FIKIH | MÜELLEFETÜ'L-KULUB

Aradığınız konunun baş harfini aşağıdan seçiniz:

A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z

Kaynak: https://sorularlaislamiyet.com

MÜELLEFETÜ'L-KULUB 

Kalbleri İslam'a ısındırmak için kendilerine zekattan bir pay ayrılan kimseler.

Kur'an'da sadece bir yerde geçen "Müellefetü'1-Kulub" tabiri, bir isim tamlaması olup, "müellefe" ve "el-Kulub" kelimelerinden oluşur. "Müellefe", ülfetlendirilen, ısındırılan, alıştırılan gibi anlamlara gelir. "el-Kulub" ise kalpler demektir. Ikisi beraber, "kalpleri ısındırılan" gibi bir anlam ifade eder. Kur'an-ı Kerim; Tevbe suresi (9) 60. ayeti zekatın kimlere verileceğini sayarken "müellefetü'1-kulüb"ü de zikreder. Bu ayetin gereği olarak Resulullah Efendimiz (s.a.) zamanında zekat mallarının bir bölümünü bu tür insanlara vermiştir.Bunlar, terimden de anlaşılacağı gibi, kalbleri islam'a ısınmamış kimselerdir. Bunda, müslümanlığı her nasılsa kabul ettiği halde ısınmama, yada hiç kabul etmeme durumları söz konusu olabilir. Bu açıdan Resulullah (a.s.)'in kendilerine bu fondan zekat verdiği kimselere baktığımızda değişik kategorilerde olduklarını görürüz:


1. Zekat verilmekle kendinin ya da aşiretinin müslüman olması umulan kimseler. Safvan b. Ümeyye bunlardandır. "Resulullah bana bu kadar mal vermeden önce en çok buğz ettğim insandı. Sürekli verdi ve benim için insanların en sevimlisi haline geldi." demiştir. 2. İslam adına şerrinden endişe edilip, kendinin ve yandaşlarının kötülüğünden korunmak istenen kimseler. 3. İslama yeni girip henüz ısınmamış olanlar. Hatta Zühri'ye "müellefetü'1-kulüb"ün kim olduğu sorulmus da: Yahudi ve Hiristiyanların, zengin olsalar bile müslüman olanlarıdır, demiştir. 4. Sağlam müslüman olmakla beraber kafir liderlerden dost ve yakınları bulunanlar. Adıy b. Hatim ve Zibirkan b. Bedr bunlardandır. 5. Lider kadrosundan olup, müslüman olanlar, ancak imanları zayıf bulunanlar. 6. Sınır boyu bölgelerde bulunan ve hududu korumaları arzulanan müslümanlar. 7. Zekat memuru gönderilmeyecek kritik ve uzak bölgelerin zekatını gönüllü toplayıp getirenler. Bu gruplardan olmak üzere Resulullah (a.s.)'in kendilerine zekattan bir pay verdiği kimseler ve her birine ne kadar verildiğinin listesi, çeşitli kaynaklarla beraber Kadı Ibnü'I-Arabî'nin Ahkâm tefsirinde de zikredilir. Bütün bunlar Resulullah döneminde "müellefetü'1-kulub" kapsamında mütalaa edilmiş ve kendilerine zekattan bir fon ayrılmıştır. Görüleceği gibi, bu kategorilerin hepsinde ortak özellik, islam'a güç kazandırmak ve yapılması muhtemel her türlü saldırıyı bertaraf etmektir. Bunların içerisinde Abbas b. Mirdas gibi şair olanlar da vardır. Bu fondan kendisine az şey isabet ettiği için şiirleriyle hicivlerde bulunmuş, Resulullah Efendimiz de: "Gidin şunun dilini bizden kesin" buyurmuşlardır. Görevliler de gidip, onu memnun edinceye kadar vermişlerdi. Bunlardan anlaşıldığına göre "müellefetü'1-kulûb" için ayetle sabit olan fon, muhtemel her türlü sözlü, yazılı ve fiili saldırilara karşı islamı korumayı hedefleyen bir milli güvenlik, dini güvenlik ve islam düzenini tanıtım ve propaganda fonudur. Bugünkü basın yayın ve iletişim araçlarının her türlüsü bu çerçeveye dahil edilebilir.Ancak Hz. Ömer döneminde Islam'ın güçlendiği, propagandaya ve müşriklerin kalbini para ile ısındırmaya ihtiyacı olmadığı gerekçesiyle, bu türlü insanlara artık zekat malından verilmez olmuştur. Sahabe de bu uygulamayı görmüş ve karşı çıkmamıştır. Bu noktadan hareket eden Hanefilerin çoğunluğu, zekattan "müellefetü'1-kulûb" için ayrılacak payın neshedildiğini ve artık bu grubun kalmadığını, böylece zekat verilecek sınıfların sekizdeğil, yedi olacağını söylerler. Bu konuda da İmam Malik de Hanefiler gibi düşünür ve artık "müllefetü'1-kulûb"un kalmadığını söylerler. Taberi ve Sa'bî de aynı görüştedir. Imam Şafii de "müellefetü'l-kulûb"a zekat malından verilmeyeceğini, gerek duyulduğunda onlara başka bir fondan, fey'den ve kamu yararı için kullanılan diğer gelirlerden verilebileceğini söyler.Ama Maliki'lerden Halil, Kurtubî, Kâdi Abdulvehhab, Kadı Ibnül Arabî ve bazı Hanefilerin de içinde bulunduğu fıkıhçı çoğunluğu, bu ayetin neshedilmesinin mümkün olmadığı kanaatindedirler. İslam ülkesinin içe ve dışa karşı güçlü zamanlarda Hz. Ömer'in uygulaması alınıp, "Müellefetü'1-kulûb"a zekattan fon ayrılmaması "ulu'l-emr"in yetkisinde olan bir şeydir. Ama durumun böyle olmadığı zamanlarda gerek fertler, gerek milli organizasyonlar, gerekse islami idare bu fonu kullanır ve bununla iletişim mekanizmaların da, emniyet ve istihbarat örgütlerinde, kısaca yurt içi ve yurt dışı güç odaklarında destek arar düşmanlıklara engel olur, içe ve dışa yönelik tanıtım reklam harcamalarında kullanır... derler. Yok kabul edilecekleri zamanlarda ise onlara verilecek pay, zekatın verileceği diğer yerlerin tamamına ya da idarenin uygun göreceğine verilir. Mescid yapanlara verilir diyenler olmuştur ama, delili olmadığından buna itibar edilmemiştir.