SİYER-İ NEBİ | HENDEK SAVAŞI (Hicrî 5. yıl)

a.  MÜŞRİKLER VE YAHUDİLER BİRLEŞİYOR:

Müslümanlar geniş bir nefes alma devrine girmişlerdi. Mekkeliler yılmış, kabileler sinmiş, Yahudiler temizlenmişti. Tam sükun içinde tatlı bir hayat geçirecekleri zaman gelmişti.

Araplar kan davası gütmekten vazgeçmezler. Yahudi- lerin de Müslümanlara hıncı vardı. Bu ikisi aralarında anlaşarak çöldeki kabilelerin bazılarını kandırdılar. Mesela, Hayber’in yarı gelirini Gatafan Araplarına vadetti- ler. Kureyş 4.000 asker, 300 süvari, 1.000 deve verdi. Fezareoğulları birçok piyade ve 1.000 develi gönderdi. Diğer kabileler de ellerinden geleni yaptılar. Böylece 10.000 kişilik bir ordu toplandı ve Ebu Süfyan’ın kumandasında Medine’ye yürüdü.

Müslümanlar, bunu haber aldılar. Hz. Peygamber, adeti üzere ashabı toplayıp durumu istişare etti. Medine’yi içeriden müdafaa etmeğe karar verildi. Fakat bu kafi değildi. Selman Farisi’nin teklifi üzere şehrin etrafına hendek kazılarak düşmanın geçmesine engel olunması uygun görüldü. Başta Peygamberimiz olmak üzere ashab, canla başla çalışarak altı günde hendek kazıldı.

Hendek kazılırken büyük bir kaya çıktı. Kayayı kimse parçalayamadı. Hz. Peygamber, taşa bir vurdu, büyük bir parça koptu, “Allah-u Ekber, Şam’ın köşklerini görüyorum” dedi. Bir kere daha vurdu. “İran’ın beyaz saraylarını görüyorum” dedi. Bir defa daha vurdu, “Sana’nın kapılarını görüyorum” dedi. Bunlar geleceği aydınlatan müjdelerdi ve böylece gerçekleşti.

Kureyş ordusu, Medine önüne geldiğinde hendekle karşılaşınca şaşırdı. Bu, onların tanımadığı bir müdafaa tarzı idi. Karargah kuruldu, beklemeye başladılar. Müs- lümanlar 3.000 mücahitle müdafaaya koyuldular. Muhasara uzayıp gidiyordu. Araplar böyle şeylere alışmış değildi. Onlar baskın yapıp ne bulurlarsa yağma yaparak götürmeğe alışkındırlar. Düşman arasında sızılda- malar başladı. Bu sırada Nadir Yahudilerinin reisi ve bu harbin baş kundakçısı olan Heyey, Kurayza Yahudi- lerini kandırarak onları kendi taraflarına çekti: Deniz gibi bir ordumuz var, Müslümanların işini bitireceğiz bu defa dedi. Durum gerçekten kötü oluyordu. Medine’yi her taraftan vuracaklardı.

Kur’an-ı Kerim bu olayı mealen şöyle anlatır:

“Hani düşmanlar, üst tarafınızdan ve alt tarafınızdan gelerek hücum etmişlerdi. O hengâmede gözler dönüp kalmış, yürekler gırtlağa (can boğaza) dayanmıştı. Çeşitli zanlara kapılmışlar. İşte o zaman müminler denenmiş ve şiddetli bir sarsıntıya uğramıştı.” (Ahzab Sû re si, Ayet: 10-11)

b. MUHASARA UZAYINCA:

Muhasara 20 gündür devam ediyor, düşman bir netice alamıyordu. Kurayza Yahudilerinin düşman tarafına geçmesi de bir netice vermedi. Hava soğuktu, yiyecekleri kalmamıştı. Ne olursa olsun hendeği geçmek için hücuma geçtiler. Birkaç kişi atlarıyla hendeği atladılar. Abdivedoğlu adındaki pehlivanın karşısına Hz. Ali çıktı ve bir şahin gibi dalarak, elindeki kalkanını parçalamasına rağmen, onu yere serdi. Diğerleri geri çekilmek zorunda kaldılar. Ebu Cehil’in oğlu İkrime kaçarken mızrağını bile düşürdü... Ertesi gün aynı şiddetli hücum yapılmış ise de, netice alınamadı.

c.DÜŞMANLARI YERE SEREN KUVVET:

Harbde her çareye başvurulur. Düşman çenberini kırmak için Kurayza ile müttefiklerini birbirinden ayırmak kafi idi. İki taraf birbirinden kuşkulanmağa başlamıştı. Nuaym Sekafi adındaki itibarlı bir zat, henüz Müslüman değilken, iyilik yapmak maksadıyla Kurayza ile müşrikler arasında şüphe düşürerek onların arasını açtı, birbirlerine güvenleri kalmadı. Ebu Süfyan’ın kafasında bir korku fırtınası kopmuştu. İşte o gece dışarda kopan müthiş bir fırtına düşmanı perişan etmeğe kafi geldi. Korkunç bir kasırga ağaçları koparıyor, tozu toprağı düşmanın yüzüne gözüne çarpıyor, çadırları söküp atıyordu. Gök gürültüsü bu hale korkunç bir dehşet veriyor bardaktan dökülürcesine yağan yağmur selleri her şeyi silip süpürüyordu. Düşmanın içine öyle bir korku sinmişti ki, her şey onlara saldırıyor sanıyorlardı. Allah tarafindan verilen bu afet düşmanı bozguna uğrattı. Allah’ın nice orduları vardır. Kur’an-ı Kerim bunu mealen şöyle açıklar:

“Ey İman edenler! Allah’ın o nimetini anınız ki, hani size karşı askerler geldiği zaman biz onların üzerine rüzgar ve sizin görmediğiniz askerler göndermiştik” (Ahzab Sûresi, Ayet-9)

Bu durum karşısında düşman daha fazla dayanamadı, o gece çekilip gitti hem o kadar telaşlı gitti ki, başkumandan Ebu Süfyan devesinin dizinin bağını çözmeğe bile vakit bulamamıştı!

Sabahleyin fırtına dinmiş, düşman kaçmıştı. Müslü- manlar kendilerini bu felaketten kurtaran Allah’a sonsuz hamd-ü senalar ettiler. Hz. Peygamber müminlere şu müjdeyi verdi:

- Artık nöbet bizdedir, bundan sonra Kureyş bize saldıramaz.

d.KURAYZAOĞULLARININ HIYANETİNE VERİLEN CEZA:

Kurayza Yahudileri, en nazik zamanda ahitlerini bozarak düşmanla işbirliği yapmışlardı. Allah’ın yardımı orada yetişmese, müşriklerle birleşip Medine’yi kılıçtan geçireceklerdi. Şimdi onların hesabını görme sırası gelmişti. Hz. Peygamber, Hz. Ali’ye sancağı verip Kureyza Yahudileri üzerine yürüdü. Yahudiler kalelerine çekildiler. 25 gün muhasara altında kaldılar. Nihayet teslim oldular. Hakem olarak Sa’d İbn-i Muaz’ı gösterdiler. O da: “Harbe katılanların idam edilmesi, kadınların, çocukların esir alınması, malların ganimet sayılması” hükmünü verdi. Yahudiler, Tevrat’a da uygun bulduklarından bunu kabul ettiler.