İslam Tarihi | Hicrî 8. Yıl


 

Mu'te gazası (Hicrî 8. yıl, Cumâdel-ûlâ )

Gazanın Tarihi, İsmi ve Sebebi

Mute gazası, Hicretin 8. yılında Cumâdelûlâ ayında vuku bulmuştur. 1

Bu gaza, Mute gazası, Ceyşü'l-ümerâ (Kumandanlar ordusu) gazası diye de anılır. 2

Bu da, ya orduya müteaddit kumandanların katılışından veya orduya katlan mücahidlerin başka gaza ve seriyyelere nazaran daha çok sayıda oluşundan, ya da, düşmanlarla karşılaşınca, son derecede çarpışma yapılışından dolayı idi. 3

Mute; Şam sınırlarından Belka' köylerinden bir köy, Şam yaylalarından bir yayla olup, kılıçların en iyisi orada yapılır ve ora kılıçlarına da, oraya izafetle, Meşârif yapısı kılıç denilirdi. 4

Meşârif; Belka' köylerindendir. 5

Mute; Belka' yakınındadır. Beytü'l-Makdis (Kudüs)'e iki merhaleliktir. 6

Belka' ise; Dımaşk nahiyelerinden olup Şam'la Vâdi'l-kurâ arasındadır. Amman'ın kasabasıdır.

Belka'da, birçok köyler ve geniş ekinlikler vardır. Buğdayının iyiliği, dillere destandır. 7

Mute halkı, Gassanlarla Rumlardan karışıktı. 8

Mute gazasının sebebine gelince; Peygamberimiz aleyhisselam Benî Lehblerden Haris b. Umeyr el-EzdPyi, Busrâ hükümdarına bir mektupla göndermişti. 9

Rivayete göre; Haris b. Umeyr, Peygamberimiz aleyhisselamın mektubunu Şam'a, Rum Kayserine götürmekte idi. 10

Haris b. Umeyr, Mu'teye varınca, durdurulup Şurahbil b. Amr el-Gassânî'nin huzuruna çıkarıldı. 11

Şurahbil b. Amr, Kayser'in Şam ülkesi valilerindendi. 12

Şurahbil, Haris b. Umeyr'e:

" Sen nereye gitmek istiyorsun?" diye sordu.

Haris b. Umeyr

" Şam'a! " dedi.

Şurahbil:

" Sen Muhammed'in elçilerinden olmayasın (olabilirsin)?" dedi.

Haris b. Umeyr

" Evet! Ben Resûlullahın elçisiyim! " dedi. 13

Şurahbil emretti; Haris b. Umeyr bir iple bağlandıktan sonra, götürülüp boynu vuruldu! 14

O güne kadar, Hâris'in şehit edilişi, Peygamberimiz aleyhisselama çok ağır geldi.

Peygamberimiz aleyhisselam, hemen Müslümanları topladı. 15 Onlara, Haris b. Umeyr'in şehit edildiği yeri ve kendisini kimin şehit ettiğini haber verdi. 16 Kendilerini, Cüruf ordugâhında toplanmaya davet etti. 17

Müslümanlar, hemen Cüruf ordugâhında toplandılar. 18

Peygamberimiz aleyhisselam, daha önce, Ka'b b. Umeyr'in kumandası altında 15 kişilik İslâm propaganda heyetini Şam'ın Zât-ı Atlah nahiyesinde şehit edenlere askerî bir birlik göndermeye niyetlenmiş ise de, oradaki halkın başka bir yere çekip gittiklerini haber alınca, bundan vazgeçmiş bulunuyordu. 19

Zât-ı Atlah halkı, Kudâalardan olup, Sedus adında bir liderin idaresi altında idiler. 20

-------------------------------------

1. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 15, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 128, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 380, Taberî, Târîh, c. 3, s. 107, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 220, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 359, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 234, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 2, s. 153, Zehebî, Megâzî, s. 401, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 157.

2. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 46, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 299, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 40.

3. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 267.

4. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 220.

5. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 19.

6. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 268.

7. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 1, s. 489.

8. Vâkıdî, Megâzî 1367/1948 Mısır baskısı, s. 322.

9. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 755, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 128, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 227, 228, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 408, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 153, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 172, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 187, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 70.

10. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 298, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 408, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 153, İbn Kayyım, Zâd, c. 2, s. 173, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 786.

11. Vâkıdî, c. 2, s. 755, İbn Sa'd, c. 2, s. 128, İbn Abdilberr, c. 1 , s. 298, İbn Esîr, c. 1, s. 408, İbn Seyyid, c. 2, s. 153, İbn Kayyım , c. 2, s. 173.

12. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 70, Halebî, c. 2, s. 786, Zürkânî, c. 2, s. 268.

13. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 755, Zehebî, Megâzî, s. 41 , Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 786.

14. Vâkıdî, c. 2, s. 755, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 298, İbn Asâkîr, Târîh, c. 1, s. 94, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 408, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 153, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 173.

15. Vâkıdî, c. 2, s. 755, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 128, İbn Asâkîr, c. 1, s. 94, İbn Seyyid, c. 2, s. 153, Zehebî, Megâzî, s. 401, İbn Kayyım, c. 2, s. 173.

16. Vâkıdî, c. 2, 5. 755, İbn Asâkîr, c. 1, s. 94, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 70.

17. İbn Asâkîr, c. 1 , s. 94, Diyarbekrî, c. 2, s. 70.

18. Vâkıdî, c. 2, s. 755, İbn Sa'd, c. 2, s. 128, İbn Asâkîr, c. 1, s. 94, Diyarbekrî, c. 2, s. 70.

19. Vâkıdî, c. 2, s. 753, İbn Sa'd, c. 2, s. 127, 128, İbn Seyyid, c. 2, s. 152, Zehebî, s. 400, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 241, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 301.

20. Taberî. Târîh. c. 3. s. 103. İbn Esîr. Kâmil. c. 2. s. 230.

Mu'te Mücahidlerinin Sayısı ve Orduya Kumanda Edeceklerin Belirlenişi

Silahlanıp yola çıkmaya hazırlanan İslâm mücahidlerinin sayısı 3. 000 idi. 21

Peygamberimiz aleyhisselam, öğle namazını kıldırdıktan sonra, oturdu. Ashab da, çevresinde, kendisiyle birlikte oturdular.

O sırada, Numan b. Funhus (Mahs) adındaki Yahudi de, gelip halk ile birlikte Peygamberimiz aleyhisselamın başucunda durdu. 22

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Cihada çıkacak olan şu insanlara, Zeyd b. Harise kumandandır!

Zeyd b. Harise öldürülürse, Cafer b. Ebu Talib kumandandır!

Cafer b. Ebu Talib öldürülürse, Abdullah b. Revâha kumandandır! 23

Abdullah b. Revâha da öldürülürse, Müslümanlar, aralarından münasip birini seçsinler ve onu kendilerine kumandan yapsınlar! " buyurdu. 24

Peygamberimiz aleyhisselam ordunun kumandanlığına Zeyd b. Hârise'yi tayin buyurduğu zaman, Hazret-i Cafer sıçrayıp kalktı ve:

" Anam, babam sana feda olsun ey Allah'ın Peygamberi! Zeyd'i benim üzerime kumandan tayin edeceğini sanmamıştım! ?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sen emre göre hareket et! Hangisinin hakkında daha hayırlı olduğunu bilmezsin! " buyurdu. 25

Bunun üzerine, Müslümanlar ağlamaya başladılar ve:

" Yâ Rasûlallah! Keşke sağ kalsalar da, kendilerinden yararlansaydık! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam, cevap vermeyip sustu. 26

Yahudi Numan b. Funhus:

" Ey Ebu'l-Kasım! Eğersen gerçekten peygambersen, az veya çok adlarını andığın kişilerin hepsi ölürler.

Çünkü, İsrail oğulları içinde zuhur eden peygamberler bir adamı bir cemaat üzerine kumandan tayin ettikleri ve 'Filan, filan öldürülecek! ' dedikleri zaman, yüz kişinin bile adını anmış olsalar, onların hepsi ölürler, sağ kalmazlardı! " dedi.

Sonra da, Zeyd b. Hâriseye dönüp:

" Vedanı, vasiyetini yap!

Eğer Muhammed gerçekten peygamberse, artık sen hiçbir zaman onun yanına geri dönemeyeceksin! " dedi.

Zeyd b. Harise ise:

" Ben şehadet ederim ki; o, hiç şüphesiz, gerçek peygamberdir! " dedi. 27

Mücahidlerin Medine'den yola çıkacakları sırada, Peygamberimiz aleyhisselam beyaz bir sancak, bayrak bağlayıp Zeyd b. Hârise'ye verdi. 28

Haris b. Umeyr'in öldürüldüğü yere kadar gitmesini ve orada bulunanları İslâmiyete davet etmesini, Müslümanlığı kabul ederlerse, ne âlâ; kabul etmedikleri takdirde, Allah'ın yardımına güvenerek onlarla çarpışmasını emir buyurdu.

Uğurlamak üzere, Veda yokuşuna kadar, mücahidlerle birlikte gitti ve orada durdu29 ve:

" Ben size Allah'ın buyurduklarını yerine getirmenizi, yasakladıklarından sakınmanızı, Müslümanlardan yanınızda bulunanlara karşı hayırlı olmanızı, iyi davranmanızı tavsiye ederim!

Allah yolunda ve Allah'ın ismiyle gaza ediniz. Allah'ı tanımayanlarla çarpışınız!

Ganimet mallarına hıyanet etmeyiniz!

Ahde Vefâsızlık göstermeyin iz!

Küçük çocukları öldürmeyiniz!

Müşriklerden, düşmanınla karşılaştığın zaman, onları üç husustan birisine davet et! Onlardan hangisine icabet ederlerse, icabetlerini kabul et, onlardan elini çek!

Sonra, onları, Muhacirler yurdu olan Medineye, yurtlarını değiştirmeye davet et!

Onlar davetine icabet eder, senin dediğini yaparlarsa, Muhacirlerin sahip oldukları haklara kendilerinin de sahip olacaklarını ve onların mükellef bulundukları vazifelerle kendilerinin de mükellef olacaklarını bildir!

Eğer Müslüman olup yurtlarında oturmayı tercih ederlerse, Müslümanlardan, göçebe Araplar gibi olacaklarını ve onlar hakkında uygulanan ilahî hükmün kendileri hakkında da uygulanacağını, harp ganimetinden kendilerine birşey verilemeyeceğini ve ganimetten ancak Müslümanların yanında savaşmış olanların yararlanacağını haber ver!

Eğer Müslüman olmaya yanaşmazlarsa, onları cizye vermeye davet et! Onlardan, bunu yapanlardan elini çek!

Cizye vermeye de yanaşmazlarsa, Allah'ın yardımına sığınarak onlarla çarpış.

Eğer kuşattığın kale veya şehir halkı, senden, kendileri için Allah'ın ve Resûlünün emanını isterlerse, sen onlara Allah ve Resûlü adına eman verme! Fakat, kendi emanını, babanın emanını ve arkadaşlarının emanını ver!

Çünkü, siz kendinizin ve babalarınızın vermiş olduğunuz eman sözünü bozacak olursanız, bu, Allah ve Resûlü adına vermiş olduğunuz eman sözünü bozmanızdan, sizin için, vebal bakımından daha hafiftir! " buyurdu. 30

Birçok halk da, ordugâha kadar gelip, kumandanlarla vedalaştılar ve onlara dua ettiler.

Mücahidlerden bazıları da, halktan bazılarıyla vedalaştılar. 31

Ordu karargâhtan hareket ettiği zaman, Müslümanlar:

" Allah sizleri hertehlikeden korusun! Yine, sağ salim ve ganimetler elde etmiş olarak geri çevirsin! " diyerek seslendiler. 32

-------------------------------------

21. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 15, Vâkıdî, c. 2, s. 756, İbn Sa'd, c. 2, s. 128, Taberî, Târih, c. 3, s. 107, İbn Asâkîr, c. 1, s. 94, İbn Esîr, c. 2, s. 23, İbn Seyyid, c. 2, s. 153, Zehebî, s. 403, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 241 İbn Haldun, Târih, c. 2, s. 40 Ebul-Tayyib, Ikdu's-simm, c. 1, s. 259, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 157.

22. Vâkıdî, c. 2, s. 756, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 528, 529, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 361, İbn Asâkîr, c. 1, 5. 94, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 241.

23. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 15, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 756, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 128, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 204, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 86, 87, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 528, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 361, 362, İbn Asâkîr, Târih, c. 1, s. 993, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 23, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 2, s. 152, Zehebî, Megâzî, s. 401, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 241, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 40, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 157, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 187, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 70, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 77.

24. Vâkıdî, c. 2, s. 756, İbn Sa'd, c. 2, s. 128, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 204, Buhârî, c. 5, s. 86, 87, İbn Asâkîr, c. 1, s. 93, Zehebî, s. 401, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 241, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 402, Ebut-Tayyib, c. 1, s. 259, Kastalânî, c. 1, s. 187, Suyûtî, Hasâisü'l-kübrâ, c. 2, s. 70, Diyarbekrî, c. 2, s. 70, Halebî, c. 2, s. 787, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 269.

25. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 46, 47, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 299, Beyhakî, c. 4, s. 367, İbn Esîr, c. 2, s. 234, Zehebî, s. 406, Heysemî, c. 6, s. 156, İbn Hacer, c. 7, s. 393.

26. İbn Esîr Kâmil, c. 2, s. 234.

27. Vâkıdî, c. 2, s. 756, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2. 529, Beyhakî, Delâil. c. 4, s. 361, 362, İbn Asâkîr, c. 1, s. 94, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 241, Diyarbekrî, c. 2, s. 70, Suyûtî, c. 2, s. 70, Halebî, c. 2, s. 787, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 269.

28. Vâkıdî, c. 2, s. 756, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 128, İbn Asâkîr, Târih, c. 1, s. 94.

29. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 128, İbn Asâkir, Târih, c. 1, s. 95, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 241 , Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 70, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 187, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 787, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 269.

30. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 757-758, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 358, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1357-1358, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 37, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 162, 163, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 953, 954.

31. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 756.

32. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 756, İbn Sa'd, Tabakât ü'l-kübrâ, c. 2, s. 128.

Abdullah b. Revâha'nın Vedalaşırken Ağlaması ve Ağlamasının Sebebi

Abdullah b. Revâha, yanındaki kumandan arkadaşlarıyla birlikte vedalaştıkları sırada ağladı.

Ona:

" Ey Revâha'nın oğlu! Ne için ağlıyorsun?" diye sordular.

Abdullah b. Revâha:

" Vallahi, ben ne dünya sevgisinden, ne de sizleri özleyeceğimden ağlıyor değilim!

Fakat, ben, Yüce Allah'ın Kitabından, içinde Cehennem ateşi anılan; 'İçinizden, Cehenneme uğramayacak yoktur! Bu, Rabbinin yapmayı üzerine vacib kıldığı bir gerçektir! ' [Meryem: 71] âyetini okurken, Resûlullah aleyhisselamdan işitmisimdir.

Cehenneme uğradıktan sonra, oradan selametle nasıl geri dönebileceğimi bilmiyorum ve bunun için ağlıyorum! " dedi.

Müslümanlar

" Allah sizin yardımcınız olsun! Sizleri her tehlikeden korusun! Sizi sağ salim geri çevirsin! " dediler.

Abdullah b. Revâha, onlara:

" Fakat, ben, Rahman olan Allah'tan, yarlıganmak, kanları fışkırtıp köpürten bir kılıç darbesiyle, yahut ciğer ve barsakları kasıp kavuran bir kargı saplamasıyla şehit olmak isterim ki; kabrime uğrayanlar, 'Allah, bu savaşçıya doğru yolu göstermiş, o da doğru yolu bulmuştur! ' desinler" mealli beyitleri okudu.

Ordunun gitmeye hazırlandığı sırada, Abdullah b. Revâha Peygamberimiz aleyhisselamın yanına vanp Peygamberimiz aleyhisselamla vedalaştıktan sonra:

" Allah, Musa'ya olduğu gibi, sana olan ihsanlarını da sabit ve devamlı kılsın! Yardım olunan ve zafere kavuşturulanlar gibi, sana da yardımını ihsan buyursun!

Ben, sana Allah tarafından hayır (peygamberlik) ihsan olunduğunu hemen anlamı sırrıdır. Allah bilir ki, ben keskin görüşlüyümdür. Sen, hiç şüphesiz, Allah'ın Resûlüsün! " mealli beyitleri okudu. 33

Abdullah b. Revâha:

" Allah sana olan ihsanını sabit ve devamlı kılsın! " dediği zaman, Peygamberimiz aleyhisselam da, ona:

" Ey Revâha'nın oğlu! Allah seni de iyilikte en güzel şekilde sabit ve devamlı kılsın! " diyerek cevap verdi. 34

Abdullah b. Revâha:

" Yâ Rasûlallah! Bana nasihatini arttır! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah'ı daima zikret! Çünkü, Allah'ı zikr, umduğuna ermende sana yardımcı olur! " buyurdu. 35

Peygamberimiz aleyhisselam, Seniyetü'l-Veda'da mücahidlerle vedalaştı. 36

Onlara:

" Haydi, Allah'ın ismiyle gaza ediniz!

Allah'ın ve sizin Şam'da olan düşmanlarınızla çarpışınız!

Orada, Nasranîlerin kiliselerinde, halktan ayrılmış, kendilerini ibadete vermiş birtakım kimseler bulacaksınız. Sakın onlara dokunmayınız!

Onların dışında, başlarında şeytanların yuvalandıkları daha bir takım kimseler de bulacaksınız. Onların başlarını kılıçla koparınız!

Siz, ne bir kadını, ne süt emen bir çocuğu, ne yaşlanmış birpîr-i fanîyi öldürecek; ne bir ağaç yakacak veya kesecek, ne de bir ev yıkacaksınız! " buyurdu37ve kendilerini sis bürüdüğü ve hiçbir yeri göremez bir halde bulundukları sırada, sabahlamadıkça, Mu'teye girmekten de nehyetti. 38

Peygamberimiz aleyhisselam, mücahidlerle vedalaşıp Medine'ye dönerken, Abdullah b. Revâha Peygamberimiz aleyhisselamı şu beyitle selamladı:

" Geride kalan hurmalıkta kendisine veda ettiğim zâta, o en hayırlı uğurlayıcıya, en hayırlı dosta selam olsun! " 39

İslâm mücahidleri Medine'den ayrıldılar. 40

-------------------------------------

33. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 15, 16, Taberî, Târih, c. 3, s. 107, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 898, 900, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 359, İbn Asâkîr, Târîh, c. 1, s. 93, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 234, 235, Zehebî, Megâzî, s. 401, 402, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 241, 242, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 173, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 157, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 70.

34. Süheylî Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 40, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 359, 360, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 225.

35. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 758.

36. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 16, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 128.

37. Vâkıdî, c. 2, s. 758, İbn Asâkîr, c. 1, s. 95, Halebî, c. 2, s. 787.

38. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 787.

39. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 16, Taberî, Târîh, c. 3, s. 107, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 235, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 242.

40. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 759.

Şurahbil'in Savaşmaya Hazırlanışı

Şurahbil b. Amr, İslâm mücahidlerinin kendisine doğru gelmekte olduklarını haber alınca, pek çok asker topladı. 41

Topladığı askerlerin sayısı 100. 000'i aşkındı. 42

Şurahbil, Müslümanların geleceği yollara gözcüler (casuslar) çıkardı. 43

İslâm mücahidleri, Vâdi'l-kurâya gelip konakladılar ve orada günlerce oturdular.

Şurahbil b. Amr, kardeşi Sedus'u veya Vebr b. Amr'! , ileri birliği olarak ileri sürmüştü. 44

Mücahidler, Sedus'un 50 kişilik birliğini bozguna uğrattılar. 45

Sedus öldürülünce, Şurahbil korktu, kalesine sığındı. 46

Mücahidler, yollarının üzerindeki bir köye uğramışlardı.

Kale halkı, mücahidlerden birini vurup şehit ettiler. 47

-------------------------------------

41. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 759, 760, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, 5. 128, 129.

42. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 129.

43. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 760, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 129.

44. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 760.

45. İbn Asâkîr, Târih, c. 1, s. 97, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 270.

46. 270 Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 760 İbn Asâkîr, Târîh, c. 1, s. 97.

47. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 72, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 274.

Mücahidlerin Maan'da Durup Durumu Gözden Geçirmeleri

İslâm mücahidleri yollarına devam ederek Şam topraklarından Maan (Muan)'a vardılar.

Kayser Herakliyus'un 100. 000 askerle Belka' topraklarından Meab'a gelip konduğunu ve Beliyy kabilesinden Malik b. Zafile adında birinin kumandası altında Lahm, Cüzam, Kayn, Behra', Vâil, Bekrve Beliyy Hıristiyan Araplarından 100. 000 kişilik bir kuvvetin de gelip onlara katıldığını haber aldılar. 48

Başka rivayete göre; toplanan düşmanların sayısı 150. 000 veya 200. 000'i Rumlardan ve 50. 000'i Hıristiyan Araplardan olmak üzere 250. 000 idi. Bunların yanlarında atlar ve silahlar da bulunuyordu. Müslümanlar ise, bunlardan ımahrumdu. 49

Lahm ve Cüzam, çöl Arapları olup Hıristiyandılar.

Behra', Beliyy ve Kayn da, Kudâa kabilelerinden idiler. 50

Kudâa kabileleri; Benî Mehre, Benî Behra', Benî Beliyy, Benî Cüheyne, Benî Selaman, Benî Selih ve Benî Huşeyş kabileleridir. 51

-------------------------------------

48. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 16, 17, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 760, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 129, Taberî, Târih, c. 3, s. 107, Ebu Nuaym, Hilyetü'l-evliyâ, c. 1, s. 119, İbn Asâkîr, Târih, c. 1, s. 98, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 235 İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 153, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 242, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 41, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 157, Diyarbekrî, c. 2, s. 71.

49. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 41 , Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 787.

50. İbn Haldun Târîh, c. 2, ks. 2, s. 41.

51. İbn Hazm. Cemhere. s. 485. 486.

Benî Ganmlerden Rum Ordularına Katılmayanların Çoğalmaları, Katılanların Azalıp Küçülerek Yoksul Düşmeleri

Rumlara katılan Arap kabilelerinden Lahmlar:

Beni'd-Dârlar, Benî Nadrlar, Benî Râşideler, Benî Hadesler ve BenîZu'rlar gibi dallara ayrılmakta idiler. 52

Benî Hadeslerin kâhin bir kadınları vardı.

Kadın, Peygamberimiz aleyhisselamın askerinin gelmekte olduğunu işitince, Benî Hadeslerden olan kavmi Benî Ganmlere:

" Ben sizi gollerinin ucuyla, hınçla bakan, atlarını yedeklerinde taşıyan ve kanlar döken bir kavme karşı koymaktan sakındırırım! " diyerek onlan uyardı.

Benî Ganmler de, onun sözünü tutup Lahmlerden ayrıldılar.

Benî Hadeslerden bir kol olup o zaman Müslümanlarla savaşan Benî Sa'lebeler ise, bundan sonra gitgide azaldılar, küçüldüler, küçüldüler ve yoksul düştüler. 53

-------------------------------------

52. İbn Hazm, Cemhere, s. 477.

53. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 24, Taberî, Târih, c. 3, s. 110.

İslâm Mücahidlerinin Maan'da Durum Değerlendirmesi Yapmaları

İslâm mücahidleri, durumu gözden geçirmek üzere Maan'da iki gece (iki gün) oturdular. 54

Zeyd b. Harise; Rumların İslâm mücahidleriyle çarpışmak için pek çok asker toplamış olduklarını haber verip, bu yolda ne yapmak gerektiğini mücahidlere sordu.

Mücahidler:

" Rumlarla karşılaşmaktan vazgeçip memleketlere akın yap! Halklarını esir al, Medine'ye dön! " dediler.

Abdullah b. Revâha susuyor, konuşmuyordu.

Zeyd b. Harise, ona bu hususta ne düşündüğünü sordu.

Abdullah b. Revâha:

" Biz, ganimetler elde etmek için yola çıkmadık. Fakat, Rumlarla karşılaşmak için yola çıktık! " dedi. 55

Diğer mücahidler ise:

" Resûlullah aleyhisselama yazı yazıp düşmanımızın sayısını bildirelim. Bize savaş erleri yetiştirmesini, ya da bu yolda yapmak istediği şeyi bize emretmesini isteyelim" dediler.

Bu hususta söz ve görüş birliğine vardılar. 56

Abdullah b. Revâha:

" Ey kavmim! Vallahi, sizin şimdi istememiş olduğunuz şey, arzulayıp elde etmek için sefere çıktığınız şehitliktir! 57

Biz, insanlarla, ne sayıca, ne silahça, ne de at ve süvarice çokluk olduğumuz için değil, Allah'ın bizi şereflendirdiği şu din kuvvetiyle savaşıyoruz!

Gidiniz, çarpışınız! Bunda muhakkak iki iyilikten biri; ya zafer, ya da şehitlik vardır! 58

Vallahi, Bedir savaşı gününde yanımızda iki at, Uhud savaşı gününde de bir tek at bulunuyordu.

Eğer bu seferimizde düşmana galip gelmek kaderde varsa, zaten Allah'ın ve Peygamberimizin bize va'di de böyledir, Allah va'dinden cayar değildir.

Eğer kaderde şehitlik varsa (şehit olur, daha önce şehit olan) kardeşlerimize böylece Cennetlerde kavuşmuş oluruz! " dedi.

Abdullah b. Revâha'nın bu sözleri, mücahidleri cesaretlendirdi: 59

" Vallahi, Revâha'nın oğlu doğru söyledi! " dediler, yollarına hızla devam ettiler. 60

-------------------------------------

54. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 16, 17, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 760, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 129, Taberî, Târih, c. 3, s. 107, Ebu Nuaym, Hilyetü'l-evliya, c. 1, s. 119, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 360, İbn Asâkîr, Târih, c. 1, s. 98, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 236, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 153.

55. İbn Asâkîr, Târih, c. 1, s. 99, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 173.

56. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 17, Vâkıdî, c. 2, s. 760, İbn Sa'd, c. 2, s. 129, Taberî, c. 3, s. 107, Ebu Nuaym, c. 1, s. 119.

57. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 17, Taberî, c. 3, s. 107, Ebu Nuaym, c. 1 , s. 119, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre. s. 221, İbn Asâkîr, c. 1, s. 94, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 235 İbn Seyyid, c. 2, s. 153, 154, Zehebî, Megâzî, s. 402, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 243, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 173, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 158.

58. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 17, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 760, Taberî, Târih, c. 3, s. 107, 108, Ebu Nuaym, Hilyetü'l-evliyâ, c. 1, s. 119, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 221, İbn Asâkîr, Târih, c. 1, s. 94, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 235, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 154, Zehebî, Megâzî, c. 402, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 243, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 173, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 158, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 71, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 787.

59. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 760.

60. İbn İshak, İbn Hişam , c. 4, s. 17, Taberî, c. 3, s. 108, Ebu Nuaym, c. 1, s. 119, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 360, İbn Asâkîr, Târih, c. 1, s. 94.

Abdullah b. Revâha'nın Şehitlik Özlemi

Zeyd b. Erkam der ki:

" Ben, Abdullah b. Revâha'nın terbiyesi altında bir yetimdim.

Kendisi Mu'te seferine çıktığında, beni de devesinin terkisine bindimnişti.

Vallahi, geceleyin, biraz gidince, onun şu beyitleri okuduğunu işittim:

'Ey devem! Beni ve yükümü, Kumluktaki kuyuya vardıktan sonra dört konak daha götürsen, artık seni başka sefere çıkarmayacağım!

Sen sahipsiz, kendi başına, serbest kalacaksın!

Ben herhalde geriye, ailemin yanına dönmeyeceğim!

Umarım ki, şehit olacağım!

Müslümanlar geldiler, beni kalmaya iştiyaklı olarak Şam topraklarında bıraktılar.

Artık, ne hurması zahir olmuş, yağmur suyu ile sulanan ağaçlar, ne de suya kanmış, diplerinden sulanan hurma ağaçlan umurumda değildir! '

Kendisinden bunları işitince, ağladım.

Abdullah b. Revana, bana kamçısıyla dokunarak:

'Ey yaramaz! Allah'ın bana şehitlik nasip etmesinden ve senin de hayvan üzerinde, yolculuk eşyalarının iki yanı arasında geri dönüp gitmenden sana ne zarar olur?61

Ben, böylece, şu dünyanın dert ve tasalarından, üzüntülerinden, hadiselerinden kurtulmuş, rahata kavuşmuş olurum! ' dedi.

Geceleyin inip iki rekat namaz kıldı. Namazının sonunda uzunca bir dua etti ve bana:

'Ey çocuk! ' diye seslendi.

'Buyur! ' dedim.

'Bu seferde, inşaallah, bana şehitlik nasip olacak! ' dedi." 62

-------------------------------------

61. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 18, 19, Taberî, c. 3, s. 108, Ebu Nuaym, c. 1, s. 119, 120, İbn Esîr, c. 2, s. 235, 236, İbn Seyyid, c. 2, s. 154.

62. VâkıdîıMegâzîıc. 2, s. 759.

İbn Ebi Sebre'nin Mu'te'de Kalesini İslâm Mücahidlerine Açışı ve Mücahidlerin Meşârif Köyünde Düşman Ordularıyla Karşılaşmaları ve Savaş Düzenine Girmeleri

İslâm mücahidleri, Mu'te'de İbn Ebi Sebretü'l-Gassânî ile buluştular.

İbn Ebi Sebııe, kalesini üç gün Müslümanlardan başkasına kapalı tutup, içeriye kimse almadı. 63

Mücahidler, ilerleyerek Belka' sınırlarına varıp dayandıkları zaman, Belka' köylerinden, Meşârif diye anılan köyde, Herakliyus'un Rum ve Hıristiyan Araplardan mürekkep ordularıyla karşılaştılar. Düşmanlar, mücahidlere doğru yaklaşmaya başladılar.

İslâm mücahidleri de, Mu'te köyüne doğru yönelip, onun yanında, düşmanlarla çarpışmak için hazırlandılar.

Sağ kol, Benî Uzrelerden Kuttıe b. Katâde'nin;

Sol kol da, Ensardan Ubâye (Ubâde) b. Malik'in kumandası altında idi. 64

-------------------------------------

63. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 364, 365, İbn Asâkîr, Târih, c. 1, s. 95, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 160.

64. İbn İshakıİbn Hişam, Sîreıc. 4ı s. 19, Taberî, Târih, c. 3, s. 118, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 360, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 236, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 154, Zehebî, Megâzî, s. 402, 403, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 244, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 70 Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 788.

Düşman Ordularının Göz Kamaştıran Güçleriyle Çarpışmaya Başlanılışı

Ashabdan Ebu Hutıeyre derki:

" Mute savaşında ben de bulundum.

Müşrikleri gördüğümüz zaman, sayı, silah, at... (gibi askerî), atlas, ipek ve altın gibi (malî güç) bakımından, bizimle karşılaştırılamayacak, karşılarında hiç kimse dayanamayacak derecede olduklarını gördük! Gözüm kamaştı!

Sabit b. Erkam, bana:

'Ey Ebu Hureyre! Sana ne oldu? Sen, galiba, pek çok orduların toplandığını görünce, şaşırmış gibisin?' dedi.

'Evet! ' dedim.

Sabit b. Erkam:

'Bizi Bedir'de görmedin mi? Biz orada çokluk sebebiyle mansur ve muzaffer olmuş değildik! ' dedi." 65

-------------------------------------

65. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 760, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 362, İbn Asâkîr, Târih, c. 1, s. 98, Zehebî, Megâzî, s. 402 403, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 244, Suyûtî, Hasâisü'l-kübrâ, c. 2, s. 71.

Düşman Ordularıyla Çarpışmaya Girişilmesi ve Zeyd b. Hârise'nin Şehit Oluşu

İki taraf askerleri, başlarında kumandanları olduğu halde, 66 şiddetle çarpışmaya başladılar! 67

Peygamberimiz aleyhisselamın haberverdiğine göre; şeytan hemen gelip Zeyd b. Hârise'ye hayatı ve dünyayı sevdirmek, ölümü çirkin ve sevimsiz göstermek istedi.

Zeyd b. Harise:

" Bu an, mü'minlerin kalblerinde imanı berkiştimnekzamanıdır!

Halbuki, sen bana dünyayı sevdirmek istiyorsun! ?" dedi68 ve sırtında zırh gömleği, altında atı, Peygamberimiz aleyhisselamın bayrağı elinde olduğu halde, çarpışmaya girişti. 69

Vücudu Rumların mızraklanyla delik deşik edilip kanları saçılıncaya kadar, çarpışmaktan geri durmadı. 70

En sonunda, cansız olarak yere düştü, şehit oldu. 71

Yüce Allah ondan razı olsun!

Zeyd b. Harise, şehit olduğu zaman, ellibeş yaşında idi. 72

-------------------------------------

66. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 365, İbn Asâkîr, Târîh, c. 1 , s. 95, Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, c. 6, s. 160.

67. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 19, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 761 , İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 129, Taberî, Târih, c. 3, s. 108, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 367, İbn Asâkîr, Târîh, c. 1, s. 97, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 236, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 154, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 244.

68. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 761, Ebu Nuaym , Delâil ü'n-nübüvve, c. 2, s. 529, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 368, 369 İbn Asâkîr, Târîh, c. 1, s. 98.

69. İbn Asâkîr, Târîh, c. 1, s. 97.

70. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 19, Taberî, c. 3, s. 108, Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 215, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 236.

71. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 173.

72. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 46.

Hazret-i Cafer'in Kumandayı Ele Alışı ve Şehit Oluşu

Zeyd b. Harise şehit olunca, sancağı Hazret-i Cafer aldı. 73

Zeyd b. Harise'nin zırh gömleğini sırtına giydi ve atına bindi. 74

Şeytan gelip ona da hayatı ve dünyayı sevdirmek, ölümü çirkin ve sevimsiz göstermek istedi.

Hazret-i Cafier:

" Bu an, mü'minlerin kalblerinde imanı berkiştimnekzamanıdır!

Halbuki, sen bana dünyayı sevdirmek istiyorsun! ?" dedi, 75 ilerledi. Düşmanlar

" Bunu arkadaşının yanına ulaştıracak kim var?" diye birbirlerine seslendiler.

İçlerinden birisi:

" Ben ulaştırırım! " dedi. 76

Hazret-i Cafier, çarpışa çarpışa, düşmanların ortalarına kadar dalmış bulunuyordu.

Kurtuluş yolu olmadığını görünce, atından yere atladı ve onu sinirledikten sonra, son nefesine kadar çarpıştı. 77

" Cennet kokusundan daha güzel koku yoktur! " diyerek78 çarpışırken, düşmanlartarafından vurulup bir eli kesildi. Sancağı öbür eline aldı.

O eli de vurulup kesilince, sancağı koltuğunun altına kıstırdı. 79

O sırada, Rumlardan bir adam, varıp mızrağını sapladı. 80

Sonra da, kılıçla vurarak onu ikiye ayırdı. 81

Hazret-i Cafier, cansız olarak yere düştü, şehit oldu. 82

Yüce Allah ondan razı olsun!

Abdullah b. Ömer der ki:

" Cafer b. Ebu Talib'i ölüler arasında aradık, kendisinin vücudunda doksandan fazla mızrak, ok, kılıç yarası bulduk! " 83

Hazret-i Cafier, şehit olduğu zaman, otuzüç yaşında idi. 84

-------------------------------------

73. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 20, VâkıdP, Megâzî, c. 2, s. 761, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 129.

74. İbn Asâkîr, Târih, c. 1, s. 97.

75. Vâkıdî, c. 2, s. 762, İbn Sa'd, c. 4, s. 37, 38, Beyhakî, c. 4, s. 369.

76. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 160, 161.

77. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 20, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 129, Taberî, Târih, c. 3, s. 108, 109, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 236.

78. Heysemî, Mecmua’i-ievâi d, c. 6, s. 160.

79. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 20, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 154.

80. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 154.

81. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 20, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 761, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 129.

82. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 761, İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 38.

83. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 38, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 87, Ebu Nuaym, Hilyetü'l-evliyâ, c. 1, s. 117, 118, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 361, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 243, Zehebî, Siyer, c. 1, s. 153, 154, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 256, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 174, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 188.

84. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 20, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 154, Zehebî, Megâzî, s. 411, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 41, Diyarbekrî, Târihu'l-Hamîs, c. 2, s. 71.

Abdullah b. Revâha'nın Kumandayı Ele Alışı ve Şehit Oluşu

Hazret-i Cafer şehit olunca, Ebu'l-Yeser Amr el-Ensârî, bayrağı (sancağı) alıp Abdullah b. Revâha'ya vendi. 85

Abdullah b. Revana, sancağı alınca, atının üzerinde olduğu halde, düşmanlara doğru ilerledi.

İlerlerken de, nefsini kendisine boyun eğdirmeye ve bazı tereddütlerini gidermeye uğraşıyor ve şöyle diyordu:

" Ey nefis! Ben seni indirmeye (kendime boyun eğdirmeye) yemin ettim!

Sen ya kendiliğinden ineceksin, ya da zorla inersin!

İnsanlar, toplanmış, bağırıyor ve ağlamaklı olarak terci' ediyor ('İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciun=B izler Allah'ın [kullany]ız ve O'na dönücüleriz! ' diyor) iken, sana ne oluyor ki, seni Cennetten pek hoşlanmıyor görüyorum?!

İtmi'nanlı, huzurlu zamanların epey oldu.

Sen, eski bir su kırbasında azıcık safi bir su damlasından başka nesin ki?

Ey nefis! Sen şimdi öldürülmesen, er geç öleceksin ya!

Bu öyle bir ölüm ateşidir ki; sen ona girmiş bulunmaktasın!

İşte, özleyip durduğun şey sana verilmiş bulunmaktadır!

Eğer sen o iki kişinin (Zeyd b. Harise ile Cafer b. Ebu Talib'in) yaptıkların yapar (şehitliği tercih eder)sen, doğru bir iş yapmış (muradına ermiş) olursun! 86

Eğer gecikirsen, bedbaht olursun! " 87

Abdullah b. Revâha, nefsinin tereddüdünü hâlâ giderememiş olmalı ki, ona:

" Ey nefis! Şehitlikten seni çekindiren, sakındıran hangi şeylerdir?

Eğer çekinmen zevcem filanca hatundan mahrum kalmaktan ileri geliyorsa, o üç talakla boşan-m iştir!

Eğer çekinmen filan filan kölelerimden mahrum kalmaktan ileri geliyorsa, onlar zaten azad edilmişler, hürriyetlerine kavuşturulmuşlardır.

Yok eğer çekinmen bakımsız, verimsiz hale gelmiş bulunan bahçemden, bostanımdan mahrum kalmaktan ileri geliyorsa, o, Allah'a ve Resûlullaha bırakılmış (vakfedilmiş) bulunuyor! " dedi. 88

Abdullah b. Revâha, çarpıştıktan sonra, iki dostunun yaptığı gibi, atından indiği, zırh gömleğini sırtından çıkardığı sırada, 89 amcasının oğlu, ona üzeri kurumuş etli bir kemik getirdi ve:

" Al, bunu ye de, biraz güçlen!

Çünkü, sen, hayatında hiç karşılaşmadığın şeyle bugün karşılaştın! " dedi. 90

Abdullah b. Revâha, üç günden beri hiçbir şey yememişti. 91

Kurumuş etli kemiği amcasının oğlundan alıp ondan azıcık ısırmıştı ki, o sırada, Müslümanların bulundukları köşede bir kargaşalık koptu, sınma ve bozulma oldu.

Abdullah b. Revâha, kendi kendine:

" Sen hâlâ dünyadasın! Dünyada yiyip içmekle uğraşıyorsun! ?" diyerek kendisini kınadı ve hemen elindeki etii kemiği yere attı. Kılıçla, çarpışmaya girişti. 92

Vücuduna saplanan mızraklarla yaralandı.

Müslümanlarla düşmanların safları arasında yere yıkıldı ve:

" Ey Müslümanlar topluluğu! Kardeşinizin cesedini (düşmanlar tarafından kesilip biçilerek) oyuncak ettirmeyin! " dedi ve çok geçmeden de, kaldırıldığı yerde can verdi. 93

Yüce Allah ondan razı olsun!

Abdullah b. Revâha şehit olup sancak yere düşünce, Müslümanlar, müşrikler birbirlerine kanştılar! 94

Müslümanlar görülmedik bir bozguna uğradılar, darmadağın oldular. 95

İki kişi birarada görülmez oldu. 96

Müşrikler Müslümanların arkalarına düştüler. Müslümanlardan bazıları şehit oldular. 97

-------------------------------------

85. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 157.

86. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 20, 21, Taberî, Târih, c. 3, s. 109, Ebu Nuaym, Hilye, c. 1, s. 120, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 363, 364, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 236, 237, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 237, 238, Zehebî, Megâzî, s. 405, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 244, 245, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 159.

87. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 237, Zehebî, Megâzî, s. 405, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 172, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 72.

88. İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 3, s. 237, Diyarbekrî, Târihu’l -Hamîs, c. 2, s. 71.

89. İbn Asâkîr. Târih. c. 1. S. 97.

90. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 21, Taberî, Târih, c. 3, s. 109, Ebu Nuaym, c. 1, s. 120, Beyhakî, c. 4, s. 364, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 237, Zehebî, Megâzî, s. 405, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 245.

91. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 71.

92. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 21, Taberî, c. 3, s. 109, Ebu Nuaym, c. 1, s. 120, Beyhakî, c. 4, s. 364, İbn Esîr, c. 2, s. 237, İbn Seyyid, c. 2, s. 154, 155, İbn Kayyım, c. 2, s. 173, Zehebî, s. 405, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 245.

93. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 238, Zehebî, Megâzî, s. 415.

94. Vakıdî, Megâzî, c. 2, s. 763.

95. Vakıdî, Megâzî, c. 2, s. 763, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 130.

96. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 130.

97. Vakıdî, Megâzî, c. 2, s. 763, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 129, 130.

Kutbe b. Âmir'in Müslümanları Öğütleyişi ve Sabit b. Akrem'in Sancağı ve Kumandayı Halid b. Velid'e Tevdi Edişi

Kutbe b. Amir:

" Ey kavmim! İnsanın yüzyüze öldürülmesi, arkasından vurulup öldürülmesinden daha iyidir! " diyerek arkadaşlarına sesleniyor, fakat hiçbir dinleyen, onun davetine icabet eden olmuyordu. 98

Abdullah b. Revâha şehit olunca, 99 Ebu'l-Yeser Ka'b b. Umeyr, sancağı alıp BenîAclanlardan Sabit b. Akrem'e vermişti. 100

Sabit b. Akrem, sancağı alır almaz101 koştu ve mücahidlerin önüne geçti. Sancağı yere dikti102 ve:

" Ey insanlar! Ey Ensar hanedanı! Bana doğru geliniz! " diyerek seslenmeye başladı.

Müslümanlar, her taraftan, sıçraşıp Sabit b. Akrem'in başında toplandılar. 103 Sabit b. Akrem:

" Ey Müslümanlar topluluğu! Siz, içinizden birini kendinize kumandan olarak seçiniz ve onun çevresinde toplanınız! " dedi.

Mücahidler:

" Biz seni kumandan seçtik. Biz sana razıyız! " dediler.

Sabit b. Aknem:

" Ben bu işi yapamam! " dedi. 104

Halid b. Velid'e bakıp:

" Ey Ebu Süleyman! Al sen şu sancağı! " dedi.

Halid b. Velid:

" Ben bu sancağı senden alamam. Sen buna benden daha lâyıksın! Çünkü, daha yaşlısın ve Bedir savaşında da bulunmuş bulunuyorsun! " dedi.

Sabit b. Akrem:

" Al şunu be adam! Vallahi, ben onu ancak sana vermek için aldım! " dedi. 105

Halid b. Velid:

" Gel, sen bunu bana verme! " dedi.

Sabit b. Aknem:

" Sen çarpışma usulünü benden daha iyi bilirsin! " dedi ve Müslümanlara da:

" Halid'i kumandan seçme hususunda görüş ve söz birliği ediyor musunuz?" diye sordu.

Müslümanlar, hep birden, " evet! " dediler. 106

Müslümanlar Halid b. Velid'in kumandanlığı üzerinde böyle söz ve görüş birliğine varınca, 107 Halid b. Velid sancağı aldı. 108

-------------------------------------

98. Vakıdî, Megâzî, c. 2, s. 7&3, Diyarbekrî, Târîhu'l-Hamîs, c. 2, s. 72.

99. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 157.

100. İbn İshak İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 21, Vakıdî, Megâzî, c. 2, s. 764.

101. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 130.

102. Vakıdî, Megâzî, c. 2, s. 763, İbn Sa'd, c. 2, s. 130, c. 4, s. 253, İbn Asâkîr, Târih, c. 1, s. 98.

103. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 21, Taberî, Târîh, c. 3, s. 109, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 221, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 238, İbn Asâkîr, Târîh, c. 1, s. 98, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 155, Zehebî, Megâzî, s. 405, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 173, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 159, Diyarbekrî, Târîhu'l-Hamîs, c. 2, s. 72.

104. Vâkıdî, c. 2, s. 763, İbn Sa'd, c. 2, s. 130, c. 4, s. 253, İbn Asâkîr, c. 1, s. 98, 99, Diyarbekrî, c. 2, s. 72.

105. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 157.

106. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 764, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 253.

107. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 21, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 129.

108. Vâkıdî, c. 2, s. 763, İbn Sa'd, c. 2, s. 130, c. 4, 5. 253, İbn Asâkîr, Târîh, c. 1, s. 99.

Müslümanların Saldırıya Geçip Düşmanlardan Bir Kısmını Bozguna Uğratmaları

Halid b. Velid, sancağı alır almaz saldırıya geçti.

Düşmanlar da saldırıya geçtiler. Halid b. Velid'in yerinden kımıldamadığını görünce, şaşırdılar.

Saldırıya geçen Müslümanlar ise, Rumların topluluklarından bir topluluğu bozguna uğrattılar ve dağıttılar. 109

Sağ kol kumandanı Kutbe b. Katâde, Hıristiyan Arapların kumandanı Malik b. Zafile'yi mızrakla yaraladıktan sonra, boynuna kılıçla vurup başını gövdesinden ayırdı. 110

-------------------------------------

109. Vâkıdî, c. 2, s. 763, İbn Sa'd, c. 4, s. 23.

110. İton İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 23, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 407.

Halid b. Velid'in Düşmanları Şaşırtan ve Maneviyatlarını Sarsan Bir Tedbire Başvuruşu

Halid b. Velid; geceyi geçirip sabaha çıkınca, mücahidlerin önde bulunanlarını arkaya, arkada bulunanlarını öne, sağ yandakilerini sol yana, sol yandakilerini de sağ yana geçirdi.

Rumlar, sabahleyin, daha önce tanıdıkları o bayraklı, şekil ve kıyafetli Müslümanlardan başkalarıyla karşılaşınca, hoşlanmadılar ve:

" Herhalde, bunlara yardımcı kuvvetler gelmiş! " dediler.

Yüreklerine korku düştü. 111

Halid b. Velid:

" O gün, benim elimde yedi kılıç parçalandı! Elimde, ağzı enli Yemen yapısı kılıçtan başka dayanan kalmadı! " demiştir. 112

Müslümanlar, bozguna uğrattıkları düşmanlardan, az çok ganimet de aldılar. 113

Nitekim, Huzeyme b. Sabitin Rumlardan kendisiyle çarpışan bir adamı öldürünce onun miğferinden aldığı yakutu Hazret-i Ömer'in (veya Hazret-i Osman'ın) halifeliği devrinde 100 dinara satıp bir hurma bahçesi satın aldığı; 114

H i my eril erden bir mücahidin de, Rumlarla Kudâaların Hıristiyan Araplarından karışık bir toplulukla çarpışıldığı sırada, eğeri altın sırmalı bir at üzerinde bulunan ve kını altın sırmalı kılıçlı bir Rumu öldürüp atını ve silahını aldığı bildirilmektedir. 115

-------------------------------------

111. Vâkıdî, c. 2, s. 764, İbn Sa'd, c. 3, s. 467, 469, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 370, İbn Asâkîr, Târîh, c. 1, s. 99, Zehebî, Megâzî, s. 407.

112. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 253, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 87, 88, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 373, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 429, İbn Esir, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 110, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 269, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 246, 249.

113. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 768, Hâkim'den naklen Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 188, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 72, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 273.

114. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 769, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 374, Zehebî, Megâzî, s. 410.

115. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 768, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 26, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 373, 374, İbn Asâkîr, Târih, c. 1, s. 100, Zehebî, Megâzî, s. 409, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 229, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 273.

Mu'te'de Kaç Gün ve Ne Kadar Düşmanla Çarpışıldığı ve Halid b. Velid'in Bir Avuç Mücahidi Savaş Yerinden Nasıl Bir Ustalıkla Geri Çekmeyi Başardığı

3. 000 İslâm mücahidi, Mute'de 200. 000 116 veya 250. 000 117 kişilik mücehhez düşman ordularıyla yedi gün çarpıştılar. 118

Gerek sayı, gerek savaş araç ve gereçleri bakımından yetmiş seksen kat fazla güce sahip bulunan düşman orduları, her an, umumî bir saldırıyla Müslümanları kuşatıp son neferlerine kadar hepsini yok edebilirlerdi. 119

İşte, Halid b. Velid, böyle bir avuç İslâm mücahidi için, çok nazik ve tehlikeli bir sırada, önce İslâm mücahidlerinin savaş düzenindeki yerlerini birbirleriyle değiştirip düşmanların karşısına yeni şahıslar çıkarmak suretiyle takviye kuvvetleri alındığı hissini verdirerek gözlerini yıldırdıktan, korkuttuktan, maneviyatlarını sarstıktan120 ve ardarda yaptığı hücumlarla da onları arkalarına düşmeyi göze alamayacak derecede şaşkına çevirdikten sonra, mücahidleri, tereyağdan kıl çeker gibi, savaş alanından geri çekmek ve İslâm'ın biricik savaş gücü ve varlığı olan bir avuç ordusunu topluca yok olmaktan kurtarmak becerikliliğini göstermiştir ki; bu, zafer kadar büyük ve önemli bir başarı idi.

İşte, Yüce Allah, Mu'te'de ona ve Müslümanlara böyle birfetih ihsan etti. 121 O kadar güçlü olmalarına rağmen, düşmanları, bozguna uğramanın en kötüsüyle, hiç görülmedik bir bozguna uğrattı. 122

Mute savaşında, yedi günde, mücahidlerden ancak ondört kişi şehit oldu. 123

Düşmanlardan öldürülenler ise, pek çoktu. 124

Müslümanlardan sonra, düşmanlar da savaş alanından ayrıldılar. 125

-------------------------------------

116. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 17, Vâkıdî, c. 2, s. 760, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 129.

117. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 41, Halebî, İnsânu’l-uyün, c. 2, s. 788, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 273.

118. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 788, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 273.

119. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 273.

120. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 764, İbn Sa'd, c. 3, s. 467, 469, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 370, İbn Asâkîr, Târih, c. 1, s. 99, Zehebî, Megâzî, s. 407, Ebu’l-Fidâ, c. 4, s. 247, Diyarbekrî, c. 2, s. 72, Halebî, İnsan, c. 2, s. 788, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 273.

121. İbn İshak, İbn Hişam , c. 4, s. 25, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 204, c. 3, s. 113 İbn Sa'd, c. 4, s. 37, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 87, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 298, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 160.

122. İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 130, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 72, Halebî, İnsânu'l-uyun, c. 2, s. 788.

123. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 30, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 769, İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 407, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 222, 223, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 679, c. 4, s. 1560, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 492, c. 5, s. 459, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 156, Zehebî, Megâzî, s. 416, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 259, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 174, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 273.

124. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 764, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 370, İbn Asâkîr, Târih, c. 1, s. 99, Zehebî, Megâzî, s. 407, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 247, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 788, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 273.

125. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 21, 22, Taberî, Târih, c. 3, s. 109, İbn Asâkîr, Târîh, c. 1, s. 99, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 155, İbn Kayyım, Zâd, c. 2, s. 173, 174, Halebî, İnşân, c. 2, s. 788.

Mu'te Savaşında Şehit Olan Mücahidler

1. Zeyd b. Harise,

2. Hazret-i Cafer b. Ebu Talib,

3. Abdullah b. Revana,

4. Vehb b. Sa'db. Ebi Şerh,

5. Abbâd (veya Ubâde) b. Kays,

6. Haris b. Numan b. İsaf (veya Yesaf),

7. Sürâka b. Amr b. Atiyye b. Hasnâ,

8. Ebu Küleyb (veya Kilâb) b. Amr b. Zeyd b. Avf,

9. Cabir b. Amr b. Zeyd b. Avf,

10. Amr b. Sa'd b. Haris b. Abbâd,

11. Âmir b. Sa'd b. Haris b. Abbâd, 126

12. Abdullah b. Sa'd b. Ebi Şerh, 127

13. Süveyd b. Amr, 128

14. Mes'ud b. Süveyd b. Harise b. Nadle. 129

Yüce Allah hepsinden razı olsun!

-------------------------------------

126. İbn İshak. İbn Hişam. c. 4, s. 30, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 769, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 222, 223, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 259, İbn Kayyım, c. 2, s. 174.

127. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 407, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1560, İbn Esir, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 459.

128. İbn Sa'd, c. 3, s. 407, İbn Abdilberr, c. 2, s. 679, c. 4, s. 1560, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 492, c. 5, s. 459.

129. İbn Sa'd. c. 4. s. 141. İbn Abdilberr. c. 3. s. 1390. İbn Esîr. c. 5. s. 163.

Peygamberimiz aleyhisselamın Mu'te'de Kumandanların Nasıl Şehit Olduklarını Medine'de Müslümanlara Bildirişi

İslâm kumandanlarının Mu'te'de şehit oldukları saatte Peygamberimiz aleyhisselama haber gelmiş, bu da kendilerini son derecede üzmüş bulunuyordu. 130

Ashab-ı Kiram, Peygamberimiz aleyhisselamı üzgün görünce:

" Ey Allah'ın Peygamberi! Sende olan üzüntüyü gördüğümüzden beri duyduğumuz üzüntünün derecesini ancak Allah bilir! ?" dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bende görmüş olduğunuz, beni hüzün içinde bırakan şey, ashabımın şehit düşmeleri idi.

Bu hal, onları Cennette karşılıklı tahtlar üzerinde oturmuş kardeşler olarak görünceye kadar sürdü! " buyurdu. 131

Peygamberimiz aleyhisselam, minbere çıkıp oturdu. Namaz için toplanılmak üzere seslenilmesini, ezan okunmasını emir buyurdu. 132

Şam'la aradaki uzaklıklar, engeller kalkmıştı: Peygamberimiz aleyhisselam, Mute savaş meydanına bakıyordun 33 Müslümanlar Mescidde toplanınca, 134 Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah'tan, onlara hayır ve sevab kapısının açılmasını dilerim! 135

Allah'tan, onlara hayır ve sevab kapısının açılmasını dilerim!

Allah'tan, onlara hayır ve sevab kapısının açılmasını dilerim! 136

Şu gazaya çıkan ordunuzdan size haber vereyim. 137

Onlar gittiler, düşmanla karşılaştılar. 138

Zeyd b. Harise bayrağı eline aldı. Şeytan, hemen onun yanına geldi. Ona hayatı ve dünyayı sevdirmek, ölümü çirkin ve sevimsiz göstermek istedi.

Zeyd ise:

'Bu an, mü'minlerin kalblerinde imanı berkiştirecekzamandır!

Sen ise bana dünyayı sevdirmek istiyorsun! ?' dedi ve ilerledi. 139

Çarpıştı ve nihayet şehit olarak öldürüldü! 140 Onun için, Allah'tan mağfiret dileyiniz! " buyurdu. 141

Müslümanlar, ona Allahtan mağfiret dilediler. 142

Peygamberimiz aleyhisselam:

" O şimdi Cennete girdi. Orada koşup duruyordun 143

" Sonra, bayrağı Cafer b. Ebu Talib aldı. 144 Şeytan hemen onun yanına vardı. Ona da hayatı ve dünyayı sevdirmek ve ölümü çirkin ve sevimsiz göstermek istedi.

Cafer ise:

'Bu an, mü'minlerin kalblerinde imanı berkiştirmek zamanıdır! ' dedi ve ilerledi, 145 çarpıştı ve nihayet şehit olarak öldürüldü. 146

Kardeşiniz için, Allah'tan mağfiret dileyiniz! 147

O, şehit olarak Cennete girdi. Şimdi o Cennette yakuttan iki kanadıyla dilediği gibi uçup duruyor-dur. 148

Cafer'i Cennette meleklerle birlikte iki kanadıyla uçuyor gördüm! " buyurdu. 149

Müslümanlar, onun için de Allahtan mağfiret dilediler. 150

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Cafer'den sonra, bayrağı Abdullah b. Revâha aldı! " buyurdu. 151

Peygamberimiz aleyhisselam, bir müddet sustu.

Ensarın (Medineli Müslümanların) yüzleri değişti, sarardı. Abdullah b. Revâha'nın, hoşlarına gitmeyen bazı işler yaptığını sandılar. 152

Peygamberimiz aleyhisselam, sözlerine şöyle devam etti:

" Abdullah b. Revâha iki ayağını berkiştirdi. 153 Elinde bayrak olduğu halde düşmanlarla çarpıştı, şehit olarak öldürüldü. 154

Tereddütlü olarak Cennete girdi. 155

Onun için de, Allah'tan mağfiret dileyiniz! " buyurdu. 156

Abdullah b. Revâha'nın Cennete tereddütlü olarak girişi, Ensarın ağırlarına gitti. 157

" Yâ Rasûlallah! Onun tereddüdü ne idi?" diye sordular.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Kendisi, yaralandığı zaman, düşmanla çarpışmaktan çekindi. Sonra nefsini kınadı. Cesaretlendi ve şehit oldu. 158 Cennete girdi" buyurunca, Ensar sevindiler. 159

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onlar, Cennette altın tahtlar üzerinde oturur oldukları halde bana gösterildi!

Abdullah b. Revâha'nın tahtının arkadaşlarınınkinden engin ve eğri olduğunu gördüm.

'Bununki neden böyledir?' diye sordum.

'Abdullah çarpışmaya giderken bazı tereddütler geçirmiş, sonra da, çarpışmaya gitmiştir! ' denildi. 160

Rüyada Cennete girdiğimde, Cafer'i kana boyanmış iki kanatlı, Zeyd'i de onun karşısında gördüm. Revâha'nın oğlu da onların yanında bulunuyordu. Kendisinin, onlardan yüz çevirir gibi bir hali vardı.

Bunun sebebini de, size haber vereyim:

Cafer, savaş meydanına ilerlediği ve ölümü gördüğü zaman, ondan hiç çekinmedi ve yüz çevirmedi.

Zeyd de öyle yaptı.

Revâha'nın oğlu ise, ölümden çekingen davrandı. 161

Kendisinin kılıçtan hoşlanmıyor gibi bir hali vardı" buyurdu. 162

-------------------------------------

130. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 237.

131. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 130.

132. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 299, Taberî, Târih, c. 3, s. 109, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 367, Zehebî, Megâzî, s. 406.

133. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 761, Ebû Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 529, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 369, İbn Asâkîr, Târîh, c. 1, s. 98, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 246, 247.

134. Taberî, Târih, c. 3, s. 109, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 367, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 237, Zehebî, Megâzî, s. 406.

135. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 299, Taberî, Târih, c. 3, s. 109, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 237.

136. Taberî, Târih, c. 3, s. 109, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 237, Ebu’l-Fidâ, c. 4, s. 246.

137. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 299, Taberî, c. 3, s. 109, Beyhakî, c. 4, s. 367, İbn Esîr, c. 2, s. 237.

138. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 299, Taberî, c. 3, s. 109, Beyhakî, c. 4, s. 367, İbn Esîr, c. 2, s. 237, Zehebî, s. 406, Ebu’l-Fidâ, c. 4, s. 246.

139. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 761, 762, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 529, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 368, 369, İbn Asâkîr, Târîh, c. 1, s. 98, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 247.

140. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 22, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 368.

141. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 762, İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 46, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 299, Taberî, c. 3, s. 110.

142. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 299, Taberî, Târih, c. 3, s. 110.

143. Vâkıdî, c. 2, s. 762, İbn Sa'd, c. 3, s. 46, Beyhakî, c. 4, s. 369, İbn Asâkîr, c. 1 , s. 98.

144. İbn İshak, İbn Hişam , c. 4, s. 22, Vâkıdî, c. 2, s. 762, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 299, Taberî, c. 3, s. 110, Beyhakî, c. 4, s. 368, İbn Asâkîr, c. 1, s. 98, Zehebî, Megâzî, s. 407, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 247.

145. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 762, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 37, 38, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 529, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 369, İbn Asâkîr, Târih, c. 1, s. 98, Zehebî, Megâzî, s. 407, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 247.

146. Vâkıdî, c. 2, s. 762, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 299, Taberî, Târih, c. 3, s. 110, Beyhakî, c. 4, s. 369, İbn Asâkîr, c. 1, s. 98, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 237.

147. Vâkıdî, c. 2, s. 762, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 299, Taberî, c. 3, s. 110, Ebu Nuaym, c. 2, s. 529, Beyhakî, c. 4, s. 369, İbn Asâkîr, c. 1, s. 98.

148. Vâkıdî, c. 2, s. 762, İbn Sa'd, c. 4, s. 38, Ebu Nuaym, c. 2, s. 529, Zehebî, s. 407, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 247.

149. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 39, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 654.

150. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 299, Taberî, c. 3, s. 110.

151. Vâkıdî, c. 2, s. 762, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 299, Taberî, c. 3, s. 110.

152. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 22, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 237.

153. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 299, Taberî, c. 3, s. 110, Zehebî, s. 406.

154. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 22, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 299, Taberî, c. 3, s. 110, İbn Esîr, c. 2, s. 237.

155. Vâkıdî, c. 2, s. 762, İbn Sa'd, c. 3, s. 530, Ebu Nuaym, c. 2, s. 529, Beyhakî, c. 4, s. 369, İbn Asâkîr, c. 1, s. 98, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 247.

156. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 299, Taberî, c. 3, s. 110.

157. Vâkıdî, c. 2, s. 762, İbn Sa'd, c. 3, s. 530, Ebu Nuaym, c. 2, s. 529, Beyhakî, c. 4, s. 369, İbn Asâkîr, c. 1, s. 98, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 247.

158. Vâkıdî, c. 2, s. 762, İbn Sa'd, c. 3, s. 530, Ebu Nuaym , c. 2, s. 529, Beyhakî, c. 4, s. 369.

159. Vâkıdî, c. 2, s. 762, İbn Sa'd, c. 3, s. 530, Ebu Nuaym , c. 529, Beyhakî, c. 4, s. 369, İbn Asâkîr, c. 1, s. 98, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 247.

160. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 22, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 368, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 174.

161. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 161.

162. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 130.

Peygamberimiz aleyhisselamın Bu Şehitler Hakkındaki Duası

Peygamberimiz aleyhisselam. Zeyd b. Harise, Cafer b. Ebu Talib ve Abdullah b. Revâha'nın şehit olduklarını böylece haberverdikten sonra:

" Ey Allah'ım! Zeyd'i yarlığa! Ey Allah'ım! Zeyd'i yarlığa! Ey Allah'ım! Zeyd'i yarlığa! Ey Allah'ım! Cafer'i ve Abdullah b. Revâha'yı da yarlığa! " diyerek dua etti. 163

-------------------------------------

163. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 46.

Peygamberimiz aleyhisselamın Halid b. Velid Hakkındaki Takdiri ve Duası

Peygamberimiz aleyhisselam; Müslümanlara, Mu'te'de şehit olan üç kumandan hakkındaki müşahedelerini gözleri yaşararak haber verdikten sonra:

" Nihayet, bayrağı164 Allah'ın kılıçlarından bir kılıç, 165 Halid b. Velid aldı. 166 İşte, şimdi tandır tutuştu, savaş kızıştı 1167 Allah, mücahidlere fethi müyesser kıldı! " buyurdu. 168

" Allah'ım! Halid senin kılıçlarından bir kılıçtır! Sen ona nusret ihsan buyur! " diyerek dua etti. 169

-------------------------------------

164. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 113, 117, 118, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 87, Beyhakî, Sünen, c. 8, s. 154.

165. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 204, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 87, Beyhakî, Sünen, c. 8, s. 154.

166. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 204, c. 3, s. 113, Beyhakî, Sünen, c. 8, s. 154.

167. Vakıdî. Mega

168. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 204, c. 3, s. 113, Buhârî, c. 5, s. 87, Beyhakî, c. 4, s. 367.

169. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 299, Taberî, Târih, c. 3, s. 110, Beyhakî, c. 4, s. 367, 368, İbn Asâkîr, Târîh. c. 1, s. 100, Zehebî, Megâzî, s. 406, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 156.

Ya'lâ b. Ümeyye'nin Mu'te Haberini Medine'ye Getirişi

Musa b. Ukbe'nin Megâzî'sinde bildirildiğine göre; Mu'te haberini Peygamberimiz aleyhisselama ilk getiren zât, Ya'lâ b. Ümeyye idi.

Ya'lâ b. Ümeyye, Mu'te savaşını ve sonucunu daha anlatmaya başlamadan, Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" İstersen onu sen bana haber ver, istersen onu ben sana haber vereyim?" buyurdu.

Ya'lâ:

" Yâ Rasûlallah! Sen bana haber ver! " dedi.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, Mu'te'de mücahidlerin başlarından geçenlerin hepsini Ya'lâ'ya vasıflarıyla birer birer haber verince, Ya'lâ:

" Seni hak din ve Kitabla peygamber gönderen Allah'a yemin ederim ki; sen mücahidlerin hadiselerinden anlatmadık bir harf bile bırakmadın! Onların işini size ben anlatsaydım, ben de bu kadar anlatırdım! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah benim için yeryüzünü aradan kaldırdı da, onların savaş meydanlarını gözlerimle gördüm! " buyurdu. 170

-------------------------------------

170. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 365. İbn Asâkîr, Târih, c. 1, s. 97, Musa b. Ukbe'den naklen İbn Seyyid, Uyunu'l-eser, c. 2, s. 155, 156, Musa b. Ukbe'den naklen İbn Kayyım, Zadu'l-mead, c. 2, s. 174, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 247, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 189, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 73, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2 s. 276.

Hazret-i Cafer'in Şehitlik Haberinin Ev Halkına Duyuruluşu

Hazret-i Cafer'in zevcesi Esma binti Umeys der ki:

" Cafer ve arkadaşları şehit oldukları zaman, Resûlullah aleyhisselam yanıma geldi.

O gün kırk deri dabaklamıştım.

Ekmeklik hamurumu yoğurduktan sonra, çocuklarımın yüzlerini yıkamış, başlarını tarayıp yağlamıştım. 171

Resûlullah aleyhisselam, bana:

'Ey Esma! Cafer'in çocukları nerede?172 Beni Cafer'in oğullarının yanına götür! ' buyurdu. 173

Ben de, kendisini onların yanına götürdüm. Onları bağrına basıp öptü ve kokla di.

Gözlerinden yaşlar akmaya başladı.

'Yâ Rasûlallah! Babam, anam sana feda olsun! Seni ağlatan nedir?174

Sen, ne için, oğullarıma, yetimlere yaptığın gibi yapıyorsun?! 175

Yoksa, Cafer ve arkadaşlarından sana acı bir haber mi erişti?176

Herhalde, Cafer'den sana birşey erişmiş olmalı?' dedim. 177

Resûlullah aleyhisselam:

'Evet! Onlar bugün şehit oldular! ' buyurdu. 178

'Vâh efendim! Vâh Cafer'im! ' diyerekferyad etmeye başladım. 179 Kadınlar başıma toplandılar. 180

Resûlullah aleyhisselam:

'Ey Esma! Sakın ağzından kaba ve uygunsuz sözler kaçırma ve göğsünü de dövme! ' buyurdu." 181

Abdullah b. Cafer de der ki:

" Resûlullah aleyhisselam, benim ve kardeşimin başımızı okşarken, ben onun yüzüne bakıyordum: Gözlerinden süzülen yaşlar sakalından damlıyordu. 182

'Ey Allah'ım! Cafer hiç şüphesiz sevabın en güzeline doğru ilerleyip vardı, kavuştu.

Sen iyi kullarından ol anları nzürriyetlerine halef olduğun en güzel şeylerle onun zürriyetine de halef ol! ' diyerek dua etti." 183

-------------------------------------

171. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 22, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 766, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 282.

172. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 766, İbn Sa'd, c. 8, s. 282.

173. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 22,

174. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 22, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 161.

175. Yâkubî, Târih, c. 2, s. 65.

176. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 22, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 161.

177. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 766, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 282.

178. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 22, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 766, İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 282.

179. Yâkubî, Târih, c. 2, s: . 65.

180. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 22, Vâkıdî, c. 2, s. 766, İbn Sa'd, c. 8, s. 282.

181. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 766, İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 282.

182. Vâkıdî, c. 2, s. 767, Zehebî, Megâzî, s. 409.

183. Vâkıdî, c. 2, s. 767, İbn Sa'd, c. 4, s. 39, 40, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 371, Zehebî, Megâzî, s. 409.

Peygamberimiz aleyhisselamın Hazret-i Cafer'in Ev Halkı İçin Yemek Hazırlatışı

Esmâ binti Umeys der ki:

" Resûlullah aleyhisselam kalkıp evine gitti. 184 Kızı Fâtıma'nın yanına vardı.

Fâtımâ:

'Vâh amcacığım! ' diyerek ağlıyordu.

Resûlullah aleyhisselam, ona:

'Sen, ağıtçı olarak Cafer üzerine, Cafier gibisine ağla! ' buyurdu. 185

Sonra da:

'Cafer ailesi için yemek yapmayı ihmal etmeyin! 186 Onlar için yemek yapınM 87

Onlar bugün başlarının derdiyle, kaybettikleri aile büyüklerinin acısıyla uğraşıyorlar. 188

Onların başına, kendilerine bakamayacak hal geldi! ' buyurdu." 189

Üç gün, Hazret-i Cafer'in ev halkına yemek yapılıp yedirildi.

Bu, Hâşim oğulları hanedanı arasında sünnet, âdet oldu. 190

Bu, İslâm'da, ölünün ev halkı için yapılan ilkyemekti. 191

Abdullah b. Cafer de, o günlere ait hatıralarını şöyle anlatır:

" Resûlullah aleyhisselam evine girdi ve beni de içeri aldı ve emretti, benim ve ev halkım için yemek yapıldı.

Adam gönderip kardeşimi de getirtti.

Kendisinin yanında yemek yedik.

Vallahi, yediğimiz, tatlı ve mübarek bir yem ekti.

Hizmetçisi Selma hemen arpa kabının yanına vardı. Onu öğütüp kepeğinden ayırdı, pişirdi. Zeytinyağı katüktan sonra, üzerine biber ekti.

Onu, ben ve kardeşim, Resûlullah aleyhisselamla birlikte yedik.

Resûlullah aleyhisselamın evinde üç gün oturduk.

Resûlullah aleyhisselamın kadınlarının evlerinden her birinde kendisiyle birlikte kalıyorduk.

Sonra, evimize döndük.

Resûlullah aleyhisselam, benim ve kardeşim için bir davar işaretleyip gönderdi ve onun üzerine bereket duası yaptı. Ben, o davar kadar bereketli ve verimli ne birşey sattım, ne de satın aldım. 192

Resûlullah aleyhisselam, Cafer'in ev halkının yanına üç gün uğramadı, onları kendi hallerine bıraktı.

Sonra, onların yanına vardı ve:

Kardeşime ağlamayınız artık! Bugünden ve yarından sonra, kardeşimin iki oğluna bakmak da, bana aittir! ' buyurdu.

Bizi, kuş yavrusu gibi, evine getirtti ve:

'Bana bir berber çağırın! ' buyurdu.

Berber çağrıldı. Berber, gelip başımızı tıraş etti.

Resûlullah aleyhisselam:

'Muhammed, amcamız Ebu Talib'e daha çok benziyor!

Abdullah ise, yaratıldığı fizikî yapıca ve huyca, bana daha çok benziyor' buyurduktan sonra, ellerini kaldırdı ve:

'Ey Allah'ım! Cafer'in ev halkına hayırla halef ol!

Abdullah'ın sağ elini, alışverişte mübarek ve verimli kıl! ' diyerek dua etti ve bunu üç kere tekrarladı.

Annemiz gelince, ona bunu anlattım, çok sevindi.

Resûlullah aleyhisselam da, kendisine:

'Sen bu çocukların geçim ve bakımları hakkında hiç endişelenme! Dünyada ve ahirette onların velîsi benim ! 193

Sen de bugünden sonra kardeşime ağlama! ' buyurdu." 194

-------------------------------------

184. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 22.

185. Vâkıdî, c. 2, s. 767, İbn Sa'd, c. 8, s. 282, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 66, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 243, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 370.

186. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 22.

187. Vâkıdı, c. 2, s. 767, İbn Sa'd, c. 8, s. 282.

188. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 22.

189. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 205.

190. Yâkubî, Târih, c. 2, s. 66.

191. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, S. 238.

192. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 767, Beyhaki, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 371, Halebî, İnsânu'l-uyün, c. 2, s. 790.

193. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 37, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 204, 205.

194. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 37.

Hazret-i Cafer'e Ağlamanın Yasaklanışı

Hazret-i Âişe der ki:

" Cafer'in şehit edildiği haberi geldiği zaman, Resûlullah aleyhisselamın çok üzüntülü olduğunu yüzünden anladık. 195

Resûlullah aleyhisselam Mescidinde oturuyor, ben de kapının Resûlullah aleyhisselamı görebileceğim bir aralığından kendisine bakıyordum. 196

O sırada, Resûlullah aleyhisselamın yanına bir adam geldi ve:

'Yâ Rasûlallah! 197 Cafer'e kadınlar ağlayıp duruyorlar 1198 Bizi fitneye düşürdüler! ' dedi.

Resûlullah aleyhisselam:

'Yanlarına dön de, sustur onları! ' buyurdu.

Adam gitti ve geri dönüp geldi. 199

Onları çığlık koparmaktan nehyettiğini ve fakat kendisini dinlemediklerini söyledi. 200

Resûlullah aleyhisselam:

'Dön de, sustur onları' buyurdu. 201

Adamcağız tekrar gitti. İzi sıra geri dönüp geldi ve:

'Vallahi, kadınlar galebe çaldılar! ' dedi. 202

Resûlullah aleyhisselam:

'Dön de sustur onlan! Susmaktan kaçınırlarsa, 203 onların ağızlarına doğru toprak saç! ' buyurdu.

Kendi kendime, o adama:

'Allah cezanı versin! 204

Yüzünü, bumunu yere sürtsün! 205 Sen, vallahi, böyle yapmakla Resûlullah aleyhisselamın buyruğuna boyun eğmeyi terkettin! ?' diyerek söylendim. 206

Anladım ki, adam onların ağızlarına toprak saçacak güçte değil! " 207

-------------------------------------

195. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 4, s. 23, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 767, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 40.

196. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 40, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 87, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 372.

197. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 23, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 767, İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 40, Buhârî, c. 5, s. 87, Beyhakî, c. 4, s. 372.

198. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 40, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 372, Zehebî, Megâzî, s. 408.

199. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 23, Vâkıdî, c. 2, s. 767, İbn Sa'd, c. 4, s. 40, Beyhakî, c. 4, s. 372, Zehebî, s. 408.

200. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 40, Buhârî, c. 5, s. 87, Beyhakî, c. 4, s. 372, Zehebî, s. 408.

201. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 23, Vâkıdî, c. 2, s. 767, Beyhakî, c. 4, s. 372, Zehebî, s. 408.

202. İbn Sa'd, c. 4, s. 40, Buhârî, c. 5, s. 87, Beyhakî, c. 4, s. 372, Zehebî, s. 407.

203. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 23, Vâkıdî, c. 2, s. 767, Beyhakî, c. 4, s. 372.

204. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 23, Vâkıdî, c. 2, s. 767, İbn Sa'd, c. 4, s. 40, Buhârî, c. 5, s. 87, Beyhakî, c. 4, s. 372.

205. İbn Sa'd, c. 4, s. 40, Buhârî, c. 5, s. 87, Beyhakî, c. 4, s. 372.

206. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 23, Vâkıdî, c. 2, s. 767, İbn Sa'd, c. 4, s. 40, 41, Buhârî, c. 5, s. 87, Beyhakî, c. 4, s. 372, Zehebî, s. 408, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 251.

207. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 23, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 251.

Mu'te Mücahidlerinin Medine'de Nasıl Karşılandıkları

Mu'te mücahidleri, Medine'nin yakınına gelmişlerdi. 208

Peygamberimiz aleyhisselam, Medine'deki Müslümanlara:

" Toplanınız da, kardeşlerinizi karşılayınız! " buyurunca, çok sıcak bir gün olmasına rağmen, geride hemen hiç kimse kalmaksızın, Medine'deki Müslümanlar toplandılar. 209

Peygamberimiz aleyhisselam da, hayvanına binip, onlarla birlikte mücahidleri karşılamaya gitti. Çocuklar arkalarından gelip karşılayıcılara kavuşunca, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Çocukları da binitlerinize alınız! Cafer'in oğlunu bana veriniz! " buyurdu.

Abdullah b. Cafer getirilince, Peygamberimiz aleyhisselam onu alıp önüne bindirdi. 210

Mute'den dönen orduya Medine'nin Cüruf mevkiinde kavuştular. 211 Halktan bazıları, gazilerin üzerlerine toprak saçarak:

" Ey kaçaklar! Demek siz Allah yolunda savaşmaktan kaçtınız ha?! " diyerek kınamaya başladılar. 212

Mücahidler, halkın bu davranışından, Peygamberimiz aleyhisselama şikâyet]endiler213 ve:

" Yâ Rasûlalları! Biz kaçaklar mıyız?" dediler. 214

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sizler Allah yolunda savaşmaktan kaçanlar değil, dönüp dönüp vuruşanlarsınız! " buyurdu215 ve halka da:

" Onlar, Allah yolunda savaşmaktan kaçanlar değil, belki, inşaallah, döne döne çarpışanlardır! " buyurdu. 216

Bunun üzerine, halk mücahidleri kınamaktan vazgeçtiler. 217

Mute gazilerinden, evine, ev halkına dönüp kapılarını çaldıkları halde, ev halkı tarafından:

" Demek sen arkadaşlarınla birlikte ilerleyip şehit olmadın ha?! " diye kınanarak kapılan açılmayan, içeri alınmayanlar bile olmuştu. Büyük sahabilerden bazıları utandıklarından dolayı dışarı çıkamayıp evlerinde oturdukları zaman, Peygamberimiz aleyhisselam, onlara:

" Sizler Allah yolunda döne döne çarpışanlarsınız! " diye haber göndermişti. 218

Seleme b. Hişam b. Muğîre'nin hanımı, Peygamberimiz aleyhisselamın zevcesi Hazret-i Ümmü Seleme'yi ziyarete gelmişti. 219

Hazret-i Ümmü Seleme, ona:

" Ben Seleme b. Hişam'ın Resûlullah aleyhisselam ve Müslümanlarla birlikte namaz kıldığını göremiyorum!

Bana bu hususta verebileceğin bir bilgi var mı?220

Yoksa, bir rahatsızlığı mı var?" diye sordu.

Seleme'nin hanımı:

" Hayır! Vallahi, bir hastalığı yok! 221 Fakat, o dışarı çıkamıyor.

Dışarı çıktığı zaman, ona ve arkadaşlarına, halk:

'Ey kaçaklar! Demek, siz Allah yolunda çarpışmaktan kaçtınız ha?! ' diyerek bağırıyorlar! Bunun için, o evinde oturuyor, oturmak zorunda kalıyor" dedi. 222

Hazret-i Ümmü Seleme, bunu Peygamberimiz aleyhisselama haber verdi. Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hayır! Onlar, Allah yolunda döne döne çarpışanlardır! Evinden dışarı çıksın! " buyurdu. 223

-------------------------------------

208. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 24.

209. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 299.

210. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 24, Taberî, Târih, c. 3, s. 110, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 4, s. 253.

211. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 765, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 129.

212. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 24, Vâkıdî, c. 2, s. 765, İbn Sa'd, c. 2, s. 129, Taberî, Târih, c. 3, s. 110, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 374, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 238, Zehebî, Megâzî, s. 410.

213. Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 320.

214. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 792.

215. Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 320, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 2, s. 792.

216. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 24, Vâkıdî, c. 2, s. 765, İbn Sa'd. c. 2, s. 129, Taberî, c. 3, s. 110, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 374, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 238, Zehebî, s. 410.

217. Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 320.

218. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 765, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 793.

219. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 765.

220. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 24, Taberî, Târih, c. 3, s. 110, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 374, 375, Zehebî, Megâzî, s. 411.

221. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 765.

222. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 24, 25, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 765, Taberî, Târih, c. 3, s. 110, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 375, Zehebî, Megâzî, s. 411.

223. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 765.

En Büyük Fethin Arefesinde

Amr b. Âs'ın Zâtü's-Selâsil'e Gönderilişi

Seferin Tarihi, İsmi, Mevkii ve Sebebi

Zâtü's-Selâsil seferi, Hicretin 8. yılında Cumâde'l-âhire ayında vuku bulmuştur. 1

Selsil veya Sülsil, Cüzamların toprağındaki bir suyun ismidir. 2 Suya Selsil veya Silsal ismi de, içimi tatlı ve hoş olup boğazdan kolayca geçtiği için verilmiştir.

Kum yığınlarının birbirleri üzerine zincir gibi sıralanmış bulunmalarının o yere bu ismin verilmesine sebep olduğu da rivayet edilir. 3

Bu sefere de, müşrikler kaçmaktan korkup birbirlerine bağlandıkları için Zâtü's-Selâsil ismi ver-ilmiştir. 4

Lahm ve Cüzam gazvesi denildiği de vardır.

Zâtü's-Selâsil; Beliyy, Uzre ve Benî Kaynların beldelerindendir. 5 Zâtü's-Selâsil, Uzrelerin topraklarından olup, 6 Vâdi'l-kurâ'nın gerisinde, Medine'ye on günlük uzaklıktadır. 7

Peygamberimiz aleyhisselam;

Kudâa. 8

Beliyy, 9

Cüzam, 10

Benî Uzre ve Yemen kabilelerinin11 Medine'yi kuşatmak maksadıyla toplandıklarını haber aldı. Bunun üzerine, Amr b. Âs'ı yanına çağırdı. 12

Ona:

" Ey Amr! Silahını kuşan, yolculuk elbiseni üzerine giy ve hemen yanıma gel! " buyurdu.

Amr b. Âs der ki:

" Resûlullah aleyhisselamın emrini yerine getirdim ve yanına vardım. O sırada, kendisi, gölge bir yere çıkmış, abdest alıyordu. Sonra aşağı indi ve:

'Ey Amr! Allah seni selamete ve ganimete erdirsin diye askerî bir birliğin başında bir yere göndermek istiyor, en iyi dileğimle, senin için ganimet diliyorum! ' buyurdu.

'Yâ Rasûlallah! Ben ganimet için Müslüman olmadım. Ancak, Müslüman olmayı, cihadlara katılmayı ve senin yanında bulunmayı arzulayarak Müslüman oldum! ' dedim.

Resûlullah aleyhisselam:

'Ey Amr! Ganimetin yararlısı, insanın yararlısına ne güzel yaraşır! ' buyurdu." 13

Beliyy oğulları, Âs b. Vâil'in dayıları oluyordu. 14 Amr b. Âs'ın babaannesi, Beliyy kabilesindendi. Peygamberimiz aleyhisselam, bunun için, göndereceği birliğin başına Amr b. Âs'ı komutan yapmak suretiyle Benî Beliyy kabilesini ısındırmak, yumuşatmak istemişti. 15

Giderken de, Beliyy, Uzre ve Belkayn kabilelerine uğrayıp, aradaki akrabalıktan, yardımlarını sağlamaya çalışmasını, 16 aynı zamanda, kendilerini İslâmiyete davet etmesini de Amr b. Âs'a emir buyurdu. 17

Peygamberimiz aleyhisselam, Amr b. Âs için beyaz bir sancak bağladı. Kendisine, bir de siyah bayrak verdi. 18

Kendisini; içlerinde Muhacir ve Ensarın ileri gelenleri ve seçkinleri de bulunan 300 kişinin başına geçirdi. Yanlarında 30 at da bulunuyordu.

Mücahidler, Amr b. Âs'ın kumandası altında yola çıktılar. Gündüzleri gizleniyorlar, geceleri yürüyorlardı.

Aradıkları kavme yaklaştıkları zaman, onların kendileri için büyük bir yığınak yaptıklarını haber aldılar. 20

Akşamleyin, onların yakınlarına varıp kondular. 21 Cüzamların yurdundaki Selsil suyunun üzerinde bulunuyorlardı.

Düşmanların çokluğu, Amr b. Âs'ın gözünü korkuttu. 22

-------------------------------------

1. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 6, İbn Sa'd, Tabakâtü’l -kübrâ, c. 2, s. 131, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 380.

2. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 272, Taberî, Târih, c. 3, s. 104, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 232.

3. Halebî İnsânu’l-uyûn, c. 3, s. 198, 199, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 278.

4. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 75, Halebî, İnsan, c. 3, s. 199, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 278.

5. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 113.

6. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 272. İbn Hazm , Cevâmiu's-Sîre, s. 20.

7. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 131, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 174, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 157.

8. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 770, İbn Sa'd, c. 2, s. 131 , İbn Asâkîr, Târih, c. 1, s. 103.

9. Vâkıdî, c. 2, s. 770, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 75, İbn Asâkîr, c. 1, s. 103.

10. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 381.

11. Yâkubî, Târih, c. 2, s. 75.

12. Vâkıdî, c. 2, s. 770, İbn Sa'd, c. 2, s. 131, İbn Asâkîr, c. 1, s. 103.

13. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 197, 202, Zehebî, Megâzî, s. 429, 430, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 273.

14. Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 4, s. 398, İbn Asâkîr, Târih, c. 1 , s. 104, Zehebî, Megâzî, s. 428, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 273.

15. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 272, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 770, Beyhakî, c. 4, s. 399, 400, İbn Asâkîr, c. 1, s. 104, Zehebî, Megâzî, s. 429.

16. Vâkıdî, c. 2, s. 770, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 131, İbn Asâkîr, c. 1, s. 103, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 157, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 174, 175.

17. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 232.

18. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 770, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 131, Taberî, Târih, c. 3, s. 104, İbn Asâkîr, c. 1, s. 103.

19. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 770, İbn Asâkîr, c. 1, s. 103.

20. Vâkıdî, c. 2, s. 770, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 131, Taberî, c. 3, s. 104, İbn Asâkîr, c. 1, s. 104, İbn Seyyid, c. 2, s. 157, İbn Kayyım, c. 2, s. 174.

21. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 770.

22. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 272, Taberî, c. 3, s. 104, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 399, 400, İbn Asâkîr, c. 1, s. 104, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 232, Zehebî, Megâzî, s. 429, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 273.

Amr b. Âs'a Ebu Ubeyde b. Cerrah'ın Kumandası Altında Takviye Birliği Gelişi

Amr b. Âs, Râfi' b. Mekîs el-Cühenî'yi Peygamberimiz aleyhisselama gönderip. 23 acele yandım istedi. 24

Râfi' b. Mekîs Medine'ye gelip düşmanların büyük bir yığınak yapmış olduklarını ve bunun için yandım istediklerini Peygamberimiz aleyhisselama haber verdi. 25

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, ilk Muhacirlerden Ebu Ubeyde b. Cerrah'ı içlerinde Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer'in de bulunduğu, 26 Muhacir ve Ensarın ileri gelenlerinden ve seçkinlerinden 200 kişinin başına geçirip, yardımcı savaş birliği olarak yola çıkardı.

Amr b. Âs'la buluşup hep birlikte hareket etmelerini ve aralarında anlaşmazlığa düşmemelerini de sıkı sıkı emir ve tenbih etti. 27

Ebu Ubeyde b. Cerrah Amr b. Âs'ın karargâhına varınca, Amr b. Âs, ona:

Sizin de kumandanınız benim! Çünkü, Resûlullah aleyhisselama haber salıp bana yardım etmenizi kendisinden ben istedim. 28 Sen bana ancak yardımcı olmak üzere geldin! " dedi.

Ebu Ubeyde b. Cerrah:

" Hayır! İş öyle değildir. Ben kumandanı bulunduğum birliğin kumandanıyım, sen de kumandanı bulunduğun birliğin kumandanısın! " dedi. 29

Muhacirler de, Amr b. Âs'a:

" Sen ancak maiyyetindeki arkadaşlarının kumandanısın! Ebu Ubeyde de maiyyetindeki Muhacirlerin kumandanıdır! " diyerek, Ebu Ubeyde b. Cerrah'ı desteklediler.

Amr b. Âs, onlara da:

" Siz ancak bana yardım etmelerini istediğim biryardım birliğisiniz! " dedi. 30

Ebu Ubeyde b. Cerrah imam olup halka namaz kıldırmak istediği zaman da, Amr b. Âs, ona:

" Sen benim yanıma ancak yardım için gelmiş bulunuyorsun. Peygamber aleyhisselam seni bana sadece yardım etmek üzere gönderdi. Başkumandan benim! Sen bana imamlık yapmaya yetkili değilsin! " dedi.

Muhacirler:

" Hayır! Sen ancak maiyyetindeki arkadaşlarının kumandanısın! O da (Ebu Ubeyde de), kendi maiyyetindeki arkadaşlarının kumandanıdır! " dediler.

Amr b. Âs:

" Hayır! Sizler ancak bize yardımcılarsınız! " diyerek direndi. 31

Ebu Ubeyde b. Cerrah; güzel, yumuşak huylu, 32 dünya işlerinde uysallık gösteren, güçlük çıkarmayan bir zât idi. Amr b. Âs'ın " Sen ancak benim yardımcımsın! " diyerek direndiğini görünce: 33

" Ey Amr! Bilesin ki, Resûlullah aleyhisselamın bana en son sözü:

'Arkadaşının yanına varınca, birbirinize karşı itaatli olunuz! Aranızda anlaşmazlığa düşmeyiniz! 'emir ve tavsiyesi olmuştur. 34

Eğer sen bana itaat etmezsen, ben sana itaat eder, boyun eğerim! " dedi. 35

Amr b. Âs:

" Öyleyse, ben senin de kumandanınım! Sen benim yardımcımsın! " dedi.

Ebu Ubeyde b. Cerrah:

" Peki! " dedi, 36 kumandanlığı Amr b. Âs'a bıraktı. 37

Bunun üzerine, namazı da Amr b. Âs kıldırdı. 38

Amr b. Âs'ın arkasında namaz kılanların sayısı 500 idi. 39

-------------------------------------

23. Vâkıdî, c. 2, s. 770, İbn Sa'd, c. 2, s. 131, İbn Asâkîr, c. 1, s. 104, İbn Seyyid, c. 2, s. 157, İbn Kayyım, c. 2, s. 175.

24. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 272, Vâkıdı, c. 2, s. 700, İbn Sa'd, c. 2, s. 131.

25. Vâkıdı, Megâzî, c. 2, s. 770.

26. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 272, İbn Asâkîr, Târîh, c. 1, s. 104.

27. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 770, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 131, İbn Asâkîr, c. 1, s. 104, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 157, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 175.

28. Musa b. Ukbe'den naklen Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 273.

29. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 272, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1186, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 400, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 245, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 273.

30. İbn Asâkîr, Târîh, c. 1, s. 104, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1 , s. 5, Musa b. Ukbe'den naklen Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 273.

31. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 771, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 399, İbn Asâkîr, c. 1, s. 104).

32. Vâkıdî, c. 2, s. 771, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 399, İbn Asâkîr, c. 1, s. 104, Zehebî, Megâzî, s. 428, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 5, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 273.

33. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 272, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 245, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 273.

34. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 771, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 399, Zehebî, Megâzî, s. 428, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 273.

35. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. Taberî, Târîh, c. 3, s. 104, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 399, İbn Asâkîr, Târîh, c. 1 , s. 105, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 232.

36. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 272, Taberî, c. 3, s. 104, İbn Esîr, c. 2, s. 232.

37. BeyhakP, Delâil, c. 4, s. 399, Zehebî, Megâzî, s. 428, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 273.

38. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 272, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 771, Taberî, c. 3, s. 104 Beyhakî, c. 4, s. 400, İbn Esîr, c. 2, s. 232, İbn Seyyid, c. 2, s. 157, 158, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 274.

39. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1187, İbn Asâkîr, c. 1, s. 104.

Ebu Ubeyde'nin Amr b. Âs'a Uyuşundan Dolayışı İtirazlara Uğrayışı

Muğîre b. Şube, Ebu Ubeyde b. Cetrah'ın yanına vararak:

" Resûlullah aleyhisselam bize seni kumandan yaptı.

Yanında sana karşı hiçbir yetki bulunmayan filanın oğluna, halkın işi ne diye bırakılıyor?! " dedi.

Ebu Ubeyde b. Cerrah:

" Resûlullah aleyhisselam, bize birbirimize karşı itaatli olmayı emretmiştir.

Ben Resûlullah aleyhisselamın emrine itaat ederim-Amr ona âsi olsa da! " dedi. 40

Amr b. Âs her iki birliğin kumandanı olunca, Hazret-i Ömer'in de buna canı sıkıldı.

Ebu Ubeyde b. Cerrah'a:

" Demek, sen Nâbiga'nın oğluna itaatla, onu hem kendine, hem Ebu Bekir'e, hem de bizlere kumandan yaptın hâ?!

Bu ne biçim görüş?! " dedi.

Ebu Ubeyde b. Cerrah:

" Ey anamın oğlu! Resûlullah aleyhisselam, bana ve ona, birbirimize itaatsizlik etmemeyi emir ve tavsiye buyurdu.

Ben eğer Amr b. Âs'a itaat etmeyecek olursam, Resûlullah aleyhisselama âsi olmuş olacağımdan korktum! " dedi. 41

-------------------------------------

40. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 196, İbn Asâkîr, c. 1, s. 105, İbn Seyyid, c. 2, s. 158, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 175.

41. Zührî, Megâzî, s. 150, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 453, İbn Asâkîr, c. 1, s. 105.

Amr b. Âs'ın Bazı Emir ve Tedbirlerinin Tepkiyle Karşılanışı

İslâm mücahidlerinin vardıkları yer soğuk olduğu için, mücahidler odun toplayarak ateş yakıp ısınmak istediler.

Amr b. Âs onlara engel oldu42 ve:

" Hiç kimse ateş yakmayacaktır! 43 Her kim ateş yakarsa, onu yaktığı ateşin içine atacağım! " dedi. 44

Amr b. Âs'ın bu davranışı, mücahidlerin çok ağırına gitti. 45

Hazret-i Ömer, Hazret-i Ebu Bekir'e:

" Amr b. Âs halkın ateş yakmalarına izin vermiyor!

Onun halka yaptığı şeyi göremiyor musun? Halkın ateşten yararlanmalarına nasıl engel oluyor?! " dedi.

Hazret-i Ebu Bekir, gidip Amr b. Âs'la konuştu. 46

Amr b. Âs:

" Sen beni dinlemek ve bana itaat etmekle emrolündün, değil mi?" diye sordu.

Hazret-i Ebu Bekir:

" Evet! " dedi. 47

Amr b. Âs:

" Öyle ise, emrolunduğunu işle! " dedi. 48

Hazret-i Ömer bunu işitince çok kızdı, hemen yanına varıp ona çatmak istedi. 49

Hazret-i Ebu Bekir engel oldu ve:

" Bırak onu kendi haline! Resûlullah aleyhisselam, onu ancak savaştaki üstün bilgisi yüzünden başımıza kumandan dikti! " dedi. 50

Hazret-i Ömer sustu. 51

-------------------------------------

42. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 770, İbn Asâkîr, Târih, c. 1, s. 104.

43. Zehebî, Megâzî, s. 430, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 44.

44. İbn Asâkîr, Târîh, c. 1, s. 106, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 200, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 279.

45. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 770.

46. Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 279.

47. Hale bi, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 200.

48. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 770, İbn Asâkîr, c. 1, s. 104, Halebî, İnsânu'l-uyun, c. 3, s. 200.

49. Halebî, İnsânu'l-uyun, c. 3, s. 200, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 279.

50. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 44, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 200, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 279.

51. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 200, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 279.

Mücahidlerin Düşman Yurtlarına Akın ve Baskın Yapmaları

Amr b. As, 500 kişilik ordusuyla, gece gündüz ilerleyip Beliyylerin yurtlarına akın ve baskın yaptı.

Fakat, her nereye erişseler, oradaki cemaati dağılmış ve kaçmış buldular.

Beliyy, Uzre ve Belkaynların yurtlarının sonuna kadar varıp dayandılar.

Orada az bir düşman topluluğuna rastladılar. 52

Onlarla bir müddet çarpıştılar, ok atıştılar.

O çarpışmada, Âmir b. Rebia, kolundan okla vuruldu.

Müslümanlar hep birden hücuma kalkınca, düşmanlar dağılıp her tarafa hızla kaçışmaya başladılar. 53

Mücahidler kaçışan halkı takip etmek istedilerse de, Amr b. Âs engel oldu. 54

Amr b. Âs orada günlerce oturdu.

Düşmanların ne topluluklarından, ne de bulundukları yerlerden haber alabildi.

Ancak, etrafa gönderdiği süvariler, bulabildikleri davar ve develeri sürüp getirmekte idiler.

Getirilen deve ve davarlar da, kesilip yenilmekte idi. 55

Kudâa, Âmile, Lanın ve Cüzamlardan biraraya toplanmış olanlardan, çarpışma sırasında pek çoklarının öldürüldüğü ve mallarının iğtinam edildiği, 56 ayrıca, kadın erkek pek çok esirler alındığı ve bundan dolayı bu gazveye Zâtü's-Selâsil denildiği bildihlmektedir. 57

-------------------------------------

52. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 771 , İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 131, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 401, İbn Asâkîr, c. 1, s. 104, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 158, Zehebî, Megâzî, s. 430, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 274.

53. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 771, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 401 , İbn Asâkîr, Târîh, c. 1, s. 104, Zehebî, Megâzî, s. 430, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 274.

54. Helebi, İnsânu’l-uyûn, c. 3, s. 199, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 279.

55. Vâkıdî, c. 3, s. 771, Beyhakî, c. 4, s. 401, İbn Asâkîr, c. 1, s. 104, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 274.

56. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 381.

57. Zührî, Megâzî, s. 150, 151, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 453, 454.

Hazret-i Ebu Bekir ile Hazret-i Ömer'in Yedikleri Etten Telaşa ve Korkuya Düşmeleri

Avf b. Malik el-Eşcaî, bu gazada Hazret-i Ebu Bekir ile Hazret-i Ömer'e arkadaş olmuş, 58 konak yerlerinde onlarla birlikte bulunmuştu.

Avf b. Malik, bir gün ordugâha gitmiş, orada deve kesmek ve etlerini on parçaya ayınp bölüşmek isteyen ve fakat bunu bir türlü beceremeyen bir cemaate rastlamıştı.

Kendisi bu işin ustası idi.

Onlara:

" Bu devenin etini on parçaya ayırıp aranızda bölüştürmek üzere, bana bundan bir parçasını verir misiniz?" dedi.

Onlar:

" Olur! Sana ondan bir parçasını verelim" dediler.

Avf b. Malik eline iki büyük bıçak aldı. Deveyi kesti, parçaladı ve aralarında bölüştürdü. Ondan bir parçasını da kendisi alıp, arkadaşlarının yanına getirdi. Pişirdiler ve yediler.

Hazret-i Ebu Bekir ile Hazret-i Ömer, eti yedikten sonra:

" Ey Avf! Bu et sana nereden geldi?" diye sordular.

Avf b. Malik hadiseyi anlatınca:

" Vallahi, sen bize bunu yedirdiğine iyi etmedin! " dediler ve karınlarına girenden dolayı, korka korka ayağa kalktılar. 59

-------------------------------------

58. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre. c. 4, s. 274, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 773.

59. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 274, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 773, Beyhakî, c. 4, s. 404, 405, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 275.

Hazret-i Ebu Bekir'in Râfi' b. Ebi Râfi'e Öğütleri

Zâtü's-Selâsil seferine katılan mücahidler arasında bulunan Rafi' b. Ebi Râfi' et-Tâî der ki:

" Ben Hıristiyan dininde bulunan bir adamdım, Sercis adıyla anılırdım.

Halka kılavuzluk eder, onlara, şu kum yığınlarının yerlerini gösterirdim.

Cahiliye devrinde, devekuşu yumurtalarının içine su koyar, kum yığınlarının bir köşesine saklardım.

Sonra, halkın develerini yağmalar, kum yığınlarına sokardım. Beni arayıp bulmaya kimse güç yetinemezdi.

Devekuşu yumurtalarının içine koyduğum sulara uğrar, onları çıkarır, içerdim.

Müslüman olduğum zaman, Resûlullah aleyhisselamın Amr b. Âs'ı gönderdiği Zâtü's-Selâsil seferine ben de katılmıştım.

Kendi kendime:

'Vallahi, ben kendime bir arkadaş seçeceğim! ' dedim.

Ebu Bekir'i arkadaş edindim. Hep onun yanında bulunuyordum.

Kendisinin üzerinde, Fedek işi kalın birharmanisi, abası vardı.

İnip konakladığımız yere onu serer, hayvanımıza bineceğimiz zaman, onun uçlarını dikenle iliştirip, elbise yerine üzerine onu giyendi.

Bunun için, kendisine 'Zâtü'l-Abâet= Abalı' denirdi.

Kafile ile Medine'ye yaklaştığımız sırada:

'Yâ Ebâ Bekri Allah'ın senin arkadaşlığını bana yararlı kılması için bana bazı öğütler ve bilgiler versen ya?' dedim.

Ebu Bekir

'Benden sormamış olsan bile, sen şunları muhakkak yapmalısın:

1. Kendisine hiçbir şeyi şerik koşmaksızın Allah'ı tevhid etmeni, bir bilmeni,

2. Namazı kılmanı,

3. Zekatı vermeni,

4. Ramazan orucunu tutmanı,

5. Şu Beytullah'ı hacc ve ziyaret etmeni,

6. Cünüplükten gusledip yıkanmanı,

7. Müslümanlardan iki kişinin bile başına geçmek arzusunda bulunmamanı sana emir ve tavsiye ederim! ' dedi.

Kendisine:

'Ey Ebu Bekir! Vallahi, ben hiçbir zaman Allah'a kimseyi şerik koşmayacağımı umarım.

İnşaallah, namazı da hiçbir zaman bırakmayacağım.

Malım olursa, inşaallah, onun zekatını da öderim.

İnşaallah, Ramazan orucunu da tutacak, hiç bırakmayacağım.

Haccı da, gücüm yeterse, inşaallahu teâlâ yapacağım.

Cünüplük oldukça, inşaallah yıkanıp ondan arınacağım.

İnsanların başına geçmeye gelince; ey Ebu Bekir! Görüyorum ki, halk, Resûlullah aleyhisselam yanında da, insanlar yanında da, ancak bununla şerefleniyorlar!

Sen ise beni ondan nehyediyorsun! ?' dedim.

Ebu Bekir

'Sen benden görüşümü sondun, öğüt istedin. Ben de sana gönüşümü anlatmaya çalıştım.

Sana şunu da haber vereyim ki; Yüce Allah, Muhammed aleyhisselamı, şu İslâm dini ile peygamber gönderdi.

O da, bu din uğrunda, olanca gücü ile çalıştı.

Nihayet, halk ister istemez ona girdiler. Girince de, Allah'a sığınmış, O'nun komşuluğuna ve himayesine girmiş oldular.

Sakın, Allah'ın komşuları hakkındaki ahdini bozayım deme!

Allah ahdini bozanları ukubete uğratır!

Allah'ın, komşuluğundan dolayı gazabı ise çok şiddetlidir! ' dedi.

Yanından ayrıldım.

Resûlullah aleyhisselam Vefât edip Ebu Bekir halkın başına getirildiği zaman, yanına vardım ve ona:

'Ey Ebu Bekir! Sen beni Müslümanlardan iki kişinin bile başına geçmekten nehyetmemiş miydin?! ' diye sondum.

Ebu Bekir

'Evet! Ben bu sözümün üzerinde duruyor, seni şimdi bile ondan nehyediyorum' dedi.

Kendisine:

'Ya seni halkın işini üzerine alıp yürütmeye sürükleyen şey ne ola?' diye sordum.

Ebu Bekir

'Muhammed ümmetinin ihtilaf ve tefrikaya düşüp helak olmalarından korktum. Bunun için, bana tevdi ve emanet ettikleri vazifeden kaçmak, kurtulmak yolunu bulamadım! ' dedi." 60

-------------------------------------

60. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 274, Vâkıdî, Megâiı, c. 2, s. 771, 773.

Amr b. Âs'ın Zâtü's-Selâsil'den Dönerken İhtilam Oluşu ve Gusül Yerine Teyemmümle Namaz Kıldırışı

Mücahidler Zâtü's-Selâsil'den Medine'ye dönerlerken, yolda, çok soğuk bir gecede, Amr b. As ihtil-am oldu.

Arkadaşlarına:

" Siz bana ne dersiniz? Vallahi, ihtilam oldum, düşüm azdı!

Eğer bu soğukta gusleder, yıkanırsam, helak olurum! " dedi.

Su getirtip taharetlendi, abdest aldı. Gusül yerine de, teyemmüm yaptı. 61 Kalkıp arkadaşlarına sabah namazını kıldırdı. 62

Avf b. Malik el-Eşcâîyi de, selametle dönüşlerini ve gazaları sırasında olup bitenleri Peygamberimiz aleyhisselama haber vermek üzere, postacı olarak önden gönderdi. 63

Avf b. Malik der ki:

" Halkın bu seferden dönüşlerinde, Resûlullah aleyhisselamın yanına ilk varan ben oldum. 64 Seher vakti idi. 65 Resûlullah aleyhisselam evinde namaz kılıyordu.

'Esselâmu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh' diyerek selam verdim.

Selam verince, Resûlullah aleyhisselam:

'Sen, Avf b. Malik hâ?' buyurdu. 66

'Evet! Babam, anam sana feda olsun! Benim, Avf b. Malik yâ Rasûlallah! ' dedim. 67

Resûlullah aleyhisselam:

'Sahibü'l-cezur=Deveyi kesip etini bölüştüren deveci hâ?' buyurdu. 68

'Evet! ' dedim. 69

Resûlullah aleyhisselam, selamımı alıp, bana daha fazla birşey söylemedi. 70

'Olan bitenleri bana haber ver! ' buyurdu.

Ben de, giderken bütün olan bitenleri, Ebu Ubeyde b. Cerrahla Amr b. Âs arasında geçenleri ve Ebu Ubeyde'nin ona itaat edişini, uysal davranışını birer birer haberverdim.

Resûlullah aleyhisselam:

'Allah, Ebu Ubeyde b. Cerrah'ı rahmetine gark eylesin! ' buyurdu.

Sonra, Amr b. Âs'ın, cünüb olduğu halde, yanında edeb yerlerini yıkamaya yetecek miktardan fazla su bulunmadığı için bize teyemmümle namaz kıldırdığını;71 Müslümanları ateş yakmaktan ve düşmanları takipten men ettiğini haber verdim. 72

Resûlullah aleyhisselam sustu. 73

-------------------------------------

61. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 773, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 402.

62. Vâkıdî, c. 2, s. 773, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 203, Ebu Dâvud, Sünen, c. 1, s. 92, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 402, Zehebî, Megâzî, s. 431, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 274.

63. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 131, Beyhakî, c. 4, s. 402, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 175.

64. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 272.

65. Vâkıdî, c. 2, s. 773, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 402, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 274.

66. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 274, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 773, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 402, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 274.

67. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 773, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 274.

68. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 274, Vâkıdî, c. 2, s. 773, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 274.

69. Vâkıdî, c. 2, s. 773, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 274.

70. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 274, Vâkıdî, c. 2, s. 773, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 274.

71. Vâkıdî, c. 2, s: . 773, 774, Beyhakî, c. 4, s: . 404, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 274, 275.

72. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 200.

73. Abdurrezzak, Musannef, c. 1, s. 227, Vâkıdî, c. 2, s. 774, Beyhakî, c. 4, s. 402, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 275.

Peygamberimiz aleyhisselamın Amr b. Âs'ı Sorguya Çekişi

Medine'ye döndükleri, geldikleri zaman, Peygamberimiz aleyhisselam, ashabına:

" Amr'ı nasıl buldunuz?" diye sordu.

Sahabiler, onu hayırla andıktan sonra:

" Yâ Rasûlalları! O, cünüb olduğu halde bize namaz kıldırdı! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam, haber salıp Amr b. Âs'ı yanına çağırttı. 74

Gelince, ona, Zâtü's-Selâsil seferi sırasında cünüb olduğu halde teyemmümle kıldırmış olduğu namazı sordu.

Amr b. Âs:

" Seni hak din ve Kitabla peygamber gönderen Allah'a yemin ederim ki; gusletseydim, ölürdüm.

Ben hiçbir zaman soğuğun öylesini görmemisimdir!

Yüce Allah, 'Kendinizi öldürmeyiniz! Şüphe yok ki, Allah sizi çok esirgeyici bulunuyor' (Nisa: 29) buyuruyor" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam güldü.

Başka birşey söylemedi. 75

Peygamberimiz aleyhisselam, Amr b. Âs'ın yaptığını yerinde gördüğünden, kıldırmış olduğu namazı ne iade ettirdi, ne de kendisinden daha fazla izahat istedi. 76

Amr b. Âs, Müslümanlara ateş yaktırmadığı ve düşmanları takip ettirmediği hakkında yapılan şikâyet üzerine de:

" Ey Allah'ın Peygamberi! Müslümanlar azlık idiler. Düşmanın onları az görmelerinden korktum.

Düşmanları takip etmekten de, onları nehyettim. Çünkü, onlar için pusu kurulmuş olmasından, kendilerinin pusuya düşürülmelerinden korktum! " dedi.

Amr b. Âs'ın bu davranışı da Peygamberimiz aleyhisselamın hoşuna gitti77 ve Amr b. Âs'tan şikâyetlenenlere:

" Görüyor musunuz, arkadaşınız hem kendisini, hem sizi nasıl düşünüyor?" buyurdu. 78

Amr b. Âs da, namaz kıldırma hadisesini ve Peygamberimiz aleyhisselamın bu husustaki sorusunu nasıl cevapladığını şöyle anlatır

" Zâtü's-Selâsil Gazvesinde soğuğu pek şiddetli olan soğuk bir gecede ihtilam olmuştum.

Gusledersem ölürüm diye korktum. Teyemmüm ettim. Sonra, arkadaşlarıma sabah namazını kıldırdım.

Resûlullah aleyhisselamın yanına vardığım zaman:

'Ey Amr! Sen arkadaşlarına cünüb iken namaz mı kıldırdın?' diye sordu.

'Evet yâ Rasûlallah! Ben soğuğu pek şiddetli olan bir gecede ihtilam oldum. Eğer gusledersem ölürüm diye korktum.

Yüce Allah'ın, 'Kendinizi öldürmeyiniz. Şüphe yok ki, Allah, sizi çok esirgeyici bulunuyor' [Nisa: 29] buyurduğunu hatırladım, teyemmüm ettim. Sonra, namaz kıldırdım! ' dedim.

Resûlullah aleyhisselam güldü, başka birşey söylemedi." 79

-------------------------------------

74. Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, , c. 3, s. 45.

75. Vâkıdî, c. 2, s. 774, Beyhakî, c. 4, s. 402, Zehebî, Megâzî, s. 431, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 275, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 200.

76. Kâşânî, Bedâyiu's-sanâyi', c. 1, s. 48.

77. Zehebî, Megâzî, s. 430, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 45.

78. Kâşânî, Bedâyiu's-sanâyi', c. 1, s. 48.

79. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 203, 204, Ebu Dâvud, Sünen, c. 1, s. 82, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 402, Zehebî, Megâzî, s. 430, 431, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 274, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 175.

Amr b. Âs'ın Peygamberimiz aleyhisselama En Çok Kimi Sevdiğini Soruşu

Yine Amr b. Âs der ki:

" Resûlullah aleyhisselam beni askerî bir birliğin başında Zâtü's-Selâsil'e göndermişti. Askerî birliğin içinde Ebu Bekir ve Ömer de bulunuyordu.

'Resûlullah aleyhisselamın katında benim yerim daha üstün olmasa, herhalde Ebu Bekir ve Ömer'in başına beni kumandan dikerek göndermezdi! ' diye içime doğdu. 80

Hemen Resûlullah aleyhisselamın yanına varıp:

'Yâ Rasûlallah! Halkın sana en sevgilisi hangisidir?' diye sordum.

'Âişe'dirl' buyurdu.

'Erkeklerden kimdir?' diye sordum.

'Âişe'nin babasıdır! ' buyurdu.

'Ondan sonra kimdir?' diye sordum.

'Ondan sonra Ömer'dir! ' buyurdu.

Birtakım erkeklerin isimlerini daha saydı. 81

Kendi kendime:

'Artık bu sorumu tekrarlamayayım' dedim. 82

Beni en sonraya bırakmasından korkup sustum." 83

-------------------------------------

80. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 400, 401.

81. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 203, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 113, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1856, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 401, Zehebî, Megâzî, s. 429, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 1, s. 280.

82. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 401, İbn Asâkîr, Târîh, c. 1, s. 106, Zehebî, Megâzî, s. 429, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 280.

83. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 113, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 276, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 280.

Ebu Ubeyde b. Cerrah'ın Sîfu'l-Bahr'e (Habat'a) Gönderilişi

Seferin Tarihi, ismi, Mevkii ve Sebebi

Sefer, Hicretin 8. yılında Recep ayında vuku bu I muştur. 84

Bu sefere, Sîfu’l-Bahr= Deniz Sahili ve Habat gazvesi denilir. 85

Sefer sırasında askerler açlıktan ağaç yaprakları yedikleri için, Ceyşü'l-habat=Yaprak Askerleri seferi denildiği de vardır. 86

Habat; lugatta, silkilmiş yapraklar demektir ki, kurutup un gibi incelttikten veya başka birşeyle karıştırılarak su katıldıktan sonra devenin ağzına dökülür. 87

Habat, deniz sahilinde, Kabeliyye nahiyesinde Cüheynelere ait biryer olup, Medine'ye beş günlüktü r. 88

Kabeliyye de, Cüheynelerin Benî Arek kabilesine ait bir dağdır. 89

Peygamberimiz aleyhisselam; Ka'b b. Umeyrln başkanlığı altında 15 kişilik bir irşad birliğini, Şam topraklarından Zât-i Atlah'a göndermişti. 90

Zât-ı Atlanta oturan halk Kudâalardandı ve Sedus adındaki liderin idaresi altında idiler.

İslâm irşad birliği, Zât-ı Atlah'a vardıkları zaman, orada pek çok halkı toplanmış bulmuşlardı. 91

Benî Kudâalar atlar üzerinde gelerek Müslümanları ok yağmuruna tutmuşlar ve hepsini yerlere sermişlerdi.

Benî Kudâaların bu tutum ve davranışları Peygamberimiz aleyhisselama çok ağır gelmiş, onlara askerî bir birlik göndermeye niyetlenmiş ise de, başka biryere çekip gittiklerini haber alınca, onları kendi hallerine bırakmıştı. 92

Cüheyneler, Kudâa kabilelerinden bir kabile idi. 93

Mute savaşında düşmanın 200. 000 kişilik ordular topluluğunun yansını teşkil eden yardımcı Arap askerleri arasındaki Behra, Beliyy, Belkayn gibi kabilelerde Kudâalardan idiler. 94

Amr b. Âs'ınZâtü's-Selâsil'e geldiğini işitince, bunlarda etrafa dağılmışlar, ele geçirilememişlerdi. 95

Peygamberimiz aleyhisselam, Sîfu'l-Bahr'e göndereceği askerî birliğe Ebu Ubeyde b. Cerrah'ı kumandan tayin etti. 96

Peygamberimiz aleyhisselam, Muhacir ve Ensarla karışık olan 300 kişilik birliği, deniz sahilinde Cüheynelerden bir kabileye doğru yola çıkardı. 97

Bunların 310'dan fazla olduğu da rivayet edilir. 98

Bunların içinde Hazret-i Ömer de bulunuyordu. 99

-------------------------------------

84. İbn Sa’d, Tabakâtü'l -kübrâ, c. 2, s. 132, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 381 , Ta beıf, T ârf h, c. 3, s. 104.

85. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 281, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 411, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 113, 114, Taberî, Târih, c. 3, s. 105.

86. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 411. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 114, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1536, İbn Esîr. Nihâye, c. 2, s. 7.

87. F fru zâbâd f, Kâmûsu'l -muhît, c. 2, s. 369.

88. İbn Sa'd, c. 2, s. 132, Yâküt, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 344.

89. Yâküt, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 307.

90. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 6, c. 2, s. 752, İbn Sa'd, c. 2, s. 127, Taberî, Târih, c. 3, s. 103.

91. Taberî, c. 3, s. 103, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 231.

92. Vâkıdî, c. 2, s. 753, İbn Sa'd, c. 2, s. 127, 128, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 2, s. 152 İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 301.

93. Kalkaşandî, Nihâyetü'l-ereb, s. 221.

94. İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2 s. 41.

95. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 771 , İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 131, İbn Seyyid, c. 2, s. 158, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ye'n-nihâye, c. 4, s. 241.

96. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 281, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 774, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 132.

97. Vâkıdî, c. 2, s. 774, İbn Sa'd, c. 2, s. 132, Taberî, Târih, c. 3, s. 104.

98. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 411.

99. Vâkıdî, c. 2, s. 775, İbn Sa'd, c. 2, s. 132, İbn Seyyid, UyÜnu'l-eser, c. 2, s. 158.

Mücahidlere Yol Azıklarının Bölüştürülüşü

Peygamberimiz aleyhisselam, mücahidlere yol azığı olmak üzere bir dağarcık dolusu hurma verdi. 100

Yola devam edildiği sırada azık tükenmeye başlayınca, Ebu Ubeyde b. Cerrah, askerlere, yanlarında ne kadar azık varsa getirmelerini emretti.

Getirilen azıkları bir iki kapta topladı. 101

Onları mücahidlere her gün, azar azar, 102 o da tükenmeye yüz tutunca, birer birer dağıtmaya başladı. 103

Mücahidler her gün aldıkları birer hurmayı küçük çocuğun emişi gibi emiyor, sonra da üzerlerine su içiyorlar, bu da onlara geceye kadar günlük gıdalarının yerine geçiyordu. 104

Sonra, bir tek hurma da bölüştürülmeye başlandı. 105

Nihayet, o da bitti. 106 Onun yokluğunun da acısını çektiler. 107

Abdullah b. Âmir'in bildirdiğine göre; babası Âmirb. Rebia:

" Yavrucuğum! " demiş, " Resûlullah aleyhisselam bizi askerî bir birlik içinde göndermişti.

Bizim bir dağarcık hurmadan başka azığımız da yoktu.

Kumandanımız, bu hurmaları aramızda birer avuç birer avuç bölüştürüyordu. Sonra, birer birer bölüştürür oldu! "

Abdullah b. Âmir:

" Babacığım! Bir tek hurmanın size ne yararı olabilir?" deyince, Âmir b. Rebia:

" Böyle söyleme yavrucuğum! Tükendikten sonra, ona da ihtiyaç duyduk! " demiştir. 108

-------------------------------------

100. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 281, İbn Sa'd, c. 3, s. 411, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1535, Taberî, Târih, c. 3, s. 105, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 4, s. 407, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 232, Zehebî, Megâzî, s. 433, Ebu’l -Fidâ, el -Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 276.

101 Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 306, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 114, Müslim, Sahih, c. 3 s. 1537.

102. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 114.

103. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 306, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 114, Müslim, c. 3, s. 1537.

104. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 311 , Müslim, Sahih, c. 3, s. 1535.

105. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 774.

106. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 281, İbn Sa'd, c. 3, s. 311.

107. Vâkıdî, c. 2, s. 774, İbn Sa'd, c. 3, s. 411 , Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 306, Buhârî, c. 5 s. 114.

108. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 446, Ebu Nuaym, Hilyetü'l-evliya, c. 1, s. 179.

Mücahidlerin Açlıktan, Ağaç Yaprakları Yemeye Başlamaları

Mücahidler yolda son derecede açlık sıkıntısı çektiler. 109 Hatta habat (develerin yedikleri selem ağacının yapraklarını) düşürerek su ile ıslatıp yemeye başladılar. 110 Bundan dolayı, kendilerine " Ceyşü'l-habat" adı verildi. 111 Mücahidlerin avurtları, diken yiyen develerin avurtlarına döndü. 112 Ağızları ve diş etleri cerahatlandı ve iltihaplandı. 113

-------------------------------------

109. Vâkıdî. Megâzî, c. 2, s. 774, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 132, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 114, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1536, Taberî, Târih, c. 3, s. 105.

110. İbn Sa'd, c. 3, s. 411, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 311, Buhârî, c. 5, s. 114, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1535, B. Umdetü'l-kârî, c. 18, s. 16, İbn Hacer, Fethu'l-bârî, c. 8, s. 82.

111. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 411, Buharî, c. 5, s. 114, Müslim, c. 3, s. 1536, İbn Esîr, Nihâve, c. 2, s. 7.

112. Vâkıdî, Megâzı, c. 2, s. 774, Taberî, Târih, c. 3, s. 105.

113. Diyarbekrî, Târihu'l-Hamîs, c. 2, s. 75, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 201.

Mücahidlerden Kays b. Sa'd b. Ubâde'nin Borçla Develer Satın Alarak Mücahidleri Doyuruşu

Mücahidler açlıktan sıkışık duruma düşünce, Kays b. Sa'd b. Ubâde:

" Benden deve karşılığında hurma satın alacak kim var ki, kendisi şuradaki develerinden bana versin de, ben ona Medine'de hurma vereyim?" dedi. 114

Hazret-i Ömer:

" Ne kadar şaşılır şu gence ki, kendisinin hiçbir malı yok iken, başkasının malı üzerinde tasarrufa ve ihsana yeltenmektedir?! " dedi.

Kays b. Sa'd, Cüheynelerden bir adam buldu. 115 Adam, sahil halkındandı. 116 Kays, ona:

" Bana deve sat! Bedelini Medine'de sana yüklerle hurma vererek ödeyeyim! " dedi. 117

Cühenî:

" Ben bu alışverişi yaparım, 118 ama vallahi ben seni hiç tanımıyorum. Sen kimsin?" dedi.

Kays:

" Ben Kays b. Sa'd b. Ubâde b. Düleym'im" dedi.

Cühenî:

" Sen bana nesebini, Sa'd b. Ubâde'nin oğlu olduğunu ne diye önceden bildirmedin.

Yesrib halkının ulusu olan o Sa'd'la aramızda dostluk, kardeşlik vardır! " dedi.

Bunun üzerine, Kays her deveye iki vesk (deve yükü) hurma vermek üzere beş deve satın aldı.

Cühenî, hurmaların Düleym hanedanına ait depolanmış kuru hurmalardan olmasını şart koştu.

Kays:

" Olur! " dedi. 119

Cühenî:

" Sen bunları kabul ettiğine ve yerine getireceğine dair, bana şahit de göster! " dedi.

Kays'ın yanında, Ensardanve Muhacirlerden bazı zâtlar vardı. Hazret-i Ömer, onların arasında bulunuyordu.

Kays:

" Bunlardan, istediğini şahit tut! " dedi.

Hazret-i Ömer:

" Ben bu muameleye şahit olmam! Çünkü, bunun ne ödeme gücü, ne de malı vardır. Mal ancak babasına aittir" dedi.

Cühenî:

" Vallahi, Sa'd b. Ubâde, oğlunun taahhüt ettiği on deve yükü hurma hakkında herhalde bana karşı ahdini yerine getirmezlik etmez! 120 Ben, karşımdakinde güzel bir yüz ve şerefli işler görüyorum! " dedi. 121

Hazret-i Ömer ile Kays arasında ileri geri sözler söylendi. Kays, Hazret-i Ömer'e karşı, sert ve ağır konuştu.

Kays, Cühenî'den aldığı develerden, üç yerde üç gün kesip, etini askerlere dağıttı.

Dördüncü gün, yine, develerden kesip etini askerlere dağıtmak istediği zaman, kumandan Ebu Ubeyde b. Cerrah, Hazret-i Ömer'le birlikte Kays'ın yanına varıp:

" Artık bunları kesmemeni sana tavsiye ederim. Senin ödeyecek şahsî bir malın bulunmadığına göre, sen taahhüdünü yerine getirmemek mi istiyorsun?! " dedi.

Kays b. Sa'd:

" Ey Ebu Ubeyde! Babam Ebu Sabit halkın borcunu öder, yorulanların yük ve ağırlıklarını taşır, açlık zamanlarında yemekler yedirir dururken, Allah yolunda cihada çıkmış bir cemaat için borçlanılmış olan on deve yükü hurmayı ödemeyeceğini mi sanırsın?! " dedi. 122

Ebu Ubeyde b. Cerrah yumuşayıp onu kendi haline bırakmak üzere iken, Hazret-i Ömer

" Onun üzerine düş! Develeri kesmekten vazgeçir! " dedi.

Ebu Ubeyde b. Cerrah ısrar edince, Kays da kalan develeri kesmekten vazgeçti. 123 Kays b. Sa'd'ın Cühenîden aldığı develerin beş değil, daha çok olduğu anlaşılmaktadır. 124 Çünkü, üç defada üçerden dokuz deve kesildiğine ve kesim işi dördüncüde durdurulduğuna 125 ve Kays da Medine'ye iki deve ile döndüğüne göre, Cühenîden satın alınmış olan develerin onbir olması gerekmektedir. 126

-------------------------------------

114. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 775, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 159, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 201.

115. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 775, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 159.

116. Halebî, İnsânu'l-uyÜn, c. 3, s. 201.

117. Vâkıdî, c. 2, s. 775, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 159.

118. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 201.

119. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 775, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 159.

120. Vâkıdî, c. 2, s. 775, İbn Seyyid, c. 2, s. 159, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 201 , 202.

121. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 775.

122. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 775, 776, İbn Seyyid, c. 2, s. 159, Halebî, c. 3, s. 202, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 282.

123. Vâkıdî, c. 2, s. 776, İbn Seyyid, c. 2, s. 159, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 282.

124. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şeridi, c. 2, s. 282, 283.

125. Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 114, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1536, Zehebî, Megâzî, s. 432, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 276, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 176.

126. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 776.

Mücahidlere İkram Edilen Dev Balık

Mücahidler Sîfu'l-Bahr'e, deniz sahiline eriştikleri zaman, 127 orada Yüce Allah mücahidler için denizden dalgalarla bir hayvan çıkarıp sahile attı. 128

Bu, kum tepesi gibi, kocaman bir balık idi. 129

Yanına varınca, onun anber diye anılan kocaman bir deniz hayvanı olduğunu gördüler. 130

Mücahidler, balığın böylesini hiç görmemişlerdi. 131

Bu, karnı yuttuğu balıklarla dolu, bale denilen balina balığı olup, 50 zira (arşın) uzunluğunda idi. 132

Anber, deniz balıklarının en büyüğü idi. Derisinden kalkan yapılırdı. 133

Ebu Ubeyde b. Cerrah:

" Bu, bir hayvan ölüsüdür. 134 Yemeyiniz! " dedi. 135

Sonra da:

" Hayır! Muhakkak ki, biz Resûlullah aleyhisselamın elçileriyiz. 136 Resûlullah aleyhisselamın askerleriyiz. Allah yolunda cihada çıkmış ve açlıktan güç duruma düşmüş bulunuyoruz. 137 Bundan yeyiniz! " dedi. 138

Orada kaldıkları sürece, yarım ay139 veya onsekiz gece140 veya yirmi gece, 141 ondan öküz büyüklüğünde parçalar kestiler, 142 yediler, karınlarını doyurdular. Açlıklarını giderdiler. Yağından da yararlandılar. Bedenleri semizleyip, güçleri yerine geldi. 143

Balığın etinden bir kısmı da, yol azığı olmak üzere, su ile haşlanıp güneşte kurutuldu. 144

Kumandan Ebu Ubeyde b. Cerrah, balığın kaburga kemiklerinden ikisini alıp diklemesine birbirine çattı. 145 Sonra da, en uzun boylu deveye baktı ve onu semerledi. Askerler içinde bulunan en uzun boylu adamı da* o en uzun boylu devenin üzerine bindirdi. 146

Deve üzerindeki adam, dikili kaburga kemiğinin altından geçip gittiği halde, başı dikili kaburga kemiğine dokunmadı! 147

Ebu Ubeyde b. Cerrah, balığın göz çukuruna da, onüç kişi oturtmuştu. 148

-------------------------------------

127. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ. c. 3, s. 411, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 311, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 114, Müslim, c. 3, s. 1535.

128. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 281, İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 411, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 311, Buhârî, c. 5, s. 114, Müslim, c. 3, s. 1535, Taberî, Târih, c. 3, s. 105.

129. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 777, İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 411, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 311 , Buhârî, c. 5, s. 114, Müslim, c. 3, s. 1535.

130. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 411, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 311, Müslim, c. 3, s. 1535.

131. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 311 , Buhârî, Sahih, c. 5, s. 114.

132. İbn Hacer, Fethu'l-bârî, c. 8, s. 83.

133. İbn Esîr, Nihâye, c. 3, s. 306.

134. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 411, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 311, Müslim, c. 3, s. 1535.

135. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 411.

136. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 311 , Müslim, c. 3, s. 1535.

137. İbn Sa'd, c. 3, s. 411, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 31, Müslim, c. 3, s. 1535.

138. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 311, Müslim, c. 3, s. 1535.

139. İbn Sa'd, c. 3, s. 411, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 311, Buhârî, c. 5, s. 114, Müslim , c. 3, s. 1536.

140. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 311, Buhârî, c. 5, s. 114, Müslim, c. 3, s. 1537.

141. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 281, İbn Sa'd, c. 3, s. 411.

142. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 311 , Müslim, Sahih, c. 3, s. 1535.

143. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 281, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 114, Müslim , Sahih, c. 3, s. 1535.

144. Müslim, Sahih, c. 3, s. 1536.

145. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 306, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 114.

* Kays b. Sa'd b. Ubâde (Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 202).

146. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 281, Buhârî, c. 5, s. 114, Müslim, c. 3, s. 1536.

147. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 821, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 777, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 306, Buhârî, c. 5, s. 114.

148. İbn Sa'd. Tabakât. c. 3. s. 411. Ahmed b. Hanbel. c. 3. s. 311. Müslim, c. 3. s. 1536.

Mücahidlerin Yedikleri Balık Hakkındaki Hükmün Ne Olduğunu Peygamberimiz aleyhisselamdan Sormaları

Mücahidler, Sîfu'l-Bahr'de deniz dalgalarının sahile attığı balığı ve ondan kumandanın emriyle yiyip yararlandıklarını anlatarak, 149 onu yediklerinden dolayı ne yapmak gerektiğini Peygamberimiz aleyhisselamdan sordular. 150

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Yiyiniz! O, Allah'ın sizin için denizden çıkardığı bir rızıktır. Yanınızda onun etinden az çok birşey varsa, bize de yedirseniz olmaz mı?" buyurdu. 151 " Olur! " dediler. 152 Bir parça getirdiler. Ondan Peygamberimiz aleyhisselam da yedi. 153

-------------------------------------

149. İbn Sa’d, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 41.

150. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre. c. 4, s. 281.

151. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 411, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 311, 312, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 115, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1536.

152. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 411.

153. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 312, Buhârî, c. 5, s. 115, Müslim, c. 3, s. 1536.

Peygamberimiz aleyhisselamın Kays b. Sa'd'ı ve Onun Hanedanının Cömertliğini Övüşü

Mücahidler, Kays b. Sa'd’ ın açlıkla karşılaşan askerler için develer satın alıp boğazladığını anlattıkları zaman Peygamberimiz aleyhisselam: " Cömertlik zaten bu hanedanın haslet ve adetlerindendir! " buyurdu. 154

Gerçekten de Kays, babası Sa'd, onun babası Ubade, onun babası Düleym, onun babası Harise, onun babası Ebu Huzeyme, onun babası Salebe, onun babası Tarif de çok cömert idiler. 155

Bunlar, Cahiliye çağında, hergün, köşklerinin kulesine çıkıp: " Et yağı ve et isteyen buraya gelsin! " diyerek seslenirlerdi.

Urve b. Zubeyr der ki :

" Ben Sa'd b. Ubade ye yetiştim ki, o, köşkünün üzerinde: Et yağı ve et isteyen ye gelsin! " diyerek sesleniyordu.

Ben ondan sonra oğluna da yetiştim. O da aynen babası gibi, halkı Et yağına ve ete davet ediyordu.

Ben gençtim. Medinede yolda yürüyüp gittiğim sırada, Abdullah b. Ömer, Aliye mevkiindeki arazisine giderken, bana rastladı ve :

" ey delikanlı gel bakalım: Sa'd b. Ubadenin köşkünün üzerinde bir kimsenin seslendiğini görebiliyor musun? dedi. 155

" Hayır! Göremiyorum ! " dedim.

" Doğru söyledin! " dedi. 156

-------------------------------------

154. Taberi Tarih, c. 3, s. 105, İbn Abdilberr, İstiab, c. 3, s. 1290, İbn Esir, Kamil, c. 2, s. 233 , Halebi, İnsanul uyun , c. 3 , s. 203.

155. İbn Habib, Kitabul muhabber, s. 155.

156. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 613-614.

Sa'd b. Ubâde'nin Oğlundan İzahat Alarak Ona Dört Hurma Bahçesi Bağışlaması

Sa'd b. Ubâde, mücahidlerin yolda açlıkla karşılaştıklarını haber aldığı zaman:

" Eğer Kays benim bildiğim Kays ise, onlara muhakkak deve bulup boğazlar! " demişti.

Kays b. Sa'd, yolda kesip mücahidlere yediremediği iki deveyi Medine'ye getirmişti.

Kays babası Sa'd'ın yanına varınca, Sa'd b. Ubâde, ona:

" Askerler açlığa uğradıklarında, onların açlıklarını gidermek için sen ne yaptın?" diye sordu. 157

Kays b. Sa'd:

" Develer boğazladım! " dedi. 158

Sa'd b. Ubâde:

" Develer boğazladığına iyi etmişsin! " dedi. 159

Kays b. Sa'd:

" Sonra, yine açlığa uğradılar! " dedi. 160

Sa'd b. Ubâde:

" Peki! Sen neyaptın?161 Yine develer boğazı asaydın ya! " dedi. 162

Kays b. Sa'd:

" Boğazladım! " dedi. 163

Sa'd b. Ubâde:

" Boğazladığına iyi etmişsin! " dedi. 164

Kays b. Sa'd:

" Sonra, yine açlığa uğradılar" dedi. 165

Sa'd b. Ubâde:

" Peki! Sen ne yaptın?166 Yine develer boğazlasaydın ya! " dedi. 167

Kays b. Sa'd:

" Boğazladım! " dedi. 168

Sa'd b. Ubâde:

" Boğazladığına iyi etmişsin! " dedi. 169

Kays b. Sa'd:

" Tekrar açlığa uğradılar! " dedi. 170

Sa'd b. Ubâde:

" Peki, sen neyaptın?171 Yine develer boğazlasaydın ya! " dedi.

Kays b. Sa'd:

" Develer boğazlamaktan men edildim! " dedi. 172

Sa'd b. Ubâde:

" Seni bundan kim men etti?" diye sordu.

Kays b. Sa'd:

" Kumandan Ebu Ubeyde b. Cerrah! " dedi.

Sa'd b. Ubâde:

" Niçin men etti?" diye sordu.

Kays b. Sa'd:

" Benim malım bulunmadığını söyledi ve 'Mal ancak babana aittir' dedi. Ben de:

'Babam, kendisine en uzak olanların bile borçlarını öder, yorulanların yüklerini taşır, açlığa uğrayanları yedirir dururken, bana gelince mi, bunu yapmayacak?' dedim" dedi.

Sa'd b. Ubâde:

" Dört hurma bahçesi senindir! " dedi.

Bu hususta, Kays için bir de tapu senedi yazdı.

Senedi Ebu Ubeyde b. Cerrah'a götürdü ve onu senede şahit yazdı.

Hazret-i Ömer'e de gitti.

Hazret-i Ömer şahit yazılmaktan kaçındı.

Bu bahçe ve bostanlardan en az 50 deve yükü hurma çıkardı.

Cühenî, Kays'la birlikte Medine'ye gelmişti. Kays, ona borçlu bulunduğu hurma yüklerini yükledi ve sırtına bir de elbise giydirdi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Kays'ın bu tutum ve davranışını işitince: 173

" Muhakkak ki, onun kalbinde ve onun ev halkı ndal 74 cömertlik vardır! " buyurdu. 175

Kays b. Sa'd hastalanıp, ziyaretine gelenlerin gelmekte geciktikleri ve 'Onlar, sana olan borçlarından dolayı yanına gelmeye utanıyorlar! " denildiği zaman:

" Kays'ın herkimde alacağı varsa, Kays o borcu ona helâl kılmış, bağışlamıştır! " diye nida ettirmiş; bunun üzerine, gelen giden ziyaretçilerin çokluğundan, merdiveninin basamakları kırılmıştır! 176

Yüce Allah ondan da. onun babasından da razı olsun!

-------------------------------------

157. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 776, İbn Sa'd, Tabakât. c. 2, s. 160, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 203, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 282.

158. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 776, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 114, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 160, Halebî, İ nsân, c. 3, s. 203, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 282.

159. Vâkıdî, c. 2, s. 776, İbn Seyyid. c. 2, s. 160, Halebî, c. 3, s. 203, Zürkânî, c. 2, s. 282.

160. Buhârî, Sahîh. c. 5, s. 114.

161. Vâkıdî, c. 2, s. 776, İbn Seyyid. c. 2, s. 160, Halebî, c. 3, s. 203, Zürkânî, c. 3, s. 282.

162. Buhârî, Sahîh. c. 5, s. 114.

163. Vâkıdî, c. 2, s. 776, Buhârî, c. 5, s. 114, İbn Seyyid, c. 2, s. 160, Halebî, c. 3, s. 203, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 282.

164. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 776, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 160, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 203, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 203.

165. Buhârî, Sahîh. c. 5, s. 114.

166. Vâkıdî, c. 2, s. 776, İbn Seyyid. c. 2, s. 160, Halebî, c. 3, s. 203, Zürkânî, c. 2, s. 282.

167. Buhârî, Sahîh. c. 5, s. 114.

168. Vâkıdî, c. 2, s. 776, Buhârî, c. 5, s. 114, İbn Seyyid, c. 2, s. 160, Halebî, c. 3, s. 203, Zürkânî, c. 2, s. 282.

169. Vâkıdî, c. 2, s. 776, İbn Seyyid. c. 2, s. 160, Halebî, c. 3, s. 203, Zürkânî, c. 2, s. 282.

170. Buhârî, Sahîh. c. 5, s. 114.

171. Vâkıdî, c. 2, s. 776, İbn Seyyid. c. 2, s. 160, Halebî, c. 3, s. 203 Zürkânî, c. 2, s. 282.

172. Vâkıdî, c. 2, s. 776, Buhârî, c. 5 s. 114, İbn Seyyid, c. 2, s. 160, Halebî, c. 3, s. 203 Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 282.

173. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 776.

174. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 160, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 282.

175. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 776, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 203, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 282.

176. İbn Habib. Kitâbu'l-muhabber. s. 155.

Ebu Katâde'nin Hadıra'ya Gönderilişi

Seferin Tarihi, Mevkii ve Sebebi

Hadıra seferi, Hicretin 8. yılında Şaban ayında vuku bulmuştur. 177 Hadıra; Necd'de Muhariblerin yurtları ndandır. 178 İbnÂmir'in bostanının yanındadır ve Medine'ye uzaklığı yirmi mildir. 179

Benî Gatafanlar, Necd'de Muhariblerin yurdu olan Hadıra'da oturmakta idiler. 180 Hicretin 7. yılında, BenîFezârelerle Cinab'da toplanıp Medine'ye baskın yapmak istedikleri haber alınınca, Beşirb. Sa'd 30 kişilik bir birlikle üzerlerine gönderilmişse de, onların etrafa dağıldıkları görülmüştü. 181

Peygamberimiz aleyhisselam, Ebu Katâdeyi de, 15 kişilik bir birliğin başında, Hadıraya gönderdi. 182

Abdullah b. Ebi Hadrad'ın bildirdiğine göre, gönderirken de:

" Geceleri yürüyünüz, gündüzleri gizleniniz! Dağınık düzenle dört taraftan kuşatarak Gatafanlara birden baskın yapınız. Kadınları ve çocukları öldürmeyiniz! " buyurdu.

Gatafanların nahiyesine varınca, Ebu Katâde, Allah'ın buyruklarını yerine getirmelerini, yasakladıklarından sakınmalarını mücahidlere tavsiye etti. 183

Herkesi, ikişer ikişer arkadaş yaptı. 184

Kumandanın verdiği direktife göre, ölmedikçe, hiç kimse arkadaşından ayrılmayacak, dönünce, arkadaşı hakkında kumandanına bilgi verecek, " Onun hakkında bir bilgim yok! " diyemeyecekti. 185

Kumandan tekbir getirdiği zaman bütün mücahidi er tekbir getirecekler, kumandan hücuma geçtiği zaman da, bütün mücahidler hücuma geçeceklerdi. Kaçan düşmanları yakalamak için arkalarına düşülüp birlikten uzakl aşı İm ayacaktı. 186

Gatafanların yurduna geceleyin varıldı.

Birliğin kumandanı Ebu Katâde, mücahidleri ikişer ikişer keşfe gönderdi. Gönderirken:

" Birbirinizden hiç ayrılmayacaksınız!

Herhangi birinizin yanında arkadaşını göremediğim zaman, ona, arkadaşının ne olduğunu soracağım!

Sakın, kaçanı yakalamak için ardına düşüp birbirinizden uzaklaşmayınız! " dedi. 187

Mücahidler, Gatafanların konak yerini öğrendiler. 138

Yatsı vakti olunca, kumandanı 89 Ebu Katâde kılıcını sıyırdı. Mücahidler de kılıçlarını sıyırdılar. 190

Kumandan tekbir getirdi. Mücahidler de tekbir getirdiler. 191

Kumandan hücuma geçti. Mücahidler de hücuma geçtiler. 192

Benî Gatafanların konak yerindeki büyük bir topluluğa saldırdılar.

Gatafanların savaş erleri mücahidlerle çarpışmaya başladılar.

Gatafanların en şerefli kişileri öldürüldüler. 193

Benî Gatafanlardan, uzun boylu bir adam, kılıcını sıyırıp parlatarak geri geri gidiyor ve:

" Ey Müslüman! Cennete gel! Cennete! " diyordu. 194

Abdullah b. Ebi Hadrad, onun ardına düştü. 195

Abdullah'a, arkadaşı:

" Kumandanımız, kaçanı yakalamak için arkasından gitmeyeceğimiz hakkında bize tenbihatta bulunmuştu. Geri dön! " dedi.

Arkadaşı, Abdullah'ın düşmanın arkasını bırakmadığını görünce de:

" Vallahi, ya geri döneceksin, ya da seni kumandana haber vereceğim! " dedi.

Abdullah, arkadaşının tavsiyesine yanaşmadı ve:

" Vallahi, ben onu takip edeceğim! " dedi ve takip etmeye devam etti. 196

Adam, yine:

" Cennete gel, Cennete! " diyor, mücahidlere hakaret ediyordu. 197

Arkadaşı, Abdullah'a:

" Uzaklaşma! Kumandanımız, kaçanı kovalamaktan bizi men etti! ?

Yâhû! Nereye gidiyorsun?!

Vallahi, Ebu Katâde'nin yanına gittiğim ve seni benden sorduğu zaman, bu yaptığını ona haber vereceğim! " diyerek seslenmekte idi. 198

Abdullah, adama yaklaştı, yetişti ve bir ok atıp onu kafasından vurdu.

Adam, yine:

" Ey Müslüman! Cennete yaklaş! " dedi. 199

Abdullah ona yaklaşmadı. Bir ok daha attı, adamı ölü olarak yere düşürdü. Adamın kılıcını aldı. 200 Başını gövdesinden ayırdı.

Pek çok deve ve davar iğtinam edildi. 201

Abdullah b. Ebi Hadrad, Ebu Katâde'nin yanına varmadan önce, arkadaşıyla buluşup, ona:

" Kumandanım beni senden sordu mu?" diye sordu.

Arkadaşı:

" Evet! Bana ve sana çok kızdı! " dedi ve ganimetlerin biraraya toplandığını, Benî Gatafanların ileri gelenlerinin öldürüldüğünü haber verdi.

Ebu Katâde, Abdullah'ı çok kınadı.

Abdullah; bir adamın ardına nasıl ve niçin düşüp gittiğini, onun söylediklerini, kendisini nasıl öldürdüğünü Ebu Katâdeye birer birer haber verdi.

Esir alınan kadınları hayvanlara bindirdiler. Kınlarına sokulu kılıçları devenin semerine astılar. 202 Medine'ye yöneldiler. 203

İğtinam edilen deve ve davarlar sürülüp Medineye getirildi. Mücahidler arasında bölüştürüldü. 204 İğtinam edilen mallar, 200 deve ile205 1. 000 206 veya 2. 000 davardı. 207

Ganimetin beşte biri ayrıldıktan sonra, kalan beşte dördü mücahidler arasında bölüştürüldü.

Her hisseye ya 12'şerdeve veya bir devenin karşılığı olarak 10 davar hesabıyla tutarları olan davarlar düşmüştü. 208

Benî Gatafanlardan, ayrıca esirler de alınmıştı. 209

Esirler arasında dört de kadın vardı. 210 Bunlar, Benî Gatafanların eşraf ve ileri gelenlerinin kadınları idiler. 211

Esirler mücahidler arasında bölüştürüldüğü zaman, Ebu Katâde'nin hissesine bir kadın düşmüştü. 212

Mahmiyye b. Cez, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelerek:

" Ebu Katâde'nin hissesine bir kadın düşmüş... Allah'ın nasip edeceği ilk ganimetten bana birkadın vermeyi vaad buyurmuştun! " dedi. 213

Peygamberimiz aleyhisselam, Ebu Katâde'ye haber gönderip:

" Senin hissene bir kadın mı düştü?" diye sordu.

Ebu Katâde de:

" Esir kadınlardan bir kadını, ganimetin beşte biri çıkarıldıktan sonra, kendim için almıştım! " dedi. 214

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onu bana bağışla! " buyurdu.

Ebu Katâde de:

" Olur yâ Rasûlallah! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, o kadını Ebu Katâde'den alıp Mahmiyye b. Cez'e verdi. 215

-------------------------------------

177. VâkıdP, Megâzî, c. 1, s. 6, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 132, Belâzurî, Ensâbu'l-eş râf, c. 1, s. 381.

178. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 132, Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 377.

179. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 6.

180. İbn Sa'd, c. 2, s. 132, Belâzurî, c. 1, s. 381.

181. Vâkıdî, c. 2, s. 728, İbn Sa'd, c. 2, s. 120, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 166.

182. İbn Sa'd, c. 2, s. 132, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 161, Zehebî, Megâzî, s. 434, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 191, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 76, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 204, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2 s. 284.

183. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 778.

184. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 778, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 11.

185. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 778.

186. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 778, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 11.

187. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 11.

188. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 778, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s: . 11.

189. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 11.

190. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s: . 778.

191. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s: . 778 Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 11.

192. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s: . 11.

193. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 779, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 132, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 161 , Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 191, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 204.

194. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 778, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s: . 288.

195. Vâkıdî, c. 2, s. 778, Ahmed b. Hanbel, c. 6, s. 11, Zürkânî, c. 2, s. 288.

196. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 11.

197. Vâkıdî, c. 2, s: . 778, 779, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 288.

198. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 778, 779.

199. Vâkıdî, c. 2, s. 778, 779, Ahmed b. Hanbel, c. 6, s. 11.

200. Vâkıdî, Megâzr, c. 2, s: . 779, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 11.

201. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s: . 11.

202. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 779.

203. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 11.

204. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 779, 780.

205. Vâkıdî, c. 2, s. 780, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 132, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 161, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1 , s. 191, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 76, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 204.

206. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 780.

207. İbn Sa'd, c. 2, s. 132, İbn Seyyid, c. 2, s. 161, Kastalânî, c. 1 , s. 191, Diyarbekrî, c. 2, s. 76, Halebî, c. 3, s. 204.

208. Vâkıdî, c. 2, s. 780, İbn Sa'd, c. 2, s. 132, 133, Taberî, Târîh, c. 3, s. 106, İbn Seyyid, c. 2, s. 161 , Halebî, c. 3, s. 204.

209. Vâkıdî, Megâzr, c. 2, s. 780, İbn Sa'd, c. 2, s. 132.

210. Vâkıdr, c. 2, s. 780, Taberî, Târih, c. 3, s. 106, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 285.

211. Taberî, Târih, c. 3, s. 106.

212. Vâkıdî, c. 2, s. 780, İbn Sa'd, c. 2, s. 133, Taberî, c. 3, s. 106.

213. Vâkıdî, c. 2, s. 780, Halebî, İnşân, c. 3, s. 204, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 285.

214. Vâkıdr, Megâzr, c. 2, s. 780.

215. Vâkıdr, Megâzr, c. 2, s. 780, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 133, Taberî, Târih, c. 3, s. 106.

Abdullah b. Ebi Hadrad'ın Gâbe'ye Gönderilişi

Seferin Tarihi, Mevkii ve Sebebi

Gâbe seferi, Hicretin 8. yılında Şaban ayında vuku bulmuştur. 216

Gâbe; Şam yolu üzerinde, Medine yakınında, Medine'ye bir beridlik, 12 millik uzaklıktadır. 217

Sel' dağına uzaklığı 8 mil olup, Medinelilerin mallarının bulunduğu, sık ağaçlı bir yerdir.

Hazret-i Abbas gecenin sonuna doğru Sel' dağına çıkıp Gâbe'deki uşaklarına seslenir, sesini onlara duyururdu. 218

Gâbe, bol suludur. 219

Abdullah b. Ebi Hadrad der ki:

" Benî Cüşem* kabilesinden büyük bir oymağa mensup bulunan Rifaâ b. Kays (veya Kays b. Rifâa) adındaki kişi, kavmi ve kendi adamlarıyla birlikte gelip Gâbe'ye konmuştu. Kaysları* Resûlullah aleyhisselamla savaştırmak istiyordu. Kendisi, Cüşem kabilesi içinde ad ve şan sahibi idi.

Resûlullah aleyhisselam beni çağırdı. Yanıma da, Müslümanlardan iki kişi** kattı ve:

'Şu adamın yanına kadar gidiniz! Ya onu, ya da ondan bana bir haber ve bilgi getiriniz! ' buyurdu.

Bize yaşlı ve ank bir deve verip, birimizi onun üzerine bindirdi.

Vallahi, adamlar arkasından elleriyle itmedikçe, deve ayağa kalkamadı, ayağa da güçlükle kalkabildi.

Bundan sonra, Resûlullah aleyhisselam:

'Bunun üzerine nöbetleşe bininiz ve o (adam)a erişiniz! ' buyurdu.

Hemen yola çıktık.

Yay, ok ve kılıç gibi silahlarımız da yanımızda idi.

Güneş batarken, Benî Cüşemlerin konak yerlerinin yakınında hayvan otlattıkları bir yere vardık.

Ben orada bir köşeye sindim.

İki arkadaşıma da, Benî Cüşemlerin konak yerine yakın bir köşeye sinmelerini emrettim ve:

" Benim konak yerine hücuma geçip tekbir getirdiğimi işittiğiniz zaman, ikiniz de tekbir getiriniz ve benimle birlikte hücum ediniz! ' dedim.

Vallahi, biz böylece Benî Cüşemlerin uykuya dalma veya onlardan bazılarını ele geçirme fırsatını, gece karanlığı bizi bürüyüp açılıncaya kadar bekledik durduk.

Benî Cüşemlerin bu bölgede hayvanlarını otlatan bir çobanları vardı.

Çobanları yanlarına dönmekte gecikince, onun hakkında endişelenmeye başladılar.

Benî Cüşem lerin başkanı olan Rifâa b. Kays kalktı, kılıcını alıp boynuna astıktan sonra:

'Vallahi, ben bu çobanımızın izini izleyeceğim! Muhakkak, onun başına birfelâket gelmiştir! ' dedi.

Yanında bulunan kimselerden bazıları:

'Vallahi, onu izlemeye sen gitme! Senin yerine bizim gitmemiz yeter! ' dediler.

Rifâa b. Kays:

'Vallahi, onu izlemeye benden başkası gitmeyecektir! ' dedi.

'Öyleyse, seninle birlikte biz de gelelim! ' dediler.

Rifâa b. Kays:

'Vallahi, sizden hiç kimse de benim izimden gelmesin! ' dedi ve benim bulunduğum yerden kendisine atacağım okumu yetiştirebileceğim bir yere kadar geldi.

Geçeceği sırada, oku atıp kalbine sapladım.

Vallahi, hiç konuşturmadan üzerine atıldım ve başını kestim.

Konak yerine saldırdım ve tekbir getirdim.

İki arkadaşım da saldırdılar ve tekbir getirdiler.

Vallahi, konak yeri halkı ancak kadınları ve çocuklarıyla yanlarındaki mallarından binecek veya taşınabilecek hafiflikte olanlarını alarak kaçıp kurtulabildiler.

Kendilerinin pek çok deve ve davarlarını sürüp Resûlullah aleyhisselamın yanına getirdik.

Resûlullah aleyhisselam, bu develerin onüçünü bana verdi." 220

-------------------------------------

216. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 233.

217. İbn Sa'd, Tabakatü'l-kübrâ, c. 2, s. 80.

218. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 182.

219. Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 4, s. 1276.

* Benf Cüşem b. Muaviye b. Bekr b. Hevâzinler, Kays b. Aylanlardan idiler (İbn Hazm , Cemhere, s. 270, Kalkaşandî, Mihâye, s. 214).

* Kays b. Aylanlar, Mudar kabilelerinden olup, bunlardan pek çok kabileler türemiştir (İbn Hazm, Cemhere, s. 468, 469, Kalkaşandı, s. 403, 404).

* * Katılanlardan birisi Ebu Katâde idi (İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 233).

220. İbn İshak, İbn Hişam, Sıre, c. 4, s. 278, 279, Taberî, Târîh, c. 3, s. 105, 106, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvre, c. 4, s. 303, 304, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 162, 163 Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye, c. 4, s. 223, 224, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 166, Diyarbekrî, Târılıu'l-Hamîs, c. 2, s. 76, Halebî, İnsanu'l-uyûn, c. 3, s. 205, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 287.

Uyeyne b. Hısn ile Hâris b. Avf'ın Müslüman Olmak Üzere Yola Çıkışları

Uyeyne b. Hısn ile Haris b. Avf; Müslüman olmaya karar vererek, Medine'ye gitmek üzere hazırlanıp yola çıkmışlardı.

Yolda Ferve b. Hübeyretü'l-Kuşeyrîye rastladılar.

Ferve, umre yapmak üzere Mekke'ye gitmekte idi.

Uyeyne b. Hısn ile Haris b. Avf, Ferve ile konuştular. Üzerinde durdukları işi, yapmak istedikleri şeyi ona haber verdiler.

Ferve:

" Bence, şu Hudeybiye musalahası içinde, kavminin ona (Muhammed aleyhisselama) ne yapacağını görünceye ve Kureyşîlerden edineceğim haberi size getirinceye kadar, acele etmeseniz, ağırdan alsanız iyi olur" deyince, Medine'ye gitmeyi geri bıraktılar.

Ferve b. Hübeyre; Kureyş müşrikleriyle görüşüp konuştuktan sonra, Mekke'den dönüşünde, Uyeyne b. Hısn ve Haris b. Avf la buluştu. Onlara Kureyş müşriklerinin durum ve tutumunu bildirdi:

" Gördüm ki; Muhammed'in kavmi, onun muzaffer olacağına kesin olarak kanaat getirmişler!

Onun üzerine yürümeye yeltenir gibi oluyorlar. Fakat, işin sonucunu düşünüp geri duruyorlar! Ayaklarının birini ileriye atarlarsa, diğerini geriye atıyorlar! " dedi. 221

Uyeyne b. Hısn, Ferve ile konuştuktan sonra, Hicretin 8. yılında, Mekke'nin fethinden biraz önce, Medine'ye gelip Müslüman oldu. 222

-------------------------------------

221. Vâkıdî, Megâiî, c. 2, s. 730, 731.

222. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 249, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 331.

Benî Süleymlerden Medine'ye Gelip Müslüman Olanlar

Benî Süleymlerden Kays b. Nuseybe, Medine'ye gelip Peygamberimiz aleyhisselamın konuşmasını dinledi.

Peygamberimiz aleyhisselama bazı şeyler sordu. Aldığı cevaplan ezberledi.

Peygamberimiz aleyhisselam tarafından İslâmiyete davet edilince de, Müslüman oldu.

Kays b. Nuseybe, kavmi olan Benî Süleymlerin yanına döndüğü zaman:

" Ben, Rumların tercemelerini, Farsların fısıltı ve mırıltılarını. Arapların şiirlerini, kâhinlerin kehânetlerini, Himyer dilbazlarının sözlerini dini em isimdir.

Onların sözlerinden, Muhammed'in söylediklerine hiçbir uyanı, benzeyeni yoktur!

Siz beni dinleyiniz de, ondan nasibinizi, payınızı alınız! " diyerek onları İslâmiyete davet ve teşvik etti.

Râşid b. Abdi Rabbih de, Süleymlerin putlarının bakıcısı idi.

Bir gün, iki tilkinin gelip putun üzerine işediğini görünce:

" Üzerine tilkilerin işeyerek horlamış olduğu birşey nasıl Tanrı olabilir?" dedi ve onu kırıp attıktan sonra, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldi.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" İsmin nedir?" diye sordu.

" Gavîb. Abduluzzâ'dır! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Senin ismin Râşid b. Abdi Rabbih'tir" buyurdu.

Râşid, Müslüman oldu. Müslümanlığını İslâm amelleriyle güzeli eştirdi.

Peygamberimiz aleyhisselam, onun hakkında:

" Râşid, Benî Süleymlerin hayırlısıdır! " buyurdu ve onu Benî Süleymlerin sancaktarı yaptı.

Süleymlerin Şerid oğullarından Kıdrb. Ammar da, Medine'ye, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelip Müslüman oldu.

Kavminden 1. 000 atlı getirmek üzere, Peygamberimiz aleyhisselama söz verdi.

Kavminin yanına dönünce, durumu onlara anlattı. Kavminden yüz kişi geri kaldı. Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gitmek maksadıyla 900 kişiyi yanına alarak yola çıktı. Yolda ölüm döşeğine düştü.

Kavminden üç kişiye vasiyette bulundu:

Abbas b. Mirdas'ı 300 kişinin başına geçirdi.

Cebbar b. Hakem'i 300 kişinin başına geçirdi.

Ahnes b. Yezid'i 300 kişinin başına geçirdi ve:

" Boynumdaki va'di yerine getirmek üzere, şu zâtın (Muhammed aleyhisselamın) yanına gidiniz! " dedikten sonra öldü.

Yüce Allah ondan razı olsun.

Peygamberimiz aleyhisselamın Mekke'nin fethine gittiği ve Kudeyd'de bulunduğu sırada, Süleym oğulları, aralarında Abbas b. Mirdas, Enes b. Iyaz ve Raşid b. Abdi Rabbih de olduğu halde, 900 kişilik bir kafile halinde Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldiler ve Müslüman oldular.

Peygamberimiz aleyhisselam, onlara:

" Güzel yüzlü, tatlı dilli, doğru yeminli, imanlı zât nerede?" diye sordu.

BenîSüleymler:

" Yâ Rasûlallah! Allah onu katına davet, o da Allah'ın davetine icabet etti" dediler ve onun hakkında Peygamberimiz aleyhisselama bilgi verdiler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bini tamamlayacak olan ve haklarında bana söz verilmiş bulunan o kişiler nerede?" diye sordu.

" Kabileden yüz kişi Kinanelerle aramızda çıkacak savaştan korkarak geri kaldılar! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" 'Bu yılınızda size Kinanelerden hoşlanmayacağınız hiçbir şey, hiçbir zarar gelmeyecektir! ' diye onlara haber salınız! " buyurdu.

Münakka b. Malik'in kumandası altında, yüz kişi olarak, onlar da Hedde'ye geldiler.

Atların kişnemelerini işitince, Süleym oğulları:

" Yâ Rasûlallah! Bize mi geldiler?! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hayır! Gelenler lehinizedir, aleyhinize değil! Süleym b. Mansur geldi! " buyurdu.

Süleym oğulları, Abbas b. Mirdas'ın kumandası altında, Mekke'nin fethinde ve Huneyn savaşında bulundular. 223

Yüce Allah hepsinden razı olsun!

-------------------------------------

223. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 307, 309.

Mekke'nin Fethi (Hicrî 8. yıl, Ramazan)

Fetih Seferinin Tarihi ve Mevkii

Mekke'nin fethi seferi, Hicretin 8. yılında Ramazan ayında vuku bulmuştur. 1

Mekke; Arap yarımadasının Hicaz bölgesinde olup, Batlamyus'a göre, Mağrib tarafından 78 derece tul, 23 veya 21 derece arz dairesinde, Seratan Burcunun alt noktasında ve ikinci iklimde bulunmaktadır. 2

Mekke; her taraftan yükselen dağlarla çevrili bir vadide kurulmuştur.

Mekke'nin akarsuları yoktur, suyu gökten gelir.

Kuyu suları içinde devamlı olarak içilen Zemzem'den daha tatlısı yoktur.

Mekke'de, çöl ağaçlarıyla tektük hurma ağacından başka, meyve ağaçlarına da pek rastlanmaz.

Fakat, Mekke Hareminin sının dışına çıkılınca, birçok akarsuları, bahçe, bostan ve ekinlikleri bulunan vadilerle karşılaşılır. 3

İbrahim aleyhisselam, zevcesi Hazret-i Hacer'le süt emen oğlu İsmail aleyhisselamı Şam'dan alıp Mekke şehrinin bulunduğu vadiye getirdi.

Onları bugün Mescid-i Haram'ın bulunduğu yerde, Zemzem kuyusunun yukarısındaki büyükçe bir ağacın yanına bıraktı.

O tarihte Mekke'de ne bir kimse, ne de içecek su vardı.

İbrahim aleyhisselam, Yüce Allah'ın emriyle getirdiği Mekke'nin bu ilk sakinlerine, bir kırba su ile bir dağarcık hurma bıraktı.

Kendisi, dönüp Şam'a gitti.

Gideceği sırada, ellerini kaldırarak:

" Ey Rabbim! Zürriyetimden bir kısmını, ekin bitmez bir vadide, Senin dokunulmaz Beyt'inin yanında yerleştirdim.

İnsanlardan bir kısmını, namaz kılmak için, zürriyetimin bulunduğu bu yere meylettir, heveslendir!

Onları her çeşit meyvelerden nzıklandır! Umulur ki, Sana şükrederler" 4 diyerek dua etti.

Onlara Yüce Allah tarafından gönderilen melek (Cebrail aleyhisselam), Zemzem kuyusunun suyunu meydana çıkardı.

Bu ana oğul orada yaşayıp dururlarken, günün birinde, yurt edinmeye çıkan Cürhümilerden bir cemaat, Kedâ yolu ile gelip Mekke'nin alt tarafına kondular.

Onlar, oraya bir kuşun gelip gittiğini görünce:

" Herhalde, şu kuş, su başında dönüp dolaşıyordun Halbuki, biz bu vadide su bulunmadığını biliyorduk" dediler.

Durumu öğrenmek üzere, ayağına çevik bir-iki kişi gönderdiler.

Bunlar dönüp suyun bulunduğunu topluluklarına haber verdiler.

Bunun üzerine, Cürhümîler, Hazret-i Hacerl Zemzem'in başında görünce:

" Bizim de gelip şuraya, senin çevrene konmamıza izin verir misin?" diye sordular.

Hazret-i Hacer:

" Evet! Konabilir ve bir hak iddia etmemek şartıyla bu sudan da yararlanabilirsiniz! " dedi.

Cürhümîler bu şartla oraya kondular.

Hazret-i Hacer de, böylece, ıssızlıktan kurtulmuş oldu.

Cürhümflerin geride kalan cemaatleri de geldiler, Mekke şehir haline gelmeye başladı.

İsmail aleyhisselam, büyüyüp yiğitlik çağına basınca, Cürhüm ilerden bir kızla evlendi.

Daha sonra, İbrahim aleyhisselam Şam'dan geldi. Oğlu ile birlikte, Kabe'yi eski temeli üzerine yeniden çattı. Yüce Allah'ın emriyle, insanlan hacca çağırdı. 5

Cürhümîler, Yemen Kahtanlarından idiler.

Bunlar, Amalika'dan Katura oğullarıyla birlikte Hicaz'a gelmişler, onları hakimiyetleri altına almışlardı. 6

Cürhümiler, o zaman, Mekke'ye yakın bir vadide, 7 Amalika'dan olan bir kısım halk da, yine Mekke çevresinde oturmakta idiler,

O zaman, Mekke; selem ve semüre denilen dikenli ağaçların, çalıların bittiği bir yerdi.

Beytullah'ın yeri ise, kırmızı kesekli, tepemsi bir yer halinde idi. 8

Fethin tek sebebi, Hudeybiye muahede ve musalahasının Kureyş müşriklerince ihlal edilişi, bozuluşu idi.

Hicretin 6. yılında Hudeybiye'de Peygamberimiz aleyhisselamla Kureyş müşrikleri arasında yapılmış olan muahedenin 8 ve 9. maddelerine göre; Peygamberimiz aleyhisselamın da, Kureyş müşriklerinin de akd ve ahdlerine girmek isteyenler, serbest bırakılmışlardı. 9

Muahede ve musâlahayı yazdırma işi bittiği sırada: 10

" Resûlullah aleyhisselamın akd ve ahdine girmek isteyen, girsin! " 11 denilince:

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bu yoldaki taahhüt ve şartlarım, yanıma katılacak olan kişiler hakkında da caridir! " buyurmuştu. 12

Bunun üzerine, Huzâalar, Ka'b oğulları sıçraşmıslar:

" Biz, Muhammed'in akdine ve ahdine gindik! 13 Yâ Rasûlallah! Biz senin yanındayız! 14

Bizim bu sözümüz, gerimizdeki kavmimizden olan kişilerin de adınadır! " demişlerdi. 15

Kureyş müşrikleri de:

" Bizim bu yoldaki taahhüt ve şartlarımız, yanımıza katılacak olan kişiler için de caridir, geçerlidir! " demişlerdi. 16

Bunun üzerine, Bekr oğulları sıçraşıp:

" Biz de, Kureyşîlerin akdine ve ahdine girdik! 17 Bizim bu sözümüz, gerimizdeki kavmimizden olan kişilerin de adınadır! " demişler; 18 böylece, Bekr oğulları Kureyş müşriklerinin, Huzâalar da Peygamberimiz aleyhisselamın akd ve ahdine girmişlerdi. 19

Huzâalar; Peygamberimiz aleyhisselamın dedesi Abdulmuttalib b. Hâşim'in antlaşmalısı, müttefiki idiler.

Abdulmuttalib b. Hâşim'in bu hususta yazdığı yazı, Huzâaların elinde bulunuyordu.

Peygamberimiz aleyhisselam, onu, Hudeybiye günü Übeyyb. Ka'b'a okutturmuştLJ. 20

Abdulmuttalib'in Mekke'deki biricik yardımcısı, savunucusu ve işlerinin görüp gözeticisi olan amcası Muttalib b. Abdi Menaf ölünce, öteki amcası Nevfel b. Abdi Menaf, Abdulmuttalib'in dağ eteklerindeki mülklerini gaspetmiş, Abdulmuttalib bundan dolayı çok bunalmıştı. 21

Abdulmuttalib, Kureyş kavminin ileri gelenlerine gidip, amcasının gasbına karşı kendisine yardım etmelerini istemişse de, 22 onlar:

" Biz seninle amcanın arasına girici değiliz! (Bu, sizin iç işiniz! )" demişlerdi. 23

Bunun üzerine, Abdulmuttalib, Medine'deki Hazrecîlerden, dayılan olan Neccar oğullarına yazdığı bir manzume ile durumu anlatmıştı. Ebu Es'ad en-Neccârî, hemen, 80 süvari ile birlikte yola çıkıp Ebtah'a geldi.

Abdulmuttalib, onun yanına vardı ve:

" Ey dayı! Evime in! " dedi.

Ebu Es'ad:

" Nevfel ile hesaplaşmadıkça, olmaz! " dedi. 24

Kabe'nin yakınında, develerini ıhdırdılar. 25

Kalkanlarını astılar, sırmalı elbiselerini tersine çevirdiler. 26

Nevfel b. Abdi Menaf, o sırada, Hicr'de Kureyşlilerin yaşlılarıyla birlikte oturuyordu. 27

Onları görünce:

" Herhalde bunlar bir kötülük için gelmişlerdir! " dedi. 28

Ebu Es'ad gidip onun başucuna dikildi, kılıcını sıyırdı29 ve:

" Şu Beyt'in Rabbine andolsun ki; ya Abdulmuttalib'e dağ eteklerindeki mülkünü geri vereceksin, ya da seni kılıçtan geçireceğim! " dedi. 30

Nevfel korktu31 ve:

" Şu Beyt'in Rabbine andolsun ki; Abdulmuttalib'e, dağ eteklerindeki mülkünü geri verdim! " dedi. Orada bulunanları da buna şahit tuttu. 32 Yapmış olduğu işten dolayı da özür diledi. Abdulmuttalib'e karşı iyi davranmaya başladı. 33

Bunun üzerine, Ebu Es'ad, Abdulmuttalib'e:

" Haydi, kızkardeşimin oğlu! Evine gidelim! " dedi.

Abdulmuttalib'in evinde üç gün oturdu ve umre yaptı. 34

Huzâalar, Hazrec oğullarının Medine'den gelip Abdulmuttalib'e yardım ettiklerini görünce:

" Vallahi, şu vadide ondan daha güzel, daha nazik, uslu ve yumuşak huylu olan; insanları bozup helak eden kötülüklerin her çeşidinden ondan daha uzak duran bir kimse görmedik.

Hazrecîlerden olan dayıları ona yardım ettiler.

O, onların oğlu olduğu gibi, bizim de oğlumuz bulunuyor. Çünkü, onun dedesi Abdi Menaf, Huzâaların ulu kişisi Huleyl b. Hubşiyye'nin kızı Hubban'ın oğludur.

Keşke ona biz yardım etmiş, kendisiyle ittifak yapmış olsaydık da, biz ondan yararlansaydık, o da bizden yaralansaydı! " dediler.

Huzâaların ileri gelenleri, Abdulmuttalib'in yanına vardılar ve:

" Ey Ebu Haris! Sen, Neccar oğulları cemaatinin oğlu olduğun gibi, bizim de oğlumuzsun! 35

Bizler, bu yerde komşularız. 36

Kureyşîlere karşı kalblerde olan hınç ve kinleri, geçen günler öldürmüş, yok etmiş bulunuyor. 37

Gel, seninle ittifak ve antlaşma yapalım" dediler. 38

Bu teklif Abdulmuttalib'in hoşuna gitti. 39 Huzâaların davetini hemen kabul etti. 40

-------------------------------------

1. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 6, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 373, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 134, 138, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 3, s. 87, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 353, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 58, Taberî, Târîh, c. 125, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 24, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 235, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 242, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 163, Zehebî, Megâzî, s. 449, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 286, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 194, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 79, Halebî, İnşân u'l-uyûn, c. 3, s. 3, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 296.

2. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 181.

3. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 187.

4. İbrahim: 27.

5. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 105, 111, Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 113, 117, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1 , s. 54, 59.

6. Kalkaşandî, Nihâyetü'l-ereb, s. 211.

7. Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 15. s. 1257.

8. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1 , s. 54.

9. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 3, s. 332, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 611, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 97, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 325, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 350.

10. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1 s. 350.

11. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 32, Taberî, Târîh, c. 3, s. 79.

12. Ebu Yusuf, Kitâbu’l-harac, s. 210.

13. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 322, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 612, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 350.

14. Ebu Yusuf, Kitâbu’l-harac, s. 210.

15. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 612.

16. Ebu Yusuf, Kitâbu’l-harac, s. 210.

17. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 332, Vâkıdî, c. 2, s. 612, Belâzurî, c. 1, s. 350, Taberî, Târîh, c. 3, s. 79.

18. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 612.

19. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 32.

20. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 781, 782.

21. Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 69, Taberî, c. 2, s. 177, 179.

22. Taberî, Târîh, c. 2, s. 177, 178, Halebî, İnsânu'l -uyun, c. 3, s. 3.

23. Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 69, 70, Taberî, Târih, c. 2, s. 178, 179.

24. Taberî, Târîh, c. 2, s. 178.

25. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 70, Taberî, Târîh, c. 2, s. 179.

26. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 70.

27. Taberî, Târîh, c. 2, s. 178.

28. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 70.

29. Taberî, Târîh, c. 2, s. 178.

30. Taberî, Târîh, c. 2, s. 178.

31. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 70, Taberî, c. 2, s. 179.

32. Taberî, Târîh, c. 2, s. 178, 179.

33. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 70.

34. Taberî, Târîh, c. 2, s. 178.

35. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 71.

36. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 85, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 71.

37. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 71.

38. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 85, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 71.

39. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 71.

40. İbn Sa'd. Tabakât. c. 1. s. 85. Belâzurî. Ensâb. c. 1. s. 71.

Abdulmuttalib'le Huzâalar Arasında İttifak Antlaşması Yapılışı

Benî Mazin b. Adiyy b. Amr b. Luhayy'lardan:

Verka' b. Abduluzzâ,

Süfyan b. Amr el-Kumeyrî,

Ebu Bişr,

Hacer b. Umeyr el-Kumeyrî,

Hacer b. Abdi Menaf b. Dâtır,

Abduluzzâ b. Kutm el-Mustalakî, ve daha başka ileri gelenlerle birlikte geldiler. 41

Abdulmuttalib de, yanında Muttalib oğullarından bazıları ile birlikte,

Erkam b. Nadle b. Hâşim ve

Ebu Sayfî b. Hâşim'in iki oğlu Dahhâk ve Amr olduğu halde, 7 kişilik bir heyetle42 Dârü'n-Nectv'e'ye girdiler. 43

Birbirlerine yardım ve iyilik yapmak hususunda antlaştılar. 44

Bu antlaşmada ne Abduşşems oğullarından bir kimse bulundu, ne de Nevfel!

Abdulmuttalib ile Huzâalar, aralarında bir de yazı yazıp, Kabe'nin duvarına astılar. 45

Yazıyı yazan, Ebu Kays b. Abdi Menaf b. Zühre b. Kilâb idi. 46

Nevfel b. Abdi Menaf, bunu görünce; o da, bütün Hâşim oğullarına karşı, Abduşşems oğullarıyla ittifak ve antlaşma yaptı. 47

Abdulmuttalib; Huzâalarla yaptığı bu antlaşmaya riayet edilmesini, oğlu Zübeyr'e, söylediği bir manzume ile sıkı sıkı vasiyet etti.

Zübeyr de bunu Ebu Talib'e, Ebu Talib de Hazret-i Abbas'a öylece vasiyet etti. 48

Sözü geçen antlaşma yazısı, kaynaklarımızdan bazılarında kısmen veya tamamen yazılı bulunmakta di r. 49

-------------------------------------

41. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 71.

42. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 85.

43. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 85, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 71.

44. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 85.

45. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 85, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 71.

46. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 71.

47. Taberî, Târîh, c. 2, s. 178, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 3.

48. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 85, 86, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 71, 72.

49. Vâkıdî. Megâzî, c. 2, s. 781, 782, Belâzurî, c. 1 , s. 71, 72, Halebî, c. 3, s. 3, İmta'dan naklen Halebî, c. 3, s. 4, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 288, 289.

Benî Bekrlerle Huzâalar Arasındaki Düşmanlık

Kureyş müşriklerinin müttefiki olan Benî Bekrierin, öteden beri, Huzâalaria aralarında düşmanlık vardı.

Esved b. Rem ed-Di'lî'nin müttefiki olan Benî Hadramilerden Malik b. Abbâd adındaki adam, ticaret maksadıyla yola çıkıp Huzâaların yurtlarının ortasına geldiği sırada Huzâalar tarafından baskına uğratılarak öldürülmüş ve malı da alınmıştı.

Bekr oğulları da, buna karşı, Huzâalardan bir adamı öldürmüşlerdi.

İslâmiyetin Mekke'de zuhurundan biraz önce, Huzâalar da, Benî Kinanelerin eşrafından, Benî Esved b. Rezn ed-Di'lîlerden Selma, Külsûm, Züeyb adlarındaki üç kardeşi Arafat yanındaki harem hudut belliklerinin yanında öldürmüşlerdi.

Cahiliye çağında Benî Bekrierden Esved b. Reznlere-başkalarına üstün tutulmaları sebebiyle-kan bedelinin iki katı ödenirdi. Kendileri ise bunu bir kat olarak öderlerdi.

Benî Bekrlerie Huzâalar birbirlerine karşı böyle kinli ve hınçlı birtutum içindelerken, İslâmiyet araya girdi, onları ister istemez Hudeybiye musalahasına kadar50 oyaladı.

-------------------------------------

50. İbn İshak İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 31, 32, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 781, Taberî, Târih, c. 3, s. 110, 111, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 223, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 239.

Benî Bekrlerden Benî Di'llerin Huzâalardan Öç Almaya Niyetlenmeleri

Benî Bekr kabilesinden Benî Diller; Hudeybiye musalahasıyla birbirlerine karşı güvenç içinde yaşamalarını fırsat bilerek, Benî Esved b. Reznlerden vaktiyle öldürülmüş olan adamlarının öcünü Huzâalardan almak istediler. 51

Benî Dillerin başkanı ve kumandanı Nevfel b. Muaviye, bu yolda bazı girişimlerde bulundu.

Ferve b. Hübeyretü'l-Kuşeyrî, Hicretin 7. yılında umre yapmak üzere Mekke'ye gidince Kureyş müşriki eriyle düşüp kalkmış, onların Peygamberimiz aleyhisselama karşı son derecede düşmanlık beslediklerini görmüş, Kureyş müşrikleri ona:

" Ya senin görüşün nedir? Sen göçebe halkın ulususun" diye sordukları zaman:

" Sizinle onun arasındaki şu musalaha müddeti içinde dâvamızı halledeceğiz. Bütün Arapları kendimize çekeceğiz, sonra da, yurdunun ortasında onunla çarpışacağız! " demiş, Mekke'de bulunduğu müddetçe, Kureyş müşriklerinin danışma meclislerine katılmıştı.

Nevfel b. Muaviye, Ferve'nin Mekke'den geldiğini ve Kureyş müşriklerinin meclislerine katılmış olduğunu işitince, Ferve'nin çölüne indi.

Ferve, Kureyş müşriklerine neler söylediğini, ona haber verdi.

Nevfel:

" O halde, ben sizde muhakkak birşeyler bulacağım demektir.

Bizim için, düşman, yurdu yakın olandır.

Onlar, Muhammed'in heybesi gibidir! İşlerimizden bir harf bile onlara gizli kalmaz! " dedi.

Ferve:

" Kim bunlar?" diye sordu.

Nevfel:

" Kim olacak? Huzâalardır. Hayırsız, kötü Huzâalar! Muhammed'in sağ yanına oturdular! " dedi.

Ferve:

" Bu da ne demek?" diye sordu.

Nevfel:

" Sen Kureyşîlerin Huzâalara karşı bize yardım etmelerini iste ve sağla! Ötesine karışma! " dedi.

Ferve:

" Ben size bu hususta yeterim! " diye söz verdikten ve Nevfel'e yardımlarını sağlamak için Kureyş müşriklerinin Safvan b. Ümeyye, Abdullah b. Rebia ve Süheyl b. Amr gibi ileri gelenleriyle buluştuktan ve onların aradaki muahedeyi bozmanın akıbetinden korktuklarını gördükten sonra, " Kureyş kavminde iş yok! " dedi. 52

-------------------------------------

51. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 32, Taberî, Târih, c. 3, s. 111, İbn Hazm , Cevâmiu's-Sîre, s. 223, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 239.

52. Vâkıdî, Megâzı, c. 2, s. 730, 731.

Huzâalara Saldırmak İçin Bahane Edilen Son Hadise

Huzâalarla Kinaneler arasında en son olarak şöyle bir hadise vuku buldu: Kinanelerden Enes b. Züneym ed-Di'lî, bir gün, söylediği bir şiirle Peygamberimiz aleyhisselamı hiciv ve tahkir edince, Huzâalardan bir genç kızmış, vurup Enes'in başını varmıştı.

Benî Bekrler, Enes'in başının yarılmasını da, Huzâalardan öç almak için bahane etmişlerdir. 53

-------------------------------------

53. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 782, 783, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 353, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 41, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 239, İmta'dan naklen Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 4.

Kureyş Müşriklerinin Nüfâseleri Gizlice Destekleyerek Huzâaları Öldürtmeleri

Şaban ayının başında Benî Bekri erden Nüfâse oğulları, Kureyş müşriklerinin eşrafının yanlan na gittiler.

Müdlic oğulları ise, Hudeybiye muahedesi hükmünü bozmuş olmaktan sakındıkları için, Benî Nüfâselerden uzak durdular.

Nüfâse oğulları, düşmanları olan Huzâalara karşı, kendilerine adam ve silah vererek yardım etmelerini Kureyş müşriklerinden istediler.

Huzâaların vaktiyle adamlarını nasıl öldürmüş olduklarını anlattılar.

Kureyş müşriklerine, aralarındaki akrabalığı ve Hudeybiye muahedesinde nasıl kendilerinin tarafını tutup akd ve ahdlerine girdiklerini, Huzâaların ise Muhammed (aleyhisselam)ın akd ve ahdine girdiğini hatırlattılar.

Bütün Kureyş müşriklerini bu işe seğirtir ve çok istekli buldular.

Ebu Süfyan'a bu hususta danışılmamıştı. Onun bu işten haberi yoktu.

Kureyş müşrikleri, Nüfâse ve Bekr oğullarına, silah, at ve adamlar vererek yardım edeceklerini söylediler.

Yaptıkları yardımı, Huzâalaryüzünden doğabilecek sorumluluktan sakındıkları için, gizli gizli yaptılar.

Huzâalar ise, muahede halinin gereği olarak, herhangi birtopluluğun baskınına uğramak endişesinden uzak ve gafil bulunuyorlardı.

Öyle olmasaydı, düşmanlarına karşı, hazırlıklı ve tetikte bulunurlardı. 54

Huzâalar, Mekke'nin aşağı tarafında Vetir diye anılan mevkide kendilerine ait bir suyun başında oturmakta idiler. 55

Vetir; Arafat dağı ile Edam arasındadır. 56

Edam da, Mekke'nin en meşhur vadilerindendir. 57

Benî Bekr kabilesinden Benî Dillerin başkanı ve kumandanı Nevfel b. Muaviye idi.

Benî Bekrlerin hepsi ona tâbi değillerdi.

Nevfel b. Muaviye; Benî Dillerle Benî Bekrlerden kendisine tâbi olanları yanına alarak Vetir'de suları başında oturan Huzâalara geceleyin birden baskın yaptı. Huzâalardan birisini yakalayıp öldürdü.

İki taraf birbirleriyle çarpışmaya başladılar.

Kureyş müşrikleri de, Benî Bekrleri silahlarla, 58 atlarla, 59 kölelerie60 ve su ihtiyaçlarını karşılamakla desteklediler. 61

İçlerinden bazıları da:

" Bizi şu gece karanlığında hiç kimse görmez. Muhammed, bizim yaptığımızı bilmez! " diyerek, 62 geceleyin gizlice Benî Bekrlerin yanında çarpışmaya katıldılar. 63

Kureyş müşriklerinin ileri gelenlerinden olup, kendilerini bildirmemek için yüzlerini örterek64 gizlice çarpışmaya katılanlar arasında:

Safvan b. Ümeyye, 65

Mikrez b. Hafs,

Huvaytıb b. Abduluzzâ, 66

İkrime b. Ebu Cehil,

Süheyl b. Amr, 67

Şeybe b. Osman... gibi kişiler ve köleleri de bulunuyordu. 68

Benî Bekrlerin baskın gecesinde Huzâalardan ilk yakalayıp öldürdükleri kişi Münebbih adındaki kimse olup, 69 kendisi çok korkak, yüreksiz bir kimse idi.

Benî Nüfâselerin baskına geldiklerini, Münebbih ile onun Temim adındaki arkadaşı görmüşlerdi.

Münebbih, arkadaşıyla birlikte Huzâaları uyarmaya giderlerken, ona:

" Ey Temim! Sen kendini kurtarmaya bak!

Bana gelince, vallahi, ben bir ölü gibiyimdir!

Beni öldürseler de, bıraksalar da birdir. Kalbim neredeyse duracak! " dedi.

Temim hemen kaçıp kurtuldu. Münebbih yakalanıp öldürüldü. 70

Benî Bekrler, Kureyş müşriklerinin yardımlarıyla çarpışmaya devam ederek Huzâalan yerlerinden ayırdılar ve Harem'e kadar sürdüler. 71

Harem sınırını işaretleyen dikilmiş taşlara kadar çarpışmaktan, onlan öldürmekten geri dur-madılar. 72

Harem sınırına varıp dayanınca, Benî Bekrler, kumandanlarına:

" Ey Nevfel! Biz Harem dahiline girmiş bulunuyoruz!

Allah'ından kork! Allah'ından kork! 73

Sen Harem dahiline girdin! 74 Harem'i helâlleştirme! " dediler. 75

Nevfel:

" Ağır bir söz amma, bugün benim için ilah yoktur!

Ey Bekr oğulları! Öcünüzü almaya bakınız!

Vallahi, siz Harem'de hırsızlık yaptığınız (bunda bir sakınca görmediğiniz) halde, orada öcünüzü almak için Huzâaları ne diye öldüremeyesiniz! " dedi. 76

Huzâalar geri çekile çekile Mekke'ye girdiler ve Huzâalardan Büdeyl b. Verkâ ile köle Râfi'in evlerine sığındılar. 77

Büdeyl b. Verkâ'nın evine sığınanlar, Huzâalardan kadınlar, çocuklar ve zayıf kimselerdi.

Benî Bekrler, onlan Büdeyl b. Verkâ'nın evine sığınmak zorunda bıraktılar.

Oraya sokuluncaya kadar da, onlan öldürmekten geri durmadılar. 78 Bu hadise, Hudeybiye muahedesinden onyedi-onsekiz ay sonra idi. 79

-------------------------------------

54. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 783.

55. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 31, 32.

56. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 361, Firuzâbâdi, Kâmûsu’l-muhît, c. 2, s. 158.

57. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 1, s. 125.

58. İbn İshak, İbn Hişam , c. 4, s. 32, Taberî, Târîh, c. 3, s. 111, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 224, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 164, Zehebî, Megâzî, s. 437, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 279.

59. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 783, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 239, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 278.

60. Beyhakî, Sünenü' l-kübrâ, c. 9, s. 120.

61. Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 42.

62. Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 233, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 278.

63. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 32, Taberî, c. 3, s. 111, İbn Hazm, s. 224, İbn Esîr, c. 2, s. 239, İbn Seyyid, c. 2, s. 164, Zehebî, s. 437, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 279.

64. Vâkıdî, c. 2, s. 783, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 134.

65. Vâkıdî, c. 2, s. 783, İbn Sa'd, c. 2, s. 134, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 234, İbn Seyyid, c. 2, s. 164, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 289.

66. Vâkıdî, c. 2, s. 783, İbn Sa'd, c. 2, s. 134, İbn Seyyid, c. 2, s. 164, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 289, 290.

67. Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 234.

68. Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 234, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 289.

69. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 32.

70. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 32, 33.

71. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 32, Taberî, Târîh, c. 3, s. 111, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 244, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 164, Zehebî, Megâzî, s. 437, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 279.

72. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 783.

73. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 32, Vâkıdî, c. 2, s. 783, Taberî, c. 3, s. 111, İbn Hazm, s. 224, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 239, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 164, Zehebî, s. 437, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 279.

74. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 783.

75. Zehebî, Megâzî, s. 437.

76. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 32, Vâkıdî, c. 2, s. 783, Taberî, c. 3, s. 111, İbn Hazm, s. 224, İbn Esîr, c. 2, s. 239, İbn Seyyid, c. 2, s. 164, Zehebî, s. 437, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 279.

77. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 33, Vâkıdî, c. 2, s. 783, Taberî, c. 3, s. 111, İbn Hazm, s. 224, İbn Seyyid, c. 2, s. 164, Zehebî, s. 437, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 279.

78. Musa b. Ukbe'den naklen Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 234, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 281.

79. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 6.

Kureyş Müşriklerinin Yaptıkları İşin Sonucunu Düşünerek Korkuya Düşmeleri

Benî Bekrleri gecelen gizlice desteklemiş olan Kureyş müşriklerinin ileri gelenleri, sabah karanlığında gelip evlerine girmişlerdi. 80

Onlar, geceleyin yaptıkları yardımı hiç kimsenin görmediğini, bunu Peygamberimiz aleyhisselamin bilmediğini, bilemeyeceğini sanıyorlardı. 81

Sabaha çıkıp da, Râfi' ile Büdeyl'in evine sığınmış olan Huzâalardan yirmi erkeğin sığındıkları evin kapılarının önünde boğazlanmış olduklarını görünce, Kureyş müşriklerinin akıllan başlarından gitti, yüreklerine korku düştü. Yaptıklarına çok pişman oldular.

Peygamberimiz aleyhisselamla aralarındaki mütareke ve muahedeyi bu tutum ve davranışlarıyla bozmuş olduklarının anlaşılacağını anladılar. 82

İbn Lût ed-DPlî, söylediği bir şiirde; Huzâalan Râfi' ve Büdeyl'in evlerine sokup onlara uzun günler geçirttiklerini, kendilerini koç boğazlar gibi boğazladıklarını övünerek dile getirir. 83

Beni Bekrier, Huzâalan Budeyl ile Râfi'in evlerinde üç gün hapsettiler. 84

Nevfel b. Muaviye'ye gizlice yardım eden Kureyş müşriklerinden Süheyl b. Amr:

" Sana ve senin adamlarına yaptığımız yardımı gördün!

Huzâalardan sağ kalıp da öldürmek istediğin kimseleri öldürme artık!

Biz onlar hakkında senin bu arzuna uyucu değiliz! Onları bizim için serbest bırak! " dedi.

Nevfel:

" Olur! " dedi ve serbest bıraktı.

Huzâalar çıkıp gittiler.

Kureyş müşriklerinden Haris b. Hişam'la Abdullah b. Ebi Rebia; Safvan b. Ümeyye'ye, Süheyl b. Amr'a ve İkrime b. Ebu Cehil'e gidip:

" Sizin bu yaptığınız şey o mütareke ve muahedeyi bozmaktır! " diyerek, onları Benî Bekrlere yapmış oldukları yardımdan dolayı kınadıktan sonra, Ebu Süfyan'ın yanına vardılar. 85

Ebu Süfyan, o sırada, Şam'dan gelmiş bulunuyordu. 86

Haris b. Hişam'la Abdullah b. Ebi Rebia, ona:

" Bu, düzeltilmesi gereken bir iştir.

Vallahi, bu iş düzeltilmezse, muhakkak, Muhammed ashabıyla birlikte gelip bizi Mekke'den zorla sürer, çıkarır! " dediler.

Ebu Süfyan, karısı Hind binti Utbe'nin bir rüya gördüğünü söyledi ve:

" Doğrusu, o rüya benim hiç hoşuma gitmedi. Ben onu korkunç buldum: Onun başımıza bir kötülük getirmesinden korktum! " dedi.

Kendisine:

" Nasıl bir rüya imiş bu?" diye sordular.

Ebu Süfyan:

" Hind, rüyasında Hacun'dan bir kanın uzun müddet akıp Handeme dağında durduğunu, sonra da bu kanın yok olup gittiğini görmüş! " dedi.

Onlarda bu rüyadan hoşlanmadılar ve:

" Kötü birşey! " dediler.

Ebu Süfyan, işin kendileri için hiç de iyilik getirmeyeceğini anlayınca:

" Bu iş, vallahi, ne içinde bulunduğum, ne de bir müddet bulunup bıraktığım bir iştir. Bunun sorumluluğu, benim üzerime yüklenemez!

Vallahi, bu iş ne bana danışılmıştır, ne de vukuunu işittiğim zaman onu benimsemişimdir!

Vallahi, Muhammed bize savaş açar ve bütün bu işleri benden sanırsa, hakkı vardır!

Herhalde, bu işi haber almadan önce Muhammed'in yanına vanp mütarekenin müddetini arttırmak, muahedeyi yenilemek hususunda kendisiyle görüşmem gerekecek" dedi. 87

Abdullah b. Sa'd b. Ebi Şerh, onlara:

" Benim bu hususta bir görüşüm ve kanaatim vardır ki, ona göre; Muhammed sizin için savaştan daha kolay olan üç şeyden birini seçmekte sizi serbest bırakacak, onlardan birini seçtiğiniz takdirde özrünüzü kabul edecek, size savaş açmayacaktır" dedi.

Müşrikler:

" Nedir bu şeyler?" diye sordular.

Abdullah b. Sa'd:

" Ya Huzâalardan, öldürülen yirmiüç kişinin kan bedellerinin gönderilmesini, yahut aramızdaki muahedeyi bozan kimselerle ittifak ve ilişkinin kesilmesini, ya da size karşı savaşılmasını kabul edersiniz!

Bunlardan hangisi elinizden gelir?" dedi.

Süheyl b. Amr:

" Benî N üfâseler hakkındaki ahd ve akdden geri durmak, bize hepsinden kolay gelir! " dedi.

Şeybe b. Osman:

" Benî N üfâselere kızdın da, dayıların olan H uzâalan korudun!

Onları öldürmek bizim için daha hayırlı, daha kolaydır! " dedi.

Kurata b. Abdi Amr:

" Hayır! Vallahi, biz ne kan bedeli öderiz, ne de Nüfâseler hakkındaki ahd ve akdimizden el çekeriz!

Fakat, biz onunla [Muhammed aleyhisselamla demek istiyor! ] savaşırız! " dedi.

Ebu Süfyan:

" Bu görüş, hiçbir şey değildir!

Bizim için yerinde ve uygun olan görüş; Kureyşîler ahdi bozmak veya mütareke süresini kesmekle suçlanıyorsa, bunu bizim nza ve muvafakatimizi almadan, bize danışmadan bir cemaat yapmışsa, bundan bize ne?' diyerek inkâr yolunu tutmaktır! " dedi.

Kureyş müşrikleri:

" Yerinde olan görüş işte budur! Daha başkası yok! " dediler. 88

Bütün olan bitenleri inkâr yoluna saptılar.

Ebu Süfyan:

" Ben bu işte hiç bulunmadım. Bu hususta benimle bir görüşme de yapılmadı.

Doğrusu, yaptığınız bu işi ben hiç beğenmedim! Size bundan dolayı karanlık bir gün geleceğini sanıyorum! " dedi.

Kureyş müşrikleri, Ebu Süfyan'a:

" Sen Muhammed'e git! 89 Muahedeyi yenile! Halkın arasını bul! 90

Vallahi, biz muahedeyi bozmadık! Çarpışma yapmadık! Ancak, onlara yardım ettik: Onların su ihtiyaçlarını karşıladık! " dediler. 91

Bununla beraber, Huzâalara karşı Benî Bekrlere yaptıklan yardımla muahede hükmünü bozmuş olmaktan da korktular durdular. 92 Çok pişman oldular.

Peygamberimiz aleyhisselamın, savaşmadıkça, kendilerini bırakmayacağını anladılar. 93

-------------------------------------

80. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s783.

81. Vâkıdî, c. 2, s. 783, 784, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 6, Halebî, İnsânu'l-uyün, c. 3, s. 4, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledün-niye Şerhi, c. 2, s. 290.

82. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 783, 784.

83. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 34, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 792.

84. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 792.

85. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 784, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 290.

86. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 374.

87. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 785.

88. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 787, 788, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 290.

89. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 788.

90. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac. s. 212, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1 , s. 44.

91. Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 44.

92. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 212.

93. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 784, 785.

Huzâaların Yardım Dileklerini Peygamberimiz aleyhisselamın Medine'den Cevaplayışı

Peygamberimiz aleyhisselamın zevcesi Hazret-i Meymûne binti Hâris'in bildirdiğine göre; Peygamberimiz aleyhisselam, onun evinde gecelediği ve namaz için kalkıp abdest aldığı sırada, üç kere:

" Lebbeyk! Lebbeyk! Lebbeyk! (Davetine icabet ediyorum! Davetine icabet ediyorum! Davetine icabet ediyorum! )"

Üç kere de:

" Nusirte! Nusirde! Nusirte! (Sen yardım olundun gitti! Sen yardım olundun gitti! Sen yardım olundun gitti! )" buyurdu.

Hazret-i Meymûne:

" Sen sanki bir insanla konuşuyorsun! Yanında bir kimse mi var?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Şu Ka'b oğullarının recez okuyucusu, feryad ederek bana sesleniyor ve imdatlarına yetişmemi istiyor! Kendilerine karşı Kureyşflerin Benî Bekrlere yardım ettiklerini söylüyor! " buyurdu. 94

Peygamberimiz aleyhisselam, hadisenin vuku bulduğu gecenin sabahında da, Hazret-i Âişe'ye:

" Huzâalarda bir hadise çıktı! " buyurdu. 95

Hazret-i Âişe:

" Yâ Rasûlallah! Kılıç kendilerini yok etmişken, Kureyşîler, seninle aralarındaki muahedeyi bozmaya mı kalkıştılar dersin?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onlar, Allah'ın olmasını dilediği iş için, muahedeyi bozdular! " buyurdu.

Hazret-i Âişe:

" Yâ Rasûlallah! Bu iş hayırlı mıdır, yoksa zararlı mıdır?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hayırlıdır! " buyurdu. 96

-------------------------------------

94. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 784, 785.

95. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 784, 785.

96. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 784, 785.

Huzâaların Medine'ye Gelişi

Aradan üç gün geçmiş, Peygamberimiz aleyhisselam halka sabah namazını kıldırmıştı. 97

Arkası halka dönük olarak Mescidde oturuyordu.

Kureyş müşriklerinin Benî Bekrleri gizlice desteklemesi ile Benî Bekrler Huzâaları yenip onlardan öldüreceklerini öldürdükleri ve böylece Peygamberimiz aleyhisselamla aralarındaki ahd ve misakı bozdukları zaman, Amr b. Salim el-Huzâî, 98 yanına Huzâalardan kırk süvari alarak, başlarına gelenleri anlatmak ve yardımını dilemek üzere99 Medine'ye, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldi ve başucunda durdu. 100

Amr b. Salim, şairdi. 101

Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelince, söylemiş olduğu şiirini okumasına izin istedi. Peygamberimiz aleyhisselam izin verince, şiirini okudu.

Okuduğu şiirinde meal olarak şöyle diyordu:

" Ey Rabbim! Ben, bizim babamızla onun babası arasındaki eski ittifakı anıyor ve yardımını diliyorum!

O zaman, biz doğurucu (ana) mevkiinde idik. Sen ise oğul mevkiinde idin (bizden doğdun)*

Sonra, Müslüman olduk ve sana yardımdan el çekmedik!

Öyleyse, Allah'ın sana hazırlamış olduğu yardımla, bize yardım et, destek ol!

Allah'ın kullarını çağır, acele gelip, imdadımıza yetişsinler!

İçlerinde Allah'ın Resûlü de olduğu; yapılan zulme öfkesinden renkten renge girdiği, savaşmaya hazırlandığı ve büyük bir ordunun başına geçmiş bulunduğu halde, denizler gibi köpükler saçarak akıp gelsinler!

Çünkü, Kureyşîler sana verdikleri sözde durmadılar; seninle yaptıkları en sağlam misakı bozdular: Bizi Mekke'nin aşağı tarafındaki yerimizde gözetlediler, gafil avladılar. Halbuki, onlar hem çok zayıf ve önemsiz, hem de sayıca çok az idiler.

Benim kimseyi yardıma çağırmayacağımı, çağıramayacağımı sandılar*

Bizi Vetir'de, geceleyin uykuda iken, birden baskına uğrattılar.

Bizi, Müslüman olduğumuz halde, rükû ve sücud halinde iken öldürdüler! " 102

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Siz bu hususta kimi suçluyor, suçlu buluyorsunuz?" diye konuştu.

Amr b. Salim:

" Benî Bekrleri! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hepsini mi?" diye sordu.

Amr b. Salim ve yanındakiler:

" Hayır! Suçladığımız, onların amca oğulları Benî Nüfâselerdir! Kavmin başkanı da, Nevfel b. Muaviyetü'd-Di'lîdir! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bu, Benî Bekri erden bir kabiledir.

Ben Mekkelilere adam gönderip bu işi onlara soracak, kendilerini bazı hususları seçmekte muhayyer kılacağım! " buyurdu. 103

ŞairHassân b. Sabit de, söylediği birşiirde, Benî Ka'blardan (Huzâalardan) birçok kişilerin kılıçları kınlarına sokulu olduğu halde Mekke Bathâ'sında öldürülüp bırakıldıklarını açıklar. 104

Öldürülenler, yirmi 105 veya yirmiüç kişi idi. 106

Peygamberimiz aleyhisselam, Amr b. Sâlim'in şiirini dinledikten sonra, ridasının eteğini toplayarak ayağa kalktı ve kalkarken de:

" Eğer kendime yardım ettiğim şeylerle Benî Ka'blara yardım etmezsem, ben de yardım görmeyey-im! 107

Varlığım Kudret Elinde bulunan Allah'a andolsun ki; kendimi ve ev halkımı koruduğum şeylerle, bunları da koruyacağım! 108

Huzâalar bendendir, ben de Huzâalardanım! 109

Ey Amr b. Salim! Sen yardım olundun gitti! " buyurdu.

O sırada, Peygamberimiz aleyhisselama, gökte bir bulut göründü. 110 Gök, gürlemeğe başladı.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bu gök gürlemesi, Benî Ka'blara (Huzâalara) yardıma işarettir. 111 Bu bulut, yağmur yağdırırcası-na Benî Ka'blara yardım olunacağına işarettir" buyurdu. 112

Hazret-i Âişe'nin bildirdiğine göre; Peygamberimiz aleyhisselam Benî Ka'blara (Huzâalara) yapılana o kadar kızmıştı ki, o güne kadar, hiç bu kadar kızdığı görülmemişti. 113

-------------------------------------

97. Taberânî, Mu'cemu's-sagîr, c. 2, s. 73, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1 , s. 192, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 77.

98. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 36.

99. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 789, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 134.

100. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 36.

101. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 293.

* Abdi Menaf oğullarının annesi de, Kusayy'ın annesi de Huzâalardandı.

* Yahut: " Sen kimseyi yardıma çağıramayacaksın sandılar" (Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 213).

102. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 36, 37, Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac, s. 213, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 789, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 353, 354, Taberî, Târîh, c. 3, s. 111, Taberânî, Mu'cem u's-sagîr, c. 2, s. 74, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 6, 7, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1175, 1176, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 240, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 164, 165, Zehebî, Megâzî, s. 437, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 278, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 178, 179.

103. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 786, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 292.

104. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 40, Taberî, c. 3, s. 113, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 283.

105. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 784, Halebî, İnsânu'l-uyün, c. 3, s. 4.

106. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 784, Halebî, c. 3, s. 4, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 290.

107. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 791, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 134.

108. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 374.

109. Halebî, İnsânu'l-uyün, c. 3, s. 5.

110. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 37, Taberî, Târîh, c. 3, s. 112, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 7, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 240, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 2, s. 165, Zehebî, Megâzî, s. 437 Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 279, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 179.

111. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac, s. 213.

112. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 37, Taberî, c. 3, s. 112, Beyhakî, c. 5, s. 7, İbn Esîr, c. 2, s. 240, İbn Seyyid, c. 2, s. 165.

113. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 161, İbn Hacer, Metâlibu'l-âliye, c. 4, s. 240, 241.

Kureyş Müşriklerine Mektup Gönderilişi

Peygamberimiz aleyhisselam, Kureyş müşriklerine bir yazı gönderdi.

Gönderdiği yazısında şöyle buyurdu:

" ... Bundan sonra derim ki; siz ya Benî Bekrlerle olan ittifakınızdan vazgeçersiniz, ya da Huzâalardan öldürülmüş olanların diyetlerini (kan bedellerini) ödersiniz!

Bunlardan birini yerine getirmeyecek olursanız, sizinle çarpışacağımı bildiririm! " 114

Peygamberimiz aleyhisselamın bu mektubunu, Kureyş müşriklerine, ashabdan Damrâ götürdü.

Damrâ, Kureyş müşriklerine, kendilerinin üç şeyden birini seçmekte muhayyer bırakıldıklarını; ya öldürülen Huzâaların kan bedellerini ödemek veya Benî Bekr ve Benî Nüfâselerle olan ittifak, ahd ilişkilerini kesmek zorunda bulunduklarını, ya da Hudeybiye muahedesini bozan kötülükleri yüzünden kendileriyle çarpışılacağım kendilerine tebliğ etti. 115

Kurata b. Abdi Amr b. Nevfel b. Abdi Menaf:

" Benî Bekrier, uğursuz, yaramaz bir kavimdir. 116

Benî Bekrlerden Nüfâseler de, yoksulluk ve darlık içindedirler. 117

Huzâalardan öldürülenlerin kan bedellerini biz ödeyemeyiz. Bunu ödemeye kalkmak, bizde tüy tozak bırakmazın8

Nüfâselerie ittifak ve ahd ilişkilerimizi kesmemize gelince; Araplar içinde, Nüfâseler kadar şu Beytullah'ı hac ve ziyaret eden, Beytullah'ı tazime onlar kadar özenen bir kavim yoktur.

Onlar, bizim müttefiklerimizdir. 119

Biz, onlarla olan ittifak ve ilişkilerimizi kesmeyiz. 120

Fakat, biz onunla [Muhammed aleyhisselamla demek istiyor] savaşacağımızı bildirelim! " dedi.

Damrâ, hemen geri dönüp, Kureyş müşriklerinin söylediklerini Peygamberimiz aleyhisselama haber verdi.

Kureyş müşrikleri, elçiyi bu biçimde reddettiklerine pişman oldular.

Hudeybiye muahedesini yenilemek üzere, Ebu Süfyan b. Harb'i Peygamberimiz aleyhisselama gönderdiler. 121

Ebu Süfyan'a:

" Muahedeyi yenile. Mütareke süresini de uzat" dediler. 122

-------------------------------------

114. İbn Hacer, Metâlibu'l-âliye, c. 4, s. 243.

115. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 786, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, s. 8, s. 40, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 292.

116. İbn Hacer, Metâlibu'l-âliye, c. 4, s. 243.

117. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 786, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 292.

118. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 786, İbn Hacer, Metâlib, c. 4, s. 243, Zürkânî, c. 2, s. 292.

119. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 786, 787, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 292.

120. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 787, İbn Hacer, Metâlib, c. 4, s. 243, Zürkânî, c. 2, s. 292.

121. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 787, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 44, Zürfcânf, c. 2, s. 292.

122. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 791.

Ebu Süfyan Medine Yolunda

Ebu Süfyan, azadlısıyla birlikte iki hayvana binip Medine'ye doğru hızla yol almaya başladı.

Mekke'den yola çıkıp Peygamberimiz aleyhisselama doğru gidenlerin ilkinin kendisi olduğunu sanıyordu. 123

Amr b. Salim ve arkadaşlarından sonra, Büdeyl b. Verkâ da, Huzâalardan bazılarıyla birlikte, Medine'ye, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldiler124 ve Peygamberimiz aleyhisselama seslendiler.

Peygamberimiz aleyhisselam o sırada yıkanıyordu. Onlara:

" Sizin davetinize icabet ediyorum! " buyurdu. 125

Büdeyl b. Verkâ, Kureyş müşriklerinin yardımlarıyla Benî Bekrlerin Huzâaları nasıl öldürdüklerini Peygamberimiz aleyhisselama haber verdikten sonra, Mekke'ye dönmek üzere Medine'den ayrıldı.

Peygamberimiz aleyhisselam, ashabına:

" Ebu Süfyan, Hudeybiye muahedesini sağlamlaştırmak ve mütareke süresini uzatmak için yanınıza gelmek üzere bulunuyor gibidir! 126 Fakat, istediğini elde edemeden, öfke ile geri dönüp gidecektir! " buyurdu 127

Amr b. Salim ile arkadaşları, Ebvâ'ya gelince, dağılıp yoldan sapmışlar, sahile doğru gitmişlerdi.

Büdeyl ile arkadaşları ise, yola devam ettiler. 128

Usfan'da Ebu Süfyan'la karşılaştılar.

Ebu Süfyan, onun Peygamberimiz aleyhisselamın yanından geldiğini sanıyordu ve kendisine:

" Ey Büdeyl! Nereden geliyorsun?" diye sordu. 129

Sorusunu Büdeyl'in yanındakilere de yöneltti ve:

" Bana Yesrib'den (Medine'den) haber veriniz?" dedi.

Onlar:

" Bu hususta bizde bilgi yok! " dediler.

Ebu Süfyan, onların bu işi gizli tuttuklarını anladı.

Kendilerine:

" Yesrib hurmasından, yanınızda var mı? Biraz da bize yedirseniz olmaz mı?" diye sordu.

" Hayır! " dediler. 130

Ebu Süfyan, daha açık olarak:

" Ey Büdeyl! Muhammed'in yanına vardın mı?" diye sordu.

Büdeyl:

" Hayır! 131 Şu vadinin içindeki Huzâaların yanına gitmiştim. 132

Oradaki Huzâa ve Ka'blar arasında bir kıtal hadisesi üzerine çıkan anlaşmazlığı düzeltip giderdim! " dedi.

Ebu Süfyan:

" Vallahi, ben senin iyi bir arabulucu olduğunu bilmiyordum! " dedi.

Sonra, onlarla birlikte öğle sohbeti ve dinlenmesi yaptı.

Büdeyl ile arkadaşları kalkıp Mekke'ye doğru yol almaya başladılar. 133 Ebu Sülyan:

" Eğer Büdeyl Medine'den geliyorsa, muhakkak, hayvanı hurma çekirdeği yemi yemiştir" dedi. 134

Kalkıp onların konak yerlerine, 135 Büdeyl'in devesinin çöktüğü yere vardı. Devesinin dışkısını alıp ezdi. İçinde, hurma çekirdeği yemi bulunduğunu gördü. 136

Konak yerlerinde de, Medine'nin kuş gagalarına benzeyen meşhur hurmasının çekirdeklerini buldu. 137

" Allah'a yemin ederim ki; Büdeyl, Muhammed'in yanından geliyor! " dedi. 138

Büdeyl ile arkadaşları, hadise gününün sabahında Mekke'den çıkıp Medine'ye gitmişlerdi. 139

-------------------------------------

123. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 784, 786.

124. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 7, 8, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 240, Zehebî, Megâzî, s. 437, 438.

125. İbn Esrr. Kâmil, c. 2, s. 241.

126. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 37, Taberî, Târîh, c. 3, s. 112, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 224, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 7, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 241, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 165, Zehebî, Megâzî, s. 438, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye, c. 4, s. 280.

127. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 791, Halebî, İnsânu'l-uyün, c. 3, s. 6.

128. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 791.

129. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 37, 38, Taberî, Târîh, c. 3, s. 112, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 8, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 241, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 165, Zehebî, Megâzî, s. 438, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 280.

130. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 791, 792.

131. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 38, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 792, Taberî, c. 3, s. 112, İbn Seyyid, c. 2, s. 165.

132. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4 s. 38, Taberî, Târîh, c. 3, s. 112.

133. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 792.

134. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 38, Taberî, c. 3, s. 112, İbn Esîr, c. 2, s. 241, İbn Seyyid, c. 2, s. 165.

135. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 792.

136. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 38, Taberî, c. 3, s. 112, Beyhakî, c. 5, s. 8, İbn Seyyid, c. 2, s. 165, Zehebî, s. 438, Ebu’l-Fida, c. 4, s. 280

137. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 792.

138. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 38, Taberî, c. 3, s. 112, Beyhakî, c. 5, s. 8, İbn Seyyid, c. 2, s. 165, Zehebî, s. 438, Ebu'l-Fida, c. 4, s. 280

139. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 792.

Ebu Süfyan'ın İşlenilen Cinayeti Gözardı Etmeye Çabalayışı

Ebu Süfyan Medine'ye gelip kızı Üımımü Habibe'nin evine girdi. Ki, Ümmü Habibe, Peygamberimiz aleyhisselamın zevcesi idi.

Ebu Süfyan Peygamberimiz aleyhisselamın döşeğine oturmak isteyince, Hazret-i Ümmü Habibe döşeği hemen dürüp babasını onun üzerine oturtmadı.

Ebu Süfyan:

" Ey kızcağızım! Sen bu döşeği mi benden esirgedin, yoksa beni mi bu döşekten esirgedin; anlayamadım! " dedi.

Hazret-i Ümmü Habibe:

" Hayır! Bu, Resûlullah aleyhisselamın döşeğidir! 140 Müşrik onun üzerine oturamaz! 141

Sen müşriksin! Necissin! Bunun için, seni onun döşeğine oturtmak istemedim! " dedi.

Ebu Süfyan:

" Vallahi, ey kızcağızım! Benim evimden ayrıldıktan sonra sana kötülük gelmiş! Sen kötüleşmişsin! " dedi. 142

Hazret-i Ümmü Habibe:

" Hayır! Allah bana kötülüğü değil, İslâmiyeti nasip etti!

Sen ise, işitmez, görmez, taştan yontulmuş puta hâlâ tapıp duruyorsun! ?

Babacığım!

Senin gibi, Kureyşîlerin ulusu ve yaşlısı olan kişi143 nasıl olur da İslâmiyete uzak kalır?! " dedi. 144

Ebu Süfyan:

" Yazıklar olsun sana! Demek, ben senden bunu da (bu azarı da) mı işitecektim ha?!

Ben atalarımın tapageldiklerini bırakacağım da, Muhammed'in dinine mi tâbi olacağım?! " dedi. 145

Hazret-i Ümmü Habibe'nin evinden çıkıp gitti. 146

Doğruca Mescide, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına vardı. 147

Ebu Süfyan, kızı Hazret-i Ümmü Habibe'nin yaptıklarını ve kendisinin de ona:

" Sen o bıraktığım gibi kalmamışsın. Araplığı bırakmışsın! " dediğini anlattı.

Peygamberimiz aleyhisselam, gülümseyerek, ona:

" Yâ Ebâ Hanzale! Sen demek ona böyle söyledin hâ?" buyurmakla yetindi. 148

Ebu Süfyan:

" Yâ Muhammedi Ben Hudeybiye barışında bulunamamıştım.

O muahedeyi berkiştirve mütareke müddetimizi de uzat! 149

Gel! Aramızdaki muahedeyi bir yazı ile yenileyelim?" dedi. 150

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Ebu Süfyan! Sen bunun için mi geldin?" diye sordu.

Ebu Süfyan:

" Evet! " dedi. 151

Peygamberimiz aleyhisselam:

Biz, o aramızdaki ahd üzerinde duruyoruz! 152 Yoksa, siz bir hadise çıkarıp onu bozdunuz mu?" buyurdu. 153

Ebu Süfyan:

" Allah korusunu 54 Hayır! Öyle birşey olmamıştır! 155

Biz, ahdimizin ve barışımızın üzerinde duruyoruz. Biz, ona ne aykırı davranışta bulunuruz, ne de onu değiştiririz" dedi. 156

Peygamberimiz aleyhisselam da:

" Biz de, Hudeybiye gününde yaptığımız mütareke ve musalahanın üzerinde duruyoruz! Ona ne aykırı davranışta bulunuruz, ne de onu değiştiririz! " buyurdu. 157

Ebu Süfyan muahedeyi yenilemek hususundaki dileğini tekrarladı. 158

Fakat, Peygamberimiz aleyhisselam ona hiçbir cevap vermedi. 159

Bundan sonra, Ebu Süfyan, Hazret-i Ebu Bekir'in yanına gitti ve Peygamberimiz aleyhisselamla konuşmasını istedi160 ve:

" Ey Ebu BekirM 61 Aramızdaki muahedeyi yenilen 62 Mütareke müddetimizi uzatM 63 Halkın arasını bul! " dedi. 164

Hazret-i Ebu Bekir:

" Ben bu işi yapamam! 165 Bu, bana ait bir iş değildir. Allah'a ve Allah'ın Resûlüne ait bir iştir. 166

Sen Ömer'le de buluş! " dedi. 167

Ebu Süfyan:

" Öyleyse, beni himayeye alır ve bunu halkın içinde açıklar mısın?" diye sordu. 168

Hazret-i Ebu Bekir:

" Biz, ancak Resûlullah aleyhisselamın himaye ettiğini himaye edebiliriz! " dedi. 169

Ebu Süfyan, Hazret-i Ebu Bekir'den sonra, Hazret-i Ömer'e gitti. 170

Ona da, Hazret-i Ebu Bekir'e söylediği gibi söyledi: 171

" Muahedeyi yenile, halkın arasını düzelt! " dedi. 172

Hazret-i Ömer:

" Demek muahedeyi bozdunuz hâ?173

Eğer ondan yeni birşey kalmışsa, Allah onu da yok etsinM 74

Onun sağlam, 175 bitişik176 olan tarafı varsa, Allah onu da kesip atsın. 177

Ben sizin için mi Resûlullah aleyhisselama gidip şefaat dileyeceğim?178 Ben mi bu işi yapacağım?! 179

Vallahi, ben küçücük bir karıncadan başkasını bile bulamasam, yine, ondan yararlanmaya çalışır, sizinle çarpışırım! " dedi. 180

Ebu Süfyan, Hazret-i Ömer'den bu sözleri işitince:

" Sen de akrabalarından kötülükle cezalanasın! 181

Vallahi, kavmine karşı senin kadar katı ve kötü davranan görmedim! " dedi. 182

Kendi kendine de:

" Ben bugünkü gibi çetin bir gün görmedim!

Bir kavim bir kavme karşı başka bir kavmi silah ve yiyeceklerle destekleyecek olursa, muahedeyi bozmuş olacakları tabiîdir! " diyerek söylendi. 183

Ebu Süfyan, Hazret-i Osman'a gitti ve:

" Şu cemaat içinde, bana akrabalık yönünden senden daha yakın bir kimse yoktur.

Sen şu mütarekeyi uzat ve muahedeyi yenile! Çünkü, sahibin seni hiçbir zaman reddetmez!

Vallahi, ben Muhammed'in ashabına yaptığı kadar çok ikram yapan hiçbir kimse görmemişimdir" dedi.

Hazret-i Osman:

" Ben ancak Resûlullah aleyhisselamın himayesinde bulunanı himaye edebilirim! " dedi. 184

Ebu Süfyan, Ensarın ileri gelenlerinden Sa'd b. Ubâde'nin yanına vardı ve:

" Ey Ebu Sabit! Sen ikimizin arasındaki dostluğu biliyorsun!

Ben senin için Mekke Haremimizde bir himayeciyim!

Sen şu memleketin (Medine'nin) ulu kişi sisin!

İki taraf halkını himayene al, mütareke müddetini uzat! " dedi.

Sa'd b. Ubâde:

" Ey Ebu Süfyan! Ben ancak Resûlullah aleyhisselamın himayesinde olanları himaye edebilirim.

Resûlullah aleyhisselama karşı hiç kimse himayeye alınamaz! " dedi. 185

Ebu Süfyan, bundan sonra, Hazret-i Ali'nin evine gitti.

O sırada, Hazret-i Fâtıma Hazret-i Ali'nin yanında bulunuyor ve henüz bir çocuk olan Hazret-i Hasan da önlerinde gezip duruyordu. 186

Ebu Süfyan:

" Ey Ali! Şu cemaat içinde akrabalık yönünden bana en yakın olan sensin! Ben bir iş için gelmiştim.

Umduğumu elde edemeden, geldiğim gibi geri dönüp gideceğim.

Resûlullaha gidip benim için şefaatçi ol! 187 Araya girip, kavmine karşı himayeci ol. Onlar için, muahede ve mütareke yazısını yeniletil 88

İki taraf arasında himayeci, arabulucu ol da, Muhammed'le mütareke müddetinin uzatılmasını konuşup sağla! " dedi. 189

Hazret-i Ali:

" Bu, bana ait bir iş değildir. Allah'a ve Allah'ın Resûlüne ait bir iştir. 190

Allah senin iyiliğini versin ey Ebu Süfyan! Vallahi, Resûlullah aleyhisselam bir işe karar verdi mi, 191 onu muhakkak yapar. 192

Resûlullah aleyhisselama ait bir iş hakkında ben hüküm veremem! 193

Biz bu iş hakkında onunla da konuşamayız. 194

Hiç kimse, onun istemediği şeyi konuşamaz! " dedi. 195

Ebu Süfyan, Hazret-i Fâtıma'ya dönerek:

" Ey Fâtıma! Sen, kavminin kadınları arasında büyüklüğünü gösterecek bir iş yapmak istemez misin?" dedikten sonra, ona da Hazret-i Ali'ye söylediği gibi söyledi 196 ve:

" Sen iki taraf halkını himayene alıp uzlaştırsan da, Araplar içinde büyük kadınların hayırlısı olsan olmaz mı?" dedi. 197

Hazret-i Fâtıma:

" Ben ancak bir kadınım! " dedi.

Ebu Süfyan:

" Senin himayeci olman caizdir. 198 Nitekim, kızkardeşin (Zeyneb), Ebu'l-Âs b. Rebi'i himayesine almıştı. 199 Bunu Muhammed de caiz görmüştü. 200 Buna aykırı davran il mam ıştır" dedi. 201

Hazret-i Fâtıma:

" Bu, bana ait bir iş değildir. Allah'a ve Allah'ın Resûlüne ait bir iştir. 202

Ben Resûlullah aleyhisselama ait bir iş hakkında hüküm veremem" dedi. 203

Bunun üzerine, Ebu Süfyan:

" Ey Muhammed'in kızı! Şu yavrucuğuna emretsen de, iki taraf halk arasında himayeci olduğunu söylese olmaz mı?

O, böyle yaparsa, kendisi, zamanın sonuna kadar Arapların ulusu olur! " dedi.

Hazret-i Fâtıma:

" Vallahi, benim bu yavrum ne halk arasında himayeci olacak yaşa gelmiştir, ne de Resûlullah aleyhisselama karşı bir kimse himayeye alınabilir! " dedi. 204

Ebu Süfyan, Hazret-i Ali'ye dönerek:

" Ey Hasan'ın babası! Bana karşı, işlerin çok zorlaşmış olduğunu görüyorum.

Sen bana bir öğüt ver! 205 Senin bu husustaki görüşün nedir? Zorlaşmış bulunan şu işimi bir kolaylaştı r!

Sence, benim için yararlı olabilecek işi, çareyi bana emret! " dedi. 206

Hazret-i Ali:

" Ben şu gündeki kadar, senin gibi, ne yapacağını şaşırmış bir adam görmedim. 207

Vallahi, ben senin için yararlı olabilecek birşey bilmiyorum.

Fakat, sen Benî Kinanelerin ulu kişisisin!

Kalk, iki taraf halkını uzlaştırmak için himayene aldığını ilân et! Sonra da yurduna çekgit! 208 Halkın arasını bul! " dedi. 209

Ebu Süfyan:

" Bunun benim için bir yarar sağlayacağını sanıyor musun?" diye sordu.

Hazret-i Ali:

" Hayır! Vallahi, yarar sağlayacağını pek sanmıyorum.

Fakat, senin için, bundan başka, yapılacak birşey de bulamıyorum! " dedi. 210

Ebu Süfyan:

" Sen doğru söyledin! Ben bunu yapmalıyım! " dedi. 211

Bunun üzerine, Ebu Süfyan, Peygamberimiz aleyhisselamın Mescidine gidip ayakta dikilerek:

" Ey insanlar! Ben iki taraf halkını ahd ve emanım altına aldım ! 212

Vallahi, benim bu ahdime hiç kimsenin muhalefet edeceğini sanmıyorum. 213

Muahedeyi yeniledim, halkın arasını bulacağım! " dedi. 214

Böyle derken de, sağ elini sol elinin üzerine koydu. 215

Sonra da, Peygamberimiz aleyhisselamin yanına vardı ve:

" Ey Muhammedi Sen benim bu eman ve himaye taahhüdümü zannetmem ki reddedesin! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Ebu Süfyan! Bunu sen söylüyorsun! (Bu, senin sözündür! )" buyurdu. 216

Ebu Süfyan, devesine binip Mekke'ye döndü. 217

Ebu Süfyan'ın Mekke'ye dönüşü gecikince, Kureyş müşrikleri:

" Vallahi, onun Muhammed'e gizlice tâbi olduğunu ve Müslümanlığını gizli tuttuğunu sanıyoruz! " diyerek, onu suçlamaya başlamışlardı.

Ebu Süfyan, geceleyin Mekke'ye varıp evine girince, karısı Hind:

" Kavmin seni Müslüman oldu diye suçlayıncaya kadar, orada tutuldun kaldın.

Kalışını kavminin yanına başanyla dönmek için uzattınsa, değer! " dedi.

Ebu Süfyan, olan bitenleri haber verip:

" Ali'nin dediğini yapmaktan başkasına yol bulamadım! " deyince, Hind ona:

" Sen Kureyş kavminin iyilikten uzaklaştırılmış, kötüleşmiş bir elçisi oldun" diyerek hakaret etti.

Ebu Süfyan, sabaha çıkınca, İsaf ve Naile putlarının yanında başını kazıtıp onlara kurban kestikten sonra:

" Ben, babamın üzerinde öldüğü şeyden, ölünceye kadar sizinle birlikte bulunmaktan ayrılmayacağım" diyerek kurbanın kanını pufların başlarına sürdü.

Bunun üzerine, Kureyş müşrikleri onun Müslüman olmadığını anladılar, kendisini suçlamaktan vazgeçtiler. 218

Kureyş müşrikleri, Ebu Süfyan'a:

" Gerinde ne haber var?219 Muhammed'den bize bir yazı getirdin mi? Yahut mütareke müddetini uzatabildin mi? Ya da, onun bize savaş açmamasını sağlayabildin mi?220 Ne getirdin bize?" diye sordular.

Ebu Süfyan:

" Ben, kalbleri bir tek kalb haline gelmiş bir kavmin yanından geliyorum.

Vallahi, onlardan yarar umduğum, küçük büyük, kadın erkek hiçbirini bırakmaksızın, hepsiyle konuştum.

Onlardan birşey koparmayı başaramadım ! 221

Muhammed'in yanına vardım, kendisiyle konuştum. Vallahi, bana hiçbir cevap vermedi.

Sonra, Ebu Kuhâfe'nin oğluna (Ebu Bekir'e) gittim. Onda da bir hayır bulmadım.

Sonra, Hattab'ın oğluna (Ömer'e) gittim. Onu düşmandan daha düşman buldum!

Sonra, Ali'nin yanına vardım. Kendisini kavmin en yumuşağı buldum.

Ali bana birşey işaret etti. Ben de onu yaptım.

Vallahi, o yaptığım şeyin bana bir yararı olur mu, yoksa olmaz mı, bilmiyorum" dedi.

Kureyş müşrikleri:

" O sana neyi emretti?" diye sordular.

Ebu Süfyan:

" Bana insanların arasında ahd ve eman vermemi emretti. Ben de onu yaptım" dedi.

Kureyş müşrikleri:

" Muhammed buna icazet, izin verdi mi?" diye sordular.

Ebu Süfyan:

" Hayır! 222

Ben, bunu yaptıktan sonra Muhammed'in yanına vardım ve:

'Ben iki taraf halkını, uzlaştırmak için, himayeme aldım. Zannetmem ki, sen bu himayeye alışımı reddedesin! ' dedim.

Bana:

'Ey Ebu Süfyan! Ey Hanzale'nin babası! Bunu sen söylüyorsun " Bu, senin sözündür! " dedi ve bundan başka birşey söylemedi" dedi. 223

Kureyş müşrikleri:

" Yazıklar olsun sana! Vallahi, adam (Ali) sana oyun etmiş, seninle eğlenmekten başka birşey yapmamış!

Yaptığın şey sana bir yarar sağladı, bir işine yaradı mı?" dediler.

Ebu Süfyan:

" Hayır! Bir yarar sağlamadı. Fakat, vallahi, bundan başka da, yapacak birşey bulamadım" dedi. 224

Kureyş müşrikleri:

" Demek, sen hiçbir şey yapamamışsın! 225 Bize hiçbir şey getirememişsin. 226

Vallahi, biz bugün dönen elçi gibi başarısız hiçbir elçi görmedik. 227

Sen bize ne savaş haberi getirdin ki savaşa hazırlanalım, ne banş haberi getirdin ki güvenlik içinde bulunalım! " dediler. 228

-------------------------------------

140. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 38, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 792, Taberî, Târih, c. 3, s. 112, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 8, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 241, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 165, Zehebî, Megâzî, s. 438, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 280.

141. İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2s. 42.

142. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 38, Vâkıdî, c. 2, s. 791, 793, Taberî, c. 3, s. 112, Beyhakî, c. 5, s. 8, İbn Hazm , Cevâmiu's-Sîre, s. 225, İbn Esîr, c. 2, s. 241, İbn Seyyid, c. 2, s. 165, Zehebî, s. 438, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 280, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 179.

143. Vâkıdî, c. 2, s. 793, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 7, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 293.

144. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 293.

145. Vâkıdî, c. 2, s. 793, Halebî, c. 3, s. 7.

146. Halebî, c. 3, s. 7, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 293.

147. İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 225, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 42, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 293.

148. Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 122.

149. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 792, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 10, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 7, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 293.

150. Zührî, Megâzî s. 87, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 374.

151. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 281.

152. Zührî, Megâzî, s. 87, Abdurrezzak, c. 5, s. 374.

153. Zührî, Megâzî, s. 87, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 792, Abdurrezzak, c. 5, s. 374, Beyhakî, c. 5, s. 10, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 281.

154. Vâkıdî, c. 2, s. 792, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 281, Halebî, c. 3, s. 7, Zürkânî, c. 2, s. 293.

155. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 374.

156. Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 281, Halebî, c. 3, s. 7, Zürkânî, c. 2, s. 293.

157. Vâkıdî, c. 2, s. 792, Halebî, c. 3, s. 7, Zürkânî, c. 2, s. 293.

158. Halebî, c. 3, s. 7, Zürkânî, c. 2, s. 293.

159. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 38, Taberî, Târih, c. 3, s. 112, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 225, Beyhakî, c. 5, s. 8, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 241, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 165, Zehebî, Megâzî, s. 438, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 179.

160. İbn İshak, İbn Hişam , c. 4, s. 38, Taberî, c. 3, s. 112, Beyhakî, c. 5, s. 8, İbn Hazm, s. 225, İbn Esîr, c. 2, s. 241, İbn Seyyid, c. 2, s. 165, 166, Zehebî, s. 438.

161. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 212.

162. Ebu Yusuf, s. 212, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 42.

163. Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 42, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 7.

164. Ebu Yusuf, Kitâbu'l -haraç, s. 212, Belâzurî, Fütûhu'l -büldân, c. 1, s. 42.

165. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 38, Taberî, Târih, c. 3, s. 112, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 8, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 241, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 166, Zehebî, Megâzî, s. 438, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 179.

166. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 212.

167. Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 42.

168. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 793, Halebî, c. 3, s. 7, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 293.

169. Vâkıdî, c. 2, s. 793, Beyhakî, c. 5, s. 10, Halebî, c. 3, s. 7, Zürkânî, c. 2, s. 293.

170. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 38, Vâkıdî, c. 2, s. 793, Taberî, c. 3, s. 112.

171. Ebu Yusuf s. 212, Vâkıdî, c. 2, s. 793.

172. Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 42.

173. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 212.

174. Ebu Yusuf, s. 212, Belâzurî, c. 1, s. 42, Ebu’l-Fidâ, c. 4, s. 282.

175. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 212.

176. Belâzurî, c. 1, s. 42, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 282.

177. Ebu Yusuf s. 212, Belâzurî, c. 1, s. 42, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 282.

178. Beyhakî, c. 5, s. 8, İbn Esîr, c. 2, s. 241, Zehebî, s. 438, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 280, İbn Kayyım, c. 2, s. 179.

179. İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 225.

180. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 38, Vâkıdî, c. 2, s. 793, Taberî, c. 3, s. 112, Beyhakî, c. 5, s. 8, 10, İbn Hazm, s. 225, İbn Esîr, c. 2, s. 241, İbn Seyyid, c. 2, s. 166, Zehebî, s. 438, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 280, İbn Kayyım, c. 2, s. 179.

181. Vâkıdî, c. 2, s. 793, Beyhakî, c. 5, s. 10, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 282, Halebî, c. 3, s. 7, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 293.

182. Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 42.

183. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 212.

184. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 793, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 10, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 282, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 7, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 293.

185. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 794, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 293.

186. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 38, Taberî, Târih, c. 3, s. 112, Beyhakî, c. 5, s. 8, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 225, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 241, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 179.

187. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 38, Taberî, c. 3, s. 112, Beyhakî, c. 5, s. 8, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 166, Zehebî, Megâzî, s. 438, Ebu’l-Fidâ, c. 4, s. 280, İbn Kayyım, c. 2, s. 179.

188. Zührî, Megâzî, s. 87, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 375.

189. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 794.

190. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 212.

191. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 38, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 794, Taberî, Târîh, c. 3, s. 112, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 225, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 8, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 241.

192. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 794.

193. Zührî, Megâzî, s. 87, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 375.

194. İbn İshak, İbn Hişam , c. 4, s. 38, Taberî, c. 3, s. 112, İbn Hazm , s. 225, Beyhakî, c. 5, s. 8, İbn Esîr, c. 2, s. 241, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 166, Zehebî, Megâzî, s. 438, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 280.

195. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 794.

196. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 212.

197. Zührî, Megâzî, s. 87, Abdurrezzak, c. 5, s. 375.

198. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 793.

199. Zührî, Megâzî s. 87, 88, Vâkıdî, c. 2, s. 793, Abdurrezzak, c. 5, s. 375.

200. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 793.

201. Zührî, s. 88, Abdurrezzak, c. 5, s. 375.

202. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 212.

203. Zührî, Megâzî, s. 88, Abdurrezzak, c. 5, s. 375.

204. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 38, 39, Taberî, c. 3, s. 113, Beyhakî, c. 5, s. 8, 9, İbn Hazm, s. 225, İbn Esîr, c. 2, s. 241 , İbn Seyyid, c. 2, s. 166, Zehebî, s. 438.

205. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 38, 39, Taberî, Târih, c. 3, s. 113, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 9, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 241, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 166, Zehebî, Megâzî, s. 439, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 179.

206. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 794.

207. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 212.

208. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 38, 39, Taberî, c. 3, s. 113, Beyhakî, c. 5, s. 9, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 225, İbn Esîr, c. 2, s. 241, İbn Seyyid, c. 2, s. 166, Zehebî, s. 439, İbn Kayyım, c. 2, s. 179.

209. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 212.

210. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 39, Vâkıdî, c. 2, s. 794, Taberî, c. 3, s. 113, Beyhakî, c. 5, s. 9, İbn Hazm , s. 225, İbn Seyyid, c. 2, s. 166, Zehebî, s. 439, İbn Kayyım, c. 2, s. 179.

211. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 282.

212. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 39, Vâkıdî, c. 2, s. 794, Taberî, c. 3, s. 113, Beyhakî, c. 5, s. 11, İbn Esîr, c. 2, s. 241, İbn Seyyid, c. 2, s. 166, Zehebî, s. 439, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 282, İbn Kayyım, c. 2, s. 179.

213. Beyhakî, c. 5, s. 11, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 282, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 3, s. 8, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 293.

214. Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 42.

215. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 212, Belâzurî, Fütûh, c. 1, s. 42.

216. Vâkıdî, c. 2, s. 794, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 134.

217. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 39, Vâkıdî, c. 2, s. 795, Taberî, c. 3, s. 113, İbn Hazm, s. 225, İbn Esîr, c. 2, s. 242, İbn Seyyid, c. 2, s. 166, Zehebî, s. 439, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 282.

218. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 795, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 293.

219. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 39, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 795, Taberî, Târîh, c. 3, s. 113, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 11, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 166, Zehebî, Megâzî, s. 439, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 282.

220. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 795, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 293.

221. Zührî, Megâzî, s. 88, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 375.

222. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 39, Taberî, Târîh, c. 3, s. 113, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 9, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 166, Zehebî, Megâzî, s. 439, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 179, 180.

223. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 795, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 282, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 78, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 8, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 293.

224. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 39, Vâkıdî, c. 2, s. 795, Taberî, c. 3, s. 113, Beyhakî, c. 5, s. 9, İbn Seyyid, c. 2, s. 166, Zehebî, s. 439, İbn Kayyım, c. 2, s. 180.

225. Zührî, Megâzî, s. 88, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 375.

226. İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 225, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 42.

227. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 212.

228. Ebu Yusuf, s. 212, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 42.

Acele Sefer Hazırlığına Girişilişi ve Bunun Gizli Tutuluşu

Ebu Süfyan, dönüp Mekke'ye gittikten sonra, Peygamberimiz aleyhisselam, kendisinin sefer hazırlığını görmesi için Hazret-i Âişeye emir verdi. 229

" Sefer hazırlığımı yap! Bunu hiç kimseye söyleme! 230 İşini gizli tut! " buyurdu. 231

Hiç kimse, ne için hazırlanıldığını bilmiyordu. 232

Hazret-i Ebu Bekir, kızı Hazret-i Âişe'nin evine gitmişti.

O sırada, Hazret-i Âişe, Peygamberimiz aleyhisselam için sevık, un ve hurmadan yol azığı hazırlamakla uğraşıyordu. 233

Hazret-i Ebu Bekir:

" Ey kızcağızım! Resûlullah aleyhisselam sefer hazırlıklarını görmenizi mi size emretti?" diye sordu

Hazret-i Âişe:

" Evet! 234 Resûlullah aleyhisselam, kendisi için yol, sefer hazırlığı yapmamı bana emretti" dedi. 235

Hazret-i Ebu Bekir:

" Sence, nereye gitmek istiyor olabilir?" diye sordu. 236

Hazret-i Âişe:

" Vallahi, bilmiyorum! " dedi. 237

Hazret-i Ebu Bekir, kendi kendine:

" Vallahi, şu Benî Asfarlar(Rumlar)la savaş zamanında Resûlullah aleyhisselam nereye gitmek istiyor ola?! 238

Resûlullah aleyhisselam, birsefere niyeti en s ey di, bizim de hazırlanmamızı bildirirdi" dedi.

Hazret-i Âişe:

" Bilmiyorum. Belki Benî Süleymlere gitmek istiyor, belki Sakîflere gitmek istiyor, belki de Hevâzinlere gitmek istiyor olabilir" dedi.

O sırada, Peygamberimiz aleyhisselam içeri girdi.

Hazret-i Ebu Bekir:

" Yâ Rasûlallah! Sefere mi çıkmak istiyorsun?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! " buyurdu.

Hazret-i Ebu Bekir:

" Ben de hazırlanayım mı?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! " buyurdu.

Hazret-i Ebu Bekir:

" Nereye gitmek istiyorsun yâ Rasûlallah?239 Sanırım ki; Benî Astarların (Rumların) üzerine gitmek istiyorsundur" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hayır! " buyurdu.

Hazret-i Ebu Bekir:

" Yoksa, Necd halkının üzerine mi gitmek istiyorsun?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hayır! " buyurdu.

Hazret-i Ebu Bekir:

" Öyleyse, Kureyşîlerin üzerine gitmek istiyorsundur" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! 240 Kureyşflerin üzerine gideceğim ey Ebu Bekir! Bunu gizli tut! " buyurdu ve hemen hazırlanmasını emretti.

Hazret-i Ebu Bekir:

" Yâ Rasûlallah! Onlarla senin aranda bir mütareke müddeti belirlenmiş değil miydi?" dedi. 241

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sen onların Benî Katılara (Huzâalara) yaptıklarını işitmedin mi?242

Hudeybiye muahede ve mütarekesinin hükmüne riayetsizlik edenlerin ilki onlar oldu. 243 Onlar ahd-lerine Vefâsızlık ettiler ve muahedelerini bozdular.

Ben de onlarla savaşacağım!

Sana söylediğim şeyi gizli tut, açığa vurma! " buyurdu.

Kimi Peygamberimiz aleyhisselamın Şam'a gitmek istediğini, kimi Sakîflere gitmek istediğini, kimisi de Hevâzinlere gitmek istediğini sanıyordu. 244

Peygamberimiz aleyhisselam, ashabına sefer için hazırlanmalarını emretti ve fakat, önce, nereye gidileceğini gizli tuttu, açıklamadı. 245

Sonra, Mekke'ye doğru gidileceğini bildirdi. 246

Peygamberimiz aleyhisselam, Mekke'ye giden dağ yollarını ve geçitleri nöbetçilerle tuttu. 247 Hazret-i Ömer'i de, nöbetçiler üzerinde denetçi olarak görevlendirdi.

Hazret-i Ömer, dağ yolları ve geçitler üzerinde dönüp dolaşmakta248 ve nöbetçilere:

" Rastlayacağınız, gizlice Mekke'ye geçip gitmek isteyen hiçbir kimseyi bırakmayacaksınız! Onları geri çevireceksiniz! " demekte, hiç kimsenin Mekke'ye gitmesine meydan vermemekte idi. 249

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Allah'ım! Yurtlarına ansızın varıp kavuşuncaya kadar, Kureyşîlerin casus ve habercilerini tut, görmez ve işitmez et! Kureyşîlerin gözlerini bağla! Beni birdenbire görsünler! " diyerek dua etti. 250

Peygamberimiz aleyhisselam, çöl halkına, Medine çevresindeki Müslümanlara ve her tarafa dav-etçiler gönderip:

" Allah'a ve ahiret gününe imanı olan, Ramazan'da Medine'de hazır bulunsun! " diyerek, onları sefere katılmaya davet etti.

Esma b. Harise ile Hind b. Hârise'yi Eşlemlere gönderdi. Bunlar, Eşlemlere:

" Resûlullah aleyhisselam, Ramazan'da Medine'de bulunmanızı size emrediyor! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam, Cündüb b. Mekîs ile Râfi' b. Mekîs'i Cüheynelere gönderdi.

Bunlar, Ramazan'da Medine'de hazır bulunmalarını Cüheynelere emrettiler.

Peygamberimiz aleyhisselam, İmâ' b. Rahasa ile Ebu Rühm Külsûm b. Husayn'ı Benî Husaynlara, Benî Gıfârlara, Benî Damrâlara;

Ma'kıl b. Sinan ile Nuaym b. Mes'ud'u Eşca'lara;

Bilal b. Haris ile Abdullah b. Amr el-MüzenPyi Müzeynelere;

Haccac b. Ilâtü's-Sülemî ile Irbaz b. Sâriye'yi Benî Süleymlere;

Bişr b. Süfyan ile Büdeyl b. Verkâyı Benî Ka'blara (Huzâalara) gönderdi. 251

Huzâî b. Abdi Nühm, Müzeyneleri yanına alarak Revhâ'da;

Abdullah b. Malik, Gıfârîleri yanına alarak Sukyâ'da;

Kudâme b. Sümâme, Benî Süleymleri yanına alarak Kudeyd'de;

Sa'd b. Cessâme, Benî Leysleri yanına alarak Kedid'de;252

Benî Ka'blar da Kudeyd'de; gelip Peygamberimiz aleyhisselamın ordularına katılacaklardı.

Eşlemler, Cüheyneler, Eşca'lar ve daha başka Arap kabileleri Medine'ye geldiler.

Ebu İnebe kuyusunda ordugâh kuruldu, toplanıldı. 253

Toplananların mevcudu 10. 000 idi. 254

Mevcudun 12. 000 kişi olduğu rivayeti de vardır. 255

Medine'den 10. 000 kişi ile çıkılmış, 2. 000'i yolda gelip kati İm işti. 256

Muhacirlerlerle Ensardan, sefere katilmayan kimse yoktu. 257

Muhacirlerin sayısı 700 idi, yanlarında da 300 at vardı.

Ensarın sayısı 4. 000 idi, yanlarında da 500 at vardı. 258

Müzeynelerin sayısı 1. 000 idi259 veya sayıları 1. 300 olup, 260 yanlarında 100 at vardı. 261

Eşlemlerin sayısı 400 idi, 262 yanlarında 30 at vardı. 263

Cüheynelerin sayısı 800 İdi264 veya 700 265 veya 1. 000 İdi266 veya 1400 idi. 267 Yanlarında da, 50 at vardı. 268

Gıfârîlerin sayısı 400 idi. 269

Süleymlerin sayısı 900 270 veya 1. 000 271 veya 1. 400 272 veya 1. 800 idi. 273

Diğerleri, Muhacirlerden ve Ensardandı.

Kays, Esed, Temim ve başka kabilelerden de, gelip mücahidler arasına katılanlar vardı. 274

Peygamberimiz aleyhisselam, Medine'de yerine Ebu Rühm Külsûm b. Husayn'ı vekil bıraktı. 275

Abdullah b. Ümmi Mektum'un vekil bırakıldığı da rivayet edilir. 276 Sanıldığına göre; Abdullah b. Ümmi Mektum imamlıkla, Ebu Rühm de idarî işlerle görevlendirilmişti. 277

-------------------------------------

229. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 39, Vâkıdî, c. 2, s. 796, Taberî, c. 3, s. 113, Beyhakî, c. 5, s. 11, İbn Seyyid, c. 2, s. 166, Zehebî, s. 439, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 282, İbn Kayyım, c. 2, s. 180.

230. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 212.

231. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 796.

232. Taberânî, Mu'cemu's-sagîr, c. 2, s. 73, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 192, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 77.

233. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 796.

234. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 39, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 796.

235. Ebu Yusuf, Kitâbu'l -haraç, s. 213.

236. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 39, Taberî, Târih, c. 3, s. 113.

237. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 39, Vâkıdî, c. 2, s. 796, Taberî, c. 3, s. 113, Taberânî, Mu'cemu's-sagîr, c. 2, s. 73, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 180, Kastalânî, c. 1, s. 192.

238. Taberânî, Mu’cemu’s-sagîr, c. 2, s. 73, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 163, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s: . 78.

239. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 796.

240. Musa b. Ukbe'den naklen Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 234, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 282, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 10.

241. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 796, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 234, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 283.

242. Beyhakî, Sünen, c. 9, s: . 234, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 283.

243. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 213.

244. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 796.

245. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 134.

246. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 39, Vâkıdî, c. 2, s. 797, Taberî, Târîh, c. 3, s. 113, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 225, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 12, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 180, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 78 Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 79.

247. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac, s. 213, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 796, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 134, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 10.

248. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 796.

249. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 796, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s: . 10.

250. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 39, 40, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 796, Taberî, Târîh, c. 3, s. 112, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 244, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 166, Zehebî, Megâzî, s. 439, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 283.

251. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 799.

252. Yâkubî, TârTh, c. 2, s. 58.

253. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 799, 800.

254. Zührî, Megâzî, s. 86, İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 42, Vâkıdî, c. 2, s. 801, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 135, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 90, Taberî, c. 3, s. 114, 122 Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 21, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 226, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 244, İbn Seyyid, c. 2, s. 167, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 285, İbn Kayyım, c. 2, s. 180, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 164, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 194, 195, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 80.

255. Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 26, Zehebî, Megâzî, s. 433, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 285, Heysemî, c. 6, s. 170, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 3, Kastalânî, c. 1, s. 194, Halebî, c. 3, s. 13, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 298.

256. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 194, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 298.

257. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 80, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 13.

258. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 800, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 13.

259. Vâkıdî, c. 2, s. 800, Taberî, Târîh, c. 3, s. 122, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 42 Halebî, c. 3, s. 13.

260. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 63, Taberî, c. 3, s. 122, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 227.

261. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 800, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 13.

262. Vâkıdî, c. 2, s. 800, Taberî, c. 3, s. 122, İbn Hazm, s. 227, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 42, Halebî, c. 3, s. 13.

263. Vâkıdî, c. 2, s. 800, Halebî, c. 3, s. 13.

264. Vâkıdî, c. 2, s. 800.

265. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 63, Taberî, c. 3, s. 122, İbn Hazm, s. 227.

266. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 63.

267. Taberî, Târîh, c. 3, s. 122.

268. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 800, Halebî, c. 3, s. 13.

269. Taberî, c. 3, s. 122, İbn Hazm , s. 227, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 244, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 42.

270. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 812.

271. Vâkıdî, c. 2, s. 812, 813, İbn Hazm s. 227.

272. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 244.

273. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 177.

274. Taberî, c. 3, s. 122, İbn Hazm , s. 227, İbn Esir, c. 2, s. 244, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 42.

275. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 42, Taberî, c. 3, s. 114, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 20, İbn Hazm, s. 226, İbn Esîr, c. 2, s. 242, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 167, Zehebî, Megâzî, s. 441, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 285.

276. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 135.

277. İbn Hacer'den naklen Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 298.

Hâtıb'ın Kureyş Müşriklerine Harekât Durumunu Bir Yazı ile Bildirmeye Yeltenişi

Peygamberimiz aleyhisselamın Mekke üzerine yürüyeceği sırada, ashabdan Hâtıb b. Ebi Beltea, Mekkeli müşriklere biryazı yazarak, Peygamberimiz aleyhisselamın bu husustaki kararını bildirmek istedi. 278

Hâtıb; yazısını, Salvan b. Ümeyye, Süheyl b. Amrve İkrime b. Ebu Cehil'e verilmek üzere yazdı ve yazısında şöyle dedi:

" Resûlullah aleyhisselam; gazaya çıkacağını halka bildirdi.

Kendisinin sizden başkasına gitmek isteyeceğini sanmıyorum.

Size gönderdiğim yazımla, yanınızda benim bir iyilik ve minnet elimin bulunmasını arzu ettim." 279

Başka rivayetlere göre, Hâtıb mektubunda şöyle dedi:

" Peygamber (aleyhisselam); geceler gibi karaltılı, seller gibi akan askerleri ile size doğru yönelmiş geliyor!

Allah' a yemin ederim ki; o size yalnız başına bile gelecek olsa, Allah, muhakkak yardım edip onu size galip kılacaktır.

Çünkü, Allah ona yaptığı va'dini yerine getiricidir!

Hiç şüphesiz, Allah onun dostu ve yardımcı sı dır."

" Muhammed Peygamber (aleyhisselam), amma size karşı, amma sizden başkasına karşı, savaşmaya hazırlanmış bulunuyor.

Hazırlıklı ve uyanık olunuz! " 280

" Hâtıb b. Ebi Beltea'dan:

Resûlullah (aleyhisselam), sizin üzerinize yürümek istiyor!

Tedbirinizi alınız! " 281

" Muhammed aleyhisselam, kesin olarak sizin üzerinize yürümek üzeredir! " 282

" Bundan sonra, derim ki:

Muhammed (aleyhisselam) kesin olarak sizin üzerinize yürümek istiyor.

Tedbirinizi alınız! Hazırlanınız! " 283

Bazı ravilerin bu yazı muhtevasını kısaltarak nakletmiş oldukları gözönünde tutulunca, yukarıdaki yazılarda geçen sözlerin hepsinin Hâtıb'ın yazısında yer almış olduğu kabul edilebilir. 284

-------------------------------------

278. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 40, Vâkıdî, c. 2, s. 797, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 79, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 89, Belâzurî, Ensâbu'l-esrâf, c. 1, s. 354, Taberî, c. 3, s. 113, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 16, İbn Hazm, s. 226, İbn Esir, c. 2, s. 242, İbn Seyyid, c. 2, s. 167, Zehebî, s. 439, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 283, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 180, Heysemî, c. 6, s. 162, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 42.

279. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 798, B. Aynî, Umdetü'l-kârî, c. 14, s. 255, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 194, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 11, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 298.

280. Süheylî, Ravclu'l-ünüf, c. 7, s. 86, Kurtubî, Tefsir, c. 18, s. 50, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye, c. 4, s. 284, B. Aynî, Umdetü'l-kârî, c. 14, s. 255, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 194, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 79, Halebî, c. 3, s. 11.

281. Vâhidî, Esbâbu'n-nüzûl, s. 282, Zemahşerî, Keşşaf, c. 4, s. 88, Nesefî, Medârik, c. 4, s. 245, Bedrüddin Aynî, Umdetü'l-kârî, c. 14, s. 255.

282. Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 48.

283. Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 147.

284. Halebî, İnsânu'l-uyÜn, c. 3, s. 11, 12.

Mektubun Kureyş Müşriklerine Bir Kadınla Gönderilişi

Hâtıb b. Ebi Beltea, Kutıeyş müşriklerine yazdığı mektubu bir kadına vermişti.

Rivayete göre; kadın, Müzeynelerdendi. 285 Müzeynelerin de Arc halkından, Kenud adında bir kadındı. 286

Kendisi, Ebu Amr b. Sayfî b. Hişam (Hâşim) b. Abdi Menafın287 yahut Ebu Leheb'in288 azadlı cariyesi olup, Sâre diye anılırdı.

Sâre Medine'ye geldiği sırada, Peygamberimiz aleyhisselam Mekke'yi fetih hazırlığıyla uğraşıyor-du. 289

Sâre'ye:

" Sen Müslüman olarak mı geldin?" diye sordu.

Sâre:

" Hayır! " dedi. 290

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Öyleyse, sen ne için geldin?" diye sordu.

Sâre:

" Sizler köle azadlayıcılarsınız, aşiret sahibisiniz! 291

Köle azadlayıcılar Bedir günü ölüp gittiler. 292

Ben son derecede muhtaç duruma düştüm. Bana yiyecek ve binecek veresiniz, beni giydirip kuşatasınız diye yanınıza geldim! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Tagannilerin, şarkı söylemelerin, ağıt yakmaların seni ihtiyaçtan kurtarmadı mı?" diye sordu.

Sâre:

" Yâ Muhammedi Kureyşliler, kendilerinden birçok kimseler öldürüldüğünden beri, şarkı dinlemeyi bıraktılar. 293 Bedir vak'asından sonra, benden birşey söylememi isteyen olmadı. 234 Ben de, şarkı söylemeyi, ağıt yakmayı bıraktm" dedi. 295

Peygamberimiz aleyhisselam, Abdulmuttalib oğullarını, Sâre'ye yardıma teşvik etti.

Onlarda, hemen onu giydirip kuşattılar. Birde, hayvan bulup kendisini bindirdiler, yol azığını da koydular.

Hâtıb b. Ebi Beltea, Sâre'nin yanına vardı. Ona on dinar (altın lira) ile bir elbise verdi. 296 Bunlar, Kureyş müşriklerine yazdığı mektubu onlara ulaştırma ücreti idi.

Hâtıb, Sâreye:

" Bunu, elinden geldiği kadar gizli tut! Mekke'ye giderken de, anayoldan gitme! Çünkü, yol üzerinde bekçiler, nöbetçiler var!

Sen dağ yolları ve geçitlerinden başka bir yol tutup, Mahacce'nin solundan Fuluk içine, Akik yoluna doğru git! " dedi. 297

Sâre, mektubu başına yerleştirdikten sonra, üzerinden, saçlarını bölükler halinde örerek gizledi, Kureyş müşriklerine teslim etmek üzere yola çıktı.

Hâtıb'ın bu uygunsuz tutum ve davranışı hakkında gökten haber geldi. 298

-------------------------------------

285. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 40, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 797, Taberî, Târih, c. 3, s. 113, Beyhakî. Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 16, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 242, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 283, Diyarbekrî, Târihu'l-Hamîs, c. 2, s. 79.

286. Vâkıdî, c. 2, s. 798, İbn Esîr, c. 2, s. 242, B. Aynı, Umdetü'l-kârî, c. 14, s. 255, Diyarfcekrf, c. 2, s. 79.

287. Zemahşerî, Keşşaf, c. 4, s. 88, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzûl, s. 281, Kurtubî, Tefsîr, c. 18, s. 51, Nesefî, Medârik, c. 4, s. 245, B. Aynî, Umdetü'l-kârî, c. 14, s. 255.

288. Yâkubî, Târih, c. 2, s. 58.

289. Vahidî, Esbâbu’n-nüzül, s. 282, Zemahşerî, Keşşâf, c. 4, s. 88, Kurtubî, c. 18, s. 51, Nesefî, Medârik, c. 4, s. 245, B. Ayn f, Umdetü'l-kârî, c. 14, s. 255.

290. Zemahşerî, Keşşaf, c. 4, s. 88, Kurtubî, Tefsîr, c. 18, s. 51, Nesefî, Medârik, c. 4, s. 245, B. Aynî, Umdetü'l-kârî, c. 14, s. 255.

291. Zemahşerî, c. 4, s. 88, Vâhidî, s. 282, Kurtubî, c. 18, s. 51.

292. Zemahşerî, c. 4, s. 88, Kurtubî, c. 18, s. 51, B. Aynî, c. 24, s. 245.

293. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 860.

294. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 78.

295. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 361.

296. Zemahşerî, Keşşaf, c. 4, s. 88, Vâhidî, Esbâbu’n-nüzül, s. 282, Nesefî, Medârik, c. 4, s. 245, B. Aynî, Umdetü'l-kârî, c. 14, s. 245.

297. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 798, 799, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 294.

298. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 40, 41, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 797, Taberî, Târih, c. 3, s. 113, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 16, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 167, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye Ve'n-nİhâye, C. 4, S. 283, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 180, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 11, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 294.

Hâtıb'ın Sorguya Çekilişi

Peygamberimiz aleyhisselam; Hazret-i Ali ile Zübeyr b. Avvam ve Mikdad b. Esved'e: *

" Acele gidiniz! Hâh bahçesine vardığınızda, orada, hayvan üzerinde giden ve yanında bir mektup bulunan bir kadın bulacaksınız!

Mektubu ondan alınız ve bana getiriniz! 299 Kendisini serbest bırakınız! 300

Mektubu vermek istemezse, boynunu vurunuz! " buyurdu. 301

Hazret-i Ali ve arkadaşları, atlarını koştura koştura Hâh bahçesine varıp kavuştular. Orada, yolcu bir kadına rastladılar. 302

Peygamberimiz aleyhisselam; Hazret-i Ali ve arkadaşlarına, devesinin üzerinde giden bir kadının Hâtıb b. Ebi Beltea tarafından müşriklere yazılan ve Resûlullahın kendilerine doğru gelmekte olduğunu haber veren bir sahifeyi yanında taşıdığını haber vermişti.

Hazret-i Ali ve arkadaşları, kadına:

" Yanında götürmekte olduğun mektup nerede?" diye sordular. 303

Kadın:

" Benim yanımda mektup falan yok! " dedi. 304

Bunun üzerine, kadının devesini ıhdırdılar. 305 Kadını devenin üzerinden indirdiler. Eşyasını aradılar. Mektup olarak hiçbir şey bulamadılar. 306

Kadın yemin ederek inkârda bulununca, geri dönecek oldular. 307

Hazret-i Ali:

" Allah'a yemin ederim ki; ne Resûlullah aleyhisselam yanılır, ne de biz yanılırız!

Sen bu mektubu bize ya kendiliğinden çıkarırsın, ya da seni soyar, ararız! " dedi. 308

Kadın:

" Siz Müslüman değil misiniz?! (Bunu bana nasıl yaparsınız?)" dedi. 309

Hazret-i Ali:

" Elbette Müslümanız! Resûlullah aleyhisselam bize senin yanında mektup bulunduğunu söyledi" dedi, 310 kılıcını sıyırdı ve:

" Ya mektubu çıkarırsın, ya da kılıcı tepene indiririm! " dedi. 311

Kadın, işin sıkı tutulduğunu görünce, Hazret-i Ali'ye:

" Yüzünü benden başka yana çevir! " dedi.

Hazret-i Ali yüzünü başka tarafa çevirince, kadın örgülü saçlarını çözdü, mektubu çıkarıp Hazret-i Ali'ye verdi. 312

Mektubu Peygamberimiz aleyhisselama getirdiler.

Mektubun müşriklerden bazı kişilere Hâtıb b. Ebi Beltea tarafından yazılıp gönderilmiş ve içinde Peygamber aleyhisselamın savaş işinin onlara bildirilmiş olduğu görüldü. 313

" Yâ Rasûlallah! Hâtıb, Allah'a, Resûlullaha ve mü'minlere hainlik etmiştir! ?" dediler. 314

Peygamberimiz aleyhisselam haber saldı, Hâtb'ı yanına çağırttı. 315

Hâtıb gelince, mektup kendisine okundu.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Bunu sen mi yazdın?" diye sordu.

Hâtıb:

" Evet! " dedi. 316

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Hâtıb! Bu ne biçim iş?! 317 Sen bunu ne için yaptın?! " diye sordu. 318

Hâtıb:

" Yâ Rasûlallah! Bu hususta hakkımda hüküm vermekte acele etme!

Ben, Kureyşîler içinde, yanaşma bir kişiyim. Asıl Kureyşîlerden değilim.

Senin yanındaki Muhacirlerin Mekke'de ailelerini ve mallarını koruyacak akrabaları var. 319

Ben ise, Kureyş cemaati içinde ne soyu, ne de kabilesi olmayan bir kişiyim.

Üstelik, çoluk çocuklarım da onların aralarında bulunuyor. 320

Ben bunu onlara bir iyilik edeyim, kendilerini minnet altında bırakayım da oradaki ev halkımı korusunlar diye yaptım.

Yoksa, bunu küfre saptığım veya dinimden döndüğüm veya İslâmiyetten sonra küfre rıza gösterdiğim için yapmış değilim ! 321

Yâ Rasûlallah! Vallahi, ben Allah'a ve Allah'ın Resûlüne iman etmişim ve dinimi de asla değiştirmemişimdir! 322

Ben, Müslüman olduğumdan beri, Allah hakkında hiçbir şüpheye düşmemiş, 323 küfür yoluna sapmamışımdır!

Müşriklerden ayrıldığımdan beri, kendilerine hiçbir sevgi de beslememi simdir.

Fakat, ev halkım hakkında endişe duyduğum için, onların yanında bir iyiliğimi bulundurmak istedim.

İyi biliyorum ki; Yüce Allah'ın onlara indireceği azap karşısında benim bu mektubum kendilerine hiçbir yarar sağlamayacak, gelebilecek azaptan onları kurtarmayacaktır. 324

Yâ Rasûlallah! Ben, bu iyiliği, çoluk çocuğumla malıma onlardan gelebilecek zararlardan Allah belki korur diye yapmak istedim!

Muhacir ashabından hiçbiri yoktur ki, orada kavim ve kabilesinden bazı kimseler bulunsun da, Yüce Allah, onun ev halkını ve malını onlarla korumamış olsun! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Doğru söyledin! " buyurdu325 ve yanındaki ashabına da:

" O size doğru söyledi. 326

Kendisi hakkında, hayırdan başka birşey söylemeyiniz! " buyurdu. 327

Hazret-i Ömer:

" Yâ Rasûlallah! Bu adam Allah'a, Allah'ın Resûlüne ve mü'minlere hainlik etmiştir. 328

Yâ Rasûlallah! Bırak beni de, şu münafığın boynunu vurayım?" dedi. 329

Peygamberimiz aleyhisselam:

" İzin verecek olursam, onu öldürür müsün?" diye sordu.

Hazret-i Ömer:

" Evet! Bana izin verirsen, onu öldürürüm! " dedi. 330

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hayır! 331 Bu kişi Bedir savaşında bulunanlardan değil midir?332 O Bedir savaşında bulunmuştur. 333

Ne bilirsin? Belki de, Yüce Allah, Bedir savaşına katılmış olanlara, Bedir gününde bakıp, 'Siz istediğinizi yapın! Ben sizi bağışlamışımdır! Cennet size vacip olmuş, siz Cennete girmeyi haketmişsinizdir! ' buyurmuştur" buyurunca, Hazret-i Ömer'in gözleri yaşla doldu ve:

" Yüce Allah ve Resûlü daha iyi bilir! " dedi. 334

Hâtıb'ın bu husustaki tutum ve davranışı üzerine indirilen âyetlerde335 şöyle buyuruldu:

" Ey iman edenler! Benim de, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyiniz.

Kendileriyle aranızdaki sevgi yüzünden, onlara Peygamberin maksadını ulaştırırsınız, değil mi?!

Halbuki, onlar haktan size gelene (İslâm dinine ve Kur’ân'a) küfretm işi erdir.

Onlar, Peygamberi de, sizi de, Rabbiniz olan Allah'a iman ediyorsunuz diye yurtlarınızdan çıkarıyorlardı.

Eğer siz Benim yolumda savaşmak, rızamı aramak için çıkmışsanız (onlan dost edinmeyiniz)!

Siz onlara hâlâ muhabbet mi besleyecek (sırlarımı ifşa mı edecek)siniz?!

Halbuki, ben sizin gizlediğinizi de, açıkladığınızı da çok iyi bilenim!

İçinizden kim bunu yapar (Resûlullahın sırlarını açıklar)sa, muhakkak ki, o, yolun ta ortasından sapmıştır!

Eğer onlar size bir tımak tuttururlar (sizi ele geçirirlerse, hepinizin düşmanları olacaklar; ellerini, dillerini kötülükle size uzatacaklardır.

Zaten, onlar, (ah bir dininizden dönüp) kâfir olsanız, diye temenni de etmişlerdir.

Ne hısımlarınız, ne evladlarınız, ahiret azabına karşı size asla yarar veremezler. Kıyamet gününde, Allah onlarla aranızı ayıracaktır.

Allah, ne yaparsanız, hakkıyla görendir.

İbrahim'de ve onun maiyyetinde bulunan (Müslüman)larda (onların sözlerinde ve işlerinde) sizin için gerçekten uyulacak güzel bir ömek vardı.

Hani onlar kavimlerine:

'Biz sizden ve Allah'ı bırakıp tapmakta olduğumuz şeylerden kesin olarak uzağız!

Sizi inkâr ettik.

Siz Allah'a bir olarak iman edinceye kadar, bizimle aranızda temelli düşmanlık ve buğz belirmiştir! ' demişlerdi.

Yalnız, İbrahim'in, babasına:

'Her halde, senin yariıganmanı dileyeceğim!

Fakat, senin için Allah'tan gelecek herhangi birşeyi celb veya def etmeye gücüm yetmez! ' demesi müstesnadır.

(Siz şöyle deyiniz):

'Ey Rabbimiz! Biz ancak Sana güvenip dayandık! Ve Sana yöneldik! Son dönüş de ancak Sanadır!

Ey Rabbimiz! Bizi, o küfredenler için bir fitne (konusu) yapma! (Onlan bize musallat etme)!

Ey Rabbimiz! Bizi yarlığa!

Çünkü, Azîz ve Hakîm Sensin Sen! '" 336

-------------------------------------

* Başka rivayette Mikdad yerine Ebu Mersed el -Ganevî zikredilin iştir (Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 105, Müslim , c. 4, s. 1942).

299. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 79, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 60, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1941, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 47, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 409.

300. Vâhidî, Esbâbu'n-nüzûl, s. 282, Zemahşerî, Keşşaf, c. 4, s. 88, Kurtubî, Tefsîr, c. 18, s. 51, B. Aynî, Umde, c. 14, s. 255, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 79, Halebî, İnsan, c. 3, s. 11, Zürkânî, c. 2, s. 295.

301. Vahidî, s. 282, Zemahşerî, c. 4, s. 88, Kurtubî, c. 18, s. 51, Nesefî, c. 4, s. 245, Diyarbekrî, c. 2, s. 79, Halebî, c. 3, s. 11 , Zürkânî, c. 2, s. 295.

302. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 79, Buhârî, c. 6, s. 60, Müslim, c. 4, s. 1941, Ebu Dâvud, c. 3, s. 47, Tirmizî, c. 5, s. 409.

303. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 105.

304. Ahmed b. Hanbel, c. 79, Buhârî, c. 6, s. 60, Müslim, c. 4, s. 1941, Ebu Dâvud, c. 3, s. 47, Tirmizî, c. 5, s. 409.

305. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 105, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 226.

306. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 41, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 798, Taberî, Târîh, c. 3, s. 114, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 226, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzûl, s. 282, Kurtubî, Tefsîr, c. 18, s. 51, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 167, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 283, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 180.

307. Vâhidî, s. 282, Zemahşerî, c. 4, s. 88, Kurtubî, c. 18, s. 51, Nesefî, c. 4, s. 245.

308. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 41, Vâkıdî, c. 2, s. 798, Ahmed b. Hanbel, c. 1 , s. 79, Ebu Dâvud, c. 3, s. 47.

309. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 301.

310. Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 60, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 301.

311. Vâhidî, Esbâbu'n-nüzûl, s. 282, Zemahşerî, c. 4, s. 88, Kurtubî, Tefsîr, c. 18, s. 51, Nesefî, c. 4, s. 245.

312. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 41, Vâhidî, c. 2, s. 798, Taberî, Târih, c. 3, s. 114.

313. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 79, Buhârî, c. 6, s. 60, Müslim, c. 4, s. 1941, Ebu Dâvud, c. 3, s. 47, Tirmizî, c. 5, s. 410.

314. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 105.

315. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 41, Vâkıdî, c. 2, s. 798, Taberî, Târîh, c. 3, s. 114.

316. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 301.

317. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 79, Buhârî, Sahîh, c. 6, s. 60, Müslim, Sahîh. c. 4, s. 1941, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 47, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 410.

318. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 41, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 798, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 105.

319. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 79, 80, Buhârî, c. 6, s. 60, Müslim , c. 4, s. 1941, Ebu Dâvud, c. 3, s. 47, Tirmizî, c. 5, s. 410.

320. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 414, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 798, Taberî, c. 3, s. 114, Kurtubî, c. 18, s. 51.

321. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 80, Buhârî, c. 6, s. 60 Müslim, c. 4, s. 1941, Ebu Dâvud, c. 3, s. 47, Tirmizî, c. 5, s. 410.

322. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 41, Vâkıdî, c. 2, s. 798, Taberî, c. 3, s. 114.

323. Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 60.

324. Vâhidî, s. 282, Zemahşerî, c. 4, s. 89, Kurtubî, c. 18, s. 50.

325. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 105.

326. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 89, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 284.

327. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 105, Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 59.

328. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 105.

329. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 41, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 798, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 80, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 60, Müslim, Sahîh, c. 4, s. 1941, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 47, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 410, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 354.

330. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 109.

331. Hakim, Müstedrek, c. 3, s. 302.

332. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 105, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâ f, c. 2, s. 354, Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 59.

333. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 80, Buhârî, c. 6, s. 60, Müslim, c. 4, s. 1941, Ebu Dâvud, c. 3, s. 47, Tirmizî, c. 5, s. 410.

334. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 105, Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 60.

335. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 41, Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 60.

336. Mümtahine: 1. 5.

Medine'den Mekke'ye Doğru Yola Çıkış

Peygamberimiz aleyhisselam; Hicretin 8. yılında 337 Ramazan ayında Müslümanlardan 10.000 kişi-askerî bir topluluğun başında, Medine'den Mekke'ye doğru yola çıktı. 338 Peygamberimiz aleyhisselam da, mücahidler de hep oruçlu idiler. 339 Yola çıkılırken, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Orucunu tutmak isteyen, tutsun. Orucunu açmak isteyen de, açsın! " diyerek nida ettirdi. 340 Peygamberimiz aleyhisselam orucunu açmadı, tuttu. Mücahidler de açmadılar, tuttular. 341 Sulsul mevkiine eriştiler. 342 Sulsul; Medine nahiyelerinden olup, Medine'ye uzaklığı yedi mildir. 343

-------------------------------------

337. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 4, s. 31, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 135.

338. Zührî, Megâzî, s. 86, İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 42, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 801, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 90, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 21, 24, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 268.

339. Zührî, Megâzî, s. 86, İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 42, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 801, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 135, Ahmed b. Hanbel, c. 1 , s. 325, Buhârî, c. 5, s. 90, Taberî, Târîh, c. 3, s. 114, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvye, c. 5, s. 21, 22, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 167, Zehebî, Megâzî, s. 441 , Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 286, 287, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 180, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 165.

340. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 801, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 135.

341. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 42, Taberî, Târih, c. 3, s. 114.

342. Vâkıdî, c. 2, s. 801, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 135.

343. Yâkût. Mu’cemu’l-büldân. c. 3. s. 421. Semhûdî. Vefâu’l-Vefâ. c. 4. s. 1253.

Zübeyr b. Avvam'ın Bir Süvari Birliğinin Başında Öncü Olarak İleri Sürülüşü ve Hevâzin Casusunun Yakalanıp Sorguya Çekilişi

Peygamberimiz aleyhisselam; Zübeyr b. Avvam'ı, 200 kişilik bir süvari birliğinin başında, öncü ve gözcü olarak ileri sürmüştü. 344

Bunlar; Arc'la Talub arasında Hevâzin casuslarından birini yakalayıp Peygamberimiz aleyhisselamın yanına getirdiler ve:

" Yâ Rasûlallah! Hayvanının üzerinde gördük: Çukur yerlerde bizden saklanmaya çalışıyordu. Sonra, yüksek bir yere çıkıp oturdu. Atlan ona doğru koşturmaya başlayınca, kaçmak istedi.

Kendisine:

'Sen kimsin?' diye sorduk.

'Benî Gitarlardan bir adamım! ' dedi.

'Bu memleket halkından, Benî Gitarların hangilerindensin?' diye sorduk.

Aykırı cevap verdi, bize soyunu anlatamadı, şüphemizi arttırdı, kendisi hakkında bizi suizanna düşürdü.

'Senin ev halkın nerededir?' diye sorduk.

Eliyle bir tarafa işaret ederek:

'Yakındadır! ' dedi.

Kendisinin işi karıştırdığını, gerçeği sakladığını görünce:

'Ya bize doğrusunu söyleyeceksin, ya da boynunu vuracağız! ' dedik.

'Ben size doğrusunu söylersem, bu, bana, sizin katınızda bir yarar sağlar mı?' dedi.

'Evet! ' dedik.

Bunun üzerine, bize:

'Ben Benî Nadrlardan, Hevâzinlerden bir adamım.

Beni Hevâzinler casus olarak gönderdiler ve:

'Medine'ye git, Muhammed'le buluş! Müttefiklerinin (Huzâaların) işi hakkında ne yapmak istediğini, bizim için öğrenmeye çalış!

O, Kureyşîlere askerî bir birlik mi gönderiyor? Yoksa, kendisi mi gidip onlarla savaşacaktır? Biz onun Kureyşîlere büyük bir ordu ile baskın yapacağını sanıyoruz.

İster kendisi gitsin, ister askerî bir birlik göndersin, sen de onlarla birlikte Batn-ı Şerife kadar git!

Eğer onlar önce bizim üzerimize yürümek isterlerse, Batn-ı Şerif yolunu tutar, bizim yanımıza çıkarlar. Eğer Kureyşîlerin üzerine yürümek isterlerse, yollarına devam ederler! ' dediler' dedi."

Peygamberimiz aleyhisselam, casusa:

" Hevâzinler neredeler?" diye sordu.

Casus:

" Onları Buk'â'da pek çok yığınak yapmış oldukları halde geride bıraköm.

Onlar bütün Arapları kendilerine yardıma çağırdılar, Sakîflere de haber saldılar. Onlar da yapılan davete icabet ettiler.

Sakîfleri de, savaşmak üzere pek çok yığınak yapmış oldukları halde geride bıraktım.

Onlar, debbabe ve mancınık yapma işini öğrenmeleri için, Cüreş'e adamlar gönderdiler. Kendileri de, Hevâzinlerin topluluklarıyla birlikte bulunmak üzere gidiyorlar! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hevâzinler işlerini yürütmeyi kime havale ettiler?" diye sordu.

Casus:

" Eşraf gençlerinden Malik b. Avf'a havale ettiler! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hevâzinlerin hepsi, Malik'e ve onun davet ettiği işe icabet ettiler mi?" diye sordu.

Casus:

" Güçlülük ve dayanıklılıklarda tanınmış olan Benî Âmirler, davete aldırış etmediler" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onlar, Benî Âmirlerden hangileridir?" diye sordu.

Casus:

" Ka'blar ve Kilablar! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hilaller ne yaptı?" diye sordu.

Casus:

" Hevâzinlere onlardan pek azı katıldı.

Akşamleyin, senin kavmine uğramıştım.

Ebu Süfyan, yanlarına gelmişti.

Medine'den getirdiği haberden dolayı, Kureyşîlerin Ebu Süfyan'a çok kızmış olduklarını gördüm.

Onlar çok korkuyor ve ürperiyorlardı" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah bize yeter. O, ne güzel Vekîl'dir!

Sanırım ki, sen bana ancak doğru olanı söyledin! " buyurdu.

Casus:

" Bu, bana yarar sağlayacak, beni ölümden kurtaracak mıdır?" dedi.

Casusun gidip halkı uyarmasından korkuldu.

Peygamberimiz aleyhisselam, onu tutuklamasını, Halid b. Velid'e emretti.

İslâm ordusu Merruz-zahran'a vardığı zaman, casus kaçtı.

Halid b. Velid, ardına düşüp onu aradı, Erâk* yanında yakaladı ve:

" Eğer senin için söz vermiş olmasaydım, boynunu vururdum! " dedi. Durumu Peygamberimiz aleyhisselama arzetti.

Peygamberimiz aleyhisselam, Mekke'ye girinceye kadar onu tutuklu bulundurmasını Halid b. Velid'e em retti. 345

-------------------------------------

344. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 801, Ibn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 135.

* Erâk; Mekke yakınında, A-afatta, Memire'de bir yerdir (Yâkût, Mu'cemu'l-buldan, c. 1, s. 135).

345. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 804, 805.

Uyeyne b. Hısn'ın Arc'da Gelip Mücahidlere Katılışı

Uyeyne b. Hısn; Necd'de ev halkının yanında bulunduğu sırada, Peygamberimiz aleyhisselamin yanına birçok Arap kabilelerinin toplanarak bir yana doğru gitmek istediklerini haber alınca, kavminden bazı kimselerle birlikte Medine'ye gelip, Peygamberimiz aleyhisselamı iki gün önce gitmiş buldu ve hızla Arc'a doğru gitti. Orada, Peygamberimiz aleyhisselamla buluştu ve:

" Yâ Rasûlalları! Senin bir tarafa gideceğini haber aldım, geldim.

Ben sizde savaş hali görmüyorum: Ne çekilmiş sancaklar görüyorum, ne de bayraklar! Yoksa, umreye mi gitmek istiyorsunuz?

Halbuki, sizde ihram hali de görmüyorum! ?

Yâ Rasûl allan! Siz nereye yönelmiş gidiyorsunuz?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah her nereye gitmemizi dilerse oraya gideceğiz! " buyurdu.

Uyeyne b. Hısn, mücahidlere katılıp Peygamberimiz aleyhisselamla birlikte gitti. 346

-------------------------------------

346. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 802, 804.

Peygamberimiz aleyhisselamın Orucunu Açışı ve Mücahidlere Oruçlarını Açmalarını Emredişi

Peygamberimiz aleyhisselam, Arc'a geldiği zaman, çok susamıştı.

Susuzluğunu gidermek için, başına su döktü. Yüzünü yi kadı. 347

Müslümanlar, yaya ve binitli olarak, Peygamberimiz aleyhisselamla birlikte Kurâu'l-Gamîm'e vardılar.

" Yâ Rasûlallah! Oruçluluk halka çok ağır gelmeye başladı.

Halk, senin ne yapacağına bakıyorlar! " dediler. 348

Peygamberimiz aleyhisselam; Usfan ile Emeç arasındaki Kudeyd* mevkiine gelince, 349 ikindi namazından sonra, hayvan üzerinde iken350 bir bardak su** getirtti. Bardağı herkesin göreceği şekilde kaldırıp onu içti, 351 orucunu açtı. 352 Müslümanların da oruçlarını açmalarını emretti. 353

Müslümanlardan bazısının orucunu açtığı, bazısının ise oruçlarını açmayıp tutmaya devam ettikleri haber verilince, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onlar âsilerdir (Emre karşı gelenlerdir)! 354

Onlar âsilerdir! (Emre karşı gelenlerdir)! 355

Siz, sabahleyin düşmanlarınızla karşılaşacaksınız! Orucu açmak sizin için zindeliktir! " buyurdu. 356

Düşmanla karşılaşacakları haber verilince, hepsi Merru'z-zahran'da oruçlarını açtılar. 357

-------------------------------------

347. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 801, 802.

348. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 25, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 286.

* Halkın buraya Kudeyd dediği de bildirilir (İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 180).

349. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 42, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 802, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 90.

350. İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 226, 227.

** Su yerine süt rivayeti de vardır (İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 139 Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 344, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 90).

351. Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 90, Müslim , Sahîh, c. 2, s. 785, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 25, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 286.

352. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 42, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 802, Buhârî, c. 5, s. 90, Müslim, c. 2, s. 785, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 316.

353. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 139, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 227.

354. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 802, Müslim, Sahîh, c. 2, s. 785, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 25, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 227, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 286, 287.

355. Müslim, Sahîh, c. 2, s. 785.

356. Vâkıdî, c. 2, s. 802, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 15, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 300.

357. Ahmed b. Hanbel. Müsned. c. 3. s. 29. Buhârî. Sahîh. c. 5. s. 90. Tirmizî. Sünen. c. 4. s. 198.

Medine'ye Gelmek Üzere Yola Çıkan Hazret-i Abbas'ın Yolda Peygamberimiz aleyhisselamla Buluşması

Hazret-i Abbas, ailesiyle birlikte gelirken, Cuhfe'de veya Zülhuleyfe'de Peygamberimiz aleyhisselamla buluştu. 358

Peygamberimiz aleyhisselam, ona, yanındaki ağırlıklarını Medine'ye göndermesini emretti. 359

-------------------------------------

358. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 242, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 167.

359. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 242.

Peygamberimiz aleyhisselamın Mücahidleri Savaş Düzenine Koyuşu

Peygamberimiz aleyhisselam, Kudeyd'e gelince, orada konakladı. Sancaklar ve bayraklar bağladı. 360

Bağladığı sancak ve bayrakları kabilelere, kabilelerin bayraktar ve sancaktarlarına verdi. 361

Uyeyne b. Hısn, kabilelerin sancak ve bayraklar aldıklarını görünce, canının sıkıntısından, parmaklarını ısırmaya başladı.

Hazret-i Ebu Bekir, ona:

" Yoksa, geldiğine pişmanlık mı duyuyorsun?" diye sordu.

Uyeyne b. Hısn:

" Ben kavmimin Muhammed'le birlikte bulunmadığına üzülüyorum! " dedi ve

" Ey Ebu Bekir! Muhammed nereye gitmek istiyor?" diye sordu.

Hazret-i Ebu Bekir:

" Allah her nereye gitmesini isterse, o oraya gidecektir! " dedi. 362

Peygamberimiz aleyhisselamın Kudeyd'de bulunduğu sırada, Süleymler900 veya 1. 000 atlı olarak geldiler.

Onların zırhlan sırtlarında, mızrakları ve silahları yanlarında bulunuyordu.

Peygamberimiz aleyhisselamın onlara gönderdiği iki elçisi Peygamber aleyhisselamın yanına gelmekte acele etmelerini söyleyince, derlenip toparlanarak geldiler ve:

" Yâ Rasûlallah! Biz, senin dayıların oluruz.

Bizim savaş zamanında nasıl sebatlı, seninle buluştuğumuz zaman nasıl sadakatli olduğumuzu göreceksin" dediler.

Süleymlerin yanlarında durulmuş iki sancak ve beş bayrak bulunuyordu. Bayraklar siyahtı.

" Yâ Rasûlallah! Bizim bayraklarımızı da bağla ve istediğine ver! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Cahiliye çağında bayraklarınızı taşıyan, bugün de taşısın! Evvelce yanıma hepinizle birlikte gelen o güzel yüzlü, tatlı dilli kişi ne yapıyor? Siz gidiniz! Ordunun önüne geçiniz! " buyurdu.

Onları öncü birliği yaptı.

Benî Süleymlerle buluşuluncaya kadar, bu görevi Halid b. Velid yapmıştı. 363

Muhacirlerin bayraktarları:

1. Hazret-i Ali,

2. Zübeyr b. Avvam,

3. Sa'd b. Ebi Vakkas,

Ensarın bayraktarları:

1. Evsîlerin Abduleşhel oğullarından Ebu Naile,

2. Evsîlerin Zafer oğullarından Katâde b. Numan,

3. Harise oğullarından Ebu Bürde b. Niyar,

4. Muaviye oğullarından Cebr b. Atîk,

5. Hatma oğullarından Ebu Lübâbe b. Abdulmünzir,

6. Ümeyye oğullarından Mübeyyaz,

7. Sâide oğullarından Ebu Useydü's-Sâidî,

8. Benî Haris b. Hazreclerden Abdullah b. Zeyd,

9. Selime oğullarından Kutbe b. Âmir b. Hadîd,

10. Malik b. Neccar oğullarından Umâre b. Hazm,

11. Mazin oğullarından Salît b. Kays,

12. Dinar oğulları,

Müzeynelerin sancaktarları:

1. Numan b. Mukarrin,

2. Bilal b. Haris,

3. Abdullah b. Amr,

Eslemlerin sancaktarları:

1. Büreyde b. Husayb,

2. Naciye b. A'cem,

Cüheynelerin sancaktarları:

1. Süveyd b. Sahr,

2. Rafi' b. Mekîs,

3. EbuKer'a,

4. Abdullah b. Bedr,

Benî Amr b. Ka'bların sancaktarı:

Büsr b. Süryan,

Benî Gıfârların bayraktarı:

Ebu Zerri'l-Gıfârî veya İmâ' b. Rahasa,

Kinane, Benî Leys, Damrâ ve Sa'd b. Bekrlerin sancaktarı:

Ebu Vâkıd el-Leysî,

Eşca'ların sancaktarları:

1. Ma'kıl b. Sinan,

2. Nuaym b. Mes'ud idi. 364

-------------------------------------

360. Vâkıdı, Megâzî, c. 2, s. 804, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 135.

361. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 135.

362. Vâkıdı, Megâzî, c. 2, s. 801, 804.

363. Vâkıdı, Megâzî, c. 2, s. 812, 813.

364. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 819, 820.

Ebu Süfyan b. Hâris'le Abdullah b. Ebi Ümeyye'nin Peygamberimiz aleyhisselamla Buluşmaları ve Müslüman Olmaları

Peygamberimiz aleyhisselamın amcası Haris b. Abdulmuttalib'in oğlu Ebu Süfyan ile Abdullah b. Ebi Ümeyye, Mekke ile Medine arasında, Nîku'l-akab mevkiinde Peygamberimiz aleyhisselamla buluştular, Müslüman olmak istediler. 365

Bunların, Sukyâ ile Arc arasında366 veya Ebvâ'da buluştukları da rivayet edilir. 367

Ebu Süfyan b. Haris, Peygamberimiz aleyhisselamın süt kardeşi ve yaşıtı idi. Hazret-i Halime onu da emdirmişti.

Ebu Süfyan, eskiden Peygamberimiz aleyhisselama dost ve arkadaş idi. Fakat, Peygamberimiz aleyhisselama peygamberlik gelince, düşman kesilmişti. 368

Hiçbir düşmanın yapmadığı düşmanlığı yapardı. Şı'b'a varıp da, Peygamberimiz aleyhisselamla ashabını hicv ve tahkir etmediği gün yoktu. 369

Yirmi yıl, hicv ve tahkir etmekten geri durmadı.

Müşriklerin Peygamberimiz aleyhisselamla yaptıkları çarpışmaların hiçbirinden geri kalmadı. 370

En sonunda, Yüce Allah, Ebu Süfyan b. Hâris'in kalbine İslâm sevgisini düşürdü.

Bir gün Rum Kayseri ile görüşmüş olan Ebu Süfyan b. Haris der ki:

" Rum Kayserinin yanında ne İslâm iyetten kaçı İdi ğı nı, ne de Muhammed'den başkasının tanındığını gördüm. Bunun üzerine, kalbime İslâmiyet sevgisi girdi. İçinde bulunduğum müşrikliğin bâtıl ve boş olduğunu anladım.

Ne çare ki, biz akılları başlarında bir kavimle birlikte bulunuyorduk.

İnsanların akıllarına ve görüşlerine göre yaşadıklarını sanıyordum.

Onlar bir yol tutup gittiler, biz de o yolu tutup gittik.

Şerefli, yaşlı kişiler putlarından yardım dileyerek Muhammed'e karşı ayaklandıkları ve ataları yüzünden ona kızdıkları zaman, onlara uyduk. 371

Bir gün, kendi kendime:

'Ben kimlere arkadaş oluyorum?! Kimlerin yanında bulunuyorum?! İslâm yolu belli olmuş ve karar-laşmış bulunuyor! ' dedim ve zevcemle oğlumun yanına vardım ve:

'Yola çıkmak için hazırlanınız! Muhammed'in yanınıza gelmesi çok yaklaşmıştır! ' dedim. 372

Zevcem ve oğlum:

'Canımız sana feda olsun! 373

Arapların ve Arap olmayanların Muhammed'e tâbi olduğunu görüyorsun da, hâlâ ona karşı düşmanlık mevkiinde bulunuyor, düşmanlıkta direnip duruyorsun! ?

Halbuki, ona yardım etmek herkesten çok sana düşerdi! Ona yardım edenlerin ilki sen olmalı idin! ?' dediler.

Uşağım Mezkûr'a:

'Bir deve ile atımı acele yanıma getir! ' dedim. 374

Resûlullah ile buluşmak üzere Mekke'den yola çıktık. 375

Ebvâ'ya varıp indiğimiz zaman, Resûlullah aleyhisselamın öncü birliği oraya gelmiş bulunuyor ve Mekke'ye gitmek istiyordu.

Resûlullah aleyhisselam, benim kanımın dökülmesini helâl ve gerekli kılmıştı.

Bunun için, öldürülmemden korktum ve gizlendim.

Oğlum Cafer'in elinden tutup yaya olarak bir mil kadar gittik.

Sabahleyin Resûlullah aleyhisselamın yanına vardık. 376

Halk, takım takım geliyordu. Onlardan gizlendim.

Resûlullah aleyhisselam hayvanına bineceği zaman, kendisiyle görüşmek istedim. 377 Resûlullah aleyhisselam, bizden, yüzünü başka tarafa çevirdi.

Yüzünü çevirdiği tarafa geçtim. Tekrar tekrar, benden yüzünü çevirdi.

Bütün yakın-uzak herşey beni tuttu, sıktı! Ona erişemedikçe, ben bir ölüyümdür!

Onun iyiliğini, merhametini ve bana olan yakınlığını düşünmüş, bu yüzden beni tutar diye ummuştum.

Resûlullah aleyhisselamın akrabası olduğum için, benim Müslüman olmama sevineceklerini sanıyor ve bunda şüphe etmiyordum. 373

Resûlullah aleyhisselamın benden yüzünü çevirdiğini görünce, bütün Müslümanlar da benden yüz çevirdiler.

Ebu Kuhâfe'nin oğlu (Hazret-i Ebu Bekir) bana rastladı ve benden yüzünü çevirdi.

Ensardan biri, beni kandırarak Ömer'in yanına yanaştırdı. Ömer, bana bakınca:

'Ey Allah düşmanı! Resûlullah aleyhisselamı ve ashabını inciten sensin hâ! ?

Sen ona düşmanlığını yeryüzünün doğularına, batılarına kadar ulaştırdın! " dedi.

Hemen onun yanından ayrılıp amcam Abbas'ın yanına vardım ve:

'Ey Abbas! Ben Resûlullahın yakını ve asâletli oluşum dolayısıyla Müslümanlığımın Resûlullahı sevindireceğini ummuştum.

Kendisinden umduğum iltifatı göremedim!

Beni kabul etmesi için onunla konuş! ' dedim.

Abbas:

'Hayır! Vallahi, onun senden yüz çevirdiğini gördükten sonra, kendisiyle bir tek kelime bile konuşamam! Resûlullah aleyhisselamı celallendirmiş olmaktan korkarım! ' dedi.

'Ey amca! Bari, gidip başvuracağım bir kimseyi bana söyle! ' dedim.

Amcam, Ali'yi göstererek:

'İşte o! ' dedi.

Ali ile buluşup konuştum.

O da, bana Abbas'ın söylediğinin tıpkısını söyledi.

Abbas'ın yanına döndüm ve:

'Ey amca! Bana sövüp sayan adamı bu davranışından vazgeçir! ' dedim.

Abbas:

'Bana onu tarif et! ' dedi.

'O, çok esmer tenli, kısa boylu, iki gözünün arası yaralıdır! ' dedim.

Amcam:

'O, Numan b. Haris en-Neccârîdir! ' dedi.

Ona:

'Ey Numan! Ebu Süfyan, Resûlullah aleyhisselamın amcasının oğludur ve benim de kardeşimin oğludur.

Resûlullah aleyhisselam her ne kadar ona kızmış bulunuyorsa da, ileride ondan hoşnut da olacaktır.

Bundan sonra, kendisine herhangi bir suretle hakaret etmekten vazgeç! ' diye haber gönderdi." 379

Ebu Süfyan b. Haris ile Abdullah b. Ebi Ümeyye, Peygamberimiz aleyhisselamın huzuruna girme çarelerini araştırdıkları ve kendilerinden yüz çevirildiği sırada, Peygamberimiz aleyhisselamın zevcesi Hazret-i Ümmü Seleme de, onlar hakkında Peygamberimiz aleyhisselamla konuştu:

" Biri amcanın oğlu ve süt kardeşindir. Öbürü de halanın oğludur ve hısımındır. 380

Allah, bunları sana Müslüman olarak getirdi. 381

Bunlar, senin katında halkın en yaramazı olamazlar! " dedi. 382

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bana onların ikisi de gerekmez!

Amcamın oğlu benim haysiyet ve şerefimi dili ile lekelemek istedi!

Halamın oğlu ve hışmım olan kişi ise, Mekke'de bana söylememesi gereken sözleri söylemiştir! " buyurdu. 383

Ebu Süfyan b. Haris der ki:

" Gidip Resûlullahın kapısına oturdum.

Cuhfeye varıncaya kadar, oturmaktan ayrılmadım!

Ne kendisi, ne de Müslümanlardan hiçbirisi benimle konuşuyordu.

Her konakladığı yerde, gidip Resûlullahın kapısında duruyordum. Oğlum da, ayakta dikiliyordu.

Resûlullah, beni gördükçe, yüzünü benden çeviriyordu.

Ezâhir yokuşundan Mekke'nin Ebtah vadisine inince, Resûlullahın çadırının kapısına yaklaştım.

Resûlullah bana baktı! Bu bakış, onun bana ilk yumuşak bakışı idi. Kendisinin bana gülümseye-ceğini de ummaya başladım." 384

Hazret-i Ali, Ebu Süfyan b. Hâris'e:

" Resûlullah aleyhisselama arka tarafından varıp, Yusuf'un kardeşlerinin Yusuf aleyhisselama söylediği sözü söyle ki, onlar:

'Allah'a yemin ederiz ki; Allah seni gerçekten bizden üstün kılmıştır! Biz, doğrusu, sana karşı yaptıklarımızda suçlu idik! ' dediler [Yusuf: 91].

Bundan daha güzel bir söz bulunabileceği kabul edilemez! " dedi.

Ebu Süfyan b. Haris böyle yapınca, Peygamberimiz aleyhisselam, Yusuf aleyhisselamın kardeşlerine verdiği cevabı bildiren:

" Size bugün hiçbir başa kakma ve ayıplama yoktur! Allah sizi yarlıgasın! O, Esirgeyenlerin en Esirgeyicisidir! " (Yusuf 92) mealli âyeti okudu. 385

Ebu Süfyan b. Haris, Peygamberimiz aleyhisselamın:

" Bana, onların ikisi de gerekmez! " buyurduğunu haber aldığı zaman:

" Vallahi, ya yanına girmeme izin verecektir, ya da şu oğlumun elinden tutup yeryüzünde açlıktan, susuzluktan ölünceye kadar çekip gideceğiz! 386

Sen ki, benim hem akrabam, hem de halkın en uslusu, yumuşak huylusu, en iyilik severi ve cömerdi bulunuyorsun! " demişti. 387

Peygamberimiz aleyhisselam, Ebu Süfyan'ın bu sözlerini işitince, her ikisine de acıdı ve kendilerinin huzuruna girmelerine izin verdi.

Girdiler ve Müslüman oldular. 388

Ebu Süfyan b. Haris, Müslüman olduktan sonra, utancından, başını kaldırıp Peygamberimiz aleyhisselamın yüzüne bakam azdı. 389

-------------------------------------

365. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 42, Zehebî, Megâzî, s. 448.

366. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1674.

367. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 807, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 50.

368. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 806, İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 50.

369. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 806.

370. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 807, İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 50.

371. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 807, 811, 812.

372. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 807, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 50.

373. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 50.

374. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 807, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 50.

375. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 50.

376. Vâkıdî, c. 2, s. 807, İbn Sa'd, c. 4, s. 50.

377. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 807.

378. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 807, 88 İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 50.

379. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 808.

380. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 43, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 810, Taberî, Târîh, c. 3, s. 114, Beyhakî. Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 27, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 167.

381. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 810.

382. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 810, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1674, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 6, s. 165, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 180.

383. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 43, Taberî, Târîh, c. 3, s. 114, Zehebî, Megâzî, s. 448.

384. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 808, 809.

385. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1674, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 167, 168, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 181.

386. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 43, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 811, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 28.

387. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 811.

388. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 43, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 811, Taberî, Târîh, c. 3, s. 114.

389. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1674, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 244, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 181.

Peygamberimiz aleyhisselamın Merru'z-zahran'da Konaklayışı

Peygamberimiz aleyhisselam, mücahidlerle birlikte Merruz-zahran'a gelip konakladı. 390 Peygamberimiz aleyhisselamın Merru'z-zahran'a gelişi, yatsı vaktine rastlamıştı. Mücahidler Merruz-zahran'da toplandılar. 391 Peygamberimiz aleyhisselam, Merru'z-zahran'da geceleyin ashabına: " Mekke'de Kureyşîlerin aklı erenlerinden dördü, müşriklikten sıynlıp İslâmiyete girmek isti buyurdu.

" Yâ Rasûlalları! Kimdir onlar?" diye sorulunca, Peygamberimiz aleyhisselam: " 1. Attâb b. Esîd,

2. Cübeyr b. Mut'im,

3. Hakîm b. Hizam,

4. Süheyl b. Amr'dır! " buyurdu. 392

Peygamberimiz aleyhisselam Merruz-zahran'a gelinceye kadar, Kureyş müşriklerine bütün h; ler gizli kalmıştı.

Onlar Peygamberimiz aleyhisselamın ne yapacağını bilmiyorlar, 393 fakat kendilerine savaş cağından korkup duruyorlardı.

Peygamberimiz aleyhisselam, Merru'z-zahran'a gelince, geceleyin, ateş yakmalarını mücahh emretmiş, 10. 000 ateş yakı İm işti. 394

-------------------------------------

390. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 42, Taberî, c. 3, s. 114.

391. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 814, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 135.

392. İbn Asâkîr'den naklen Alâüddin Ali, Kenzü'l-ummâl, c. 11, s. 359, Takiyyüddin, Ikdu's-simm, c. 6, s. 4.

393. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 42, Taberî, c. 3, s. 114, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 39.

394. Vakıdî, c. 2, s. 814, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 135, Beyhakî, c. 5, s. 39.

Kureyş Müşriklerinin Ebu Süfyan b. Harb'i Denetçi ve Elçi Olarak Göndermeyi Kararlaştırmaları

Kureyş müşrikleri, Ebu Süfyarı b. Harb'i, haberler araştırmak üzere göndermekte sözbirliği ettile

" Muhammed'le buluşursan, ondan bizim için eman sözü al! 395

Ancak, onun ashabını gevşek görürsen, 396 savaşılacağını kendilerine bildir! 397

Biz sizin arkanızdan hazırlanıp gelmeyeceğiz.

Çünkü, Muhammed'in kiminle; bizimle mi, yahutHevâzinlerle mi, ya da Sakfflerle mi savaşmak diğini bilmiyoruz" dediler. 398

Bir gece, Ebu Süfyan b. Harb ile Hakîm b. Hizam, Mekke'den çıkıp gittiler. 399

Yolda, Büdeyl b. Verkâ'ya rastladılar. Onun da kendileriyle birlikte gelmesini sağladılar. 400

Bunlar; Peygamberimiz aleyhisselam hakkında haber araştıracaklar, toplayacaklar, işittikleri h; leh gözden geçirecekler, değerlendireceklerdi. 401

Peygamberimiz aleyhisselam, Ensardan bazılarına:

" Ebu Süfyan'a göz kulak olunuz! Siz muhakkak onu bulacaksınız! " buyurmuştu. 402

Casuslar; Merruz-zahran'da Erâk mevkiine eriştikleri zaman, pek çok çadırlar, askerler ve yaı ateşler gördüler, at kişnemeleri, deve böğürmeleri işittiler.

Bunlar onları ürküttü, son derecede korkuttu. 403

Vakit, yatsı vakti idi. 404

Arefe gecesinde yakılan ateşler gibi yanan ateşleri görünce, Ebu Süfyan:

" Bu ne kadar çok ateş? Sanki, arefe gecesi ateşlerini andırıyor! ?

Ey Büdeyl! Yoksa bu ateşler, senin kavmin olan Benî Ka'bların mıdır?" diye sordu.

Büdeyl b. Verkâ:

" Bunlar, Benî Amrların ateşleri olsa gerek! " dedi.

Ebu Süfyan:

" Benî Amrların ateşi bundan az olur, onların bu kadar çok ateşleri olamaz! " dedi. 405

Büdeyl b. Verkâ:

" Belki de seninle çarpışmak üzere toplanmışlardır. Müzeyneleri de, bu gece kendilerine beki tutmuşlardır" dedi. 406

" Bunlar, herhalde, Benî Ka'blar (Huzâalar)'dır. Savaş için toplanmışlardır" dediler.

Ebu Süfyan:

" Evet! Ama bunlar Benî Ka'blardan daha kalabalık görünüyorlar! " dedi.

" Belki de, Hevâzinler, yağmur düşen yerlerdeki otlardan hayvanlarını otiatmak için topraklanı kadar gelmişlerdir. Vallahi, bunların kimler olduklarını pek anlayamadık! " dediler. 407

Peygamberimiz aleyhisselam, casusları yakalamak için, atlılardan bir birliği ileri göndermişti.

Huzâalarda yolu kesmişler, arkaya kimseyi bırakmıyorlardı. 408

-------------------------------------

395. Vâkıdî, c. 2, s. 814, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 135, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 16.

396. VâkıdP, Megâzî, c. 2, s. 814.

397. Vâkıdî, c. 2, s. 814, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 170.

398. Taberî, Târih, c. 3, s. 117.

399. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 42, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 36.

400. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 814, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 36.

401. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4 s. 42, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 36, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 165.

402. Zührî, Megâzî, s. 88, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 375.

403. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 814, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 36.

404. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 5, s. 170.

405. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 91.

406. Taberânî, Mu’cemu’s-sagîr, c. 2, s. 74.

407. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 814.

408. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 288.

Ebu Süfyan'la Hakîm b. Hizam ve Büdeyl b. Verkâ'nın Müslüman Olmaları

Mücahidler Merruz-zahran'a gelip konunca, Hazret-i Abbas, kendi kendine:

" Vâh Kureyşîlerin başlarına geleceklere!

Vallahi, onlar gelip Resûlullah aleyhisselamdan eman dilemeden önce Resûlullah aleyhisselam Mekke'ye harple girecek olursa, bu Kureyşflerin temelli helâklan olur! " demiş, Peygamberimiz aleyhisselamın boz katırına binip Erâk mevkiine kadar gitmişti.

" Orada ben muhakkak bir oduncu veya bir sütçü ya da bir iş güç sahibi bulup Mekke'ye göndermeliyim ki; önce, üzerlerine Resûlullah aleyhisselamın gelmekte olduğunu Mekkelilere bildirsin de, Mekkeliler Resûlullah aleyhisselam üzerlerine harple girmeden önce gelip ondan eman dilesinler" dedi.

Hazret-i Abbas bu maksatla giderve maksadını gerçekleştirmek üzere bir adam ararken, Ebu Süfyan'la Büdeyl b. Verkâ'nın seslerini işitti. 409 Ebu Süfyan'ı sesinden tanıdı. Ona:

" Ebu Hanzale! " dedi.

O da, Hazret-i Abbas'ı sesinden tanıdı ve:

" Ebu'l-Fadl! Sensin ha! " dedi.

Ebu Süfyan:

" Babam, anam sana feda olsun! Ne var?410 Arkandakilerden, ne haber var?" diye sordu. 411

Hazret-i Abbas:

" Yazıklar olsun sana ey Ebu Süfyan! 412 Arkamdaki, Resûlullah aleyhisselamdır ve Müslümanlardan 10. 000 kişilik, karşı koyamayacağınız askerlerin başında size doğru yönelmiş, geliy-or! 413

Vallahi, vay Kureyşîlerin başlarına geleceklere! " dedi. 414

Ebu Süfyan:

" Babam, anam sana feda olsun! Buna bir çare, bir tedbir var mı?" diye sordu. 415

Hazret-i Abbas:

" Evet! Vardır! " dedi.

" Sen, ne yapmamı bana emir ve tavsiye edersin?" diye sordu.

Hazret-i Abbas:

" Vallahi, Resûlullah aleyhisselamdan başkası tarafından ele geçirilecek olursan, muhakkak öldürülürsün! 416

Sen, haydi şu katırın sırtına bin de, seni Resûlullah aleyhisselamın yanına kadar götüreyim. 417 Kendisinden senin için eman dileyeyim! " dedi. 418

Ebu Süfyan:

" Vallahi, benim görüşüm de böyledir! " dedi. 419

Hazret-i Abbas, Ebu Süfyan'ı süvarilerin ellerine düşmekten kurtardı. 420

Ebu Süfyan, hemen Hazret-i Abbas'ın terkisine bindi.

Hazret-i Abbas Peygamberimiz aleyhisselamın boz katırının üzerinde, Ebu Süfyan da terkisinde olduğu halde, mücahidlerin ateşlerinden her bir ateşin yanından geçerken, " Kim bu?" diye soruyorlar; Peygamberimiz aleyhisselamın katırını ve Hazret-i Abbas'ın da onun üzerinde bulunduğunu görünce:

" Resûlullah aleyhisselamın amcası, Resûlullahın katırına binmiş! " diyorlardı.

Hazret-i Ömer'in ateşinin yanından geçerken, Hazret-i Ömer:

" Kim bu?" dedi ve hemen ayağa kalktı. 421

Hazret-i Abbas:

" Abbas'ım! " dedi ve geçip giderken, Hazret-i Ömer ona bakıyordu. Terkisinde Ebu Süfyan'ı gördü. 422 Görür görmez:

" Allah düşmanı Ebu Süfyan hâ!

Seni ahdsiz ve akidsiz olarak ele geçirmeye fırsat ve imkân veren Allah'a hamd olsun! " dedi ve hemen Peygamberimiz aleyhisselama doğru hızla gitti.

Hazret-i Abbas da, katırı tepip yürümesini hızlandırdı.

Yavaş yürüyen hayvanın yavaş yürüyen adamı geçebileceği nisbette, Hazret-i Ömer'i geçti ve Peygamberimiz aleyhisselamın yanına vardı.

Hazret-i Ömer de, onun izince gelip içeri girdi ve:

" Yâ Rasûlallah! Bu Ebu Süfyan'ı, Allah, akidsiz ve ahdsiz olarak ele geçirmek imkân ve fırsatını vendi. Bırak beni de, onun boynunu vurayım! " dedi.

Hazret-i Abbas:

" Yâ Rasûlallah! Ben ona eman vermiş bulunuyorum! " dedi ve Peygamberimiz aleyhisselamın yanına oturdu. 423

Resûlullah aleyhisselamın başını tutup:

" Vallahi, bu gece benden başka hiç kimse Ebu Süfyan'la başbaşa kalmayacak! " diye yemin etti.

Hazret-i Ömer Ebu Süfyan'ın boynunu vurmak hakkındaki dileğinde direnip durunca, Hazret-i Abbas:

" Yeter ey Ömer! Vallahi, Ebu Süfyan Adiyy b. Ka'b oğullarından bir kimse olsaydı, böyle söylemezdin! Fakat, sen bunun Abdi Menaf oğullarının erkeklerinden olduğunu bildiğin için boynunu vurmak istiyorsun! " dedi.

Hazret-i Ömer:

" Sus ey Abbas! Vallahi, babam Hattab sağ olup da Müslüman olsaydı, ona, senin Müslüman olduğun gün sevindiğim kadarsevinmezdim! " dedi. 424

Hazret-i Abbas:

" Yâ Rasûlallah! Hakîm b. Hizam ve Büdeyl b. Verkâ'ya da eman vermiş bulunuyorum! Onlar huzuruna girecekler! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onları içeri al! " buyurdu.

İçeri girdiler. Onlar, gecenin geç vakitlerine kadar, Peygamberimiz aleyhisselamın yanında kaldılar.

Peygamberimiz aleyhisselam, onlardan Mekkeliler hakkında bilgi aldı ve kendilerini İslâmiyete davet etti:

" Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim de Allah'ın Resûlü olduğuma şehadet ediniz! " buyurdu.

Hakîm b. Hizamla Büdeyl b. Verkâ hemen şehadet getirdiler ve Müslüman oldular. 425

Allah onlardan razı olsun!

Ebu Süfyan ise:

" Vallahi, ey Muhammedi Senin Resûlullah olup olmadığın hakkında kalbimde azıcık bir kuşku var! Bana biraz mühlet versen olmaz mı?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Abbas'a:

" Biz bunlara eman verdik! Kendilerini artık yerine götür! " 426

Ebu Süfyan hakkında da:

" Ey Abbas! Onu da sen konak yerine götür, sabahleyin yanıma getir! " buyurdu.

Hazret-i Abbas, onu alıp konak yerine götürdü.

Ebu Süfyan geceyi Hazret-i Abbas'ın yanında geçirdi. 427

Sabah namazı vakti olup da müezzin ezan okuyunca, Müslümanlar silkinip kalkmaya başladılar.

Ebu Süfyan, onların kendisi için kalktıklarını sandı. 428 Çok korktu ve:

" Bunlar ne yapmak istiyorlar?429 Ey Abbas! Halkın bu halleri nedir? Yoksa, beni mi öldürmek istiyorlar?" diye sordu. 430

Hazret-i Abbas:

" Hayır! Namaza kalkıyorlar! " dedi. 431

Ebu Süfyan:

" Muhammed'in münâdîsi (müezzini) bunların hepsini kaldıracak mı?" diye sordu.

Hazret-i Abbas:

" Evet! " dedi.

Ebu Süfyan:

" Bunların hepsi, kalkınca ne yapacaklar?" diye sordu.

Hazret-i Abbas:

" Onlar Müslümandırlar, Resûlullah aleyhisselamın yanına gidecekler! " dedi. 432

Kendisi de, Ebu Süfyan'ı yanına alıp gitti. 433

Peygamberimiz aleyhisselam abdest almaya kalktı.

Abdest alırken, Müslümanlar, Peygamberimiz aleyhisselamın abdest suyunu yüzlerine sürmek için üşüştüler. 434

Ebu Süfyan, bunu görünce:

" Ey Fadl'ın babası! Ben şimdiye kadar ne Kisrâ'da, ne de Benî Asfariarın (Rumların) hükümdarlarında, hakimiyet ve saltanatın böylesini görmedim! 435 Kardeşinin oğlu kadar büyük saltanatlısını görmedim! " dedi.

Hazret-i Abbas:

" Bu saltanat değildir, fakat peygamberliktir! Bunun içindir ki, onun üzerine düşüyorlar! 436

Yazıklar olsun sana! Sen de iman et ona! 437

Eğer Müslüman olmaz ve Muhammed'in Resûlullah olduğuna şehadette bulunmazsan, muhakkak, öldürülürsün! " dedi.

Ebu Süfyan, Hazret-i Abbas'ın istediği şeyleri söylemek istiyor, fakat onlara bir türlü dili dönmüyor, düzgün söyleyemiyordu! 438

Peygamberimiz aleyhisselam namaza başlama tekbirini aldı, Müslümanlar da tekbir aldılar.

Peygamberimiz aleyhisselam rükûa gitti. Müslümanlar da, hep birlikte rükûa gittiler.

Peygamberimiz aleyhisselam rükûdan doğruldu. Müslümanlar da, hep birlikte rükûdan doğruldular.

Peygamberimiz aleyhisselam secdeye vardı. Müslümanlar da, hep birlikte secdeye vardılar. 439

Namaz kılındıktan sonra, Ebu Süfyan:

" Ey Abbas! Muhammed onlara (Müslümanlara) birşey emretse, onlar o emri hemen yapar, yerine getirirler mi?" diye sordu.

Hazret-i Abbas:

" Evet! Vallahi, onlara yemeyi, içmeyi bırakmalarını da emredecek olsa, yine ona itaat ederler, onun emrini yerine getirirler! " dedi. 440

Ebu Süfyan:

" Müslümanlar bir gün bir gecede kaç kere namaz kılarlar?" diye sordu.

Hazret-i Abbas:

" Beş kere! " dedi.

Ebu Süfyan:

" Vallahi, çoktur! " dedi. 441

Hazret-i Abbas, sabahleyin, Ebu Süfyan'ı alıp Peygamberimiz aleyhisselamın yanına götürdü.

Peygamberimiz aleyhisselam, onu görünce:

" Yazıklar olsun sana ey Ebu Sülyan! Senin için, Allah'tan başka ilah olmadığını öğrenmen zamanı daha gelmedi mi?! 442

Yazıklar olsun sana ey Ebu Süfyan! Ben size dünya mutluluğunu da, ahiret mutluluğunu da sağlayacak bir din getirmişimdir.

Müslüman olunuz da, selamete eriniz! " buyurdu. 443

Ebu Süfyan:

" İyi amma, Uzzâyı ne yaparım, ondan nasıl vazgeçerim?! " dedi.

O sırada, Hazret-i Ömer çadırın arkasında bulunuyordu.

Ebu Süfyan'ın söylediği sözü işitince:

" Sen onun üzerine işe! Tersle! " dedi.

Ebu Süfyan:

" Senin baban sert ve kaba sözlü idi, sen de sert ve kaba sözlüsün!

Ey Hattab' in oğlu! Ben sana gelmedim! Ben amcamın oğluna geldim. Onunla konuşuyorum!

Beni bırak da, ben amcamın oğlu ile konuşayım! " dedi. 444

Sonra da, Peygamberimiz aleyhisselama:

" Babam, anam sana feda olsun! Usluluk ve yumuşak huylulukta, şereflilikte, akrabalık hakkını gözetirlikte... senden daha üstünü yoktur!

Vallahi, sanırım ki, Allah'tan başka ilah olmasa gerek!

Çünkü, Allah ile birlikte başka ilah bulunmuş olsaydı, elbette, beni zararlardan korur, yararlardan yararlandırırdı! 445

Ey Muhammedi Ben İlahımdan yardım diledim. Sen de Allah'ından yardım diledin.

Vallahi, ben ne zaman seninle karşılaştımsa, senin bana galip geldiğini gördüm!

Eğer benim İlahım gerçek, senin Allah'ın bâtıl ve boş olsaydı, ben sana galip gelirdim! " dedi. 446

Nihayet, Ebu Süfyan da hakka şehadet getirip Müslüman oldu. 447

Allah ondan da razı olsun!

Hazret-i Abbas, Peygamberimiz aleyhisselama:

" Yâ Rasûlallah! Ebu Sülyan kavmimizin eşrafından ve yaşlılarındandır. 448 Ona, kavminin içinde övüneceği birşey lutfetsen olmaz mı?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Olur! Kim Ebu Süfyan'ın evine girer, sığınırsa, ona eman verilmiştir! " buyurdu. 449

Ebu Süfyan:

" Benim evime mi??! Benim evime mi?! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! " buyurdu. 450

Ebu Süfyan:

" Benim evimin ne genişliği var ki?" dedi. 451

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Kim Kabe'ye girer, sığınırsa, ona eman verilmiştir! " buyurdu. 452

Ebu Süfyan:

" Kabe'nin ne genişliği var ki?" dedi. 453

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Kim Mescid-i Haram'a girer, sığınırsa, ona eman verilmiştir" buyurdu. 454

Ebu Süfyan:

" Mescid-i Haram'ın ne genişliği var ki?" dedi. 455

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Kim silahını elinden bırakırsa, ona eman verilmiştir! 456

Kim kapısını üzerine kapayıp evinde oturursa, ona eman verilmiştir! " buyurdu. 457

Ebu Süfyan:

" İşte, bu geniştir! " dedi. 458

-------------------------------------

409. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 44, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 815, 816, Taberî, Târîh, c. 3, s. 115, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 33.

410. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 44, Vâkıdî, c. 2, s. 816, 817.

411. İbn Sa'd. Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 135, Taberî, c. 3, s. 116, Beyhakî, c. 5, s. 33.

412. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 44, Vâkıdî, c. 2, s. 817.

413. Taberî, Târih, c. 3, s. 116, Beyhakî, c. 5, s. 33.

414. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 44.

415. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 44, Vâkıdî, c. 2, s. 817, Beyhakî, c. 5, s. 33, Zehebî, Megâzî, s. 451.

416. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 817.

417. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 44, 45, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 817, Taberî, Târih, c. 3, s. 116, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 33.

418. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 45, Taberî, c. 3, s. 116, Beyhakî, c. 5, s. 33.

419. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 817.

420. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 171.

421. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 4, Vâkıdî, c. 2, s. 817.

422. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 817.

423. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 45, Vâkıdî, c. 2, s. 817, Taberî, c. 3, s. 116, Beyhakî, c. 5, s. 33.

424. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 45, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 817, 818, Taberî, Târih, c. 3, s. 166, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 33, 34.

425. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 815, Taberî, Târîh, c. 3, s. 117, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 18.

426. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 815.

427. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 45, Vâkıdî, c. 2, s. 817, 818, Taberî, c. 3, s. 116, Beyhakî, c. 5, s. 32.

428. Zührî, Megâzî, s. 88, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 76.

429. Vâkıdî, c. 2, s. 815, Beyhakî, c. 5, s. 40, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 171.

430. Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 43.

431. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 835, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 43.

432. Zührî, Megâzî, s. 88, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 376.

433. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 171.

434. Vâkıdî, c. 2, s. 815, Taberânî, Mu'cemu's-sagîr, c. 2, s. 75, Heysemî, c. 6, s. 164.

435. Vâkıdî, c. 2, s. 816, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 40, Heysemî, c. 6, s. 170.

436. Taberânî, Mu'cemu's-sagîr, c. 2, s. 75, Heysemî, c. 6, s. 164.

437. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 816.

438. Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 37, Zehebî, Megâzî, s. 443, Heysemî, c. 6, s. 171.

439. Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 43, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 37, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 312.

440. Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 37, Zehebî, Megâzî, s. 444, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 171.

441. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 815.

442. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 46, Vâkıdî, c. 2, s. 817, 818, Taberî, Târîh, c. 3, s. 116, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 34, Zehebî, Megâzî, s. 452, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 43.

443. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 170.

444. Zührî, Megâzî, s. 88, 89, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 376, Zehebî, Megâzî, s. 451, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 87, s. 6, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 18.

445. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 46, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 818, Taberî, Târîh, c. 3, s. 116, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 34, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 43.

446. Vâkıdî, c. 2, s. 816, Beyhakî, c. 5, s. 37, 40, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 6, s. 171, Diyarbekrî, Târîhu'l-Hamîs, c. 2, s. 81.

447. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 45, 46, Vâkıdî, c. 2, s. 817, 818, Taberî, c. 3, s. 116, Beyhakî, c. 5, s. 37.

448. Zührî, Megâzî, s. 89, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 376.

449. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 46, Vâkıdî, c. 2, s. 818, Taberî, c. 3, s. 117, Beyhakî, c. 5, s. 34, Zehebî, Megâzî, s. 450.

450. Zührî, Megâzî, s. 89, Abdurrezzak, c. 5, s. 376.

451. Beyhakî, c. 5, s. 32, Zehebî, s. 450, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 921.

452. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1679, Zehebî, s. 450, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 291.

453. Beyhakî, c. 5, s. 32, Zehebî, s. 450, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 291.

454. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 46, Yâkubî, Târîh, c. 2, s. 59, Taberî, c. 3, s. 116, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 229, Beyhakî, c. 5, s. 32, 34, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 291, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 43.

455. Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 32, Zehebî, s. 450, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 291.

456. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 46, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 818, Taberî, Târîh, c. 3, s. 116, İbn Abdilberr, İstiâb. c. 4, s. 1679, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye, c. 4, s. 291, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 43.

457. Zührî, Megâzî, s. 89, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 376, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 355, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1679, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 34, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 19.

458. Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 32, Zehebî, Megâzî, s. 450, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 291.

Ebu Süfyan'a Dar Geçitte Mücahidlerin Geçişinin Seyrettirilişi

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Abbas'ı, Mekke'ye gitmek üzere, boz katırına bindirdi.

O da, Ebu Süfyan'ı terkisine alıp yola çıktı.

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Abbas'ın arkasından adam salıp:

" Abbas'a yetişiniz! Kendisini bana geri çeviriniz! " buyurdu.

Elçi Hazret-i Abbas'a yetişti. Fakat Hazret-i Abbas geri dönmek istemedi ve:

" Resûlullah aleyhisselam, acaba Ebu Süfyan'ın Müslüman olduktan sonra, Mekke'ye varınca, oradaki Müslümanların azlığından yararlanarak küfre dönmesinden mi korkuyor ola?" dedi.

Elçi:

" Öyleyse, onu burada tut, bırakma! " dedi.

Hazret-i Abbas da öyle yaptı.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Abbas! Onu vadinin daraldığı, atların sıkışa sıkışa geçtiği dağ boğazının yanında tut da, Müslümanların, Allah ordusunun ihtişamını görsün! " buyurdu.

Hazret-i Abbas; Peygamberimiz aleyhisselamın emri üzere, Ebu Süfyan'ı alıp vadinin daraldığı, afların sıkışı sıkışa geçtiği dağ boğazına doğru götürdü. 459

Hakîm b. Hizamla Büdeyl b. Verkâ da yanlarında bulunuyordu. 460

Hazret-i Abbas, Müslümanların Ebu Süfyan'ı birden vurup öldüreceklerinden korktuğu için, onu bir tepeciğin üzerine oturttu. 461

Ebu Süfyan, kendisinin durdurulup tutulmakla öldürüleceğini sanarak:

" Ey Hâşim oğulları! Bu, bir gadr (ahde Vefâsızlık, verilen eman sözünde durmam azlık) değil midir?" dedi. 462

Hazret-i Abbas:

" Biz, gadreder (ahde Vefâsızlık gösterir, sözünde durmaz) değiliz. 463 Peygamber sülâlesinde ahde Vefâsızlık olmaz! 464

Hayır! 465 Benim tarafımdan yapılacak, seninle ilgili işler var! " dedi. 466

Ebu Süfyan:

" O iş ne ise, haydi, önceden, ondan başlasana?" dedi.

Hazret-i Abbas:

" Halid b. Velid'le Zübeyr b. Avvam yanına geldikleri zaman, anlarsın. 467

Eğer sen şu yolu tutup gitmiş olsaydın, ben seni bir daha göremeyecektim! " dedi. 468

Ebu Süfyan, Erâk yakınındaki dar boğazda durup da oradan geçenleri gördüğü zaman, Hazret-i Abbas'ın sözünün mânâsını anladı. 469

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bütün kabileler yanlarındaki silah ve teçhizatlarını kuşanacaklardır" diyerek mücahidlere nida ettirdi. 470

Mücahidleri savaş düzenine koydu.

Kabileler, başlarında başkan ve kumandanları olduğu halde, 471 bayraklarını çekerek geçmeye başladılar. 472

Peygamberimiz aleyhisselam, ilk önce, başlarında Halid b. Velid olduğu halde, Benî Süleymleri gönderdi.

Onlar 1. 000 kişi idiler.

İki sancaklarından birini Abbas b. Mirdas es-Sülemî, diğerini Hufaf b. Nüdbe, bayraklarını da Haccac b. llâttaşıyordu.

Ebu Süfyan, Hazret-i Abbas'a:

" Kim bunlar?" diye sordu.

Hazret-i Abbas:

" Halid b. Velid'dir! " dedi.

Ebu Süfyan:

" Şu bizim delikanlı mı?" diye sordu.

Hazret-i Abbas:

" Evet! " dedi. 473

" Onun yanındaki kimlerdir?" diye sordu.

Hazret-i Abbas:

" Benî Süleymlerdir! " dedi. 474

Ebu Süfyan:

" Benimle Süleym oğulları arasında ne geçmiş, ne münasebet var ki? Onlar ne diye buraya gelmişler?! " dedi. 475

Halid b. Velid Hazret-i Abbas'la Ebu Süfyan'ın hizasına gelince, üç kere tekbir getirdiler ve geçtiler.

Halid b. Velid'in arkasından, Muhacirlerle kim oldukları pek bilinmeyen Araplardan 500 kişilik askerî birliğin başında Zübeyr b. Avvam geçti.

Zübeyr b. Avvam'da siyah bir bayrak vardı.

Zübeyr b. Avvam, Ebu Süfyan'ın hizasına gelince, üç kere tekbir getirdi, arkadaşları da tekbir getirdiler.

Ebu Süfyan, Hazret-i Abbas'a:

" Kimdir bu?" diye sordu.

Hazret-i Abbas:

" Zübeyr b. Avvam'dır! " dedi.

Ebu Süfyan:

" Senin kızkardeşinin oğlu mu?" diye sordu.

" Evet! " dedi.

Sonra, 300 kişilik askerî birlik halinde Benî Gıfârlar geçti.

Bayraklarını Ebu Zerri'l-Gıfârî veya İmâ' b. Rahasa taşıyordu.

Bunlar, Ebu Süfyan'ın hizasına gelince üç kere tekbir getirdiler.

Ebu Süfyan, Hazret-i Abbas'a:

" Ey Fadl'ın babası! 476 EyAbbas! 477 Kim bunlar?" diye sordu.

Hazret-i Abbas:

" Bunlar, Benî Gıfârlardır! " dedi.

Ebu Süfyan:

" Benimle Beni Gıfârlar arasında ne münasebet, geçmiş ne var ki? Onlar buraya ne diye gelmişler?! " dedi. 478

Sonra, 400 kişilik bir askerî birlik halinde Eşlemler geçti.

Kendilerinin iki sancakları bulunuyor, onlardan birini Büreyde b. Husayb, diğerini Naciye b. A'cemü'l-Eslemî taşıyordu.

Bunlar, Ebu Süfyan'ın hizasına gelince, üç kere tekbir getirdiler.

Ebu Süfyan, Hazret-i Abbas'a:

" Kim bunlar?" diye sordu.

Hazret-i Abbas:

" Eşlemler! " dedi.

Ebu Süfyan:

" Ey Fadl'ın babası! Benimle Eşlemler arasında ne münasebet, geçmiş ne var ki? Onlar buraya ne diye gelmişler?! " dedi. 479

Hazret-i Abbas:

" Onlar İslâmiyete girmiş, Müslüman olmuş bir cemaattirler" dedi. 480

Sonra, 500 kişilik askerî bir birlik halinde Benî Ka'b b. Amrlar geçti.

Onların bayrağını, Büsr b. Süfyan taşıyordu.

Ebu Süfyan, Hazret-i Abbas'a:

" Kim bunlar?" diye sordu.

Hazret-i Abbas:

" Benî Ka'b b. Amrlardır! " dedi.

Ebu Süfyan:

" Evet! Onlar Muhammed'in müttefikleri ve artlaşmalılandır. 481 Eşlemlerin kardeşleridir" dedi. 482

Sonra, 1. 000 kişilik askerî bir birlik halinde Müzeyneler geçti.

Yanlarında üç sancak ve 100 at bulunuyordu.

Sancakları Numan b. Mukarrin, Bilal b. H âris ve Abdullah b. Amr taşıyordu.

Müzeyneler, Ebu Süfyan'ın hizasına gelince, üç kere tekbir getirdiler.

Ebu Süfyan, Hazret-i Abbas'a:

" Kim bunlar?" diye sordu.

Hazret-i Abbas:

" Müzeyneler! " dedi.

Ebu Süfyan:

" Benimle Müzeyneler arasında ne münasebet, geçmiş ne var ki? Onlar buraya ne diye gelmişler? Onların silah sesleri, dağlarının başından, bana gelir dururdu! " dedi.

Sonra, 800 kişilik askerî bir birlik halinde Cüheyneler geçti.

Onların başlarında kumandanları ve yanlarında sancakları vardı.

Sancağın birini Ebu Rev'a b. Ma'bed b. Halid, ikincisini Süveyd b. Sahr, üçüncüsünü Rafi' b. Mekîs, dördüncüsünü de Abdullah b. Bedr taşıyordu.

Bunlar, Ebu Süfyan'ın hizasına gelince, üç kere tekbir getirdiler. 483

Ebu Süfyan Hazret-i Abbas'a:

" Kim bunlar?" diye sordu.

Hazret-i Abbas:

" Cüheyneler! " dedi.

Ebu Süfyan:

" Benimle Cüheyneler arasında ne münasebet, geçmiş ne var ki? Onlar buraya ne diye gelmişler?" dedi. 484

Sonra, 200 kişilik askerî bir birlik halinde Kinanelerle Damrâlarve Sa'd b. Bekrler geçti.

Bunların sancağını Ebu Vâkıd el-Leysî taşıyordu.

Bunlar, Ebu Süfyan'ın hizasına gelince, üç kere tekbir getirdiler.

Ebu Süfyan:

" Kim bunlar?" diye sordu.

Hazret-i Abbas:

" Benî Bekrler! " dedi.

Ebu Süfyan:

" Evet! Vallahi, onlar uğursuz bir halktır. Muhammed bize onların yüzünden savaş açtı.

Amma, vallahi, bu hususta ne bana danışıldı, ne de benim bundan haberim vardı.

Ben, bunu haber aldığım zaman, hiç de hoş karşılamadım. Fakat bu mukadder birşeymiş, başımıza geldi! " dedi.

Hazret-i Abbas:

" Muhammed aleyhisselamın savaş açmasını, Allah senin için hayırlı kılmıştır. Bu yüzden, hepiniz İslâmiyete girmek fırsatını kazandınız! " dedi.

Sonra, Benî Leysler, 200 kişilik askerî bir birlik halinde yalnız başlarına geçtiler.

Onların sancağını Sa'd b. Cessâme taşıyordu.

Onlar, Ebu Süfyan'ın hizasına gelince, üç kere tekbir getirdiler.

Ebu Süfyan, Hazret-i Abbas'a:

" Kim bunlar?" diye sordu.

Hazret-i Abbas:

" Benî Leysler! " dedi.

Sonra, Eşca'lar geçti.

Onlar 300 kişi idiler. Kendilerinin yanlarında iki sancak vardı.

Sancağın birini Ma'kıl b. Sinan, diğerini de Nuaym b. Mes'ud taşıyordu. Bunlar, Ebu Süfyan'ın hizasına gelince, üç kere tekbir getirdiler.

Ebu Süfyan, Hazret-i Abbas'a:

" Kim bunlar?" diye sordu.

Hazret-i Abbas:

" Eşca'lar! " dedi. 485

Ebu Süfyan:

" Bunlar, Arapların, Muhammed'e karşı en amansız davrananı idiler! " dedi.

Hazret-i Abbas:

" Allah onların kalblerine İslâmiyet sevgisini düşürdü. Bu da, Yüce Allah'ın lütuf ve kereminin bir eseridir! " deyince, Ebu Süfyan sustu.

Sonra da:

" Muhammed niye geçmedi ki?" dedi.

Hazret-i Abbas:

" O daha geçmedi.

Eğer Muhammed aleyhisselamın içinde bulunduğu askerî birliği görmüş olsaydın, kendini, karşısında hiç kimsenin dayanamayacağı kadar silahlar, erler, atlardan ibaret bir manzara karşısında bulurdun! " dedi.

Ebu Süfyan, Hazret-i Abbas'a:

" Vallahi, ey Fadl'ın babası! Sanırım ki, öyledir!

Bunca insan topluluklarına sahip ve hakim iken, ona kimin gücü yetebilir ki?" dedi. 486

Peygamberimiz aleyhisselamın içinde bulunduğu birlik gelip geçinceye kadar hiçbir kabile geçmedi ki, Ebu Süfyan onların kim olduğunu sormamış, Hazret-i Abbas da onlan haber verdikçe:

" Benimle filan oğulları arasında ne münasebet, ne geçmiş var ki? Onlar buraya niye gelmişler?! " dememiş olsun. 487

Ebu Süfyan, hemen her alayın, her taburun, her bölüğün geçişinde:

" Muhammed daha geçmedi mi?" diye soruyor, Hazret-i Abbas da:

" Hayır! " diye cevap veriyordu. 488

Nihayet, Peygamberimiz aleyhisselamın o tepeden tımağa kadar silahlanmış cihad ordusu oraya doğru gelirken, atların ayaklarından kalkan tozlar ortalığı karartmakta idi.

Muhacirlerle Ensar mücahidlerinden oluşan bu alayda 1. 000 489 veya 2. 000 490 zırh gömlekli vardı. 491 Hepsi de miğferli idi. 492

Peygamberimiz aleyhisselam bayrağını Sa'd b. Ubâde'ye vermiş ve onu alayının önüne geçirmişti. Ensarın her kabilesine bayraklar, sancaklar verilmiş, her biri zırh gömleklere bürünmüştü. Gözlerinden başka bir yerleri görünmüyordu.

Hazret-i Ömer de, sırtına zırh gömlek giyinmişti. Peygamberimiz aleyhisselamın alayını o yönetmekte idi. 493

Peygamberimiz aleyhisselam, devesi Kasvâ'nın üzerinde ve Hazret-i Ebu Bekir'le Useyd b. Hudayhn arasında bulunuyor, 494 yanındakilerle konuşuyordu. 495

Ebu Süfyan, bir benzerini daha görmediği bu mücahidler alayı önünden geçerken: 496

" Kim bunlar ey Abbas! 497 Bu, hangi kabile alayı?" diye sordu.

Hazret-i Abbas:

" Ensardır! " dedi.

Ensarın başında Sa'd b. Ubâde bulunuyor ve onların bayrağını taşıyordu. Ebu Süfyan'a:

" Ey Ebu Süfyan! Bu gün, en büyük harp günüdür! Bu gün, Kabe'de kan dökmenin helâl kılındığı bir gündür. 498 Allah bugün Kureyş müşriklerini hor ve hakîr kılacaktır! " diyerek bağırdı. 499

Muhacir mücahidlerin başında Hazret-i Ali gelip geçti.

Ebu Süfyan:

" Ey Abbas! Kim bunlar?" diye sordu.

Hazret-i Abbas:

" Muhacirlerdir. Başlarındaki de, Ali b. Ebu Talib'dir! " dedi. 500

O sırada, Peygamberimiz aleyhisselam, Muhacirlerle Ensar arasında göründü. Hazret-i Abbas:

" İşte, Resûlullah aleyhisselam da geldi! " dedi. 501

Ebu Süfyan, Hazret-i Abbas'a:

" Ey Abbas! Bu gün, senin Kabe'yi ve Mekke halkını ve beni himaye edeceğin ne iyi bir gündür! " dedi. 502

Mücahidler, tepelerinden tımaklarına kadar silahlara bürünmüşlerdi. Kendilerinin yalnız gözleri görünmekte idi.

Onlar geçerken, Ebu Süfyan şaşırdı, " Sübhânallah! " dedi ve:

" Ey Abbas! Kim bunlar?! " diye sordu.

Hazret-i Abbas:

" Bu, Resûlullah aleyhisselamın aralarında bulunduğu Muhacirlerle Ensar alayıdır! 503

Bunlar, Allah yolunda ölüme susamış Muhacirlerle Ensardırlar! " dedi. 504

Ebu Süfyan, Hazret-i Abbas'a:

" Kardeşinin oğluna pek büyük bir saltanat verilmiş! 505

Bunlara, hiç kimse dayanamaz ve güç yetiremez!

Vallahi, Fadl'ın babası! Kardeşinin oğlunun saltanatı pek büyümüş! " dedi.

Hazret-i Abbas:

" Ey Ebu Süfyan! Bu (saltanat değil) peygamberliktir! " dedi.

Ebu Süfyan:

" Evet! " dedi. 506

Peygamberimiz aleyhisselamın sancağını Zübeyr b. Avvam taşıyordu.

Peygamberimiz aleyhisselam Ebu Süfyan'ın önünden geçerken, Ebu Süfyan:

" Yâ Rasûlallah! Sa'd b. Ubâde'nin ne söylediğini bilmiyor musun?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ne söyledi o?" diye sordu.

Ebu Süfyan:

" Şöyle şöyle söyledi" diyerek Sa'd b. Ubâde'nin söylediklerini haber verdi. 507

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sa'd, yanlış söylemiş!

Bu gün, Allah'ın, ezan sesleriyle Kabe'nin şanını yükselteceği bir gündür!

Bu gün, Kabe'nin tevhid örtüsüyle örtüneceği bir gündür! " buyurdu. 508

Ebu Süfyan:

" Allah aşkına, sen kavmini bağışla!

Sen insanların en iyisi, en uslusu, en yumuşak huylusu, en merhametlisi, akrabalık hakkını en çok gözetenisindir! 509

Yâ Rasûlallah! Sen kavmini öldürmeyi mi emrettin?" dedi. 510

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hayır! Ben öyle emretmedim! 511 Bu gün, merhamet günüdür!

Bu gün, Yüce Allah'ın Kureyşîleri (İslâmiyetle) güçlendireceği, üstünleştireceği bir gündür! " buyur-du. 512

Peygamberimiz aleyhisselamın alayı hareket halinde iken, Hazret-i Ömer saf düzenini, sırasını bozdurmamak için bağınyor513 ve:

" Ahiriniz evvelinize gelip kavuşuncaya kadar yavaş yürüyünüz! " diyerek emirler veriyor, alay çavuşluğu yapıyordu. 514

Ebu Süfyan, Hazret-i Abbas'a:

" Ey Fadl'ın babası! Kim bu konuşan?" diye sordu.

Hazret-i Abbas:

" Ömerb. Hattab! " dedi.

Ebu Süfyan:

" Çok az ve önemsiz olan Adiyy oğullarının, vallahi, bundan sonra işi iş! " dedi.

Hazret-i Abbas:

" Ey Ebu Süfyan! Şüphe yok ki, Allah, dilediği kimseyi dilediği şeyle yükseltir.

Muhakkak ki, Ömer de, İslâmiyetin yükselttiği kişilerdendir" dedi. 515

Ebu Süfyan:

" Gidiver ey Abbas! Ben hiçbir zaman bugünkü gibi ne bir ordu, ne de birtopluluk gördüm! " dedi. 516

-------------------------------------

459. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 46, Vâkıdî, c. 2, s. 818, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 91.

460. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 290.

461. Zührî, Megâzî, s. 89, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 376.

462. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 818, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 172, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 6.

463. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 172.

464. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 818.

465. İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 6.

466. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 819, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 172, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 6.

467. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 172.

468. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 818.

469. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 172.

470. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 41, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 6.

471. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 818.

472. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 46, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 818.

473. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 818, 819, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 304.

474. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 20.

475. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 46, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 91, Taberî, Târîh, c. 3, s. 116, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 170, Zehebî, Megâzî, s. 452, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 292, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 184.

476. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 819, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 304.

477. Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 91.

478. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 819, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 91, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 304, 305.

479. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 819, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 305.

480. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 819.

481. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 819, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 305.

482. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 305.

483. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 820, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 305.

484. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 305.

485. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 305.

486. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 820, 821, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 305.

487. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 46, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 91, Taberî, Târîh, c. 3, s. 116, 117, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 35, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 167.

488. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 821, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 305.

489. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 821.

490. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 21, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 307.

491. Vâkıdî, c. 2, s. 821, Halebî, c. 3, s. 21, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 307.

492. İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 230.

493. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 821.

494. Vâkıdî, c. 2, s. 821, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 135.

495. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 821.

496. Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 91, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 119.

497. Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 377, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 91.

498. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 821, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 91, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 119, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 182.

499. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 821, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 128.

500. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 170.

501. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 821.

502. Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 91, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 119, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1 , s. 195.

503. Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 91, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 119, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1 , s. 195.

504. Zührî, Megâzî, s. 89, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 376.

505. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 175.

506. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 47, Vâkıdî, c. 2, s. 822, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 135, Taberî, Târîh, c. 3, s. 117, Beyhakî, c. 5, s. 35, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 246, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 170, Zehebî, Megâzî, s. 452, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 290, İbn Kayyım, c. 2, s. 182.

507. Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 91, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 119, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1 , s. 196.

508. Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 91 , Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 119, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 38, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 291, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 182, Kastalânî, Mevâhib, c. 1 , s. 196, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 308.

509. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 821, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 171, 172, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 7.

510. Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 44, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 7, s. 6-7, Kastalânî, c. 1, s. 196.

511. İbn Hacer, F ethu'l -b ârf, c. 8, s. 6-7, Kast alânf, Mevâhib, c. 1, s. 196.

512. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 822, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 182.

513. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 821.

514. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 21, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 307.

515. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 821.

516. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 172.

İslâm Mücahidlerinin Tamamıyla Gelip Zî Tuvâ'da Toplanışı

Mücahid birlikleri, Zî Tuvâ'ya varınca, orada durdular ve Peygamberimiz aleyhisselamın oraya gelmesini beklediler. 517

Peygamberimiz aleyhisselam, Zî Tuvâ'ya geldi ve orada durdu. 518

Süvariler her yandan gelip Peygamberimiz aleyhisselamın çevresinde toplandılar ve Peygamberimiz aleyhisselamı ortalarına aldılar. 519

Kureyş müşrikleri Peygamberimiz aleyhisselamı sekiz yıl önce Mekke'den ayrılmak zorunda bırakıp, Peygamberimiz aleyhisselam oradan ayrılırken:

" Vallahi, biliyorum ki, sen Allah'ın yarattığı yerlerin en hayırlısı ve Yüce Allah'a da, bana da en sevgilisi olanısın!

Senden zorla çıkarılmamış olsaydım, senin halkın beni senden zorla çıkarmamış olsalardı, senden çıkmaz, ayrılmazdım! " diyerek, duyduğu üzüntüyü açıklamıştı. 520

O zaman, Yüce Allah, Peygamberimiz aleyhisselama:

" Her halde, Kur'an'ın tebliğini sana farz kılan Allah, seni yine döneceğin yere (Mekke'ye) döndürecektir" buyurmuştu. 521

Yüce Allah sekiz yıl içinde, Kureyş müşriklerini Bedir'de ağır bir hezimete uğratmış; bütün kabilelerden topladıkları 10. 000 kişilik ordular birliğiyle bir ay gece gündüz uğraştıkları Medine muhasarasında, H endek savaşında hiçbir şey yapamadan elleri boş olarak geri çevirmiş; Benî Kaynuka, Benî Nadîr, Benî Kurayza ve Hayber Yahudileri gibi güçlü ve azılı İslâm düşmanlarını da ortadan kaldırmış ve en sonunda Mekke'yi fethettirip kendisini sevdiği yurduna döndüreceği hakkında yapmış olduğu va'dini de yerine getirmek üzere Peygamberini Mekke'nin başucuna getirmiş; ve Peygamberimiz aleyhisselamın mübarek gönlü bütün bunlardan dolayı Yüce Allah'a karşı minnet ve şükran duygularıyla dolup taşmış bulunuyordu.

Peygamberimiz aleyhisselam, Zî Tuvâ'da, hayvanının üzerinde, başını Allah'a karşı tevazu ile önüne doğru eğdi.

O derecede eğdi ki, sakalının ucu devenin semerine değiyor522 ve:

" Ey Allah'ım! Hayat, ancak ahiret hayatıdır! " diyordu. 523

-------------------------------------

* Z\ Tuvâ; Mekke yakı nında bir vadidir (Firuzâbâdi, Kâmûsu’l-muhît, c. 4, s. 360, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 255).

517. Vakıdî, Megâzî, c. 2, s. 823.

518. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 47, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 824.

519. Vâkıdî, Megâzı, c. 2, s. 824, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 320.

520. Ahmed b. Hanbel. Müsned. c. 4, s. 305 Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 294, 295, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1037, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 156.

521. Kasas: 85.

522. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 48, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 824, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 68, 69, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 246, 247, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 82.

523. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 824, Halebî, İnsânu'l-uyün, c. 3, s. 27, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 321.

Mekkeli Müşriklerin İslâm Mücahidlerine Karşı Koymaya ve Çarpışmaya Hazırlanmaları

Kureyş müşriklerinin ileri gelenlerinden Salvan b. Ümeyye, İkrime b. Ebu Cehil ve Süheyl b. Amr, bütün Mekke halkını Peygamberimiz aleyhisselamla çarpışmaya davet ettiler. 524

Kureyşîlerie Benî Bekrier ve Huzeyllerden de birçok kimseler, bunların davetine icabet ederek silahlandılar.

Peygamberimiz aleyhisselamı Mekke'ye harple sokmayacaklarına yemin ettiler525 ve:

" Muhammed'i, Mekke'ye asla sokmayacağız! " dediler. 526

Yanlarına Ehâbîş* ile Benî Haris b. Abdi Menatları ve Huzeylleri de aldılar. 527

Çarpışmak üzere, Handeme mevkiinde** toplandılar. 528

-------------------------------------

524. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 49, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 823, Taberî, Târih, c. 3, s. 118.

525. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 823.

526. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 357.

* Handeme, Mekke dağlarındandı r (Yakût, Mu’cemu’l-büldan, c. 2, s. 392).

527. Taberî, Târîh, c. 3, s. 117, 118, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 247, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 197.

** Ehâbiş; Mustalıklar ile Hevn b. Huieyme oğulları, Mekke'nin aşağısı ndaki Hubşa dağı eteğinde toplanıp düşmanlarına karşı birlikte hareket edecekleri hakkında Kureyş müşrikleriyle antlaşmış oldukları için, toplantı yerlerine izafetle bu kabilelere Ehâbiş denilmiştir İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 2, s. 25, Kalkaşandî, Nihâyetü'l-ereb, s. 164).

528. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 49, Taberî, c. 3, s. 118, İbn Esir, c. 2, s. 247.

Mücahidlerin Savaş ve Mekke'yi Fetih Düzenine Konulması ve Kumandanlara Harekât Hakkında Talimat Verilişi

Peygamberimiz aleyhisselam, Mekkelilerin sataşmaya hazırlandıklarını haber alınca, İslâm müc-ahidlehni savaş düzenine koydu. 529

Mücahidleri:

Sağ kol, sol kol, kalb ve öncü birliği olmak üzere, dörde ayırdı. 530

Zübeyr b. Avvam'ı sol kol birliklerinin başına geçirdi. 531

Bunlar, Muhacirlerle onların süvarilerinden oluşan birliklerdi. 532

Zübeyr b. Avvam'a; Mekke'ye Küdâ mevkiinden* girmesini, 533 bayrağını Mekke'nin yukansındaki Hacun** mevkiine dikmesini emretti. 534 Kendisine:

" Bayrağı dikmeni emrettiğim yerden, ben gelinceye kadar ayrılma! " buyurdu. 535

Peygamberimiz aleyhisselam Halid b. Veli d' i sol kol birliklerinin kumandanlığına tayin etti. 536

Bu birlikler; Eşlemler, Süleymler, Gıfarlar, Müzeyneler ve Cüheynelerle diğer Arap kabileleri cemaatlerinden kurulmuştu. 537

Peygamberimiz aleyhisselam, Halid b. Velid'e, Mekke'ye aşağı taraftan, Ellît'tan girmesini, 533 bayrağını evlerin yakınına dikmesini emretti. 539

Ebu Ubeyde b. Cerrah'ı da, zırhsızların başında, kumandan olarak gönderdi. Bunlar Mekke vadisinin ortasını tuttular.

Peygamberimiz aleyhisselam da, bir askerî birliğin içinde idi.

Ebu Hureyre'yi görünce:

" Ebu Hureyre! Bana Ensarı çağır! " buyurdu.

Ensar, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına koşarak geldiler. 540

Kureyş müşrikleri, kendilerine muhtelif kabilelerden birtakım serseriler ve tâbiler toplamışlar ve:

" Bunları ileri sürelim. Şayet ellerine birşey geçerse, onlarla beraber oluruz. İsabet alırlar, ölürlerse, bizden istenileni veririz! " demişlerdi. 541

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Ensar topluluğu! Kureyşîlerin evbaşını görüyor musunuz?" diye sordu.

Ensar:

" Evet! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bakınız! Yarın onlarla karşılaştığınızda, onları ekin biçer gibi biçmelisiniz! " buyurdu ve eliyle işaret etti de, sağ elini sol elinin üzerine koydu.

Kumandanlara da:

" Benimle buluşma yeriniz, Safa tepeciğidir! " buyurdu. 542

Peygamberimiz aleyhisselam kumandanlarına Mekke'ye girme emrini verdiği sırada, kendileriyle çarpışmaya kalkışmadıkça, hiç kimse ile çarpışmamalarını;543 ancak, aşağıda isimleri yazılı bazı erkeklerle kadınların544-Kâbe'nin örtüsü altına sığınmış olarak bulunsalar bil e-öldürülm el erini emretmişti: 545

1. İkrime b. Ebu Cehil,

2. Hebbarb. Esved b. Muttalib,

3. Abdullah b. Sa'd b. Ebi Şerh,

4. Mikyas b. Subabetü'l-Leysî,

5. Huveyris b. Nükayz (NCifeyi),

6. Abdullah b. Hilâl b. Hatal,

7. Hind binti Utbe b. Rebia,

3. Sâre (Amr b. Hâşim oğullarının azadlısı),

9-10. Ebu Hatal'ın şarkıcı cariyeleri Kurayna ve Kurayba veya Fertana ve Emebe, 546

11. Salvan b. Ümeyye,

12. Abdullah b. Zibârâ,

13. Vahşî b. Harb. 547

14. Haris b. Tulaytıla, 548

15. Enes b. Züleym ed-Di'lî. 549

-------------------------------------

529. İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 231.

530. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 49, Müslim , Sahih, c. 3, s. 1407.

531. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 49, Müslim , c. 3, s. 1407, Taberî, c. 3, s. 118.

532. İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 8, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, 5. 197.

* Küdâ, ZT Tuvâ'da Kuaykıan dağının yanında, Mekke'nin yukarısına düşen bir yer olup, Akabe'ye oradan çıkılır (Yâküt, Mu'cemu'l-buldan, c. 4, s. 440).

533. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 49, Vâkıdî, c. 2, s. 825, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 135, 136.

** Hacun; Mekke'nin yukarısında, Mekkelilerin kabirlerinin yanında bir tepecik olup, Beytullah'a uzaklığı bir buçuk mil veya bir fersah ve bir fersahın da üçte biri kadardır (Yâküt, c. 4, s. 225). Bey'at Mescidinin hizasındadır (Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 273).

534. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 91, Taberî, Târih, c. 3, s. 117.

535. Taberî, Târih, c. 3, s. 117, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 8.

536. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 49, Müslim , c. 3, s. 1407, Taberî, c. 3, s. 118.

537. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 49, Taberî, c. 3, s. 118.

538. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 49, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 825, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 136.

539. İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 8, Halebî, İnsânu'l-uyün, c. 3, s. 24.

540. Müslim, Sahih, c. 3, s. 1407.

541. Müslim, Sahih, c. 3, s. 1405.

542. Müslim, Sahih, c. 3, s. 1407.

543. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 51, Vâkıdî, c. 2, s. 825, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 136, Taberî, c. 3, s. 119, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 247.

544. Vâkıdî, c. 2, s. 825, İbn Sa'd, c. 2, s. 136, Taberî, c. 3, s. 120.

545. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 51, Taberî, c. 3, s. 119.

546. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 825, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 136.

547. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 251.

548. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 185, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 10.

549. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 789.

Üsâme b. Zeyd'in Mekke'de Nereye İnileceğini Soruşu ve Peygamberimiz aleyhisselamın Hayf'a İnileceğini Bildirişi

Üsâme b. Zeyd b. Harise:

" Yâ Rasûlallah! Yarın Mekke'de nereye ineceğiz?550 Mekke'de nereye, evine mi ineceksin?" diye sordu. 551

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Akîl bize orada evden barktan birşey mi bıraktı ki?552

İnşaallah, Allah fethi nasib edince ineceğimiz yer Hayftır ki, orada Benî Kinanelerle Kureyşîler; Hâşim oğullarıyla Muttalib oğullarına karşı küfür üzerine antlaşmalardı" buyurdu. 553

-------------------------------------

550. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 92.

551. Buhârî, Sahih, c. 2, s. 157.

552. Buhârî, Sahih, c. 2, s. 157, c. 5, s. 92.

553. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 92.

Ebu Kuhâfe'nin İslâm Mücahidlerini Ebu Kubeys Dağından Kızına Gözetletişi

Peygamberimiz aleyhisselam; Zî Tuvâ'da bulunduğu ve Mekke'ye harekete hazırlandığı sırada, Hazret-i Ebu Bekir'in babası Ebu Kuhâfe, çocuklarının en küçüğü olan kızına554-ki, adı Kuraybe idi-: 555

" Ey kızcağızım! Beni Ebu Kubeys dağının üzerine çıkar! " dedi. 556

Ebu Kuhâfe'nin gözleri görmezdi. Kuraybe onu Ebu Kubeys dağının üzerine çıkardığı zaman, Ebu Kuhâfe:

" Ey kızcağızım! Bak, neler görüyorsun?" diye sordu. 557

Kız:

" Kapkara bir topluluk görüyorum! " dedi.

Ebu Kuhâfe:

" Onlar, süvarilerdir! " dedi. 558

Kız:

" O karaltının önünde giden bir adam görüyorum! " dedi.

Ebu Kuhâfe:

" O, orduyu saf düzenine koyan, düzelten alay çavuşudur! " dedi559 ve:

" Ey kızcağızım! Sen bir daha bak! Neler görüyorsun?" diye sordu. 560

Kız:

" Vallahi, karaltı dağıldı! " dedi. 561

Ebu Kuhâfe:

" Askerler bölüklere ayrıldı. 562 Biliyorum, vallahi, 563 süvarilere emir verildi. 564 Hemen eve! Eve dönelim. 565 Beni acele evime ulaştır! " dedi. 566

Kuraybe, gördüğü şeylerden korkmaya başlamıştı.

Ebu Kuhâfe:

" Ey kızcağızım! Korkma! Vallahi, kardeşin Atîk [Hazret-i Ebu Bekir] Muhammed'in yanındaki ashabının seçkinlerindendir! " diyerek onu teselli ediyordu. 567

Ebu Kuhâfe daha evine ulaşamadan, süvariler gelip kavuştular. 568 Süvarilerden birisi, kızın boğazındaki gümüş gerdanlığı koparıp aldı. 569

-------------------------------------

554. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 48, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 173.

555. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 824.

556. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 48, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 173.

557. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 48, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 824, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 173.

558. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 48, Heysemî, c. 6, s. 173.

559. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 48, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 824, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 173.

560. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 824.

561. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 48, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 824, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 173.

562. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 824.

563. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 173.

564. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 48, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 173.

565. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 824.

566. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 48, Heysemî, c. 6, s. 173.

567. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 824.

568. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 48, Heysemî, c. 6, s. 173.

569. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 48, Vâkıdî, c. 2, s. 824, Heysemî, c. 6, s. 173.

Ebu Süfyan'la Hakîm b. Hizam'ın Kureyşlileri Uyarmak ve İslâmiyete Davet Etmek Üzere Önden Gönderilişi

Hazret-i Abbas, Ebu Süfyan'a:

" Yazıklar olsun sana! Resûlullah aleyhisselam senin kavminin yanına varıp girmeden önce, 570 sen kavmine yetiş 1571 Onları uyar! " dedi.

Ebu Süfyan, acele Mekke'ye gitti. 572 Ebu Süfyan'ın yanında da, Hakîm b. Hizam bulunuyordu. 573 Kendilerinin önden gönderilmeleri, Kureyşlileri uyarıp İslâmiyete davet etmek içindi. 574

Gönderilirlerken, Peygamberimiz aleyhisselam, onlara:

" Kim Ebu Süfyan'ın evine girer, sığınırsa, ona eman verilmiştir!

Kim Hakîm b. Hizam'ın evine girer, sığınırsa, ona eman verilmiştir!

Kim kapısını üzerine kapatır ve elinden silahını bırakırsa, ona eman verilmiştir! " buyurdu.

Ebu Süfyan'ın evi Mekke'nin yukarı semtinde, Hakîm b. Hizam'ın evi Mekke'nin aşağı semtinde bulunuyordu. 575

Ebu Süfyan, Mekke'ye varıp evine girmek istediği zaman, karısı Hind:

" Arkanda ne haber var? Allah seni iyilikten ırak etsin! Sen en kötü bir elçi oldun! ?" diyerek ona hakaret etti576

Ebu Süfyan'la Hakîm b. Hizam, Mescid-i Haram'a vardılar.

Ebu Süfyan:

" Ey Kureyş topluluğu! 577 Ey Galib hanedanı!

Müslüman olunuz da, 578 selamete eriniz! 579 Allah sizi onlardan Abbas sayesinde korudu! " diyerek avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı. 580

Kureyş müşrikleri, Ebu Süfyan'a:

" Sus! 581 Kavmine senin gibi kötü elçilik yapanı, Allah iyilikten uzaklaştırsın! " dediler. 582

Ebu Süfyan'ın karısı Hind binti Utbe, kocası Ebu Süfyan'ın yanına varıp sakalından tuttu. 583

" Ey Galib hanedanı! Şu kocamış ahmağı, 584 şu elçinizi585 öldürünüz! 586 Çünkü, o dininden dönmüştür! Kavminin ne kötü bir gözeticisidir o! 587 Allah, Kureyşîlerin senin gibi elçisini hayırdan uzaklaştırsın! " dedi. 588

Ebu Süfyan, Hind'e:

" Sakalımı bırak! 589 Varlığım Kudret Elinde bulunana andolsun ki; sen ya Müslüman olursun, ya da boynun vurulur! 590 Sen hemen evine gir! " dedi.

Bunun üzerine, Hind, Ebu Süfyan'ın sakalını bıraktı. 591

Ebu Süfyan, Kureyş müşriklerine de:

" Yazıklar olsun size! Siz bu tutum ve davranışlarınızla kendi kendinizi aldatmayınız!

O (Muhammed aleyhisselam), karşısında duramayacağınız, dayanamayacağınız ordular birliğiyle başucunuza gelmiş bulunuyor! 592

Ben, sizin görmediklerinizi, hiç göremeyeceklerinizi gördüm: Sayısız erler, atlar, silahlar... gördüm ki, onlara hiç kimsenin gücü yeter değildir! 593

Kim Ebu Süfyan'ın evine girer, sığınırsa, ona eman verilmiştir! " dedi.

Kureyş müşrikleri:

" Allah seni kahretsin! Senin evin bizim için ne kadar yararlı olabilir, hangimizi alabilir?! " dediler.

Ebu Süfyan:

" Kim evine girip kapısını üzerine kaparsa, ona da eman verilmiştir!

Kim Mescid-i Haram'a girer, sığınırsa, ona da eman verilmiştir! " dedi. 594

Bunun üzerine, Mekkeliler, evlerine ve Mescid-i Haram'a dağıldılar. 595

-------------------------------------

570. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 822.

571. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 47, Vâkıdî, c. 2, s. 822.

572. Taberî, Târîh, c. 3, s. 117, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 230, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 246, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 10.

573. Taberî, c. 3, s. 117, İbn Esîr, c. 2, s. 246, İbn Seyyid, c. 2, s. 170.

574. Taberî, c. 3, s. 117, İbn Seyyid, c. 2, s. 170.

575. Taberî, Târîh, c. 3, s. 117, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 170, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 170, 171.

576. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 355.

577. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 246.

578. Zührî, Megâzî, s. 89, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 823, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 377, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 246.

579. Zührî, Megâzî, s. 89, Abdurrezzak, c. 5, s. 377, İbn Esîr, c. 2, s. 246.

580. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 173.

581. Taberî, c. 3, s. 117, İbn Esîr, c. 2, s. 246.

582. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 823.

583. Zührî, s. 89, İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 47, Abdurrezzak, c. 5, s. 377.

584. Zührî, s. 89, Abdurrezzak, c. 5, s. 377, İbn Esîr, c. 2, s. 246, Heysemî, c. 6, s. 16.

585. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 823.

586. Zührî, s. 89, İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 47, Vâkıdî, c. 2, s. 823, Abdurrezzak, c. 5, s. 377, İbn Esîr, c. 2, s. 246.

587. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 47.

588. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 823.

589. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 246.

590. Zührî, s. 89, Abdurrezzak, c. 5, s. 377, İbn Esîr, c. 2, s. 246.

591. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 246.

592. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 47, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 823, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 167.

593. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 823.

594. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 47, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 170, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 182, Heysemî, c. 6, s. 167.

595. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 47, İbn Seyyid, c. 2, s. 170, İbn Kayyım, c. 2, s. 182, Heysemî, c. 6, s. 167.

Hazret-i Abbas'ın Peygamberimiz aleyhisselamdan İzin Alarak Mekke'ye Gidişi

Hazret-i Abbas:

" Yâ Rasûlallah! Kavmin Kureyşîlerin yanına vanp onları uyarmak, Allah'a ve Allah'ın Resûlüne davet etmek üzere bana da izin vermeni istiyorum" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam izin verince, Hazret-i Abbas:

" Yâ Rasûlallah! Onlara bu hususta neleri ve nasıl söyleyeceğimi, kendilerini tatmin edecek, gönüllerini yatıştıracak emanın da ne biçimde verileceğini bana açıkla! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sen, onlara:

'Kim Allah'tan başka ilah olmadığına ve O'nun Bir olup eşi, ortağı olmadığına, Muhammed'in de O'nun kulu ve resûlü olduğuna şehadet ederse, kendisine eman verilmiştir.

Kim silahını elinden bırakıp Kabe'nin yanında oturursa, ona da eman verilmiştir.

Kim kapısını üzerine kapayıp evinde oturursa, ona da eman verilmiştir! ' dersin! " buyurdu. 596

Hazret-i Abbas Peygamberimiz aleyhisselamın boz katırına binip Mekke'ye gidince, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Babamı benim yanıma geri çeviriniz, babamı benim yanıma geri çeviriniz! İnsanın amcası babası gibidir.

Ben ona Kureyşlilerin yapılmayacak şeyi yapmalarından korkarım!

Vallahi, ona birşey yapacak olurlarsa, üzerlerinde ateş yakarım! " buyurdu.

Hazret-i Abbas, Mekke'ye vardı ve:

" Ey Mekkeliler! Müslüman olunuz da, selamete eriniz!

Siz, karşı durmaya güç vetirem eyeceğ in iz ordular birliği karşısındasınızdır.

İşte Zübeyr! Mekke'nin yukarı tarafından geliyor!

İşte Halid! Mekke'nin aşağı tarafından geliyor!

Kim silahını elinden bırakırsa, ona eman verilmiştir! " dedi. 597

-------------------------------------

596. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 171.

597. Aynı kaynaklar.

Halid b. Velid'in Ellît Mevkiinden Mekke'ye Girişi

Halid b. Velid, Mekke'ye Ellît'tan, Mekke'nin aşağısındaki yoldan girdi. 598

Kureyş müşrikleri; Benî Bekrlerle Benî Haris b. Abdi Menatları, Huzeylleri ve Ehâbiş'i orada toplamışlar, onlara Mekke'nin aşağısında bulunmalarını ve kendilerine yardımcı olmalarını emretmişlerdi. 599

Halid b. Velid, Handeme dağının dibinde, Safvan b. Ümeyye, İkrime b. Ebu Cehil ve Süheyl b. Amr'ın Müslümanlarla çarpışmak üzere topladıkları bu cemaatle karşılaştı. 600 Bunlar, Halid b. Velid'in Mekke'ye girmesine engel olmak istediler, silah çektiler. 601 Ok yağdırmaya başladılar ve:

" Mekke'ye hiçbir zaman harple giremeyeceksin! " dediler. 602

Halid b. Velid'e karşı koyanlar, bilhassa, Benî Bekrlerle evbaşlardı. 603

Halid b. Velid, askerlerine bağırdı:

" Onlarla çarpışınız! 604

Öldürülebilenler öldürülecek!

Bozguna uğrayıp kaçan, öldürülmeyecek! " dedi. 605

Kaçanların ardlarına düşülüp araştırılmalarını yasakladı. 606

Onlar, develerin iki sağım süresi arasında, bozgunun en kötüsüyle bozguna uğratıldılar. 607

Benî Bekrlerden yirmiye yakın, Huzeyllerden de üç veya dört kişi öldürüldü. 608

Bozguna uğrayanlar, Hazvere çarşısına kadar takip edilerek öldürüldüler. 609 Pek çokları, 610 oraya buraya kaçıştılar. Bir kısmı da, dağbaşlarına kaçtı. 611 Handeme dağına at üzerinde kaçanlar, 612 evlerine sokulanlar da vardı. 613

Müslümanlar, kaçanları takip ettiler. 614

Safvan b. Ümeyye, İkrime b. Ebu Cehil ve Süheyl b. Amr gibi Kureyş müşriklerinin ileri gelenleri de, kaçanlar arasında idi. 615

Silahlarını Peygamberimiz aleyhisselam ve ashabı için onanp Handeme'de Müslümanları yenerek onlardan alacağı esiri karısına hizmetçi yapacağını söyleyen Hımas da, kaça kaça evine cansız düşmüştü! 616

Karısı:

" Bana söylemiş olduğun, 617 va'dettiğin hizmetçi618 nerede kaldı?619 Senin bana getireceğin hizmetçiyi beklemekten geri durmadım ! " 620 diyerek onunla alay etti.

Hımas:

" Sen şimdi alay etmeyi bırak da, 621 kapıyı benim üzerime sıkıca kapat! 622 Çünkü, kim kapısını kapar, evinde oturursa, ona eman verilmiştir! " dedi.

Karısı:

" Yazıklar olsun sana! Ben seni Muhammed'le çarpışmaktan alıkoymak istememiş miydim?!

Ben sana kaç kere:

'Onunla ne zaman çarpışmışsanız, muhakkak, onun size galebe çaldığını gördüm! ' dememiş miydim?

Kapamamı istediğin kapımız nedir?" dedi.

Hımas:

" O, hiç kimseye açılmayacak kapıdır!

Eğer sen Handeme'de bizim halimizi; Safvan'ın nasıl kaçtığını, İkrime'nin nasıl kaçtığını, Ebu Yezid Süheyl b. Amfin nasıl kocası öldürülmüş ve yetimlerle ayakta kalmış bir kadına döndüğünü, kılıçlarla nasıl karşılanıp vurulduğumuzu, bacak ve kafataslarının nasıl biçildiklerini, onların arkamızdan nasıl homurdandıklannı, haykırdıklarını. , görmüş olsaydın, beni kınayacak en küçük söz bile söylemezdin! " dedi. 623

-------------------------------------

598. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 49, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 825, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 136, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 197.

599. Taberî, Târih, c. 3, s. 117, 118, Kasta lanı, Mevâhib, c. l. s. 197.

600. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 50, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 136, Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 392, 393.

601. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 825, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 136.

602. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 825, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 24.

603. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 172.

604. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 825.

605. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 24.

606. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 839.

607. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 825, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 136.

608. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 136, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 44.

609. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 825, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 44, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 25.

610. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 355.

611. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 826, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 355, Beyhakî, c. 5, s. 44.

612. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 173.

613. Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 5, s. 44, Heysemî, M ean au'z-zevâid, c. 6, s. 173.

614. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 826, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 173.

615. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 51, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 356, Taberî, Târih, c. 3, s. 119.

616. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 50, Vâkıdî, c. 2, s. 823 Beyhakî, c. 5, s. 47.

617. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 50.

618. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 827, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 356.

619. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 50, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 827, Belâzurî, c. 1, s. 356.

620. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 827, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 356.

621. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 827.

622. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 50, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 827.

623. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 50, 51, Vâkıdî, c. 2, s. 828, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 269, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 356, 357, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 47, Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 393, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 296. 297.

Ebu Süfyan'la Hakîm b. Hizam'ın Müşriklere Öğüt ve Tavsiyeleri

Ebu Süfyan'la Hakîm b. Hizam, Kureyş müşriklerine şöyle seslendiler: " Ey Kureyş topluluğu! Siz ne diye kendinizi boş yere öldürüyorsunuz?! Kim Ebu Süfyan'ın evine girer, sığınırsa, ona eman verilmiştir! Kim Hakîm b. Hizam'ın evine girer, sığınırsa, ona eman verilmiştir! Kim silahını elinden bırakırsa, ona da eman verilmiştir! " diyerek bağırıyorlardı. Bunun üzerine, halk, evlerine girmek için koşuşup; kapılarını üzerlerine kapamaya, silahlarını yollara atmaya, Müslümanlar da atılan silahları almaya başladılar. 624

-------------------------------------

624. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 826.

Zübeyr b. Avvam'ın Mekke'ye Yukarı Tarafından Girişi

Peygamberimiz aleyhisselam; Ebu Süfyan'la Hakîm b. Hizam'ı Mekke'ye gönderdikten sonra, hemen arkalarından, Zübeyr b. Avvam'ı hareket ettirmişti. 625

Zübeyr b. Avvam; Muhacir süvarileriyle birlikte, Mekke'nin üst tarafından Hacun'a kadar ilerleyip bayrağını oraya, 626 Feth Mescidinin bulunduğu yere dikti. 627

Mekke'nin yukarı tarafındaki müşriklerden mücahidlere karşı koyan olmadığı için, Zübeyr b. Avvam, çarpışma yapmak zorunda kalmadı. 628

-------------------------------------

625. Taberî, Târik. c. 3, s. 117, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 246.

626. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 828, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 136.

627. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 183.

628. Taberî. Târike. 3. s. 118.

Peygamberimiz aleyhisselamın Mekke'ye Girişi

Peygamberimiz aleyhisselam; Hicretin 8. yılında Ramazan ayından 13 gece geçtikten sonra, 629 Cuma günü, 630 başına siyah bir sarık sardı. 631 Sarığının bir ucunu, iki om uzunun arasından, arkasına saldı. 632

Peygamberimiz aleyhisselamın o gün başına miğfer geçirmiş olduğu da rivayet edilir. 633

Buna göre; Peygamberimiz aleyhisselam, ya sangını miğfieriyle birlikte sarmış, ya da Zî Tuvâ'da sangını çıkararak miğferini giymiş, Mekke'ye girdikten sonra, miğferini çıkarıp sangını sarmış demek-ti. 634

Peygamberimiz aleyhisselam; tepelerinden tımaklarına kadar silahlanmış mücahidlerin ortasın-da, 635 Hazret-i Ebu Bekir'le Useyd b. Hudayhn arasında636 Zî Tuba'dan hareket edip Ezahir yolundan Mekke'nin üst tarafına doğru ilerledi. 637

Ezâhir; Ahnes hanedanının Hira dağı ile Sakar dağı arasındaki mahallesi ile geniş yol arasında kalan yo kuştur. 638

Peygamberimiz aleyhisselamın taşınan sancağı beyazdı. 639

Peygamberimiz aleyhisselam devesinin üzerinde bulunduğu halde Mekke'ye girerken Feth sûresini yüksek sesle okuyor, 640 Allah'a şükür ve tevâzuundan, başını önüne eğmiş bulunuyordu. 641

Ezâhir yokuşuna çıkınca, kılıç parıltıları gördü ve:

" Nedir bu parıltılar? Halid b. Velid çarpışmaktan men edilmemiş mi idi?! 642 Ben çarpışmayı yasaklamamış mı idim?" diye sordu. 643

" Yâ Rasûlallah! Sanırız ki; müşrikler Halid b. Velid'le çarpışmaya kalkmışlardır!

Onlar çarpışmayı başlatmamış olsalardı, Halid onlarla çarpışmazdı! " dediler. 644

O sırada, Ku rey silerden birisi gelip:

" Yâ Rasûlallah! İşte, Halid b. Velid, adam öldürmeye hızla girişti! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Ensardan, yanında bulunan birisine:

" Kalk, Halid b. Velid'e git! Kendisine, 'Resûlullah sana Mekke'de hiç kimseyi öldürmemeni sana emrediyor! 645 Ellerini adam öldürmekten çeksin diyor' de! " buyurdu. 646

Adam, gidince, Halid b. Velid'e:

" Ey Halid! Resûlullah aleyhisselam, Karşılaştığın, kavuştuğun kimseyi öldürmeni sana emrediy-or! 647 Gücünün yettiğini öldür! ' buyuruyor! " dedi. 648

Bunun üzerine, Halid b. Velid, çarpışmaya ve müşrikleri öldürmeye girişti. 649 Yetmiş kişi öldürdü. 650

Ebu Süfyan gelip:

" Yâ Rasûlallah! Kureyş cemaati mahvoldu! Bundan sonra, Kureyş yok olmuş demektir! " dedi. 651

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Niçin yok olmuş?! " diye sordu.

Ebu Süfyan:

" İşte Halid! Halktan, bulduğunu öldürüyor! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Halid'i bana çağırınız! " buyurdu. 652

Halid b. Velid'i çağırdılar. 653

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Seni çarpışmaktan men etmiş olduğum halde, sen niçin çarpıştın?! " diye sordu.

Halid b. Velid:

" Yâ Rasûlallah! Önce onlar bizi oka tuttular, bize silah çektiler. Bizimle çarpışmaya başladılar. Onlarla çarpışmaktan ellerimi çekmeye imkân bulamadım. 654

Kendilerini İslâmiyete, halkın gireceği şeye girmeye davet ettim. Kabul etmediler. Onlarla çarpışmaktan başka çare bulamadım.

Sonunda, Allah bizi onlara muzaffer kıldı. Onlar her yere kaçışmaya başladılar" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Halid! Hiç kimseyi öldürmeyesin diye sana haber salmadım mı?655 Adam öldürmekten seni men etmedim mi?" diye sordu.

Halid b. Velid:

" Hayır! Öyle değil. Gücümün yettiğini, ele geçirebildiğimi öldüreyim diye bana haber saldın! 656

Senin tarafından, filan adam gelip gücümün yettiğini öldürmemi bana emretti! " dedi. 657

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ensarîyi bana çağır! " buyurdu. Çağırdılar.

Ona:

" Hiç kimseyi öldürmeyeceksin diye Halid'e emretmeni sana emretmemiş mi idim?" diye sordu.

Ensarî:

" Evet! Öyle emretmiştin.

Ben senin emrini yerine getirmek istedim, fakat Allah başka türlü olmasını diledi! Allah'ın dilediği oldu! 658

Sen bir işin olmasını istedin, Allah da başka bir işin olmasını istedi.

Allah'ın olmasını istediği iş, senin olmasını istediğin işten üstün ve baskın geldi.

Olanı önlemeye güç yetiremedim! " dedi. 659

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah'ın hüküm ve takdir ettiğinde hayır vardır" buyurdu. 660

Ensarîye birşey söylemedi. 661 Sustu. 662

Sonra da:

" Ey Halid! Artık, hiç kimseyi öldürmeyeceksin değil mi?" buyurdu.

Halid b. Velid:

" Evet! Öldürmeyeceğim! " dedi. 663

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Müşrikleri takipten, araştırmaktan da vazgeç! " buyurdu.

Halid b. Velid:

" Öyle yapayım! " dedi. 664

-------------------------------------

629. Zührî, Megâzî, s. 86, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 6, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 374, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 342.

630. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 342.

631. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 824, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 455, c. 2, s. 140, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 387, Müslim, Sahih, c. 2, s. 990, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 54, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 225, Nesâî, Sünen, c. 5, s. 201, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1186, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1 , s. 507, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 67, 68, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 252, Zehebî, Megâzî, s. 457, 458, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 293, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 27, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 319.

632. Beyhakî, c. 5, s. 68, Zehebî, c. 458, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 293, Halebî, c. 3, s. 27, Zürkânî, c. 2, s. 319.

633. Zührî, Megâzî, s. 91, Abdurrezzak, c. 5, s. 379, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 191.

634. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 201, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 324.

635. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 823.

636. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 84.

637. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 49.

638. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 287, 288.

639. Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 32, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 195, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 941, Nesâî, Sünen, c. 5, s. 200.

640. Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 92, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 70.

641. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 293, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 83.

642. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 826, İbn Sa’d, Tabakâtü'l-kü brâ, c. 2, s. 136, Diyarbekrî, Târîhu'l -hamîs, c. 2, s. 83.

643. İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 9, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 197, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 311.

644. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 826, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 136, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 9, Kastalânî, Mevâhib, c. 1 , s. 197, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 83.

645. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 83, 84, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 26.

646. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 297, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 311.

647. Diyarbekrî, c. 2, s. 84, Halebî, c. 3, s. 26, Zürkânî, c. 2, s. 311.

648. Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 297, İbn Hacer, Feth, c. 8, s. 9, Zürkânî, c. 2, s. 311.

649. Diyarbekrî, c. 2, s. 84, Halebî, c. 3, s. 26.

650. Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 297, İbn Hacer, Feth, c. 8, s. 9, Diyarbekrî, c. 2, s. 84, Halebî, c. 3, s. 26, Zürkânî, c. 2, s. 311.

651. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 538, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1407-1408, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 45, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 174.

652. Diyarbekrî, c. 2, s. 84, Halebî, c. 3, s. 26.

653. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 26.

654. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 838, 839, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 9.

655. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 84, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 26.

656. Aynı kaynaklar.

657. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 297.

658. Diyarbekrî, c. 2, s. 84, Halebî, c. 3, s. 26.

659. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 297.

660. Vâkıdî, c. 2, s. 826, 839, İbn Sa'd, c. 2, s. 136.

661. Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 297, Diyarbekrî, c. 2, s. 84, Halebî, c. 3, s. 26.

662. Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 297, İbn Hacer, c. 8, s. 9, Diyarbekrî, c. 2, s. 84, Halebî, c. 3, s. 26.

663. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. , c. 2, s. 84.

664. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 26.

Peygamberimiz aleyhisselamın Mekkelilere Eman Verdiğini İlân Ettirişi

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Her kim Ebu Süfyan'ın evine girer, sığınırsa, ona eman verilmiştir! Her kim silahını elinden bırakırsa, ona eman verilmiştir! Her kim evine girip kapısını üzerine kapatırsa, ona da eman verilmiştir! 665

Ey Müslümanlar topluluğu! 666 Artık silah kullanmaktan vazgeçiniz!

Ancak, Huzâalara, Benî Bekrlerin yaptıkları şeydan dolayı, ikindi namazına kadar çarpışmaya müsaade edilmiş, izin verilmiştir! " buyurdu. 667

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselamın münâdîsi:

" Mekke'de her kim evinin kapısını üzerine kapatır, silah kullanmaktan el çekerse, ona eman verilmiştir! " diyerek seslendi. 668

Peygamberimiz aleyhisselam, aynı zamanda:

" Yaralı öldürülmeyecektir!

Arkasına dönüp kaçan takip edilmeyecektir!

Esir alınan da öldürülmeyecektir! " buyurdu669 ve:

Savaşanlar dışındaki bütün Mekke halkına, onların canlarına, mallarına, çoluk çocuklarına dokunulmamak üzere de eman verdi. 670

-------------------------------------

665. Müslim, Sahih, c. 3, s. 1408, Belâzurî, Fütühu'l-büldân, c. 1 , s. 45.

666. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 839.

667. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 839, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 207, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 177.

668. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 173.

669. Belâzurî, Fütûhu'l-buldan, c. 1, s. 46.

670. İbn Hazm. Cevâmiu's-Sîre. s. 230.

Ensarın Duydukları Endişelerin Giderilişi

Peygamberimiz aleyhisselamın Safâ tepeciğinde Yüce Allah'a dua ile meşgul bulunduğu sırada, Ensardan bazıları:

" Allah Resûlullah aleyhisselama yurdunun fethini nasip etti.

Artık kendileri burada kalır, oturur mu dersiniz?" diyerek aralarında konuştular. 671 Mekke'de kalacağını sandılar. 672

Bazıları da, Peygamberimiz aleyhisselamın Mekkelilerin canlarına ve mallarına dokunulmaması hakkında emir vermesine bakarak:

" Adamın(l) kavmine acıması ve yurduna rağbeti ve özlemi tuttu! " diye mırıldandılar. 673

Peygamberimiz aleyhisselam, duasını bitirince, onlara:

" Ne konuşuyordunuz?" diye sordu.

" Yâ Rasûlallah! Birşeyyok! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam sorusunu tekrarladı durdu. 674

O sırada, Peygamberimiz aleyhisselama vahiy geldi, onların ne konuştukları kendisine haberveril-di.

Peygamberimiz aleyhisselam, vahiyden başını kaldırıp:

" Ey Ensar cemaati! Siz, benim için, 'Adamın kavmine acıması, yurduna rağbeti, özlemi tuttu! ' diyerek konuştunuz, değil mi?" diye sordu. 675

" Evet yâ Rasûlallah! Böyle söylemiştik! " dediler. 676

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Benim ismim nedir?! (Bilmiyor musunuz?! )

Benim ismim nedir?! (Bilmiyor musunuz?! )

Benim ismim nedir?! (Bilmiyor musunuz?! )

Ben, Muhammed'im! AH ahin kulu ve resûlüyüm ! 677

Ben, Allah'a ve sizlere hicret ettim ! 678

(Benim için) hayat, sizin hayatınızdır!

(Benim için) memat da, sizin mematınızdır! " buyurdu. 679

Ben (sizinle birlikte olma sözümden dönmekten) Allah'a sığınırım! " buyurdu. 680

Bunun üzerine, Ensar ağlayıp, 681 " Vallahi, biz, o söylediğimiz sözü sana kıyamadığımız, senden uzak kalmak istemediğimiz için söyledik! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah ve Resûlü de sizi doğruluyor ve sizi mazur görüyor! " buyurdu. 682

-------------------------------------

671. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 59.

672. İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 234.

673. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 538, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1408, Belâzurî, Fütühu'l-büldân, c. 1, s. 45, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 56.

674. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 59.

675. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 538, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1408.

676. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 538, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1 , s. 45, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 57, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 175.

677. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 538, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1408, Belâiun, Fütûh, c. 1, s. 45, Beyhakî, Delâil. c. S, s. 57, İbn Seyyid, c. 2, s. 175.

678. Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 538, Müslim , c. 3, s. 1408, Belâzurî, c. 1, s. 45, Beyhakî, c. 5, s. 56, İbn Seyyid, c. 2, s. 175, Zehebî, s. 456, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 307.

679. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 59, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 538, Müslim , c. 3, s. 1408, Belâiun, c. 1, s. 45, Beyhakî, c. 5, s. 56, İbn Seyyid, c. 2, s. 175, Zehebî, s. 456, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 307.

680. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 59, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 306.

681. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 538, Belâzurî, c. 1, s. 45, Beyhakî, c. 5, s. 56, İbn Seyyid, c. 2, s. 175, Zehebî, s. 456, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 307.

682. Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 538, Müslim, c. 3, s. 1408, Belâiun" , c. 1, s. 45, Beyhakî, c. 5, s. 56, İbn Seyyid, c. 2, s. 175, Zehebî, s. 456, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 307.

Peygamberimiz aleyhisselamın Hacun'da Kurulan Çadıra İnişi

Peygamberimiz aleyhisselam, Ezâhir'e çıkınca, orada durup Mekke evlerine baktı. Allah'a hamd ü sena etti.

Çadırının bulunduğu yene bakınca da:

" Ey Cabir! İşte, bizim konaklayacağımız orasıdır ki, Kureyşîler orada bizim aleyhimizde, küfür üzerinde anlaşmışlardı! " buyurdu. 683

Gerçekten de, Benî Kinanelerin Mina'da, Hayf Muhassab diye anılan yurdunda, vaktiyle, Kureyşîlerle Kinane oğulları; Hâşim oğulları ile Muttalib oğulları aleyhinde ve onlarla kız alıp vermemek, alışveriş etmemek üzere aralarında antlaşma yapmışlardı.

Bu boykot, Peygamberimiz aleyhisselamı kendilerine boyun eğdirinceye kadar sürecekti! 684

Peygamberimiz aleyhisselam, Hâşim ve Muttalib oğullarıyla birlikte, Şı'b-ı Ebu Talib'de üç yıl muhasara altında tutulmuştu. 685

Peygamberimiz aleyhisselam, Mekke'nin yukarısına gelince, orada konakladı. 686

Peygamberimiz aleyhisselam, Mekke'ye gelirken yukarı tarafından girer, Mekke'den çıkarken de aşağı tarafından çıkardı. 687

Mekke'nin yukarı tarafı, İbrahim aleyhisselamın Mekke Hareminde zürriyeti için dua ettiği ve duasının kabul olunduğu, insanları hacca çağırdığı yerdi. Bunun için, Peygamberimiz aleyhisselam, Mekke'ye gireceği zaman, yukarı tarafından girmeyi severdi. 688

Peygamberimiz aleyhisselama, Hacun'da, deriden bir çadır kurulmuştu. 689 Peygamberimiz aleyhisselam, yanında zevceleri Hazret-i Ümmü Seleme ve Hazret-i Meymûne olduğu halde Hacun'a geldi. 690 Çadırına girdi. 691

Peygamberimiz aleyhisselama:

" Şı'b-ı Ebu Talib'deki692 evine inmeyecek misin?" diye sorulmuştu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Akîl bize bir ev bark mı bıraktı ki! " buyurmuştu. 693

Akıl b. Ebu Talib; Peygamberimiz aleyhisselamın Mekke'deki evi ile kendisinin erkek ve kızkardeş-lerinin ve Hâşim oğullarından hicret edenlerin hepsinin evlerini, hicret ettikleri zaman satmıştı. 694

Peygamberimiz aleyhisselamın Mekke'de iki evi vardı. Birisi, içinde doğduğu Şı'b-ı Benî Ali'de bulunan ve annesi Hazret-i Âmine'den kalan evdi.

Diğeri de, zevcesi Hazret-i Hatice'nin Safa ile Merve arasında, Attar çarşısının arkasındaki evi idi.

Akîl b. Ebu Talib, Peygamberimiz aleyhisselamın Medine'ye hicretinden sonra, bu iki eve elkoy-m ustu. 695

Peygamberimiz aleyhisselama:

" Öyleyse, evinin dışında, Mekke evlerinden birine in! " denildi.

Peygamberimiz aleyhisselam bundan da çekindi ve:

" Ben evlere girmeyeceğim! " buyurdu. 696

-------------------------------------

683. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 828, Halebî, İnsânu'l-uvün, c. 3, s. 28.

684. Buhârî, Sahibe. 5, s. 92.

685. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 828.

686. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 49, Taberî, Târîh, c. 3, s. 118.

687. İbn Sa’d, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 140, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 40, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 154, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 174, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 209.

688. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 98, 99.

689. Vâkıdı, c. 2, s. 829, İbn Sa'd, c. 2, s. 136, Halebî, c. 3, s. 27.

690. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 829, Halebî, İnsânu'l-uyün, c. 3, s. 28.

691. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 829, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 135.

692. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 829, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 161.

693. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 829, İbn Sa'd, c. 2, s. 136, Ezrakî, c. 2, s. 161 , Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 356.

694. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 161, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 356.

695. Mâverdî, Ahkâm u's-sultâniye, s. 171.

696. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 829, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 161.

Abdullah b. Hatal'ın Suçu ve Öldürülüşü

Peygamberimiz aleyhisselamın yanına bir adam gelip:

" Yâ Rasûlallan! Şu İbn Hatal adındaki kişi, Kabe'nin örtüsüne yapışmış, sığınmış! " dedi. 697

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Öldürünüz onu! 698 Nerede bulursanız bulunuz, öldürünüz! " buyurdu. 699

İbn Hatal, Kabe'nin örtüsü altına sığınmış olarak bulunsalar bile öldürülmeleri emirve kanları heder edilen kişiler arasında idi. 700

Devlet başkanınca kanı heder edilip öldürülen kimse için, ne kısas, ne de diyet gerekir. 701

İbn Hatal, Benî Teym b. Edrem b. Galiblerdendi. 702

Kendisi, Müslüman olmuş, 703 Medine'ye hicret etmişti. 704

Peygamberimiz aleyhisselam onu zekat ve sadaka tahsildarlığı vazifesine tayin etmişti. 705

İbn Hatal'ın hizmetini gören Müslüman bir kölesi vardı. 706 Huzâalardandı. 707 Peygamberimiz aleyhisselam, bu köleyi de yanına katarak, İbn Hatal'ı tahsilata göndermişti. 708

Köle, İbn Hatal'ın hizmetini görüyor, yemeğini yapıyordu. 709

Bunlar, bir konak yerinde konakladılar.

İbn Hatal; kendisi için erkek bir davar kesip yemek yapmasını köleye emretti. 710

Öğle vakti, 711 yatıp uyudu.

Uyandığı zaman, kölenin kendisi için yemek yapmadığını gördü. 712 Köle de, uyuyakalmıştı.

İbn Hatal, köleye son derecede kızdı. 713 Üzerine atılıp, 714 onu döve döve715 öldürdü. 716 Öldürdüğü zaman, kendi kendine:

" Vallahi, Muhammed'in yanına varırsam, bu suçumdan dolayı beni öldürür! " dedi. 717 İrtidad etti. İslâmiyetten, müşrikliğe döndü. 718

Topladığı zekat ve sadaka mallarını da sürerek Mekke'ye kaçtı. 719

Mekkeli müşrikler, İbn Hatal'a:

" Seni bizim yanımıza geri çeviren nedir?" diye sordukları zaman, 720 İbn Hatal:

" Sizin dininizden daha iyisini bulamadım! " dedi, 721 müşrik olarak kalmakta devam etti. 722

İbn Hatal tepeden tımağa kadar silahlanmış, uzun kuyruklu bir at üzerinde ve mızrağı elinde olduğu halde Mekke'nin yukarısından çıkıp gelirken, Saîd b. Âs'ın kızları, başörtülerini süvari atlarının yüzlerine sürdüklerini ve Peygamberimiz aleyhisselamın Mekke'ye girdiğini İbn Hatal'a haber verdiler.

İbn Hatal, onlara:

" Fakat, vallahi, göreceksiniz ki, vücutlar kılıç darbelerinden su tutmayan tulumların ağızlarına benzemedikçe, onlar Mekke'ye giremeyeceklerdir! " demiş ve Handeme'ye kadar çıkıp gitmişti.

Orada İslâm süvarilerini ve çarpışmalarını görünce içine korku düşmüş, titremeye başlamış, Kabe'ye kadar gidip atından inerek silahlarını çıkarmış, Kabe'nin örtüleri arasına girmişti.

Benî Ka'blardan birisi, İbn Hatal'ın zırhını, zırh altna giydiği gömleğini, miğferini, tulgasını, kılıcını aldı, atına da binip Hacun'a, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldi. 723

İbn Hatal'ı, Ebu Berzetü'l-Eslemî ile Saîd b. Hureysü'l-Mahzûmî'nin elbirliğiyle öldürdüklerinin bildirildiği gibi. 724 yalnız Ebu Berze'nin öldürdüğü de bildirilmiş;725 Ebu Berzetü'l-Eslemî ise, onu kendisinin öldürdüğünü açıklamış: 726

" İbn Hatal'ı Kabe'nin örtüsüne asılmış olduğu halde çıkarıp, Rükünle Makam arasında boynunu vurdum! " demiştir. 727

Kanları heder edilip öldürülmeleri emredilenler arasında, İbn Hatal'ın şarkıcı iki kadın kölesi de bulunuyordu.

Bunlardan birinin adı Fertana728 veya Kureyna, diğerinin adı Kuraybe veya Emebe, Emeb idi. 729

İbn Hatal içki içer, Peygamberimiz aleyhisselamı hicv ve tahkir eden şiirler söyler, onları bunlara okutturdu.

Kureyş müşrikleri de, İbn Hatal'ın ve bu şarkıcı kadınların yanlarına gelirler, içki içerler; İbn Hatal'ın söylediği hiciv şiirleri okutulur, dinlenirdi. 730

Bu şarkıcı kadınların işleri güçleri, Peygamberimiz aleyhisselam aleyhinde söylenilen hiciv şiirlerini okumaktı. 731

Fetih günü, bunlardan birisi, yani Emeb yakalanıp öldürüldü. 732

Diğeri ise kaçtı. Sonradan eman dileyip Peygamberimiz aleyhisselam tarafından eman verilinceye kadar görünmedi. 733

Eman verilince, Fertana, kılık kıyafet değiştirerek gelip Müslüman oldu. 734

-------------------------------------

697. Mâlik, Muvatta', c. 1, s. 423 İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 139, 140, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 164, Bubin, Sahih, c. 5, s. 92.

698. Mâlik, Muvatta', c. 1, s. 423, İbn Sa'd, c. 2, s. 139, 140, A. b. Hanbel, c. 3, s. 164, Buhârî, c. 5, s. 92, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, 5. 360.

699. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 140.

700. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 51, 52, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 360, Taberî, Târih, c. 3, s. 119.

701. |bn Esir, Nihâye, c. 5, s. 250.

702. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 52, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 237.

703. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 52, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 859, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 359.

704. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 859, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 359.

705. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 52, Vâkıdî, c. 2, s. 829, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 359, Taberî, c. 3, s. 119.

706. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 52, Taberî, c. 3, s. 119.

707. Vâkıdî, c. 2, s. 859, Belâzurî, c. 1, s. 359.

708. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s, c. 1, s. 360.

709. Vâkıdî, c. 2, s. 859, Belâzurî, c. 1, s. 360.

710. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 52, Taberî, Târîh, c. 3, s. 119.

711. Vâkıdî, c. 2, s. 859.

712. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 52, Vâkıdî, c. 2, s. 859, Taberî, c. 3, s. 119.

713. Vâkıdî, c. 2, s. 859, Belâzurî, c. 1, s. 360.

714. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 52, Taberî, c. 3, s. 119.

715. Vâkıdî, c. 2, s. 859, Belâzurî, c. 1, s. 360.

716. İbn İshak, ibn. Hişam, c. 4, s. 52, Vâkıdî. c. 2, s. 859, Belâzurî, c. 1, s. 360, Taberî, c. 3, s. 119.

717. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 859, Belâzurî, c. 1, s. 360.

718. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 52, Vâkıdî, c. 2, s. 859, Belâzurî, c. 1, s. 360, Taberî, c. 3, s. 119.

719. Vâkıdî, c. 2, s. 859, Belâzurî, c. 1, s. 360.

720. Vâkıdî, c. 2, s. 859.

721. Vâkıdî, c. 2, s. 859, 860, Belâzurî, c. 1, s. 360.

722. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 860.

723. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 826, 827.

724. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 53, Taberî, Târih, c. 3, s. 120.

725. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 859, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 360.

726. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 424, Vâkıdî, c. 2, s. 859, Belâzurî, c. 1, s. 360.

727. Vâkıdî, c. 2, s. 859, Belâzurî, c. 1, s. 360.

728. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s: . 52, Vâkıdî, c. 2, s. 825.

729. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 825.

730. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 860.

731. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 52, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 9.

732. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 53, İbn Hacer, c. 8. s. 10.

733. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 53.

734. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 361, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 46.

Hâris b. Tulaytıla'nın Öldürülüşü

Benî Huzâalardan Haris b. Tulayüla da, kanı heder edilip öldürülmesi emnolunanlar arasında idi. 735 Peygamberimiz aleyhisselam Mekke'de İslâmiyeti yayarken, Haris b. Tulaytila, Peygamberimiz aleyhisselama ezâ, istihza ve tekzipte en ileri giden ve haklarında:

" Şimdi, sen ne ile em rol un uy orsan, kafalarını çatlatırcasına, apaçık bildir! Müşriklere aldırış etme! Allah'ın yanında başka bir ilah daha tanıyan o alaycılara muhakkak ki Biz yeteriz! Onlar yakında uğrayacakları akıbetleri öğreneceklerdir! (Hicr: 94-96) mealli âyetler inen azılı müşriklerdendi. 736 Kendisi, Fetih günü Hazret-i Ali tarafından öldürülmüştür. 737

-------------------------------------

735. İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 10, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 94.

736. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 50, 51.

737. İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 10, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 94.

Huveyris b. Nukayz'ın Öldürülüşü

Kanı heder edilip öldürülen müşriklerden birisi de, Huveyris b. Nukayz b. Vehb b. Kusayy idi.

Kendisi, Mekke'de Peygamberimiz aleyhisselama işkence yapan müşriklerdendi. 738

Huveyris'in sözleri, Peygamberimiz aleyhisselamın çok ağırına giderdi. 739

Peygamberimiz aleyhisselam aleyhinde söylenmiş olan hiciv şiirlerini okur dururdu. 740

Hazret-i Abbas Peygamberimiz aleyhisselamın kızları Hazret-i Fâtıma ile Ümmü Külsûm'u Mekke'den Medine'ye yollarken, Huveyris onları vurup yere düşürmüştü. 741

Huveyris Mekke'nin fethi gününde evine kapanmış, kapısını kil iti em işti.

Hazret-i Ali varıp sorduğu zaman:

" O çöldedir! " denildi.

Kendisinin aranmakta olduğu da, haber verildi.

Hazret-i Ali Huveyris'in kapısından uzaklaşınca742 Huveyris evinden çıkıp başka bir eve kaçmak isterken, Hazret-i Ali arkasından yetişti ve onu vurup öldürdü. 743

-------------------------------------

738. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 52, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 857.

739. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 359.

740. Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 359, İbn Esîr, c. 2, s. 250.

741. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 52.

742. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 857.

743. Vâkıdî, c. 2, s. 857, Belâzurî, c. 1. S. 359, İbn Esîr, c. 2, 5. 250.

Mıkyes b. Subâbe'nin Öldürülüşü

Kanı heder edilip öldürülmesi emrolunan müşriklerden birisi de, Mıkyes b. Subâbe idi. 744 Mıkyes'in kardeşi Hâşim b. Subâbe, Müslüman olup Müreysi' gazasına katı İm işti. 745

Amr b. Avf oğullarından Ubâde b. Sâmit'in ailesinden Evs b. Sabit, onu müşrik sanarak yanlışlıkla vurup öldürmüştü. 746

Mıkyes b. Subâbe, Medine'ye, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelip Müslüman olmuş ve kardeşinin diyetini istemişti.

Diyet kendisine ödendikten sonra, kardeşini yanlışlıkla öldürmüş bulunan Müslümanı öldürerek müşrikliğe dönmüş ve Mekke'ye kaçmıştı. 747

Müşrikler, ona:

" Sen Muhammed'e tâbi olmuştun. Seni bize geri çeviren nedir?" diye sordukları zaman, Mıkyes, iki putun yanına gidip başını kazıtmış ve:

" Ben sizin dininizden daha iyi, daha eski bir din bulamadım! " demiş, sonra da, neler yaptığını, kardeşini yanlışlıkla öldüren Müslümanı nasıl öldürdüğünü Kureyş müşriklerine övünerek haber vermişti. 748

Fetih günü Mekkeli müşrikler bozguna uğradıkları zaman, Mıkyes b. Subâbe bazı arkadaşlarıyla birlikte bir yerde gizlice oturup içki içmekte idi. 749

Nümeyle b. Abdullah el-Kinânî onun yerini öğrendi, gidip kendisini dışarı çağırdı. Dışarı çıkınca, kılıçla vurup onu öldürdü. 750

Nümeyle, Mıkyes b. Subâbe'nin amcasının oğlu idi. 751

-------------------------------------

744. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 52.

745. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 358.

746. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 861.

747. Vâkıdî, c. 2, s. 861, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 358, 359.

748. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 862.

749. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 359, İbn EsiY, Kâmil, c. 2, s. 250.

750. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 860, 861 Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 359.

751. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 176.

Safvan b. Ümeyye'nin Cidde'ye Kaçışı

Safvan b. Ümeyye; kanlarının dökülmesi helâl sayılan müşriklerden ve Peygamberimiz aleyhisselamın azılı düşmanlarındandı. 752

Hudeybiye muahedesinin hükmünü çiğneyerek yüzlerini örtüp Benî Bekrlerle birlikte Huzâaları uyurlarken kılıçtan geçiren Kureyşliler arasında idi. 753

Mekkelileri Peygamberimiz aleyhisselamla çarpışmaya ayaklandınp Handeme'de Halid b. Velid'e karşı koyan üç Kureyşliden biri idi. 754

Savunma birlikleri Halid b. Velid tarafından bozguna uğratılınca, 755 Safvan b. Ümeyye, Peygamberimiz aleyhisselamdan korkarak Cidde'ye kaçmıştı. 756 Oradan gemiye binip Yemen'e gidecekti. 757

-------------------------------------

752. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 248.

753. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 783.

754. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 49, Vâkıdî, c. 2, s. 823, Taberî, Târih, c. 3, s. 118.

755. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 825.

756. İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 248.

757. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 60.

İkrime b. Ebu Cehil'in Yemen'e Kaçışı

İkrime b. Ebu Cehil de, kanlarının dökülmesi helâl sayılan müşriklerdendi. 758

İkrime ve babası Ebu Cehil, Peygamberimiz aleyhisselamın en katı ve azılı düşmanı idi. 759

İkrime, Peygamberimiz aleyhisselama işkencede, düşmanlıkta ve ona karşı açılan kavgalan malî gücü ile desteklemekte babasına benzerdi. 760

Kendisi, müşriklerin ünlü süvarilerindendi. 761

Mekkelileri Peygamberimiz aleyhisselamla çarpışmaya ayaklandırıp Handeme'de Halid b. Velid kuvvetlerine karşı koyan üç Kureyşîden birisiydi. 762

Hudeybiye muahedesi hükmünü çiğneyerek yüzlerini örtüp Benî Bekrierle birlikte Huzâaları uyurlarken kılıçtan geçiren Kureyş müşrikleri arasındaydı. 763

Müşriklerin savunma birlikleri Halid b. Velid tarafından bozguna uğratılınca, 764 İkrime b. Ebu Cehil de, öldürüleceğinden korkarak Yem en'e kaçtı. 765

-------------------------------------

758. Vâkıdî, c. 2, s. 825, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 136.

759. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1082.

760. İbn Esîr, Kâmil , c. 2, s. 248.

761. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1082.

762. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 49, Vâkıdî, c. 2, s. 823, Taberî, c. 3, s. 118.

763. İbn Esîr, c. 2, s. 239, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 77, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 4.

764. Aynı kaynaklar.

765. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 851, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 248.

Hebbar b. Esved'in Kaçıp İzini Kaybedişi

Kanının dökülmesi helâl sayılan müşriklerden Hebbar b. Esved b. Muttalib, 766 Mekke'de Müslümanlara en ağır işkenceleri yapardı. 767

Peygamberimiz aleyhisselamın kızı Hazret-i Zeyneb'i Medine'ye hicreti sırasında Zî Tuvâ'da yakalamış, hevdeç içinde mızrakla vurarak devesinden kayanın üzerine düşürmüş, kamındaki çocuğunun düşmesine sebep olmuştu. 768 Hazret-i Zeyneb hastalanmış, Vefâtına kadar hastalıktan kurtulamamıştı. 769

Mekke fethedilince Hebbar kaçmış, ele geçirilememiştir. 770

-------------------------------------

766. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 857.

767. İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 9.

768. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 39, Vâkıdî, c. 2, s. 857, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1854, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 176, 177, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 185.

769. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1854, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 177.

770. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 857, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1 , s. 357.

Abdullah b. Zibârâ İle Hübeyre b. Ebi Vehb'in Necran'a Kaçmaları

Abdullah b. Zibârâ da öldürülmesi emredilen müşrikler arasında idi771 ve halkın Peygamberimiz aleyhisselama ve ashabına dili ile ve eli ile en sert ve katı davrananı idi. 772

Müşrikleri Peygamberimiz aleyhisselamla çarpışmaya kışkırtır dururdu. 773

Peygamberimiz aleyhisselam aleyhinde söylediği hiciv şiirleri müşriklerce üstün tutulan güçlü bir şairdi.

Fetih günü, Ümmü Hani'nin kocası Hübeyre b. Ebi Vehb el-Mahzûmî ile birlikte Necran'a kaçmışlardır. 774

-------------------------------------

771. İbn Esîr, KâmH. c. 2, s. 250.

772. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 901, İbn Esîr, Usdu'l-gâ be, c. 3, s. 239.

773. Diyarbekrî, Târîhu’l-Hamîs, c. 2, s. 94.

774. İbn Esîr. Kâmil. c. 2. s. 250.

Abdullah b. Sa'd b. Ebî Serh'in Öldürülmek İçin Aranılışı

Kabe'nin örtüsü altında bile bulunsa öldürülmesi emredilen775 ve kanının dökülmesi helâl sayılan776 Abdullah b. Sa'd b. Ebi Şerh, Müslümandı. 777

Mekke'nin fethinden önce, Medine'ye hicret etmişti. 778

Peygamberimiz aleyhisselama inen vahiyleri yazanlar arasında idi. 779

Abdullah b. Sa'd; Peygamberimiz aleyhisselama inen vahyi yazdığı sırada:

'El-Kâfirîn' yerine 'ez-zâlimîn, ' 'Azîzün Hakîmün' yerine 'Alîmün Hakîmün' diye yazmış780 ve:

" Ben de Muhammed'in söylediği gibi söyleyebilirim 1781

Muhammed'e gelen şeyin benzeri bana da geliyor! 782

Muhammed peygamberse ve kendisine vahyolunuyorsa, ben de peygamberim! Bana da vahyol-unuyor! 783

Allah ona Kur’ân indiriyorsa, ben de, Allah'ın indirdiğinin benzerini indirebilirim!

Muhammed 'S em Tan Alîm en' dedi. Ben de 'Alîmen Hakîmen' dedim! " demeye başladı. 784

Yaptığı bu ve benzeri sinsice yaygara ve hainliklerin yayılacağını, Medine'de daha fazla kalamayacağını anlayan Abdullah b. Sa'd, 785 Müslümanlıktan müşrikliğe, küfre dönerek Mekke'ye kaçtı. 786

Kureyş müşriklerine:

" Kendisi bana Kur'ân'ı yazdırırken 'Azîzün Hakîmün' derdi. Ben:

'Yoksa 'Alîmün Hakîmün' mü?' diye sorardım.

'Evet! Hepsi de doğrudur' derdi.

Sizin dininiz, onun dininden daha iyidir! " dedi. 787

Abdullah b. Sa'd, bu iddialarında samimî olsaydı; Peygamberimiz aleyhisselamın Kurrâ ashabından Übeyy b. Ka'b'a Kur’ân-ı Kerîm'in yedi lehçeye kadar okunmasına melek tarafından müsaade edildiğini bildirdikten sonra, " 'Gafûren Rahîmen' desen de olur, 'Semîan Alîmen' desen de olur! " buyur-duğunu;788 Kur’ân-ı Kerîm'in Kendisine bütün kâinatın hamd ettiği yegâne hüküm ve hikmet sahibi olan Allah tarafından indirildiği gerçeğini; ve ona hiçbir bâtılın, ne önünden, ne ardından yaklaşamayacağı, 789 hatta Peygamberimiz aleyhisselamın bile ona kendiliğinden birşey karıştı ram ayacağı, böyle birşeye teşebbüs edecek olsa biranda kalb damarının koparılarak helak edileceği hakkındaki ilahîtem-inatı790 gözönünde tutsaydı, şeytana uyup bu vartaya düşmezdi!

-------------------------------------

775. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 51, 52, Taberî, Târih, c. 3, s. 118, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 918, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 259.

776. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 855.

777. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 52, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 358.

778. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 918, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 259.

779. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 52, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 358.

780. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 358, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 918, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 259.

781. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 358, Taberî, Tefsîr, c. 7, s. 274.

782. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 358.

783. Taberî, Tefsîr, c. 7, s. 273, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 36.

784. Taberî, Tefsîr, c. 7, s. 273.

785. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 90, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 36.

786. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 855, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 358, Halebî, c. 3, s. 36.

787. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 249.

788. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 124.

789. Fussilet: 42.

790. EI-Hâkka: 44. 46.

Peygamberimiz aleyhisselamın Mescid-i Haram'a Gelişi ve Kâbe'yi Tavaf Edişi

Peygamberimiz aleyhisselam, çadırında yıkandıktan ve halk da sükûnet bulup yatıştıktan sonra, devesi Kasvâyı çadırının kapısına getirterek onun üzerine bindi. 791

Üsâme b. Zeyd'i yine terkisine aldı. 792

Hazret-i Ebu Bekir, Peygamberimiz aleyhisselamın sağ yanında bulunuyor ve Peygamberimiz aleyhisselamla konuşuyordu. 793

Muhacirlerle Ensar, Peygamberimiz aleyhisselamın önünü, arkasını ve çevresini sarmışlardı. 794 Bu şekilde ilerlemeye başladılar.

Ebtah'ta, Ebu Uhayha'nın evinin hizasında, Ebu Uhayha'nın kızlarına rastladılar. Kızlar, başörtülerini çıkarıp, onlarla süvari atlarının yüzlerindeki tozlan siliyoriardı! 795

Peygamberimiz aleyhisselam, onları görünce, Hazret-i Ebu Bekir'e bakıp gülümsedi. 796 Hassan b. Sabit'in Kureyş şairlerinden Ebu Süfyan b. Hâris'e karşı söylediği ve bir gün İslâm süvarilerinin doludizgin Mekke'ye gireceklerini dile getiren şiirindeki;797 kadınların başlarındaki başörtülerini çıkarıp onlarla atların yüzlerindeki tozları sileceklerini anlatan beytini hatırladı798 ve Hazret-i Ebu Bekir'e:

" Hassan b. Sabit nasıl söylemiş, ne demişti?" diye sordu.

Hazret-i Ebu Bekir de, Peygamberimiz aleyhisselama o beyti okudu. 799

Nihayet, Müslümanlarla birlikte Kabe'ye gelip kavuştular.

Peygamberimiz aleyhisselam, devesinin üzerinde, Hacerü'l-Esved rüknüne kadar vardı.

Elinde bulunan ucu eğri değnekle işaret ederek Hacerü'l-Esved'i istilam etti ve tekbir getirdi.

Müslümanlar da, hep birlikte tekbir getirmeye başladılar.

Mekke tekbir sesleriyle sarsıldı!

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Susunuz! " diye işaret etti.

O sırada, müşrikler, dağların başlarına çıkmış, bakıyorlardı.

Peygamberimiz aleyhisselam, Kasvâ'nın üzerinde bulunduğu ve Muhammed b. Mesleme de Kasvâ'nın yularından tutmuş olduğu halde, Kabe'yi tavafa başladı. 800

Tavafın yedi devresini yapti.

Her devrede, Hacerü'l-Esved rüknüne geldikçe, elindeki değnekle işaret ederek onu istilam etti. 801

Tavafın yedinci devresini yapıp tavafı tamamlayınca, Kasvâ'dan indi.

Ma'mer b. Abdullah b. Nadle, gelip Kasvâ'yı dışarı çıkardı.

Bundan sonra, Peygamberimiz aleyhisselam, Makam-ı İbrahim'e vardı. Orada iki rekat tavaf namazı kılıp Zemzem kuyusuna geldi802 ve:

" Eğer bana uyulmayacak ve Abdulmuttalib oğullarının Zemzem suyunu çekme hizmetine üşüşülüp kendileri bu hizmetten alıkonulmuş olmayacak olsaydı, Zemzem kuyusundan bir kova da kendim çekerdim! " buyurdu. 803

Hazret-i Abbas, Zemzem kuyusundan bir kova çekti, Peygamberimiz aleyhisselam ondan içti.

Bunu Ebu Süfyan'ın (b. Haris) çektiği de rivayet edilir. 804

Peygamberimiz aleyhisselam, o kovadan, içtiği gibi, abdest de aldı.

Abdest alırken, Müslümanlar üşüşüp dökülen abdest suyunu yüzlerine sürüyorlar, yere bir damla bile düşürmüyorlardı.

Müşrikler, bunu görünce:

" Biz hiçbir zaman böyle bir hükümdar ne gördük, ne de işittik! " dediler, şaşıp kaldılar. 805

Peygamberimiz aleyhisselam, bundan sonra, Safa tepeceğine gidip Kabe'yi görünceye kadar onun üzerine çıktı. Ellerini kaldırdı. Allah'a hamd ü sena ve istediği dualarla dua etmeye başladı. 806

-------------------------------------

791. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 831.

792. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 93.

793. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 831.

794. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 138.

795. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 831.

796. İbn İshak, ibn. Hişam, Sîre, c. 4, s. 66, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 831, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 356.

797. Müslim, Sahih, c. 4, s. 1936, 1938.

798. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 831.

799. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 356.

800. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 831, 832.

801. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 54, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 832.

802. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 832.

803. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 832, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 9, s. 276, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 3, s. 393, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 32.

804. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 832.

805. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 85, Halebî, İnşân, c. 3, s. 32.

806. Müslim, Sahih, c. 3, s. 1407.

Fadâle'nin Kötü Niyetini Değiştiren ve İmanını Berkiştiren Bir Hadise

Peygamberimiz aleyhisselam Kabe'yi tavaf ederken Fadâle b. Umeyr b. Mülevvah el-Leysî öldürmek maksadıyla Peygamberimiz aleyhisselama yaklaşınca, Peygamberimiz aleyhisselam ona doğru vardı ve:

" Sen Fadâle misin?" diye sordu.

Fadâle:

" Evet! Fadâle'yim yâ Rasûlallah! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sen içinden ne geçiriyordun?" diye sordu.

Fadâle:

" Hiçbir şey düşünmüyordum! Allah'ı zikirle meşgul oluyordum! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, güldü ve:

" Allah'tan af ve yarlıganmak dile! " buyurdu.

Sonra, elini onun göğsüne koyunca, kalbi yatıştı, imanı berkişti.

Fadâle:

" Vallahi, göğsümden elini kaldırdığı zaman, Allah'ın yarattıklarından, bana ondan daha sevgili olan birşey yoktu! " demiştjr. 807

-------------------------------------

807. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 59, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 180 Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ye'n-nihâye, c. 4, s. 308, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 185.

Ebu Süfyan b. Harb'in İçinden Geçirdiği Bir Kuruntudan Dolayı Uyarılışı

Ebu Süfyan b. Harb Mescid-i Haram'da oturuyorken, Peygamberimiz aleyhisselamın önde, Müslümanların da arkasından Peygamberimiz aleyhisselamın izince yürüdüklerini görünce:

" Muhammed için askerler toplasam mı, şu adamla yine çarpışmaya dönsem mi, ne yapsam ki?! " diye içinden kurmaya başlamıştı.

O sırada, Peygamberimiz aleyhisselam gelip onun başucuna dikildi ve iki küreği arasına eliyle vurarak:

" Allah o zaman da yine seni hor, hakir kılar! " buyurdu.

Ebu Süfyan, başını kaldırıp, başucuna Peygamberimiz aleyhisselamın dikildiğini görünce:

" Şu ana kadar, senin gerçekten peygamber olduğuna kanaat getirememiştim.

İçimden geçirdiğim kuruntulardan dolayı Allah'a tevbe ediyor, O'ndan yarlıganmak diliyorum! " dedi. 808

-------------------------------------

808. İbn Sa'd ve Beyhakî’den naklen Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 304, İbn Sa'd, Beyhakî ve İbn Asâkîr'den naklen Suyûtî, Hasâisü'l-kübrâ, c. 2, s. 85.

Peygamberimiz aleyhisselamın Kâbe'nin Anahtarını Getirtmesi

Peygamberimiz aleyhisselam, Mescid-i Haratn'ın bir köşesinde oturdu. Mücahidler de, Peygamberimiz aleyhisselamın çevresinde oturdular.

Peygamberimiz aleyhisselam, Kabe'nin anahtarını getirmesi için, Bilal-i Habeşî'yi Osman b. Talha'ya gönderdi.

Bilal-i Habeşî, Osman'a gidip:

" Resûlullah aleyhisselam Kabe'nin anahtarını getirmeni sana emrediyor" dedi.

Osman b. Talha, " Olur! " diyerek, anası Sülâfe binti Sa'd'ın yanına gitti.

Bilal-i Habeşî, dönüp onun " Olur! " dediğini Peygamberimiz aleyhisselama haber verdi ve oradaki mücahidlerin yanına oturdu.

Osman b. Talha, anasına-ki, o zaman anahtar onun yanında bulunuyordu-

" Ey anacığım! Anahtarı bana ver! Resûlullah aleyhisselam bana adam gönderdi ve onu kendisine getirmemi emretti" dedi.

Sülâfe:

" Kavminin şereflendiği, övündüğü birşeyi götürüp elinle teslim etmenden Allah'a sığınırım! 809 O, bu anahtan, sizden alınca, hiçbir zaman size vermeyecektir! " dedi. 810

Osman b. Talha:

" Vallahi, ya onu bana verirsin, ya da başka biri gelip onu senden zorla alır! " dedi.

Bunun üzerine Sülâfe, anahtarı belindeki uçkurunun içine sokup:

" Hangi adam buraya elini sokacak, onu alabilecek?! 811

Hayır! Lâtve Uzzâya andolsun ki; anahtan ona hiçbir zaman vermeyeceğim! " dedi.

Osman b. Talha:

" Eğer sen bana emrolunan şeyi yapmaz, anahtan vermezsen, ben de, kardeşim de öldürülürüm! " dedi. 812

Onların böylece konuştukları sırada, dışarıdan Hazret-i Ebu Bekir'le Hazret-i Ömer'in sesi duyuldu.

Osman b. Talha'nın geciktiğini görünce, Hazret-i Ömer

" Ey Osman! Yanıma çık! " diyerek seslendi.

Bunun üzerine, Osman'ın anası:

" Ey oğulcuğum! Al anahtarı! Çünkü, onu benden senin alman, Teym oğullarından Ebu Bekir'in ve Adiyy oğullarından Ömer'in almasından daha iyi gelir! " dedi. 813

Osman b. Talha'nın gelmesi gecikince, Peygamberimiz aleyhisselam ayağa kalkıp beklemeye ve sıkıntısından terlemeye başladı ve: " Osman'ın anasının, 'O sizden bu anahtan alınca, artık hiçbir zaman onu size vermeyecektir! ' dediğini sanıyorum" buyurdu. 814

Osman b. Talha anahtarı anasından alıp Peygamberimiz aleyhisselama getirdi. 815

Onu uzatırken, Hazret-i Abbas ayağa kalktı ve:

" Yâ Rasûlallah! Babam, anam sana feda olsun! Bunu, benim üzerimde, sikâye hizmetiyle birleştir! " deyince, Osman b. Talha elini geri çekti.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Osman! Anahtan bana getir, ver! " buyurdu.

Osman b. Talha:

" Bunu sana Allah emaneti olarak veriyorum! " dedi. 816

-------------------------------------

809. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 833, Ezraki, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 266.

810. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 177.

811. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 833, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 266.

812. Alâüddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 10, s. 535.

813. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 833, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 266.

814. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 177, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 15.

815. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 833, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 266.

816. İbn Merduye'den naklen Suyûtî, Esbâbu'n-nüzûl s. 66.

Kâbe Çevresindeki Putların Yıktırılışı

Kabe'nin çevresinde, tapılmak üzere dikilmiş, kurşunla berkitilmiş817 360 put bulunuyordu. 818

Bunlar, Arap kabilelerine ait olup, zaman zaman gelinir, ziyaret edilir, kendileri için kurbanlar kesilirdi. 819

Cebrail aleyhisselam, Peygamberimiz aleyhisselama:

" Asanı eline alıp dokun onlara! " dedi. 820

Peygamberimiz aleyhisselam, elindeki asa ile putlara birer birer dokunuyor ve:

" Hak geldi, bâtıl yok olup gitti 1821

Hak geldi. Yok olan bâtıl, ne yoktan birşeyvar edebilir, ne de yok olanı diriltebilir! " buyuruyordu. 822

Peygamberimiz aleyhisselam asâ ile dokundukça, putlar yüzlerinin ve arkalarının üzerlerine düşüyorlardı ! 823

Onlardan; Peygamberimiz aleyhisselamın yüzüne işaret ettiği put kafasının üzerine, kafasına dokunduğu da yüzünün üzerine yıkılıyordu!

Dokunulup da yere yıkılmadık put kalmadı. 824

-------------------------------------

817. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 59, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1 , s. 266, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 92.

818. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 136, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 120, 212 Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 92, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 72.

819. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 204, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 30.

820. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 204.

821. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 59, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 136, Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 31, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 92, 93, Ezrakî, c. 1, s. 121, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 176.

822. Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 93, Müslim , Sahîh, c. 3, s. 1408, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 121, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 183.

823. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 59, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 136, Ezrakî, c. 1 , s. 121 , Taberânî, Mu'cemu's-sagîr, c. 1 , s. 77, 78, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 234, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 183, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 44.

824. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 59, Ezrakî, c. 1, s. 121, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 302.

Bilal-i Habeşî'nin Kâbe Üzerinde Ezan Okumasından Müşriklerin Tedirgin Olmaları

Peygamberimiz aleyhisselam; öğle vakti girince, Kabe'nin üzerine çıkıp ezan okumasını, Bilal-i Habeşî'ye emretti.

Kureyş müşriklerinin ileri gelenlerinden birçokları, öldürülmelerinden korkarak dağların başlarına kaçmışlar ve gizlenmişlerdi.

Onlardan, eman dileyen bazılarına da eman verilmiş bulunuyordu. 825

Ezan okunduğu sırada, Ebu Süfyan b. Harb, Attâb b. Esîd, Haris b. Hişam ve daha başkaları, Kabe'nin yanında oturuyorlardı. 826

Bilal-i Habeşî sesini olanca gücüyle yükselterek ezan okumaya başladı. 827

Kureyşlilerden bazıları:

" Ey Allah'ın kulları! Kabe'nin üzerinde ezan okumak, bu kara köleye mi düştü?! " dediler.

Bazısı da, Allah'ın ona gazab edeceğini ve bu işi değiştireceğini söylediler. 828

" Eşhedü enne Muhammederresûlullah=Şehâdet ederim ki, Muhammed Allah'ın resûlüdür! " şehadeti üzerine, Ebu Cehil'in kızı Cüveyriyye:

" Hayatıma yemin ederim ki; senin adın, sanın yükseldi!

Namazı kılarız, amma, vallahi, sevdiklerimizi öldürenleri hiçbir zaman sevmeyeceğiz! 829 Muhammed'e gelen peygamberlik, babama da gelmişti!

Fakat, o bunu reddetmiş, kavmine aykırı davranmak istememişti! " dedi. 830

Halid b. Esîd:

" Kim bu seslenen?" diye sordu.

" Bilal b. Rebah! " dediler.

Halid b. Esîd:

" Ebu Bekir'in Habeşli kölesi mi?" diye sordu.

" Evet! " dediler.

Halid b. Esîd:

" Nerede sesleniyor?" diye sordu.

" Kabe'nin üzerinde! " dediler.

Halid b. Esîd:

" Onu Kabe'nin üzerine Ebu Talha oğulları mı çıkardı?" diye sordu.

" Evet! " dediler.

Halid b. Esîd:

" O neler söylüyor?" diye sordu.

" 'Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden resûlullah=Şehadet ederim ki; Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur! Yine şehadet ederim ki; Muhammed Allah'ın kulu ve resûlüdür! ' diyor" dedil-er. 831

Halid b. Esîd:

" Allah'a şükürler olsun ki; babam Üseyd'i [Esîd'i] öldürdü de, ona bu günü göstermemek, şu hoşlanmayacağı sesi iş ittirmem ek lutfunda bulundu! " dedi. 832

Esîd, Mekke'nin fethinden bir gün önce ölmüştü. 833

Haris b. Hişam:

" Vallahi, onun gerçekten peygamber olduğunu bilseydim, muhakkak, kendisine tâbi olurdum! " dedi. 834

Haris b. Hişam'a:

" Muhammed'in putlan adamlara nasıl kırdırdığını ve şu kara köleyi Kabe'nin üzerinde nasıl bağırttığını görmüyor musun?" denildiği zaman da:

" Eğer Allah böyle olmasını istemeseydi, elbette onu değiştirirdi! " dedi. 835

Hakem b. Ebi'l-Âs:

" Vallahi, bu, büyük bir hadisedir: Benî Cumahların kölesi çıksın da, Ebu Talhalara ait Beytullah üzerinde anırsın! ? Olur şey değil! " dedi.

Süheyl b. Amr:

" Eğer Allah buna gazaplanırsa, muhakkak, onu değiştirir! 836

Eğer buna razı olursa, onu yerleştirir! " dedi. 837

Ebu Süfyan b. Harb ise:

" Ben birşey söylemeyeceğim! Eğer birşey söyleyecek olursam, şu kumlar, söylediğimi Muhammed'e haber verirler! " dedi. 838

Cebrail aleyhisselam, gelip, bunların söylediklerini Peygamberimiz aleyhisselama haber verdi. 839

Peygamberimiz aleyhisselam, onların yanına varıp üzerlerine dikildi840 ve:

" Ben sizin söylediklerinizi biliyorum. 841

Ey filan! Sen şöyle söyledin!

Ey filan! Sen şöyle söyledin!

Ey filan! Sen de şöyle söyledin! " 842 buyurarak, onların söylediklerini kendilerine birer birer haber verdi. 843

Ebu Süfyan:

" Yâ Rasûlallah! İyi ki, ben birşey söylemedim! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam gülümsedi. 844

Haris b. Hişam ile Attâb b. Esîd:

" Biz şehadet ederiz ki; sen Allah'ın Resûlüsün!

Çünkü, vallahi, bu söylediklerimize, yanımızdakilerden başka hiç kimse vâkıf değildi!

Söylediklerimiz, sana herhalde Allah tarafından haber verilmiştir! " dediler. 845

-------------------------------------

825. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 846, Ezrakî, c. 1, s. 274.

826. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 56, İbn Kayyım, c. 2, s. 184.

827. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 846, Ezrakî, c. 1, s. 274.

828. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 274.

829. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 846, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 274, 275, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 356.

830. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 846, Ezrakî, c. 1, s. 275, Belâzurî, c. 1, s. 359, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 138.

831. İbn Ebi Şeybe'den naklen Alâüddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 10, s. 536.

832. Vâkıdî, c. 2, s. 846, Ezrakî, c. 1, s. 275, Belâzurî, c. 1, s. 359, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 254.

833. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 275.

834. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 56, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 184.

835. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 137.

836. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 46, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1 , s. 275.

837. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 846.

838. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 46, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 46, Ezrakî, c. 1, s. 275, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 184.

839. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 846, , Ezrakî, c. 1, s. 275.

840. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 56, Ezrakî, c. 1, s. 275, İbn Kayyım, c. 2, s. 184.

841. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. İbn Kayyım, c. 2, s. 184.

842. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 275.

843. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 56, İbn Kayyım, c. 2, s. 184.

844. Ezrakî, c. 1, 5. 275.

845. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 56, İbn Kayyım, Zâd, c. 2, s. 184.

Yıkılan Putların Kırılacaklarının Kırılışı ve Yakılacaklarının Yakılışı

Peygamberimiz aleyhisselam; öğle namazını kıldıktan sonra, Kabe çevresindeki bütün putların biraraya toplanarak yakılacak olanlarının yakılmasını, kırılacak olanların kırılmasını emretti, emri yerine getirildi.

Bu hususta söylenen bir şiirde:

" Sen Mekke'nin fethinde putlan kırdıkları gün, Muhammed (aleyhisselam)ı ve ordusunu bir görsey-din, Allah'ın nurunun nasıl parıldadığını, şirkin, küfrün yüzünü karanlıkların nasıl bürüdüğünü görürdün! " denilmiştir. 846

-------------------------------------

846. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnam, s. 31, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1 , s. 121.

Peygamberimiz aleyhisselamın Ümmü Hani'nin Evinde Fetih Namazı Kılışı

Putların yıkılışı, kınlısı sırasında, Peygamberimiz aleyhisselamın saçı, sakalı çok tuzlanmıştı.

Peygamberimiz aleyhisselam, amcası Ebu Talib'in kızı Ümmü Hani'nin evine gitti. Orada, Hazret-i Fâtıma'nın getirdiği örtü ile siperlenerek yıkandı. 847

Ümmü Hani de; Peygamberimiz aleyhisselamın, Fetih günü olan Cuma günü evine gelip guslettikten sonra sekiz rekat namaz kıldığını bildirmiştir. 848

Bu namaz, fetih namazı idi.

Kumandanlar bir memleketi, bir kaleyi fethettikleri zaman, bu namazı kılarlardı. 849

Sa'd b. Ebi Vakkas da, Medâin'i fethettiği ve Kisrâ'nın eyvanına girdiği zaman, orada bu namazı kılmıştı. 850

Fetih namazı sekiz rekat olup, bunda ne selamla aralarını ayırma, ne imamla birlikte (cemaatla) kılma, ne de açıktan kıraat vardır.

Taberî'ye göre, bu namaz sünnettir. 851

Peygamberimiz aleyhisselamın kıldığı sekiz rekattan ikisi, Mekke'nin fethine şükür içindi.

İkisi, kuşluk namazına başlangıçtı.

Dördü de, öteden beri kılageldiği kuşluk namazı idi. 852

Peygamberimiz aleyhisselam Ümmü Hani'nin evine vardığı zaman, Ümmü Hani:

" Yâ Rasûlallah! Kocamdan, akrabam olan bazı kimseler, bana sığınmış bulunuyorlar.

Ali b. Ebu Talib ise, Allah yolunda hiçbir kınayıcının kınamasına kulak asmayacağını söylemiştir.

Ali'nin bunların yerini öğrenip kendilerini öldüreceğinden korkuyorum.

Ümmü Hani'nin evine girenlere, sığınanlara, Allah'ın Kelamını dinleyip Resûlüne iman edinceye kadar eman verildiğini açıklasan?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ümmü Hani'nin eman verdiğine, biz de eman verdik! " buyurdu.

Sonra da, Ümmü Hani'ye:

" Senin yanında, yiyebileceğimiz birşey var mı?" diye sordu.

Ümmü Hani:

" Yanımda kuru ekmek kırıntılarından başka birşey yok! Onu da sana sunmaya utanırım! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onu getir, suyun içine ufala! Tuz da getir! " buyurdu ve:

" Biraz da katık var mı?" diye sordu.

Ümmü Hani:

" Yâ Rasûlallah! Yanımda sirkeden başka birşey yok! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Getir onu! " buyurdu, yemeğinin üzerine döküp yedikten sonra, Yüce Allah'a şükretti.

Ümmü Haniye de:

" Ne güzel katıktır sirke!

Ey Ümmü H ani! Sirke bulunan ev yoksul olmaz! " buyurdu. 853

-------------------------------------

847. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 144, 145.

848. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 342.

849. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 108, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 184.

850. Süheylî, Ravd, c. 7, s. 108, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 300.

851. Süheylî, Ravd, c. 7. s. 108.

852. Serahsî, Siyeru'l-kebîr Şerhi, c. 1, s. 255.

853. Taberânî, Mu’cemu’s-sagîr, c. 2, s. 67, 68, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 175, 176.

Mücahidlerin Fetih Gecesini Zikir ve İbadetle Geçirmeleri

Mücahidler, Mekke'yi fethettikleri günün gecesinde, sabaha kadar tekbir, tehlil getirmekten, Kabe'yi tavaftan geri durmadılar.

Bunu gören Ebu Süfyan, karısı Hind'e:

" Sen bunun Allah'tan olduğu kanaatinde misin?" diye sordu.

Hind:

" Evet! Bu, Allah tarafından olan bir iştir! " dedi.

Ertesi günü, sabaha çıkınca, Ebu Süfyan erkenden Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldi.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Sen Hind'e, 'Bunun Allah'tan olduğu kanaatinde misin?'diye sordun. O da, 'Evet! Bu, Allah tarafından olan bir iştir! ' dedi" buyurdu.

Ebu Süfyan:

" Şehadet ederim ki; Sen Allah'ın Resûlüsün!

Varlığım Kudret Elinde bulunan Allah'a andolsun ki; bu sözümü Allah ile, Hind'den başka, insanlardan hiçbir kimse işitmemiştir! " dedi. 854

-------------------------------------

854. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 304, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 320.

Kâbe'nin İçindekiler ve Peygamberimiz aleyhisselamın Kâbe'ye Girişi

Müşriklerin nazarında, putların en büyüğü olan Hübel putu, 855 Kabe'ye hediye edilen şeylerin konulduğu kuyunun başında dikili bulunuyordu. 856

Bu put, kırmızı akikten yapılmıştı ve insan şeklinde idi.

Sağ eli kırılmış olarak elde edilmiş olup, Kureyşîler ona altından bir el yaptırmış! ardı. 857

Hübel; Benî Bekrlerin, Maliklerin, Milkânların, Kinanelerle Kureyşîlerin putu idi. 858

Seferden dönen bir kimse, Kabe'yi tavaf edip Hübel'in yanında tıraş olduktan sonra ev halkının yanına varırdı. 859

Rivayete göre; Amr b. Luhayy, bazı işleri için Mekke'den çıkıp Şam'a gitmişti.

O zaman, Amalikaların oturduğu Belka' ülkesindeki Meâb'a uğradı. Amalikaların putlara taptıklarını görünce:

" Sizin taptığınızı gördüğüm bu putlara ne için tapıyorsunuz?" diye sordu.

Onlar da:

" Bu taptığımız putlardan yağmur dileriz, yağmura kavuşuruz.

Yardım dileriz, yardım olunuruz! " dediler.

Amr b. Luhayy:

" Arap ülkesine götürmek ve Arapları taptırmak için bu putlardan birini bana verir misiniz?" dedi.

Onlar da, ona Hübel putunu verdiler.

Amr b. Luhayy, Hübel'i Mekke'ye getirip dikti ve ona tapmalarını, tazimde bulunmalarını halka emretti.

Kader ve nasip oklarının çekim işi de, Hübel'in yanında, görevlisi tarafından yapılırdı. 860

Kureyş eşrafından Safvan b. Ümeyye, bu işe bakardı. 861

Kabe'nin içinde, Hübel putundan başka, hurma ağacından yapılmış iki güvercin heykeli ile, 862 İbrahim aleyhisselamın kestiği koçun iki boynuzu da bulunuyordu. 863

O zaman, Kabe'nin altı direği vardı. 864 Bunlar iki sıra halinde idi. 865 Direkler yaldızla süslenmişti.

Kapıya doğru olan direkte Hazret-i Meryem'le kucağında İsa aleyhisselamın sureti;

Öteki direklerde de, peygamberlerin, meleklerin ve oklarla fal çeken ihtiyar bir adam şeklinde İbrahim aleyhisselamın sureti, bir koç veya bir koç başı ile ağaçlar çizilmiş bulunuyordu. 866

Peygamberimiz aleyhisselam, Kabe anahtarcısı Osman b. Talha'dan anahtarı eline alıp Kabe'yi açtı. 867

Kabe'nin içinde putları;868 meleklerin ve meleklerden başkalarının. 869 İbrahim aleyhisselamın, 870 İsmail aleyhisselamın871 eliyle fal çeker bir şekilde tasvir edilmiş olduğunu görünce: 872

" Allah bunları yapanları kahretsin! 873

Büyüğümüzü fal oku çeker bir halde tasvir etmişler!

İbrahim'in hal ve şanında fal oklan çekmek yoktur! 874

Vallahi, o puta tapanlar da bilirlerdi ki, bu iki peygamber hiçbir zaman fal oklan çekmemişlerdir! " buyurdu ve:

" İbrahim, ne bir Yahudi, ne de bir Hıristiyandı. Fakat, o, Allah'ı bir tanıyan, dosdoğru bir Müslümandı. Müşriklerden değildi o! " (Âl-i İmran: 67) mealli âyeti okudu. 875

Kabe'nin içindeki putları çıkarmasını 876 ve suretleri gidermesini Hazret-i Ömer'e emretti. 877

Hazret-i Ömer, Kabe'ye girip, silmedik suret, kırmadık heykel bırakmadı.

Ancak, İbrahim aleyhisselamın suretine dokunmadı.

İbrahim aleyhisselam, çok yaşlı ve fal oku çeker bir biçimde çizilmişti. 878

Peygamberimiz aleyhisselam, Kabe'nin içine girip İbrahim aleyhisselamın çizilmiş resminin çizilmediğini görünce:

" Ey Ömer! Ben sana, 'Hiçbir suret bırakmayacaksın! Hepsini silip yok edeceksin! ' diye emir vermedim mi?! " buyurdu. 879

Hazret-i Ömer:

" O, İbrahim'in sureti idi! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sil onu da! " buyurdu. 880

Hazret-i Ömer, Kabe'de, bezle silip yok etmedik suret bırakmadı. 881

Peygamberimiz aleyhisselam, Kabe'nin kapısının üzerlerine kapatılmasını emretti; kapatıldı.

Kabe'nin içinde, uzunca bir müddet kaldılar. 882

Kabe'nin, Abdullah b. Zübeyr zamanında yıkılıp yaptırılmasından önceki durumuna göre;883 Peygamberimiz aleyhisselam Kabe'nin altı direğinden ikisi sağında, biri solunda, üçü de arkasında kala-cak8&4 ve Kabe'nin kapısı arkasına gelecek şekilde, ön sıradaki iki direk arasında, yeşil mermerin bulunduğu885 yamacındaki duvarla aralarında üç zira kadar aralık kalan yerde durup886 iki rekat namaz kıldı. 887

Abdullah b. Ömer de, Kabe'ye girince, Kabe'nin kapısı arkasına gelmek üzere, yamacındaki duvara üç zira kalıncaya kadar ilerleyip, Bilal-i Habeşî'nin:

" Resûlullah aleyhisselam burada kıldı" diye gösterdiği yerde kılardı. 888

Kabe'nin içine gimnek ve iki rekat namaz kılmak, müstehabdır. 889

Peygamberimiz aleyhisselam, Kabe'nin içinde namaz kıldıktan, 890 Kabe'nin her köşesini dolaşarak tekbir getirdikten, 891 teşbih ve dua ettikten, 892 içeride uzunca bir müddet kaldıktan sonra, kapı açıldı.

Bilal-i Habeşî, kapının arkasında, ayakta durmakta idi. 893

İçeriye ilk dalan, Abdullah b. Ömer oldu. Bilal-i Habeşî'yi kapının arkasında bulup, ona Peygamberimiz aleyhisselamın nerede namaz kıldığını sordu, fakat kaç rekat kıldığını sormayı unuttu.

Bilal-i Habeşî, Peygamberimiz aleyhisselamın namaz kıldığı yeri ona haber verdi. 894

O sırada, Kureyşîler Mescid-i Haram'a dolmuşlar, 895 Kabe'nin çevresinde oturmuşlardı. 896

Peygamberimiz aleyhisselamın ne yapacağını merakla bekliyor! ardı. 897

Peygamberimiz aleyhisselam Kabe'nin kapısının eşiğinde ayakta duruyor. 898 kapının sövelerine iki eliyle tutunuyordu. 899

Gün, fethin ikinci günü idi. 900

-------------------------------------

855. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 155, Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnam , s. 27, 28.

856. İbn İshak, İbn Hişam, c. 1, s. 160, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 119.

857. Ebüu'l-Müniir H i sam, Kitâbu'l -esnam, s. 28, 103, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 119.

858. İbn Hazm, Cemhere, s. 492.

859. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 117.

860. İbn İshak, İbn Hişam, c. 1, s. 79, 155.

861. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 721, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 408.

862. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 54, Ezrakî, c. 1, s. 169.

863. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 166, 167.

864. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 835, Ezrakî, c. 1, s. 266.

865. Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 9, s. 244.

866. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 165, 167, 169.

867. Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 9, s. 243, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 3, s. 371, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 204.

868. Buhârî, Sahih, c. 2, s. 160.

869. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 55, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 834.

870. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 55, Vâkıdî, c. 2, s. 834, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 160.

871. Buhârî, Sahih, c. 2, s. 160.

872. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 55, Vâkıdî, c. 2, s. 834.

873. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 55.

874. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 55.

875. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 55.

876. Buhârî, Sahih, c. 2, s. 160.

877. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 142, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 336.

878. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 834.

879. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 834, Halebî, İnsânu'l-uvün, c. 3, s. 30.

880. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 834.

881. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 142, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 396.

882. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 835, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 266, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 160.

883. Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 9, s. 244, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 3, s. 372, 373.

884. Vâkıdî, c. 2, s. 835, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 266, 272.

885. B. Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 9, s. 244, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 3, s. 373.

886. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 13, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 183.

887. Vâkıdî, c. 2, s. 835, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 137, Ezrakî, c. 1, s. 269.

888. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 55-56, Buhârî, c. 2, s. 160, Ezrakî, c. 1, s. 268, 269.

889. B. Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 9, s. 244, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 3, s. 373.

890. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 835.

891. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 142, Buhârî, c. 5, s. 93.

892. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 142.

893. Buhârî, Sahih, c. , s. 93.

894. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 55, 56, Buhârî, c. 5, s. 93, Ezrakî, c. 1. S. 268.

895. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 54, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 183.

896. Vâkıdî, c. 2, s. 835, İbn Sa'd, c. 2, s. 137.

897. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 54, İbn Kayyım, c. 2, s. 183.

898. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 54, Vâkıdî, c. 2, s. 835, Ezrakî, c. 1, s. 267, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 44.

899. Vâkıdî, c. 2, s. 835, İbn Sa'd, c. 2, s. 137, Ebu U beyti, Kitâbu'l-emvâl, s. 159, Ezrakî, c. 1, s. 267, İbn Kayyım, c. 2, s. 183.

900. İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 234, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 44.

Peygamberimiz aleyhisselamın Birinci Fetih Hutbesi

Peygamberimiz aleyhisselam, üç kere tekbir getirdikten sonra: 901

" Hamd, Allah'a mahsustur. 902 Allah'tan başka ilah yoktur. Yalnız O vardır. O'nun hiçbir eşi, ortağı yoktur! 903

O, va'dini yerine getirdi. Kuluna yardım etti. Toplanan düşmanları, tek başına, bozguna uğrattı!

İyi biliniz ki;904 Cahiliye çağına ait olup, 905 övünme vesilesi edinilegelen herşey, kan, mal dâvaları... bunların hepsi, şu ayaklarımın altında kalmış, kaldırılmıştır!

Ancak, Beytullah perdedariığı (hicâbe) hizmeti ile hacılara su dağıtma (sikâye) hizmeti, bunun dışın-dadır. 906

Eski kan dâvaları kaldırılmış olmakla birlikte, bundan sonra bir cinayet vuku bulacak olursa, bilesiniz ki:

Kamçı ve sopa ile yapılan ve yarı kasıtlı sayılan hata cinayetine ağır diyet ödenmesi gerekir ki, bu da, içlerinden kırkının karınlarında yavruları bulunmak şartıyla, yüz devedir. 907

Ey Kureyş cemaati! * Muhakkak ki, Allah, Cahiliye gururunu, Cahiliye atalarıyla (soy soplanyla) övünüp büyüklenmeyi sizden kaldırmıştır!

Bütün insanlar** Âdem'den, *** Âdem de topraktan yaratı İm ışür. 908

İnsanlar iki kısım, iki sınıftır.

Bir kısmı mü'min ve müttakîdir; Allah katında değerli ve şereflidir.

Diğer kısmı ise azgındır, yaramazdır. Bunlar, Allah katında da değersiz ve şerefsizdir! 909

Nitekim, Yüce Allah: 910

'Ey insanlar! Gerçekten, Biz, sizi bir erkekle bir kadından yarattık.

Birbirinizle tanışasınız diye, sizi büyük büyük topluluklara, küçük küçük kabilelere ayırdık.

Şüphe yok ki, sizin Allah katında en değerliniz, en şerefliniz, Allahtan en çok sakınanınızdır.

Allah herşeyi hakkıyla Bilen, herşeyden haberdar olandır! '911 buyuruyor.

Ey Kureyş cemaati! 912 Ey Mekkeliler! 913 Ne dersiniz?914

Şimdi, hakkınızda benim ne yapacağımı sanırsınız?" diye sordu.

Kureyşîler

" Biz, senin hayır ve iyilik yapacağını sanır ve 'Sen hayır yapacaksın! ' deriz.

Sen, kerem ve iyilik sahibi bir kardeş; kerem ve iyilik sahibi bir kardeş oğlusun! 915

Gücün yetti, iyi davran! " dediler. 916

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Benim halimle sizin haliniz, Yusuf (aleyhisselam)ın kardeşlerine dediği gibi olacaktır. 917

Yusuf (aleyhisselam)ın kardeşlerine dediği gibi, ben de:

'Size bugün hiçbir başa kakma ve ayıplama yoktur! Allah sizi yarlıgasın! O, Esirgeyicilerin En Esirgeyicisidir! ' [Yusuf: 92] diyorum. 918 Gidiniz! Sizler, azad ve serbestsiniz! " buyurdu. 919

Yüce Allah o Kureyş müşriklerini eline düşürmüş, kendisine boyun eğdirmiş iken Peygamberimiz aleyhisselam böylece onları bağışlamış, azadlamış, serbest bırakmıştır.

Bunun içindir ki, Mekkelilere " Tulekâ=Azadlanmışlar" adı vehimiştir. 920

Mekke fethedilip Peygamberimiz aleyhisselam Kureyşîlerden Safvan b. Ümeyye'ye, Ebu Sütyan b. Harb'e, Haris b. Hişam'a haber saldığı gün, Hazret-i Ömer, kendi kendine:

" Allah onlara hakim olma fırsatını bize vermiş bulunuyor. Onların yapmış oldukları kötülükleri anlatayım, başlarına kakayım! " demişti.

Peygamberimiz aleyhisselam onlara söylediklerini söyleyince, Hazret-i Ömer

" Benden istemeyerek sâdır olan sözden pişmanlık duydum ve Resûlullah aleyhisselamdan utandım! " demiştir. 921

-------------------------------------

901. Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 185.

902. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 835, Abdurrezzak, Musannef, c. 9, s. 281, Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 160, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 11, c. 3, s. 410, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 121, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 878, Nesâî, Sünen, c. 78, s. 42.

903. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 54, Abdurrezzak, Musannef, c. 9, s. 282, Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 159, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 410, Ebu Dâvud, c. 4, s. 185, Taberî, TânTı, c. 3, s. 120, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 252.

904. İbn İshak, İbn Hişam , c. 4, s. 54, Vâkıdî, c. 2, s. 835, Abdurrezzak, c. 9, s. 281, Ebu Ubeyd, s. 159, 160, Ezrakî, c. 2, s. 121, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 11, c. 3, s. 410, Ebu Dâvud, c. 4, s. 185, İbn Mâce, c. 2, s. 878, Nesâî, c. 8, s. 41, 42, Taberî, c. 3, s: . 120.

905. Vâkıdî, c. 2, s. 835, Abdurrezzak, c. 9, s. 281, Ebu Ubeyd, s. 159, Ezrakî, c. 1, s. 114, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 11 , c. 3, s. 410, İbn Mâce, c. 2, s: . 8785.

906. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 54, Vâkıdî, c. 2, s. 835, 836, Abdurrezzak, c. 9, s. 282, Ezrakî, c. 1, s. 114, c. 2, s. 121, Ebu Ubeyd, s. 159, 160, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 11, c. 3, s. 410, İbn Mâce, c. 2, s. 878, Taberî, c. 3, s. 120, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 45.

907. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 54, Vâkıdî. c. 2, s. 836, Abdurrezzak, c. 9, s. 282, Ebu Ubeyd, s. 160, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 11, c. 3, s. 410, Ezrakî, c. 2, s. 121, Ebu Dâvud, c. 4, s. 185, 195, İbn Mâce, c. 2, s. 877, 878, Nesâî, c. 8, s. 41, 42.

* " Ey insanlar! " diye de rivayet edilmiştir (Tirmizî, c. 5, s. 389).

** " Hepiniz, " diye de rivayet edilmiştir (Vâkıdî, c. 2, s. 836).

*** Âdem oğullarıdır (İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 143, Tirmizî, c. 5, s. 389).

908. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 54, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 143, Ezrakî, c. 2, s. 121, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 389. Taberî, c. 3, s. 120, İbn Kayyım, c. 2, s. 184, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 301, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 45.

909. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 389, Zemahşerî, Keşşaf, c. 3, s. 569, Nesefî, Medârik, c. 4, s. 173.

910. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 389, Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 4, s. 218.

911. Hucurât: 14, İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 54, 55, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 389, Taberî, Târih, c. 3, s. 120, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 301, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 184, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 45.

912. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 55, Taberî, c. 3, s. 120, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 252, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 301, İbn Kayyım, c. 2, s. 184, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 45.

913. Taberî, c. 3, s. 120, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 45.

914. Vâkıdî, c. 2, s. 835, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 121.

915. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 55, Vâkıdî, c. 2, s. 835, Ezrakî, c. 2, s. 121, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 47, Taberî, c. 3, s. 120, İbn Esîr, c. 2, s. 252, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 301, İbn Kayyım, c. 2, s. 184, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 45.

916. Aynı kaynaklar.

917. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 142.

918. Vâkıdî, c. 2, s. 835, İbn Sa'd, c. 2, s. 142, Ezrakî, c. 2, s. 121, Belâzurî, c. 1, s. 47, İbn Kayyım , c. 2, s. 184.

919. İbn İ sha k, İbn H işam, c. 4, s. 55, Taberî, c. 3, s. 120, İbn S eyyid, Uyûnu’l-eser, c. 2, s. 178, Kastalânî, Mevâhibü'l-le dün-niye, c. 1, s. 201.

920. Taberî, c. 3, s. 120, İbn Esîr, c. 2, s. 252.

921. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 141, 142.

Peygamberimiz aleyhisselamın Birinci Fetih Hutbesi

Peygamberimiz aleyhisselam, yine Fethin ikinci günü, 922 öğle namazından sonra, 923 Kabe'nin merdiveninde, 924 arkası Kabe'ye dayalı olarak925 Allah'a hamd ü senada bulunduktan sonra, 926 halka şöyle hitab etti:

" Ey insanlar! Şüphe yok ki, Allah, göklerle yeri, güneş ile ayı yarattığı gün, Mekke'yi de haram ve dokunulmaz kılınıştır! 927

Burası, Allah'ın haram ve dokunulmaz kıldığı bir bölgedir. 928

Kıyamet gününe kadar da, haram ve dokunulmaz olarak kalacaktır! 929

Mekke'yi haram ve dokunulmaz kılan, Allah'tır.

Onu insanlar Harem ki İmamı şiardı r. 930

Mekke'nin ganimetlerinden hiçbir şey bize helâl olmamıştır. 931

Allah'a ve ahiret gününe inanan bir kimse için, Mekke Hareminde kan dökmek, ağaç kesmek helâl olmaz! 932

Mekke'de kan dökmek benden önce hiçbir kimse için helâl olmadığı gibi, benden sonra da, hiçbir kimse için helâl olmayacaktır.

Bana da, ancak, gündüzün belli bir saatinde helâl kılınmıştır. 933 Ki, bu da, Mekkelilerin ilahî gazabı haketmiş olmalarından ileri gelmiştir. 934

Şüphe yok ki, Fil'i Mekke'ye girmekten alıkoyan, tutan, Allahtır.

Mekkeliler üzerine, Resûlullah ile mü'minler de, ancak bir kez salınmışlardır. İyi bilin ki; şu saatte Mekke benim için bile haramdır! 935

Mekke'nin bugünkü haramlığı, dünkü haramlığı haline dönmüştür! 936

Bu söylediklerimi, burada bulunanlar, burada bulunmayanlara ulaştırsın!

Şayet size biri çıkıp:

'Resûlullah burada çarpışma yapmıştı! ' diyerek ruhsat yoluna kaçacak olursa, ona:

'Yüce Allah yalnız Resûlüne helâl kılmış, izin vermişti. Size helâl kılmamış, izin vermemiştir! ' deyiniz! 937

Mekke'nin av hayvanları ürkütülmez, kaçın İm az!

Mekke'nin dikeni bile kesilmez!

Mekke'nin ağacına balta vurulmaz!

Yerdeki yitiği, uzanılıp alınmaz! Meğerki, sahibini aramak için ola.

Mekke'nin yeşil otları biçilmez! " 938 buyurdu.

Hazret-i Abbas:

" Yâ Rasûlallah! İzhırdan başka! ' buyur! Onu yasak dışında tut! Çünkü, o, evlerimiz ve kabirlerimiz için gereklidir" dedi. 939

Peygamberimiz aleyhisselam, kısa bir müddet sustuktan sonra: 940

" İzhırdan başka! 941 Çünkü, onu biçmek helâldir. 942

Ey Huzâa cemaati! Siz de artık adam öldürmekten ellerinizi çekiniz! Ne yararı varsa, pek çok adam öldürülmüştür!

Üstelik, Hüzeyllerin adamını da siz öldürdünüz!

Vallahi, onun diyetini (siz ödemezseniz), ben ödeyeceğim! 943

Şu bulunduğum yerdeki andan sonra, kim öldürülürse, öldürülenin ailesi için, iki şeyden birini seçmek vardır

Ya öldürenin kısas olarak öldürülmesini,

Ya da öldürülenin diyetini (kan bedelini) ister! 944

Hiç şüphesiz, insanların Allah'a karşı en saygısızı, en taşkını, Allah'ın Hareminde adam öldüren, yahut kendi katilinden başkasını öldüren, ya da Cahiliye çağındaki öcünü almak için adam öldürendir! " buyurdu.

O sırada, adamın birisi ayağa kalktı ve:

" Filan, benim oğlumdur. Onun anası ile yatıp kalkmıştım! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, hitabesine şöyle devam etti:

" İslâmiyette insanın babasından veya baba tarafından akrabasından başkasına intisap etmesi diye birşey yoktur!

Cahiliye çağının kötü işleri silinip gitmiştir! 945

Doğan çocuk, döşeğin sahibine aittir!

Zânîye, esleb vardır! " buyurdu. 946

" Esleb nedir?" diye sorulunca, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Mahrumluk demektir" buyurdu947 ve hitabesine şöyle devam etti:

" İddiasını isbatlamak için delil getirmek davacıya, yemin de inkâr edene düşer. 948

Ey insanlar! Cahiliye çağında birtakım antlaşmalar yapılırdı. Cahiliye çağında yapılmış olan antlaşmalara riayet ediniz! 949

İslâmiyet ona kuvvetten başka birşey eklemez. 950

İslâmiyette ne Cahiliye antlaşması vardır, ne de fetihten sonra hicret! 951

Fakat, cihad ve cihada niyet vardır.

Seferber edilmek istendiğiniz vakit, hemen seferber olunuz! 952

İslâmiyette Cahiliye çağı antlaşması ihdas etmeyiniz! 953

Müslüman Müslümanın kardeşidir. Bütün Müslümanlar kardeştirler. 954

Müslümanlar, kendilerinden olmayanlara (düşmanlara) karşı bir eldirler; elbirliğiyle, topluca hareket ederler.

Müslümanların kanları birbirine eşittir.

Zimmetlerini, onların en hafifleri, en uzaktakileri bile yerine getirmeye gayret ederler. 955

İyi biliniz ki; ne bir kâfir için bir mü'min ve Müslüman öldürülür, ne de onlardan taahhüt sahibi olanların taahhütlerinden dolayı, harbî olan kâfirler için öldürülürler. 956

Kâfirin diyeti, Müslüman diyetinin yarısıdır.

İyi biliniz ki; İslâmiyette değiş-tokuş yolu ile evlenme yoktur! 957

Kadın ne halasının, ne de teyzesinin üzerine nikahlanıp biraraya getirilebilir. 958

Kocasının izni olmadıkça onun malından birşey vermesi, kadın için helâl, caiz değildir. 959

Kadın, yanında bir mahremi bulunmadıkça, üç günlük yola gidemez. 960

İyi bilesiniz ki; vâris için, vasiyyete gerek yoktur! 961

Ayrı din sahipleri, birbirlerine vâris olamazlar. 962

Parmakların her birisinde diyet, onar onar devedir.

Kemiği görünen derin yaralardan her birisinde diyet, beşer beşer devedir.

Sabah namazından sonra, güneş doğuncaya kadar, namaz yoktur. 963

Zekat ve sadakaları teslim almak için, hayvanları bir yerden başka bir yere sürdürüp götürtm ek yoktur.

Zekat ve sadakalar, ancak, mal sahiplerinin yurtlarında teslim alınacaktır. 964

Sizi iki günün orucundan nehyederim: Biri Kurban Bayramı günü, diğeri de Ramazan Bayramı günü orucudur.

Sizi iki biçim giyimden de men ederim: Hiçbiriniz, ne ud, edeb yerleri açıkta kalacak biçimde sırt ve baldırlarını sarık ve benzeri bir bez parçasıyla sarsın, sarınsın! Ne de, iki yanı kaldırılıp omuzlara atılınca ud, edeb yerleri açılacak biçimde bir atkıya hürünsün!

Ben size ancak anlayacağınız, tutacağınız yolu gösterdim! " buyurdu. 965

Yemen halkından Ebu Şah adında bir zât kalkıp:

" Yâ Rasûlallah! Bunları, benim için, yazınız! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, ashabına:

" Onun için, yazınız! " buyurdu. 966

" Ebu Şah için yazdıkları nelerdi?" diye sorulunca, Evzâî:

" Onun için, dinlemiş olduğu hutbe yazıldı" demiştir. 967

-------------------------------------

922. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 58, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 844, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 137, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 31, 32, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 123, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 35, Nesâî, Sünen, c. 5, s. 205.

923. Vâkıdî, c. 2, s. 844, İbn Sa'd, c. 2, s. 137, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 32.

924. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 11.

925. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 179.

926. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 385.

927. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 58, Vâkıdî, c. 2, s. 844, İbn Sa'd, c. 2, s. 137, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 32, Buhârî, c. 5, s. 98, Nesâî, c. 5, 5. 203.

928. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 259, 315, 316, Nesâî, c. 5, s. 203.

929. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 58, Vâkıdî, c. 2, s. 844, İbn Sa'd, c. 2, s. 137, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 32, Buhârî, c. 5, s. 98, Nesâî, c. 5, s. 203.

930. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 31, 32, c. 6, s. 385, Buhârî, c. 1 , s. 35.

931. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 137.

932. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 58, Vâkıdî, c. 2, s. 844, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 31, c. 6, s. 385, Buhârî, c. 1 , s. 35.

933. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 58, Vâkıdî, c. 2, s. 836-844, Ezrakî, c. 2, s. 122, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 31, Buhârî, c. 1 , s. 36, c. 5, s. 98, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 48, Nesâî, c. 5, s. 204.

934. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 58, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 32.

935. Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 238, Buhârî, c. 1, s. 36, c. 8, s. 38.

936. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 58, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 844, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 137, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 31, 31, Buhârî, Sahîh, c. 1 , s. 35, Nesâî, Sünen, c. 5, s. 206.

937. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 58, Vâkıdî, c. 2, s. 844, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 31, Buhârî, c. 1, s. 35, Nesâî, c. 5, s. 206.

938. Vâkıdî, c. 2, s. 836, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 121, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 259, 316, Buhârî, c. 1, s. 36, c. 5, s. 98, Nesâî, c. 5, s. 203, 204.

939. Vâkıdî, c. 2, s. 836, Ezrakî, c. 2, s. 121, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 259, Buhârî, c. 1, s. 36, c. 5, s. 98, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 48.

940. Vâkıdî, c. 2, s. 836, Ezrakî, c. 2, s. 121, Buhârî, c. 5, s. 98.

941. Vâkıdî, c. 2, s. 836, Ezrakî, c. 2, s. 121, Buhârî, c. 5, s. 98.

942. Vâkıdî, c. 2, s. 836, Ezrakî, c. 2, s. 121, Buhârî, c. 5, s. 98.

943. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 58, Vâkıdî, c. 2, s. 846, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 32.

944. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 58, Vâkıdî, c. 2, s. 844, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 32, Buhârî, c. 1, s. 36, c. 8, s. 38.

945. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 207.

946. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 836, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 122, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 179.

947. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 207.

948. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 837.

949. Ahmed b. Hanbel Müsned, c. 2, s. 215.

950. Ahmed b. Hanbel Müsned, c. 2, s. 207, 215.

951. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 215.

952. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 66, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 148, 149, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 156.

953. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 207.

954. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 836.

955. Serahsî, Siyeru'l-kebîr Şerhi, c. 1, s. 252, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 836, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 207, 211.

956. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 836, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 215.

957. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 215.

958. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 836, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 207.

959. Vâkıdî, c. 2, s. 836, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 207, Ezrakî, c. 2, s. 122.

960. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 837.

961. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 836, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 122.

962. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 836, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 195.

963. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 207.

964. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 836, 837, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 215.

965. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 836, 837.

966. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 238, Buhârî, Sahîh, c. 8, s. 38.

967. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 238.

Peygamberimiz aleyhisselamın Hicâbe ve Sikâye Hızmetlerini Eski Görevlilerine Vermesi

Peygamberimiz aleyhisselam, hutbesini bitirdikten sonra, Mescici-i Haram'ın bir köşesine varıp oturdu. Kabe'nin anahtarını elinde tutuyordu. 968

Hicâbe (Kabe'nin kayyımlığı) hizmetini Osman b. Talha'dan, sikâye (hacılara su dağıtıcılığı) hizmetini de Hazret-i Abbas'tan geri almış bulunuyordu. 969

Hazret-i Abbas, Peygamberimiz aleyhisselama elini uzatarak:

" Yâ Rasûlallah! Babam, anam sana feda olsun!

Hicâbe ile sikâye vazifelerini bizim üzerimizde birleştir! " dedi. 970

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ben size halkın Beytullah'a göndereceği örtü gibi şeylerden geçiminizi sağlayacağınız şeyi değil, hacıların su ihtiyaçlarını karşılamak üzere servetinizden harcayarak bu yüzden hayra ereceğiniz zahmetli şeyi veriyorum! " buyurdu971 ve sikâye vazifesini Hazret-i Abbas'a yeniden verdi.

Hazret-i Abbas'ın Taifte üzüm bağı vardı.

Gerek İslâmiyetten önce, gerek sonra, oradan kuru üzüm taşır, sunulacak Zemzemlerin içine ondan atılarak, hacılara ikram edilirdi.

Hazret-i Abbas'tan sonra, İbn Abbas da, onun oğlu da, ondan sonrakilerde, hep böyle yaparlardı. 972

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Osman nerede?" diye sordu. 973 " Bana Osman'ı çağırınız! " buyurdu. 974

Hazret-i Osman (b. Affan), ayağa kalktı.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bana Osman'ı çağırınız! " buyurarak emrini tekrarladı.

Bunun üzerine, Osman b. Talha ayağa kalktı. 975

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Şüphe yok ki, Allah, emanetleri ehil olanlara vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman, adaletle hükmetmenizi emreder" (Nisa: 58) mealli âyeti okuyarak: 976

" Ey Ebu Talha oğulları! Yüce Allah'ın emanetini, sizde temelli kalmak ve dürüst hareket etmek üzere alınız!

Onu, zalim olmadıkça, hiç kimse elinizden alamaz! 977

Ey Osman! Yüce Allah size Beytini (Kabe'sini) emanet ediyor!

Yüce Allah'ın emânetini alınız! 978 Ey Osman! İşte, anahtarını al!

Bu gün, iyilik ve ahde Vefâ günüdür! " buyurdu. 979

Osman b. Talha anahtarı alıp gittiği sırada, Peygamberimiz aleyhisselam arkasından ona seslendi.

Osman b. Talha dönüp gelince:

" Sana vaktiyle söylemiş olduğum şey vuku bulmadı mı?" diye sordu. 980

Peygamberimiz aleyhisselam, Hicretten önce, Mekke'de bulunduğu sırada Osman b. Talha'yı İslâmiyete davet etmişti.

O zaman, Osman b. Talha:

" Yâ Muhammedi Sen kavminin dinine aykırı davranmış ve ortaya yeni bir din çıkarmış bulunuyorsun! Doğrusu, benim sana tâbi olacağımı umman, şaşılacak şeydir! " demiş; Peygamberimiz aleyhisselam bir gün de halk ile birlikte Kabe'nin içine girmek isteyince, Kabe'nin kayyımı olan Osman b. Talha Peygamberimiz aleyhisselama karşı çok kaba ve katı davranmış, Kabe'ye girmesine engel olmuştu.

Peygamberimiz aleyhisselam onun bu uygunsuz davranışını sükûnetle karşılamış ve:

" Ey Osman! 981 Umarım ki; bir gün sen beni bu anahtarı nereye istersem koyacağım, kime istersem vereceğim bir mevkide de göreceksin! " buyurmuştu.

Osman b. Talha:

" O zaman Kureyş mahvolmuş, kıymetten düşmüş olur! " demişti.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bilakis, asıl o zaman Kureyş yaşayacak ve kıymetlenecektir! " buyurmuştu. 982

Osman b. Talha, vaktiyle kendisinin Peygamberimiz aleyhisselama söylemiş olduğu sözünü ve Peygamberimiz aleyhisselamın da kendisine söylemiş olduğu sözü hatırladı ve:

" Şehadet ederim ki; sen, hiç şüphesiz, Allah'ın Resûlüsün! " dedi. 983

-------------------------------------

968. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 837, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 267.

969. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 114.

970. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 114, 267.

971. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 137, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 114, 267, Diyarbekrî, Târîhu'l-Hamîs, c. 2, s. 85.

972. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 838.

973. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 55.

974. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 837, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 267.

975. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 267.

976. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 265.

977. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 838, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 137, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 111, 265.

978. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 838, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 267, 268.

979. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 55, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 178, İbn Kayvım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 184.

980. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 838, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 268, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 184.

981. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 178, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 184, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 204, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 338.

982. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 837, 838, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 267, İbn Seyyid, c. 2, s. 178, İbn Kayyım, c. 2, s. 184, Kastalânî, c. 1, s. 204, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 338.

983. Vâkıdî, c. 2, s. 838 Ezrakî, c. 1, s. 268, İbn Kayyım, c. 2, s. 184.

Ebu Ahmed'in Müşrikler Tarafından Gaspedilen Evleri Karşılığında Cennette Verilecek Köşke Razı Oluşu

Ebu Ahmed b. Cahş, Ebu Süfyan b. Harb'in damadı idi. 984

Kadın erkek bütün Cahş ailesi Mekke'deki evlerini barklarını bırakıp Medine'ye hicret ettikleri zaman, Ebu Süfyan-onların antlaşmalıları olmasına rağmen-evlerine elkoymustu. 985

Ebu Süfyan, damadı Ebu Ahmed'in evini Amrb. Alkame'ye dört yüz dinara satmıştı. 986

Ebu Ahmed, bunu haber alınca, söylediği bir şiirle Ebu Süfyan'ı kınamıştı. 987

Peygamberimiz aleyhisselam Fetih hutbesini irad edip bitirdiği zaman, Ebu Ahmed, Mescid-i Haram'ın kapısında, devesinin üzerinde:

" Allah aşkına ey Abdi Menaf oğulları! Sizinle olan andımıza riayet ediniz.

Allah aşkına ey Abdi Menaf oğulları! Evimi bana geri veriniz! " diyerek bağırmaya başladı.

Peygamberimiz aleyhisselam, hemen, Hazret-i Osman'ı yanına çağırdı. Birşey söyleyip onu sevindirdi.

Hazret-i Osman da Ebu Ahmed'in yanına vardı, onu sevindirdi.

Ebu Ahmed devesinden indi, halk ile oturdu.

Kendisinin, Allah'a kavuşuncaya kadar, bu evden bahsettiği duyulmadı. 988

Ebu Ahmed'e:

" Sana Resûlullah aleyhisselam ne söyledi?" diye sorduklarında:

'Sabredersen, senin için hayırlı olur: Bu evine karşılık, sana Cennette bir köşk var! ' buyurdu.

Ben de:

'Sabrederim! ' dedim" demiştir. 989

Ebu Ahmed'in ev halkı da:

" Resûlullah aleyhisselam, Ebu Ahmed'e:

'Evine karşılık, sana Cennette bir köşk var! ' buyurdu" demişlerdir. 990

Peygamberimiz aleyhisselamın Vefâtından sonra, Hazret-i Osman'a da:

" Fetih günü, Ebu Ahmed'in sözü üzerine Resûlullah aleyhisselam sana ne söylemişti?" diye sorul-m ustu.

Hazret-i Osman:

" Resûlullah aleyhisselamın sağlığında ondan söz etmedim. Vefâtından sonra söz eder miyim hiç?" demiştir. 991

-------------------------------------

984. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 244.

985. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 102, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 244.

986. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 145, İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 103, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 244.

987. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 145, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 244, 245.

988. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 840, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 102.

989. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 245.

990. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 840, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 102.

991. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 840.

Peygamberimiz aleyhisselamın Karşısında Titremeye Başlayan Adamı Teskin Edişi

Fetih günü, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına bir adam gelip konuşurken, kendisini birden bir titreme tutmuş, titremeye başlamıştı.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Sakin ve ebsem ol! 992

Ben bir hükümdar, bir kral değilim 1993

Ben, ancak, güneşte kurutulmuş et parçaları yiyerek geçinmiş olan Kureyşîlerden bir kadının oğluyumdur" buyurdu. 994

-------------------------------------

992. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 47, 48, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 69.

993. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 69, Suyûtî, Hasâisü'l-kübrâ, c. 3, s. 43, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 43.

994. Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 48, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 69, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 293, Suyûtî, Hasâisü'l-kübrâ. c. 2, s. 80.

Mekkelilerin Peygamberimiz aleyhisselama İslâmiyet Üzerine Bey'atları

Peygamberimiz aleyhisselam Mekkelileri İslâmiyet üzerine bey'at yapmaya davet etti. 995

Mekkeliler Peygamberimiz aleyhisselama bey'at için toplanınca, Peygamberimiz aleyhisselam Safa tepeciğinin üzerinde oturdu.

Hazret-i Ömer, Peygamberimiz aleyhisselamın berisinde durdu ve halkın ellerini tutup, güçleri yettiği kadar Allah'ın ve Allah'ın Resûlünün buyruklarını dinleyecekleri ve itaat edecekleri hakkında, Peygamberimiz aleyhisselama birer birer bey'atlarını aldı. 996

Peygamberimiz aleyhisselamın bey'at almak üzere Mekke'nin yukarısındaki Sûku'l-Ganm'de, 997 Kam-ı Müskala yanında oturduğu da rivayet edilir. 998 Erkek kadın, büyük küçük bütün Mekkeliler, bey'at için geldiler. 999 Allah'a iman, Allahtan başka hiçbir ilah olmadığına ve Muhammed aleyhisselamın Allah'ın kulu ve resûlü olduğuna şehadet etmek suretiyle, Peygamberimiz aleyhisselama İslâmiyet üzerine bey'at ettiler. 1000

Yüce Allah, hepsinden razı olsun!

Bey'at alınırken, Hazret-i Ömer, Peygamberimiz aleyhisselamın buyruklarını bey'at edeceklere ulaştırmakta ve duyurmakta idi. 1001

Bu bey'at, erkeklerin bey'atı idi. 1002

Mücaşi' b. Mes'ud derki:

" Mekke fethedildikten sonra, kardeşimle birlikle, Peygamber aleyhisselamın yanına gittim ve:

'Yâ Rasûlallah! Medine'ye hicret etmek üzere bey'at için kardeşimi sana getirdim! ' dedim.

Resûlullah aleyhisselam:

'Artık, hicretin hükmü-daha önce hicret edenlere ait olarak-geçti. 1003 Mekke'nin fethinden sonra, hicret yoktur! ' buyurdu. 1004

Kendisine:

'Öyleyse, hangi şey üzerine bey'atmı alacaksın?' diye sordum.

'İslâmiyet, iman ve cihad üzerine! ' buyurdu." 1005

-------------------------------------

995. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 318.

996. Taberî, Târih, c. 3, s. 121, Zemahşerî, Keşşaf, c. 4, s. 95, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 252, Nesefî, Medârik, c. 4, s. 25Ü, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 45, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 89.

997. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 270, 271.

998. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 415, c. 4, s. 168.

999. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 201, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 43.

1000. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 415, c. 4, s. 168, Ezrakî, c. 2, s. 201.

1001. Zemahşerî, Keşşaf, c. 4, s. 85, Nesefî, Medârik, c. 4, s. 250.

1002. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 252.

1003. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 469, Ezrakî, c. 2, s. 201.

1004. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 469.

1005. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 469, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 97.

Ebu Kuhâfe'nin Peygamberimiz aleyhisselama Getirilip Bey'at Ettirilişi

Hazret-i Ebu Bekir, babası Ebu Kuhâfe'nin elinden tutup yedenek Mescid-i Haram'a getirdi.

Peygamberimiz aleyhisselam, onu görünce:

" Şeyhi evinde bıraksaydın, buraya kadar emendirmeseydin de, kendisinin yanına ben varsaydım olmaz mıydı?" buyurdu.

Hazret-i Ebu Bekir:

" Yâ Rasûlallah! Senin ona kadar yürümenden, onun sana kadaryürüyüp gelmesi, daha lâyık, daha uygundur! " dedi.

Ebu Kuhâfe gelince, Peygamberimiz aleyhisselam, önüne oturtup onun göğsünü sığadı. 1006

Sonra da, ona:

" Ey Ebu Kuhâfe! Müslüman ol, selamete er! " buyurdu.

Ebu Kuhâfe hemen Müslüman oldu, şehadet getirdi. 1007

Allah ondan razı olsun!

-------------------------------------

1006. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 48, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 5, s. 451, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 349.

1007. İbn Sa'd. Tabakâtü'l-kübrâ. c. 5. s. 451.

Hazret-i Ebu Bekir'in Bacısına Alınan Gerdanlığı Hakkındaki Tavsiyesi

Bir süvari, Mekke'ye girince, Hazret-i Ebu Bekir'in bacısının boğazındaki gerdanlığı almıştı.

Hazret-i Ebu Bekir, bacısının elinden tutup: 1008

" Allah ve İslâmiyet aşkına! Bacımın gerdanlığını geri veriniz! " diyerek orada seslendi.

Hiç kimseden ses çıkmayınca da, bacısına:

" Ey bacıcığım! Gerdanlığının karşılığını Allah'tan dile! 1009

Vallahi, bugün insanlarda emanet duygusu pek azdır! " dedi. 1010

-------------------------------------

1008. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 48, Ahmed b. Hanbel, Müsned. c. e, s. 349.

1009. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 48, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 824, Ahmed b. Hanbel, c. 6, s. 349, 350.

1010. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4. S. 485, Vâkıdî, c. 2, s. 824.

Ebu Leheb'in Oğulları Utbe ve Muattib'in Getirtilip Bey'at Ettirilişi

Peygamberimiz aleyhisselam, amcası Hazret-i Abbas'a:

" Kardeşin Ebu Leheb'in iki oğlu Utbe ve Muattib nerede kaldılar? Onlan göremedim! ?" diye sordu.

Hazret-i Abbas:

" Herhalde, Kureyş müşriklerinden uzaklara çekip gidenlerle birlikte onlarda gidip uzaklaşmışlardır! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onları bulup bana getir! " buyurdu.

Hazret-i Abbas, hayvanına binip onlan getirmeye gitti ve getirdi.

Peygamberimiz aleyhisselam onları Müslümanlığa davet edince, onlar Müslüman oldular.

Peygamberimiz aleyhisselam, onların Müslüman olmalarına çok sevindi. Ellerinden tutup onları Mültezem'e götürdü. Onlar için Allah'a dua ettikten sonra döndü.

Peygamberimiz aleyhisselamın yüzünde sevinç görünüyordu.

Hazret-i Abbas:

" Yâ Rasûlallah! Allah seni sevindirsin! Yüzünde sevinç görüyorum?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! Amcamın şu oğullarını benim için bağışlamasını Rabbimden diledim. O da bağışladı! " buyurdu. 1011

-------------------------------------

1011. İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 4, s. 60, Suyûtî, Hasâisü'l-kübrâ, c. 2, s. 82, Halebî, İnsanu'l-uyûn, c. 3, s. 48.

Mekkeli Kadınların Peygamberimiz aleyhisselama Bey'at Ettirilişi

Kureyş erkeklerinin bey'atları bitince, Kureyş kadınları takım takım gelip Peygamberimiz aleyhisselama bey 'at ettiler. 1012

Ümmü Hani binti Ebu Talib, Ümmü Habib binti Âs b. Ümeyye, Ervâ binti Ebi'l-Iys (Âs), Âtike binti Ebi'l-Iys ile, Affan b. Ebi'l-Iys'ın kızı, gelip ilk bey'at eden kadınlar arasındaydı. 1013

Ebu Süfyan b. Harb'in kansı Hind binti Utbe, İkrime b. Ebu Cehil'in kansı Ümmü Hakîm binti Haris b. Hişam, Safvan b. Ümeyye'nin karısı Begüm binti Muazzel, Fâhite binti Velid b. Mugîre, Hind Reyta binti Münebbih b. Haccac ve daha bazı Kureyş kadınları da, toplanarak, on kişilik birtakım halinde bey'at için Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldiler.

Peygamberimiz aleyhisselamın yanında, zevcesi ile, kızı Hazret-i Fâtıma ve Abdulmuttalib oğulları kadınlarından bazıları da bulunuyordu. 1014

Hazret-i Ömer; erkeklerin bey'atlarında olduğu gibi, Peygamberimiz aleyhisselamın buyruklarını kadınlara tebliğ edip ulaştırarak, onların da bey'atlarını aldı. 1015

Ebu Süfyan b. Harb'in karısı Hind binti Utbe'nin de dediği gibi, bey'at sırasında Peygamberimiz aleyhisselam Safa tepeciği üzerinde, Hazret-i Ömer de Peygamberimiz aleyhisselamın berisinde bulunuyor, bey'at için buyurduklarını kadınlara ulaştırıyor, duyuruyordu. 1016

-------------------------------------

1012. Taberî, Târîh, c. 3, s. 120, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 252, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 45.

1013. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 252, 253.

1014. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 850.

1015. Zemahşerî, Keşşaf, c. 4, s. 95, Nesefî, Medârik, c. 4, s. 250.

1016. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 139.

Hind ve Kızkardeşinin Peygamberimiz aleyhisselamla Konuşmaları

Hind binti Utbe, kocası Ebu Süfyan'a:

" Ben gidip Muhammed'e bey'at etmek istiyorum! " deyince, Ebu Süfyan:

" Ben senin dün bu sözünü yalanlar davranışta bulunduğunu görmüştüm! ?" dedi.

Hind:

" Vallahi, şu Mescidde, bu geceden öncesine kadar, (Müslümanların yaptıkları gibi) Allah'a hakkıyla ibadet yapıldığını görmedim! Vallahi, onlar geceyi namaz kılarak geçiriyorlar! " dedi.

Ebu Süfyan:

" Sen yapacağın şeyi muhakkak yaparsın! Kavminden bir adamı yanına al da, bey'at etmeye onunla birlikte git! " dedi. 1017

Hind, tanınmamak için peçelenmiş. 1018 kılık kıyafet değiştirmişti. 1019 Tanınacağından, tanınırsa öldürüleceğinden korkuyor, Peygamberimiz aleyhisselamdan uzakça duruyor, 1020 kendisini tanıtma-maya çalışıyordu. 1021

Hind, kanının dökülmesi mubah sayılanlar arasında idi. 1022

Hind:

" Yâ Rasûlallah! El tutuşup sana bey'at edelim mi?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ben kadınlarla el tutuşmam!

Benim yüz kadına birden hitab etmem, her kadına ayrı ayrı hitab etmem gibidir" buyurdu. 1023

Peygamberimiz aleyhisselam kadınlarla ancak sözle bey'at yapardı. 1024

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Ömer'e:

" Söyle onlara: 'Allah'a hiçbir şeyi eş, ortak tutmamak üzere Resûlullaha bey'at edecekler! '" buyurdu.

Hind'in yanındaki Kureyş kadınları sustular, konuşmaktan kaçındılar.

Hind:

" Vallahi, biz, kadın erkek bizler, putlara tapıp duruyorduk.

Senin erkeklerden almadığını gördüğümüz bir taahhüdü sen bizden alıyorsun! 1025

Erkeklerden istemediğin bir taahhüdü kadınlardan ne diye istiyorsun? 1026

Her ne ise, biz, söylememizi istediğin şeyi de söyleyeceğiz! 1027

Ben iyice anlamışımdır ki; Allah ile birlikte başka mabudlar da olsaydı, başımıza gelenlerden bizi korurlardı! " dedi. 1028

Peygamberimiz aleyhisselam Hind'e baktı ve Hazret-i Ömer'e:

" Söyle onlara: Hırsızlık da etmeyecekler! " buyurdu1029

Hind:

'Yâ Rasûlallah! (Kocam) Ebu Süfyan, pinti ve cimri bir adamdır! 1030

Vallahi, ben, onun haberi olmadan, malından birşeyler çalıyordum!

Bu, benim için, helâl midir, değil midir; bilmiyorum. 1031

Ebu Süfyan ne bana, ne de oğluma yeteri kadar birşey vermiyor! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onun malından, kendine ve oğluna yetecek kadar birşey alabilirsin! " buyurdu. 1032

Ebu Süfyan:

" Senin geçmişteki çaldığın, geçti gitti. Gelecekte çalacağın da, sana helâl olsun! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam gülümsedi, 1033 Hind'i yanına çağırdı 1034 ve:

" Demek, sen Hind binti Utbe'sin hâ?! " buyurdu.

Hind:

" Evet! 1035 Allah'a şükürler olsun ki; kendisi için seçip beğendiği dinini üstün kılmıştır.

Ey Muhammed! Muhakkak ki, bana rahmetin dokunacaktır! Ben şimdi Allah'a inanmış bir kadınım! " dedi ve yüzünden peçesini açtı.

" Ben Hind binti Utbe'yim 11036

Allah geçmişleri bağışlar. 1037 Sen de benim geçmişlerimi bağışla ki, Allah da seni bağışlasın! " dedi. 1038

Peygamberimiz aleyhisselam, Hind'e:

" Hoşgeldin! " buyurdu.

Hind:

" Vallahi yâ Rasûlallah! Dün, yeryüzünde senin çadırındakiler kadar zillete ve hakarete uğramasını özlediğim bir çadır halkı yoktu!

Bugün, sabaha çıkınca, senin çadırındakiler kadar izzet ve şerefe ermesini özlediğim bir çadır halkı yoktur! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bu hal sende daha da çoğalsa gerektir! " buyurdu. 1039

Fâtıma binti Utbe de:

" Senin çadırın ve içindekiler kadar kin duyduğum ve Allah'ın yağmalatmasını arzuladığım bir çadır yoktu! Fakat, şimdi bana senin çadırın ve içindekiler kadar sevdiğim ve Allah'ın mamur ve mübarek kılmasını özlediğim bir çadır yoktur! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Öyledir! Vallahi, ben kendisine çocuklarından, ana ve babalarından daha sevgili olmadıkça, hiçbiriniz, gerçekten iman etmiş olmazsınız! " buyurdu. 1040

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Ömer'e döndü ve:

" Söyle onlara: Zina etmeyecekler! " buyurdu.

Hind:

" Yâ Rasûlallah! Hür kadın zina eder mi hiç?! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hayır! Vallahi, hür bir kadın zina edemez! " buyurduktan sonra, Hazret-i Ömer'e:

" Söyle onlara: Çocuklarını da öldürmeyecekler! " buyurdu. 1041

Hind:

" Vallahi, küçük iken, onları biz büyüttük, yetiştirdik. Büyük iken, onları siz öldürdünüz 11042

Sen bize Bedir günü öldürmedik çocuk bıraktın mı kil 043 onları öldürelim?! 1044

Her ne ise, bu, sizin ve onların bileceği bir iş! " dedi. 1045

Hazret-i Ömer, Hind'in:

" Sen bize Bedir günü öldürmedik çocuk bıraktın mı ki?" sözüne o kadar güldü ki, az kalsın arkasına devrilecekti!

Peygamberimiz aleyhisselam ise, sadece gülümsedi. 1046

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Ömer'e:

" Söyle onlara: Elleriyle ayakları arasından bir iftira düzüp getirmeyecekler! " buyurdu.

Hind:

" Vallahi, iftira çok kötü birşeydir.

Bize ancak doğru yol ve ahlâkî faziletler emrolunuyor! dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Ömer'e:

" Söyle onlara: Allah'a tâat ve kulluk sayılan işlerde Resûlullaha muhalefet ve itaatsizlik etmeyeceklerdir! " buyurdu.

Hind:

" Vallahi, şu meclisimizde, hakkımızdaki herhangi birşeyde sana itaatsizlik ve muhalefet edelim diye oturmadık! 1047

Babam, anam sana feda olsun! Sen bizi ne kadar şerefli, ne kadar güzel şeylere davet ettin! " dedi. 1048

Peygamberimiz aleyhisselam onlara Kur'ân-ı Kerîm okudu. 1049

-------------------------------------

1017. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 293.

1018. Zemahşerî, Keşşaf, c. 4, s. 95, Nesefî, Medârik, c. 4, s. 250.

1019. Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 78, Zemahşerî, c. 4, s. 95, Nesefî, c. 4, s. 250.

1020. Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 78.

1021. Taberî, c. 28, s. 78, Zemahşerî, c. 4, s. 95, Nesefî, c. 4, s. 250.

1022. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 825, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 136.

1023. Vâkıdî, c. 2, s. 850, 851, İbn Sa'd, c. 8, s. 236, 237, Taberî, c. 28, s. 80.

1024. Halebî, İnsânu’l-uyÜn, c. 3, s. 47.

1025. Zemahşerî, Keşşaf, c. 4, s. 95.

1026. Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 78.

1027. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8. s. 237.

1028. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 139.

1029. Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 78.

1030. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 237, Zemahşerî, c. 4, s. 95, Nesefî, c. 4, s. 250, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 89.

1031. Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 78, Zemahşerî, Keşşaf, c. 4, s. 95, Nesefî, Medârik, c. 4, s. 250.

1032. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 237, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1923, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 293.

1033. Taberî, c. 28, s. 78, Zemahşerî, c. 4, s. 95, Nesefî, c. 4, s. 250.

1034. Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 78.

1035. Zemahşerî, c. 4, s. 95, Nesefî, c. 4, s. 250, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 89.

1036. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 850.

1037. Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 78.

1038. Zemahşerî, c. 4, s. 95, Nesefî, c. 4, s. 250, Diyarbekrî, c. 2, s. 89.

1039. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 850.

1040. Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 486.

1041. Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 78.

1042. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1923, Zemahşerî, Keşşaf, c. 4, s. 95, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 140.

1043. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 237, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 46.

1044. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 37.

1045. Zemahşerî, c. 4, s. 95, Nesefî, c. 4, s. 250, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 89.

1046. Zemahşerî, c. 4, s. 95, Nesefî, c. 4, s. 250, Diyarbekrî, c. 2, s. 89.

1047. Zemahşerî, c. 4, s. 95, Nesefî, c. 4, s. 250.

1048. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7. s. 139.

1049. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 850, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8. s. 236.

Hind'in Peygamberimiz aleyhisselama Oğlak Kebabı Hediye Edişi ve Koyunlarının ve Kuzulayıcılarının Bereketlenişi

Peygamberimiz aleyhisselamın Ebtah'ta bulunduğu sırada, Hind binti Utbe, kestirdiği iki körpe oğlağını ateş veya güneşte iyice ısıtılmış taş üzerinde kebap yaparak Peygamberimiz aleyhisselama gönderdi.

Hizmetçi kadın Peygamberimiz aleyhisselamın çadırına vardı, selam verdi. İçeri girmek için izin istedi. İzin verilince, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına girdi.

O sırada, Peygamberimiz aleyhisselamın yanında, zevcesi Hazret-i Üımımü Seleme ile Hazret-i Meymûne ve Abdulmuttalib oğulları kadınlarından da bazıları bulunuyordu.

Hind'in azadlısı kadın:

" Hanımım bu hediyeyi sana gönderdi. Kendisi 'Bugünlerde, bu yıllarda, koyunlarımız çok az kuzu-luyor' diyor ve kebabı kuzudan yapamadığı için özür diliyor" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah sizin koyunlarınızı bereketlendirsin ve kuzulayıcılarını çoğaltsın! " diyerek dua etti.

Hizmetçi kadın Hind'in yanına dönüp Peygamberimiz aleyhisselamın duasını haber verince, Hind buna çok sevindi.

Hizmetçi kadın:

" Koyunlarımızın ve kuzulayıcılarımızın öylesine çoğaldıklarını gördük ki, ne bundan önce, ne de yakın zamanlarda böylesini hiç görmemiştik! " derdi.

Hind de:

" Bu, Resûlullah aleyhisselamın duası bereketi yüzündendir!

Hamd olsun o Allah'a ki, bizi İslâmiyete hidayet etti.

Bir gece rüyamda kendimi güneşin altında devamlı olarak ayakta duruyor, yakınımda bulunan gölgeye gitmeye bir türlü güç yetiremiyor bir halde görmüştüm!

Resûlullah aleyhisselam bize yaklaşınca, sanki gölgeye girivermiştim! " derdi. 1050

Hind, Müslüman olunca, evindeki putu keserle vurup parça parça etmiş ve:

" Biz senden dolayı ne kadar gurur, aldanış içinde idik! " demiştir. 1051

-------------------------------------

1050. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 868, 869.

1051. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 871, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 123.

Mekke Evlerindeki Putların Kırılışı ve Bazı Şeylerin Yasaklanışı

Mekke'de, umumî putlardan başka, her ailenin kendi evinde taptığı özel bir putu da vardı.

Bir kimse, yola çıkmak istediği ve hayvanına bineceği zaman, puta el yüz sürer; bu, onun yola çıkmadan önce yapacağı iş olurdu.

Yoldan döndüğü zaman da, yine, puta el yüz sürer; bu, onun döndükten sonra, daha ailesini görmeden yaptığı ilk iş olurdu.

Yüce Allah, Muhammed aleyhisselamı tevhid akidesiyle peygamber olarak gönderdiği zaman, Kureyşliler

" Bütün ilahları bir tek ilah mı yapıyor?! Doğrusu, bu, şaşılacak şey! " demişlerdi. 1052

Cübeyr b. Mut'im der ki:

" Mekke'nin fethedildiği günlerde, Resûlullah aleyhisselamın münâdîsi (seslenicisi):

'Allah'a iman eden kişi, evinde kırmadık, yakmadık put bırakmasın! Putların parası da haramdır! ' diyerek seslendi.

Bundan önce, Mekke'de, onlara tapıldığını, çöl Araplarının onları satın alıp çadırlarına götürdüklerini görürdüm.

Kureyşîlerden, evlerinde bir putu bulunmayan, evlerine girerken, evlerinden çıkarken ona teber-rüken el sürmeyen kimse yoktu.

Mekke'de nida edildikten sonra, yeni Müslümanlar evlerindeki putları kırdılar." 1053

Peygamberimiz aleyhisselam, Mekke'de içkileri de döktürdü. İçki küplerini kırdırdı.

İçki ve put alım satımını , 1054 içki ve put, domuz, ölmüş hayvan eti bedelini yemeyi, kâhinlere ücret vermeyi... de yasakladı. 1055

-------------------------------------

1052. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 85, Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnam.

1053. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 870, 871, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1 , s. 123.

1054. Ahmed b. Hanbel. Müsned, c. 3, s. 340.

1055. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 864.

Mekkeli Çocuklar İçin Peygamberimiz aleyhisselama Dua Ettirilişi

Velid b. Ukbe der ki:

" Resûlullah aleyhisselam Mekke'yi fethettiği zaman, Mekkeliler çocuklarını Resûlullaha götürüyor, Resûlullah aleyhisselam da onların başlarını sıvazlıyor, okşuyor, kendilerine dua ediyordu.

Beni de Resûlullaha götürdüler.

Başıma bol zaferanla diğer kokulardan yapılan ağır bir koku sürülmüştü.

Resûlullah aleyhisselam benim başımı sığamadı. Kendisini bundan alıkoyan, ancak, anamın beni bu ağır koku ile kokulamış olması idi. Resûlullah aleyhisselam, sırf bunun için, benim başımı sığamadı." 1056

-------------------------------------

1056. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 32.

Peygamberimiz aleyhisselamın Süheyl b. Amr'a Eman Verişi

Mekkelileri Peygamberimiz aleyhisselamla çarpışmaya ayaklandınp Handeme'de Halid b. Velid'e karşı koyan üç Kureyşliden birisi Süheyl b. Amr idi. 1057

Kendisi; yaptıklan muahede hükmünü çiğneyerek yüzlerini örtüp Benî Bekrierle birlikte Huzâalan uyurken kılıçtan geçiren Kureyşliler arasında idi. 1058

Süheyl b. Amr der ki:

" Resûlullah aleyhisselam Mekke'ye girip hakim olduğu zaman, kendimi evime attım, kapımı üzerime kapattım!

Benim için Muhammed'den eman istesin diye, oğluma haber saldım. Öldürülmeyeceğimden emin değildim: Muhammed'le ashabına karşı olan tutum ve davranışlarımı hatırladım. Onlar katındaki durumumu düşündüm.

Benden daha kötü davranışlı bir kimse yoktu:

Resûlullah aleyhisselamla hiç kimse karşılaşmazken, Hudeybiye günü ben karşılaşmış, muahede-nameyi de zorlayıp istediğim biçimde yazdırmıştım.

Bedir ve Uhud savaşlarına ve Kureyşlilerin ona karşı olan her hareketine katılmıştım! ..."

Abdullah b. Süheyl, babası için, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldi ve:

" Yâ Rasûlallan! Ona eman verecek misin?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! Ona Allah'ın emanı ile eman verilmiştir! Evinden dışarı çıksın! " buyurduktan sonra, çevresinde bulunanlara:

" Kim Süheyl b. Amr'a rastlarsa, ona dokunmasın! Ona sert bakışla da bakmasın ki, o dışarı çıkabilsin!

Andolsun ki; Süheyl, aklı ve şerefi olan bir adamdır.

Süheyl gibi kişiler, İslâmiyeti tanımaz ve takdir etmez olamazlar.

O, şimdiye kadar üzerinde durduğu şeylerin kendisi için hiç de yararlı olmadığını görmüş ve anlamış bulunuyordur! " buyurdu.

Abdullah b. Süheyl, babasının yanına gidip, Peygamberimiz aleyhisselamın söylediklerini ona haber verdi.

Süheyl b. Amr:

" Vallahi, o küçükken de, büyükken de, iyi, dürüst ve yararlı idi" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gidip gelmeye başladı.

Peygamberimiz aleyhisselamla birlikte, Huneyn gazasına gitti ve Ci'râne'ye gelince Müslüman oldu. 1059

Allah ondan razı olsun!

-------------------------------------

1057. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 49, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 823, Taberî, Târih, c. 3, s. 118.

1058. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 239, Diyarbekrî, Târîîıu'l-Hamîs, c. 2, s. 77, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 4.

1059. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 846, 847.

Huvaytıb b. Abduluzzâ'nın Müslüman Oluşu

Huvaytıb b. Abduluzzâ, Hudeybiye muahede ve musalahası yazısına şahit olduğu ve imzasını koyduğu halde, bu muahede hükmünü çiğneyerek yüzünü kapatıp Benî Sekilerle birlikte Huzâalan uyurken kılıçtan geçiren Kureyşliler arasında idi. 1060

Huvaytıb b. Abduluzzâ der ki:

" ... Fetih yılı, Resûlullah aleyhisselam Mekke'ye girince, son derecede korktum. Hemen evimden dışarı çıktım.

Ev halkımı, içinde emniyette olabilecekleri yerlere dağıttım.

Kendim de, Avf'ın bahçesine kadar gittim.

Bahçeye girdiğim zaman, orada Ebu Zerri'l-Gıfârî ile karşılaştım.

Kendisiyle aramızda dostluk vardı. Dostluk ise, tabiî ki, temelli olarak birbirlerini korumayı gerektirir.

Onu görür görmez, kaçtım.

Bana:

'Ebu Muhammedi' diyerek seslendi.

'Buyur! ' dedim.

Bana:

'Senin neyin var? Sen ne için kaçıyorsun?' diye sordu.

Ona:

'Korkum var! ' dedim.

Bana:

'Senin için korku yok! Yüce Allah'ın emanıyla, sana eman verilmiştir! 1061 Gel! ' dedi. 1062

Hemen, dönüp yanına vardım, selam verdim. 1063

'Sana eman verilmiştir. İstersen seni Resûlullah aleyhisselamın huzuruna çıkarayım, istersen1064 evine kadar git! ' dedi.

Kendisine:

'Benim için, evime kadar gitmeye imkân var mı ki? Vallahi, evime sağ olarak kavuşacağımı sanmıyorum! Ya yolda yakalanır, öldürülürüm, ya da evimde iken yanıma girilir, öldürülürüm 11065 Ev halkım da, dağınık yeri erdedir' dedim.

Bana:

'Haydi, sen ev halkını bir yerde tnpla! 1066

Seni evine ulaştırıncaya kadar, seninle birlikte geleceğim! ' dedi ve benimle birlikte geldi.

Gelirken de:

'Huvaytıb'a eman verilmiştir! Ona saldırılmayacak, dokunulmayacaktır! ' diyerek sesleniyordu.

Ebu Zer, beni evime ulaştırdıktan sonra, dönüp Resûlullah aleyhisselama gitti. Durumu kendisine arzetti.

Resûlullah aleyhisselam:

'Mekkelilerden, öldürülmelerini emrettiğim kimseler dışındaki herkese eman vermiş değil miydik?! ' buyurdu. 1067

Bunun üzerine, öldürülmeyeceğime iyice kanaat getirdim.

Ev halkımı da evlerine geri çevirdim.

Ebu Zer yanıma tekrar geldi ve bana:

'Ebu Muhammedi Sen her yerde geçip gittin! Daha ne zamana kadar ve nereye kadar geçip gideceksin?!

Sen hayırlardan birçoğunu kaçırdın! Geride kalan daha birçok hayır var!

Hemen Resûlullah aleyhisselama git, Müslüman ol, selamete er!

Resûlullah aleyhisselam insanların en iyisi, insanların akrabalık haklarını en çok gözeteni, insanların en hayırlısı, en ağırbaşlısı, en uslusu, en yumuşak huylusudur.

Onun şerefi, senin de şerefindir. Onun güçlülüğü, üstünlüğü, senin de güçlülüğün, üstünlüğündür! ' dedi.

Ebu Zer'e:

'Öyleyse, ben seninle birlikte çıkar, ona giderim' dedim.

Hemen, onunla birlikte yola çıkıp Ebtah'ta bulunan Resûlullahın yanına vardım.

Ebu Bekir ve Ömer de, onun yanında bulunuyordu.

Resûlullah aleyhisselamın başucunda durdum.

Ebu Zer'e:

'Ona selam verileceği zaman ne söylenir?' diye sordum.

Ebu Zer:

'Esselâmu aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetullâhi ve berekâtüh=Allah'ın selamı, rahmet ve bereketleri üzerine olsun ey peygamber, de! ' dedi.

Resûlullaha böyle söyleyerek selam verdim.

Resûlullah da:

'Ve aleykesselâm Huvaytıb! =Senin üzerine de olsun Huvaytıb! ' buyurdu.

Hemen:

'Eşhedü en lâ ilahe illallah ve enneke Resûlullah=Şehadet ederim ki; Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur! Hiç şüphesiz, sen de Allah'ın Resûlüsün! ' dedim.

Bunun üzerine, Resûlullah aleyhisselam:

'Hamd olsun o Allah'a ki, seni hidayete, doğru yola erdirdi! ' buyurdu ve Müslüman olmama sevindi." 1068

Allah ondan razı olsun!

-------------------------------------

1060. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 480.

1061. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 492, 493.

1062. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 849.

1063. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 493.

1064. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 849.

1065. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 849, Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 493.

1066. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 849, 850, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 493.

1067. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 849, 850, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 493.

1068. Hâkim. Müstedrek. c. 3. s. 493.

İkrime b. Ebu Cehil'e Eman Verilişi ve Kendisinin Müslüman Oluşu

İkrime b. Ebu Cehil'in zevcesi Ümmü Hakîım binti Haris, akıllı bir kadındı. 1069

Mekkefethedildiği zaman, içlerinde Hind binti Utbe'nin de bulunduğu, Kureyş kadınlarından on kişilik bir topluluk halinde gelip Peygamberimiz aleyhisselama bey'at ederek Müslüman olduktan sonra:

" Yâ Rasûlallah! İkrime senden korkarak kaçtı. Kendisini senin öldüreceğinden korkuyor. Ona eman versen?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ona eman verilmiştir! " buyurdu. 1070

Ümmü Hakîm Hatun, kocası için Peygamberimiz aleyhisselamdan eman alınca, onu aramaya gidip getirmek için de izin istedi.

Peygamberimiz aleyhisselam izin verdi. 1071

Ümmü Hakim, Rumî uşağını yanına alarak yola çıktı.

Yolda uşağı ona sarkıntılığa yeltendi.

Ümmü Hakîm, Âkke halkından bir cemaatin yanına varıncaya kadar onu oyaladı. Orada, uşağına karşı onlardan yardım istedi. Onlar da uşağı iple sımsıkı bağladılar.

Ümmü Hakîm, İkrimeye, Tihâme sahillerinden bir sahilde, gemiye bindiği bir sırada yetişti. 1072

İkrime der ki:

" Gemiye binip Habeşe'ye kavuşmak istiyordum. Binmek için, geminin yanına vardım.

Gemici, bana:

'Ey Allah'ın kulu! Allah'a şerik koşulan şeyleri bırakıp Allah'ı bir tanımadıkça gemime binme! Bunu yapmazsan, geminin içinde helak olacağımızdan korkarım! ' dedi.

Kendisine:

'Allah'a şerik koşulan şeyleri bırakıp Allah'ı bir tanımayan hiç kimse gemiye binemez mi?' diye sordum.

Gemici:

'Evet! Allah'a karşı ihlaslı olmadıkça, hiç kimse gemiye binemez! ' dedi." 1073

İkrime gemide oturduğu yerden seslice Lâtve Uzzâ adını anınca, gemici:

" Şurada hiç kimsenin Allahtan başka hiçbir şeye dua etmesi caiz ve doğru olamaz! 1074

Allah'a karşı ihlaslı ol! Başkasını araya karıştırma! " dedi.

İkrime:

" Peki! Ne diyeyim?" diye sordu.

Gemici:

" 'Allah'tan başka ilah yoktur! ' de! 1075

Çünkü, burada Allah'tan başkası yarar vermez! " dedi.

İkrime:

" Galiba, bu, Muhammed'in bizi imana davet ettiği İlah olsa gerekli 076

Halbuki, ben bu yüzden kaçmıştım 11077

Muhammed'in getirip kabul etmeye bizi davet ettiği ve üzerinde anlasam ayarak kendisinden ayrıldığım şey de budur!

Vallahi, o denizde İlahımız ise, muhakkak, karada da İlahımızdır! 1078

Vallahi, o denizde bir olursa, her halde, karada da birdir! " dedi. 1079

O sırada, çıkan fırtına gemiyi altüst ediyordu!

Gemici, gemi halkına:

" İlahınıza ihlaslı olunuz: O'ndan başka hiçbir şey, felâketi başımızdan savamaz! " dedi. 1080

İkrime, gemi halkının Allah'a dua ve birliğini ikrar ettiklerini görünce, onlara:

" Bunu ne için yapıyorsunuz?" diye sordu.

" Burada Allah'tan başkası yarar vermez! " dediler. 1081

İkrime:

" Denizde Allah'a ihlaslı olmadıkça beni hiçbir şey kurta ram azsa, karada da ondan başkası kurtaramaz!

Ey Allah'ım! Boynumun borcu olsun: Eğer sen beni içinde bulunduğum tehlikeden kurtarırsan, Muhammed'e gidip elimi onun eline koyarak bey'at edeyim 11082

Beni geri çeviriniz 11083

Allah'a yemin ederim ki; ben artık Muhammed'in yanına döneceğim! " dedi. 1084

İkrime der ki:

" İşte bunun üzerinedir ki, İslâmiyeti anlamaya başladım ve İslâmiyet sevgisi kalbime düştü! " 1085

Ümmü Hakîm de, o sırada, yanlarına varmış bulunuyordu. 1086

İkrime'ye:

" Ey amcamın oğlu! Ben sana insanların akraba haklarını en çok gözeteni, insanların en iyisi ve en hayırlısı olan zâtın yanından geldim 11087

Kendini boş yere helak etme! Sen bunun üzerinde dur!

Sonunda gerçeği kavrayacak ve anlayacaksın! 1088

Hem, ben senin için1089 Muhammed Resûlullah aleyhisselamdan1090 eman da almış bulunuyo-rum! 1091 Sen emniyettesin! " dedi. 1092

İkrime:

" Sen bu işi yapabildin mi?" diye sordu.

Ümmü Hakîm:

" Evet! Ben kendisiyle konuştum. Sana eman verdi" dedi.

İkrime:

" Rumî uşağının bir kötülüğü ile karşılaştın mı?" diye sordu.

Ümmü Hakîm onun kendisine yapmak istediği kötülüğü haber verince, İkrime vurup onu öldürdü.

Ümmü Hakîm, İkrime'nin temas isteğini:

" Sen kâfirsin! Ben Müslüman bir kadınım! " diyerek reddetti.

İkrime:

" Seni benden geri durduran şey, herhalde, büyük birşey olsa gerek! " dedi. 1093

İkrime, Ümmü Hakîm ile birlikte Mekke'ye döndü.

Mekke'ye yaklaştıkları sırada, Peygamberimiz aleyhisselam, ashabına:

" İkrime, sizin yanınıza, mü'min ve muhacir olarak geliyor!

Sakın, onun babasına kötü söz söylemeyiniz!

Çünkü, ölüye kötü söz söylemek diriyi üzer, ölüye birşey erişmez! " buyurdu. 1094

İkrime Peygamberimiz aleyhisselamın çadırının kapısına gelip eriştiği, 1095 Peygamberimiz aleyhisselam onu gördüğü zaman, 1096 onun gelişine sevincinden dolayı hemen sıçrayıp ayağa kalktı ve yanına doğru vardı 1097 Onu kucakladı. 1098

Ona üç kere: 1099

" Hoşgeldin süvari muhacir! " buyurdu. 1100

Sonra, oturdu.

İkrime ile Ümmü Hakîm de, Peygamberimiz aleyhisselamın önüne oturdular.

Ümmü Hakîm'in yüzü peçeli idi. 1101

İkrime:

" Yâ Muhammed! Bu zevcem senin bana eman verdiğini söyledi! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Doğru söylemişin02 Sana eman verilmiştir! " buyurdu. 1103

İkrime:

" Yâ Muhammed! Sen beni nelere davet ediyorsun?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ben seni Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına ve benim de Resûlullah olduğuma şehadet etmeye,

Namaz kılmaya,

Zekat vermeye,

Oruç tutmaya,

Haccetmeye,

Ve şöyle şöyle yapmaya davet ediyorum! " buyurup, İslâmiyet esaslarını ve İslâm ahlâkını saydı.

İkrime:

" Vallahi, sen ancak hak ve gerçek olana, güzel ve iyi birşeye davet ediyorsun!

Vallahi, davet ettiğin şeylere davete başlamadan önce de, sen içimizde sözü en doğru olanımız, iyilik yönünden de en iyimizdin! 1104

Ben şehadet ederim ki; Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. 1105 O'nun eşi, ortağı da yoktur! 1106

Yine şehadet ederim ki; Muhammed Allah'ın kulu ve resûlüdür! 1107

Sen ki, Allah'ın kulu ve resûlüsün! İnsanların en iyisi, en doğrusu ve en Vefâlısısın! " dedi.

İkrime, bunları söylerken, Peygamberimiz aleyhisselamdan utandığından dolayı, başını önüne eğmiş bulunuyordu. 1108

İkrime'nin Müslüman oluşu Peygamberimiz aleyhisselamı sevindindi. 1109

İkrime:

" Yâ Rasûlallah! Bildiğinin hayırlısını bana öğret, işlememi de emret! 1110 sen bana hayırlı olan şeyi öğret de, ben onu söyleyeyim" dedi. 1111

Peygamberimiz aleyhisselam:

" 'Şehadet ederim ki; Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur! Ve yine şehadet ederim ki; Muhammed Allah'ın kulu ve resûlüdür! ' dersin! 1112 Allah yolunda cihad edersin! " buyurdu. 1113

İkrime:

" Bundan sonra, ne diyeyim?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" 'Allah'ı şahit tutarım ve burada bulunanları da şahit tutarım ki; ben Müslümanım, muhacirim ve mücahidim' dersin! " buyurdu.

İkrime de, öyle söyledi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ben, bugün benden dilediğin şeyi, senden başka kimseye vermediğim şeyi sana vereceğim! " buyurdu. 1114

İkrime:

" Yâ RasûlallahM 115 Sana karşı yaptığım bütün düşmanlıklar, 1116 müşrikliğin yayılması ve üstün gelmesi arzusuyla1117 sana karşı attığım bütün adımlar, sana karşı geldiğim bütün yerler, senin yüzüne karşı veya arkandan sarf ettiğim bütün sözler için bana Allahtan mağfiret dilemeni istiyorum! " dedi. 1118

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Allah'ım! Onun bana karşı yaptığı bütün düşmanlıklardandı 19 Senin yolundan çevirmek mak-sadıyla1120 gittiği, içinde erişeceği yere kadar adım attığı ve bununla da Senin nurunu söndürmeyi arzuladığı her yerdeki tutum ve davranışlarından doğan günahlarını bağışla! Onun, aleyhimde, yüzüme karşı veya arkamdan işlediği bütün kötülükleri de bağışla! " diyerek dua etti.

İkrime:

" Razı oldum yâ Rasûlallah! 1121

Amma, vallahi, yâ Rasûlallah! Allah'ın kullarını Allah'ın yolundan çevirmek için harcadığımın iki katını Allah yolunda harcamadıkça, Allah yolundan çevirmek için yaptığım savaşların iki katını da Allah yolunda yapmadıkça, geri durmayacağım! " dedi. 1122

Hazret-i Âişe derki:

" Resûlullah aleyhisselam:

'Uyurken rüyamda Ebu Cehil'in yanıma gelip bana bey'at ettiğini görür gibi oldum! ' buyurmuştu.

(Ebu Cehil'in yeğeni) Halid b. Velid, Müslüman olunca:

'Yâ Rasûlallah! Halid'in Müslüman olmasıyla, Allah senin rüyanı doğruladı' denildi.

Resûlullah aleyhisselam:

'Muhakkak ki, ondan başkası Müslüman olacaktır! ' buyurdu.

Nihayet, İkrime b. Ebu Cehil Müslüman oldu ve bu, Resûlullah aleyhisselamın rüyasını doğruladı." 1123

Başka bir rivayette de; Peygamberimiz aleyhisselam rüyasında Cennete girince, orada hoşuna giden bir hurma ağacı görmüştü.

" Bu kimindir?" diye sorup da;

" Ebu Cehil'indir! " denilince, bu çok ağırına gitmiş, kendi kendine:

" Cennette Ebu Cehil'in hurma ağacı nasıl olabilir?

Vallahi, o hiçbir zaman Cennete giremez! " demişti. 1124

Hazret-i Ümmü Seleme de:

" Resûlullah aleyhisselam:

'Cennette Ebu Cehil'e ait (olduğu söylenen) bir hurma ağacı gördüm! ' buyurmuştu.

İkrime b. Ebu Cehil Müslüman olunca da, bana:

'Ey Ümmü Seleme! Ebu Cehil'e ait (olduğu söylenen) Cennette gördüğüm o hurma ağacı, işte budur! ' buyurdu" demişti. 1125

İkrime, Müslüman olduktan sonra, Mekke'de Kureyşîlerin evlerinden hangi evde put bulunduğunu işitirse, hemen gider, onu kırardı. Halbuki, daha önce Cahiliye çağında put yapıp satanların başı idi. 1126

İkrime iyi bir Müslümandı. 1127 Müslümanların iyilerindendi. 1128

Mushafı eline alır, yüzüne gözüne sürer ve:

" Rabbimin Kelamı, Rabbimin Kitabı! " diyerek ağlardı. 1129

Yüce Allah ondan razı olsun!

-------------------------------------

1069. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 241.

1070. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 851.

1071. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 241.

1072. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 851, Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 241.

1073. Taberî, Târih, c. 3, s. 120.

1074. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 241.

1075. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 851, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 91.

1076. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 91.

1077. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 851.

1078. Taberî, Târih, c. 3, s. 120.

1079. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 241.

1080. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 71.

1081. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 91.

1082. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 71.

1083. Diyarbekrî, Târîhu'l-Hamîs, c. 2, s. 91.

1084. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 241.

1085. Taberî, Târih, c. 3, s. 120.

1086. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 851.

1087. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 851, Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 241.

1088. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 851.

1089. Aynı kaynaklar.

1090. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 851.

1091. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 851, Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 241.

1092. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 241.

1093. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 851.

1094. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 851, Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 241.

1095. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 241.

1096. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 851.

1097. Vâkıdî, c. 2, s. 852, Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 311, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 241.

1098. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 71.

1099. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 242.

1100. Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 311, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 242, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1082.

1101. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 852.

1102. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 852, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 242.

1103. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 852.

1104. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 852.

1105. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 852, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 242.

1106. Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 242.

1107. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 852.

1108. Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 242.

1109. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 852.

1110. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 242.

1111. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 852, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1083.

1112. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 852, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 242.

1113. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 242.

1114. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 852.

1115. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 242.

1116. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 852, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 242.

1117. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 242.

1118. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 852.

1119. Vâkıdî, Megâzî, c. 2. 852, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 242.

1120. Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 242.

1121. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 852.

1122. Vâkıdî, c. 2, s. 852, 853, Hâkim, c. 3, s. 242, İbn Abdilberr, c. 3, s. 1038.

1123. Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 242, 243.

1124. Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 311.

1125. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 243, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 73.

1126. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 123.

1127. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 71, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1082.

1128. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 71.

1129. Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 243.

Hâris b. Hişam'ın Müslüman Oluşu

Hâris b. Hişam, Ebu Cehil'in kardeşi ve Halici b. Velid'in de amcasının oğlu idi. 1130

Kureyşflerin eşrafındandı. 1131

Peygamberimiz aleyhisselam onun Cahiliye çağında konukları ağırladığını, halka yemekler yedirdiğini anar ve:

" Allah'ın onu İslâmiyete hidayet etmesini ne kadar arzu ederdim! " buyururdu. 1132

Peygamberimiz aleyhisselamin amcası Ebu Talib'in kızı ve Hazret-i Ali'nin kızkardeşi (ablası) Ümmü Hani, Hübeyre b. Ebi Vehb el-Mahzumî'nin nikâhlısı idi.

Akrabasından dolayı kendisine akraba olan Haris b. Hişam ile Züheyrb. Ebi Ümeyye, Mekke'nin fethi günü, Ümmü Hani'nin evine geldilerl 133 ve:

" Biz senin himayene giriyoruz! " dediler.

Ümmü Hani, onlara:

" Olur! " dedi.

O sırada, Hazret-i Ali atlı ve tepeden tımağa kadar silahlanmış olarak Ü mmü Hani'nin evine geldi.

Ümmü Hani, Hazret-i Ali'yi tanıyamadı.

Ona:

" Ben Resûlullah aleyhisselamın amcasının kızıyım! " dedi.

Hazret-i Ali miğferini yukarı kaldırıp yüzünü açınca, Ümmü Hani " Kardeşim! " diyerek onu kucakladı, selamladı. 1134

Hazret-i Ali, Ümmü Hani'nin yanındaki müşrikleri görünce, öldürmek için kılıcını sıyırıp onların üzerlerine yürüdü1135 ve:

" Öldüreceğim onları! " dedi. 1136

Ümmü Hani:

" Ey kardeşimin 37 Sen bana bu işi yapar mısın?! " dedil 133 ve hemen onların üzerlerine bir örtü örttü. 1139

Hazret-i Ali:

" Sen iki müşriği mi koruyorsun?! 1140 Çekil onların yanından! " dedi. 1141

Ümmü Hani:

" Vallahi, sen onları öldüremezsin! 1142 Öldürmeye benden başlamadıkça! " dedi. 1143

Bunun üzerine, Hazret-i Ali birşey yapmadan çıkıp gitti.

Ümmü Hani de, onların üzerlerine kapısını kilitledi ve:

" Hiç korkmayınız! " dedi. 1144

Durumu arzetmek üzere, Mekke'nin yukarısındaki Bathâya, Hacun'a kadar gitti. 1145

Peygamberimiz aleyhisselamı orada bulamadı. Hazret-i Fâtıma'yı buldu. 1146

Ona:

" Anamın oğlu Ali'nin elinden ne çektiğimi bir bilsen!

Bana kocamdan akraba olan müşriklerden iki kişiyi himayeme almıştım. Ali öldürmek için kılıcını sıyırıp onların üzerlerine yürüdü! " dedi. 1147

Hazret-i Fâtıma:

" Demek, sen iki müşriği himayene aldın hâ?" dedi. 1143

Hazret-i Fâtıma'nın bu sözü, Ümmü Hani'ye, Hazret-i Ali'nin davranışından daha ağır geldi.

O sırada Peygamberimiz aleyhisselam oraya çıkageldi.

Peygamberimiz aleyhisselamın üstü başı tozlarım işti. 1149

Peygamberimiz aleyhisselam, çadırında, bir leğenin içinde yıkandı.

Yıkanıncaya kadar, Hazret-i Fâtıma da elbisesini Peygamberimiz aleyhisselamın çevresinde tutarak Peygamberimiz aleyhisselamı siperledi.

Peygamberimiz aleyhisselam elbisesini giydi ve sekiz rekat kuşluk namazı kıldı. 1150

Peygamberimiz aleyhisselam, Ümmü Hani'yi görünce:

" Kim bu?" diye sordu.

Ümmü Hani:

" Yâ Rasûlallah! Ben Ümmü Haniyim! " dedi. 1151

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Ümmü H ani Fâhite! Hoşgeldin! " dedil 152 ve:

" Sen ne için geldin?" diye sordu. 1153

Ümmü Hani:

" Yâ Rasûlallah! Anamın oğlu Ali'nin elinden ne çektiğimi bir bilsen! Az kalsın elinden kurtulamayacaktım!

Kocamdan akrabam ve müşrik olan iki kişiye eman vermiş, kendilerini himayeme almıştım.

Anamın oğlu Ali, üzerlerine yürüyüp onlan öldürmek istedi! " dedi. 1154

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onun böyle davranması, uygun olmamış! 1155

Senin himayene aldığın, bizim de himayemizdedir! 1156 Senin eman verdiğine, biz de eman ver-mişizdir! 1157

Onlar öldürülmeyeceklerdir! " buyurdu. 1158

Bunun üzerine, Ümmü Hani hemen evine dönüp durumu onlara bildirdi ve:

" İsterseniz burada oturun, isterseniz evlerinize dönün! " dedi.

Onlar, Ümmü Hani'nin evinde iki gün oturduktan sonra, kendi evlerine döndüler. 1159

Haris b. Hişam derki:

" Müşriklerin kendisine karşı koydukları her yerde Resûlullah aleyhisselamın beni de görmüş bulunmasına rağmen bana gösterdiği iyiliği ve merhameti hatırladıkça, beni görmesinden utanır olmuştum.

Mescid-i Haram'a girdiği sırada, kendisine rastladım.

Beni güleryüzle karşıladı. Yanına varıncaya kadar, ayakta durdu.

Selam verdim ve hemen Cenab-ı Hakk'ın birliğine şehadet getirip Müslüman oldum.

Bunun üzerine, Resûlullah aleyhisselam;

'Hamd olsun O Allah'a ki, sana doğru yolu gösterdi. İslâmiyeti nasip etti. Senin gibi bir adam İslâmiyeti tanımaz ve takdir etmez olamaz! Vallahi, zannetmem ki, İslâmiyet gibi bir din, tanınmaz ve takdir edilmez olsun! ' buyurdu." 1160

Haris b. Hişam; kalbleri İslâmiyete ısındırılmak için kollanılan kişiler arasında iken, Müslümanlığını güzelleştirmiş, ashabın üstünlerinden ve hayırlılarından olmuştur. 1161

Yüce Allah ondan razı olsun!

Haris b. Hişam'ın oğlu Abdurrahman der ki:

" Haris b. Hişam:

'Yâ Rasûlallah! Bana birşey haber ver ki, ona sımsıkı sanlayım?' demişti.

Resûlullah aleyhisselam, diline eliyle işaret ederek:

'Buna sahip ol! ' buyurdu.

Aradan çok geçmeden, onun en az konuşan bir adam olduğunu gördüm.

Halbuki, ondan daha zeki ve anlayışlısı, atıp tutmaya başladığı zaman da ondan şiddetlisi, hiddetlisi yoktun 162

-------------------------------------

1130. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 420.

1131. Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 301.

1132. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 302, 303.

1133. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 53, 54, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 829.

1134. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 829, 830.

1135. Ş erahsf, Si yeru'l-k ebfr Şerhi, c. 1, s. 254, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 829.

1136. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 144.

1137. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 830.

1138. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 830, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 277.

1139. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 830.

1140. S erahsf, Si yeru'l-k ebfr Şerhi, c. 1, s. 254, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 830, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 277.

1141. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 830.

1142. S erahsf, Si yeru'l-k ebfr Şerhi, c. 1, s. 254.

1143. S erahsf, Si yeru'l-k ebfr Şerhi, c. 1, s. 254, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 830.

1144. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 830.

1145. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 423, 424, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 830.

1146. Serahsî, Si yeru'l-k ebfr Şerhi, c. 1, s. 254, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 830, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 423, 424, 343.

1147. S erahsf, Si yeru'l-k ebfr Şerhi, c. 1, s. 254, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 830.

1148. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 830.

1149. Serahsî, Si yeru'l-k ebfr Şerhi, c. 1, s. 254, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 830, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 343, 424.

1150. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 53, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 145, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 343, 423, 424, 425, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 84.

1151. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 343, 423.

1152. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 53, Serahsî, Siyer Şerhi, c. 1 , s. 454, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 830.

1153. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 54, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 144.

1154. Serahsî, Siyer Şerhi, c. 1, s. 254, Vâkıdî, c. 2, s. 830, İbn Sa'd, c. 2, s. 144, 45, Ahmed b. Hanbel, c. 6, s. 424.

1155. Serahsî, Siyer Şerhi, c. 1, s. 255, Vâkıdî, c. 2, s. 830, Hâkim, c. 3, s. 278.

1156. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 54, Serahsî, c. 1, s. 255, Vâkıdî, c. 2, s. 330, İbn Sa'd, c. 2, s. 145, Ahmed, c. 6, s. 341 , 342, 343.

1157. İbn İshak, İbn Hişam , c. 4, s. 54, Vâkıdî, c. 2, s. 830, Ahmed b. Hanbel, c. 6, s. 341, 342, Hâkim, c. 3, s. 278.

1158. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 54.

1159. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 830.

1160. Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 278.

1161. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 302.

1162. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 421.

Şair Abdullah b. Zibârâ'nın Necran'dan Gelip Müslüman Oluşu

Mekke fethedilince, Abdullah b. Zibârâ, öldürüleceğinden korkarak, Ümmü Hani'nin kocası Hübeyre b. Ebi Vehb ile birlikte Necran'a kadar kaçtı ve Necran kalesine girdi.

Orada, kendilerine:

" Arkanızdakil erden ne haber var?" diye sordukları zaman:

" Kureyşîleri soruyorsanız, Muhammed Mekke'ye girdi. Kureyşîler de öldürüldüler!

Vallahi, öyle sanıyoruz ki, Muhammed bu kalenize kadarda ilerleyip gelecektir! " dediler.

Belharisler ile Kilablar, kalelerinin bozuk, yıkık yerlerini onardılar ve yaylım hayvanlarını topladılar. 1163

Şair Hassan b. Sabit'in söylemiş olduğu bir tek beyit, Abdullah b. Zibârâyı uyarmaya, umutlandırmaya ve Mekke'ye geri çevirmeye yetti. 1164

Abdullah b. Zibârâ, Hassan b. Sabit'in beytini alıp da Mekke'ye, Peygamberimiz aleyhisselamin yanına gitmeye hazırlanınca, Hübeyre b. Ebi Vehb:

" Ey amcamın oğlu! Sen nereye gitmek istiyorsun?" diye sordu.

Abdullah b. Zibârâ:

" Vallahi, Muhammed'in yanına gitmek istiyorum! " dedi.

Hübeyre b. Ebi Vehb:

" Ona tâbi olmayı mı istiyorsun?" diye sordu.

Abdullah b. Zibârâ:

" Evet! Vallahi! " dedi.

Hübeyre b. Ebi Vehb:

" Keşke ben senden başkasını yoldaş edinmiş olsaydım!

Vallahi, zannetmem ki, sen Muhammed'e temelli bağlı kalasın! " dedi.

Abdullah b. Zibârâ:

" Bu, senin görüşündür!

İnsanların en hayırlısı ve en iyisi olan amcamın oğlunu bırakıp da, ne için Benî Haris b. Ka'bların yanlarında oturalım?! " dedi.

Necran'dan ayrılıp Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldi.

Abdullah b. Zibârâ gelirken, Peygamberimiz aleyhisselam ashabıyla birlikte oturuyordu.

Peygamberimiz aleyhisselam, onu görünce:

" İşte İbn Zibârâ! Yüzünde İslâmiyet nuru parlıyor! " buyurdu.

Abdullah b. Zibârâ, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelip ayakta durdu ve:

" Selam olsun sana ey Allah'ın Resûlü!

Şehadet ederim ki; Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur!

Şüşhesiz ki, sen de, O'nun kulu ve resûlüsün!

Hamd olsun O Allah'a ki, beni İslâmiyete hidayet edip kavuşturdu.

Ben, sana karşı, ata, deveye binerek veya yürüyerek düşmanlık yapmaktan geri durmamış; sonra da, senden korkup Necran'a kaçmıştım.

İslâmiyete hiçbir zaman yaklaşmamak istiyordum.

Yüce Allah ise, benim için, istediğimden daha hayırlısını diledi ve onun sevgisini gönlüme düşürünce, içinde yuvarlandığım dalâlet ve sapkınlıkları; hiçbir yarar vermez, kendisine kimin taptığını, kimin tapmadığını bilmez bir taş parçası karşısında akıl sahibinin tapınmasındaki ve ona kurbanlar kesmesindeki manasızlığı ve boşluğu düşünebildim! " dedi1165 ve yapmış olduğu bütün kötülüklerden dolayı Peygamberimiz aleyhisselamdan özür ve af diledi, özrü kabul edildi. 1166

Allah ondan razı olsun!

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hamd olsun O Allah'a ki, sana İslâmiyeti bahşetti.

Şüphe yok ki, İslâmiyet kendisinden önce yapılanları siler! " buyurdu. 1167

Abdullah b. Zibârâ, İslâm amelleriyle Müslümanlığını güzelleştirdi. 1168

Abdullah b. Zibârâ'nın arkadaşı Hübeyre b. Ebi Vehb ise, N ecran'da oturdu. Orada müşrik olarak ölüp gitti. 1169

-------------------------------------

1163. Vâkıdı, Megâzî, c. 2, s. 847.

1164. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 61, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 847.

1165. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 847, 848.

1166. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 902.

1167. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 848.

1168. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 902.

1169. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 848, 849.

Abdullah b. Sa'd b. Ebi Serh'in Özür Dileyişi ve Müslümanlığa Dönüşü

Abdullah b. Sa'd b. Ebi Şerh de, Kabe'nin örtüsü altında bile olsa öldürülmesi emnedilenler. 1170 kanı helâl sayılanlar arasında idi. 1171

Mekke fethedilince, kaçıp Hazret-i Osman'a sığınmıştı. 1172

Abdullah b. Sa'd'ın annesi, Hazret-i Osman'ı emzirmişti. 1173

Bunun için, Abdullah b. Sa'd, Hazret-i Osman'ın sütkardeşi idi. 1174

Abdullah b. Sa'd, Hazret-i Osman'a:

" Ben vallahi seni seçtim. Beni şurada tut! Muhammed'e git, benim hakkımda kendisiyle konuş!

Muhammed beni görürse gözlerimi oyar!

Çünkü, benim suçum, suçların en büyüğüdür!

İşlemiş bulunduğum suçtan pişmanlık duymuş, tevbe etmiş bulunuyorum! " dedi.

Hazret-i Osman:

" Hayır! Ben seni yanıma alır, giderim" dedi.

Abdullah b. Sa'd:

" Vallahi, o, beni görecek olursak, muhakkak boynumu vurdurur! Benim yüzüme bakmaz!

O, benim kanımın dökülmesini helâl saymıştı.

Onun ashabı da, beni öldürmek için, her yerde arıyorlar! " dedi. 1175

Gerçekten de, o her yerde sıkı sıkı aranılıp duruyordu. 1176

Hazret-i Osman, olağanüstü durum yatışıncaya kadar, Abdullah b. Sa'd'ı sakladı. 1177 Sonra, ona:

" Haydi, gel! Sen benim yanımda git! İnşaallah, Resûlullah aleyhisselam seni öldürmez! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Osman'ın hiçbir dileğini dinlememezlik etmezdi

Hazret-i Osman, elinden tutup Abdullah b. Sa'd'ı Peygamberimiz aleyhisselamın yanına götürdü, önünde durdular ve:

" Yâ Rasûlallah! Bunun anası bunu yürütür, beni sırtında taşırdı.

Bunun sütünü keser, beni emzirirdi.

Bunu bırakır, bana iyilik eder, hediye verirdi.

Bunu, anasının benim üzerimdeki iyilikleri için, bana bağışla! 1178

Yâ Rasûlallah! Halka verdiğin genişliği, emanı, İbn Ebi Serh'e de ver! " dedi ve Abdullah b. Sa'd'ın elini tutup Peygamberimiz aleyhisselama uzattı.

Peygamberimiz aleyhisselam, boynunu ve yüzünü ondan başka tarafa çevirdi.

Hazret-i Osman İbn Ebi Serh'in elini tekrar Peygamberimiz aleyhisselama uzattı.

Peygamberimiz aleyhisselam, yine, yüzünü ondan başka tarafa çevirdi.

Hazret-i Osman İbn Ebi Serh'in elini tekrar Peygamberimiz aleyhisselama uzattı. 1179

Peygamberimiz aleyhisselam ondan yüzünü başka tarafa çevirdikçe, Hazret-i Osman o yana varıp karşısında duruyor ve dileğini tekrarlıyordu.

Peygamberimiz aleyhisselam İbn Ebi Serh'ten tekrar tekrar yüz çevirmek, ona em an vermemekle, birisinin hemen kalkıp onun boynunu vurmasını istiyordu.

Peygamberimiz aleyhisselam, bu iş için hiç kimsenin kalkmadığını gördü.

Hazret-i Osman ise, Peygamberimiz aleyhisselamın başını öptü ve:

" Yâ Rasûlallah! Babam, anam sana feda olsun! Şunun bey'atını al! " diyerek, üzerine düştükçe düştü. 1180 Abdullah b. Sa'd b. Ebi Şerh için af ve eman diledi. 1181

Peygamberimiz aleyhisselam, uzunca bir müddet sustuktan sonra: 1182

" Olur! " buyurdu. 1183

Başını kaldırıp Abdullah b. Sa'd'a üç kere baktı. 1184 Sonra, bey'atını aldı. 1185

Hazret-i Osman Abdullah b. Sa'd'la dönüp gittikten sonra, 1186 Peygamberimiz aleyhisselam, çevrelerindeki sahabilerine dönüp: 1187

" Ben ancak bazınız kalkıp onun yanına varsın da boynunu vursun diye sustum. 1188

Bey'atını almaktan ellerimi çektiğimi görünce, eman vermeden, kalkıp o fâsıkı öldürecek, içinizde anlayışlı birkimse yok mu idi?! 1189

Bunu yapmaktan sizi alıkoyan ne idi?! " buyurdu. 1190

Bir Ensarî, İbn Ebi Serh'i, görürse, öldürmeyi adamıştı.

İbn Ebi Şerh Peygamberimiz aleyhisselamın yanına Hazret-i Osman'la geldiği zaman, Ensarî kılıcı elinde, ayakta duruyor; İbn Ebi Serh'i öldürmesi için Peygamberimiz aleyhisselamın işaretini bekliyordu.

Hazret-i Osman'ın kayırmasıyla İbn Ebi Şerh kurtulup gidince, Peygamberimiz aleyhisselam, Ensarîye:

" Adağını yerine getirsen olmaz mı idi?! " buyurdu.

Ensarî:

" Yâ Rasûlallah! İki elim kılıcımda, ayak üzeri duruyor, onu öldürmek için bana ne zaman işaret edeceksiniz diye bekliyordum! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" İşaret, hıyanettir! Peygamber için, işaret etmek yoktur! " buyurdu. 1191

Daha başkaları da:

" Yâ Rasûlallah! Biz, senin kalbinde olanı bilmiyorduk ki?1192

Keşke bize gözünle işaret ediverseydin, 1193 onu öldürdük! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ben işaretle kimseyi öldürtmem 11194

Peygamber işaretle adam öldürtmez! 1195

Gözucuyla işaret etmek hiçbir peygambere yaraşmaz! " buyurdu. 1196

Abdullah b. Sa'd b. Ebi Şerh, Peygamberimiz aleyhisselamı gördükçe, utancından kaçar dururdu.

Hazret-i Osman, Peygamberimiz aleyhisselama:

" Babam, anam sana feda olsun! Anasının oğlu Abdullah'ın seni her görüşünde senden nasıl kaçtığını bir görseydin! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam gülümsedi ve:

" Onun bey'atını almadım mı? Kendisine eman vermedim mi?" diye sordu.

Hazret-i Osman:

" Evet yâ Rasûlallah! Fakat, o, Müslüman olduğu zaman işlediği suçun büyüklüğünü düşünüyor da, senin yüzüne bakmaktan utanıyor! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" İslâmiyet kendinden önce işlenmiş olan kötülükleri siler! " buyurdu.

Hazret-i Osman hemen dönüp bunu Abdullah b. Sa'd'a haber verdi. 1197

Bunun üzerine, Abdullah b. Sa'd, halk ile birlikte Peygamberimiz aleyhisselama gider, gelir, selam verirdi. 1198

Abdullah b. Sa'd, yeniden Müslüman olduktan sonra, İslâmiyet amelleri ile Müslümanlığını güzelleştirmiş; ölünceye kadar, kendisinde kötü bir tutum ve davranış görülmemiş. 1199 sadece hayır ve fazilet, iyi hallilik ve dindarlık görülmüş, 1200 fitneden, daima kaçınır olmuş ve:

" Ey Allah'ım! Benim en son amelimi sabah namazı yap! " diyerek dua etmiş durmuştur.

Bir gün, abdest alıp sabah namazına durmuş, birinci rekatta Fatiha ile Adiyât sûresini okumuş, ikinci rekatın sonunda sağ tarafına selam vermiş, sol tarafına selam verirken ruhu kabzolunmustur. 1201

Allah ondan razı olsun.

-------------------------------------

1170. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 51, 52, Taberî, Târîh, c. 3, s. 119, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 918, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 259.

1171. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 855.

1172. İbn İshak, İbn Hişam , c. 4, s. 52, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 46, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 918, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 259.

1173. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 918, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 259.

1174. İbn İshak, İbn Hişam , c. 4, s. 52, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 855, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1 , s. 358, Hâkim, Müstedrek, C. 3. S. 46.

1175. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 855.

1176. Belâzurî, Ensâbu'l-esrâf, c. 1 , s. 358.

1177. İbn İshak, İbn Hişam , c. 4, s. 52, Hâkim, c. 3, s. 46, İbn Abdilberr, c. 3, s. 918, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 259.

1178. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 855, 856.

1179. İbn Asâkîrden naklen Alâüddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 10, s. 498, 499.

1180. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 855, 856.

1181. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 52, Taberî, Târih, c. 3, s. 119.

1182. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 52, Taberî, c. 3, s. 119, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 918, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 259.

1183. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 52, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 856, İbn Abdilberr, c. 3, s. 918, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 259.

1184. Hâkim Müstedrek, c. 3, s. 45.

1185. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 856.

1186. İbn İshak, İbn Hişam , c. 4, s. 52, Taberî, c. 3, s. 119, İbn Abdilberr, c. 3, s. 918, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 259.

1187. Vâkıdî, c. 2, s. 856, Hâkim, c. 3, s. 45, İbn Abdilberr, c. 3, s. 918, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 60, İbn Esîr, c. 3, s. 259.

1188. İbn İshak, İbn Hişam , c. 4, s. 52, Taberî, c. 3, s. 119, İbn Abdilberr, c. 3, s. 918, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 259.

1189. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 856, Belâzurî, Ensâbu’l-esrâf, c. 1, s. 258, Hâkim, c. 3, s. 45, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 60.

1190. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 856.

1191. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 141.

1192. Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 45.

1193. Belâzurî, Ensâbu'l-esrâf, c. 1 , s. 358, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 45.

1194. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 856, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 358.

1195. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 52, Taberî, Târih, c. 3, s. 119.

1196. Vâkıdî, c. 2, s. 856, Belâzurî, c. 1, s. 358, Hâkim, c. 3, s. 45, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 918, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 259.

1197. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 856, 857.

1198. Vâkıdî, c. 2, s. 856, 857, Belâzurî, c. 1, s. 358.

1199. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 920, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 260, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 2, s. 175.

1200. İbn Hazm , Cevâmiu's-a're, s. 232.

1201. İbn Abdilberr, c. 3, s. 920, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 260, İbn Seyyid, Uyûn. c. 2, s. 175, 176.

Peygamberimiz aleyhisselamın Safvan b. Ümeyye'ye Eman Verişi

Kureyş müşriklerinin ileri gelenlerinden Safvan b. Umeyye; Cidde'den gemiye binip Yemen'e gitmek üzere Mekke'den kaçmış. 1202 Şuaybe'ye ulaşmıştı. 1203

Ashabdan Umeyr b. Vehb, Peygamberimiz aleyhisselama:

" Ey Allah'ın Peygamberin204 Salvan b. Ümeyye benim kavmimin seyyididir. Kendisini denize atmak için kaçıp gitmiş bulunuyor. 1205 Senin kendisine eman vermeyeceğinden korkuyor.

Babam, anam sana feda olsun! 1206 Ha ona da eman ver, ne olur?1207

Allah'ın salât ü selamı senin üzerine olsun! " dedi. 1208

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ona eman verilmiştir! " buyurdu.

Umeyr b. Vehb, Safvan'ın izi sıra yola çıktı ve kendisine yetişti. 1209

Safvan'ın yanında Yesar adındaki uşağından başka kimse yoktu.

Safvan, uşağına:

" Yazıklar olsun sana! Bak, kimi görüyorsun?" diye sordu.

Uşak:

" Bu, Umeyr b. Vehb'dir! " dedi.

Safvan:

" Ben Umeyrl ne yapayım? Vallahi, o ancak beni öldürmek maksadıyla gelmiştir. Kendisi bana karşı Muhammed'e yardım etmiş, onun peşine takılmış bulunuyor! " dedikten sonra, Umeyr'e:

" Ey Umeyr! Bana yaptıkların daha yetmedi mi?

Hem borcunu ve ailenin geçimini banayükledin, hem de gelip beni öldürmek istiyorsun! ?" dedi. 1210

Umeyr b. Vehb:

" Babam, anam sana feda olsun!

Allah'tan kork, Allahtan kork da, kendini helak etmekten sakın!

İşte, sana Resûlullah aleyhisselamdan eman da getirmiş bulunuyorum! " dedi.

Safvan:

" Yazıklar olsun sana! Sen benden uzak dur! Benimle konuşma!

Çünkü, sen yalancısın! Olmayacak şeyi uyduruyorsun! " dedi.

Umeyr b. Vehb:

" Ey Safvan! Babam, anam sana feda olsunM 211

Ben, sana, insanların en iyisinin ve akraba haklarını en çok gözeteninin yanından geliyorum!

Resûlullah aleyhisselam sana eman verdi! " dedi.

Safvan:

" Hayır! Vallahi, bana ondan tanıyacağım bir alâmet getirmedikçe, seninle birlikte dönmem! " dedi.

Bunun üzerine, Umeyr b. Vehb, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına döndü ve:

" Yâ Rasûlallah! Salvan'a gittim. O senden kaçıyor ve kendisini öldürmek istiyordu.

Ona senin eman verdiğini söyledim.

'Bana, ondan, tanıyacağım bir alâmet getirmedikçe, geri dönmem! ' dedi. 1212

Yâ Rasûlallah! Kendisine eman verdiğini anlayacağı bir alâmet ver bana! " dedi. 1213

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Al sangımı! " buyurdu. 1214

Peygamberimiz aleyhisselamın verdiği sarık, Mekke'ye girerken başına sarmış olduğu, Yemen bezinden sarığı idi. 1215

Umeyr b. Vehb, Salvan'a Peygamberimiz aleyhisselamının sarığını götürdü. 1216

Ona:

" Ey Salvan! Babam, anam sana feda olsunM 217

Ben, sana, insanların en hayırlısının, akraba haklarını en çok gözeteninin, insanların en iyisinin, insanların en sabırlısı, en uslusunun yanından geliyorum.

Amcanın oğlunun şerefi senin şerefindir!

Onun üstünlüğü senin üstünlüğündür.

Onun hükümranlığı senin hükümranlığındır. 1218

O, senin atalarının, babalarının oğludur.

Kendisi hakkındaki tutum ve davranışlarında Allah'tan korkmanı sana hatırlatırım! " dedi. 1219

Safvan:

" Ben öldürülmekten korkuyorum! " dedi. 1220

Umeyr b. Vehb:

" O seni İslâmiyete davet ediyor. Kabul edersen ne âlâ!

Kabul etmezsen, sana iki ay mühlet vermiş, tercih hakkı tanımıştır.

O, insanların en Vefâlısı ve en iyisidir.

Mekke'ye girerken sarınıp bir ucunu arkasına salmış olduğu sarığını sana göndermiştir" dedi ve:

" Onu görsen, tanır mısın?" diye sordu.

Safvan " Evet! " deyince Umeyr b. Vehb sarığı çıkarıp ona gösterdi.

Safvan:

" Evet! Aynen onun sarığıdır! " dedi 1221 ve Umeyrle birlikte dönüp Mekke'ye geldi. 1222

O sırada, Peygamberimiz aleyhisselam, Mescid-i Haram'da Müslümanlara ikindi namazını kıldırıyordu.

Orada, ayakta durdular.

Safvan, Umeyr b. Vehb'e:

" Müslümanlar gece ve gündüzde kaç namaz kılarlar?" diye sordu.

Umeyr b. Vehb:

" Beş namaz! " dedi.

Safvan:

" Bu namazlan onlara Muhammed mi kıldırır?" diye sordu.

Umeyr b. Vehb:

" Evet! " dedil

Peygamberimiz aleyhisselam selam vererek namazını bitirince, Safvan b. Ümeyye, bağırarak:

" Ey Muhammed! Umeyr b. Vehb, bana senin sangını getirdi.

Beni senin yanına gelmeye çağırdığını, İslâmiyet işini kabul edersem ne âlâ, etmezsem bana iki ay mühlet verip tercih hakkı tanıdığını söyledi" dedi. 1223

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Doğru söylemiş! " buyurdu.

Safvan b. Ümeyye:

" Bana bu hususta iki ay mühlet var, tercih hakkı tanı! " dedi. 1224

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sana bu hususta iki ay değil, dört ay mühlet verilmiş, tercih hakkı tanınmıştırM 225 İn hayvandan! " buyurdu. 1226

Bunun üzerine, Safvan hayvanından indi. 1227

-------------------------------------

1202. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 60, Taberî, Târih, c. 3, s. 121.

1203. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 853.

1204. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 60, Taberî, c. 3, s. 121.

1205. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 60, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 853, Taberî, c. 3, s. 121.

1206. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 853.

1207. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 60, Vâkıdî, c. 2, s. 853, Taberî, c. 3, s. 121.

1208. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 60, Taberî, c. 3, s. 121 , 122.

1209. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 60, Vâkıdî, c. 2, s. 853, Taberî, c. 2, s. 120.

1210. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 853, Alâüddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 10, s. 504.

1211. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 60, Taberî, Târih, c. 3, s. 122.

1212. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 853, İbn Asâkîr, Târih, c. 6, s. 432, Alâüddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 10, s: . 504.

1213. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 60, Taberî, c. 3, s. 122.

1214. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 60, İbn Asâkîr, c. 6. s. 432, Kenzu'l-ummâl, c. 10, s. 504.

1215. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 60, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 853, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 46.

1216. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 853, 854.

1217. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 60, Taberî, c. 3, s. 122.

1218. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 60, Vâkıdî, c. 2, s. 854, Taberî, c. 3, s. 122, Alâüddin Ali, c. 10, s. 505.

1219. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 854.

1220. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 60 Vâkıdî, c. 2, s. 854, Taberî, c. 3, s. 122.

1221. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 854, Alâüddin Ali, c. 10, s. 505.

1222. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 60, Taberî, Târih, c. 3, s. 122.

1223. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 854, Alâüddin Ali, c. 10, s. 505.

1224. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 60, Taberî, c. 3, s. 122.

1225. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 60, Vâkıdî, c. 2, s. 854, Taberî, c. 3, s. 122, Alâüddin Ali, c. 10, s. 505.

1226. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 720, Alâüddin Ali, c. 10, s. 505.

1227. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 854, Alâüddin Ali, c. 10, s. 505.

Enes b. Züneym ed-Di'lî'nin Suçunun Affedilişi

Huzâa süvarileri Medine'ye gelerek Kureyşîlerle Benî Bekrlere karşı Peygamberimiz aleyhisselamın yardım va'dini alıp dönecekleri sırada:

" Yâ Rasûlallah! Enes b. Züneymü'd-Di'lî seni şiirle hicv ve tahkir etti! " demişler, Peygamberimiz aleyhisselam da onun kanını heder ve helâl kılmıştı. 1228

Enes b. Züneym, bunu haber alınca, söylediği uzun bir şiirle Peygamberimiz aleyhisselamdan özür ve af diledi. 1229

Benî Bekrlerden Nüfâse oğullarının lideri Nevfel b. Muaviyetü'd-Di'lî bu hususta Peygamberimiz aleyhisselamla konuşup:

" Yâ Rasûlallah! Sen affetmekte insanların başında gelirsin!

Bizden hiçbir kimse, sana düşmanlık ve eziyet yapmamıştır.

Biz cehalet içinde bulunuyor, neyi tutacağımızı, neyi bırakacağımızı bilmiyorduk.

Nihayet, Allah bizi mahv ve helak olmaktan senin sayende doğru yola hidayet etti.

Huzâa süvarileri onun aleyhinde sana çok yalan söylemişler! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bırak Huzâa süvarilerini!

Biz Tihâme'de, yakından veya uzaktan, bize Huzâalardan daha çok iyiliği dokunan bir kimse görmedik! " buyurdu.

Nevfel b. Muaviye sustu. Susunca, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Affettim onu! " buyurdu.

Nevfel b. Muaviye:

" Babam, anam sana feda olsun! " dedi. 1230

-------------------------------------

1228. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 789.

1229. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 789, 790, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 363.

1230. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 789, 791.

Peygamberimiz aleyhisselamın Ordu İhtiyacı İçin Mekkeli Üç Zenginden Ödünç Para Alışı

Mekke fethedilince, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Mekke'nin ganimetlerinden hiçbir şey bize helâl kılınmıştır! " buyurduğu için, 1231 Mekke'den ganimet olarak birşey alınmamıştı. 1232

İslâm ordusunun zarurî ihtiyaçlarını karşılamak gerekiyor ve bu da, bir hayli paraya bağlı bulunuyordu.

Bunun için, Peygamberimiz aleyhisselam, Mekke zenginlerinden kıntar* Safvan b. Ümeyye'den ödünç ve borç olarak 50. 000 dirhem,

Abdullah b. Ebi Rebia'dan 40. 000 dirhem,

Huvaytıb b. Abduluzzâ'dan da 40. 000 dirhem gümüş para isteyip aldı. 1233

Bunu, muhtaç olan mücahidler arasından bölüştürdü. İhtiyaçlarına göre: her birine 50 dirhem veya daha az ya da daha çok düştü.

Benî Cezîme harekâtının tazminatını da bununla karşıladı. 1234

Peygamberimiz aleyhisselam; Mekkelilere olan bu borcunu, Hevâzin savaşı ganimetinden tamamıyla ödemişi 235 ve:

" Ödüncün karşılığı, ancak, onu ödemek ve teşekkür etmektir! " buyurmuştur. 1236

-------------------------------------

1231. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 137.

1232. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 143.

* Cahiliye devrinde Salvan b. Ümeyye'ye " Kıntar" derlerdi. Kendisinin bir kantar altını vardı. Safvan'ın babası da öyle idi (Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 48). Kantar; 40 ukıyye altına veya 1200 altına veya 1200 ukiyye altına veya 70 bin dinara veya 100 ratl altına denir (Firuzâbâdi, Kâmûsu'l-muhit, c. 2, s. 127).

1233. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 863, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 363.

1234. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 863, 864.

1235. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 863, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 363.

1236. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 863.

İşkence ile Dininden Döndürülen Cebr'in Yeniden Müslüman Oluşu

Cebr, Yahudi olup, Abduddar oğullarının kölesi idi. 1237

Peygamberimiz aleyhisselam Hicretten önce Mekke'de Yusuf sûresini okurken dinleyip, bunun Allah Kelamı olduğuna kanaat getirerek Müslüman olmuştu.

Fakat, Müslümanlığını gizli tutmakta idi.

Abdullah b. Sa'd b. Ebi Şerh Müslümanlıktan dönüp Mekke'ye kaçınca, daha evine girmeden, Cebrin Müslüman olduğunu efendilerine haber vermiş; onlar da, Cebr'i işkencenin en ağırına uğratarak, söyletmek istediklerini zorla söyletmişler, onu Müslümanlıktan döndürmüşlerdi.

Peygamberimiz aleyhisselam Mekke'yi fethettiği zaman, Cebr gelip başından geçenleri Peygamberimiz aleyhisselama anlattı ve buna da Abdullah b. Sa'd b. Ebi Serh'in sebeb olduğunu haber verdi.

Peygamberimiz aleyhisselam Cebr'i efendilerinden satın alıp azad etti. Kendisini Benî Âmirlerden şerefli bir kadınla da evlendirdi. Kendisine geçimlik de verdi. 1238

-------------------------------------

1237. VâkiclT, Megâzı, c. 2, s. 865.

1238. VâkicIT, Megâzî, c. 2, s. 865, 866, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, 5. 221.

Peygamberimiz aleyhisselama Sa'd b. Bekrlerden Bir Kadının Hediye Olarak Süt ve Keş Peyniri Getirişi

Ashabdan Ebu Husayn der ki:

" Peygamber aleyhisselamın Ebtah'ta bulunduğu sırada, Sa'd b. Bekr kadınlarından birisi-ki, sütteyzesi veya süthalası idi-içi süt dolu bir tulumla bir dağarcık keş peyniri getirdi ve Peygamberimiz aleyhisselamın yanına girip kendisinin kimlerden olduğunu haber verdi.

Peygamberimiz aleyhisselam onu tanıdı ve kendisini İslâmiyete davet etti.

Kadın hemen Müslüman oldu, Peygamber aleyhisselamın peygamberliğini doğruladı.

Peygamberimiz aleyhisselam onun hediyesinin kabul olunmasını emretti.

Peygamberimiz aleyhisselam, sütannesi Halime Hatun hakkında ona sorular sordu, Vefât etmiş olduğunu öğrenince, gözleri yaşla doldu. Sütteyzeye veya halaya:

" Onlardan, sağ olan kim var?" diye sordu.

" Onlardan, sütkardeşin iki erkekle iki kız var!

Kendileri, vallahi, senin ihsanına ve akrabalık hakkını gözetmene muhtaç durumdadırlar.

Kendilerinin sığındıkları, güvendikleri kişileri ölüp gitti" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Nerede öldü?" diye sordu.

Kadın:

" Evtas bumunda! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam; bu sütteyze veya süthalaya elbise giydirilmesini ve kendisine hevdeçli bir deve ile 200 dirhem gümüş para verilmesini ilgililere emretti.

Bu sütteyze veya süthala kadın, dönüp giderken:

" Vallahi, sen alınıp büyütülmüş olan ne iyi çocuktun!

Büyüdüğün zaman da, ne mübarek, ne iyi bir zâtsın! " diyordu. 1239

-------------------------------------

1239. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 869.

Peygamberimiz aleyhisselama İçmesi İçin Üzüm Şırası Getirilişi

Ashabdan Muttalib b. Ebi Vedâa der ki:

" Resûlullah aleyhisselam, yazın çok sıcak bir gününde, Beytullah'ı tavaf ediyordu. Susadı ve su istedi.

Bir adam:

'Yâ Rasûlallah! Yanımızda, şu kuru üzümden, köpüklenmiş üzüm şırası (müselles) var! Sana onu getirip içirsem olur mu?' diye sordu.

Peygamber aleyhisselam:

'Olur! ' buyurdu.

Adam hemen evine haber salıp onu büyük bir sürahi ile getirtti.

Onu sunduğumuzda, Peygamber aleyhisselam onda ağır bir koku duydu ve hiç hoşlanmayıp geri verdi.

İçmek için, su getirtti.

Sonra, yine su istedi. Kendisine Zemzem getirildi. Onu başının üzerine döktü. Zemzem suyunun iki yanından aktığını gördüm. Ondan ihtiyacı kadar da içtikten sonra:

'Kim içeceği şeyden şüphelenirse, onu suyu ile birlikte kırsın, atsın! " buyurdu." 1240

-------------------------------------

1240. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 864.

Peygamberimiz aleyhisselama Sakîfli Bir Dostu Tarafından Hamr (Şarap) Hediye Edilmek İstenilişi

Abdullah b. Abbas derki:

" Resûlullah aleyhisselama, Sakffli bir dostu, bir kırba hamr (şarap) getirip hediye etmişti.

Resûlullah aleyhisselam, ona:

'Yüce Allah'ın bunu haram kıldığını bilmiyor musun?! ' buyurdu.

Adam uşağının yanına vardı ve:

'Bunu Hazvere çarşısına götürüp sat! ' dedi.

Resûlullah aleyhisselam, ona:

'Uşağına ne emrettin?' diye sordu.

Adam:

'Hamn (şarabı) satmasını emrettim' dedi.

Resûlullah aleyhisselam:

'Onun içilmesi haram edildiği gibi, satılması da haram edilmiştir' buyurdu." 1241

-------------------------------------

1241. Buhârî. Sahih. c. 3. s. 43. Müslim. Sahih. c. 3. s. 1207.

Mekke'nin Fethinde Haram Kılınan, Yasaklanan Şeyler

Cabir b. Abdullah'ın bildirdiğine göre; Peygamberimiz aleyhisselam, Fetih yılında, Mekke'de:

" Hiç şüphe yok ki; Allah ve Resûlü hamrı (şarabı),

Lâşeyi,

Domuzu,

Putları satmayı haram kıldı! " buyurmuştur.

" Yâ Rasûlallah! Ölü hayvanların iç yağlarının hükmünden bize haber ver.

Çünkü, onlarla gemiler boyanıyor, deriler yağlanıyor. Halk onlardan kandil yakıyor" denildi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hayır! O da haramdır.

Allah Yahudilerin belâsını versin!

Allah kendilerine ölü hayvanların iç yağlarını haram kılınca, onu erittikten sonra satıp, parasını yediler! " buyurdu. 1242

Peygamberimiz aleyhisselam, Mekke'nin fethinde kadınlarla müfa suretiyle belirli ve kısa bir süre için evlenmeyi de yasakladı. 1243

-------------------------------------

1242. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 865.

1243. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 866.

Soylu Bir Kadının Hırsızlık Suçundan Dolayı Elinin Kesilişi

Kureyşîlerin Mahzum oğullarına mensup bir kadın, nasılsa, bir hırsızlık yapmıştı.

Kadının aile halkı, elinin kesileceğinden korkarak, Üsâme b. Zeyd'e başvurup, kendisinin Peygamberimiz aleyhisselam katında şefaatçi olmasını dilediler.

Üsâme durumu Peygamberimiz aleyhisselama arzedip kadının bağışlanmasını dileyince, Peygamberimiz aleyhisselamın rengi değişti ve:

" Sen kötülükleri önlemek üzere Allah'ın koymuş olduğu cezalardan bir cezanın affı hakkında mı benimle konuşuyorsun?! " buyurdu.

Üsâme:

" Yâ Rasûlallah! Bu uygunsuz davranışımdan dolayı, Allah'tan yarlıganmamı dile! " dedi.

Akşam olunca, Peygamberimiz aleyhisselam ayağa kalkıp Allah'a lâyık olduğu üzere hamd ü senada bulundu ve:

" Bundan sonra derim ki: Sizden önceki insanları helak eden, ancak, onların içlerinden şerefli ve soylu birisi hırsızlık ettiği zaman onu cezasız bırakmaları, içlerinden fakir ve zayıf biri hırsızlık edince de onun hakkında ceza uygulamaları idi.

Muhammed'in varlığı Kudret Elinde olan Allah'a yemin ederim ki; Fâtıma binti Muhammed hırsızlık edecek olsaydı, muhakkak, onun da elini keserdim! " buyurdu.

Sonra da emretti, o kadının eli kesildi.

Bunun üzerine, kadın güzelce tevbe etti ve evlendi de.

Kadın, bundan sonra, Hazret-i Âişe'nin yanına gelir gider, o da onun ihtiyacını Peygamberimiz aleyhisselama arzederdi. 1244

-------------------------------------

1244. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 162, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 97, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 132, Nesâî, Sünen, c. 8, s. 72, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 94.

Fetih Müyesser Olursa Beytü'l-Makdis (Kudüs)'te Namaz Kılmayı Adamanın Hükmü

Fetih günü, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına biri geldi:

" Allah bana Mekke'nin fethini nasip ederse Beytü'l-Makdis (Kudüs)te namaz kılmayı adadım! ?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" İşte şurada kılman, daha faziletlidir! " buyurdu.

Adamcağız sözünü, sorusunu üç kere tekrarlayınca, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Varlığım Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; işte şurada kılınacak namaz, başka beldelerde kılınacak bin namazdan efdal ve üstündür! " buyurdu.

Peygamberimiz aleyhisselamın zevcesi Hazret-i Meymûne de:

" Yâ Rasûlallah! Ben de, eğer Allah bana Mekke'nin fethini nasip ederse, Beytü'l-Makdis'te namaz kılmayı kendime borç bilmiştim" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Senin buna gücün yetmez. Seninle oranın arasına Rumlar girmiştir! " buyurdu.

Hazret-i Meymûne:

" Ben de, önümde, arkamda, koruyucularla giderim! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sen buna güç yeti rem ezzsin!

Fakat, hayrına, Beytü'l-Makdis kandilinde yanmak üzere zeytinyağı gönder!

Böylece, oraya gidip namaz kılmış olursun! " buyurdu.

Bunun üzerine, Hazret-i Meymûne heryıl kendi parasıyla zeytinyağı satın alır, Beytü'l-Makdis kandilinde yanmak üzere, bunu Beytü'l-Makdis'e gönderirdi.

Vefet edeceği zaman da, bunu vasiyet etmişti. 1245

-------------------------------------

1245. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 866.

Peygamberimiz aleyhisselamın Mekke'de Kaldığı Müddetçe Namazlarını Seferî Olarak Kıldığı, Kıldırdığı

Peygamberimiz aleyhisselam, Mekke'de Hacun'daki çadırında kalmakta ve herzaman için Mescid-i Haram'a gidip gelmekte idi. 1246

Peygamberimiz aleyhisselam, Mekke'de kaldığı müddetçe de, dört rekatlı farzları seferî olarak, kısaltıp ikişer rekat kılmış ve kıldırmıştır. 1247

-------------------------------------

1246. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 829.

1247. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 80, Vâkıdî, c. 2, s. 871, İbn Sa'd, c. 2, s. 143.

Saîd b. Saîd'in Mekke Çarşısı Müfettişliğine Tayin Edilişi

Peygamberimiz aleyhisselam, Mekke'yi fethettiği zaman, Saîd b. Saîd b. As'ı Mekke çarşısına müfettiş olarak tayin etti. 1248

-------------------------------------

1248. İbn Sa'd. c. 2, s. 145, İbn Abdilberr, c. 2, s. 621, İbn Esîr, c. 2, s. 390.

Mekke Harem Sınırı ve Sınır Taşları

Rivayete göre; Âdem aleyhisselam Cennetten yeryüzüne indirilince, şeytanın setrinden korkmaya başlamış ve Allah'a sığınmıştı.

Bunun üzerine, Yüce Allah ona koruyucu melekler göndermiş, bu melekler Mekke'yi her tarafından kuşatmışlardı.

Melekler Mekke'nin çevrelerinde nerelerinde durmuşlarsa, Yüce Allah oraları Mekke'nin Harem sının yapmıştır. 1249

Mekke Hareminin Sınırı

1. Medine yolu tarafından, Ten'im yakınındaki Benî Gitarların evlerine kadar üç mildir. 1250

Ten'im; Mekke-Medine yolunun batı tarafındadır.

Bu yoldaki Harem sınır taşları, Zâtü'l-hanzal diye anılan dağ yolunun başındadır. Bu sınırın ön tarafı Harem, arka tarafı ise Hill'dir, yani Harem dışıdır. 1251

2. Yemen yolu tarafından, Libn tepesindeki Edâetü'l-Libn'e kadar yedi mildir. 1252

Edâetü'l-Libn; Tihâme tarafında, Yemen yolundadır.

Burada, sınır taşlan, Gurab dağı üzerindedir.

Dağın yansı Harem, yarısı Hill'dir, harem dışıdır. 1253

3. Cidde yolu tarafından el-A'şâş'a kadar on mildir. 1254

Cidde yolundaki Hudeybiye Harem sınır taşları A'şâş'a kadar uzanır.

A'şâş'tan önceki Batn-ı Mer üzerindeki saha Harem dışında ve Müreyr üzerine bakan bölge Harem içinde kalır. 1255

4. Tâif yolu tarafından Arafat yolu üzerindeki Batn-ı Nemireye kadar onbir mildir.

5. Irak yolu tarafından Makta' dağındaki Seniyetü'l-hal'e kadar yedi mildir. 1256

Makta', Necd ve Irak yolunda olup, Harem sınır taşları Harem'e dayanan Seniyetü'l-hal'in başın-dadır. 1257

6. Ci'râne yolu tarafından Abdullah b. Halid b. Esîdlerin Şı'b'ına kadar dokuz mildir. 1258

Mekke Hareminin sınır taşlarını ilk önce diken, İbrahim aleyhisselamdı.

Ona, bu taşların dikileceği yerleri de, Cebrail aleyhisselam göstermişti. 1259

Yüce Allah'ın emriyle Kabe'yi yapma işini tamamladıktan sonra, İbrahim aleyhisselamla İsmail aleyhisselam, kendilerine hac amellerini göstermesi için, Allah'a yalvardılar (Bakara: 128).

Cebrail aleyhisselam, gelip İbrahim aleyhisselama hac amellerini gösterdi.

Haremin sınırlan üzerinde durdu ve o sınırlarda İbrahim aleyhisselamı da durdurdu.

İbrahim aleyhisselam, durduğu yerlere taşlar dizdi, işaretler koydu ve üzerlerine toprak çekti.

İsmail aleyhisselamın koyunları bu Harem sınırlan içinde otlarlar, yayılırlar, Harem sının dışına çıkmazlar, Harem'in her tarafından yayıla yayıla sınırların sonuna vardıkları zaman, oradan topluca geri dönerlerdi. 1260

Harem sınır taşlarını ilk defa onaran ve yenileyen de, İsmail aleyhisselam idi. 1261

Peygamberimiz aleyhisselamın dedelerinden Kusayy'ın zamanına kadar, Harem taşları yerlerinden kımıldatılmadı.

İsmail aleyhisselamdan sonra Harem sınır taşlarını onaran ve yenileyen, Kusayy olmuştur. 1262

-------------------------------------

1249. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 127.

1250. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 130, 131.

1251. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 300 (Ek Belge).

1252. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 131.

1253. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 309 (Ek Belge).

1254. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 131.

1255. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 309 (Ek Belge).

1256. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 131.

1257. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 309 (Ek Belge).

1258. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 131.

1259. Vâkıdî, Megâzî , c. 2, s. 842, Ezrakî , Ahbâru Mekke, c. 2, s. 127, 128.

1260. Ezrakî. Ahbâru Mekke. c. 2. s. 128.

1261. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 842.

1262. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 842, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 129.

Kureyş Müşriklerinin Harem Sınır Taşlarını Söktükten Sonra Yerine Koymaları

Musa b. Ukbe'nin bildirdiğine göre; Kuneyş müşrikleri Harem sınır taşlarını söktüler.

Müşriklerin bu davranışları Peygamberimiz aleyhisselamın çok ağırına gitti.

Cebrail aleyhisselam gelerek, Peygamberimiz aleyhisselama:

" Yâ Muhammedi Kureyşîlerin Harem sınır taşlarını sökmeleri her halde sana çok ağır geldi" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! " dedi.

Cebrail aleyhisselam:

" Amma, onlar bu sınır taşlarını yerlerine tekrar dikeceklerdir" dedi.

Çok geçmeden, Kureyş kabilesinden bir adamın bu işi bahis konusu ettiği, arkasından aynı kabileden bir adamın daha çıkıp bunu konuştuğu ve sonunda, Kureyş kabilelerinden birçok kimselerin bu işi konuşmaya başladıkları görüldü.

Hatta, içlerinden biri, onlara:

" Allah sizi Harem sayesinde aziz ve şerefli kılmış, tecavüzlerden korumuştu.

Siz ise, onun sınır taşlarını yerinden söküp çıkardınız!

Şimdi, Araplar sizi kapacaklardır! " dedi.

Meclislerde bunu konuşa konuşa sabahladılar.

Harem sınır taşlarını tekrar yerlerine diktiler.

Bunun üzerine, Cebrail aleyhisselam gelip Peygamberimiz aleyhisselama:

" Yâ Muhammedi Kureyşîler Harem sınır taşlarını tekrar yerlerine diktiler" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Cebrail! Taşları tam yerlerine dikebildiler mi?" diye sordu.

Cebrail aleyhisselam:

" Onların Harem sınır taşlarından diktikleri her bir taşı, yerlerine, kendileri değil, birer melek eliyle koydular! " dedi. 1263

Mekke fethedildikten sonra da, Peygamberimiz aleyhisselam, Temim b. Esed el-Huzâ?yi göndererek, H arem sınır taşlarını onartıp yenilettirdi. 1264

-------------------------------------

1263. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 128, 129.

1264. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 842, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 137, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 129.

Mekke Çevresindeki Putların Yok Edilmeleri İçin Birlikler Gönderilişi

Peygamberimiz aleyhisselam; Mekke'yi fethettikten sonra, Ramazan'ın yirmisine rastlayan Cuma günü, her tarafa askerî birlikler gönderdi ve İslâmiyete uymayan herşeyi değiştirmelerini onlara emretti.

1. Hişam b. Âs, 200 kişilik bir birlikle Yelemlem taraflarına,

2. Halid b. Saîd b. As, 300 kişilik bir birlikle Ürene taraflarına,

3. Halid b. Velid, arkadaşlarından 30 kişilik bir süvari birliğiyle Uzzâ putuna gitti. 1265

Uzzâ; Nahle'de, üç semüre (sakız) ağacından veya büyük dikili ağaçtan ibaret idi. 1266 Uzzâ'nın yanında da, Gatafanların taptıkları bir put bulunuyordu. 1267

Uzzâ'nın üzerine, birde ev yapılmıştı. Uzzâ'nın kapıcı ve bakıcıları orada otururlardı. 1263

Araplardan, Mekke'de oturup da Uzzâ'ya, sonra Lât'a, sonra Menat'a tapmayan yoktu. 1269 Kureyşîlere göre; putların en büyüğü Uzzâ, sonra Lât, sonra Menattı. 1270

Rivayete göre; bunların her birinde bir şeytan bulunur, kapıcı ve bakıcılarına görünür ve onlarla konuşurdu. 1271

Halkı Uzzâ'ya tapmaya davet edenler; Amrb. Rebia ve Haris b. Ka'b adındaki kişilerdi.

Amr b. Rebia, halka:

" Taif serin olduğu için Rabbiniz Taifteki Lâfta yazlar, Tihâme sıcak olduğu için de Nahle'deki Uzzâ'da kışlar! " derdi.

Uzzâ'ya tapmayı ilk benimseyen ve Kureyşîlere benimseten de, Amr b. Luhayy idi. 1272

Kendisi, kâhindi, cinle ilişkisi vardı. 1273

Uzzâ; Kureyşîlerle Beni Kinane ve Huzâaların ve bütün Mudarların Nahle bölgesindeki tapınakları idi. 1274

Benî Nasr, Cüşem, Sa'd b. Bekrier, 1275 Ganiyy ve Bâhileler de Uzzâ'ya taparlardı. 1276

Bununla beraber, Kabe'yi, tapınakların hepsinden üstün tutarlardı. Çünkü, onun Allah dostu İbrahim'in mabedi ve mescidi olduğunu bilirlerdi. 1277

Araplar, hac amellerini tamamladıkları ve Kabe'yi tavaf ettikleri zaman, Uzzâ'ya gidip onu da tavaf etmedikçe ihramdan çıkmazlar, onun yanında bir gün itikâfa girerler ve ihramdan öyle çıkarlardı. 1278

Uzzâ'nın kapıcıları ve bakıcıları Süleymlerden Şeyban oğulları olup, kendileri Hâşim oğullarının müttefiki idiler. 1279

Şeyban oğullarından son kapıcı ve bakıcı da, Dubay'a b. Haremiyyü's-Sülemî idi.

Yüce Allah, Peygamberimiz aleyhisselamı peygamber gönderip putlara tapmayı yeren âyetler indirerek putperestliği yasaklayıncaya kadar, Uzzâ'ya tapılmaktan geri durulmadı.

Uzzâ'ya dil uzatılması, Kureyş müşriklerinin çok ağırlarına gitti.

Ebu Uhayha Saîd b. Âs b. Ümeyye, ölümüyle sonuçlanan hastalığa tutulduğu zaman, Ebu Leheb b. Abdulmuttalib onu ziyarete varmış ve ağlar bulmuştu.

Kendisine:

" Ey Ebu Uhayha! Ne diye ağlıyorsun? Yoksa, öleceğine mi ağlıyorsun? Ölmekten kurtulunmaz ki?" deyince, Ebu Uhayha:

" Hayır! Ben öleceğime ağlamıyorum! Fakat, benden sonra Uzzâ'ya tapılmayacağından korkuyor ve buna üzülüyorum! " demişti.

Ebu Leheb:

" Vallahi, Uzzâya senin sağlığından dolayı tapılmıyordu ki, senin ölümünden sonra ona tapılmak bırakılsın! " dedi.

Bunun üzerine, Ebu Uhayha:

" Şimdi anladım ki; benim yerimi tutacak birisi var! " dedi.

Ebu Leheb'in Uzzâ'ya son derecedeki bu bağlılığı ve tapma tutkusu, kendisinin çok hoşuna gitti.

Ebu Leheb Uzzâ'nın kapıcı ve bakıcısı Eflah b. Nadrü's-Sülemî'yi de ölüm döşeğinde ziyaret edip kendisini üzgün görünce:

" Ben seni niye çok üzgün görüyorum?" demişti.

Eflah:

" Benim ölümümden sonra Uzzâ'ya hizmet edilmemesinden, bakılmamasından korkuyor ve üzülüyorum! " dedi.

Ebu Leheb, ona:

" Hiç üzülme! Senden sonra onun üzerine ben bulunur, onu görür, gözetirim! " diyerek söz verdi.

Bunun üzerine, Ebu Leheb, her kime rastlarsa:

" Eğer Uzzâ Muhammed'e ve dâvasına galebe çalarsa, ben bir elimi onun üzerinde bulunduruyorumdur!

Eğer Muhammed Uzzâ'ya galebe çalarsa-ki, galebe çalacağını hiç sanmıyorum-kendisi kardeşimin oğludur, beni sayar! " diye propaganda yapmaya başlamıştı. 1280

Uzzâ, Hüzeyllerin Mekke'ye iki gecelik uzaklıktaki Nahletü'ş-Şâmiye vadisinde bulunuyordu. 1281

-------------------------------------

1265. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 873, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 127.

1266. Ebu’l-Münzir Hişam , Kitâbu'l-esnâm, s. 25, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 127.

1267. İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 315, Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 116.

1268. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 116.

1269. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 118.

1270. Ebu’l-Münzir Hişam , Kitâbu'l-esnâm, s. 27.

1271. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1 , s. 127.

1272. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1 , s. 126.

1273. Ebu’l-Münzir Hişam , Kitâbu'l-esnâm, s. 54, Yâkût, c. 5, s. 367.

1274. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 1, s. 86, c. 4, s. 79, Ezrakî, c. 1, s. 126.

1275. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1 , s. 127.

1276. İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 315, İbn Hazm, Cemhere, s. 491.

1277. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 1, s. 85.

1278. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1 , s. 126.

1279. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 1, s. 86, c. 4, s. 79, Ezrakî, c. 1, s. 126.

1280. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 874, Ezrakî, c. 1, s. 128.

1281. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 277.

Halid b. Velid'in Uzzâ Putunu Kesişi

Peygamberimiz aleyhisselam, Halid b. Velid'i Uzzâ'ya göndereceği zaman, ona:

" Nahle vadisine git! Orada yanyana üç semüre ağacı bulacaksın! Onlardan birincisini kes! " buyurdu. 1282

Halid b. Velid, yanına arkadaşlarından otuz süvari alarak Nahle'ye gitti. 1283

İlk ağacı kesti. Oradaki putu kırdı. Mal anbarını da yaktı. 1284

Sonra, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına döndü. 1285

Peygamberimiz aleyhisselam, Halid b. Velid'e:

" Yıktin mı?" diye sordu.

Halid b. Velid:

" Evet yâ Rasûlallah! " dedi. 1286

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Birşey gördün mü?" diye sordu.

Halid b. Velid:

" Hayır! Birşey görmedim! " dedi. 1287

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Öyleyse, sen onu daha yıkamamışsın! Ona geri dön! 1288 İkincisini de kes! 1289 Yık onu da! " buyurdu.

Halid b. Velid, öfkeli bir halde geri dönüp Uzzâ'nın yanına vardı. Kılıcını sıyırdı. 1290

Uzzâ'nın kapıcı ve bakıcısı Dubay'a, Halid b. Velid'in geldiğini işitince, Uzzâ'nın üzerine bir kılıç asarak kendisi dağa çıktı. 1291

O sırada, kapkara, çırılçıplak, saçı başı darmadağınık, 1292 elleri boynunda, dişlerini gıcır-datan1293 bir kadın Halid b. Velid'in karşısına birden dikiliverince, Halid b. Velid'in sırtının tüyleri ürper-di 11294

Uzzâ'nın kapıcısı ve bakıcısı ise, Halid b. Velid'e bakarak:

" Ey Uzzâ! Haydi, yalan çıkarma! En şiddetli bir saldırışla Halid'in üzerine saldır! Başörtünü at ve cemren!

Ey Uzzâ! Eğersen bugün Halid'i öldürmezsen, zelil olarak geri dönecek ve Nasranîleştirileceksin! " diye bağırıyordu. 1295

Halid b. Velid, kılıcını sıyırmış olduğu halde, ona doğru vardı ve:

" Ey Uzzâ! Seni tanımak yok! Tenzih ve tasdik etmek de yok! Allah'ın seni alçalünış olduğunu görüyorum! " diyerek kılıçla vurup şeytan karıyı ikiye böldü. 1296

O zaman, o, kapkara bir kül haline geldi.

Halid b. Velid, Uzzâ ağacını da kesti.

Uzzâ'nın kapıcı ve bakıcısını da öldürdü. 1297

Sonra, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına döndü. Olan bitenleri haber verince, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! İşte o, Uzzâ'dır! 1298

Uzzâ, artık ülkenizde kendisine tapılmaktan temelli olarak umudunu kesmiştir. 1299

Bundan, sonra, Araplar için Uzzâ yoktur! Ona hiç tapılmayacaktir! " buyurdu. 1300

Halid b. Velid:

" Ey Allah'ın Resûlü! Haıınd olsun O Allah'a ki, bize İslâmiyet gibi yüce bir dini ikram ve ihsan etti de, bizleri helak olmaktan kurtardı. Ben, babamın yüz deve ve koyun içinden en iyisini seçerek götürüp Uzzâ için kestiğini ve onun yanında üç gün kaldıktan sonra sevine sevine yanımıza döndüğünü görürdüm.

Babamın hayatını tüketmiş ve ölüp gitmiş olduğu bu görüş ve inanışa, işitmez, görmez, zarar ve yarar vermez birtaş, ağaç parçası için kurbanlar keserek nasıl aldanmış olduğuna bakıyorum da, şaşıyorum! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bu, hiç şüphesiz, Allah'a ait bir iştir.

Onun doğru yolu kolaylaştırdığı kimse doğru yolu bulur, sapkınlığı kolaylaştırdığı kimse de sapkınlık içinde kalır! " buyurdu. 1301

Uzzâ'nın yıktırılması hadisesi, Hicreti 8. yılında, Ramazan'ın bitmesine beş gece kala vuku bulmuştur. 1302

-------------------------------------

1282. Ebu’l-Münzir Hişam , Kitâbu'l-esnâm, s. 25.

1283. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 783, Ezrakî. ûhbâru Mekke, c. 1, s. 127, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 145.

1284. İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 315.

1285. Vâkıdî, c. 3, s. 873, İbn Sa'd, c. 2, s. 145, Ebu'l-Münzir Hişam, s. 25.

1286. Vâkıdî, c. 3, s. 873, Ezrakî, c. 1 , s. 127.

1287. Vâkıdî, c. 3, s. 873, Ezrakî, c. 1 , s. 127, Ebu'l-Münzir, s. 25, İbn Sa'd, c. 2, s. 146.

1288. Vâkıdî, c. 3, s. 873, İbn Sa'd, c. 2, s. 146, Ezrakî, c. 1, s. 127.

1289. Ebu’l-Münzir Hişam , Kitâbu'l-esnâm, s. 25.

1290. Vâkıdî, c. 3, s. 873, İbn Sa'd, c. 2, s. 146, Ezrakî, c. 1, s. 127.

1291. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 79, Taberî, c. 3, s. 123, İbn Esîr, c. 2, s. 260.

1292. Vâkıdî, c. 3, s. 873, İbn Sa'd, c. 2, s. 146, Ezrakî, c. 1, s. 127.

1293. Ebu’l-Münzir Hişam , Kitâbu'l-esnâm, s. 25.

1294. Vâkıdı, c. 3, s. 873, Ezrakî, c. 1 , s. 127.

1295. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 79, Vâkıdî, c. 3, s. 873, Ebu'l-Münzir, s. 25, 26, Ezrakî, c. 1, s. 127.

1296. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 873, 874, Ebu'l-Münzir Hişam , s. 25, 26, Ezrakî, Nıbâru Mekke, c. 1, s. 127, 128.

1297. Ebu'l-Münzir Hişam, s. 26, Yâkût, c. 4, s. 117.

1298. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 874, Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 26, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 146, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 128.

1299. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 874, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 146, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1 , s. 128.

1300. Ebu’l-Münzir Hişam , Kitâbu'l-esnâm, s. 26.

1301. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 874, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 128.

1302. Vâkıdî, c. 3, s. 874, İbn Sa'd, c. 2, s. 145, Ezrakî, c. 1, s. 128.

Amr b. Âs'ın Süva' Putunu Yıkmaya Gönderilişi

Peygamberimiz aleyhisselam; Mekke'nin fethinden sonra, Mekke çevresindeki bölgelerde bulunan putları yıkıp ortadan kaldırmak, İslâmiyete aykırı herşeyi değiştirmek üzere her tarafa askerî birlikler gönderdiği sırada, 1303 Amr b. Âs'ı da Hüzeyllerin putu olan Süva'ı yıkmaya göndermişti. 1304

Süva'; Amr b. Luhayy'ın Cidde sahilinde bularak getirdiği ve Arapları tapmaya davet ettiği beş puttan birisi olup, Amr b. Luhayy onu Mudar b. Nizâr soyundan, davetini kabul eden Haris b. Temimü'l-HüzelPye vermişti.

Süva', Nahle vadisinde, Ruhatta idi. 1305

Ruhat; Yenbu' bölgesinde, Medine mülhakatından biryerdir. 1306

Yenbu' da, Mekke ile Medine arasındadır. 1307

Süva'ın kapıcı ve bakıcısı Benî Lihyanlardandı. 1308

Süva'ın kapıcı ve bakıcısının Hüzeyllerin Sahile oğullarından olduğu da rivayet edilir.

Süva' putuna, Benî Kinanelerle Hüzeyller, Müzeyneler ve Amr b. Kays b. Ayl anlar taparlardı. 1309

Süva' putunun bulunduğu yer, Mekke'ye üç mil uzaklıkta idi. 1310

Amr b. Âs der ki:

" Süva' putunun yanına kadar vardım. Yanında, kapıcı ve bakıcısı bulunuyordu.

Bana:

'Ne istiyorsun?' diye sordu. 1311

Ona:

'Süva'ı yıkmak istiyorum! ' dedim.

Bana:

'Onu yıkmak senin neyine gerek?' dedi. 1312

Ona:

'Süva'ı yıkmamı 1313 bana Resûlullah aleyhisselam emretti! 'dedim.

Bana:

'Onu yıkmaya senin gücün yetmez! ' dedi.

Ona:

'Ne için gücüm yetmez?' diye sordum.

Bana:

'O, senden kolayca korunur ve savunur! ' dedi.

Ona:

'Yazıklar olsun sana ki, hâlâ bâtıl ve boş şeylerle oyalanıp durmaktasın! Bu put işitir veya görür mü hiç?' dedim, ve yanına yaklaşıp onu kırdım.

Arkadaşlarıma da emrettim: Süva'ın mal deposunu yıktılar, ama onun içinde birşey bulamadılar.

Bakıcıya:

'Nasıl, gözünle de gördün mü?' dedim.

Bakıcı:

'Ben Allah'a boyun eğdim, Müslüman oldum! ' dedi." 1314

-------------------------------------

1303. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 873, Ezrakî. ûhbâru Mekke, c. 1, s. 127.

1304. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 870.

1305. Ebu’l-Münzir Hişam , Kitâbu'l-esnâm, s. 57, Yâkût, Mu'cemu'l-buldan, c. 3, s. 276.

1306. Ebu'l-MünzirHişam, s. 9, 10, Yâkût, c. 5, s. 450.

1307. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 450.

1308. Ebu’l-Münzir Hişam , Kitâbu'l-esnâm, s. 9, 10.

1309. İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 316, İbn Hazm, Cemhere, s. 492.

1310. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 207, Diyarbekrî, Târîhu’l-Hamîs, c. 2, s. 96.

1311. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 870, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 146.

1312. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 870.

1313. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 146.

1314. Vâkıdî, c. 2, s. 870, İbn Sa'd, c. 2, s. 146, Ezrakî, c. 1, s. 131, 132, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 2, s. 185, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 186.

Sa'd b. Zeyd el-Eşhelî'nin Menat Putunu Yıkmaya Gönderilişi

Peygamberimiz aleyhisselam; Fetihten sonra Mekke çevresindeki ülkelerde bulunan putları yıkıp ortadan kaldırmak ve İslâmiyete aykırı şeyleri değiştirmek üzere her tarafa askerî birlikler gönderdiği sırada. 1315 Sa'd b. Zeyd el-Eşhelî'yi de, Müşellel'de bulunan Menat putunu yıkmaya göndermişti. 1316

Menat; Evs ve Hazrec kabileleri ile Yesrib (Medine) halkından bunların dinine bağlı olanların putu olup, Kudeyd nahiyesinde, Müşellel'de dikili idi. 1317

Müşellel; Mekke ile Medine arasında, deniz sahilinde, Kudeyd'e kadar uzanan bir dağ olup, 1318 Medine'ye uzaklığı yedi mildir. 1319

Menat'ı ilk diken, Amr b. Luhayy idi.

Menat, Kudeyd'de, Hüzeyllere ait bir kaya idi. 1320

Menat, putların hepsinin en eskisi olup, onu Araplar mâbud edinmişlerdi.

Çocuklarına; Abdi Menat, Zeydi Menat gibi adlar takarlardı.

Hemen bütün Araplar, Menat'a tazimde bulunurlar ve onun çevresinde kurbanlar keserlerdi.

Evs ve Hazreclerle Mekke ve Medine'ye gelenler, yakın yerde bulunanlar da, Menat'a tazim ederler, ona kurbanlar keserlerdi, hediyeler sunarlardı.

Yalnız, Maadd'ın evladları, İsmail aleyhisselamın dininden kalanlara; Rebia ve Mudarlarda, kendi dinlerinden kalanlara bağlı kalmışlardır.

Menat'a, Evs ve Hazrecler kadar sarılan ve tazimde bulunan bir cemaat yoktu. 1321

Menat, Ezd kabilesiyle Gassan kabilesinin de putu idi.

Bu kabileler Menafi ziyaret ederler, ona tazimde bulunurlardı. 1322

Sa'd b. Hüzeym ve Kudâalarda Menat'a taparlardı. 1323

Evs ve Hazreclerle Medinelilerden ve başkalarından bunların dininde bulunanlar, haccederler, halk ile birlikte bütün vakfeleri yaparlar, fakat başlarını tıraş ettiremezlerdi.

Hacdan dağıldıkları zaman, Menat'a giderek başlarını onun yanında tıraş ettirirler, onun yanında kalırlar, böyle yapmadıkça, haclarını tamamlanmış saymazlardı. 1324

Menat'ın kapıcı ve bakıcısı, Ezd kabilesinden Gatarif idi. 1325

Peygamberimiz aleyhisselam, Sa'd b. Zeyd'i, 20 süvari ile birlikte, bu Menat'ı yıkmaya gönderdi. 1326

Menat'ı yıkmaya gidenlerin başında, Hazret-i Ali'ninl327 veya Ebu Süfyan b. Harb'in gönderildiği de rivayet edilir. 1323

Sa'd b. Zeyd, Menat'ın yanına kadar vardı.

Menat'ın kapıcı ve bakıcısı, Sa'd'a:

" Ne yapmak istiyorsun?" diye sordu.

Sa'd:

" Menat'ı yıkmak istiyorum! " dedi.

Menat'ın kapıcı ve bakıcısı:

" Sen bunu yapabilecek misin?! " dedi.

Sa'd b. Zeyd Menata doğru varınca, Menat'tan, kapkara, çırılçıplak, saçı başı darmadağınık bir karı çıkıp göğsünü dövmeye ve bağırmaya başladı!

Menat'ın kapıcı ve bakıcısı, ona:

" Menat'ı yanına al da, sana karşı gelenleri parçala! " dedi.

Sa'd b. Zeyd, kılıçla vurup kara karıyı öldürdü. Arkadaşlarıyla da, varıp Menat'ı da yıktılar.

Menat'ın mal deposunda birşey bulamadılar.

Sonra, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına döndüler.

Bu hadise, Ramazan'ın bitmesine altı gün kala vuku bulmuştur. 1329

-------------------------------------

1315. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 873, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 127.

1316. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 870, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 146, 147.

1317. İbn İsnak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 87, 88, Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnam, s. 13,

1318. Ebu’l-Münzir Hişam , s. 13, Yâkût, Mu'cemu'l-buldan, c. 5, s. 136.

1319. Yâkût, Mu'cemu'l-buldan, c. 5, s. 204.

1320. Ezrakî. Ahbâru Mekke, c. 1, s. 125, Yâkût, c. 5 s. 204.

1321. Ebu'l-Münzir Hişam , Kitâbu'l-esnam, s. 13, Yâkût, c. 5, s. 204, 205.

1322. Ezrakî, c. 1, s. 125, Yâkût, c. 5, s. 204.

1323. İbn Habib, Kitâbu'l -m uhabber, s. 316.

1324. Ebu'l-Münzir Hişam , Kitâbu'l-esnam, s. 14.

1325. İbn Habib, Kitâbu'l-m uhabber, s. 316.

1326. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 6, c. 2, s. 870, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 147, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 260, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 2, s. 185.

1327. İbn İshak, İbn Hişam, c. 1, s. 88, Ebu'l-Münzir Hişam, s. 15, Yâkût, c. 5, s. 205.

1328. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 88.

1329. İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 147, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 185, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 186, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 208.

Amr b. Selimetü'l-Cermî'nin Müslüman ve Küçük Yaşta Kavminin İmamı Oluşu

Amr b. Selimetü'l-Cermî der ki:

" Biz, halkın yol uğrağı olan1330 bir su başındal331 bulunuyorduk. Gelen geçen kervanlar, 1332 Resûlullah aleyhisselamın yanından dönen insanlar bize uğrarlardı. 1333

Biz de, onlara:

'Ne oluyor insanlara? Ne oluyor insanlara? Ne yapıyor şu zât?1334 Ne oldu şu iş?' diye sorardık. 1335

Onlar da:

Kendisini Allah'ın peygamber olarak gönderdiği ve kendisine şu şu âyet veya sûreleri vahyettiği söyleniyor! ' derlerdi. 1336

Ben de, onların yanına sokulur. 1337 o kelamları (Kur'ân-ı Kerîm âyet veya sûrelerini)1338 din-ler, 1339 ezberlerdi m. 1340

Onlardan, dinleyip de ezberlemediğim yoktu.

Böylece, Kur'ârvı Kerîm'den pek çok âyet ve sûreleri ezberlemiştim. 1341

Sanki, onlar kalbime yapışmış bulunuyordu. 1342

Arap kabileleri halkı, Müslüman olmak için, Mekke'nin fethini bekliyorlar ve:

'Onu kavmi olan Kureyşîlerle başbaşa bırakınız!

Eğer o kavmine galebe çalarsa, kendisi, hiç şüphesiz, gerçekten peygamberdir! ' diyorlardı.

Mekke, fâtihleri tarafından fethedilince, bütün Arap cemaatleri Müslüman olmaya koşuştular. 1343

Temsilci olarak bir adam geliyorve:

'Yâ Rasûlallah! Ben filan oğullarının elçisi ve temsilcisiyim. Müslüman olmak için sana geldim! ' diyordu. 1344

Babam Selime de, kavmimle birlikte, Müslüman olmaya koştu. 1345 Allah'ın oturmasını dilediği kadar, Resûlullahın yanında oturdu. 1346

Sonra da:

'Bize namazı kim kıldıracak?' diye sordular.

Resûlullah aleyhisselam:

'Sizin Kur'ân'ı en çok bileniniz size imamlık etsin, namazınızı kaldırsın! ' buyurdu. 1347

Babam, Resûlullah aleyhisselamın yanından dönüp gelince, kabile halkına:

'Vallahi, ben size gerçekten peygamber olan bir zâtın yanından geliyorum 1343 ki, o, şöyle şöyle yapmanızı size emrediyor, şundan şundan da sizi nehyediyor. 1349

'Filan namazı şu vakitte, filan namazı şu vakitte kılacaksınız! Namaz vakti gelince, biriniz ezan okusun ve Kur'ân'ı en çok bileniniz de, size imamlık etsin! ' buyurdu' dedi.

Kabile halkı, baktılar İçlerinde Kur'ân'ı benden çok bilen bir kimse bulamadılar.

Çünkü, ben, Kur'ân'ı, uğrayan kervan halkından dinleyip ezberlemiş bulunuyordum. 1350 Bunun için, kabile halkı beni önlerine, imamlığa geçirdiler.

Halbuki, ben o zaman altı-yedi yaşlarında idim.

Üzerimde de, elbise olarak yalnız bir bürde, bürgü vardı.

Rükûa veya secdeye vardığım zaman, yukarı toplanıp edeb yerim açılırdı.

Kabilemizden, yaşlı bir kadın, bu hali görünce:

'(Kur'ân okuyucunuzun, imamınızın) ud, edeb yerini bize örtülü tutmayacak mısınız?! ' dedi.

Bunun üzerine, satın aldıkları Bahreyn kumaşından, bana bir gömlek (cübbe) biçip diktiler.

Ben, buna sevindiğim kadar, hiçbir şeye sevinmemişimdir! " 1351

-------------------------------------

1330. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 7, s. 89, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 95.

1331. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 7, s. 89.

1332. İbn Sa'd, c. 7, s. 89, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 30, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 95.

1333. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 30, 71.

1334. Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 95.

1335. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 7, s. 89.

1336. İbn Sa'd, Tabakât, c. 7, s. 89, Buhâıİ, Sahih, c. 5, s. 95.

1337. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 71.

1338. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 95.

1339. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 30.

1340. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 30, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 95.

1341. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 7, s. 89.

1342. İbn Sa'd, Tabakât, c. 7, s. 89, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 95.

1343. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 89, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 95, 96.

1344. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 30.

1345. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 30, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 96.

1346. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 7, s. 90.

1347. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 71.

1348. İbn Sa'd, Tabakât, c. 7, s. 90, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 96.

1349. İbn Sa'd, Tabakât, c. 7, s. 90.

1350. İbn Sa'd, Tabakât, c. 7, s. 90, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 96.

1351. İbn Sa'd, Tabakât, c. 7, s. 90, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 30, Buhârî, c. 5, s. 96.

Halid b. Velid'in Benî Cezîmelere Gönderilişi

Peygamberimiz aleyhisselam; Allah'a imana davet etmek üzere, Mekke çevresindeki bazı kabilelere askerî birlikler göndermişti. 1352

Halid b. Velid, Uzzâ'yı yıkıp Mekke'ye dönünce, Peygamberimiz aleyhisselam onu da Muhacirler ile Ensarve BenîSüleymden 350 kişilik askerî bir birliğin başına geçirerek Benî Cezîmelere gönderdi. 1353

Halid b. Velid onları sadece İslâmiyete davetle iktifa edecek, çarpışma yapmayacaktı. 1354

Benî Cezîme b. Âmir b. Abdi Menat b. Kinaneler. 1355 Mekke'nin aşağı tarafında, bir gecelik uzaklıktaki Yelemi em nahiyesinde, 1356 Gumeysâ diye anılan sularının başında oturmakta idiler. 1357

Halid b. Velid, askerleriyle birlikte Benî Cezîmelerin yurduna vanp dayandı. 1353

Benî Cezîmeler, Müslümanları görünce, silahlandılar. 1359 Çarpışmaya kalktılar, karşı koymanın en şiddetli siyle karşı koydular.

Halid b. Velid; ikindi, akşam ve yatsı namazlarına kadar bekledi.

Ezan sesi işitilmeyince, üzerlerine saldırdı. Onlardan, öldürülenler öldürüldü. Esir edilenler de esir edildiler.

Benî Cezîmeler, sonradan, kendilerinin Müslüman olduklarını iddia ettiler. 1360

Abdullah b. Ebi Hadrad der ki:

" Gumeysâ günü, Benî Cezîmelere baskın yapıldığı sırada, süvarilerin arasında ve Halid b. Velid'in yanında idim.

Onlardan bir adamla karşılaştık. Adamın yanında da bir kadın vardı.

Adam, kadından dolayı çarpışarak, onu dağa çıkardı.

Başka bir adamla karşılaştık. Onun yanında da bir kadın bulunuyordu.

Adam, kadından dolayı çarpışarak onu dağa çıkarmayı başardı.

Halid b. Velid:

'Artık onların ardına düşmeyiniz! ' dedi. 1361

Müslümanlar, hevdeçli develer üzerindeki kadınları genç bir adamın dağa doğru çekip götürdüğünü görmüşlerdi.

Halid b. Velid:

'Şunlara yetişiniz! ' diye emretti.

Müslümanlardan bazıları, onların ardına düştüler ve onlara yetiştiler.

Genç adam, Müslümanları görünce, yolda durdu." 1362

Müslümanlar kendisinin yanına varınca, recez söyleyerek Müslümanlarla çarpışmaya girişti. Hayli çarpıştıktan sonra, öldürüldü. Kadınlara yetişildi.

Müslümanlar, yine, önceki gibi bir delikanlı ile karşılaştılar.

Delikanlı, recez söyleyerek çarpışmaya başladı.

O da öldürüldü.

Müslümanlar, hevdecin içinde, parlak yüzlü, sararmış benizli, bitkin bir genç adam buldular. 1363

Ona:

İslâm ol! " dediler.

Genç adam:

" İslâmiyet ne demektir?" diye sordu.

İslâmiyetin ne olduğu, ona anlatıldı.

Kendisinin İsiâmiyetten hiç haberi olmadığı anlaşıldı. 1364

Ona:

" Sen kâfir misin?" ' diye sordular. 1365

Genç adam:

" Sizin istediğinizi yapmazsam 1366 bana ne yapacağınızı öğrenebilir miyim?" diye sordu. 1367

Müslümanlar

" Kâfir isen, 1368 seni öldürürüz! " dediler. 1369

" Siz bana bir iyilik yapsanız olmaz mı?" diye sordu.

Müslümanlar

" Ne imiş o iyilik?" dediler.

Genç adam:

" Beni, şu vadinin aşağısındaki hevdeçli kadınlara ulaştırdıktan sonra öldürünüz! " dedi.

Müslümanlar

" Olur! Öyle yapalım! " dediler. 1370

Elleri bağlı genç, Abdullah b. Ebi Hadrad'a:

" Ey delikanlı! " diye seslendi. Kendisi, Abdullah b. Ebi Hadrad'la yaşıt gibi idi.

Abdullah b. Ebi Hadrad, ona:

" Benden ne istiyorsun?" diye sordu.

Genç adam:

" Sen ellerimin bağını çözsen, beni şu kadınların yanına kadar götürsen de, onlarla olan işimi bitirdikten sonra beni geri çevirip yapmak istediğinizi yapsanız olmaz mı?" dedi.

Abdullah b. Ebi Hadrad:

" Vallahi, senin istediğin şey kolaydır! " diyerek, hemen ellerini çözüp onu kadınların yanına götürdü.

Genç adam, kadınların yanında durdu1371 ve:

" Selamlarım seni Hubeyş! 1372 Artik, tükendi, bitti yaşayış! Benim suçum yok! " dedi 1373 ve ona bir şiir söyledi. 1174

Kadın:

" Sana da, yedi, sekiz, dokuz, on kere selamlar olsun ve bu selamlar tek çift olarak uzayıp gitsin! " dedi. 1375

Bundan sonra, genç adamın boynu vuruldu.

Kadın, gelip onun cesedinin üzerine kapandı, onu öpmeye başladı 11376

Kadın, bir-iki kere hıçkırdıktan sonra, orada can verdi.

Müslümanlar Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelip bu hadiseyi anlattıkları zaman, Peygamberimiz aleyhisselam:

" İçinizde, hiç mi bir merhametli adam yoktu?! " buyurdu. 1377

Rivayete göre; Benî Cezîmelere:

" İşte, bu gelen Halid b. Velid ve yanındakiler de Müslümanlardır! " denilmişti. 1378

Halid b. Velid, Benî Cezîmelerden silaha sarılmış olanlara:

" Siz, nesiniz?1379 Müslüman mısınız, 1380 yoksa kâfir misiniz?" diye sordu. 1381

Benî Cezîmeler

" Eslemnâ! Müslüman olduk! " demeyi beceremediler de; 1382

" Sabbe'nâ! Sebbe'nâ! Biz, bir dinden çıkıp diğer bir dine girdik! " dediler. 1383

Başka rivayete göre:

" Biz Müslüman bir cemaatiz, namaz kılıp duruyoruz!

Muhammed'in peygamberliğini doğrulamış, meydanlarımızda mescidler yapmış bulunuyoruz, oralarda ezanlar da okuyoruz! " dediler.

Halid b. Velid:

" Ya üzerindeki silahlar ne oluyor?" diye sordu.

Benî Cezîmeler

" Araplardan bir cemaatle aramızda düşmanlık vardır. Sizin onlar olduğunuzu sandık, korktuk! 13&4

Kendimizi İslâmiyete karşı olanlardan koruyalım diye1385 silahlarımızı üzerimize aldık! " dedil-er. 1386

Halid b. Velid onların mazeretlerini kabul etmedi. 1387 Gerçekten Müslüman olduklarına kanaat getiremedi. 1388

Onlara:

" Silahı, çarpışmayı bırakınız 1389 Tüm insanlar Müslüman olmuşlardır" dedi. 1390

İçlerinden, Cahdem adındaki kişi:

" Yazıklar olsun size ey Cezîme oğulları! Vallahi, bu, Halid'dir! 1391

Muhammed, Müslüman olduğunu söyleyip duran bir kimseyi araştırmaz.

Halbuki, biz, Müslüman olduğumuzu söylüyoruz.

Bu Halid, Müslümanlara yapılmak istenilmeyen şeyi bize yapmak istiyor!

O, silahlı iken bize yapamayacağı şeyi, bize esirlikte yapacak! 1392

Silahı bırakmanın arkasından esirlik gelecek, 1393 esirliğin arkasından da1394 kılıç, 1395 boyunların vurulması gelecek!

Vallahi, ben silahımı elimden hiçbir zaman bırakmam, teslim olmam! " dedi. 1396

Benî Cezîmelerden bir kısmı Cahdem'in görüşünü benimsedilerve Halid b. Velid'e;

" Hayır! Vallahi, silahı bırakmanın sonu, ancak öldürülmektir!

Bizim ne sana, ne de yanındakilere güvenimiz vardır! " dediler.

Halid b. Velid:

" Teslim olmadıkça, sizin için eman yoktur! " dedi. 1397

Benî Cezîmelerden bazıları ise, Cahdem'e:

" Ey Cahdem! Sen bizim kanlanmızın dökülmesini mi istiyorsun?!

Halk teslim oldular ve silahlarını bıraktılar. Savaş bırakıldı. Halk emniyet ve selamete erdi. 1398

Sana Allah'ı hatırlatırız! Bize aykırı davranma! " dediler.

Cahdem, kılıcı bırakmaktan kaçındı.

Cahdem'e:

" Biz Müslümanız. Halk teslim olmuştur.

Muhammed, Mekke'yi fethetmiş bulunuyor.

Halid'den ne diye korkacağız?" dediler.

Cahdem:

" Amma vallahi, siz, bilmediğiniz, eskiden kalma hınç ve kinlerle tutulup cezalandırılacaksınız! " dedi. 1399

Hep birden üzerine düşünce, Cahdem'e de silahını bıraktırdılar. 1400

Benî Cezîmeler Halid b. Velid'in verdiği eman sözü üzerine silahlarını bırakınca, 1401 H alid b. Velid:

" Onları esir ediniz! " diye emir verdi.

Cahdem:

" Ey kavmim! O, Müslümanlardan bir kavmi esir etmek mi istiyor?!

O, ancak, yapılmayacak birşeyi yapmak istiyor!

Artık herşey bitti.

Siz bana aykırı davrandınız, sözümü dinlemediniz.

Vallahi, onun yapacağı şey, kılıçtan geçirmektir! " dedi. 1402

Benî Cezîmelerden bir kısmı teslim oldukları zaman, ötekileri etrafa dağılmışlardı. 1403

Halid b. Velid, teslim olan Benî Cezimelerin ellerinin boyunlarına bağlanmasını emretti, bağlandı. 1404

Elleri boyunlarına bağlanınca, kendileri, Müslümanlardan her birine, birer ikişer teslim edildi. 1405

Cahdem, Halid b. Velid'in Benî Cezîmelere yaptığı muameleyi görünce:

" Ey BenîCezîme! Başınıza gelen şeyi ben size önceden haber vermiş, sizi uyarmıştım! " dedi. 1406

Benî Cezîmeler, geceyi bağlanmış olarak geçirdiler.

Sabah vakti olunca, Müslümanlarla konuştular; namazlarını kıldıktan sonra, tekrar bağlandılar.

Bunun üzerine, Müslümanlar, aralarında anlaşmazlığa düştüler.

İçlerinden birisi:

" Biz onları esir etmek istemiyoruz.

Onları Peygamber aleyhisselama götüreceğiz! "

Başka birisi:

" Bakalım sözümüzü dinleyecek mi?" diyordu.

O sırada, Halid b. Velid:

" Herkes, yanındaki esirin kılıçla boynunu vursun! " diyerek seslendi.

Benî Süleymler, ellerindeki her esirin hemen boynunu vurdular.

Muhacirlerle Ensarise, kendilerine teslim edilmiş olan esirleri saldılar.

Ensardan Seleme der ki:

" Halid b. Velid'le birlikte bulunuyordum.

Elimdeki esiri salıp, kendisine:

'Nereyi istersen, oraya git! ' dedim.

Ensardan olanlarda, yanlarındaki esirleri saldılar, serbest bıraktılar." 1407

Abdullah b. Ömer de:

" Halid, 'Herkes, yanındaki esirin boynunu vursun! ' diye seslenince: 1408

'Vallahi, ben esirimi öldürmem! Arkadaşlarımdan olan kişiler de esirlerini öldürmezler! ' dedim. 1409 Esirimi hemen saldım! " demiştir. 1410

Ebu Beşîrü'l-Mâzinî de, esiri ile aralarında geçeni şöyle anlatır:

" Benî Cezîmelerden yanımda bir esir bulunuyordu.

Halid b. Velid:

'Herkes, yanındaki esirin boynunu vursun! ' diyerek seslenince, boynunu vurmak için, kılıcımı sıyırdım.

Esir bana:

'Ey Ensârî kardeş! Sen bu işi kendiliğinden yapma! Kavmine bak! ' dedi.

Baktım ki; Ensar, esirlerini salmışlar!

Esirime:

'Haydi, sen de nereye istersen git! ' dedim.

Esir

'Allah sizi mübarek kılsın!

Fakat, bize sizden daha yakın olan kimseler [Benî Süleymler] bizi hiç acımadan öldürdüler! ' dedi.

Halid b. Velid, Muhacirlerle Ensarın esirleri salmalarına kızdı.

O zaman, Ebu Useydü's-Sâidî, Halid b. Velid'e:

'Allah'tan kork! Vallahi biz Müslüman bir cemaati öldürmeyiz! ' dedi.

Halid b. Velid, ona:

'Sen onların Müslüman olduklarını ne biliyorsun?' diye sordu.

Ebu Useydü's-Sâidî:

'Onların Müslüman olduklarını söylediklerini işittik.

Şu mescidler de onların meydanlarında bulunuyor ya! ' dedi." 1411

Ebu Katâde de:

" Seher vakti, Halid:

'Herkes, yanında olan esiri öldürsün! ' diye seslenince, esirimi saldım!

Halid'e:

'Allah'tan kork! Sen, bu davranışınla, ancak bir ölüşündür!

Bunlar, hiç şüphesiz, Müslüman bir cemaattirler! ' dedim.

Halid b. Velid:

'Ey Ebu Katâde! Senin onlar hakkında hiçbir bilgin yoktur! ' dedi.

Halid, onlar hakkında ancak içinde taşıdığı kin ve peşin hükme göre konuşmuştu" demiştir. 1412

-------------------------------------

1352. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 70, 71, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 875.

1353. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 875, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 147, Taberî, Târîh, c. 3 s. 123, İbn Seyyid, UvOnu'l-eser, c. 2, s. 185, İbn Kayvım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 186.

1354. Vâkıdî, c. 3, s. 875, İbn Sa'd, c. 2, s. 147. Taberî, c. 3, s. 123, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 113, 114, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 255, İbn Seyyid, c. 2, s. 185, Zehebî, Megâzî s. 472, İbn Kayyım, c. 2, s. 186, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 45.

1355. İbn İshk, İbn Hişam, c. 4, s. 71, Taberî, c. 3, s. 123.

1356. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 185.

1357. Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 114, İbn Esîr, c. 2, s. 255.

1358. Vâkıdî, c. 3, s. 875, İbn Sa'd, c. 2, s. 147, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 97.

1359. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 71, Vâkıdî, c. 3, s. 883, Taberî, c. 3, s. 124, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 313.

1360. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 883.

1361. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 148.

1362. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 256, 257.

1363. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 256, 257.

1364. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 315.

1365. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 149.

1366. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 315.

1367. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 149.

1368. Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 315.

1369. İbn Sa'd, c. 2, s. 149, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 315.

1370. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 257.

1371. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 76, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 877, 878, Taberî, Târîh, c. 3, s. 125.

1372. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 76, Vâkıdî, c. 3, s. 879, İbn Sa'd, c. 2, s. 149, Taberî, c. 3, s. 125.

1373. Vâkıdî, c. 3, s. 879, İbn Sa'd, c. 2, s. 149.

1374. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 76, Vâkıdî, c. 3, s. 879, İbn Sa'd, c. 2, s. 149, Zehebî, Megâzî, s. 473, 474.

1375. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 77, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 149, Taberî, Târîh, c. 3, s. 125, Zehebî, Megâzî, s. 473, 474, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 315.

1376. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 77, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 880, Taberî, c. 3, s. 125, Zehebî, s. 473, 474, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 315, 316.

1377. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 116, 118, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 187, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 316, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 99.

1378. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 875.

1379. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 147.

1380. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 875.

1381. Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 210.

1382. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2. 150.

1383. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 73, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 150.

1384. Vâkıdî, c. 3 s. 875, İbn Sa'd, c. 2, s. 147.

1385. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 875.

1386. Vâkıdî, c. 3, s. 875, İbn Sa'd, c. 2, s. 147.

1387. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 98.

1388. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 314.

1389. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 71, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 875, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 147 İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 255.

1390. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 71, İbn Esîr, c. 2, s. 255, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 313.

1391. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 71, Vâkıdî, c. 3, s. 875, 876, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 313.

1392. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 876.

1393. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 71.

1394. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 71, Vâkıdî, c. 3, s. 876.

1395. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 876.

1396. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 71, Taberî, Târîh, c. 3, s. 124, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 313.

1397. Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 3, s. 210.

1398. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 71, Taberî, c. 3, s. 124, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 313.

1399. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 876.

1400. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 71, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 876, Taberî, Târîh, c. 3, s. 124, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 313.

1401. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 71, Taberî, c. 3, s. 124, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 313.

1402. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 876.

1403. Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 3, s. 210.

1404. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 72, Vâkıdî, c. 3, s. 876.

1405. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 876.

1406. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 73.

1407. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 876.

1408. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 877.

1409. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 151.

1410. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 877.

1411. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 877.

1412. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 881.

Peygamberimiz aleyhisselamın Benî Cezîmelere Yapılandan Üzüntü Duyuşu ve Allah'a Sığınışı

Beni Cezimilerden olup ölümden kurtulan bir adam Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelerek başlarına geleni Peygamberimiz aleyhisselama haber verince 1413 Peygamberimiz aleyhisselam ellerini havaya kaldırıp 1414 iki kere: 1415

" Allah’ım! Halid b. Velid’ in yaptığı şeyden beri, uzak olduğumu Sana arzederim! Diyerek Allaha sığındı. 1416

Sonra da:

" Onu zorlayıp bundan vazgeçirecek bir kimse yok mu idi?! " diye sordu.

Haberi getiren zât:

" Evet vardı. Ak tenli, orta boylu bir adam ona karşı koydu.

Fakat, Halid onu azarladı, o da sustu.

Endamı düzgün olmayan, uzun boylu bir adam da ona karşı koymak istemişti" dedi.

Hazret-i Ömer:

Ya Resûlallah! İlki benim oğlum, diğeri de Ebu Huzeyfe’nin azadlısı Salim’dir. ! dedi. 1417

Rivayete göre; Beni Cezimilerden öldürülenlerin sayısı otuza yakındı. 1418

Peygamberimiz aleyhisselam Hazret-i Ali’yi çağırdı ve:

" Ey Ali! Şu kavmin (Beni Cezimilerin) yanına git! İşlerini hallet! Cahiliye çağındaki davaları ayaklarının altına al, hükümsüz Sa'y." Buyurdu. 1419

 Peygamberimiz aleyhisselam, Mekke fethedildiği zaman, Kureyşlilerden Abdullah b. Ebi Rebia ile Safvan b, Ümeyye ve Huvaytıb b. Abdulluzâ’dan, ordu ihtiyacı için, ödünç olarak mühim miktarda para almıştı. 1420

Hazret-i Ali, yanına bu paralardan mühim miktarda alarak, Beni Cezimilerin yurduna vardı.

Halid b. Velid’ in öldürmüş, öldürtmüş olduğu kimselerin diyetlerini (kan bedelerini) ödedi.

Kan bedelerinden veya iğtinam edilmiş ya da ziyaa uğratılmış-köpek yalaklarına varıncaya kadar- bütün malların bedellerini kendilerine ödendi.

Onların ödenmedik hiçbir alacakları kalmadı. 1421

Hazret-i Ali Beni Cezimilerin yurdundan ayrılacağı sırada, onlara:

" kan veya mal bedelinden, size ödemediğim bir alacağınız kaldı mı?" diye sordu.

Beni Cezimiler:

Hayır! Dediler.

Hazret-i Ali:

" Şu yanımda kalan paraları da, Resûlallah aleyhisselamın bilmediği ve sizin bilmediğiniz şeylerden dolayı, Resûlallah aleyhisselam edına size veriyorum! Dedi, verdi. Peygamberimiz aleyhisselamın yanına döndü. 1422

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Ali ne yaptın?" diye sorunca, Hazret-i Ali :

Ya Resûlallah! Müslüman bir kavmin yanına vardık. Onlar meydanlarına mescidler yapmışlar.

Halid’in öldürmüş, öldürtmüş olduğu herkesin diyetlerini diyetlerini ödedeim. Ve köpeklerinin yalaklarına varıncaya kadar onlara ödeme yaptım.

Yanımda bir miktar para artmış, kalmıştı.

Onlara:

" Resûlallah aleyhisselamın bilmediği ve sizin bilmediğiniz şeylere karşılık olarak , Resûlallah aleyhisselam tarafından size ihsan edilmiştir! dedim." dedi. 1423

Resûlallah aleyhisselam:

" çok iyi yapmış, isabet etmişsin! 1424

Ben Halid’ e adam öldürtmeyi emretmemiş, ancak onları İslamiyete davet etmesini emretmiştim" buyurdu. 1425

-------------------------------------

1413. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 72, Taberi, Tarih, c. 3, s. 124, Ebu’l Fida , el-Bidaye ve’n nihaye, c. 4, s. 313.

1414. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 71, Vakıdi, Meğâzi, c. 3, s. 881, İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 148, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 1511, Taberi, c. 3, s. 124, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 114, İbn Esir, Kamil, c. 2, s. 256, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 186, Zehebi Megazi, s. 472, Ebu’l Fida , el-Bidaye ve’n nihaye, c. 4, s. 313, İbn Kayyım, Zâdu’l-mead, c. 2, s. 186.

1415. Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 114, İbn Esir, c. 2, s. 256, İbn Seyyid, c. 2, s. 186, Zehebi s. 472, Zürkani , Mevabihu’l-ledünniye, Şerhi , c. 3 , s. 83.

1416. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 72, Vakıdi, c. 3, s. 881, , İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 148, A. b. Hanbel c. 2, s. 151, Taberi, c. 3, s. 124, İbn Esir, c. 2, s. 256, İbn Seyyid, c. 3, s. 186, Zehebi s. 472, Ebu’l Fida , c. 4, s. 313.

1417. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 72, Ebu’l Fida , c. 4, s. 313.

1418. Vakıdi, Meğâzi, c. 3, s. 884.

1419. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 72, 73, Vakıdi, c. 3, s. 882, Taberi, c. 3, s. 124, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 114.

1420. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 74, Taberi, c. 3, s. 124, İbn Esir, c. 2, s. 256, İbn Seyyid, Uyun c. 2, s. 186

1421. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 72, 73, Vakıdi, Megazi, c. 3, s. 882, Taberi, Tarih, c. 3, s. 124, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 114, 115, Zehebi, Megazi, s. 473, Ebu’l Fida , el-Bidaye ve’n nihaye, c. 4, s. 313.

1422. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 73, Taberi, c. 3, s. 124, Beyhakî, c. 5, s. 115, İbn Esir, Kamil c. 2, s. 256, Zehebi, s. 473, Ebu’l Fida , c. 4, s. 313.

1423. Vakıdi, Megazi, c. 3, s. 882.

1424. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 73, Vakıdi, c. 3, s. 882, Taberi, c. 3, s. 124, Beyhakî, c. 5, s. 115, İbn Esir, c. 2, s. 256, Zehebi, s. 473, Ebu’l Fida , c. 4, s. 313.

1425. Vakıdi, Megazi, c. 3, s. 882.

Abdurrahman b. Avf'ın Halid b. Velid'i Kınaması ve Onunla Tartışması

Abdurrahman b. Avf, Halici b. Velid'i çok kınadı ve:

" Ey Halid! Sen Cahiliye çağının işini 1426 İslâmiyette işledin! ?" deyince, Halid b. Velid:

" Ben senin babanın öcünü aldım 11427 Onları senin babana karşı tutup cezalandırdım! " dedi. 1428

Abdurrahman b. Avf:

" Vallahi, yanılıyorsun!

Ben babamın katilini kendi elimle öldürmüşümdür. 1429

Buna Osman b. Affan'ı şahit tutuyorum" dedi ve Hazret-i Osman'a dönerek:

" Allah aşkına söyle! Babamın katilini benim öldürdüğümü sen bilmiyor musun?" dedi.

Hazret-i Osman:

" Allah için, evet!

Biliyorum! " dedi.

Bunun üzerine, Abdurrahman b. Avf, Halid b. Velid'e:

" Fakat, sen amcan Fâke b. Mugîre'nin öcünü aldın! 1430

Yazıklar olsun sana ey Halid! Faraza ben babamın katilini öldürmemiş olsaydım, sen, benim Cahiliye çağındaki babama karşı Müslüman bir kavmi nasıl öldürebilirsin?! " dedi.

Halid b. Velid:

" Onların Müslüman olduklarını sana kim haber verdi?" dedi.

Abdurrahman b. Avf:

" Senin onları mescidler yapmış, Müslüman olduklarını söyler halde bulduğunu, sonra da onları tutup kılıçtan geçirdiğini, birlik halkının hepsi haberverdiler" dedi. 1431

Bunun üzerine, Halid b. Velid, mazeret olarak:

" Abdullah b. Huzâfetü's-Sehmî, 'Resûlullah aleyhisselam; onlar İslâmiyetten kaçınırlarsa kendileriyle çarpışmanı sana emretmiştir' diyerek bunu bana emretmedikçe, çarpışma yapmadım! " dedi. 1432

-------------------------------------

1426. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 73, Vâkıdî, c. 3, s. 880, Taberî, c. 3, s. 124.

1427. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 74, İbn Esîr, c. 2, s. 256, İbn Seyyid, c. 2, s. 186, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 314.

1428. Vâkıdî, c. 3, s. 880.

1429. İbn İshak, İbn Hişam. Sîre, c. 4, s. 74, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 880, Taberî, Târih, c. 3, s. 124, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 256, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 186.

1430. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 74, Taberî, c. 3, s: . 124, İbn Esîr, c. 2, s. 256, İbn Seyyid. UyÛn, c. 2, s. 186, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s: . 314.

1431. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 880.

1432. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 73, Taberî, c. 3, s. 124, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s: . 313, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 98.

Hazret-i Ömer'in Halid b. Velid'i Kınaması ve Kendisine Tavsiyesi

Hazret-i Ömer de, Halid b. Velid'e:

" Yazıklar olsun sana ey Halid! Sen Benî Cezîmeleri Cahiliye çağına ait bir işten dolayı tutup cezalandırdın! ? İslâmiyet kendisinden önceki Cahiliye çağında olan şeyleri yok etmiş değil miydi?" dedi.

Halid b. Velid:

" Ey Ebâ Hafs! Vallahi, ben onları ancak haklı olarak tuttum, müşrik olan bir kavim üzerine baskın yaptım, onlar bana karşı koydular.

Onlar karşı koyunca da, kendileriyle çarpışmamak, benim için mümkün olmadı.

Bunun üzerine, onları esir ettim. Sonra da, kılıçtan geçirdim! " dedi.

Hazret-i Ömer:

" Abdullah b. Ömer'i nasıl bir adam tanırsın?" diye sordu.

Halid b. Velid:

" Vallahi, onu salih, iyi bir adam olarak tanırım! " dedi.

Hazret-i Ömer:

" İşte, o, bana, senin haber verdiğinin aksini haber verdi.

Kendisi, bu asker içinde ve senin yanında bulunuyordu! " dedi.

Halid b. Velid:

" Allah'tan mağfiret diliyor ve ona tevbe ediyorum! " dedi.

Hazret-i Ömer:

" Yazıklar olsun sana! Resûlullah aleyhisselama git de, senin yarlıganmanı Allah'tan dilesin! " dedi ve bu hadiseden dolayı ona kırıldı.

Halid b. Velid, Hazret-i Osman'la birlikte Abdurrahman b. Avf'a gitti.

Ondan özür diledi ve onun gönlünü aldı.

Ona:

" Yâ Ebâ Muhammedi Benim için Allah'tan mağfiret dile! " dedi. 1433

-------------------------------------

1433. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 880, 881.

Gerekli Bir Açıklama

Peygamberimiz aleyhisselam askerî bir birliği bir yene göndereceği zaman, onlara:

" (Gideceğiniz yerde) bir mescid görür veya bir müezzin(in ezan) sesini işitirseniz (ora halkından) hiç kimseyi öldürmeyiniz! " buyururdu. 1434

Mealini arz ettiğimiz bu hadis-i şerifi Dârül-Harb ve Dârü'l-İslâm konusunda ölçü olarak göz önünde tutmak, buna ters düşen yanlış görüş ve yorumlara, uygulamalara sapmamak gerekir.

-------------------------------------

1434. İbn Ebu Şeybe, Musannef, c. 12, s. 367, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 448, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 43, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 120, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 108, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâve, c. 4, s. 315.

Huneyn Gazası ve Taif Kuşatması (Hicrî 8. yıl, Şevval)

Huneyn Gazasının Tarihi, Mevkii ve Sebebi (Hicrî 8. yıl, Şevval)

Gaza, Hicretin 8. yılında, Şevval ayında vuku bulmuş, 1 Şevval ayından altı gece geçince, 2 5 Şevval'de, Cumartesi günü Huneyn'e doğru hareket edilmiştir. 3

Huneyn; Mekke'ye iki geceliktir. 4

Huneyn'in, Arafat tarafından Mekke'ye uzaklığı, on milden fazladır. 5

Huneyn; Mekke ile Taif arasında, 6 Tihâme bölgesinde, birçok inişli çıkışlı dar geçitleri ve sapa yolları bulunan geniş bir vadidir. 7 Tihâme vadilerindendir. 8 Zülmecaz panayırının kurulduğu yerin yanındadır. 9

Zülmecaz; Kebkeb nahiyesindeki Arefeye bir fersahtır. 10

Vaktiyle buraya Amali kal ardan Huneyn b. Kaniye b. Mehlâil adında birisi gelip konakladığı için, Huneyn ismi verilmiştir. 11

Hevâzin ve Sakîf kabileleri, Peygamberimiz aleyhisselamın Medine'den yola çıktığını işittikleri zaman, kendilerinin üzerine yürüyeceğini sanarak, savaşmak için derlenip toparlanmışlardı. 12

Hatta, harekât durumunu öğrenmek için, casuslarını yola çıkarmışlardı. 13

Peygamberimiz aleyhisselam Mekke'yi fethedince, Hevâzinlerle Sakîflerin ileri gelenleri birbirlerinin yanına gidip gelmeye başladılar14 ve:

" Onun bizimle çarpışmaya gelmesine bir mani kalmamıştır.

Yerinde görüş, onun bizimle çarpışmaya gelmesinden önce, bizim onunla çarpışmaya gitmem-izdir! 15

" Vallahi, Muhammed iyi çarpışan bir kavme rastlamadı.

İşinizi sıkı tutunuz da, o sizin üzerinize yürümeden önce, siz onun üzerine yürüyünüz! " dediler.

Sakîfler:

" Biz onun üzerine yürümek istiyor, onun bizim üzerimize yürümesini istemiyoruz.

Bununla birlikte, o bizim üzerimize yürüyecek olursa, karşısında sapasağlam bir kale bulacak ve bizim onun dibinde bol yiyecekler içinde kendisini yeninceye veya dönüp gitmek zorunda bırakıncaya kadar çarpıştığımızı görecektir!

Fakat, biz böyle olmasını istemiyoruz.

Sizinle birlikte gideceğiz, el ve iş birliği yapacağız! " dediler.

Kinane b. Abdi Yalil:

" Ey Sakîf cemaati! Siz kalenizden çıkıp bir adamın üzerine yürüyorsunuz, ama bunun lehinize mi, yoksa aleyhinize mi olacağını bilmiyorsunuz!

Bari kalenize uğrayın da, onun yıkılmış, yıkılmaya yüz tutmuş yerlerini onarın!

Bilemezsiniz, belki ona sığınmaya muhtaç olursunuz! " dedi.

Bunun üzerine, Sakîfler, geride bir adam bırakarak kaleyi onarmasını ona emrettiler. 16

Ashabdan Ebu Berzetü'l-Eslemî'nin bildirdiğine göre; insanların veya kabilelerin Peygamberimiz aleyhisselama en kinlisi ve hınçlısı Sakîflerle Benî Hanîfelerdi. 17

Ebu Süfyan b. Harb'le Hakîm b. Hizam'ın bildirdiklerine göre; Hevâzinler de, Peygamberimiz aleyhisselamın en azılı, en amansız düşmanı idiler. 18

Malik b. Avf en-Nasrî, Hevâzinleri topladı. 19

Kendisi o zaman otuz yaşında olup, Hevâzinlerin lideri ve kumandanı idi. 20

Malik b. Avf, elbisesini uzun yaptırır, yürürken salıp yerde sürür ve bunu kibir ve gururundan dolayı yapardı. 21

Hevâzinlerie birlikte Sakîfler, bütün Nasrve Cüşem kabilelerini topladılar.

Ancak, Hevâzinlerden Ka'b ve Kilab kabileleri harekâta katıImadılar. 22

Hevâzinlere:

" Benî Kilabları neden geride bıraktınız?" diye sorulduğu zaman:

" Onlar, vallahi, yakında bulunuyorlar. Fakat, İbn Ebil-Berâ' bu harekâta katılmaktan onları alıkoydu! " dediler.

Benî Hilallerden harekâta katılanlar, yüz kişiyi bulmuyordu. 23

Benî Cüşemlerin arasında Düreyd b. Sımme vardı ki, kendisi çok yaşlı ve tecrübeli idi. Fakat, kendisinde güç kuvvet, iş kalmamıştı. Ancak, görüşünden ve savaş hakkındaki bilgisinden yararlanılmak için taşınıyordu. 24

Düreyd, o zaman, 12025 veya 160 yaşında idi. Kendisinin gözleri de görmüyordu. 26 Düreyd, cesareti ve zekâsıyla tanınmıştı. Benî Cüşemlerin eşrafındandı. Onların lideri ve kumandanı idi. 27

Sakîflerin, o zaman, iki lider ve kumandanı vardı. Birisi, müttefiklerden Karibb. Esved b. Mes'ud b. Muttalib; diğeri Benî Maliklerden Zülhımar Sübeyy b. Haris b. Malk idi.

Bütün askerî birliklerin Malik b. Avf en-Nasrî'nin kumandası altına verilerek Peygamberimiz aleyhisselamın üzerine yürünmesi kararlaştırılmış ve yürüyüşe geçilmişti.

Hevâzinler, bütün mallarını, kadın ve çocuklarını da yanlarına alarak Evtas mevkiine gelip kon-muşlar, 28 her taraftan kabileler akın akın yardıma gelmeye29 ve Evtas'ta toplanmaya başlamışlar, 30 ordugâhlarını da Evtasta kurmuşlardı. 31

Evtas; Hevâzinlerin yurdunda birvadidir. 32

Hevâzin ve Sakîfler 14. 000 kişi idiler.

Bunlara diğer Arap kabilelerinden gelip katılanlar da pek çoktu. 33

Deve üzerinde, üstü açık bir hevdec içinde taşınan Düreyd b. Sımme, Evtas'a getirilince, yere indirildi. 34

Düreyd b. Sımme, yere indirilince, elini yere sürdü ve:

" Burası, sizin hangi vadinizdir?" diye sordu.

" Evtas vadisidir! " dediler.

Düreyd b. Sımme:

" Ne güzel at meydanıdır!

Ne büsbütün berk ve taşlı, ne de pek yumuşak topraklıdır! " dedi ve:

" Ben burada niçin deve böğürmeleri, eşek anırmaları, çocuk ağlamaları, davar melemeleri işitip duruyorum?! " diye sordu.

Malik b. Avf:

" Savaş erleriyle birlikte, bütün mallarını, kadın ve çocuklarını da götürüyorum! " dedi.

Düreyd:

" Sen bunu ne için yaptın?" diye sordu.

Malik:

" Ben her savaş erinin ev halkını ve malını arkasına koydum ki, onlar için çarpışan, kaçıp gitmesin diye" dedi.

Düreyd, Malik'in bu tedbirine el çırptı, sonra da:

" Vallahi, sen ancak bir davar çobanısın!

Bozguna uğrayanı hangi şey geri çevirebilir?!

Sen, yenersen, ancak adamın kılıcından ve mızrağından yararlanırsın!

Sen, yenilirsen, ev halkını kendi elinle esir ve malını da iğtinam ettirmiş, onlar yanında rezil ve rüs-vay olmuş olursun! " dedi. 35

Bundan sonra, Düreyd:

" Ka'blar ve Kilablar ne yaptılar?" diye sordu.

" Onlardan, harekâta katılan kimse yok! " dediler.

Düreyd:

" Ciddiyet ve anlayış kayboldu.

Eğer bugün bir yükselme ve şeref günü olsaydı, ne Ka'blar, ne de Kilablar bugünde bulunmamazlık etmezlerdi. 36

Ben sizin de Ka'b ve Kilabların yaptıklarını yapmanızı ne kadar arzu ederdim! " dedi.

" Sizlerden, onları kim gidip gördü?" diye sordu.

" Amr b. Âmir ve Avf b. Âmir! " dediler.

Düreyd:

" Bunlar, Benî Âmirlerin iki gencidir ve savaşta çok zayıf olanlarıdır. Bunlardan ne yarar gelir, ne de zarar! 37

Yazıklar olsun sana38 ey Malik! Sen hiç de Hevâzin halkını koruyacak birşey yapmamışsın!

Sen kadınları ve çocukları, malları. yurtlarının en emin yerlerine, kavimlerinin yanlarına kaldır, şeref ve itibari arını yükselt!

Bundan sonra, atların sırtlarında Müslümanlarla karşılaş!

Savaş senin lehinde olursa, arkandakiler gelip sana kavuşurlar.

Savaş senin aleyhinde olursa, hiç değilse ev halkını ve malını kurtarmış olursun! " dedi. 39

Malik b. Avf, Düreyd'in sözlerine kızdı. 40

" Vallahi, ben senin bu dediğini yapmam! 41 Yaptığım işi de değiştirmem! 42 Sen artık çok kocamışsın: Senin aklın da kocamış43 gitmiştir. 44 Senin bilgin de kocamıştır! 45 Senden sonra yetişen genç, savaşta senden daha ileri görüşlüdür! " dedi.

Düreyd:

" Ey Hevâzin cemaati! Vallahi, bunun görüşü sizin için yararlı bir görüş değildir!

Bu, sizin ayıplarınızı, sakınılacak yerlerinizi ortaya dökecek, sizi rezil ve rüsvay edecek, düşmanınızın sizi yenmesine fırsat verecek, sizi bırakarak Sakîflerin kalesine sığınacaktır.

Siz onu terkedin, geri dönüp gidin! " dedi.

Malik kılıcını sıyırdı. Sonra, onu tersine çevirdi46 ve:

" Ey Hevâzin cemaati! Vallahi, ya bana itaat edersiniz, ya da kamımı yarıp sırtımdan ucu çıkıncaya kadar şu kılıcımın üzerine yüklenir, kendimi öldürürüm! " dedi. 47

Bu hususta Düreyd b. Sımme'nin sözüne, görüşüne kulak asmalarını istemedi. 48

Hevâzinler, birbirlerine gidip geldiler ve:

" Vallahi, Malik'i dinlemeyecek olursak, gençtir, kendisini öldürür. O zaman da, biz Düreyd ile kalırız.

Halbuki, o çok yaşlıdır, 160 yaşındadır!

Savaş için kendisinde iş kalmamıştır" diyerek, işlerini Malik'e havale etmek, rujlusunda üitleştiler49

Malik' e:

" Sana itaat ediyor, boyun eğiyoruz! " dediler. 50

Düreyd b. Sımme, Hevâzinlerin kendisini dinlemediklerini görünce: 51

" Bu öyle bir gündür ki, ben onda ne bulunuyorum, ne de bulunmuyorum! " dedi52 ve o sırada duyduğu genç ve dinç olma özlemini bir beyitle dile getirdi. 53

-------------------------------------

1. Vâkıdî, c. 1 , s. 6, İbn Sa'd, c. 2, s. 149, İbn Esir, c. 2, s. 261.

2. Vâkıdî, c. 3, s. 889, İbn S a'd, Tabakât, c. 2, s. 150, Zehebî, Megâzî, s. 477, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 322.

3. Vâkıdî, c. 3, s. 889, İbn Sa’d. c. 2, s. 150, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 208.

4. İbn Sa'd, c. 2, s. 150, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 365.

5. İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 21.

6. Taberî, Tefsir, c. 10, s. 100.

7. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 85, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 895.

8. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 85, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 364.

9. Taberî, Târîh, c. 3, s. 125.

10. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 5.

11. Süheyir, Ravdu'l-ünüf, c. 6, s. 549, c. 7, s. 199, Yâküt, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 313.

12. Taberî, Târîh. c. 3, s. 125, 126, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 45.

13. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 804, 806.

14. Vâkıdî, c. 3, s. 885, İbn Sa'd, c. 2, s. 149.

15. İbn Esîr, c. 2, s. 261.

16. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 885-886.

17. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 420.

18. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 816, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 313.

19. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 80, Vâkıdî, c. 3, s. 885, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 149-150, Tab en, Târîh, c. 3, s. 126.

20. Vâkıdî, c. 3, s. 885, İbn Sa'd, c. 2, s. 150, Taberî, c. 3, s. 126.

21. Vâkıdî, c. 3, s. 885.

22. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 80, Taberî, c. 3, s. 126.

23. Vâkıdî, c. 3, s. 886.

24. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 80, Taberî, c. 3, s. 126.

25. İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 3, s. 34.

26. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 886.

27. Vâkıdî, c. 3, s. 889, Taberî, c. 3, s. 127.

28. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 80, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 885, Taberî, Târîh, c. 3, s. 126.

29. Vâkıdî, c. 3, s. 886-887, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 150.

30. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 80, Taberî, c. 3, s. 126.

31. Vâkıdî, c. 3, s. 886.

32. Yâküt, Mu'cemu'l-büldân, c. 1, s. 281.

33. Zemahşerî, Keşşaf, c. 2, s. 182.

34. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 80-81, Vâkıdî, c. 3, s. 887, Taberî, c. 3, s. 126.

35. İbn İshak, İbn Hişam , c. 4, s. 81, Vâkıdî, c. 3, s. 887-888, İbn Abdi Rabbih, Ikdu'l-ferîd, c. 1, s. 133, Taberî, c. 3, s. 126, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 122-123, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 261.

36. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 81, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 888, Taberî, Târîh, c. 3, s. 126, İbn Abdi Rabbih, Ikdu'l-ferîd, c. 1, s. 133, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 122-123, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 261.

37. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 81, Taberî, c. 3, s. 126, İbn Abdi Rabbih, Ikdu'l-ferîd, c. 1 , s. 133, Beyhakî, c. 5, s. 123.

38. İbn Abdi Rabbih, Ikdu'l-ferîd, c. 1, s. 133.

39. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 81-82, Vâkıdî, c. 3, s. 888, Taberî , c. 3, s. 126-127, İbn Abdi Rabbih, c. 1, s. 133, Beyhakî, c. 5, s. 122, İbn Esîr, c. 2, s. 262.

40. Vâkıdî, c. 3, s. 888.

41. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 82, Vâkıdî, c. 3, s. 888, İbn Abdi Rabbih, c. 1, s. 133, Taberî, c. 3, s. 127, İbn Esîr, c. 2, s. 262.

42. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 888.

43. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 82.

44. İbn Abdi Rabbih, Ikdu'l-ferîd, c. 1, s. 133.

45. Vâkıdî, c. 3, s. 888, Taberî, c. 3, s. 127, İbn Esîr, c. 2, s. 262.

46. Vâkıdî, c. 3, s. 888.

47. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 82, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 888, Taberî, Târîh, c. 3, s. 127, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 123, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 262.

48. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 82, Vâkıdî, c. 3, s. 888, Taberî, c. 3, s. 127, İbn Esîr, c. 2, s. 262.

49. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 888-889.

50. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 82.

51. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 889.

52. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 82, Vâkıdî, c. 3, s. 889, İbn Abdi Rabbih, Ikdu'l-ferîd, c. 1, s. 133, Taberî, c. 3, s. 127.

53. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 82, İbn Abdi Rabbih, Ikdu'l-ferîd, c. 1, s. 131, 134, Taberî, c. 3, s. 127.

Abdullah b. Ebi Hadrad'ın Düşman Hakkında Bilgi Toplamakla Görevlendirilişi

Peygamberimiz aleyhisselam; Hevâzin ve Sakîflerin savaşmak için hazırlandıklarını işitti. 54

Abdullah b. Ebi Hadrad el-Eslemî'yi çağırdı. Hevâzinlere gitmesini, 55 halkın içine girip onlar hakkında bilinmesi gereken bütün bilgileri elde edinceye kadar aralarında kaldıktan sonra haber getirmesini ona emretti. 56

Abdullah b. Ebi Hadrad, çıkıp Hevâzinlere gitti. Hevâzinlerin ordugâhlarında dolaştı. Malik b. Avfm yanına kadar sokuldu. Hevâzin başkan ve kumandanlarını onun yanında buldu.

Malik b. Avf'ın, arkadaşlarına:

" Muhammed, bu defakinden sonra, hiçbirzaman, bir daha çarpışamayacaktır!

O, şimdiye kadar, ancak savaş bilgisinden haberi olmayan kavimlerle karşılaşmış ve onlara galebe çalmıştı.

Seher vakti olunca, hayvanlarınızı, kadınlarınızı ve çocuklarınızı arkanızda sıralayacaksınız!

Sonra, askerlerinizi sıralayacaksınız!

Müslümanlarla karşılaşınca, hücuma kalkacaksınız!

Kılıçlarınızın kınlarını kırın!

Bir tek adam gibi, hep birden saldırın!

İyi bilin ki; yenmek, ilk saldıranındır! " dediğini işitti ve ezberledi.

Kınları kırılan kılıçların sayısı 20. 000 idi. 57

-------------------------------------

54. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 82, Taberî, c. 3, s. 127, Beyhakî. c. 5, s. 121.

55. Vâkıdî, c. 3, s. 893, Beyhakı, c. 5, s. 121.

56. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 82, Taberî, c. 3, s. 127, Beyhakî. c. 5, s. 121.

57. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 893.

Hevâzin Ordularının Savaş Düzeni

1. Hevâzin ordularının en önünde süvariler,

2. Süvarilerin arkasında, piyade savaş erleri,

3. Piyade savaş erlerinin arkasında kadınlar ve çocuklar,

4. Kadınlar ve çocukların arkasında davarlar,

5. Davarların arkasında develer,

6. Develerin arkasında da, sığırlar bulunuyordu. 58

Abdullah b. Ebi Hadrad, Hevâzinlerin ordugâhlarında bir-iki gün kaldıktan sonra, 59 dönüp bütün gördüklerini, işittiklerini Peygamberimiz aleyhisselama haber verdi. 60

Peygamberimiz aleyhisselam Hazret-i Ömer'i yanına çağırdı. Ona Abdullah b. Ebi Hadrad'ın haber verdiği şeyleri anlattı.

Hazret-i Ömer:

" İbn Ebi Hadrad yalan söylüyor! " dedi.

İbn Ebi Hadrad:

" Ey Ömer! Sen şimdi beni yalanlıyorsun ama, vaktiyle sen Hakk'ı da yalanlamıştın!

Senin o zaman yalanladığın Zât, benden daha hayırlı idi! " dedi.

Hazret-i Ömer:

" Yâ Rasûlallah! İbn Ebi Hadrad'ın söylediğini işittin mi?" dedi. 61

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Doğru söylüyor! 62

Ey Ömer! Sen yolunu şaşırmıştın da, Allah sana doğru yolu göstermişti! " buyurdu. 63

-------------------------------------

58. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 157, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 63.

59. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 49, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 121, Halebî, c. 3, s. 63.

60. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 82-83, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 893, Taberî, Târih, c. 3, s. 127.

61. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 83.

62. Vâkıdı, Megâzî, c. 3, s. 893.

63. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 83, Vâkıdî, c. 3, s. 893, Taberî, c. 3, s. 127.

Peygamberimiz aleyhisselamın Hevâzinlerle Çarpışmak Üzere Hazırlanmaya Başlaması

Peygamberimiz aleyhisselam; Abdullah b. Ebi Hadrad'dan Hevâzinlerin haberini alınca, onlarla karşılaşmak üzere acele hazırlandı.

Safvan b. Ümeyye'nin yanında zırhlar bulunduğu, Peygamberimiz aleyhisselama anılmıştı.

Peygamberimiz aleyhisselam ona haber saldı.

Safvan daha Müslüman olmamıştı, müşrikti.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Yâ Ebâ Ümeyye! Yarın gidip düşmanımızla karşılaşacağız!

Şu silahlarınızı bize emanet olarak ver! " buyurdu. 64

Safvan:

" Yâ Muhammedi Gasben, zorla alıp geri vermemek üzere mi istiyorsun?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hayır! Sana iade edinceye kadar bizde emanet olarak kalmak, kınlan ve yitirilenleri tazmin edilmek üzere istiyoruz! " buyurdu. 65

Safvan:

" Öyle olunca, bunda bir sakınca yok! " dedi.

Yüz adet* zırh gömlekle, onlara yeteri kadar da silah verdi. 66

Peygamberimiz aleyhisselam, bunları savaş yerine kadar taşımayı üzerine almasını da ondan istedi.

Safvan, Peygamberimiz aleyhisselamın bu isteğini de yerine getirmeyi kabul etti. 67

Peygamberimiz aleyhisselam, amcasının oğlu Nevfel b. Hâris'ten de, üç bin mızrak aldı. 68

-------------------------------------

64. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 4, s. 83, Taberî, Târih, c. 3, s. 127, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 262.

65. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 83, Taberî, c. 3, s. 127, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 49, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 121, İbn Esîr, c. 2, 5. 262.

* Veya 400 adet idi (İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 238).

66. İbn İshak, İbn Hişam , c. 4, s. 83, Taberî, c. 3, s. 127, Beyhakî, c. 5, s. 121, İbn Esîr, c. 2, s. 262, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 189, Zehebî, Megâzî, s. 475 476, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 324, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 207.

67. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 83, Vâkıdî, c. 3, s. 890, Taberî, c. 3, s. 127, İbn Seyyid, c. 2, s. 189, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 324, İbn Kayyım, c. 2, s. 207.

68. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 5, s. 354, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 63, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 7.

Attâb b. Esîd'le Muaz b. Cebel'in Mekke'de Görevlendirilişleri

Peygamberimiz aleyhisselam Attâb b. Esîd'i, Mekke valiliğine;69 Muaz b. Cebel'i de sünnet, fıkıh öğretmenliğine tayin etti. 70

-------------------------------------

69. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 83, Vâkıdî. c. 3, s. 889, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 365, Taberî, c. 3, s. 127-128, Beyhakî, c. 5, s. 121, İbn Hazm, Cevâmiu'sîre, s. 238, İbn Esîr, c. 2, s. 262, İbn Seyyid, c. 2, s. 189, Zehebî, s. 476, Ebu’l-Fidâ, c. 4, s. 325, İbn Kayyım, c. 2, s. 208 İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 45.

70. Vâkıdî, c. 3, s. 889, Belâzurı, Ensâb, c. 1, s. 365.

İslâm Askerlerinin Sayıları ve Mekke'den Yola Çıkışları

Peygamberimiz aleyhisselam Şevval ayından altı gece geçtikten sonra, 5 Şevval Cumartesi günü, 71 iki bini Mekkeli olmak üzere 12. 000 kişilik askerî bir kuvvetle Mekke'den Huneyn'e doğru yola çıktı. 72

-------------------------------------

71. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 889, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 150, Zehebî, Megâzî, s. 477, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 322.

72. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 83, Vâkıdî, c. 3, s. 889, İbn Sa'd, c. 2, s. 150, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 365, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 62, Taberî, Târîh, c. 3, s. 127, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 121, 124, İbn Hazm, Cevâmiu's-are, s. 238, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 262, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 189, Zehebî, Megâzî, s. 476, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 324, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 208, İbn Haldun, Târîlı, c. 2, ks. 2, s. 46, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1 , s. 209, Diyarbekrî, Târftıu'l-Hamîs, c. 2, s. 100, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 63.

İslâm Ordusuna Katılan Mekkeliler ve Maksatları

Peygamberimiz aleyhisselamla birlikte, Mekkeli müşriklerden bazıları da sefere katıldılar. 73

Bunlar, 80 kişi idiler. 74

Bunların içlerinde kadınlar da vardı. 75

Aralarında Mekkelilerin ileri gelenlerinden bazıları da bulunan bu kişiler hangi tarafın galip geleceğine bakacaklar, elde edilecek ganimetlerden kendileri de yararlanacaklardı.

Bununla birlikte, onların hepsi, Peygamberimiz aleyhisselamla ashabının Hevâzinler tarafından bir yenilgiye uğratılmalarını pek istemiyorlardı. 76

Ebu Süfyan b. Harb İslâm askerlerinin arkasından geliyor, rastladığı her düşmüş kalkan, kılıç, mızrak veya meta'lan toplayıp devesine yükleyerek taşıyordu.

Salvan b. Ümeyye de İslâm mücahidlerine katılmıştı. Kendisi henüz Müslüman olmamış, Peygamberimiz aleyhisselam ona bir düşünme müddeti tanımıştı.

Hakîm b. Hizam, Huvayüb b. Abduluzzâ, Süheyl b. Amr, Haris b. Hişam, Abdullah b. Ebi Rebia da " Hangi taraf galip gelecek?" diye merakla gözleyenler arasındaydılar. 77

-------------------------------------

73. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 890.

74. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 63-64.

75. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 130.

76. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 894-895, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 130.

77. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 895.

Mücahidler Tarafından Söylenen ve Peygamberimiz aleyhisselamın Hoşuna Gitmeyen Bir Söz

Ebu Vâkıdü'l-Leysî Haris b. Malik der ki:

" Peygamber aleyhisselamla birlikte Huneyn'e giderken, bir gün, yolda Zât-ı Envat' denilen, büyük, yeşil bir ağaç gördük ki, yol tarafından bizi örtüyor, buruyordu!

'Yâ Rasûlallah! Zât-ı Envat gibi, bize de bir Zât-ı Envat ihdas etsen?' diyerek seslendik.

Resûlullah aleyhisselam:

'Allahuekber! Varlığım Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; siz de Musa'ya kavminin dedikleri gibi bir söz söylediniz!

Onlar:

'Ey Musa! Onların nasıl tanrıları varsa, sen de bize öyle bir tanrı yap! ' demişler, Musa da:

'Siz ne kadar cahillik eden bir kavimsiniz! ?' demişti.

O Zât-ı Envat geleneği, sizden öncekilerin geleneği idi. 78

Musa aleyhisselama kavmi de tıpkı böyle yapmıştı! ' buyurdu ve bu davranışı Müslümanlara çok gördü! 79

Müslümanların yolda rastladıkları, gördükleri ağaç, sidr ağacı idi. 80

Kureyş müşriki eriyle onlar dışındaki Arapların yeşil, kocaman bir ağaçlan vardı ki, ona Zât-ı Envat denilirdi.

Müşrikler, her yıl onun yanına varırlar, silahlarını dallarına asarlar, yanında kurban keserler ve bir gün itikâfa girerlerdi. 81

Hacca giderken de, ridalarını onun üzerine asarlar, Kâbe'ye-hürmeten-ridasız girerlerdi. 82

Hatta, hacılarZât-ı Envat'a saygılarından dolayı azıklarını biraz geride bırakırlar, onun yanına azık-sız girerlerdi. 83

Zât-ı Envat ağacı, Mekke'nin yakınında idi. 84

Adamın birisi de, Mücahidlerin sayısının çokluğuna bakarak:

" Artık, bundan sonra, sayımızın azlığından dolayı yenilmeyeceğiz! " demişti.

Bu söz, Peygamberimiz aleyhisselama çok ağırgeldi. 85

-------------------------------------

78. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 85, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 890-91, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 218, Ezrakî, Mekke, c. 1, s. 130.

79. Vâkıdî, c. 3, s. 891, Ezrakî, c. 1, s. 130.

80. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 218.

81. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 84, Vâkıdî, c. 3, s. 890, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 218, Ezrakî, c. 1, s. 129-130.

82. Vâkıdî, c. 3, s. 891, Yâküt, Mu'cemu'l-büldân, c. 1, s. 273.

83. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 130.

84. Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 1, s. 273.

85. Zehebî, Megâzî, s. 478.

Hevâzin Casuslarının Kendilerini Ürperten ve Titreten Müşahedeleri

Peygamberimiz aleyhisselam, Şevval ayından on gece geçince, Salı akşamı, Huneyn'e erişti. 86

Hevâzin ve S aklî ordularının başkumandanı Malik b. Avf, adamlarından bazılarını casus olarak ileri sürmüştü. 87

Bunlar üç kişi olup Peygamberimiz aleyhisselamla ashabını gözetleyecekler, İslâm ordugâhı arasına dağılacaklar. 88 Müslümanların durumu hakkında Malik b. Avf' a haberler getireceklerdi. 89

Casuslar, asabları bozulmuş, titrer bir halde dönüp Malik'in yanına geldiler.

Malik b. Avf, onlara:

" Yazıklar olsun sizlere! Nedir bu haliniz?! " diye sordu.

Casuslar:

" Beyaz, parlak yüzlü, alaca atlar üzerinde öyle adamlar gördük ki, vallahi, gördüğün şu hale düşmekten kendimizi tutamadık! 90

Biz, yeryüzü halkı olarak onlarla çarpışamayız! Gök halkı olsaydık, çarpışırdık!

Onların gözleri, yürekleri yerinden oynatır!

Sen, bizi dinlersen, hemen kavminin yanına dön!

Eğer şu halk bizim gördüklerimiz gibi görecek olurlarsa, onlar da bizim uğradığımız hale uğrarlar! " dediler. 91

Malik b. Avf:

" Üf sizlere! Hayır! Siz, ordugâhta, korkak bir cemaatsiniz! " dedi. 92

Ordu içinde bunu yapıp da orduyu korkuya ve tefrikaya düşürmesinler diye, onları yanında tutukladı ve:

" Bana gözüpek bir adam gösteriniz?" dedi.

Böyle bir adam üzerinde ittifak ettiler.

O adam da, gittikten sonra, Malik'in yanına döndü.

Önceki gidip gelenler gibi, o da perişan bir hale düşmüştü.

Malik, ona:

" Ne gördün?" diye sordu.

Adam:

" Beyaz, parlak yüzlü, alaca atlar üzerinde öyle adamlar gördüm ki, onlara bakmaya bile takat getirilemez!

Vallahi, şu perişan hale düşmekten kendimi tutamadım! " dedi.

Casusların bu sözleri, Malik b. Avf'ı istediği şeyi yapmaktan alıkoyamadı, geri çeviremedi. 93

-------------------------------------

86. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 892, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 150.

87. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 82, Taberî, c. 3, s. 1127, İbn Esîr, c. 2, s. 262.

88. Vâkıdî, c. 3, s. 892, Halebî, c. 3, s. 63, Zürkânî, c. 3, s. 7.

89. Taberî, Târîh. c. 3, s. 127.

90. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 82, Vâkıdî, c. 3, s. 892, Taberî, c. 3, s. 127, İbn Esîr, c. 2, s. 262, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 189, Zehebr, s. 478.

91. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 82, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 892, Taberî, Târih, c. 3, s. 127, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 262, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 189, Zehebî, Megâzî, s. 478, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 323.

92. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 892-893, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 7.

93. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 82, Vâkıdî, c. 3, s. 893, Taberî, c. 3, s. 127, Beyhakî, c. 5, s. 123, İbn Esîr, c. 2, s. 262, İbn Seyyid, c. 2, s. 189.

Hevâzinlerin Müslümanlara Karşı Savaş Alanları ve Kumandanlara Verilen Emirler

Hevâzinlerin başkumandanı, akşam olunca, askerlerini Huneyn vadisinin iki yanındaki görünmez ve dar yerlere dağıtarak yerleştirdi. 94

Böyle yapılmasını da Düreyd b. Sımme tavsiye etmiş ve Malik b. Avf'a:

" Sen askerlerinden bir kısmını pusuya yatır, gizle ki, onlar sana yardımcı olurlar.

Müslümanlar gelip sana saldırırlarsa, pusudakiler onların arkalarından gelirler, sen de yanındakil-erle birlikte hemen saldırıya geçersin.

Eğer yapılan saldırış onlardan kimseyi bozguna uğratmaz, kaçırmazsa, onların üzerine bir uğurdan umumî bir saldırış yapılır" demişti. 95

Bunun için, Malik b. Avf da, kumandan ve askerlerine:

" Onları (Müslümanları) görür görmez, üzerlerine hep birden, bir uğurdan saldırınız! " diyerek emir verdi. 96

-------------------------------------

94. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 895, Halebî, İnsan, c. 3, s. 64.

95. Halebî, İnsan, c. 64.

96. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 82, Taberî, c. 3, s. 127, İbn Esîr, c. 2, s. 262.

Peygamberimiz aleyhisselamın Mücahidleri Savaş Düzenine Koyuşu

Peygamberimiz aleyhisselam, seher vakti, Müslümanları savaş düzenine koydu.

Bayraktar ve sancaktarlara bayrak ve sancaklarını verdi.

Muhacirlerin sancağını Hazret-i Ali, bayraklarını da Sa'd b. Ebi Vakkas'la Hazret-i Ömer taşıyordu.

Ensardan Hazrecîlerin sancağını Hubab b. Münzirveya Sa'd b. Ubâde;

Evsîlerin sancağını Useyd b. Hudayr taşıyordu.

Evsî ve Hazrecîlerin her kabilesinde ya sancak ya da bayrak bulunuyordu. 97

Benî Abduleşhellerin bayrağını Ebu Naile,

Benî Hâriselerin bayrağını Ebu Bürde b. Niyar,

Benî Zaferlerin bayrağını Katâde b. Numan,

Benî Muaviyelerin bayrağını Cebr b. Atik,

Benî Vâkıfların bayrağını Ebu Uübâbe b. Abdulmünzir,

Benî Sâidelerin bayrağını Ebu Useydü's-Sâidî,

Benî Malik b. Neccarların bayrağını Umâre b. Hazm,

Benî Adiyy b. Neccarların bayrağını Ebu Salît,

Benî Mazinlerin bayrağını Salît b. Kays,

Benî Gitarların bayrağını Ebu Zerri'l-Gıfârî,

Benî Damrelerle Leysler ve Sa'd b. Leyslerin tek bayrağını Ebu Vâkıdü'l-Leysî taşıyordu.

Ka'b b. Amrların iki bayrağı olup, birini Bişr b. Süfyan, diğerini Ebu Şurayh,

Benî Müzeynelerin üç bayrağı olup, birini Bilal b. Haris, birini Numan b. Mukarrin, birini de Abdullah b. Amr b. Avf taşıyordu.

Cüheynelerin dört bayrağı olup, biri Rafi' b. Mekîs'in, biri Abdullah b. Zeyd'in, biri Ebu Zür" a b. Ma'bed b. Halid'in, birisi de Süveyd b. Sahr'ın yanında idi.

Benî Eşca'ların iki bayrağı olup, biri Numan b. Mes'ud'un, diğeri de Ma'kıl b. Sinan'ın yanında idi.

Benî Süleymlerin üç bayrakları olup, biri Abbas b. Mirdas'ta, biri Hufaf b. Nüdbe'de, birisi de Haccac b. Matta idi.

Eşlemlerin iki bayrağı olup, biri Büreyde b. Husayb'ın, diğeri de Cündüb b. A'cem'in yanında idi.

Evs ve Hazreclerin Cahiliye çağında bayrakları yeşil ve kırmızı idi. İslâmiyet devrinde de, öylece bırakıldı.

Muhacirlerin bayrakları siyah, sancakları beyazdı. 98

Peygamberimiz aleyhisselam; Süleymleri, Mekke'den çıkışından beri, öncü süvari birliği olarak İslâm ordularının önüne geçirmiş ve Halid b. Velid'i de başlarına kumandan yapmıştı. Ci'râneye gelinceye kadar da, bu düzeni değiştirmedi. 99

Ebu Abdurrahman el-Fihrî der ki:

" Çok sıcak ve yakıcı bir günde yola devam edip ağaç gölgesine indik.

Güneş zevale erince, zırhımı giydim. Atıma binip Resûlullah aleyhisselama gittim.

Kendisi, kıl çadır içinde idi.

'Esselâmü aleyke yâ Rasûlallahi ve rahmetullâh! Hareket zamanı geldi! ' dedim.

Resûlullah aleyhisselam:

'Evet! ' buyurdu.

Semüre ağacının gölgesinde dinlenen Bilal'e:

'Yâ Bilal! ' diye seslendi.

Bilal:

'Buyur! Ben sana feda olayım! ' dedi.

Resûlullah aleyhisselam:

'Katırımı benim için hemen eğerle! ' buyurdu.

Bilal bir semer çıkardı ki, iki yanı hurma lifindendi. Gösterişli ve hoşa gidecek bir semer değildi.

Katır semerlenince, Resûlullah aleyhisselam onun üzerine bindi. Biz de hayvanlarımıza bindik. 100

Resûlullah aleyhisselam bizi düşmanlara karşı o akşam ve gece savaş safları halinde düzenli bulundurdu. 101

Peygamberimiz aleyhisselam, o zaman, boz katırı Düldül'e binmiş, sırtına da iki kat zırh gömlek giymiş, başına giydiği takyesinin üzerine de miğfer geçirmişti. 102

-------------------------------------

97. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 897, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 150.

98. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 897.

99. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 897, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 150.

100. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 156, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 286, Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 102, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 141.

101. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 156, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 286, Taberî, Tefsir, c. 10, s. 102.

102. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 897, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 150.

Peygamberimiz aleyhisselamın Mücahidleri Öğütlemesi ve Zaferle Müjdelemesi

Peygamberimiz aleyhisselam; mücahicileri çarpışmaya teşvik etti. Sadakat ve bağlılık gösterdikleri, güçlüklere göğüs gererek sabır ve sebat ettikleri takdirde fetih ve zafere kavuşacaklarını onlara müjdeledi.

Huneyn vadisine sabahın alacakaranlığında, savaş düzeni halinde inilmeye başlandı. 103

Hevâzinler, Huneyn vadisinin iki yanına gizlenmişler, pusu kurmuşlardı. 104

Cabir b. Abdullah; Hevâzinlerin Huneyn'e önceden gelip vadinin gizli yollarını ve dar geçitlerini tuttuklarını, Müslümanları oralarda pusuya düşürmek için toplanmış, hazırlanmış, üslenmiş olduklarını ve birdenbire saldırılarına uğradıklarını söyler. 105

Seleme b. Ekvâ da:

" Ben, ilerleyip bir yokuşa çıkıyordum.

Beni düşmandan biri karşıladı. Hemen ona bir ok attım. Benden gizlendi de, ne yaptığını bilemedim.

Hevâzinlere bakıp dururken, bir de ne göreyim: Onlar başka bir yokuştan ortaya çıkıvermişlerdi! " der. 106

Hevâzinler; attıkları hiçbir oku boşa gidermeyecek kadar keskin nişancı ve atıcı idiler.

Hevâzinlerin İslâm askerlerinden ilk karşılaştıkları kimseler ise, genellikle, aceleci, zırhsız, silahsız veya pek az silahlı birtakım toy gençlerdi. 107

Bununla birlikte, onlar karşılaşır karşılaşmaz Hevâzinlerin üzerlerine atılıp onları bozguna uğratmayı başarmışlardı.

Fakat, ganimet toplamaya koyuldukları zaman da, Hevâzinlerin çekirge sürüsü gibi ok yağmuruna tutuldular ve tutunamayarak bozuldular, dönüp kaçmak zorunda kaldılar. 108

Bu öncü birliği içinden ilk ürküp kaçanlar da, suçları bağışlanmış ve kendiliklerinden İslâm mücahi-dleri arasına katılmış bulunan iki bin kadar Mekkeli idi. 109

Enes b. Malik de; hiçbirzaman Hevâzinler kadar kalabalık ve çokluk bir topluluk görmediğini; sabah karanlığında, vadiye inerken, dar bir geçitte onların birdenbire saldırısına uğradıklarını ve ilk bozulup kaçanların Süleym süvarileri olduğunu ve Süleymleri Mekkelilerin, Mekkelileri de sair halkın takip ettiğini; 110 süvarilerin kaça kaça İslâm ordularının arkasına kadar çekilmiş olduklarını gördüklerini bildirir. 111

Rivayete göre; yeni Müslüman olan Mekkelilerden bazıları, o sırada birbirlerine Peygamberimiz aleyhisselam hakkında:

" Onu yalnız bırakın! Tam sırasıdır, bozulun! " demişlerdi. 112

-------------------------------------

103. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 897.

104. İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 239.

105. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 85, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 376, Taberî, Târih, c. 3, s. 128, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 262-263, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 2, s. 189-190, Zehebî, Megâzî, s. 479, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 326, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 208, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 179, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 101.

106. Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1402.

107. Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1400-1401.

108. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 281 Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 99, Müslim , c. 3, s. 1401.

109. Taberî, Tefsir, c. 10, s. 100.

110. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 897, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 151.

111. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 151.

112. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 65, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 10.

Huneyn Savaşında İslâm Kadınlarının Kahramanlıkları

Ümmü Umâre der ki:

" Müslümanlar her tarafta bozguna uğradıkları zaman, benim elimde keskin bir kılıç vardı.

Ümmü Süleym beline bir hançer bağlamıştı! Kendisi, o zaman, Abdullah b. Ebu Talha'ya hâmile idi!

Ümmü Salît ile Ümmü Haris:

'Savaştan kaçmak size yaraşmaz! ' diyerek Ensarı kınıyordu!

Hevâzinlerden boz bir deve üzerinde bir adam gördüm ki; yanında sancak taşıyor, Müslümanların arkasından devesini koşturuyordu.

Hemen onun önünü keserek devesinin bacaklarına kılıçla vurdum. Deve arkasının üzerine çöküverdi. Adama saldırıp, öldürünceye kadar kılıç vurdum. Kendisinin kılıcını alıp, deveyi horuldar bir halde bıraktım! "

O sırada, Resûlullah aleyhisselam, kılıcını sıyırmış, kılıcının kınını atmış, ayakta dikiliyor ve:

" Ey Bakara sûresinin ashabı! " diyerek sesleniyordu.

Ümmü Haris kocasının devesini tutuyor, deve yayılmak istiyor, fakat Ümmü Haris onu yanından ayırmıyor, ona:

" Ey hayvan! Sen de mi Resûlullah aleyhisselamı bırakıp gideceksin?! " diyordu!

Ümmü Haris, Hazret-i Ömer'e:

" Nedir bu hal?" diye sordu.

Hazret-i Ömer:

" Allah'ın işidir! " dedi.

Ümmü Haris, Peygamberimiz aleyhisselama da:

" Yâ Rasûlallah! Vallahi, şu kavmin (Benî Süleymlerle Mekkelilerden, halkın bozguna uğramalarına yol açanların) bugün bize yaptıkları gibi birşey yapanı, devemi geçeni görürsem, öldürürüm! " dedi. 113

Peygamberimiz aleyhisselam, orada Ümmü Süleym'i gördü ve:

" Ümmü Süleym! Sensin hâ! " buyurdu.

Ümmü Süleym:

" Evet! Babam, anam sana feda olsun yâ Rasûlallah! 114

Yâ Rasûlallah! Gördün mü, sana bey'at edip Müslüman olmuş bulunan şu cemaat, seni nasıl yalnız bırakıp kaçtılar?! 115

Yâ Rasûlallah! Suçlarını bağışladığın, senin ordunu bozguna uğratan şu Mekkelilerin116 suçlarını bağışlama!

Allah fırsat verince, 117 seninle çarpışan şu müşrikleri geberttiğin gibi, onlan da gebertil 18

Çünkü, onlar bunu hakettiler! " dedi. 119

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Ümmü Süleym! Allah bana yetmez mi?120 Allah'ın affı çok geniştir! 121

Ey Ümmü Süleym! Gücün yetince, iyilik et! " buyurdu. 122

Ümmü Süleym sözünü üç kere tekrarladı.

Peygamberimiz aleyhisselam da, her defasında:

" Allah'ın affı çok geniştir! " buyurdu. 123

Ebu Talha, Ümmü Süleym'in belindeki hançeri görünce, ona:

" Ey Ümmü Süleym! Ne oluyor bu yanındaki?! " diye sordu.

Ümmü Süleym:

" Hançerdir ki; müşriklerden biri bana yaklaşacak olursa, onun kamını yarayım, deşeyim diye yanıma aldım! " dedi.

Ebu Talha:

" Yâ Rasûlallah! Duydun mu; Ümmü Süleym ne söylüyor?" dedi. 124

-------------------------------------

113. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 902-903, 904.

114. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 88, Taberî, Târih, c. 3, s. 129.

115. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 88, Serahsî, Siyeru'l-kebîr Şerhi, c. 1, s. 185, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 904.

116. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 279.

117. Serahsî, Siyeru'l-kebîr Şerhi, c. 1, s. 185, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 904.

118. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 88, Vâkıdî, c. 3, s. 904.

119. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 89.

120. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 89, Vâkıdî, c. 3, s. 904, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 279.

121. Serahsî, Siyeru'l-kebîr Şerhi, c. 1, s. 185, Vâkıdî, c. 3, s. 904.

122. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 279.

123. Se rahsf, S iyeru'l-keb fr Şerhi, c. 1, s. 185.

124. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 89, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 903-904, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 279, Taberî, Târih, c. 3, s. 129.

Peygamberimiz aleyhisselamın Bozguna Uğrayıp Kaçışan Müslümanlara Seslenişi

Hevâzinler, bozguna uğrattıkları Müslümanları kovalayarak, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına kadar gelip dayandılar. 125

O sırada, Peygamberimiz aleyhisselam, sağ yana çekilip kaçan Müslümanlara:

" Nereye gidiyorsunuz ey insanlar!

Bana doğru geliniz! Ben Resûlullahım!

Ben Muhammed b. Abdullah'ım! 126

Ey Allah'ın kulları! Ben Allah'ın kulu ve resûlüyüm!

Ey Muhacirler topluluğu! Ben Allah'ın kulu ve resûlüyüm ! 127

Ey Muhacirler! Ey Muhacirler!

EyEnsar! Ey Ensar! " 128 diyerek sesleniyor, develer birbirlerine giriyor, halk alabildiğine kaçıp gidiyordu!

Peygamberimiz aleyhisselamın yanında Muhacir ve Ensardan bazı kişiler ile aile halkından başka kimse kalmamıştın29

Muhacirler arasında Hazret-i Ebu Bekir ile Hazret-i Ömer, aile halkı arasında da Hazret-i Ali, Hazret-i Abbas, Ebu Süfyan b. Haris ve oğlu Cafer, Hazret-i Abbas'ın oğlu Fadl, Hâris'in oğlu Rebia, Zeyd b. Hârise'nin oğlu Üsâme ve Ümmü Eymen'in oğlu Eymen* vardı. 130

Rivayete göre, Huneyn günü kaçmayıp oldukları yerde sebat edenler yüz kişi idiler. 131

Bunlardan otuzüçü Muhacirlerden, alünışyedisi Ensardandı. 132

Peygamberimiz aleyhisselamın yanından ayrılmayanların seksen kişi oldukları rivayeti de vardır. 133

-------------------------------------

125. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 906.

126. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 85, Taberî, c. 3, s. 128, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 263, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 190, Zehebî, Megâzî, s. 479, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 208.

127. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 286.

128. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 157.

129. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 85, Taberî, c. 3, s. 128, İbn Esîr, c. 2, s. 263.

* Ümmü Eymen'in oğlu Eymen b. Ubeyd, Hazrecîlerden Ubeyd b. Anr'ın Ümmü Eymen'den doğma oğlu olup, Üsâme b. Zeyd'in anne bir kardeşi idi (İbn Sa'd, c. 2, s. 152, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 189). Huneyn'de Peygamberimiz aleyhisselamın çevresinde onu canla basla korumaya çalışan sayılı ashab arasındaydı (İbn İshak, c. 4, s. 85-86). Kendisi, Peygamberimiz aleyhisselamın ibriğini taşır, gerektiği zaman, Peygamberimiz aleyhisselama verirdi (İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 189). Allah ondan razı olsun.

130. İbn İshak, İbn Hişam , c. 4, s. 85-86, Vâkıdî, c. 3, s. 900, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 365, Taberî, c. 3, s. 128, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 127, İbn Esîr, c. 2, s. 263, İbn Seyyid, c. 2, s. 190, Zehebî, s. 479, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 326.

131. Vâkıdî, c. 3, s. 901, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 365, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 11.

132. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 901.

133. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 901, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 142, Zehebî, Megâzî, s. 484, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 180, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 102, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 3, s. 64.

Hazret-i Ali ile Ebu Dücâne'nin Hevâzin Bayraktarlarından Birini Öldürmeleri

Hazret-i Ali ile Ebu Dücâne, kızıl tüylü bir devenin üzerinde, uzun mızrağının ucuna siyah bir bayraktak-mış, Hevâzinlerin önünde Müslümanlardan birçoklarını mızraklayan bir adamın ardına düştüler. 134

Hazret-i Ali, adamın arkasından yetişip devenin bacaklarına kılıçla vurunca, deve arkasının üzerine çöktü.

Ebu Dücâne, adamın üzerine yürüdü. Kılıçla vurup onun bacağının yansını kesti.

Kılıç, bacağı keserken, ses çıkardı.

Adam yere yuvarlandı. 135

Diğer rivayete göre; Hazret-i Ali ile Ebu Dücâne adama saldırdılar. Hazret-i Ali onun sağ kolunu, Ebu Dücâne de sol kolunu kesti.

Hatta, kılıçlan birbiriyle tokuştu, ses çıkardı, körleşti. 136

-------------------------------------

134. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 88, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 902, Taberî, Târih, c. 3, s. 129, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 1, 5. 179.

135. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 88, Taberî, c. 3, s. 129.

136. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 902.

Ebu Katâde'nin Güçlü ve Azılı Bir Müşriki Öldürüşü

Ebu Katâde der ki:

" Huneyn günü, bir Müslümanla bir müşrikin çarpıştığını, 137 müşriklerden birisinin de Müslümana karşı arkadaşına yardım etmek için138 Müslümanı yere yıkıp üzerine çıktığını gördüm. 139

Hemen arkasından varıp boynunun köküne kılıçla vurdum. Zırhını kestim.

Müşrik bana doğru yöneldi.

Vurmak için kılıcını kaldırdığı zaman, 140 vurup bir elini kestim.

Adam öbür eliyle yakalayıp boynumu öyle bir sıktı ki, ölümün kokusunu almaya, ecel teri dökmeye başladım! Az kalsın beni öldürecekti.

Eğer adam kan kaybından zayıf düşüp yere yıkılmamış olsaydı, muhakkak, beni öldürürdü. 141

Ölüm gelip ona yetişti de, beni bıraktı. 142

Yere düştüğü zaman, kılıçla vurup adamın işini bitirdim." 143

-------------------------------------

137. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 90, Vâkıdî, c. 3, s. 908, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 306, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 101.

138. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 90, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 306.

139. Vâkıdî, c. 3, s. 908, Buhârî, c. 5, s. 100.

140. Buhârî , Sahih, c. 5, s. 100-101.

141. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 90, Vâkıdî, c. 3, s. 908, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 303.

142. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 100.

143. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 90. Vâkıdî, c. 3, s. 900, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 306.

Mekke'ye Kadar Kaçan Mekkeli Müşriklerin Mekke'deki Müslümanları Üzüntüye Düşürmeleri

Huneyn'de bozguna uğrayıp kaçan Mekkelilerden bazıları Mekke'ye ulaştılar. 144

Müslümanların bozguna uğradıklarını haber vererek Mekkeli müşrikleri sevindirdiler.

İçlerinden birisi:

" Artık Araplar atalarının dinine dönebilirler! 145 Muhammed düşmüş, ashabı da dağılmıştır! " demişti.

Mekke valisi Attâb b. Esîd:

" Muhammed öldürüldü ise, Muhammed'in dini ayaktadır. Muhammed'in ibadet etmiş olduğu Allah, Diridir ve Ölümsüzdür! " dedi.

Daha akşam olmamıştı ki, Allah'ın yardımıyla Peygamberimiz aleyhisselamın Hevâzinleri yendiği haberi gelip, Attâb ile Muaz b. Cebel'i sevindirdi.

Bundan önce sevinenleri ise, Yüce Allah yüzlerinin üzerine düşürdü. 146

-------------------------------------

144. Serahsî, Siyeru'l-kebîr Şerhi, c. 3, s. 1009, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 70, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 12.

145. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 70, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 12.

146. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 12.

Bazı Kureyşîlerin Kalblerindekini Açığa Vurmaları

Peygamberimiz aleyhisselamla birlikte Huneyn'e gelip Müslümanların bozguna uğradıklarını gören bazı müşrikler, kalblerinde taşıdıkları kini ve düşmanlığı dile getirmekten kendilerini alamadılar.

Çantasında fal okları taşıyan Ebu Süfyan b. Harb:

" Artık, onların bu bozgunlukları denize (deniz sahiline) kadar bitmez! 147

Vallahi, Hevâzinler onları yenerler! " dedi.

Safvan b. Ümeyye ise:

" Ağzına taş, toprak dolsun! " diyerek Ebu Süfyan'ın bu temennisini reddetti. 148

Eşlemlerden Ebu Makît de, Ebu Süfyan'a:

" Vallahi, senin öldürülmeni yasakladığını Resûlullah aleyhisselamdan işitmemiş olsaydım, seni hemen öldürürdüm! " dedi. 149

O sırada, Kureyşlilerden bir adam gelip, Safvan'a:

" Muhammed ile ashabının bozguna uğradığını sana müjdelerim! Vallahi, onlar bir daha düzelemez, savaşamaz ve kimseyi yenecek hale gelemezler! 150

İyi biliniz ki; artık bugün sihir bozuldu, tesirsiz hale geldi! " diyerek bağırdı.

Bu adam; Safvan b. Ümeyye'nin ana bir kardeşi olan Kelede b. Hanbel'di. 151

Safvan ona kızdı152 ve:

" Sus! Allah senin dişlerini düşürsün!

Vallahi, bana Kureyşilerden bir kimsenin hâkim ve sahip olması, Hevâzinlerden birinin hâkim ve sahip olmasından daha yeğ ve daha iyidir! 153

Eğer ben kendime bir rab (efendi) edinecek olsam, Kureyşlilerden bir kimseyi rab (efendi) edinmem, bana, Hevâzinlerden birisini rab (efendi) edinmekten daha sevimlidir! " dedi. 154

Sonra, uşağını yanına çağırdı ve ona:

" Müslümanların parolalarını dinle, gel, bana bildir! " dedi.

Uşak, gidip geldi. Onların " Ey Abdurrahman oğulları! " , " Ey Abdullah oğulları" dediklerini işittiğini bildirince, Safvan b. Ümeyye:

" Muhammed galip gelecektir! Bunlar, onların savaştaki parolalarıdır! " dedi. 155

Süheyl b. Amr da:

" Muhammed ve ashabı artık bir daha düzelemez, savaşamaz! " dedi. 156

İkrime b. Ebu Cehil ise:

" Bu, yerinde bir söz değildir! İşler ancak Allah'ın Elindedir. Muhammed'in elinde birşey yoktur!

Bugün savaş onun aleyhine ise, yarın muhakkak onun lehine olacaktır! " dedi.

Süheyl b. Amr:

" Sen daha önce bu sözün aksini söylüyordun! ?" dedi.

İkrime:

" Yâ Ebâ Yezid! Biz, vallahi, aykırı şeyler üzerinde duruyormuşuz!

Akıllarımızı kösteklemiş; yarar da, zarar da vermeyen birtakım taşlara tapmış durmuşuz! " dedi. 157

-------------------------------------

147. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 86, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 910, Taberî, Târîh, c. 3, s. 128, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 263, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 190, Zehebî, Megâzî, s. 479, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye, c. 4, s. 327, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 208.

148. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 102, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 70.

149. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 910.

150. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 70.

151. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 86, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 910, Taberî, c. 3, s. 128, İbn Esîr, c. 2, s. 263, İbn Seyyid, c. 2, s. 190, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 327, İbn Kayyım, c. 2, s. 208.

152. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 131 , Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 70, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 12.

153. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 86, Vâkıdî, Megâzî. c. 3, s. 910, Taberî, Târih, c. 3, s. 128, Beyhakî, De lâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 128, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 263, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 190, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 180.

154. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 895, Beyhakî, c. 5, s. 128, İbn Esîr, c. 2, s. 263, Heysemî, c. 6, s. 180, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 71, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 12.

155. Zehebî, Megâzî, s. 481.

156. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 910-911.

157. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 911, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 70.

Şeybe b. Osman'ın Peygamberimiz aleyhisselama Suikaste Kalkışı ve Müslüman Oluşu

Peygamberimiz aleyhisselam Huneyn savaşına çıkarken, Şeybe b. Osman ile Salvan b. Ümeyye, birlikte çıkmak için sözlesmişlerdi.

Safvan'ın babası Ümeyye b. Halef Bedir savaşında, Şeybe'nin babası Osman b. Ebu Talha da Uhud savaşında öldürülmüştü.

Huneyn'de Müslümanlar yenilirlerse, bunlar, Peygamberimiz aleyhisselamın üzerine saldırarak babalarının öçlerini alacaklardı. 158

Müslümanların bozguna uğradıkları, halkın birbirlerine karıştıkları ve Peygamberimiz aleyhisselamın da katırından yere indiği sırada, Şeybe b. Osman kılıcını sıyırdı, öcünü almak içini59 sağ tarafından Peygamberimiz aleyhisselama doğru varmak istedi.

Hazret-i Abbas'ın ayakta dikildiğini ve ak gümüş gibi parlayan zırhının üzerinden tozlan silkmekte olduğunu görünce, kendi kendine:

" Amcası onu yardımsız bırakmaz! Onun yanından ayrılmaz! " dedikten sonra, sol yanından Peygamberimiz aleyhisselama yaklaşmak istedi.

O tarafta da, Peygamberimiz aleyhisselamın amcasının oğlu Ebu Süfyan b. Hâris'i gördü.

" Bu da, onun amcasının oğludur. Onu yardımsız bırakmaz! " deyip Peygamberimiz aleyhisselama arka tarafından yaklaştı.

Kılıcını kaldırıp vurmaktan başka bir iş kalmamıştı ki, aralarında birdenbire yıldırımı andıran bir ateş yalımı peyda oldu!

Yalımın kendisini yakıp helak etmesinden korktu, gözlerini elleriyle kapadı ve geri geri çekildi M 60

Şeybe b. Osman der ki:

" İşte o zaman anladım ki; o, benim tecavüzümden, muhakkak Allah tarafından korunuyor! " 161

Peygamberimiz aleyhisselam, Şeybe b. Osman'a doğru başını çevirdi. 162 Gülümsedi163 ve:

" Ey Şeybe! Anası ağlayasıca! 164 Yanıma gel! " buyurdu. 165

Şeybe titremeye başladı.

Yüce Allah onun kalbine korku ve iman sevgisi düşürdün66

Şeybe b. Osman Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelince, Peygamberimiz aleyhisselam elini onun göğsüne koydu ve:

" Allah'ım! Bundan şeytanı defet, gider! " diyerek dua etti. 167

Yüce Allah, Şeybe'nin kalbindeki bütün kin ve düşmanlıkları giderip kalbini imanla doldurdu. 168

Şeybe, başını kaldırıp baktığı zaman, Peygamberimiz aleyhisselama karşı içi sevgi ile doldu. Peygamberimiz aleyhisselam, ona, gözünden, kulağından, kalbinden daha sevgili olmuştu!

Bundan sonra, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Şeybe! Artık kâfirlerle savaş! " buyurdu. 169

Şeybe der ki:

" Hevâzinlerin Kureyşileri yenmesi, beni gayrete getirmişti.

'Yâ Rasûlallah! Ben, alaca atlı birçok süvariler görüyorum! ' dedim.

Resûlullah aleyhisselam:

'Ey Şeybe! Onları ancak kâfir olanlar görür! ' buyurdu ve göğsümü eliyle sığayarak:

'Ey Allah'ım! Şeybe'ye doğru yolu göster! ' diyerek üç kere dua etti.

Vallahi, üçüncüsünde, daha elini göğsümden kaldırmamıştı ki, Allah'ın yaratıklarından, bana, ondan daha sevgili bir kimse yoktu! 170

Resûlullah aleyhisselamın önünde kılıç vurdum, savaştım.

Vallahi, canım ve herşeyimle onu korumak istiyordum 1171

O sırada, sağ olsaydı da babamla karşılaşsaydım, kılıcımla vurup onu da öldürürdüm 1172

Hevâzinler bozguna uğrayıp yurtlarına kadar kaçtıkları zaman, Resûlullah aleyhisselamın huzuruna vardım.

Bana:

'Hamd olsun Allah'a ki, O, senin hakkında, senin dilediğin şeyden daha hayırlısını diledi! ' buyurdu ve kendisine yapmayı içimden geçirmiş bulunduğum herşeyi bana olduğu gibi haber verdi. 173

Halbuki, ben onları hiç kimseye söylememiştim!

Hemen:

'Şehadet ederim ki; Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur!

Sen de, hiç şüphesiz, Resûlullahsın!

Benim için Allahtan mağfiret dile! ' dedim.

'Allah seni mağfiret etsin, yarlıgasın! ' buyurdu.

Halbuki;

'Araplardan ve Arap olmayanlardan Muhammed'e tâbi olmadık hiç kimse kalmasa, ben sana tâbi olmam! ' diyordum." 174

-------------------------------------

158. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 909.

159. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 71.

160. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 909-910, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 145, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 333.

161. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 87, Taberî, Târih, c. 3, s. 128, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 334.

162. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 910, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 334.

163. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 71.

164. Mus’abu’z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 253.

165. Vâkıdî, c. 3, s. 910, Mus’abu’z-Zübeyrî, s. 253, Beyhakî, D elâ il, c. 5, s. 145.

166. Mus’abu’z-Zübeyrî, s. 253.

167. Vâkıdî, c. 3, s. 910, Mus’abu’z-Zübeyrî, s. 253 Heysemî, Mecınau'z-zevâid, c. 6, s. 184.

168. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 366.

169. Vâkıdî, c. 3, s. 910, Beyhakî, c. 5, s. 145, Zehebî, s. 489, Heysemî, c. 6, s. 184, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 333.

170. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 146, Zehebî, Megâzî, s. 486, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 333.

171. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 910, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 191, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 208.

172. İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 191, İbn Kayyım, Zâd, c. 2, s. 208.

173. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 910, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 191.

174. İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 191, İbn Kayyım, Zâd, c. 2, s. 208-209.

Peygamberimiz aleyhisselamın Kaçışan Müslümanlara Seslenişi ve Hazret-i Abbas'ı Seslendirişi

Peygamberimiz aleyhisselam, Müslümanların bozulup kaçıştıklarını görünce, boz katırının üzerinde, sağına soluna döne döne:

" Ey Allah'ın yardımcıları! Ben Allah'ın kulu ve resûlüyüm! Sabır ve sebat gösteriniz! " buyuruyor-du. 175

Hazret-i Abbas der ki:

" Resûlullah aleyhisselamla Huneyn harbinde bulundum.

Ebu Süfyan b. Haris b. Abdulmuttalib ile ben, Resûlullah aleyhisselamın ardına düştük. Kendisinden hiç ayrılmadık.

Resûlullah aleyhisselam, beyaz katırının üzerinde idi.

Müslümanlarla kâfirler karşılaşınca, Müslümanlar dönüp gerilediler.

Resûlullah aleyhisselam ise, katırını kâfirlere doğru mahmuzlamaya başladı.

Ben Resûlullah aleyhisselamın katırının geminden tutuyor, onu, koşmasın diye engelliyordum.

Resûlullah aleyhisselam, bana:

'Ey Abbas! Ashâbu's-Semüre'ye seslen! ' buyurdu.

Bunun üzerine, ben sesim çıkabildiğince:

'Yâ Eshâbessemüre! Ey semüre ağacının altında Resûlullah aleyhisselama bey'at etmiş olan saha-biler! Nendesiniz?! ' diyerek haykırdım.

Vallahi, sesimi işittikleri zaman yerlerine dönüşleri, ineğin yavrularına dönüşü gibi idi!

Ensara, önce genellikle:

'Ey Ensar cemaati! Ey Ensar cemaati! '

Sonra, özellikle de:

'Ey Benî Haris b. Hazrec cemaati! Ey Benî Hazrec cemaati! ' diye seslenilince, onlar

'Buyur! Buyur! Buyur! ' diyoriar, 176 bindikleri develerini geri çevirmek istiyorlar, fakat geri çevirmeye güç yetiremiyorlar; hatta sırtlarındaki zırh gömleklerini çıkarıp develerinin boyunlarına attıkları halde, onları durduramıyorlandı. En sonunda, kılıçlarını, kalkanlarını alıp kendilerini develerinden aşağı atarak Peygamberimiz aleyhisselamın yanına koşuyorlardı! 177

Sa'd b. Ubâde, Hazrecîlere:

'Yetişiniz ey Hazrecîler! Yetişiniz ey Hazrecîler! '

Useyd b. Hudayr da:

'Yetişiniz ey Evsîler! Yetişiniz ey Evsîler! ' diyerek seslendikleri zaman, arıların beylerinin başına toplandıkları gibi, her taraftan gelen Müslümanlar Hevâzinlerin üzerine öfkeyle atılmaya başladılar!

Muhacirler:

'Yâ Benî Abdurrahman! '

Evsîler:

'Yâ Benî Ubeydullah! Ey Allah süvarileri! ' diyerek hay kırıyorlardı." 178

Dönüp gelenler, Hevâzin müşriki eriyle çarpışmaya giriştiler. 179

Peygamberimiz aleyhisselamın çevresi, Müslümanlarla çarpışan Hevâzin müşrikleri tarafından sarılmıştı. 180

Hazret-i Osman, Hazret-i Ali, Ebu Dücâne ve Eymen b. Ubeyd, Peygamberimiz aleyhisselamın önünde çarpışıyorlardı. 181

O gün, Hazret-i Ali, Peygamberimiz aleyhisselamın önünde çarpışanların hızlısı, en hiddetli ve şiddetlisi idi. 182

Ebu Süfyan b. Haris der ki:

" Allah biliyor ki, ben, Resûlullah aleyhisselamın önünde ölmek istiyordum.

O sırada, Abbas b. Abdulmuttalib, Resûlullah aleyhisselamın katırının gemini tutuyordu.

Ben de, öbür yanına geçip katırının geminden tutunca, Resûlullah aleyhisselam:

'Kim bu?' diye sordu.

Yüzümden, miğferimi kaldırdım.

Abbas:

'Yâ Rasûlallah! (Süt) kardeşin ve amcanın oğlu Ebu Süfyan b. Hâris'tir. Ondan razı ol! ' dedi.

Resûlullah aleyhisselam:

'Öyle yaptım! Allah onun bütün düşmanlıklarını bağışlasın! ' buyurdu.

Bunun üzerine, üzengideki ayağını öptüm.

Sonra, bana döndü de:

'Evet! (Süt) kardeşimdir! ' buyurdu." 183

Peygamberimiz aleyhisselam, boz katırının üzerinde üzengilere basarak dikilip Müslümanların Hevâzinlere kılıçla giriştiklerini görünce:

" İşte, bu, tandırın tutuştuğu (savaşın kızıştığı) zamandır! " buyurdu. 134

-------------------------------------

175. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 897-898.

176. Zührî, Megâzî, s. 92, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 898, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 380, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 207, Müslim , Sahîh, c. 3, s. 1398, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 137-138.

177. İbn İshak, İbn Hişam, S ire, c. 4, s. 87, Vâkıdî, c. 3, s. 898-899, Taberî, Târih, c. 3, s. 128-129, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 239, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 120, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 264, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 192, Zehebî, Megâzî, s. 480, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 209, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 12.

178. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 903-904.

179. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 207, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1399.

180. Taberî, Târîh, c. 3, s. 129.

181. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 902.

182. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 180, İbn Hacer, Metâlibu'l-âliye, c. 4, s. 252.

183. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 67.

184. Zührî, Megâzî, s. 92-93, İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 87, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 899, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 380, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2. 151, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 207, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1399, Taberî, Târîh, c. 3, s. 129, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 138-139, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 264, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 192, Zehebî, Megâzî, s. 483, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 330. İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 209, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 10.

Peygamberimiz aleyhisselamın Yüce Allah'a Dua Edişi ve Müşriklerin Bozguna Uğrayışı

Müslümanlar bozguna uğrayıp da düşmanlar Peygamberimiz aleyhisselama doğru yönelince, 185 Peygamberimiz aleyhisselam katırından yere inip: 186

" Peygamber, benim! Yalan yok!

Abdulmuttalib'in oğlu benim! 187

Allah'ım! Bize yardımını indir! 188

Ey Allah'ım!

Ben, Senden, bana olan (zafer) va'dini yerine getirmeni diliyorum ! 189

Ey Allah'ım! Muhakkak ki Sen onların bize galip gelmelerini istemezsin! " 190 diyerek, Allah'tan yardım ve zafer diledi. 191

" Ey Allah'ım! Hamd Sana mahsustur. Şikâyetler ancak Sana arzolunur. Yardım ancak Senden dilenir" diyerek dua edince, Cebrail aleyhisselam gelerek:

" Sana telkin olunan bu kelimeler, arkasında Firavun bulunduğu ve kendisine deniz yarılıp yol açıldığı gün Musa'ya da Allah tarafından telkin olunmuştu! " dedi. 192

Peygamberimiz aleyhisselam yerden aldığı bir avuç toprağı 193 veya kumu194 müşriklerin yüzlerine doğru attı, saçtı. 195

" Bu yüzler kara olsun! " dedi. 196

Onlardan, Allah'ın yarattığı hiçbir kimse yoktu ki, 197 Yüce Allah, o bir avuç toprak veya kumla onların gözlerini doldurmamış, 198 kalblerine korku düşürmemiş olsun! 199

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Kabe'nin Rabbine andolsun ki; onlar bozguna uğradılar gittiler! " buyurdu. 200

Cübeyr b. Mut'im, o sıradaki müşahedelerini şöyle anlatır:

" Hevâzinler, bozguna uğramadan, Müslümanlarla çarpıştıkları sırada, gökten simsiyah örtü gibi birşeyin gelip bizimle Hevâzinler arasına düştüğünü, 201 bu gökten gelip bizimle Hevâzinleri gölgeleyen ve ufku kaplayan siyah şemsiye gibi şeye202 dikkatlice baktığım zaman, onun siyah karıncalar olduğunu, 203 vadiyi doldurduğunu, 204 Huneyn vadisinde karınca seli aktığını gördüm! 205

Onların meleklerden ibaret olduğunda, 206 bunun Allah tarafından bir yardım olup bizi onlarla desteklediğinde hiç şüphem kalmadı.

Nihayet, Hevâzinlerin bozguna uğramalarından başka birşey vuku bulmadı! " 207

Bir mucize olarak, gökle yer arasında, demir taslar üzerine düşen demir parçalarının çıkardıkları sesler gibi çınlayan sesler de duyulmuştu! 208

Huneyn savaşında bulunmuş olan Süveyd (veya Büreyd) b. Âmir de, o zaman yüreklerine düşen korku soruldukça, eline çakıl taşları alır, onu bir tasın içine atarak sesler çıkarttırır ve:

" İşte, içimizde böyle sesler çınladığını duymuştuk! " derdi. 209

Yine, Müslüman olan Hevâzinlerin anlattıklarına göre; birdenbire bozguna uğramışlar, arkalarına döndükçe, Müslümanlar tarafından takip edildiklerini görmüşler, her tarafa dağılmışlar, kaçıp kurtulabilenler ancak soluklarını yurtlarının en yüksek yerinde almışlardı ! 210

Haris b. Bedel de; Peygamberimiz aleyhisselam yerden bir avuç toprak alıp H evâzinlerin yüzlerine atınca bozguna uğradıklarını, her ağacı, her taşı, arkalarından gelen bir süvari sandıklarını söyler. 211

Hazret-i Abbas da, bu husustaki müşahedelerini şöyle anlatır:

" Gidip baktığımda, savaş gördüğüm biçimde, aynı şiddette devam edip dururken, 212 vallahi, Resûlullah aleyhisselamın kumları onlara atmasından sonradır ki, güçlerinin azaldığını, işlerinin tersine döndüğünü gördüm!

Nihayet, Allah onları bozguna uğrattı.

Resûlullah aleyhisselamın da katırını tepip onları takip ettiğini hâlâ gözlerimle görürgibiyimdir! " 213

-------------------------------------

185. Müslim, Sahih, c. 3, s. 1401.

186. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 902, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1401 , Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 328.

187. Vâkıdî, c. 3, s. 902, İbn Sa'd, c. 2, s. 151, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 280, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 208, Müslim, c. 3, s. 1401 , Taberî, Târih, c. 3, s. 129, Beyhakî, Sünenü 'l-kübrâ, c. 7, s. 43, İbn Hazm, Cevâm iu's-Sîre, s. 151, İbn Esîr, c. 2, s. 264, İbn Seyyid, c. 2, s. 192, Zehebî, s. 482, İbn Kayyım, c. 2, s. 209, Heysemî, c. 6, s. 182.

188. Vâkıdî, c. 3, s. 901-902, Müslim, c. 3, s. 1401, Zehebî, s. 482, İbn Kayyım, c. 2, s. 209, Heysemî, c. 6, s. 182.

189. Vâkıdî, c. 3, s. 899, Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 100, Beyhakî, c. 5, s. 131, Halebî, c. 3, s. 69.

190. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 69.

191. Vâkıdî, c. 3, s. 902, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 233, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1401, Beyhakî, c. 5, s. 135.

192. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 901-902, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 11.

193. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 286, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1402, Taberî, Târih, c. 3, s. 130, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve. c. 4, s. 140, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 264, Zehebî, Megâzî, s. 483, 484, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n -nihâye, c. 4, s. 331-332, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 209.

194. Zührî, Megâzî, s. 93, Vâkıdî, c. 3, s. 899, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 380, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 151 , Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 207, Müslim, c. 3, s. 1398.

195. Zührî, Megâzî, s. 93, Vâkıdî, c. 3, s. 899, Abdurrezzak, c. 5, s. 380, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 207, c. 5, s. 286, Müslim , c. 3, s. 1399.

196. Vâkıdî, c. 3, s. 899, İbn Sa'd, c. 2, s. 151 , Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 286, Müslim, c. 3, s. 142, Beyhakî, c. 5, s. 140, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 192, Zehebî, s. 483 484, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 331, İbn Kayyım, c. 2, s. 209.

197. Müslim, c. 3, s. 1402, Zehebî, s. 483 484, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 331, İbn Kayyım, c. 2, s. 209.

198. İbn Sa'd, c. 2, s. 151 , Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 153, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 47.

199. Müslim, c. 3, s. 1402, Zehebî, s. 484.

200. Zührî, s. 93, Abdurrezzak, c. 5, s. 380, İbn Sa'd, c. 2, s. 151, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 207, Müslim, c. 3, s. 1399.

201. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre. c. 4, s. 91, Taberî, Târih, c. 3, s. 129, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 146, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 334.

202. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 905, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 183.

203. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 91, Vâkıdî, c. 3, s. 905, Taberî, c. 3, s. 129, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 334.

204. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 91, Vâkıdî, c. 3, s. 905, Taberî, c. 3, s. 129, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 334.

205. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 905.

206. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 91, Taberî, c. 3, s. 129.

207. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 91, Vâkıdî, c. 3, s. 905, Taberî, c. 3, s. 129, Beyhakî, c. 5, s. 146.

208. İbn Sa'd, c. 2, s. 156, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 286, Heysemî, c. 6, s. 182.

209. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 906, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 183, İbn Hacer, Metâlibu'l-âliye, c. 4, s. 251.

210. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 906-907.

211. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 143, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 181.

212. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 207, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1399.

213. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 207, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1399.

Sakîflerden Öldürülenler ve Kaçıp Taif Kalesine Sığınanlar

Sakîflerden müttefiklerin bayrağı Karib b. Esved b. Mes'ud'un yanında idi. Hevâzinler bozguna uğrayınca, Karib, sancağı, bayrağı bir ağaca dayayarak; müttefiklerden amcasının oğullarıyla birlikte kaçtı.

Onlardan, iki kişiden başka, öldürülen olmadı.

Birisi Gıyerelerden Vehb, diğeri de Benî Kubbelerden Cülah (Leclac) idi. Peygamberimiz aleyhisselam, Cülah'ın öldürüldüğünü işittiği zaman: " Bugün, Sakîf gençlerinin ulusu öldürülmüştür! " buyurdu. 214

-------------------------------------

214. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 93, Vâkıdı, c. 3, s. 907, Taberî, c. 3, s. 129.

Hevâzin Savaşında Taifli Sakîflerden Öldürülenlerin Sayısı

Hevâzinler bozguna uğrayınca, Taifli Sakîflenden Malik oğullarının bayrağı altında yetmiş kişi, *215 Bedir savaşında Kureyşlilerden öldürülmüş olanlar kadar216 adam öldürüldü. 217 Malik oğullarının bayrağını Zülhımar taşıyordu.

Zülhımar öldürülünce Osman b. Abdullah b. Rebia almış, çarpışırken o da öldürülmüştü. 218 Peygamberimiz aleyhisselam, onun öldürüldüğünü işitince: " Allah kahretsin onu! Çünkü o Kureyşîlere çok kin beslerdi" buyurdu. 219 Osman b. Abdullah, bütün köleleri ve azadlılan ile birlikte savaşa katılmıştı. O gün, hepsi de öldürüldüler. 220

Benî Riab veya Rebablardan Nasr oğulları da çok öldürüldüler. Abdullah b. Kays:

" Yâ Rasûlallah! Riab oğulları mahvoldular! " dedi. Peygamberimiz aleyhisselam: " Ey Allah'ım! Onların musibet ve helaki arını iyileştir! " diyerek dua etti. 221

-------------------------------------

* Yüze yakın rivayeti de vardır ( Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 907).

215. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 92, Taberî, c. 3, s. 130.

216. İbn Sa’d, c. 2, s. 154, Beyhakî, c. 5, s. 142, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 182.

217. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 92, İbn Sa'd, c. 2, s. 154, Taberî, c. 3, s. 130, Beyhakî, c. 5, s. 142, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 182.

218. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 92, Taberî, Târih, c. 3, s. 130.

219. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 92, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 912, Taberî, c. 3, s. 130.

220. VâkıdîıMegâzî, c. 3, s. 911.

221. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 97, Vâkıdî, c. 3, s. 916, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 152.

Hevâzin Ordularının Etrafa Dağılışı ve Düreyd'in Öldürülüşü

Bozguna uğrayan Hevâzin ordularından bir kısmı Taife gittiler. 222 Bir kısmı Evtas'ta ordugâh kurdu. Bir kısmı Nafileye doğru yönelip gitti.

Nahle'ye doğru gidenler arasında Giyere (Aneze) oğullarından başkası bulunmuyordu.

Nahle'ye doğru giden halkı, İslâm süvarileri takip ettiler.

Fakat, onlardan, dağ yollarını tutanları takip etmediler.

Rebia b. Rüfey', Düreyd b. Sımme'ye yetişip devesinin yularından tuttu. Onu kadın sanıyordu.

Çünkü, deve üzerinde kadınların taşınmasına mahsus hevdecimsi bir mahfaza içinde bulunuyordu.

Rebia, onun içindekinin erkek olduğunu anlayınca, deveyi ıhdırdı.

Çok yaşlanmış bir adam olan Düreyd b. Sımme ile karşılaştı.

Henüz gençlik çağında bulunan Rebia, Düreyd'i hiç tanımıyordu.

Düreyd, ona:

" Beni ne yapacaksın?" diye sordu.

Rebia:

" Öldüreceğim! " dedi.

Düreyd:

" Sen kimsin?" diye sordu.

Rebia:

" Ben Rebia b. Rüfey'ü's-Sülemf'yim! " dedikten sonra, ona kılıçla bir darbe indirdi. Fakat birşey yapamadı.

Düreyd:

" Anan seni ne kötü çıkarmış (doğurmuş)!

Semerin arkasında, hevdecin içindeki kılıcı al da, bana onunla vur!

Kılıcı vururken de, kafa kemiğinin yukarısından dimağın aşağısına doğru indir!

Ben, adamları öldürürken, böyle vururdum!

Sonra, ananın yanına vardığın zaman, Düreyd b. Sımme'yi kendinin öldürdüğünü ona haber ver!

Vallahi, benim kadınlarınızı koruduğum, esirgediğim zamanlar olmuştur! " dedi.

Süleym oğulları, Rebia Düreyd'i kılıçla vurup yere düşürdüğü zaman, kıçının açılıp çıplak atlara binmekten her iki budunun kılları dökülerek parlak, tüysüz hale geldiğinin görüldüğünü söylerler.

Rebia, yurduna dönüp Düreyd'i öldürdüğünü haber verince, anası:

" Amma, vallahi, o senin analarından üçünü223 bir sabah babanın alnının saçını keserek azad etmiş, serbest bırakmıştı! " dedi.

Rebia:

" Ben bunu bilmiyordum! " dedi. 224

Anası:

" O bize olan iyiliğini sana haber verince, onu öldürmekten vazgeçmeli ve böylece kendisine ikramda bulunmalı değil miydin?" dedi.

Rebia:

" Ben, Allah'ın ve Resûlünün rızasını kazanmak için, ona ikramda bulunmadım! " dedi. 225

Düreyd b. Sımme ile birlikte kaçanlar, alûyüz kişilik bir cemaat idi.

Üçyüzü öldürülmüştü. 226

-------------------------------------

222. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 95, Vâkıdî, c. 3, s. 914, İbn Sa'd, c. 2, s. 151.

223. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 95-96, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 914-915, Taberî Târih, c. 3, s. 130-131.

224. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 915.

225. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 72.

226. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 6, s. 179.

Peygamberimiz aleyhisselamın Kaçan Düşmanları Takip Etmelerini Mücahidlere Emredişi ve Hevâzin Orduları Başkumandanının Taif Kalesine Sığınışı

Peygamberimiz aleyhisselam, kaçan düşmanları takip etmelerini Müslümanlara emretti. 227

Hevâzin ordularının başkumandanı Malik b. Avf, bozguna uğradığı zaman, kavminin bazı süvarileriyle birlikte yolda iki dağ arasındaki yüksekçe bir yerde durup, arkadaşlarına:

" Zayıf olanlarınız gelinceye kadar bekleyiniz de, arkanızdakiler gelip size kavuşsunlar! " dedi.

O sırada, uzaktan İslâm süvarileri gözükünce, Malik b. Avf, arkadaşlarına:

" Bakınız, neler görüyorsunuz?" diye sordu.

Arkadaşları:

" Atlar üzerinde, mızraklarını atlarının kulakları arasına uzatmış, uzun bacaklı bir kavim görüyoruz! " dediler.

Malik b. Avf:

" Onlar, kardeşleriniz Süleym oğullarıdır!

Onlardan size zarar gelmez! " * dedi.

Vadinin içine girdikleri zaman, arkalarından, başka bir süvari birliğinin gelmekte olduğu görüldü.

Malik b. Avf, arkadaşlarına:

" Bakınız! Neler görüyorsunuz?" diye sordu.

Arkadaşları:

" Mızraklarını yanlamasına uzatmış, atları üzerinde, kendilerini belli etmeyen bir kavim görüyoruz! " dediler.

Malik b. Avf:

" Onlar, Evs ve Hazreclerdir.

Onlardan da size zarar gelmez! " dedi. 228

Dağ yolunun dibine varınca, Benî Süleymlerin gittikleri yolu tuttular.

Orada birtakım atlılar göründü. 229

Malik b. Avf:

" Bakınız! Neler görüyorsunuz?" diye sordu.

Arkadaşları:

" Atlar üzerinde, heykeller gibi kimseler görüyoruz! " dediler.

Malik b. Avf:

" Onlar, Ka'b b. Lüeyylerdir!

Onlar sizinle çarpışırlar! " dedi.

Süvariler gelip sarınca, Malik b. Avf esir düşmekten korkarak hemen atından indi. Bir çalının içine saklandı.

Sonra, kaya aralarından, dağın tepesindeki hurma ağacının yanına kadar çıkıp canını kurtardı, arkasından gelenlere yakalanmadı. 230

Malik b. Avf, arkadaşlarına:

" Bakınız! Daha neler görüyorsunuz?" diye sordu.

Arkadaşları:

" Uzun bacaklı, mızraklarını omuzlarının üzerlerine koymuş, başlarına bez sarmış birtakım atlılar; 231 aralarında da, başına san sarık sarmış, mızrağı om uzunda, sert adımlarıyla yeri sarsa sarsa yürüyen bir adam görüyoruz! " dediler.

Malik b. Avf:

" İşte o, Safiyye'nin oğlu232 Zübeyr b. Avvam'dır!

Lâfa yemin ederim ki; o, sizinle karşılaşacak! 233 Sizi yerinizden ayıracaktır! " dedi. 234

Gerçekten de, Zübeyr b. Avvam, onları görünce, bulundukları yerden indirip kaçırıncaya kadar saldırmaktan geri durmadı. 235

Malik b. Avf kaçıp kendisine aitLiyye kalesine, oradan da Sakîflerin kalesine sığındı. 236

-------------------------------------

227. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 912, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 151.

* Süleym oğulları, aralarında, " Analarınızın oğullarını öldürmekten el çekiniz! " diyerek el çekmişlerdi (Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 912, 913, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 151).

228. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 97-98, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 916-917.

229. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 98.

230. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 917.

231. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 98, Vâkıdî, c. 3, s. 917.

232. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 917.

233. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 99.

234. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 917.

235. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 99, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 917.

236. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 917.

Sa'd b. Bekr Oğullarından Bicad'ın Yakalanıp Esir Edilişi

Sa'd b. Bekr oğullarından Bicad ağır bir suç işlemiş. 237 birMüslümanı tutup azalarını kesmiş, sonra da kendisini ateşe atarak yakmıştı.

Bicad, suçunun ağırlığını bildiği için, kaçmıştı. 238

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sa'd b. Bekr oğullarından Bicad'ı yakalayabilirdeniz, onun elinizden kaçıp kurtulmasına meydan vermeyiniz! " buyurmuştu.

Müslümanlar onu yakaladılar239 ve ev halkı ile birlikte esir ettiler. 240

Peygamberimiz aleyhisselamın sütkardeşi olan, BenîSa'dlardan Şeymâ da, Bicad ve onun ev halkı ile birlikte esir edilmiş bulunuyordu. 241

-------------------------------------

237. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 100, Vâkıdî, c. 3, s. 913.

238. Vâkıdî, c. 3, s. 913.

239. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 100, Vâkıdî, c. 3, s. 913.

240. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 100.

241. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 100.

Şeymâ'nın Peygamberimiz aleyhisselamla Konuşması

Şeymâ esirler arasında getirilirken yolda kendisine katı ve sert davranılınca:

" Biliniz ki; vallahi, ben sizin efendinizin sütkardeşiyim! " dedi.

Fakat, onun bu sözüne pek inanmadılar. Kendisini Peygamberimiz aleyhisselamın yanına getirdil-er. 242

Şeymâ:

" Yâ Muhammed! 243 Yâ Rasûlallah! 244 Ben senin sütkardeşinim! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Buna alamet ve işaret nedir?245

Doğru söylüyorsan, benim tarafımdan sana yapılmış, belirsiz olmayan biriz gösterebilir misin?" diye sordu. 246

Şeymâ, kolunu açıp:

" Evet yâ Rasûlallah! Sen küçük iken, beni ısırmıştın! İşte, ısırık izi! 247

Arkamda, omuzumda bulunan ısırık izi ki, onu sen ısırmıştın!

O zaman, ben seni kucağıma almıştım! 248

Sirer vadisinde, ailemizin davarlarını otlatıyorduk.

O zaman, benim babam, senin de (süt) babandı.

Benim annem, senin de (süt) annendi.

Seni memeden ben ayırmıştım.

Hatırladın mı şimdi yâ Rasûlallah?" dedi. 249

Peygamberimiz aleyhisselam, ısırık izini görünce hatırladı ve tanıdı.

Ridasını yere serdikten sonra, Şeymâ'yı onun üzerine oturttu ve ona:

" Hoşgeldin! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselamın gözleri yaşla doldu. 250

Ona annesini ve babasını sordu.

Şeymâ, onların daha önce ölmüş olduklarını haber verdi. 251

Peygamberimiz aleyhisselam, Şeymâ'ya:

" İstersen, sevgi ve saygı görerek yanımda otur! 252

İstersen, yararlanacağın mallar verip, seni kavim ve kabilenin yanına döndüreyim?

Ben sana bunu da yaparım" buyurdu.

Şeymâ:

" Olur! Sen bana mal ver253 ve kavmimin yanına çevir" dedi. 254 Müslüman oldu. 255

Allah ondan razı olsun!

Şeymâ, Bicad'ın karısının ricası üzerine, suçunun bağışlanmasını, serbest bırakılmasını, Peygamberimiz aleyhisselamdan diledi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Şeymâ Hatunun bu dileğini de yerine getirdi.

Şeymâ Hatuna, ailelerinden kimler kaldığını sordu.

Şeymâ Hatun, kız ve oğlan kardeşleri ile amcası Ebu Bürkan'ın sağ olduklarını haber verdi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Şeymâ Hatuna:

" Sen şimdi Ci'râne'ye dön!

Orada kavminle birlikte bulun.

Ben şimdi Taife gideceğim. Oradan Ci'râne'ye döneceğim" buyurdu, onu Ci'râneye yolladı.

Peygamberimiz aleyhisselam, Taif'ten Ci'râneye döndüğü zaman, Şeymâ Hatuna ve aile halkından sağ olanlara, deve ve davar verdi. 256

Peygamberimiz aleyhisselam, Şeymâ Hatuna, ayrıca bir erkek ve bir de kadın köle verdi.

Şeymâ Hatun onları birbirleriyle evlendirdi. 257

-------------------------------------

242. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 100-101, Vâkıdî, c. 3, s. 913, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 193, Taberî, Târih, c. 3, s. 131, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 344.

243. Vâkıdî, c. 3, s. 913, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 344.

244. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 101, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 199.

245. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 101, Vâkıdî, c. 3, s. 913, Taberî, Târih, c. 3, s. 131, İbn Hacer, c. 4, s. 344.

246. Beyhakî, Delâil. c. 5, s. 199, Zehebî, Megâzî, s. 507, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 364.

247. Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 199, Zehebî, Megâzî, s. 507.

248. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 100-101, Vâkıdî, c. 3, s. 913, Taberî, c. 3, s. 131-132 İbn Hacer, c. 4, s. 344.

249. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 913.

250. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 4, s. 101, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 913.

251. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s: . 913.

252. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 101, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 913.

253. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 101, Taberî, Târîh, c. 3, s. 132, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 364, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 344.

254. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 101, Vâkıdî, c. 3, s. 913, Taberî, c. 3, s. 132, Ebu’l-Fidâ, c. 4, s. 364, İbn Hacer, c. 4, s. 344.

255. Vâkıdî, c. 3, s. 913, İbn Hacer, c. 4, s. 344.

256. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 913-914.

257. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 101, Vâkıdî, c. 3, s. 913, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 93.

Mücahidlerin Kadın, Çocuk ve Köle Öldürmemeleri İçin Uyarılışı

Süleym oğulları öncü süvari birliğini teşkil ediyorlar, Halid b. Velid de onlann kumandanı bulunuyordu. 258

Peygamberimiz aleyhisselam bir kadın ölüsüne rastlamıştı ki, halk onun başına toplanmışlardı.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Nedir bu?" diye sordu.

" Bir kadındır. Halid b. Velid öldürdü! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam, orada bulunanlardan birisine:

" Halid'e yetiş! Ona:

'Resûlullah seni çocuk, kadın ve hizmetçi öldürmekten men ediyor! ' de! " buyurdu. 259

Peygamberimiz aleyhisselam, başka bir kadın ölüsü gördü ve onu kimin öldürdüğünü sordu.

Bir adam:

" Yâ Rasûlallah!

Onu ben öldürdüm!

Kendisini terkime almıştım. O beni öldürmek isteyince, ben onu öldürdüm! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, onun gömülmesini emretti. 260

Peygamberimiz aleyhisselam, mücahidlerin çocukları da öldürmeye başladıklarını işitince, mücahi-dlere:

" Dikkat ediniz! Çocuklar öldürülmeyecektir!

" Dikkat ediniz! Çocuklar öldürülmeyecektir!

" Dikkat ediniz! Çocuklar öldürülmeyecektir! " buyurdu.

Useyd b. Hudayr

" Yâ Rasûlallah! Onlar, müşriklerin çocukları değiller mi?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sizin en hayırlılarınız da, müşriklerin çocukları değiller midir?

Her çocuk, İslâm yaratılışı üzere doğar, dili dönünceye kadar, öyle gider.

Ana ve babalan onu ya Yahudileştirir, ya da Hıristiyanlaştırır! " buyurdu. 261

-------------------------------------

258. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 100, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 912.

259. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 912.

260. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 905, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 435.

261. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 915.

Ebu Âmir el-Eş'arî'nin Evtas'ta Savaşması ve Orada Şehit Oluşu

Huneyn'de bozguna uğrayan Hevâzinlerden bir kısmı Evtas ordugâhında toplanmışlardı. Toplananların sayısı pek çoktu. 262

Peygamberimiz aleyhisselam, bir sancak bağlayarak, Ebu Âmir el-Eş'arî'yi Seleme b. Ekvâ ile birlikte Evtas'a gönderdi.

Evtas'ta üslenen müşrikler, kendilerini savundular. 263

Hevâzinlerden bir adam, meydana çıkıp:

" Benimle çarpışacak kim var?" diyerek bağırdı.

Ebu Âmir ona karşı vardı. 264 Adam Ebu Âmir'e saldırdı.

Ebu Âmir onu İslâmiyete davet etti265 ve:

" Ey Allah! Şahit ol ona! (Onu İslâmiyete davet ettiğime! )" dedi. 266

Üzerine yürüdü. Onu öldürdü.

Sonra, ikinci bir adam çıkıp Ebû Âmir'e saldırdı.

Ebu Âmir, onu İslâmiyete davet etti ve:

'Ey Allah! Şahit ol ona! (Onu İslâmiyete davet ettiğime! )" dedi.

Vurup onu da öldürdü.

Hevâzinler birer birer meydana çıkıyor, Ebu Âmir'e saldırıyor, Ebu Âmir de onları önce İslâmiyete davet ediyor, sonra da üzerlerine yürüyüp onları öldürüyordu.

Ebu Âmir, böylece, onlardan dokuz kişi öldürdü. 267

Dokuzuncusu, çarpışmak için alâmetienmiş, koşa koşa gelmişti.

Meydana çıkan onuncu adam, başına sarı bir sarık sanmıştı. 268

Gelir gelmez, Ebu Âmir'e saldırdı.

Ebu Âmir de onun üzerine yürüdü.

Kendisini önce İslâmiyete davet etti ve sonra da:

" Ey Allah! Şahit ol ona! (Onu İslâmiyete davet ettiğime! )" dedi.

Adam:

" Ey Allah! Bana şahit olma! " deyince, Ebu Âmir ondan elini çekti, adam da kaçıp kurtuldu.

Kendisi, sonradan Müslüman oldu. İslâmiyet ameli eriyle Müslümanlığını güzelleştirdi.

Peygamberimiz aleyhisselam, onu gördükçe:

" Bu, EbuÂmir'in kaçırdığıdır! " buyururdu. 269

BenîCüşem b. Muaviyelerden Hâris'in oğulları Ali ile Evfâ, Ebu Âmir'e ok atarak, biri onu kalbinden, diğeri de dizinden vurdu. 270

Ebu Musa el-Eş'arî der ki:

" Resûlullah aleyhisselam beni de amcam Ebu Âmirle birlikte göndermişti.

Savaş sırasında Ebu Âmirin dizine Cüşem kabilesinden birisi tarafından bir ok atılmıştı.

Okçu, okunu EbuÂmir'in dizkapağına saplamıştı.

Hemen, Ebu Âmir'in yanına koştum.

Ona:

'Ey amca! Oku sana kim attı?' diye sordum.

'İşte, ok atan katilim şudur! ' diyerek onu gösterdi.

Ben hemen katile doğru koştum ve yetiştim.

Katil, beni görünce, dönüp kaçmaya başladı. Ben de onun ardına düştüm.

Hem koşuyor, hem de:

'Sen kaçmaktan utanmıyor musun? Niçin durmuyorsun?' diyerek bağırıyordum.

Adam, nihayet, kaçmaktan vazgeçti.

Her ikimiz kılıçlarımızla vuruşmaya başladık. En sonunda, ben onu öldürdüm.

Sonra, Ebu Âmir'in yanına gelip:

'Allah, adamını öldürdü! ' dedim.

Amcam, bana:

'Şu oku dizimden çek, çıkar! ' dedi.

Ben de oku hemen çıkardım.

Fakat, okun yerinden pek çok su boşandı.

Amcam hayatından umudunu kesti ve bana:

'Ey kardeşimin oğlu! Peygamber aleyhisselama benden selam söyle! Benim için Allahtan mağfiret dilesin! ' dedi ve beni kendisinin yerine halkın üzerine kumandan tayin etti. 271

Ebu Âmir sancağı Ebu Musa'ya verdi ve:

'Atımı, silahımı Peygamber aleyhisselama teslim et' dedi. 272

Ebu Âmir, bir müddet sonra, şehit olarak Vefât etti. 273

Yüce Allah ondan razı olsun!

Ebu Musa el-Eş'arî, sancağı alınca, savaşmaya girişti.

Allah, fetih ve zaferi onun eliyle gerçekleştirdi. Evtas'ta toplanan halkı bozguna uğrattı. 274 Onlar, Evtas'tan Taife kaçtılar. 275

Ebu Musa el-Eş'arî der ki:

" Evtas'tan dönüp Peygamber aleyhisselamın huzuruna girdim. 276

Ebu Âmir'in silahını, atını ve sair eşyasını da yanımda götürdüm. 277

Resûlullah aleyhisselam, o sırada, hasırdan örülmüş, üstüne şilte serilmiş bir somya üzerinde yatıyordu.

Hasırın örgüleri, kendisinin sırtına ve böğürlerine iz yapmıştı. 278

Resûlullah aleyhisselam, bayrağı benim elimde görünce:

'Ey Ebu Musa! Yoksa Ebu Âmir öldürüldü mü?' diye sordu. 279

Kendi haberimizi ve Ebu Âmir'in haberini ve:

'Resûlullah aleyhisselam benim için Allah'tan mağfiret dilesin! ' dediğini arzettim.

Bunun üzerine, Resûlullah aleyhisselam, abdest suyu isteyip abdest aldı. 280

İki rekat namaz kıldı. 281

Sonra, ellerini kaldırıp:

'Ey Allah'ım! Kulcağızın Ebu Âmir'i yarlığa! ' diyerek dua etti.

Dua ederken ellerini o kadar kaldırdı ki, koltuklarının beyazlığını gördüm!

Sonra:

'Ey Allah'ım! Onu, yarattığın insanlardan çoğuna, Kıyamet gününde mertebece üstün kıl! 282 Cennette onu ümmetimin üstünlerinden eyle! ' diye dua etti. 283

'Yâ Rasûlallah! Biliyorum ki; Yüce Allah Ebu Âmir'i muhakkak yarlıgamış, kendisi şehit olarak da öldürülmüştür.

Yâ Rasûlallah! Benim için de Allahtan mağfiret dile! ' dedim.

Bunun üzerine, Resûlullah aleyhisselam:

'Ey Allah'ım! Abdullah b. Kays'ın günahını bağışla!

Kıyamet günü, onu da, girilecek üstün bir mertebeye girdir! 284

Onu da ümmetimin üstünlerinden eyle! ' diyerek dua etti ve Ebu Âmir'in terikesini oğluna vermemi bana emir buyurdu, verdim." 285

-------------------------------------

262. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 915, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c, 2, s. 151-152.

263. Vâkıdî, c. 3, s. 915, İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 357.

264. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 99.

265. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 99, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 915.

266. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 99.

267. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 99, Vâkıdî, c. 3, s. 915.

268. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 915.

269. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 99-100, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâve, c. 4, s. 338.

270. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 100.

271. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 101-102, Taberî, Târih, c. 3, s. 131.

272. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 916.

273. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 102.

274. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 97, Vâkıdî, c. 3, s. 916, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 358.

275. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 365.

276. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 102.

277. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 916, İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 358.

278. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 102.

279. İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 35.

280. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 102.

281. Vâkıdı, Megâzî, c. 3, s. 916.

282. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 102.

283. Vâkıdî, Megâzı, c. 3, s. 916, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 358.

284. Buhârî, Sahîh. c. 5, s. 102.

285. Vâkıdı, Megâzı, c. 3, s. 916.

Huneyn ve Evtas Şehitleri

1. Eymen b. Ubeyd,

2. Sürâka b. Haris,

3. Ebu Âmir el-Eş'arî. 286

4. Rukaym b. Sabit, 287

5. Zeyd b. Rebia. 288

Allah onlardan razı olsun!

-------------------------------------

286. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 101, Vâkıdî, c. 3, s. 922, İbn Hazin, Cevâmiu's-Sîre, s. 241, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 154-155, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 193, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 340, Heysemî, Mecınau'i-zevâid, c. 6, s. 189-190, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 47, Diyarbekrî, Târîh, c. 2, s. 109.

287. Vâkıdî, c. 3, s. 922, İbn Seyyid, c. 2, s. 193, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 24.

288. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 189.

Halid b. Velid'in Yaralanışı ve Yarasının İyileştirilişi

Abdullah b. Ezher der ki:

" Halid b. Velid, Resûlullah aleyhisselamın süvari birliği kumandanı idi.

Kâfirleri bozguna uğrattığı zaman, Resûlullah aleyhisselamı gördüm.

Müslümanlar konakyerlerine dönüyor, Resûlullah aleyhisselam da Müslümanlar arasında bulunuyor ve:

'Bana Halid b. Velid'in konak yerini kim gösterir?' diye soruyordu.

Hemen koşup Resûlullah aleyhisselamın önüne vardım.

Bize Halid b. Velid'in konak yeri gösterildi.

O sırada, Halid b. Velid, hayvanının sırtna dayanmış, duruyordu.

Resûlullah aleyhisselam onun yanına vanp yarasına baktı. 289 Yarası çok ağırdı. 290 Yarasının üzerine püskürdü. 291 Yarası hemen iyileşti. 292

-------------------------------------

289. Zührî, Mecazî, s. 93, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 380-381, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 88.

290. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 384.

291. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 88.

292. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 284.

Huneyn Esirleriyle Ganimet Mallarının Ci'râne'ye Gönderilişi

Peygamberimiz aleyhisselam; Huneyn'de alınan esirlerle ganimet mallarını biraraya toplattı ve bunların üzerine Mes'ud b. Amr el-Gıfârî'yi memur etti.

Esirlerle ganimet mallarının Ci'râne'ye götürülüp orada tutulması için emir verdi. 293 Esirlerin başına Ebu Süfyan b. Harb'in294 veya Büdeyl b. Verkâ'nın dikildiği de rivayet edilir. 295 Esirlerin pek çok olduğu gözönünde tutulursa, esirlerin başına her üçü de dikilmiş olabilir. Müslümanlar, aldıkları ganimetleri, memurtayin olununcaya kadar, biryerde muhafaza etmekte idiler.

" Allah'a ve ahiret gününe inananlar, bölüştürülünceye kadar, onlardan birşey almasınlar! " diyerek halka ilan edildi. 296

-------------------------------------

293. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 101, Taberî, Târih, c. 3, s. 132.

294. Zührî, Megâzî, s. 93, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 381.

295. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 923.

296. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 917-918.

Huneyn'de Tazelenen ve Hükme Bağlanan Bir Kan Dâvâsı

Peygamberimiz aleyhisselam, bir gün, öğle namazını kıldıktan sonra, bir ağacın gölgesine gidip oturmuştu.

Gatafanların başkanı Uyeyne b. Hısn ile Akra' b. Habis kalkıp Peygamberimiz aleyhisselamın yanına vardılar:

Uyeyne b. Hısn, öldürülmüş olan Adbatu'l-Eşcâî'ye karşılık kısas edilmek üzere Muhallim b. Cessâme'nin kendilerine teslimini istiyor; Akra' b. Habis de Hındıf adına Muhallim b. Cessâme'nin savunmasını yapıyordu. 297

Uyeyne b. Hısn:

" Vallahi yâ Rasûlallah! O benim kadınlarıma ölüm acısını tattırıp canlarını yaktığı gibi, ben de onun kadınlarına ölüm acısını tattırıp canlarını yakmadıkça, onun yakasını bırakmam! " dedi. 298

Peygamberimiz aleyhisselam, Uyeyne b. H ısn'a:

" Onun (öldürülenin) diyetini (kan bedelini) alsan, olmaz mı?" buyurdu.

Uyeyne b. Hısn, Peygamberimiz aleyhisselamın teklifini kabule yanaşmadı. Sesler yükseldi, gürültüler çoğaldı. 299

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hayır! Bu seferimiz sırasında elli deve, dönüşümüzde elli deve diyet alacaksınız! " buyurdu.

Uyeyne b. Hısn, yine yanaşmadı. 300

Mükeytel (veya Müleyser) adlı kısa boylu, 301 tam silahlı, eli kalkanlı302 bir adam kalkıp:

" Yâ Rasûlallah! Doğrusu, ben, İslâmiyetin başında, böyle bir adam öldürme işine rastlamadım!

Önde gelen davar okla vurulunca, arkadaki ürker, kaçar!

Sen bugün kana kanla hüküm ver de, yarın istersen değiştir, diyet üzerine hüküm ver! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, elini kaldırarak:

" Hayır! Bu seferimiz sırasında, hemen elli deve, dönüşümüzde de elli deve diyet alacaksınız! " buyurdu. 303

Akra' b. Habis; Uyeyne b. Hısn ve Kayslarla bir tarafa çekildi ve onlara:

" Ey Kays topluluğu! Siz, öldürülmüş bir kişi yüzünden halk arasında meydana gelen gerginliği gidermek isteyen Resûlullah aleyhisselamın sizi lanetlemeyeceğinden, yahut Resûlullahın size kızmayacağından, onun kızmasıyla da Allah'ın size gazap etmeyeceğinden emin misiniz?!

Akra'm varlığı Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; ya Resûlullah aleyhisselama boyun eğersiniz, o da bu hususta dilediğini yapar, ya da Benî Temimlerden adamınızın kâfir olarak öldürüldüğüne ve hiçbir zaman namaz kılmadığına şehadet edecek elli kişi getiririm de, onun ne öcü alınır, ne de ondan dolayı size bir diyet ödenir! " dedi.

Akra'm bu sözünü işitince, 304 diyet almayı kabul ettiler. 305

O sırada, Muhallim b. Cessâme halkın yanında bulunuyor, ona:

" Git de, Resûlullah aleyhisselam senin için Allah'tan mağfiret dilesin! " 306 diyorlar; Peygamberimiz aleyhisselamın yanındaki kimseler de, Akra' b. Hâbis'e:

" Şu adamınız nerede ise gelse de, Resûlullah aleyhisselam onun için Allahtan mağfiret dilese olmaz mı?" deyip duruyor! ardı. 307

Uzun boylu, hafif etli, üzerine yeni bir elbise giymiş, kısas olarak öldürülmek için hazırlanmış bir adam kalkıp Peygamberimiz aleyhisselamın önüne oturdu. 308

Adamın gözlerinden yaşlar akıyordu.

" Yâ Rasûlallah! İşitmiş olduğun işten dolayı, ben nedamet ve Allah'a tevbe ediyorum!

Sen benim için Allah'tan mağfiret dile! " dedi. 309

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" İsmin nedir?" diye sordu.

Adam:

" Ben Muhallim b. Cessâme'yim! " dedi. 310

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Demek, sen 'Allah'a iman ettim! ' diyen bir adamı, 311 daha İslâmiyetin başlangıcında, silahınla öldürdün hâ?! " buyurdu. 312

" Ey Allah'ım! Muhallim b. Cessâme'yi yarlıgama!

Ey Allah'ım! Muhallim b. Cessâme'yi yarlıgama!

Ey Allah'ım! Muhallim b. Cessâme'yi yarlıgama! " diyerek dua etti. 313

Hasanü'l-Basrî'nin sözlerini yeminle te'kid ederek bildirdiğine göre; Muhallim b. Cessâme çok kalmadı, bir hafta sonra öldü!

Yer onun ölüsünü dışarı attı. 314

Sonra, onu tekrar gömdüler.

Yer onu yine dışarı attı. 315

Bunun üzerine, kavmi onun ölüsünü iki dağ arasına bıraktılar. 316 Vahşi hayvanlar onu yediler! 317

Peygamberimiz aleyhisselam, Muhallim b. Cessâme'nin akıbetini işitince:

" Vallahi, yer ondan daha kötüsünün üzerini örtmüştür.

Fakat, Allah, aranızdaki yasak (birbirinizin canına kıymamak) hakkında, gösterdiği şeyle size öğüt vermek istemiştir" buyurdu. 318

-------------------------------------

297. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 275, Vâkıdî, c. 3, s. 919, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 112.

298. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 276, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 112.

299. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 919.

300. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 276, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 112.

301. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 276, Vâkıdı, c. 3, s. 919, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 112.

302. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 919.

303. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 276, Vâkıdî, c. 3, s. 920, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 112.

304. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 277.

305. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 277, Vâkıdî, c. 3, s. 920.

306. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 920.

307. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 276, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 112.

308. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 276, Vâkıdı, c. 3, s. 920.

309. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 920.

310. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 276, Vâkıdî, c. 3, s. 920, Ahmed b. Hanbel, c. S. s. 112, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 385.

311. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 386.

312. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 920.

313. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 276, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 920, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 112.

314. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 277.

315. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 921.

316. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 277, Vâkıdî, c. 3, s. 921.

317. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 921.

318. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 277.

Kur'ân-ı Kerîm'in Huneyn Savaşı Münasebetiyle Açıklaması

" Andolsun ki; Allah, birçok yerlerde ve Huneyn gününde, size yardım etmiştir. (O Huneyn gününde ki) çokluğunuz size kibir ve gurur vermişti* de, bu, size gelecek şeyden birşeyi gidermeye yaramamıştı. Yeryüzü, o genişliğine rağmen, başınıza dar gelmişti. (Düşman karşısında) bozguna uğrayarak gerisin geri dönüp gitmiştiniz. Sonra, Allah, Resûlü ile mü'minlerin üzerine sekînetini indirdi. Görmediğiniz ordularını indirdi ve kâfirleri azaplandırdı. Bu, o kâfirlerin cezası idi.

Sonra, Allah, bunun ardından kimi dilerse tevbesini kabul eder. Allah çokyarlıgayıcı ve esirgeyicidir." 319

-------------------------------------

* Müslümanlardan bazıları , " Biz artık azlık sebebiyle mağlup olur değiliz! " diyerek, çokluklarıyla gururlanmışlardı (İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 87)

319. Tevbe: 25-27.

Tufeyl b. Amr'ın Zülkeffeyn Putunu Yıkmaya Gönderilişi

Peygamberimiz aleyhisselam Hevâzinleri bozguna uğratıp Taif üzerine yürümek istediği sırada, 320 Tufeyl b. Amr

" Yâ Rasûlallah! Beni Amr b. Hümeme'nin putu olan Zülkeffeyn'e gönder de, onu yıkayım?" dedi. 321

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Olur! " buyurdu. 322

Onu Zülkeffeyn'i yıkmaya, yok etmeye gönderdi. 323

Kavminin İslâm ordusunu desteklemek üzere Taife gelip kavuşmalarını sağlamasını da ona emir buy urdu. 324

Tufeyl b. Amr, acele kavminin yanına gitti. 325

Zülkeffeyn; Huzâaların ve Devsîlerin putu idi.

Bunlar, hac yaptıktan sonra Zülkeffeyn'in yanına uğrayıp tazim vazifelerini yerine getirmedikçe, evlerine gelmezlerdi. 326

Zülkeffeyn putu tahtadan yapılmıştı. 327

Tufeyl b. Amr onu yıktı. 328 Kırdı. 329 Üzerinde ateş yaktı. 330 Ateş birden alevlenip tutuştu. 331

Tufeyl b. Amr, onu böyle ateşe verip yakarken, şöyle diyordu:

" Ey Zülkeffeyn! Ben senin kullarından değilim.

Bizim doğumumuz, senin doğumundan daha eskidir!

Ben senin içine ateş doldurdum! " 332

Zülkeffeyn yakılıp ortada tapılacak birşey kalmayınca, Devs kabilesi halkı topluca Müslüman oldu-lar. 333

Yüce Allah onlardan razı olsun!

Tufeyl b. Amr, yanına kavminden 400 kişi alarak acele yola çıktı.

Gelişinden dört gün sonra, Peygamberimiz aleyhisselama kavuştu.

Yanında, ağır savaş aracı olarak debbabe ile mancınık da getirdi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Ezd topluluğu! Bayrağınızı kim taşıyor?" diye sordu.

Tufeyl b. Amr:

" Bayrağı Cahiliye çağında Numan b. Zarâfe veya Bâziyetü'l-Lehbî adındaki kişi taşır idi" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ona taşıtmakta isabet etmişsiniz! " buyurdu. 334

-------------------------------------

320. Vâkıdî, c. 2, s. 870, c. 3, s. 923, İbn Sa'd, c. 2, s. 157, c. 4, 5. 239.

321. Vâkıdî, c. 3, s. 923, İbn Sa'd, c. 2, s. 157.

322. Vâkıdî, c. 3, s. 923, İbn Sa'd, c. 2, s. 157, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 200.

323. İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 318-319.

324. İbn Sa'd, c. 4, s. 239, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 80.

325. Vâkıdî, c. 3, s. 923, İbn Sa'd, c. 2, s. 157.

326. İbn Sa'd, c. 4, s. 239-240.

327. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 24, İbn Sa'd, c. 4, s. 239.

328. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 762.

329. İbn İshak, İbn Hişam , c. 2, s. 24-25, Vâkıdî, c. 2, s. 870, c. 3, s. 923, Ebu'l-Müniir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 37, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 131, İbn Sa'd, c. 2, s. 157, c. 4, s. 240, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 762.

330. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 240.

331. Vâkıdî, c. 3, s. 923, İbn Sa'd, c. 2, s. 157-158, İbn Seyyid, Uyûn. c. 2, s. 200, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 215.

332. Aynı kaynaklar.

333. Aynı kaynaklar.

334. Aynı kaynaklar.

Taif'in Kuşatılması

Taif; rakımı yüksekçe, akarsulan, ekinlikleri, hurma bahçeleri, üzüm bağlan bulunan, muz ve sair meyveler yetişen, 335 Mekke'nin doğusunda, Mekke'ye iki-üç merhalelik büyük bir şehirdir. 336

Mekke'den Taife, yaya yürüyüşüyle bir günde çıkılır, oradan Mekke'ye yarım günde inilir. 337

Evtas'ta tutunamayarak bozguna uğrayan Sakîfler, Taife sığınıp şehrin kapılarını üzerlerine kilitlemişler, savaşmaya hazırlanmışlardı. 338

Sakîfler, daha önce, kalelerini de onanmış, bir yıl kuşatılacak olsalar ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar gıda, erzak maddelerini de kale içinde depolamış bulunuyorlardı. 339

Taif kalesi, şehrin üzerinde olup, iki kapılı idi. 340

Sakîfler, debbabe, mancınık ve kalkan yapma sanatını öğrenmek üzere Urve b. Mes'ud ile Gaylan b. Seleme'yi, daha önce Cüreş'e göndermişlerdi.

Bunun için, bunlar, ne Huneyn savaşında, ne de Taif in kuşatılmasında bulunmamı şiardı r. 341

Bunlar, bu sanatları öğrenince, Taif kalesinde görevlendirileceklerdi. 342

Peygamberimiz aleyhisselam; Huneyn'den boşalınca, Taifte üslenen düşmanlar üzerine yürümeye hazırlandı. 343

Halid b. Velid'i 1. 000 kişilik bir kuvvetle. 344 öncü birliği olarak önden yola çıkardı. 345

Peygamberimiz aleyhisselam önce Evtas karargâhına uğradı. 346

Oradan Nahletü'l-Yemâniye üzerine doğru gitti.

Sonra Kam'a, sonra Müleyha'ya, sonra Liyye'nin Buhretü'r-Riga' mevkiine uğradı.

Peygamberimiz aleyhisselam Liyye'de bir mescid yaptı ve mescidin içinde namaz kıldı. 347

Mescidin duvar taşlarını ashab taşımış, duvarlarını Peygamberimiz aleyhisselam örmüştür. 348

Peygamberimiz aleyhisselam, öğle namazını Liyye'de kıldığı zaman orada gördüğü bir köşkün kime ait olduğunu, Liyyelilerden sordu.

Liyyeliler:

" Bu, Malik b. Avfın köşküdür" dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Malik b. Avf nerededir?" diye sordu.

" Onun şimdi Sakîflerin kalesinde olduğunu göreceksin! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Köşkün içinde kim var?" diye sordu.

Liyyeliler:

" Hiç kimse yok! " dediler.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, mücahidlere:

" Yakınız onu! " buyurdu.

Köşk öğle vaktinden güneş batıncaya kadar yakıldı.

Müslümanlar Evtas'a yürüdükleri zaman Malik b. Avf Taife gitmişti.

Taiflilerin muhasara edileceklerini düşünerek hazırlandıklarını, kalelerini onarmış ve kalenin içine de yeteri kadar yiyecek toplamış olduklarını gören Mâlik b. Avf, bunun üzerine, Taifte oturmuştu. 349

Beliyye'de, Ebu Uhayha Saîd b. Âs'ın mülkü ve bu mülkün yüksekçe bir tarafında da kabri bulunuyordu. 350

Ebu Uhayha, müşrik olarak ölmüştü. 351

Peygamberimiz aleyhisselam kabre doğru bakınca, Hazret-i Ebu Bekir:

" Allah bu kabrin sahibine lanet etsin!

Çünkü o, Allah'a ve Allah'ın Resûlüne meydan okuyanlardandı! " dedi.

O sırada, Ebu Uhayha'nın iki oğlu; Amr b. Saîd ile Eban b. Saîd, Peygamberimiz aleyhisselamın yanında bulunuyorlardı.

Bunlar, Hazret-i Ebu Bekir'in sözüne karşılık olarak:

" Hayır! Allah Ebu Kuhâfe'ye lanet etsin! Çünkü, o misafirleri ağırlamaz, haksızlığa engel olmazdı! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ölüler hakkında-isterse onlar müşrik olsunlar-kötü söz söylemek onlara erişmez, fakat dirileri incitir! " buyurunca, Ebu Bekir de, Saîd b. Âs'ın oğulları da sustular.

Bundan sonra, Peygamberimiz aleyhisselam Liyye'den ayrıldı. 352

Liyye'den ayrılınca Dayka yolunu tuttu. 353

" Bu yolun ismi nedir?" diye sordu.

" Dayka'dır! " denildi. 354

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hayır! O, Yüsrâ'dır! " buyurdu.

Sonra, Nahb'e uğradı.

Sakîflerden bir adamın mülkünün yakınında bulunan, Sâdıra diye anılan sidre ağacının altına indi.

S akafî'ye:

" Ya dışarı çıkarsın, ya da bahçenin duvarlarını üzerine yıkarız! " diye haber saldı.

Adam dışan çıkmayınca, Peygamberimiz aleyhisselam bahçe duvarlarının yıkılmasını, 355 içinde bulunan şeylerin de yakılmasını emir buyurdu. 356

-------------------------------------

335. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 8-9.

336. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 214.

337. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 8.

338. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 121, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 924, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 158, Taberî, TârıTı, c. 3, s. 132.

339. Vâkıdı, Megâzî, c. 3, s. 924, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 158, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 200-201.

340. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 924.

341. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 121, Vâkıdî, c. 3, s. 924, Taberî, Târih, c. 3, s. 132.

342. VâkıdîıMegâzî, c. 3, s. 924.

343. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 121, Taberî, c. 3, s. 132.

344. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 110.

345. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 158, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 200.

346. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 924.

347. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 124, Vâkıdî, c. 3, s. 924, Taberî, c. 3, s. 133.

348. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 924.

349. Belâzurî, Fütûhu'l-buldan, c. 1, s. 65.

350. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 925, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1 , s. 368.

351. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 368.

352. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 925, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 368.

353. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s: . 125, Vâkıdî, c. 3, s. 925, Taberî, c. 3, s: . 133.

354. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 125, Taberî, c. 3, s. 133.

355. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 125, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 925, Taberî, Târîh, c. 3, s. 133.

356. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 925.

Ebu Rigal ve Onun Kabrinden Çıkarılan Altın Dal

Abdullah b. Amr b. As der ki:

" Resûlullah aleyhisselamla birlikte Taife giderken, bir kabre rastladık.

Resûlullah aleyhisselam:

'Bu kabir Ebu Rigal'in kabridir. Kendisi, Harem'de bulunur ve onunla korunurdu.

Harem'den çıkınca, kavminin uğradığı azaba o da uğrayıp öldü ve buraya gömüldü.

Buna alâmet de, kendisinin yanına gömülmüş olan altından bir daldır.

Kabri açarsanız, onun yanındaki altın dala rastlarsınız! ' buyurdu.

Halk, hemen kabri açmaya giriştiler ve altın dalı bulup çıkardılar." 357

Ebu Rigal, bu altın dala asa gibi dayanırdı.

Bu dalın ağırlığı yirmi rıtldan fazla idi. 358

Rıtl; oniki ukiyye, bir ukiyye de kırk dirhem olduğuna göre, altın dalın ağırlığı bin dirhemi aşıyordu.

Rivayete göre; Ebu Rigal, Semûd kavminden olup, Sakîflerin atası idi. 359

Ebu Rigal'in uğradığı azab ise, şundandı:

Salih Peygamber aleyhisselam, onu Mekke tarafına zekat ve sadaka tahsildarı olarak göndermişti.

Ebu Rigal, yüz koyunlu bir adamın yanına vardı.

Ona:

'Beni sana Resûlullah gönderdi' dedi.

Adam:

'Resûlullahın elçisi, hoşgeldi, safa geldi. İstediğini al! ' dedi.

Ebu Rigal, sütlü koyunu aldı.

Adam:

'O, anasının ölümünden sonra sağ kalan şu çocuğundur! Onun yerine, on koyun al' dedi.

Ebu Rigal:

'Hayır! ' dedi.

Adam:

'Yirmi koyun al! ' dedi.

Ebu Rigal:

'Hayır! ' dedi.

Adam:

'Elli koyun al! ' dedi.

Ebu Rigal:

'Hayır! ' dedi.

Adam:

'Şu sütlü koyundan başka, koyunların hepsini al! ' dedi. 360

Annesiz kalan çocuk, o bir koyunun sütü ile beslenmekte idi. 361

Ebu Rigal:

'Hayır! ' dedi.

Bunun üzerine, adam:

'Eğer sen süt içmeyi seversen, ben de severim! ' diyerek, ok çantasındaki okları yere serdi.

Sonra da:

'Ey Allah'ım! Sen şahit ol! ' dedi. Yayına yerleştirip attığı bir okla Ebu Rigal'i öldürdü.

'Bunun haberi, Allah'ın peygamberine benden önce erişmesin! ' dedi.

Salih Peygamberin yanına varıp Ebu Rigal'in yaptıklarını ona haber verdi.

Salih aleyhisselam ellerini göğe kaldırdı ve üç kere:

'Ey Allah'ım! Ebu Rigal'e lanet et! ' diyerek dua etti. 362

Ebu Rigal'i öldüren, Kays b. Aylanlardan Münebbih b. Hevâzin'in oğlu Sakîf idi. 363

-------------------------------------

357. Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 181, 182, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 6, s. 156, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 347, Suyûtî, Hasâisu'l-kübrâ, c. 2, s. 98-99.

358. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 30.

359. Firuzâbâdi, Kâmüsu'l-muhît, c. 3, s. 396-397.

360. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1007-1008.

361. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 3, s. 53.

362. Vâkıdı, Megâzı, c. 3, s. 1008.

363. İbn Kuteybe, Kitâbu'l-maârif, s. 41.

Halid b. Velid'in Taiflilerle Konuşmak İsteyişi

Öncü birliği kumandanı Halid b. Velid, Taif kalesine yaklaşıp, onlara yüksek sesle:

" Ya sizden birisi yanınıza dönünceye kadar emanda olmak üzere yanıma insin, kendisiyle konuşayım; ya da, aynı şekilde, ben sizin yanınıza varıp sizinle konuşayım" diyerek seslendi.

Taifliler:

" Ey Halid! Ne bizden senin yanına bir adam inecektir, ne de sen bizim yanımıza geleceksin!

Muhakkak ki, senin sahibin, bizden başka, çarpışmayı iyi bilen bir kavimle karşılaşmamıştır! " dediler.

Halid b. Velid:

" Benim sözümü dinleyiniz! Yesrib'de, Hayber'de, kaleler ve kuvvetlere sahip olanlar, Resûlullah aleyhisselama teslim oldular, boyun eğdiler!

Fedek'e bir tek elçi gönderdi. Onlarda, onun hükmüne boyun eğdiler.

Ben size Kurayza Yahudilerinin günlerce kuşatıldıktan sonra Resûlullah aleyhisselama nasıl boyun eğmek zorunda kaldıklarını ve savaş erlerinin öldürülüp çoluk çocuklarının esir edildiklerini hatırlatır ve sizi uyarırım!

Resûlullah aleyhisselam Mekke'yi fethetmiş, Hevâzinleri de mağlup ve esir etmiş bulunmaktadır.

Siz yeryüzünde ancak şu kalenizin içinde sıkışmış kalmış bulunuyorsunuz. Çevrenizde bulunanlar da, Müslüman olmuşlar, bırakılmışlardır..." dedi.

Taifliler:

" Biz dinimizden kat'iyyen ayrılmayız! " dediler. 364

-------------------------------------

364. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 29.

Taiflilerin Çirkin Bir Tedbire Başvurmaları ve İslâm Mücahidlerine Ok Yağdırmaları ve Karargâhın Başka Bir Yere Değiştirilmek Zorunda Kalınışı

Peygamberimiz aleyhisselam, İslâm mücahidleriyle birlikte ilerlemeye devam ederek Taif'in yanıbaşında bir yerde konakladı ve ordugâhını orada kurdu. 365

O sırada, Taifliler sihirbaz bir karıyı kalenin üzerine çıkartmış, İslâm askerlerine karşı karının edeb yerini açtırıp Müslümanların yönlerini başka tarafa çevirttirmek suretiyle kalelerini korumak istemişlerdi!

Amr b. Ümeyyetü'd-Damrî der ki:

" Taif'te konakladığımız zaman, Allah bilir ki, Taifliler üzerimize çekirge sürüsü gibi ok yağdırdılar! Onlardan, kalkanlarımızla korunmaya çalıştık.

Hatta, Müslümanlardan bazıları yaralanarak şehit oldular. 366

İslâm ordugâhı, Taif surlarına çok yakındı.

Taifliler çıkıp Müslümanları oka tutuyor ve hemen geri dönüp kapılarını kapatıyorlardı.

Müslümanlar ise, onların surundan içeriye girmeye güç yetiremiyorlardı. 367

Ebu Mıhcan'ı, kale üzerinde kargı gibi uzun okları atar ve attığını boşa gidermezken gördüm!

Resûlullah aleyhisselam, Hubab b. Münzir'i yanına çağırdı ve ona:

'Şu kavimden uzakça ve yüksekçe bir yer araştır, bul! ' buyurdu.

Hubab b. Münzir, karyenin dışında, Taif Mescidinin bulunduğu yere kadar gidip geldi ve orasının karargâh edinilmeye elverişli olduğunu bildirdi. 368

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam ordugâhı oraya, 369yani halen Taif Mescidinin bulunduğu yerin yanına kaldırdı. 370

Peygamberimiz aleyhisselamın yanında bulunan iki zevcesinden birisi Hazret-i Ümmü Seleme, 371 diğeri de Hazret-i Zeyneb idi. 372

Onlar için de iki çadır kuruldu.

Peygamberimiz aleyhisselam namazlarını bu iki çadır arasında kılar ve orada otururdu. 373

Sakîfler Müslüman olduktan sonra, Amr b. Ümeyye b. Vehb b. Muattib b. Malik Peygamberimiz aleyhisselamın namaz kıldığı yere bir mescid yaptı.

İşte, Sariye diye anılan mescid budur.

Rivayete göre; bu mescidde sariye (direk) vardı ki, Allah'ın her günü, güneş doğarken ondan bir ses işitilir, 374 işitilen bu sesin Allah'ı bir teşbih olduğu sanılırdı. 375

-------------------------------------

365. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 125, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, 5. 925, Taberî, Târîh, c. 3, s. 133.

366. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 925-926.

367. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 125, Taberî, Târih, c. 3, s. 133.

368. Vâkıdı, Megâzî, c. 3, s. 926.

369. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s: . 125, Vâkıdî, c. 3, s: . 926, Taberî, c. 3, s: . 133.

370. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s: . 926.

371. Aynı kaynaklar

372. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s: . 928, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s: . 158.

373. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s: . 125, Vâkıdî, c. 3, s: . 927, İbn Sa'd. c. 2, s: . 158 Taberî, Târih, c. 3, s: . 133.

374. İbn İs: hak, İbn Hişam, c. 4, s. 125, Vâkıdî, c. 3, s. 927, Taberî, c. 3, s. 133, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 158, Zehebî, Megâzî, s. 495, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 347, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 219.

375. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 927.

Taif'in Kuşatılışı ve Sakîfleri Boyun Eğdirmek İçin Bazı Tedbirlere Başvuruluşu

Peygamberimiz aleyhisselam Taif'i yirmi geceden fazla*376 veya otuz gece veya buna yakın müddet kuşattı. 377

Taif halkı olan Sakîflerle, günlerce, en şiddetli bir şekilde ok savaşı yapıldı. 378

S akîfler, on-ondokuz gece, Taif'ten Müslümanlara ok ve taş atarak savaştı lar. 379

Yezid b. Zem'a b. Esved, atının üzerinde ilerleyip konuşmak üzere Sakillerden eman vermelerini istedi.

Sakîfler em an verdiler.

Fakat, yanlarına varırken, onu okla vurup şehit ettiler.

Yezid b. Zem'ayı, Sakîflerden Hüzeyl b. Ebi's-Salt şehit etmiştir.

Hüzeyl b. Ebi's-Salt, kale kapısından çıkmıştı.

Kendisini hiç kimsenin görmediğini sanıyor, Yezid b. Zem'a'nın kardeşi Yakub b. Zem'a ise, onu yakalamak için, saklanıp fırsat kolluyordu.

Kaleden çıkınca, Hüzeyl'i yakaladı, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına getirdi ve:

" Yâ Rasûlalları! Bu, kardeşimi (eman verildiği halde) öldüren adamdır! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam onun boynunu vurdurdu. 380

Peygamberimiz aleyhisselam; mancınık kurulup Taiflilerin taşa tutulması hususunu ashabıyla konuştu.

Selmânü'l-Fârisî:

" Ben de Sakîflerin kalelerine karşı mancınık kurulmasını uygun görüyorum.

Çünkü, biz Fars ülkesinde düşman kalelerine karşı mancınıklar diktiğimiz gibi, düşmanlarımız tarafından da bize karşı mancınıklar dikilirdi.

Biz düşmanlarımızı mancınıkla yenerdik. Onlar da bizi mancınıkla yenerdi.

Eğer mancınık olmazsa, uzun zaman oturmak zorunda kalırdık! " dedi. 331

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, mancınık yapılmasını em retti. 382

Selmanül-Fârisî, bir mancınık yapıp, Taife karşı dikti. 383

Tufeyl b. Amr'ın da, Zülkeffeyn putunu yıkıp384 Taife debbâbe getirdiği rivayet edilir. 385

Peygamberimiz aleyhisselam kale dışında ordugâh çevresindeki yerlere hasek=hurma ağacından yapılmış, ayaklara batan çatal çengeller döşetti. 386

Müslümanlardan bazıları, sığır derisinden yapılmış debbâbenin altına girdiler. 387

Kalenin duvarını kazıp delmek için sürünerek kale duvarına yaklaştılar.

Sakîfler, onların üzerlerine ateşte kızdırılmış sapan demirleri ve şişler bırakarak debbâbeyi yardılar, yaktılar.

Müslümanları debbâbenin altından çıkmak zorunda bıraktılar.

Kızgın şişlerden yanıp şehit olanlar şehit oldu, sağ kalanlardan bir kısmını da oklarla şehit ettiler.

Peygamberimiz aleyhisselam, Taif üzüm bağlarındaki asmaların kesilmesini388 veya yakılmasını, 389 herkesin meyvesi yenmeyen ağaçlardan beşer tane kesmesini emretti. 390

Bu, onları bezdirip boyun eğdirmek içindi.

Nitekim, Sakîfler:

" Mallan bozup dağıtıp mahvetmeyiniz!

Onlar ya bize kalır, ya da sizin olur! " diyerek seslendiler. 391

Uyeyne b. Hısn, Ya'lâ b. Mürretü's-Sakafî'ye:

" Bunu kesmekte bana ecir mi var sanki?! " dedi.

Ya'lâ, Uyeyne'nin yanına gelip:

" Evet! " dedi.

Uyeyne:

" Sana ancak Cehennem var! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, bunu işitince:

" Uyeyne Cehenneme Ya'lâ'dan daha lâyık ve müstahaktır! " buyurdu. 392

Müslümanlar, üzüm asmalarını kesmeye koyuldular. 393

Hazret-i Ömer, Süfyan b. Abdullah es-Sakafîye:

" Vallahi, çoluk çocuğunun geçim babasını (üzüm asmalarını) keseceğiz! " diyerek seslendi.

Süfyan:

" Su ile toprağı da gideremezsiniz ya! " dedi.

Fakat, üzüm asmalarının kesilmeye başladığını görünce, dayanamadı ve:

" Yâ Muhammedi Mallarımızı ne için kesiyorsun?! Bizi yenersen, ya onu sen alırsın, ya da-dediğin gibi-Allah'ın rızasını ve akrabalık hakkını* gözetir, bize bırakırsın! " diyerek seslendi. 394

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ben, üzüm bağınızı, Allah'ın rızasını ve akrabalık hakkını gözeterek bırakıyorum! " buyurdu ve üzüm asmalarını daha fazla kestirmekten vazgeçti. 395

Ebu Süfyan b. Harb'le Muğîre b. Şube:

" Ey Sakîfler! Bize eman verirseniz, sizinle konuşacağız! " diyerek seslendiler.

Kendilerine eman verilince, Kureyşîlerden ve Benî Kinanelerden oluşan kadınları, Taiften çıkıp kendilerinin yanına gelmeye davet ettiler.

Bu kadınların, savaş sonunda esir düşmelerinden korkuyorlardı.

Kadınlar, Taiften dışarı çıkmaya yanaşmadılar.

Onlardan birisi; Ebu Süfyan'ın kızı Âmine (İbn Hişam'a göre, Meymûne) olup, Urve b. Mes'ud'la veya Urve'nin oğlu Ebu Mürre ile evli idi.

Diğeri; Firâsiyye olup, Karib b. Esved'le evli idi.

Üçüncüsü de; Fukayma, Ümeyme idi.

Esved b. Mes'ud:

" Ey Ebu Süfyan! Ey Muğîre!

Bize iyilik için gelmiş olduğunuza göre, sizi bir iyiliğe kılavuzlayayım mı? Esved b. Mes'ud oğullarına ait mülklerden ne kadar güçlükle geçim sağlandığını biliyorsunuzdur* Eğer Muhammed onlardaki üzüm asmalarını kesecek olursa, artık onlar bir daha onanlamaz!

Kendisiyle konuşunuz: Ya bu bağlan kendisine alıkoysun, ya da, Allah nzası ve akrabalık hakkı için, bize bıraksın!

Onunla aramızda bir akrabalık vardır. Bu gerçek bilinmez olur mu?" dedi. 396

Ebu Süfyan'la Muğîre b. Şube gelip Peygamberimiz aleyhisselamla konuştular. 397

Peygamberimiz aleyhisselam Esved oğullarının üzüm bağlarını bıraktırdı, onlara dokundurmadı. 398

Sakîflerden bir adam, kalenin üzerine dikilip:

" Gidin davar çobanlan!

Gidin Muhammed'in sürüleri!

Gidin Muhammed'in köleleri!

Üzüm asmalanmızı yok etmekle bizim yoksulluğa ve sıkıntıya düşeceğimizi mi sanıyorsunuz?! " diyerek bağırdı.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Allah'ım! Onu Cehenneme gidici olarak gider! " diyerek dua etti.

Sa'd b. Ebi Vakkas hemen bir ok atıp onun boğazına sapladı!

Adam kaleden ölü olarak aşağı yuvarlandı ! 399

-------------------------------------

* İbn Hişam'a göre; 17 gece (İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 124, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 243, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 201, Ebu’l-Fidâ, c. 4, s. 347).

376. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 124, Taberî, c. 3, s. 133, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 243, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 201, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 347.

377. Zehebî, Megâzî, s. 495.

378. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 125, Taberî, c. 3, s. 133.

379. Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 84.

380. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 926-927.

381. Vâkıdı, Megâzî, c. 3, s. 937.

382. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 367.

383. Vâkıdı, Megâzî, c. 3, s. 927.

384. Vâkıdî, c. 3, s. 923, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 157-158 İbn Seyyid, UyÜn, c. 2, s. 200.

385. Vâkıdı, Megâzî, c. 3, s. 927.

386. Vâkıdî, c. 3, s. 927, İbn Sa'd, c. 2, s. 158, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 367.

387. Vâkıdî, c. 3, s. 927, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 81.

388. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 126, Vâkıdî, c. 3, s. 927-928, Taberî, c. 3, s. 133.

389. Vâkıdî, c. 3, s. 928, İbn Sa'd, c. 2, s. 158.

390. Vâkıdî, c. 3, s. 928, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 84.

391. Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 84.

392. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 928-929.

393. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 126, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, 5. 928, Taberî, Târih, c. 3, s. 133.

* Peygamberimiz aleyhisselamın annesi Hazret-i Âmine'nin annesi Berre; Berre'nin annesi ÜmmüHabib; Ümmü Habib'in annesi Berre; Berre'nin annesi Kılâbe; Kılâbe'nin annesi Ümeyme; Ümeyme'nin annesi Dübb olup, Dübb'ün annesi Âtike Sakfflerdendi (İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 60).

394. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 928.

395. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 928, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 158.

* Bu mülkler Taife epeyce uzakta idi (İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 48).

396. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 126, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 929.

397. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 929.

398. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 126, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, 5. 929.

399. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 929-930.

Ebu Süfyan'ın Kaleden Atılan Bir Okla Bir Gözünü Kaybedişi

Ebu Süfyan b. Harb, Taif savaşında, kaleden atılan bir okla gözünün birini kaybetti. 400

Saîd b. Ubeydü's-Sakafî:

" Taif günü, Ebu Süfyan'ı bir bahçeye oturup meyve yerken gördüm. Ona bir ok atıp gözünden vurdum! " demiştir. 401

Ebu Süfyan'ın oturup meyve yediği bahçe, İbn Ya'lâ'nın bahçesi idi. Ebu Süfyan, gözünden okla vurulunca, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına vararak:

" Ya Rasûlallah! Bu gözüm, Allah yolunda kayboldu! " demişti.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" İstersen dua edeyim, Allah gözünü eski haline çevirsin, istersen bunu Cennette yapsın?" buyurdu.

Ebu Süfyan b. Harb, bunun Cennette olmasını tercih etti. 402

-------------------------------------

400. Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 132, Belâzurî, Fütühu'l-büldân, c. 1, s. 66, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 215, Diyarbekrî, Târîhu’l-Hamîs, c. 2, s. 112.

401. Zübeyr b. Bekkâr'dan naklen İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 49-50.

402. İbn Asâkîr, Târîh, c. 6, s. 408, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 179, Alâüddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 10, s. 554, S uyut f, Hasâisü'l-kübrâ, c. 2, s. 97, Halebî, İnsânu'l-uyün, c. 3, s. 77, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 33-34.

Halid b. Velid'in Sakîflere Meydan Okuyuşu

Halid b. Velid, Sakîflere:

" Kaleden dışarı çıkıp benimle çarpışacak kim var?" diyerek seslendi: Fakat, hiç kimse kaleden dışarı çıkmadı.

Halid b. Velid, tekrar onlara meydan okudu. Yine, kaleden dışarı çıkan olmadı. İbn Yalil:

" Bizden hiçbiri, seninle çarpışmak için kaleden inmeyecektir! Biz kalemizde oturacağız! Çünkü, bizim yıllarca yetecek yiyeceklerimiz var! Eğer bu yiyecekler tükenir, sen de o zamana kadar beklersen, hepimiz kılıçlarımızı sıyırır, senin karşına çıkarız! Son erimiz ölünceye kadar seninle çarpışırız! " diyerek seslendi. 403

-------------------------------------

403. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 80.

Kaleden İnecek Kölelerin Hür Sayılacaklarının İlan Ettirilişi

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ne zaman bir köle kaleden iner ve yanımıza gelirse, o hürdür! " diyerek ilan ettirdi. 404

Bunun üzerine, kaleden bazı köleler inip Müslüman olunca, Peygamberimiz aleyhisselam onları azad etti, hürriyetlerine kavuşturdu. 405

Kaleden inen köleler, on-ondokuz kadardı 406 Yirmibir kişi oldukları da bildirilmiştir. 407

Köleler Müslüman oldukları zaman, Peygamberimiz aleyhisselam, onları, yedirip içirtmeleri için, hali vakti yerinde olan bazı Müslümanların yanlarına verdi ve kendilerine Kur'an okutmalarını ve sünnetleri öğretmelerini de emretti.

Sakîfler Müslüman oldukları zaman, içlerinde Haris b. Kelede'nin de bulunduğu Sakîf eşrafı, gelip bu köleler hakkında Peygamberimiz aleyhisselamla konuştular, onların kendilerine geri verilmelerini istediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onlar, Allah'ın azadlamış olduklarıdır! Kendilerini geri çevirmeye yol yoktur! " buyurdu.

Taifliler, bunu işitince son derecede üzüldüler, bunaldılar, kölelerine kızdılar. 408

-------------------------------------

404. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 931, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 158-159, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 248, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 2, s. 201, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 347, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 219, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 31.

405. İb. İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 127.

406. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 3, s. 931, İbn Sa’d, Tabakât, c. 2, s. 159, İbn Kayyım, c. 2, s. 219.

407. Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 102, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 348, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 215, Halebî, İnşân, c. 3, s. 81, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 32.

408. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 931 -932.

Uyeyne b. Hısn'ın Taiflilerle Konuşmak Üzere Taif'e Gidişi

Uyeyne b. Hısn:

" Yâ Rasûlallah! Bana izin ver de, Taif kalesine gidip onlarla konuşayım! " 409 Belki Allah onlara hidayet nasip eder" dedi. 410

Peygamberimiz aleyhisselam da, Sakîflerle konuşmak ve onları İslâmiyete davet etmek üzere411 ona izin verdi. 412

Bunun üzerine, Uyeyne b. Hısn, Taiflilere:

" Bana eman verir misiniz, yanınıza geleyim?" diye sordu.

Taifliler:

" Evet! " dediler.

Ebu Mıhcan, onu görünce, tanıdı ve:

" Yaklaş! " dedi.

Uyeyne yaklaşınca:

" İçeri gir! " dedi.

Uyeyne b. Hısn, yanlarına girdi ve onlara:

" Babam, anam sizlere feda olsun!

Vallahi, Muhammed hiçbirzaman sizin gibisiyle karşılaşmadı!

Kalenizde direnin! Sizin kaleniz sarp ve içinde korunmaya elverişlidir!

Silahınız çoktur! Bol akarsularınız vardır.

Kat'iyyen korkmayın! 413

Vallahi, biz köleden daha zayıfız!

Siz sakın ellerinizi verip teslim olmayın!

Şu ağaçların kesilmesi de size ağır gelmesin! " dedi. 414

Uyeyne kaleden dışarı çıkınca, Sakîfler, Ebu Mıhcan'a:

" Biz onun içeri girmesinden hoşlanmadık!

O bizde ve kalemizde gördüğü bozuklukları Muhammed'e haber verir diye korkuyoruz! " dediler.

Ebu Mıhcan:

" Ben onu çok iyi tanırım: Bizim içimizde, Muhammed'e Uyeyne'den ve onunla birlikte bulunanlardan daha katı düşman olan bir kimse yoktur! " dedi. 415

Uyeyne b. Hısn Taif'ten dönüp gelince, Peygamberimiz aleyhisselam ona:

" Ey Uyeyne! Onlara ne söyledin?" diye sordu. 416

Uyeyne b. Hısn:

" Onlara İslâmiyeti emr ve kendilerini Müslümanlığa davet ettim. Cehennemle korkuttum, Cennete kılavuzladım! 417

İslâmiyete giriniz! Vallahi, Muhammed yurdunuzun ortasında sizi teslim almadıkça geri durmayacaktır! Kendiniz için, ondan eman alınız!

Sizden önce, Kaynuka, NadiY, Kurayza ve Hayber Yahudileri gibi kaleliler, silahlar sahipleri meydanlarda ona teslim oldular! ' dedim.

Gücümün yettiği kadar, onları horlaştırdım, yardımsızlaştrdım ve çaresizleştirdim! " dedi.

Uyeyne b. Hısn konuşurken, Peygamberimiz aleyhisselam, susup duruyordu.

Uyeyne b. Hısn sözlerini bitirince, ona:

" Yalan söylüyorsun!

Sen onlara şöyle şöyle söyledin! " diyerek, onun söylemiş olduğu sözleri birer birer naklettiği8

Uyeyne b. Hısn:

" Doğru söyledin yâ Rasûlallah! Ben, bu sözlerimden dolayı419 Allahtan mağfiret dilerim! 420 Allah'a ve sana tevbe ederim" dedi. 421

Hazret-i Ömer:

" Yâ Rasûlallah! Bırak beni de, götürüp şunun boynunu vurayım?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hayır! Ashabımı öldürüyorum diye, insanlar benim aleyhimde laf ederler! " buyurdu.

Hazret-i Ebu Bekir de, Uyeyne b. Hısn'a ağır sözler söyledi ve:

" Yazıklar olsun sana ey Uyeyne! Demek, sen temelli bâtıl üzerinde direnip duracaksın hâ?!

Sen kaç kenedir; Benî Nadîr, Benî Kurayza ve Hayber günlerinde karşımıza çıktın! Üzerimize asker yığdın! Kılıç çekip bizimle çarpıştın!

Sonra da, güya Müslüman oldun! (Müslüman olduğun halde) düşmanımızı bize kışkırtmaktan geri durmuyorsun! ?" dedi.

Uyeyne b. Hısn:

" Ey Ebu Bekir! Allahtan yarlı ganim arını diliyor, O'na tevbe ediyorum! Ben bir daha bu kötülüklere dönmeyeceğim! " dedi. 422

-------------------------------------

409. Vâkıdî, c. 3, s. 932, Ebu Nuaym , c. 2, 531, Zehebî, s. 493.

410. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 531 , Zehebî, Megâzî, s. 493.

411. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 348.

412. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 4, s. 81.

413. Vâkıdî, Megâzî , c. 3 , s. 932.

414. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 531 , Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 163.

415. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 932.

416. Vâkıdî, c. 3, s. 932-933, Ebu Nuaym-Delâil, c. 2, s. 531, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 163, Zehebî, Megâzî, s. 493, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4. 349.

417. Ebu Nuaym, c. 2, s. 531, Beyhakî, c. 5, s. 163, Zehebî, s. 493, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 349.

418. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 933, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 531 , Beyha kf, Delâilü’n-nübüvve, c. 5, s. 163, Zehebî, Megâzî, s. 493, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 349.

419. Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 531, Ebu’l-Fidâ, c. 4, s. 349.

420. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 933.

421. Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 531, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 163, Zehebî, Megâzî, s. 493, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 349.

422. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 933.

Taif Muhasarasının Kaldırılışı

Müslümanlar, Taif kalesine hep birden hücuma kalkmak için Peygamberimiz aleyhisselamdan izin istediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onu fethedeceğimizi sanmıyorum!

Onun fethi hakkında bize şimdilik izin verilmemiştir! " buyurdu. 423

Ashabdan Ebu Bürde'nin bildirdiğine göre; insanların veya kabilelerin Peygamberimiz aleyhisselama karşı en kinlisi ve hınçlısı Sakîflerle Benî HaniTeler idi. 424

Ebu Mıhcan, Taif kalesinin üzerinde dikilerek, Müslümanlara:

" Ey Muhammed'in köleleri! Siz vallahi şimdiye kadar bizden başka iyi çarpışan kimselerle karşılaşmadınız ve en kötü bir yerde de tutulup kalmadınız!

Sizler, umduğunuz şeylere eremeden dönüp gideceksiniz!

Bizler çok katıyız ve katı kalbliyiz!

Bizim babalarımız da, katı ve katı kalbli idiler!

Vallahi, bizim size teslim olacak, boyun eğecek kabilemiz yok!

Taif'i sağlam ve sarp bir kale yapmışızdır! " diyerek bağırdı.

Hazret-i Ömer:

" Ey İbn Habib! Sen bu deliğinden çıkıncaya kadar, geçimliklerini kesmeye devam edeceğiz!

Sen ancak er geç deliğinden çıkacak bir tilki gibisindir! " dedi.

Ebu Mıhcan:

" Ey İbn Hattab! Siz üzüm asmalarını keserseniz, su ve toprak ile onlar tekrar meydana gelmez mi?" dedi.

Hazret-i Ömer:

" Sen suyun ve toprağın yanına gitmeye güç yetiremeyeceksin ki!

Sen içeride ölünceye kadar, biz senin deliğinin kapısından ayrılmayacağız" dedi.

Hazret-i Ömer böyle söyleyince, Hazret-i Ebu Bekir:

" Ey Ömer! Böyle söyleme! Çünkü, Resûlullah aleyhisselama Taifi fethe daha izin verilmedi" dedi.

Hazret-i Ömer:

" Bunu sana Resûlullah aleyhisselam mı söyledi?" diye sordu.

Hazret-i Ebu Bekir:

" Evet! " dedi. 425

Osman b. Maz'un'un zevcesi Havle binti Hakîm de:

" Yâ Rasûlallah! Allah sana Taifi feth ettirirse, Bâdiye binti Gaylan'ın veya Fâria binti Akîl'in ziynetlerini, takıntılarını bana ver! " dediği zaman, 426 Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Hüveyle! Ya daha Sakîfi bana boyun eğdirmeye izin verilmedi ise, sana ne yapabilirim?" buyurmuştu. 427

Havle:

" Yâ Rasûlallah! Taiflilere hücuma hazırlanmaktan seni alıkoyan nedir?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bize şu ana kadar onlara galebe çalmaya izin verilmedi.

Taif'i şimdilik fethedeceğimizi sanmıyorum! " buyurdu. 428

Havle bunu Hazret-i Ömer'e haber verdi. 429

Hazret-i Ömer, Peygamberimiz aleyhisselamın huzuruna girdi ve:

" Yâ Rasûlallah! Havle'nin kendisine senin söylediğini açıklayarak bana söylediği şeyi ona sen mi söyledin?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onun söylediği şeyi ona ben söylemiştim! " buyurdu. 430

Hazret-i Ömer:

" Demek, onlar üzerine galebe çalmaya izin verilmedi?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! İzin verilmedi" buyurdu.

Hazret-i Ömer:

" Öyleyse, göç etmeye hazırlanmaları halka haber verilecek mi?" diye sordu:

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! " buyurdu.

Bunun üzerine, Hazret-i Ömer, göç etmeye hazırlanmalarını Müslümanlara ilan etti. 431

Hazret-i Ömer:

" Ey Allah'ın Peygamberi! Sakîfler aleyhinde Allah'a dua etsen olmaz mı?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah, Sakîfler aleyhinde dua etmeye de izin vermedi! " buyurdu.

Hazret-i Ömer:

" Öyleyse, aleyhlerinde dua etmeye izin vermediği bir kavmi ne için öldürdük?! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Siz hemen göç etmeye bakınız!

Siz hemen göç etmeye bakınız! " buyurdu. 432

Dönüş için ilan yapılınca, Müslümanlar konuşmaya ve birbirlerine gidip gelmeye başladılar433 ve:

" Taif'i fethetmeden nasıl dönüp gideriz?! 434

Allah bize buranın fethini nasip edinceye kadar buradan ayrılmayız!

Vallahi, bunlar, şimdiye kadar karşılaştıklarımızdan daha önemsiz ve daha azdırlar!

Mekkelilerin ve Hevâzinlerin topluluklarıyla karşılaştık.

Allah, o toplulukları dağıttı.

Bunlar ise, deliğine sinmiş tilkiden ibarettirler!

Eğer bunları kuşatmaya devam edecek olursak, şu kulübelerinde ölür giderler" dediler.

Aralarında konuşmalar, anlaşmazlıklar çoğaldı.

Hazret-i Ebu Bekir'e gidip onunla konuştular.

Hazret-i Ebu Bekir, onlara:

" Bu işi Allah ve Allah'ın Resûlü daha iyi bilir.

Emir Resûlullah aleyhisselama gökten gelir! " dedi.

Hazret-i Ömer'e gittiler.

Hazret-i Ömer bu işe karışmaktan kaçındı ve:

" Biz, Hudeybiye hadisesini gördük!

Hudeybiye'de içime Allah'tan başkasının bilmediği şüphe girdi.

O gün, Resûlullah aleyhisselama hiç yapmadığım sözlerle başvurdum.

Az kalsın ev halkım ve malım mahvolup gidecekti!

Onun Allah tarafından yaptığı işte bizim için hayır vardı.

Halk için, Hudeybiye barışından daha hayırlı bir fetih olmamıştır!

Resûlullah aleyhisselamın peygamber olarak gönderildiği günden Hudeybiye'de barış yazısının yazıldığı güne kadar Müslüman olanlardan daha çok kimseler, kılıç kullanılmadan Müslüman oldular.

Resûlullah aleyhisselamın yaptığında hayırvardır.

Ben, o işten sonra, hiçbir zaman, hiçbir iş hakkında ona dönüp itiraz edemem.

Bu iş, Allah'ın işidir. O, Peygamberine, dilediğini vahyeder! " dedi. 435

Peygamberimiz aleyhisselam, halkın dilini kesmek için, bazılarıyla konuştu.

Nevfel b. Muaviyetü'd-Di'lî'ye:

" Ey Nevfel! Sen ne dersin, ne görüştesin?" diye sordu.

Nevfel:

" Yâ Rasûlallah! Deliğinde bulunan tilkiyi bekler durursan, yakalarsın!

Onu kendi haline bırakırsan, sana zarar vermez! " dedi. 436

Peygamberimiz aleyhisselam, Taif'i fethe izin vehimeyince: 437

" İnşaallah, yarın döneceğiz! " buyurdu.

Bu, Müslümanlara çok ağır geldi.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Öyleyse, yarın sabah, çarpışmaya hazırlanınız! " buyurdu.

Sabahleyin, savaştılar ve yaralandılar! 438

Peygamberimiz aleyhisselam:

" İnşaallah, yarın döneceğiz! " buyurdu.

Bu, Müslümanların hoşuna gitti. Hemen yol hazırlığına giriştiler.

Peygamberimiz aleyhisselam, onlara bakıp gülümsedi. 439

Müslümanların, böyle, Peygamberimiz aleyhisselamın dönüş emri hakkındaki yararlılığı görerek kendi görüşlerini değiştirmeleri de, Peygamberimiz aleyhisselamın hoşuna gitti. 440

Sakîfler, Müslümanların Taif muhasarasını kaldırarak ayrılmaya başladıklarını görünce, Saîd b. Ubeyd es-Sakafî:

" Biliniz ki; Sakif kabilesi yerinde duruyor! " diyerek seslendi.

Uyeyne b. Hısn da:

" Evet! Öyledir! Vallahi, onlar şerefli ve kıymetli olarak yerlerinde duruyordurve duracaklardır! " diye karşılık verdi, Saîd'in sözünü benimsedi. 441

Müslümanlardan birisi, 442 ona:

" Allah seni kahretsin! Resûlullah aleyhisselama karşı koyan müşrik bir kavmi mi övüyorsun! ? Güya, sen Resûlullah aleyhisselama yandıma gelmiştin?! " diyerek çıkıştı.

Uyeyne b. Hısn:

" Vallahi, ben sizin yanınızda SakffIerle çarpışayım diye gelmedim.

Fakat, Muhammed'in Taif'i fethetmesini, kendim için Sakîflerden bir kız ele geçirip onunla evleneyim de, o bana belki bir erkek çocuk doğurur diye arzu ettim. Çünkü, Sakîfler çok zeki ve cin fikirli bir kavimdir! " dedi. 443

Hazret-i Ömer Uyeyne b. Hısn'ın bu sözlerini Peygamberimiz aleyhisselama haber verince, Peygamberimiz aleyhisselam gülümsedi. 444

-------------------------------------

423. Beyhakî Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 84.

424. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 420.

425. Vâ ki di, Megâzî, c. 3, s. 935.

426. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 127, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 935, Taberî, Târih, c. 3, s. 134, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 170.

427. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 127, Vâkıdî, c. 3, s. 935, Taberî, c. 3, s. 134.

428. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 168, Zehebî, Megâzî, s. 491.

429. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 127, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 935, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 170, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 267 Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 350.

430. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 935, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 170.

431. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 935, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 350.

432. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 159.

433. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 936.

434. Vâkıdî, c. 3, s. 936, İbn Sa'd, c. 2, s. 159, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 102, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1403.

435. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 936.

436. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 937, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 159, Taberî, Târih, c. 3, s. 133, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 267, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 2, s. 201, Zehebî, Megâzî, s. 496, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 350.

437. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 937, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 159.

438. Vâkıdî, c. 3, s. 936-937, İbn Sa'd, c. 2, s. 159, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 102, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1403.

439. Vâkıdî, c. 3, s. 937, İbn Sa'd, c. 2, s. 159, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 11, Buhârî, c. 5, s. 102, Müslim, c. 3, s. 1402, İbn Seyyid, c. 2, s. 202, Ebu'l-Fidâ, c. 4, 350.

440. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 215, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 82.

441. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 127, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 937, Taberî, Târih, c. 3, s. 134, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 267.

442. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 127, Taberi, c. 3, s. 134, İbn Esîr, c. 2, s. 267.

443. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 127, Vâkıdî, c. 3, s. 937, Taberî, c. 3, s. 134, İbn Esîr, c. 2, s. 267.

444. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 937.

Peygamberimiz aleyhisselamın Taif'ten Ayrılacakları Sırada Müslümanlara Tavsiyesi ve Taifliler Hakkındaki Duası

Peygamberimiz aleyhisselam, Taif'ten ayrılacakları sırada, Müslümanlara: " 'Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. O, Birdir. Va'dini yerine getirmiş, kuluna yardım etmiş, biraraya toplanmış kabileleri tek başına bozguna uğratmıştır.

Bizler, inşaallah, tevbe edicileriz, Rabbimize ibadet ve hamd edicileriz' deyiniz! " buyurdu. 445

Müslümanlar

" Yâ Rasûlallah! Sakîfler aleyhinde Allah'a dua etsen! 446

Onların okçuları canımızı yaktı! " dediler. 447

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah'ım! Sakîflere doğru yolu göster. Onları bize* getir! " diyerek dua etti. 448

-------------------------------------

445. Vâkıdî, c. 3, s. 937, İbn Sa'd, c. 2, s. 159, İbn Seyyid, c. 2, s. 202 Kastalânî, c. 1, s. 26.

446. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 131, Vâkıdî, c. 3, s. 937, İbn Sa'd, c. 2, s. 159, İbn Seyyid, c. 2, s. 202, İbn Kayvım , c. 2, s. 215, Kastalânî, c. 1, s. 216.

447. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 729, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 350.

* Müslüman olarak (İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 202).

448. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 131, Vâkıdî, c. 3, s. 937, İbn Sa'd, c. 2, s. 159, İbn Esîr, c. 2, s. 267, İbn Seyyid, c. 2, s. 202, İbn Kayyım, c. 2, s. 219-220.

Taif Savaşında Şehit Olan Sahabiler

1. Saîd b. Saîd b. Âs b. Üımeyye,

2. Urfuta b. Cennab (veya Hubab),

3. Abdullah b. Ebu Bekir,

4. Abdullah b. Ebu Ümeyye b. Muğîre,

5. Yezid b. Zem'a b. Esved

6. Abdullah b. Âmir b. Rebiatü'l-Anezî,

7. Sâib b. Haris b. Kays,

8. Cüleyha b. Abdullah b. Muharibü'l-Leysî,

9. Abdullah b. Haris b. Kays,

10. Sabit b. Ceza',

11. Haris b. Sehl b. Ebi Sa'saa. 449

12. Münzirb. Abdullah, 450

13. Rekîb b. Sabit b. Salebe b. Sevban b. Muaviye. 451

Yüce Allah hepsinden razı olsun!

-------------------------------------

449. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 129, Vâkıdî, c. 3, s. 938, İbn Hazm, s. 244.

450. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 129, İbn Hazm, s. 244, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 507, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 235, Zehebî, s. 496, Ebu’l-Fidâ, c. 4, s. 351.

451. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 190.

Peygamberimiz aleyhisselamın Mücahidlerle Birlikte Ci'râne'ye Gidişi

Peygamberimiz aleyhisselam; Taiften ayrılarak Dahnâyı tuttu. 452 Dahnâ; Taif şehrinin sancaklarından olup, rivayete göre, toprağından Adem aleyhisselamın yaratılmış olduğu yerdir. 453

Peygamberimiz aleyhisselamın Dahnâ'dan sonra vardığı yer Kam-ı Menâzil idi. 454

Kam-ı Menâzil, Necdlilerin ihrama girme yeridir. 455

Ebu Zür'atü'l-Cühenî der ki:

" Resûlullah aleyhisselam, Karrvı Menâzil'den ayrılmak ve hayvanına binmek istediği zaman, devesi Kasvâ'yı Resûlullahın önüne hazırladım, Kasvâ'nın yularını elimde topladım.

Resûlullah aleyhisselam onun üzerine binince, Kasvâ'nın yularını Resûlullah aleyhisselamın eline verdim. Ben de terkisine bindim.

Resûlullah aleyhisselam, yürütmek için, devenin arkasına kamçı ile vurdu.

Kamçıyı deveye her vuruşunda, kamçı bana değiyordu.

Sonra, bana dönüp:

'Yoksa kamçı sana mı değiyor?' diye sordu.

'Evet! Babam, anam sana feda olsun! ' dedim.

Ci'râne'ye inince, bir köşede davarlar bulunuyordu.

Ganimet malları memurundan, onlar hakkında birşeyler sordu. Memur da, sorulan şeyi haberverdi. Fakat, şimdi onu hatırlayamıyorum.

Bundan sonra, Resûlullah aleyhisselam:

'Ebu Zür'a nerede?' diye seslendi.

Ben:

'İşte, buradayım! ' dedim.

Resûlullah aleyhisselam:

'Al şu davarları! Akşamleyin sana değen kamçılara karşılık! ' buyurdu.

Saydığımda, o davarların 125 adet olduğunu gördüm.

Benim edindiğim ve yararlandığım en çok malım, bunlardı." 456

Peygamberimiz aleyhisselam, Kam-ı Menâzil'den sonra, Nahle'ye geldi. 457

Nahle'den sonra, Ci'râne'ye doğru yol almaya başladı.

O sırada, Ebu Rühmü'l-Gıfârî, Peygamberimiz aleyhisselamın yanında, devesinin üzerinde gidiyor, ağır ayakkabısı da ayağında bulunuyordu.

Ebu Rühm'ün devesi Peygamberimiz aleyhisselamın devesinin yanına yaklaşıp sıkışınca, Ebu Rühm'ün ayakkabısının ucu, Peygamberimiz aleyhisselamın bacağına çarptı ve çok acıttı.

Peygamberimiz aleyhisselam, kamçısıyla onun ayağına vurup:

" Çek ayağını! Canımı acıttın! " buyurdu. 458

Ebu Rühm der ki:

" İşlediğim suçtan dolayı, sanki geçmişteki ve gelecekteki herşey beni tutup sıktı! İşlediğim büyük suç hakkında Kur'ân'da âyet ineceğinden korktum.

Ci'râne'de sabahladığımız zaman, yük, binek hayvanlarını otlatmak sırası bende idi.

Resûlullah aleyhisselam beni aratmış.

Bana:

'Resûlullah aleyhisselam seni arıyor! ' dediler.

Çekine çekine kendisinin yanına vardım.

Bana:

'Sen ayağınla çarpıp benim canımı acıtmıştın. Ben de 'Geri çek! ' diyerek ayağına kamçı ile vurmuştum.

Bu vurmama karşılık olarak, al şu davarları! ' buyurdu.

Resûlullah aleyhisselamın benden hoşnut olması, bana, dünyadan ve dünyadakilerden daha sevgili ve makbuldü! " 459

Peygamberimiz aleyhisselamın Ebu Rühm'e verdiği, 80 koyundu. 460

-------------------------------------

452. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 130, Vâkıdî, c. 3, s. 939, Taberî, Târih, c. 3, s. 134.

453. Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 444.

454. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 939.

455. Mâlik, Muvatta', c. 1, s. 330, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 333, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 141 -142.

456. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 940.

457. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 939.

458. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 939, Taberî, Târih, c. 3, s. 138, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 355.

459. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 939-940.

460. Taberî, Târih, c. 3, s. 138, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 355.

Sürâka b. Cu'şum'un Peygamberimiz aleyhisselamla Buluşması ve Müslüman Olması

Sürâka b. Cu'şum der ki:

" Taif'ten Ci'râne'ye doğru indiği sırada Resûlullah aleyhisselamla buluştum. Müslümanlar, Resûlullahın önünde, aralıklı, birbirlerinin ardısıra, takım takım gidiyorlardı.

Ensardan 30-40 kişilik461 bir süvari birliğinin arasına girdim.

Süvariler, saplamak için mızraklarını bana çevirdiler ve:

'Sen nereye gidiyor ve ne yapmak istiyorsun?! ' dediler. 462

Beni tanımadılar.

Resûlullah aleyhisselamı görünce, tanıdım.

Sesimi işitecek kadar yanına yaklaştım.

Hicret sırasında Ebu Bekir'in benim için yazmış olduğu yazıyı, iki parmağımın arasında tutarak463 kaldırdı m. 464

'Yâ Rasûlallah! 465 Bu, benim için yazdığın (yazdırdığın) yazıdır!

Ben, Sürâka b. Cu'şum'um! ' dedim.

Resûlullah aleyhisselam:

'Bugün, verilen sözü yerine getirme ve iyilik yapma günüdür! Onu yanıma yaklaştırınız! ' buyurdu.

Yanına yaklaştırıldım, Müslüman oldum. 466

'Yâ Rasûlallah! Kendi develerim için doldurduğum havuzlarımın başını, yitirilmiş develer sararlar. Havuzdan onları suvarırsam, bana ecir ve sevap var mıdır?' diye sordum.

Resûlullah aleyhisselam:

'Evet! Her ciğeri olanı suvarmakta ecir ve sevap vardır! ' buyurdu.

Kendisine, bundan başka birşey sormadım. 467

Sonra, mallarımın yanına döndüm. Mallarımın zekatını ayırıp Resûlullah aleyhisselama gönderdim." 468

Allah ondan razı olsun!

-------------------------------------

461. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 941.

462. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 135, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 941.

463. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 941.

464. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 135, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 941.

465. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s: . 135.

466. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s: . 135, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s: . 941, İbn Esîr, Us: du'l-gâbe, c. 2, s: . 332.

467. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 135, Vâkıdî, c. 3, s. 941.

468. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 135.

Peygamberimiz aleyhisselamın Ci'râne'ye Gelişi ve Orada Konaklayışı

Peygamberimiz aleyhisselam, Müslümanlarla birlikte Ci'râneye geldi ve orada konakladı. 469

Peygamberimiz aleyhisselam, Ci'râne'ye Zilkade ayından beş gece geçince, Perşembe gecesi geldi ve Ci'râne'de onüç gece kal di. 470

Ci'râne; Mekke ile Taif arasında bir sudur. Mekke'ye Taif'ten daha yakındır.

Ci'râne'de, birbirine yakın kuyular vardır.

Irak yolundan, Ci'râne'nin Mekke'ye uzaklığı bir bürüd, yani 12 mildir.

Peygamberimiz aleyhisselam ve mücahidler, Ci'râne'den Mekke'ye gelecekleri sırada, orada umre için ihrama girmişlerdir. 471

-------------------------------------

469. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 4, s. 130, Taberî, Târih, c. 3, s. 134.

470. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 958, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 154.

471. Yâkût. Mu'cemu'l-büldân. c. 2. s. 142.

Ci'râne'de Toplanan Harp Esirleri ve Ganimet Malları

Hevâzinlenden alınan harp esiri eriyle ganimet mallan Ci'râne'de bulunduruluyordu. Ci'râne'de esirlerin güneşten korunmaları için gölgelikler, deve ve davarlar için de ağı II ar yapı İm işti. Peygamberimiz aleyhisselam Ci'râne'ye gelip gölgelikler görünce, bunların kimlere ait olduğunu sordu.

" Yâ Rasûlallah! Bunlar, Hevâzin esirleridir. Güneşten gölgeleniyorlar! " dediler. 472

Hevâzinlerden alınan esir kadın ve çocukların sayısı 6. 000 idi. 473

Ganimet malları ise:

24. 000 deve,

40. 000'den fazla davar,

4. 000 ukiyye gümüş idi. 474

-------------------------------------

472. Vâkıdı, Megâzı, c. 3, s. 943.

473. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 131, Vâkıdî, c. 3, s. 943, Abdurrezzak, Musannef, c. 6, s. 381, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 152.

474. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 943, İbn Sa'd, c. 2, s. 152, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 193, İbn Kaybım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 209-210, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 216.

Esirlere Elbise Giydirilişi

Peygamberimiz aleyhisselam; Mekke'ye giderek elbise satın alıp esirlere giydirmesini, esir kadınların elbisesiz dışarı çıkmamalarını Büsr b. Süfyanü'l-Huzâf'ye emretti.

Büsr, kalkıp Mekke'ye gitti. Bütün esirler için elbise satın alıp geldi ve onlara giydirdi. 475 Giydirilen elbiseler Mısır bezindendi. 476

-------------------------------------

475. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 944.

476. İbn Sa'd. Tabakâtü'l-kübrâ. c. 2. s. 154.

Nasipsiz Bir Bedevînin Küstahlığı

Ebu Musa el-Eş'ârî'nin bildirdiğine göre; Peygamberimiz aleyhisselamın Taif seferinden dönüşünde, Mekke ile Medine arasında, Ci'râne mevkiine gelip indiği ve yanında Bilal-i Habeşî'nin bulunduğu sırada gelen bir bedevî Arap, Peygamberimiz aleyhisselama:

" (Ganimet malını bölüştüreceğin hakkında) bana verdiğin sözü daha yerine getirmeyecek misin?! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ganimet malını yakında bölüştüreceğimi, biraz sabredersen sevap kazanacağını sana müjdelerim! " buyurdu.

Bedevî Arap:

" Sen bana müjdeleri vere vere çoğalttın! " dedi.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, asabil esir bir biçimde, Ebu Musa ile Bilal-i Habeşî'ye dönerek:

" Bu bedevî, verdiğim müjdeyi reddetti. Siz kabul ediniz! " buyurdu.

Ebu Musa ile Bilal-i Habeşî:

" Biz kabul ettik! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam, içi su dolu bir kap istedi.

Bu kap içinde ellerini ve yüzünü yıkadı. Ağzına aldığı suyu da buna ekledikten sonra, Ebu Musa ile Bilal-i Habeşî'ye:

" Bu sudan içiniz! Yüzünüze ve göğsünüze de sürünüz! (Kazanacağınız sevapla) sizi müjdelerim! " buyurdu.

Ebu Musa ile Bilal-i Habeşî kabı aldılar ve Peygamberimiz aleyhisselamın buyruğunu yerine getirdiler.

Peygamberimiz aleyhisselamın zevcesi Hazret-i Ümmü Seleme, perde arkasından, Ebu Musa ile Bilal-i Habeşî'ye:

" Oğullarım! O sudan bu ananıza da ikram edin! " diyerek seslendi.

Onlar da. ona o sudan bir miktar ikram ettiler. 477

-------------------------------------

477. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 103, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 360.

Bedevî Müslümanların Ganimet Mallarını Bölüştürmesi İçin Peygamberimiz aleyhisselamı Sıkıştırmaları ve Çekiştirmeleri

Bedevilerden birtakım halk, Peygamberimiz aleyhisselama:

" Yâ Rasûlallah! Deveden, davardan ganimetimizi bölüştür! " diyerek Peygamberimiz aleyhisselamı sıkıştırmaya ve ridasından çekiştirmeye başladılar.

O kadar ileri gittiler ki, bir semüre ağacına yaslanmak, dayanmak zorunda bıraktılar.

Hatta, Peygamberimiz aleyhisselamın ridasını sırtından çekip aldılar! 478

Rida, çekiştirilirken, yırtıldı. 479

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey insanlar! Ridamı bana veriniz! 480 Siz, Allah'ın size nasip ettiği ganimeti aranızda bölüştürmeyeceğim diye mi korkuyorsunuz?! 481 Vallahi, ganimet malları Tihâme'nin ağaçları sayısınca bile olsa, onları aranızda bölüştürürdüm! Ben ne cimriyim, ne korkağım, ne de yalancıyım! Siz bende böyle birşey bulamayacak, göremeyeceksiniz! " buyurdu. 482

Sonra da; eline bir deve tüyü veya onun kadar birşey aldı. 483

Yahut yanına vardığı devenin hörgücünden birtüy koparıp, onu iki parmağı arasında tutarak kaldırdı ve:

" Ey insanlar! Vallahi, sizin ganimetinizden bana beşte bir dışında şu tüy kadar bile geçmiş birşey yoktur!

Beşte bir pay da, gerektiğinde yine sizlere harcanıyor, iade ediliyor" buyurdu. 484

Abdullah b. Mes'ud:

" Resûlullah aleyhisselamın Ci'râne'de Huneyn ganimetini bölüştürdüğü sırada üzerine yığılıp kendisini o kadar rahatsız ettiler ki, nihayet:

'Yüce Allah, kullarından bir kulunu, kavmine göndermişti.

Kavmi onu dövmüşler, başını da yarmıslardı.

O kul ise, alnından akan kanı eliyle siliyor, hem de:

'Yâ Rab! Kavmimi yarlığa! Çünkü, onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar! ' diyerek dua ediyordu' buyurdu" demiştir. 485

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ganimet mallarından, elinizde, iğneden ipliğe varıncaya kadar, 486 büyük ve küçük487 ne varsa getirip geri veriniz! 488

Ganimet mallarına hıyanet etmeyiniz! 489

İyi biliniz ki; ganimet malına hıyanet etmek, edenler için, Kıyamet gününde ayıpların en kötüsü ve Cehennem ateşi olacaktır! " buyurdu. 490

Akîl b. Ebu Talib, zevcesi Fâtıma binti Şeybe b. Rebia'nın yanına varmıştı.

Akil’in kılıcında kan bulaşığı vardı.

Zevcesi, ona:

" Senin müşriklerle savaştığını biliyorum!

Müşriklerin ganimetlerinden ne elde ettin bakayım?" dedi.

Akıl:

" Al şu iğneyi! Onunla elbiseni dikersin! dedi ve o iğneyi ona verdi.

Peygamberimiz aleyhisselamın münadisinin:

" Ganimet mallarından kim birşey almışsa, getirip onu geri versin! " diyerek seslendiğini işitince, Akîl zevcesinin yanına döndü ve:

" Vallahi, sanıyorum ki, o iğnen de elden gidecektir! " dedi. İğneyi ondan alıp ganimet mallan arasında atti. 491

Ensardan bir zât da, kıldan eğirilmiş bir yumak ip getirdi492 ve:

" Yâ Rasûlallah! Bu yumağı devemin sırtına çul yapayım diye almıştım. 493 Bunu bana bıraksanız olmaz mı?" dedi. 494

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Eğer bu şey benim hisseme495 veya Abdulmuttalib oğullarının hisselerine496 düşecek olursa, senin olsun! " buyurdu. 497

Ensarî:

" Mademki iş buraya vardı. Artık bu yumak bana gerekmez! " dedi ve yumağı elinden, ganimet mallarının içine bıraktı. 498

Abdullah b. Zeydü'l-Mâzinîde, müşriklere ok atmak için almış olduğu yayı getirip ganimet mallarının içine attı.

Başka bir adam da, gelip:

" Yâ Rasûlallah! Bu ipi düşmanlar bozguna uğradığı zaman bulmuştum. Devemin üzerindeki semeri onunla sıkılıyordum

Bu bende kalsa olmaz mı?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Eğer o benim hisseme düşerse, senin olsun!

Fakat Müslümanların hisselerine düşerse, ne yaparsın?" buyurdu. 499

-------------------------------------

478. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 135, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 84, Taberî, Târih, c. 3, s. 136.

479. Serahsî, M ebsût, c. 10, s. 18.

480. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 135, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 84, Taberî, Târih, c. 3, s. 136.

481. Mâlik, Muvatta', c. 2, s. 457.

482. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 135, Mâlik, c. 2, s. 457, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 84.

483. Mâlik, Muvatta', c. 2, s. 458.

484. Mâlik, c. 2, s. 458, İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 135, Ahmed b. Hanbel, c. 316, Taberî, c. 3, s. 136.

485. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1456.

486. Mâlik, c. 2, s. 458, İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 135, Ahmed b. Hanbel, c. 316, Taberî, c. 3, s. 136.

487. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 316.

488. Mâlik, c. 2, s. 458, İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 135, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 316 Taberî, c. 3, s. 136.

489. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 316.

490. Mâlik, c. 2, s. 458, İbn İshak, İbn Hişam , c. 4, s. 135, Ahmed b. Hanbel, c. 5, 316, Taberî, c. 3, s. 136.

491. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 135, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 918.

492. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 135, Vâkıdî, c. 3, s. 918, Taberî, Târih, c. 3, s. 136.

493. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 135, Taberî, c. 3, s. 136.

494. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 918.

495. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 135, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 918, Taberî, c. 3, s. 136.

496. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 918.

497. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 135, Vâkıdî, c. 3, s. 918, Taberî, c. 3, s. 136.

498. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 135, Taberî, c. 3, s. 136.

499. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 918.

Ganimet Mallarının Sayılıp Hesaplanarak Mücahidler Arasında Bölüştürülüşü

Peygamberimiz aleyhisselam; Müslümanları ve ganimet mallarını saymasını ve herkesin hissesini hesaplamasını Zeyd b. Sâbit'e emretti. 500

Ganimetleri bölüştürmeye ve dağıtmaya da Ebu Cehm Huzeyfietü'l-Adevî'yi memur etti. 501 Herkese hisselerini dağıttırdı:

Piyadelerden her birine; ya dörder deve, ya da bunların karşılığı olarak kırkar koyun; Süvarilere ise; ya on ikişer deve, ya da bunların karşılığı olarak yüzyirmişer koyun düştü. Yanlarında bir attan fazla at bulunduranlara, birden fazla at için hisse verilmedi. 502

-------------------------------------

500. Vâkıdî, c. 3, s. 949, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 153, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 194.

501. Vâkıdî, c. 3, s. 954, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 282.

502. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 949, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 153, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 194, İbn Kaybın, Zâdu'l-mead. c. 2, s. 210.

Kalbleri İslâmiyete Isındırılacak, Alıştırılacak Olanlara Yapılan İhsanlar

Peygamberimiz aleyhisselam; ganimet mallarının Kur'ân-ı Kerîm'e göre (Enfâl: 41) kendisine teslim edilmiş olan beşte birinden Müellefe-i Kulûba (kalbleri İslâmiyete ısındırılacak, alıştırılacak olan-lara)503 dağıtım yaptı ki, bunlar halkın eşrafından olup, hem kendilerinin, hem kavimlerinin İslâmiyete ısındırılıp alıştırılın alan, kazandırılmaları gerekiyordu. 504

Zaten, bunlar, zekat ve sadaka verilecekler arasında bulunuyorlardı. 505

Müellefe-i Kulûb:

1. Ebu Süfyan b. Harb,

2. Safvan b. Ümeyye,

3. Akra' b. Habis,

4. Uyeyne b. Hısn,

5. Abbas b. Mirdas, e. Malikb. Avf,

7. Hakîm b. Hizam... gibi, Kureyşîlerin başkanlarından, Arapların ileri gelenlerinden olup kavimleri arasında nüfuzlu, güçlü ve birçok tabileri bulunan kişilerden idiler.

Müellefe-i Kulûb'dan bazıları gerçekten Müslüman olmuştu.

Bazıları, görünüşte Müslüman, fakat kalben münafık idiler.

Bazıları ise, Müsâlimîn'den (Müslümanlarla barış yapmış müşriklerden) idiler.

Peygamberimiz aleyhisselam bütün bunlara sadaka ve ganimetlerden vermek, güzel muamele etmekle, bazılarından gelebilecek kötülükleri önleyip Müslümanların gönüllerini rahatı aştırmayı, içlerinden Müslüman olanların İslâmiyette sebatlarını ve teb'alarının onlara uyarak Müslüman olmalarını sağlamayı, Müslümanlıkları henüz gelişmemiş, güzelleşmemiş olanların da Müslümanlıklarını geliştirip güzelleştirmeyi gerçekleştirmek istem iştir. 506

Buna göre, Müellefe-i Kulûb üç gruptu:

(a) Kalbleri İslâmiyete ısındırılmak, alıştırılmak için kullanılanlardı. Safvan b. Ümeyye ve benzerleri gibi.

(b) Henüz Müslüman olup İslâmiyette sebatları sağlanmak üzere kullanılanlardı. Ebu Süfyan Sahr b. Harb ve benzerleri gibi.

(c) Dıştan Müslüman, içten münafık olup; şerlerinden selamette kalınmak için kullanılanlardı Uyeyne b. Hısn, Abbas b. Mirdas, Akra' b. H abis ve benzerleri gibi. 507

Tabiî ki, bu sıralama, başlangıçtaki duruma göre idi. 508

Müellefe-i Kulûbdan sayılanların, Uyeyne b. Hısn'dan başka hemen hepsi, sonradan Müslümanlıklarını sağlamlaştırmış, güzelleştirmiş, ilim ve faziletleriyle tanınmışiardır. 509 Yüce Allah onlardan razı olsun!

-------------------------------------

503. Vâkıdî, c. 3, s. 498, İbn Sa'd, c. 2, s. 153, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 283, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 245.

504. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 135, Taberî, Târih, c. 3, s. 136.

505. Tevbe: 60.

506. Kâşânî, c. 2, s. 44-45.

507. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 114, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 89.

508. Halebî, c. 3, s. 85.

509. İbn Hazm, s. 248-249.

Müellefe-i Kulûba Yapılan Dağıtım

1-3. İçinde 4. 000 ukiyye gümüş de bulunan Huneyn ganimeti dağıtılmak üzere Peygamberimiz aleyhisselamın önüne konulduğu sırada, Ebu Süfyan Sahr b. Harb gelip:

" Yâ Rasûlallah! Sen Kureyşîler içinde servetçe en zengini olarak sabahladın! 510 Bugün Kureyşîlerin en zengini sensin! " dedi. 511

Peygamberimiz aleyhisselam gülümsedi. 512

Ebu Süfyan:

" Yâ Rasûlallah! Bu mallardan bana da versen olmaz mı?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Bilal! Ebu Süfyan için kırk ukiyye gümüş tart!

Kendisine, develerden de, yüz deve veriniz! " buyurdu. 513

Ebu Süfyan:

" Bundan oğlum Yezid'e de versen?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Bilal-i Habeşî'ye:

" Ona da kırk ukiyye gümüş tartınız, yüz de deve veriniz! " buyurunca, Ebu Süfyan:

" Yâ Rasûlallah! Oğlum Muaviye için de versen?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Bilal! Ona (Muaviye b. Ebu Süfyan'a da) kırk ukiyye gümüş tart! Yüz de deve veriniz! " buyur-du. 514

Ebu Süfyan; üçyüz deve ile yüzyirmi ukiyye gümüşü alınca. 515 Peygamberimiz aleyhisselama:

" Babam, anam sana feda olsun! Sen ne kadar kerem ve iyilik sahibisin!

Seninle savaştığım zamanlarda, sen ne güzel savaşçı idin!

Seninle barış yaptığım zamanda da, sen ne güzel barışçı idin! 516

Senin bu yaptığın; keremin, iyiliğin son derecesidir! 517

Allah seni hayırla mükâfatlandırsın! " dedi. 518

4. Hakîm b. Hizam derki:

" Resûlullah aleyhisselamdan yüz deve istedim.

Yüz deve verdi.

Tekrar istedim.

Yüz deve daha verdi.

Tekrar istedim.

Yüz deve daha verdi.

Sonra da:

'Ey Hakîm b. Hizam! Bu mal çoktur ve güzeldir!

O, gönül cömertliği ile tutan kişi için, uğurlu ve bereketli olur!

Gönül pintiliği ile tutan kişi için de, uğursuz olur. Onu yer, bitirir de, yine kamı doymaz!

Üst el alt elden (veren el, alan elden) hayırlıdır! ' buyurdu."

Rivayete göre; Hakîm b. Hizam, Peygamberimiz aleyhisselam a:

" Seni hak ve gerçek dinle peygamber gönderen Allah'a andolsun ki; senden sonra hiçbir kimseden hiçbir şey almayacağım! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselamın verdiği ilk yüz deveyi alıp, sonrakileri bıraktı.

Hakîm b. Hizam, Hazret-i Ebu Bekir'in halifeliği sırasında da, Hazret-i Ömer'in halifeliği sırasında da, kendisine verilmek istenilen hiçbir şeyi almaya yanaşmamış;519 Hazret-i Ömer

" Ey Müslümanlar cemaati! Ey insanlar! Hakîm b. H izam'ı hakkını almaya davet ettiğime, kendisinin ise bunu almaya yanaşmadığına, sizi şahit tutuyorum!

Ona şu ganimetten Allah'ın nasip ettiği hakkı arzettiğim halde, o bunu almaktan kaçınıyor! " diyerek şikâyetlenmiştir. 520

Peygamberimiz aleyhisselam; Huneyn ganimet mallarından kendisine ayrılmış bulunan beşte bir hisseden Müellefe-i Kulûba dağıtmaya devamla:

5. Nudayr b. Haris b. Kelede'ye yüz deve,

6. Süheyl b. Amr'a yüz deve,

7. Huvaytıb b. Abduluzzâ'ya yüz deve,

8. Alâ' b. Câriyetü's-Sakafîye yüz deve (Vâkıdî ve İbn Sa'd'a göre; elli deve),

9. Uyeyne b. Hısn'a yüz deve,

10. Akra' b. Hâbis'e yüz deve,

11. Malik b. Avfu'n-Nasrî'ye yüz deve,

12. Safvan b. Ümeyye'ye yüz deve verdi. 521

Zayi olanların bedelleri ödenmek şartıyla Safvan b. Ümeyye'den emaneten yüz adetzırh gömlek ve gerekli silahlar alınmış ve bunların bazıları Huneyn ve Taif savaşlarında zayi olmuştu.

Peygamberimiz aleyhisselam onların bedellerini de ödemek istediği zaman, Safvan b. Ümeyye:

" Yâ Rasûlallah! Ben bugün Müslüman olmak istiyorum! " dedi. 522

Peygamberimiz aleyhisselamın ganimet mallan arasında dolaştığı ve onlara göz gezdirdiği sırada, Safvan b. Ümeyye Peygamberimiz aleyhisselamın yanında bulunuyor; develer, davarlar ve güdücüler-le dolu vadiye doğru bakıp duruyor; Peygamberimiz aleyhisselam da onun halini gözucuyla süzüyordu.

Safvan b. Ümeyye vadinin içindeki mallara bakışını uzatınca, Peygamberimiz aleyhisselam ona:

" Ebu Vehb! O vadi pek mi hoşuna gidiyor?" diye sordu.

Safvan b. Ümeyye:

" Evet! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" O vadi de, içindekiler de senin olsun! " buyurdu. 523

Bunun üzerine, Salvan kendisini tutamadı:

" Peygamber kalbinden başka hiçbir kimsenin kalbi, bu derece (mâsivadan) pâk ve üstün ola-maz! 524

Şehadet ederim ki; Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur!

Ve yine şehadet ederim ki; Muhammed, Allah'ın kulu ve resûlüdür! " dedi ve525 hemen orada Müslüman oldu. 526

Safvan b. Ümeyye der ki:

" Resûlullah bana bu ihsanda bulununcaya kadar, kendisi insanlar içinde en çok nefret ettiğim, en çok kin beslediğim bir kimse iken, nihayet, bana, insanların en sevgilisi oluv'ermişti! " 527

Safvan b. Ümeyye, Müslümanlığını İslâm amelleriyle geliştiren, güzelleştiren Kureyşîl erden di.

Allah ondan razı olsun!

13. Peygamberimiz aleyhisselam; Huneyn ganimetinden kendisine ayrılan beşte bir hisseden, Esîd b. Hârise'ye yüz deve,

14. Haris b. Hişam'a yüz deve,

15. Kays b. Adiyy'e yüz deve, 528

16. Abbas b. Mirdas'a yüz deve, 529

17. Mahreme b. Nevfel'e elli deve,

18. Umeyr b. Vehbü'l-Cumahîye elli deve,

19. Hişam b. Amr'a elli deve,

20. Saîd b. Yenbu'a elli deve,

21. Adiyy b. Kays'a elli deve. 530

22. Osman b. Vehb'e elli deve verdi. 531

Peygamberimiz aleyhisselamın Huneyn ganimeti mallarından kendisine ayrılan beşte bir hisseden Ci'râne'de her birine yüzden aşağı deve verdiği Müellefe-i Kulûb arasında şu kişiler de vardı:

23. Tulayk b. Süfyan b. Ümeyye,

24. Halİdb. Esîd,

25. Şeybe b. Osman b. Ebu Talha,

26. Ebu's-Senâbil b. Ba'kek,

27. İkrime b. Âmir,

28. Züheyr b. Ebu Ümeyye,

29. Halid b. Hişam b. Muğîre,

30. Süfyan b. Abdulesed,

31. Hişam b. Velid b. Muğîre,

32. Sâib b. Ebu's-Sâib,

33. Muti'b. Esved,

34. Ebu Cehm b. Huzeyfe,

35. Uhayha b. Ümeyye,

36. Nevfel b. Muaviye,

37. Alkame b. Ulâse,

38. Lebid b. Rebia,

39. Halid b. Hevze,

40. Harmele b. Hevze, 532

41. Abbas b. Mirdas. 533

Peygamberimiz aleyhisselam; Abbas b. Mirdas'a, Muhacirve Ensar mücahidi eri gibi, dört deve vermişti.

Abbas b. Mirdas buna kızdı ve söylediği bir şiirde meal olarak şöyle dedi:

" Benim ganimetimle Ubeyd adındaki atımın ganimetini mi bölüştürdün Uyeyne ile Akra' arasında?! Hiçbir içtima yerinde ne Hısn, ne de Habis benim büyüğüm Mirdas'a üstün olmamışlardır!

Ben de şu iki kişiden aşağı kalır bir kimse değilimdir.

Bugün alçaltıları, bir daha yükseltilmez." 534

Hazret-i Ebu Bekir, Abbas b. Mirdas'ın söylediği beyitleri Peygamberimiz aleyhisselama okudu. 535

Abbas b. Mirdas Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelince, 536 Peygamberimiz aleyhisselam ona:

" 'Benim ganimetimle Ubeyd adındaki atımın ganimetini mi bölüştürdün Akra' ile Uyeyne arasında?' beytini sen mi söyledin?" diye sordu. 537

Hazret-i Ebu Bekir:

" Babam, anam sana feda olsun yâ Rasûlallah! Bu beyit, senin okuduğun gibi değildir! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Böyle değil de, nasıldır?" diye sordu.

Hazret-i Ebu Bekir, beyti, Abbas'ın söylediği gibi okudu. 538

Peygamberimiz aleyhisselam:

" İkisi de birdir! 539 Önce ha Akra'dan başlamışsın, ha Uyeyne'den! Sana ne zararı var?" buyurdu.

Hazret-i Ebu Bekir:

" Babam, anam sana feda olsun! Sen ne şairsin, ne nâkilsin! Ne de böyle olmak sana yaraşır. 540

Şehadet ederim ki; Yüce Allah'ın, 'Biz ona şiir öğretmedik! Bu, ona yakışmaz' [Yâsîn: 69] buyurduğu gibisin" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, Abbas b. Mirdas için:

" Götürünüz! Kesiniz dilini! " buyurduktan sonra: 541

" Ey Bilal! Haydi götür, kes onun dilini! Kendisine bir de elbise ver! " buyurdu.

Bilal-i Habeşî onu elinden tutup götürürken, Abbas b. Mirdas:

" Yâ Rasûlallah! Dilimi mi kesecek?! Ey Muhacirler topluluğu! Dilimi mi kesecek?! " diyerek seslendi durdu. 542

Müslümanlardan bazıları:

" Abbas b. Mirdas'ın dilinin kesilmesi emredildi! " dediler ve korkmaya başladılar. 543

Bilal-i Habeşî, Abbas b. Mirdas'ı çekip götürürken Abbas feryadı çoğaltınca, Bilal-i Habeşî:

" Resûlullah aleyhisselam sana elbise giydirip bununla dilini kesmemi, tutmamı bana emretti" dedi.

Götürüp ona bir elbise verdi. 544 Abbas b. Mirdas'a, hoşnut oluncaya kadar, deve de verildi. 545

Rivayete göre, kendisine elli veya yüz deve veri I mistir. 546

-------------------------------------

510. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 944, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 41.

511. Diyarbekrî, Târîhu'l-Hamîs, c. 2, s. 114.

512. Vâkıdî, c. 3, s. 944, Diyarbekrî, c. 2, s. 114, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 41.

513. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 944.

514. Vâkıdî, c. 3, s. 944-945, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 152, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 193, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 210, Diyarbekrî, c. 2, s. 114, Halebî, İnsanu'l-uyûn, c. 3, s. 84.

515. Diyarbekrî, c. 2, s. 114, Halebî, c. 3, s. 84.

516. Vâkıdî, c. 3, s. 945, Halebî, c. 3, s. 84.

517. Diyarbekrî, c. 2, s. 114, Halebî, c. 3, s. 84.

518. Vâkıdî, c. 3, s. 945, Diyarbekrî, c. 2, s. 114, Halebî, c. 3, s. 84.

519. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 945, Halebî, İnsânu'l-uyün, c. 3, s. 84.

520. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 946.

521. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 135-136, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 945-946.

522. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 401.

523. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 854-855, İbn Asâkîr, Târih , c. 6, s. 430, 431, Alâüddin Ali. Kenzu'l-ummâl. c. 10, s. 506.

524. Vâkıdî, c. 3, s. 855, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 362, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 720.

525. Vâkıdî, c. 3, s. 855, Belâzurî, c. 1, s. 362, İbn Abdilberr, c. 3, s. 720, İbn Esir, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 24, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 407.

526. Vâkıdî, c. 3, s. 855, Belâzurî, c. 1, s. 362.

527. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 5, s. 449, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 401, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 24.

528. Vâkıdî, c. 3, s. 946, İbn Sa'd, c. 2, s. 152-153.

529. Vâkıdî, c. 3, s. 946-947.

530. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 136, Vâkıdî, c. 3, s. 946, İbn Sa'd, c. 2, s. 153, Taberî, Târîh, c. 3, s. 136-137.

531. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 946, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 153.

532. İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 246.

533. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 137-138, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 246-247.

534. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 136-137, Vâkıdî, c. 3, s. 946-947, İbn Sa'd, c. 4, s. 272.

535. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 947.

536. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 137.

537. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 137, Vâkıdî, c. 3, s. 947, İbn Sa'd, c. 4, s. 272.

538. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 947, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 272.

539. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 137, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 947, İbn Sa'd, c. 4, s. 273.

540. Vâkıdî, c. 3, s. 947, İbn Sa'd, c. 4, s. 273.

541. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 137, Vâkıdî, c. 3, s. 947, İbn Sa'd, c. 4, s. 272-273.

542. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 273.

543. Vâkıdî, c. 3, s. 947, İbn Sa'd, c. 4, s. 273.

544. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 273.

545. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 137.

546. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 947, İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 273.

Cuayl b. Sürâka'nın Ahirette Kendisi İçin Hazırlanmış Olan Üstün Mükâfatla Başbaşa Bırakılışı

Peygamberimiz aleyhisselam Ci'râne'de Müellefe-i Kulûba bol bol ihsanlarda bulunduğu zaman, 547 Sa'd b. Ebi Vakkas: 548

" Yâ Rasûlallah! Cuayl b. Sürâka'yı bıraktın da, Uyeyne b. Hısn ile Akra' b. Hâbis549 ve benzerler-ine550 yüzer yüzer551 develer552 verdin! ?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Varlığım Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; Uyeyne ve Akra' gibi kişilerle yeryüzü dolup tassa, Cuayl b. Sürâka onların tümünden daha hayırlıdır! Fakat, ben bunları İslâmiyete ısındırmak, alıştırmak için kolluyor, Cuayl b. Sürâkayı ise sımsıkı bağlı olduğu Müslümanlığına ve ahirette kendisine hazırlanmış üstün mükâfatlara havale etmiş bulunuyorum! " buyurdu. 553

Yüce Allah ondan razı olsun!

-------------------------------------

547. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 246.

548. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 948, İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 246.

549. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 139, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 948, İbn Sa'd, c. 4, s. 246, Taberî, Târih, c. 3, s. 137.

550. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 246.

551. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 139, Vâkıdî, c. 3, s. 948, İbn Sa'd, c. 4, s. 246, Taberî, c. 3, s. 137.

552. İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 246.

553. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 139, Vâkıdî, c. 3, s. 948, İbn Sa'd, c. 4, s. 246, Taberî, c. 3, s. 137.

Ganimet Dağıtıma Yapılan İtirazlar

1. Peygamberimiz aleyhisselam Huneyn ganimetini dağıttığı sırada Benî Temimlerden Zülhuvaysıra gelip Peygamberimiz aleyhisselamın başucuna dikilmiş ve:

" Yâ Muhammedi Ben bugün yaptığın şeyi gördüm! " demişti.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! Nasıl gördün?" diye sorunca;

Zülhuvaysıra:

" Senin adalet yapmadığını gördüm ! 554 Adalet yap yâ Rasûlallah! " dedi. 555

Peygamberimiz aleyhisselam kızdı. 556

Ona:

" Yazıklar olsun sana! Ben adalet yapmazsam, kim adalet yapar?! 557 Ben adalet yapmış olmasaydım umduğuma ermezdim; sen de, bana tâbi olduğun için, ziyan etmiş, eli boşa çıkmış gitmiştin! " buyurdu.

Hazret-i Ömer:

" Yâ Rasûlallah! İzin ver! Onun boynunu vurayım! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hayır! Bırak onu! 558 Onun birtakım taraftarları olacaktır ki, 559 dinde derinleşecekler! 560 Herhangi biriniz, onların namazı yanında kendi namazını, onların oruçları yanında kendi orucunu küçümseyecek!

Onlar Kur'ân da okuyacaklar! Fakat, okudukları Kur" ân köprücük kemiklerinden ileri geçmeye-cek! 561

Onlar, okun yaydan çıktığı gibi, dinden, İslâmiyetten fırlayıp çıkacaklar!

Öyle ki, çıkan okun demirine bakılır, onda hiçbir şey, hiçbir iz bulunmaz!

Sonra, okun yaya giriş yerine bakılır, orada da hiçbir şey bulunmaz!

Sonra, okun ağaç kısmına bakılır, orada da hiçbir şey bulunmaz!

Sonra, okun yelesine bakılır, orada da hiçbir şey bulunmaz!

Halbuki, ok atılanın bağrını delip geçmiş, fakat oka birşey bulaşmamıştır! 562

Onlar, Müslümanlar tefrikaya düştüğü zaman ortaya çıkacaklardır! 563

Bir adam görürsün ki;564 onun iki elinden birisi kadın memesine, yahut gidip gelen bir et parçasına benzer! " buyurdu. 565

Ebu Saîdi'l-Hudrî:

" Ben bunu Resûlullah aleyhisselamdan işittiğime şehadet ederim.

Yine şehadet ederim ki; Ali b. Ebu Talib onlarla çarpışmıştır:

Ben onun yanında idim. Bu adamın aranmasını emretmişti.

Adam bulunup getirildi.

Ona baktım: Kendisi, Resûlullah aleyhisselamın tarif ettiği şekilde idi! " demiştir. 566

2. Peygamberimiz aleyhisselamın Ebu Süfyan, Uyeyne b. Hısn, Akra' b. Habis ve Süheyl b. Amr gibi567 bazı nüfuzlu kişilere kendisine ait beşte bir hisseden bolca ihsanlarda bulunup Ensara bu beşte birden birşey vermemesi, onların gönüllerinde bir üzüntü, bir kırgınlık meydana getirdi ve bazılarına yersiz ve ağır laflar ettirdi:

" Artık vallahi Resûlullah aleyhisselam kavmine kavuştu, başkalarını neyapsın! 568

Savaşmayanlara veriyor da, savaşanlara vermiyor! 569

Vallahi, doğrusu bu şaşılacak şeydir!

Onların kanları kılıçlarımızdan damlıyor! Ganimetlerimiz ise onlara veriliyor! ?570

Resûlullah aleyhisselam bizim ganimetlerimizi öyle bir cemaate veriyor ki, bizim kanlanmız onların kılıçlarından, onların kanları da bizim kılıçlarımızdan damlıyor! 571

Allah Resûlünü yarlıgasın! O Kureyşilere veriyor da, bizleri bırakıyor! 572

Savaş zamanı geldi mi, onun ashabı biz oluyoruz!

Fakat, ganimet bölüşümü zamanı gelince, onun kavmi ve kabilesi önde tutuluyor! ?573

Sıkışıldığı zaman biz çağırılıyoruz! Ganimet ise bizden başkalarına dağıtılıyor! ?" 574 diyecek kadar ileri gittiler.

Bu sözleri, Ensarın söz ve görüş sahibi olanlan değil, yaşlan küçük gençleri söylemişlerdi. 575

Abdullah b. Mes'ud der ki:

" Resûlullah aleyhisselamın Huneyn ganimetini bölüştürdüğü sırada, 576 Ensar577 münafıkların-dan578 bir adam, 579 Muattib b. Kuşeyr de: 580

'Bu dağıtımda Allah'ın nzası gözetilmiyor! ' dedi. 581

Ona:

'Vallahi, bu söylediğini, Resûlullah aleyhisselama ulaştıracağım! ' dedim582 ve Resûlullah aleyhisselama gidip haberverdim.

Resûlullah aleyhisselamın yüzünün rengi değişti. 583

Kendisini üzen bu haberi getirdiğime pişman oldum. 584

Resûlullah aleyhisselam:

'Allah Musa'ya rahmet etsin! Kendisine bundan daha çok ezâ edildiği halde, o bunlara sabredip katlanmıştı. 585

Bir peygamber de kavmine Allah'ın emirlerini getirip tebliğ ettiği zaman, kavmi onu yalanladılar ve onun başını da yardılar!

O Peygamber ise, eliyle hem yüzünün kanını siliyor, hem de:

'Allah'ım! Kavmimi yarlığa! Çünkü, onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar! ' diyerek dua ediyordu' buyur-du." 586

Ensarın ileri gelenlerinden Sa'd b. Ubâde de, Peygamberimiz aleyhisselamın huzuruna girerek:

" Yâ Rasûlallah! Şu Ensar kabilesi, aldığın ganimeti bölüştürürken senin kavmine ve sair Arap kabilelerine bol bol dağıtıp Ensara ise ondan birşey vermemek suretiyle yaptığın uygulamadan, sana karşı kainlerinde kırgınlık ve üzüntü duymaktadırlar! " dedi. 587

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Sa'd! Bu hususta sen neredesin? Ne görüştesin?" diye sordu.

Sa'd b. Ubâde:

" Yâ Rasûlallah! Ben de ancak kavmimden bir ferdim. Benim bundan başka bir sıfatım yok! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Öyleyse, haydi, benim için kavmini şu çevrede, çitin içinde topla! " buyurdu.

-------------------------------------

554. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 139, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 219, Taberî, c. 3, s. 137.

555. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, 948, Müslim, Sahih, c. 2, s. 744.

556. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 139, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 219, Taberî, c. 3, s. 137.

557. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 139, Vâkıdî, c. 3, s. 948, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 219, Müslim, c. 2, s. 744, Taberî, c. 3, s. 137.

558. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 139, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 948, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 219, Müslim , Sahih, c. 2, s. 744, Taberî, Târih, c. 3, s. 137.

559. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 139, Vâkıdî, c. 3, s. 948, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 219, Müslim , Sahih, c. 2, s. 744.

560. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 139, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 219, Taberî, c. 3, s. 137.

561. Vâkıdî, c. 3, s. 948, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 219, Müslim, c. 2, s. 744.

562. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 139, Vâkıdî, c. 3, s. 498, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 219, Müslim, c. 2, s. 744, Taberî, c. 3, s. 137.

563. Vâkıdî, c. 3, s. 948, Müslim, c. 2, s. 744.

564. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 948.

565. Vâkıdî, c. 3, s. 948, Müslim, c. 2, s. 744.

566. Müslim, Sahih, c. 2, s. 745. Taberî, Tefsir, c. 10, s. 157.

567. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 246.

568. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 140-141, Vâkıdî, c. 3, s. 956, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 76, Taberî, c. 3, s. 138.

569. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 157.

570. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 169-249, Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 221.

571. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 201.

572. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 104, Müslim, Sahih, c. 2, s. 733.

573. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 957.

574. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 106.

575. Buhârî, c. 5, s. 104, Müslim, c. 2, s. 734.

576. Vâkıdî, c. 3, s. 949, Buhârî, c. 5, s. 105.

577. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 105.

578. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 949.

579. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 105.

580. Vâkıdî, c. 3. S. 949.

581. Vâkıdî, c. 3, s. 949, Buhârî, c. 5, s. 106.

582. Vâkıdî, c. 3, s. 949.

583. Vâkıdî, c. 3, s. 949, Buhârî, c. 5, s. 106.

584. Vâkıdî, c. 3, s. 949.

585. Vâkıdî, c. 3, s. 949, Buhârî, c. 5, s. 106.

586. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 453.

587. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 141-142, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 76, Taberî, Târih, c. 3, s. 138.

Peygamberimiz aleyhisselamın Ensarla Konuşması

Sa'd b. Ubâde, gidip Ensarı topladı. 588

Ensarın ileri gelenleri, deriden bir çadır içinde toplandılar. 589

Oraya Muhacirlerden bazıları da gelip girdiler.

Başka gelenleri, geri çevirdiler.

Ensar toplanınca, Sa'd b. Ubâde, gelip Peygamberimiz aleyhisselama:

" İşte, Ensar kabilesi, senin için toplanmış bulunuyor! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, onların yanına vardı590 ve:

" İçinizde kendinizden olmayan var mı?" diye sordu.

" Kızkardeşimizin oğlundan başka, yabancı bir kimse yok! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bir kavmin kızkardeşinin oğlu da o kavimden sayılır! " buyurup591 Allah'a lâyık olduğu üzere hamd ü senada bulunduktan sonra:

" Ey Ensar cemaati! Sizin tarafınızdan söylenmiş olup bana haber verilen yersiz ve ağır sözlerin sebebi nedir?

Bana karşı, kalblerinizde ne için kırgınlık ve üzüntü duyuyorsunuz? 592

Sizler şöyle şöyle mi söylediniz?" diye sordu.

Ensar:

'Evet! " dediler. 593

Ensarın anlayışlı olanları ise:

" Yâ Rasûlallah! Bizim söz ve görüş sahibi olanlarımız, başkanlarımız, birşey söylemediler.

Amma, yaşlan küçük bazı gençlerimiz:

'Allah Resûlünü yarlıgasın! O bizi bırakıyor da, Kureyşîlere ihsanda bulunuyor! O Kureyşîlere ki, daha kılıçlarımızdan onların kanlan damlamakta! ' demişler" dediler. 594

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Ensar cemaati! Ben sizi dalâlete düşmüş kimseler olarak bulmadım mı?595

Sizleryollarını şaşırmış kimseleriken, ben sizin yanınıza gelmedim mi? Allah'ın hidayeti, size benim yüzümden erişmedi mi?

Sizler yoksul iken Allah benim yüzümden sizleri zengin kılmadı mı?

Sizler birbirinize düşmanlar iken, Allah kalbi erinizi benim yüzümden birleştirip ısındırmadı mı?596

Sizler parçalanmış, darmadağın olmuş bir durumda iken, Allah sizleri benim yüzümden derleyip toparlamadı mı?" diye sordu. 597

Ensar:

" Yâ Rasûlallah! Sen bizi karanlıklar içinde buldun! Allah bizi senin sayende nura, aydınlığa çıkardı!

Sen bizi bir ateş çukurunun başında buldun! Allah bizi senin sayende ondan kurtardı!

Sen bizi dalâlet ve şaşkınlık içinde buldun! Allah bizi senin sayende doğru yola kavuşturdu.

Biz Allah'ı Rab, İslâmiyeti din, Muhammed'i de peygamber olarak kabul etmiş bulunuyoruz!

Yâ Rasûlallah! Sen ne istersen yap! 598

Allah ve Resûlünün üzerimizdeki minnet ve nimetleri üstündür!

Allah'a ve Resûlüne minnettarız! " dediler.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Ensar cemaati! Siz benim sorulanma neden benim istediğim gibi cevap vermiyorsunuz?" diye sordu.

Ensar:

" Sana başka ne cevap verelim yâ Rasûlallah?

Kavuşmuş olduğumuz bütün nimet ve ihsanlar Allah'tandır ve Allah'ın Resûlü yüzündendir! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Vallahi, siz, isteseydiniz:

'Sen bize yalanlanmış olarak gelmiştin! Biz seni doğruladık!

Sen terkedilmiş olarak bize gelmiştin! Biz sana yardımcı olduk!

Sen yurdundan sürülmüş olarak gelmiştin! Biz seni barındırdık!

Sen bize yoksul olarak gelmiştin! Biz sana kendimiz gibi verdik, baktık! ' deseydiniz, muhakkak ki, doğru söylemiş ve benim tarafımdan da doğrulanmış olurdunuz!

Ey Ensar cemaati! Ben sizleri sımsıkı bağlı bulunduğunuz Müslümanlığınıza ve sizin için ahirette hazırlanmış bulunan üstün mükâfatlara havale edip, 599 küfür çağına çok yakın olan yeni Müslüman olmuş veya olmak üzere bulunan birtakım adamların600 kalblerini İslâmiyete ısındırmak, alıştırmak maksadıyla kendilerine dünyalık verdiğimden dolayı ne diye kalblerinizde kırgınlık ve üzüntü duyuyor-sunuz?! 601

Ey Ensar cemaati! Birtakım insanlar aldıkları dünyalıklar, davarlar ve develerle çıkıp giderlerken, sizler Resûlullah ile birlikte yurdunuza dönüp gitmeye razı değil misiniz?602

Vallahi, sizin Resûlullahla birlikte dönüp gitmeniz, onların dünyalıklarla dönüp gitmelerinden daha hayırlıdır! " buyurdu. 603

Ensar:

" Evet yâ Rasûlallah! Biz buna razıyız! " dediler. 604

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sizler hassınız (seçkin ve olgun kişilersiniz)!

Sair insanlar ise, avam (halk) takımıdırlar. 605

Muhakkak ki, sizler, benden sonra, yakın bir gelecekte, başkalarının sizlere üstün tutulacağını da göreceksiniz!

Allah'a ve Resûlüne kavuşuncaya kadar, sizler buna da sabredip katlanınız! " buyurdu. 606

Ensar:

" Sabredip katlanacağız! " dediler. 607

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Kıyamet günü, ben Havuz başında bulunacağım! 608

Sizinle buluşma yerimiz Havuz başı olsun!

Benden sonra Bahreyn hasılatının herkesten ayrı olarak size tahsisi için Bahreyn'e yazacağım!

O zaman, o, sizin için fetihten daha üstündür! " buyurdu.

Ensar:

" Yâ Rasûlallah! Senden sonra, bize dünya gerekmez! " dediler. 609

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Muhammed'in varlığı Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; eğer hicret fazileti olmasaydı , 610 Yüce Allah bana Muhacirlerden biri olmak ismini vermeseydi, Ensardan bir fert olmayı ister. 611 Ensardan bir fert olurdum ! 612

Eğer bütün halk bir yol tutup gitse, Ensar da bir yola yönelse, hiç şüphesiz, Ensarın yöneldiği yolu tutardım ! 613

Ey Allah'ım! Ensarın oğullarına, onların oğullarının oğullarına rahmet et! " diyerek dua etti. 614

Ensar, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladılar!

Onların gözlerinden akan yaşlar sakallarını ıslattı ! 615

Peygamberimiz aleyhisselam da onlarla birlikte ağladı. 616

Ensar:

" Biz, ganimet hissesi olarak Resûlullaha razıyız! " dediler.

Bundan sonra, Peygamberimiz aleyhisselam konakyerine döndü.

Ensar da dağıldılar. 617

Yüce Allah onlardan razı olsun!

-------------------------------------

588. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 142, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 957, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 76, Taberî, c. 3, s. 138.

589. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 246, Müslim, Sahih, c. 2, s. 734.

590. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 142, Vâkıdî, c. 3, s. 957, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 76.

591. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 246, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 10, s. 31.

592. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 142, Vâkıdı, c. 3, s. 957, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 76, Taberî, c. 3, s. 138.

593. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 246.

594. Buhârî , Sahih, c. 5, s. 104, Müslim, Sahih, c. 2, s. 734.

595. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 42, Buhârî, c. 5, s. 104.

596. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 142, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 957, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 76, c. 4, s. 42, Taberî, Târih, c. 3, s. 138.

597. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 42, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 104.

598. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 10, s. 31.

599. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 142, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 958, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 76, Taberî, Târih, c. 3, s. 138, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 271.

600. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 104, Müslim, Sahih, c. 2, s. 734.

601. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 142, Vâkıdî, c. 3, s. 958, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 76, Taberî, c. 3, s. 138, İbn Esîr, c. 2, s. 271.

602. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 142, Vâkıdî, c. 3, s. 958, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 76, 246, Buhârî, c. 5, s. 104, Müslim, c. 2, s. 734, Taberî, c. 3, s. 138, İbn Esîr, c. 2, s. 271.

603. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 104, Müslim, Sahih, c. 2, s. 734.

604. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 188, Buhârî, c. 5, s. 105, Müslim, c, 2, s. 734.

605. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 246.

606. Vâkıdî, c. 3, s. 958, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 42, Müslim, c. 2, s. 734.

607. Müslim, Sahih, c. 2, s. 734.

608. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 42, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 104, Müslim, Sahih, c. 2, s. 734.

609. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 958, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 41-42.

610. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 142, Vâkıdî, c. 3, s. 958, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 77, c. 4, s. 42, Taberî, Târih, c. 3, s. 138.

611. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 10, s. 31.

612. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 142, Vâkıdî, c. 3, s. 958, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 77, c. 4, s. 42, Taberî, c. 3, s. 138.

613. İbn İshak, İbn Hişam , c. 4, s. 142-143, Vâkıdî, c. 3, s. 958, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 77, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 105-106, Müslim, Sahih, c. 2, s. 735, Heysemî, c. 10, s. 31.

614. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 143, Vâkıdî, c. 3, s. 958, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 154, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 77, Taberi, c. 3, s. 138.

615. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 143, Vâkıdî, c. 3, s. 958, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 77, Taberi, c. 3, s. 138.

616. Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 10, s. 31.

617. İbn İshak, İbn Hişam , c. 4, s. 143, Vâkıdî, c. 3, s. 958, İbn Sa'd, c. 2, s. 154, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 76-77, Taberî, c. 3, s. 138, İbn Esîr, c. 2, s. 272.

Kur'ân-ı Kerîm'in Huneyn Ganimetiyle İlgili Açıklaması

Huneyn ganimeti dağıtımına yapılan itirazlar üzerine, Yüce Allah tarafından indirilen âyetlerde şöyle buyuruId u:

" Onlardan, sadakaların taksimi hususunda seni ayıplayacaklar da vardır.

Çünkü, onlardan kendilerine diledikleri verilirse hoşlanırlar, diledikleri verilmezse kızarlar. Onlar, Allah ve Resûlü kendilerine ne verdiyse, ona razı olsalardı da:

'Bize Allah yeter! Yakında bize lutf u kereminden Allah da verir, Resûlü de verir. Biz ancak Allah'a rağbet edicileriz! ' deselerdi ne olurdu!

Sadakalar; Allahtan bir farz olarak ancak fakirlere, miskinlere, sadaka tahsildarlarına, kalbleri Müslümanlığa alıştırılmak, ısındırılmak istenilenlere, esirlere, borçlulara, Allah yolunda harcamalara, yolda belde kalmış olanlara mahsustur.

Allah herşeyi hakkıyla bilendir. Her yaptığını yerli yerince yapandır." 618

Müellefe-i Kulûb Yahudiler ve Hıristiyanlardan da olsalar, zengin de olsalar, kendilerine sadaka ver-ilebilir. 619

Peygamberimiz aleyhisselam; beşte bir ganimet hissesinden artan malların Merru'z-zahran'daki Mecenne nahiyesinde tutulmasını emretti. 620

Peygamberimiz aleyhisselam, onları, belki, Mekke-Medine arasında oturan çöl Araplarından rastladıklarına-İslâmiyete ısındırmak ve alıştırmak için-dağıtacaktı. 621

-------------------------------------

618. Tevbe: 58-60, Taberî, Tefsir, c. 10, s. 157.

619. Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 162.

620. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 143, Taberî, Târih, c. 3, s. 139, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 203, Zehebî, Megâzî, s. 508, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 368.

621. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 368.

Nudayr b. Hâris'in Müslüman Oluşu

Nudayr b. Haris der ki:

" Ben, Fetih yılına kadar, heryerde Kureyşîlerin yanında bulunmuştum.

Muhammed aleyhisselam Huneyn gazasına çıktığı zaman, biz de birlikte gitmiştik. 622 Muhammed aleyhisselam bozguna uğrayacak olursa, biz de ona baskın yapmak istiyorduk. 623

Fakat, bu bizim için mümkün olmadı.

Dönülüp Ci'râne'ye gelindiği sırada da vallahi aynı düşüncede iken, Resûlullah aleyhisselam anlamış olmalı ki, gülerek beni karşıladı ve:

'Nudayr! Sen misin?' dedi.

'Buyur! ' dedim.

Bana:

'Ben seni Huneyn günü yapmak istediğin, fakat Allah'ın yapmak istediğin şeyle senin arana gerilip sana yaptırmadığı şeyden daha hayırlısına kılavuzlasam olur mu?' diye sordu.

Yanına varınca, bana:

'İçinde bulunduğu şeyin boşluğunu göreceğin zaman daha gelmedi mi?' diye sordu.

İyice anladım ki; Allah ile birlikte başka ilahlar da bulunsaydı, herhalde onların bana bir yararı dokunurdu.

'Şehadet ederim ki; Allah'tan başka ilah yoktur!

O, Birdir. O'nun eşi, ortağı yoktur! ' dedim.

Resûlullah aleyhisselam:

'Allah'ım! Onun sebatını arttır! ' diyerek dua etti.

Resûlullahı hak ve gerçek dinle peygamber gönderen Allah'a yemin ederim ki; kalbim dinde sebatta bir kaya gibi sapasağlam dururve beni destekler oldu.

Bunun üzerine, Resûlullah aleyhisselam:

'Hamd olsun Allah'a ki, ona doğru yolu gösterdi! ' buyurdu." 624

Dil oğullarından bir adam Peygamberimiz aleyhisselamın Nudayr b. Hâris'e yüz deve vereceğini müjdeleyince, Nudayr b. Haris Müslümanlığı rüşvetle kabul etmiş olmamak için önce bunu almaktan kaçınmış, sonra kendisinin bu hususta hiçbir talebi olmadığını ve bunun bir ihsan olabileceğini düşünerek kabul etmiş, on devesini de müjdeleyiciye bağışlamıştır. 625

Nudayr b. Haris; kendisine Müslümanlığı nasip edip, atalarının üzerinde ölüp gittikleri, kardeşiyle amca oğullarının öldürüldükleri şey üzerinde öldürmediği için, Yüce Allah'a çok çok şükrederdi. 626

Yüce Allah ondan razı olsun!

-------------------------------------

622. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 558.

623. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 4, s. 365.

624. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 365, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 558.

625. İbn Abdilberr, c. 4, s. 1525, İbn Esir, c. 5, s. 323, İbn Hacer, c. 3, s. 558.

626. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 323, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 364.

Ebu Mahzûre'nin Müslüman ve Mekke Müezzini Oluşu

Ebu Mahzûre der ki:

" On genç arasında, Peygamber aleyhisselamla birlikte Huneyn'e gitmiştik.

O zaman, kendisi bize insanların en nefret edileni, istenilmeyeni ve hoşlanılmayanı idi. 627

Huneyn'den dönüşünde, yolda Resûlullah aleyhisselama rastladık. 628

Ci'râne'de629 Resûlullah aleyhisselamın müezzini namaz için kalkıp ezan okudu.

Müezzinin sesini işitince, bizler, gizlenmiş olarak, 630 onlarla alay etmiş olmak için, ezanı yüksek sesle tekrarladık.

Resûlullah aleyhisselam:

'Getiriniz bana şu gençleri! ' buyurdu. 631

Getirildik, önünde durduk. 632

Bize:

'Haydi, ezan okuyunuz! ' buyurdu.

Okuduk.

Okuyanların birisi, sonuncusu ben idim.

Resûlullah aleyhisselam:

'Sesini en çok yükselttiğini işittiğim, içinizden hanginizdir?' diye sordu.

Arkadaşlarımın hepsi birden bana işaret ettiler ve beni doğruladılar.

Bunun üzerine, Resûlullah aleyhisselam onları saldı, beni orada tuttu, alıkoydu. 633

'Bunun, işitmiş olduğum sesi, ne güzeldir! 634

Kalk, namaz için ezan oku! ' buyurdu.

O zaman, bana, Resûlullah aleyhisselamdan da, onun emrettiği şeyden de daha sevimsiz gelen birşey yoktu!

Resûlullahın önünde ayağa kalktım.

Ezan okumayı bana kendisi öğretti ve ezberletti: 635

" Allâhu Ekber! Allâhu Ekber!

Allâhu Ekber! Allâhu Ekber!

Eşhedü en lâ ilahe illallah! Eşhedü en lâ ilahe illallah!

Eşhedü enne Muhammederresûlullâh! Eşhedü enne Muhammederresûlullâh!

Hayye alessalâh! Hayye alessalâh!

Hayye alelfelâh! Hayye alelfelâh!

Allâhu Ekber! Allâhu Ekber!

Lâ ilahe illallah! ' de! ' dedi.

'Sabahın ilk ezanını okuduğun zaman da:

'Hayye alelfelah'tan sonra:

'Essalâtu hayrun minennevm! Essalâtu hayrun minennevm! '

İkamet getireceğin zaman da:

'Kad kâmetissalâh! Kad kâmetissalâh! ' de! Duydun mu?636

'Allâhu Ekber! ' ve 'Eşhedü en lâ ilahe illallah! ' derken sesini yükselt!

'Eşhedü enne Muhammederresûlullâh! ' derken sesini kıs! ' buyurdu. 637

Sonra, beni çağırdı. Ezanı okuttuğu zaman, bana bir kese gümüş para verdi. Elini alnıma koydu. Yüzümü, gözümü, sırtımı sığadı ve:

'Allah senin hakkında hayırlı ve mübarek kılsın! ' buyurdu.

'Yâ Rasûlallah! Mekke'de benim müezzinlik yapmamı emretsen?' dedim.

'Senin Mekke'de müezzinlik yapman için emir veriyorum! 638 Git! Mekkelilerin ezanını oku! 639 Attâb b. Esîd'e, 'Mekkelilerin ezanını okumamı, bana Resûlullah emretti' de! ' buyurdu. 640

Bunun üzerine, Resûlullah aleyhisselama karşı, içimdeki bütün sevgisizlikler gidip, yerine sevgi doldu!

Mekke valisi Attâb b. Esîd'in yanına vardım.

Resûlullah aleyhisselamın emriyle, namaz ezanlarını okumaya başladım." 641

Ebu Mahzûne, Huneyn'den dönüşte, Ci'râne'de Müslüman oldu. 642

Yüce Allah ondan razı olsun!

Ebu Mahzûre, önceleri, ezanı Bilal-i Habeşî ile birlikte okurdu. 643

Kendisi, ezan okuyanların en gür ve güzel seslisi idi. 644

Mekke Mescid-i Haram müezzinliği, Peygamberimiz aleyhisselamın Ebu Mahzûre'yi tayin edişinden başlayarak, oğuldan oğula geçe geçe sürüp gitmiştir. 645

Ebu Mahzûre, Peygamberimiz aleyhisselamın eli değdi diye saygısından dolayı, alnının saçını hiç kestirmemiştir. 646

-------------------------------------

627. Abdurrezzak, Musannef, c. 1, s. 457 458, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 408.

628. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 409.

629. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 176.

630. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 409.

631. Abdurrezzak. Musannef, c. 1, s. 458, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 409.

632. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 409.

633. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 409.

634. Abdurrezzak, Musannef, c. 1, s. 458, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 408.

635. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 409.

636. Abdurrezzak, c. 1, s. 458, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 408.

637. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 408-409.

638. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 409, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1753.

639. Abdurrezzak, Musannef, c. 1, s. 458, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 408.

640. Abdurrezzak, Musannef, c. 1, s. 458.

641. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 409, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1753-1754.

642. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1752, İbn Esir, Usdu'l-gâbe, c. 6, s. 279.

643. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 5, s. 450.

644. Abdurrezzak, Musannef, c. 1, s. 458.

645. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 5, s. 450, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 3, s. 78.

646. Abdurrezzak. Musannef. c. 1. s. 458 459. Ahmed b. Hanbel. Müsned. c. 3. s. 408.

Peygamberimiz aleyhisselamın Umre Yapmak Üzere Ci'râne'de İhrama Girişi

Peygamberimiz aleyhisselam; Ci'râne'de onüç gece kaldıktan sonra, Zilkade ayının bitmesine oniki gece kala, Çarşamba gecesi, Ci'râne'den ayrılacağı sırada, 647 Ci'râne'de kaldığı müddetçe namazlarını içinde kıldığı, vadinin alt tarafındaki yamaçta bulunan mescide vardı. 648

Orada, Allah'ın dilediği kadar namaz kıldı. 649

Sonra, umre için ihrama girdi. 650 Ci'râne vadisini ihramsız geçmedi. 651

Bunun için, Mekkelilerle çevresindekilerin Ci'râne'de ihrama girip umre yapmaları efdal sayılmıştır. 652

Peygamberimiz aleyhisselam, devesine bindi. 653

Ci'râne'den, geceleyin, umreye niyetlenmiş olarak ayrıldı. 654

Batn-ı Şerife doğru yönelip Medine yoluna kavuşuncaya kadar ilerledi. 655

Mekke'ye geceleyin girdi. 656

Beytullah'ı görünceye kadar, telbiyeyi kesmedi.

Kabe'nin BenîŞeybe kapısında devesini indirdi ve Mescid-i Haram'a girdi. 657

Geceyi Mekke'de geçirmiş gibi sabahladı. 658

Ashabıyla birlikte Kabe'yi tavafa başlamadan önce, omuz ihramının bir ucunu sağ koltuğu altından alarak sol omuzu üzerine attı.

Tavafın üç devresini, adımlarını kısaltmak, omuzlarını silkelemek suretiyle hızlı ve çalımlı olarak, tavafın dört devresini ise sükûnetle, ağır ağır yürüyerek yaptı. 659

Peygamberimiz aleyhisselam, Safa ile Merve arasında dört gidiş üç gelişten ibaret olan sa'yi de deve üzerinde yaptı ve yedinci devresinde Merve yanında başının saçını kazıttı.

Peygamberimiz aleyhisselamın başının saçını kazıyan, Benî Beyâzaların kölesi Ebu Hind veya Hıraş b. Ümeyye idi.

Peygamberimiz aleyhisselam, bu umrelerinde kurban kesmedi. 660

-------------------------------------

647. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 958, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 154.

648. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 958-959, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 217, Diyarbekrî, Târîhu'l-Hamîs, c. 2, s. 117.

649. Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 206.

650. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 959, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 206.

651. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 959.

652. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 142.

653. Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 206.

654. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 427, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 274.

655. Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 206.

656. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 427, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 274.

657. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 959.

658. Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 206.

659. Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 367.

660. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 959.

Attâb b. Esîd'in Mekke Valiliğine Tekrar Tayin Edilişi

Peygamberimiz aleyhisselam, umresini yapıp, Medine'ye dönmek üzere Mekke'den ayrılacağı sırada, Attâb b. Esîd'i Mekke'ye tekrar vali olarak tayin etti. 661

Zaten, Huneyn gazasına çıkarken de, onu Mekke'de vali olarak görevlendirmişti. 662

Attâb b. Esîd:

" Yâ Rasûlallan! Beni niçin arkanda bırakıyor (yanında götürmüyor)sun?" dedi. 663

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Attâb! Benim seni kimlerin üzerine vali tayin ettiğimi biliyor musun?" diye sordu. 664

Attâb:

" Allah ve Allah'ın Resûlü daha iyi bilir! " dedi. 665

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ben seni Yüce Allah'ın ev halkı üzerine vali tayin ediyorum! 666

Sen buna razı değil misin?667

Eğer onlar için senden daha hayırlı olanını bilseydim, bulsaydım, onların üzerine onu tayin ederdim! " buyurdu. 668

Attab b. Esîd; gerçekten salih, bilgili, faziletli, 669 son derecede verâ ve takva sahibi, Allah adamı idi. 670

Kendisi, vali tayin edildiği zaman, yirmi yaşlarında bulunuyordu. 671

Peygamberimiz aleyhisselam ona günlük iki dirhem valilik maaşı (geçimliği) bağladı. 672

Attab b. Esîd, Mekke halkına; Peygamberimiz aleyhisselamın kendisini günlük iki dirhem geçimlikle Mekke valiliğinde görevlendirdiğini, geçim hususunda hiç kimseye muhtaç olmadığını bildirmiş, " İki dirhemle açlığını gideremeyen kimsenin kamını, Allah acıktırsın! " demiştir. 673

Yüce Allah ondan razı olsun!

-------------------------------------

661. İbn İshak. İbn Hişam, Sire. c. 4, s. 143, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 959.

662. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 83.

663. Takıyyüddin Muhammed b. Ahmed, Ikdu's-simm, c. 6, s. 4.

664. Vâkıdı. c3, s. 959, İbn Sa’d, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 5, s. 446, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 556, Zehebî, Megâzî, s. 508, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 60.

665. Vâkıdı, c. 3, s. 959, İbn Sa'd, c. 5, s. 446, İbn Esîr, c. 3, s. 556.

666. Vâkıdî, c. 3, s. 959, İbn Sa'd, c. 5, s. 446, İbn Esîr, c. 3, s. 556, Zehebî, s. 508.

667. Takıyyüddin Muhammed, Ikdu's-simm, c. 6, s. 4.

668. İbn Esîr, c. 3, s. 556, Zehebî, s. 508.

669. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1024, İbn Esîr, c. 3, s. 556.

670. İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 249, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 49.

671. İbn Esîr, c. 3, s. 556, Zehebî, s. 508, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 49.

672. İbn Esîr, c. 3, s. 556, Zehebî, s. 509, Halebî, c. 3, s. 60.

673. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 143, İbn Esîr, c. 3, s. 556, Zehebî, s. 509, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 4, s. 368, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 117, Halebî, c. 3, s. 42, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniyeŞeıtıi, c. 3, s. 42.

Muaz b. Cebel'in Mekke'de Fıkıh ve Kur'ân-ı Kerîm Öğretmenliğine Tayin Edilişi

Peygamberimiz aleyhisselam; Attâb b. Esîd'i Mekke valiliğine tayin ettiği zaman, Muaz b. Cebel'i de, Mekkelilere fıkıh ve Kurân-ı Kerîm öğretmek üzere, Mekke'de bıraktı. 674

Muaz b. Cebel ile birlikte Ebu Musa el-Eş'ar?nin de Mekke'de Kur" ân ve fıkıh öğretmek üzere bırakıldığı rivayeti de vardır. 675

-------------------------------------

674. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 143, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 959, Taberî, Târfi-ı, c. 3, s. 139, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 270, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 203, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 272, Zehebî, Megâzî, s. 508, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye, c. 4, s. 368, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 49, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 117, Ezrakî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 41.

675. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 958, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 42.

Peygamberimiz aleyhisselamın Medine'ye Dönüşü

Peygamberimiz aleyhisselam, Mekke'den Ci'râne'ye dönüp, geceyi Ci'râne'de geçirmiş gibi sabahladı. 676

Perşembe günü, Müslümanlarla birlikte Ci'râne'den yola çıkıp Batn-ı Şerife, oradan da Merru'z-zahran'a giden yolu tutarak Merruz-zahran'a geldi. 677

Zilkade ayının kalanında, 678 Zilkade ayından kalan altıncı gecede679 Medine'ye geldi. 680

-------------------------------------

676. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 959, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 426-427, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 207, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 274.

677. Vâkıdî, c. 3, s. 959, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 154.

678. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 143, Beyhakî, c. 5, s. 230, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 368.

679. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 144, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 248, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 49.

680. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 143, Vâkıdî, c. 3, s. 960, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 382.

Hevâzin Temsilcilerinin Medine'ye Gelip Esir Edilen Çoluk Çocukları ve İğtinam Edilen Malları Hakkında Peygamberimiz aleyhisselama Başvurmaları

Peygamberimiz aleyhisselam ganimet mallarıyla esirlerin mücahidler arasında bölüştürülmesi işini, Hevâzin temsilcilerinin gelmeleri için681 on geceden fazla bekletip dundu. 682

Hevâzin temsilcilerinin gelmeleri gecikince, onların esirlerini Müslümanlar arasında bölüştürdü. 683

Nihayet, Hevâzin temsilcileri Medine'ye geldiler ve Müslüman oldular. 684

Genlerindeki kavimlerinin de Müslüman oldukları haberini getirdiler. 685

Onlar, başlarında Ebu Sured Züheyr b. Sured olmak üzere ondört kişi idiler. 686

Peygamberimiz aleyhisselamın sütannesi Halime Hatun tarafından amcası olan Ebu Burkan da aralarında bulunuyordu. 687

Hevâzin temsilcileri:

" Yâ Rasûlalları! Biz, köklü bir kabileyiz! 688

Sana meçhul olmadığı üzere, biz bu musibete uğramış bulunuyoruz. 689

Allah'ın sana lütuf ve ihsanda bulunduğu gibi, sen de bize karşı lütuf kâr ol! " dediler.

Benî Sa'd b. Bekr oğullarından Ebu Sured Züheyr ayağa kalktı ve:

" Yâ Rasûlallah! Şu gölgeliklerde bulunanlar, senin süt halaların, teyzelerin ve sana süt emzirip bakmış olan kadınlardır!

Eğer biz Şam kralı Haris b. Ebi Şimr'i veya Irak kralı Numan b. Münzirl emzirmiş ve şimdiki duruma düşüp de kendisinin şefkat ve ihsanlarını dilemiş olsaydık, bize esirgemezlerdi.

Halbuki, sen süt emzirilip bakılanların en hayıriısısın! " dedi. 690 Bu hususta bir de şiir söyledi. 691

Hevâzin temsilcileri, mallarının ve esirlerinin kendilerine geri verilmesini istediler. 692

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ben sizin gelmeyeceğinizi sanıncaya kadar işi bekletmiş, geciktirmiştim.

Fakat, siz çok geç kaldınız.

Esirler, mücahidler arasında bölüştürülmüş bulunuyor. 693

Bana sözün en sevimli, en güzel olanı, doğru olanıdır. 694

Görüyorsunuz ki; yanımda bunca Müslümanlar var!

Onların hepsini, haklarından vazgeçirmekzordur. 695

Şimdi, siz, iki şıkkın birisini; ya esirleri, ya da mallan tercih ediniz! " buyurdu. 696

" Size çocuklarınızla kadınlarınız mı, yoksa mallarınız mı daha sevgilidir? diye sordu. 697

Temsilciler, kendilerine ancak ikisinden birisinin verilebileceğini anlayınca: 698

" Yâ Rasûlallah! Sen bizi mallarımızla çoluk çocuklarımız arasında muhayyer, onlardan birini seçmekte serbest bıraktın!

Biz, kadınlarımızı ve çocuklarımızı tercih ediyoruz! 699

Sen bize kadınlarımızı ve çocuklarımızı geri ver!

Çünkü onlar, bizim yanımızda, maldan daha sevgilidir! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Benim hisseme ve Abdulmuttalib oğullarının hisselerine düşenleri size bağışladım.

Halka öğle namazını kıldırdığım zaman, sizler ayağa kalkıp:

'Biz çocuklarımız ve kadınlarımız hakkında Resûlullahın Müslümanlar katında, Müslümanların da Resûlullah katında şefaatini diliyoruz! ' dersiniz.

Bunun üzerine, ben de:

'Bana ve Abdulmuttalib oğullarına düşenleri bağışladım! ' derim.

Müslümanlardan da, sizin için istekte bulunurum! " buyurdu.

Peygamberimiz aleyhisselam Müslümanlara öğle namazını kıldırınca, Hevâzin temsilcileri, Peygamberimiz aleyhisselamın kendilerine emrettiği üzere, ayağa kalktılar ve:

" Biz, çocuklarımız ve kadınlarımız hakkında Resûlullahın Müslümanlar katında, Müslümanların da Resûlullah katında şefaatini diliyoruz! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Benim hisseme ve Abdulmuttalib oğullarının hisselerine düşenler, sizin olsun" buyurdu.

Bunun üzerine, Muhacirler:

" Biz de, hisselerimize düşenleri Resûlullah aleyhisselam için bağışladık! " dediler.

Akra' b. Habis:

" Ben ve kabilem olan Temim oğulları adına, hayır! Bağışlamayız! " dedi.

Uyeyne b. Hısn:

" Ben ve kabilem olan Fezâre oğulları adına, hayır! Biz bağışlamayız! " dedi.

Abbas b. Mirdas es-Sülemî:

Ben ve kabilem olan Benî Süleymler adına, hayır! Biz bağışlamayız! " dedi. 700

Fakat, her iki kabile halkı (Temim oğulları ile Süleym oğulları), Akra' ile Abbas'ın:

" Hayır! Bağışlamayız! " sözleri üzerine, onlara:

" Hayır! Sen yalan söylüyorsun! Esirler Resûlullah aleyhisselama bağışlanmıştır! " dediler. 701

Süleym oğulları:

" Biz hissemize düşenleri Resûlullah aleyhisselama bağışladık! " dedikleri zaman, Abbas b. Mirdas:

" Siz beni küçük düşürdünüz! " diyerek onlara çıkıştı.

Peygamberimiz aleyhisselam, kalkıp Müslümanlara bir hutbe irad buyurdu. 702

Hutbesinde, Yüce Allah'a lâyık olduğu üzere hamd ü senada bulunduktan sonra:

" İmdi, şu kardeşleriniz, tevbe ve nedamet ederek, Müslüman olarak bize geldiler.

Ben de, esirlerini geri vermeyi uygun gördüm.

Sizden her kim esirlerini gönlünden koparak, karşılıksız geri vermeyi arzu ederse, bunu yapsın!

Sizden herkim de, kendi hissesini tutmak, karşılıksız vermemek isterse, 703 Allah'ın bize ihsan edeceği ilk ganimet malından704 ona üçü dört yaşına, üçü de beş yaşına basmış705 altı deve verilecek-tir. 706 O da, bağışını bu şartla yapsın! 707

Şu insanlara, çocuklarını ve kadınlarını geri veriniz! " buyurdu. 708

Müslümanlar

" Resûlullahın hatırı için, onlara bu esirlerini gönlümüzden koparak bağışlıyoruz! " dediler.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sizlerden buna kimlerin rızası var, kimlerin rızası yok, bilemeyiz. Siz hemen dönüp gidiniz de, bize muvafakatlarınızı işbilir kişileriniz gelip arzetsin! " buyurdu.

Müslümanlar konak yerlerine döndüler.

İşbilir kişiler, kabileleri halkı ile konuştuktan sonra, geri gelip Peygamberimiz aleyhisselama her bir kabile halkının Hevâzin esirlerini geri vermeye muvafakat ettiklerini ve bundan hoşnutluk duyduklarını bildirdiler. 709

Zeyd b. Sabit de, Ensan birer birer dolaşarak, onlara:

" Esirleri teslim edecek misiniz?" diye sordu.

Hiçbiri itiraz etmedi. Hepsi de teslim etmeye razı oldular.

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Ömer'i de Muhacirlere gönderdi.

O da, esirleri teslim etmelerini onlardan istedi. Hiçbir itiraz eden olmadı. Hepsi muvafakat ettiler.

Ebu Rühmü'l-Gıfârî de, Arap kabilelerini dolaştı.

Onlar da, teslim etmeye razı olmak hususunda birleştiler.

Ellerinde bulunan esirleri Hevâzin temsilcilerine teslim ettiler.

Abdurrahman b. Avf'a düşen kadın ise, kalmak veya kavminin yanına dönmekte serbest bırakıldı.

O da, kavminin yanına gitmek istedi ve gönderildi.

Sa'd b. Ebi Vakkas'ın elindeki kadın ise, onun yanında kalmayı tercih etti.

Hazret-i Ali, Hazret-i Osman, Hazret-i Talha ve Safvan b. Ümeyye'nin hissesine düşen kadınlar kavimlerine teslim edildiler. 710

Hazret-i Ömer, kendisine düşen kadını oğlu Abdullah'a bağışlamıştı. Abdullah da onu Benî Cumahlardan dayılarının yanına göndermişti.

Hevâzinler, sonradan gelip onu da aldılar, götürdüler. 711

Uyeyne b. Hısn Hevâzin esirleri arasından koca bir karıyı seçip alırken:

" Sanırım ki; bu ya bir kabile anasıdır, ya da kabilede soylu bir kadındır. Herhalde bunun kurtuluş akçesi de büyük olur! " demişti. 712

Uyeyne b. Hısn; esirlerin Hevâzin temsilcilerine geri verilişi sırasında, bu koca kadını Peygamberimiz aleyhisselam tarafından ileride altı deve verilmek üzere Hevâzinlere teslim etmeye yanaşmadı. 713

Koca kadının genç oğlu, Uyeyne'nin yanına varıp:

" Sana bu anam için yüz deve versem olmaz mı?" diye sordu.

Uyeyne:

" Hayır! Olmaz! " dedi.

Genç geri döndü. Uyeyne'yi kendi haline bıraktı.

Koca kadın, oğluna:

" Sen yüz deveyi nereden bulup peşin peşin vereceksin?!

Bırak onu kendi haline, acele etme!

O, beni kurtulmalıksız da bırakacaktır! " dedi.

Uyeyne, koca kadının bu sözünü işitince:

" Ben bugünkü gibi bir hile görmedim!

Vallahi, o beni bununla ne aldatabilir, ne de benden kurtulabilir!

Vallahi, seni kendimden asla ayırmayacağım! " dedi.

Uyeyne, koca kadının oğluna rastlayıp:

" Bana teklif ettiğin develer karşılığında, alır mısın onu?" diye sordu.

Genç oğul:

" Sana elli deveden fazla veremeyeceğim! " dedi.

Uyeyne:

" Yapamam! " dedi.

Bir müddet sonra, tekrar gencin yanına uğradı.

Genç, Uyeyne'den yüzünü çevirdi.

Uyeyne, gence:

" Bana teklif ettiğin develer karşılığında, onu alır mısın? diye sordu.

Genç oğul:

" Sana yirmibeş deveden fazla veremeyeceğim! " dedi.

Uyeyne:

" Vallahi yapamam! Yüz deveden sonra, yirmibeş deveye in hâ?! dedi.

Uyeyne, Hevâzinlerin yurtlarına dağılıp gitmelerinden korkunca, tekrar gencin yanına vardı ve:

" Onu (ananı) bana teklif ettiğin develer karşılığında alır mısın?" diye sordu.

Genç:

" Sana onun karşılığında on deve versem olur mu?" dedi.

Uyeyne:

" Vallahi yapamam! " dedi.

Hevâzinler gidecekleri sırada, Uyeyne, koca kadının oğluna:

" İstiyorsan, onu teklif ettiğin on deve karşılığında alır mısın?" diyerek seslendi.

Genç oğul:

" Sen onu salsan da, sana bir kuzu versem olmaz mı?" diye sordu.

Uyeyne:

" Bana senin kuzun gerekmez! Ben bugünkü gibi bir iş görmedim! " diye kendi kendine söylenerek ve kendisini kınayarak dönerken, koca kadının oğlu:

" Bunu kendine sen yaptın! Çok yaşlı, koca bir kadını almaya yöneldin!

Halbuki, onun ne süt gelir memeleri, ne çok doğurur kamı, ne latif dudakları, ne de ardından ona üzülecek, onu arayacak kocası var!

Sen, gördüklerinin arasından, işte böylesini seçip aldın! ?" dedi. 714

Bunun üzerine, Uyeyne b. Hısn, ileride Peygamberimiz aleyhisselam tarafından verileceği vaad buyurulan altı deveye razı olmaktan başka çare bulamadı. 715

Koca kadının oğlu:

" Ey Uyeyne! Resûlullah aleyhisselam esirlere elbise giydimnişti.

Yoksa, aranızda, bunun elbisesi hakkında bir yanlışlık mı yapıldı? Sen buna elbisesini giydirmedin mi?" diye sordu.

Uyeyne:

" Hayır! Vallahi, buna ait yanımda birşeyyok! " dedi.

Genç:

" Gel, sen böyle yapma! " dedi.

Halbuki, Uyeyne koca kadın için vücudunun her tarafını kaplayacak kadar geniş bir elbise ayırıp almış bulunuyordu! 716

-------------------------------------

681. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 944, İbn Sa'd, Tabakât, c, s. 152.

682. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 326, Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 62.

683. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 950.

684. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 131, Vâkıdî, c. 3, s. 949, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 153.

685. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 950.

686. Vâkıdî, c. 3, s. 950, İbn Sa'd, c. 2, s. 153.

687. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 152.

688. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 131, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 115, Taberî, Târih, c. 3, s. 114.

689. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 131, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 950.

690. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 131, Vâkıdî, c. 3, s. 950, Taberî, c. 3, s. 134.

691. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 950.

692. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 326.

693. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 951, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 114.

694. Vâkıdî, c. 3, s. 951, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 381, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 326, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 62.

695. Vâkıdî, c. 3, s. 951, Abduırezzak, c. 5, s. 381, İbn Sa'd, c. 1, s. 115.

696. Zührî, Megâzî, s. 93, Abdurrezzak, c. 5, s. 381, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 326, Buhârî, c. 3, s. 62.

697. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 131, Vâkıdî, c. 3, s. 951, İbn Sa'd, c. 1, s. 115, Taberî, c. 3, s. 135.

698. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 326, Buhârî, c. 3, s. 62.

699. Zührî, Megâzî, s. 93, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 381.

700. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 131-132, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 951-952, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 115, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 326, Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 62.

701. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 184.

702. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 132, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 952, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 218, c. 4, s. 326, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 62, Taberî, Târih, c. 3, s. 135.

703. Zührî, Megâzî, s. 93, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 381 Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 327, Buhârî, c. 3, s. 62.

704. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 132, Vâkıdî, c. 3, s. 952, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 154-155, Taberî, c. 3, s. 135.

705. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 952.

706. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 132, Vâkıdî, c. 3, s. 952, İbn Sa'd, c. 2, s. 154-155 Taberî, c. 3, s. 135.

707. Abdurrezzak, c. 5, s. 381 -382, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 326.

708. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 132, Taberî, c. 3, s. 135.

709. Abdurrezzak, c. 5, s. 382, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 327, Buhârî, c. 3, s. 62.

710. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 952.

711. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 132-133, Taberî, Târih, c. 3, s. 135.

712. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 133, Vâkıdî, c. 3, s. 952-953, Taberî, c. 3, s. 135.

713. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 133, Taberî, c. 3, s. 135.

714. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 953.

715. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 133, Taberî, Târih, c. 3, s. 138.

716. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 954.

Hevâzinlerin Başkanı ve Başkumandanı Malik b. Avf'ın Müslüman Oluşu

Peygamberimiz aleyhisselam; Hevâzin esirleri ve mallan bölüşülürken, Hevâzinlerin başkanı ve başkumandanı Malik b. Avf'ın ev halkı ile mallarını bölüştürme dışında tutmuş, ev halkının da Mekke'de onların halaları olan Ümmü Abdullah binti Ebu Ümeyye'nin yanında bir müddet tutuklu bulundurulmalarını emretmişti. 717

Peygamberimiz aleyhisselam, Hevâzin temsilcilerine:

" Malik b. Avf ne yapıyor?" diye sormuştu. 718

Temsilciler:

" O, kaçıp Taif kalesine girdi. 719 Şimdi Sakîflerin yanında bulunuyor! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Malik'e haber veriniz ki; eğer Müslüman olur, yanıma gelirse, kendisine ev halkını ve malını geri verir, ayrıca da yüz deve ihsan ederim" buyurdu. 720

Malik b. Avf, Peygamberimiz aleyhisselamın yaptığı vaadleri ve kavmi hakkında yapılanları, kendisinin ev halkı ile mallarının tutulduğunu ve korunduğunu haber alınca, 721 Peygamberimiz aleyhisselamın söylediklerini Taifliler, Sakîfler öğrenirler de kendisini tutuklar! ar diye korktu.

Adamlarına, devesini hazırlamalarını emretti. 722 Dahnâ'da devesini hazırladılar. 723

Atını getirmelerini emretti, geceleyin atı Taife getirildi.

Gece Taif kalesinden çıktı. Atına binip, devesinin bulundurulmasını emrettiği yere kadar, atını koşturdu. 724 Dahnâ'da725 devesine bindi. Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldi. Müslüman oldu. İslâm ibadetleriyle Müslümanlığını güzeli eştirdi.

Yüce Allah ondan razı olsun!

Peygamberimiz aleyhisselam, ona ev halkı ile mallarını geri verdi. Ayrıca da, yüz deve ihsan etti. Kendisini, kavminden Müslüman olan kabilelere;726 Sümale, Selime727 ve Fehm kabilelerine vali ve kumandan tayin etti. 728

Bu kabileler, Taif ve çevresinde oturmakta idiler. 729

Peygamberimiz aleyhisselam, Malik b. Avf'a bir de sancak bağlayıp verdi. 730

Malik b. Avf, Müslüman olduğu zaman söylediği bir şiirinde:

" Bütün insanlar arasında Muhammed'in bir benzerini daha ne görmüş, ne de işitmişimdir!

Kendisinden birşey istenildi mi, o onu fazlasıyla verir!

Ne zaman istersen, o sana yarın vukua gelecek şeylerden de haber verir! " demiştir. 731

Malik b. Avf, kendisine bağlı kabileleri yanına alarak732 müşrik olan kabilelerle, 733 hususan Sakillerle savaştı. 734 Onlara baskınlar yaptı. 735 Sakîflerin sağmal develerini, Taif surlarının dışındaki yaylım yerlerine çıkamaz etti. Dışarı çıkan yaylım hayvanlarını baskın yapıp ele geçirdi. 736

Nitekim, Taiflilerin yaylımlarına yaptığı bir sabah baskınında 1. 500 davarlarını ele geçirmişti. 737

Malik b. Avf'ın baskınları, Sakîflere çok sıkıcı gelmeye başladı. 738

Hatta, Ebu Mıhcan, bu husustaki bir şiirinde şöyle yakınmaktan kendini alamamıştır

" Düşmanlar bizden korkar, uzaklaşırlarken, şimdi Benî Selimeler üzerimize yürümeye, bizimle savaşmaya başladılar!

Malik, ahdini bozarak, onlarla birlikte üzerimize yürüdü! Konak yerlerimize kadar geldiler.

Halbuki, onlar ahdi bozanları cezalandırıcı idiler." 739

-------------------------------------

717. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 954-955.

718. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 133, Vâkıdî, c. 3, s. 954, Taberî, c. 3, s. 135.

719. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 954.

720. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 133, Vâkıdî, c. 3, s. 954.

721. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 955.

722. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 133, Vâkıdî, c. 3, s. 955, Taberî, c. 3, s. 135-136.

723. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 955.

724. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 133-134, Vâkıdî, c. 3, s. 955, Taberî, c. 3, s. 136.

725. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 955.

726. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 134, Vâkıdî, c. 3, s. 955, Taberî, c. 3, s. 136.

727. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 134, Taberî, c. 3, s. 136.

728. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 134, Taberî, c. 3, s. 136.

729. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s: . 134, Vâkıdı, c. 3, s. 956, Taberî, c. 3, s: . 136.

730. Vâkıdî, Megâzı, c. 3, s. 955.

731. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 134, Vâkıdî, c. 3, s. 956, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 361.

732. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 134, Vâkıdî, c. 3, s. 955, Taberî, Târih, c. 3, s. 136.

733. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 955.

734. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 134, Vâkıdî, c. 3, s. 955.

735. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 955.

736. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 134, Vâkıdî, c. 3, s. 955, Taberî, Târih, c. 3, s. 136.

737. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 955.

738. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 134, Taberî, c. 3, s. 136.

739. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s: . 134, Vâkıdî, c. 3, s. 956, Taberî, c. 3, s: . 136.

Heyetler Yılı (Hicrî 8. yıl, Zilka'de)

Amr b. Âs'ın Umman Hükümdarı Ceyfer ile Kardeşi Abd b. Cülendâ'ya Gönderilişi

Gönderiliş Tarihi, Mevkii ve Sebebi

Amr b. Âs'ın Umman'a gönderilişi, Hicretin 8. yılında, Zilkade ayında idi. 1

Umman; Yemen-Hind denizi sahilinde, Basra körfezinin darlaştığı yerdeki Arap şehirlerinin büyüklerinden olup, Hecer'in doğusundadır. 2

Amr b. Âs'ın Umman kralı Ceyfer'le kardeşi Abd'e gönderilişinin sebebi, onlan İslâmiyete davet etmekti. 3

Peygamberimiz aleyhisselam; Kur'ân-ı Kerîm'i en iyi okuyan EbuZeyd el-EnsârPyi de, Amrb. Âs'la birlikte gönderdi. 4

Kral Ceyfer ile kardeşi içinS Übeyy b. Ka'b'a yazdırdığı6 bir mektubu da ellerine verdi. 7

Mektupta şöyle buyurdu:

" B ismi İlâhirrahm ânirrahfm

Allah'ın ResûlüB Muhammed b. Abdullah'tan, Cülendâ'nın oğulları Ceyfer ve Abd'e!

Hidayete uyanlara, doğru yolu tutanlara selam olsun!

Bundan sonra, derim ki:

Ben sizin her ikinizi İslâm davetiyle Müslümanlığa davet ediyorum: Müslüman olunuz da selamete eriniz!

Ben, sağ olanlan ahiret azabıyla korkutayım, kâfirler hakkında da Allah'ın emirlerini uygulayayım diye Allah'ın bütün insanlara gönderdiği peygamberiyim.

Eğer siz İslâmiyeti kabul ve ikrar ederseniz, sizi yine hükümdar yapanm!

Eğer İslâmiyet] kabul etmekten kaçınırsanız, muhakkak, hükümdarlığınız elinizden gidecek, süvariler meydanlarınızı çiğneyecek ve peygamberliğim mülk ve saltanatınıza galebe çalacaktır! " 9

-------------------------------------

1. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 262, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 116.

2. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 150.

3. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 254 İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 262, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1. S. 92.

4. Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1 , s. 92.

5. İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 1, s. 262.

6. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 267, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 3, s. 73, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 294.

7. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1 , s. 262, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 92.

8. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1 , s. 294.

9. İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 267, İbn Kayyım, Zâd, c. 2, s. 3, s. 73, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 294, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 301, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 352-353.

Amr b. Âs ile Ebu Zeyd'in Umman'da Yapacağı İşler

Umman halkı kelime-i şehadet getirmeyi kabul ederek Allah'a ve Resûlüne boyun eğecek olurlarsa, Amrb. Âs orada yönetim işleriyle uğraşacak; 10

Yani Müslüman zenginlerden sadaka ve zekatlarını toplayacak, onların yoksullarına dağıtacak,

Mecusilerden (ateşe tapanlardan) cizye alacak, 11

Müslümanlar arasındaki dâvaları da halledecekti.

Ebu Zeyd ise; namaz kıldıracak, halka İslâmiyet] anlatacak, Kur'ân-ı Kerîm'i ve sünnetleri öğretecekti.

Amr b. Âs ile Ebu Zeyd, Umman'a gittiler.

Ceyfer ile kardeşi Abd'i, deniz sahilindeki Suhar panayırında buldular. 12

Suhar; Umman'ın heryıl Recep ayının başında açılıp beş gece süren panayırı idi. 13

Amr b. Âs der ki:

" Umman'a vardığım zaman, önce Abd b. Cülendâ ile buluşmak istedim.

Çünkü, o, iki adamdan en uslusu idi. 14

Ona:

'Ben sana ve senin kardeşine Resûlullah aleyhisselamın gönderdiği elçisiyim! ' dedim.

Abd:

'Kardeşim yaşça ve saltanatça benden önce gelir. Ben seni onunla görüştüreyim. Mektubunu o okusun! ' dedi. 15

Sonra da:

'Sen nelere davet ediyorsun?' diye sordu.

'Ben seni Bir olan, eşi ortağı olmayan Allah'a iman ve ibadet etmeye, O'ndan başkasına tapmayı bırakmaya, Muhammed'in de O'nun kulu ve Resûlü olduğuna şehadet getirmeye davet ediyorum! ' dedim.

Abd b. Cülendâ:

'Ey Amr! Sen kavminin ulu kişisi olan bir kişinin oğlusun.

Senin baban bu hususta nasıl davrandı, ne yaptı?

Şüphe yok ki; o bize bu yolda bir misal, bir ömek olabilir! ' dedi.

'O, Muhammed aleyhisselama iman etmeden ölüp gitti.

Ben onun da Müslüman olmasını ve Muhammed aleyhisselamı doğrulamasını çok arzu ederdim!

Ben de önceleri onun görüşünde idim.

Nihayet, Allah beni İslâmiyete hidayet etti' dedim.

Abd:

'Sen ona ne zaman tâbi oldun?' diye sordu.

'Necaşî'nin yanında! ' dedim ve Necaşî'nin ne zaman Müslüman olduğunu haber verdim.

Abd:

'Necaşî'nin kavmi, onun hükümdarlığı hakkında ne yaptı?' diye sordu.

'Hükümdarlığında bıraktılar ve ona tâbi oldular! ' dedim.

'Uskuflar* ve ruhbanlar da ona tâbi oldular mı?' diye sordu.

'Evet! ' dedim.

Abd:

'Ey Amr! Söylediğin şeye dikkat et! Adam için, yalan söylemekten daha ayıp, daha kötü bir huy yoktur! ' dedi.

'Ben ne yalan söylerim, ne de dinimizde yalanı helâl sayarız! ' dedim.

Abd:

'Herakliyus, Necaşî'nin Müslüman olduğunu öğrenebilmiş mi idi?' diye sordu.

'Evet! ' dedim.

Abd:

'Bu, nasıl ve hangi şeyle öğrenilebilmiş?' dedi.

'Necaşî, Herakliyus'a haraç gönderirmiş. Müslüman olduğu, Muhammed aleyhisselamın peygamberliğini doğruladığı zaman:

'Hayır! Vallahi, benden bir tek dirhem bile istemiş olsa, ona vermem! ' demiş.

Herakliyus onun bu sözünü haber alınca, kardeşinin oğlu Yennak:

'Senin dinine aykırı, sonradan ortaya çıkan bir dini din edinen kulunun yaptıklarını yanına bırakacak mısın?! ' demiş.

Herakliyus da:

'Adam kendisi için bir din seçmişse, ben ona ne diyebilirim?

Vallahi, ben de, esirgeyip cimrilik etmeseydim, muhakkak onun yaptığı gibi yapardım! ' demiş' dedim.

Abd:

'Ey Amr! Neler söylediğine dikkat et! ' dedi.

'Vallahi, sana doğru söylüyorum! ' dedim.

Abd:

'Peygamberiniz neleri emrediyor? Nelerden de sakındırıyor? Onları da bana haber ver?' dedi.

'Yüce Allah'ın buyruklarına boyun eğmeyi emrediyor. Ona asi olmaktan, karşı koymaktan sakındırıyor. İyiliği, akraba haklarını gözetmeyi emrediyor. Zulümden, haksızlıktan, zinadan, içkiden, taşlara, putlara, salibe tapmaktan sakındırıyor' dedim.

Abd:

'Onun davet etmiş olduğu bu şeyler ne kadar güzeldir!

Kardeşim beni dinlese, bana uysa da, gidip Muhammed'e iman ve onun getirdiklerini doğrulasak ne iyi olurdu.

Fakat, kardeşim saltanata düşkün ve onu elden bırakmakta cimridir! ' dedi.

'Eğer o Müslüman olursa, Resûlullah aleyhisselam yine onu kavmine hükümdar yapar. Zenginlerinden sadakalarını alır, fakirlerine, yoksul olanlarına verir' dedim.

Abd:

'Hiç şüphesiz, bu da güzel ahlâktır! ' dedi ve 'Sadaka dediğin nedir?' diye sordu.

Mallar hakkında farz ki İman zekat ve sadakanın nev' ve miktarlarını ona haber vere vere develerin zekatına geldiğim zaman, Abd, bana:

'Ey Amr! Ağaçlardan, otlardan yayılan ve sulanmak için su başlarına sürülen yaylım hayvanlarımızdan da mı zekat ve sadaka alacaksın?' diye sordu.

'Evet! ' dedim.

Abd:

'Vallahi, yurtlan uzak, sayıları da pek çok olan kavmimin bunu benimseyeceklerini pek sanmıyorum! ' dedi. 16

Kapısında günlerce bekledim. 17

Abd, kendisine verdiğim haberlerin hepsini kardeşine ulaştırdı. 18

Sonra, bir gün, Ceyfer beni çağırdı. Yanına girdim. 19

Ceyfer'in adamları, hemen kollarımı tuttular.

Ceyfer:

'Bırakınız onu! ' deyince, bıraktılar.

Oturmak için ileri vardım. Beni oturtmadılar.

Ceyfer'e baktım.

Bana:

'Dileğini getir! ' dedi. 20

Mühürlü mektubu kendisine sundum.

Açıp sonuna kadar okuduktan sonra, kardeşine verdi.

O da, Ceyfer gibi okudu.

Kendisini, kardeşi Ceyfer'den daha uslu ve mülayim gördüm. 21

Ceyfer:

'Bana haber ver: Kureyşîler bu hususta ne yaptılar? Nasıl davrandılar?' diye sordu.

'İslâmiyeti benimseyerek de, kılıç korkusu ile de tâbi oldular! ' dedim.

Ceyfer:

'Onun yanında bulunanlar kimlerdir?' diye sordu.

'Allah'ın hidayetiyle akılları başlarına gelip dalâlet içinde bulunduklarını anlamış, İslâmiyete can atmış ve Resûlullahı başka herşeye tercih etmiş, üstün tutmuş olanlardır.

Şu çıkış yeri bulunmayan vadilerde senden başkasının kaldığını bilmiyorum!

Sen bugün Müslüman olmaz, Resûlullaha uymazsan, süvarilere çiğnenirsin. Cemaatin de perişan ve darmadağın olur.

Müslüman ol, selamete er! Yine, kavminin üzerine hükümdar olursun!

Senin üzerine ne süvariler, ne de piyadeler gelir! ' dedim. 22

Ceyfer:

'Sen bugün beni kendi halime bırak da, yarın yanıma dön! ' dedi. 23

Ceyfer'in kardeşinin yanına döndüm. Bana:

'Ey Amr! Eğer saltanatı esirgemez, cimriliği tutmazsa, kendisinin Müslüman olacağını umanm' dedi.

Ertesi gün olunca, tekrar Ceyfer'e gittim.

Ceyfer, içeri girmeme izin vermeye yanaşmadı.

Ceyfer'in kardeşi Abd'in yanına döndüm. Ceyfer'le buluşamadığımı ona haber verdim.

Bunun üzerine, beni götürüp Ceyfer'le buluşturdu. 24

Ceyfer:

'Ben senin davet ettiğin şey üzerinde düşündüm:

Eğer ben elimdeki saltanatımı başka bir adama bırakırsam, Arapların en zayıfı ve düşkünü durumuna düşerim! 25

Onun süvarileri, buralara kadar gelip ulaşamazlar.

Eğer gelir, ulaşırlarsa, ortada kimi bulup da savaşacaklar?' dedi. 26

'Öyleyse, ben yarın çıkıp gideceğim! ' dedim.

Ceyfer benim gideceğime kanaat getirince, 27 kardeşi onunla gizlice konuştu:

'Biz bu hususta ona üstün gelemeyiz!

Kendilerine haber saldığı her hükümdar, davetine icabet etti! ' dedi. 28

Ceyfer, ertesi günü, sabahleyin, bana haber saldı.

Huzuruna varınca, 29 kendisine:

'Ey Cülendâ! Sen her ne kadar bizden uzakta bulunuyorsan da, Allah'tan uzakta değilsindir.

Seni tek başına yaratmış olan Allah, ibadeti yalnız Kendisine tahsis etmene ve O'nun seni yaratırken işe karıştırmadığını senin de ibadette O'na ortak tutmamana lâyıktır.

İyi bil ki; sen ölü bir halde iken, O seni diri kıldı.

Seni yine eski haline çevirecek, öldürecek, sonra da diriltecektir.

Bak! Şu ümmî peygamber sana dünya ve ahiret mutluluğunu sağlayacak bir din getirmiştir.

Ahiretecirve mükâfatını isteyen, ondan yararlanır.

Nefsine uyan ise, onu bırakır.

Sonra bak! İyi düşün ki; o, insanların getirdiği şeylere hiç benziyor mu?

Eğerbenzemiş olsaydı, belli olur, açıkça görülürdü.

Sen bu haber üzerinde muhayyersin:

Bu, kullarınkine benzemiyorsa, Allah tarafından olduğunu ve söylenen şeyi kabul et!

Eğer işe önem vermez, aldırış etmezsen, va'd edilen şey başına gelir! ' dedim. 30

Ceyfer:

'Vallahi, sen beni o ümmî peygambere kılavuzladın ki, onun hayır ve iyilik adıyla emredeceği şeyleri tutacak, yerine getirecek olanların ilki ben olacağım!

Onun kötülük adıyla yasaklayacağı şeyleri bırakacak olanların ilki de ben olacağım!

Yenince sevinme ve kibirlenme, yenilince de üzülme ve daralma olmayacak!

Verilen söz üzerinde durulacak, verilen söz yerine getirilecek!

Vâkıf olunan sırda da, sır sahibiyle bir olunmaktan geri durulmayacak!

Ben şehadet ederim ki; o, peygamberdir! ' dedi. 31

Ceyfer de, kardeşi de, böylece İslâmiyeti kabul ve Muhammed aleyhisselamın peygamberliğini tasdik ettiler. 32

O bölgede bulunan bütün Arapları da Müslümanlığa davet ettiler.

Onlarda, davete icabet edip Müslüman oldular. 33

Zekat ve sadakaları toplamak, aralarında hüküm vermek vazifeleriyle beni başbaşa bıraktılar.

Bana aykırı davrananlara karşı da, bana yardımcı oldular. 34

Zenginlerden zekat ve sadakalarını alıp yoksullarına dağıttım. 35

Resûlullah aleyhisselamın Vefâtı haberi bize ulaşıncaya kadar, Ummanlıların yanında oturmaktan ayrılmadım." 36

Ceyfer'in de, söylediği bir şiirde:

Amr b. Âs'ın gelip hakkı bildirdiğini, öğüt]ediğini, kendisinin de Allah için Müslüman olduğunu, bunu bağıra bağıra açıkladığını ifade ettiği görülür. 37

Yüce Allah hepsinden razı olsun!

-------------------------------------

10. Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 92.

11. Taberî, Târih, c. 3, s. 139, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 272.

12. Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 92.

13. İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 265.

14. İbn Sa’d, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 262, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 267-268, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 73, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 294.

15. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 262, İbn Cevzî, Vefâ, c. 2, s. 741 , İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 267-268, İbn Kayyım, Zâd, c. 3, s. 73, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 294.

* Hıristiyan din bilgini ve başkanı (İbn Esir, Nihâye, c. 2, s. 379).

16. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 267-268, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 73-74, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1 , s. 294-295, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 301-302, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 353-354.

17. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 263, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 268, İbn Kayyım, Zâd, c. 3, s. 73, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 295.

18. İbn Seyyid, c. 2, s. 268, İbn Kayyım, c. 3, s. 74, Kastalânî, c. 1, s. 295, Halebî, c. 3, s. 302, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 354.

19. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 263, İbn Seyyid, c. 2, s. 268, İbn Kayyım, c. 3, s. 74, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 295.

20. İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 268, İbn Kayyım , c. 3, s. 74, Kastalânî, c. 1, s. 295, Halebî, c. 3, s. 302.

21. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 263, İbn Seyyid, c. 2, s. 268, İbn Kayyım, c. 3, s. 74, Kastalânî, c. 1, s. 295, Halebî, c. 3, s. 302.

22. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 628.

23. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1. S. 263, İbn Cevzî, Vefâ, c. 2, s. 741, İbn Seyyid, c. 2, s. 268, İbn Kayyım, Zâd, c. 3, s. 74, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 925, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 303.

24. İbn Seyyid, c. 2, s. 268, İbn Kayyım, c. 3, s. 74, Kastalânî, c. 1, s. 295, Halebî, c. 3, s. 303.

25. İbn Sa'd, c. 1, s. 263, İbn Cevzî, Vefâ, c. 2, s. 741-742, İbn Seyyid, c. 2, s. 268, İbn Kayyım , c. 3, s. 74, Kastalânî, c. 1 , s. 295, Halebî, c. 3, 5. 303.

26. İbn Seyyid, c. 2, s. 268, İbn Kayyım, c. 3, s. 74, Kastalânî, c. 1, s. 295, Halebî, c. 3, s. 303.

27. İbn Sa'd, c. 1, s. 263, İbn Seyyid, c. 2, s. 268, İbn Kayyım, c. 3, s. 74, Kastalânî, c. 1, s. 295, Halebî, c. 3, s. 303.

28. İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 268, İbn Kayyım , c. 3, s. 74, Kastalânî, c. 1, s. 295, Halebî, c. 3, s. 303.

29. İbn Sa'd, c. 1, s. 263, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, Vefâ, c. 2, s. 742, İbn Seyyid, c. 2, s. 268, İbn Kayyım, c. 3, s. 74 Kastalânî, c. 1, s. 295, Halebî, c. 3, s. 303.

30. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 521.

31. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 521, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 262.

32. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 263, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, Vefâ, c. 2, s. 742, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 268, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 74, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 295, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 303.

33. Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 92.

34. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 263, İbn Seyyid, c. 2, s. 268, İbn Kayyım, c. 3, s. 74, Kastalânî, c. 1, s. 295, Halebî, c. 3, s. 203.

35. İbn Sa'd, c. 1, s. 263, Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 742.

36. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 263.

37. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 262.

Alâ' b. Hadramî'nin Münzir b. Sâvâ'ya Gönderilişi

Gönderiliş Tarihi, Mevkii ve Sebebi

Alâ' b. Hadramî'nin Bahreyn'de Münzir b. Sâvâ'ya gönderilişi, Hicretin 8. yılında, Zilkade ayının sonuna, Ci'râne'den sonraki günlere rastlar. 38

Bahreyn; Hindistan'la Basra ve Umman arasında, deniz sahilindeki memleketlerin hepsinin adıdır.

Bol kaynakları, akarsulan bulunan geniş bir ülkedir. 39

Her yıl Cumâde'l-âhire ayının başında açılıp ay sonuna kadar süren Müşakkar panayırı Hecer'de kurulurdu. 40

Bahreyn, Fars memleketlerinden olup, Arapların Abdulkays, Bekr b. Vâil ve Temim kabilelerinden birçok halk, Bahreyn kırlarında oturmakta idiler.

Münzir b. Sâvâ, Farslar tarafından Bahreyn'deki Araplar üzerine tayin edilmişti.

Münzir; Hecer veya Esbez köyünden ve Abdullah b. Zeydü'l-Esbezî oğullarındandı.

Esbezîler, atlara taparlardı.

Bahreyn halkından kimi Mecusî, kimi Yahudi, kimisi de Hıristiyan di. 41

Peygamberimiz aleyhisselam, Alâ' b. Hadramî'yi, Bahreyn hükümdarı Münzir b. Sâvâ'yı İslâmiyete davet etmek üzere gönderdi. 42

Alâ' b. Hadramî'nin yanına Ebu Hureyre'yi de kattı.

Kendilerine hayır tavsiyesinde bulundu.

Alâ' b. Hadramî için, deve, sığır, davar, meyve ve sair malların zekatları hakkında bir yazı da yazdırdı.

Alâ' b. Hadramî bu yazıyı Müslüman olan halka okuyacak ve zekatlarını ona göre toplayacaktı. 43

Alâ' b. Hadramî, Bahreyn halkını İslâmiyete davet edecek, yanaşmadıkları takdirde cizye (vergi) ödemelerini kendilerine teklif edecekti.

Peygamberimiz aleyhisselam, Münzir b. Sâvâ'ya ve Hecer'in Mecusî din başkanı Sîbuht'a birer mektup göndererek, İslâmiyeti kabule yanaşmadıkları takdirde cizye (vergi) ödemeye kendilerini davet etti. 44

Peygamberimiz aleyhisselam, mektubunda şöyle buyurdu:

" B ismi İlâhirrahm ânirrahîm

Muhammed Resûlullah'tan Münzir b. Sâvâ'ya!

Hidayete uyanlara selam olsun!

Bundan sonra, derim ki:

Ben seni İslâmiyete davet ediyorum. Müslüman ol, selamete er!

Allah senin iki elinin altındaki şeyi (hükümdarlığını) yine sende bırakır.

Şunu da iyi bil ki; benim dinim, develerin ve atların gidebilecekleri yerlere kadar uzanacak, hakim olacaktır! " 45

Alâ' b. H adramî, Münzir b. Sâvâ'nın yanına vardı ve ona:

" Ey Münzir! Şüphe yok ki, sen dünya işlerinde büyük bir akla sahipsin! Onu ahiret işlerinde küçültme!

Şu Mecusîlik (ateşe tapıcılık) kötü bir dindir.

Onda, ne Arapların, ne de Ehl-i Kitab bilginlerinin iyi göreceği birşey yoktur!

Onda, evlenilmelerinden utanılanlaria (kendileriyle evlenilmemesi gerekenlerle) evlenirler!

Yenilmesi uygun olmayanları yerler!

Kıyamet günü kendilerini yiyecek, yakacak olan ateşe dünyada tapar dururlar!

Sen ne aklı kıt, ne de görüşsüz bir kimsesin!

Bak! İyi düşün!

Hiç yalan söylemeyen bir kimseyi doğrulamaman, hiç hıyanet etmeyen bir kimseye gücenmemen, verdiği sözden hiç caymayan bir kimseye itimad etmemen, inanmaman sana yakışır mı?!

İşte, böyle olan o ümmî peygamberdir ki, vallahi, aklı başında olan kimse, hiçbir zaman onun emrettiği şeyin yasaklanması veya onun yasakladığı şeyin emredilmesi gerekeceğini söyleyemeyeceği gibi, onun affederken affını biraz arttırması veya cezalandırırken cezasını biraz kısması gerekeceğini de söyleyemez!

Akıl, fikir ve basiret sahiplerince, bu böyledir! " dedi.

Münzir b. Sâvâ:

" Elimdeki, önümdeki şu saltanatıma baktım; onu ahiret dışında ve yalnız dünyaya elverişli buldum!

Sizin dininize baktım, onu hem ahirete, hem dünyaya elverişli buldum!

Kendisinde yaşama ve öldükten sonra yaşamaya dönüş umudu bulunan bir dini kabul etmeme ne engel var?" dedi. 46

Münzir b. Sâvâ da, Mecusî din başkanı Sîbuht da Müslüman oldu. 47

Münzir b. Sâvâ, İslâm ibadet ve amelleriyle Müslümanlığını güzelleştirdi. 48

Yüce Allah onlardan razı olsun!

-------------------------------------

38. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 263.

39. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 1, s. 346-347.

40. İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 265.

41. Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 95.

42. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 254, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 263.

43. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 263.

44. Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 95, Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 1, s. 348, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 215.

45. İbn Tolon'dan naklen M. Hamidullah, el-Vesâik, s. 79-80.

46. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 519-520, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 300-301 , Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 351-352.

47. Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 95, Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 1, s. 348.

48. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 222, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 267, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 300.

Münzir b. Sâvâ'nın Peygamberimiz aleyhisselamın Mektubuna Cevap Yazışı

Münzir b. Sâvâ, Peygamberimiz aleyhisselamın mektubuna yazdığı karşılıkta, Müslüman olduğunu ve Peygamberimiz aleyhisselamın peygamberliğini doğruladığını bildirdikten sonra, 49 şöyle dedi:

" Bundan sonra, arzolunur ki:

Yâ Rasûlallah! 50 Mektubunu51 Bahreyn, 52 Hecerhalkına okudum. 53

Onlardan, İslâmiyetten hoşlanıp Müslüman olmak isteyenler, İslâmiyete girdiler.

Bazıları ise, Müslüman olmak istemediler.

Ülkemde, kendi dinlerinde kalan Mecusîler ve Yahudiler de vardır. Bu hususta ne yapacağımı da bana bildir! " 54

-------------------------------------

49. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 263.

50. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 267, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 3, s. 73, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 293, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 301.

51. İbn Sa'd, c. 1, s. 263, İbn Seyyid, c. 2, s. 267, İbn Kayyım, c. 3, s. 73.

52. İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 267, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 293, Halebî, c. 3, s. 301.

53. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 263.

54. İbn Sa'd, c. 1, s. 263, İbn Seyyid, c. 2, s. 267, İbn Kayyım, c. 3, s. 73, Kastalânî, c. 1, s. 293-294, Halebî, c. 3, s. 301.

Peygamberimiz aleyhisselamın Münzir b. Sâvâ'ya Cevabı

" Muhammed Resûlullah'tan Münzir b. Sâvâ'ya!

Allahın selamı üzerine olsun!

Ben, sana olan hidayet nimetinden dolayı hamd ederim O Allah'a ki, Kendisinden başka hiçbir ilah yoktur! 55

Ben, Allahtan başka hiçbir ilah olmadığına, Muhammed'in de Allah'ın kulu ve resûlü olduğuna şehadet ederim 156

İmdi, mektubun bana geldi. 57 Okutup içindekileri dinledim. 58

Ben sana Yüce Allah'ı ve O'nun buyruklarına göre hareket etmeni hatırlatırım!

Muhakkak ki, öğüt veren kişi, onunla kendisi de öğütlenmiş, sevabından yararlanmış olur.

Elçilerime itaat eden ve onların buyruklarına uyan kişi, bana uymuş ve itaat etmiş olur. Onların öğütlerini dinleyen, beni dinlemiş olur.

Elçilerim seni bana övdüler ve hayırla andılar.

Senin kavmin hakkındaki iltimasını, şefaatini kabul ettim.

Onlardan, Müslüman olanları, Müslüman oldukları şeylere bırak!

Günahkâr olanların geçmişteki suçlarından, geç. Onları geçmişlerinden suçlu tutma!

İyi bil ki; sen iyi davrandıkça, seni işinden uzaklaştırmayız, sen vekilimiz olarak orada kalırsın! 59

Her kim bizim namazımızı kılar, bizim Kıblemize yönelir, bizim kestiklerimizi yerse, o Müslümandır. 60 Ona Allah'ın ve Resûlünün himayesi vardır. 61 Kendisi, Müslümanların sahip oldukları haklara sahip ve onların mükellef bulundukları vazifelerle mükellef olur.

Bunu yapmayan kimsenin, Maâfirî elbisesi kıymetine göre cizye olarak bir dinar ödemesi gerekir.

Selam ve Allah'ın rahmeti senin üzerine olsun. Allah seni yariıgasın! " 62

Peygamberimiz aleyhisselam, Münzir b. Sâvâ'ya Hecerliler hakkındaki mektuplarında da şöyle buyurdu:

" İslâm'ı onlara arz ve teklif et! 63 Kendilerini İslâmiyete davet et!

Eğer Müslüman olurlarsa, bizim sahip olduğumuz haklara onlarda sahip ve bizim mükellef bulunduğumuz vazifelerle onlar da mükellef oluriar. 64

Eğer Müslüman olmaktan kaçınırlarsa, kendilerinden cizye (vergi) alınır.

Onların ne kestikleri yenir, ne de kendileriyle evlenilir." 65

" Müslüman olmayanlardan, arazi sahibi olmayan herkesi, dört dirhem ile bir aba ödemekle mükellef kıl! " 66

Peygamberimiz aleyhisselam, Münzir b. Sâvâ'ya gönderdiği başka mektuplarında, şöyle buyurdu: " Allah'a hamd ü senadan sonra, derim ki: Elçilerim seni bana övdüler.

Hiç şüphesiz, sen böyle iyi oldukça, ben de sana iyi davranacak ve işine göre, seni mükâfatlandıracağım!

Allah'a ve Resûlüne bağlılıkta devam et! Selam olsun sana! "

" Allah'a hamd ü senadan sonra, derim ki:

Ben sana Kudâme (b. Maz'un) ile Ebu Hureyre'yi gönderdim.

Ülkene ait cizye (vergi)lerden, yanına toplamış olduklarını, bunlara teslim et! Vesselam! " 67

Peygamberimiz aleyhisselam Bahreyn halkı için yazdırdığı mektupta da şöyle buyurdu:

" Allah'a hamd ü senada bulunduktan sonra, derim ki:

Siz namazınızı kılar, zekatınızı verir, Allah'a ve Resûlüne iman ve itaat eder, meyve mahsullerinden uşr, hububatınızdan yarım uşr verir, çocuklarınızı Mecusîleştirmez iseniz, Müslüman olurken sahip bulunduğunuz size kalacak, ateşgede malları Allah'a ve Resûlüne ait olarak bunun dışında tutulacaktır.

Eğer buna yanaşmazsanız, size cizye (vergi) salınacaktır." 68

-------------------------------------

55. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac, s. 131 , Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 30, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 98, Taberî, Târîh, c. 3, s. 102, İbn Seyyid, c. 2, s. 267, İbn Kayyım, c. 3, s. 73, Kastalânî, c. 1 , s. 294.

56. İbn Seyyid, c. 2, s. 267, İbn Kayyım, c. 3, s. 73, Kastalânî, c. 1, s. 294, Halebî, c. 3, s. 300.

57. Belâzurî, Fütûh, c. 1, s. 98, Taberî, c. 3, s. 102.

58. Musa b. Ukbe'den naklen Belâzurî, Fütûh, c. 1, s. 98.

59. İbn Seyyid, c. 2, s. 267, İbn Kayyım, c. 3, s. 73, Kastalânî, c. 1, s. 294, Halebî, c. 3, s. 300.

60. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac, s. 131 , Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 30, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 98, Taberî, Târîh, c. 3, s. 102.

61. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac, s. 131, Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 30.

62. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac, s. 131.

63. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 263.

64. Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 97.

65. İbn Sa'd, c. 1, s. 263, Abdurrezzak, Musannef, c. 1, s. 326, Ebu Ubeyd, s. 44, Belâzurî, Fütûh, c. 1, s. 97, Taberî, c. 3, s. 102-103.

66. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 460, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 352.

67. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 276.

68. Belâzurî, Fütûhu'l Büldân, c. 1, s. 95-96.

Bahreyn Hecer Halkından Müslüman Olmayanlarla Anlaşma Yapılışı

Münzir b. Sâvâ, Peygamberimiz aleyhisselamın mektubunu H ecer halkına okudu.

Onlardan bir kısmı Müslüman oldular. 69

Gerek Münzir b. Sâvâ'nın ve gerek Mecusî din başkanı Sîbuht'un yanlarında bulunan Araplarla o bölgedeki bütün Araplardan ve Arap olmayanlardan da bazı kimseler Müslüman oldular.

Mecusî, Yahudi ve Hıristiyan halkı ise, Müslüman olmak istemediler. Cizye ödemeye razı oldular. Alâ' b. Hadramî ile anlaşma yaptılar. Alâ' b. Hadramî aralarında bir de anlaşma yazısı yazdı.

Yazılan yazıda şöyle denildi:

" Bismillâhirrahmânirrahîm

Bu, Alâ' b. Hadram?nin Bahreyn halkıyla üzerinde anlaşma yaptığı hususun belgesidir.

Alâ' b. Hadramî, bizi işe el sürdürmeyecekler ve hurma mahsulünü bizimle bölüşecekler, diye onlarla muahede yapmıştır.

Kim buna riayet etmezse, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun!

Amma cizyeye gelince; o, erginlik çağına basan, ustura tutmaya başlayan her erkek başına bir dinar, 70 yahut her yıl 24 dirhem alınır. 71

Çocuktan, kadından, 72 âmâdan, son derece yaşlanmıştan, bunaktan, oturak olandan alınmaz. 73

Peygamberimiz aleyhisselam, Alâ' b. Hadramîye gönderdiği mektupta şöyle buyurdu:

" Allah'a hamd ü senadan sonra, derim ki:

Münzir b. Sâvâ'ya iki kişi gönderdim. Onlar, Münzir'in yanına toplamış olduğu cizyeleri kendisinden teslim alacaklardır.

Sen bu işi çabuklaştır.

Zekat ve aşardan senin yanına topladıklarını da onlarla birlikte gönder, vesselam! " 74

Alâ' b. Hadramî, Bahreynlilerin Müslüman olanlarından uşr (aşar), müşrik olanlarından da cizye almakta, toplamakta idi. 75

-------------------------------------

69. Ibn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 275.

70. Belâzurî, Fütûhu'l -büldân, c. 1, s. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 1 , s. 348.

71. Abdurrezzak, Musannef, c. 6, s. 71.

72. Abdurrezzak, Musannef, c. 10, s. 329.

73. Serahsî, Mebsût, c. 10, s. 79.

74. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 276.

75. Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 96.

Peygamberimiz aleyhisselamın Umman Hükümdarlarından Olup Bahreyn'de Oturan İki Zât ile Onlardan Olanlara Mektubu

Peygamberimiz aleyhisselam; Umman hükümdarlarından olup Bahreyn'de oturan Esbezli Abdullah adındaki iki zâtla onlardan olanlara da bir mektup göndermiş ve mektubunda şöyle buyurmuştu:

" Allah'ın Resûlü Muhammed Peygamberden Umman hükümdarları Esbezli Abdullah'lar ile, onlardan Bahreyn'de bulunanlara:

Onlar; iman ederler, namazı kılarlar, zekatı verirler, Allah'a ve Resûlüne itaat ederler, Peygamberin hakkını verirler, mü'minlerin yaptıkları gibi, kurbanlarını keserler ise, hiç şüphesiz mü'mindirler. Müslüman olurken sahip bulundukları şeyler, kendilerine kalacaktır.

Beytü'n-nar=ateşgede malları, Allah'a ve Resûlüne ait olarak, bunun dışında tutulacaktır.

Hurmadan uşr, hububattan yarım uşr zekat olarak alınacaktır.

Müslümanlar onlara yardım etmek ve öğüt vermekle mükellef bulundukları gibi, onlar da Müslümanlara böyle yapmakla mükelleftirler.

Onların değirmenleri kendilerine ait olup, onlar oralarda unlarını istedikleri gibi öğüteceklerdir." 76

-------------------------------------

76. Ebu Ubeyd, Kitâbu'l -emval, s. 30.

Peygamberimiz aleyhisselamın Sîbuht b. Abdullah'ın Mektubuna Cevabı

Peygamberimiz aleyhisselam Sîbuht b. Abdullah'ın mektubuna verdiği cevapta şöyle buyurdu:

" Akra' mektubunu bana getirdi. Kavmin hakkındaki şefaat dileğini de bildirdi.

Şefaatini kabul ettim.

Kavmin hakkında Akra'm söylediklerini doğru buldum.

İstediğini benden istemene, memnun oldum.

Fakat, ben onu iyice tanımamı ve senin benimle görüşmeni uygun gördüm.

Eğer yanımıza gelirsen, sana ikramda bulunurum.

Gelemez, bulunduğun yerde oturursan, yine de, sana ikram ederim.

Sonra, derim ki: Ben hiç kimseden armağan istemem. Fakat, bana sen armağan verirsen, kabul ederim.

Valilerim senin tutum ve davranışından memnundurlar.

Namaz, zekat ve mü'minleri ağırlamak gibi yapmakta olduğun ibadet ve faziletlere en güzel şekilde devam etmeni sana tavsiye ederim.

Senin kavmine 'Benî Abdullah' ismini verdim.

Namaz kılmayı, güzel amellerin en güzellerini işlemeyi onlara emret!

Seni ahiret mükâfatıyla müjdelerim!

Sana ve mü'min olan kavmine selam olsun! " 77

-------------------------------------

77. İbn Sa'd. Tabakâtü'l-kübrâ. c. 1. s. 275.

Peygamberimiz aleyhisselamın Bahreyn Hecer Halkına Uyarı Mektubu

" Bismiİlâhirrahmânirrahîm

Peygamber Muhammed'den, Hecerlilere!

Sizler, selamette olasınız!

Sizlere hidayet nasip ettiğinden dolayı hamd ederim O Allah'a ki, O'ndan başka hiçbir ilahyoktur! 78

İmdi, doğru yola kılavuzlandıktan sonra sapmamanızı, doğru yola ulaştırıldıktan sonra yoldan çıkmamanızı, Allah ve öz canlarınız için, sizlere ehemmiyetle tavsiye ederim!

Elçileriniz yanıma geldiler.

Onlar, sizin yanınıza, sevinçli olmaktan başka bir suretle de gitmediler.

Sizin üzerinizdeki bütün hak ve yetkilerimi kullanmış olsaydım, sizi Hecer'den sürer çıkarırdım!

Halbuki, sizin burada bulunmayanlarınız hakkındaki şefaatleri kabul ettim.

Burada bulunanlara da, câizelerverdim.

O halde, Allah'ın üzerinizdeki nimetini anınız!

Sonra, iyi biliniz ki; sizin yaptıklarınızın haberi de bana gelmiş bulunuyor!

İçinizden iyi olanlar kötü olanların kötülüklerinden sorumlu tutulmayacaktır!

Buyruk sahiplerim size geldiği zaman, onlara itaat ediniz!

Allah'ın emri üzere, O'nun yolundaki vazifelerinde kendilerine yardımcı olunuz! İçinizden, iyi ve yararlı iş yapanın bu hizmeti, ne Allah katında, ne de benim katımda zayi olacaktır." 79

-------------------------------------

78. Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 96.

79. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 276, Ebu Ubeyd, Kitâtau'l-emvâl, s. 286-287, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 96-97, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 82.

Bahreyn'den Medine'ye Gönderilen Malların Müslümanlara Dağıtılışı

Alâ' b. Hadramî'nin Bahreyn'den Peygamberimiz aleyhisselama gönderdiği para 80. 000 dirhem idi.

Medine'ye ne bundan önce, ne de bundan sonra, bu kadar çok para gelmemiştir. 80

Peygamberimiz aleyhisselamın emriyle, onlar Mescidde hasırlar üzerine döküldü.

Namaz için ezan okundu. 81

Peygamberimiz aleyhisselam namaza çıktı. Hasır üzerine dökülen paralara hiç bakmadan, mihraba geçti.

Namazı kıldırdıktan sonra, geldi, 82 paraların başına dikildi.

Müslümanlarda geldiler, hasır üzerindeki paralan gördüler. 83

Peygamberimiz aleyhisselam oturdu.

Gördüğü herkese84 avuçlayıp avuçlayıp85 vermeye başladı. 86

O sırada, Hazret-i Abbas da geldi ve:

" Yâ Rasûlalları! Bundan bana da ver! 87

Çünkü, ben Bedir günü88 hem kendim için, 89 hem de malsız olanSO (yeğenim) Akîl için kurtuluş vermiştim" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sen de al! " buyurdu.

Hazret-i Abbas hemen üzerindeki cübbesini çıkarıp içini malla (para ile) doldurdu. Gitmek için, sırtına kaldırmaya davrandı, kaldıramadı! 91

Başını Peygamberimiz aleyhisselama çevirdi ve:

" Yâ Rasûl ali ah! Şunu sırtıma kaldırıver! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, gülerek:

" Malın bir kısmını geri bırak da, kaldırabileceğin kadarıyla kendin kalk! " buyurdu. 92

Hazret-i Abbas:

" Yâ Rasûl ali ah I Bari şunlardan birine emret de, bunu sırtma o kaldırsın! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Olmaz! " buyurdu.

Hazret-i Abbas:

" Öyleyse, sen kaldır! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Olmaz! " buyurdu.

Bunun üzerine, Hazret-i Abbas malın birazını döktükten sonra kaldırmaya davrandı ve kaldıramayınca:

" Yâ Rasûl ali ah I Birine emret de, bunu sırtıma kaldırsın! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Olmaz! " buyurdu.

Hazret-i Abbas:

" Bari, sırtıma sen kaldır! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Olmaz! " buyurdu.

Hazret-i Abbas onun birazını daha döktü. Sonra da, kaldırıp sırtına yüklenerek gitti.

Peygamberimiz aleyhisselam Hazret-i Abbas'ın mala karşı gösterdiği bu aşın arzusuna şaştı, arkasından baktı durdu. 93

Hazret-i Abbas ise, sırtladığı malla Mescidden çıkıp giderken:

" Allah, bize yaptığı iki va'dinden birisini bugün yerine getirdi.

Yani, 'Eğer Allah'ın ezelî ilmine göre yüreklerinizde bir hayır, bir iman ve ihlas varsa, o Allah, sizden alınandan daha hayırlısını size verir ve sizi yariıgar da! ' [Enfal: 70] buyurmuştu ki, bu aldığım mal, benden alınmış olan (kurtuluş)dan daha hayırlıdır.

Amma Allah'ın yarlıgamak hususundaki va'dine gelince, doğrusu onu ne yapacağını pek bilemiyorum! " diyordu. 94

İnşaallah o va'd de yerine gelmiştir.

-------------------------------------

80. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 15, Belâzurî, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 92.

81. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 15-18.

82. Buhârî, Sahih, c. 1 , s. 108.

83. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 16.

84. Buhârî, Sahih, c. 1, s. 1Ü8.

85. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 16.

86. Buhârî, Sahih, c. 1, s. 108.

87. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 16, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 108.

88. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 16.

89. İbn Sa'd, c. 4, s. 16, Buhârî, c. 1, s. 108.

90. İbn Sa'd, c. 4, s. 16.

91. İbn Sa'd, c. 4, s. 16, Buhârî, c. 1, s. 108.

92. İbn Sa'd, c. 4, s. 16.

93. Buhârî, Sahih, c. 1, s. 108.

94. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 16.

Şair Ka'b b. Züheyr'in Müslüman Oluşu

Ka'b b. Züheyr'in Kimliği ve Kişiliği

Ka'b b. Züheyr, Müzeynelerdendir.

Ka'b'ın dedesi, Ebu Sülma Rebia'dır. 95

Müzeynelerin yurtları, Gatafanların yurtları içinde idi. 96

Züheyr'in, Ka'b ve Büceyr adında iki oğlu vardı. 97

Ka'b büyük şairdi. Ka'b'ın babası da, kardeşi de büyük şair idiler.

Ka'b, şairlikte, kardeşi Büceyr'den üstündü. Babaları Züheyr ise, oğlunun her ikisinden de üstündü. 98

Ka'b b. Züheyr; Peygamberimiz aleyhisselamı şiirle hicveden ve Mekke'nin fethi üzerine öldürülmemek için başını alıp kaçanlardandı. 99

Büceyr Peygamberimiz aleyhisselamla görüşüp Müslüman olduğu zaman 100 Ka'b ona çok kızmış, 101 gönderdiği birşiirde:

" Yazıklar olsun sana!

Demek, sen ananda, babanda görmediğin bir dine girdin hâ?!

Oysa ki, kardeşin de o dinde değildir!

Demek, sen Ebu Bekir ve Me'mun'la [Resûlullah aleyhisselam denilmek isteniliyor] kandırıcı iki kadeh içtin, kendi dininden vazgeçtin hâ?!

Eğer sen böyle yapmadığını, dininde sebat ettiğini bize açıklarsan, sana üzülmeyeceğim! " dedi. 102

Büceyr, Ka'b'ın şiirini gizlemeyi uygun görmeyerek Peygamberimiz aleyhisselama okudu. 103

Peygamberimiz aleyhisselam Ka'b'ın kanının dökülmesini helâl saydı 104 ve:

" Kim rastlarsa, Ka'b'ı öldürsün! " buyurdu. 105

Büceyr bunu Ka'b'a yazdı:

" Başının çaresine bak! " dedi. 106

Ka'b'ın kendisi hakkında yazdığı şiire şiirle verdiği cevapta da şöyle dedi:

" Benim şu söylediklerimi Ka'b'a kim ulaştırır ola?

Ey Ka'b! Bâtıl, boş diye yerdiğin bu dinden daha gerçeği, daha sağlamı var mı sende? Sen, kurtulmak istediğin zaman, Uzzâ'ya ve Lâfa değil, Bir olan Allah'a yönel ve teslim ol ki, kurtulabilesin!

Kıyamet gününde, kaçılamayacak olan Cehennem ateşinden, Müslüman ve temiz kalbli insanlardan başkası kurtulamayacaklardır!

Züheyr'in dini-ki, onun dini hiçbir şey değildir-boştur!

Züheyr'in babası Ebu Sülma'nın dini de bana haramdır! " 107

Peygamberimiz aleyhisselamın Taif gazasından döndüğü sırada da, Büceyr, kardeşi Ka'b'a biryazı yazmış ve o yazısında şöyle demişti:

" Resûlullah aleyhisselam, kendisini hicvedip yermiş, üzmüş olan Mekkelilerden bazılarını öldürttü.

Kureyş şairlerinden sağ kalan İbn Zibârâ ile İbn Ebi Vehb ise başlarını alıp kaçtılar.

Eğer canın sana gerekli ise, Resûlullah aleyhisselamın yanına acele gel!

Çünkü, o, yaptığına pişman olarak yanına gelen kimseyi öldürmezM 08

İyi bil ki; Resûlullah aleyhisselamın yanına hiçbir kimse gelmemiştir ki, kendisi Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına ve Muhammed'in Resûlullah olduğuna şehadet etsin de, Resûlullah onun Müslümanlığını kabul etmiş olmasın!

Bu mektubum sana eriştiği zaman, Müslüman ol, hemen gel! 109

Eğersen bu dediğimi yapmayacak olursan, yeryüzünden, sığınıp kurtulabileceğin yere kadar başını al, git, kurtul! " 110

Büceyr'in mektubu Ka'b b. Züheyr'e ulaşınca, dünya onun başına dar geldi. Hayatından korkmaya başladı.

Düşmanları da:

" O, artık, öldürülmüş demektir! " diyerek yaygaraya ve onu büsbütün korkutmaya koyuldular. Bunun üzerine, Ka'b Medine yolunu tutmaktan, Müslüman olmaktan başka çare bulamadı.

Medine'de, Cüheynelerden, aralarında tanışıklık ve dostluk bulunan bir adamın evine indi.

Adam ertesi gün sabah namazı vaktinde Ka'b'ı Peygamberimiz aleyhisselama götürdü. 111

Peygamberimiz aleyhisselam o sırada Mescidinde halka halka oturan ashabının arasında bulunuyor, kâh dönüp o taraftakilerle, kâh dönüp bu taraftakilerle konuşuyordu.

Ka'b b. Züheyr devesini Mescidin kapısında ıhdınp içeri girdi.

Kendisi Peygamberimiz aleyhisselamı gıyaben, sıfatlarıyla tanıyordu. 112

Müzenî, Peygamberimiz aleyhisselama eliyle işaret ederek:

" İşte Resûlullah! Haydi, yanına var, kendin için eman dile! " dedi.

Ka'b b. Züheyr Peygamberimiz aleyhisselamın yanına kadar vardı, önüne oturdu.

Elini Peygamberimiz aleyhisselamın elinin üzerine koydu.

Peygamberimiz aleyhisselam Ka'b'ı tanımıyordu.

Ka'b:

" Yâ Rasûlallah! Ka'b b. Züheyr, yaptıklarına pişman ve Müslüman olarak senden eman dilemeye gelmiş bulunuyor!

Ben onu sana getirsem, ona eman verir, kendisinin tevbesini ve Müslümanlığını kabul eder misin?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! " buyurdu. 113

Ka'b b. Züheyr:

" Şehadet ederim ki; Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur! Sen de, O'nun Resûlüsün! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Sen kimsin?" diye sordu.

Ka'b:

" Ben Ka'b b. Züheyr'im! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Demek şu beyti söyleyen sensin hâ?! " buyurup Hazret-i Ebu Bekir'e dönerek:

" Ey Ebu Bekir! Ne demişti?" diye sordu.

Hazret-i Ebu Bekir, Ka'b'ın o beytindeki Me'mun kelimesini Me'mur diye okuyunca, Ka'b b. Züheyr:

" Yâ Rasûlallah! Ben bu beyti böyle söylememiştim" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam, ona:

" Ya sen nasıl söylemiştin?" diye sordu:

Ka'b b. Züheyr:

" Ben onu ancak şöyle söylemiştim! " deyip, Memur sözünü Me'mun şeklinde düzelterek okudu.

Peygamberimiz aleyhisselam beyitte kendisinden " Me'mun=Güvenilir kişi" diye bahsedildiğini görünce:

" Evet! Vallahi, Me'mundur, Emîn'dir! " buyurdu. 114

Ka'b b. Züheyr " Yâ Rasûlallah! Ben Ka'b b. Züheyr'im! " diyerek kendisini tanıttığı zaman, Ensardan birisi sıçrayıp ayağa kalktı ve:

" Yâ Rasûlallah! Beni bırak da, şu Allah düşmanının boynunu vurayım! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Vazgeç ondan! O, üzerinde bulunduğu halden pişman ve hakka dönmüş olarak gelmiştir! " buyurdu.

Ka'b b. Züheyr, Ensarın sözüne kızdı. Sonra da, " Bânet Suad" diye anılan uzun kasidesini Peygamberimiz aleyhisselamın huzurunda okumaya başladı. Ka'b b. Züheyr, bu kasidesinde:

Sevgilisi Suad'ın boyunu boşunu, huyunu suyunu, Vefâsızlığını, bir sabah uzaklara çekip gittiğini, giderken de kendisinin kalbini birlikte alıp götürdüğünü... yana yakıla anlattıktan ve kendisini ona ulaştıracak yürügen devenin üstün vasıflarını birer birer saydıktan sonra, asıl konuya şöyle giriş yaptı:

" Suad'ın ayrılığı yetmiyormuş gibi, iki tarafa söz taşıyan rakipler, bana:

'Ey Ebu Sülma'nın oğlu! Sen artık kendini ölmüş bil, Sa'y! ' dediler.

Kendilerine güvendiğim ve başvurduğum her dost da:

'Biz seninle uğraşamayız! Kendin, başının çaresine bak! ' dediler.

Ben de onlara:

Öyleyse, dedim, siz beni serbest bırakınız!

Rahman olan Allah her neyi takdir etmişse, o olur!

İnsanoğlu, ne kadar uzun yaşasa da, günün birinde ölür, teneşir tahtasının üzerine de taşınır.

Resûlullahın beni öldüreceği bana haber verildi.

Resûlullah katında, bağışlanmak da umulur.

Ben Allah'ın Resûlüne özür dileyerek geldim.

Resûlullahın katında mazeretler kabul olunur.

İlahî hidayetle, içi öğütler ve en yüce gerçeklerle dolu Kur'ân'ı sana indiren Allah hakkı için bana eman ver!

Beni rakiplerimin dedikodusu ile muaheze etme!

Hakkımda pek çok söylentiler olmuşsa da, ben pek o kadar suçlu değilimdir.

Ben şimdi öyle bir makamda bulunuyorum ki; burada gördüğüm ve işittiğim şeyleri bir fil görüp işit-seydi, muhakkak titrerdi!

Burada beni ancak Allah'ın izniyle Peygamberin affına nail olmaktan başka birşey kurtaramaz!

Ben yüce Peygambere karşı hiçbir itirazda bulunmadan, sağ elimi onun adaletli eline uzatıyorum.

Şimdi, söz, O'nun sözüdür!

Bence, en korktuğum şey; kendisiyle konuştuğum zaman, bana 'Sen suçlusun! Sen sorumlusun! ' denilmesidir.

Bu arslan, arslanlar yurdu Asser ormanında yer yer sıralanan arslan yataklarının iç kesimindeki haşmetli yurdunda hüküm sürmektedir!

Bu öyle bir arslandır ki; erkenden ava çıkar, çifte yavrusunu yerlere parça parça serilmiş insan etleriyle besler!

Kendi akranıyla boğuştuğu zaman da, hasmını yerlere sermedikçe meydanı terketmeyi nefsine haram sayar!

Onun heybetinden, çölün yırtıcı arslanlarının sesleri kısılır!

Onun dolaştığı yerlerde insanlar dolaşamaz! Onun yaşadığı vadide, gücüne kuvvetine güvenen nice babayiğitlerin silah ve elbiseleri paralanmış, kendileri kurda kuşa yem olmuştur!

Şüphe yok ki; Resûlullah doğru yolu gösteren bir nur, kötülükleri yok etmek için Allah'ın sıyırılmış keskin, yalın kılıçlarından bir kılıçtır! " 115

Ka'b b. Züheyr " Bânet Suad" kasidesini sonuna kadar okuyup bitirdiği zaman, Peygamberimiz aleyhisselam, sırtındaki bürdesini (hırkasını) çıkanp ona giydirdi.

-------------------------------------

95. İbn Hazm, Cemhere, s. 201.

96. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1313.

97. İbn Hazm, Cemhere, s. 201.

98. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1313-1315.

99. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 121, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 233.

100. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 579, İbn Abdilberr, c. 3, s. 1314, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 207-208, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 274, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 208, Zehebî, Megâzî, s. 510, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 368-369.

101. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 238.

102. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 144-145, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 579-583, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 207-208, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 274, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 208, Zehebî, Megâzî, s. 510, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 368-369.

103. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 145, İbn Seyyid, c. 2, s. 208, Zehebî, s. 511, Ebu'l-Fidâ, c. 4. 369.

104. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 579, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 208, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 475.

105. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 579, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 208, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 372, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 221, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 121.

106. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 579.

107. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 145-146, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 582-583, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 208-209, Zehebî, Megâzî, s. 511 , Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 369.

108. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 144, Hâkim, c. 3, s. 583, İbn Seyyid, c. 2, s. 208, Zehebî, s. 510, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 368, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 9, s. 392.

109. Hâkim, c. 3, s. 579, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 5, s. 208, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 4, s. 476, Zehebî, s. 512.

110. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 144, Hâkim, c. 3, s. 583, İbn Seyyid, c. 2, s. 208, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 368, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 9, s. 392-393.

111. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 146, Hâkim , c. 3, s. 583-584, İbn Seyyid, c. 2, s. 209, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 369, Heysemî, c. 9, s. 392-393.

112. Hâkim, c. 3, s. 579-580, Beyhakî, c. 5, s. 208, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 476, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 372.

113. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 146, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 584, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 209, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 369, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 392-393.

114. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 580, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 476, Zehebî, Megâzî, s. 512.

115. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 146-156, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 580-582, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 209-211 , İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 209-212, Zehebî, Megâzî, s. 512-515, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 370-372, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 9, s. 394.

Hırka-i Şerîfin Tarihçesi ve Tavsifi

Rivayete göne; Muaviye b. Ebu Süfyan, halifeliği sırasında Ka'b b. Züheyr'e:

" Resûlullah aleyhisselamın hırkasını bize sat! " diye haber saldı 116 ve kendisine 10. 000 dirhem gönderdi. 117

Ka'b b. Züheyr:

" Ben Resûlullahın hırkasını giymek hususunda hiç kimseyi kendime tercih edemem! " diyerek, Muaviye b. Ebu Süfyan'ın dileğini reddetti.

Ka'b b. Züheyr Vefât ettiği zaman, Muaviye b. Ebu Süfyan, onu Ka'b'ın oğullarından 20. 000 dirheme satın aldı. 118

Bu mübarek hırka, halifeden halifeye tevarüs edile edile geçti. 119

Emevî saltanatının çöküşünden sonra, ilk Abbasî halifesi Seffah Abdullah b. Muhammed (Vefâtı: Hicrî 136) tarafından 300 altına satın alındı. 120

Bayramlarda halifeler tarafından giyilirdi. 121

Halife Muktedir öldürüldüğü zaman, (Hicrî 320) kanı bulaşarak, bu mübarek hırka kiri endi. 122

Abbasîler, Mısır'a gelirken onu yanlarında getirdiler.

Yavuz Sultan Selim Mısır'ı alıp halife olduğu zaman, Mısır'daki mübarek emanetler arasında o da İstanbul'a getirildi. 123

İbn Esîr'in (Vefâtı: Hicrî 630) zamanına kadar halifeler, 124 Kastalânî'nin (Vefâtı: Hicrî 923) zamanına kadar da sultanlar nezdinde bulunagelen125 ve bugün İstanbul'da Hırka-i Saadet Dairesinde Müslümanlar tarafından ziyaret olunan bu mübarek hırka hakkında, Topkapı Sarayı Müdürü Tahsin Özbey şöyle der:

" 1, 24 metre boyunda, geniş kollu olup, siyah yünlü kumaştan yapılmıştır.

İçi, kaba dokunmuş, krem renk yünlü kumaş kaplıdır.

Önünde sağ tarafında 0, 23 x 0, 30 metre ebadında bir parçası noksandır.

Sağ kolunda da eksiklik vardır.

Yer yer haraptır.

Uzun yıllardan beri kumaşlar üzerinde devam eden tedkiklerimiz, bu kumaşın o devre ait olduğu kanaatini vermektedir.

Hırka-i Saadet; müteaddit bohçalara sarılmış olduğu halde, 0, 57 x 0, 45 x 0, 21 ebadında üstten açılır çifte kapaklı altın bir çekmece içindedir.

Bunun üzerinde, Sultan Aziz tarafından yaptın lan ve şefaat talebini hâvi uzunca bir kitabe de bulunmaktadır.

İşbu çekmece, aynca bohçalar içinde olarak büyük bir altın sandukaya konulur ki, bu da Sultan Aziz tarafından yaptırılmış olup, üzerinde " Lâ ilahe ili ali ahu el melikül hakkul mübîn muhammedün resûlullah sâdıkul va'dil emîn" yazılıdır.

Dört ayaklı kaidesi de altın kaplamalıdır.

Not: Hırka-i Saadetin bu ebadda Sultan III. Murad tarafından yaptırılmış olan altın bir mahfazası daha mevcuttur.

Bu, sanat itibarıyla fevkalâde olup, ayrıca zümrütlerle de bezenmiştir.

Fakat, Sultan Aziz yeni mahfazayı yaptırınca, birinci boş kalmış ve şimdi Hazinenin üçüncü salonunda teşhirdedir." 126

-------------------------------------

116. İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 276.

117. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 222, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 121, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 240, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 60.

118. İbn Esîr, c. 2, s. 276, Kastalânî, c. 1, s. 222, Diyarbekrî, c. 2, s. 121, Halebî, c. 3, s. 240, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 60.

119. İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 49.

120. Ebu'l-Fidâ'dan naklen Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 240.

121. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 296.

122. Ebu'l-Fidâ'dan naklen Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 240.

123. Corci Zeydan, Medeniyet-i İslâmiye Târihi, Türkçe terce me, c. 1, s. 110.

124. İbn Esîr, Kâmilıc. 2ıs. 276.

125. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 222.

126. Tahsin Öz, Hırka-i Seâdet Dairesi Emânât-ı Mukaddese, s. 23-24.

Benî Sa'lebe Temsilcilerinin Medine'ye Gelip Kendilerinin ve Kabilelerinin Müslüman Olduklarını Haber Vermeleri

Peygamberimiz aleyhisselam Hicretin 8. yılında Ci'râne'den Medine'ye döndükten sonra, Benî Sa'lebelerden Medine'ye dört kişi gelerek Peygamberimiz aleyhisselama:

" Bizler, gerimizdeki kavmimizin elçileriyiz.

Biz de, kavmimiz de İslâmiyeti kabul ve ikrar etmiş bulunuyoruz! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam, bunların ağırlanmalarını em retti. 127 Elçiler, Remle binti Hâris'in konağına indirildiler.

Bilal-i Habeşî, onlara süt ve tereyağından yapılmış bir çanak tirit götürdü, yediler. Öğle namazında Peygamberimiz aleyhisselamın yanında bulundular ve:

" 'Hicret etmeyen kimse için, İslâmiyet de yoktur! ' hadisi hakkında ne buyurursunuz?" diye sordular.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Siz nerede olursanız olun Allah'tan korktunuz mu, size zarar vermez! " buyurdu. 128

Benî Sa'lebelerin temsilcileri, birkaç gün oturduktan sonra, Peygamberimiz aleyhisselama veda etmeye geldiler.

Peygamberimiz aleyhisselam, Bilal-i Habeşî'ye:

" Heyetlere caizeler verdiğimiz gibi, bunlara da caize ver! " buyurdu.

Bilal-i Habeşî, erimiş gümüş madeninden getirip, her birine beşer ukiyye* gümüş verdi.

O zaman, bunlar, dirhem diye hiçbir şeye sahip değildiler.

Memnun olarak yurtlarına döndüler. 129

Yüce Allah, onlardan ve kavimlerinden razı olsun.

-------------------------------------

127. |bn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 298.

128. İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 2, s. 248.

* Bir ukiyye kırk dirhemdir (İbn Esîr, Nihâye, c. 5, s. 56).

129. İbn Sa'd. Tabakâtü'l-kübrâ. c. 1. s. 298.

Benî Suda' Temsilcilerinin Medine'ye Gelip Müslüman Olmaları ve Kavimleri Adına da İslâmiyet Üzerine Bey'at Etmeleri

Benî Suda'ların Medine'ye gelişi, Hicretin 8. yılında Peygamberimiz aleyhisselamın Ci'râne'den Medine'ye dönüşünden sonraya rastlar. 130 Benî Suda'lar büyükçe bir kabile idi. 131 Küfür ve şirkte devam ediyorlardı. 132

Peygamberimiz aleyhisselam, Yemen'e askerî birlikler gönderirken, hazırladığı bir birliğin başına Kays b. Sa'd b. Ubâde'yi kumandan tayin edip kendisine beyaz bir sancak bağlamış, ona ayrıca siyah bir bayrak da vermişti. 133

Kays b. Sa'd, Kanat nahiyesinde toplanan 400 kişilik birliğiyle Yemen taraflarına gidip Benî Suda'ları yola getirecekti.

Ashabdan Ziyad b. Haris es-Sudâî, bu birliğin nereye gitmeye hazırlandıklarını sorup kendisine Benî Suda'lar üzerine gidecekleri bildirilince, acele, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldi ve:

" Yâ Rasûlallah! Kavmimin üzerine asker salmak istediğini öğrendim. Ben gerimdeki kavmimin elçisi olmak üzere sana geldim. Askerleri geri çevir. Ben kavmimi senin yanına getirmeye söz veriyorum! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Suda'lardan olan kardeş! Sen kavminin içinde sözü dinlenir bir kimse misin?" diye sordu.

Ziyad b. Haris:

" Allah ve Resûlü sayesinde, evet! " dedi.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, Kays b. Sa'd'ı ve birliğini Kanattan geri çevirdi. 134

Ziyad b. Haris de, hemen, kavmi olan Benî Suda'lara gitti. 135

Onbeş gün sonra, 136 onbeş kişilik bir heyetle Medine'ye geldi. 137

Sa'd b. Ubâde:

" Yâ Rasûlallah! Bırak da, onlar benim evime insinler, konuğum olsunlar! " dedi.

Benî Suda' heyeti, Sa'd b. Ubâde'nin evine indiler.

Sa'd b. Ubâde onlarla dost oldu. Kendilerine elbise giydirdi, ikramda bulundu.

Bundan sonra, Benî Suda' heyeti, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldiler. 133

" Biz, gerimizdeki kavmimiz adına da sana bey'at ediyoruz! " dediler.

Hem kendileri, hem kavimleri adına Peygamberimiz aleyhisselama bey'at edip Müslüman oldular.

Dönüp yurtlarına gittiler. İslâmiyet, böylece, Benî Suda'lar arasında da yayıldı. 139

Yüce Allah onlardan razı olsun!

-------------------------------------

130. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 326, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 254-255, İbn Kayvım , Zâdu'l-mead, c. 3, s. 60.

131. İbn Hazm, Cemhere, s. 413.

132. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 168-169.

133. İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 255, İbn Kayyım, Zad, c. 3, s. 60.

134. İbn Sa'd, c. 1, s. 326-327, İbn Seyyid, c. 2, s. 255, İbn Kayyım, c. 3, s. 60.

135. İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 255, İbn Kayyım, Zad, c. 3, s. 60.

136. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 217.

137. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1 , s. 326, İbn Seyyid, c. 2, s. 255, İbn Kayyım , c. 3, s. 60.

138. İbn Seyyid, c. 2, s. 255, İbn Kayyım, c. 3, s. 60.

139. İbn Sa'd, c. 1, s. 326, İbn Seyyid, c. 2, s. 255, İbn Kayyım , c. 3, s. 60.

Bâhile, Benî Sümâle ve Benî Huddan Temsilcilerinin Müslüman Olmaları, Kavimleri Adına da İslâmiyet Üzerine Bey'atta Bulunmaları

1. Bâhile elçisi Mutarrif'in Medine'ye gelişi; Mekke'nin fethinden sonra idi. 140

Bâhileler, Bîşe vadisinde otururlardı. 141

Bîşe; Yemen tarafındadır. 142

Bâhilelerden Mutarrif b. Kâhin, kavmi adına elçi olarak Medine'ye geldi, Müslüman oldu ve kavmi için de Peygamberimiz aleyhisselamdan bir emannâme aldı. 143

" Yâ Rasûlallan! Biz Müslüman olup selâmete erdik.

İslâmiyetin Allah'ın semavî dini olduğuna, Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına şehadet ettik.

Bizim için bir yazı yaz! " dedi. 144

Peygamberimiz aleyhisselam da, Mutarrif ve onun kavminden Müslüman olanlar için, malların zekat] hakkında bir yazı yazdırdı. 145

Yazdırdığı yazıda şöyle buyurdu:

" Bu, Muhammed Resûlullah tarafından, Mutarrif b. Kâhinü'l-Bâhilî ile Bîşe'de oturan Bâhilîler için yazılan yazıdır.

Kim üzerinde develerin çöktüğü, gecelediği ölü bir araziyi* ihya ve imar ederse, orası onun olur.

Bâhilîler;

Her 30 sığırda yetişmiş 1 dana,

Her40 davarda 1 davar,

Her 5 devede yaşlı 1 davar zekat olarak vermekle mükelleftirler.

Zekat tahsildarları, bu zekatları ancak onların yaylım yerlerinde teslim alacaklardır.

Bâhileler, Allah'ın emanıyla emniyet ve selamettedirler." 146

Mutarrif söylediği bir şiirle Peygamberimiz aleyhisselamı övmüş, bununla da Bâhilîlerin imanlarını güçlendirmiştir. 147

Allah ondan razı olsun!

2. Mutarrif'ten sonra, Bâhilelerden, Nehşel b. Malikü'l-Vâilî de, kavminin elçisi, temsilcisi olarak Peygamberimiz aleyhisselama geldi. Müslüman oldu.

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Osman'a, Nehşel ve kavminden Müslüman olanlar için, içinde şeriat hükümlerinden bazıları bildirilen bir yazı yazdırdı. 148

Yazdırdığı yazıda şöyle buyurdu:

" Allah'ım! Senin isminle başlarım!

Bu, Muhammed Resûlullah'ın Benî Vâillerden Müslüman olup namazı kılan, zekatı veren, Allah ve Resûlüne itaat eden, ganimetlerden Allah'ın ve Resûlünün (beşte bir) hissesini veren, Müslümanlığına şehadet getiren ve müşriklerden ayrılan kimseler için yazdırdığı yazıdır.

Onlar, Allah'ın emanıyla emniyet ve selamettedirler.

Muhammed, onlara kıymaktan tamamıyla uzaktır.

Onlar için ne toplanma, ne de kendilerinden uşr alınma vardır.

Onların âmilleri, zekat tahsildarları da kendilerinden olacaktır." 149

Benî Sümâlelerle Benî Huddanların temsilcilerinin Medine'ye gelişi Hicretin 8. yılında, Mekke'nin fethinden sonra idi. 150

Benî Sümâlelerle Benî Huddanlar, Ezd-i Şenûelerden iki küçük kabiledir. 151

Benî Sümâle ve Huddan kabilelerinden Abdullah b. Alesü's-Sümâlî ile Müsliye b. Hizzanü'l-Huddânî, kavimlerinden bir heyet içinde gelerek Müslüman oldular ve kavimleri adına da bey'at yaptılar.

Allah onlardan razı olsun!

Peygamberimiz aleyhisselam; bunların mallarından ödemeleri gereken zekat miktarları hakkında da, Sabit b. Kays b. Şemmas'a bir yazı yazdırdı.

Sa'd b. Ubâde ile Muhammed b. Mesleme de, şahit oldular.

Peygamberimiz aleyhisselam, yazdırdığı yazıda şöyle buyurdu:

" Bu, Muhammed Resûlullah tarafından deniz sahillerindeki kırlarda ve kırların hizasındaki vahalarda oturanlara verilen yazıdır:

Onlara, hurma mahsulleri için ne ağaç üzerinde tahminleme, ne de ayarlı bez ölçekle ölçme vardır.

Onlar, hurmalar kurutma yerine konulduğunda, her on veskte bir veskini zekat olarak vermekle mükelleftirler." 152

Hicazlılara göre; 1 vesk 60 sa'dır. Bu da, 320 rıtl, Iraklılara göre ise 430 rıtl tutar. 153 1 rıtl da 12 ukiyyedir. 1 ukiyye de 40 dirhemdir. 154

-------------------------------------

140. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 307, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 423.

141. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 284.

142. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 1, s. 529.

143. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 307.

144. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 423.

145. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 307.

* İmam Ebu Yusufa göre; ölü arazi, üzerinde bina, ziraat eseri, kabristan, odunluk, hayvan otlağı, hayvan ağılı bulunmayan, hiç kimsenin malı olmadığı gibi, kimsenin elinin altında da tutmadığı, boş, boz, otsuz arazi demektir (Ebu Yusuf, Kitâbu'l-harac, s. 63).

146. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 284, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 423.

147. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 423.

148. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 307.

149. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 284.

150. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 353.

151. Kalkasandı, Nihâyetü'l-ereb, s. 199-228.

152. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 353-354.

153. İbn Esîr, Nihâye, c. 5, s. 189.

154. Firuzâbâdi, Kâmûsu’l-muhît, c. 3, s. 396.

Peygamberimiz aleyhisselamın Oğlu Hazret-i İbrahim'in Doğuşu

Hazret-i İbrahim, Hicretin 8. yılında Zilhicce ayında Hazret-i Mâhye'den doğdu. 155

Hazret-i Mâriye; Mısırlılar katında yüksek mevkili bir aileye mensuptu. 156

İskenderiye kralı Mukavkıs tarafından Peygamberimiz aleyhisselama hediye edilmiş, Peygamberimiz aleyhisselam da onu kendisi için örtündümnüstü. 157

Hazret-i Mâriye'ye; Medine'nin Avâlf diye anılan yukarı kısımlarında, Benî Nadfr Yahudilerinden, Müslüman olan ve Uhud'da şehit düşen Muhaynk'ın Peygamberimiz aleyhisselama teslim edilmesini vasiyet ettiği yedi hurma bahçesinden Meşrebe adındaki hurma bahçesi tahsis edilmişti.

Hazret-i Mâriye bu hurma bahçesinde oturur, hurma mahsulü ile ilgilenirdi. 158

Hazret-i İbrahim bu bahçede dünyaya geldi. 159

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i İbrahim'in doğduğuna çok sevindi. 160

Hazret-i İbrahim'in doğum ebeliğini yapan, 161 Peygamberimiz aleyhisselamın azadlılarından Ebu Râfi'in zevcesi Selma Hatun da, Hazret-i Mâhye'den Peygamberimiz aleyhisselamın bir oğlan çocuğu doğduğunu Ebu Râfi'e haber verdiği, o da gidip bunu Peygamberimiz aleyhisselama müjdelediği zaman, Peygamberimiz aleyhisselam ona bir köle bağışladı. 162

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bu gece benim bir oğlum doğdu. Ona atam İbrahim'in ismini koydum! " buyurdu. 163

Hazret-i İbrahim doğduğu zaman, Cebrail aleyhisselam gelip:

" Esselâmü aleyke yâ Ebâ İbrahim ! =Selam olsun sana ey İbrahim'in babası! " diyerek selamladı. 164

Emzikli Ensar kadınları, Peygamberimiz aleyhisselama olan sevgi ve saygılarından dolayı, Hazret-i İbrahim'i Hazret-i Mâhye'den alıp emzirmek için yarışıyorlardı. 165

Ümmü Eiürde Havle binti Münzir gelip, Hazret-i İbrahim'i Benî Mazin b. Neccarlar içinde kendi çocuğunun sütü ile emzirip annesine geri verme hususunu Peygamberimiz aleyhisselamla konuştu.

Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i İbrahim'e sütannelik edecek olan Ümmü Bürde Hatuna da bir hurmalık tahsis etti. 166

Peygamberimiz aleyhisselamın Kuf mevkiinde yayılan bir miktar davarıyla Zülcedr otlağında yayılan sağmal develeri olup, her gece onlardan sağılan sütler Medine'ye getirilirdi.

Getirilen sütlerden Peygamberimiz aleyhisselam içer, hem de Hazret-i İbrahim'e gönderip içirirdi. 167

Hazret-i İbrahim, Vefâtına kadar, sütannesi Ümmü Bürde Hatunun yanında kal di. 168

Peygamberimiz aleyhisselam; Hazret-i İbrahim'in doğumunun yedinci günü, doğum kurbanı olarak bir koç kestirdi.

Hazret-i İbrahim'in başının saçını kazıttırıp saçının ağırlığınca gümüşü yoksullara dağıttırdı.

Kesilen saçların yere gömülmesini de emretti. 169

Hazret-i İbrahim'in başının saçını Ebu Hind kazıdı. 170

Enes b. Malik der ki:

" Ben ev halkına Resûlullah aleyhisselamdan daha şefkatli olan bir kimse görmedim.

İbrahim, Medine'nin Avâlî'sinde, sütannenin yanında bulunuyordu.

Resûlullah aleyhisselam çocuğunu görmeye giderken, biz de yanında giderdik.

İbrahim'in sütbabası bir demirci idi.

Onun evi dumanlandırılmış bir halde iken, Resûlullah aleyhisselam içeri dalar, oğlunu alır, öper, sonra dönerdi. 171

Yine, bir gün, Resûlullah aleyhisselam, oğlunun yanına gitmek için yola çıkmıştı. Ben de kendisinin arkasından gittim.

Ebu Seyf'in evine varıp kavuştuğumuz zaman, o, körüğüne asılıp duruyor, evin içi de dumana boğulmuş bulunuyordu.

Ben hemen Resûlullah aleyhisselamın önünden hızla ilerleyip Ebu Seyf'in yanına vardım ve ona:

'Ey Ebu Seyf! Körüğünü tut, durdur! Resûlullah aleyhisselam geldi! ' dedim.

Durdurdu.

Resûlullah aleyhisselam çocuğu getirtti, bağrına bastı." 172

-------------------------------------

155. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 13S, c. 8, s. 12, Taberî, Târih, c. 3, s. 139, İbn Abdilberr, İstiâb, d, s. 56.

156. İbn Sa'd, c. 1, s. 260, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 266, İbn Kaybın, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 72, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 531, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 293, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 37, Halebî, İnsânu'l-uyün, c. 3, s. 297, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 350.

157. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s, s. 212-214, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 449.

158. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, 3. 134.

159. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 54, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 49.

160. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 49.

161. İbn Sa'd, c. 1, s. 135, c. 8, s. 212, İbn Atodiltaerr, c. 1, s. 54, c. 4, s. 1862, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, 3. 49, c. 7, s. 147.

162. İbn Sa'd, c. 1, s. 135, İbn Abdilberr, c. 1 , s. 54, İbn Esîr, c. 1, s. 49.

163. İbn Sa'd, c. 1, s. 135-136, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 194, Müslim , Sahih, c. 4, s. 1807, İbn Abdilberr, c. 1 , s. 55, İbn Esîr, c. 1, s. 49.

164. İbn Sa'd, c. 1, s. 135, c. 8, s. 214.

165. İbn Sa'd, c. 1, s. 136, c. 8, s. 212.

166. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 55-56, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 49-50.

167. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 55.

168. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 56.

169. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 135, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 54, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 49.

170. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 54, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 291.

171. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 136-137, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1808.

172. İbn Sa'd. Tabakât. c. 1. s. 136. Ahmed b. Hanbel. Müsned. c. 4. s. 194. Müslim. Sahîh. c. 4. s. 1807.

Peygamberimiz aleyhisselamın Mescidine Minber Yapılmadan Önce Hutbe İrad Ederken Bir Hurma Kütüğüne Dayanışı

Peygamberimiz aleyhisselam, Mescidde hutbe irad edeceği zaman, hutbesini ayakta irad eder ve ayakta dikilişinin uzaması da kendisine zahmet verirdi.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselamın dayanması için bir hurma kütüğü getirilip, bir ucu yere gömülmek suretiyle dikilmişti. 173

Peygamberimiz aleyhisselam, Cuma günleri veya herhangi bir gün mühim bir hadise üzerine halka hitap ederken arkasını Mesciddeki bu kütüğe dayar, 174 elindeki asasına da dayanırdı. 175

Bu kütük, gölgelik olarak176 Mescidin duvarında dikili olup177 iki yerinden çatlaktı 178 ve Kıble tarafında idi.

Peygamberimiz aleyhisselam namazını da onu doğru kılardı. 179

-------------------------------------

173. Dârimî, Sünen, c. 1, s. 23, Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 2, s. 389.

174. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 109.

175. Abdurrezzak, Musannef, c. 3, s. 185.

176. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 252, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 137, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 454.

177. Abdurrezzak, Musannef, c. 3, s. 186, Ahmed b. Hanbel, c. 295.

178. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 250.

179. İbn Sa'd. c. 1. S. 252.

Mescid-i Nebevî Minberinin Tarihçesi

Peygamberimiz aleyhisselam Cuma günü hutbesini ayakta dikilerek irad buyururken:

" Ayakta dikilmek bana zahmet veriyor! " buyurunca, 180 ashabdan birisi:

" Yâ Rasûlallah! Sana Cuma günü üzerine dikileceğin, halkın seni görebileceği ve hutbelerini işitebileceği birşey yapsak olmaz mı?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Olur! " buyurdu. 181

Ensar kadınlarından birisi de:

" Yâ Rasûlallah!

Benim marangoz kölem var.

Ona senin için üzerinde oturacağın birşey yaptırsam olur mu?" diye sormuş, Peygamberimiz aleyhisselam da:

" Yaptırmak istiyorsan, yaptır! " buyurmuştu. 182

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, bu kadına haber salarak:

" Benim için marangoz kölene emret de, halka hitap ederken üzerine oturabileceğim, tahtadan birşey yapsın! " buyurdu. 183

Sehl b. Sa'd; Peygamberimiz aleyhisselamın haber saldığı, filanca dediği kadının ismini de açıklamıştır. 184

Temim ed-Dârî de:

" Yâ Rasûlallah! Senin için, gövdeni üzerinde taşıyacak bir minber sağlasam, 185 Şam'dayapıldığını gördüğüm gibi, sana bir minber yapsam olmaz mı?" diye sormuş; 186

Peygamberimiz aleyhisselam da:

" Olur! " buyurmuş187 ve minber edinme hususunu Müslümanlara danışmış, 188 onlar da bunu uygun ve yerinde görmüşlerdi. 189

Hazret-i Abbas:

" Benim kölem Kilab, halkın, bunu en iyi yapıcısı dır" demiş, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Öyleyse, bunu yapmasını ona emret! " buyurmuştur. 190

Medine'ye gidergelir bir adam da, Peygamberimiz aleyhisselamın ayakta dikilerek yanındaki hurma kütüğüne dayandığını görünce, yanında bulunan kişilerden birisine:

" Muhammed (aleyhisselam)ın memnun kalacağını bilsem, kendisi için, üzerine oturmak istedikçe oturmasına, ayakta durmak istedikçe ayakta durmasına elverişli bir oturma yeri yapardım" demişti. 191

Medine'de bir tek marangozdan başka marangoz yoktu. 192

-------------------------------------

180. İbn Sa'd, c. 1, s. 249-250.

181. İbn Sa'd, c. 1, s. 252, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 137, İbn Mâce. c. 1, s. 454.

182. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 300, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 116.

183. İbn Sa’d, c. 1, s. 252, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 339, Buhârî, c. 1, s. 115, 116, 120, Müslim, Sahih, c. 1, s. 386, Ebu Dâvud, Sünen, c. 1, s. 283.

184. İbn Sa'd, c. 1, s. 252, Buhârî, c. 1, s. 220, Müslim, c. 1, s. 386, Ebu Dâvud, Sünen, c. 1, s. 283.

185. Ebu Dâvud, Sünen, c, c. 1, s. 284.

186. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 250.

187. İbn Sa'd, c. 1, s. 250, Ebu Dâvud, c. 1, s. 284.

188. Abdurrezzak, Musannef, c. 3, s. 186, İbn Sa'd, c. 1, s. 250.

189. Abduırezzak, c. 3, s. 186.

190. İbn Sa'd, c. 1, s. 250.

191. Dârimî, Sünen, c. 1, s. 23, Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 2, s. 389.

192. İbn Sa'd. c. 1. s. 251.

Mescid Minberinin Yapılışı

Peygamberimiz aleyhisselamın Mescidine minber Hicretin 8. yılında yapılmıştır. 193

İslâm'da ilk yapı lan minber budur. 194

Ensar kadını, marangoz kölesine emir verdi. 195

Sehl b. Sa'd, marangozla birlikte, Medine'nin doğusunu, batısını dolaştılar. 196 Gâbe mevkiine kadar gittiler. 197

Gâbe; Şam tarafından Medine'ye 12 millik uzaklıkta ağaçlık bir yer olup, orada Medinelilerin birçok malları vardı. 198

Peygamberimiz aleyhisselamın minberinin tahtasını Gâbe'deki esi, 199 tarîa' ağacından kestiler, yonttuIar. 200

Esi, dört çeşidi bulunan sert ılgın ağacı olup, bunun bodur olanına tarîa' denir. 201

Marangoz; minberi, Gâbe'nin tarîa' ağacından, üç basamaklı olarak yaptı. 202

Minberin üçüncü basamağı oturma yeri idi. 203

Minber yapılıp bitirildiği zaman Ensârî hatun Peygamberimiz aleyhisselama haber salınca, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onu bana gönder! " buyurdu.

Minber getirildiği zaman, Peygamberimiz aleyhisselam onu götürüp halen minberin bulunduğu yere koydu. 204

-------------------------------------

193. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 30, B. Avnf, Umdetu'l-kârî, c. 6, s. 215, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 2, s. 330, Semhüdî, Verâ, c. 2, s. 397-398.

194. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 30.

195. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 339, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 220, Ebu Dâvud, Sünen, c. 1, s. 283.

196. İbn Sa'd, c. 1, s. 251.

197. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 330.

198. Yâküt, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 182.

199. İbn Sa'd, c. 1, s. 251 , İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 455.

200. İbn Sa'd, c. 1, s. 252, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 339, Buhârî, c. 1, s. 220, Müslim, c. 1, s. 300, Ebu Dâvud, c. 1, s. 203.

201. Firuzâbâdi, Kâmûs, Türkçe terceme, c. 3, s. 657.

202. Abdurrezzak, Musannef, c. 3, s. 183, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 252, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 339, Buhârî, Sahîh, c. 1, s. 220, Müslim, Sahîh, c. 1 , s. 386, Ebu Dâvud, Sünen, c. 1, s. 283.

203. İbn Sa'd, c. 1, s. 250, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 403.

204. Buhârî, Sahîh, c. 3, s. 129, Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 2, s. 392.

Minberin Planı

Minberin yüksekliği iki zira (arşın), genişliği bir zira kadar olup, dört köşesi birbirine eşitti. Peygamberimiz aleyhisselamın oturacağı yer, iki karış dört parmak kadardı. Basamakların genişliği iki karış, yüksekliği bir karıştı. Arka yandan uzunluğu iki karıştan biraz fazla idi.

Minberin " Müsterah" denilen kürsüsünün arkasında, ağaçtan, dayanılacak üç sütun vardı. Hicretin 198. yılında, sütunlardan birisi kırıldı. Kınlan sütun, Sultan Davud b. İsa'nın emriyle yenilendi. 205

Seleme b. Ekvâ'nın bildirdiğine göre; Peygamberimiz aleyhisselamın minberi ile Kıble (mihrab) arasındaki açıklık, bir koyunun geçebileceği kadardı. 206

-------------------------------------

205. Semhûdî, Vtetâu'l-vela, c. 2, s. 400-402.

206. İbn Sa'd, c. 4, s. 307, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 54, Ebu Dâvud, c. 1, s. 284.

Minberin Fazileti

Minber yapılıp yerine konulduğu gün, Peygamberimiz aleyhisselam minberin üzerine çıkıp ayakta durdu ve:

" Evimle minberimin arası, Cennet bahçelerinden bir bahçedir! 207

Şu minberim, Havuzumun208 ve Cennet kapılarından bir kapının üzerinde bulunuyordur! " buyur-du. 209

Kul hakları hakkında yapılacak yeminlerin minber yanında yapılmasını sünnet kıldı. 210

" Kim bu minberimin yanında yalan yere yemin ederek Müslüman bir kimsenin malını helâlleştirmek isterse, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun! Allah, onun ne tevbesini, ne de fidyesini kabul eder! " buyurdu. 211

-------------------------------------

207. Mâlik, Muvatta', c. 1, s. 197, Abdurrezzak, c. 3, s. 182, 183, Ibn Sa'd, c. 1, s. 250-253, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 236, Buhârî, c. 2, s. 57, Müslim, c. 2, s. 1011.

208. Mâlik, c. 1, s. 197, İbn Sa'd, c. 1, s. 250-253, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 236, 360, c. 3, s. 389, c. 5, s. 335, Buharî, c. 2, s. 57, Müdim, c. 2, s. 1011.

209. İbn Sa'd, c. 1, s. 250, 253, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 260, c. 5, s. 335, c. 3, s. 389.

210. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 250.

211. NesâPden naklen Semhüdî, Vefâu'l-Vefâ, c. 2, s. 427.

Peygamberimiz aleyhisselamın Namazı Nasıl Kıldığını Ashaba Öğretmek İçin Minber Üzerinde Namaz Kılışı

Minber yapılıp yerine konulduğu zaman, Peygamberimiz aleyhisselam onun üzerine çıktı. Kıbleye dönmüş olarak iftitah (namaza giriş) tekbirini aldı.

Cemaat da, tekbir alıp, Peygamberimiz aleyhisselamın arkasında namaza durdular.

Peygamberimiz aleyhisselam, Kur'ân-ı Kerîm okuyup rükû yaptı.

Cemaat da, arkasında rükû yaptılar.

Peygamberimiz aleyhisselam rükûdan başını kaldırıp doğruldu.

Yüzünü Kıbleden ayırmaksızın gerisin geri gerileyip minberden indi, yerde secde yaptı.

Sonra, yine minbere çıktı.

Kur'ârvı Kerîm okuyup rükû yaptıktan ve doğrulduktan sonra, önceki gibi geriledi ve yerde secde yaptı.

Namazdan çıkınca, halka döndü ve:

" Ey Müslümanlar! Bu gördüğünüz şeyleri, bana uyasınız ve benim namazımı öğrenesiniz diye yaptı m! " buyurdu. 212

-------------------------------------

212. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 252-253, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 339, Buhârî, Sahih, c. 1 , s. 99-100, 220.

Peygamberimiz aleyhisselamın Mescidde Dayandığı Kütüğün Ağlayışı

Peygamberimiz aleyhisselam yapılan minberin üzerine çıkıp hutbesini irada başlayınca, Peygamberimiz aleyhisselamın evvelce hutbe sırasında dayanmış olduğu hurma kütüğünden, gebe veya yavrusundan ayrılan devenin inlemesine benzer sesler gelmeye başladı!

Peygamberimiz aleyhisselam minberden inip elini kütüğün üzerine koydu. 213

Cemaat kütüğün başına üşüştüler, inlemesinden rikkate gelip ağlaştılar. 214

Kütük, çatlayıp parçalanıncaya kadar inledi! 215

Kütüğün öküz gibi böğürmesinden, Mescid çalkandı 1216

Cemaatin kalbine korku düştü. 217

Peygamberimiz aleyhisselam, yanına varıp kütüğü kucakladı. 218

Ona:

" Nedir senin bu halin? İstersen Yüce Allah'a dua edeyim 1219 Seni eskiden bittiğin yere geri çevireyim. 220 Seni oraya dikeyim de, 221 sen orada yeniden köklenip yeşer, yapraklan ve meyve ver! 222

İstersen seni Cennete dikeyim de, 223 Cennet ırmaklarından ve kaynaklarından sulan, orada güzelce yetiş, 224 meyve ver de, Allah'ın sevgili kulları senin meyvenden, hurmandan temelli yesinler dursunlar! 225

Sen nasıl istersen öyle yapayım?" buyurdu. 226 Sonra, ona doğru eğildi.

Kendisinin:

" Beni Cennete dik de, orada Allah'ın sevgili kulları benden yesinler! " dediğini işitti. 227

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Olur! Öyle yapayım ! 228 Olur! Öyle yapayım! " buyurdu. 229

Peygamberimiz aleyhisselamın yanında bulunanlar, Peygamberimiz aleyhisselamın:

" Olur! Öyle yapayım! " buyurduğunu işitince, 230 niçin böyle buyurduğunu sordular.

Peygamberimiz aleyhisselam da:

" Cennete dikmemi seçti. 231 Temelli yurt olan ahireti, gelip geçici yurt olan dünyaya tercih etti! " buyurdu. 232

Kütük, bir çocuk gibi, hıçkıra hıçkıra sustu, sesini kesti. 233

O günden sonra, kütüğün bir daha iniltisi duyulmadı. 234

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bu kütük, yanında yapılan zikrullahı dinlemekten uzak kaldığı için ağlamıştı. 235

Muhammed'in varlığı Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki;236 eğer kucaklayıp sustur-masaydım, muhakkak, o Kıyamet gününe kadar böyle inler dururdu! " buyurdu. 237

Peygamberimiz aleyhisselam, bir çukur kazılıp kütüğün oraya gömülmesini emretti. 238

Minberin altına gömüldü. 239

Kütük, Peygamberimiz aleyhisselamın zamanından Hazret-i Ömer'in devrinde kadar, minberin altında kaldı.

Mescid Hazret-i Osman'ın devrinde yeniden yapılmak üzere240 yıkılıp temizlendiği sırada, kütüğü Übeyy b. Ka'b aldı. Güvelenip ufalanıncaya, toz toprak haline gelinceye kadar, onun yanında, evinde kaldı. 241

Kuru kütüğün bu ağlaması, inlemesi hadisesi, Mescidde bulunan bütün cemaatin gözleri önünde cereyan etmiş bir hadise olup, Sahîh sahipleri bu husustaki meşhur, münteşir ve mütevatir haberleri, aralarında Übeyy b. Ka'b, Cabir b. Abdullah, Enes b. Malik, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbas, Sehl b. Sa'd, Ebu Safd el-Hudrî, Büreyde b. Husayb, Muttalib b. EbiVedâa ile Peygamberimiz aleyhisselamın zevcelerinden Hazret-i Ümmü Seleme'nin de bulunduğu ondokuza yakın sahabiden aynı mânâda rivayet etmişlerdir. 242

Hasan-ı Basrî, bu kütüğün ağlaması hadisini rivayet ettikçe ağlar ve:

" Ey Allah'ın kulları! Duygu ve saygı sahibi olmayan kuru bir kütük Resûlullah aleyhisselamın bulunduğu yere yakın olmak, uzak kalmamak özlemiyle inlemektedir!

Siz ise, ona kavuşma özlemine daha lâyıksınız! 243

Vallahi, kuru kütük inlemişti!

Sübhânallah! İşitip durdukları halde, milletin kalbleri, acaba ne diye yarılmaz, parçalanmaz ki?! " derdi. 244

-------------------------------------

213. Ibn Sa'd, c. 1, s. 188, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 137, Buhârî, c. 1 , s. 220, Tirmizî, Sünen, c. 2, s. 379, Ibn Mâce, Sünen, c. 1, s. 454, Dârimî, Sünen, c. 1, s. 23-24.

214. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 251.

215. İbn Sa'd, c. 1, s. 252, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 137, İbn Mâce. c. 1, s. 454, Dârimî, c. 1, s. 24.

216. Dârimî, Sünen, c. 1, s. 24.

217. Abdurrezzak, Musannef, c. 3, s. 186, Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 2, s. 393.

218. Abdurrezzak, c. 3, s. 186, İbn Sa'd, c. 1, s. 252, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 109, Tirmizî, c. 2, s. 379, Dârimî, c. 1, s. 24-25, Nesâî, Sünen, c. 3, s. 102.

219. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 400.

220. Kadı Iyaz, eş-Şifâ, c. 1, s. 254, Semhûdî, c. 2, s. 390, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 478.

221. Dârimî, Sünen, c. 1, s. 23, Semhüdî, c. 2, s. 390.

222. Kadı Iyaz, eş-Şifâ, c. 1, s. 254, Semhüdî, c. 2, s. 390.

223. Dârimî, c. 1, s. 23, Kadı Iyaz, c. 1 , s. 254, Semhüdî, c. 2, s. 390, Kastalânî, c. 1, s. 478.

224. Darimf, Sünen, c. 1, s. 23, Semhüdî, Vefâu'l-vefâ, c. 2, s. 389.

225. Dârimî, c. 1, s. 23, Kadı Iyaz, eş-Şifâ, c. 1, s. 254, Semhüdî, c. 2, s. 389.

226. Dârimî, c. 1, s. 23, Semhûdî, c. 2, s. 389.

227. Kadı Iyaz, c. 1, s. 254, Semhüdî, c. 2, s. 390, Kastalânî, Merâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 478.

228. Dârimî, c. 1, s. 23, Kadı Iyaz, c. 1 , s. 255, Semhüdî, c. 2, s. 389, Kastalânî, c. 1 , s. 478.

229. Dârimî, c. 1, s. 23, Semhûdî, c. 2, s. 309.

230. Kadı Iyaz, c. 1, s. 255, Semhüdî, c. 2, s. 390, Kastalânî, c. 1, s. 478.

231. Dârimî, c. 1, s. 23, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 401, Semhüdî, c. 2, s. 389.

232. Kadı Iyaz, c. 1, s. 255, Semhüdî, c. 2, s. 390, Aliyyü'l-kârî, Şifâ Şerhi, c. 1, s. 351.

233. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 300, Semhüdî, c. 2, s. 388.

234. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 251, Semhüdî, c. 2, s. 393.

235. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 300, Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 173, Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 400, Zehebî, Târîhu'l-islâm , s. 354.

236. Dârimî, c. 1, s. 26, Ebu Nuaym, c. 2, s. 401.

237. İbn Sa'd, c. 1, s. 252, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 306, Dârimî, c. 1, s. 26, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 455.

238. Dârimî, c. 1, s. 24, Semhûdî, c. 2, s. 390.

239. İbn Sa'd, c. 1, s. 251 , Semhûdî, c. 2, s. 391.

240. Semhüdî, Vefâu'l-vefâ, c. 2, s. 393.

241. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 252, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 137, 138, Dârimî, Sünen, c. 1, s. 24, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 454, Semhüdî, Vefâu'l-Vefâ, c. 2, s. 393.

242. Kadı Iyaz, eş-Şifâ, c. 1, s. 253.

243. Kadı Iyaz, c. 1, s. 255, Semhüdî, c. 2, s. 390, Aliyyü'l-kârî, Şifâ Şerhi, c. 1, s. 301.

244. Dârimî, Sünen, c. 1, s. 25.

Peygamberimiz aleyhisselamın Cuma ve Bayram Hutbelerini Minber Üzerinde İrad Buyuruşu

Peygamberimiz aleyhisselam; Cuma ve Bayram günlerinde altı arşın uzunluğundaki Yemen kumaşından, üç arşın bir karısıyla belinden yukarısını bürür, dört arşın bir karış uzunluğundaki Umman dokuması kumaşından iki arşın bir kanşı ile de, belinden aşağısını sarar, namazı kıldırdıktan sonra, bunları dürer, kaldırırdı.

Peygamberimiz aleyhisselam, Cuma günü, Minbere çıkınca, cemaate selam verirdi.

Oturduğu zaman, müezzin ezan okurdu.

Peygamberimiz aleyhisselam minber üzerinde iki hutbe irad buyururdu.

Halka hitab ederken, asaya dayanır, şehadet parmağıyla işaretler yapar, halkın göz kulak kesilmelerini sağlardı. 245

Peygamberimiz aleyhisselam, hutbesini ayakta irad buyurduktan sonra, otururdu.

Sonra, kalkıp ayakta ikinci hutbesini irad buyururdu.

Hutbesinde Kufârvı Kerîm okur, halka Allah'ı hatırlatırdı. 246

Minber yapıldıktan sonra, Peygamberimiz aleyhisselam ra hatla şm işti. 247

Peygamberimiz aleyhisselam, minberin üçüncü basamağına kadar çıkar, oraya oturur, ayaklarını ikinci basamağa koyardı.

Hazret-i Ebu Bekir, halifeliği sırasında, minberde ikinci basamakta oturur, ayaklarını birinci basamağa koyardı.

Hazret-i Ömer, birinci basamağa oturur, ayaklarını yere koyardı.

Hazret-i Osman da, altı yıl, Hazret-i Ömer gibi yaptı.

Sonra, Peygamberimiz aleyhisselam in oturduğu üçüncü basamağa çıkıp oturmaya başladı. 248 Kendisi, son zamanlarında, yaşlılık dolayısıyla titremeye tutu I muştu. 249

-------------------------------------

245. İbn Sa'd. Tabakât. c. 1. s. 250.

246. Abdurrezzak, Musannef, c. 3, s. 187, Müslim , Sahih, c. 2, s. 589 Ebu Dâvud, Sünen, c. 1, s. 286, İbn Mâce, Sünen, c. 1 , s. 351, Nesâî, Sünen, c. 4, s. 110.

247. Dârimî, Sünen, c. 1, s. 23, Semhûdî, c. 2, s. 389.

248. Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 2, s. 398.

249. Abdurrezzak, Musannef, c. 3, s. 188-189.

Peygamberimiz aleyhisselamın Minberinin Yerinden Sökülüp Şam'a Götürülmeye Kalkışılması

1. Muaviye b. Ebu Süfyan, halifeliği sırasında, Medine'de bulunan Metvan b. Haketn'e adatın saldı. Ona:

" Resûlullah aleyhisselamın minberini bana gönder! " diye yazı yazdı. Minberin sökülüp kendisine gönderilmesini emretti.

Mervan Mescide gidip minberi yerinden sökünce, Medine'ye birden karanlık çöktü ve şiddetli bir fırtına koptu! Güpegündüz gökte yıldızlar görünmeye başladı! Göz gözü görmez, adam adamı tanıyamaz oldu!

Bunun üzerine, Mervan, halkın yanına vanp:

" Ey Medineliler! Siz, mü'minler emîrinin Resûlullah aleyhisselamın minberinin sökülüp kendisine gönderilmesi için adam ve haber saldığını sanıyorsunuz ve söylüyorsunuz!

Halbuki, mü'minler emîri Resûlullah aleyhisselamın minberinin konulduğu yerden değiştirilemeyeceğini daha iyi bilir.

O bana ancak minberi yerden yükseltmemi ve onun şerefini gözetmemi emretmişti.

Mescidin cemaati çoğaldığı için, minberin basamaklarını arttırıp onu yükselttim! " dedi.

Marangozları çağırıp, minbere alt tarafından altı basamak daha ekleyerek basamakları dokuza çıkarttı. 250

Başka rivayete göre; Muaviye b. Ebu Süfyan, Hicretin 50. yılında hacca gelmişti.

Peygamberimiz aleyhisselamın minberini söktürüp251 Medine'den Şam'a nakletmek istedi ve:

" O, Peygamber aleyhisselamın asası, Medine'de bırakılamaz! Medineliler Osman'ın katilleridir! " dedi.

Sa'd'ü'l-Kuraz'ın yanında bulunan asayı istetti. 252

Minber söktürülünce, güneş tutulup gökte yıldızlar görünmeye başladı ! 253

Medineliler bundan son derecede telaşa düştüler.

Cabir b. Abdullah ile Ebu Hureyre, Muaviye b. Ebu Süfyan'a gidip:

" Ey mü'minler emiYi! Resûlullah aleyhisselamın minberinin konulmuş olduğu yerden sökülüp götürülmesi de, asasının Şam'a nakledilmesi de doğru olmaz! " dediler. 254

Bunun üzerine, Muaviye minberi götürmekten vazgeçip yerinde bıraktı255 ve:

" Ben ona güve düşmüş olmasından korkmuştum da, söktürüp altına bakmak istemiştim! " diyerek, 256 yaptığı şeyden dolayı257 Medinelilerden özür diledi. 258

2. Emevî halifelerinden Abdulmelik b. Mervan da, Peygamberimiz aleyhisselamın minberini yerinden söküp götürmeye kalkışmıştı. 259

Kabîsa b. Züeyb, ona:

" Yapacağın işten dolayı, sana Allah'ı hatırlatırım!

Muaviye onu yerinden kaldırınca, güneş tutuldu!

Resûlullah aleyhisselam:

'Minberimin üzerinde günahkâr olarak yemin eden kişi, Cehennemdeki yerine hazırlansın! O, Medine'de, Medinelilerin yanında hukuku kesip atmıştır! ' buyurdu" deyince, Abdulmelik minberi yerinde bıraktı.

3. Abdulmelik'in oğlu Velid de, hacca geldiği zaman bunu yapmaya kalkışınca, Saîd b. Müseyyeb, Ömer b. Abdulaziz'e:

" Adamınla konuş! Ne Mescide, ne de Allah'a saldırmasın! Yoksa gazaba uğrar! " diye haber gönderdi.

Ömer b. Abdulaziz gidip onunla konuşunca, Velid minberi yerinde bıraktı.

4. Süleyman b. Abdulmelik hacca geldiği zaman ise, Ömer b. Abdulaziz Velid'in minber hususunda yapmak istediği şeyi söz arasında ona anlatmıştı.

Süleyman:

" Ben bunun ne mü'minler emîri Abdulmelik, ne de Velid hakkında anılmasını arzu edici değilim!

Onlara ait şey bizi ne ilgilendirir?!

Biz dünyayı yakaladık! İşte, o elimizde ve önümüzdedir!

Bir de, kalkıp İslâm'ın alâmetlerinden bir alâmeti heyet salarak nakletmeyi mi isteyelim?!

Hayır! Vallahi ben böyle birşey yapmam!

Hem bu hiç de doğru birşey olmaz! " dedi. 260

-------------------------------------

250. Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 2, s. 399-400.

251. Şemhûclf, Vefâ, c. 2, s. 398, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 68-69.

252. İbn Esîr, Kâmil, c. 3, s. 463 464.

253. İbn Esîr, Kâmil, c. 3, s. 464, Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 2, s. 398.

254. İbn Esîr, Kâmil, c. 3, s. 464.

255. İbn Esîr, Kâmil, c. 3, s. 464, Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 2, s. 399.

256. Semhûdî, c. 2, s. 398, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 68.

257. İbn Esîr, Kâmil, c. 3, s. 464.

258. İbn Esîr, c. 3, s. 464, Semhûdî, c. 2, s. 398.

259. İbn Esîr, c. 3, s. 464, Semhûdî, c. 2, s. 399, Diyarbekrî, c. 2, s. 69.

260. İbn Esîr, c. 3, s. 464, Semhûdî, c. 2, s. 399.

Minber Üzerinde Yapılan Değişiklikler

Mervan b. Hakem, Muaviye b. Ebu Süfyan'ın emriyle Peygamberimiz aleyhisselamın minberinin basamaklarına alt tarafından altı basamak daha eklemiş, ondan önce veya sonra, hiç kimse bunu arttırmamıştır.

Basamak tahtalarının oynamaması için, minberin çevresine de, Mervan tarafından on direk yaptırılmıştı. 261

Peygamberimiz aleyhisselamın minberinin birinci ve ikinci basamakları dört tarafından ince abanus tahtasıyla kaplanmış, üçüncü basamağa da, kimsenin oturmaması için, abanustan bir levha geçirilip üzerine bir de kubbe yapılmıştı.

Halk, minbere ellerini sokup sürerler, onunla teberrük ederlerdi.

Minber, bu şekilde uzun zaman devam etti.

Bazı Abbasî halifeleri zamanında minberin eskiyip yenilenen direklerinin enkazından, teberrüken taraklar yapıl irdi. 262

-------------------------------------

261. Semhûdî, Vefâu'l-Vefâ, c. 2, s. 398-401.

262. Semhûdî, Vefâ, c. 2, s. 405 406.

Halife Mehdi'nin Minberi İlk Haline Koymak İsteyişi

Halife Mehdî, Hicretin 161. yılında Medine'ye geldiği zaman, Malik b. Enes'e:

" Ben Peygamber aleyhisselamın minberini eski haline çevirmek (yani Mervan'ın yaptırdığı ek basamakları sökmek) istiyorum! " demişti.

Malik b. Enes:

" Bu, tarfa'dan, ılgın ağacından yapılmış ve şu sakız ağacından direklere çakılıp sağlamlaştırılmıştır.

Sen ne zaman onu çakıldığı direklerden söküp ayırırsan, korkarım ki, birbiri ardınca harap olur gider!

Ben onda değişiklik yapmayı uygun göremiyorum! " deyince, Mehdi minber üzerinde değişiklik yapma kararından vazgeçmiştir. 263

-------------------------------------

263. Semhûdî. Vefâ. c. 2. s. 400.

Minberin Son Şekli ve Bunun da Vuku Bulan Yangında Yanıp Kül Oluşu

Fakih Muhammed b. Cübeyfin Hicrî 573 yılında bizzat görüp anlattığına göre; o zaman, minberin yerden yüksekliği bir adam boyu kadardı veya bundan biraz fazla idi. Genişliği beş karıştı. Basamaklarının sayısı sekizdi.

Minberin kapısının uzunluğu dörtbuçuk karış olup; kilitlenir, Cuma günü açılırdı.

Hicretin 654. yılında Mescid yanıp bu minber de yanınca, halk, onun bereketinden de mahrum ve uzak kaldı. 264

Bu yangın, 654 yılı Ramazan'ının başında, 265 Cuma gecesi ve gecenin ilk sıralarında, 266 halk uykuya dalmadan önce vuku bulmuştu. 267

Mescidin kayyımlarından Ebu Bekir b. Evhad, minarelerin kandillerine yağ ve fitillerini çıkarmak üzere, Mescidin eşya deposuna inmişti. Elinde, kandil kafeslerinden, içinde keten bulunan bir kafes vardı.

Kayyımın meşgul ve gafil bulunduğu sırada, kafesin içindeki ateş parladı.

Kayyım onu söndüremedi.

Mahzendeki sergiler, kafesler, kirişler tutuştu! 268 Alevler Mescidin tavanını sardı. 269 Direklerden bazıları yıkıldı. Kurşunlar eridi!

Yangın, Mesciddeki hücrelerin tavanına da yayıldı. Hücrelerden bazıları yi kıldı. 270

Halk yangını söndürmekten âciz kaldı.

Mescidin ahşap olan herşeyi, minberi, kapılan, mahzenleri, şebekeleri, maksureleri, sandukaları ve içlerindeki kitaplar, onbir hücre yanıp kül oldu! 271

-------------------------------------

264. Semhûdî, Vefâ, c. 2, s. 405.

265. Zehebî, el-İber, c. 5, s. 216, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 375.

266. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 375.

267. Zehebî, el-İber, c. 5, s. 216.

268. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 375.

269. Zehebî, el-İber, c. 5, s. 216, Diyarbekrî, c. 2, s. 375.

270. Zehebî, el-İber, c. 5, s. 216.

271. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 375.

Yanan Minberin Yerine Kurulan Minberler

Minber yandıktan sonra, Yemen hükümdarı Muzaffer, Hicretin 656. yılında, sandal ağacından bir minber yaptırıp gönderdi ve Peygamberimiz aleyhisselamın minberinin yerine dikildi.

On yıl, bu minberin üzerinde hutbe okundu.

Hicretin 666. yılında Mısır hükümdarı Zahir Rüknüddin Baybars, yeni bir minber gönderdi.

Yemen hükümdarının minberi söktürülüp Mescidin mahzenine kaldırıldı. Onun yerine, yeni minber dikildi. Yeni minberin yüksekliği dört arşın, başından eşiğe kadar uzunluğu da yedi arşından biraz fazla idi.

Oturma yeri ile birlikte basamakları dokuzdu.

Minberin iki kanatlı bir kapısı ve kapının her kanadında gümüşten birer rummânesi (topu) vardı.

Sol kanadının topunda 'Yapıcısı Ebu Bekir Yusuf Neccar" yazılı idi.

Kendisi, salih ve hayırlı mü'minlerin büyüklerindendi.

Minberi kendisi getirip, sanat ve maharetini gösteren en güzel bir şekilde yerine yerleştirmiş ve kendisi de Medine'de kalmıştı.

Zahir Baybars'ın minberi üzerinde, Hicretin 666. yılından 797. yılına kadar hutbe okundu.

Bu minberi de güveler yemeye başlayınca, Mısır hükümdarı Zahir Berkuk, Hicretin 797. yılının sonunda yeni bir minber yaptırıp gönderdi.

Zahir Baybars'ın minberi sökülüp, yerine yeni gelen minber dikildi.

Mısır hükümdarı Müeyyid Şah, Hicretin 820. veya 822. yılında yeni bir minber yaptırıp gönderince, eski minberin yerine yeni minber konuldu.

Bu minber de, Hicretin 886. yılı Ramazan'ında Mescidin ikinci kez yanışında yandı.

Bunun üzerine, halk, minberin yerini temizleyip, kerpiçten bir minber yaparak onu alçı ile sıvadılar.

Hicretin 888. yılı Recep ayına kadar, bu minber üzerinde hutbe okundu.

Recep ayının dördünde, ak taştan, mermerden bir minberyapılmak üzere kerpiç minber yıkılıp yeri adam boyuna yakın derinlikte kazı İdi. 272

Mescidin ikinci yanışı da, Hicretin 886. yılı Ramazan ayının onüçüncü gecesi ve gecenin üçte ikisi geçtikten sonra vuku bulmuştu:

Mescidin başmüezzin ve başmüderrisi Şemsüddin Muhammed b. Hatîb kalkıp tevhid okumak üzere Mescidin doğusunda ve sağ tarafında bulunan minareye, öteki müezzinler de diğer minarelere çıkmışlardı.

Gök, bulutla kaplı idi. Derken, gök gürlemeye başlamış, şiddetli gök gürlemeleri uykudakileri uyandırmıştı.

O sırada, düşen yıldırımlardan bazısı minarenin hilaline isabet etti. Minarenin tepesi yarıldı. Başmüezzin, olduğu yere cansız düştü, sesi çıkmadı!

Öteki minarelerde bulunan müezzinler, kendisine seslendilerse de, cevap alamadılar.

Bunun üzerine, bazıları onun yanına çıktılar, kendisini ölmüş buldular.

Mescid tavanının tepesiyle baş minare arasında ve Peygamberimiz aleyhisselamın Ravza'sının kubbesine düşen yıldırımdan, kalkan gibi bir ateş parlamıştı.

Mescid hademesi, mutad açılış ve kandil yakılış vaktinden önce, Mescidin kapılarını açtılar.

Mescidde yangın çıktığı ilan edildi.

Medine valisi, halk, Mescidde toplandılar.

İçlerinden, cesaretli ve becerikli kişiler, yangını söndürmek için, yanlarına aldıkları sularla Mescidin damına çıktılar.

Alevler iki tavan üzerinde hızlandı. Şimal ve garp taraflarını sardı.

Yangını söndürmekten âciz kaldılar.

Alınan her tedbir, yangını arttırmaktan ve daha çok alevlendirmekten başka bir işe yaramıyordu. Mescid bir ateş ve alev denizi gibi dalgalanıyordu!

Onu önleyip durdurmak için, Mescidin ön kısmının tavanlarından bazısını yıkmayı düşündüler ve bunu acele yapmaya giriştiler.

Mescid, dumanla dolmuştu.

Mescidin içine girmiş olanlar, içeride duramadılar.

Mescidin damında bulunanlar da, şimal taraflarına doğru kaçarak, yanlarındaki su kovalarının ipleriyle sarkıp Mescid dışındaki büyük kovalar ve evler üzerine inmeye başladılar.

İçlerinden bazıları düşüp öldüler. Bazıları da Mescide merdivenle indiler. İnenlerden bazısı yandı, kalanlar ise, Mescidin sahanlığına sığındılar.

Ateş onlarla Mescidin kapılan arasına gerilmişti.

Ûfî diye tanınan Şeyh Şemsüddin Muhammed b. Miskin, dumandan boğularak öldü.

Mescid hadimlerinden, yangın ve yıkıntı altında kalan fakirlerden can verenler, ondokuz kadardı. 273

Hicretin 888. yılında Mısır sultanı Kayıtbay'ın gönderdiği minber, yıkılan kerpiç minberin yerine dikildi.

Hicretin 998. yılında Sultan Murad tarafından İstanbul'da mermerden oniki basamaklı bir minber yaptırılıp Medine'ye gönderildi.

Mısır sultanının minberi de, Küba Mescidine nakledildi.

Bugün, Peygamberimiz aleyhisselamın Mescidindeki yepyeni minber, işte o zaman Sultan Murad'ın İstanbul'dan göndermiş olduğu minberdir. Zeminden kapısına üç basamakla çıkılan dokuz basamaklı bu minberin külahı yaldızlı ve alemi gümüşten olduğu gibi, örtüsü kırmızı çuhadan, kapısının perdesi de yeşil atlastandı. 274

-------------------------------------

272. Semhûdî, Vefâu'l-Vefâ, c. 2, s. 407, 408, 411.

273. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 375-376.

274. Eyyub Sabri Paşa, Mir'at-ı Medîne, c. 2, s. 422-424