behralardan birçok kişilerde, Harretü'r-Reclâ'ya gelip konmuşlardı.

Rifâa b. Zeyd de, Benî Dubayblardan bazı kişilerle birlikte Kurâ-i Rebbe'de, öteki Benî Dubayblar ise Harre nahiyesinin Medan vadisinde bulunuyorlardı.

Zeyd b. Hârise'nin gelip saldıracağından hiçbirinin haberi yoktu.

Kılavuz, İslâm mücahidlerini Harre'nin Evlac tarafından getirmişti. 6 İslâm mücahidleri, sabahleyin, Huneyd ve oğlunun konak yerine ve onların yanında bulunanlara ansızın baskın yaptılar.

Huneyd ile oğlu öldürüldü.

Benî Ahnef veya Ecneflerden de iki kişi öldü. 7

1000 deve ile 5000 davar iğtinam edildi. 8

Rifâa b. Zeyd'in cemaatinden, Benî Dubayblardan yeni Müslüman olmuş bulunan bazı kişiler, Huneyd ile oğlunun Dıhye b. Halifeyi soyduklarını haber alır almaz toplanmış, onların üzerlerine yürüyüp çarpışmış, yağmaladıkları şeyleri-Dıhye'ye teslim etmek üzere-ellerinden kurtarmış bulunuyorlardı. 9

-------------------------------------

1. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 377.

2. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 258, 259.

3. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 260, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 555-556, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 88, Taberî, Târih, c. 3, s. 83, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 135, Halebî, İnsânu'l-uyün, c. 3, s. 179, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 158.

4. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 557, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 88, İbn Seyyid, Uvün, c. 2, s. 107.

5. Vâkıdı, Megâzî, c. 2, s. 557, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2 s. 88.

6. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 261, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 557.

7. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 261.

8. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 260, 261 , Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 556, 557, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 88.

9. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 260, 261 , Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 556, 557, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 88.

Dubayb Oğulları Temsilcisinin Zeyd b. Hârise ile Konuşması

Dubayb oğulları, İslâm mücahidlerinin Medan çölünde bulunduklarını öğrenince, onlardan Hassan (Vâkıdî'ye göre Hıbbas) b. Melle Süveyd b. Zeyd'in Acace adındaki atına, Üneyf b. Melle ise Melle'nin Rıgal adındaki atına, Ebu Zeyd b. Amr da Şemr adlı kendi atına binip gittiler.

Bunlar İslâm mücahidlerine yaklaşınca, Ebu Zeyd'le Hassan, Üneyf b. Melleye:

" Sen bizden ayrıl, dönüp git! Çünkü, biz senin dilinden korkuyoruz! " dediler, onun üzerine dikildiler ve atının üzerinden ayrılmadıkça, yanından uzaklaşmadılar.

Üneyf ise:

" Ben de, iki atlının yaya yürüyücüsü olurum! " diyerek arkalarından koştu ve yetişti. Ona:

" Sen bizimle gel, ama şimdiye kadar yapageldiğin şeyleri bugün sakın yapma! Biz konuşurken, sen dilini tut! Bugün bize bir uğursuzluk getirme! " dediler.

İçlerinden, yalnız Hassan b. Melle'nin konuşmasını kararlaştırdılar. Bunlar, Cahiliye çağında aralarında bazı kelimelerle (parolalarla) birbirlerini tanırlardı." Kavedî" dedikleri de, olurdu. 10

Herhangi bir kimse kendilerine kılıçla vurmak istediği zaman " Bûrî" veya " Sûrî" parolasını kullanırlardı. 11

Temsilciler İslâm mücahidlerinin yanlarına doğru varırlarken, onlar da bunlara doğru gelmeye başladılar.

Hassan, İslâm mücahidlerine:

" Biz, Müslüman bir cemaatiz! " dedi.

Siyah bir at üzerinde Müslümanların yanına götürülen, varan ilk kişi o oldu.

Üneyf:

" Bûrî" 12 veya " Kavedî" dedi. 13

Hassan, ona:

" Sabırlı ol! " dedikten sonra, Zeyd b. Hârise'nin yanına kadar varıp durdu.

Zeyd b. Harise:

" Öyleyse, Ümmü'l-Kitâbı [Fatiha sûresini] okuyunuz bakayım?" dedi.

Hassan Fatiha sûresini okuyunca, Zeyd b. Harise:

" Askerlere sesleniniz ki; Yüce Allah, şu kavmin içinden çıkıp geldikleri yeri bize haram ve dokunulmaz kılmıştır. Ahdini bozan, bundan müstesnadır! " dedi. 14

Zeyd b. Harise, onlardan yalnız birisini Fatiha sûresinden imtihan etti, başka birşey yapmadı. 15

Zeyd b. Harise esirleri Dubayb oğullarına iade etmek istediği zaman, arkadaşlarından bazıları, onların işlerinde karışıklık bulunduğunu haber verdiler.

Bunun üzerine, Zeyd b. Harise iade işini bir müddet için geri bıraktı ve:

" Onlar hakkında, Allah hüküm verecektir! " dedi. 16

Hassan b. Melle'nin kızkardeşi de esirler arasında idi.

Zeyd b. Harise, Hassan b. Melle'ye:

" Al, götür onu! " dedi.

Ümmü'l-Fezer ed-Dulaiye, Hassan b. Melle'ye:

" Kızlarınızı götürüyorsunuz da, analarınızı mı bırakıyorsunuz?! " dedi.

Hasib oğullarından birisi de:

" Onlar Dubayb oğullarındandır. Her zaman, onların dilleri büyülüdür! " diye mırıldandı.

Mücahidlerden bazısı bunu işitip Zeyd b. Hâriseye haber verdiler.

Bunun üzerine, Zeyd b. Harise emretti, Hassân'ın kızkardeşinin elindeki bağ çözüldü.

Zeyd, Hassân'a:

" Yüce Allah şu amcanın kızları hakkında hükmünü verinceye kadar, sen de onlarla birlikte burada otur! " dedi.

Elçiler dönmek istediler.

İslâm askerleri, onların gelmiş oldukları vadilerine inip gitmelerine engel oldular.

Onlar da ev halklarının yanında akşamladılar. 17

Dubayb oğulları temsilcileri, Zeyd b. Harise ile arkadaşlarını gözetlemeye başladılar; ve onların uyuduklarını anlayınca, 18 gecenin bir kısmını geçirdikten sonra, hayvanlarına binip Rifâa b. Zeyd'in yanına vardılar.

1. Ebu Zeyd b. Amr,

2. Ebu Şemmas b. Amr,

3. Süveyd b. Zeyd,

4. Ba'ce b. Zeyd,

5. Berza' b. Zeyd,

6. Muharribe b. Adiyy,

7. Üneyf b. Melle,

8. Hassan b. Melle, Leylâ Harresi kuyusunun üzerindeki Kurâ-i Rebbe'de Rifâa b. Zeyd'in yanında sabahladılar. 19

Sabahleyin, Hassan b. Melle, Rifâa b. Zeyd'e:

" Sen oturup keçi sütü içmeyi düşünüyorsun! Cüzam kadınları ise, baskın yapılıp esir edilmiş bulunuyorlar! ?

Halbuki, senin elinde, Peygamberden getirmiş olduğun mektup da var! " dedi. 20

Başlarına geleni ona haber verdi. 21

Rifâa b. Zeyd, devesinin getirilmesini istedi, sıçrayıp onun üzerine bindi.

Baskın sırasında Hasiblerden öldürülmüş olanın kardeşi Ümeyye b. Zafere de yanlarında olduğu halde, üç gecede Medineye yetiştiler.

Rifâa b. Zeyd'le arkadaşları Mescide kadarvardılar.

Müslümanlardan birisi, onlara bakıp:

" Develerinizi ıhdırmayınız! " deyince, temsilcilerin elleri yanlarına düştü. Hayvanlarından indiler, hayvanlarını ıhdırmayıp ayakta durdurdular.

Peygamberimiz aleyhisselam, onları görünce:

" Halkın arka tarafına geliniz! " diye eliyle işaret buyurdu.

Rifâa b. Zeyd, söze başlamak istediği sırada, halktan birisi ayağa kalkıp:

" Yâ Rasûlallah! Bunlar, insanı ücretsiz olarak zorla çalıştıran bir kavimdir! " dedi.

Rifâa b. Zeyd, Peygamberimiz aleyhisselama:

" Allah sana rahmet eylesin! Sen o gün bize hayırdan başkasını vermemiştin! " dedikten sonra, Peygamberimiz aleyhisselamın kendisi için yazdırmış olduğu yazıyı Peygamberimiz aleyhisselamın önüne koydu ve:

" Yâ Rasûlallah! Önündeki, Rifâa b. Zeyd'e daha önce yazıp [yazdırıp] vermiş olduğun yazıdır.

Ona sonradan yapılan Vefâsızlık da ortadadır! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Oku onu ey oğul! Dileğini de açıkla! " buyurdu.

Rifâa b. Zeyd yazıyı okuduğu zaman, Peygamberimiz aleyhisselam ondan haberi sordu. 22

Temsilciler, Zeyd b. Hârise'nin yaptığını, Peygamberimiz aleyhisselama anlattılar. 23

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ya öldürülmüş olanlan ne yaparım?" buyurdu24 ve bunu üç kere tekrarladı..

Rifâa b. Zeyd:

" Yâ Rasûlallah! Sen daha iyi bilirsin: Sen kendine helâl olanı haram kılma! Kendine haram olanı da helâl kılma! 25

Sen bizim için de, helâl olanı haram kılma! Haram olanı da bize helâl kılma! " dedi. 26

Temsilcilerden Ebu Zeyd b. Amr:

" Yâ Rasûlallah! Sen, bizden sağ olanlan salıver! Öldürülmüş olanlara gelince; onlar şuracıkta ayaklarımın altında kalıversin gitsin! Onlardan dolayı hiçbir hak istenilmesin! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ebu Zeyd doğru söyledi! " buyurdu. 27

Temsilciler:

" Yâ Rasûlallah! Zeyd b. Hâriseye bizimle birlikte bir adam gönder de, o, ailelerimizin ve mallarımızın arasından çekilsin! " dediler. 28

-------------------------------------

10. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 261, 262.

11. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 558.

12. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 262.

13. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 558.

14. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 262.

15. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 558.

16. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 208.

17. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 262.

18. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 558.

19. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 262, 263.

20. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 263, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 559, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 208.

21. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 559.

22. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 263.

23. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 559.

24. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 263, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 559, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 88, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 208.

25. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 263.

26. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 559, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 88, İbnSe\Yid, U\ünu'l-eser, c. 2, s. 107.

27. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 264, Vâkıdî, c. 2, s. 559, İbn Sa'd, c. 2, s. 88.

28. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 559.

Hazret-i Ali'nin Zeyd b. Hârise'ye Gönderilişi

Cüzam temsilcilerinin istekleri üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Ali'ye:

" Haydi, yâ Ali! Bin de, onlarla birlikte git! " buyurdu.

Hazret-i Ali:

" Yâ Rasûlallah! Zeyd bana boyun eğmez! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Al şu kılıcımı! " buyurdu ve kılıcını Hazret-i Ali'ye verdi. 29

Hazret-i Ali:

" Yâ Rasûlallah! Benim üzerine bineceğim bir hayvanım da yok! " dedi.

Temsilciler:

" İşte sana deve! " dediler.

Hazret-i Ali, temsilcilerden birisinin devesine bindi ve birlikte yola koyuldular. 30 Yolda, Zeyd b. Harise tarafından Ebi Vebr'in Şemr adındaki hayvanına bindirilip Peygamberimiz aleyhisselama gönderilmiş olan elçi31 Râfi'b. Mıkyes'e rastladılar. 32

Cüzam temsilcileri, Râfi'i devenin üzerinden indirdiler.

Râfi':

" Yâ Ali! Ya benim halim ne olacak? Ben neye bineceğim?" dedi.

Hazret-i Ali:

" O, onların malıdır. Onu görünce, tanıdılar ve aldılar" dedi. 33

Râfi'i terkisine aldı. 34 Gittiler, Fahleteyn çölünde Zeyd b. Harise ile askerlerine kavuştular. 35

Hazret-i Ali, Zeyd b. Hârise'ye:

" Resûlullah aleyhisselam, şu kavme, elinde bulunan esirlerin ve malların hepsini iade etmeni sana emrediyor! " dedi.

Zeyd b. Harise:

" Resûlullah aleyhisselam tarafından geldiğine bir alâmet, bir işaret var mıdır?" diye sordu.

Hazret-i Ali:

" Bu kılıcıdır! " dedi.

Zeyd b. Harise, Peygamberimiz aleyhisselamın kılıcını görünce, tanıdı.

Hemen hayvanından inip askerlere seslendi:

Askerler kendisinin yanında toplanınca, onlara:

" Kimin elinde esirlerden veya maldan ne varsa, onu hemen Resûlullah aleyhisselamın şu elçisine iade etsin! " dedi. 36

Herkes, Cüzamlardan almış oldukları herşeyi geri verdiler. 37

-------------------------------------

29. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre. c. 4, s. 264, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 559.

30. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 559.

31. İbn İshak. İbn Hişam, SPre, c. 4, s. 264.

32. Vâkıdı, Megâzî, c. 2, s. 559, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 88.

33. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 264.

34. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 559.

35. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 264, Vâkıdî, c. 2, s. 559, İbn Sa'd, c. 2, s. 88.

36. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 559, 560.

37. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 264, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 560, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 88.

Sihir ve Kehanetin Mânâları, Çeşitleri, Tarihçeleri; ve Yahudi Sihirbazı Lebid'in Peygamberimiz aleyhisselamı Sihirle Öldürmeye Kalkışı

Sihrin Çeşitli Mânâları

Sihir sözü, Araplarca, birşeyi yönünden çekip çevirmek, değiştirmek yerine de kullanılır. 38

Sihir, lügatta, sebebi gizli ve ince olan şeye; şeriat teriminde de, sebebi gizli olan ve aslına uymayan, gözbağcılık, düzenbazlık, oyunculuk biçimindeki şeylere denir. 39

Sihir, kötü kişilerde görülen, itiraz ve reddedilmesi güç olmayan olağanüstü işler diye de tarif edilir. 40

Sihrin Türkçe'de karşılığı, büyü ve cadılıktır.

Sihir, aslında, insanın ciğerine vurarak sersemletmek mânâsına masdar olup; sonradan, cadılıkta kullanılmıştır. 41

Sihrin üç türlü mânâsı vardır:

1. Aslı ve hakikati olmayan zihnî hayallemeler, kuruntular, düzen ve oyunlardır ki; hokkabazların el çabukluğuyla gözlerden kaçırmak ve koğucuların da yaldızlı sözlerle kulakları avutmak suretiyle yaptıkları şeyler sihrin birinci bölümündendir.

Yüce Allah, bu çeşit sihir ve sihirbazlar hakkında: " ... Halkın gözlerini büyüledilerve onlara korku saldılar." 42

" Onların ipleri ve değnekleri, sihirleri yüzünden, kendisine, gerçekten koşuyormuş hayalini verdi" buyurmuştur. 43

O zaman, imansızlar Mûsâ aleyhisselamı da böyle bir sihirbaz sandıkları için, ona: " Ey sihirbaz! Bizim için Rabbine dua et! " diye44 hitap etmişlerdi.

2. Sihrin ikinci mânâsı; herhangi bir suretle yaklaşıp şeytanın yardımını sağlam aktır ki, Yüce Allah, bu hususta da:

" Şeytanın, kimlerin üzerine indiğini size haber vereyim mi? Onlar her günahkâr yalancının üzerine inerier. 45 Fakat, o şeytanlar, kâfirlerdir ki, insanlara sihri (büyüyü) öğretiyorlardı" 46 buyurmuştur. 47

Sihrin bu çeşidi, ikinci çeşit olarak hayırlı ve mü'min olan cinlerle kâfir şeytan olan cinlerden yardım biçiminde gösterilmiştir. 48

3. Suret ve tabiatların değiştirilmesine güç yetirilebileceğine ve meselâ bir insanın merkep yapılabileceğine inanılan şeydir ki, bu çeşit sihrin ilim adamları katında aslı ve hakikati yoktur. 49

Böyle olmakla beraber, sihrin insanlar üzerinde etkili olduğu ve sinirlenen, büyülenen kişinin boş yere kendisini eşek sanarak eşeklenmeye yeltendiği de görülür. 50

İbn Haldun da, bu hususta şu bilgiyi verir

" Sihir ve tılsım bir ilim olup, insan ruhu bunlarla ya doğrudan doğruya, ya da dolayısıyla temel elemanlara tesir edebilir.

Doğrudan doğruya olanına sihir, dolayısıyla olanına tılsım denir.

İnsanlar ruhları itibarıyla bir cinsten iseler de taşıdıkları bazı özellikleri dolayısıyla sınıflara ayrılırlar ve her sınıf da ayrı bir özellik taşır.

İnsanlar üzerindeki tesirleri itibarıyla, sihirbazların ruhları üç gruba ayrılır:

1. İstediklerini doğrudan doğruya kalb ile etkilerler ki; filozofların sihir adını verdikleri budur.

2. Feleklerin tabiat ve mizaçlarından, yahut temel elemanlardan, ya da sayıların özelliklerinden birisiyle etki yaparlar ki; buna tılsım denir ve bu, tesir yönünden birinci gruptakine nisbetle çok zayıf ve düşük kalır.

3. Hariçte hiç aslı ve vücudu olmadığı halde, yapılan ruhî tesir ve telkinlerle birtakım suretler ve hayaller hissettirilir ki; filozoflar, buna da, gözbağcılık adını verirler.

Sihirbazların ruhlarındaki özellik, sair beşerî özellikler, kendilerinde yaratılıştan mevcut olup, bunun fiil alanına çıkması ya riyâzâtla, ya da şeytanlara itaat ve tapmakla olabilir.

Peygamberlere gelince; onların ruhlarında öyle bir özellik vardır ki, onlar bu özellikleriyle Allah'ı marifet ederler, Allah tarafından gelen meleklerle görüşür ve konuşurlar. Allah'ın izni ve yardımıyla birtakım mucize ve harikalar gösterirler." 51

-------------------------------------

38. İbn Esîr, Nihâye, c. 2, s. 346, Ebu'l-Beka, Külliyet, s. 208.

39. Firuzâbâdi, Kâmûsu’l-muhît, c. 3, s. 305.

40. Ebu'l-Beka, Külliyet, s. 208, Bedrüddin Aynî, Umdetü'l-kârî, c. 1, s. 277.

41. Mütercim Asım Efendi, Kâmûs Tercemesi, c. 2, s. 382.

42. A'râf. 116.

43. Taha: 66.

44. Zuhruf 49.

45. Şuarâ: 221, 222.

46. Bakara: 102.

47. Râgıb, Müfredâtü'l-Kûr'ân, s. 226.

48. Fahru'r-Râzî, Tefsîr, c. 3, s. 206.

49. Râgıb, Müfredâtü'l-Kûr'ân, s. 226.

50. Mütercim Asım Efendi, Kâmûs Tercemesi, c. 2, s. 382.

51. İbn Haldun, Mukaddime, c. 1, s. 414, 415.

Sihrin Peygamberlik Sıfatları ve Vazifeleri Üzerinde Tesirinin Olmadığı

Sihir; peygamberlerin ne peygamberlik sıfatlarına, ne de peygamberlik vazifelerine tesir edemez.

Ancak, peygamberlerin birer insan olmaları itibarıyla, hastalanmaları nasıl tabiî ise, sihrin de kısa bir müddet için kendilerinin bazı dış organları üzerinde az çok bir sarsıntı yapabileceği, bir donukluk, durgunluk meydana getirebileceği mümkün görülmüştür. 52

-------------------------------------

52. Kadı Iyaz, eş-Şifâ, c. 2, s. 197, 199.

Sihrin Keramet ve Mucize ile İlgisinin Bulunmadığı

Sihir, fâsık, dinle ilgisi kesilmiş kimselerde görülür. Böyle olan kişilerde keramet zuhur etmez.

Sihirbaz, yapmak istediği şeyi oluşturuncaya kadar, hertürlü sözden ve işten yararlanmaya çalışır. Keramette ise, böyle şeylere gerek ve ihtiyaç duyulmaz. Keramet, ancak şeriata son derecede bağlı, dince tehlikeli sayılan tutum ve davranışlardan son derecede çekingen olan Allah dostlarından, kendiliğinden zuhur eder.

Mucizeye gelince; peygamberlerin, peygamberliklerini isbatlamak üzere Allah'ın izniyle gösterip inkarcılara meydan okudukları birtakım olağanüstü işlerdir ki, bu vasıflarıyla kerametten de ayrılırlar ve üstünlük taşırlar. 53

-------------------------------------

53. Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 21, s. 277.

Sihrin İslâm'da Yasaklığı

Peygamberimiz aleyhisselam, bir gün:

" İnsanı helâka sürükleyen yedi şeyden çekininiz! " buyurmuştu.

" Yâ Rasûlallan! Nedir bu tehlikeli şeyler?" diye sordular.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" 1. Allah'a şerik koşmak,

2. Sihiryapmak,

3. Allah'ın öldürülmesini haram kıldığı nefsi haksız yere öldürmek,

4. Ribâ (faiz) yemek,

5. Yetim malı yemek,

6. Savaş meydanında dönüp kaçmak,

7. Zinadan korunan, böyle birşey hatırından bile geçmeyen Müslüman kadınlarına zina isnad etmek! " buyurdu. 54

Yine Peygamberimiz aleyhisselamın buyurduklarına göre:

" Birşeye düğüm vurup efsun yapan kişi sihir yapmış; sihir yapan da küfre sapmış (büyük bir günah işlemiş) olur! " 55

" Muhabbet vesaire için efsun yapmak, iplik okumak veya nüsha yazmak suretiyle sihiryapmak, şirk-tir! " 56

" Kim bir sihirbaza veya kâhine veya yıldızlara bakıp gaibden haber veren kimseye gider, ondan birşeyler sorar ve onun söylediklerini de doğrularsa, Muhammed aleyhisselama indirilmiş olanı inkâr etmiş olur! " 57

" Sihre inanan kişi, Cennete giremez! " 58

-------------------------------------

54. Buhârî, Sahih, c. 3, s. 195, Müslim, Sahih, c. 1 , s. 92, Beyhakî, Sünen, c. 6, s. 284.

55. Abdurrezzak, Musannef, c. 11, s. 17, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 195, M üslim, Sahih, c. 1, s. 92, Bedrüddin Aynî, Umdetu’l-kârî, c. 21, s. 278, 279.

56. Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 9, 10.

57. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 5, s. 118.

58. Ahmed b. Hanbel. Müsned. c. 3. s. 399.

Sihrin ve Sihirbazlığın Tarihçesi

Sihir ve sihirbazlık, öteden beri, birçok milletlerde; Araplarda, Rumlarda, Hintlilerde, Acemlerde (İranlılarda), 59 Mısırlılarda.. görülegelen tarihî bir vâkıadır. 60

Nuh aleyhisselamın torunu Erfahşed'in oğlu Kaynan, sihirbazdı. 61

Dahhâk b. Ulvan b. Amlîk b. Âd, Babile taraflarına vanp orada yerleştikten sonra Babil'i kurmuş, etrafta ne kadar sihirbaz varsa hepsini Babil'de toplamış, sihri öğrenmiş ve hatta sihirbazlıkta önder olmuştu. 62

Dahhâktan sonra, Babil'de Nemrud (Nümrud) b. Ken'an (Feridun) hüküm sürdü. Kendisi, hey'et ilmine vâkıftı. Hertaraftaki hey'et bilginlerini Babil'de topladı. İbrahim aleyhisselamı ateşe atan, bu idi. 63

Musa aleyhisselamın karşısına 72 sihirbaz çıkarılmıştı. Bunların 70'i İsrail oğullarındandı, ikisi de Farslı idi. 64

İsrail oğullarından olan sihirbazlar, Musa aleyhisselamın mucizesi karşısında Müslüman olmuşlar ve Firavun tarafından astınImışlardı. 65 Farslı olan sihirbazlar ise, Müslüman olmamışlar ve kaçmışlardı. 66

Süleyman aleyhisselamın devrinde de, sihirbazlık çokyaygındı. Süleyman aleyhisselam, bu hususta yazılan kitapları toplattırıp bir sandık içinde, kürsüsünün altına gömdürmüştü.

Süleyman aleyhisselamdan sonra, bu kitaplar ortaya çıkarılarak:

" Bu, Allah'ın Süleyman'a indirdiği, onun da halktan esirgediği, gizlediği ilimdir! " dediler ve onu din edindiler.

Yahudiler arasında sihirbazlık sürdü gitti. 67

Sihirbazlıkla kâhinlik arasında sıkı bir münasebet vardı.

Musa aleyhisselamın karşısına çıkarılan sihirbazlar, Mısır başkâhinleri idi. 68

İsa aleyhisselamın devrinde de birçok başkâhinin bulunduğu ve hatta İsa aleyhisselamın asılmasını en başta onların istedikleri ve bu hususta en çok direnenin de kâhin-i âzam olduğu görülür. 69

-------------------------------------

59. Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 21, s. 277.

60. İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 388.

61. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 79.

62. Dineverî, Kitâbu'l-ahbâr, s. 4.

63. Dineverî, Kitâbu'l-ahbâr, s. 8.

64. İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 288.

65. A'râf 115, 117, 126, Tâhâ: 62, 69, İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 388.

66. İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 388.

67. Taberî, Tefsîr, c. 1, s. 444, 446.

68. Mes’ûdî, Ahbâru'z-zamân, s. 102.

69. Markos İncili, 14: 53-64.

Kehânet ve Çeşitleri

Kehânet; gaibden haber vermek, falcılık, bakıcılık etmek demektir.

Kişinin işlerini gözeten, yöneten kimseye de, kethüda mânâsına olarak, kâhin denilir. 70

Kâhin; gelecek zamanda olacak şeylerden haber veren ve kâinatın sırlarına, gayb ilmine vâkıf olduğunu iddia eden kimse demektir. 71

Kâhinler; kendilerinin cinlerden tabileri bulunduğunu, onların görünüp kendilerine haberler getirdiklerini söylerlerdi.

Kâhine arrâf ve müneccim de denilir.

Araplar, her ilim sahibine müneccim, tabibe de kâhin ismini verirlerdi.

Arrâflar sözün gelişinden, işten, halden soruşturup birşeyler anlarlar; bununla da, herşeye vâkıf olduklarını, çalınmış şeyleri, yitiklerin yerlerini vesâireyi bildiklerini iddia ederlerdi.

Medine Yahudilerinden Kurayza ve Nadir kabilelerine de, kitab sahibi, anlayış ve bilgi sahibi oldukları için " Kâhinân=iki kâhin kabile" denirdi. 72

Önceleri, cinler, şeytanlar göklere çıkmaktan men edilmedikleri için, göklerin ses dinleme yerlerine sinerek, yeryüzünde vuku bulacak ölüm, yağmur... gibi hadiseler hakkında meleklerin kelamlarından işitebildiklerini gelip kâhinlere haber verirler, onlar da bunlan birtakım yalan dolanlarla doldurulmuş olarak halka söylerlerdi. 73

Peygamberimiz aleyhisselamın peygamber olarak gönderilmesi üzerine, cinler ve şeytanlar, göklere çıkmaktan, haber hırsızlığından men edildiler. 74

-------------------------------------

70. Fîruzâbâdî, Kâmûsu'l -muhît, c. 4, s. 266.

71. İbn Esîr, Nihâye, c. 4, s. 214, Seyyid Şerif, Ta'rifât, s. 122.

72. İbn Esîr. Nihâye, c. 4, s.. 214, 215.

73. Taberî, Tefsîr, c. 1, s. 444.

74. Cinn: 8-9.

Kehânetin Tarihçesi

Kehânetin tarihi de, Tûfan'dan çok öncelerine çıkar.

Nuh aleyhisselamın devrinde kâhinlik çok yaygındı. Nuh aleyhisselama muarız olan kral, çevre halkına yazı yazarak, tapıImakta olan putlardan başka ilahlar olduğunu bilip bilmediklerini sormuştu. 75 Nuh aleyhisselamın öldürülmesini emreden de, o zamanın kâhini idi. 76

İdris aleyhisselamın öldüğünü ortalığa yayan ilk kâhin de, şeytandı. 77

Kâhinlerin en büyükleri, Mısır'da bulunuyordu.

Kâhinlerin kehânetleri, yıldızlar üzerine idi. Kâhinler; bütün ilimlerin kendilerine yıldızlardan geldiğini ve gayb haberlerinin onlar tarafından verildiğini, tabiat sırlarının onlar tarafından öğretildiğini, bütün gizli ilimlerin onlar tarafından gösterildiğini iddia ederlerdi.

Kâhinler; türlü türlü tılsımlar düzerler, konuşur heykelleryaparlar, yürür sureti er çizerler, yüksekyük-sek binalar çatarlar, tıp ilimlerini taşların üzerine kazırlar, düşmanları yurtlarından men edecek birtakım şaşılacak şeyler yaparlardı.

Kâhinlerin Mısır'da 85 şehri olup, bunlardan 45'i yeraltında, 40'ı da yerüstünde idi. Her şehirde kâhinlerden bir başkan bulunmakta, kâhinlerin sayıları da binleri aşmakta idi.

Kâhinler; kâinatı yönettiğine inandıkları 7 yıldızdan birine yedi yıl taparlar ve Mahir adını alırlardı.

Mahir, yedi yıldızdan her birine yedişeryıl taptıktan sonra, Kaaatır diye anılırdı.

Kaaatırlık mertebesine erişen kâhin, kral ile oturur kalkardı.

Kral; kaaatırın görüşü ve reyi ile hükmeder, onu görünce ayağa kalkar, ona saygı gösterirdi.

Kaaatır, her gün, kralın yanında bulunmak üzere; giyinip kuşandıktan sonra, gider, kralın yanına otururdu.

Sonra, diğer kâhinler de, sanat ve hüner sahipleriyle birlikte içeri girerler ve kaaatırın hizasında dururlardı.

Kâhinlerden her biri, bir yıldıza hizmet eder ve Arapların Abduşşems diye ad taktıkları gibi, bunlara da Yıldız Kulu mânâsına gelen Abdulkevkeb adı verilirdi.

Kaaatır, mahir adını taşıyan kâhinlerden birine:

" Sahibin nerede?" diye sorar, o da:

" Filan burçta, filan derecede, filan dakikada! " diye cevap verirdi.

Kaaatır, yıldızların bulundukları yeri öğreninceye kadar, hizasındaki mahirlere sorusunu tekrarladıktan sonra, krala döner ve:

" Kralın bugün şöyle şöyle yapması, şunu şunu yemesi, şu vakitte cinsel münasebette bulunması yararlı görünüyorve bütün göreceği şeyler yararlı görünüyor! " derdi.

Kaaatırın önünde duran kâtip de, kaaatırın bütün söylediklerini yazardı.

Bundan sonra, kaaatır sanat ve hüner sahiplerine döner; birer birer, onlara:

" Sen taş üzerine şöyle bir sureti şöylece çiz! " derdi.

Sanat sahipleri Dârü'l-Hikme merasimine gittikleri zaman da, o gün yapmaları yararlı olacak işler, kendilerinin önlerine konulurdu.

Kral da kaaatırın söylediklerine göre hareket ederdi.

Böyle, olan biten bütün şeyler, o gün, birsahifeye kaydedilir, sahife dürülüp bükülür, kralın mahzenine konulurdu. 78

Tûfan'dan sonra, Mısır'da bir müddet Nuh aleyhisselamın dini üzere kalındı. Kâhin adı ayıp sayıldı. Bunun yerine, buyruklarına karşı gelinmez mânâsına olarak hâkim adı taşındı. 79

Araplanda ilk kâhin de, Şıkk b. Huveyl, b. İrem, b. Sam, b. Nuh idi. 80

Arap kâhinleri arasında Satîh, erişilemeyecek bir dereceye erişmiş, kendisine " Kâhinler Kâhini" diye ad verilmişti.

Satîh gaibden haber verir, şaşılacak şeyler anlatırdı. 81

Yemen kralı Rebia b. Nasr, bir rüya görmüş, ondan ürkmüştü.

Ülkesinde ne kadar kâhin, sihirbaz, falcı ve müneccim varsa, hepsini yanına toplamış ve onlara:

" Ben bir rüya gördüm, ondan ürktüm. Bunun yorumunu bana bildiriniz?" demişti.

Onlar:

" Rüyanı bize anlat da, sana yorumunu bildirelim?" dediler.

Kral:

" Ben rüyamı size anlatırsam, bildireceğiniz yorumun doğruluğuna emin ve mutmain olamam.

Rüyamı anlatmadan onu bilemeyen kimse, onun doğru yorumunu da bilemez! " dedi.

İçlerinden birisi:

" Eğer kral böylesini istiyorsa, Satîh'a haber salsın!

Çünkü, ondan daha bilgili kimse yoktur! 82 Bu hususta sözlerine inanılabilecek en bilgili kişi odur! " dedi. 83

Satîh'ın muasın olan Şıkk b. Yeşkür de, Araplar arasında yetişen İkinci Şıkk idi.

Kendisi, Arapların hakîmlerindendi. 84

-------------------------------------

75. Mes’ûdî, Ahbâru'z-zamân, s. 150.

76. Mes’ûdî, Ahbâru'z-zamân, s. 59.

77. Mes’ûdî, Ahbâru'z-zamân, s. 56.

78. Mes’ûdî, Ahbâru'z-zamân, s. 102, 103.

79. Mes’ûdî, Ahbâru'z-zamân, s. 106.

80. Mes’ûdî, Ahbâru'z-zamân, s. 97.

81. Mes’ûdî, Ahbâru'z-zamân, s. 93.

82. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre. c. 1, s. 15, 16.

83. Mes’ûdî, Ahbâru'z-zamân, s. 94.

84. Mes’ûdî. Ahbâru'z-zamân. s. 98.

Yahudiler Peygamberimiz aleyhisselamı Ne Zaman ve Nasıl Sihirle Öldürmeye Kalkıştılar?

Hicretin 7. yılında idi ki; Müslüman olduğunu açıkladığı halde münafıklıktan ayrılmayan ve sihirbazlıkta çok maharetli olan Yahudi Lebid b. A'sam'a, Yahudilerin elebaşıları:

" Ey Ebu'l-A'sam! Sen bizim en bilgili sihirbazımızsın!

Muhammed bizim erkeklerimizi ve kadınlarımızı sihirledi, büyüledi.

Biz ona karşı birşey yapamadık!

Sen onun bize neler yaptığını, dinimize nasıl aykırı davrandığını, bizden kimleri öldürdüğünü veya sürgün ettiğini gördün!

Biz, bütün yaptıklarına karşı onu sihirleyip cezalandırmak üzere seni tutuyor, görevlendiriyoruz! " dediler ve Peygamberimiz aleyhisselama sihir yapması için de üç dinar (altın) verdiler.

Lebid b. A'sam, Peygamberimiz aleyhisselamın tarağıyla başından taranmış saçlarını elde etmeye girişti. 85

Yahudilerden bir genç; gelir gider, Peygamberimiz aleyhisselamın işini tutardı.

Yahudiler, Peygamberimiz aleyhisselamın saç ve sakal tarantısıyla bazı tarak dişlerini elde edinceye kadar bu gencin üzerine düştüler. 86

Yahudi genci, Peygamberimiz aleyhisselamın saç tarantısıyla tarak dişlerini alıp Yahudilere verdi. 87

Lebid b. A'sam, istediğini ele geçirince, ona birtakım düğümler dövdü ve üfledi.

Bu düğümlenmiş ve üflenmiş saç tarantılarını, erkek hurmanın kurumuş çiçek kapçığının içine koydu. Sonra, onu götürüp kuyunun içindeki basamak taşının altına yerleştirdi. 88

Bu kuyu, Zurayk oğullarına aitti. 89

Lebid b. Asam sihir yaptıktan sonra, Peygamberimiz aleyhisselam hastalandı. 90 Başının saçları dökülmeye başladı. 91 Peygamberimiz aleyhisselam, yapmadığı bir işi yapmış;92 zevcesine yaklaşmadığı halde, yaklaşmış gibi sanır oldu! 93 Peygamberimiz aleyhisselamın gözlerinin feri de azaldı.

Ashab-ı Kiram, hastalığını yoklamaya geldiler. 94

Hastalığı günlerce sürdü. 95 Yemekten içmekten. , kaldı. 96

Peygamberimiz aleyhisselam hastalanınca, Lebid b. A'sam'ın kızkardeşlerinden birisi, Hazret-i Âişe'nin yanına gelmişti.

Kadın, Peygamberimiz aleyhisselamın hastalandığını öğrenince, dönüp bunu kızkardeşlerine ve Lebid'e haber verdi.

Onlardan birisi:

" Eğer o gerçekten peygamberse, kendisine bu iş haber verilir. Aksi takdirde, bu sihir kendisine nereden gösterilir? En sonunda, aklı başından gider. Böylece de, kavmimiz ve dindaşlarımız, umduklarına ermiş olur! " dedi.

A'sam'ın kızları, Lebid'den daha sihirbaz, daha beter idiler.

Yüce Allah, Peygamberine yapılan sihrin kim tarafından ve nasıl yapıldığını ve konulan yerini gös-terdi. 97

Hazret-i Âişe derki:

" Nihayet, Resûlullah aleyhisselam, günün birinde tekrar tekrar dua etti. Sonra da, bana:

'Ey Âişe! Yapmış olduğum duamı Allah'ın kabul buyurduğunu biliyor musun? Bana meleklerden iki melek geldi* Onlardan birisi:

'Sihirlenmiştir! ' dedi.

Biri, öbürüne:

'Kim sihir yapmış ona?' diye sordu.

Öbürü:

'Lebid b. A'sam! ' dedi.

Biri, öbürüne:

'Sihir ne ile yapılmıştır?' diye sordu.

Öbürü:

'Erkek hurmanın kurumuş çiçek kapçığı, tarak, saç sakal tarantısıyla! ' dedi.

Biri, öbürüne:

'Nerededir o?' diye sordu.

Öbürü:

'Zervan kuyusunda, 98 basamak taşının altındadır! ' dedi.

Biri, öbürüne:

'Onun şifa bulması ne iledir?' diye sordu.

Öbürü:

'Kuyu suyunun tamamıyla çekilip içindeki basamak taşının kaldırılması ve altındaki kurumuş erkek hurma çiçeği kapçığının çıkarılması suretiyledir! ' dedi.

Bundan sonra, melekler havalanıp gittiler."

-------------------------------------

85. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 197.

86. Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 4, s. 574, Diyarbekrî, Târîhu'l-Hamîs, c. 2, s. 40, 41.

87. Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 4, s. 574.

88. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 197, Semhûdî, Vefâ, c. 4, s. 1137.

89. Semhûdî, Vefâ, c. 4, s. 1135.

90. İbn Ebi Şeybe'den naklen İbn Abdi Rabbih, Ikdu'l-ferîd, c. 6, s. 277, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 41.

91. Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 4, s. 574.

92. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 197, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 75, Buhârî, Sahih, c. 7, s. 28, 29, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1720, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1173.

93. Buhârî, Sahih, c. 7, s. 88.

94. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 196, 197.

95. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 367, İbn Abdi Rabbih, I kd, c. 6, s. 277.

96. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 198.

97. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 197, 198.

* İki melekten, soran İsrafil, cevaplayan da Cebrail aleyhisselam di (Bedrüddin Aynî, Umdetu’l-kârî, c. 21, s. 280).

98. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 196, 198, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 57, Buhârî, Sahih, c. 7, s. 28, 29, Müslim, Sahih, c. 4. s. 1720. İbn Mâce. Sünen. c. 2. s. 1173.

Yapılan Sihrin Zervan Kuyusundan Çıkarılışı ve Peygamberimiz aleyhisselamın Kurtuluşu

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Ali ile Ammar b. Yâsir'i çağırdı. Meleklerden işittiği şeyleri onlara beyan ve Zervan kuyusuna hemen gitmelerini emir buyurunca, Hazret-i Ali ile Ammar b. Yâsir, Zervan kuyusuna gittiler. Kuyunun suyu kınaya boyanmış, 99 kuyunun başındaki hurma ağaçlarının başları da, şeytan başları gibi idi M 00

Hazret-i Ali ile Ammar b. Yâsir, kuyunun suyunu çekip boşalttılar, içindeki basamak taşını kaldırdılar.

Taşın altındaki hurma çiçeği kapçığı. 101 Peygamberimiz aleyhisselamın tarağı, başının saç tarantısı, üzerine iğneler saplanmış mumdan bir heykeli, yine üzerine onbir düğüm vurulmuş ve iğneler saplanmış bir yay kirişi bulunup çıkarıldı. 102

Yay kirişi üzerindeki düğümleri çözmeye güç yetirilemedi. 103

Cebrail aleyhisselam gelip Felak ve Nâs sûrelerinin âyetlerini okudukça, düğümler çözülmeye başladı!

Peygamberimiz aleyhisselam, her düğüm çözüldükçe, önce elem, sonra rahatlık duymakta idi. 104

En son düğüm çözüldüğü zaman, Peygamberimiz aleyhisselam, diz bağından boşanmış, kurtulmuş gibi açılıverdi. 105

Yemek yemeye, su içmeye başladı. 106

-------------------------------------

99. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 198, 199, Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 4, s. 1138, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 2, s. 201.

100. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 57, Buhârî, Sahîh, c. 7, s. 29.

101. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 198, Semhûdî, Vefâu'l-Vefâ, c. 4, s. 1138, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 2, s. 201.

102. Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 21, s. 282, Kastalânî, Mevâhib, c. 2, s. 201.

103. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 41.

104. Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 21, s. 282, Kastalânî, Mevâhib, c. 2, s. 201.

105. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s, 397, İbn Abdi Rabbih, İkdu'l-Ferîd, c. 6, s.. 277, Ebu'l-Fidâ, TeMr, c, 4, s, 574, Târîhu'l-hamîs, -c- 2, -s. -41.

106. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 199.

Zervan Kuyusunun Kapatılışı ve Lebid b. A'sam'ın Sorguya Çekilişi

Peygamberimiz aleyhisselam, emredip Zervan kuyusunu kapattırdı. 107 Lebid b. A'sam'a haber gönderdi ve:

" Allah bana senin yaptığın sihri haber verdi ve yerini de gösterdi. Sen bunu ne için yaptın?" diye sordu.

Lebid:

" Dinar (altın) sevgisinden dolayı! " dedi. 108

Peygamberimiz aleyhisselama:

" Yâ Rasûlallan! Onu öldürsen! " denildi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onun sonunda göreceği ilahî azab, daha şiddetlidir! " buyurdu. 109

Bir daha onun ne yüzünü gördü, ne de bu suçunu anıp başına kaktı. 110

Hayatına kasdetmiş olanZurayk oğulları Yahudilerinden hiç kimseyi öldürmedi. 111

-------------------------------------

107. Buhârî, Sahih, c. 7, s. 29, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1721, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1173.

108. İbn Hacer. Fethu’l-bârî, c. 10, s. 197, Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 4, s. 1137.

109. Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 21, s. 282.

110. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 199.

111. Abdurrezzak, Musannef, c. 6, s. 65, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 199.

Eban b. Saîd b. Âs'ın Müslüman Oluşu

Eban b. Said'in Kimliği

Eban b. Saîd b. Âs'ın soyu, Peygamberimiz aleyhisselamın soyu ile Abdi Menaf'ta birleşir. 112

Eban'ın babası Ebu Uhayha Saîd b. Âs, Kureyş müşriklerinin ulularındandı. Ebu Uhayha'nın oğullarından Halid ile Amr, ilk sıralarda Müslüman olmuşlardı. 113

Eban, Ebu Cehil'in halasının oğlu idi. 114 Ebu Cehil gibi, o da, Peygamberimiz aleyhisselamın azılı düşmanlarındandı. 115

Kardeşleri Halid'le Amr Müslüman oldukları zaman, onları, söylediği bir şiirle kınamıştı. 116

Eban'ın flffüstüman Oluşunun Sebebi

Eban b. Saîd, Hudeybiye seferinden önce, ticaret için Şam'a gitmiş, orada bir Hıristiyan papazla karşılaşmıştı.

Eban, ona:

" Ben Kureyş kabilesinden bir adamım. İçimizden bir adam çıktı. Kendisinin Resûlullah olduğunu; Musa ve İsa gibi, kendisini de Allah'ın peygamber olarak gönderdiğini iddia ediyor! Sen buna ne dersin?" diyerek Peygamberimiz aleyhisselam hakkındaki görüşünü sorunca, papaz:

" O adamınızın adı nedir?" diye sordu.

Eban:

" Muhammedi" dedi.

Papaz:

" Ben onu sana tarif edeyim! " diyerek Peygamberimiz aleyhisselamın şekil ve şemailini (fizikî yapısını), yaşını, babasını, dedesini, soyunu anlattı.

Eban:

" O da, aynen böyledir! " dedi.

Papaz:

" Öyleyse, vallahi, o, önce Araplara, sonra da bütün yeryüzüne galip ve hakim olacaktır! Sen o salih zâta benden selam söyle! " dedi.

Eban, Mekke'ye döndüğü zaman, Peygamberimiz aleyhisselam ve ashabı hakkında, bizatihî, birşey söylemeden soruşturmalar yaptı. Aldığı bilgiler, papazın söylediği gibi idi.

Eban; Peygamberimiz aleyhisselamın H udeybiye'den dönüşünden sonra, Hudeybiye musâlahasıy-la Hayber seferi arasında, yani Hicretin 6. yılının sonu ile 7. yılı arasında Müslüman oldu ve Müslümanlığını güzel amellerle güzelleştirdi. 117

Allah ondan razı olsun!

-------------------------------------

112. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 46.

113. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 13.

114. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 189.

115. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 46.

116. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 4, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 62, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 46.

117. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1 , s. 62, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 46, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 41.

Haccac b. Ilâtu's-Sülemî'nin Müslüman Oluşu

Haccac'ın Kimliği ve Müslüman Oluşunun Sebebi

Haccac, Süleym oğulları kabilesindendi. 118 Kendisi çok zengindi. Süleym oğulları yurdundaki altın madenleri ona aitti. 119

Haccac; Süleym oğulları kabilesinden bazı kimselerle birlikte, hayvanlarına binip Mekke'ye doğru yola çıkmışlardı.

Korkunç bir vadide bulundukları sırada, gece karanlığı basınca, orada oturakaldılar, yollarına devam edemediler.

Arkadaşları, Haccac'a:

" Ey Ebu Kilâb! Kalk da, kendin ve arkadaşların için bir eman ve selamet çaresine bak! " dediler.

Haccac, ayağa kalkıp arkadaşlarını korumak üzere, onların çevresinde dolaşmaya ve:

" Selametle dönünceye kadar, kendim ve arkadaşlarım ve binitlerimiz için şu vadideki her cinnîden Tanrı'ya sığınırım! " demeye başladı.

O sırada, birisinin:

" Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse, haydi, geçip gidiniz! Allah'ın bahşedeceği bir kudretle olmadıkça, asla geçip gidemezsiniz! " * (Rahman: 33) diyerek seslendiğini işitti.

Haccac, Mekke'ye varınca, Kureyş müşriklerinin toplandıkları bir mecliste, bunu onlara haber verdi.

Kureyş müşrikleri:

" Vallahi, ey Ebu Kilâb! Sen dinden çıktın, sapıttın.

Muhammed de, bu sözün kendisine vahyedildiğini söylüyordu" dediler.

Haccac:

" Vallahi, ben bu sözü kulaklarımla işitmişimdir! Bunu şu arkadaşlarım da işitmişlerdir" dedi. 120

Haccac, Peygamberimiz aleyhisselamın nerede olduğunu sordu.

" Medine'dedir" denildi. 121

Haccac; Peygamberimiz aleyhisselamın Hayber'de bulunduğu sırada Müslüman oldu ve Hayber'in fethinde Peygamberimiz aleyhisselamın yanında bulundu. 122

Haccac; Medine'ye hicret ederek, Ümeyye b. Zeyd oğulları yanında bir ev yapıp yerleşti ve orada bir mescid de yaptı. 123

Allah ondan razı olsun!

-------------------------------------

118. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1 , s. 325, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 456, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 313.

119. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 702, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 326.

* Rahman: 33.

120. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 325, 326, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 456, 457, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 313.

121. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1 , s. 313.

122. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 702, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 313.

123. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 325, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 456.

Peygamberimiz aleyhisselamın Hayber Yahudilerini Hakkı İtirafa, Allah'a ve Allah'ın Resûlüne İmana Davet Edişi

Peygamberimiz aleyhisselam, Hayber Yahudilerine bir yazı göndererek onları hakkı itiraf ve kabule davet etti.

Onlara gönderdiği yazısında şöyle buyurdu:

" Bismillâhirrahmânirrahîm

Musa'nın ve kardeşinin dostu ve Musa'nın getirdiklerinin doğrulayıcısı Muhammed Resûlullah tarafı ndandır.

Ey Tevrat ehli topluluğu!

Allah size Kitabınızda:

'Muhammed, Allah'ın Resûlüdür! Onunla birlikte bulunanlar da, kâfirlere karşı çok şiddetli, kendi aralarında ise çok merhametlidirler. Onları, hep rükû ve sücud halinde, Allah'tan lütuf ve hoşnutluk dilerlerken görürsün. Onlar yüzlerindeki secde eserinden tanınırlar. Bu, onların Tevrat'taki tavsif ve temsilleridir.

Onların İncil'deki tavsif ve temsilleri de, filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerinde dimdik yükselmiş, ekincilerin hoşuna giden bir ekin gibidir. Onlar, kâfirleri kızdırmak için yetiştirilmişlerdir. Allah, onlardan iman eden, salih amellerde bulunanlara, hem yarlıganma, hem büyük mükâfat va'd etmiştir'124 diye buyurmadı mı?

Siz bunu Kitabınızda muhakkak yazılı bulmuşsunuzdur.

Ben, size Allah hakkı için and veriyorum!

Üzerinize indirilmiş olanlar için and veriyorum!

Sizden önceki torunlara kudret helvası, selva kuşu eti yediren Allah için and veriyorum!

Babalarınızı Firavun'dan ve onun yaptığı kötülüklerden kurtarıncaya kadar denizi kurutan Allah için and veriyorum!

Allah'ın size indirdiği Kitabda, Muhammed'e iman edeceğiniz hakkındaki âyetleri bulmadığınızı bana haber verebilir misiniz?! 125

Eğer bunu Kitabınızda bulmadınızsa, size zorlama yok! 126

'Artık iman ile küfür apaçık belli olmuştur... '127

Sizi Allah'a ve O'nun Peygamberine imana davet ediyorum! " 128

-------------------------------------

124. Feth: 29.

125. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 193, Beyhakî, Sünen, c. 10, s. 180, Alâüddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 10, s. 469.

126. Bakara: 256.

127. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 193, Beyhakî, Sünen, c. 10, s. 180, Alâüddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 10, s. 469.

128. Aynı kaynaklar.