İslam Tarihi | Hicrî 7. Yıl


 

Hayber Gazası (Hicrî 7. yıl, Muharram)

Gazanın Tarihi, Mevkii ve Sebepleri

Peygamberimiz aleyhisselam; Hudeybiye'den döndükten ve Zilhicce ayı ile Muharrem'in bir kısmını Medine'de geçirdikten sonra, Hicretin 7. yılında, Muharrem ayının sonuna doğru Hayber üzerine yürümüştür. 1

Gazanın mevkii, Hayber'dir.

Hayber; Şam yolu üzerinde, Medine'ye sekiz beridlik, *yani 48 millik uzaklıkta, 2 birçok ekinlikleri ve hurma bahçeleri bulunan bir şehirdir.

Hayber; Yahudice, kale demektir. 3

Amâlik kavminden, Hayber b. Kaniye b. Mehlail adında bir adam Hayber'e gelip yerleştiği için şehre Hayber ismi verildiği ve, yine bunun gibi, Semûd kavminden Vatîh b. Mazin adındaki kimseden dolayı da Vatîh kalesine Vatfh isminin verildiği rivayet edilir. 4

Hayber şehri:

Natat,

Şıkk,

Ketibe diye üç bölgeye ayrılır ve her bölge de kalelerden meydana gelir.

Natat bölgesi:

1. Nâim,

2. Sa'b b. Muaz,

3. Zübeyr kalelerinden oluşur.

Şıkk bölgesi:

1. Übeyy (Sümran),

2. Nizar (Beriyy) kalelerinden oluşur.

Ketibe bölgesi:

1. Kamus,

2. Vatîh,

3. Sülalim kalelerinden oluşur. 5

Hayber gazasının birçok sebepleri vardır

Benî Nadîr Yahudileri aradaki muahedeye rağmen Peygamberimiz aleyhisselamın üzerine damdan kaya yuvarlamak suretiyle hayatına kasdettikleri için yurtlarından çıkarılıp sürüldükleri zaman, onlardan bir kısmı Şam'a, bir kısmı da Hayber'e gelip yerleşmişlerdi.

Sellâm b. Ebi'l-Hukayk'la Kinane b. Rebi' b. Ebi'l-Hukayk ve Huyey b. Ahtab, Hayber'deki akrabalarının evlerine inmişlerdi. 6

Medine'den ayrılacakları sırada, Ebu RâfT Sellâm b. Ebi'l-Hukayk hazinelerini içinde sakladıkları deve tulumunu kaldırarak:

" Bu, bizim dünyayı alçaltmak ve yükseltmek üzere hazırladığımız şeydir! Biz buradaki hurmalıklarımızı bırakıyorsak, Hayber'in hurmalıklarına varıyoruz! " diyerek bağırmıştı. 7

Hayber'de, hazırlıklı, cesaretli sayıda Yahudi cemaati bulunuyordu. 8

İçlerinde Benî Nadîr Yahudileri eşrafından Sellâm b. Mişkem ile9 Benî Nadîr reisi Huyey b. Ahtab ve Kinane b. Rebi' b. Ebi'l-Hukayk, Vâil oğullarından Hevze b. Kays ve Ebu Ammar, 10 Varr/ah b. Amr ve onun kabilesinden bazıları ile 11 Dubay'a oğullarından Ebu Âmir Abdi Amr b. Sayfî'nin de bulunduğu 19 kişilik bir heyet, 12 Mekke'ye giderek Kuneyş müşriklerini ve onlara bağlı kabileleri Peygamberimiz aleyhisselamla çarpışmaya davet etmişler ve Kureyş müşriklerine:

" Onun işini bitirinceye kadar, biz de sizin yanınızda bulunacak ve sizinle el ve iş birliği yapacağızM 3 Muhammed'e düşmanlık ve onunla çarpışmak hususunda sizinle antlaşma yapalım diye geldik! " demişler ve Kabe'nin örtüsü arasına girerek anıtlaşmışlardı. 14

Bu Yahudi propaganda heyeti; Kays b. Aylanlardan Gatafanlara gitmişler, onları da kendileriyle birlikte Peygamberimiz aleyhisselamla çarpışmaya davet ve kendilerine Hayber'in bir yıllık hurma mahsulünü vermeyi taahhüt etmişler, 15 çevredeki bütün Arap kabilelerine uğramışlar, hepsini ayaklandır-mışlar, 16 en sonunda müşriklerin on bin kişilik ordular topluluğu ile Mekke'den gelip Medine'yi kuşatmalarını sağlamışlardı. 17

Peygamberimiz aleyhisselamın Hendek savaşından boşalır boşalmaz Benî Kurayza Yahudilerini cezalandırması üzerine, Hayber Yahudileri korkmuşlar ve Sellâm b. Mişkem'e gidip bu yolda ne düşündüğünü sormuşlardı.

Sellâm b. Mişkem:

" O bizim üzerimize yürümeden, bütün Hayber Yahudileriyle birlikte, biz onun üzerine yürüyelim! Teymâ, Fedek ve Vâdi'l-kurâ Yahudilerini de yanımıza alalım. Yurdunun ortasında, onunla, eski ve yeni bütün hıncımızla çarpışalım! " demiş, Hayber Yahudileri de:

" İşte, yerinde görüş budur! " demişlerdi. 18

Ebu Râfi' öldürülünce, Yahudiler, kendilerine Üseyr b. Zarim'i (veya Büseyr b. Rizam'ı) lider seçmiş bulunuyor! ardı. 19

Üseyr (veya Büseyr), gözüpek, korkmak bilmez bir adamdı.

Bir gün, Yahudilerin meclisinde ayağa kalkarak:

" Vallahi, Muhammed ashabından her kimi Yahudilerden istediği her kime göndermişse, muhakkak onu öldürmüştür! 20 Fakat, ben ona kendisinin adamlarıma yapamadığını yapacağım! " dedi.

Yahudiler

" Onun senin adamlarına yapamadığı ve fakat senin ona yapmayı istediğin şey nedir?" diye sordular.

Üseyr:

" Gatafanların yanına gideceğim. Onları, Muhammed'le çarpışmak için toplayacağım! " dedi. 21

Üseyr, dediğini yaptı.

Gatafanlara ve daha başkalarına başvurarak, onları Peygamberimiz aleyhisselamla çarpışmak üzere biraraya getirdi. 22

Gatafanları Hayber'de topladı23 ve Yahudilere:

" Ey Yahudi cemaati! Yurdunun ortasında bulunduğu bir sırada, Muhammed'in üzerine yürüyeceğiz!

Çünkü, hiç kimse yoktur ki, yurdunun ortasında çarpışılsın da, düşmanı umduklarından bir kısmını elde etmemiş, koparmamış olsun! " dedi.

Yahudiler

" Ne güzel görüşün var! " diyerek Üseyr'i alkışladılar. 24

Peygamberimiz aleyhisselam, Hayber Yahudilerinin bu hazırlıklarını haber aldı.

Hicretin 6. yılında, Ramazan ayında25 Abdullah b. Revâha'yı, üç kişinin başında, 26 gözcü olarak Hayber'e gönderdi.

Gönderirken de, Abdullah b. Revâha'ya:

" Hayberl gözetle! Halkın içine gir. Onlar ne yapmak istiyorlar, neler konuşuyorlar, öğren! " buyurdu.

Abdullah b. Revâha, arkadaşlarıyla birlikte Hayber'e gitti.

Arkadaşlarından birini Natat, birini Şıkk, birini de Ketibe kalesine gönderdi.

Üseyr'den ve başkalarından işittikleri şeyleri ezberlediler.

Hayber'de üç gün kaldıktan sonra, Ramazan'ın son gecelerinde Medine'ye dönüp, bütün gördüklerini, işittiklerini Peygamberimiz aleyhisselama haber verdiler. 27

Daha sonra, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına Hârice b. Huseyl el-Eşcâî gelmişti.

Hârice:

" Üseyr b. Zarim'i, Yahudilerin birçok askerî birlikleriyle birlikte senin üzerine yürür bir halde gerimde bırakmış bulunuyorum! " dedi. 28

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, Üseyr'i Hayber'e vali yapmayı ve böylece çarpışmayı durdurup barışı sağlamayı tasarladı ise de, 29 Üseyr buna önce isteklenir gibi olmuş, fakat sonradan hainlik yoluna sapmıştır. 30

Yine, Hicretin 6. yılında, Sa'd b. Bekr oğulları kabilesinin de Hayber Yahudilerine yardım için Fedek'e geldikleri ve yapacakları yardıma karşılık Hayber'in hurma mahsulünü Hayber Yahudilerinden istedikleri haber alınmış, Peygamberimiz aleyhisselam Hazret-i Ali'yi yüz kişilik askerî bir birlikle Fedek'e gönderip onları dağıtmıştı. 31

Hayber Yahudilerinin Peygamberimiz aleyhisselamı ve Müslümanları ortadan kaldırmak üzere Mekkelilerle aralarında yapmış oldukları antlaşmalarına göre, Peygamberimiz aleyhisselam Hayber Yahudilerinin üzerine yürüyecek olursa, Mekke müşrikleri Medine'ye baskın yapacaklar; Peygamberimiz aleyhisselam Mekke müşrikleri üzerine yürüyecek olursa, Hayber Yahudileri Medine'ye baskın yapacaklardı. 32

Bütün bunlar, Hayber'in gün geçtikçe Müslümanlık ve Müslümanlar için önlenmesi güçleşen bir tehlike teşkil ettiğini gösteriyordu.

Bununla beraber, Kureyş müşrikleriyle barış yapmadan Hayber işini halletmeye kalkmak çok tehlikeli olabilirdi.

Bunun için, Peygamberimiz aleyhisselam umre seferini düzenleyip Hudeybiye'ye kadar varmış ve Kureyş müşriklerine:

" Muhakkak ki, savaş Kureyşîleri çok yıpratmış, zayıflatmış, birçok zararlara uğratmıştır.

Eğer onlar isterlerse, yine de, kendilerine bir mütareke müddeti bel iri ey ey im. 33

Bu müddet içinde, kendileri benden emniyet ve selamette bulunsunlar. 34 Benimle sair halk arasına girmesinler. Beni onlarla başbaşa bıraksınlar. 35

Eğer insanlar beni yenerierse, zaten, kendilerinin istedikleri budur. Eğer Allah beni insanlara galip kılarsa, o zaman, kendileri şu iki şeyden birisini seçerler: Ya hazırlanmış olarak benimle çarpışırlar, ya da topluca selamet dairesine girerler.

Yoksa, vallahi, Yüce Allah şu İslâm dinini yeryüzüne yayacağı hakkındaki va'dini yerine getirinceye ve benim de başım gövdemden ayrılıncaya kadar, onlarla çarpışıp duracağım! " 36 buyurması üzerine, müşriklerle Hudeybiye barışını sağlamıştı. 37

İşte, Peygamberimiz aleyhisselam, Mekkeli müşriklerle muahede yapıp onlardan gelecek tehlikeyi önledikten sonradır ki, Hayber üzerine yürü muştur. 38

-------------------------------------

1. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 342, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 634, İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 115, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 216.

* Berid, 4 fersahtır. 1 fersah, 3 mildir. 1 mil, 4000 adımdır. 1 adım da, 3 ayaktır. (Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 43).

2. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 106, Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 409.

3. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 409.

4. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 6, s. 545.

5. İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 106, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 176.

6. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 201.

7. Vâkıdı, Megâzî, c. 1, s. 375, Halebî, İnsan, c. 2, s. 565, 566.

8. Vâkıdı, Megâzî, c. 2, s. 441.

9. İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 186, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 130.

10. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 225.

11. Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 232.

12. Vâkıdı, Megâzî, c. 2, s. 441.

13. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 225, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 441.

14. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 441, 442.

15. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 443.

16. Vâkıdî, c. 2, s. 442, 443, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1 , s. 343.

17. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 227, 230, 231, Vâkıdî, c. 2, s. 444, 494, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 66, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 344, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 484.

18. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 530, 531.

19. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 566, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 92.

20. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 566.

21. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 566, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 186.

22. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 92, Yâkubî, Târîh, c. 2, s. 74, Taberî, Târîh, c. 3 s. 171, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 15, Halebî, c. 3, s. 186.

23. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 266.

24. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 566.

25. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 566, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 92, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 111, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 160.

26. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 566, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 92.

27. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 566.

28. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 566, 567.

29. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 187.

30. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 567, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 92, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 111, Halebî, İnşân, c. 3, s. 187.

31. Vâkıdî, c. 2, s. 562, 563, İbn Sa'd, c. 2, s. 89, 90, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 3378, Yâkubî, Târîh, c. 2, s. 73, 74, Taberî, Târîh, c. 3, s. 83, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 209, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 111 , İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 135.

32. İmam Muhammed, Siyeru'l-kebîr, c. 1, s. 298, Serahsî, Mebsût, c. 10, s. 86.

33. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 593, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 333, Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 179, Taberî, Târîh, c. 3, s. 74.

34. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 593.

35. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 593, Abdurrezzak, c. 5, s. 333, Buhârî, c. s. 179, Taberî, c. 3 s. 74.

36. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 209, 210.

37. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 334, Vâkıdî, c. 2, s. 611, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 97, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 325, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 351 , Taberî, Târîh, c. 3, s. 79.

38. Serahsî, Siyeru'l-kebîr Şerhi, c. 1, s. 298.

Cihad Hazırlığına Girişilmesi

Peygamberimiz aleyhisselam, Hayber gazası için hazırlanmalarını ve hakkıyla çarpışacak olanları çevresinde toplamalarını ashabına emir buyurdu. 39

Hudeybiye umresi seferine katılmaktan çekinerek, kaçınarak geri kalmış olanlar ise, Hayber' in yiyecek, yağ ürünü ve servet bakımından Hicaz'ın en verimli, bereketli ve ucuzluk bir şehri olduğunu bildikleri için, ganimet maksadıyla Hayber seferine katılmak istemişler ve:

" Haybefe biz de sizinle birlikte gidelim! " dem işlerdi. 40

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Cihad etmek, Allah yolunda çarpışmak isteyenlerden başkası, bizimle birlikte gidemeyeceklerdi Onlara ganimetten de birşey verilmeyecektir! " buyurdu.

Medine içinde de:

" Allah yolunda çarpışmak isteyenden başkaları, bizimle birlikte gidemeyeceklerdir! Onlara ganimetten de hiçbir şey verilmeyecektir! " diyerek nida ettirildi.

-------------------------------------

39. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 634, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 106.

40. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 634.

41. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 634, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 106.

Medine Yahudilerinin Telaşlanmaları, Alacakları İçin Müslümanları Sıkıştırmaları

Müslümanların Hayber'e gitmek üzere hazırlanmaları, Peygamberimiz aleyhisselamla antlaşmalı bulunan Medine Yahudilerini çok kaygılandırdı ve harekete geçirdi.

Bunlar; Peygamberimiz aleyhisselamın Kaynuka, Naüîr ve Kurayza oğulları Yahudilerini silip süpürdüğü gibi Hayber Yahudilerini de silip süpüreceğini anladılar.

Müslümanlarda az çok alacağı olup da onu tahsil için Müslümanların yakasına sarılmayan Medineli Yahudi kalmadı.

Yahudi Ebu'ş-Şahm'ın, Abdullah b. Ebi Hadrad el-Eslemî'de beş dirhem alacağı vardı. Abdullah, ev halkı için bu Yahudi den arpa satın almıştı.

Ebu'ş-Şahm yakasına sarılınca, Abdullah:

" Bana biraz mühlet ver! Ben inşaallah yanına gelip alacağını sana ödeyeceğimi umuyorum.

Çünkü, Yüce Allah, Peygamberine Hayber ganimetini va'd buyurmuştur.

Ey Ebu'ş-Şahm! Biz, Hicaz'ın, yiyecek ve servetçe en zengin şehrine gidiyoruz" deyince, Ebu'ş-Şahm'ın kıskançlığı ve azgınlığı kabardı ve:

" Sen Hayber savaşını Araplardan karşılaştığınız gibi mi sanıyorsun?! Tevrat üzerine yemin ederim ki; orada savaşçı on bin kişi vardır! " dedi.

Abdullah b. Ebi Hadrad:

" Ey Allah düşmanı! Sen bizim himayemiz altında bulunuyorsun!

Vallahi, seni Resûlullahın huzuruna çıkaracağım! " dedi.

Onu tutup Peygamberimiz aleyhisselamın huzuruna getirdi ve:

" Yâ Rasûlalları! Bu Yahudi neler söylüyor, dinle! " dedi ve Ebu'ş-Şahm'ın söylediklerini haber verdi.

Peygamberimiz aleyhisselam sustu, ona hiçbir şey söylemedi. Yalnız, dudaklarının kımıldadığı görüldü. Fakat, ne söylediği işitilemedi.

Yahudi:

" Ey Ebu'l-Kâsım! Bu, bana haksızlık etti. Yiyeceğimi aldı, hakkımı tuttu, ödemedi! " dedi. 42

Peygamberimiz aleyhisselam, Abdullah b. Ebi Hadrad'a:

" Ver şunun hakkını! " buyurdu. 43

Abdullah b. Ebi Hadrad:

" Seni hak din ve Kitab'la peygamber gönderen Allah'a yemin ederim ki; onu ödeyecek güçte değilim! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Abdullah b. Ebi Hadrad'a tekrar

" Ver şunun hakkını! " buyurdu.

Abdullah b. Ebi Hadrad:

" Varlığım Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; onu ödeyecek güçte değilim!

Senin bizi Hayber'e götüreceğini, bize Hayber ganimetinden birşeyler düşeceğini umduğumu ve dönünce borcumu ödeyeceğimi kendisine haber vermiştim! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ver şunun hakkını! " buyurdu.

Bunun üzerine, Abdullah b. Ebi Hadrad, kalkıp çarşıya gitti.

Başından itibaren omuzuna aldığı atkıyı çıkardı. Omuz atkısının yerine, sarığına büründü.

Yahudiye:

" Şu omuz atkısını benden satın al! " dedi.

Yahudi, atkıyı Abdullah'tan dört dirheme satın aldı. 44

Abdullah, kalan borcunu da bulup buluşturup Yahudiye ödedi. 45

Sarığına bürünmüş olarak gelirken, yaşlı bir kadın Abdullah b. Ebi Hadrad'a rastladı ve:

" Ey Resûlullahın sahabisi! Bu ne hal?! " diye sordu.

Abdullah b. Ebi Hadrad da, ona durumu haber verdi.

Kadıncağız hemen üzerindeki atkısını çıkarıp ona verdi ve:

" İşte sana omuz atkısı! " dedi. 46

-------------------------------------

42. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 634, 635.

43. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 635, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 423.

44. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 423.

45. Vâkıdî, Megâzîıc. 2ıs. 635.

46. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 423.

Abdullah b. Ebi Hadrad'la Ebu Abs b. Cebr'in Hayber Gazasına Nasıl Katılabildikleri

Abdullah b. Ebi Hadrad, Hayber gazasına, Seleme b. Eslem'in verdiği elbise ile gidebildi.

Ebu Abs b. Cebr de, Peygamberimiz aleyhisselama:

" Yâ Rasûlallah! Elimizde ne çoluk çocuklar için geçimlik, ne yol azığı, ne de yolculuk elbisesi var! ?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam ona bir elbise verdi.

Ebu Abs elbiseyi sekiz dirheme satıp iki dirhemine yol azıklığı için hurma satın aldı. İki dirhemini, geçimlik için ev halkına bıraktı. Dört dirhemine de, kendisine elbise satın aldı. 47

-------------------------------------

47. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 635.

Medine Yahudilerinin Müslümanların Maneviyatlarını Sarsmaya, Bozmaya Çalışmaları

Peygamberimiz aleyhisselamın Hayber'e gitmeye hazırlandığı sırada, Medine'deki Yahudiler, Müslümanlara:

" Vallahi, Hayber'in kalelerini ve savaş erlerini görmüş olsaydınız, daha onların yanlarına varmadan, geri dönerdiniz!

Dağların tepelerinde yükselen kaleler, orada!

Hiç kesilmeyen, sürekli akan sular, orada!

Zırh gömlekli on bin savaş eri orada!

Esed ve Gatafan kabileleri de onları koruyorlar!

Siz Hayber'e nasıl dayanabileceksiniz?! " demekte;

Ashab-ı Kiram da:

" Yüce Allah, Peygamberine, Hayber ganimetini elde edeceğini va'd buyurmuştur" diyerek cevap vermekte idiler. 48

-------------------------------------

48. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 637.

Hayber Gazasına Katılan Mücahidlerin Sayısı ve İslâm Kadınlarının Adları

Hayber gazasına katılan Mücahidlerin 1400'ü piyade, 200'ü de, atlı idi. 49 Hayber seferine katılan Müslüman kadınları da:

1. Peygamberimiz aleyhisselamın zevcesi Hazret-i Ümmü Seleme,

2. Peygamberimiz aleyhisselamın halası Hazret-i Safiyye binti Abdulmuttalib,

3. Peygamberimiz aleyhisselamın dadısı Ümmü Eymen Bereke,

4. Peygamberimiz aleyhisselamın azadlısı Ebu Râfi'in zevcesi Leyla,

5. Asım b. Adiyy'in zevcesi,

6. Ümmü Umâre Nesîbe binti Ka'b,

7. Ümmü Meni' (Ümmü Şübas),

8. Küaybe binti Sa'd el-Eslemiyye,

9. Ümmü Muta el-Eslemiyye,

10. Ümmü Süleym binti Milhan,

11. Ümmü Dahhâk binti Amr b. Haram,

12. Hind binti Amr b. Haram,

13. Ümmü'-A'lâ el-Ensariyye,

14. Ümmü Âmir el-Eşheliyye,

15. Ümmü Atiyye el-Ensariyye,

16. Ümmü Salît,

17. Ümeyye binti Kays,

18. Abdullah b. Uneys'in zevcesi Hubla,

19. Ümmü Sinan,

20. Hazrec b. Ziyad el-Eşcâî'nin babaannesi idi. 50

Ümeyye binti Kays der ki:

" Gıfâr oğulları kadınlarının arasında, Resûlullah aleyhisselamın yanına ben de gittim.

'Yâ Rasûlallan! Biz yaralıları tedavi edelim ve gücümüzün yettiği şeyle Müslüman erkeklere yardımcı olalım diye seninle birlikte bu sefere katılmak istiyoruz' dedik.

Resûlullah aleyhisselam:

'Allah'ın bereketi üzere, gidiniz! ' buyurdu." 51

Sefere katılan bu Müslüman kadınları yanlarında götürdükleri ilaçlarla yaralıları tedavi etmekle kalmayacaklar, aynı zamanda mücahidlerin yemeklerini pişirecekler, ip eğirecekler.. Allah yolunda ellerinden geleni yaparak onlara yardımcı olmaktan geri durmayacaklardı. 52

-------------------------------------

49. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 364, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 689, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 107, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 238, İbn Hazm, Cevâmiu's-are, s. 214, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 216, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 139, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 202, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 153, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 38, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 173, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 55.

50. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 685, 687.

51. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 357, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 685.

52. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 271, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 205.

Peygamberimiz aleyhisselamın Medine'de Yerine Siba' b. Urfuta'yı Vekil Bırakışı

Peygamberimiz aleyhisselam, ashabdan Siba' b. Urfutayı, Medine'de yerine vekil bıraktı. 53 Peygamberimiz aleyhisselamın Nümeyle b. Abdullah el-Leysîyi vekil bıraktığı da rivayet edilir. 54

-------------------------------------

53. Vâkıdî, Megâzî, c. 636, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 106, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 345, Taberî, Târih, c. 3, s. 91. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 36, 37, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 216, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 181.

54. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 342, İbn Hazm, Cevâmiu's-a>e, s. 211, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 181.

Hayber Ordusunun Sancaktarı, Parolası ve Düzeni

Peygamberimiz aleyhisselam, Hayber gazasına çıkarken, beyaz sancağını Hazret-i Ali'ye verdi. 55

Hayber gazasında kullanılacak parola " Yâ Mansur! Emit! Emit! " sözleri idi. 56

Ukkâşe b. Mıhsan el-Esedî, ordu öncüsü olarak ileri sürüldü.

Hazret-i Ömer sağ kol kumandanlığına, ashabdan başka bir zât da sol kol kumandanlığına tayin edildi. 57

Hayberyolculuğu için Eşca' kabilesinden Huseyl b. Hârice ile Abdullah b. Nuaym kılavuz tutuldu. 58

Huseyl b. Hârice derki:

" Davar satmak üzere Medine'ye gelmiştim. Davarları sattıktan sonra, Resûlullah aleyhisselamin yanına vardım.

Resûlullah aleyhisselam:

'Sana yirmi sa' hurma vereyim de, ashabıma kılavuz olup Hayber yolunu göster! ' buyurdu.

Öyle yaptım.

Resûlullah aleyhisselam Hayber'e varıp onu fethettikten sonra da, kendisinin yanına vardım. Bana yirmi sa' hurmayı verdikten sonra, Müslüman oldum." 59

-------------------------------------

55. İbn İshak, İbn_Hişam, Sîre, c. 3, s. 342, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 649, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 106, İbn Hazm Cevâmiu's-aYe, s. 212, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 38.

56. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 347, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 644, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 106.

57. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 43.

58. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 638.

59. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 17, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 148.

Baş Münafık Abdullah b. Übeyy b. Selûl'ün Hayber Yahudilerine Haber Salışı

Baş münafık Abdullah b. Übeyy b. Selûl, Hayber Yahudilerine:

" Muhammed size doğru geliyor! Tedbirinizi alınız! Mallarınızı kalelerinize doldurunuz! Onunla çarpışmak için dışarı çıkarsınız.

Ondan hiç korkmayınız! Çünkü, sizin hazırlığınız da, sayınız da çoktur! Muhammed'in cemaati hem az, hem de silahsızdır. Silahlan olsa bile, pek azdır! " diye haber saldı. 60

-------------------------------------

60. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 43, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 730.

Medine'den Sahbâ'ya Kadar Gidiş

Peygamberimiz aleyhisselam, Hayber'e gitmek üzene Medine'den yola çıktı.

Önce Seniyetü'l-Veda'ya vardı.

Sonra Zegabe üzerini tuttu.

Sonra Nakmâ'ya;

Nakmâ'dan sonra Müstenah'a;

Müstenah'tan sonra Asr'a (Asr veya Asar'a) vardı. 61

Seniyetü'l-Veda; Medine'ye gelinirken giriş, Medine'den Mekke'ye gidilirken de yolcuların uğurlanış ve çıkış yolu olan yokuştur. 62

Nakmâ; Medine'nin ağaçlık dene içlerindendir. 63 Uhud dağının yakınındadır. 64

Isr, Medine ile Füru' arasında bir dağdır. 65

Isr'ın Medine'ye uzaklığı bir merhaledir. 66

Isr'da, Peygamberimiz aleyhisselam için bir mescid yapıldı. 67

Isr Mescidi, Peygamberimiz aleyhisselamın Hayber'e giderken içinde namaz kıldıkları mescidlerin meşhurlarındandır. 68

-------------------------------------

61. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 640, 642.

62. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 86.

63. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 300.

64. Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 4, s. 1323.

65. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 128, Semhûdî, Vefâ, c. 4, s. 1267.

66. Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 3, s. 1027.

67. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 244, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 638.

68. Semhûdî. Vefâu'l-vefâ. c. 3. s. 1028.

Hayber'e Götürecek En Uygun Yolun Araştırılışı

Peygamberimiz aleyhisselam kılavuzları çağırdı. 69

Huseyl b. Hârice ile Abdullah b. Nuaym gelince, Huseyl'e:

" Önümüze düş! Bizi öyle vadilere tutup götür ki, Hayber'le Şam arasındaki yoldan Hayber'e varalım; Hayber Yahudileriyle Şam arasına girmiş, onlarla müttefikleri olan Gatafanlar arasına gerilmiş olalım! " buy urdu. 70

Huseyl:

" Ben seni öyle bir yere götüreceğim, ulaştıracağım ki, orada birçok yollar vardır. Yâ Rasûlallah! Orası yolların kavşağıdır. Bütün yollar oradan gelir geçer" dedi. 71

Peygamberimiz aleyhisselam:

" O yolların isimlerini bana söyle! " buyurdu.

Peygamberimiz aleyhisselam ismin güzelini arar, sever; kötüsünden ise hoşlanmaz, onu uğurlu saymazdı. 72

Huseyl:

" Hayberln bir yolu var ki, ona 'H azen' denilir" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" O yolu tutma! " buyurdu.

Huseyl:

" Hayberln bir yolu daha var ki, ona 'Şaş' (Şe's) denilir" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" O yolu da tutma! " buyurdu.

Huseyl:

" Hayberln bir yolu daha var ki, ona 'Hâtıb' denilir" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" O yolu da tutma! " buyurdu.

Hazret-i Ömer, Huseyl'e:

" Ben senin Resûlullah aleyhisselama haber vermek için bu gecede olduğu kadar kötü isimler bulduğunu görmedim! " dedi.

Huseyl:

" Hayberln bir yolu daha var ki, artık ondan başka yolu kalmamıştır! " deyince, Hazret-i Ömer:

" İsmini söyle! " dedi.

Huseyl:

" Onun ismi 'Merhab'dır! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Olur! O yolu tut! " buyurdu.

Hazret-i Ömer, Huseyl'e:

" Bu yolun ismini önce söyleseydin ya! " dedi. 73

-------------------------------------

69. Semhûdî, Velau'l-vela, c. 3, s. 1028.

70. Semhûdî, Velau'l-vela, c. 3, s. 1028.

71. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 639, 640.

72. Diyarbekrî, Târihu'l-hamîs, c. 2, s. 44.

73. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 639, 640, Diyarbekrî, Târîhu'l -hamîs, c. 2, s. 44.

Âmir b. Ekvâ'ya Recez Söylettirilişi

Seleme b. Ekvâ'nın bildirdiğine göre; Seleme'nin amcası Amir b. Ekvâ (Sinan) da, Hayber seferine katılanlar arasında bulunuyordu. 74

Kendisi, şairdi. 75

Bir gece, Peygamberimiz aleyhisselamla birlikte giderlerken, 76 İslâm mücahidlerinden birisi, ona:

" Ey Âmir! Bize recezlerinden [kısa vezinli şiirlerinden] bir parça dini etsen ya! " demişti.

Bunun üzerine, Âmir hayvanından indi77 ve:

" Ey Allah'ım! Sen bize hidayet ve rahmet ihsan etmemiş olsaydın, biz muhakkak dalâlet ve sapkınlık içinde kalırdık!

Bizim üzerimize yürüyen kâfirler, bizim kaçındığımız fitne ve fesadı [dinden döndürme kötülüğünü] bize yapmak istedikleri ve bizimle karşılaştıkları zaman, kalblerimize sükûnet ve metanet indir, ayaklarımıza sebat ver! 78

Biz bağırışlarla çarpışmaktan korkutulmak istenilsek de, çarpışmaya çağırıldığımız zaman, gelir ve ondan geri kalmayız!

Düşmana arka çevirip kaçmaktan da kaçınınz! " 79 mealli kıt'asını okuyunca, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Şiir okuyup develeri hızlandıran kimdir?" diye sordu.

Sahabiler.

" Âmirb. Ekvâ'dır! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah ona rahmet etsin! " diye dua etti. 80

Peygamberimiz aleyhisselam herkime rahmet ve mağfiretle dua ederse, o muhakkak şehit olurdu.

Hazret-i Ömer, Peygamberimiz aleyhisselamın Âmir için rahmet dileğini işitince: 81

" Vallahi yâ Rasûlallah! Bu duanızla, Âmir'e cennetlik gerçekleşti! Keşke onu bize bağışlasaydın da, kendisinden bir müddet daha yararlansaydık! " dedi.

Gerçekten de, Âmir b. Ekvâ, Hayber'de şehit oldu. 82

-------------------------------------

74. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 342.

75. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 47, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 72.

76. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 72.

77. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 47, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 72.

78. İbn İshak, İbn Hişam, Sıre, c. 3, s. 342, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 638, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 111 , Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 431 , Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 148.

79. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 638, İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 308, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 48, Buhârî, Sahih, c. 72.

80. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 48, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 72.

81. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 111.

82. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 3, s. 343, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 700, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 111, c. 4, s. 303, Ahmed b. Hanbel. Müsned. c. 4. s. 48. Buhârî. Sahih. c. 5. s. 72.

Keşif Birliği Tarafından Yakalanan Casusun Sorguya Çekilişi

Peygamberimiz aleyhisselam; bazı süvarileri, Abbâd b. Bişr'in kumandası altında, keşif ve tecessüs için öncü olarak ileri sürmüştü.

Abbâd b. Bişr; Eşca' kabilesinden olup Yahudiler hesabına casusluk yapan bir bedevî (çöl Arabi) yakaladı ve ona:

" Sen kimsin?" diye sordu.

Bedevî:

" Ben kaybettiğim devemi arayan bir arayıcıyım! " dedi.

Abbâd b. Bişr

" Sende Hayber hakkında bir bilgi var mı?" diye sordu. 83

Bedevî:

" Sen benden Hayber hakkında mı, yoksa Hayberliler hakkında mı; hangisinden bilgi istiyorsun?" dedi.

Abbâd b. Bişr

" Yahudilerden! " dedi.

Bedevî:

" Olur!

Kinane b. Ebi'l-Hukayk ve Hevze b. Kays, Gatafan'dan olan müttefiklerinin yanına gitti. Onlardan asker toplayıp Hayber'in bir yıllık mahsulünü onlara vermeyi va'd ettiler.

Gatafanlar, Utbe b. Bedr'in kumandası altında, atları, silahları ve hazırlıklarıyla gelip Yahudilerin kalelerine girdiler.

Onlar şimdi Yahudilerle birlikte kalelerdedirler.

Kalelerde 10. 000 savaş eri bulunuyor. &4 Onlar, Muhammed ve ashabı ile çarpışmak için bekliyor-lar! 85

Onlar, oklarla vurulmaz, başa çıkılmaz kalelilerdir!

Kendilerinin yanlarında da, pek çok silahlan ve yiyecekleri vardır.

Yıllarca kuşatılacak da olsalar, yine, bunlar kendilerine yeterlidir.

Onların kalelerinde içecekleri, devamlı akar sulan davardır.

Onlara hiç kimsenin dayanabileceğini sanmıyorum! " dedi.

Abbâd b. Bişr, kamçısını kaldırıp ona birkaç kamçı vurdu ve:

" Sen ancak onların bir casususundur! Bana doğrusunu söyle! Yoksa boynunu vururum! " dedi.

Bedevî:

" Sana doğrusunu söylersem, bana eman verir, kanımı bağışlar mısın?" diye sordu.

Abbâd b. Bişr

" Evet! " dedi.

Bunun üzerine, Bedevî:

" Onlar, Yesrib Yahudilerine (Benî Kurayza ile Benî Nadîriere) yapmış olduğunuz şeyden korkuya düşmüş bir cemaattirler.

Medine Yahudileri, Medine'ye emtia satın almaya giden amcamın oğlunu buldular. Sizin sayıca az, atlarınızın ve silahlarınızın da az olduğunu haber vermek üzere, onu Kinane b. Ebi'l-Hukayk'a göndermişler.

Ona:

'Muhammed, şimdiye kadar sizin gibi iyi çarpışan bir kavimle karşılaşmamıştır.

Muhammed'in; harp malzemelerinizin, sayınızın, silahınızın çokluğunu, kalelerinizin sarplığını bilemeyerek üzerinize yürümesine, Kureyşîler ve Araplar sevinmektedirler.

Kureyşîlerve başkaları, durumu dikkatle izliyorlar.

Kureyşîler

" Hayber Yahudileri Muhammed'i yenecektir! Eğer Muhammed muzaffer olursa, bu temelli horluk olur! ' diyorlar' demişler.

Ben bütün bunları işitmiş bulunuyorum.

Kinane b. Ebi'l-Hukayk, bana:

'Sen git de, yolda onların önlerine geç!

Onlar senin ne iş üzerinde bulunduğunu anlayamazlar.

Sen onları bizim hesabımıza korkut!

Bir dilenci gibi, yanlarına sokul.

Onlara sayımızın ve yardımcılarımızın çokluğunu anlat!

Kendileri hakkında edineceğin haberlerle yanımıza dönmekte acele et! ' dedi." 86

Abbâd b. Bişr bedevîyi Peygamberimiz aleyhisselamın yanına getirdi ve kendisinden aldığı bilgileri Peygamberimiz aleyhisselama arzetti.

Hazret-i Ömer:

" Vurun onun boynunu" dedi.

Abbâd b. Bişr

" Ben ona eman verdim! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Abbâd! İş belli oluncaya kadar, sen onu yanında tut! " buyurdu. 87

Bedevî bir iple bağlandı.

Peygamberimiz aleyhisselam, Hayber'e varınca, Bedevîye İslâmiyeti anlattı ve:

" Seni üç kere İslâmiyete davet edeceğim. Müslüman olmazsan, boynundan ip çıkan İm ayacaktır! " buyurunca, bedevî Müslüman oldu. 88

-------------------------------------

83. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 640, Diyarbekıf, Târîhu'l-Hamîs, c. 2, s. 44.

84. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 640.

85. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 44.

86. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 640, 641.

87. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 641, Diyarbekıf, TânTiu'l-Hamîs, c. 2, s. 44.

88. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 641.

Hayber Yahudilerinin Gatafanların Desteğini Sağlamaları

Bedevinin dediği doğru idi:

Kinane b. Ebi'l-Hukayk ile Hevze b. Kays, yanlarına Yahudilerden 14 kişi alarak müttefikleri bulunan Gatafanlara gitmişler, Hayberln bir yıllık hurma mahsulünün yarısını vermeyi taahhüt edip onların yardımını sağlamışlardı.

Gatafanlar, Utbe b. Bedr'in kumandası altında hazırlıklı ve atlı olarak Hayber'e gelip Yahudilerle birlikte kalelere girmişlerdi. 89

Peygamberimiz aleyhisselam Hayber'e gelmeden üç gün önce, Uyeyne b. Hısn da, Yahudilere yardım etmek üzere, Gatafanlardan 4. 000 kişi ile gelip Natat kalesine girmiş bulunuyordu. 90

-------------------------------------

89. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 640, 642.

90. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 650.

Mücahidlerin Yolda Yüksek Sesle Tekbir Getirmekten Men Edilmeleri

İslâm mücahidleri, bir vadiye erişince:

" Allahuekber! Allahuekber! Lâ ilahe illallâhu vallâhu ekber! " diyerek hep birden yüksek sesle tekbir getirmeye başlamışlardı.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Nefeslerinize acıyınız!

Çünkü, sizin dua ettiğiniz Allah ne sağırdır, ne de gaibdir!

Siz en çok işiten ve en yakın olan Allah'a dua ediyorsunuz" * buyurdu. 91

-------------------------------------

* Kays b. Abbâd, " Resûlullah aleyhisselamın ashabı, üç yerde, 1) çarpışma arasında, 2) cenaze sırasında, 3) zikir sırasında sesi yükseltmekten hoşlanmazlardı" der. (İbn Ebi Şeybe, Musannef, c. 12, s. 462, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 153).

91. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 394, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 75.

Peygamberimiz aleyhisselamın Varışı ve Allah'a Dua Edişi

Kılavuz; İslâm mücahidlerini Şerir vadisine kadar götürdü. 92

Şerir; Hayberyakınında bir vadidir. 93

Karkara vadisine erişilince, namaz vakti girmişti.

Peygamberimiz aleyhisselam, vadiden çıkıncaya kadar namazı kılmadı. 94

Karkara Hayber'e altı mildir. 95 İslâm mücahidleri, Karkaraya ininceye kadar vadiyi takip ettiler. 96

Pegyamberimiz aleyhisselam, Şıkk ile Natat arasında konakladı.

Oradaki böğürtlen, Sincan dikenlik ve çalılığı üzerinde namazını kıldı. Namaz kıldığı yer, çevresi taşla çevrilerek mescid haline getirildi. 97

Sonra, doğrulup Şıkk kalesiyle Natat kalesi arasından, Hayber'e doğru ilerlediler. 98

Peygamberimiz aleyhisselam, o sırada " Durunuz! " buyurarak mücahidleri durdurdu ve Allah'a şöyle dua etti:

" Ey göklerin ve gölgelediklerinin Rabbi olan Allah'ım!

Ey yerlerin ve yüklenip taşıdıklarının Rabbi olan Allah'ım!

Ey şeytanların ve saptırdıklarının Rabbi olan Allah'ım!

Ey rüzgârların ve savurduklarının Rabbi olan Allah'ım!

Biz Senden bu kentin hayrını ve iyiliğini, bu kent halkının hayrını ve iyiliğini ve kentte bulunan herşeyin hayrını ve iyiliğini dileriz!

Bu kentin şerrinden, bu kent halkının şerrinden, bu kentte bulunan herşeyin şerrinden de Sana sığınırız!

Haydi ilerleyiniz, Bismillah! " 99

-------------------------------------

92. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 641.

93. Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 4, s. 1233.

94. Semhûdî, Vefâ, c. 3, s. 1028.

95. Semhûdî, Vefâ, c. 4, s. 1288.

96. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 641.

97. Semhûdî, Vefâ, c. 3, s. 1028.

98. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 641, 642.

99. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 343, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 642, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 203, 204, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 217, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 131, Zehebî, Megâzî, s. 217, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 148, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 183, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 45, Halebî, İnşân, c. 3, s. 729, Zürfcânf, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 221.

Hayber Yahudilerinin Zanları, Görüşleri ve Savaşmaya Hazırlanıp Aralarında Anlaşmazlığa Düşmeleri

Hayber Yahudilerinin 10. 000 kişilik savaş erleri 100 her gece tanyeri ağarmadan önce silahlarını kuşanıp savaş düzenine göre saf bağlarlar; 101 kalelerine, kalelerinin sarplığına, silahlarının ve sayılarının çokluğuna bakarak Peygamberimiz aleyhisselamın kendileriyle çarpışamayacağını sanırlar ve:

" Muhammed mi bizimle çarpışacak?! Ne kadar uzak! " diyerek gururlanırlardı. 102

Peygamberimiz aleyhisselam geceleyin meydanlarına gelip konuncaya kadar, Hayber Yahudilerinin haberleri olmadı.

Hayber Yahudileri, aralarında anlaşmazlığa da düştüler.

Haris Ebu Zeyneb adındaki Yahudi kaleler dışında karargâh kurmalarını ve Peygamberimiz aleyhisselamla kaleler dışında çarpışmalarını teklif ve tavsiye etmiş ve:

" Benim gördüğüm, Muhammed tarafından kuşatıldıktan sonra onun emrine boyun eğerek kalelerinden inmek zorunda kalanlar için hayat hakkı kalmamış, onlardan kimisi esir edilmiş, kimisi de sonradan öldürülmüştür! " demişti.

Yahudiler

" Bizim bu kalelerimiz, senin o misal getirdiğin kalelere benzemez! Bu sarp kaleler, dağların tepeleri üzerindedir! " demişler, Hâris'in görüşünü benimsememişler ve kalelerine sığınmışlardı. 103

Yahudilerin ileri gelenlerinden Sellâm b. Mişkem Hayber'in Sa'b b. Muaz kalesinde idi.

Yahudi casuslarından birtopluluk onun evine gittiler.

Ona, kaleden dışarı çıkıp da mı, yoksa kalelere sığınarak mı çarpışılmasının uygun olacağını danıştılar.

Sellâm, onları kaleden dışarı çıkarak çarpışmaya teşvik etti ve:

" Yerinde olan görüş; Abdullah b. Übeyy'in öğüt yoluyla size işaret eylediğidir! " dedi.

Fakat, Hayberliler kalelerden dışarı çıkmaya cesaret edemeyerek kalelerinde kaldılar. 104

Peygamberimiz aleyhisselamın İslâm mücahidleriyle birlikte Hayber'e geldiği gece Hayberliler hep uykuya dalmışlar, hiç kımıldamamışlar, horozları bile ötmem işti. Güneş doğunca, tarlalarına gitmek üzere kalelerinin kapılarını açmışlardı. 105

Enes b. Malik der ki:

" Resûlullah aleyhisselam bir kavimle çarpışacağı zaman, sabah olmadıkça onlara ansızın baskın yapmaz, ezan sesi işitirse baskın yapmaktan vazgeçer, ezan sesi işitmezse baskın yapardı.

Hayber'e geceleyin inmiştik.

Resûlullah aleyhisselam orada geceyi geçirdi. 106

Sabah namazını Hayber'in yanıbaşında, daha karanlık iken kıldık. 107

Sabah olup Hayber'den ezan sesi işitmeyince, 108 hayvanına bindi.

Bizler de hayvanlarımıza bindik.

Ben Ebu Talha'nın terkisine bindim.

Giderken, benim dizim Resûlullah aleyhisselamın dizine değmekte idi. 109

Sabahleyin, Hayber işçileriyle karşılaştık. 110

İşçiler, kaleden çıkıp, araçları, zenbilleri, kovaları ile* tarlalarına gidiyorlardı.

Resûlullah aleyhisselamla askerlerini görür görmez:

İşte Muhammed ve Hamîs! 111 İşte Muhammed ve Hamîs! Vallahi, Muhammedi İşte Muhammed ve Hamîs! '112 diyerek bağırıştılar ve hemen arkalarına dönüp kaçtılar. 113

Resûlullah aleyhisselam, ellerini kaldırdı 114 ve:

'Allahuekber! Allahuekber! Harab olup gitti Hayber!

Biz düşman bir kavmin yurduna baskın yapıp girdik mi, uyarılmış olan o kâfirlerin hali yaman olur! ' buyurdu 115 ve bunu üç kere tekrarladı." 116

Hamîs; ordu, 117 büyük askerî birlik demektir.

Cahiliye çağında da, orduya hamîs denirdi. 118

Orduya hamîs denilmesi de beş kısımdan; yani öncü, ardcı, orta, sağ ve sol yan birliklerinden oluştuğu içindir. 119

Peygamberimiz aleyhisselam, Menzile mevkiine kadar ilerledi, hayvanından indi, yürüyerek oradaki bir kayaya doğru gitti. 120

Hayvanın yularını çekmek istediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hayvanı kendi haline bırakınız! " buyurdu.

Hayvan kayanın yanına varıp çöktü. 121

Peygamberimiz aleyhisselam, ağırlıklarının yanına bırakılmasını, mücahidlerin de oralara inmelerini em retti. 122

Hayber'e, hurmaların koruk ve ham bulunduğu bir sırada gelinmişti.

Hava ise çok sıcak ve sıcaklık da tehlikeli derecede idi. 123

Menzile karargâhında, Peygamberimiz aleyhisselam için bir mescid yapıldı. 124

Peygamberimiz aleyhisselam nafile (teheccüd) namazını orada kıldı.

Menzile adını taşıyan bu mescid taştan yapılmıştı. 125

Menzile Mescidi, içinde bayram namazları da kılınan en büyük ve geniş mesciddir.

Peygamberimiz aleyhisselamın namaz kılarken yöneldiği kaya da bu mescidin içindedir. 126

-------------------------------------

100. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 637, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 730.

101. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 642.

102. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 637, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 730.

103. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 737, 738.

104. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 44, 45.

105. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 642.

106. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 343, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 183.

107. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 109, Buhârî, Sahîh, c. 1, s. 97.

108. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 343.

109. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 343, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 109, Buhârî, c. 1, s. 98, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 183.

110. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 343, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 183.

* Baltalan ve kazmalanyla (Vâkıdî, c. 2, s. 642, İbn Sa'd, c. 2, s. 106).

111. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 343, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 111.

112. Mâlik, Muvatta', c. 2, s. 468, İbn Sa'd, c. 2, s. 108, Buhârî, c. 5, s. 73.

113. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 343, Vâkıdî, c. 2, s. 642, 643, İbn Sa'd, c. 2, s. 108, 109.

114. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 111, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 113.

115. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 344, Mâlik, Muvatta', c. 2, s. 468, 469, Vâkıdî, c. 2, s. 643, İbn Sa'd, c. 2, s. 109, Buhârî, c. 1, s. 98, c. 5, s. 73, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 121 Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 153, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 148.

116. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 111, Buhârî, c. 1, s. 98.

117. Buhârî, Sahîh, c. 1, s. 228, İbn Esîr, Nihâye, c. 2, s. 79.

118. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 6, s. 551.

119. Süheylî, c. 6, s. 551, İbn Esîr, Nihâye, c. 2, s. 79, Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 17, s. 237, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 175, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 45, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 730.

120. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 643.

121. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 643, Semhûdî, Vefâu'l-Vefâ, c. 3, s. 1028.

122. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 643.

123. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 660.

124. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 643, Semhûdî, Vefâ, c. 3, s. 1028, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 45.

125. Semhûdî, Vefâ, c. 3, s. 1028, Diyarbekrî, c. 2, s. 45.

126. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 45.

Hubab b. Münzir'in Karargâh Hakkında Arzettiği Görüşünü Peygamberimiz aleyhisselamın Benimseyip Muhammed Mesleme'ye Karargâh İçin Elverişli Bir Yer Aratışı

Hubab b. Münzir:

" Yâ Rasûlallah! Burası Natat kalesine çok yakındır. Hem de, Hayber'in bütün savaşçıları orada toplanmıştır. 127

Ben Natat kalesi halkını çok iyi tanırım.

Onlar kadar uzaklara ok atabilen ve onlar kadar oklarını isabet ettiren bir kavim yoktur.

Bununla birlikte, onlar bizim üst tarafımızda da bulunuyorlar. 128

Bizim bütün tutum ve davranışlarımızı görebilecek, öğrenebilecek bir mevkidedirler.

Biz ise, onların tutum ve davranışlarını görebilecek, öğrenebilecek mevkide değiliz! 129

Onların okları, yukarıdan aşağı doğru hızla iner, 130 bizim oklarımız ise onlara ulaşmaz! 131

Bununla birlikte, onların evlerinden sık sık çıkıp sık hurma ağaçlan içinde siperlenmeyeceklerinden de emin değilim. 132

Burası, humna bahçeleri arasında tehlikeli bir yerdir.

Tehlikelerden, bozukluklardan uzak bir yeri karargâh edinmeyi emretseniz olmaz mı?133

Hiç değilse, şu kara taşlık, kayalık yeri aramızda bulunduralım.

Yahudilerin atacakları oklar bize erişemesin! " dedi. 134

Peygamberimiz aleyhisselam, Hubab b. Münzir'e:

" İşaret ettiğin görüş yerindedir! " buyurdu135 ve Muhammed b. Mesleme'yi yanına çağırarak, ona:

" Bak! Yahudilerin kalelerinden ve bataklık hastalığından uzak, Yahudi evlerinden yapılabilecek saldırılardan emniyet ve selamette kalabileceğimiz, karargâh edinmeye elverişli bir yer araştır! " buyurdu.

Muhammed b. Mesleme etrafı dolaşarak Reci'e kadar vardıktan sonra, geceleyin Peygamberimiz aleyhisselamın yanına döndü ve:

" Senin için, karargâh edinmeye elverişli bir yer buldum! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah'ın bereketi onun üzerinde olsun! " buyurdu. 136

-------------------------------------

127. Diyarbekıİ, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 46.

128. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 643, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 731.

129. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 46.

130. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 643, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 731.

131. Diyarbekıi, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 46.

132. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 643, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 731.

133. Diyarbekıİ, Târîhu'l-Hamîs, c. 2, s. 46.

134. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 643.

135. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 46, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 731.

136. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 644, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 731.

Sellâm b. Mişkem'in Teşviki Üzerine Yahudilerin Savaşmaya Karar Vermeleri

Hayber Yahudileri, Peygamberimiz aleyhisselamın ordusu ile birlikte Hayber'e geldiğini görünce, kalelere çekilmişler, Sellâm b. Mişkem'e gidip durumu haber vermişlerdi.

Sellâm b. Mişkem:

" Siz benim sözümü dinlemediniz! Muhammed'in üzerine yürümekte kusur ettiniz!

Bari burada onunla çarpışmakta kusur etmeyiniz!

Onunla çarpışa çarpışa ölmeniz, sizin için, tek başınıza kalmanızdan hayırlıdır" dedi.

Bunun üzerine, Yahudiler, sonuna kadar savaşmaya kararverdiler.

Mallarını, çoluk ve çocuklarını Ketibe kalesine götürdüler.

Erzak ve yiyeceklerini de Nâim kalesinde depoladılar.

Bütün savaş erlerini Natat kalesinde topladılar.

Sellâm b. Mişkem de, hasta olduğu halde, onlarla birlikte Natat'a geldi. Yahudileri savaşmaya kışkırttı durdu ve orada da öldü. 137

-------------------------------------

137. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 45.

Peygamberimiz aleyhisselamın Mücahidleri Öğütleyişi ve Cihada Teşvik Buyuruşu

Peygamberimiz aleyhisselam, Hayber Yahudilerinin savaşmaya hazırlandığını anlayınca, geceleyin mücahidleri Natat kalesinde toplanan Yahudilerle çarpışmak üzere hazırladı.

Sabır ve sebat ettikleri takdirde muhakkak zafere ve ganimete ereceklerini onlara müjdeledi ve kendilerini çarpışmaya teşvik etti.

Yahudiler İslâm karargâhına ok yağdırmaya başladılar. 138

Yahudilerin attıkları oklar İslâm karargâhının gerisine düşmekte, 139 İslâm mücahidleri de bu okları toplayıp yaylarına yerleştirerek onlara atmakta idiler. 140

İslâm mücahidleri o gün Natat'taki Yahudi topluluğu ile akşama kadar savaştılar.

İlk günde, Natat Yahudilerinin attıkları oklarla yaralanan mücahidlerin sayısı elliyi buldu.

Hubab b. Münzir:

" Yâ Rasûlallah! Karargâhı hemen değiştirsen iyi olur" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Akşam olunca, inşaallah değiştiririz! " buyurdu.

Akşamleyin, Peygamberimiz aleyhisselam, yakınlarındaki evlerden gelebilecek tehlikelerden ashabını korumak için, karargâhın yeni yere değiştirilmesini emretti.

Mücahidler karargâhı Reci'e taşıdılar.

Hazret-i Osman da Reci' karargâhında görevlendirildi.

-------------------------------------

138. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 45, 46).

139. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 644.

140. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 644, Diyarbekrî, Târîîıu'l-Hamîs, c. 2, s. 46.

Natat ve Nâim Kaleleri Önünde Savaşa Devam Edilişi

Peygamberimiz aleyhisselam; her gün sabahleyin silahlanarak İslâm mücahidleri ile birlikte bayraklarını çekip gelmekte, Natat'ın üst tarafında akşama kadar Yahudi kuvvetleriyle savaşmakta, akşam olunca da Reci' karargâhına dönmekte idi.

Yaralanan mücahidler, Reci' karargâhına götürülüp tedavi edilmekte idiler.

İlk günde yaralananlar da orada tedavi edilmişlerdi. 141

-------------------------------------

141. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 644, 646.

Peygamberimiz aleyhisselamın Hastalanışı ve Savaşa Bazı Sahabilerin Kumandası Altında Devam Edilişi

Büreyde b. Husayb'ın bildirdiğine göre; Peygamberimiz aleyhisselam, tutulup bir-iki gün süren yanm baş ve yüz ağrısından dolayı Müslümanların yanına çıkamamış, 142 aksancağını Hazret-i Ebu Bekir'e verip onu Yahudilerle çarpışmaya göndermişti.

Hazret-i Ebu Bekir mücahidi erle gitti, şiddetle çarpıştı. Fakat, kaleyi ele geçiremedi. 143 Bozguna uğradı, geri döndü. 144

Ertesi günü, mücahidlerle birlikte Hazret-i Ömer gönderildi. O da, Hayber Yahudileriyle şiddetle çarpıştı. Fakat, ona da kaleyi fethetmek nasip olmadı. 145 Mücahidlerle birlikte bozulup geri döndüler ve birbirlerini korkaklıkla suçladılar. 146

Hazret-i Ömer tekrar gitti. Yine zafer elde edemedi. 147

Peygamberimiz aleyhisselam, sancağını Ensardan bir zâta (Sa'd b. Ubâde'ye) verdi.

O da, gitti, bir iş yapamadan geri döndü.

-------------------------------------

142. Taberî, Târîh, c. 3, s. 93, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 37, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 219.

143. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 349, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 353, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 37, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 150.

144. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 37.

145. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 349 Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 353, Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 37, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 150.

146. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 37.

147. Diyarbekrî, Târihu'l-Hamîs, c. 2, s. 48.

Yahudilerin Saldırıya Geçişi ve Mücahidleri Bozguna Uğratışı

Yahudilerin hücum birlikleri, önlerinde Haris Ebu Zeyneb olduğu halde, yerleri sarsa sarsa ilerlemeye başladılar.

Ensar sancaktarı, İslâm mücahidleriyle birlikte onları karşıladı, kalelerine girinceye kadar, onları geriletti.

Fakat, Merhab'ın kardeşi Üseyr, kaleden askerleriyle çıkıp Ensar sancaktarının kumandası altındaki Müslümanları bozguna uğrattı. Peygamberimiz aleyhisselamın bulunduğu yere kadar gelip dayandılar.

Peygamberimiz aleyhisselam, mücahidlere kızdı, Allah'ın Müslümanlara dünyadaki ve ahiretteki vaadlerini hatırlattı. Üzgün olarak akşamladı.

Ensar sancaktarı Sa'd b. Ubâde de yaralandı.

Ensar ve Muhacir sancaktarlanyla arkadaşları, birbirlerini geç ve ağır davranmakla suçlamakta ve:

" Hep sizin yüzünüzden! " demekte idiler. 148

Yedi gün, Reci' karargâhından gelinip, Natat'a üst tarafından hücumlar yapıldı. 149

-------------------------------------

148. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 653.

149. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 645.

Mahmud b. Mesleme'nin Üzerine Bırakılan Taşla Şehit Edilişi

Yazın en sıcak bir günü idi. Mahmud b. Mesleme, hararetten ve çarpışmaktan yorgun ve bitkin düşmüştü. Silahlarının hepsi de üzerinde bulunuyordu. Gölgelenmek ve dinlenmek için Nâim kalesinin dibine oturmuştu.

Nâim kalesinde savaşçı bulunmadığını, orada ancak erzak ve eşya bulundurulduğunu sanıyordu.

Merhab* yukarıdan Mahmud b. Mesleme'nin üzerine el değirmeni taşını bıraktı.

Taş, onun başına düşünce, miğferini ezdi, alnının derisini yüzüne kadar yüzüp indirdi.

Mahmud b. Mesleme, Reci'deki İslâm karargâhına götürüldü. Aldığı yaradan, üç gün sonra, Merhab'ın öldürüldüğü gün, dünyaya gözlerini yumdu. 150

-------------------------------------

* Yahut, Kinane b. Ebi'l-Hukayk (İmam Muhammed, Siyeru'l-kebîr, c. 1, s. 281, Diyarbekrî, Târîhu'l-Hamîs, c. 2, s. 46).

150. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 645, 648.

Âmir b. Ekvâ'nın Merhab'la Çarpışırken Kendi Kılıcıyla Yaralanıp Şehit Oluşu

Hayberli Yahudilerin kumandanlarından ve ünlü kahramanlarından Merhab, kılıcını sallaya sallaya kaleden dışarı çıktı. 151

Merhab'ın kılıcında:

" Bu kılıç Merhab'ın kılıcıdır ki, onu kim tadarsa helak olur! " diye yazılı idi. 152

Merhab, dışarı çıkınca:

" Hayber halkı iyi bilir ki; ben gelip çatan harplerin tutuştuğu, kızıştığı zamanlarda, tepeden tımağa kadar silahlanan, cesareti ve kahramanlığı denenip durmuş olan Merhab'ımdır! " diye övünerek, kendisiyle çarpışacak er diledi.

İslâm mücahidlerinden Âmir b. Ekvâ da, onunla çarpışmak için ortaya çıkıp:

" Hayber halkı iyi bilir ki; ben de, tepeden tımağa kadar silahlı, kendisini savaşın dehşetleri ve şiddetleri içine atmaktan çekinmeyen Âmir'imdir! " dedi.

Hemen birbirleriyle vuruştular. 153

Önce, Merhab Âmir'e kılıçla saldırdı.

Âmir kalkanı ile korundu.

Merhab'ın kılıcı kalkana saplandı.

Âmir kılıcını kaldırıp Merhab'ın bacağına, aşağıdan yukarıya doğru olanca hızıyla çaldı! 154

Âmir b. Ekvâ'nın kılıcı kısa idi. 155

Âmir, Merhab'ın bacağına kılıcını hızla vurduğu zaman, kılıcın ağzı kendisine yönelip kendi bacağının orta damarını kesiverdi! 156

Bu yara, kendisinin şehit olmasına sebep oldu. 157

Peygamberimiz aleyhisselam, Reci'den Menzileye döndüğü zaman, Âmir b. Ekvâ yaralanmış bulunuyordu.

Kendisi hemen Reci'e götürüldü. 158

Peygamberimiz aleyhisselam, onu Reci'deki bir mağaraya Mahmud b. Mesleme ile birlikte gömdü. 159

Yüce Allah, ikisinden de razı olsun!

-------------------------------------

151. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 110, 111, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 51, 52, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1440.

152. İmam Muhammed, Siyeru'l-kebîr [Serahsî Şerhi], c. 2, s. 606.

153. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, 3. 110, 111, Ahmed ta. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 51, 52, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1440.

154. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 111, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 52, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 49.

155. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 176, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 49.

156. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 111, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 52, Kastalânî, c. 1, s. 176, Diyarbekrî, c. 2, s. 49.

157. Vâkıdî, c. 2, s. 658, Kastalânî, c. 1, s. 176, Diyarbekrî, c. 2, s. 49, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 729.

158. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 658.

159. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 658, İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 303.

Hayber Yahudilerinin İslâmiyete Davet Edilişi

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Yahudilere bir şeytan gelmiş de:

'Muhammed, ancak, mallarınızı ele geçirmek için sizinle çarpışıyor! ' demiş.

Onlara:

'Öyle ise, Lâ ilahe illallah deyiniz de, mallarınızı, canlarınızı koruyunuz! Ahiretteki hesabınız ise Allah'a aittir! ' diye sesleniniz! " buyurdu.

Yahudilere seslendiler.

Yahudiler

" Musa'nın aramızdaki Kitabı olan Tevrafa yemin ederiz ki; biz ne istediğiniz şeyi yaparız, ne de dinimizi bırakırız! " diyerek karşılık verdiler. 160

-------------------------------------

160. Vâkıdı, Megâzı, c. 2, s. 653.

Natat Çevresindeki Hurma Ağaçlarının Kesilişi

İslâm mücahidi eriyle Yahudi kuvvetlen arasında sık ağaçlı hurma bahçeleri bulunuyor ve Yahudilerin bunlar arasında siperleneceklerinden endişe ediliyordu. 161

Yahudilerin yegâne iktisadî güçleri de, Medine'de yitirip Hayber'de buldukları hurma bahçeleri idi.

Nitekim, Medine'den ayrıldıkları sırada, Sellâm b. Ebil-Hukayk:

" Biz, buradaki hurmalıklarımızı bırakıyorsak, Hayber'in hurmalıklarına varıyoruz! " diyerek bağır-mışti. 162

Bunlar, onlara, evlatlarından daha sevgili idi. 163

Hayberliler Gatafanları ne zaman kendilerine yardıma çağımnışlarsa, onlara hep Hayber'in hurma mahsulünden vermeyi taahhüt etmişlerdi. 164

Düşmanın iktisadî gücünü sarsmak, ona indirilecek darbenin en etkilisi ve en yenicisi idi.

Bunun için, Hubab b. Münzir, Peygamberimiz aleyhisselama:

" Yâ Rasûlallah! Hurma ağaçları, Yahudilere evlatlarından daha sevgilidir. Onların hurma ağaçlarını kes de, ümitleri ve direnme güçleri kırılsın! " demişti.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, hurma ağaçlarının kesilmesini emretti.

Müslümanlar, Natat hurma bahçelerinden, dört yüz ağaçtan başka ağaç kesmediler. 165

-------------------------------------

161. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 643, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 731.

162. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 375, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 565, 566.

163. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 644.

164. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 640, 642, 643.

165. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 644, 645.

Yahudilerden Ayrılıp Gitmesi İçin Uyeyne b. Hısn'la Konuşulması

Gatafanların başkanı Uyeyne b. Hısn'ın Gatafan savaş erleriyle gelip Hayber kalesine girdiği ve Yahudilerin yanında bulunduğu sıralarda, Peygamberimiz aleyhisselam ona Sa'd b. Ubâde'yi gönderdi.

Sa'd b. Ubâde, kalenin dibine kadar varıp:

" Ben Uyeyne b. Hısn'la konuşmak istiyorum! " diyerek onlara seslendi.

Uyeyne b. Hısn Sa'd b. Ubâde'yi içeri almak isteyince, Merhab:

" Onu içeri sokma!

O, kalemizin bozuk yerlerini görür, gelinecek köşelerini öğrenir!

Fakat, sen onun yanına git! " dedi. 166

Merhab'ın köşkü ile kardeşi Yâsir'in konağı da Natat'ta idi. 167

Uyeyne b. Hısn:

" Kalenin sarplığını, çetinliğini ve kaledeki savaş erlerinin çokluğunu görsün diye onu içeri sokmak isterdim" dedi.

Merhab, Sa'd b. Ubâde'nin içeri sokulmasına yanaşmadı.

Bunun üzerine, Uyeyne b. Hısn, kalenin kapısına vardı.

Sa'd b. Ubâde, ona:

" Resûlullah aleyhisselam beni sana gönderdi.

'Yüce Allah bana Hayberln fethini va'd buyurdu. Siz geri dönüp gidiniz! HayberYahudilerine galebe çaldığımız zaman, Hayberln bir yıllık hurma mahsulü sizin olsun! ' buyuruyor" dedi.

Uyeyne b. Hısn:

" Biz, vallahi, müttefiklerimizi hiçbir şey için geri bırakmayız!

Biz, senin de, senin yanında bulunan kimselerin de şuracıktaki gücünün ne olduğunu çok iyi biliyoruz.

Şu Yahudi kavminin müstahkem kaleler halkı olduğunu, savaş erlerinin sayılarının ve silahlarının çokluğunu da biliyoruz.

Eğer sen ve yanındakiler burada daha fazla kalırsanız, mahvolacaksınız.

Eğer çarpışmak isterseniz, savaş erlerini ve silahlarını üzerinize çekmekte acele etmiş olacaksınız!

Hayır! Vallahi, şu Hayberliler ansızın baskın yapıp sizi mağlup eünek maksadıyla üzerinize yürümüş ve bunu başaramayarak geri dönüp gitmiş olan Kureyş kavmi gibi değillerdir.

Bunlar savaşta size öyle tuzaklar kuracaklar ve onu öyle uzatıp duracaklar ki, en sonunda onlara eğilmek zorunda kalacaksınız! " dedi.

Sa'd b. Ubâde:

" Ben şüphesiz olarak bilir ve sana da bildiririm ki; sana teklif ettiğimiz şeyi içinde bulunduğun şu kalede bir gün dilemek zorunda kalacaksın da, sana kılıçtan başka karşılık vermeyeceğiz

Ey Uyeyne! Yesrib Yahudilerinden yurtları yanıbaşımızda olanların neye uğradıklarını, nasıl darmadağın olduklarını görmüşsündür" dedi ve Peygamberimiz aleyhisselamın yanına dönüp Uyeyne'nin söylediklerini Peygamberimiz aleyhisselama haber vererek, şunları söyledi:

" Yâ Rasûlallah! Yüce Allah sana olan va'dini yerine getirecek ve sana yardım edecektir! Sen şu çöl Arabına bir tek hurma bile verme!

Yâ Rasûlallah! Onlar, kendilerine kılıçların sıyrıldığını görecek olurlarsa, daha önce Hendek'te yaptıkları gibi, yurtlarına kadar kaçarlar! " dedi. 168

Gatafanlardan Benî Fezâre cemaatine de, Hayber Yahudilerine yardım etmekten vazgeçtikleri, dönüp yurtlarına gittikleri takdirde Hayber'in bir yıllık hurma mahsulünden verileceği teklif edilmiş, bunlar da Peygamberimiz aleyhisselamın bu teklifine-Uyeyne b. Hısn gibi-yanaşmamışlardır. 169

-------------------------------------

166. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 650.

167. Diyarbekrî, Târflıu'l-Hamîs, c. 2, s. 48.

168. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 650, 651.

169. Musa b. Ukbe'den naklen Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 172, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 154, Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 4, s. 1170, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 55.

Gatafanların Acele Yurtlarına Dönüşü ve Yahudilerin Hayal Kırıklığına Uğrayışı

Peygamberimiz aleyhisselam, mücahidlerin hücumlarını Gatafanların bulundukları kaleye yöneltmelerini emir buyurdu.

Peygamberimiz aleyhisselam bu emri zeval vakti ile akşam vakti arasında ve Gatafanların Natat, Nâim kalesinde bulundukları sırada vermişti.

Peygamberimiz aleyhisselamın seslenicisi:

" Gatafanların içinde bulundukları Nâim kalesi yanında bayraklarınızı çekip sabahlayacaksınız! " diyerek seslenince, Gatafanlaro gecelerini korku içinde geçirdiler.

Bu geceden sonra, gökten mi, yoksa yerden mi geldiğini pek anlayamadıkları bir bağırıcının:

" Ey Gatafan cemaatı! Hayfâ'da bulunan ev halkınız! Ev halkınız! İmdad! İmdad! Ne dere kaldı, ne mal! " diyerek üç kere bağırdığını işittiler, acele Hayber'den ayrılıp yurtlarına gittiler.

Sabaha çıkılınca, Ketibe kalesinde bulunan Kinane b. Ebi'l-Hukayk'a, Gatafanların gittikleri haber verildi.

Kinane'nin elleri yanlarına düştü, zelil oldu. Yok olunacağını anladı ve:

" Biz, şu çöl Araplanyla hep boşuna biraraya geldik durduk.

Biz onların yanına vardık. Bize yardım va'd etmemiş olsalardı, biz Muhammed'le savaşıcı olmazdık.

Sellâm b. Ebi'l-Hukayk'ın:

'Şu çöl Araplarından hiçbir zaman yardım istemeyiniz!

Biz onlan hep denemiş dumnuşuzdur.

Onlar Benî Kurayzalara yardım için çağırılmışlardı. Onları aldattılar.

Biz onlarda bize karşı hiçbir Vefâkârlık göremedik.

Huyey b. Ahtab da, onların yanına kadar gitmişti.

Fakat, onlar Muhammed'den barış dileğinde bulundular.

Sonra Muhammed BenîKurayzalar üzerine yürüyünce, Gatafanlar dağılarak ev halklarının yanlarına döndüler' dediğini unutmamalı idik" dedi. 170

-------------------------------------

170. Vâkıdı, Megâzı, c. 2, s. 651, 652.

Gatafanların Hayber'den Döndüklerine Üzülmeleri

Gatafanlar, Hayfâ'daki halklarına gelip kavuştukları zaman, onları eskiden oldukları durumda buldular ve onlara:

" Sizi herhangi bir sürükleyici oldu mu?" diye sordular.

" Hayır! Vallahi, biz sizin ganimet alıp getirdiğinizi sanmıştık.

Halbuki, yanınızda ne bir ganimet, ne de bir hayır görüyoruz! ?" dediler.

Uyuyne b. Hısn, adamlarına:

" Vallahi, bu, Muhammed ve ashabının aldatmalarındandır!

Vallahi, biz aldatıldık! " dedi.

Haris b. Avf:

" Siz hangi şeyle aldatıldınız?" diye sordu.

Uyeyne b. Hısn:

" Natat kalesinde iken, gecenin ilk üçte biri sıralarında, bir bağırıcının:

'Hayfâ'daki ev halkınız! Ev halkınız! Ne dere kaldı, ne mal! ' diyerek üç kere bağırdığını işittik.

Sesin gökten mi, yoksa yerden mi geldiğini anlayamadık! " dedi.

Haris b. Avf:

" Ey Uyeyne! Vallahi, sağlığında bundan yararlanabilirsin!

Vallahi, işitmiş olduğun ses, gökten gelmiştir!

Vallahi, Muhammed herkesi yenecek; dağların başında olanlara bile, dilerse, erişecektir! " dedi.

Uyeyne b. Hısn, ev halkının yanında birkaç gün oturduktan sonra, adamlarını Yahudilerin yardımına gitmek için yanına çağırdı.

Haris b. Avf, gelip:

" Ey Uyeyne! Sen beni dinle de, evinde otur! Yahudilere yardımı bırak!

Bununla birlikte, sanıyorum ki; Hayber'e döndüğünde, Muhammed orayı fethetmiş, ele geçirmiş bulunacaktır!

Senin bu tutum ve davranışınla, hakkında iyi davranılacağından emin değilim! " dedi.

Uyeyne, Hâris'in sözlerini kabulden kaçındı ve:

" Ben müttefiklerimi hiçbir şey için geri bırakmam! " dedi. 171

-------------------------------------

171. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 652.

İki Mülteci Yahudinin Hayber ve Hayberliler Hakkında Bilgiler Vermeleri

Ka'b b. Malik der ki:

" Reci'deki karargâhımızda bulunduğumuz sırada, Natat halkından Simâk adlı bir Yahudi:

'Eğer bana eman verirseniz, yanınıza geleyim' diyerek seslendi.

Biz:

'Olur! ' dedik, hemen onun yanına koştuk.

Kendisinin yanına ilk varan, bendim.

Ona:

'Sen kimsin?' diye sordum.

'Yahudilerden bir adamım' dedi.

Kendisini alıp Resûlullah aleyhisselamın yanına koyduk.

Yahudi:

'Ey Ebu'l-Kasım! Yahudilerin sakıncalı, gizli, önemli yerlerinden bazılarını sana göstermek şartıyla bana ve ev halkıma eman verir misin?' diye sordu.

Resûlullah aleyhisselam:

'Evet! ' buyurdu.

Yahudi Simâk, Yahudilerin kalelerini ele geçirmeye elverişli yerlerini Resûlullah aleyhisselama haber verdi.

Bunun üzerine, Resûlullah aleyhisselam ashabını yanına çağırdı, onları Yahudilerle çarpışmaya teşvik etti.

Yahudilerin aralarında anlaşmazlık çıktığını ve müttefikleri olan Gatafanların da kaçtıklarını bildirdi." 172

Peygamberimiz aleyhisselam, Reci' karargâhında kaldığı yedi günde, geceleri ashabı arasında sıra ile karargâhı bekleme nöbeti tutturdu.

Altıncı gecede, nöbet sırası Hazret-i Ömer'de idi.

Hazret-i Ömer'in arkadaşlarıyla birlikte gece yarısı ordugâh çevresinde dolaştığı sırada, Yahudilerden bir adam bulunup getirildi.

Hazret-i Ömer, onun boynunun vurulmasını emretti.

Yahudi:

" Beni Peygamberinizin yanına götürünüz! Onunla konuşacağım! " deyince, Hazret-i Ömer onu öldürmekten vazgeçti.

Yahudi ile birlikte Peygamberimiz aleyhisselamın çadırına kadar gittiler. Peygamberimiz aleyhisselamı namazda buldular.

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Ömer'in geldiğini işitince, selam verdi.

Hazret-i Ömer, Yahudi ile birlikte içeri girdi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Yahudiye:

" Gerinde ne haber var ve sen kimsin?" diye sordu.

Yahudi:

" Ey Ebu'l-Kasım! Bana eman ver, sana doğrusunu söyleyeyim?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Olur! " buyurdu.

Yahudi:

" Ben Natat halkının yanından geliyorum. Onların hiç düzenleri kalmamıştır.

Onları bu gece kaleden çıkıyor oldukları halde geride bıraktım! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onlar nereye gidiyorlar?" diye sordu.

Yahudi:

" Öteden beri içinde bulundukları Şıkk kalesine zelil olarak gidiyorlar!

Kendileri senden son derecede korkmuş bulunuyorlar!

Onların yürekleri, korkularından duracak gibi çarpıyor!

Yahudilerin silah, erzak ve yağlan bu kalede depolanmıştır.

Birbirleriyle çarpışırlarken kullanmış oldukları kale araçlarını içinde sakladıkları yeraltındaki ev de bu Natat kalelerindedir" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Nedir o araçlar?" diye sordu.

Yahudi:

" Bir adet mancınık*

İki aded debbabe (kale yapım ve yıkımında kullanılan araç), **

Birçok zırh gömlek,

Miğferler,

Kılıçlar. , gibi silahlardır.

Yarın, kaleye girdiğinde, oraya da girersin! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" İnşaallah! " buyurdu.

Yahudi:

" İnşaallah, seni onun üzerine kadar götürüp durduracağım.

Orayı, Yahudilerden, benden başka hiç kimse bilmez!

Dahası da var! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Nedir o dahası da?" diye sordu.

Yahudi:

" Araçları çıkardıktan sonra, onu Şıkk kalesine dikmedir!

Debbabenin de altına adamlar girip kalenin dibini kazar ve delerler! Orayı bir günde fetheder, ele geçirirsin!

Ketibe kalesinde de böyle yaparsın! " dedi.

Hazret-i Ömer:

" Yâ Rasûlallah! Sanırım ki, bu adam doğru söylüyor" dedi.

Yahudi:

" Ey Ebu'l-Kasım! Bana eman verecek, kanımı dökmeyeceksin, değil mi?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sen emniyet ve selamettesin" buyurdu.

Yahudi:

" Nizar kalesindeki karımı da bana bağışla! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onu da sana bağışladım! " buyurdu ve ona:

" Yahudiler çoluk çocuklarını Natat kalesinden ne için ayırdılar?" diye sordu.

Yahudi:

" Serbestçe çarpışabilmek için onları yanlarından ayırdılar, çoluk çocukları Şıkk ve Ketibe kalelerine gönderdiler" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Yahudiyi İslâmiyete davet etti.

Yahudi:

" Bana birkaç gün mühlet ver! " dedi. 173

-------------------------------------

172. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 646, 648.

* Mancınık; en eski savaş araçlarından büyük bir sapan idi ki, savaşlarda düşman tarafına, düşmanlara ve kalelerine büyük büyük taşlar atmak için kullanılırdı (M. Salahî, Kâmûs-u Osmânî, c. 4, s. 383). Bugün, onun yerini top almıştır (Mütercim Âsım Efendi, Kâmûs Tercem esi, c. 3, s. 80).

** Debbâbe; kalın deri ve tahtalardan yapılmış, kale duvarlarını yükseltirken işçi ve ustaların içine girip çalışabilecekleri, üzeri kapalı seyyar iskeledir ki, savaşlarda da, kuşatılan kalelerin delinmesi, alınması için surlara yanaştırılır, içine askerler girer, onları üzerlerine atılacak taş ve oklardan korurdu. (Ibn Esîr, Nihâye, c. 2, s. 96).

173. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 647, 648, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 733.

Peygamberimiz aleyhisselamın Hayber'in Fethedileceğini Müjdeleyişi ve Onu Fethedecek Yiğidin Vasıflarını Bildirişi

Peygamberimiz aleyhisselam, ashabına:

" Yarın sancağı öyle bir yiğide vereceğim ki, Allah ve Allah'ın Resûlü onu sever, 174 o da Allah'ı ve Allah'ın Resûlünü sever! 175

O, Hayber'i fethetmedikçe, arkasına dönmeyecektir 1176

O, Hayber'i zorla alacaktır! 177 Allah, fethi onun eli ile gerçekleştirecektir. 178 Kendisi düşmandan yüz çevirici, kaçıcı kişi de değildir! " buyurdu. 179

-------------------------------------

174. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 349, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 653, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 111, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 553, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 207, c. 5, s. 77, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1441, Yâkubî, TânTı, c. 2, s. 56, Taberî, TânTı, c. 3, s. 93, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 205, 209, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 219, Zehebî, Megâzî, s. 339, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 186, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 149, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 175, Diyarbekrî, Târîhu'l-Hamîs, c. 2, s. 48, Halebî, İnsanu'l-uyûn, c. 733, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 223.

175. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 111, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 353, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 207, c. 5, s. 77, Müslim, Sahih, c. 3, s. 144 Yâkubî, Târih, c. 2, s. 56, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 205, 209, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 150.

176. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 353.

177. Taberî, Târih, c. 3, s. 94, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 211 , İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 219 Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 187.

178. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 349, Vâkıdı, Megâzî, c. 2, s. 653, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 57, s. 5, s. 76, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1872, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 56, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 38, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 132, İbn Hacer, Metâlibu'l-âliye, c. 4, s. 239.

179. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 349, Vâkıdî, c. 2, s. 653, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 99, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 56, Beyhakî, Delâil, s. 4, s. 209, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 151.

Sancağın Kime Verileceğinin Ümit ve Merakla Beklenişi

Sehl b. Sa'd'ın bildirdiğine göre; sahabiler geceyi sancağın kime verileceğini konuşarak geçirmişler, hemen hepsi de sancağın kendilerine verileceğini ummuş durmuşlardı. 180

Büreyde b. Husayb der ki:

" Yarın Hayber'in fethi nasip ve müyesser olacak diye geceyi gönül rahatlığı ve ferahlığı içinde geçirdik.

Sabah namazı vakti olunca, Resûlullah aleyhisselam sabah namazını kıldırdıktan sonra ayağa kalktı ve sancağın getirilmesini istedi.

Mücahidler Resûlullah aleyhisselamın karşısında saf bağlamışlardı. 181

Resûlullah aleyhisselam, getirilen sancağı eline alıp salladı, sonra da:

" Bunu, hakkını yerine getirmek üzere, kim alır?" diye sordu.

Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer ve hemen bütün Kureyş Muhacirleri, sancağı almak için boyunlarını uzatıp durdular.

Sa'd b. Ebi Vakkas, önce, Peygamberimiz aleyhisselamın hizasına çöktü. Sonra da, kalkıp önünde durdu. 182

Büreyde b. Husayb da sancağa uzananlar arasında idi. 183

Zübeyr b. Avvam, gelip:

" Sancağı ben alır, onun hakkını yerine getiririm! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Geç! " buyurdu.

Sonra, başka birisi geldi ve:

" Ben alır, onun hakkını yerine getiririm! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona da:

" Geç! " buyurdu.

Daha başka birisi kalkıp:

" Ben alır, onun hakkını yerine getiririm! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona da:

" Geç! " buyurduktan sonra:

" Muhammed'in zâtını peygamberlikle şereflendiren Allah'a andolsun ki; ben bu sancağı öyle birer kişiye vereceğim ki, o, düşmandan kaçmak nedir bilmez! " buyurdu. 184

Hazret-i Ömer;

" Benim, kumandanlığı o günkü kadar arzuladığım hiç olmamıştır! " demiştir. 185

-------------------------------------

180. Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 207, c. 5, s. 76.

181. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 553, 554.

182. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 48.

183. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 354, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 151.

184. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 16, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 209, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 9, s. 124.

185. Müslim. Sahih. c. 4. s. 1872.

Hayber Fatihliğinin Hazret-i Ali Üzerinde Gerçekleşmesi

Peygamberimiz aleyhisselam, bir müddet bekledikten sonra: " Ali nerededir?" diye sordu." Yâ Rasûlallah! Onun gözleri ağrıyor! " dediler. 186 Peygamberimiz aleyhisselam: " Onu bana çağırınız?" buyurdu. 187

Seleme b. Ekvâ kalkıp gitti, Hazret-i Ali'yi elinden tutarak Peygamberimiz aleyhisselamın yanına getirdi. 188

Hayber" in tozundan, Hazret-i Ali'nin gözleri ağrımakta idi. 189

Ashab-ı Kiram, onun gelebileceğini hiç beklemiyorlardı. Birdenbire onunla karşılaşınca:

" İşte, Ali geldi! " dediler. 190

Peygamberimiz aleyhisselam:

" İşte, bununla fetih gerçekleşecek! " buyurdu. 191

-------------------------------------

186. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 76, 77, Müslim , Sahih, c. 4, s. 1872.

187. Müslim, Sahih, c. 4, s. 1871, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 151.

188. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 49, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 734.

189. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 153.

190. Müslim, Sahîh, c. 4. s. 1873.

191. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 734.

Peygamberimiz aleyhisselamın Hazret-i Ali İçin Duası

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Ali'ye:

" Yanıma yaklaş! " buyurdu. 192

Hazret-i Ali:

" Yâ Rasûlallah! Görüyorsun ki; ayaklarımın bastığı yeri bile göremeyecek bir haldeyim! " dedi. 193

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Ali'nin ağrıyan gözlerine puf diyerek püskürdü. 194 Elleri ile de gözlerini meshedip sığadı. 195

Şifa vermesi için de, Yüce Allah'a dua etti.

Ağrı, sızı birden geçti!

Hazret-i Ali'nin gözleri, hiç ağrımamış gibi oluverdi! 196

Hazret-i Ali derki:

" Resûlullah aleyhisselam, gözlerim ağrıdığı ve adam salıp beni getirttiği zaman:

'Yâ Rasûlallah! Gözlerim ağrıyor! ' dedim.

Gözlerime puf diyerek püskürdükten sonra:

'Ey Allah'ım! Sıcağın, soğuğun sıkıntısını bundan gider! ' diyerek dua etti.

O günden beri, sıcaktan da, soğuktan da hiç rahatsız olmadım! " 197

Gerçekten de, Hazret-i Ali en sıcak günde en kalın elbise giyer, sıcaktan bunalmazdı. En soğuk günde de en ince elbise giyer, soğuktan üşümezdi.

Bunun sebebi sorulunca, Peygamberimiz aleyhisselamın Hayber'de kendisi için bu hususta dua etmiş olduğunu söylem iştir. 198

-------------------------------------

192. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 220, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 187.

193. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 151, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 735.

194. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 349, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 654, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 111, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 99, c. 5, s. 354.

195. Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 132.

196. Buhârî , Sahîh, c. 5, s. 77, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1872.

197. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 99, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 124, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 49, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 735.

198. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 6, s. 560.

Hazret-i Ali'nin Giydirilip Kuşattırılışı ve Görevinin Kendisine Bildirilişi

Peygamberimiz aleyhisselam Hazret-i Ali'ye zırh gömlek giydirdi.

Zülfikah onun beline bağladı.

Ak sancağını ona uzatarak: 199

" Al bu sancağı ! 200

Allah sana fethi nasip edinceye kadar, 201 git, çarpış! 202 Arkana bakınma! " buyurdu. 203

Hazret-i Ali biraz gittikten sonra durdu, ama arkasına bakmadı ve:

" Yâ Rasûlalları! Ben insanlarla ne üzerine çarpışacağım?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onlar 'Allahtan başka hiçbir ilah yoktur ve Muhammed Allah'ın kulu ve resûlüdür! ' diye şehadet getirinceye kadar, onlarla çarpış!

Onlar bunu yaptılar mı, kanlarını ve mallarını senden korudular demektir!

Ancak, hakkıyla olursa, o başka!

Kendilerinin hesaplan da Allah'a kalmıştır! " buyurdu. 204

Hazret-i Ali:

" Yâ Rasûlallah! Onlarla, bizim gibi Müslüman oluncaya kadar mı çarpışacağım?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" (Kalelerine) yavaşça gir! Tâ onların sahasına in! Sonra, kendilerini İslâmiyete davet et!

İslâm'da, kendilerine vâcib olan Allah hakkını, İslâmî umdeleri onlara haberver!

Vallahi, senin sayende Allah'ın bir adama hidayet vermesi, senin için, kırmızı tüylü develerin [dünya nimetlerinin en kıymetlilerinin] sana bahşolunmasından daha hayırlıdır! " buyurdu. 205

Hazret-i Ali'ye ve arkadaşlarına yardım etmesi için de, Allah'a yalvardı. 206

-------------------------------------

199. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 49, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 737.

200. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 349, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 210, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 135, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 186, İbn Hacer, Metâlibu'l4liye, c. 4, s. 240, Halebî, c. 2, s. 737.

201. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 349, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 110, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 210, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 135, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 186, İbn Hacer, Metâlibu'l-âliye, c. 4, s. 240, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 737.

202. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 110, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 206, Zehebî, Megâzî, s. 340, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 185.

203. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 110, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1872, Beyhakî, c. 4, s. 206, Zehebî, s. 340, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 185, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 49.

204. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 110, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 384, 385, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1872, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 38, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 4, s. 206, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 133, Zehebî, s. 340.

205. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 333, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 76, 77, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1872, Beyhakî, c. 4, s. 205, Zehebî, s. 339, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 185, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 149, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 224.

206. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 654, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 737.

Hazret-i Ali'nin Sancağı Kalenin Dibine Dikişi ve Yahudilerle Kale Dışında Çarpışılışı

Seleme b. Ekvâ der ki:

" Vallahi, Ali sancağı alınca, silkelene silkelene gitti.

Biz de, onun ardına, izine düşüp gittik!

Ali b. Ebu Talib, sancağını kalenin dibindeki bir taş yığınına dikti.

Kalenin üzerinden bir Yahudi, ona:

'Sen kimsin?' diye sordu.

Ali b. Ebu Talib:

'Ben, Ali b. Ebu Talib'iml' dedi.

Bunun üzerine, Yahudi, Yahudilere:

'Musa'ya indirilmiş olanlara andolsun ki; siz yenilgiye uğrayacaksınız! ' dedi." 207

Natat kalesinin arkasına üç kat duvar örülmüştü.

Yahudiler, Müslümanlarla çarpışmak için kaleden ve duvarlardan geçerek dışarı çıktılar. 208

Hazret-i Ali ve arkadaşlarıyla çarpışmak için kaleden adamlarıyla birlikte ilk çıkan da, Merhab'ın kardeşi Haris oldu.

Haris, cesareti ve yavuzluğu ile tanınırdı.

Hazret-i Ali onunla çarpıştı ve vurup onu öldürdü. 209

Başına kırmızı sarıkla tuğ yapmış bulunan Ebu Dücâne, Hayber süvarilerinden Haris (Ebu Zeyneb) ile karşılaştı ve onu öldürdü.

Yahudi savaşçılarından Üseyr ve Âmirde, Haris gibi, başlarına tuğ yapmışlardı. 210

" Benimle çarpışacak kim var?" diyerek haykırıyordu.

Muhammed b. Mesleme, ona doğru vardı.

Birbirlerine kılıç vuruştular.

Muhammed b. Mesleme, onu öldürdü.

Yâsir de, Yahudilerin yavuz savaşçılarındandı.

Müslümanlardan kaçacak olanları toplayıp götürmek için yanında kısa bir mızrak taşıyordu.

Hazret-i Ali hemen ona doğru vardı.

Zübeyr b. Avvam:

" Allah aşkına! Sen aramıza girme! " diye and verince, Hazret-i Ali geri durdu. 211

Yâsir

" Hayber halkı iyi bilir ki; ben tepeden tımağa kadar silahlanıp er meydanlarında dolanan Yâsir'imdir! " diye recez söyleyerek övünüyordu. 212

Zübeyr b. Avvam'ın annesi Hazret-i Safiyye binti Abdulmuttalib:

" Yâ Rasûlallan! Oğlumu öldürecek o! " diye feryad edince, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hayır! Belki inşaallah oğlun onu öldürecektir! " buyurdu. 213

Zübeyr b. Avvam da:

" Hayber halkı iyi bilir ki; ben de, güçlü, kuvvetli, hiçbir kavimden yüz çevirip kaçmaz, zaaf göstermez ulu bir kişiyimdir!

Şan ve şereflerini koruyanların, hayırlı kişilerin oğluyumdur!

Ey Yâsir! Kâfirlerin topluluğu seni aldatmasın!

Onların topluluğu ağır ağır çekilip giden serap gibidir! " recezini okuyarak ona doğru vardı. 214

Çarpıştılar. Zübeyr b. Avvam, Yâsir'i vurup öldürdü. 215

-------------------------------------

207. İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 220, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 186, İbn Hacer, Metâlibu'l-âliye, c. 4, s. 240, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 49.

208. İmam Muhammed, Siyeru'l-kebîr, c. 1, s. 72, 73.

209. Vâkıdî, Megâzı, c. 2, s. 654, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 737.

210. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 654.

211. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 657.

212. İbn _Esîr, Kâmil, c. 2, s. 219.

213. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 348, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 657, Taberî, Târîh, c. 3, s. 93, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 189.

214. Taberî, Târih, c. 3, s. 93.

215. Vâkıdî, Megâzı, c. 2, s. 657, Taberî, Târih, c. 3, s. 93.

Hazret-i Ali'nin Âmir ve Merhab'la Karşılaşıp Onları Öldürüşü

Âmir; iri ve uzun boylu bir adamdı. Üzerine iki kat zırh gömlek giymiş, demirlere bürünmüş idi ve:

" Karşıma çıkacak kim var?" diyerek haykırıyor, kılıcını sallayıp duruyor ve Müslümanlara saldırmaya hazırlanıyordu.

Hazret-i Ali onu karşıladı. Bacaklarına Zülfikarla vurup çökertti ve başını gövdesinden ayırdı. 216

Merhab'a gelince; kendisi, HimyerYahudilerindendi. 217

Hayberliler içinde, Merhab'dan daha cesaretli kimse yoktu. 218

Merhab, kendisine mahsus kalenin başkanı ve kumandanı idi. 219

Merhab, kardeşi Yâsir'in öldürüldüğünü görünce, silahlanıp askerleriyle birlikte kaleden dışarı çıktı.

Üzerine iki kat zırh gömlek giymiş, iki kılıç kuşanmış, başına da iki kat sarık sanrım işti. 220

Başına aspur boyasıyla boyalı Yemen işi221 bir miğfer, onun üzerine de yumurta biçiminde, taştan oyulmuş ikinci bir miğfer geçinin işti. 222

Merhab'ın karşısında, benim diyen en babayiğit adam bile dayanamazdı. 223 Kendisi, kızmış, köpürmüş bir puğur deve gibi idi. 224 Kılıcını sallayarak: 225

" Hayber halkı iyi bilir ki, ben, gelip çatan harplerin tutuştuğu, kızıştığı zamanlarda tepeden tımağa kadar silahlanmış, cesaret ve kahramanlığı denenmiş Merhab'ımdır! 226 Ben, kükreyerek geldikleri zaman, arslanlan bile kâh mızrakla, kâh kılıçla vurup yere sermişimdir! " diyerek recez söylüyor ve övünüyordu. 227

Hazret-i Ali de:

" Ben oyum ki, anam bana Haydar [Arslan] adını takmıştır.

Ben, ormanların heybetli görünüşlü arslanı gibiyimdir!

Sizi geniş ölçüde ve çarçabuk tepeleyici bir er kişiyimdir! " diye recez söyleyerek Merhab'ın karşısına dikildi. 228

Merhab; o gece, düşünde, kendisini birarslanın parçaladığını görmüştü. 229

Belki de, Yüce Allah, Merhab'a düşünü hatırlatmak ve kendisinin kalbine korku düşürmek için, Hazret-i Ali'ye recezini böyle söyletmişti.

" Korkanın elinde, silah taşımaya güç kalmaz" denilir.

Hazret-i Ali ile Merhab, karşılaşınca, birbirlerine kılıç vurdular.

Hazret-i Ali Merhab'ın tepesine kılıçla öyle bir darbe indirdi ki, 230 kılıç Merhab'ın siperlendiği kalka-nını231 ve demirden miğferini kesti. 232 Başını ikiye ayırdı! 233 Dişlerine kadar işledi!

Karargâh halkı da kılıcın çıkardığı madenî, acı sesi işittiler. 234

Hayber karargâhında bulunan Hazret-i Ümmü Seleme de:

" Merhab'ın dişlerine kadar inen kılıcın çıkardığı madenî acı sesi, ben de işittim! " demiştir. 235

Merhab, cansız olarak yere düştü! 236

Merhab ve Yâsir öldürüldüğü zaman, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sevininiz! Hayber işi artık rahatı aştı, kolaylaştı! " buyurdu. 237

Hazret-i Ali, o gün, Yahudilerin ulu ve namlı kişilerinden sekizini öldürdü.

Müslümanlar da hücuma geçtiler. Yahudilerden, savaşan birçok kimseleri öldürdüler. Geride kalanlar da, bozguna uğrayarak kalelerine kaçıp sığındılar. Mücahidler de, kaçan Yahudileri takip ettiler. 238

-------------------------------------

216. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 657.

217. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 348.

218. Diyarbekri, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 50.

219. Müslim, Sahih, c. 3, s. 1440, Taberî, Târih, c. 3, s. 94, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 220.

220. Diyarbekri, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 50, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 737.

221. Taberî, Târih, c. 3, s. 94.

222. Taberî, Târih, c. 3, s. 94, Diyarbekri, c. 2, s. 50, Halebî, c. 2, s. 737.

223. Diyarbekri, Târihu'l-Hamîs, c. 2, s. 50.

224. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 655.

225. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 52.

226. İbn Sa’d, Tabakât, c. 2, s. 112, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 52, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1441, Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 39.

227. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 347, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 357, Taberî, c. 3, s. 93, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 5, s. 150, Diyarbekrî, s. 2, s. 50, 51.

228. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 112, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 52, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1441, Taberî, Târih, c. 3, s. 94, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 39, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 6, s. 566, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 787, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 220.

229. Diyarbekri, Târihu'l-Hamîs, c. 2, s. 50, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 738.

230. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 112, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 358, Müslim, c. 3, s. 1441, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 150.

231. İbn Esîr, c. 2, s. 220, Diyarbekri, c. 2, s. 50, Halebî, c. 2, s. 738.

232. Taberî, c. 3, s. 94, Diyarbekri, c. 2, s. 50, Halebî, c. 2, s. 738.

233. İbn Sa'd, c. 2, s. 112, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 52, Hâkim, c. 3, s. 39, Diyarbekrî, c. 2, s. 50.

234. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 358, 359, Heysemî, c. 6, s. 150, Diyarbekrî, c. 2, s. 50.

235. Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 152.

236. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 220.

237. Vâkıdî, Megâzî, c. 2. s. 657.

238. Diyarbekri, Târihu'l-Hamîs, c. 2, s. 51.

İslâm Mücahidlerinin Natat'a Girişi

Ümmü Sinan derki:

" Resûlullah aleyhisselam, her sabah, üzerinde zırh gömlek olduğu halde, çarpışmak, çarpışmayı yönetmek için, Reci' karargâhından ayrılır; akşamleyin yanımıza dönerdi. Böylece, yedi gün kalındı. Nihayet, Yüce Allah Natat'ın fethini nasip etti." 239

Peygamberimiz aleyhisselamın haber vermiş olduğu gibi, Yüce Allah, Hayber'in fethini Hazret-i Ali'nin eliyle gerçekleştirmişti. 240

Hazret-i Ali başta olmak üzere, İslâm mücahidi eri kaçışan Yahudilerin arkasından Natat'a daldılar.

Ka'b b. Malik'in bildirdiğine göre; Natat boşaltılmıştı. Natat sokaklarında, bir kısım çoluk çocuktan başka kimse bulamadılar.

Yahudiler, Natat'ı boşaltmışlardı. 241

Natatta ilk olarak ele geçirilen BenîKımme mahallesi olup, Merhab'ın kardeşi Yâsir'in konağı burada idi. 242

Natat'ın üç kalesi vardı:

1. Nâim,

2. Sa'b b. Muaz,

3. Külle (Zübeyr kalesi). 243

-------------------------------------

239. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 687.

240. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 349, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 653, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 57, c. 5, s. 36, Müslim, Sahîh, c. 4, s. 1872, Yâkubî, Târîh, c. 2, s. 56, İbn Hacer, Metâlibu'l-âlive, c. 4, s. 239.

241. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 647.

242. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 48, Halebî, İnsan, c. 2, s. 740.

243. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, 653, Halebî, c. 2, s. 732.

Nâim Kalesinin Kuşatılışı ve Ele Geçirilişi

Peygamberimiz aleyhisselam üzerine iki kat zırh gömlek giydi, başına miğfer geçirdi. Yayı ile kalkanını eline aldı. Zarib adındaki atına bindi. Ashab-ı Kiram da, Peygamberimiz aleyhisselamın çevresini sardılar. 244 Peygamberimiz aleyhisselam İslâm mücahidi eriyle birlikte Natat'ın Nâim kalesine kadar ilerledi. Nâim'in müteaddit kaleleri vardı.

Peygamberimiz aleyhisselam, mücahidleri savaş düzeninde sıraladı. Kendisi emir vermedikçe, çarpışma yapmayı yasakladı.

Fakat, Eşca' kabilesinden birisi Yahudilere saldırmak istedi ve Yahudiler tarafından öldürüldü. Mücahidler:

" Yâ Rasûlallah! Filan kişi şehit edildi! " dediler. Peygamberimiz aleyhisselam: " Ben çarpışmayı yasaklamadım mı?" diye sordu." Evet! Yasakladın! " dediler. Peygamberimiz aleyhisselam:

" Cennet âsi olana helâl değildir! " diye ilan edilmesini emir buyurdu. 245 Yahudiler, o gün mücahidlere ok yağdırdılar, mücahidler de kalkanlanyla korundular. 246 Peygamberimiz aleyhisselam, mücahidleri çarpışmaya teşvik etti. 247 Şidddetle çarpışıldı Yahudilerin en sabatlı, en cesaretli, en kahraman adamları, Nâim savaşında öldürüldü. 248 Mücahidlerden de: 1. Evsb. Habib, 249

2. Üneyf b. Vâil şehit oldu. 250 Allah onlardan razı olsun!

-------------------------------------

244. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 653, Halebî, c. 2, s. 732.

245. İmam Muhammed, Siyeru'l-kebîr, c. 1, s. 63, 64, Vâkıdî, c. 2, s. 648, 649.

246. Vâkıdı, Megâzî, c. 2, s. 652.

247. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 649.

248. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 657, 658.

249. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 700, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 377, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 85.

250. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 649, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1 , s. 85.

Müslüman ve Aynı Zamanda Şehit Olan Çoban

Hayber Yahudilerinden Amirin Yesar adında Habeşli (Zenci) bir kölesi vardı ve onun davarını güderdi. 251

Yesar; Peygamberimiz aleyhisselamın Hayber kalelerinden bazısını kuşattığı sırada252 Hayberlilerin silaha sanldıklarını görünce, onlara:

" Siz ne yapmak istiyorsunuz?" diye sormuştu. Onlar da:

" Şu peygamber olduğunu söyleyen kişi ile çarpışacağız! " demişlerdi.

Peygamber sözü, kalbine işledi.

Davarını sürüp Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldi. 253

Peygamberimiz aleyhisselama:

" Ey Muhammedi Sen neler söylüyor ve nelere davet ediyorsun?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" İslâmiyete, Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına şehadete, Allahtan başkasına ibadet etmemeye ve benim de Resûlullah olduğuma şehadete davet ediyorum! " buyurdu. 254

Yesar:

" Ben böyle şehadet getirir ve Allah'a iman edersem, bana ne var?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bu iman ve şehadet üzerine ölürsen, sana Cennet var! " buyurunca, 255 Yesar:

" Yâ Rasûlallah! Bana İslâmiyet], nasıl Müslüman olacağımı anlat! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam İslâmiyeti anlatınca, Yesar Müslüman oldu.

Peygamberimiz aleyhisselam İslâmiyete davette hiç kimseyi hor görmez, küçümsemezdi. 256

Yesar, Müslüman olunca:

" Yâ Rasûlallah! Ben şu davarların sahibinin işçisiyim. Bu davarlar benim yanımda bir emanettir.

Şimdi ben bunları ne yapayım?" diye sordu. 257

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onları karargâhtan dışarı çıkar, onlara bağır ve ufak taşlar at!

Muhakkak ki, Yüce Allah sana emanetini eda ettirecek, 258 onlar sahipleri yanına döneceklerdir! " buyurdu. 259

Yesar hemen kalkıp yerden bir avuç kum aldı, davarların yüzlerine attı ve:

" Sen sahibine dön! Vallahi, ben artık sana sahip olamayacağım! " dedi. 260

Davarlar, sanki çoban tarafından sürülüyorlarmış gibi, kaleye girinceye kadar, topluca gittiler, sahiplerinin yanına döndüler. 261

Yesar'ın Müslüman olduğunu anladılar. 262

Hazret-i Ali'nin sancağı çekip kaleye dalarak çarpıştığı sırada, Yesar da Hazret-i Ali'nin yanında çarpıştı. 263

Daha Allah'a bir vakit bile namaz kılamadan, bir tek secde bile yapamadan şehit oldu! 264

Yesar, Yahudilerin attıkları taşla veya okla şehit oldu.

Yesar, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına getirilip arkasının üzerine yatırıldı, üzerine de bir örtü örtüldü.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona dönüp baktı.

Ashab-ı Kiram da, dönüp baktılar.

Peygamberimiz aleyhisselam, ondan, hemen yüzünü başka tarafa çevirdi.

Ashab:

" Yâ Rasûlallah! Sen ondan ne için yüzünü çevirdin?" diye sordular.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Şimdi, onun yanında Cennet hurilerinden iki zevcesi bulunduğunu, 265 onların onun elbisesiyle vücudu arasına girmekte birbirleriyle nizalaştıklarını gördüm! 266

Allah, bu kuluna yardım edip, onu Hayber'e şevketti" buyurdu. 267

Huriler, Yesar'ın yüzünden tozları silerlerken:

" Allah seni toza toprağa bulayanın yüzünü toza toprağa bulasın! Seni öldüreni öldürsün! " demekte idiler. 268

-------------------------------------

251. Aynı kaynaklar.

252. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 358, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 85, Beyhakî Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 220, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 142.

253. Vâkıdî, c. 2, s. 649, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 220, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 150, Zehebî, Megâzî, s. 347, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 190.

254. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 649, Beyhakî, c. 4, s. 220, İbn Kayyım, c. 2, s. 150, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 190, 191.

255. İmam Muhammed, Siyeru'l-kebîr, c. 1, s. 287, 288, Beyhakî, c. 4, s. 220, İbn Kayyım, c. 2, s. 150, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 190, 191.

256. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 359, İbn Abdilberr, c. 1, s. 85, İbn Seyyid, c. 2, s. 142.

257. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 359, İbn Abdilberr, c. 1, s. 85, Beyhakî, c. 4, s. 220, Zehebî, s. 347, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 191.

258. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 649, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 220, İbn Kayyım Zâdu'l-mead, c. 2, s. 150, Zehebî, Megâzî, s. 347, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve 'n-n ihâye, c. 4, s. 191.

259. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 359, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 85, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 220, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 142, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 191.

260. Vâkıdî, c. 2, s. 649, Beyhakî, c. 4, s. 220, İbn Seyyid, c. 2, s. 142.

261. Aynı kaynaklar.

262. Vâkıdî, c. 2, s. 649, Beyhakî, c. 4, s. 220, İbn Kayyım, c. 2, s. 150, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 191.

263. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 649.

264. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 359, Zehebî, s. 347, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 191 , İbn Kayyım, c. 2, s. 150.

265. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 359, İbn Abdilberr, c. 1, s. 85, 86, İbn Seyyid, c. 2, s. 142.

266. Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 221, Zehebî, s. 348, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 191, İbn Kayyım, c. 2, s. 150.

267. Beyhakî, c. 4, s. 220, Ebu’l-Fidâ, c. 4, s. 191, İbn Kayyım, c. 2, s. 150.

268. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 359, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 142.

Eslemlerin Peygamberimiz aleyhisselama Açlıktan Şikâyetlenmeleri

İslâm ordusunun erzakı çoktan tükenmişti.

Mücahidler, günlerden beri, aç olarak çarpışıyorlardı.

Eşlem kabilesi mücahidleri, toplanarak Esma b. Hârise'ye:

" Muhammed Resûlullaha git de; 'Eşlemler sana selam söylüyorlar. Biz açlığa dayanamaz hale geldik, diyorlar' de! " dediler.

Eiüreyde b. Husayb:

" Vallahi, ben hiçbir zaman Araplar arasında bugünkü gibi yapılan birşey görmedim! " dedi.

Hind b. Harise:

" Vallahi, biz Resûlullah aleyhisselama adam göndermenin hayır kapısını açacağını umuyoruz! " dedi.

Esma b. Harise, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelip:

" Yâ Rasûlallah! Eşlemler, 'Biz açlığa ve zaafa dayanamaz hale geldik! Bizim için Allah'a dua et! ' diyorlar" dedi. 269

Peygamberimiz aleyhisselamın yanında, onlara verilecek birşey yoktu. 270

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Vallahi, benim elimde onlara yetecek kadar yiyecek yoktur! " buyurdu ve sonra da, herkese işittirecek kadar yüksek sesle:

" Ey Allah'ım! Sen onların halini, hiç yiyecekleri kalmadığını ve benim de elimde onlara verebileceğim hiçbir şey bulunmadığını biliyorsundur. Onlara genişlik verecek yiyeceği ve et yağı en çok olan kalelerden en büyüğünün fethini nasip et! " diyerek Allah'a dua etti. 271

-------------------------------------

269. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 658, 659.

270. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 346.

271. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 346, Vâkidî, Megâzî, c. 2, s. 659.

Açlıktan Eşek Eti Yemeye Kalkılışı

Ebu Rühm el-Gıfârî der ki:

" Hurmaların koruk ve ham olduğu zamanda Hayber'e varıp konmuştuk. Hayber, çok sıcak ve sıcaklığı da tehlikeli bir yerdi. Orada, son derecede açlığa uğramıştık.

Sa'b b. Muaz kalesini kuşattığımız sırada idi ki, kaleden yirmi veya otuz kadar ehlî eşek dışarı çıkmıştı.

Yahudiler, onları içeri sokamadılar.

Müslümanlar, onları tutup boğazladılar.

Yer yer ateş yakıp eşeklerin etlerini pişirmeye başladılar. 272

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bu ateşler nedir? Bunları ne için yakıyorlar?" diye sordu.

" Et pişirmek için! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hangi eti, ne etini pişirmek için?! " diye sordu.

" Ehlî" eşeklerin etini pişirmek için! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Dökünüz onu! Onların kaplarını da kırınız! " buyurdu.

Ashabdan birisi:

" Yâ Rasûlallah! Etlerini döksek de, kaplarını yıkasak olmaz mı?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ya da öyle yapınız! " buyurdu. 273

Enes b. Malik, Peygamberimiz aleyhisselama gelip:

" Eşeklerin eti yeniyor! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam sustu.

Enes b. Malik, ikinci kez gelip:

" Eşeklerin eti yeniyor! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, yine sustu.

Enes b. Malik, üçüncü kez gelip:

" Eşeklerin eti yeniyor! " dedi.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah ve Resûlü, sizi ehlî eşeklerin etini yemekten nehyeder.

Çünkü, o murdardır!

Onlardan hiç yemeyiniz. Onları dökünüz! " diyerek halka seslenilmesini emir buyurdu.

Et tencereleri döküldü. 274

Seslenen zât, Ebu Talha idi. 275

-------------------------------------

272. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 660, 661.

273. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 50, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 72, Müslim , Sahih, c. 3, s. 1429, 1540.

274. Buhârî , Sahih, c. 5, s. 73, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1540.

275. İbn Sa'd. Tabakâtü'l-kübrâ. c. 2. s. 113. Müslim. Sahih. c. 3. s. 1540.

Sa'b b. Muaz Kalesinin Kuşatılışı ve Fethedilişi

Peygamberimiz aleyhisselam, Hubab b. Münzir'e sancağı verdi, mücahidleri toplayıp savaşmaya hazırladı.

Sa'b b. Muaz kalesine varıp dayandılar.

Eşlemler, kaleye kavuşanların ilki idiler.

Sa'b b. Muaz kalesinde Yahudilerin 500 savaşçısı bulunuyordu.

Onlardan, Yuşa' adındaki savaşçı, kaleden dışarı çıkıp kendisiyle çarpışacak er diledi.

Hubab b. Münzir, ona karşı vardı.

Birbirlerine kılıç vurdular. Hubab b. Münzironu öldürdü.

Zeyyal adında başka bir Yahudi meydana çıktı.

Ona, Umâre b. Ukbetü'l-Gıfârî karşı vardı ve:

" Al bunu, benden! Ben Gitarların uşağıyım! " diyerek Zeyyal'ın tepesine kılıçla bir darbe indirip işini bitirdi!

Müslümanlar

" O, bu sözü söylemekle, cihadı boşa giderdi! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam, onların bu sözünü işitti ve:

" Onun öyle söylemesinde bir sakınca yoktur!

Kendisi ecre erer ve övülür! " buyurdu.

Sa'd b. Ubâde'nin kumandası altında çarpışıldığı gün, Müslümanlar bozguna uğradılar. 276

Muhammed b. Mesleme der ki:

" Peygamber aleyhisselamı kalkanlanyla koruyanlar arasında bulunuyor, okla çarpışılırken, mücahidi ere:

'Kalkanlarınızla koruyunuz! ' diye bağınyordum.

Mücahidler öyle yaptılar.

O gün öyle oka tutulduk ki, yerimizden sökülüp atılacağımızı sandım.

Ok atarken, Resûlullah aleyhisselama bakıyordum. Resûlullah aleyhisselam, attığı oklardan hiçbirini boşa gidermiyordu. Bana bakıp gülümsedi.

Nihayet, Yahudiler dağıldılar ve kalelerine girdiler."

İki gün, Hubab b. Münzir'in kumandası altında en şiddetli şekilde çarpıştılar.

Üçüncü gün olunca, tan yeri ağarırken, Peygamberimiz aleyhisselam mücahidlerle birlikte Sa'b b. Muaz kalesi karşısında durdular.

Kaleden, gemi direği gibi bir Yahudi çıktı. Kendisinin elinde, mızrağı vardı.

Yahudi piyadeleri de onunla birlikte dışarı çıktılar ve çıkar çıkmaz Müslümanlara ok yağdırmaya giriştiler.

Ashab-ı Kiram, Peygamberimiz aleyhisselamı kalkanlanyla korudular.

Yahudiler, çekirgeler gibi oklar yağdırdıktan sonra Müslümanlara hep birden saldırdılar ve onları bozguna uğrattılar.

Müslümanlar, Peygamberimiz aleyhisselamın bulunduğu yere kadar gerilediler.

Peygamberimiz aleyhisselam atından inmişti.

Atı, Peygamberimiz aleyhisselamın azadlı kölesi Mid'am tutuyordu.

Sancaktar Hubab b. Münzir ise, yerinde sebat etmekte idi.

Peygamberimiz aleyhisselam, mücahidleri cihada teşvik etti.

Yüce Allah'ın Hayber fethini ve ganimetini kendilerine va'd buyurmuş olduğunu haber verdi.

Yanında toplanan mücahidleri sancaktarlarının yanına gönderdi.

Bunun üzerine, Hubab b. Münzir, mücahidlerle birlikte, Yahudilere azar azar yaklaşarak onları püskürttüler, kaçırdılar.

Yahudiler, kalelerine girip kapılarını kapattılar.

Kalenin kademeli duvarlarının üzerine çıktılar, oradan Müslümanlara taş yağdırdılar.

Müslümanlar, Hubab b. Münzir'in bulunduğu yere kadar gerilemek zorunda kaldılar.

Yahudiler, aralarında, kendi kendilerini kınıyorlar:

" Bizler ne diye sağ kalmak istedik?! " diyorlardı.

Çünkü, sebat ve cesaret sahipleri hep Nâim kalesi savaşında öldürülmüşlerdi.

Sa'b b. Muaz kalesi savaşçıları, ölüme susamış olarak kaleden dışarı çıktılar.

İslâm mücahidleri de, dönüp onlarla kale kapısında en şiddetli bir şekilde çarpıştılar.

Yahudilerden birçok kimseler öldürüldü.

Yahudiler, öldürülenleri kaleden içeri taşımakta idiler.

Hubab b. Münzir, mücahidlerle birlikte hücuma geçti.

Yahudiler, kalelerine girmek zorunda kaldılar.

İslâm mücahidleri, Yahudilerin arkalarını bırakmayarak kaleye girdiler.

Mücahidlerin kaleden içeri girdiklerini görünce, Yahudiler şaşkına döndüler, uysallaştılar.

Onlardan karşı koyanlar öldürüldü, bir kısmı da esir edildi.

Yahudiler, her tarafta, binit hayvanlarının iyilerine binip Külle (Zübeyr) kalesine doğru kaçmak istiyorlardı.

Fakat, İslâm mücahidlerini görünce, oraya buraya kaçıştılar.

Mücahidler, duvarların üzerlerine çıkarak yüksek sesle tekbir getirmeye başladılar.

Tekbirler Yahudilerin kollarını kırdı.

Eşlem ve Gıfâr kabilelerinin gençleri de, kalenin üzerine çıkıp tekbir getirdiler.

Sa'b b. Muaz kalesinin kuşatılması ve alınması üç gün sürdü.

Sa'b b. Muaz kalesi savaşında mücahidlerden Ebu Dayyah Numan b. Sabit ile Haris b. Hâtıb ve Adiyy b. Mürre şehit oldular. 277

Allah onlardan razı olsun!

Ebu Dayyah Numan b. Sabit'i, Yahudilerden birisi, kılıçla vurup tepesinden; Haris b. Hâtıb'ı da, bir Yahudi kale üzerinden attığı okla tepesinden vurup şehit etmişti. 278

Adiyy b. Mürre'yi ise, Yahudilerden birisi, göğsünden mızra ki ayarak şehit etmiştir. 279

Yüce Allah, Peygamberimiz aleyhisselamın duası bereketiyle, 280 Müslümanlara Sa'b b. Muaz kalesinin fethini nasip etti ki, Hayber kaleleri içinde, yiyeceği, et yağı bu kaleden daha bol olan bir kale yoktu. 281

İslâm mücahidleri, Sa'b b. Muaz kalesinde pek çok miktarda arpa, hurma, tereyağı, bal, zeytinyağı ve etten sızdırılmış yağ buldular ki, orada bu kadar ganimet elde edebileceklerini ummuyorlardı.

Peygamberimiz aleyhisselamın münadisi:

" İstediğiniz kadar yiyiniz! Hayvanlarınızı da yemleyiniz! Fakat, memleketlerinize birşey götürmeye kalkmayınız! " diyerek seslendi.

Mücahidler, orada bulundukları müddetçe, kendi yiyeceklerini ve hayvanlarının yemlerini aldılar.

Kalede çok miktarda, kumaş, elbise, kap kaçak, taşınamayacak kadar büyük eşya ve içkiler de bulundu. İçki küplerinin kırılması emredildi. Küpler kırıldığı zaman, içkiler seller gibi aktı.

Mücahidler; Yahudilerin içinde yemek yedikleri bakır kaplar, su ve içki içtikleri toprak çanak ve bardaklar hakkında ne yapılacağını da Peygamberimiz aleyhisselama sordular.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onları yıkayınız. İçlerinde yemeklerinizi pişiriniz, yiyiniz, içiniz! " buyurdu.

Sa'b b. Muaz kalesinden, çok sayıda davar, sığır, merkep gibi hayvanlardan başka; pek çok savaş araçları, mancınık, debbabe, mallardan ve silahlardan, gelecek için hazırlanıp depolanmış pek çok şeyler çıkarıldı.

Sa'b b. Muaz köşklerinden de, Yemen işi yirmi çuval kumaş ve elbise, 1500 kadife, on yük de kuru tahta çıkarıldı.

Yahudiler; kalenin zaman boyunca hep kendilerinde kalacağını ve kendilerinin malı olacağını sanmışlardı. 282

-------------------------------------

276. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 659, 661, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 741.

277. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 663, 700.

278. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 663, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 461.

279. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 663, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 471.

280. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 346, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 659, Taberî, Târîh, c. 3, s. 93.

281. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 346.

282. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 664, 665.

Ganimet Malına Hıyanet Etmenin Cezası

Peygamberimiz aleyhisselamın münadisi:

" Bölüşülmeden ganimet mallarından aldığınızı, bir iğne ve iplik bile olsa, geri veriniz!

Çünkü, ganimet mallarına hıyanet etmek çok ayıptır ve Kıyamet gününde ateştir" diyerek seslendi.

O gün, ganimet memuru Ferve b. Amr, emtia satışı yapmış, güneşten gölgelenmek için de, başına ganimet eşyasından birşey bağlamış bulunuyordu.

Başına sardığı şeyle durak yerine döndüğü zaman, Peygamberimiz aleyhisselamın emri kendisine hatırlatılınca, o da hemen gidip başına sardığı şeyi ganimet eşyası arasına bıraktı.

Ferve'nin bu hareketi Peygamberimiz aleyhisselama haberverilince, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Cehennem ateşinden bir bağı başına bağlamış! " buyurdu. 283

Hazret-i Ömer der ki:

" Hayber günü, Resûlullah aleyhisselamın ashabından bazıları gelip 'Filan kişi şehit oldu! Filan kişi şehit oldu! ' dediler.

Hatta, vurulup yere düşmüş bir adama rastladılar ki, onun hakkında, 'Filan da şehit oldu! ' dediler.

Bunun üzerine, Resûlullah aleyhisselam:

'Hayır! Öyle söylemeyiniz! Ben onu, ganimet malından aşırdığı bir hırka veya aba yüzünden, Cehennem ateşinin içinde gördüm! ' buyurdu. Sonra da:

'Ey Hattab'ın oğlu! Git de, halkın arasında:

'Cennete Müslümanlardan başka girmez, diye seslen! ' buyurdu.

Ben de; Resûlullah aleyhisselamın yanından ayrılıp:

'Haberiniz olsun ki; Cennete mü'minlerden başkası girmez! ' diyerek seslendim." 284

Abdullah b. Abbastan rivayet edilen hadis-i şerife göre:

" Bir kavimde ganimet mallarına hıyanet yaygınlaştı mı, muhakkak, onların kalblerine korku düşürülür!

Bir kavimde zina yaygınlaştı mı, muhakkak, onlarda ölüm çoğalır!

Bir kavim ölçeceklerini, tartacaklarını eksik ölçmeye, eksik tartmaya başladı mı, muhakkak, onların rızıkları, geçimlikleri eksilir!

Bir kavim haksız hüküm verdi mi, muhakkak, içlerinde kan dökülmesi yaygınlaşır!

Bir kavim verdikleri sözden döndü mü, muhakkak, Allah da onların üzerine düşmanlarını musallat kılar! " 285

-------------------------------------

283. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 681.

284. Aynı kaynaklar.

285. Mâlik, Muvatta', c. 2, s. 460, Zürkânî, c. 3, s. 322.

Şehit Olmak İçin Müslüman Olan ve Şehit Olan Kişi

Bir çöl Arabi, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelerek iman edip Müslüman olmuş ve:

" Senin yanına hicret edeceğim! " demişti.

Peygamberimiz aleyhisselam da, onu kollamalarını bazı sahabilerine tavsiye buyurmuştu.

Peygamberimiz aleyhisselam, Hayber gazasında ele geçirdiği ganimet hayvanlarını mücahidler arasında bölüştürürken, bu çöl Arabına da hisse ayırmıştı.

Bu zât ganimet hayvanlarını her gün karargâh arkasında gütmekte, yaymakta idi.

Karargâha geldiği, hissesini ona verdikleri zaman:

" Nedir bu?" diye sordu.

" Resûlullah aleyhisselamın senin için ayırdığı hissedir! " dediler.

Onları alıp Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldi ve:

" Yâ Rasûlallan! Nedir bu?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sana bölüştürdüğüm hissendir! " buyurunca:

" Yâ Rasûlallah! Ben sana bunun için iman ve ittiba etmedim! " dedikten sonra, boğazına işaret ederek:

" Şuramdan okla vurulayım da Cennete gireyim diye iman ve ittiba etmiştim! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sen Allah'ı doğrularsan, Allah da seni doğrular" buyurdu.

Bunun üzerine, bu zât hemen hazırlandı, çarpışmaya gitti, çarpıştı. Çarpışma sırasında, kendi eliyle işaret ettiği yerden (boğazından) bir okla vurulup şehit edilmiş olarak Peygamberimiz aleyhisselamın yanına getirilince, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bu, o garib midir?" diye sordu.

" Evet! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bu Allah'ı doğruladı, Allah da onu doğruladı! " buyurdu.

Peygamberimiz aleyhisselam, onu kendisinin cübbesine sardı. Cenaze namazını kıldıktan sonra:

" Allah'ım! Bu kulun, Senin yolunda muhacir olarak geldi ve şehit olarak da öldürüldü!

Ben onun böyle olduğuna şehadet ediyorum! " buyurdu. 286

-------------------------------------

286. Beyhakî, Sünen, c. 4, s. 16, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 150, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 191.

Kulle (Zübeyr) Kalesinin Kuşatılıp Fethedilişi

Yahudiler; Nâim ve Sa'b b. Muaz kalesinden ve bütün Natat'tan Külle kalesine geçtiler.

Natat kalelerinden bazılarının sarp yerlerinde ancak bir-iki Yahudi kalmıştı.

Onlar, üzerlerine varanları, muhakkak vurup öldürüyorlardı.

Peygamberimiz aleyhisselam, onları gözetlemek üzere, mücahidlerden bazılarını görevlendirdi. 287

Peygamberimiz aleyhisselam, mücahidlerle birlikte yavaş yavaş ilerleyerek Külle kalesine yaklaştı ve onu kuşattı.

Yahudiler, kalenin kapılarını kilitlediler.

Külle kalesi, en sarp ve en sağlam bir kale idi.

Kaleye, bu sarplığından, en sağlamlığından dolayı, ne süvari, ne de piyade çıkabilirdi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Külle kalesini üç gün kuşattı. 288

Yahudilerden, Gazzal adında birisi, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldi ve:

" Ey Ebu'l-Kasım! Ben seni Natattan kaçan halk üzerine götürecek şeye kılavuzlasam ve sen Şıkk halkına gidecek olursan-ki, Şıkk halkı senden korkularından neredeyse helak oluverecekler-bana eman verir, kanımı dökmez misin?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona ve onun ev halkına eman verince, Gazzal:

" Sen bir ay oturup kuşatacak olsan, bu kaleyi fiethedemez, ele geçiremezsin. Fakat, onların yeraltında su kanal ve ırmakları vardır ki, geceleri gidip oradan su alır, içerler, sonra da kalelerine döner, senden korunurlar! Eğer onların sularını kesersen, susuzluktan, bağıra bağıra helak olurlar! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, hemen gidip onların su yollarını kestirdi.

Suları kesilince, kale halkı, siperlendikleri yerde daha fazla kalmaya dayanamadılar, çıkıp şiddetle çarpıştılar.

O gün, Müslümanlardan bazıları şehit oldu.

Yahudilerden de, on kişi öldürüldü.

Natat kalelerinin sonuncusu olan Külle kalesi de, böylece fethedilmiş oldu. 289

-------------------------------------

287. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 666.

288. Vâkıdî, Megâzı, c. 2, s. 666, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 742.

289. Vâkıdî, Megâiı, c. 2, s. 666, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 198, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 742, 743.

Reci' Karargâhının İlk Karargâh Yeri Olan Menzile'ye Getirilişi ve Şıkk Kalelerinin Fethedilişi

Natat halkı, Yahudilerin en azılı ve en cesaretlilerinden oldukları için, İslâm karargâhı da Natat evlerinden ve hurma bahçelerinden uzakça bir yer olan Reci'e nakledilmek zorunda kalınmıştı.

Natat kaleleri fethedilince, Peygamberimiz aleyhisselam karargâhın Reci'den ilk yerine (Menzileye) taşınmasını emir buyurdu. 290

Şıkk'ın:

1. Übeyy (Sümran),

2. Nizar (Beriyy) adıyla anılan iki kalesi vardı. 291

Peygamberimiz aleyhisselam, Külle kalesini fethettikten sonra, Şıkk kalesine geçti.

Übeyy (Sümran) kalesi üzerinde durdu.

Sümran kalesi, Şıkk'ın ilk kalesi idi. 292

Sümran, bir dağ olup; kale onun üzerinde kurulmuştu.

Peygamberimiz aleyhisselam, Sümran dağının başında namaz kıldı. 293

Sümran kalesi halkı ile de şiddetle çarpışıldı.

Sümran kalesinden, Gazzal adında bir Yahudi çıkıp, kendisiyle çarpışacak er diledi.

Hubab b. Münzir, ona doğru vardı. Vuruştular.

Hubab b. Münzir, vurup Gazzal'ın sağ elini-kolunun yarısından-kesti!

Gazzal'ın kılıcı, elinden yere düştü.

Silahsız kalan Gazzal, kaleye doğru kaçmaya başladı.

Hubab b. Münzir onun arkasını bırakmadı, kılıçla vurup ökçesini de kesti, yere yıkılınca da başını gövdesinden ayırdı!

Başka bir Yahudi de meydana çıkıp:

" Benimle kim çarpışır?" diyerek seslendi.

Cahş hanedanından bir Müslüman ona karşı vardı. Vurulup şehit oldu.

Yahudi, yerinde durarak kendisiyle çarpışacak er diledi.

Ebu Dücâne, hemen onun karşısına çıktı. 294

Kendisi, miğferinin üzerine kırmızı bir sarık sarmıştı,

Başka bir tarafa gider gibi yapt ve birden dönüp bir vuruşta Yahudinin bacaklarını biçti! 295

Yere yıkılan Yahudinin başını gövdesinden ayırdı!

Önlerinde Ebu Dücâne olduğu halde, mücahidler hep birden tekbir getirerek hücuma geçtiler ve kalenin içine daldılar.

Kalede çarpışan Yahudiler, geyikler, keler ve tilkiler gibi, duvarlara doğru olanca hızlarıyla kaçmaya başladılar. Soluklarını, Şıkk'ın Nizar kalesinde aldılar!

Natat kalelerinden kaçıp kurtulabilenler de, Nizama gelip sığınmışlardı.

İslâm mücahidleri, Sümran kalesinde bir hayli ev eşyası, yiyecek, giyecek şeyler ve davarlar iğti-nam ettiler.

Sümran'dan kaçanlar, Şıkk'ın ikinci kalesi olan Nizar kalesinde üslendiler.

Orada, son derecede savundular ve korundular. 296

-------------------------------------

290. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 667.

291. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 667, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 106.

292. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 667, 669.

293. Semhûdî, c. 4, s. 1236.

294. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 667, 668, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 198, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 2, s. 743.

295. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 668.

296. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 668, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 198, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 743.

Nizar Kalesine Mancınıkla Taş Yağdırılışı

Peygamberimiz aleyhisselam, Sa'b b. Muaz kalesinde ele geçirilen297 mancınığın onanldıktan sonra dikilmesini ve Nizar kalesinin taşa tutulmasını emir buyurdu.

Mancınığı hazırladılar. Nizar kalesine mancınıkla taş yağdırmaya başladılar. 298

Yahudiler de, mücahidi eri ok ve taş yağmuruna tuttular.

Peygamberimiz aleyhisselam, çarpışan Müslümanların yanında bulunuyordu.

Yahudilerin attıkları oklardan birisi, Peygamberimiz aleyhisselamın elbisesine değdi ve üzerine asılı kaldı. 299

-------------------------------------

297. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 664.

298. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 648.

299. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 668, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 753.

Nizar Kalesinde Alınan Esirler ve Ganimetler

Peygamberimiz aleyhisselam, yenden bir avuç kum alıp kaleye doğru attı. Yahudiler sarsıldılar ve yere serildiler. 300

-------------------------------------

300. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 668, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 198, Suyûtî, Hasâisu'l-kübrâ, c. 2, s. 56, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 743.

Nizar Kalesinde Alınan Esirler ve Ganimetler

Nizar kalesinden başka, ne Natat'ta, ne de Şıkkta, Yahudilerin çoluk ve çocuklarından esir edilenler olmadı.

Yahudiler, Nataftan çekilince, çok sarp ve sağlam olan Nizar kalesindekiler hariç olmak üzere, bütün çoluk ve çocuklarını Ketibe kalesine göndermişlerdi.

Nizar kalesinde bulunan çoluk ve çocuklar esir edildiler. 301

-------------------------------------

301. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 669.

Yahudi Simâk'a Karısının Teslim Edilişi ve Kendisinin Müslüman Oluşu

Peygamberimiz aleyhisselama Hayberln fethini çabuklaştırmaya ve gerçekleştirmeye yarayan bilgileri vermiş olan Yahudi Simâk'a, esirler arasında bulunan karısı Nüfeyle teslim edildi.

Vatîh ve Sülalim kaleleri fethedildiği zaman da, Simâk Müslüman oldu. Hayber'den çıkıp gitti ve bir daha adı sanı duyulmadı. 302

-------------------------------------

302. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 648.

Bozguna Uğrayan Yahudilerin Ketibe Kalelerinde Üslenişleri

Natat ve Şıkk kalelerinde tutu nam ayan, yenilgiye uğrayan Yahudiler, Ketibe'de, Kamus, Vatîh ve Sülalim kalelerinde üslendiler, İslâm mücahidlerine karşı savundular, korundular. 303

Ketibe; Kamus, Vatîh ve Sülalim kalelerinden müteşekkildi. 304

Kamus Haybefde bir dağ olup, Yahudi Ebi'l-Hukayk'ın kalesi bu dağın üzerinde bulunuyordu. 305

Kamus kalesi, çok sarp ve sağlam bir kale idi306 ve Hayber kalelerinin en büyüğü idi. 307

Kinane b. Ebi'l-Hukayk, Vatîh ve Sülalim kalelerinde otururdu.

Bu kaleler, kapılan açılamaz, üzerlerinden aşılamaz kalelerdi.

Peygamberimiz aleyhisselam bunların fethi için mancınık kurdurmak istedi ise de, bunun tehlikeli olacağını anlayınca, vazgeçti. Ondört gün kuşatmakla yetindi.

Bu müddet içinde, kaleden hiç kimse çarpışmaya çıkmadı. 308

Kamus kalesinin Yahudi savaşçıları, hazırlanıp kalenin kapısında dikildiler.

Kinane b. Ebi'l-Hukayk, ok atmaya hazırlandı.

Okun yayını çekmek isteyince, elleri titremeye başladı.

Ok atmaya hazırlanan okçulara da, " Atmayınız! " diye işaret etti.

Yüce Allah, Yahudilerin kalblerine korku düşürdü. 309

Onlar, yok olacaklarını anladılar, kanlarının bağışlanıp sürgün edilmelerini istediler. 310

Kinane b. Ebi'l-Hukayk, Peygamberimiz aleyhisselama:

" Yanına inip seninle konuşacağım! " diye, Şemmah adındaki Yahudi ile haber saldı.

Mücahidler Şemmah'ı Peygamberimiz aleyhisselamın yanına getirdiler.

Şemmah, Kinane'nin elçisi olarak geldiğini haber verdi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Kinane'nin dileğine, " Olur! " buyurdu.

Ebi'l-Hukayk hanedanından bir cemaat:

" Hep Yesrib (Medine) Yahudilerinin kötülük ve yaramazlıkları yüzünden! " diyerek yakınmakta idil-er. 311

-------------------------------------

303. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 670, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 151, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 199.

304. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 106.

305. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 398.

306. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 670.

307. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 48, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 744.

308. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 670, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 199.

309. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 670.

310. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 351, 352.

311. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 670, 671.

Üzerlerinde Anlaşmaya Varılıp Kararlaştırılan Maddeler

Kinane b. Ebi'l-Hukayk, Yahudilerden bazı adamlarla birlikte kaleden indi ve:

1. Kalede çarpışma yapmış olan Yahudilerin kanları dökülmemek,

2. Yahudilerin çocukları kendilerine bırakılmak, Hayber'den ve Hayber arazisinden çocuklarıyla birlikte çıkıp gitmelerine müsaade olunmak,

3-5. Yanlarında birer hayvan yükünden başka birşey götürmem ek; safra ve beyzâ (altın, gümüş), menkul ve gayrimenkul bütün malları ile, yay, miğfer, at, cübbe, zırh gömlek... gibi askerî araç ve gereçleri ve-üzerlerindeki elbiselerinden başka-bütün elbiseler ile kumaşları Resûlullaha bırakmak,

6. Resûlullaha bırakılması gereken herhangi birşeyi gizlememek ve gizleyecek olanlar Allah'ın ve Resûlullahın eman ve himaye taahhüdünün dışında kalmak... üzere anlaşma ve barış yapıldı. 312

Kinane b. Ebi'l-Hukayk, bu maddelere bağlı kalacağına yemin etti.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Eğer siz ganimet mallarından bana teslim etmeniz gereken herhangi birşeyi benden gizleyecek, gaib edecek olursanız, Allah'ın ve Resûlullahın eman ve himaye taahhüdünden uzak kalırsınız! " buyur-du. 313

-------------------------------------

312. İmam Muhammed, Siyeru'l-kebîr, c. 1, s. 279, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 671, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 110, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 157, 158, Belâzurî, Fütûhu'l-buldân, c. 1, s. 25, 26, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 225-226, 231-232, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 251, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 199.

313. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 671.

Vatîh ve Sülalim Kalelerinden Teslim Alınan Ganimet Malları

Peygamberimiz Aleyhisseiamm adamlar göndererek Vatîh ve Sülalim Yahudilerinden teslim aldırdığı ganimet malları:

1. Canlı maiiarve gayrimenkuller,

2. Kumaşlar ve elbiseler,

3. Yüz adet zırh gömlek,

4. Dört yüz adet kılıç,

5. Bin adet mızrak,

6. On çantalı (500 adet) Arap işi yay,

7. Çeşitli silahlar vs. den ibaretti. 314

-------------------------------------

314. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 671, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 680.

Hayber'in Diğer Kalelerinden Teslim Alınan Ganimet Malları

Hayber'in Natat, Şıkkve Ketibe bölgesindeki bütün ganimet malları toplandı. 315 Bunlar:

1. Pek çok sayıda ev eşyası,

2. Kumaş ve elbiseler,

3. Saçaklı havlı kaftanlar,

4. Pek çok sayıda silahlar,

5. Davarlar,

6. Sığırlar,

7. Çeşitli yiyecekler,

3. Pek çok miktarda sahtiyan ve tabaklanmış deriler,

9. Hayvan yemleri, 316

10. Develer, 317

11. Müteaddit Tevrat nüshaları idi.

Yahudiler, Tevrat nüshalarının kendilerine verilmesini istediler. Peygamberimiz aleyhisselam da, onları Yahudilere geri verdi. 318

-------------------------------------

315. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 352, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 680.

316. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 680.

317. Buhârî , Sahîh, c. 5, s. 81.

318. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 680, 681, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 745.

Mücahidlerin İhtiyaçlarının Ganimet Mallarından Karşılanışı

Ganimet mallan bölüşülünceye, herkese hissesi verilinceye kadar mücahidlerin katık ve hayvan yemi ihtiyacı ganimet mallarından karşılandığı gibi, gerektiğinde, mücahidlere emanet olarak silahlar da verildi. 319

-------------------------------------

319. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 680, 681.

Ebi'l-Hukayk Hanedanına Ait Hazine Hakkında Soruşturma Yapılışı ve Hazinenin Gömülü Bulunduğu Yerden Çıkarılışı

Hayber fethedilince, birçok emtia ile sığır, deve, davar vesaire ele geçirildi. Fakat, Hayber'dekilerin ne altınlarına, ne de gümüşlerine rastlanabildi. 320

Halbuki, Benî Nadfr Yahudileri Medine'deki yurtlarından çıkıp Hayber'e giderlerken, Ebu Râfi'Sellâm b. Ebi'l-Hukayk; içinde altın, gümüş ve kıymetli madenlerle zinet eşyası saklanılan deve tulumunu kaldırarak:

" Bu, bizim dünyayı alçaltmak ve yükseltmek için hazırladığımız şeydir! " diyerek bağırmıştı. 321

Bu hazine; önce koyun tulumuna doldurulmuştu. Çoğalınca, öküz tulumuna, daha çoğalınca da deve tulumuna konulmuştu. 322

Bu hazine; Ebi'l-Hukayk hanedanının büyüklerinden, büyüklerine devredile edile saklanmakta idi.

Mekke eşrafı, düğünleri olunca, Hayber'e gidip Ebi'l-Hukayk'ın büyüğüne başvurarak bu zinet eşyasından bazısını rehine karşılığında ondan bir ay süre ile emaneten alırdı. 323

Hatta, bir kez, bu zinet eşyasından birşey kaybolmuştu.

Onu kaybeden kişi, bedelini 10. 000 dinar (altın) olarak ödemişti.

İbn Ebi'l-Hukayk; bu hazineyi ve daha pek çok malları Peygamberimiz aleyhisselamdan saklamıştı. 324

Kinane b. Rebi' b. Ebi'l-Hukayk ile Kinane'nin kardeşi ve amcasının oğlu Rebia, Peygamberimiz aleyhisselamın huzuruna getirildiler. 325

Peygamberimiz aleyhisselamın huzuruna getirilenler arasında Huyey b. Ahtab'ın amcası Sa'ye (Salebe) b. Sellâm (Amr) b. Ebi'l-Hukayk da bulunuyordu. 326

Peygamberimiz aleyhisselam, onlara:

" Ey Ebi'l-Hukayk oğulları! Ben sizin Allah'a ve Allah'ın Resûlüne karşı duyduğunuz düşmanlığınızı biliyorum!

Bununla birlikte, sizin bu düşmanlığınız, adamlarınıza verdiğim eman ve himaye taahhüdünü size de vermeme engel olmamış; ganimet mallarından herhangi birşeyi benden gizlememek, kaçırmamak şartıyla size eman vermişimdir!

Benden birşey gizleyecek olursanız, kanlarınızı dökmek, bizim için helâl olur! 327 Allah'ın ve Resûlünün eman ve himaye taahhüdünden uzak kalırsınız! " buyurdu328 ve:

" Sizi Medine'den sürüp çıkardığım zaman, Medine'den getirdiğiniz, 329 Mekkelilere emaneten veregeldiğiniz zinet eşyasıyla nakitleri içinde sakladığınız hazine tulumlarınız nerededir?330

Filandaki, filandaki hazine tulumlarınızı ne yaptınız?" diye sordu. 331

" Ey Ebu'l-Kasım! Biz onları savaşlarımızda harcadık!

Vallahi, elimizde onlardan hiçbir şey kalmadı ! 332

Bizi Medine'den çıkardığın zaman, onlarla geçindik. 333

Savaşlar ve geçimler, onların hepsini sürüp götürdü. 334

Onlardan, elimizde hiçbir şey kalmadı! " dediler ve bu husustaki sözlerini de yeminler ederek pekişti rdiler. 335

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Söylediklerinize dikkat ediniz! 336 (Aradan) geçen zaman az, (gizlenen) mal ise ondan çok fazladır! ? (Az zamanda o kadar çok mal nasıl harcanıp tükenir?)337 Ne dersiniz? Bu hazineyi, sizin yanınızda bulursam, sizi öldüreyim mi?" diye sordu.

" Evet! Öldür! " dediler. 338

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bu hazine sizin yanınızda çıkacak olursa, Allah'ın ve Resûlünün hakkınızda vermiş olduğu eman ve himaye taahhüdü sizden uzak kalsın mı?" diye sordu.

" Evet! Uzak kalsın! " dediler. 339

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Eğer benden birşey sakladığınızı tesbit edersem, kanlarınızı dökmeyi ve çoluk ve çocuklarınızı esir etmeyi helâl sayarım ! 340

Bütün mallarınızı almak, kanlarınızı dökmek, bana helâl olur.

Size vermiş olduğum eman ve himaye taahhüdü ortadan kalkar! " buyurdu.

" Olur! Eğer senden birşey sakladığımız anlaşılırsa, bize verdiğin eman sözünü geri al ve kanlarımızı dök! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam, onların bu sözlerine Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer, Hazret-i Ali ve Zübeyrb. Avvam ile Yahudilerden on kişiyi şahit tuttu. 341

Yahudilerden bir adam, kalkıp Kinane b. Ebi'l-Hukayk'a doğru vardı ve yavaşça:

" Muhammed'in senden istediği şey senin yanında ise veya bunun hakkında birşey biliyorsan ona bildir de, kanını, canını kurtar!

Aksi takdirde, vallahi, o muhakkak bunu elde etmeye muvaffak olacak, Allah onu bundan başkasına da, bizim bildirmediğimiz şeylere de vâkıf kılacaktır! " dedi.

Kinane b. Ebi'l-Hukayk azarlayınca, Yahudi bir köşeye çekilip oturdu. 342

Peygamberimiz aleyhisselam, Kinane b. Ebi'l-Hukayk'a:

" Ne dersin, hazineyi senin yanında bulacak olursak, senin boynunu vurayım mı?" diye tekrar sordu.

Kinane:

" Evet! Bulursan, vur! " dedi. 343

-------------------------------------

320. Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 81.

321. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 375. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 565, 566, 746.

322. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 46, Halebî, İnsan, c. 2, s. 746.

323. İmam Muhammed, Siyeru'l-kebîr, c. 1, s. 279, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 671, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 46, Halebî, İnsan, c. 2, s. 746.

324. İmam Muhammed, Siyeru'l-kebîr, c. 1, s. 279.

325. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 112.

326. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 138, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 745.

327. Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 242, Belâzurî, Fütûhu'l-buldan, c. 1, s. 30.

328. İmam , Muhammed, Siyeru'l-kebîr, c. 1, s. 279, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 671, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 151.

329. İmam Muhammed, Siyeru'l-kebîr, c. 1, s. 279, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 151.

330. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 112, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 746.

331. Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 242, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 30.

332. İmam Muhammed, Siyeru'l-kebîr, c. 1 , s. 279, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 671, Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 242, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 30.

333. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 152.

334. Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 26, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 137, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 138, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 151, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 199, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 745.

335. İmam Muhammed, Siyeru'l-kebîr, c. 1, s. 279, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 671.

336. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 152.

337. Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1 , s. 26, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 137, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 151 , Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 199, Halebî, c. 2, s. 746.

338. İmam Muhammed, Siyeru'l-kebîr, c. 1, s. 279.

339. İmam Muhammed, Siyeru'l-kebîr, c. 1, s. 280, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 671, 672.

340. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 112, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 152.

341. İmam Muhammed, Siyeru'l-kebîr, c. 1, s. 280, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 672.

342. İmam Muhammed, Siyeru'l-kebîr, c. 1, s. 280, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 672, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 46.

343. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 351, Taberî, Târîh, c. 3, s. 93, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 746.

Sa'ye b. Sellâm'ın Sıkıştırılınca Gerçeği Söylemesi

Peygamberimiz aleyhisselam, Kinane b. Ebi'l-Hukayk'tan sonra Sa'ye (Salebe) b. Sellâm b. Ebi'l-Hukayk'a da:

" Huyey b. Ahtab'ın tulum içinde saklanan hazinesi nerededir?" diye sordu.

Sa'ye:

" Savaşlar ve geçimler, onu giderdi, eritti! " dedi. 344

Peygamberimiz aleyhisselam, Sa'ye'yi, sıkıştırması için, Zübeyrb. Avvam'a havale etti. Zübeyrb. Avvam onu sı kıstırdı. 345

Sa'ye, zayıf, hafif akıllı bir adamdı.

Sıkıştırılınca, eliyle bir harabeye işaret ederek:

" Ben Kinane'nin her sabah şu harabede dolaştığını görüyordum! Benim bu hususta bundan başka bilgim yok! Eğer o oraya birşeyler gömmüşse, o oradadır! " dedi. 346

Gerçekten de, Peygamberimiz aleyhisselam, Natat kalelerini fethetmeye başladığı ve Natat halkının kalblerine korku düştüğü sırada, Kinane b. Ebi'l-Hukayk tehlikeyi sezmiş, deve tulumu içindeki hazineyi, zinet eşyasını, geceleyin Ketibeye götürüp kazdığı bir çukura kimse görmeden gömmüş ve üzerini toprakla kapatmıştı. Sa'ye (Salebe) de, Kinane'nin her sabah o harabede dolaştığını görmüştü. 347

Peygamberimiz aleyhisselam, Sa'yeyi, Zübeyrb. Avvam ve Müslümanlardan bazılarıyla birlikte, o harabeye gönderdi.

Sa'ye de, onlara, Kinane'nin dolaştığı yeri gösterdi.

Orası kazıldı. 348 Hazinenin bir kısmı oradan çıkarıldı.

Peygamberimiz aleyhisselam, hazinenin geri kalan kısmının da nerede olduğunu, Kinane b. Ebi'l-Hukayktan sordu.

Kinane onları da teslime yanaşmadı. 349

Peygamberimiz aleyhisselam; hazinenin geri kalanını getirip teslim etmesi için Kinane b. Ebi'l-Hukayk'ı sıkıştırmasını Zübeyr b. Avvam'a emretti.

O da, Kinaneyi söyletmek için, göğsünde çakmak çakıp kıvılcım çıkararak s öy I etmeye zorladı ise de, söyletemedi. 350

Yüce Allah, Yahudilerin bu hazineyi nerede sakladıklarını Peygamberimiz aleyhisselama haber verdi. 351

Peygamberimiz aleyhisselam, Ensardan bir zâtı çağırıp, ona:

" Şu tarlaya doğru, şöyle şöyle git! Sonra, hurma ağacına doğru var! Sağındaki ve solundaki hurma ağacına bak! Orada göreceğin yüksek hurma ağacının dibinde bulacağın şeyleri çıkar, bana getir! " buyurdu.

Ensârî gitti, oradaki hazine tulumunu da bulup getirdi. 352

-------------------------------------

344. Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 158, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 138.

345. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 138.

346. İmam Muhammed, Siyenj'l-kebîr, c. 1, s. 280, 281, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 672, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 2, s. 26, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 4, s. 197.

347. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 672.

348. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 672, Diyarbekıf, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 47.

349. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 351.

350. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 351, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 762.

351. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 672, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 746.

352. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 112, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 746.

Çıkarılan Hazinenin Cinsi ve Miktarı

İçinde hazine bulunan tulum, Peygamberimiz aleyhisselamın önüne getirilip açıldı Bunlar:

1. Altın bilezikler,

2. Altın pazubandlar,

3. Altın halhallar (ayak bilekleri için),

4. Altın küpeler,

5. Mücevher gerdanlıklar,

6. Zümrüt gerdanlıklar,

7. Kaşlı altın yüzükler,

8. Kaşsız halka yüzükler (Bunlar, bir hayvan çulunu dolduracak kadardı),

9. Altınlı Yemen gözboncuğundan gerdanlıklar,

10. İnci gerdanlıklar vs. den ibaretti. 353

11. Yahudi cemaati tarafından ayrıca nakit olarak 10. 000 dinar (altın) getirilip teslim edildi. 354

-------------------------------------

353. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 46, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 745.

354. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 746.

Ebi'l-Hukayk Oğullarının Cezalandırılmaları

Ebi'l-Hukayk oğullarının sakladıkları hazine ortaya çıkarıldığı zaman, 355 Peygamberimiz aleyhisselam, muahede gereğince cezalandırılmak ve Mahmud b. Mesleme'ye karşı boynunu vurmak üzere, Kinane b. Rebi' b. Ebi'l-H ukayk'ın Muhammed b. Meslemeye teslimini emretti.

Muhammed b. Mesleme de, onun boynunu vurdu. 356

Ebil-Hukayk oğullarından diğerinin de, Bişr b. Berâ'nın velileri tarafından boynu vuruldu. 357

Bunların çoluk çocukları da, esirler arasına katıldılar. 358

Ebi'l-Hukayk'ın iki oğlu ile birlikte, aynı aileden daha bazıları da, ahdi bozdukları için, boyunları vurularak cezalandınldılar. 359

-------------------------------------

355. Belâzurî, Fütûhu'l-buldan, c. 1, s. 30.

356. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 351, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 672, 673.

357. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 673.

358. Vâkıdî, c. 2, s. 673, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 112, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 138, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 151.

359. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 199.

Uyeyne b. Hısn ile Fezârelerin Hayber Ganimetinden Pay İstemeye Gelmeleri

Uyeyne b. Hısn, Gatafan askerleriyle birlikte Hayfâ'ya gidip ev halklarıyla görüştükten sonra, tekrar Hayber'e geldi.

Hayber yakınındaki Hatam mevkiinde, gecenin bir kısmını geçirdi.

Askerlerine:

" Size müjdelerim: Bu gece, düşümde Zü'r-Rukaybe'nin bana verildiğini gördüm!

Vallahi, Muhammed'in boynundan, yakasından tutacağım! " dedi.

Uyeyne b. Hısn Hayber'e geldiği zaman, Peygamberimiz aleyhisselam Hayberl fethetmiş ve ganimetleri toplamış bulunuyordu.

Uyeyne b. Hısn:

" Yâ Muhammedi Müttefiklerimden aldığın ganimetlerden, bana da pay ver!

Çünkü, ben senden ve seninle çarpışmaktan vazgeçtim, müttefiklerimi yalnız bıraktım. Senin üzerine, askerlerimi yığmadım. Dört bin savaş eriyle geri dönüp gittim! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Yalan söylüyorsun!

Seni ancak işitmiş olduğun o bağırıcı, ürkütüp ev halkının yanına kadar götürdü! " buyurdu.

Uyeyne b. Hısn:

" Öyle ise, bana bir ihsanda bulun! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Haydi, Zü'r-Rukaybe senin olsun! " buyurdu.

Uyeyne b. Hısn:

" Zü'r-Rukaybe nedir?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" O bir dağdır ki, onu uykuda gördüğün düşünde almıştın! " buyurunca, Uyeyne eli boş olarak Peygamberimiz aleyhisselamın yanından ayrıldı. 360

Gatafanların bir kolu olan Benî Fezâreler de Hayberlilere yardıma gelmişlerdi.

Yahudilere yardımdan vazgeçtikleri, yurtlarına dönüp gittikleri takdirde onlara da Hayber" in hurma mahsulünden verileceği hakkında haber salınmış, fakat Benî Fezâreler bu teklifi kabul etmekten kaçınmışlardı. 361

Uyeyne'den sonra, Benî Fezârelerden bazı kişiler de, Peygamberimiz aleyhisselama gelerek:

" Bize va'detmiş olduğun payımızı ver! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam, onlara da:

" Sizin payınız, Hayber dağlarından Zü'r-Rukaybe dağıdır!

Haydi, Zü'r-Rukaybe sizin olsun! " buyurdu.

BenîFezârîler:

" Öyle ise, biz de sizinle çarpışırız! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bizimle çarpışmak için buluşma yeriniz Cenefâ olsun! " buyurdu.

Fezârîler, Peygamberimiz aleyhisselamdan bunu işitir işitmez, kaçıp gittiler. 362

Cenefâ, Benî Fezârelerin yurtlarından bir yer, sularından bir sudur. 363

-------------------------------------

360. Vâkıdı, Megâzı, c. 2, s. 675, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 154.

361. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 172.

362. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 172, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 154, Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 4, s. 1179, Diyarbekrî, Târflıu'l-Hamîs, c. 2, s. 55.

363. İbn Esîr, Nihâye, c. 1, s. 307, Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 172, Semhûdî, Vefâu'l-Vefâ, c. 4, s. 1179.

Uyeyne b. Hısn'ın Yahudileri Kışkırtmaya Çalışması

Kendisine Hayber ganimetinden bir pay verilmesi isteği reddedildikten sonra ve Ebi'l-Hukayk oğulları öldürülmezden önce, Uyeyne b. Hısn, Yahudilerin yanına varıp onları ayartmaya çalıştı ve:

" Ben bugünkü gibi bir iş daha görmedim. Vallahi, ben Muhammed'i sizden başkasının yere sere-bileceğini sanmaz ve kendi kendime:

'Bunlar, kalelere, askere, güce ve seıvetlere sahiptirler! ' derdim.

Sizler, şu sarp ve aşılmaz kaleler içinde olduğunuz, şu bol yiyecek ve içecekler, hiç kesilmeyen sular önünüzde bulunduğu halde, demek ellerinizi ona teslim ettiniz, bağlattınız hâ?! " dedi.

Yahudiler

" Biz, Zübeyr kalesinde korunmak ve direnmek istemiştik.

Fakat, su kanalımız kesildi.

Hararet bastı. Orada tutunmak, yaşamak, bizim için mümkün olmadı! " dediler.

Uyeyne b. Hısn:

" Siz Nâim kalelerinden kaçıp Zübeyr kalesine gitmiştiniz. Orada kimler öldürüldü?" dedi.

Yahudiler, öldürülenleri haberverdiler.

Uyeyne b. Hısn:

" Vallahi, cesaret ve sebat sahipleri hep öldürülmüşler!

Artık, Hicaz'da Yahudiler için dirlik düzenlik yoktur! " dedi.

Salebe b. Sellâm b. Ebi'l-Hukayk, Uyeyne'nin söylediklerini işitti.

Kendisinin akılca zayıf ve sözlerini birbirine karıştırır bir kimse olduğu sanılırdı.

Salebe:

" Ey Uyeyne! Sen onları aldattın! Onlardan ayrıldın.

Muhammed'le yaptıkları çarpışmalarında onları yalnız bıraktın!

Sen bundan önce Benî Kurayzalara da böyle yapmıştın! " dedi.

Uyeyne b. Hısn:

" Muhammed ev halkımız hakkında bize tuzak kurdu: Biz, o bağırıcıyı işittiğimiz zaman, Muhammed'in ev halkımıza arkamızdan baskın yaptığını sanmış, hemen yanlarına dönmüştük. Fakat, kendilerinde böyle birşey göremeyince, size yardım edelim diye tekrar gelmiştik! " dedi.

Salebe:

" Kendilerine yardım edeceğin kim kaldı ki?! Öldürülenler öldürüldü, kalanlar da Muhammed'e köle oldu!

Muhammed hepimizi esir ve mallarımızı iğtinam etti! " dedi. 364

Uyuyne b. Hısn; Müslümanların Sa'b b. Muaz kalesindeki yiyecekleri, hayvan yemlerini, kumaş ve elbiseleri taşıdıklarına bakıp:

" Ne diye hiç kimse hayvanlarımıza yem vermiyor ve bizler şu ele geçirilen yiyeceklerden yedirilmiy-oruz?!

Halbuki, bu kale halkı, yanlarına gelenlere ikramda bulunurlardı! " dedi.

Müslümanlar

" Resûlullah aleyhisselam sana Zü'r-Rukaybeyi ayırdı ya! " deyince, Uyeyne sustu, konuşmasını kesti. 365

Yine, elleri boş olarak ev halkının yanına döndü.

Uyeyne b. Hısn yurduna dönünce, Haris b. Avf gelip:

" Ben sana 'Eline birşey geçmez! ' diye söylemedim mi?

Vallahi, Muhammed doğu ile batı arasındaki herkesi yenecektir!

Yahudiler bunu bize haber verir dururlardı.

Ebu Râfi' Sellâm b. Ebi'l-Hukayk'ın:

'Biz, peygamberlik hususunda, Muhammedi, Harun oğulları arasından çıkmamıştır diye kıskanıyoruz. Halbuki, o, insanlara gönderilmiş olan peygamberdir! Fakat, Yahudiler beni dinlemezler! Bizim için, iki kez boğazlanmak vardır! Biri Yesrib'de, diğeri Hayber'de! ' dediğini kulaklarımla işittiğime şehadet ederim!

O zaman, Sellâm'a:

'O, yeryüzüne hakim olacak mı?' diye sormuştum.

'Musa'ya indirilmiş olan Tevrat üzerine yemin ederim ki; evet! Fakat, Yahudilerin bu hususta söylediğim şeyi öğrenmelerini istemem! ' demişti" dedi. 366

-------------------------------------

364. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 677.

365. Vâkıdı, Megâzı, c. 2, s. 665, 666.

366. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 677, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 154, 155, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 211 , 212.

Yahudilerin Peygamberimiz aleyhisselamı Zehirlemeye Kalkışmaları

Peygamberimiz aleyhisselamın Hayber'i fethedip dinlenmekte bulunduğu sırada, Sellâm b. Mişkem'in karısı Zeyneb:

" Muhammed davar etinin neresini, hangi yerini yemeyi en çok sever?" diye sormuştu.

" Kol, kürek etini yemeyi çok sever! " denildi. 367

Zeyneb, Merhab'ın da kızkardeşi idi. 368

Zeyneb, Yahudilerle görüşüp konuştu.

Bir davar kızartılıp hepsinin zehirlenmesi hususunda söz birliği ettiler. 369

Zeyneb, hemen dişi keçisinin yanına vardı. Onu kesti. Kızarttı, kebap yaptı.

Vakit geçirmeden, öldürücü zehirle zehirlemeye kalktı. 370

Kebabın her yerine zehir sürdü. Kol ve küreklerini ise, daha çok zehirledi.

Akşam olunca, Peygamberimiz aleyhisselamın akşam namazını kıldıktan sonra konak yerine dönüp oturduğu sırada, Zeyneb geldi ve Peygamberimiz aleyhisselama:

" Ey Ebu'l-Kasım! Bunu sana hediye ediyorum! " dedi. 371

Peygamberimiz aleyhisselam; hediye edilen şeyi yer, sadaka olarak verilen şeyi yemezdi. 372

Kendisine ev halkından başkası yiyecek birşey getirdiklerinde sorar, eğer hediye olduğu söylenirse onu yer, " Sadakadır! " denilirse ashabına " Siz yiyiniz! " buyurur, kendisi ondan hiç yemezdi. 373

Zeyneb, getirdiği keçi kebabını Peygamberimiz aleyhisselamın374 ve ashabından orada bulunanların önüne koydu. 375

Bişr b. Berâ' b. Ma'rur da, orada bulunan sahabiler arasında idi. 376

Peygamberimiz aleyhisselam, davar kebabının kolundan bir parça koparıp ağzına aldı, fakat, onu yutmayarak hemen dışarı attı.

Bişr b. Berâ' b. Ma'rur da, Peygamberimiz aleyhisselamınki gibi bir parça koparıp ağzına aldı.

Fakat, o, ağzına aldığı et parçasını çiğneyip yuttu. 377

Peygamberimiz aleyhisselamın ağzına aldığı etin kürek eti olduğu da rivayet edilir. 378

Peygamberimiz aleyhisselam, ağzına aldığı et parçasını ağzından hemen dışarı çıkarmakla beraber, sahabilerine de:

" Ellerinizi kebaptan çekiniz! 379

Şu kürek eti, zehirlenmiş olduğunu bana haber verdi! " buyurmuştu. 380

Bişr b. Berâ', zehirlendikten bir yıl sonra, bu yüzden Vefât etti. 381

Yüce Allah ondan razı olsun!

Peygamberimiz aleyhisselam ise, bu hadiseden sonra, üç yıl daha yaşadı. 382

Peygamberimiz aleyhisselam, ağzına alıp çıkardığı zehirli etin tesirinden kurtulmak için, iki omuzu-nun arasından kan aldırdı. 383

Bişr b. Berâ'nın annesi der ki:

" Resûlullah aleyhisselam Vefâtıyla sonuçlanan hastalığa tutulduğu zaman, yanına varmıştım. Kendisi, humma nöbeti geçiriyordu.

Alınlarına elimle dokundum ve:

'Yâ Rasûlallah! Seni hiç kimsenin tutulmadığı hummaya tutulmuş gördüm! ?' dedim.

Resûlullah aleyhisselam:

'Bize verilecek ecir ve mükâfat kat kat olduğu gibi, ibtilâlar da bize böyle kat kat olur! ' buyurdu ve:

'Halk, benim hastalığıma ne diyor?' diye sordu.

Halk:

'Resûlullahtaki hastalıkzâtülcenptir diyorlar' dedim.

Resûlullah aleyhisselam:

'Allah bana o hastalığı musallat etmiş değildir. Bu, ancak, şeytanın bir telkini ve vesvesesidir! ' buyurdu. 384

'Yâ Rasûlallah! Sen bu hastalığın neden ileri geldiğini sanıyorsun? Ben, oğlumun ölümünün, ancak Hayber'de yemiş olduğu zehirli davar kebabından ileri geldiğini sanıyorum! ' dedim.

Resûlullah aleyhisselam:

'Ey Ümmü Bişr! Ben de bu hastalığımın ancak ondan ileri geldiğini sanıyorum! 385

Hayber'de onunla birlikte tatmış olduğum zehirli etin acısından, şu anda kalb damarımın koptuğunu duymaktayım! 386

Zaman zaman onun ağrısını ve sızısını duyuyorum! ' buyurdu." 387

Hazret-i Âişe de; Peygamberimiz aleyhisselamın Vefâtıyla sonuçlanan hastalığı sırasında, Peygamberimiz aleyhisselamın:

" Ey Âişe! Hayber'de tatmış olduğum zehirli etin sancısını zaman zaman duyuyorum!

Şu anda, kalbimin damarının koptuğunu duymaktayım! " buyurduğunu bildirir. 388

Enes b. Malik de:

" Resûlullah aleyhisselamın küçük dili üzerinde bu zehrin izini görür dururdum! " demiştir. 389

Peygamberimiz aleyhisselam; bu zehirlenme yüzünden şehit olarak Vefât etmiş, kendisini peygamberlikle şereflendiren Yüce Allah, şehitlikle de şereflendirmiştir. 390

-------------------------------------

367. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 352, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 677, Taberî, Târih, c. 3, s. 95.

368. İmam Muhammed, Siyeru'l-kebîr, c. 4, s. 1421, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 673.

369. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 677, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 181.

370. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 181.

371. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 677.

372. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 677, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 174.

373. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 338.

374. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 352, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 181.

375. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 181.

376. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 352, Kastalânî, Mevâhib, c. 1. s. 181.

377. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 352, Taberî, Târih, c. 3, s. 95, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 214.

378. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 678, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 174.

379. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 678, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 174, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 210, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 153.

380. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 352, Vâkıdî, Megâzî, ç. 2, s. 678, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 175, Taberî, Târih, c. 3, s. 95, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 214, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 221, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 39, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 398, 399, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 210, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 181.

381. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 678, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 153, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 52, Halebî, İnsânu'l-uyün, c. 2, s. 767.

382. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 678, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 155, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 310, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 153, 154.

383. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 678, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 175, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 209.

384. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 679, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 314.

385. Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 175, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 219, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 6, s. 572.

386. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 353, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 679, İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 314, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 210.

387. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 679, İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 314, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 155.

388. Buhârî , Sahih, c. 5, s. 137.

389. Müslim, Sahih, c. 4, s. 1721.

390. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 3, s. 353, Taberî, Târih, c. 3, s. 95, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 222, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 155, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 210, 211.

Yahudi Kadını Zeyneb ile Hayber Yahudilerinin Sorguya Çekilmeleri

Peygamberimiz aleyhisselam, adam gönderip, Yahudi kadını Zeyneb binti Hâris'i getirtti. 391

Ona:

" Bu davar kebabını, şu küreği sen mi zehirledin?" diye sordu.

Zeyneb:

" Zehirlediğimi, sana kim haber verdi?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Şu önümde bulunan kürek kemiği haber verdi" buyurdu.

Zeyneb:

" Evet! Ben zehirledim! " diyerek suçunu itiraf etti. 392

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Sen bunu ne için yapmak istedin?" diye sordu. 393

Zeyneb:

" Sen benim babamı, amcamı ve kocamı öldürdün! Kavmime, senin yapmadığın kalmadı ! 394

Senin için, kendi kendime:

'Eğer o gerçekten peygamberse, yaptığım şey, kendisine muhakkak Allah tarafından haber ver-ilir. 395 Zehir ona zarar vermez!

Eğer o bir yalancı ise, bir hükümdarsa, bu zehirden ölür de, biz böylece kendisinden kurtulmuş, rahata ermiş oluruz! ' dedim! " dedi. 396

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah, bunu bana yapacak gücü ve hakimiyeti sana vermemiştir! " buyurdu. 397

Ashab-ı Kiram, Peygamberimiz aleyhisselama, Yahudi kadını hakkında:

" Onu öldürelim mi?" diye sordular.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hayır! 398 Ona ne dokunulacak, ne de işkence yapılacaktır! 399

Şu Hayber'de bulunan Yahudileri de benim yanımda toplayınız! " buyurdu.

Yahudiler yanında toplanınca, Peygamberimiz aleyhisselam, onlara:

" Ben sizden birşeyler soracağım. Bana doğru cevap verecek misiniz?" diye sordu.

Yahudiler

" Evet, ey Ebu'l-Kasım! Doğru cevap vereceğiz! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam, onlara:

" Sizin babanız kimdir?" diye sordu.

Yahudiler

" Babamız filan, filan! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Yalan söylediniz! Sizin babanız, filan, filan! " buyurdu.

Yahudiler

" Doğru söyledin! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam, onlara:

" Ben sizden birşey daha soracağım! Bana doğru cevap verecek misiniz?" diye sordu.

Yahudiler

" Evet, yâ Ebe'l-Kasım! Sana doğru cevap vereceğiz!

Biz sana yalan söylesek bile, sen, babamızın kim olduğunu bildiğin gibi, yalan söylediğimizi de bilirsin! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam, onlara:

" Cehennemlikler kimlerdir?" diye sordu.

Yahudiler

" Kısa bir müddet, Cehennemde biz bulunacağız!

Sonra, oraya ardımız sıra giren sizler olacaksınız! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam, onlara:

" Haydi oradan! Vallahi, biz hiçbir zaman Cehennemde size halef olacak değiliz! " buyurdu.

Peygamberimiz aleyhisselam, onlara:

" Ben sizden birşey daha soracağım. Bana doğru cevap verecek misiniz?" diye sordu.

Yahudiler

" Evet, yâ Ebe'l-Kasım! Sana doğru cevap vereceğiz! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam, onlara:

" Şu davar kebabını zehirlediniz mi?" diye sordu.

Yahudiler

" Evet! Zehirledik! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam, onlara:

" Bunu yapmaya sizi sürükleyen nedir?" diye sordu.

Yahudiler

" Eğer sen bir yalancı isen, zehirli kebabı yer, ölürsün, biz de senin elinden kurtulur, rahata ereriz!

Eğer gerçekten peygambersen, zehir sana zarar vermez diye düşündük! " dediler. 400

-------------------------------------

391. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 352, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 678, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 174, Taberî, Târîh, c. 3, s. 95.

392. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 678, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 174, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 222, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 210.

393. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 352, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 678, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 174, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 210.

394. İmam Muhammed, Siyeru'l-kebîr, c. 4, s. 1421, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 678.

395. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 352, İmam Muhamm ed, Siyer, c. 4, s. 1421, Vâkıdî, c. 2, s. 678, Taberî, c. 3, s. 95, İbn Esîr, c. 2, s. 222.

396. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 352, İmam Muhammed, Siyeru'l-kebîr, c. 4, s. 1421, Vâkıdî, c. 2, s. 678, Ebu Dâvud, c. 4, s. 174, Taberî, c. 3, s. 95, İbn Esîr, c. 2, s. 222.

397. Müslim, Sahih, c. 4, s. 1721, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 173, 174.

398. Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 173, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 155.

399. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 155.

400. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 115, 116, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 451, Buhârî, Sahih, c. 7, s. 32, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 155, Zehebî, Megâzî, s. 362, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 208, 209.

Hazret-i Safiyye'nin Kimliği ve Başkumandan Hakkı Olarak Peygamberimiz aleyhisselam Tarafından Seçilişi

Hayber'in Kamus kalesi fethedilince, esir edilen kadınlar arasında Hazret-i Safiyye ile amcasının kızı da buIunuyordu. 401

Hazret-i Safiyye; Benî Nadîr Yahudilerinin reisi Huyey b. Ahtab'ın kızı olup, önce Sellâm b. Mişkem'le evlenmiş, ondan ayrılınca da Kinane b. Rebi' b. Ebi'l-Hukayk'la evlenmiş, Hayber savaşlarında esir düşmüş, Kinane b. Rebi' b. Ebi'l-Hukayk'ın öldürülmesiyle de, dul kalmıştı. 402

İslâm mücahidlerinden Dıhye b. Halife, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelip:

" Ey Allah'ın Peygamberi! Esir alınan kadınlardan, bana bir kadın ver" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam da, ona:

" Git, bir kadın al! " buyurdu.

Dıhye b. Halife de, Hazret-i Safiyye'yi aldı.

Mücahidlerden birisi, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelerek:

" Yâ Rasûlallah! Beni Kurayza ve Benî Nadirlerin reisi Huyey'in kızı Safiyye'yi Dıhyeye vermen, vallahi doğru olmaz! Onu ancak sen almalısın! " dedi.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, Dihye'yi yanına çağırdı.

Ona:

" Safiyye'nin yerine, başka bir kadın al! " buyurdu403 ve Hazret-i Safiyye'nin amcasının kızını ona verdi. 404

Bilal-i Habeşî Hazret-i Safiyye ile amcasının kızını Yahudi erkeklerinden öldürülmüş iki kişinin yanından geçirirken, Hazret-i Safiyye'nin amcasının kızı onları görür görmez, çığlık kopardı, yüzünü yırttı, toprakları başına saçtı. 405

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Bilal! Senden acıma duygusu sökülüp atıldı mı ki, bu kadıncağızları ölülerinin yanından geçirdin?! " buyurdu. 406

Hazret-i Safiyye'nin amcasının kızı için de:

" Bu, şeytandan başka birşey değildir. 407 Onu yanımdan uzaklaştırın! " buyurdu ve Hazret-i Safiyye'yi arka tarafına almalarını emretti ve onun üzerine omuz atkısını örttü.

Bunun üzerine, Müslümanlar, Peygamberimiz aleyhisselamın ganimet arasından başkumandan hakkı olarak Hazret-i Safiyye'yi seçtiğini anladılar. 408

Peygamberimiz aleyhisselam; ganimet içinden-geleneğe göre-başkumandan hakkı olarak, ya bir köle, ya bir cariye, ya da bir at alır ve buna Safiyy denirdi. 409

Hazret-i Safiyye'nin asıl adı Zeyneb olup, Peygamberimiz aleyhisselam onu ganimet içinden seçip aldığı için Safiyye adıyla anıldı. 410

-------------------------------------

401. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 350.

402. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 210.

403. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 102, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 153.

404. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 674.

405. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 350, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 220, 221.

406. İbn İshak İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 350, 351, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 673, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 220, 221.

407. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 674, 675.

408. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 350, 351.

409. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 22, Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emval, s. 19, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 152.

410. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 230.

Hazret-i Safiyye'nin Gerdek Gecesinde Gördüğü Rüyası ve Müslüman Oluşu

Hazret-i Safiyye; Peygamberimiz aleyhisselamın Haybefe gelişinden birkaç gün önce Kinane b. Ebi'l-Hukayk ile nişanlanarak develer boğazlanıp Yahudilere ziyafetler çekilmiş ve Sülalim bölgesine gelin götürülmüştü. 411

Hazret-i Safiyye, gerdek gecesinde, düşünde; bir ayın Medine tarafından gelip kucağına düştüğünü görmüş, bunu Kinane b. Ebi'l-Hukayk'a anlatınca, Kinane öfkelenmiş:

" Sen ancak Hicaz hükümdarı Muhammed'e varmak istiyorsun! " diyerek yüzüne bir tokat vurup gözünü gövertmiş, morartmıştı.

Peygamberimiz aleyhisselamın yanına getirildiği zaman, Hazret-i Safiyye'nin gözünde o tokatın izi duruyordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Nedir bu?" diye sorunca, Hazret-i Safiyye Peygamberimiz aleyhisselama hadiseyi anlattı. 412

Peygamberimiz aleyhisselam, ona İslâmiyeti anlatıp:

" Biz seni kendi dininde bulunuyorsun diye zorlayacak veya senin bu halini hoş görmeyecek değiliz 1413

Eğer sen Müslümanlığı, 414 Allah'ı ve Allah'ın Resûlünü tercih edersen, 415 ben seni kendime alıkoyacak, zevce edineceğim! 416

Eğer Yahudiliği tercih edecek olursan, ben seni azad ederim, sen de gider, kavmine kavuşursun! " buyurdu. 417

Hazret-i Safiyye; böyle azad edilip Peygamber zevcesi olarak kalmak veya kavminin yanına dönmek hususlarından birini seçmekte serbest bırakılınca, azad edilip Peygamberimiz aleyhisselamın zevcesi olmayı tercih etti, seçti418 ve:

" Yâ Rasûlallah! Sen beni İslâmiyete davet etmeden önce, konak yerine geldiğim zaman, ben Müslüman olmayı özlemiş ve seni doğrulamış bulunuyordum.

Benim ne Yahudilikte bir emelim, ne de Hayber'de bir babam veya kardeşim var!

Sen beni küfür ile İslâmiyetten birini seçmekte serbest bırakıyorsun!

Allah ve Allah'ın Resûlü, bana, azadlanmamdan ve kavmimin yanına dönmemden daha sevgi-lidir! 419

Evet! Ben Allah'ı ve Allah'ın Resûlünü tercih ediyorum! " dedi. 420

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam onu azad edip zevceliğe kabul buluyordu. 421

-------------------------------------

411. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 674.

412. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 351, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 674, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 121, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 26, 27, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 221, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 152.

413. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 707.

414. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 123.

415. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 707.

416. Vâkıdî, c. 2, s. 707, İbn Sa'd, Tabakât, c. 8. s. 123.

417. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 123.

418. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 138.

419. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 123.

420. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 707, İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 121.

421. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 707, İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 125, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 99.

Peygamberimiz aleyhisselamın Hayber'de Mücahidlere Yasakladığı Şeyler

Ensardan Rüveyfi' b. Sabit'in bildirdiğine göre; Hayber günü, Peygamberimiz aleyhisselam ayakta dikilerek yaptıkları bir hitabelerinde şöyle buyurdular:

" Allah'a ve ahiret gününe inanan bir erkek için, dölsuyu ile yabancı bir tarlayı sulaması (yani esir kadınlarla temasta bulunması) helâl olmaz!

Allah'a ve ahiret gününe inanan bir erkek için, esir bir kadına-hayızlı ise, hayızdan temizlenmedikçe, hamile ise doğurmadıkça-dokunmak da, helâl olmaz!

Allah'a ve ahiret gününe inanan bir erkek için, bölüşülmedikçe, Müslümanların ganimet mallarından bir hayvana zayıflatıp iade edinceye kadar binmek helâl olmaz!

Allah'a ve ahiret gününe inanan bir erkek için, Müslümanların ganimet mallardan bir elbiseyi, eskitip iade edinceye kadar giymek helâl olmaz! " 422

Peygamberimiz aleyhisselam, Hayber günü:

Ehlî eşeklerin etini yemeyi,

Her yırtıcı, azı dişli hayvanın etini yemeyi,

Ganimet mallarını, bölüşülmeden, satmayı veya satın almayı da yasakladı. 423

Hayber" de muahede yapıldıktan sonra, bazı Yahudilerin Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelip:

" Bize ait bahçelere ashabından bazıları girerek oradan hububat ve sarımsak aldılar! ?" diye şikâyetlenm eleri üzerine de, Peygamberimiz aleyhisselam tarafından Abdurrahman b. Avf'a emir verilip:

" Resûlullah aleyhisselam, 'Muahedeyapmış olanların mallarından, hakkınız olandan başka, hiçbir şey size helâl kılınmamıştır! ' buyuruyor! " diyerek mücahidlere seslenildi. 424

-------------------------------------

422. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 345, 346, Vâkıdî, c. 2, s. 682, İbn Sa'd, c. 2, s. 115, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 108, 109.

423. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 345, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 125, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 2, s. 133.

424. İmam Muhammed, Siyeru'l-kebîr, c. 1, s. 133.

Hayber Şehitleri

Hayber savaşında İslâm mücahidi erinden şehit olanlar, yirmiden fazla idi425

1. Rebia b. Eşlem b. Sahbere, 426

2. Sakf (Sıkaf) b. Amr b. Sumeyt, 427

3. Rifâa b. Mesruh, 428

4. Abdullah b. Ebi Ümeyye b. Vehb (Hübeyb veya Hubeyb), 429

5. Bişr b. Berâ' b. Ma'rur, 430

6. Fudayl b. N um an, 431

7. Mes'ud b. Sa'd. 432

8. Mahmud b. Mesleme, 433

9. Ebu Dayyah Sabit b. Numan, 434

10. Haris b. Hâtıb, 435

11. Urve (veya Adiyy) b. Mürre b. Sürâka, 436

12. Evs b. Fâid (veya Fâke veya Fâtik),

13. Evs b. Habib (veya Cebr el-Ensârî),

14. Üneyf veya Hubeyb b. Vâile, 437

15. Sabit b. Esle. 438

16. Talha, 439

17. Umâre b. Ukbe b. Abbâd b. Müleyl, 440

18. Âmir b. Ekvâ, 441

Âmir, Hayber Nâim kalesinde Merhab'la çarpışmış, kısa olan kılıcı ile Merhab'ın bacağına aşağıdan yukarı doğru hızla vurunca kılıcın ağzı kendisine yönelip kendi kılıcıyla yaralanmış ve şehit olmuştu. Kendisinin bu biçimde ölüşü bazılarınca hayra yorulmamış, şehit sayılmayacağı sanılmıştı.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hayır! Hatta, ona iki ecir vardır! " buyurmuştur. 442

19. Zenci köle çoban Yesar, 443

20. Mes'ud b. Rebia, 444

21. Evsb. Katâde, 445

22. İsmi bilinmeyen bir bedeu\446

Yüce Allah hepsinden razı olsun!

Hayber'de öldürülen Yahudilerin sayısı ise 93 idi. 447

-------------------------------------

425. İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 39.

426. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 357, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 699.

427. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 357, Vâkıdî, c. 2, s. 699, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 107.

428. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 357, Vâkıdî, c. 2, s. 699-700, İbn Sa'd, c. 2, s. 107.

429. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 357-358, Vâkıdî, c. 2, s. 700

430. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 358, Vâkıdî, c. 2 , s. 700.

431. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 358, Vâkıdî, c. 2 , s. 700.

432. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 358, Vâkıdî, c. 2 , s. 700.

433. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 358.

434. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 358, Vâkıdî, c. 2 , s. 700.

435. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 358, Vâkıdî, c. 2 , s. 700.

436. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 358, Vâkıdî, c. 2 , s. 700.

437. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 700, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 107.

438. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 358.

439. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 358.

440. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 357, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 700, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 107.

441. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 358, Vâkıdî, c. 2, s. 700, İbn Sa'd, c. 2, s. 107.

442. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 111, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1441.

443. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 358, Vâkıdî, c. 2, s. 700, İbn Sa'd, c. 2, s. 107.

444. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 358.

445. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 358.

446. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 681, 700, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 107.

447. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 700, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 107.

Hayber Ganimetlerini Toplamak ve Bölüştürmekle Görevlendirilenler

Peygamberimiz aleyhisselam; Hayber ganimetlerini toplamak ve korumak görevini Ferve b. Amr el-Beyâzîye vermiş, o da, Hayber ganimetlerini üç bölgede:

1. Natat,

2. Şıkk,

3. Ketibe kalelerinde toplamış bulunuyordu. 448

Mücahidler, emaneten aldıkları silahların hepsini Ferve b. Amr'a getirip teslim ettiler. 449

Peygamberimiz aleyhisselam, Zeyd b. Sabit'i de, Hayber gazasına katılan mücahidleri saymakla görevlendirdi. 450

Hayber ganimetini hesaplamaya ve ayırmaya, Zeyd b. Sabitten başka, Selime oğullarından Cebbar b. Sahr'ın da görevlendirildiği de rivayet edilir. 451

-------------------------------------

448. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 680, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 107.

449. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 680.

450. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 680, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 107, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 55.

451. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 139, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 202.

Hayber Ganimetinin Kimlere ve Nasıl Bölüştürüldüğü

Hayber ganimeti, Hayber'de bulunsun bulunmasın, Hudeybiye seferine katılmış olanlar arasında bölüştürüldü. 452

Çünkü, Hayber ganimeti, Hudeybiye seferine katılan Müslümanlara Yüce Allah tarafından Feth sûresinde (âyet: 20) va'd edilmiş bulunuyordu. 453

Onlarda, 1400 kişi idi I er. 454 Ayrıca, 200 de atlı vardı. 455

Menkul ganimet malları ilk önce beş parçaya ayrıldı.

Beş parçadan birisinin üzerine " Allah'a ait, "

Diğer parçaların üzerlerine de " Ağfal" sözleri yazıldı.

Allah'a ait olan beşte bir parça, Peygamberimiz aleyhisselama teslim edildi.

Peygamberimiz aleyhisselam, diğer dört parçanın satışa çıkarılmasını, satın almak istedikleri şeylerin mücahidlere arttırma yoluyla satılmasını emretti.

Ferve b. Amr el-Beyâzîyi de, satış memuru yaptı. 456

Satılacak mallar hakkında da:

" Allah'ım! Bunlara sürüm ihsan et! " diyerek dua etti.

Ferve b. Amr der ki:

" Halkın, başıma üşüşüp satılacak mallan iki günde tükettiklerini gördüm!

" Halbuki, malın çokluğundan, başa çıkamayacağımızı, kolay kolay satıp kurtulamayacağımızı sanmıştım.

Resûlullah aleyhisselam da, kendisine teslim edilen beşte bir hisseden ev halkı ile Abdulmuttalib oğulları hanedanının erkek ve kadınlarına, Müslümanların yetimlerine ve isteyenlerine elbise, boncuk ve ev eşyası verdi. 457

Peygamberimiz aleyhisselam, ganimet mallarından satılanların paralarını mücahidler arasında bölüştürdü. 458

Hayber" e gelen Devsîlerle Eş'arîlerin Hayber ganimetinden yararlandırılmalarını ashabıyla konuştuktan sonra, onlara da hisse verdi. 459

Menkul ganimetten beşte dört parçası 1400 piyade ve 200 süvariye göre ve piyadelere birer; soy at ve develere de ikişer hisse verilmek üzere 1800 parçaya bölündü.

Bunlar da, yüzer hisselik 18 kümede toplandı. 460

Peygamberimiz aleyhisselam; savaşa iki atla katılanlara dördü iki at, biri de at sahibi olmak üzere beş hisse verdi.

İki attan fazlası için bir at hissesi verdi.

Süveyd b. Numan, at üzerinde geceleyin Hayber evlerini gözetlerken attan düşüp eli kırılmış, Hayber'in fethine kadar, karargâhtan çıkamamıştı.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona da süvari hissesi verdi. 461

Medine Yahudilerinden olup Peygamberimiz aleyhisselamla birlikte Hayber savaşına katılan on Yahudiye de, Hayber ganimetinden birşeyler verildi.

Yahudi Ebu'l-Lahm'ın azadlı kölesi Umeyr:

" Bana Hayber ganimetinden hisse ayrıldı. Ancak, ev eşyası verildi. Ben Hayber'de köle olarak bulundum. Peygamber aleyhisselam, Hayber'i fethettiği zaman, bana bir kılıç verdi ve 'Bunu kuşan! ' buyurdu" demiştir. 462

İslâm ordusuna katılan yirmi kadına da ganimetten hisse ayrılmamış, ancak kendilerine ganimetten birşeyler verilmiştir. 463

Bu cümleden olmak üzere;

Ümeyye binti Kays'a bir gerdanlık, 464

Ümmü'l-A'lâ'ya üç boncuk,

Başka birisine bir altın küpe,

Ümmü Sinan'a boncuktan ve gümüşten takılar,

Ümmü Umâre'ye kırmızı boncuk...

Hâsılı, yirmi kadından her birine boncuklar, kadife ve Yemen kumaşları ve ikişer dinar (altın) verildi.

Hayber'de bulunan veya orada doğan Müslüman çocuklarına da, Hayber ganimetinden az çok birşeyler verildi. 465

-------------------------------------

452. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 364, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 684.

453. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 684.

454. İbn İnak, İbn Hişam, c. 3, s. 322, Vâkıdî, c. 2, s. 574, İbn Sa'd, c. 2, s. 95, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 202.

455. Vâkıdî, c. 2, s. 689, İbn Sa'd, c. 2, s. 107 Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 202, Diyarbekrî, c. 2, s. 55, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 690, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 181.

456. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 680, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 107.

457. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 680.

458. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 689, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 107.

459. İbn Sa’d, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 108.

460. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 364, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 689.

461. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 688, 689.

462. Ebu Yusuf, Kitâbu'l -haraç, s. 198.

463. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 356, Vâkıdî, c. 2, s. 685, 686.

464. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 357, Vâkıdî, c. 2, s. 686.

465. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 686, 688.

Gayrimenkul Ganimetlerin Bölüştürülüşü

Hayber arazisi ve varidatı; Şıkk, Natat ve Ketibe mülkleri olarak bölüştürüldü.

Şıkkve Natat mülkleri, Müslümanların (beşte dört) hisselerine karşılık tutuldu.

Ketibe mülkleri ise, Allah'a ait (beşte bir) hisse olarak Peygamberimiz aleyhisselama bırakıldı. 466

Başka rivayete göre; batan Hayber mülkleri, ilk önce her biri yüzer hisselik 36 kümeye ayrıldı.

Bundan, Natat ve Şıkk mülkleri, yüzer hisselik 18 küme halinde Müslümanlar arasında bölüştürüldü.

Vatîh, Ketibe ve Sülalim mülklerini ise Peygamberimiz aleyhisselam işletip; gelirlerinden, kendi ev halkının geçimleri ile karşılaşılacak önemli hadiseleri, musibet ve felaketleri, halkın umumî ihtiyaçlarını, Medine'ye gelecek heyetlerin masraflarını karşılamak üzere vakıf olarak elinde tuttu. 467

Peygamberimiz aleyhisselam, bundan, akrabaları ile yetimlerin, yoksulların, yolcuların ve sulh için Medine'ye gidip gelmiş olanların yiyeceklerini de karşılamakta idi.

Nitekim, Muhayyısa b. Mes'ud'a verdiği otuz vesk (deve yükü) arpa ile otuz vesk hurma bu mülklerin gelirierindendi. 468

Ganimetin Allah'a ve Allah'ın Resûlüne ayrılan beşte bir parçası da, dörde bölünüp:

Dörtte biri Allah ve Resûlü ve Resûlullahın akrabaları için,

İkinci dörtte biri yetimler için,

Üçüncü dörtte biri miskinler, yoksullar için,

Dördüncü dörtte biri Müslümanların yanlarına gelen fakir konuklar için ayrılırdı. 469

Natat mülkleri 5'e,

Şıkk mülkleri de 13'e bölündü.

Bunlar da, 1400 piyade ve 200 süvari hissesi olmak üzere yüzer hisselik 18 gruba ayrıldı.

Hisse sahiplerine hisselerini dağıtmak üzere, heryüz hisse için de birer başkan, yönetici tayin edildi.

Yüzer hisselik onsekiz grubun isimleri:

1. Hazret-i Ali grubunun hisseleri,

2. Zübeyr b. Avvam grubunun hisseleri,

3. Talha b. Ubeydullah grubunun hisseleri,

4. Hazret-i Ömer grubunun hisseleri,

5. Abdurrahman b. Avf grubunun hisseleri,

6. Asım b. Adiyy grubunun hisseleri,

7. Useyd b. Hudayr grubunun hisseleri,

8. Belharis b. Hazrec grubunun hisseleri,

9. Benî Beyâzâlar grubunun hisseleri,

10. Benî Ubeydler grubunun hisseleri,

11. Benî Selimelerden Benî Haramlar grubunun hisseleri,

12. BenîHâriselerden Ubeyd es-Sehham b. Evs'in hissesi (rivayete göre; Ubeyd bu hisseyi Hayber ganimet hisselerinden satın almıştı),

13. Benî Sâideler grubunun hisseleri,

14. Benî Neccarlar grubunun hisseleri,

15. Harise b. Hâriseler grubunun hisseleri,

16. Evsîler grubunun hisseleri,

17. Gıfârve Eşlemler gruplarının hisseleri, 470

18. Nâim'deki hisseler (Avf b. Hazrec oğulları ile Müzeynelere ve ortaklarına ait) idi. 471

Peygamberimiz aleyhisselam; Natat'ta Hav ve Süreyr mevkiinde ilk önce Zübeyr b. Avvam'ın hissesini ayırdı.

İkinci olarak Beyâzâların,

Üçüncü olarak Useyd b. Hudayr'ın

Dördüncü olarak Benî Haris b. Hazreclerin,

Beşinci olarak Benî Avf b. Hazreclerie Müzeynelerve ortaklarının Nâim'deki hisselerini ayırdı.

Bundan sonra, Şıkk'a çıktılar.

Şıkkta ilk ayrılan hisse, Benî Aclanların kardeşi Asım b. Adiyy'in hissesi idi ki, Peygamberimiz aleyhisselamın hissesi de onun yanında idi.

Sonra, Abdurrahman b. Avf'ın,

Sonra, Sâidelerin,

Sonra, Neccariarın,

Sonra, Hazret-i Ali'nin,

Sonra, Talha b. Ubeydullah'ın,

Sonra, Gıfârlarla Eşlemlerin,

Sonra, Hazret-i Ömer'in,

Sonra, Seleme b. Ubeyd ve Haram oğullarının,

Sonra, Hâriselerin hisselerini,

Sonra, Abdu's-Sehham'ın hissesini,

Sonra, Evslerin (ki, Ellefif diye anılan ve Cüheyneler ile sair Araplardan, Hayber savaşına katılanlara ait bulunan) hisseler topluluğunu ayırdı.

En sonra da, Peygamberimiz aleyhisselamın onların sırasındaki hissesi aynldı ki, Asım b. Adiyy'in hissesi içine düşmüş bulunuyordu.

-------------------------------------

466. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 363.

467. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 113, 114, Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emrâl, s. 79, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 159, 160, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 28, 29.

468. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 363, 364, Taberî, Târih, c. 3, s. 97.

469. Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 453.

470. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 364, 365, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 689, 690.

471. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 365.

Hâs (veya Hals) Vadisi Mahsullerinin Bölüştürülüşü

Peygamberimiz aleyhisselam, mülkleri bölüştürdükten sonra, Ketibe'nin Hâs (veya Hals) vadisindeki mülklerin buğday, arpa, hurma ve hurma çekirdeği vesair mahsullerini, ihtiyaçlarına göre, akrabaları, zevceleri, Müslüman erkek ve kadınlar arasında şöyle bölüştürdü:

1. Hazret-i Fâtıma'ya 200 vesk (yük, yani 12. 000 sa'),

2. Hazret-i Ali'ye 100 vesk (yük),

3. Üsâme b. Zeyd'e 200 vesk (yük),

4. Hazret-i Âişeye 200 vesk (yük),

5. Hazret-i Ebu Bekir'e 100 vesk (yük),

6. Akîl b. Ebu Talib'e 100 vesk (yük),

7. Hazret-i Cafer'in oğullarına 50 vesk (yük),

8. Rebia b. Hâris'e 100 vesk (yük),

9. Salt b. Mahreme ile iki oğluna 100 vesk (bunun 40 veski Salt'a aitti),

10. Ebu Benîk'a 50 vesk (yük),

11. Rükâne b. Abdi Yezid'e 50 vesk (yük),

12. Kays b. Mahremeye 30 vesk (yük),

13. Ebu'l-Kasım b. Mahreme'ye 40 vesk (yük),

14. Ubeyde b. Hâris'in kızlarına 40 vesk (yük),

15. Benî Ubeyd b. Abdi Yezid'e 60 vesk (yük),

16. Evs b. Mahremeye 30 vesk (yük),

17. Mıstah b. Üsâse'ye ve İbn İlyas'a 50 vesk (yük),

18. Ümmü Rümeyseye 40 vesk (yük),

19. Nuaym b. Hind'e 30 vesk (yük),

20. Buhayne binti Hâris'e 30 vesk (yük),

21. Uceyr b. Abdi Yezid'e 30 vesk (yük),

22. Ümmü Hakim binti Abdi Yezid'e 30 vesk (yük),

23. Cümâne binti Ebu Talib'e 30 vesk (yük),

24. İbn Erkam veya Ü mmü'l-Erkam'a 40 vesk (yük),

25. Abdurrahman b. Ebu Bekir'e 40 vesk (yük),

26. Hamne binti Cahş'a 30 vesk (yük),

27. Ümmü'z-Zübeyr'e 40 vesk (yük),

28. Dubâa binti Zübeyr'e 40 vesk (yük),

29. İbn Ebi Huneys'e 30 vesk (yük),

30. Ümmü Talib binti Ebu Talib'e 40 vesk (yük),

31. Ebu Basra'ya 20 vesk (yük),

32. Nümeyletü'l-Kelbî'ye 50 vesk (yük),

33. Abdullah b. Vehb'e ve iki kızına 90 vesk (yük) (bunun 40 veski iki oğluna aitti),

34. Ümmü Habibe binti Cahş'a 30 vesk (yük),

35. Melkü b. Abde'ye 30 vesk (yük),

36. Peygamberimiz aleyhisselamm Hazret-i Aişe'den başka olan bütün zevcelerine 700 vesk (yük), 472

37. Abbas b. Abdulmuttalib'e 200 vesk (yük),

38. Kasım b. Mahreme b. Muttalib'e 50 vesk (yük),

39. Hind b. Üsâseye 30 vesk (yük),

40. Safiyye binti Abdulmuttalib'e 40 vesk (yük),

41. Husayn, Hatice ve Hind b. Ubeyde b. Hâris'e 100 vesk (yük),

42. Ümmü Hani binti Ebu Talib'e 40 vesk (yük),

43. Muhayyısa b. Mes'ud'a 30 vesk (yük),

44. Ebu Süfyan b. Haris b. Abdulmuttalib'e 100 vesk (yük),

45. Mikdad b. Amr'a 15 vesk (yük), (Mikdad b. Amr'ın heryıl Hayber'den aldığı bu 15 vesk arpa hakkı, Muaviye b. Ebu Süfyan tarafından 100. 000 dirheme satın alınmıştır)

Hazret-i Fâtıma ile Hazret-i Ali'nin 300 vesk hissesinden 85 veski arpa idi.

Üsâme b. Zeyd'in hissesinden 40 veski arpa, 50 veski hurma çekirdeği idi.

Salt b. Mahreme'nin hissesi, Vâkıdî'ye göre 40 değil, 30 vesk idi.

Kays b. Mahreme'nin hissesi, VâkıdPye göre, 30 vesk değil, 50 vesk idi.

Ümmü Rümeyse'nin hissesinden 5 veski arpa idi.

Ebu Basra'nın hissesi, 20 vesk değil, 40 vesk idi.

Peygamberimiz aleyhisselamm zevcelerinden her birinin hissesine 80 vesk hurma, 20 vesk arpa düşmüştü. 473

Peygamberimiz aleyhisselam tarafından yazdırılmış olan bir belgeye göre de; heryıl Hayber'in buğday mahsulünden:

Peygamberimiz aleyhisselamm zevcelerine 180'er vesk,

Hazret-i Fâtıma'ya 85 vesk,

Üsâmeye 40 vesk,

Mikdad b. Amr'a 15 vesk,

Ümmü Rümeyse'ye 5 vesk buğday verilmiştir. 474

İhtimal ki, aradaki fark, arpa yerine buğday ekilmiş olmasından ileri gelmiştir.

Peygamberimiz aleyhisselam; Abdullah es-Sakaff'nin zevcesi Zeyneb'e de 50 vesk hurma, 20 vesk arpa vermiştir. 475

-------------------------------------

472. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 365, 367.

473. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 693, 695.

474. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 367.

475. Heysemi, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 7.

Hisse Satışları

Peygamberimiz aleyhisselam, Benî Gıfârlardan, hissesini satmak isteyen bir kimsenin hissesini iki deveye satın aldı. Sonra, ona:

" Ben, senden alacağım hissenin sana vereceğimden hayırlı ve sana vereceğimin alacağım hisseden düşük olduğunu biliyorum.

Hal böyle olduğuna göre, sen istersen develeri alıp hisseni bana devret, istersen hisseni elinde tut, bana devretme! " buyurarak uyardı.

Gıfârî develeri aldı.

Hazret-i Ömer de, Peygamberimiz aleyhisselamın ashabından satın almış olduğu Evsîlerin Lefif diye anılan 100 kişilik ganimet hissesini Peygamberimiz aleyhisselamdan satın aldı.

Muhammed b. Mesleme de, Eşlemlerle Gitarların her ikisinin hisselerini kendilerinden satın aldı ki, Eşlemler yetmiş küsur, Gitarlar da, yirmi küsur kişi olup her ikisi yüz kişiyi bulmakta idiler. 476

-------------------------------------

476. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 690.

Hayber Yahudilerinin Hayber Topraklarını Yarıcı Olarak İşletmeleri

Hayber Yahudileri, hususan Vatîh ve Sülalim Yahudileri, kendilerine Peygamberimiz aleyhisselam tarafından verilen eman ve söz üzerine, bütün mallarını, mülklerini bırakarak Hayber'den çıkıp gidecek-lerdi. 477

Peygamberimiz aleyhisselamın onları Hayber'den sürüp çıkarmak istediği sırada, Yahudiler:

" Bizi Hayber'de bırak da, şu Haybertoprağında bulunalım, onları imar edelim, görüp gözetelim. 478

Yâ Muhammedi Biz mal mülk sahipleriyiz. 479 Mülk bakımını, işletmesini, biz sizden daha iyi bilir ve başarırız. 480

Sen bu mülkleri bize işlettir! " dediler. 481

Hayber mülkleri üzerinde yarıcı olarak çalışmak istediler. 482

Gerçekten de, ne Peygamberimiz aleyhisselamın, ne de ashabının Hayber mülklerine bakabilecek işçileri bulunmadığı gibi, kendilerinin orayı bizzat görüp gözetmeye de vakitleri yoktu. 483

Peygamberimiz aleyhisselam:

" İstiyorsanız, şu mallan işlemek üzere size vereyim, mahsul ve meyveler aramızda bölüşülsün!

Sizi bu mallar üzerinde Allah'ın durdurduğu müddetçe durdurayım! " buyurdu.

Hayber Yahudileri kabul ettiler. 484

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sizi çıkarmak istediğimiz zaman, çıkarmamız şartıyla! " diyerek ve mahsulü yarı yarıya bölüşmek üzere, onlarla anlaşma yaptı.

Hayber arazisini, böylece, onlara işletti. 485

Buna göre; Yahudiler çalışacaklar, ekecekler, dikecekler, elde edilecek ekin ve hurma mahsullerinin yansını hizmetlerinin karşılığı olarak alacaklardı. 486

Abdurrezzak'ın İmam Zührî'den rivayetine göre de; Peygamberimiz aleyhisselam, Hayber Yahudilerini, Hayber'den çıkıp gidecekleri sırada yanına çağırdı.

Mahsulünü yarı yanya bölüşmek üzere Hayber hurmalık ve ekinliklerini onlara teslim etti ve kendilerine:

" Allah sizi durdurdukça, bu iş üzerinde duracaksınız" buyurdu.

Hayber'de, ne Peygamberimiz aleyhisselam, ne de ashabı hesabına, Yahudilerden başka işçi çalıştırılmamıştır. 487

Ketibe'de yetişmiş 400. 000 hurma ağacı vardı. 488

Peygamberimiz aleyhisselam, mahsul zamanında Abdullah b. Revâha'yı, sonra da Cebbar b. Sahr'ı Hayber'e gönderir, mahsul ve meyveleri adalet ve hakkaniyet üzere tahminlettirip yan yarıya bölüştürürdü.

Abdullah b. Revâha, mahsulü tahminleyip ikiye böldükten sonra, istedikleri bölüğü almakta Yahudileri serbest bırakır, yahut onlara:

" Siz tahminleyip bölünüz, birisini almakta beni serbest bırakınız" derdi. 489

Buna rağmen, Yahudilerin Abdullah b. Revâha'ya:

" Bize haksızlık ettin! " diyecek kadar ileri gittikleri olur, Abdullah b. Revâha:

" İsterseniz, bize düşen sizin olsun! Size düşen de bizim olsun! " diyerek olgunluk gösterirdi. 490

Yahudiler, kadınlarının zinet takıntılarını toplayıp Abdullah b. Revâha'ya:

" Bunlar senin olsun da, bize bölüştürmede iyilik et! Göz yum! " dediler.

Abdullah b. Revâha:

" Ey Yahudi cemaati! Vallahi, siz bana Allah'ın yaratıklarının en sevimsizi ve iğrencisinizdir!

Sizin bana teklif ettiğiniz ücret, bir rüşvettir. Rüşvet ise haramdır! Biz onu ağzımıza koymayız, yemeyiz! " dedi. 491

Yahudiler

" Gökler ve yer durdukça, hak ve gerçek olan da budur! " diyerek, rüşvetin kendilerince de haram olduğunu itiraf ettiler. 492

Abdullah b. Revâha, mahsulü 40. 000 vesk olarak tahminlemiş, her iki tarafa yirmişer bin vesk düşmüştü. 493

Hayber Yahudileri, Abdullah b. Süheyl'i öldürünceye kadar, Müslümanlardan hiçbir sert muamele görmediler.

Peygamberimiz aleyhisselamın Vefâtından sonra, Hazret-i Ebu Bekir de, Hayber Yahudileri hakkında aynı şekilde hareket etti.

Hazret-i Ebu Bekir'in Vefâtından sonra da, Hazret-i Ömer, Hayber Yahudileri hakkında, onlar işi azıtıncaya kadar, böyle hareket etti. 494

Hazret-i Ömer'in devrinde Müslümanların elinde işçiler çoğalmış, toprağı işlemek kolaylaşmış, Yahudilere pek ihtiyaç kalmam işti. 495

Ketibe'nin yıllık hurma mahsulü tahminen S. OOOvesk idi. Bunun yarısı olan4. 000 vesk hurma yarıcı olan Yahudilere bırakılıyordu.

Ketibe'de ekilen arpanın yıllık hasılatı 3. 000 sa' idi. Bunun yarısı olan 1. 500 sa' arpayı Peygamberimiz aleyhisselam alıyor, 1. 500 sa'ını da Yahudilere bırakıyordu.

1. 000 sa' tutan hurma çekirdeğinin de yarısı Peygamberimiz aleyhisselama aitti.

Peygamberimiz aleyhisselam, bütün bu arpa ve hurma mahsulleriyle hurma çekirdeğinden, Müslümanlara vermekte idi. 496

-------------------------------------

477. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 3, s. 351 , 352, İmam Muhamm ed, Siyeru'l-kebîr, c. 1, s. 279, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 670, 671.

478. Belâzurî, Fütûhu'l-buldan, c. 1, s. 26, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 137.

479. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 50.

480. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 352, Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac, s. 50.

481. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac, s. 50.

482. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 352.

483. Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 79, Belâzurî, Fütûhu'l-buldan, c. 1, s. 26.

484. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 371, Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl s. 79.

485. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 352, Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac, s. 50, 51.

486. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 84, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 25, 26.

487. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 372, 373.

488. Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 161, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 162.

489. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac, s. 50.

490. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 369, Taberî, Târîh, c. 3, s. 98.

491. Mâlik. Muvatta', c. 2, s. 703, 704.

492. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 369, Mâlik, Muvatta', 4, c. 2, s. 704, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 138.

493. Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 109.

494. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 369, 371, Taberî, TârPh, c. 3, s. 98.

495. Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 79, 80, 142.

496. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 693.

Kureyş Müşriklerinin Hayber Savaşında Yahudilerin mi, Yoksa Müslümanların mı Kazanacağı Hakkında Birbirleriyle Bahse Girişmeleri

Peygamberimiz aleyhisselam Hayber üzerine yürüdüğü zaman, savaşın sonucu hakkında Kureyş müşrikleri aralarında bahse girişmişlerdi.

Huvaytıb b. Abduluzzâ der ki:

" Hudeybiye sulhundan Mekke'ye döndüğümde, Muhammed'in bütün halka galebe çalacağına kanaat getirmiştim.

Fakat, şeytan beni Muhammed'e tâbi olmaktan kaçındırdı ve dinime 5 an İttirdi!

Abbas b. Mirdas es-Sülemî Mekke'ye, yanımıza gelip Muhammed'in Hayberliler üzerine yürüdüğünü ve Hayberier halkının pek çok askerler topladığını ve Muhammed'in onların elinden kolay kolay kurtulamayacağını bize haber verdi ve:

Kim isterse, Muhammed'in kurtulamayacağı hakkında, onunla bahse girerim! ' dedi.

Ona:

'Ben de, seninle bahse girerim! ' dedim.

Safvan b. Ümeyye ile Nevfel b. Muaviye:

'Ey Abbas! Ben senin yanında ve görüşündeyim! ' dediler.

Kureyşflerden bazıları, benim görüşüme meylettiler.

Aramızda, arttıra artüra, 100 deveye kadar bahse giriştik!

Ben ve benim tarafımı tutanlar

'Muhammed galebe çalacaktır! ' diyorduk.

Abbas ve onun tarafını tutanlar ise:

'Yahudilerve müttefiki Gatafanlar, galebe çalacaktır! ' diyorlardı.

Sesler yükselmeye başladı.

Ebu Süfyan b. Harb:

'Lât üzerine yemin ederim ki; Abbas b. Mirdas tarafını tutanların bahsi kaybedeceklerinden korkuyorum! ' dedi.

Safvan b. Ümeyye kızdı ve:

'Senin korkak olduğunu anladım! ' dedi.

Ebu Süfyan sustu."

Peygamberimiz aleyhisselamın Hayberlileriyendiği haberi gelince, Huvaytıb b. Abduluzzâ, kesiştiklerini , 497 yani 100 deveyi aldı. 498

-------------------------------------

497. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 701, 702.

498. Belâzurî, Ensâb, c. 1 , s. 352.

Haccac b. Ilâtü's-Sülemî'nin Peygamberimiz aleyhisselamdan İzin Alıp Mekke'deki Mallarını Toplamaya Gidişi

Hayber'in fethedildiği sırada, Haccac b. Ilâtü's-Sülemî, Peygamberimiz aleyhisselama:

" Yâ Rasûlallah! Benim gerek Mekke'deki karım Ümmü Şeybe binti Ebi Talha'nın yanında, gerek Mekkeli tüccarlarda dağınık bir halde mallarım var. 499

Yâ Rasûlallah! Bana izin ver de, 500 gidip bu mallarımı alayım.

Eğer Müslüman olduğumu anlarlarsa, mallarımdan hiçbir şeyi ele geçiremem" dedi. 501

Peygamberimiz aleyhisselam ona izin verince, Haccac:

" Yâ Rasûlallah! Mallarımı kurtarabilmem için, senin hakkında uygunsuz birşeyler söylemem de gerekecekti r. 502

Senin hakkında uygunsuz şeyler söylemem de bana helâl olur mu?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, kendisi hakkında istediğini söylemesine de izin verdi. 503

Haccac derki:

" Mekke'ye gittim. Seniyetü'l-Beyzâ-ki, Ten'im'dedir-mevkiine erişince, orada Kureyş müşriklerinden bazı kişiler buldum ki, onlar Resûlullah aleyhisselamın Hayber üzerine yürüdüğünü haber almışlardı.

Hayberln Hicaz ülkesinde en mamur, en bol mahsul veren, ucuzluk, aynı zamanda sarp ve sağlam, savaş erleri çok olan bir yer olduğunu da biliyorlar; giden, gelen yolculardan, harekât sonucu hakkındaki haberleri işitmek ve öğrenmek istiyorlardı.

Hayber harekâtının sonucu hakkında aralarında mal koyup bahse de girişmiş bulunuyorlardı.

Onlar, beni görünce:

'Vallahi, haber bundadır! ' dediler.

Bana:

'Ey llât'ın oğlu! Hoşgeldin! Şu akrabalık bağlarını kesen kişi hakkında sende bir haber var mı?' dediler.

Onlara:

'Söyleyeceklerimi gizli tutmak şartıyla, evet! ' deyince, gizli tutacaklarına söz verdiler ve:

'Yâ Ebâ Muhammedi Haydi, bize haber ver! Biz, o akrabalık bağlarını kesip atmış olan kişinin Hayber üzerine yürüdüğünü işittik.

Hayber bir Yahudi memleketidir ve Hicaz'ın en mamur ve mahsuldar bir yeridir' dediler. 504

Onlar, benim Müslüman olduğumu bilmiyorlardı. 505

Onlara:

'Muhammed'in Hayber üzerine yürüdüğünü, ben de işittim. 506 Bu hususta edindiğim, getirdiğim haber, sizi sevindirecek mahiyettedir! ' der demez, devemin yanını sardılar, üzerime örüldüler, sabırsızlandılar:

'Ey Haccac! Haydi, ne olduğunu bize tezce söyleyiver! Bildiriver! ' dediler. 507

Kendilerine:

'Muhammed'le ashabı, şimdiye kadar, çarpışmayı, savaşmayı Hayberlilerden daha iyi bilen başka bir kavimle karşılaşmamıştı.

Hayberiiler, asker toplamak üzere Arap kabilelerine de başvurmuşlar, on bin kişilik bir ordu toplamışlardı. 508

Muhammed'le ashabı, hiçbir zaman bir benzerini daha işitmediğiniz bir bozguna, yenilgiye uğradı ! 509

Muhammed'in ashabı, hiçbir zaman bir benzerini daha işitmediğiniz bir öldürülüşle öldürüldüler! 510

Muhammed de, esaretin en biçimsizi ile esir edildi! 511

Hayberiiler

'Muhammed'i biz öldürmeyelim, Mekkelilere gönderelim de, onu Mekkeliler, öldürülmüş olan adamlarına karşılık, kendileri, gözleri önünde öldürsünler! 512

Yahut, onu bizden ve onlardan öldürülenlere karşılık, Mekkelilerin gözleri önünde, biz öldürelim!

Onlar, eski hallerinin iadesi için kavim ve kabilelerine başvurarak sizden eman dileyecek olurlarsa, onların size yaptıklarını siz de onlara yapmadıkça, dileklerini kabul etmeyiniz! ' dediler' dedim. 513

Sonra, Mekke'ye geldik. Müşrikler, Mekke'de:

'Bu Haccac, size haber getirdi. Muhammed esir edilmiş! 514 Onun yanınıza getirilmesini bekleyiniz! Mekke'ye getirilince, kendisi, gözlerinizin önünde öldürülecek! ' diyerek bağırdılar." 515

-------------------------------------

499. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 359.

500. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 359, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 702.

501. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 702.

502. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 359, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 702.

503. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 566, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 138.

504. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 360, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 703.

505. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 360.

506. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 703.

507. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 360, Vâkıdî, Megâzî, c. 2. s. 703.

508. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 703.

509. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 360, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 703.

510. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 360.

511. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 360, Vâkıdî, Megâzî, c. 2. s. 703.

512. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 360.

513. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 703.

514. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 382.

515. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 360, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 382.

Haccac'ın Mekke'de Müşriklerdeki Alacağını Müşriklere Toplatışı

" Kureyş müşriklerine:

'Mekke'deki mallarımı, bonçl ulardaki alacaklarımı toplamak hususunda siz de bana yardım ediniz ki, hezimete uğrayan Muhammed ile ashabının satılacak ganimet mallarını satın almakta başka tüccarlar benden önce davranmadan Hayber'e kendim yetişmek istiyorum! ' dedim.

Mekkeliler, hemen kalkıp Mekke'deki mallarımı (alacaklarımı) toplayıp verdiler. 516

Müşrikler, sevine sevine içkiler içtiler. 517

Sonra, karımın yanına vardım.

Onun yanında da, bana ait mallar bulunuyordu. 518

Ona:

'Haydi, yanındaki mallarımı* toplayıp yanıma getiriver! 519 Tüccarlar benden önce davranmadan Hayber'e yetişeceğim! 520 Muhammed ile ashabının satılacak ganimetlerinden biraz şeyler satın almak istiyorum.

Çünkü, onlar Hayberliler tarafından yenilgiye uğratılarak kanlan helâli eştirilmiş, malları da yağ-malanmıştır! ' dedim.

Bu acı haber, Mekke'de çabucak yayılmıştı.

Müslümanlar, tasalarından, mahvoldular!

Müşrikler ise, sevinçlerinden, kaplarına sığmadılar." 521

-------------------------------------

516. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 260, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 703, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 269.

517. Yâkubî, Târih, c. 2, s. 57.

518. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 360, Vâkıdî, c. 2, s. 703, İbn Sa'd, c. 4, s. 269.

* Ziynet eşyaayla birtakım emtiayı (Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 468, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 138, 139).

519. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 466, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 138.

520. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 360, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 703, İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 270.

521. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 466, 467, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 138.

Hazret-i Abbas'ın Üzüntüden Bayılışı

Hazret-i Abbas, bu haberi işitir işitmez, arkasının üzerine yi kıldı. 522 Evine güçlükle götürüldü. 523

Hazret-i Abbas'ı, oğlu Kusem, sedirine yatırdı. 524

Hazret-i Abbas, kapısının açık tutulmasını emretti.

Kapının önünde toplanan kadın erkek Müslümanlar, işittikleri haberi doğru sanarak, küfür ve azgınlığın bu galebesinden mahvolmuş gibi idiler.

Hazret-i Abbas ise, üzüntüsünü, tasasını belli etmemek için, düşmanlara duyuracak derecede sesini yükselterek recez söylüyordu.

Müslümanlar Hazret-i Abbas'ın durumunun iyi olduğunu görünce, ferahladılar, zindeleştiler ve güçlendil-er. 525

-------------------------------------

522. Vâkıdî, c. 2, s. 703, 704, Abdurrezzak, c. 5, s. 467, İbn Sa'd, c. 4, s. 270, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 138.

523. Vâkıdı, Megâzı, c. 2, s. 704.

524. Abdurrezzak, c. 5, s. 467, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 138.

525. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 704.

Hazret-i Abbas'ın Acı Haberi Haccac'dan Soruşturuşu

Hazret-i Abbas, kölesi Ebu Zübeybe'yi* yanına çağırdı ve ona:

" Haccac'a git! Abbas, sana 'Sânı en yüksek, en yüce olan Allah aşkına! Senin ağzından verilmiş olan haber gerçek midir?526 Senin getirdiğin haberin mahiyeti nedir? Senin söylediğin nedir? Allah'ın (Resûlüne ve Müslümanlara) va'd ettiği hayır, senin getirdiğin haber olamaz! (Getirdiğin haberle bağdaşamaz! ) ' diyor, de! " dedi.

Haccac, Hazret-i Abbas'ın kölesine:

Ebu'l-Fadl'a benden selam söyle!

Evlerinden, ıssız, tenha bir yer hazırlasın!

Ben kendisinin yanına geleceğim.

Vereceğim haber kendisini sevindirecektir. 527

Yalnız, benden işittiklerini gizli tutsun! " dedi. 528

Ebu Zübeybe, Hazret-i Abbas'ın kapısının önüne gelip kavuşunca:

" Müjde yâ Ebel-Fadl! " diyerek seslendi.

Hazret-i Abbas, sevincinden sıçrayıp kalktı ve Ebu Zübeybe'nin alnından öptü.

Ebu Zübeybe Haccac'ın söylediklerini bildirince, sevincinden, Ebu Zübeybe'yi azad etü529 ve:

" On köle daha azad etmek boynuma borç olsun! " dedi. 530

Haccac der ki:

" Tüccar çadırlarından bir çadırın içinde bulunduğum sırada, Abbas b. Abdulmuttalib gelip yanımda durdu ve:

'Ey Haccac! Senin şu getirmiş olduğun haberin içyüzü nedir?' diye sordu.

Kendisine:

'Sana onu emanet olarak söyleyecek olursam, gizli tutabilecek misin?' diye sordum.

'Evet! Gizli tutacağım! ' dedi.

'Öyle ise, şimdi sen benden biraz geri dur! Ben seninle bir tenhada buluşurum!

Görüyorsun ki; şimdi ben halk üzerinde alacağım olan mallarımı toplamaya uğraşıyorum.

Ben bu işlerden boşalıncaya kadar, yanımdan ayrılıp git! ' dedim.

Mekke'deki bütün mallarımı toplama işini bitirdikten ve yola çıkmak üzre derlenip toparlandıktan sonra Abbas'la bul ustum." 531

-------------------------------------

* VâkıdPye göre; Ebu Zübeyne.

526. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 704, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 270.

527. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 467, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 138.

528. Vâkıdı, Megâzî, c. 2, s. 704, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 270.

529. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 467, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 138.

530. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 704.

531. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 360, 361, Taberî, Târîh, c. 3, s. 97.

Haccac'ın Hazret-i Abbas'a Hayber'in Fethedilmiş Olduğunu Bildirişi

Haccac, bir gün, öğle vaktinde Hazret-i Abbas'ın yanına gelip, ona:

" Allah aşkına! Benden işiteceğin haberleri, üç gün, hiç kimseye söylemeyeceksin! " diye yemin verdi.

Hazret-i Abbas da, üç gün içinde bu hususta hiç kimseye hiçbir şey söylemeyeceğine yemin etti. 532

Haccac:

" Yâ Ebe'l-Fadl! Sana söyleyeceklerimi muhakkak gizli tutmalısın. Üç gün içinde Mekkelilerin arkamdan gelip beni yakalamalarından korkarım.

Üç gün sonra, istediğini söyleyebilirsin" dedi.

Hazret-i Abbas:

" Öyle yaparım" diye söz verdi. 533

Haccac:

" Ben Müslüman olmuşumdur.

Karımın yanında ve Mekke halkı üzerinde de bir hayli alacaklarım vardı.

Eğer Müslüman olduğumu anlasalardı, bana hiçbir şey vermez I erdi. 534

Vallahi, ben Resûlullah aleyhisselamı, o kardeşinin oğlunu, Hayberl fethetmiş, orada Hayber ganimetinden Allah ve Resûlünün hisselerini ayırıp almış, sahabilerine hisselerini dağıtmış, Hayber hükümdarının kızı Safiyye ile de evlenmiş olarak gerimde bırakmış bulunuyorum! " dedi. 535

Hazret-i Abbas:

" Ey Haccac! Sen neler söylüyorsun?! 536

Ben Hayber'i iyi bilirim. Orası, Hicaz'ın en mamur, en verimli, en ucuzluk ve bolluk bir yeridir.

Hayberliler ise sayıca çoklukturlar, savaş için çok hazırlıklı ve güçlüdürler!

Gerçek mi dersin bu söylediklerin?! " dedi. 537

Haccac:

" Evet! Vallahi, iş böyledir! 538

Ebil-Hukayk'ın oğlu öldürüldü! 539

Resûlullah aleyhisselam, Huyey'in kızı Safiyye'yi kendisine ayırdı ve azad edip zevceliğe kabul olunmak veya ev halkına iade edilmek arasında serbest bıraktı.

O da, azadlanıp zevce olmayı tercih etti.

Ben, buraya, alacaklarımı toplayıp götürmek için gelmiş bulunuyorum.

Resûlullah aleyhisselamdan izin istedim. İstediğimi söylemem için de, kendisi bana izin verdi.

Sen benden işittiklerini üç gün gizli tut, sonra istediğini söyle! 540 İşini açıkla!

Vallahi, o, senin hoşuna gidecek bir halde ve durumdadır! " dedi.

Hazret-i Abbas, üç gün geçince, üzerine kaftanını giydi, koku süründü, asasını eline aldı. 541 Haccac b. I lâfın evine kadar gitti. Kapıyı çaldı ve:

" Haccac nerede?" diye sordu.

Haccac'ın karısı:

" Yahudilerin hezimete, yenilgiye uğrattıkları Muhammed ile ashabından aldıkları ganimet mallarını başka tüccarlardan önce davranıp satın almak üzere Hayber'e gitti. 542

Ey Ebe'l-Fadl! Allah seni hor ve hakîr etmesin!

Sana erişmiş olan haber, bize de çok ağır ve çetin geldi! " dedi.

Hazret-i Abbas:

" Evet! Allah beni hor ve hakîr etmemiştir ve hamdolsun, vâki olan da ancak hoşlandığımız, arzuladığımız şeyden ibarettir

Yüce Allah, Resûlüne Hayberln fethini müyesser kılmış, onların ganimet mallan Müslümanlar arasında bölüşülmüş, Resûlullah aleyhisselam Safiyyeyi kendisine seçmiştir! Eğer sana kocan lazımsa, git, ona kavuş! 543 Kocan Haccac Müslüman olmuş ve Resûlullah aleyhisselamla Hayber'in fethinde bulunmuştur.

Sen, onun dinini istemedikçe, karısı değilsindir!

O, buraya malını alıp götürmek için gelmiş, malını alınca da, senden ve senin ailenden kaçmıştır! " dedi.

Kadın:

" Yâ Ebe'l-Fadl! Gerçek mi söylüyorsun?! " diye sordu.

Hazret-i Abbas:

" Evet! Vallahi, söylediklerim gerçektir! " dedi. 544

Kadın:

" Vallahi, sanırım ki, sen herhalde doğru söylüyorsundur" dedi.

Hazret-i Abbas:

" Ben vallahi doğru söylüyorum! İş, sana haber verdiğim şekildedir" dedi. 545

Kadın:

" Bunları sana kim haber verdi?" diye sordu.

Hazret-i Abbas:

" Sana acı haberi veren, haber verdi! " dedi. 546

Kadın:

" Söylediklerin, inanılabilecek, güvenilebilecek şeylerdir. Sen herhalde doğrusundur, doğru söylüy-orsundur! " dedi, kalkıp durumu ailesi halkına haber verdi.

-------------------------------------

532. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 704, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 361.

533. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 361.

534. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 704, İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 270.

535. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 361, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 704, İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 270.

536. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 361.

537. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 704.

538. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 361, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 704.

539. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 704, İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 270.

540. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 467, 468, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 138.

541. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 361, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 705, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 270.

542. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 705, İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 270.

543. Abdurrezzak, Musannef, c. 4, s. 468, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 139, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 156.

544. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 705, İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 270.

545. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 468, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 139, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 156.

546. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 156.

Hazret-i Abbas'ın Kâbe'yi Tavaf Etmesi ve Kureyş Müşrikleriyle Konuşması

Hazret-i Abbas, Haccac b. Ilât'ın evinden dönüp Kabe Mescidine kadar gitti.

Kureyş müşrikleri, o sırada, Haccac'ın işini konuşuyorlardı. 547

Hazret-i Abbas, Kabe'yi tavaf etti. 548

Müşrikler Hazret-i Abbas'a ve onun haline bakıyorlar; kaslarıyla, gözleriyle birbirlerine işaret ederek kendisinin felâket ve musibet karşısındaki soğukkanlılığına ve dayanıklığına şaşıyorlardı.

Beytullah'ı tavaf sırasında, 549 ona:

" Yâ Ebe'l-Fadl! Senin bu halin, vallahi, musibet ve felaket ateşine karşı son derecede bir dayanık-lılıkve soğukkanlılıktır! 550

Sen üç günden beri hiç görünmedin, nerede idin?551

Sana, senin başına (bir daha) hayırdan başka birşey gelmesin! " dediklerinde, Hazret-i Abbas:

" Evet! Allah'a hamdolsun ki, bana hayırdan başka birşey de gelmemiştir. 552

Hayır! Varlığım Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederek size bildiririm ki; Muhammed aleyhisselam Hayber'i fethetmiş ve (fethi gerçekleştirmek üzere de) onların reisi Huyey b. Ahtab'ın kızı Safiyye ile orada evlenmiş, Hayber'deki mallara ve herşeye el koymuştur! Şimdi, Hayber'deki bütün mallar onun ve ashabınındır! 553

Yesrib ve Hayber'de Nadir oğulları Yahudilerinin görmüş bulunduğunuz elebaşıları Ebi'l-Hukayk oğullarının boyunları vurulmuş, 554 Hayber ganimetleri Müslümanlar arasında bölüştürülmüştür! " dedi. 555

Kureyş müşrikleri:

" Bunu sana kim haber verdi?556 Bu haberi sana kim getirdi?" diye sordular.

Hazret-i Abbas:

" Size o haberi getirmiş olan kişi, bu haberi de getirmiş;557 bunu üç gün gizli tutmamı, açıklama-maklığımı benden istemiştir.

Kendisi, buraya, Müslüman olarak ve buradaki mallarını alıp götürmek üzere gelmiştir. 558

Malını alıp Muhammed aleyhisselamla ashabına kavuşmak ve onun yanında bulunmak üzere, buradan savuşup gitmiştir. 559

İsterseniz, karısına haber salar, gidip gitmediğini sorabilirsiniz! " dedi.

Kureyş müşrikleri, Haccac'ın karısına hemen bir adam saldılar.

Haccac'ı, karısının bile haberi olmadan, malını alıp gitmiş buldular.

Yaptıkları soruşturma neticesinde, Hazret-i Abbas'ın söylediklerinin hepsinin doğru olduğunu anladılar.

Aradan beş gün bile geçmemişti ki, bu hususta Kureyş müşriklerine haber geldi: Hayberln gerçekten fethedildiği öğrenildi. 560

Kureyş müşrikleri, Mekkelilere:

" Ey Allah'ın kulları! Allah düşmanı* Haccac bizi aldatmış! 561 Mallarını toplayıp kaçmış!

Vallahi, biz bunun böyle olduğunu bilseydik, bizimle onun arasında iş olur biterdi! " dediler. 562

Hazret-i Abbas Müslümanların yanlarına gitti, durumu onlara haber verdi.

Evlerinden tasalı ve kaygılı çıkan Müslümanların yüzlerini güldürdü, kendilerini sevince boğdu.

Yüce Allah, Mekke'deki Müslümanların üzerlerindeki bütün tasaları, kaygıları müşriklerin üzerlerine itiverdi. 563

-------------------------------------

547. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 705, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 270.

548. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 361.

549. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 705.

550. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 361, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 705.

551. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 705.

552. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 468, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 139, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 156.

553. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 361.

554. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 705, İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 270.

555. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 468, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 130.

556. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 705, İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 270.

557. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 361.

558. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 468, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 139.

559. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 361.

560. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 705, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 270.

* Müşrikler, " Allah düşmanı" yerine, " putlarım izin düşm anı" deseler, gerçeği söylemiş olurlardı.

561. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 458.

562. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 361.

563. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 468, 469, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 139, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 156, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 155.

Hayber'den Sonra

Devsîlerin Medine'ye Gelişi ve Kendilerine Hayber Ganimetinden Hisse Verilişi

Devs kabilesinden ilk Müslüman olan kişi, Tufeyl b. Amr idi ve onun İslâm'la şeneflenişi İslâm'ın ilk yıllarında gerçekleşmişti.

Hicretin 7. yılında, Peygamberimiz aleyhisselamın Hayber'de bulunduğu sırada, Devs kabilesinden, Tufeyl b. Amr'a uyup Müslüman olan 70 veya 80 ev halkı, Medine'ye hicret edip geldi. 1

Gelenlerin 80 veya 90 ev halkı oldukları da rivayet edilir. 2

Devsîler, Hayber'e kadar giderek, orada Peygamberimiz aleyhisselamla buluştular. 3

Devsîler:

" Yâ Rasûlallah! Bize savaşta sağ yanında yer ver ve Yâ Mebrûrl' sözünü de bize savaş parolası yap! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam, öyle yaptı. 4

Peygamberimiz aleyhisselam, Devsîlere, Hayber ganimetinden hisse verdi. 5

-------------------------------------

1. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 3, s. 24, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 636, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 4, s. 239, 327, c. 1, s. 353.

2. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 761, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 250.

3. İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 1, s. 353.

4. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 239, c. 1, s. 353, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 259, 260.

5. İbn Sa'd. Tabakat. c. 1. s. 353. c. 4. s. 239.

Ebu Hureyre'nin ve Annesinin Müslüman Oluşu

Devs kabilesinden Tufeyl b. Amr'ın İslâmiyete davetine ilk icabet eden, Ebu Hureyne idi. 6 Ebu Hureyre, Devsîlerle Medine'ye gelirken, uzayıp giden gece yolculuğundan sıkılıyor, (Medine'ye bir an evvel kavuşmak için) sabırsızlanıyor ve:

" Ey yolculuk gecesi! Ben bıktım onun uzunluğundan ve sıkıntısından!

Fakat, kurtaran da odur beni küfürve inkâr yurdundan! " mealli beyti okuyordu. 7

Ebu Hureyre, Devsîlerle birlikte Hayber'e vardığı zaman, Peygamberimiz aleyhisselam Natat kalesini fethetmiş, Ketibe kalesini de kuşatmış bulunuyordu. 8

Peygamberimiz aleyhisselam, Ebu Hureyreyi görünce, ona:

" Sen kimlerdensin?" diye sordu.

Ebu Hureyre:

" Devs'tenim! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ben, Devs içinde kimi gördümse, onda hayır gördüm! " buyurdu. 9

Ebu Hureyre, gelirken, yolda kölesini kaybetmişti.

Peygamberimiz aleyhisselamla oturduğu sırada, köle oraya çıkageldi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Ebu Hureyreye:

" İşte, kölen geldi! " buyurdu.

Ebu Hureyre:

" Sen şahit ol ki, o hürdür! Ben onu Allah nzası için azad ettim! " dedi. 10

-------------------------------------

6. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 226.

7. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 326, Ahmed b. Hanbel, Müsned. c. 2, s. 286, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 119, 120, c. S. s. 123.

8. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 328.

9. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 685, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 425.

10. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 326, Ahmed b. Hanbel, Müsned. c. 2, s. 286, Buharî, Sahih, c. 3, s. 119, 120.

Ebu Hureyre'nin " Ebu Hureyre" Künyesiyle Anılışının Sebebi

Ebu Hureyre, " Kedicik Babası" demektir. Kendisine:

" Sen ne için Ebu Hureyre künyesini aldın?" diye sorulmuştu. Ebu Hureyre:

" Ben ev halkıma ait davarları güderdim.

Benim bir de kediciğim vardı. Onu geceleri otların içine koyardım. Gündüz olunca, onu yanımda taşır, onunla oynardım.

Beni 'Ebu Hureyre' diye bununla künyelediler. 11

Medine'de de, bir gün, kaftanımın yeninin içinde bir kedicik taşıyordum.

Resûlullah aleyhisselam beni gördü ve bana:

'Nedir bu?' diye sordu.

'Bir kediciktir! ' dedim.

Bunun üzerine, Resûlullah aleyhisselam, bana:

'Yâ Ebâ Hureyre! Ey Kedicik Babası! ' buyurdu" demiştir.

Bundan sonra, o hep Ebu Hureyre künyesiyle anılmış, 12 asıl adı unutulmuştur.

Ebu Hureyre der ki:

" Anam müşrik bir kadındı.

Kendisini İslâmiyete davet ettikçe, hep bundan kaçınır dururdu.

Yine, bir gün, onu İslâmiyete davet etmiştim.

Bana, Resûlullah aleyhisselam aleyhinde, hoşlanmayacağım sözler işittirdi.

Ağlayarak, Resûlullah aleyhisselamın yanına vardım ve:

'Yâ Rasûlallah! Ben anamı İslâmiyete davet edip duruyorum. O ise, hep bana karşı koyuyor.

Bugün, onu tekrar İslâmiyete davet etmiştim. Kendisi bana senin aleyhinde, hoşlanmayacağım şeyler söyledi.

Ebu Hureyre'nin anasını hidayete erdirmesi için Allaha dua et! ' dedim.

Bunun üzerine, Resûlullah aleyhisselam:

'Allah'ım! Ebu Hureyre'nin anasına hidayet ver, doğru yolu göster! ' diyerek dua etti.

Ben hemen Allah'ın Peygamberinin bu duasını anama müjdelemek için gittim.

Kapının önüne geldiğim zaman, kapı kilitlenmiş bulunuyordu.

Anam, ayaklarımın sesini iş itmişti. Bana:

'Ey Ebu Hureyre! Dur olduğun yerde! ' diye seslendi.

İçeriden, su çağıltısı işittim.

Anam yıkanıp gömleğini giydi, başörtüsünü başına almadan kapıyı açtı ve:

'Gir içeri ey Ebu Hureyre! ' dedi.

İçeri girdim. Anam:

'Eşhedü en lâ ilahe illallah! Ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûlüh=Ben şehadet ederim ki; Allahtan başka hiçbir ilah yoktur! Ve yine şehadet ederim ki; Muhammed, Allah'ın kulu ve resûlüdür! ' dedi.

Hemen, dönüp Resûlullah aleyhisselamın yanına vardım. Sevincimden ağlamakta idim.

'Yâ Rasûlallah! Müjde! Allah senin duanı kabul etmiş! Ebu Hureyre'nin anasını İslâmiyete hidayet buyurmuş! ' dedim.

Bunun üzerine, Resûlullah aleyhisselam, Allah'a hamd ü sena etti ve:

'Hayırlı olsun! ' buyurdu.

'Yâ Rasûlallah! Beni ve anamı bütün mü'min kullarına sevdirmesi, onlan da bize sevdirmesi için Allah'a dua etsen! ' dedim.

Resûlullah aleyhisselam:

'Allah'ım! Şu kulcağızını ve anasını mü'min kullarına sevdir. Mü'minleri de onlara sevdir! ' diyerek dua etti.

Artık, beni işiten ve gören hiçbir mü'min halk olunmadı ki, beni veya anamı sevmiş olmasın! " 13

-------------------------------------

11. İbn Sa'd. Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 329, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 689, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 6, s. 319, 320.

12. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1770, 1771, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 6, s. 319.

13. İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 4, s. 328, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 320, Müslim, Sahih, c. 4, s. 938, 939, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 428.

Hazret-i Cafer ve Arkadaşlarının ve Eş'arîlerin Habeşistan'dan Medine'ye Gelişi

Peygamberimiz aleyhisselamın amcası Ebu Talib'in oğlu Hazret-i Cafer ile arkadaşlarının ve Eş'arîlerin Habeş ülkesinden Medine'ye gelişleri, Hudeybiye muahedesinden sonra, Peygamberimiz aleyhisselamın Hayber'de bulunduğu sırada. 14 Hicretin 7. yılında idi. 15

Eş'arîler, 52 veya 53 kişi idiler. 16

Ebu Musa el-Eş'arî der ki:

" Biz Eş'arîler Yem en'de iken, Peygamber aleyhisselamın ortaya çıkışı haberi bize erişmişti.

Bunun üzerine, biz, ben ve iki kardeşim-ki, onların biri Ebu Bürde, diğer Ebu Rühm olup, ben onların en küçüğüyüm dür-kavm im izden 53 veya 52 kişi ile birlikte, Resûlullah aleyhisselam tarafına muhacir olarak yola çıktık, bir gemiye bindik.

Gemimiz, bizi, havanın elverişsizliği yüzünden, Habeş Necaşîsinin ülkesine bıraktı. 17

Cafer b. Ebu Talib'le arkadaşları, Necaşî'nin yanında idiler. 18

Orada, Cafer b. Ebi Talib 19 ve yanındaki arkadaşlarıyla buluştuk.

Cafer:

'Resûlullah aleyhisselam bizi buraya yolladı ve burada bir müddet oturmayı bize emretti.

Siz de bizimle birlikte burada bir müddet oturun! ' dedi. 20

Bunun üzerine, biz de, orada, Cafer'in yanında oturduk. 21

Nihayet, oradan, gemiye bindirilerek Resûlullah aleyhisselama gönderildik. 22

Hep birlikte Medine'ye geldik.

Hayberl fethettiği sırada, Resûlullah aleyhisselama kavuştuk. 23

Peygamber aleyhisselam, bizlere de, Hayber ganimetinden pay ayırdı veya o ganimetten birşeyler vendi.

Halbuki, Hayber fethinde bulunmayan hiçbir kimseye, ganimetten hiçbir şey vermedi, ancak Hayber'de kendisiyle birlikte olanlara pay verdi.

Bundan, Cafer ve arkadaşlarıyla birlikte gemimizde bulunanları müstesna tutup, Hayber mücahid-leriyle birlikte onlara da bir pay verdi." 24

-------------------------------------

14. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 3.

15. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 34, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1. S. 242.

16. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 106, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 80.

17. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 80, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1946, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 275.

18. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 106.

19. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 80.

20. Müslim, Sahih, c. 4, s. 1946.

21. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 80, Müslim, Sahih, c. 4, s. 106.

22. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 106.

23. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 80, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1946.

24. Müslim. Sahih. c. 4. s. 1946.

Fedek Yahudileriyle Anlaşma Yapılması

Peygamberimiz aleyhisselam; Hayber üzerine yürüdüğü ve Hayber'e yaklaştığı sırada, Muhayyısa b. Mes'ud'u, Hayberiilerle olduğu gibi, Fedeklilerle de çarpışacağını bildirerek kendilerini korkutmak ve İslâmiyete davet etmek üzere, elçi olarak Fedek'e göndermişti. 25

Muhayyısa'nın, Hayber'den dönüldüğü sırada gönderildiği de rivayet edilir. 26

Benî Kurayza Yahudileri Hendek savaşında görülen hıyanetleri üzerine cezalandırıldıkları zaman, Hayber Yahudileri; Fedek, Vâdi'l-kurâ ve Teymâ Yahudilerini yanlarına alarak Medine üzerine yürümeyi kararlaştırmışlardı. 27

Hicretin 6. yılında, Sa'd b. Bekr oğulları kabilesi de, Peygamberimiz aleyhisselama karşı girişecekleri askerî harekatta Hayber Yahudilerine yardım etmek üzere, Fedek'te toplanmışlardı. 28

-------------------------------------

25. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 706.

26. Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 33.

27. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 530.

28. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 562, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 89, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 378, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 73, Taberî, Târîh, c. 3, s. 83, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 209, Diyarbekıf, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 12, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 185.

Fedek'in Mevkii ve Tarihçesi

Fedek, Şam'ın Hicaz bölgesinde ve Hayber tarafındadır. 29 Fedek, Hicaz karyelerinden olup, Medine'ye iki veya üç günlüktür. Fedek'te yerden fışkıran sular ve pek çok hurma bahçeleri vardır.

Buraya, Nuh aleyhisselamın torunu Fedek b. Hâm gelip konan ilk kişi olduğu için, Fedek ismi ver-ilmiştir. 30

-------------------------------------

29. İbn Kayym, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 163.

30. Semhûdî, Vefâu'l-retâ, c. 4, s. 1281.

Fedekli Yahudilerin Direnişleri

Muhayyısa, Fedek'e vanp, Fedekli Yahudilere söyleyeceklerini söyledi. 31

İki gün onların yanlarında oturdu.

Fedekliler durumu dikkatle gözetliyorlar ve:

" Natatta, Âmir, Yâsir, Umeyr, Haris ve Yahudilerin seyyidi, ulu kişisi Merhab var!

Muhammed'in onlara yaklaşabilecek, dayanabilecek güçte olduğunu sanmıyoruz!

Çünkü, onların yanında 10. 000 savaş eri bulunuyor! " diyorlardı. 32

Muhayyısa, onlarda barış meyli göremeyince, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına dönmek istedi.

Fedek Yahudileri:

" Biraz sabırlı ol! Durumu kavmimizin büyükleriyle görüşüp konuşuncaya kadar buradan ayrılma! 33

Bizim için banş sağlamak üzere, seninle bazı adamlar gönderelim" dediler. 34

Fedekliler, Hayber Yahudilerinin Peygamberimiz aleyhisselama karşı kolayca savunabileceklerini, korunabileceklerini sanıyorlardı.

Çok geçmeden, Fedeklilere, Nâim halkının ve onların en babayiğitlerinin öldürüldükleri, 35 Nâim kalesinin Peygamberimiz aleyhisselam tarafından fethedildiği36 haberi geldi.

Fedeklilerin kolları kırıldı ! 37 Yüce Allah, onların kalblerine büyük korku düşürdü. 38

Muhayyısa'ya:

" Sana söylemiş olduğumuz şeyleri bizden işitmemiş ol! Gizli tut! Şu takılar senin olsun! " diyerek, kadınlarından topladıkları birçok takıları vermek istediler!

Muhayyısa:

" Hayır! Sizden işitmiş olduğum sözler, Resûlullah aleyhisselama haber verilecektir! " dedi.

Fedekli Yahudiler; yok edileceklerini anlayan Hayberli Yahudilerin, kanlan bağışlanıp bütün mal ve mülklerini bırakarak yurtlarından çıkıp gitmeyi istediklerini işitince, bunlarda, kanlan bağışlanmak, bütün mal ve mülklerini bırakarak yurtlarından çıkıp gitmek üzere anlaşma yapmaya isteklendiler. 39

Fedek Yahudilerinin başkanı Nun b. Yûşa, Fedekli Yahudilerden bazılarını yanına alarak, Muhayyısa ile birlikte Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldi.

Bütün gayrimenkul mallarının ürünlerini toplayıp yurtlarından gitmek, Peygamberimiz aleyhisselama birşey bırakmamak, geride bir kırık malları kalacak olsa gelip onu da almak şartıyla barış teklifinde bulundu.

Peygamberimiz aleyhisselam, Fedekli Yahudilerin bu teklifini kabul etmedi.

Muhayyısa, onlara:

" Sizin korunabilecek ne gücünüz, ne savaş erleriniz, ne de kaleleriniz var!

Resûlullah aleyhisselam üzerinize yüz kişi gönderecek olsa, hepinizi kendisinin yanına sürer, getirirler! " dedi. 40

Yahudiler, birçok konuşmalardan sonra, 41 Fedek arazisinin yarısı kendilerine bırakılmak, yarısı da Peygamberimiz aleyhisselama ait olmak üzere anlaşma yapmaya razı oldular.

Peygamberimiz aleyhisselam da bunu kabul etti ve buna göre anlaşma yaptı. 42

Yapılan anlaşmaya göre; Fedek arazisinin ve hurmalıklarının yarısı Peygamberimiz aleyhisselama ait oluyordu. 43

Fedek; Haşr sûresinin 6. âyetine göre, hiçbir askerî harekat yapılmadan barış yoluyla fethedildiği için, Hayber'de olduğu gibi Müslümanlar arasında bölüştürülmeyip, Peygamberimiz aleyhisselama ait olmak üzere kaldı. 44

Peygamberimiz aleyhisselam, Fedek gelirlerinden, konuklara harcardı. 45

-------------------------------------

31. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 58.

32. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 706.

33. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 58.

34. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 706, Diyarbekrî, Târîhu'l-Hamîs, c. 2, s. 58.

35. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 706.

36. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 58.

37. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 706.

38. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 368, Taberî, Târîh, c. 3, s. 98, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 58.

39. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 352, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 706, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1 , s. 34, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 40.

40. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 706, 707.

41. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 58.

42. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 368, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 707, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 33, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 58.

43. Ebu Ubeyd, Kitâbu'l- emvâl, s. 16, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1 , s. 33, Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 238.

44. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 368, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 33, 36, Yâküt, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 238.

45. Belâzurî. Fütûhu'l-büldân. c. 1. s. 33. Yâkût. Mu'cemu'l-büldân. c. 4. s. 239.

Hakem b. Saîd b. Âs'ın Fedek ve Çevreleri Valiliğine Atanışı

Peygamberimiz aleyhisselam; Hakem (Abdullah) b. Saîd b. Âs'ı, Fedekve çevreleri valiliğine tayin etti. 46

Peygamberimiz aleyhisselam; Fedek Yahudileriyle de anlaşma yaptıktan sonra, Hayber'den ayrılıp Vâdi'l-kurâya doğru yollandı. 47

-------------------------------------

46. İbn Habib, Kitâ bu'l-muhabber, s. 126, İbn Hazm , Cevâmiu's-Sîre, s. 24.

47. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 707.

Vâdi'l-kurâ Gazası

Seferin Tarihi, Mevkii, Tarihçesi ve Sebebi

Vadi'1-kura seferi, Hicretin 7. yılında, Cumâde'l-âhire ayında, Peygamberimiz aleyhisselamin Hayber'den dönüşü sırasında vuku bulmuştur. 48

Vâdi'l-kurâ, Şam'la Medine arasında uzun bir vadidir.

Teymâ ile Hayber arasında bulunan Vâdi'l-kurâ'da birçok karyeler bulunduğu için, oraya Vâdi'l-kurâ adı verilmiştir. 49

Vâdi'l-kurâ, Medine'ye 7 geceliktir. 50

Vâdi'l-kurâ, Hıcr ve Cinab, önce Kudâaların, sonra da Cüheyne ve Uzrelerin konak yerlerinden olmuştu.

Şam hacıları, oradan gelir geçerler.

Vâdi'l-kurâ; eskiden, Semûd ve Âd kavimlerinin konak yerleri idi.

Yüce Allah, onları yolsuzlukları yüzünden orada yok etmişti.

Vâdi'l-kurâ'da, hâlâ onların eserlerinin kalıntıları vardır.

Semûd veÂd kavminden sonra, oraya Yahudiler gelip yerleştiler, kapanmış su kuyularının ağızlarını açtılar. Oraya hurma ağaçları diktiler.

Vâdi'l-kurâ'ya kabileler gelip konmaya başlayınca, Yahudiler onlarla aralarında anlaşma yaptılar.

Yapılan anlaşmaya göre; Yahudiler kabilelerin yıllık yiyeceklerini üzerlerine alacaklar, onlar da Araplara karşı Yahudileri koruyacaklardı.

Kudâa kabileleri, böylece, Yahudileri Arapların saldırılarından korumuşlardı.

Rivayete göre; Muaviye b. Ebu Süfyan, halifeliği devrinde Vâdi'l-kurâ'ya uğradığında, Yüce Allah'ın:

" Sizler, buradaki nimetlerin içinde, bağların, su kaynaklarının içinde, ekinlerin ve tomurcukları nazik, yumuşak hurma ağaçlarının içinde hep öyle emîn emîn bırakılacak mısınız?" (Şûra: 146-148) mealli âyetlerini okuduktan sonra:

" Bu âyetler, bu memleket halkı hakkında inmiştir. Burası da, Semûd kavminin memleketlerindendir. Âyetlerde haber verilen su kaynakları, hani nerededirler?" diye sormuştu.

Bir adam, ona:

" Allah, o sözünde doğrudur.

Su kaynaklarının ortaya çıkarılmasını istiyor musun?" dedi.

Muaviye b. Ebu Süfyan:

" Evet! " deyince, hemen kazıya başlanıp seksen tane su kaynağı ortaya çıkarıldı.

Bunun üzerine, Muaviye b. Ebu Süfyan:

" Allah, Muaviye'den daha doğrudur! " dedi. 51 * * *

Vâdi'l-kurâ seferinin sebebine gelince; Benî Kurayza Yahudileri, Hendek savaşında görülen hıyanetleri üzerine cezalandırıldıkları zaman, Hayber Yahudileri, Vâdi'l-kurâ, Fedek ve Teymâ Yahudilerini yanlarına alarak Medine üzerine yürümeyi kararlaştırmışlardı. 52

Bunun için, Peygamberimiz aleyhisselam, Hayber dönüşünde Vâdi'l-kurâ Yahudileri üzerine de yürümeyi gerekli gördü ve yürüdü. 53

Önce Sibar'da, sonra da, Sahbâ'da konakladı. 54

Akşam üzeri, güneş batarken, Vâdi'l-kurâya kavuşup orada konakladı. 55

Vâdi'l-kurâ'da konakladığı sırada, Vâdi'l-kurâ Yahudilerinin yanında Araplardan bazı konuklar bulunuyordu. 56

Vâdi'l-kurâ Yahudileri, Peygamberimiz aleyhisselamın geldiğini işitince, çarpışmak için hazır-landılar. 57

Köşklerinin üzerlerinden, bağırmaya, çağırmaya başladılar ve Peygamberimiz aleyhisselamı oklarla karşıladılar! 58

-------------------------------------

48. Belâzurî, Ensâbu’l -eşraf, c. 1, s. 352, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 40, İbn Seyyid, Uyûn, c. 2, s. 142.

49. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 238.

50. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 90.

51. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 238.

52. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 530.

53. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 353, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 707, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 353, Fütühu'l-büldân, c. 1, s. 39.

54. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 709, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 121.

55. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 353, Taberî, Târih, c. 3, s. 96.

56. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 710, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 162.

57. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 58.

58. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 710, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 162, Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 4, s. 1328.

Peygamberimiz aleyhisselamın Mücahidleri Savaş Düzenine Koyuşu ve Yahudileri İslâmiyete Davet Edişi

Peygamberimiz aleyhisselam Müslümanları çarpışmak için düzenledi, sıraladı.

Sa'db. U badeye sancak, Sehl b. HuneyfileAbbâdb. Bişr'e59ve Hubabb. Münzir'e de birer bayrak verdi. 60

Sonra da, Vâdi'l-kurâ Yahudilerini İslâmiyete davet etti.

Müslüman oldukları takdirde, mallarını iğtinam edilmekten ve kanlarını dökülmekten koruyacaklarını, kalblerinde taşıdıklarının hesabının ise Allah'a ait olduğunu kendilerine bildirdi. 61

-------------------------------------

59. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 710, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 162.

60. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 162.

61. Vâkıdî, Megâzı, c. 2, s. 710, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 162.

Vâdi'l-kurâ Yahudilerinin Bir Müddet Çarpıştıktan Sonra Teslim Olmaları

Vâdi'l-kurâ Yahudileri, Peygamberimiz aleyhisselamın teklifini kabule yanaşmadılar, Peygamberimiz aleyhisselamla savaşmaya kalktılar. 62

Peygamberimiz aleyhisselam, onları bir gün kuşattı, çember içine aldı. 63

Vâdi'l-kurâlılardan bir adam, çarpışmak için meydana çıktı.

Zübeyr b. Avvam, onu karşılayıp öldürdü.

Yahudilerden başka birisi daha çarpışmaya çıktı, Zübeyr b. Avvam onu da öldürdü.

Yahudilerden çıkan üçüncüsünü ise, Hazret-i Ali öldürdü. 64

Yahudilerden çarpışmaya çıkan dördüncüsünü ve beşincisini ise, Ebu Dücâne öldürdü. 65

O gün, öldürülen Yahudilerin sayısı 11'i buldu. 66

Namaz vakti girince, Peygamberimiz aleyhisselam, ashabına namaz kıldırdı.

Vâdi'l-kurâ Yahudilerini tekrar Allah'a ve Resûlüne imana davet etti, sonra da onlarla akşama kadar çarpıştı.

Ertesi günü, erkenden, Vâdi'l-kurâ Yahudilerinin üzerlerine yürüdü.

Güneş daha bir mızrak boyu yükselmemişti ki, Vadi 1-kurâlılar teslim olmak zorunda kaldılar. 67

Vâdi'l-kurâ'dan, pek çok ev eşyası, mal, yiyecek ve giyecek şeyler iğtinam edildi.

Peygamberimiz aleyhisselam, menkul ganimet mallarını beşe böldürüp, beşte dördünü mücahidler arasında bölüştürdü.

Hurma bahçeleriyle arazileri ise, Hayberiiler gibi işletip mahsulünü yarı yanya bölüşmek üzere, Vâdi'l-kurâ Yahudilerinin ellerinde bıraktı. 68 Peygamberimiz aleyhisselam, Vâdi'l-kurâ'da dört gün otur-du. 69

-------------------------------------

62. Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1 , s. 39, Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 345, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 143, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 58.

63. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 353, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 144.

64. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 710, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 162.

65. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 710.

66. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 710, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 162, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 58, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 775.

67. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 710, 711, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 162, 163.

68. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 710, 711, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 39, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 143, 144, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 162, 163.

69. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 711.

Amr b. Saîd'in Vâdi'l-kurâ Valiliğine Atanışı

Peygamberimiz aleyhisselam; Amr b. Saîd'i, Vâdi'l-kurâ valiliğine tayin etti, atadı. 70

-------------------------------------

70. İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 126, Belâzurî, Fütûhu'l-buldan, c. 1, s. 40, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 24.

Vâdi'l-kurâ'da Peygamberimiz aleyhisselama Sorulan Sorular ve Cevapları

Peygamberimiz aleyhisselamın Vâdi'l-kurâ'da bulunduğu sırada, bir adam gelerek: " Yâ Rasûlalları! Sen nelerle emrolundun?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselam:

" 'Allah'a, hiçbir şeyi şerik koşmaksızın ibadet edesiniz, namazı kılasınız, zekatı veresiniz! ' diye emrolundum" buyurdu. Adam:

" Yâ Rasûlallah! Şunlar (Yahudiler), nasıl kişilerdir?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselam: " Gazaba uğramış kişilerdir! " buyurdu. Adam:

" Ya şunlar (Hıristiyanlar) nasıl kişilerdir?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselam: " Onlar da, doğru yoldan sapmış olanlardır! " buyurdu." Ganimet malları, kimler içindir?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bir hisse Allah için, dört hisse de, şunlar, şu mücahidler içindir! " buyurdu." Ganimete bu kimselerden daha lâyık kimseler yok mudur?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselam: " Hayır! Yoktur! " buyundu. 71

-------------------------------------

71. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 353.

Peygamberimiz aleyhisselamın Hazret-i Safiyye ile Evlenişi

Hazret-i Safiyye Haybefde iken âdetinden temizlenmiş ve kendisiyle evlenilmesinde dinen bir engel kalmamış bulunuyordu.

Fakat, Peygamberimiz aleyhisselam Hayber'de onunla evlenmemiş;72 bu evlenme işi, Hayber'den altı mil uzaklaşıldığı ve Sibar mevkiine gelindiği zaman da Hazret-i Safiyye istemediği için, geri kalmıştı.

Hayber'den bir berid (oniki mil) uzaklaşıldığı, Sahbâ mevkiine gelindiği zaman ise, Hazret-i Safiyye muvafakat etmişti.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" İlk durak olan Sibar'da konmak istediğim zaman bana aykın davranışının sebebi ne idi?" diye sordu.

Hazret-i Safiyye:

" Yâ Rasûlallah! Yahudilerin yakınında sana bir zarar gelebileceğinden korkmuştum. Onlardan uzaklaşınca, emniyete kavuştum! " dedi.

Kendisinin Peygamberimiz aleyhisselama bağlılığı anlaşıldı, Peygamberimiz aleyhisselamın yanında itibarı arttı.

Peygamberimiz aleyhisselam, Ümmü Süleym Hatuna:

" Arkadaşın Safiyye'nin yanına git! Onun saçını, başını tara! " buyurdu ve orada Hazret-i Safiyye ile evlenmek istedi.

Ümmü Süleym Hatun der ki:

" Yanımızda, ne çadır, ne de siperlenecek duvar dibi vardı.

İki elbise alıp, onları bir ağacın üzerine gererek kapattım.

Safiyye'nin saçını, başını orada taradım ve kendisine koku sürdüm." 73

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Safiyye için bir çadır kurdurdu. 74

Ümmü Sinan el-Eslemiyye de, Peygamberimiz aleyhisselamın Hazret-i Safiyye ile evlenmesi sırasında kendisinin de hazır bulunduğunu, Hazret-i Safiyye'yi birlikte tarayıp kokuladıklarını, onun süslendiği zaman son derecede güzelleştiğini, o gecedeki kadarda güzel bir koku koklamamış olduklarını ve Hazret-i Safiyye'yi hazırladıktan sonra Peygamberimiz aleyhisselamın geldiğini ve ona doğru vardığını, yapılmış olan tavsiyeye uyarak Hazret-i Safiyye'nin Peygamberimiz aleyhisselam için ayağa kalktığını ve o sırada yanlarından ayrılıp ikisini başbaşa bıraktıklarını bildirir. 75

-------------------------------------

72. Ibn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 121.

73. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 707, 708, İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 121, 122.

74. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 123.

75. İbn Sa'd. Tabakât. c. 8. s. 122.

Ebu Eyyûb Halid b. Zeyd el-Ensârî'nin Peygamberimiz aleyhisselamın Çadırını Bekleyişi

Benî Neccar oğullarının kardeşi Ebu Eyyûb Halid b. Zeyd el-Ensârî ise, kılıcını kuşanıp, kendiliğinden, sabaha kadar Peygamberimiz aleyhisselamı çadırının çevresinde dolaşarak bekledi.

Peygamberimiz aleyhisselam erkenden çadırından çıkınca, Ebu Eyyûb Halid b. Zeyd el-Ensârîtekbir getirdi.

Peygamberimiz aleyhisselam, onu elinde kılıç olduğu halde çadırının yanında görünce:

" Ey Ebu Eyyûb! Nedir bu halin?" diye sordu.

Ebu Eyyûb Halid b. Zeyd el-Ensârî:

" Yâ Rasûlallah! Şu yanına girdiğin kadından sana birzarar gelebileceğinden korktum. Bu kadından ki, babasını, kardeşini, kocasını, amcasını ve bütün kavim ve kabilesini öldürmüştün!

Kendisi de, biraz önce küfür üzere idi, yeni Müslüman olmuştu.

Bunun için, senin hakkında ondan korktum! 76

Sana ondan zarar gelmeyeceğinden emin olamadım! " dedi. 77

Peygamberimiz aleyhisselam, gülümsedi78 ve:

" Allah seni hayra erdirsin! 79 Ey Allah'ım! Beni koruyarak gecelediği gibi, sen de Ebu Eyyûb'u koru! " diyerek dua etti. 80

Ümmü Süleym el-Eslemiyye'nin bildirdiğine göre; ertesi günü, sabahleyin, erkenden, arkadaşlarıyla birlikte vanp Hazret-i Safiyyeye guslettirdiler.

Kendisinin Peygamberimiz aleyhisselamdan hoşnut olduğunu ve Peygamberimiz aleyhisselamın bütün gece uyumayıp onunla konuşup durduğunu öğrendiler.

Sabaha çıkınca, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Kimin yanında fazla yiyecek varsa, onu bize getirsin! " buyurdu.

Ashabdan birisi, yanında bulunan fazla un kavurmasıyla hurma ve tereyağını getirdi.

Başkaları da, yanlarındaki fazla yiyecekleri getirdiler. Bir hayli yiyecek toplandı. 81

Böylece, ashabdan kimi keş peyniri (çökelek), kimi tereyağı, kimisi de hurma getirince, bunlardan hays yapıldı. 82

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Safiyye için, küçük deri sofra üzerinde düğün yemeği hazırlattı ve Enes b. Malik'e:

" Çevredekilere haber ver! " buyurdu. 83

Davetlilere, tereyağı, keş peyniri ve hurmanın birbirleriyle karıştırılarak yapılmasından meydana gelen hays ile un kavurması ve hurma ikram edildi.

Peygamberimiz aleyhisselam da, sofrada bulunup onlarla birlikte yemek yedi. 84

Peygamberimiz aleyhisselam, Sahbâ'da üç gün oturdu. 85

-------------------------------------

76. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre. c. 3, s. 354, 355, Vâkıdî, Megâzî. c. 2, s. 708.

77. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 126, Hâkim, Müstedrek, c. 4, s. 29.

78. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 708, İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 126, Hâkim, Müstedrek, c. 4, s. 29.

79. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 126, Hâkim, Müstedrek, c. 4, s. 29.

80. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre. c. 3, s. 354, 355, Vâkıdî, Megâzî. c. 2, s. 708.

81. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 122, 123.

82. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 102.

83. Buhârî, Sahih, c. 3, s. 42.

84. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 708, İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 122.

85. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 196.

Teymâ Yahudilerinin Haraca Bağlanışı

Teymâ Seferinin Tarihi, ilfievfûi ve Sebebi

Teymâ seferi, Vâdi'l-kurâ Yahudilerinin teslim oldukları tarihi müteakip vuku bulmuştur. 86

Teymâ; Şam'la Vâdi'l-kurâ arasındadır.

Şam ve Dımaşk hacılarının yollan üzerindedir.

Teymâ arazisi, geniş ise de, bol sulu değildir. 87

Dağın dibinden çıkan bir tek su kaynağı vardır. 88

Teymâ, Medine'ye sekiz merhale uzaklıkta ve Medine ile Şam arasında olup, sonradan Medine'ye bağlanmıştir. 89

Teymâ Yahudileri de, Vâdi'l-kurâ ve Fedek Yahudileri gibi Hayber Yahudilerinin Medine'ye saldırmak için yanlarına almayı kararlaştırdıkları Yahudilerdendi. 9ü

-------------------------------------

86. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 530.

87. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 67.

88. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 713.

89. Semhûdî, Velâu'l-velâ, c. 4, s. 1164.

90. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 530.

Teymâ Yahudilerinin Haraca Bağlanarak Yerlerinde Bırakılmaları

Teymâ Yahudileri; Peygamberimiz aleyhisselamın Hayber, Fedek ve Vâdil-kurâ Yahudilerini hâkimiyeti altına aldığını işitince, cizye, haraç vermek üzere, Peygamberimiz aleyhisselamla anlaşma yaptılar.

Böylece, yurtlarında oturmak ve topraklarını ellerinde tutmak imkânını buldular. 91

-------------------------------------

91. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 711, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 163, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 775.

Yezid b. Ebu Süfyan'ın Teymâ Valiliğine Atanışı

Peygamberimiz aleyhisselam; Yezid b. Ebu Süfyan'ı, Mekke'nin fethinde Müslüman olunca, Teymâ valiliğine tayin etti. 92

-------------------------------------

92. Ibn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 126, Belâzurî, Fütûhu'l-buldan, c. 1, s. 40, Ibn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 23.

Peygamberimiz aleyhisselamın Çarpışmak İçin Benî Fezârelere Haber Salışı

Gatafanların bir kolu olan Benî Fezâreler de, Gatafanlar gibi, Hayber Yahudilerine yardıma gelmiş bulunuyorlardı.

Yahudilere yardımdan vazgeçtikleri, yurtlarına dönüp gittikleri takdirde, kendilerine de Hayber'in humna mahsulünden verileceği hakkında haber gönderilmiş, fakat Benî Fezâreler bu teklifi kabul etmekten kaçınmışlardı.

Gatafanların başkan ve kumandanı Uyeyne b. Hısn'dan sonra, bunlardan bazı kişiler de, Peygamberimiz aleyhisselama gelerek:

" Bize va'd etmiş olduğun payımızı ver! " demişlerdi.

Peygamberimiz aleyhisselam, bunlara da, Uyeyne b. Hısn'a dediği gibi:

" Sizin payınız, Hayber dağlarından Zü'r-Rukaybe dağıdır! Haydi, Zü'r-Rukaybe sizin olsun! " buyur-m ustu.

Fezârîler:

" Öyle ise, biz de sizinle çarpışırız! " diye çıkışmak istemişler, Peygamberimiz aleyhisselam da:

" Bizimle çarpışmak için buluşma yeriniz, Cenefâ olsun! " buyurmuştu.

Fezârîler, Peygamberimiz aleyhisselamdan bu cevabı işitir işitmez, kaçıp gitmişlerdi. 93

Cenefâ; Benî Fezârelerin yurtlarından ve sularındandır. 94

Benî Fezâreler, Peygamberimiz aleyhisselamla çarpışmak istemişler ve bunun için de toplanmış bulunuyorlardı.

Peygamberimiz aleyhisselam, Haybefden dönerken, çarpışmak için haber salınca, onlar birden tedirgin olmuşlar, her tutulacak yolu tutmuşlar, her kaçılacak yere kaçmışlardır. 95

-------------------------------------

93. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 172, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 154, Semhûdî, Vefâu'l-vefa, c. 4, s. 1179, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 55.

94. İbn Esîr, Nihâye, c. 1. S. 307, Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 172, Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 4, s. 1179.

95. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 212.

Peygamberimiz aleyhisselamın Hayber'den Medine'ye Yönelişi

Peygamberimiz aleyhisselam; Hayber, Fedek, Vâdi'l-kurâ ve Teymâ Yahudilerinin işlerinden boşaldıktan sonra, alınmış olan ganimetlerle Medine yolunu tuttu. 96

Medine'ye yaklaştı. Sabah namazından biraz önceye kadar, bütün gece yola devam etti.

Dinlenmek için bir yerde konaklayıp:

" Sabah namazı vaktimizi gözIeriyle-bizim için-kollayacak (uyumayacak) elverişli ve koruyucu kim var?97 Belki biz uyuyup kalabiliriz" buyurdu. 98

Bilal-i Habeşî:

" Ben varım yâ Rasûlallah! " dedi. 99

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam da, mücahidler de, başlarını yere koyup uyudular. 100

Bilal-ı Habeşî, namaz kılmaya durup, Yüce Allah'ın dilediği kadar namaz kıldı. Sonra, çökmüş devesine dayanarak sabah namazı vaktini gözlemeye başladı. 101

Hazret-i Ebu Bekir, vakit vakit:

" Ey Bilal! Gözlerine sahip ol! Sakın uyuyup kalma hâ! " diyordu.

Bilal-i Habeşî der ki:

" Abama bürünmüş, dizlerimi dikmiş, iki elimi kavuşturup oturmuş, sabah namazı vaktini gözlemeye başlamıştım.

Yanımı ne zaman yere koyduğumu, nasıl uyukladığımı pek bilemiyorum!

Halkın:

'İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn! ' diye okuduklarını işitmedikçe, 102 güneşin sıcaklığını duymadıkça, uyanamadım ! 103

İlk uyanan ve telaşlanan da, Resûlullah aleyhisselam oldu104 ve:

'Ey Bilal! Nedir bu yaptığın bize?! ' diye sitem etti. 105

'Babam, anam sana feda olsun yâ Rasûlallah! Senin ruhunu tutan, bırakmayan Kudret, benim de ruhumu tuttu, bırakmadı! ' dedim. 106

Resûlullah aleyhisselam gülümsedi 107 ve:

'Doğru söyledin! ' buyurdu. 108

Ashab, beni dillediler durdular.

Bu hususta onların bana en katı ve sert davrananı da, Ebu Bekir'di.

Halkın beni en hafif kınayanı ise, Resûlullah aleyhisselamdı. 109

Uyukladığımız vadiden yürünerek çıkılınca, Resûlullah aleyhisselam:

'Burası, şeytanların eğleştiği birvadidir! 110 Haceti olanlar, hacetini gidersin! ' buyurdu.

Halk, ağaçların altlarına dağıldılar. 111

Resûlullah aleyhisselam, devesini çöktürüp abdest aldı.

Halk da, abdest aldılar. 112

Resûlullah aleyhisselam:

'Ey Bilal! İlk ezanı oku! ' buyurdu.

Seferlerin hepsinde böyle yapardım.

Ezanı okuduğum zaman, halk toplandı.

Resûlullah aleyhisselam, onlara:

'Sabah namazının sünnetini kılınız! ' buyurdu.

Halk, sünneti kıldılar. Sonra, bana:

'Ey Bilal! Kamet getir! ' buyurdu.

Kamet getirdim.

Resûlullah aleyhisselam, öne geçip halka namaz kıldırdı.

Namaz kılarken, insan, güneşin sıcağından, alnının terini silecek dereceye gelmişti.

Resûlullah aleyhisselam, selam verince, cemaate yöneldi ve:

'Bizim ruhlarımız, Allah'ın Kudret avucundadır!

İsterse onu tutar, alıkor. Buna, bunu yapmaya, O en lâyıktır.

Ruhlarımızı bize geri çevirdiği zaman, bizim için, namazımızı kılmak mümkün olur. 113

Herhangi biriniz uyur veya unutur da namazını geçirirse, onu nasıl vaktinde kılıyor idiyse, yine öylece kılsın, kaza etsin! 114 Çünkü, Yüce Allah 'Beni anmak için, namaz kıl! ' buyurmuştur' dedi." 115

Bundan sonra, Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Ebu Bekir'e dönüp:

" Şeytan Bilal'e geldi. O sırada, Bilal namaz kılıyordu.

Onu yanının üzerine yatırdı. Uyuyuncaya kadar, kendisini, çocuk tıpışlar gibi tıpışlamaktan geri durmadı! " buyurdu.

Sonra da, Bilal-i Habeşî'yi yanına çağırdı.

Ona, başından geçeni sordu.

Bilal-i Habeşî de, Peygamberimiz aleyhisselamın Hazret-i Ebu Bekir'e haber verdiği gibi haberverdi. 116

Hazret-i Ebu Bekir, Peygamberimiz aleyhisselama:

" Senin Resûlullah olduğuna şehadet ederim! " dedi. 117

Peygamberimiz aleyhisselam, Medine'ye girerken:

" Bizler, Rabbimize yönelici; günahlarımızdan tevbe, Rabbimize kulluk edici olarak dönüyoruz! " diyerek dua etti.

Müslümanlarda, Medine'ye varıp ininceye kadar, bunu tekrarlamaktan geri durmadılar. 118

-------------------------------------

96. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 353 Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 711, Taberî, Târih, c. 3, s. 96, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 163.

97. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 355, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 711.

98. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 355, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 711.

99. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 355 Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 711.

100. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 711.

101. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 355, Halebî, İnsanu'l-uyûn, c. 2, s. 775.

102. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 711.

103. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 355, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 711.

104. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 355, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 163, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 213, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 775.

105. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 355, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 163, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 213.

106. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 355, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 712, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 163, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 213.

107. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 712, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 776.

108. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 355, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 776.

109. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 711, 712.

110. İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 163.

111. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, 5. 711, 712.

112. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 355.

113. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 712.

114. İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 163.

115. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 355, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 213.

116. İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 163, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 776.

117. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 776.

118. İbn Sa'd. Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 123, 124, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 58.

Devsîlerin Deccac Harresine Yerleştirilişi

Devsîler, Hayber" in fethinden sonra, Peygamberimiz aleyhisselamla birlikte Medine'ye geldiler.

Devsîlerin başkanı Tufeyl b. Amr:

" Yâ Rasûlallah! Benimle kavmimin arasını ayır: Onları, Deccac Harresine kondur! " dedi.

Devsîlerden Abdullah b. Üzeyhir de:

" Yâ Rasûlallah! Benim kavmim içinde soy sop ve mevkice bir üstünlüğüm vardır. Bunun için, beni onlara başkan yap! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Abdullah b. Üzeyhir'e:

" Ey Devsli kardeş! İslâmiyet garib, yapayalnız ve yadırganır olarak başlamıştır. O, bir gün gelecek, yine başladığı gibi garib, yapayalnız ve yadırganır hale dönecektir! Cennet, o gariblere mahsustur.

Allah'ı tasdik eden kurtulmuş, bundan başkası ise helak olmuştur!

Şüphe yok ki, senin kavminin sevab cihetinden büyüğü, iman ve sadakati büyük olandır!

Çok sürmeyecek, hakkın bâtıla galebesi gerçekleşecektir! " buyurdu. 119

Gerçekten İslâmiyetin başlangıcında olduğu gibi, Müslümanlar, zamanın sonunda da az olacaklar, garib, yapayalnız kalacaklardır.

Cennete, mutluluğa ise, zamanın sonundaki Müslümanlar da müstahak olacaklardır.

Bu da, onların, evvel ve âhir, imansızlara karşı koyup, karşılaştıkları işkence ve güçlüklere göğüs germelerinin ve İslâm dinine sarılmalarının mükâfatı dır. 120

Devsîler içinde bulunan Ebu Hureyre, Medine'ye gelince, Peygamberimiz aleyhisselamın Mescidinin Suffasındaki Muhacirler arasına katılmıştır. 121

-------------------------------------

119. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 353.

120. İbn Esîr, Nihâye, c. 3, s. 348.

121. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 206.

Peygamberimiz aleyhisselamın Hazret-i Cafer'in Gelişine Sevinişi ve Ona Mescidin Yanında Ev Yaptırışı

Peygamberimiz aleyhisselam, Hayber'den döndüğü zaman, Hazret-i Cafer'le karşılaşıp onun iki gözünün arasından, alnından öptü, kucakladı, bağrına bastı.

O kadar sevinç duydu ki:

" Ben hangisine; Hayber'in fethine mi, yoksa Cafer'in gelişine mi sevineceğimi bilemiyorum! " buyurdu. 122

Mescidin yanında, onun için bir ev yaptırdı. 123

Enes b. Malik'in bildirdiğine göre; Rum hükümdarı, Peygamberimiz aleyhisselama, atlastan, altın sırmalı, uzun yenli bir kürk hediye etmişti.

Peygamberimiz aleyhisselam onu sırtına giyince, halk:

" Yâ Rasûlalları! Bu, sana semadan mı indirildi?! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Pek mi hoşunuza gitti bu? Varlığım Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; Sa'd b. Muaz'in Cennetteki peşkirlerinden bir peşkir (havlu) bile bundan daha hayırlı, daha güzeldir! " buyurmuş; sonra da, onu sırtından çıkarıp Hazret-i Cafer'e göndermiştir.

Hazret-i Cafer onu sırtına giyince, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ben bunu sana giyesin diye göndermemiştim! " buyurdu.

Hazret-i Cafer:

" Onu giymeyip de ne yapacağım?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Kardeşin Necaşî’ye gönder! " buyurdu. 124

-------------------------------------

122. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 34, 35, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 56, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 211, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 242, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 342.

123. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 242, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 342.

124. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 229.

Habeş Ülkesinden Gelen ve Müslüman Olan Din Adamları

Habeş Necaşîsi; Medine'ye Hazret-i Cafer'le birlikte 62'si Habeşli, B'i de Şamlı 70 kişi yollamıştı. 125 Onların hepsi de, kilise ve din adamlarının en iyilerinden ve yürekleri yufka, gözleri yaşlı olanlarından idiler. 126

Hepsinin üzerlerinde softan cübbeleri vardı. 127

Peygamberimiz aleyhisselam, onlara Yâsîn sûresini okudu. 128

Onlar, sûreyi sonuna kadar dinlediler. 129 Ağladılar. 130 Gerçeği anladılar. 131

" Bu, İsa aleyhisselama indirilenin en çok benzeridir! " dediler, iman ettiler, Müslüman oldular. 132

-------------------------------------

125. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 292, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 31, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 345.

126. Taberî, Tefsir, c. 7, s. 4.

127. Taberî, Tefsir, c. 7, s. 4, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 292, Diyarbekrî, c. 2, s. 31, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 345.

128. Taberî, Tefsîr, c. 7, s. 4.

129. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 292, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 31, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 345.

130. Taberî, Tefsir, c. 7, s. 4, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 292, Diyarbekrî, c. 2, s. 31, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 345.

131. Taberî, Tefsir, c. 7, s. 4.

132. Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 292, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 31, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 345

Ensarın Muhacirlere Bağışladıkları Hurma Bahçeleri ve Ağaçların Ensara Geri Verilişi

Hayber ganimetinden Muhacirlerin hisselerine mal ve hurmalıklar düştüğü ve artık malî durumları oldukça düzeldiği için, Ensarın onlara önceden bağışlamış veya yararlanmak üzere emaneten vermiş oldukları hurma bahçeleri ve hurma ağaçlarını, Peygamberimiz aleyhisselam Ensara geri verdi.

Enes b. Malik'in annesi Ümmü Süleym, Peygamberimiz aleyhisselama hurma ağaçları vermiş, Peygamberimiz aleyhisselam da onları dadısı ve Üsâme b. Zeyd'in annesi Ümmü Eymen'e bağışlamıştı.

Peygamberimiz aleyhisselam bu hurma ağaçlarını da Ümmü Süleym'e geri verip, Ü mmü Eymen'e, kendi hissesine düşen hurma bahçesinden her on hurma ağacı yerine, hurma ağaçlan verdi. 133

-------------------------------------

133. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 164.

Peygamberimiz aleyhisselamın Sıkıntıya Düşen Mekkeli Müşriklere Yardımda Bulunuşu

Peygamberimiz aleyhisselam; Mekkelilerin kuraklık, kıtlık ve ihtiyaç içinde kıvrandıklarını haber alınca, Mekke'ye Amr b. Ü meyye ile arpa, altın veya altınla hurma çekirdeği gönderdi.

Bunların, Ebu Süfyan b. Harb ile Safvan b. Ümeyye b. Halef ve Süheyl b. Amfin her üçüne teslim edilmesini emir buyurdu.

Safvan'la Süheyl b. Amr, bunları almaktan kaçındılar.

Fakat, Ebu Süfyan hepsini teslim alıp Kureyşîlerin fakirlerine dağıttı ve:

" Allah kardeşimin oğlunu hayırla mükâfatlandırsın! Çünkü, o, akrabalık hakkını gözetti! " diyerek, duyduğu memnunluğu dile getirdi. 134

Peygamberimiz aleyhisselam, Ebu Süfyan'a da, yine Amr b. Ümeyye ile hediye olarak Acve hurması gönderip, buna karşılık kendisine meşin hediye etmesi için yazı yazdırmış; Ebu Süfyan da, Peygamberimiz aleyhisselamın istediği meşini hediye olarak göndermişti. 135

-------------------------------------

134. Yâkubî, Târih, c. 2. S. 56.

135. Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 367.

Hazret-i Ömer'in Türebe'ye Gönderilişi

Seferin Tarihi, Mevkii ve Sebebi

Tünebe seferi, Hicretin 7. yılında, Şaban ayında yapılmıştır. 136

Türebe; Mekke'ye dört gecelik uzaklıkta bir vadidir. Mekke'den San'â ve Necran'a giden yol üzerindedir. 137

Türebe'nin Medine'ye uzaklığı altı mildir. 138

Hilal oğulları ile Âmir b. Rebiaların ortaklaşa oturdukları bu vadi, Taif'teki Serat'tan başlayıp Necd'e kadar uzanan, yirmi günde gidilebilecek büyüklükte bir vadidir.

Türebe'nin çevresinde Yesum ve Ferkad dağları bulunmaktadır.

Türebe vadisinde hurma ve çeşitli meyve bahçeleri ile ekinlikler vardır. 139

Hevâzinlerden dört oymak:

1. Cüşem b. Muaviye b. Bekr,

2. Nasr b. Muaviye b. Bekr,

3. Sa'd b. Bekr,

4. Sakf b. Münebbih b. Bekr b. Hevâzin oğulları 140 Türebe'de toplanmış bulunuyorlardı. 141

Sa'd b. Bekr oğulları, Hicretin 6. yılında da Hayber Yahudilerinin Medine'ye yapacakları baskında onlara yardımcı olmak üzere Fedek'te toplanmışlar ve yardımlarına karşılık olarak da bir yıllık hurma mahsulünün kendilerine verilmesini istemişlerdi. 142

Peygamberimiz aleyhisselam; onların böyle Türebe'de toplanmış olduklarını haber alınca, Hazret-i Ömer'i 30 kişilik bir birliğin başına geçirerek Türebeye gönderdi.

Hazret-i Ömer, Hilal oğullarından bir kılavuzla yola çıktı.

Geceleri yürüdüler, gündüzleri gizlendiler.

İslâm birliğinin kendilerine doğru gelmekte olduğunu haber alınca, Hevâzinler kaçülar. 143

Hazret-i Ömer, Hevâzinlerin yurtlarında hiç kimseye rastlayamadığından, Medine'ye dönmek üzere Necd yolunu tuttu.

Cedr nahiyesine eriştiği sırada, kılavuz, Hazret-i Ömer'e:

" Has'am oğullarından başka bir topluluğu bırakıp gidecek misin-ki, onlar, yurtlarındaki kuraklık yüzünden, buralara kadar gelmiş bulunuyorlar?" dedi.

Hazret-i Ömer:

" Resûlullah aleyhisselam onlarla çarpışmamı bana emretmemiş, ancak Türebe'de Hevâzinlerle çarpışmayı gaye edinmemi emretmiştir! " dedi ve Medine'ye döndü. 144

-------------------------------------

136. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 5, c. 2, s. 722, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 116, Belâzurî, Ensâb, c. 1 , s. 379.

137. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 117.

138. Vâkıdî, Megâzî, c. 1 s. 5, Halebî, İnsânu'l-uyün, c. 3, s. 191.

139. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 21.

140. Belâzurî, Ensâb, c. 1 , s. 379.

141. Vâkıdı, Megâzî, c. 2, s. 722.

142. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 562, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 89, Belâzurî, Ensâbu'l-esrâf, c. 1 , s. 378, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 73, 74, Taberî, Târîh, c. 3, s. 83, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 209, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 110, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 135 Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 12, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 185.

143. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 722, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 117, Taberî, Târîh, c. 3, s. 99 İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 145.

144. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 722 Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 221 İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 164, Halebî, İnşân, c. 3, s. 191.

Hazret-i Ebu Bekir'in Necd'deki Hevâzinlere Gönderilişi

Seferin Tarihi ve Sebebi

Hazret-i Ebu Bekr'in Necd seferi, Hicretin 7. yılında olup, 145 Hazret-i Ömer'in Türebe seferinin devamı sayılabilir.

Seleme b. Ekvâ'nın bildirdiğine göre; Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Ebu Bekir'i de askerî bir birliğin başına geçirerek Necd'e doğru yola çıkardı.

Geceleri parolaları " Emit! Em it! " sözü idi.

Mücahidler, Hevâzinlerin yurduna geceleyin ansızın baskın yaptılar.

Hevâzinlerden bazılarını öldürdüler. 146 Bazılarını da, esir aldılar. 147

Hevâzinlerin mallarından ellerine geçirebildiklerini iğtinam ettiler. 148

-------------------------------------

145. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 5, c. 2, s. 722, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 379, Taberî, Târih, c. 3, s. 99.

146. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 722, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 46.

147. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 118, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 146, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 60, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 191.

148. Belâzurî, Ensâb, c. 1 , s. 379.

Beşir b. Sa'd'ın Fedek'te Benî Mürrelere Gönderilişi

Seferin Tarihi ve Sebebi

Sefer Hicretin 7. yılında Şaban ayında idi. 149

Hicretin 5. yılında, Peygamberim iz aleyhisselamı ve İslâmiyeti yok etmek üzere Kureyş müşrik-erinden Ebu Süfyan b. Harb'in kumandası altında gelip Medine'yi kuşatan on bin kişilik askerî harekatın 100 kişisini, Haris b. Avf'ın kumandası altındaki Mürre oğulları teşkil etmişlerdi. 150

Peygamberimiz aleyhisselam, otuz kişilik askerî bir birliği, Beşirb. Sa'd'ın kumandası altında Mürre oğullarına gönderdi. 151

Mürre oğulları, Fedek'e komşu idiler. İşleri güçleri orası ile olurdu. 152

Beşir b. Sa'd, rastladığı davar çobanlarına Mürre oğullarının nerede bulunduklarını sordu. Çoban-ar:

" Onlar vadilerindedirler! " dediler. 153

Gerçekten de, o sırada, susuzluk yüzünden, Mürre oğulları, kışlık vadilerine çekilmiş bulunuyor-ardı. 154

Mücahidler, Mürre oğullarının oralarda bulabildikleri davar, deve ve sığırlarını Medine'ye doğru îürüp yol almaya başladılar.

Çobanlardan birisi " İmdad! İmdad! " diye koşup giderek, durumu Mürre oğullarına haber verdi.

Mürre oğulları, Medine'ye yönelen İslâm birliğinin ardından, pek çok sayıda adamlarını koşturdular, geceleyin İslâm birliğine yetiştiler ve birden baskın yaptılar.

Sabah oluncaya ve Müslümanların okları tükeninceye kadar çarpıştılar.

Sabahleyin, hep birden Müslümanların üzerlerine saldırdılar.

Beşir b. Sa'd'ın arkadaşları şehit oldular. 155

İçlerinden, kurtulup dönebilenler döndü. 156

Beşir b. Sa'd, çarpışa çarpışa yere baygın düştü.

Canlı olup olmadığı anlaşılmak için ayak topuğuna vuruldu, kımıldamayınca " Ölmüştür! " denilip bırakıldı.

Mürre oğulları, davar, deve ve sığırlarını geri çevirip yurtlarına döndüler.

İslâm birliğinden, sağ olarak Medine'ye gelip başlarına geleni Peygamberimiz aleyhisselama ilk ıaber veren, Ulbe b. Zeyd el-Hârisî oldu. 157

Beşir b. Sa'd ise, şehitler arasında akşama kadar kaldı. 158

Akşam olunca, canını dişine takarak Fedek'e kadar gelip ulaştı. Orada, bir Yahudinin yanında günlerce kaldı. 159 Yaraları iyileşti. 160 Yola gidebilecek gücü kazandı. 161 Dönüp Medine'ye geldi. 162

-------------------------------------

149. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 5, c. 2, s. 723, İbn Sa'd, Tabakât ü'l-kübrâ, c. 2, s. 118, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 379.

150. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 443, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 66.

151. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 723, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 119, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 226, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 221, 222.

152. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 250.

153. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 723, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 119, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 2, s. 146, İbn Kayyım, Zâdu'l-ıead, c. 2, s. 164.

154. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 723.

155. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 723, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 119.

156. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 723, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 119, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 164.

157. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 723, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 119, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 250.

158. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 723.

159. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 723, İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 532. Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 222, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 164.

160. Vâkıdî, c. 2, s. 723, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 164, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 60, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 250.

161. Halebî, İnsânu'l-uyün, c. 2, s. 192.

162. Vâkıdî, c. 2, s. 723, İbn Sa'd, c. 2, s. 119, c. 3, s. 532, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 226.

Galib b. Abdullah el-Leysî'nin Meyfaa'ya Gönderilişi

Seferin Tarihi, Mevkii ve Sebebi

Meyfaa seferi, Hicretin 7. yılında, Ramazan ayında yapılmıştır. 163

Meyfaa veya Minfaa; Necd taraflarında, Batn-ı Nahl'in arkasına düşen Nakra doğrultusunda bir yerdir.

Meyfaa'nın Medine'ye uzaklığı sekiz berid (merhale)dir. 164

Uval ve Abdi Sa'lebe oğulları, Meyfaa'da otururlardı. 165

Hicretin 4. yılında, Sa'lebe ve Enmar kabilelerinin Peygamberimiz aleyhisselamla çarpışmak üzere toplandıkları haber alınınca, Zâtü'r-rikâ'ya kadar gidilmişti. 166

Medine yaylımındaki hayvanları yağmalamaya hazırlanan ve Muhammed b. Mesleme kumandasındaki on kişilik keşif birliğini Zülkassa'da kuşatarak şehit etmiş olan Sa'lebe ve Uval oğulları nal 67 Hicretin 6. yılının Rebiü'l-âhir ayında Ebu Ubeyde b. Cerrah Zülkassa'da baskın yapmışsa da, onlar dağlara kaçmışlardı. 168

Aynı yılda, Cumâde'l-âhire ayında Tarifte Zeyd b. Hârise'nin onbeş kişilik keşif birliğini görünce Peygamberimiz aleyhisselamın büyük bir kuvvetle geldiğini sanarak kaçışan Sa'lebe oğulları, işin böyle olmadığını anlayınca, Zeyd b. Hârise'nin arkasına düşmüşlerdi. 169

Sa'lebe oğulları, Gatafanlardandı. 170

Gatafanlar ise, Hayber Yahudilerinin yardımına koşmuşlar, yardımdan vazgeçmeleri için yapılan teklifi de reddetmişlerdi. 171

Uval ve Abdi Sa'lebe oğullarına bir darbe indirmek sırası gelmişti.

Peygamberimiz aleyhisselam; Galib b. Abdullah'ı 10 kişilik askerî bir birlikle Uval ve Abdi Sa'lebe oğullarının üzerine gönderdi. 172

Çoban köle Yesar, Küdr gazvesinde esir alınmış ve Müslüman olunca, Peygamberimiz aleyhisselam tarafından azad edilmişti. 173 Yesar Habeşli idi. 174

Peygamberimiz aleyhisselama:

" Yâ Rasûlallah! Ben Abdi Sa'lebe oğullarına ansızın saldırmanın yolunu bilirim. Beni, onlara göndereceğin birlikle birlikte yolla! " demişti. 175

Yesar, böylece, Meyfaa seferinde mücahidi ere kılavuz oldu. 176

Yesar, mücahidleri başka bir yoldan götürdü.

Azıklar tükendi. Mücahidler açlık sıkıntısı çekmeye, hurmaları sayı ile bölüşmeye başladılar.

Bütün gece yola devam ettikten sonra, kılavuz Yesar hakkında yanlış zanna düştüler. Kendisinin gerçek ve sağlam Müslüman olmadığını sandılar.

Sellerin oyduğu bir yere eriştiler.

Yesar orayı görünce tekbir getirdi ve:

" Vallahi, umduğunuzu elde ettiniz! Şu çukuru geçinceye kadar yola devam ediniz! " dedi.

Mücahidler, gizli bir duygu ve sezgi ile hiç konuşmadan ve ses çıkarmadan, kara taşlık yerdeki tepeciğe kadar yürüdüler. Yesar, arkadaşlarına:

" Sesini o cemaate eriştirecek kadar gür sesli bir adam olsa da, gidip bağırsa, uygun görür müsünüz?" diye sordu.

Galib b. Abdullah:

" Ey Yesar! Ben ve sen, ikimiz gidelim, gizlenmiş olarak onlan çağıralım! " dedi.

Öyle yaptılar. Düşmanı gözleriyle görebilecekleri, halkın, çobanların ayaklarının takırtısını, sağılan sütlerin fısırtısını duyabilecekleri bir yere kadar sokuldular.

Acele, mücahidlerin yanına dönüp hep birlikte geldiler, düşmanın bir kabilesinin yakınına kadar ilerlediler.

Birliğin kumandanı Galib b. Abdullah, mücahidleri öğütledi ve cihada teşvik etti. Kaçanları, yakalamak için izlemekten, araştırmaktan nehyetti.

Mücahidlerin aralarındaki anlaşmazlık ve kırgınlıkları giderdi ve:

" Ben tekbir getirince, siz de tekbir getiriniz! " dedi ve hemen tekbir getirdi.

Mücahidler de, hep birlikte tekbir getirdiler. 177 Hep birlikte saldırdılar. 178 Meydanlarının ortasına vardılar. Düşmanların ileri gelenlerinden bazılarını öldürdüler. Ele geçirebildikleri davar, deve ve sığırları Medine'ye doğru sürdüler. Hiçbir esir al am adıl ar. 179

-------------------------------------

163. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 5, c. 2, s. 726, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 119, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 147.

164. İbn Sa'd, Tabakâtül-kübrâ, c. 2, s. 119, İbn Seyyid, U y ûnu'l-eser, c. 2. 147, Semhûdî, Vefâu'l -Vefâ, c. 4, s. 1317.

165. İbn Sa'd, Tabakâtü 'l-kübrâ. c. 2, s. 119.

166. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 395, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 61.

167. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 551, 552, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 85.

168. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 552, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 86, Yâkubî, TâriTı, c. 2, s. 73, Taberî, Târih, c. 3, s. 83, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 2, s. 105.

169. Vâkıdî, c. 2, s. 555, İbn Sa'd, c. 2, s. 87, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1 , s. 377, Yâkubî, c. 2, s. 72, Taberî, c. 3, s. 83, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 207, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 134, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 106.

170. Kalkasandf, Nihâyetü'l-ereb, s. 370.

171. Vâkıdî, c. 2, s. 640, 642, 650, 651, Diyarbekrî, Târihu'l-Hamîs, c. 2, s. 44.

172. İbn Sa'd, Tabakâtü 'l-kübrâ, c. 2, s. 119.

173. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 138, İbn Sa'd, c. 2, s. 31.

174. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 667, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 250.

175. Vâkıdî, Megâzı, c. 2, s. 726, Taberî, Târih, c. 3, s. 99.

176. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 119, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 147.

177. Vâkıdî, Megâzı, c. 2, s. 726, 727.

178. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 727, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 119, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 147.

179. Vâkıdî, c. 2, s. 727, İbn Sa'd, c. 2, s. 119, İbn Seyyid, c. 2, s. 147, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 192.

Beşir b. Sa'd'ın Cinab'a Gönderilişi

Seferin Tarihi, Mevkii ve Sebebi

Sefer, Hicretin 7. yılında Şevval ayında yapılmıştır. 180

Cinab; Gatafanların topraklarından, 181 Fezâre oğullarının Medine ile Feyd arasındaki yurtların-dandır. 182

Hayber seferi sırasında kılavuzluk yapmış olan Eşca' kabilesinden Huseyl b. Nüveyre, Medine'ye gelmişti.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Arkanda bıraktığın yerlerden ne haber var?" diye sormuş, Huseyl de:

" Gatafanları Cinab'da toplanmış olarak bırakmış bulunuyorum! 183

Uyeyne b. Hısn, onlara:

'Siz mi bizim yanımıza gelirsiniz? Yoksa biz mi sizin yanınıza gelelim?' diye haber salmış!

Onlar da:

'Sen bizim yanımıza gel de, hep birlikte Muhammed'in üzerine yürüyelim! ' diye haber salmışlar!

Onlar, ya seni, ya da senin yanındakilerden bazılarını öldürmek istiyorlar! " demişti.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Ebu Bekir ile Hazret-i Ömer'i yanına çağırdı. Aldığı haberi onlara anlattı.

Her ikisi de:

" Beşirb. Sa'd'ı yolla! " dediler. 184

Peygamberimiz aleyhisselam, Beşir b. Sa'd'ı çağırdı.

Ona bir sancak bağladı.

Yanına 300 kişi katarak, onu hemen yola çıkardı. 185

Huseyl b. Nüveyreyi de, kılavuz olarak yanlarına kattı. 186

Geceleri yürüyüp gündüzleri gizlenmelerini, kendilerine emretti.

Mücahidler, Hayberln aşağılarına kadar ilerlediler. 187

Cinab taraflarında Fedek'le Vâdi'l-kurâ arasındaki Yümn veya Cebar'a eriştiler. 188

Cebar, Gatafanların Cenab tarafındaki topraklarındandır. 189

Mücahidler, Selah mevkiinde konakladılar. 190

Selah, Hayber'in aşağısında biryerdir. 191

Mücahidler, Selah'tan ayrılarak ilerlemeye devam ettiler, Gatafanlara yaklaştılar.

Kılavuz Huseyl:

" Gatafanlarla aranızdaki uzaklık, bir günün üçte biri veya yarısı kadardır.

İsterseniz siz gizlenin, ben sizin casusunuz olarak gidip edineceğim haberleri size getireyim, isterseniz hep birlikte gidelim" dedi.

Mücahidler:

" Hayır! Önce seni ileri gönderelim! " dediler, Huseyl'i gönderdiler.

Huseyl, bir müddet ortadan kaybolduktan sonra, geri döndü ve:

" Onların yaylım hayvanlarının ilk kısımları şuradadır. Baskın yapıp onları ele geçirmek ister misiniz?" dedi.

Mücahidler:

" Önce ganimet mallarını ele geçirelim, sonra da Gatafanları araştıralım" dediler.

Deve, sığır gibi büyükbaş yaylım hayvanlarına baskın yaptılar. Çobanlar, dağılarak hızla uzaklaştılar. Pek çok hayvan ele geçirildi. Mücahidlerin elleri, ganimet mallarından, dolup taştı. 192

Gatafan cemaatleri önce çarpışmaya hazırlandılar, sonra da dağıldılar.

Sonra, tekrar hazırlanıp yurtlarının yüksek yerlerine sığındılar.

Beşir b. Sa'd, mücahidlerle birlikte Gatafanların konak yerlerine gitti. Fakat, orada hiç kimse bulamadılar.

Ele geçirdikleri ganimet mallarıyla geri döndüler. 193

Selah mevkiine geldikleri sırada, Uyeyne b. Hısn'ın casusuna rastladılar, onu tutup öldürdüler.

Sonra, Uyeyne b. Hısn'ın cemaatine rastladılar.

Uyeyne, mücahidlerin Gatafanları kaçırıp mallarını iğtinam ettiklerini bilmiyordu.

Mızrak ve kargılarla çarpışmaya giriştiler.

Uyeyne b. Hısn'ın cemaati bozuldu ve dağıldı.

Mücahidler onların arkalarına düştüler, iki kişi yakaladılar. 194

Uyeyne b. Hısn ile adamları, her tarafa kaçışıp kurtuldular. 195

Mücahidler, aldıkları esirleri Medine'ye getirdiler. Kendileri Müslüman olunca, Peygamberimiz aleyhisselam onları yurtlarına gönderdi. 196

-------------------------------------

180. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 6, c. 2, s. 727, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 120, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 379, Taberî, Târîh, c. 3, s. 99.

181. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 148, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 252.

182. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 164, 165.

183. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 727, Taberî, Târîh, c. 3, s. 99, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 165, 166.

184. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 727, 728, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 165, 166.

185. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 728, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 120, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 166.

186. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 278, Taberî, Târih, c. 3, s. 99.

187. Vâkıdî, Megâzî, c. , 2 s. 728, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 166.

188. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 120, c. 3, s. 532, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 148.

189. Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 4, s. 1173.

190. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 278, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 120, İbn Seyyid, c. 2, s. 148.

191. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 3, s. 233.

192. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 728.

193. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 728, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 120, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 166.

194. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 278, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 166.

195. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 532.

196. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 278, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 120, İbn Kayyım , Zâd, c. 2, s. 166, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 148.

Hâris'in Uyeyne'yi Öğütlemesi ve Birlikte Müslüman Olmaya Niyetlenmeleri

Uyeyne b. Hısn; bozguna uğrayarak, yakalanmamak için Atîk adlı atının üzerinde hızla kaçıp giderken, Haris b. Avf'la karşılaştı. 197

Haris b. Avf, ona:

" Dur! " dedi. 198 Onu durdurmak istedi.

Uyeyne:

" Hayır! Durmaya gücüm yetmez! Muhammed'in ashabı beni yakalamak için arkamdan geliyor! " diyor ve durmadan atını tepiyordu. 199

Haris b. Avf:

" Senin için, durum ve tutumunu gözönünde tutup düşünmek zamanı daha gelmedi mi?! 200

Ey Uyeyne! Sen bu kısa görüşlülüğünden daha vazgeçmeyecek misin?201

Muhammed memleketler fethedip duruyor, sen ise başka konular üzerinde bulunuyorsun! ?" dedi.

Haris b. Avf der ki:

" Muhammed'in süvarilerinin yolundan, öyle bir köşeye çekildim, sindim ki, ben onları görebiliyordum, onlar beni göremiyorlardı. 202

Güneşin zevalinden geceye kadar, orada oturdum.

Ne bir kimseyi görebildim, ne de Uyeyne'yi yakalamak isteyeni!

Görebildiğim, ancak, onun kalbine dolmuş olan korku idi." 203

Haris b. Avf, Uyeyne'nin yanına vanp, ona:

" Seni arayan bir kimse gördün mü?" diye sordu.

Uyeyne:

" Benim bu kaçışım, şunun içindir: Ben esir düşmekten korktum!

Sen başka bir yerde benim nasıl tutulacağımı bilebilir misin?" dedi.

Haris b. Avf:

" Be adam! Benî Nadirlerin, Hendek günü Benî Kurayzaların, ondan önce de Benî Kaynukaların ve nihayet Hayberlilerin işlerini sen de açıkça gördün, biz de açıkça gördük!

Halbuki, bunların hepsi de, Hicaz Yahudilerinin en şereflileri ve en güçlüleri idiler. Kendilerinin cesaret ve sehavetleri dillerde destandı.

Onlar, geçilmez, aşılmaz kalelere sahiptiler. Hurmalıklar sahipleri idiler.

Vallahi, bütün Araplar onlara sığınsalardı, kendileri Arapları koruyacak güçte idiler.

Harise b. Evs, kavmiyle aralarında çıkan savaştan dolayı onlara sığınınca, onlar bütün halka karşı onları korumuşlardı.

Fakat, onlar kuşatılıp teslim oldukları zaman, bu yiğitlik ve kahramanlıklarının nasıl tükenip gittiğini, nasıl ağır şartlar yüklendiklerini görmüşsündür! " dedi.

Uyeyne b. Hısn:

" Evet! Bütün bunlar vallahi öyle oldu. Fakat, bir türlü içime sinmiyor" dedi.

Haris b. Avf:

" Git, Muhammed'le birlikte bulun! " dedi.

Uyeyne:

" Ben ona tâbi olurum, ama ona benden önce tâbi olmuş bulunanlar, kendilerinden sonrakilere:

'Biz Bedir'de ve başka savaşlarda bulunmuşuzdur! ' diyerek övünmeye kalkacaklardır! " dedi.

Haris b. Avf:

" Bu, ancak senin görüşündür.

Eğer ona tâbi olmakta önce davranmış olsaydık, biz de, muhakkak onun yüksek sahabilerinden olurduk.

Bununla birlikte, onlardan sonraya kalan, yalnız biz değiliz.

Onun kendi kavminden de, onlardan sonraya kalıp, muahede ile bulundukları hali devam ettirenler de vardır" dedi.

Uyeyne b. Hısn:

" Vallahi, bu görüşü benimsedim! " dedi.

Her ikisi, Medine'ye hicret etmeye, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gitmeye hazırlandılar.

Uyeyne b. Hısn ile Haris b. Avf, yolda Ferve b. Hübeyretü'l-Kuşeyrîye rastladılar.

Ferve, umre yapmak için Mekke'ye gidiyordu.

Uyeyne ile Haris, Ferve ile konuştular.

Üzerinde durdukları işi, yapmak istedikleri şeyi ona haber verdiler.

Ferve:

" Bence, şu Hudeybiye musalahası süresi içinde, kavminin ona ne yapacağını görünceye ve onlardan edineceğim haberi size getirinceye kadar, acele etmeseniz iyi olur! " dedi.

Bunun üzerine, Haris b. Avf'la Uyeyne b. Hısn, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gitmeyi geri bıraktılar.

Ferve b. Hübeyre, Mekke'ye vardı.

Kureyşîlerin haberlerini araştırıp incelediği zaman, onların Peygamberimiz aleyhisselama karşı son derecede düşmanlık beslediklerini, kendisine hiçbir zaman boyun eğmek istemediklerini gördü.

Onlara Peygamberimiz aleyhisselamın Hayberlileri nasıl yere serdiğini haber verdi ve:

" Oraların ileri gelenlerini de, sizin Muhammed'e karşı beslediğiniz düşmanlık kadar düşman olarak geride bıraktım! " dedi.

Kureyşîler

" Ya senin görüşün nedir? Sen göçebe halkın ulususun! " dediler.

Ferve:

" Sizinle onun aranızdaki şu musalaha müddeti içinde dâvamızı halledeceğiz. Bütün Arapları kendimize çekeceğiz! Sonra da, yurdunun ortasında onunla çarpışacağız! " dedi.

Ferve, Mekke'de oturduğu müddetçe, Kureyşîlerin danışma meclislerine katıldı.

Nevfel b. Muaviye ed-Di'lî, Ferve'nin Mekke'ye geldiğini ve Kureyşîlerin meclislerine katıldığını işitince, Ferve'nin çölüne indi.

Ferve, Kureyşîlere neler söylediğini Nevfel'e haber verdi.

Nevfel:

" O halde, ben sizde muhakkak birşeyler bulacağım demektir.

Bizim için, düşman, yurdu yakın olandır! Onlar, Muhammed'in samimî heybesi gibidirler. İşlerimizden bir harf bile, onlara gizli kalmaz" dedi.

Ferve:

" Kimdir bunlar?" diye sordu.

Nevfel:

" Kim olacak? Huzâalar! Hayırsız, kötü Huzâalar, Muhammed'in sağ yanına oturdular" dedi.

Ferve:

" Bu da ne demek?! " diye sordu.

Nevfel:

" Sen, Huzâalara karşı Kureyşîlerin bize yardım etmelerini sağla! Ötesine karışma! " dedi.

Ferve:

" Ben size bu hususta yeterim! " dedi ve Nevfel'e yardımlarını sağlamak için Kureyşîlerin Safvan b. Ümeyye, Abdullah b. Rebia ve Süheyl b. Amr gibi başkan ve liderleriyle buluştu.

Onlara:

" Başınıza neler geldiğini görüyor musunuz?

Siz, Muhammed'in selametle gelip gitmesini sağlamayı kabul ettiniz! ?" dedi.

Kureyşîlerin bu başkan ve liderleri:

" Bizler, böyle yapmasaydık, başka ne yapabilirdik? Ne yapabiliriz ki?" dediler.

Nevfel:

" Size düşman olan Huzâalara karşı, Nevfel b. Muaviye'ye pekâlâ yardım edebilirsiniz?" dedi.

Kureyşîlerin lider ve başkanları:

" O zaman, Muhammed bizimle çarpışır, bize galebe çalar. Çiğnenirve onun hükmüne boyun eğmek zorunda kalırız!

Halbuki, biz şimdi barış süresi içinde ve dinimize bağlı bulunuyoruz! " dediler.

Ferve, Kureyşîleıie görüştükten, konuştuktan sonra Nevfel ile buluşup ona:

" Kureyş kavminde iş yok! " dedi ve obasına döndü.

Sonra, Uyeyne b. Hısn ve Haris b. Avf'la buluştu. Onlara, Kureyş müşriklerinin durumunu bildirdi ve:

" Gördüm ki; Muhammed'in kavmi, onun muzaffer olacağına kesin olarak kanaat getirmişler, onun üzerine yürümeye yeltenir gibi oluyorlar, fakat işin sonucunu düşünüp geri duruyorlar! Ayaklarının birini ileri atarlarsa, diğerini geriye atıyorlar! " dedi. 204

-------------------------------------

197. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 729.

198. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 166.

199. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 729.

200. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 729, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 166.

201. Taberî, Târih, c. 3, s. 99.

202. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 729.

203. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 729, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 166.

204. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 729, 731.

Abdullah b. Sehl'in Hayber'de Öldürülüşü

Ensardan Abdullah b. Sehl b. Zeyd ile Muhayyısa b. Mes'ud b. Zeyd Hayber'e gitmişlerdi. 205

O sırada, Hayber Yahudileriyle barış yapılmış bulunuyordu. 206

Peygamberimiz aleyhisselamın, kaza umresi için Mekke'ye gidişinden biraz önce idi.

Gerek Abdullah b. Sehl'in, gerek Muhayyısa'nın ev halkları, son derecede yoksulluğa düşmüşlerdi. 207

Bunlar, ev halkları için, Hayber'den hurma tedarik edeceklerdi. 208

Muhayyısa b. Mes'ud der ki:

" Resûlullah aleyhisselam Hayber'i fethedip Medine'ye geldikten sonra, arkadaşlarıma:

'Siz ne diye Hayber'e gitmek ihtiyacını duymazsınız? Yoksulluğa, açlığa uğramış bulunuyoruz! ' dedim.

Arkadaşlarım:

'Oralar, şimdi eskisi gibi değildir. Bizler, Müslüman cemaatindeniz. Bundan önce ise, birşeye tapınmazdık.

Şimdi gidersek, İslâmiyete ve Müslümanlara düşman olan, kin besleyen bir cemaatin yanına varacağız demektir! ?' dediler.

Biz yola çıktık, Hayber'e vardık.

Öyle bir kavmin yanına vardık ki, topraklar, hurmalıklar, eskiden olduğu gibi kendilerinin ellerinde değildi.

Resûlullah aleyhisselam, toprak ve hurmalıkları, mahsulünü yarı yarıya bölüşmek üzere, onlara (Yahudilere) teslim etmişti.

Yahudilerin Ebi'l-Hukayk, Sellâm b. Mişkem, Ka'b b. Eşref gibi ululan ve zenginleri öldürülmüşlerdi.

Ancak, malsız, servetsiz, ellerinin emeğiyle geçinen işçi takımları kalmıştı.

Şıkkta bir gün, Natat'ta bir gün kaldık. Ketibe'de de bir gün kaldıktan sonra, orayı bizim için daha hayırlı ve yararlı gördüğümüzden, orada günlerce kaldık.

Arkadaşım Abdullah b. Sehl, Şıkk'a gitti. Orada, yanında ben olmaksızın geceledi.

Doğrusu, onun hakkında, Yahudilerden korkmaya başladım. Sabahleyin, hemen izine düştüm. Onu sora sora Şıkk'a kadar vardım.

Yahudilerin ev halkları:

'O, güneş battığı zaman bize uğramıştı. Natat'a gitmek istiyordu' dediler.

Natat'a eriştim.

Yahudi uşaklarından birisi:

'Gel, sana arkadaşını göstereyim! ' dedi.

Beni susuz bir kuyu başına kadar götürüp orada durdurdu.

Çukurdan kara sinekler çıkıp duruyordu.

Arkadaşım öldürülmüştü! 209

Boynu kırılmış, 210 kanlara bulanmış, 211 oradaki derin olmayan, ağzı geniş bir çukura bırakılın ıştı. 212

Şıkk halkına:

'Onu siz öldürdünüz! ' dedim.

'Hayır! Vallahi onu biz öldürmedik! 213 Bizim bu hususta hiçbir bilgimiz de yok! ' dediler.

Yahudilerden bazı kimselerin bana yardım etmelerini istedim.

Arkadaşım Abdullah b. Sehl'in cesedini oradan çıkardım. Kefenledim ve gömdüm.

Sonra, acele Medine'ye gelip onun başına geleni kavmime haber verdim.

O sırada, Resûlullah aleyhisselamı Umretü'l-kazıyye (kaza umresi) maksadıyla yola çıkmak üzere buldum.

Kalkıp Resûlullah aleyhisselamın yanına gittik.

Bizim büyüğümüz, kardeşim Huvayyısa idi.

Öldürülen Abdullah b. Sehl'in kardeşi Abdurrahman da, yanımızda bulunuyordu.

Abdurrahman, benden daha gençti.

Kendisi Resûlullah aleyhisselamın önünde diz çöktü. Biz de, çevresinde oturduk.

Resûlullah aleyhisselam, cinayet haberini işitmiş bulunuyordu.

Abdurrahman:

'Yâ Rasûlallah! Kardeşim öldürüldü! ' dedi214 ve amcalarının oğullarından önce konuşmaya başladı. 215

Resûlullah aleyhisselam, ona:

'Sözü, ilk önce, yaşı büyük olana bırak! ' buyurdu. 216

Abdurrahman sustu, geri durdu. 217

Ben konuşmak istedim. Bana da:

'Sözü, ilk önce, büyük olana bırak! ' buyurdu.

Ben de sustum. Büyük kardeşim Huvayyısa konuştu." 218

Huvayyısa:

" Yâ Rasûlallah! Biz, Abdullah'ı, Hayber" in kör kuyularından bir kuyuda, çukurda, öldürülmüş olarak bulduk! " dedikten sonra, Yahudileri ve onların kötülüklerini, düşmanlıklarını anlattı. 219

Huvayyısa'dan sonra, Muhayyısa konuştu, 220 hadiseyi anlattı. 221 En sonra, Abdurrahman konuştu: 222

" Yâ Rasûlallah! Adamımız Hayber'de saldırıya uğramış ve öldürülmüştür!

Hayber" de ise, Yahudilerden başka bir düşman yoktur! " dedi. 223

-------------------------------------

205. Mâlik, Muvatta', c. 2, s. 577, 578, Buharî, Sahih, c. 5, s. 119, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1293.

206. Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 169, c. 4, s. 17, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1293.

207. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 713, 714.

208. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 369, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 3.

209. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 713, 714.

210. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 369 Ahmed, b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 3.

211. Buhârî, Sahih, c. 4, s. 68.

212. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 369, Mâlik, Muvatta', c. 2, s. 877, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 3, Buhârî, c. 8, s. 119.

213. Mâlik, Muvatta', c. 2, s. 877, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 714, Buhârî, c. 8, s. 119, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1294.

214. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 714.

215. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 370, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 3.

216. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 370.

217. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 2, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1291.

218. Mâlik, Muvatta', c. 2, s. 877, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 714.

219. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 2.

220. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 370, Mâlik, Muvatta', c. 2, s. 877, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 714, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 3, Buhârî, Sahih, c. 8, s. 120.

221. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 714.

222. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 370, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 3.

223. Ahmed b. Hanbel. Müsned. c. 4. s. 3.

Diyet Hakkında Kasâme Usûlüne Göre Hüküm Verilişi

Peygamberimiz aleyhisselam, onlara:

" Adamınızı kimin öldürdüğü hakkında açık bir delil getirebilir misiniz?" diye sordu.

" Bizim elimizde hiçbir delil yok! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Katilinizin ismini bildiriniz, sonra adamınızı onun öldürdüğüne de elli defa yemin ediniz!

Bundan sonra, onu, kısas edilmek üzere size teslim edeyim! " buyurdu. 224

" Yâ Rasûlallah! Biz iyice bilmediğimiz, 225 hazır bulunmadığımız ve gözlerimizle görmediğimiz birşey hakkında nasıl yemin edebiliriz?" dediler. 226

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Öyle ise, Yahudiler, adamınızı öldürmedikleri ve öldüreni de bilmedikleri hakkında elli defa yemin eder, iddianızdan beraat ederler! " buyurdu. 227

" Yâ Rasûlallah! Onlar [Yahudiler) Müslüman değiller ki! 228

Yâ Rasûlallah! Kâfir olan bir cemaatin yeminlerini nasıl kabul ederiz?229 Ki, günah üzerine yemin edip en büyük küfrü işlemekten çekinmeyenler, onlar arasındadır! " dediler. 230

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Adamınızı öldürdükleri sabit olursa, onlar ya onun kan bedeli olan diyetini öderler, ya da hükmünüze boyun eğmekten kaçınmış, ahidlerini bozmuş, bize karşı savaş açmış sayılacakları kendilerine bildirilir! " buyurdu ve bunu HayberYahudilerine de böylece yazdı, yazdırdı. 231

Yazılan yazıya:

" Öldürülen kişinin cesedi, sizin evlerinizin arasında bulunmuştur! " cümlesi de eklendi. 232

Hayber Yahudileri, Peygamberimiz aleyhisselamın yazısına:

" Biz vallahi onu öldürmedik! 233 Onu öldüreni de bilmiyoruz! " diye cevap yazdılar. 234

-------------------------------------

224. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 370, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 3.

225. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 370.

226. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 370, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 714, 715, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 2, 3, Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 68, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1292.

227. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 370 Mâlik, Muvatta', c. 2, s. 877.

228. Mâlik, Muvatta'. c. 2, s. 878, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 714, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 3, Buhârî, c. 8, s. 120, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1295.

229. Mâlik, Muvatta', c. 2, s. 878, Buhârî, c. 4, s. 68, Müslim, c. 3, s. 1292, 1293.

230. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 370, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 3.

231. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 370, 371, Mâlik, Muvatta', c. 2, s. 877, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 714, Buhârî, Sahîh, c. 8, s. 120, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1295.

232. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 370.

233. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 370, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 714, Mâlik, Muvatta', c. 2, s. 877 Buhârî, c. 8, s. 120, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1295.

234. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 370.

Kasâme Ne Demektir ve Nasıl Olur?

Bu cinayet dâvasında, İslâmiyetten önceki çağlarda uygulanmakta olan ve kasâme diye anılan muhakeme usulüne başvurulmuştu.

Peygamberimiz aleyhisselam, bu usulü olduğu gibi bıraktı. 235

Kasâme; lügatta, güzel olmak, Müslümanlarla düşmanları arasında barış yapılmak mânâlarına geldiği gibi, birşey hakkında yemin edip onu almak, veya o şey hakkında tanıklık etmek mânâsına da gelir. 236

Şeriat teriminde; sadece belli sebeple belli sayıdaki belli kişilerin usulüne göre yaptıkları yeminde kullanılmıştır. 237

Buna da, ya öldürülenin velileri tarafından kan bedeline hak kazanılmak için, ya da kendilerinin talepleri üzerine, karşı taraftan, içlerinde çocuk, kadın, deli ve köle bulunmamak şartıyla seçilecek elli kişiye yemin ettirilip kan bedelinden kurtulmak için başvurulur.

Meselâ; öldürülen kişinin cesedi bir kavmin yurdunda bulunur ve onu kimin öldürdüğü bilinmez ve fakat o kavmin öldürdüğü iddia edilir ve elli kişi de bu hususta yemin ederse, diyet almaya hak kazanılır.

Eğer davacı karşı taraftan elli kişi seçerek onları yemin etmeye davet eder, onlar da öldürülenin kendileri tarafından öldürülmediğine ve öldüreni de bilmediklerine yemin edecek olurlarsa, diyet ödemekten kurtulurlar.

Yemin edecek tam elli kişi bulunmazsa, mevcut kişiler yeminlerinin sayısını elliye doldururlar. 238

-------------------------------------

235. Vâkıdı, Megâzı, c. 2, s. 715, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1295, İbn Esîr, Nihâye, c. 4, s. 62.

236. Firuzâbâdi, Kâmûsu’l-muhît, c. 4, s. 166.

237. Kâşânî, Bedâyiu's-sanâyi', c. 7, s. 286.

238. İbn Esîr, Nihâye, c. 4, s. 62.

Abdullah b. Sehl'in Diyetinin Zekat Develeriyle Ödenişi

Peygamberimiz aleyhisselam; Abdullah b. Sehl'in kanının boşa gitmesini uygun görmedi. 239

Onun kan bedelini, zekat develerinden yüz deve vererek ödedi. 240

Bu yüz devenin

25'i beş yaşına,

25'i dört yaşına,

25'i üç yaşına basmış;

25'i de bir yaşını doldurmuştu.

Sehl b. Ebi Hasme der ki:

" Abdullah b. Senl'in vereselerine yüz devenin teslim edildiğini görmüşüm dür.

Ben o zaman gençtim. 241 Vallahi, içlerinden, kızıl tüylü bir devenin beni teptiğini de daha unutmamışımdır ! " 242

Abdullah b. Sehl'in diyetini Peygamberimiz aleyhisselamın kendisinin ödemesi; gerginliği gidermek, arayı bulmak, 243 çıkacak karışıklığı önlemek, barışıklığı sağlamak hususundaki ince siyasetinden ileri geliyordu. 244

-------------------------------------

239. Buhârî, Sahih, c. 4, s. 42, 43.

240. Serahsî, M ebsût, c. 26, s. 107.

241. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 715.

242. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 370.

243. Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-karf, c. 24, s. 59.

244. İbn Hacer. Fethu'l-barî. c. 12. s. 206.

Umretü'l-Kazâ Seferi

Umrenin Mânâları, Hükmü ve Fazileti

Umre; lügatta, ziyaret mânâsına gelir. 1

Şeriat teriminde, Beytü'l-Haram olan Kabe'yi, hususî şartlarına ve usulüne göre ziyaret etmek demektir. 2

Umre, sünnettir. 3

Peygamberimiz aleyhisselam; umrenin yoksulluğu ve günahları gidereceğini, 4 bir umrenin, gelecek umreye kadar, aralarında işlenmiş günahlara keffâret olacağını haber vermiştir. 5

-------------------------------------

1. Firuzâbâdi, Kâmûsu’l-m uhft, c. 2, s. 99.

2. İbn Esîr, Nihâye, c. 3, s. 297.

3. Mâlik. Muvatta', c. 1, s. 347, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 316, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 270.

4. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 387, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 15, Nesâî, Sünen, c. 5, s. 115.

5. Mâlik, Muvatta', c. 1, s. 346, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 246, Müslim , Sahîh, c. 2, s. 983, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 272. Nesâî. Sünen. c. 5. s. 115.

Peygamberimiz aleyhisselamın Yaptığı Umrelerin Sayısı

Peygamberimiz aleyhisselam, Medine'ye hicretten sonra, dört umre yapmıştır:

1. Hudeybiye umresi,

2. Hudeybiye muahedesine göre, ertesi (7. ) yılda yapılması kararlaştırılmış ve yapılmış olan umretü'l-kazâ,

3. Huneyn ganimetinin taksiminden sonra, Ci'râne'den gelip yaptığı umre,

4. Veda Haccıyla birlikte yaptığı umre.

Veda Haccıyla birlikte yapılan umre hariç olmak üzere, diğer umrelerin hepsi Zilkade ayında yapılmıştır. 6

-------------------------------------

6. Ibn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 170, 171, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 134, Müslim, c. 2, s. 916, Ebu Davud, Sünen, c. 2, s. 205. 206. Tirmizî. c. 3. s. 180. İbn Mâce. Sünen. c. 2. s. 999. Hâkim. Müstedrek. c. 3. s. 50.

Umretü'l-Kazâ Seferi Ne Zaman ve Nasıl Hazırlandı ve Yapıldı?

Hicretin 6. yılında, Hudeybiye'de Kureyş müşrikleriyle yapılan muahede uyarınca, ertesi yılda yapılacak umrenin zamanı gelmişti.

Hicretin 7. yılı Zilkade ayı girince, Peygamberimiz aleyhisselam, Hudeybiye seferine katılanlardan, şehit olan veya ölenler hariç, hiçbiri geri kalmaksızın umreye hazırlanmalarını ashabına emretti. 7

Umreye hazırlanmalar için de, halka seslenildi. 8

Çevrelerden gelip de o sırada Medine'de bulunan Araplar:

" Vallahi, yâ Rasûlallah! Bizim ne azığımız, ne de bizi doyuracak bir adamımız var! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam, ihtiyacı olanlara Allah için sadaka vermelerini, yardım etmelerini Medine halkına duyurdu. 9

Umre için hazırlanan Müslümanların sayısı 2. 000'i bulmuştu. 10

-------------------------------------

7. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 731, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 120.

8. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 168, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 227, İbn Hacer, Fethu'l-bârî, c. 7, s. 383.

9. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 732, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 254.

10. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 731, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 120, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 7, s. 383, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 184, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 62.

Peygamberimiz aleyhisselamın Medine'de Kimleri Vekil Bıraktığı

Peygamberimiz aleyhisselam, Medine'de yerine Uveyf b. Azbetü'd-Di'lî'yi vekil bıraktı. 11 Peygamberimiz aleyhisselamın Medine'de yerine Ebu Rühm el-Gıfârî'yi12 veya Ebu Zerri'l-Gıfârî'yi vekil bıraktığı da rivayet edilir. 13

-------------------------------------

11. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 12, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 353.

12. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 120, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 149.

13. Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 353.

Hazırlanan Kurbanlık Develer ve Sürücüleri

Kurban edilmek üzere 60 deve hazırlandı. 14

Naciye b. Cündüb el-Eslemî de, kurbanlık develeri yayarak sürüp götürmekle görevlendirildi. 15

Naciye'nin yanına da, Eşlemlerden dört genç yardımcı olarak verildi.

Ubeyd b. Ebu Rühm ile Ebu Hureyre de, sürücü yardımcıları arasında idi.

Peygamberimiz aleyhisselam, kurbanlık devesine kendi eli ile nişan vurdu. 16

-------------------------------------

14. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 732, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 121, Belâzurî, Ensâb. c. 1, s. 353, Taberî, Târih, c. 3, s. 101.

15. Vâkıdî, c. 2, 5. 732, İbn Sa'd, c. 2, s. 120, 121, Belâzurî, c. 1, s. 353.

16. Vâkıdî, Megâzı, c. 2, s. 732, 733.

Hazırlanan Silahlar ve Süvarilerle Yola Çıkılışı

Peygamberimiz aleyhisselam; yanlarına miğfer, zırh gömlek ve mızrak... gibi askerî silahlarla yüz de at aldı.

Yüz atlı süvariyi önceden yola çıkardı ve onların başına da Muhammed b. Meslemeyi kumandan tayin etti.

Beşir b. Sa'd'ı da, silah kafilesiyle görevlendirdi.

" Yâ Rasûlallah! Kureyşîler, yolcu silahı olan, kınlarında sokulu kılıçlardan başka silahlarla yanlarına girmem ekliğim izi bize şart koşmuşlardı. Halbuki, sen silah taşımaktasın?" dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Biz, o silahlan Harem'de Kureyşîlerin yanlarına sokacak değiliz.

Fakat, onlar yakınımızda, elimizin altında olacak!

Kureyş cemaatinden, bize yapılabilecek bir saldırıya karşı, silahlar yakınımızda bulunacaktır! " buyurdu.

" Yâ Rasûlallah! Bu hususta Kureyşîlerden korkuyor musun?" diye sordular.

Peygamberimiz aleyhisselam cevap vermedi, sustu.

Zü'l-huleyfie'y' gelindiği zaman, Peygamberimiz aleyhisselam süvarileri ileri sürdü.

Silah yükleriyle kurbanlık develeri de ileri gönderdi. 17

Peygamberimiz aleyhisselam, Zü'l-huleyfe'de, mescidin kapısında ihrama girdi18 ve telbiyeye başladı. 19

Peygamberimiz aleyhisselam, Müslümanlarla birlikte telbiye ederekZü'l-huleyfe'den ayrılıp yollarına devam ettiler.

-------------------------------------

17. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 733, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 121.

18. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 733, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 121, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 62.

19. Buhârî, Sahih, c. 2, s. 145.

Kureyş Müşriklerinin Korkuya ve Telaşa Düşmeleri

Muhammed b. Mesleme, kumandası altındaki süvari birliğiyle Merru'z-zahran'a vardı, Orada, Kureyş müşriklerinden bazı adamlara rastladı. 20 Onlar, süvarilerle gelişinin sebebini Muhammed b. Meslemeye sordular. 21

Muhammed b. Mesleme:

" Bunlar, Resûlullah aleyhisselamın süvarileridir.

İnşaallah, kendileri de, yarın sabah burada, bu yerde bulunacaklardır! " dedi. 22

Onlar, Beşir b. Sa'd'ın yanında da pek çok silahlar bulunduğunu görünce, acele Mekke'ye gittiler, gördükleri süvarileri ve silahlan Kureyş müşriklerine haber verdiler.

Kureyş müşrikleri çok korktular ve birbirlerine:

" Vallahi, biz hiçbir hadise çıkarmadık ki!

Yazımıza ve anlaşmamıza bağlı bulunuyoruz da!

Hal böyle iken, Muhammed ne diye ashabıyla gelip bizimle çarpışacak?! Anlayamadık! " dediler. 23

Peygamberimiz aleyhisselam, Merru'z-zahran'a gelince, bütün silahları, Batn-ı Ye'cec'e (veya Ye'cic'e) gönderdi. 24

Batn-ı Ye'cec'e konulan silahlar arasında oklar, yaylar ve kalkanlarda bulunuyordu. 25

Batn-ı Ye'cec; Mekke'ye 3 mil yakınlıkta bir yer olup, 26 onun neresinden bakılsa Mekke Hareminin dikili taşları görünür.

Peygamberimiz aleyhisselam silahlara sahip olmak üzere, 200 kişiyi de orada bıraktı ve başlarına da Ensardan Evs b. Havlîyi dikti. 27

Peygamberimiz aleyhisselam Merru'z-zahran'a gelip konduğu zaman, sahabiler, kendileri hakkında müşriklerin " Onlar, zayıflıktan, geceleri hiç uyuyamıyorlarmış! " dediklerini işittikleri için:

" Keşke yük develerimizden bazısını kesseydik, etinden yiyip çorbasından içseydik de, yarın sabah o Kureyş cemaatinin yanına olanca gücümüz ve zindeliğimizle varsaydık! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Böyle yapmayınız! Azıklarınızdan, kalanları, benim yanımda toplayınız! " buyurdu.

Azıkları topladılar ve deriden sofralar üzerine yaydılar ve yediler.

Her biri, dağarcıklarında kalanları da, kurtlara, kuşlara bıraktılar. 28

-------------------------------------

20. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 734, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 121.

21. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 255.

22. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 734, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 121, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 231.

23. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 734, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 231, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 780, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 255.

24. Vâkıdî, c. 2, s. 734, İbn Sa'd, c. 2, s. 121, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 231, Diyarbekrî, c. 2, s. 62, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 255.

25. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 168.

26. İbn Esîr, Nihâye, c. 5, s. 291.

27. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 734, 735, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 121, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 62, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 255.

28. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 305, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 231.

Peygamberimiz aleyhisselamın Kureyş Temsilcileriyle Konuşması

Peygamberimiz aleyhisselam, Batn-ı Ye'cec'de ashabıyla birlikte bulunduğu ve kurbanlık develerle silah yüklerinin oraya gelip kavuştukları sırada idi ki, Kureyş müşrikleri, Mikrez b. Hafs'ı, yanına Kureyşîlerden bazılarını katarak, Peygamberimiz aleyhisselama göndermişlerdi.

Kureyş temsilcileri Peygamberimiz aleyhisselamla buluşunca;

" Yâ Muhammedi Herhalde, bizim sana küçük veya büyük herhangi bir hıyanetimiz, Vefâsızlığımız haber verilmiş değildir.

Buna rağmen, Harem'e, kavminin yanına böyle silahla mı gireceksin?!

Halbuki, oraya, yolcu silahı olan, kınlarına sokulu kılıçlardan başkasıyla girmemek şartını kabullenmiş bulunuyordun! ?" dediler. 29

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Yine de, öyledir! Biz oraya kınlarına sokulu kılıçlardan başkasıyla girecek değiliz! 30

Onların (kavmimin) yanına da silahla girmeyeceğim! 31

Ben çocukluğumda da, olgunluğumda da ancak Vefâkârlıkla tanınmışımdır.

Onların (kavmimin) yanına silah sokmak istiyor da değilim!

Fakat, silahların bana yakın bir yerde bulunmasını isterim! " buyurdu. 32

Mikrez b. Hafs:

" Zaten, senden beklenen, sana yaraşan da budur; iyilik ve Vefâkârlıktır! " dedi. 33

-------------------------------------

29. VâkidP, Megâzî, c. 2, s. 734, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 231, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 780, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 255.

30. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 734.

31. Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 231, Halebî, c. 2, s. 780, Zürkânî, c. 2, s. 255.

32. Taberî, Tarîh, c. 3, s. 101.

33. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 231, Halebî, c. 2, s. 780, Zürkânî, c. 2, s. 255.

Mikrez b. Hafs'ın Durumu Müşriklere Duyuruşu ve Kâbe Tavafı İçin Mekke'nin Boşaltılışı

Mikrez b. Hafs, acele Mekke'ye, adamlarının yanına döndü34 ve:

" Muhammed, Mekke'ye silahla girmeyecektir.

O, bize vermiş olduğu söz ve şart üzerinde duruyor! " dedi. 35

Mikrez Peygamberimiz aleyhisselamdan bu haberi getirince, Kureyş müşriklerinin ileri gelenleri Mekke'yi boşalttılar, dağ başlarına çıkıp gittiIer36 ve:

" Ne onu, ne de onun ashabını görmeyelim! " dediler. 37 Müşrik ulularının, böyle Mekke'den çıkıp gitmeleri, Allah'a ve Allah'ın Resûlüne karşı besledikleri düşmanlıktan; Peygamberimiz aleyhisselamla ashabının Beytullah'ı tavaflarını görmeye katlanamamalarından;37 kin, kızgınlık ve kıskançlıklarından ileri geliyordu. 38

-------------------------------------

34. VâkidP, Megâzî, c. 2, s. 734, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 231, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 780, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 255.

35. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 734.

36. Vâkıdî, c. 2, s. 734, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 121, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 231 Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 255.

37. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 734, Ebu’l-Fidâ, c. 4, s. 231.

38. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 148, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 255.

Peygamberimiz aleyhisselamın Muhacir Sahabilerine Emir ve Tavsiyeleri ve Mekke'ye Girişi

Peygamberimiz aleyhisselam; Mekke'ye girmek için hazırlandığı sırada, Muhacir sahabilerine:

" Kavminiz olan Kureyş müşrikleri, yarın sizi görmek isteyeceklerdir. Onlar sizi muhakkak güçlü ve dayanıklı görmelidirler" buyurdu39 ve kurbanlık develerin de öne geçirilip Zî Tuvâ'ya götürülmesini ve orada bırakılmasını emrettti.

Peygamberimiz aleyhisselam, devesi Kasvâ'nın üzerinde, sahabileri de kılıçlarını kuşanmış, Peygamberimiz aleyhisselamı ortalarına almış oldukları halde, yüksek sesle:

" Lebbeyk! Allâhümme lebbeyk! Lebbeyk! Lâ şerike leke lebbeyk! İnnel hamde ve'n nîmete leke vel mülke lâ şerîke lek! " diye telbiye ederek Zî Tuvâ'ya kadar ilerlediler. 40

Peygamberimiz aleyhisselam, T\ Tuvâ'ya gelince, durdu.

Sonra, yine, kendisi devesi Kasvâ'nın üzerinde bulunduğu ve Kasvâ'nın yuları Abdullah b. Revâha'nın elinde olduğu, Müslümanlarda çevresinde yürüdükleri halde, Hacun tepeciği üzerine çıkılan Seniye'den, yokuştan Mekke'ye girdiler. 41

Zaten, Mekke'ye giriş, Mekke'nin yukansındaki Bathâ'daki Seniyetü'l-ulyâ'dan; Mekke'den çıkış da, Mekke'nin aşağı tarafındaki Seniyetü's-süflâ'dan yapılır. 42

Peygamberimiz aleyhisselam, Mekke'nin gölgelik barakalarına gelinceye kadar telbiyeye devam etti. 43 Umrede, Mescid-i Haram'a girilince, telbiye kesilir. 44

-------------------------------------

39. Diyarbekrı, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 62, Halebî, c. 2, s. 780, 781, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 255.

40. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 734, 735, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 121, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 23, Diyarbekrı, c. 2, s. 62, 63, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 255.

41. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 735, İbn Sa'd, c. 2, s. 121, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 184.

42. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 142, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 111.

43. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 735, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 121.

44. Mâlik. Muvatta’, c. 1. S. 343.

Abdullah b. Revâha'nın Recez Söyleyerek Peygamberimiz aleyhisselamın Önünde Yürümesi ve Hâşim Oğulları Çocuklarının Sevinçlerinden Koşuşmaları

Abdullah b. Revâha; Peygamberimiz aleyhisselamın devesi Kasvâ'nın yularını çekerek Peygamberimiz aleyhisselamın önünde yürümekte ve:

" Ey kâfirlerin dölleri! Onun (Resûlullahın) yolundan çekiliniz! Çekiliniz ki, Rahman olan Allah ona Kur'ân'ı indirmiştir.

Her hayır ve iyilik, Resûlullahta ve onun yolundadır!

En hayırlı ölüm de, onun yolunda çarpışarak ölmektir!

Ben, onun gerçekten Resûlullah olduğuna şehadet etmişimdir.

Yâ Rab! Ben onun sözlerine, buyruğun üzere, inanmış; onun sözlerini kabul etmenin ilahî bir gerçek olduğunu anlamışımdır!

Kur'ân'ın Allah tarafından indirildiğini inkâr ettiğinizde, başları boyun ve gövdelerden ayıran, dosta dostunu unutturan darbeleri size indirdiğimiz gibi, onun mânâsını inkâr ettiğinizde de, size darbeler indiririz! " diyerek recez söylemekte idi. 45

Peygamberimiz aleyhisselamı sevinçle karşılayan Haşim oğullarının küçük çocuklan ise, Peygamberimiz aleyhisselamın gâh önünden, gâh arkasından koşuşmakta idiler. 46

-------------------------------------

45. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 13, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 736, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 121, Nesâî, Sünen, c. 5, s. 212, Taberî, Târîh, c. 3, s. 106, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 227, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 228, 229, 231, İbn Hacer, Fethu 'l-bârî, c. 7, s. 383, 384, Kastalânî, Mevahibü'l-ledünniye, c. 1, s. 184, 185, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 63, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 783, 784, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 255, 257.

46. Buhârî, Sahih, c. 2, s. 204, Nesâî, Sünen, c. 5, s. 212.

Müşriklerin Peygamberimiz aleyhisselam ve Ashabı Hakkındaki Konuşmaları

Kureyş müşrikleri, geçen yıl Hudeybiye'de muahede yapıldığı sıralarda, birbirlerine:

" Burunları kurtlanıp ölesiye kadar, Muhammed'i de, ashabını da kendi hallerine bırakınız! 47

Yanımızdan çıkıp gittikten sonra, Muhammed'in ashabı yoksulluğa ve hastalığa uğramışlar! 48

Muhammed ve ashabı, darlık, yokluk ve sıkıntı içinde imişler! 49

Yanınıza bir cemaat gelecek ki, Yesrib'in (Medine'nin) humması (sıtması) onları çok zayıf düşür-müş! 50

Yesrib'in humması, Muhammed'i de, ashabını da çokzayıflatmış! 51 Onlar, zayıflıktan, geceleri hiç uyuyamıyoriarmış! " 52 diyerek konuşmaktan geri durmamakta idiler.

Yüce Allah, müşriklerin bütün bu konuşmalarını Peygamberimiz aleyhisselama bildirmiştir! 53

Müşriklerin ileri gelenleri, Peygamberimiz aleyhisselamla Müslümanları görmemek için dağ başlarına çıkmışlardı. 54

Mekkeli halkın erkek, kadın, çoluk çocukları ise, Peygamberimiz aleyhisselamla ashabını seyretmek için Dârü'n-Nedve'de sıralanmışlardı. 55

Bazıları da, Hicr (Hatfm)'in bir tarafında oturmakta idiler. 56

-------------------------------------

47. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 232.

48. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 353.

49. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 12, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 227, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 232.

50. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 123, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 86, Müslim, Sahih, c. 2, s. 923, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 178, Nesâî, Sünen, c. 5, s. 230, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 185.

51. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 306.

52. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 305.

53. Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 178, Nesâî, Sünen, c. 5, s. 230, 231.

54. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 231.

55. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 12, Taberî, Târih, c. 3, s. 100, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 227, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 227.

56. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 123, Müslim , Sahîh, c. 2, s. 923, Mesâf, Sünen, c. 5, s. 231.

Beytullah'ın Silkelene Silkelene Çalımlıca Tavaf Edilişi

Peygamberimiz aleyhisselam, Mescid-i Haram'a girince, omuz ihramının bir ucunu sağ koltuğunun altından alıp sol omuzunun üzerine attı ve sağ om uzunu açtı. Sonra da:

" Bugün kendisini şu müşriklere güçlü ve zinde gösterecek olan er kişileri Allah rahmetine gark eylesin! 57

Sakın Kureyş cemaati sizde bir gevşeklik ve eksiklik görmesinler! 58

Müşriklerin gücünüzü görmeleri için, Beytullah'ı tavafın ilk üç devresinde remel yapınız! " buyurdu. 59

Yani, tavafın ilk üç devresinde omuzlarını açık bulundurmalarını;60 adımlarını kısaltıp omuzlarını silkeleyerek hızlıca ve çalımlıca, 61 iki rükün arasında ise ağır ağır yürümelerini ashabına emir buyur-du. 62

Peygamberimiz aleyhisselam, Kasvâya bindi.

Abdullah b. Revana, Kasvâ'nın yularından tuttu.

Müslümanlar, Peygamberimiz aleyhisselam gibi, sağ omuzlarını açtılar, tavaf için sıralandılar.

Peygamberimiz aleyhisselam, Hacerü'l-Esved'e yaklaştı. Elindeki değneğin ucuyla ona dokunarak istilam etti63 ve değneğin ucunu öptü. 64

Sahabiler de, Hacerü'l-Esved'e ellerini ve yüzlerini sürdüler. 65

Kabe'yi tavafa, silkelene silkelene, hızlıca ve çalımlıca dolaşmaya başladılar. 66

Kabe'nin Yemen köşesine eriştiler; oradan, Hacerü'l-Esved köşesine kadar ağır ağır yürüdüler.

Sonra, tekrar, Yemen köşesine kadar, silkelene silkelene, çalımlıca ve hızlıca; oradan, Hacerü'l-Esved köşesine kadar ağır ağır yürüdüler. Üç tavafı böylece yaptlar. 67

Peygamberimiz aleyhisselamın Mecsid-i Haram'a yürüyerek girdiği, tavaf ve koşmaları yaya olarak yaptığı da rivayet edilir. 68

Abdullah b. Revâha, tavafta da recez okumaya başlayınca, Hazret-i Ömer, ona:

" Sen Resûlullah aleyhisselamın önünde, Allah'ın Hareminde bu şiiri söyleyip duracak mısın?! " dedi. 69

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Ömer'e:

" Ona engel olma! Varlığım Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; onun sözleri, bu Kureyş müşriklerine ok yağdırmaktan daha çabuk, daha çok tesirlidir! 70 İbn Revâha! Devam et! " buyurduktan sonra, 71 Abdullah b. Revâhaya:

" 'Allah'tan başka hiçbir ilah ve mabud yoktur! Bir olan O'dur!

Va'dini gerçekleştiren O'dur!

Bu kuluna yardım eden O'dur!

Askerlerini güçlendiren O'dur!

Toplanmış olan kabileleri bozguna uğratan da yalnız O'dur! ' de! " buyurdu.

Abdullah b. Revâha bunu söylemeye başlayınca, Müslümanlar da, onun söylediği gibi söylemeye başladılar. 72

-------------------------------------

57. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 12, 13, Taberî, Târih, c. 3, s. 100, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 227.

58. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 305.

59. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 123, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 306, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 229, 231, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1 , s. 185.

60. Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 229, 231, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 168.

61. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 123, Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 161, c. 5, s. 86, Müslim, Sahih, c. 2, s. 923, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 178, Nesâî, Sünen, c. 5, s. 231, İbn Kayyım , Zâd, c. 2, s. 168, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 148, Kastalânî, Mevâhib, 1, s. 185.

62. Nesâî, Sünen, c. 5, s. 231.

63. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 735, İbn Sa'd, c. 2, s. 121.

64. İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 983.

65. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 735, 736, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 121.

66. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 13.

67. İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 984.

68. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 12, 13.

69. Mesâf, Sünen, c. 5, s. 212, Diyarbekrî, Hamîs, c. 2, s. 63, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 784.

70. Mesâf, Sünen, c. 5, s. 212, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 63, Halebî, c. 2, s. 784.

71. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 122.

72. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 122, Halebî, c. 2, s. 784, Zürkânî, Mevâhibü 'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 257.

Müslümanların Tavafta Yaptıkları Remellerin Müşrikleri Hayal Kırıklığına Uğratması

Müslümanlar tavafın üç dolaşımında remel yaptıkları, silkelene silkelene, çalımlıca ve hızlıca yürüdükleri zaman, müşrikler:

" Demek, Medine'nin humması onları hiç de zayıflatmam iş 173 Demek, bunlar hâlâ zinde, sapasağlam imişler! 74 Size, bunların sıtmadan zayıf düştükleri anlatılmıştı. Halbuki, bunlar, bizden daha zinde, daha diridirler! 75 Baksanıza! Bunlar, yürümeye razı olmuyorlar, kanaat etmiyorlar da, geyiklerin sıçrayışı, zıplayışı gibi sıçrıyorlar! " dediler. 76

-------------------------------------

73. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 123, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 306.

74. Nesaî, Sünen, c. 5, s. 231.

75. Müslim, Sahih, c. 2, s. 923, Ebû Davud, Sünen, c. 2, s. 178.

76. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 305.

Peygamberimiz aleyhisselamın Tavafta Okudukları ve Okunmasını Tavsiye Buyurdukları Dualar

Tavafın geri kalan dört dolaşımı ise, ağır ağır yürünerek yapıldı. 77

Peygamberimiz aleyhisselam tavafta Hacerü'l-Esved köşesine geldikçe, orada durup Hacerü'l-Esved'e elindeki değnekle işaret etmekte ve tekbir getirmekte idi. 78

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Kabe'yi tavaf ederken, Yemen köşesinde 'Allâhümme innî es'elüke'l-afve vel âfiyete fid dünyâ vel âhire! Rabbena âtinâ fid dünyâ ve fil âhireti haseneten ve kına azâbennâr! ' diye dua eden kişiye, vazifeli yetmiş melek 'Amîn' derler" buyurdu. 79

Peygamberimiz aleyhisselamın, tavaf sırasında, Hacerü'l-Esved'le Hatîm arasında:

" Rabbena âtinâ fid dünyâ ve fil âhireti haseneten ve kına azâbennâr! " diyerek dua ettiği de işitil mistir. 80

-------------------------------------

77. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 13, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 984.

78. Buhârî, Sahih, c. 2, s. 162, 163, 166.

79. İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 985.

80. İbn Ebi Şeybe, Musannef, c. 4, s. 108.

Tavaf Namazı Kılınışı ve Sa'y Yapılışı

Peygamberimiz aleyhisselam, Kabe'yi yedi defa tavaf ettikten ve iki rekat namazı kıldıktan sonra, Sa'y yapmak üzere Safa tepeciğine gitti. 81

Safa tepeciği ile Merve tepeciği arasında, yine, Kasvâ'nın üzerinde olduğu halde, yedi kere sa'y yaptı.

Yedincisinde, Merve üzerinde sayini tamamladı. 82

Peygamberimiz aleyhisselamın Safa ile Merve arasında Sa'y yaparken Kasvâ'yı hızlandırması, Kureyş müşriklerine, güçlülüğünü ve zindeliğini-ashabı gibi-göstermek içindi. 83

-------------------------------------

81. Buhârî, Sahih, c. 2, s. 160, 163, 165-166, İbn Mâce, Sünen, c. 2, 5. 996.

82. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 736, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 122.

83. Buhârî. Sahih. c. 2. s. 171. c. 5. s. 86. Müslim. Sahih. c. 2. s. 923. Tirmizî. Sünen. c. 2. s. 217. Nesâî. Sünen. c. 5. s. 243.

Peygamberimiz aleyhisselamın Safâ ve Merve Tepeciklerindeki Tekbir, Tehlil ve Duaları

Peygamberimiz aleyhisselam, Safa ve Merve tepeciklerinde durdukları zaman üç kene tekbir getirmiş, üç kere " Lâ ilahe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh. Lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr" demiş ve dua etmiştir. 84

Ashabdan Abdullah b. Ebi Evfâ der ki:

" Resûlullah aleyhisselamla birlikte umre yaptığımız zaman, kendisi, Kabe'yi tavaf etti. Onun yanında, biz de tavaf ettik.

O Makam-ı İbrahim'in arkasında namaz kıldı. Biz de, onun yanında (tavaf namazı) kıldık. 85

O, Safa ile Merve arasında Sa'y yaptı. 86 Biz, onu Mekkeli müşriklerin ve onların akılsız delikanlılarının herhangi birşeyle rahatsız etmelerinden koruduk! 87

Ona hiçbir kimse birşey yapamadı." 88

-------------------------------------

84. Nesâî, Sünen, c. 5, s. 240.

85. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 355, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 995, 996.

86. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 355.

87. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 355, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 86, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 257.

88. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 311, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 96.

Kurbanların Kesilişi

Peygamberimiz aleyhisselam, sa'y'ini Merve'de tamamladığı zaman, kurban kesmek için orada durdu ve:

" Burası, kurban kesim yeridir. Mekke'nin her caddesi de, kurban kesim yeridir" buyurdu ve kurbanını orada, Merve'de kesti. 89

Müslümanlara da, kurbanlarını kesmelerini emretti.

Deve bulan, deve kesti. Bulamayanların da, sığır kesmelerine müsaade edildi. 90 O sırada, bir adam, Mekke'ye sığır getirmişti. Sığır kesecek olanlar da, ondan sığır alıp kestiler. 91

Hudeybiye'de bulunmuş olanlar, kesilen kurbanlara ortak oldular. Hudeybiye seferine katılmamış olanlar ise, kurban kesmediler. 92

-------------------------------------

89. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 736, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 122, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 181 , Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 63.

90. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 737.

91. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 737, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 785.

92. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 736, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 259.

Kurban Kesiminden Sonra Tıraş Olunuşu

Peygamberimiz aleyhisselam, Merve'de kurbanını kestikten sonra, orada başının saçını kazıttı. 93 Peygamberimiz aleyhisselamın başının saçını kazıyan, Hıraş b. Ü meyye idi. Bu işi yapanın Ma'mer b. Abdullah el-Adevî olduğu da rivayet edilir. 94 Müslümanlar da tıraş oldular.

-------------------------------------

93. Ibn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 122.

94. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 737.

Ye'cec'deki Sahabilerin Umrelerini Yapmak Üzere Getirilip Yerlerine Başkalarının Gönderilişi

Peygamberimiz aleyhisselam, Ye'cec vadisinde bulunan sahabilerinin de gelip umrelerini yapmaları için, Müslümanlardan bazılarının Ye'cec'deki silahları beklemeye gitmelerini emretti. Peygamberimiz aleyhisselamın bu emri hemen yerine getirildi. 95

-------------------------------------

95. Vâkıdî, c. 2, s. 740, İbn Sa'd, c. 2, s. 122, Kastalânî, c. 1, s. 195, Diyarbekrî, c. 2, s. 63.

Kâbe Üzerinde Okunan Ezanın Müşrikleri Tedirgin Edişi

Peygamberimiz aleyhisselam Bilal-i Habeşî'ye emretti, Kabe'nin üzerinde öğle ezanını okuttu. 96 Bilal-i Habeşî'nin ezanını işitince, Kureyş müşriklerinden İkrime b. Ebu Cehil: " Allah, Ebu'l-Hakem'e [Ebu Cehil'e], bu kölenin söylediğini işittirmemek lutfunda bulunmuştur! " dedi. Safvan b. Ümeyye:

" Allah'a şükürler olsun ki; bunları görmeden önce, babamı alıp götürdü! " dedi. Halid b. Esîd de:

" Allah'a şükürler olsun ki; babamı öldürdü de, o bugünü, Ümmü Bilal'in oğlu Bilal'in Kabe'nin üzerine dikilip anırdığı (hâşâ) zamanı görmedi! " dedi.

Süheyl b. Amr ile yanında bulunan kişiler ise, bu ezanı işittikleri zaman, yüzlerini kapadılar! 97

-------------------------------------

96. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 738, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 122.

97. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 737, 738, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 232.

Peygamberimiz aleyhisselamın Mekke'de Bulunduğu Müddetçe Çadırdan Başka Yerde Oturmayışı

Peygamberimiz aleyhisselam, Mekke'de üç gün oturdu. 98 Mekke evlerinden hiçbir evin çatısı altına girmedi. Zaten, seferi erinde evlerde oturmazdı.

Bu umre seferinde de, Mekke'den ayrılıncaya kadar, Ebtah'ta kendisi için kurulmuş bulunan deri çadırda kaldı. 99

-------------------------------------

98. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 14, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 122, Taberî, Târih, c. 3, s. 100, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 227.

99. Vâkıdı, Megâzı, c. 2, s. 74Ü.

Hazret-i Abbas'ın Tavsiye ve Teklif Ettiği Hazret-i Meymûne'yi Peygamberimiz aleyhisselamın Zevceliğe Kabul Edişi

Hazret-i Meymûne; Hazret-i Abbas'ın zevcesi Ümmü'l-Fadl ile Hazret-i Cafer'in zevcesi Esmâ binti Umeys'in kızkardeşi olup, 100 İslâmiyetten önce Mes'ud b. Amr es-Sakaff ile evli iken ondan ayrılıp Ebu Rühm b. Abduluzzâ ile evlenmiş; Ebu Rühm'ün ölümü ile de dul kalmıştı. 101

Hazret-i Abbas, Hazret-i Meymûne'yi Peygamberimiz aleyhisselama övmüş;102 Peygamberimiz aleyhisselam da umre için Medine'den yola çıkmadan önce, Ebu Rafı' ile Ensardan bir zâtı (Evs. b. Havlî'yi) dünürlük etmek üzere Mekke'ye göndermiş bulunuyordu. 103

Peygamberimiz aleyhisselam umre için yola çıkıp Cuhfe'de bulunduğu sırada da, Hazret-i Abbas'la buluşunca, Hazret-i Abbas:

" Yâ Rasûlallah! Meymune binti Haris dul kaldı. Onu kendine zevceliğe alsana" demişti. 104

Hazret-i Meymûne, Peygamberimiz aleyhisselamın kendisiyle evlenmek istediği haberini deve üzerinde bulunduğu sırada alınca:

" Deve de, üzerindeki de Resûlullah aleyhisselamındır! " dedi. 105

Kendisini Peygamberimiz aleyhisselama bağışladı 106 ve gereğinin yapılmasını da, kızkardeşi Ümmü'l-Fadl'a, o da zevci Hazret-i Abbas'a bıraktı. Bunun üzerine, Hazret-i Abbas, Peygamberimiz aleyhisselamdan 400 dirhem mehir alarak Hazret-i Meymûneyi Peygamberimiz aleyhisselama nikahladı. 107

-------------------------------------

100. İbn. AbdilbeiT, İstiâb, c. 4, s. 1915, 1916.

101. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 132, Hâkim, Müstedrek, c. 4, s. 30.

102. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 142.

103. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 132, 133, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 170.

104. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1916, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 273, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 64.

105. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 29, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 233.

106. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 132, Hâkim , Müstedrek, c. 4, s. 33, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1916 Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 233.

107. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 14, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 122.

Peygamberimiz aleyhisselamın Mekke'de Üç Gün Daha Kalma Teklifinin Müşriklerce Kabul Edilmeyişi

Hudeybiye anlaşmasına göre; Peygamberimiz aleyhisselamın Mekke'de kalacağı üç günlük müddet dolmuş bulunuyordu. 108

Peygamberimiz aleyhisselam, Kureyş müşriklerine:

" İsterseniz, zevcemle evlenme törenini yapmak üzere burada üç gün daha oturayım ve çekeceğim düğün ziyafetine sizi de çağırayım" diye Hazret-i Osman'la haber saldı. 109

Peygamberimiz aleyhisselam, bu vesile ile onları kendisine ısındırmak istemişti.

Kureyş müşrikleri, Hazret-i Ali'nin yanına geldiler ve:

" 'Artıkyanımızdan ayrılıp git! Müddet dolmuştur! ' diye sahibine söyle! " dediler. 110 Peygamberimiz aleyhisselama Hazret-i Ali ile haber saldılar. 111

Kureyş müşrikleri, Peygamberimiz aleyhisselamla ashabını Mekke'den çıkarma işini Huvaytıb b. Abduluzzâ'ya havale etmişlerdi. 112

Huvaytıb b. Abduluzzâ ile Süheyl b. Amr, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldiler. 113

O sırada, Peygamberimiz aleyhisselam, Medineli Müslümanların meclislerinden bir mecliste oturup konuşuyor ve yanında da Sa'd b. Ubâde bulunuyordu. 114

Kureyş temsilcileri:

" Yâ Muhammed! 115 Müddetin dolmuştur! Çık, git artık yanımızdan! " dediler. 116

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ben sizden bir kadını nikâhlamışüm. Onunla evlenme törenini yapıncaya kadar bırakılmamdan size ne zarar gelirdi" 7117

Ne olurdu, beni bıraksaydınız da, evlenme törenimi aranızda yapsaydım, sizin için yapacağımız düğün yemeğimizde de bulunsaydınız?

Böyle yapmak, size düşmez, yaraşmaz mıydı?" dedi.

Kureyş temsilcileri:

" Senin düğün yemeğinde bulunmak, bize gerekmezin 8

Bize ne sen, ne de düğün yemeğin gerekli 19

Hemen çık git artık yanımızdan! 120

Yâ Muhammedi Allah aşkına söyle! 'Toprağımızdan muhakkak çıkıp gideceksin! ' diye aramızda seninle muahede yapmadık mı?

İşte, o üç günlük müddet de dolmuştur! " dediler.

Sa'd b. Ubâde, onların Peygamberimiz aleyhisselama karşı böyle kaba ve sert konuştuklarını görünce, son derecede kızdı 121 ve Süheyl b. Amfa:

" Ey anasının bilmem nesini yiyesice! 122 Sen yalan söylüyorsun! Burası ne senin toprağındır, ne de senin babanın toprağıdır! 123 Resûlullah aleyhisselam, buradan, kendisi istemedikçe çıkmaz! 124 Vallahi, o buradan ancak muahedeye uyarak rızasıyla çıkar gider. Yoksa, zorla çıkıp gitmez! " dedi.

Sa'd b. Ubâde'nin bu sözleri üzerine, Huvaytıb b. Abduluzzâ ile Süheyl b. Amr sustular ve sindiler.

Peygamberimiz aleyhisselam gülümsedi, sonra da:

" Ey Sa'd! Konak yerimizde, kavmimizden bizi ziyarete gelenleri incitme! " buyurdu. 125

-------------------------------------

108. Hâkim, Müstedrek, c. 4, s. 31, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 234.

109. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 64.

110. Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 234.

111. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 227.

112. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 14.

113. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 739, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 122.

114. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 739, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 169, Diyarbekrî, c. 2, s. 63, 64.

115. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1917.

116. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 14, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 739, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 122, Taberî, Târîh, c. 3, s. 100, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 229.

117. İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 169, Diyarbekrî, Târîhu’l-Hamîs, c. 2, s. 64.

118. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 14, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 739, 740, Taberî, Târîh, c. 3, s. 100, Hâkim, Müstedrek, c. 4, s. 31.

119. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1917.

120. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 14, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 740, Taberî, Târîh, c. 3, s. 100, Hâkim, Müstedrek, c. 4, s. 31, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1917, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 229.

121. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 740, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 33.

122. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1917, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 229, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 64.

123. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 740, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 169, Ebu’l-Fidâ, c. 4, s. 229, Diyarbekrî, c. 2, s. 64, Halebî, c. 2, s. 783, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 262.

124. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1917-1918, Diyarbekrî, c. 2, s. 64.

125. Vâkıdî, c. 2, s. 740, Diyarbekrî, c. 2, s. 64, Halebî, c. 2, s. 783, Zürkânî, c. 2, s. 242.

Akşama Kadar Mekke'yi Terketmelerinin Müslümanlara Duyuruluşu ve Yola Çıkılışı

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Müslümanlardan hiç kimse burada akşamlamayacak, yola çıkacaktır! " diyerek göç halkına seslenmesini Ebu Râfi'e emir buyurdu. 126

Peygamberimiz aleyhisselam da, hemen devesine bindi. Derlenip toparlanabilen Müslümanlarla birlikte Mekke'den ayrılarak Şerif mevkiinde konakladı.

Arkadan gelen Müslümanlar da orada toplandılar, tamamlandılar. 127

-------------------------------------

126. Vâkıdî, c. 2, s. 740, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 122, Halebî, c. 2, s. 783.

127. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 740, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 122.

Hazret-i Meymûne'nin Mekke'den Çıkarılıp Serif'e Getirilişi ve Evlenme Töreninin Serif'te Yapılışı

Peygamberimiz aleyhisselam, Mekke'den ayrılmadan önce, Ebu Râfi'i Hazret-i Meymûne'nin göç hazırlığını görüp Şerife getirmekle görevlendirmişti. 128

Ebu Râfi' akşama kadar Hazret-i Meymûne'nin işiyle uğraştı. Akşamleyin, Peygamberimiz aleyhisselamın arkasından, Hazret-i Meymûne ve yanındakiler de yola çıktılar.

Yolda, Anâ' mevkiinde, müşriklerin ayak takımlarıyla karşılaştılar. Onlar, Peygamberimiz aleyhisselama129 ve Hazret-i Meymûneye130 dil uzatmaya başladılar.

Ebu Râfi', onlara:

" Siz bizden ne istiyorsunuz?!

İşte, vallahi, süvariler ve silahlar, Batn-ı Ye'cec'de bekliyor! 131

Siz anlaşmayı bozmak mı istiyorsunuz?! " deyince, müşrikler başlarını önlerine eğdiler, hemen dönüp gittiler. 132

Ebu Râfi' ve yanında bulunanlar Batn-ı Ye'cec'e vardılar. Oradaki süvarilerle birlikte, bütün gece yola devam ederek Şerife geldiler. 133

Hazret-i Meymûne'nin Mekke'de yapılamayan evlenme töreni Şerifte yapıldı. 134

-------------------------------------

128. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 14.

129. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 740, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 169, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 229.

130. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 783.

131. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 740, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 783.

132. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s: . 783.

133. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s: . 740.

134. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s: . 14, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s: . 741, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s: . 122.

Fetih ve Umre Hakkındaki İlahî Vaadlerin Gerçekleşmesi

Yüce Allah, Hudeybiye muahedesinden sonra indirdiği âyette (Feth: 27) vaad buyurduğu fethi Hayber'i fethettirmek suretiyle yerine getirdiği gibi, Resûlünün umre hakkında gördüğü rüyayı da yaptırdığı bu umre ile doğru çıkarmıştır. 135

-------------------------------------

135. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 14, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 89.

Hazret-i Hamza'nın Kızı Ümâme'nin Medine'ye Getirilişi

Hazret-i Hamza'nın kızı Ümâme, Mekke'de bulunuyordu.

Peygamberimiz aleyhisselamın Mekke'ye vardığı sırada, Hazret-i Ali, Peygamberimiz aleyhisselama:

" Amcamızın biricik yetim kızını müşriklerin arasında ne diye bırakalım?" demiş, Peygamberimiz aleyhisselam da bu teklifi olumsuz karşılamamıştı. 136

Hazret-i Ali, Ümâme'yi erkeklerin arasında Kabe'yi tavaf ederken görüp elinden tutarak Hazret-i Fâtıma'nın yanına getirmiş: 137

" Amcanın kızı senin yanında dursun! " demiş, 138 Hazret-i Fâtıma'nın hevdecine koymuştu. 139

Peygamberimiz aleyhisselam Mekke'den ayrılırken de, Ümâme:

" Amca! Amca! " diye seslenerek Peygamberimiz aleyhisselamın arkasından koşmuştu. 140

Peygamberimiz aleyhisselam da, onu Mekke'den Medine'ye getirmişti. 141

-------------------------------------

136. 235 Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 738, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 158, 159.

137. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 35.

138. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 98, İbn Kaybım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 171, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 234.

139. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 35.

140. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 98, İbn Kayyım, c. 2, s. 171, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 235 Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 185, Diyarbekrî, Târîhu’l-Hamîs, c. 2, s. 63, 64, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 785.

141. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 98.

Ümâme'ye Kimin Bakması Gerekeceğinin Belirlenişi

Zeyd b. Harise ile Hazret-i Cafer ve Hazret-i Ali, Umâmeye bakmak için isteklendiler.

Aralarında tartışmaya başladılar.

Peygamberimiz aleyhisselam, bu hususta, aralarında kendisinin hüküm vereceğini bildirdi ve:

" Ey Cafer! Ümâme'yi görüp gözetmeye, sen daha lâyıksın! Çünkü, onun teyzesiyle evli bulunuyorsun! Kadın, ne teyzesi, ne de halası üzerine nikahlanıp gelemez! " buyurdu, Ümâme'yi Hazret-i Cafer'in görüp gözetmesine hüküm verdi.

Peygamberimiz aleyhisselam bu hükmü verince, Hazret-i Cafer sevincinden ayağa kalkıp, Peygamberimiz aleyhisselamın çevresinde, tek ayağı üzerinde seke seke yürümeye başladı.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Cafer! Nedir bu?! " diye sordu. 142

Hazret-i Cafer:

" Bu, Habeşlilerin sevinçlerinden krallarına yaptıklarını gördüğüm birşeydir. 143

Yâ Rasûlallah! Necaşî de, bir kimseden hoşlandı mı, kalkar, onun çevresinde, tek ayağı üzerinde seke seke yürürdü! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Ümâme'yi, Hazret-i Ümmü Seleme'nin oğlu Seleme b. Ebu Seleme ile evlendirmiştir. 144

Peygamberimiz aleyhisselam, Umre seferinden Zilhicce ayında Medine'ye dönmüştür. 145

-------------------------------------

142. Vâkıdî, Megâzı, c. 2, s. 738, 739, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 159, 160.

143. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 35, 36.

144. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 739, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 160.

145. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 14, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 234.

Yeni Seferler, Yeni İhtidalar

Ahrem b. Ebi'l-Avcâ'ın Süleym Oğullarına Gönderilişi

Seferin Tarihi, Mevkii ve Sebebi

Ahrem b. Ebi'l-Avcâ'ın Süleym oğullarına gönderilişi, Hicretin 7. yılında, Zilhicce ayında, umre yapılarak Medine'ye dönüşten sonra idi. 1

Süleym oğullarının yurtları; Hayber yakınında ve Necd'in yukarılarında idi.

Süleym oğulları, Süleym ve Narharreleri ile Vâdi'l-kurâ ve Teymâ'da otururlardı. 2

Nahl ovası ile Nakra arasındaki Cemum da, Süleym oğullarının yurtlarındandı3

Seferin sebebi; Süleym oğullarını İslâmiyete davet idi. 4

Peygamberimiz aleyhisselam, Süleym oğullarından Ahrem b. Ebi'l-Avcâ'ı, 50 kişilik askerî bir birliğin başına geçirerek İslâmiyete davet etmek üzere Süleym oğullarına yolladı.

Süleym oğulları hesabına casusluk yapan bir adam da, bu askerî birliğe katılmış bulunuyordu.

Mücahidler Medine'den ayrıldıklan zaman, Süleym oğullarının casusu, kavminin yanına bunlardan önce yetişip, 50 kişilik askerî bir birliğin kendilerinin üzerine gelmekte olduğunu haber verdi ve onları uyardı.

Süleym oğulları, çok sayıda asker topladılar ve çarpışmak için hazırlandılar.

İslâm mücahidleri onları, onlarda İslâm mücahidlerini gördüler.

Ahrem b. Ebi'l-Avca', gidip Süleym oğullarını İslâmiyete davet etti.

Süleym oğulları:

" Senin davet ettiğin şey bize gerekmez! " dediler.

Ahrem'in sözlerini dinlemediler. Müslümanlara ok yağdırmaya başladılar.

Bir müddet oklarla çarpışıldı.

Kendilerine yeni yardımcılar gelince, Süleym oğulları Müslümanları her taraftan kuşattılar, ortalarına aldılar, Müslümanlarla en şiddetli bir şekilde çarpıştılar.

İslâm mücahidlerinin hemen hepsi şehit oldu.

Yüce Allah hepsinden razı olsun!

Birlik kumandanı Ahrem de, ağır yaralar alarak şehitler arasına düştü. 5 Süleym oğulları, onu öldü sanarak bıraktılar. 6

Ahrem, ayılıp şehitler arasından kalktı, yavaş yavaş Medine yolunu tuttu. 7

Arkadaşlarından sağ kalabilenler de, onunla birlikte Medine'ye girdiler. B

Ahrem'in sağ kalan arkadaşları iki veya ikiden fazla olup, Medine'ye gelirken Ahrem'e yardım ettil-er. 9

Ahrem'in Medine'ye gelişi, Hicretin 8. yılında Safer'in ilk gününde idi. 10

-------------------------------------

1. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 741, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 123, Belâzurî, Ensâb. c. 1, s. 379.

2. Kalkaşandî, Nihâyetü'l-ereb, s. 295.

3. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 6, Yak üt, Mu’cemu’l-büldân, c. 2, s. 163.

4. Vâkıdî, c. 2, s. 741, İbn Sa’d. c. 2, s. 123, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 2, s. 140.

5. Vâkıdî, c. 2, s. 741, İbn Sa'd, c. 2, s. 123, İbn Seyyid, c. 2, s. 149, 150, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 235, 236.

6. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 263.

7. Vâkıdî, c. 2, s. 741, İbn Sa'd, c. 2, s. 123, İbn Seyyid, c. 2, s. 150, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 236.

8. Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 236.

9. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 263.

10. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 123, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 150, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 236 Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. s. 186.

Peygamberimiz aleyhisselamın Kızı Hazret-i Zeyneb'in Vefâtı

Peygamberimiz aleyhisselamın kızı Hazret-i Zeyneb, Hicretin 8. yılının başında Vefât etti. 11

Yüce Allah, ondan razı olsun!

Hazret-i Zeyneb'in Vefâtının sebebi; deve üzerinde hevdeç içinde Mekke'den Medine'ye hicreti sırasında, Kureyş müşriklerinden Hebbar b. Esved'le Fihrî bir arkadaşının Zî Tuvâ'da mızrakla vurup devesinden kaya üzerine düşürmesiyle kamındaki çocuğunun düşerek kendisinin hastalanmış olması idi. 12

Hazret-i Zeyneb akan kan yüzünden hastalandı ve Vefâtına kadar da bu hastalıktan kurtulamadı. 13

-------------------------------------

11. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 23, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 177, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 312.

12. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 309, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 837, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1854, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 185, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 177, 178.

13. İbn Abdilberr, c. 4, s. 1854, İbn Seyyid, c. 2, s. 177, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 9, Diyarbekrî, Târîhu'l-Hamîs, c. 2, s. 93.

Hazret-i Zeyneb'in Yıkanışı, Kefenlenişi, Cenaze Namazının Kılınışı ve Kabre Konuluşu

Hazret-i Zeyneb'i, Peygamberimiz aleyhisselamın zevcelerinden Hazret-i Şevde ve Hazret-i Ümmü Seleme ile Peygamberimiz aleyhisselamın dadısı Ümmü Eymen Bereke ve Ensar kadınlarından Ümmü Atiyye yi kadı. 14

Hazret-i Zeyneb'i yıkarlarken, Peygamberimiz aleyhisselam, onların yanlarına varıp:

" Onu yıkamaya, sağ tarafından ve abdest azalarından başlayınız!

Su ve sidrle tek sayıda; üç veya beş, ya da yedi kere, hatta gerekli görürseniz, bundan da fazla yıkayınız!

Sonuncusunda, suya kâfur, yahut kâfurdan biraz koku koyunuz!

Yıkama işini bitirip boşalınca, bana bildiriniz! " buyurdu.

Yıkayıcılar, Hazret-i Zeyneb'in saçlarını taradılar, üçe ayırıp her birini bir bukle yaptılar.

Buklelerden ikisi, Hazret-i Zeyneb'in yan taraflarındaki, biri de ön tarafındaki saçlarındandı.

Yıkayıcılar, yıkama işini bitirdiklerini bildirince, Peygamberimiz aleyhisselam onlara hıkvesini (beline bağladığı fotasını) verip:

" Bunu Zeyneb'e iç gömleği yapınız! " buyurdu. 15

Sonra, Hazret-i Zeyneb'in cenaze namazını kıldı. 16 Düşünceli ve üzüntülü olarak onun kabrinin içinde indi ve biraz durduktan sonra, sevinerek dışarı çıktı ve:

" Zeyneb'in zayıflığını düşünüp, ona kabir sıkıntısını ve hararetini hafifletmesini Yüce Allahtan diledim. Yüce Allah da, bu dileğimi kabul buyurup, ona bunları hafifletti" buyurdu. 17

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Zeyneb'i ilk defa olarak üzerinde taşındığı şerirle kabre koydu. Kabre de, damadı, Hazret-i Zeyneb'in zevci Ebu'l-Âs'ın yardımıyla indirdi. 18

-------------------------------------

14. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 34, 36.

15. İbn Sa'd, c. 8, s. 34, 36, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 84, 85, c. 6, s. 407, 408, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 73, 75, Müslim , Sahih, c. 2, s. 647, 648.

16. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 195.

17. İbn Esîr. Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 131.

18. Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 195.

Amr b. Âs'ın Müslüman Oluşu

Amr b. Âs'ın Soyu, Künyesi ve Kişiliği

Amr b. Âs'ın soyu, Peygamberimiz aleyhisselamın soyu ile Ka'b b. Lüeyy'de birleşir.

Amr b. Âs'ın künyesi, Ebu Abdullah, Ebu Muhammed'dir.

Annesi, Nâbiga Selma binti Harmele'dir. 19

Babası Âs b. Vâil, Kureyşîlerin eşrafındandı. 20

İmam Şa'bî'ye göre; Amr b. Âs Arapların dört dahisinden, cin fikirlisinden birisi olup, karışık ve içinden çıkılmaz sorunları çözmekte maharetli idi. 21 Hazret-i Ömer, bir kimsenin aklını ve görüşünü zayıf gördüğü ve beğenmediği zaman:

" Ben seni de, Amr b. Âs'ı da yaratanın Bir olduğuna şehadet ederim! " der ve bununla, Allah'ın zıt-lar yaratıcılığını anlatmak isterdi. 22

Amr b. As, şairdi ve Kureyşîlerin Cahiliye devrinde süvarilerindendi. 23

Kendisi, kısa boylu idi. 24

Amr b. Âs der ki:

" Ben, Müslümanlıktan inatla yüz çevirici bir kimse idim.

Bedir savaşında müşriklerle birlikte bulundum ve kurtuldum.

Sonra, Uhud savaşında bulundum ve kurtuldum.

Kendi kendime:

'Vallahi, Muhammed Kureyşîleri yenecektir! ' dedim.

Halk ile düşüp kalkmayı azalttım.

Vaht mevkiindeki mallarımın başına döndüm, onlarla uğraşmaya başladım.

Bunun için, ne Hudeybiye'de, ne de Hudeybiye'de yapılan anlaşmada bulundum.

Resûlullah aleyhisselam anlaşma yapıp Medine'ye, Kureyşîler de Mekke'ye döndüler.

Ve yine, kendi kendime:

'Gelecek yıl, Muhammed ashabıyla birlikte gelip Mekke'ye girecektir! Artık, ne Mekke, ne de Taif, benim için, oturulacak bir yer değildir. Buralardan çıkıp gitmekten daha iyisi yoktur! ' dedim.

İslâmiyete büsbütün düşman kesildim! Bütün Kureyşîler Müslüman olacak olsalar, ben hiçbir zaman Müslüman olmam sanıyordum. 25

O zaman, insanlardan Resûlullah aleyhisselama olduğu kadar kin ve hınç beslediğim bir kimse bulunmadığı gibi, bir fırsatını bulup onu öldürmemden daha makbulü deyoktu! 26

Hendek savaşından kabilelerle birlikte döndüğümüz sıralarda idi ki, Kureyşîlerden, kavmimden bazı adamları topladım. Ki, onlar benim her husustaki görüşümü benimserler, sözlerimi dinlerlerdi. 27

Onlara:

'Aranızda benim mevkiim, yerim nasıldır?' diye sordum. 28

'Sen bizim görüş sahibi, koruyucu, uğurlu ve işi bereketli bir adamımızsın! ' dediler. 29

Onlara:

İyi biliniz ki; vallahi, ben Muhammed'in işinin muhakkak her işten üstün gelen bir işe dönüşeceğini görüyor ve bu yolda birşey düşünmüş bulunuyorum! ' dedim.

Bana:

'Nedir o düşündüğün şey?' diye sordular.

Onlara:

'Düşündüm ki; Necaşî'nin yanına gidip onun yanında bulunalım.

Eğer biz Necaşî'nin yanında bulunduğumuz sırada Muhammed kavmimiz olan Kureyşîlere galip gelirse, Muhammed'in eli altında bulunmamızdan, Necaşî'nin eli altında bulunmamız, bizim için daha iyi, daha yeğdir!

Şayet kavmimiz olan Kureyşîler Muhammed'e galip gelecek olurlarsa, 30 hemen yanlarına döneriz. 31 Onlardan da, bize ancak hayır ve iyilik gelir! ' dedim. 32

'İşte, yerinde olan görüş budur! ' dediler.

Onlara:

'Öyle ise, Necaşîye hediye edilecek şeyi yanımıza toplayınız! ' dedim.

Necaşî'ye yapılacak hediyenin en makbulü ve sevimlisi, yurdumuzda çıkan meşindi.

Pek çok meşin toplayıp yükledikten sonra, yola çıktık.

Nihayet, Necaşî'nin yanına vardık.

Vallahi, bizim Necaşî'nin yanına vardığımız sırada, Amrb. Ümeyye ed-Damrî de oraya çıkageldi. 33

Resûlullah aleyhisselam, onu Cafer ve arkadaşlarının işi34 ve Ümmü Habibe binti Ebu Süfyan'ı kendisine nikahlaması için, yazdığı bir mektupla göndermişti. 35

Amr b. Ümeyye NecaşPnin yanına girdi. Sonra, yanından dışarı çıktı.

Arkadaşlarıma:

'Bu, Amr b. Ümeyye'dir! Eğer Necaşî'nin yanına girersem, onu kendisinden isterim. Bana teslim ederse, öldürürüm!

Bunu yaptığımı, Muhammed'in elçisini öldürmeyi başardığımı Kureyşîler işitirlerse, sevinirler! ' dedim.

Necaşî'nin yanına girdim. Her zaman yaptığım gibi, önünde yere kapandım.

Necaşî, bana:

'Merhaba, hoşgeldin dostum! ' dedi ve:

'Bana memleketinden birşeyler hediye edecek misin?' diye sordu.

'Evet, ey hükümdar! Sana birçok meşin hediye edeceğim! ' dedim ve sonra da, hediye edilecek meşinleri kendisine yaklaştırdım.

Meşinler, Necaşî'nin çok hoşuna gitti. 36

Necaşî, meşinlerden bir kısmını ayırıp devlet adamları ve kumandanları arasında bölüştürdü.

Geri kalanının belli bir yere konulmasını, yazılıp saklanmasını emretti.

Necaşî'nin neşelendiğini görünce: 37

'Ey hükümdar! Ben senin yanından bir adamın çıktığını gördüm ki, o bize düşman bir adamın elçi-sidir! Onu bana teslim et de, öldüreyim!

Çünkü, o eşrafımızdan ve hayırlılarımızdan bazı kişileri öldürmüştür! 38

Ben, ona rastlayınca, boğazını sıkıp dayak attım! ' dedim. 39

Necaşî, benden bu sözleri işitince, 40 kızdı.

Sonra, elini uzatıp bumuma öyle bir çarptı ki, bumum kırıldı sandım 41

Bumumun deliklerinden fışkıran kan, elbiseme sıçradı! Üzerime zillet ve mahcubiyet çöktü 42

Eğer o sırada yer benim için yanlsaydı, korkumdan, yerin dibine girerdim!

Sonra, kendimi toparladım ve:

'Ey hükümdar! Vallahi, bundan hoşlanmayacağını bilseydim, onu senden istemezdim! ' dedim.

Necaşî:

'Ey Amr! Demek, sen Musa ve İsa Peygambere gelmiş olan Nâmûs-u Ekber (Cebrail)'in kendisine gelip durduğu bir zâtın elçisini, öldürmek üzere sana vermemi istiyorsun hâ?! 43

Vallahi, eğer onu öldürmüş olsaydın, sizden sağ bir kimse bırakmazdım!

Resûlullahın elçisi öldürülür mü hiç?! ' dedi. 44

Allah, kalbimi, üzerinde bulunduğum hali birden değiştirdi. 45 Kalbimi İslâmiyete açtı. 46

Kendi kendime:

'Araplar da, Arap olmayanlar da İslâmiyet gerçeğini tanı maktalar! Sen ise hâlâ ona muhalefet edip durmakta ve karşı koymaktasın! ?' dedim. 47 Kendimi kınadım. 48

Necaşî'ye:

'Ey hükümdar! O gerçekten böyle bir peygamber midir?

Sen, onun böyle Resûlullah olduğuna şehadet ediyor musun?' diye sordum. 49

Necaşî:

'Yazıklar olsun sana eyAmr! 50

Evet! Ben onun Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber olduğuna şehadet ediyorum!

Sen benim sözümü dinle de, ona tâbi ol!

Çünkü, vallahi o muhakkak hak üzeredir ve kendisine karşı koyan herkese galip gelecektir! Musa Peygamberin Firavun'a galip geldiği gibi! ' dedi.

'Öyleyse, sen benim ona İslâmiyet üzerine bey'atımı alır mısın?' dedim.

Necaşî:

'Olur! ' dedi ve elini uzattı.

Ona İslâmiyet üzerine bey'at ettim. 51

Necaşî, benim için büyük bir tas (leğence) getirtti. Bumumun kanını yıkattı. Bana yeni bir elbise giydirdi.

Çünkü, bumuma dolan kanı silerek elbisemi kirletmiştim.

Bundan sonra, Necaşî'nin yanından ayrılıp arkadaşlarımın yanına vardım.

Arkadaşlarım, Necaşî'nin bana verdiği elbiseyi görünce, çok sevindiler ve:

'Dostun Necaşî'den istediğin şeyi de koparabildin mi?' diye sordular.

Onlara:

'Kendisiyle daha ilk buluşmada dileğimi dile getirmeyi uygun bulmadım. Yanına tekrar varacak, dileğimi söyleyeceğim! ' dedim. 52

'Yerinde olan, senin görüşündür' dediler. 53

Müslüman olduğumu sakladım, arkadaşlarıma açmadım. 54

Amr b. Ümeyye'nin yanına gittim, boynuna sarılıp onu kucakladım, o da boynuma sarılıp beni kucakladı. 55

Bir işim için ayrılı yormuş um gibi, arkadaşlarımın yanından ayrıldım. Doğruca, gemilerin bulunduğu yere, iskeleye vardım.

Orada, ağaç (kereste) yüklenmiş bir gemi buldum. Ona bindim.

Şuaybe'ye varınca, ağaçları (keresteleri) orada boşalttılar.

Ben de, Şuaybe'den ayrıldım.

Yanımda bir miktar harçlığım vardı. Bir deve satın alıp Medine'ye gitmek üzere yola çıktım. Merru'z-zahran'ı geçtim.

Hedde'de bulunduğum sırada idi ki, iki kişinin, benden biraz önce geçip bir konak yeri aradıklarını gördüm.

Onlardan birisi çadırın içinde bulunuyor, diğeri ise ayakta durarak binit hayvanlarını tutuyordu.

Dikkatlice baktığımda, bir de ne göreyim? Halid b. Velid! 56

'Ebu Süleyman hâ?! ' dedim.

'Evet! ' dedi. 57

Kendisine:

'Ey Ebu Süleyman! Sen nereye ve ne için gitmek istiyorsun?' diye sordum. 58

Halid:

'Vallahi, tutulacak yol belli oldu, iş aydınlandı: Bu zât, muhakkak peygamberdir!

Vallahi, ben hemen gidip Müslüman olacağım!

Daha ne zamana kadar ve ne diye bekleyip duracağım?! 59

Aklı başında olan kimselerden, Müslümanlığa girmeyen kalmadı. Vallahi, biz böyle oturup duracak olursak, sırtlanların inlerinde yakalandıkları gibi, Muhammed de bizi boyunlarımızdan yakalayacaktır! ' dedi.

Ona:

'Vallahi, ben de Muhammed'in yanına gitmek ve Müslüman olmak istiyorum' dedim.

O sırada, Osman b. Talha çadırdan dışarı çıktı ve bana:

'Merhaba=Hoşgeldin! ' dedi.

Üçümüz, bir yerde konakladık.

Sonra, birlikte yoldaşlık ederek Medine'ye geldik.

Ebu İnebe kuyusunda bir adamın bize rastladığı sırada 'Yâ Rebah! Yâ Rebah! ' diyerek bağırdığını hâlâ unutmamışımdır.

Adamın bu sözünü hayra yorduk ve yolumuza devam ettik.

Adamın bize tekrar bakıp:

'Mekke, artık, şu ikisinden sonra, yakasını, idaresini bize vermiştir! ' dediğini işittim.

Sanırım ki; o bu sözüyle beni ve Halid b. Velid'i kasdetmişti.

Adam hemen ardına dönüp koşarak Mescide kadar gitti. Zannımca, bizim geldiğimizi Resûlullah aleyhisselama müjdelemeye gitmişti. Zan ve tahmin ettiğim gibi de olmuş.

Harre mevkiinde develerimizi indirdik. Üzerimize temiz elbiselerimizi giydik. Sonra, ikindi ezanı okundu.

Kalkıp Resûlullahın yanına vardık. Resûlullahın yüzü parıl panl parlıyordu.

Müslümanlar çevresini sarmışlardı.

Bizim Müslüman olmamıza sevinmekte idiler. 60

Resûlullah aleyhisselam, bizleri görünce:

'Mekke, ciğerparelerini kucağınıza attı! ' buyurdu. 61

Önce, Halid b. Velid bey'at etti, Müslüman oldu.

Sonra, Osman b. Talha bey'at etti, Müslüman oldu.

Sonra da, ben vardım. Vallahi, kendimi birden Resûlullahın önüne oturmuş buldum! Kendisine karşı utancımdan dolayı, başımı kaldırıp yüzüne bakamadım ! 62

'Yâ Rasûlallah! Sağ elini aç da, sana bey'at edeyim' dedim.

Resûlullah elini açınca, ben elimi geri çektim!

Resûlullah:

'Sana ne oldu ey Amr?! ' diye sordu.

'Bey'at için şart koşmak istiyorum?' dedim.

Resûlullah:

'Nedir şartın?' diye sordu.

'Şartım; geçmişteki günahlarımın bağışlanıp yarlıganmasıdır! 63

Yâ Rasûlallah! Ben, geçmişte olan günahlanm bağışlanmak, yarlıganmak üzere sana bey'at edeceğim! ' dedim. 64

Resûlullah aleyhisselam:

'Ey Amr! Bey'at et! 65 Şüphe yok ki, İslâmiyet daha önce olanları siler, yok eder. Hicret de, daha önce olanları siler, yok eder! 66

Hacc da daha önce işlenmiş günahları yıkar, yok eder! ' buyurdu. 67

Ben, geçmişte işlediğim ve gelecekte işleyeceğim günahlarım bağışlanıp yarlıganmak üzere bey'at etmeyi içimden geçirmiştim.

Halbuki, bey'at ettiğim zaman:

'Geçmişte işlediğim günahlanm bağışlanmak üzere' dedim de, 'gelecekte işleyeceğim günahlarım' demeyi unuttum. 68 Aklıma gelmedi. 69

İnsanlardan hiçbiri, bana, Resûlullah aleyhisselamdan daha sevgili ve ondan daha yüce olmamıştı r! 70

Vallahi, Müslüman oluşumuzdan beri, mühim işlerde Resûlullah aleyhisselam beni ve Halid b. Velid'i ashabının hiçbirinden ayırmadı. 71

Bey'attan sonra, ben Mekke'ye döndüm. 72

-------------------------------------

19. İbn /üJcicliItoerr, İstiâb, c. 3, s. 1184, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 244.

20. Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 408.

21. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1446, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 248, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 39.

22. İbn /ûJodilberr, İstiâb, c. 3, s. 1188.

23. İbn Abdilberr, İ stiâto, c. 4, s. 1188, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 39.

24. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 248, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 37.

25. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 741, 742, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 343, Zehebî, Megâzî, s. 393, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 236.

26. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 258, 259.

27. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 289, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 742, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 198, Taberî, Târîh, c. 3, s. 103, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 343, Zehebî, Megâzî, s. 393.

28. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 742, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 198, Beyhakî, c. 4, s. 343, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 236, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 9, s. 350.

29. Vâkıdî, c. 2, s. 742, Beyhakî, c. 4, s. 343, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 236.

30. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 289, Vâkıdî, c. 2, s. 742, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 198, Taberî, c. 3, s. 103, Beyhakî, c. 4, s. 393, Zehebî, Megâzî, s. 393, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 236, 237.

31. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 40.

32. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 289, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 198, Taberî, c. 3, s. 103, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 9, s. 351.

33. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 289, Vâkıdî, c. 2, s. 42, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 198, Taberî, c. 3, s. 103, Beyhakî, c. 4, s. 344, Zehebî, s. 393, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 237.

34. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 289, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 198, Taberî, c. 3, s. 103, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 231, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 40.

35. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 742, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 344, Zehebî, Megâzî, s. 393.

36. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 289, 290, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 742, 743, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 198, Taberî, Târîh, c. 3, s. 103, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 344, Zehebî, Megâzî, s. 393, 394.

37. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 743, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 344, Zehebî, Megâzî, s. 394, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 237.

38. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 290, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 743, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 198, Taberî, Târîh, c. 3, s. 103, Beyhakî, c. 4, s. 344, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 231, Zehebî, Megâzî, s. 394.

39. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 41.

40. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 231.

41. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 290, Vâkıdî, c. 2, s. 743, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 198 Taberî, c. 3, s. 103, Beyhakî, c. 4, s. 344, Zehebî, Megâzî, s. 394, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 237.

42. Vâkıdî, c. 2, s. 743, Beyhakî, c. 4, s. 344, Zehebî, Megâzî, s. 394, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 237.

43. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 290, Vâkıdî, c. 2, s. 743, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 198 Taberî, c. 3, s. 103, Beyhakî, c. 4, s. 344, 347, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 237.

44. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 41.

45. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 743, Beyhakî, Del âil ü'n-nübüvve, c. 4, s. 344, 345, Zehebî, Megâzî, s. 394.

46. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 259.

47. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 743, Zehebî, Megâzî, s. 394.

48. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 743, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 35, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 237.

49. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 743, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 35, 347, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 41, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 237.

50. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 290, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 198, Taberî, Târîh, c. 3, s. 104, Beyhakî, c. 4, s. 347, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 231.

51. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 290, Vâkıdî, c. 2, s. 743, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 198 Taberî, c. 3, s. 103, Beyhakî, c. 4, s. 345, İbn Esîr, c. 2, s. 231 , Zehebî, Megâzî, s. 394.

52. Vâkıdî, c. 2, s. 744, Beyhakî, c. 4, s. 345, Zehebî, Megâzî, s. 394.

53. Vâkıdî, c. 2, s. 744, Beyhakî, c. 4, s. 35, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 237.

54. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 290, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 199, Taberî, c. 3, s. 104 İbn Esîr, c. 2, s. 231.

55. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 41.

56. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 744, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 345, Zehebî, Megâzî, s. 394, 395, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 237.

57. Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 4, s. 35, Zehebî, Megâzî, s. 395.

58. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 3, s. 290, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 744, Taberî, Târîh, c. 3, s. 104, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 454, Beyhakî, c. 4, s. 35, Zehebî, Megâzî, s. 395.

59. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 290, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 199, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 454, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 41, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 66, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 777, 778.

60. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 744, 745, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 345, 346, Zehebî, Megâzî, s. 395, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 237, 238.

61. Mus’abu’z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 251, 320, 409, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1185, c. 2, s. 428, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 2, s. 109, c. 3, s. 579, Takiyyüddin, Ikdu's-simm, c. 6, s. 22, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 67.

62. Vâkıdî, c. 2, s. 744, 745, Zehebî, s. 395, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 238.

63. İbn Sa’d, c. 4, s. 259, Müslim, c. 1, s. 112, Beyhakî, c. 9, s. 98.

64. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 290, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 199, Taberî, Târîh, c. 3, s. 104, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 2, s. 82, 83, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 41, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 9, s. 351.

65. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 291 , Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 199, Taberî, c. 3, s. 1104, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 348, Heysemî, c. 9, s. 351.

66. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 291, Vâkıdî, c. 2, s. 745, İbn Sa'd, c. 4, s. 259, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 199, Müslim, c. 1 , s. 112, Taberî, c. 3, s. 104, Beyhakî, c. 4, s. 348, Zehebî, Megâzî, s. 395, Heysemî, c. 9, s. 351.

67. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 259, Müslim , c. 1, s. 112, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 98.

68. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 83.

69. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 745.

70. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 259, Müslim , Sahîh, c. 1, s. 112, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 98.

71. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 745.

72. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 291, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 199, Taberî, Târîh, c. 3, s. 104.

Amr b. Âs'ın Müslümanlığı Kabulde Gecikmesinin Sebebi

Amr b. Âs'a:

" Sen akıllı, aklı başında bir adamdın. İslâmiyeti kabulde seni geciktiren ne idi?" diye sorulmuştu.

Amr b. Âs şu cevabı verdi:

" Biz, bizden önceki kuşaktan, yaşlı başlı, bize hakim bir toplulukla birarada bulunuyorduk.

Onlar karşılıklı dağlar arasındaki bir dağ yolunu tutup gittiler.

Biz de, ovaya çıkıncaya kadar, onlara uyduk:

Onlar Peygamber Aleyhisselarm inkâr ettiler. Onlarla birlikte, biz de inkâr ettik!

O zaman, işimiz üzerinde hiç düşünmedik. Sadece onları taklit ettik.

Onlar ölüp gidince, iş bizlere kaldı.

Peygamber aleyhisselamın işine bakıp gerçekliği belli olunca, İslâmiyet sevgisi kalbime düştü.

Herkes Kureyşîlerin işleri hakkında yardımlarına koşup dururken, onlar benim ağırdan almaya, geri kalmaya başladığımın farkına vardılar, kendilerinden, bir genci bana gönderdiler.

Genç, bana:

'Yâ Ebâ Abdillah! Kavmin, senin Muhammed'e meylettiğini sanıyor' dedi.

Ona:

'Ey kardeşimin oğlu! Eğer bende ne olduğunu öğrenmek istiyorsan, Hira dağının dibinde seninle buluşup konuşalım! ' dedim.

Orada buluştuk.

Ona:

'Senin Rabbin, senden öncekilerin Rabbi ve senden sonrakilerin Rabbi olan Allah aşkına doğru söyle! Biz mi daha doğru yoldayız? Yoksa, Farslar ve Rumlar mı daha doğru yoldadırlar?' dedim.

Genç:

'Elbette, biz daha doğru yoldayızdır! ' dedi.

Ona:

'Geçim hususunda biz mi daha genişiz? Yoksa, onlar mı daha geniştirler?' diye sordum.

Genç:

'Onlar daha geniştirler! ' dedi.

Ona:

'Şu dünyada bir yararı olmayacaksa, doğru yolda onlara üstün olmamızın bize ne yaran vardır?

Kaldı ki, onlar dünyada bu ve diğer hususlarda bizden daha ileri ve üstündürler!

Bunun içindir ki, iyinin iyiliğinin karşılığını, kötünün de kötülüğünün karşılığını görmek üzere öldükten sonra dirilecekleri hakkında Muhammed'in söylemiş olduğu şeyin gerçekliği, içime, kalbime sinmiş bulunmaktadır.

İşte ey kardeşimin oğlu! Benim içime sinen, kalbime sinen bu gerçekten sonra, herhalde boş şeyler üzerinde direnip durmakta hayır yoktur! ' dedim." 73

-------------------------------------

73. Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 410, 411, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 2.

Halid b. Velid ile Osman b. Talha'nın Müslüman Oluşu

Hafid b. Velid'in Soyu, Künyesi ve Kişiliği

Halid b. Velid'in soyu, Peygamberimiz aleyhisselamın soyu ile Mürre b. Ka'b'da birleşir. 74

Halid b. Velid'in künyesi Ebu Süleyman ve Ebu'l-Velid'dir.

Annesi; Lübâbetü's-suğra binti Haris olup, Peygamberimiz aleyhisselamın zevcesi Hazret-i Meymûne ile Hazret-i Abbas'ın zevcesi Ümmü'l-Fadl, Lübâbe'nin kızkardeşi idi.

Halid b. Velid, Cahiliye çağında, Kureyşîlerin eşraflndandı.

Savaşlarda, askerî araç ve gereçlerle ilgilenme, ordunun çadırlarını kurdurma ve süvari birliği kumandanlığı gibi önemli görevler kendisine verilmişti. 75

Kureyşîlerin babayiğitlerindendi. 76

-------------------------------------

74. Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 300, 320, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 427, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 109, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 9, s. 348.

75. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 427, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 109, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1. S. 413.

76. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 7, s. 394.

Osman b. Talha'nın Soyu ve Kişiliği

Osman b. Talha'nın soyu da, Peygamberimiz aleyhisselamın soyu ile Kusayy'da birleşir. 77

Osman b. Talha'nın annesi Sülâfe binti Sa'd b. Şüheyd'dir. 78

Osman b. Talha, Kureyş müşriklerinin eşrafındandı. 79

Hicâbe (Kabe'nin kapıcılığı, Kabe'nin anahtarlarını taşıma ve saklama) görevi, Osman b. Talha'larda idi. 80

Osman b. Talha der ki:

" Resûlullah aleyhisselam Umretü'l-kazâ için Mekke'ye gelip girdiği zaman, Allah, kalbimin öteden beri bulunduğu hali değiştirdi. Bulunduğum o hali ki, işitmez, görmez, yarar veya zarar vermez, taştan yontulmuş putlara nasıl tapıp durduğumuzu düşündüm.

Birde, Resûlullah aleyhisselamla ashabına ve onların gidişatlarına ve kendilerini dünyadan nasıl alıkoyduklarına baktım da, bunun te'siri altında kaldım ve kendi kendime:

'Şu kavmin amelinin karşılığı, öldükten sonra, muhakkak, sevab ve mükâfat olacaktır! ' dedim.

Resûlullah aleyhisselamı Ebtah'taki konak yerine gitmek üzere Benî Şeybe kapısından çıkarken gördüğüm zaman, yanına varmayı ve elini tutup Müslüman olmayı istedimse de, bu benim için mümkün olmadı. Resûlullah aleyhisselam Medine'ye dönmek üzere Mekke'den ayrıldıktan sonra ona gitmeyi tasarladım..." 81

Halid b. Velid de derki:

" Yüce Allah, benim hayrımı dilediği zaman, kalbime İslâmiyet sevgisini düşürdü. Beni, hayır ve şerri anlayacak hale getirdi.

Kendi kendime:

" Ben, " dedim, " Muhammed'e karşı, her savaş yerinde bulundum.

Bulunduğum savaş yerinden hiçbirisi yoktu ki, dönerken, aykırı ve yanlış bir iş üzerinde bulunduğumu ve Muhammed'in muhakkak galip geleceğini içimde sezmiş olmayayım!

Resûlullah aleyhisselam Hudeybiye'ye çıkıp geldiği zaman, ben de, müşrik süvarilerinin başında yola çıktım. Usfan'da, Resûlullah aleyhisselamla ashabına yaklaşıp gözüktüm.

Resûlullah aleyhisselam bizden emin bir surette, ashabına öğle namazını kıldırıyordu.

Üzerlerine birden baskın yapmayı düşündükse de, gerçekleşmedi. Böyle olması da, hayırlı oldu.

Resûlullah aleyhisselam kalbimizden geçenleri sezmiş olmalı ki, ikindi namazını salât-ı havf (korku halinde namaz) olarak kıldırdı.

Bu, beni çok etkiledi.

Kendi kendime:

'Bu zât herhalde Allah tarafından korunuyordur! ' dedim.

Birbirimizden ayrıldık.

Resûlullah, süvarilerimizin bulunduğu taraftan sağa yöneldi, sağ taraftaki yolu tutup gitti.

H udeybiye'de Kureyşîlerie barı ş yapı p Kureyşîler onu öğle vaktinden geceye kadar olan vakitte geri çevirince:

'Geride ne ve hangi şey kaldı ki?!

Nereye; NecaşPye mi gideceğim? Halbuki, o da Muhammed'e bağlanmış bulunuyor! Ashabı da, onun yanında emniyet ve selamet içinde barınıp duruyor!

Yoksa, Herakliyus'un yanına gideyim de, dinimi bırakıp Hıristiyan mı olayım? Ya da Yahudiliğe mi gireyim?! Yahut, kendilerine tâbi olarak, İranlılar, Acemlerle birlikte mi oturayım?!

Yoksa, kavmimden sağ kalanlar arasında evimde mi oturayım?! ' diye kendi kendime söylendim, düşündüm durdum!

Ben bu düşünceler ve tereddütler içinde bulunduğum sırada Resûlullah aleyhisselam Umretü'l-kazıyye için Mekke'ye gelip girince, ondan gizlendim.

Kendisinin Mekke'ye girişini görmedim.

Kardeşim Velid b. Velid, Peygamber aleyhisselamla birlikte, Umretül-kazıyye için Mekke'ye girmişti.

Beni arayıp bulamayınca, bana bir mektup yazmış ve mektubunda şöyle demişti:

'Bismillâhirrahmânirrahîm

Allah'a hamd ü sena ve Resûlullaha salât ve selamdan sonra, derim ki:

Doğrusu, ben, senin İslâmiyetten böyle tedirgin olmak ve yüz çevirip gitmekteki görüşün kadar şaşılacak bir görüş görmedim!

Halbuki, eğri yola gitmekten seni alıkoyacak bir aklın da var! Aklını kullansana!

İslâmiyet gibi bir dini kim bilmez, tanımaz olur?!

Resûlullah aleyhisselam seni bana sordu:

'Halid nerededir?' dedi.

Ben de:

'Allah onu getirir! ' dedim.

Resûlullah aleyhisselam:

'Onun gibi bir adam, İslâmiyeti bilmez ve tanımaz olabilir mi?

Keşke o bütün savaş ve çabalarını, Müslümanların yanında, müşriklere karşı gösterseydi, kendisi için ne kadar hayırlı olurdu!

Biz, kendisini başkalarına tercih eder, üstün tutardık' buyurdu.

Ey kardeşim! En elverişli, en yararlı yerlerde kaçırmış bulunduğun fırsatlara acele yetiş! '

Bana kardeşimin bu mektubu gelince, Medine'ye gitmek için acele ettim.

İslâmiyete olan isteğim de arttı.

Resûlullah aleyhisselamın söyledikleri ise, beni çok ferahlattı.

Uyurken, rüyamda da, çok dar, sıkıntılı ve kurak yerlerden, yemyeşil ve geniş biryere çıktığımı görmüştüm.

Kendi kendime:

'Bu rüya herhalde boş değil! Medine'ye varınca, bunu Ebu Bekir'e anlatır, yordururum! ' dedim.

Resûlullah aleyhisselamın yanına gitmek için derlenip toparlandığım zaman, kendi kendime:

'Acaba Resûlullaha kadar, bana kim arkadaş ve yoldaş olur?' dedim.

Safvan b. Ümeyyeye rastladım. Ona:

'Yâ Ebâ Vehb! Sen bizim içinde bulunduğumuz durumu şöyle bir gözönüne getirsen ya?

Biz, ancak, bir azınlık ve yiyinti halindeyiz!

Muhammed ise, Araplara ve Arap olmayanlara galip gelmiş bulunuyor!

Muhammed'in yanına gitsek de, ona tâbi olsak olmaz mı?

Çünkü, Muhammed'in şerefi, bizim için de bir şeref teşkil eder! ' dedim.

Safvan, bu teklifime, karşı koymanın en ağırı ile karşı koydu ve:

'Kureyşil erden, benden başka hiç kimse kalmasa, yine de ben ona hiçbir zaman tâbi olmam! ' dedi.

Birbirimizden ayrıldık.

Kendi kendime:

'Bu, kinci bir adamdır; kin güdüyor. Babası ve kardeşi Bedir savaşında öldürülmüş bulunuyor! ' dedim.

İkrime b. Ebu Cehil'e rastladım. Ona da Salvan'a söylediklerimin tıpkısını söyledim.

O da bana Safvan'ın söylediği gibi söyleyince, ona:

'Bari, sana açtığım şeyi gizli tut, açığa vurma! ' dedim.

İkrime:

'Onu kimseye anmam! ' dedi.

Evime gittim. Hayvanımı dışarı çıkarmalarını emrettim. Hayvanıma bindim. Osman b. Talha ile buluşmak üzere yola çıktım.

Kendi kendime:

İşte bu, muhakkak bana yoldaş ve arkadaş olur!

Keşke maksadımı daha önce ona açsaydım! ' dedim.

Sonra da, baba soylarından (Uhud savaşında) öldürülmüş olanları hatırlayarak, maksadımı kendisine açıklamayı uygun görmedim.

Yine, kendi kendime:

'Şu saatte hayvanımın üzerinde yola çıkmış iken, böyle şeyleri düşünmek, benim ne üstüme gerek! ' dedim. Olan biten işi ona söyledim ve:

'Biz, ancak, deliğinde sıkışıp kalan ve üzerine yukarıdan kova ile su dökülünce dışarı fırlamak zorunda kalan birtilki durumundayız! ' dedim.

Ona da, iki dostuma söylemiş olduklarımın tıpkısını söyledim.

Osman b. Talha, teklifimi tereddütsüz kabul ediverdi. Ona:

'Sen bugün dur! Yarın, sabah vaktini kolla! Ben de yarın sabah vaktini kollayacağım. Şu hayvanım Mekke'nin Fahh vadisinde bulunacaktır' dedim.

Kendisiyle Ye'cec'de buluşmaya söz verdim.

Eğer o benden önce gelirse, orada durup beni bekleyecekti. Ben ondan önce gelirsem, orada durup onu bekleyecektim. 82

Ertesi gün, seher vakti yola çıktık. Tan yeri ağarmadan Ye'cec'de buluştuk.

Kuşluk vakti Hedde'ye ulaştık.

Amrb. Âs'ı orada bulduk.

O, bize:

'Hoşgeldiniz kavmim! " dedi.

Biz de, ona:

'Sen de hoşgeldin! ' dedik.

O, bize:

'Siz, nereye ve ne için gidiyorsunuz?' diye sordu.

Biz de, ona:

'Sen, ne için ve nereye çıkıp gidiyorsun?' diye sorduk ve:

'Biz İslâmiyete girmeye, Muhammed'e tâbi olmaya gidiyoruz! ' dedik.

Amr b. Âs da:

'Beni getiren de budur! 83 Ben de ancak Müslüman olmak için geldim. 84

Vallahi, artık tutulacak yol belli oldu. İş iyice aydınlandı. Bu zât, muhakkak peygamberdir!

Vallahi, ben gidip Müslüman olacağım. Daha ne zamana kadar bekleyip duracağım?85

Aklı başında olanlardan, Müslüman olmayan kimse kalmadı.

Vallahi, biz böyle oturup duracak olursak, sırtlanların inlerinde yakalandıkları gibi, Muhammed de bizi boyunlarımızdan tutup yakalayacaktır! ' dedi." 86

Hep birlikte yoldaşlık ve arkadaşlık ederek Medine'ye geldiler.

Harre mevkiinin arkasında develerini ıhdırdılar.

Geldikleri Peygamberimiz aleyhisselama haber verilince, Peygamberimiz aleyhisselam çok sevindi.

Üç arkadaş, elbiselerinin en iyilerini giydikten sonra, Peygamberimiz aleyhisselamla görüşmeye hazırlandılar.

O sırada, Halid b. Velid'in kardeşi Velid, gelip Halid b. Velid'e:

" Acele et! Çünkü, senin geldiğin Resûlullah aleyhisselama haber verilmiş, gelişin kendisini çok sevindirmiştir.

O şimdi sizleri bekliyor! " deyince, hareketlerini hızlandırdılar. 87

Resûlullah aleyhisselam, onları görünce, ashabına:

'Mekke, ciğerparelerini kucağınıza attı! " buyurdu. 88

Halid b. Velid, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına varırken, Peygamberimiz aleyhisselam ona gülümseyip duruyordu.

Halid b. Velid, Peygamberimiz aleyhisselama peygamberlik selamıyla selam vendi.

Peygamberimiz aleyhisselam da, onun selamına mukabele etti.

Halid b. Velid:

" Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına, senin de Resûlullah olduğuna şehadet ediyorum! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Halid b. Velid'e " Beri gel! " buyurduktan sonra:

" Sana hidayet eden, doğru yolu gösteren Allah'a hamd olsun!

Ben senin akıllı olduğunu biliyor, bunun er geç seni selamet ve hayra erdireceğini umuyordum! " buyurdu.

Halid b. Velid:

" Yâ Rasûlallah! Sen benim sana karşı açılan savaşların hepsinde-haktan inatla uzaklaşmış olarak-hazır bulunduğumu biliyorsun.

Benim bu yoldaki günahlarımı bağışlaması, yariıgaması için Allah'a dua et! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" İslâmiyet, kendisinden önce işlenmiş günahları keser atar! " buyurdu.

Halid b. Velid:

" Yâ Rasûlallah! Sen benim için böylece de dua etsen?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah'ım! Halid'in, kullarını Senin yolundan çevirmek için gösterdiği bütün çabalarından ileri gelen günahlarını bağışla! " diyerek dua etti.

Halid b. Velid:

" Vallahi, Müslüman olduğum günden beri, Resûlullah aleyhisselam, beni önemli işlerde ashabının hiçbirinden ayırmadı" demiştir. 89

Hicretin 8. yılında, Safer ayının ilk gününde,

Önce Halid b. Velid,

Sonra Osman b. Talha,

Ondan sonra da Amr b. Âs, Peygamberimiz aleyhisselama bey'at edip Müslüman olmuslardır. 90

Yüce Allah hepsinden razı olsun!

Peygamberimiz aleyhisselam, Halid b. Velid'e, evinin yanında bir yer verdi. 91

Savaşlarda da, kendisini süvari birliği kumandanlığında bulundurdu ve bu görevden hiç ayırmadı. 92

Osman b. Talha da, Peygamberimiz aleyhisselamın Vefâtına kadar, Medine'de oturdu. 93

-------------------------------------

77. İbn Sa'd, Tabakât, c. 5, s. 448, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1034, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 107, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 578, Diyarbekrî, TânTiu'l-Hamîs, c. 2, s. 67.

78. Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 251.

79. Mus’abu’z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 251, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1034, İbn Esîr, Usdu’l-gâb e, c. 3, s. 579, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 67.

80. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 8, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 460.

81. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 66.

82. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 745, 748, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 349, 351, Zehebî, Megâzî s. 396, 398, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 238, 239.

83. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 748, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 4, s. 252, c. 7, s. 394, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 351, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 239, Halebî, c. 2, s. 777.

84. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 290, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 1999.

85. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 290, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 199, Taberî, c. 3, s. 104 Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 454, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 66, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 777, 778.

86. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 744, Zehebî, Megâzî, s. 395, Ebu’l -Fidâ, c. 4, s. 237, 238, Halebî, İnsânu’l -uyun, c. 2, s. 777, 778.

87. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 744, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 239, 240, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 777, 778.

88. Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 251, 320, 409, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1034, 1185, c. 2, s. 428, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 109, c. 3, s. 579, Takıyyüddin, Ikdu's-simm, c. 6, s. 22, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 67, Halebî, İnşân, c. 2, s. 778.

89. Vâkıdî, c. 2, s. 748-749, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 7, s. 394-395, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 351, 352, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 240, Halebî, c. 2, s. 778.

90. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 745, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 252, Taberî, Târîh, c. 3, s. 103, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 37.

91. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 253.

92. İbn Esîr, c. 2, s. 110.

93. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1034, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 579, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 67.

Galib b. Abdullah'ın Benî Mülevvahlara Gönderilişi

Seferin Tarihi, Mevkii ve Sebebi

Kedid seferi, Hicretin 8. yılında Safer ayında idi. 94

Kedid; Mekke ile Medine arasında, bir suyu bulunan sert topraklı bir vadidir. 95

Mekke'ye, Medine'den daha yakındır. Mekke'ye 42 mildir, Usfan'la Emec arasındadır. 96

Hicretin 5. yılında, Peygamberimiz aleyhisselamı ve İslâmiyeti ortadan kaldırmak maksadıyla toplanıp Medine'yi kuşatan Arap kabileleri arasında Sakîf ve sair kabilelerle birlikte Kinane kabilelerinden de birçok aile toplulukları bulunuyordu. 97

o Abdi Menaf b. Kinane oğulları: Leys, Dil, Damrâ, Urebe kollarına;

o Leys b. Bekr b. Abdi Menat kabilesi: Âmir, Cunda', Sa'd kollarına;

o Âmir b. Leys kabilesi de: Ka'b, Şicc, Kays, Utvâre kollarına ayrılır.

İşte, Benî Mülevvah b. Ya'merler de; Benî Ka'b b. Âmir b. Leys b. Bekr b. Abdi Menaf b. Kinanelerdendi. 98

Demek ki, Benî Mülevvahlar Benî Leyslere. 99 Benî Leysler de Bekr b. Abdi Menat b. Kinanelere mensuptu. 100

Peygamberimiz aleyhisselam, Hudeybiye'de kendisini sair Arap kabileleriyle başbaşa bırakmaları için Kureyş müşriklerine teklifte bulunmuş; 101 on yıllık bir mütareke yapmıştı. 102

Hudeybiye musalahası sırasında, Kureyş müşrikleri temsilcileri:

" Bizim bu yoldaki taahhüt ve şartlarımız, bize katılacak olanlar için de aynen cari ve muteberdir! " 103 dedikleri zaman, Kinanelerden Bekr oğulları:

" Biz Kureyşîlerin akdine ve ahdine girdik! 104 Biz Kureyşîlerin yanındayız! " 105 diyerek Kureyşîlere sığınmışlar, emniyetlerini sağlamışlardı.

Kinanelerden Benî Leyslere mensup Mülevvah oğulları ise, muahede dışında kalmışlardı.

Peygamberimiz aleyhisselam, büyük küçük, Arap olan olmayan İslâm düşmanlarını, önem derecelerine göre, te'dib hareketlerine başlamış bulunuyor; Benî Mülevvahlara da bir darbe indirip, İslâmiyete karşı direnişlerini kırmak gerekiyordu.

Cündüb b. Mekîs el-Cühenî der ki:

" Resûlullah aleyhisselam, BenîKelb b. Avflardan biri olan Galib b. Abdullah el-Leysîyi, bir askerî birliğin başında Benî Mülevvahlara gönderdi.

Ben de, gidenlerin içinde idim.

Resûlullah aleyhisselam, Kedid'de oturan ve Benî Leyslerden olan Benî Mülevvahlar üzerine her taraftan ve birden baskın yapmasını ona emir buyurdu." 106

Benî Mülevvahlar üzerine gönderilen birliğin mevcudu 19 kişi kadardı. 107

Cündüb b. Mekîs, anlatmaya devam ederek der ki:

" Yola çıktık.

Kudeyd'de bulunduğumuz sırada Haris b. Malik b. Bersâ el-Leysî'ye rastladık, kendisini yakaladık.

'Ben Müslüman olmak istiyorum ve Resûlullah aleyhisselama gitmekten başka bir maksatla da yola çıkmadım! ' dedi.

Ona:

'Eğer sen gerçekten Müslüman isen, bir gece bir gündüz iple bağlanmak sana zarar vermez.

Eğer bundan başka türlü isen, senden emniyette kalmış bulunuruz! ' dedik.

Kendisini bir iple sıkıca bağladık. Sonra, arkadaşlarımızdan birisini (Süveyd b. Sahr'ı) onu beklemek üzere arkamızda bıraktık ve kendisine:

'Eğer sana düşmanlığa ve galebe çalmaya kalkarsa, başını kes! ' dedik. 108

'Dönülüp sana uğrayıncaya kadarda, burada onunla birlikte otur! ' diye emir verdik. 109

Sonra, yolumuza devam edip, güneş battığı sırada Kedid'e vardık. Vadinin bir köşesine sindik.

Arkadaşlarım beni gözcü (casus) olarak Benî Mülevvahlara gönderdi.

Gittim, su başlarında oturan cemaatin üzerine çıkaran tepeciğe kadar ilerledim.

Orada, bir müddet etrafa göz gezdirdim. Tepeciğin en yüksek noktasına kadar yükseldim. Tepe üzerinde yüzükoyun yatıp su başlarındaki cemaati gözetlemeye başladım ki, vallahi, Benî Mülevvahlardan bir adam, gölgeliğinden çıkıp, karısına:

'Ben şu tepeciğin üzerinde bir karaltı görüyorum ki, bu günümün başında, ben bunu hiç görmemiştim.

Bir de sen bak ona! Gözlerinle araştır bakalım, birşeyler görebilir misin?

Orada köpekler bazı şeyler tutup çekiştiriyor olmasın?' dedi.

Kadın baktı ve:

'Hayır! Vallahi, ben gözlerimle birşey göremiyorum! ' deyince, adam:

'Bana yayımı, iki okla getir, ver! ' dedi.

Kadın yayı iki okla birlikte ona götürüp verdi.

Adam bir ok attı. Vallahi, hiç şaşmadan, böğrüme saplandı.

Oku böğrümden yavaşça çıkarıp yere bıraktım. Yerimden hiç kımıldamadım.

Adam ikinci oku attı. Ok omuzumun başına saplandı!

Onu da yavaşça çıkarıp yere bıraktım. Yine, yerimden hiç kımıldamadım. 110

Adam:

'Eğer canlı, kımıldar bir hayvanin veya yabancı bir kavmin gözcüsü (casusu) olsaydı. 112 muhakkak kımıldardı.

Oklarım onu karıştırdı, altüst etti.

Sen, başarabilirsen, sabaha çıkınca, oklarımı orada bul, al, bana getir!

Köpeklerin etini çiğnemek bana gerekmez! ' dedi, sonra çadırına girdi. 113

BenîMülevvahların deve ve davar gibi yaylım hayvanları, yaylımdan döndüler.

Benî Mülevvahlar, sütlü davarları sağdılar, develeri suvarıp su başına ıhdırdılar. 114

Onları bir müddet kendi hallerine bıraktık. 115 Sükûnete erince, uykuya daldılar. 116

Seher vakti girmişti. 117

Süvarilerimizi dağıtıp hertaraftan onlara birden baskın yaptık. 118

Benî Mülevvahlardan, çarpışanları öldürdük. 119

Develeri, 120 davarları 121 iğtinam ederek sürdük, 122 acele, geri döndük. 123

Medine'ye doğru inip gidiyorduk. 124

BenîMülevvahların 'İmdad! ' diye bağıncısı onlara doğru koşarak gitti.

Benî Mülevvahlardan büyük bir topluluk, bize doğru gelmeye başladı.

Haris b. Bersâ el-Leysî'ye ve arkadaşlarına uğrayıp onu ve arkadaşlarımızı yanımıza aldık.

Benî Mülevvahlar bize yetiştiler, 125 çokyaklaştılar. 126

Onlarla aramızda, ancak Kudeyd vadisi vardı. 127

Bize doğru baktılar ve yöneldiler.

Yüce Allah, Kudeyd vadisinde Müslümanların imdadına yetişti. 128 Vadiye, hiç görmediğimiz, bulutsuz, yağmursuz birsel gönderdi. 129

Vallahi, o gün, selden önce ne bir bulut, ne de yağmur gördük!

Vadinin iki yanı, sel suyu ile doldu! 130

Sel onlarla bizim aramıza gerildi, engel oldu. 131

Hiçbirinin seli geçip yanımıza gelmeye gücü yetmedi. 132

BenîMülevvahların sadece durup bize bakıştıklarını gördüm. 133

O sırada, biz Kudeyd vadisinin üzerindeki Müşellel tepesine sığınmıştık. 134

Benî Mülevvahlardan hiçbiri seli geçip bizi takip etmeye imkân bulamadı. Onları geride bırakıp135 Medine'ye geldik." 136

-------------------------------------

94. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 6, c. 2, s. 750, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 124, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 379.

95. Firuzâbâdi, Kâmûsu'l-muhit, c. 1 , s. 344, 345, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 186.

96. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 442.

97. Belâzurî, c. 1, s. 343.

98. İbn Hazm, Cemhere, s. 180.

99. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 750, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 124.

100. Kalkaşandî, Nihâyetü'l-ereb, s. 412.

101. Vâkıdî, c. 2, s. 593, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 333, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 179, Taberî, Târîh, c. 3, s. 74.

102. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 332, Vâkıdî, c. 2, s. 593, Abdurrezzak, c. 5, s. 333, Buhârî, c. 3, s. 179, Taberî, c. 3, s. 74.

103. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 210.

104. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 332, Vâkıdî, c. 2, s. 612, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 350.

105. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 210.

106. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 257, 258 Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 750, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 124, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 467, 468, Taberî, Târîh, c. 3, s: . 101.

107. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 752, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 125, Taberî, Târîh, c. 3, s. 102, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 230.

108. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 258, Vâkıdî, c. 2, s. 750, 751, İbn Sa'd, c. 2, s. 14, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 468, Taberî, c. 3, s. 102, Zehebî, Megâzî, s. 375.

109. Taberî, Târîh, c. 3, s. 102, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 229.

110. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 4, s. 258, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 751, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 124, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 468, Taberî, Târîh, c. 3, s. 102, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 229, Zehebî, Megâzî s. 376.

111. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 751, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 468.

112. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 258, İbn Sa'd, c. 2, s. 124, Taberî, c. 3, s. 102.

113. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 258, Vâkıdî, c. 2, s. 751, İbn Sa'd, c. 2, s. 124-125, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 468, Zehebî, Megâzî, s. 376.

114. Vâkıdî, c. 2, s. 751, İbn Sa'd, c. 2, s. 125, Zehebî, s. 376.

115. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 258, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 468, İbn Esîr, c. 2, s. 229.

116. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 258, İbn Sa'd, c. 2, s. 125, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 468.

117. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 258, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 468.

118. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 258, 259, Vâkıdî, c. 2, s. 751, İbn Sa'd, c. 2, s. 125, Ahmed, c. 3, s. 468.

119. Vâkıdî, c. 2, s. 751, Taberî, c. 3, s. 102, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 165.

120. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 259, Vâkıdî, c. 2, s. 751, İbn Sa'd, c. 2, s. 125, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 468.

121. Vâkıdî, c. 2, s. 751, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 196.

122. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 259, Vâkıdî, c. 2, s. 751, İbn Sa'd, c. 2, s. 125, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 468.

123. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 468, Taberî, c. 3, s. 102, İbn Esîr, c. 2, s. 229, İbn Kayyım, c. 2, s. 165.

124. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 751.

125. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 259, Vâkıdî, c. 2, s. 752, İbn Sa'd, c. 2, s. 125, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 468.

126. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 259.

127. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 259, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 752, İbn Sa’d, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 125, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 468, Taberî, Târîh, c. 3, s. 102, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 229, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 165, Zehebî, Megâzî, s. 376.

128. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 752, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 125.

129. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 259, Zehebî, Megâzî, s. 376.

130. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 752, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 125.

131. Ahmed b. Hanbel Müsned, c. 3, s. 468.

132. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 259, Vâkıdî, c. 2, s. 752, İbn Sa'd, c. 2, s. 125, Zehebî, Megâzî, s. 376.

133. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 259, Vâkıdî, c. 2, s. 752, İbn Sa'd, c. 2, s. 125, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 468, Zehebî, s. 376.

134. Vâkıdî, c. 2, s. 752, İbn Sa'd, c. 2, s. 125, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 468, Zehebî, s. 376.

135. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 259, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 752, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 125, Zehebî, Megâzî, s. 376.

136. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 752, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 230.

Galib b. Abdullah'ın Fedek Çevresindeki Benî Mürrelere Gönderilişi

Seferin Tarihi, Mevkii ve Sebebi

Benî Mürre seferi, Hicretin 8. yılında Safer ayında yapılmıştır 137

Benî Mürrelerin yurdu, Fedek yakınında idi.

Benî Mürrelerin işleri güçleri, Fedek ile ol urdu. 138

Hicretin 5. yılında, Peygamberimiz aleyhisselamı ve İslâmiyeti yok etmek için Kureyş müşriklerinden Ebu SüfÇan b. Harb'in kumandası altında gelip Medine'yi kuşatan 10. 000 kişilik ordular birliğinin 400 kişisi, Haris b. Avf'ın kumandası altındaki Mürre oğulları idiler. 139

Peygamberimiz aleyhisselam, Hicretin 7. yılında, Şaban ayında, 140 30 kişilik askerî bir birliği Beşir b. Sa'd'ın kumandası altında Mürre oğullarına göndermişti. 141

O sırada, Mürre oğulları, susuzluk yüzünden kışlık vadilerine çekilmiş bulunuyorlardı. 142

Beşir b. Sa'd, Mürre oğullarının orada bulabildikleri davar, deve ve sığırlarını iğtinam ederek onlara bir darbe indirmek istemiş, Medine'ye doğru yol almaya başlamıştı.

Bunu haber alan Mürre oğulları, Medine'ye yönelen İslâm birliğinin arkasından çok sayıda adamlar koşturmuşlar, geceleyin İslâm birliğine baskın yapmışlar, sabaha kadar çarpışıp Beşir b. Sa'd'ın arkadaşlarını şehit etmişler, içlerinden yalnız Ulbe ile şehitler arasında baygın bir halde bulunan Beşir b. Sa'd kurtulabilmişti. 143

Peygamberimiz aleyhisselam, Benî Mürreleri te'dib için, 200 kişilik askerî bir birlik hazırlayıp Zübeyr b. Avvam'ı göndereceği sırada Galib b. Abdullah el-Leysî Medine'ye gelince, Peygamberimiz aleyhisselam, Zübeyr b. Avvam'a:

" Sen burada otur, kal! " buyurdu144 ve Zübeyr b. Avvam için bağladığı bayrağı Galip b. Abdullah'a verdi. 145 Onu, 200 kişilik birliğin başında, Fedek'te oturan Benî Mürrelere yolladı.

Üsâme b. Zeyd, Ebu Mes'ud es-Sakafî, Ukbe b. Amr, Ucre, Huvayyısa b. Mes'ud ile Fedek'te Benî Mürrelerin elinden canını kurtarmış bulunan Ulbe b. Zeyd de, gönderilen bu birliğin içinde idiler. 146

İslâm mücahidlerinin parolaları " Emit! Emit! " sözü idi. 147

İslâm mücahidleri, Fedek'te Beşir b. Sa'd'ın ve arkadaşlarının vurulup şehid oldukları yere kadar vardılar. 148

Benî Mürrelere yaklaştılar.

Galib b. Abdullah, Benî Mürrelerin konak yerlerini keşfetmek üzere, Ulbe b. Zeyd'i, on kişilik bir gözcü birliğinin başında öncü olarak ileri gönderdi.

Bunlar, Benî Mürrelerden bir cemaatin konak yerlerini keşfe muvaffak olduktan sonra, dönüp gördüklerini Galib b. Abdullah'a bildirdiler.

Galib b. Abdullah, Benî Mürreleri geceleyin gözle görebilecekleri bir yere kadar mücahidlerle birlikte ilerleyip, orada durdu.

Benî Mürreler davarlarını sağdılar, develerini suvarıp su başına ıhdırdılar. Kendileri de istirahata geçtiler.

Galib b. Abdullah, ayağa kalkıp, Cenab-ı Hakk'a lâyık olduğu şekilde haıınd ü senada bulunduktan sonra, şöyle dedi:

" Ben size Bir olan, şerîki ve nazîri olmayan Allah'ın emirlerini yerine getirmeyi, yasakladıklarından da sakınmayı, bana da itaat etmenizi ve karşı gelmemenizi, hiçbir işte bana aykırı davranmamanızı tavsiye ederim. Çünkü, ancak, rey ve görüş sahibi olmayan kişiye itaat olunmaz.

Bana itaatsizlik etmeyiniz.

Çünkü, Resûlullah aleyhisselam:

'Benim kumandanıma itaat eden, bana itaat etmiş; ona itaatsizlik eden de, bana itaatsizlik etmiş olur! ' buyurmuştur.

Binâenaleyh, siz ne zaman bana itaatsizlik ederseniz, Peygamberinize itaatsizlik etmiş olur-sunuz! " 149

Galib b. Abdullah, konuşmasını bitirdikten sonra, mücahidleri:

" Ey filan! Sen, filanla. Ey filan! Sen, filanla... arkadaş ve kardeşsin!

Herkes, arkadaşından aynim ayacaktır!

Sizden biriniz yanıma dönünce, ona:

'Arkadaşın filan kişi, nerededir?' diye soracağım.

Sakın, bana:

'Ben onun nerede olduğunu bilmiyorum! ' diye cevap vermeyesiniz! " diyerek birbirlerine kardeş ve arkadaş yaptı. 150

-------------------------------------

137. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 126, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 151, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 186, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 67.

138. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 250.

139. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 443, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 66.

140. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 5, c. 2, s. 723, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 118, Belâzurî, Ensâb, c. 1. S. 379.

141. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 723, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 119, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 126.

142. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 723.

143. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 723, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 119.

144. Vâkıdî, c. 2, s. 723, İbn Sa'd, c. 2, s. 126, İbn Seyyid, c. 2, s. 151.

145. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 67.

146. Vâkıdî, c. 2, s. 723, 725, İbn Sa'd, c. 2, s. 126, İbn Seyyid, c. 2, s. 151.

147. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 724.

148. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 723, 724, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, 5. 126.

149. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 126.

150. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 724.

Benî Mürrelere Baskın Yapılışı

Mücahidler, Benî Mürrelere baskın yapmak üzere hazırlandılar. 151

Benî Mürrelerin konak yerlerini iyice göndüler.

Benî Mürreler, deve ve sığırlarını sulayıp, dinlenmeye başlamışlardı.

Galib b. Abdullah, mücahidlere:

" Ben tekbir aldığım zaman, siz de tekbir alınız! " dedil 52 ve hemen tekbir aldı.

Mücahidler de tekbir aldılar, kılıçlarını sıyırdılar, sabahleyin erkenden baskın yaptılar. 153

Benî Mürrelerin erkekleri, mücahidleri karşıladılar.

Mücahidler onları kılıçtan geçirdiler. 154

Orada bulunan Benî Mürrelerin birçokları öldürüldü. 155

-------------------------------------

151. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 126, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 151, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 67.

152. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 724, Zehebî, Megâzî, s. 374.

153. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 126, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 2, s. 151, Zehebî, Megâzî, s. 376.

154. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 724, Zehebî, Megâzî, s. 374.

155. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 67.

Mirdas b. Nehik'in Üsâme Tarafından Öldürülüşü

Birlik kumandanı Galib b. Abdullah:

" Üsâme b. Zeyd nerede kaldı?" diye sordu.

Geceden bir kısmı geçtikten sonra, Üsâme b. Zeyd geldi.

Galib b. Abdullah onu en ağır bir şekilde kınadı ve:

" Sana ne dediğimi bilmiyor musun?! " dedi.

Üsâme:

" Ben bana son derecede kızan bir adamın ardına düştüm. Kendisine yaklaşıp kılıcımı kaldırdığım zaman, 'Lâ ilahe illallah' diyerek kelime-i tevhidi söyledi" dedi.

Galib b. Abdullah:

" O zaman, kılıcını kınına soktun mu?" diye sordu.

Üsâme b. Zeyd:

" Hayır! Vallahi, onun boyun damarını kesmedikçe, geri durmadım! " dedi.

Kumandan ve mücahidler:

" Vallahi, sen, buyurulmadığın kötü bir iş yaptın! ?" dediler.

Üsâme, yaptığına çok pişman oldu, elleri yanlarına düştü! 156

Üsâme'nin müşrik sanarak öldürdüğü kimse, Cüheynelerin Hurka kolundan Mirdas b. Nehik idi. 157

Kendisi, Benî Mürrelerin müttefiki idi. 158

Fedek halkından, bundan başkası Müslüman olmamıştı.

Galib b. Abdullah İslâm mücahidleriyle oraya gelince, Fedekliler hep kaçışmışlar, Mirdas b. Nehik ise, Müslümanlığına güvenerek kaçmamıştı. 159

-------------------------------------

156. yâ ki cif, Megâzî, c. 2, s. 724-725, Halebî, İnsânu'l-uyün, c. 3, s. 197.

157. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 271, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 724.

158. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 271.

159. Zemahşerî, Keşşaf, c. 1, s. 555.

Üsâme'nin Yaptığına Son Derecede Üzülüşü

Üsâme, adamı öldürünce, içinde son derecede üzüntü duydu.

Medine'ye gelinceye kadar, üzüntüsünden, yemek yiyemedi. 160

Hadise Peygamberimiz aleyhisselama haber verilince, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Üsâme! 'Lâ ilahe illallah! ' demiş olan bir adamı, öldürdün ha?! 161

Demek, o 'Lâ ilahe illallah! ' dedi. Sen de onu öldürdün ha?! 162

Demek, o 'Lâ ilahe illallah! ' dedikten sonra, onu öldürdün ha?! " buyurdu. 163

Üsâme:

" Yâ Rasûlallah! O bunu ancak silahtan korktuğu için söylemiştim64 O buna öldürülmekten kurtulmak için sığınmıştır! " dedi. 165

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bari, adamın kalbini yarsaydın da, bu sözü doğru mu, yalandan mı söylediğini de öğrenseydin ya?! " buyurdu. 166

Peygamberimiz aleyhisselam Üsâme'ye bunları o kadar tekrarlayıp durdu ki, Üsâmeye:

" Keşke bugünden önce Müslüman olmamış olsaydım da, Resûlullah aleyhisselamın bu itablarına uğram asaydı m! " dedirtti. 167

Üsâme:

" Yâ Rasûlallah! Ben artık hiçbir zaman 'Lâ ilahe illallah! ' diyen kimseyi öldürmemek üzere Allah'a yemin ediyorum! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Üsâme! 'Benden işittikten sonra' diyeceksin! " buyurdu.

Üsâme de:

" Senden işittikten sonra! " dedi. 168

Peygamberimiz aleyhisselamın, Üsâmeye:

" Onun kalbini yanp da içine baktın mı?! " diye sorduğu zaman, Üsâme'nin:

" Yâ Rasûlallah! Onun kalbi, ancak cesedinden bir et parçasıdır! Onu yarıp da, içinden geçeni nasıl anlayayım?! " dediği de rivayet edilir. 169

-------------------------------------

160. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 725.

161. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 271, Vâkıdî, c. 2, s. 725.

162. Müslim, Sahih, c. 1 , s. 96.

163. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 200, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 88, Müslim, Sahih, c. 1, s. 97.

164. Müslim, Sahih, c. 1 , s. 96.

165. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 4, s. 271, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 725, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 200, Buharî, c. 5, s. 88, Müslim, c. 1, s. 97.

166. Vâkıdî, c. 2, s. 725, Müslim, c. 1, s. 96.

167. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 271 , Vâkıdî, c. 2, s. 725, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 200. Buhârî, c. 5, s. 88, Müslim, c. 1, s. 97.

168. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 271, İbn Asâkîr, Târih, c. 2, s. 398.

169. Taberî. Tefsîr. c. 5. s. 224.

Şüca b. Vehb'in Benî Âmirlere Gönderilişi

Seferin İsmi, Tarihi, Mevkii ve Sebebi

Siyy seferi, Hicretin 8. yılında Rebiülevvel ayında yapılmıştır. 170

Siyy; Mekke'den Basra'ya giden büyük yol üzerinde, üç merhale uzaklıktadır. 171 Siyy'in Mâdin arkasına düşen Rükbe nahiyesi, Hevâzinlerden Benî Âmir cemaatinin yurdu olup, burası da, Medine'ye beş geceliktir. 172 Benî Âmirler, burada otururlardı. 173

Hicretin 4. yılında, kırk kişilik İslâm irşad birliğinin imhası için Âmir b. Tufieyl tarafından yapı lan davete icabetten kaçınır görünmelerine rağmen. 174 Benî Âmirlerden kalabalık bir kabile, Müslümanları kuşatarak şehit eden kabileler arasında bulunuyordu. 175

Onları te'dib etmek sırası gelmişti.

Peygamberimiz aleyhisselam; Şüca' b. Vehb el-Esedîyi 24 kişilik bir birliğin başında, Siyy'de bulunan Hevâzinlerden Benî Âmirlere baskın yapmak, bir darbe indirmek üzere gönderdi.

Benî Âmirler, Siyy'in Rükbe nahiyesinde bulunmakta idiler.

Mücahidler geceleri yürüdüler, gündüzleri gizlendiler. Nihayet, varacakları yere vardılar. 176

Şüca' b. Vehb; baskından önce, mücahidlerin önüne geçti177 ve kaçanların arkasına düşüp birliklerinden uzaklaşmamalarını onlara sıkı sıkı tenbih etti. 178

Mücahidler; Benî Âmirlere, sabahleyin, konak yerlerinde gafil bulundukları bir sırada, her taraftan, birden baskın yaptılar. 179 Benî Âmirlerin pek çok deve ve davarlarını ele geçirdiler.

Mücahidlerden her birinin hissesine ya 15 deve, ya da bir deveye on koyun hesabıyla 150 koyun düştü.

Bu askerî harekatın gidiş ve dönüşü 15 gece sürdü. 180

Esir edilip Medine'ye getirilen Benî Amir kadınları hakkında konuşmak üzere Benî Âmirlerden Medine'ye Müslüman bir heyet gelip, esir kadınlar hakkında Peygamberimiz aleyhisselamla konuştular.

Peygamberimiz aleyhisselam da, onların yurtlarına geri çevirilmeleri için Şüca' b. Vehb ve arkadaşlarıyla konuştu.

Kadınlar Müslüman oldular ve adamlarına iade edildiler.

Yalnız, Şüca' b. Vehb'in kendisi için ayırmış olduğu kızı, Benî Âmir heyeti, Şüca' b. Vehb'in yanında kalıp kalmamakta serbest bıraktılar. Kız da kalmayı tercih etti. 181

-------------------------------------

170. Vâkıdi, Megâzî, c. 1, s. 66, c. 2, s. 753, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 127, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 380, Taberî, Târîh, c. 3, s. 301.

171. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 3, s. 267.

172. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 127, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 152.

173. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 198, Zürfcânf, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 267.

174. İbn İshak. İbn Hişam, c. 3, s. 194, Vâkıdı, c. 1 , s. 347.

175. Vâkıdî, Megâzî, c. 1 s. 348.

176. Vâkıdî, c. 2, s. 753, İbn Sa'd, c. 2, s. 127, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 353.

177. İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 152, Zehebî, Megâzî, s. 399.

178. Vâkıdî, c. 2, 3. 753, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 198.

179. Vâkıdî, c. 2, s. 753, İbn Sa'd, c. 2, s. 127, Taberî, c. 3, s. 103, İbn Seyyid, c. 2, s. 152, Zehebî, Megâzî, s. 399.

180. Vâkıdî, c. 2, s. 753, 754, İbn Sa'd, c. 2, s. 127, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 353, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 152, Zehebî, Megâzî, s. 399.

181. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 754, Zehebî, Megâzî, s. 399, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 240.